Uploaded by Emir BahaVevo

Hematoloji- Lökositler

advertisement
10 Kas 2023
AKYUVARLARIN GENEL ÖZELLİKLERİ
Akyuvarların Histolojik Özellikleri ve Akyuvar Tipleri
AKYUVARLAR (LÖKOSİTLER)
• Akyuvarlar; hareket (motilite) yeteneği olan, gerektiğinde kan
damarları dışına da çıkarak fonksiyonlarını gösteren (mobil);
bakterilere, virüslere, vb. diğer yabancı istilacılara, bunların hücre
artıklarına ve kanser hücrelerine karşı onları fagosite ederek ya da
onlara karşı antikor üreterek vücut savunmasında yer alan özelleşmiş
kan hücrelerdir.
• Alyuvarlardan farklı olarak, çekirdekleri ve hücre organelleri vardır. Bir
hücre için bilinen fizyolojik fonksiyonlara/özelliklere sahiptirler.
• Genel olarak küresel olarak ifade edilebilecek bir yapıya sahiptirler ve
10-20 μm arası büyüklüktedirler.
• Bu boyutlarıyla alyuvarlara göre daha büyüklerdir.
• Akyuvarlar sitoplazmalarında granül bulunup, bulunmasına göre
“Granülositler (Granüllü Akyuvarlar)” ve “Agranülositler (Granülsüz
Akyuvarlar)” olarak iki grupta toplanmaktadır.
• Granülositler: Granüllerinin boyanma özelliklerine göre üç tipe
ayrılmaktadır. Bunlar:
1. Hem asidik hem de bazik boyalarla boyanan granülleri olan
granülositler. Bunlara nötrofiller denilir.
2. Asidik boyalarla boyanan granülleri olan granülositler. Bunlara
eozinofiller denilir.
3. Bazik boyalarla boyanan granülleri olan granülositler. Bunlara da
bazofiller denilir.
• Agranülositler: sitoplazmalarında granül bulunmayan bu akyuvarlar
1. Monositler ve
2. Lenfositler olmak üzere iki tiptedir.
1
10 Kas 2023
Akyuvar Sayıları
• Normal sağlıklı yetişkin kişilerde kan dolaşımındaki akyuvar sayısı
4.000-10.000/mm3 kadardır.
• Ancak sağlıklı kişilerde akyuvar sayıları bu normal değerler içinde
kalmak şartıyla gün içinde bile değişiklikler, dalgalanmalar gösterebilir.
• Örneğin egzersiz yapılırken daha yüksek değerler, dinlenme anında
daha düşük değerler bulunabilir.
• Yine Yenidoğanda, bebeklerde, menstruasyonda, gebelikte ve
doğumda yüksek akyuvar değerleri bulunur.
2
10 Kas 2023
Akyuvarların Ömrü
• Akyuvar sayısının normal sınır değerlerinden daha yüksek olması
lökositoz; daha az olması ise lökopeni olarak adlandırılır.
• Lökositoz; enfeksiyonlarda, kemik iliğini tutan tümörlerde, lösemide,
yoğun fiziksel aktivitelerde, şiddetli ağrılı hallerde, gebelikte ve
zehirlenme gibi durumlarda görülür.
• Lökopeni; otoimmün hastalıklarda, HIV gibi virütik enfeksiyonlarda,
bazı ilaçların kullanımında, radyoterapide, kronik anemide, yetersiz
beslenme veya anafilaksi gibi durumlarda görülür.
• Granülositlerin normal ömrü kemik iliğinden kan dolaşımına
katıldıktan sonraki ömrü 4 ila 8 saat arasındadır.
• İhtiyaç halinde doku aralıklarına geçen Akyuvarların ömrü 4-5 gün
kadar olabilir.
• Bununla birlikte ciddi doku enfeksiyonlarında doku aralıklarına geçen
granülositlerin ömrü birkaç saate kadar kısalabilir.
Akyuvarların Yapımı
• Yetişkinlerde granülositler ve monositler ve çok az sayıda bazı
lenfositler kemik iliğinde; lenfositler ise lenf dokusunda oluşurlar.
• Tüm akyuvarlar oluştuktan sonra, oluşum yerlerinden kana ve daha
sonra da ihtiyaç duyulan vücudun farklı bölgelerinde interstisyel
aralığa ve lenf sıvılarına ve göç ederler.
• Monositler, kılcal damar membranlarından doku aralıklarına
geçmeden önce dolaşımda 10 ila 20 saat kalırlar.
• Doku arlıklarına geçen monositler dokularda doku makrofajları olmak
için çok daha büyük boyutlara şişerler ve bu formda fagositik işlevleri
yerine getirirken yok edilmedikçe aylarca yaşayabilirler.
3
10 Kas 2023
Diapedesis:
• Lenfositler, yapım yerlerinden dolaşıma geçtikten sonra kısa süre
içinde diapedez yoluyla doku aralıklarına geri dönerler.
• Buradan da lenf dolaşımına geçen lenfositler tekrar dolaşıma katılırlar.
• Bu şekilde sürekli dolaşım halinde olan lenfositler aylarla ifade
edilebilecek ömür sürelerine sahip olabilirler.
• Akyuvarlar kılcal damarlardaki endotel hücreleri arasındaki kendi
boyutlarına göre çok daha küçük çaplardaki deliklerden (por)
süzülerek geçebilme yeteneklerine sahiptir.
• Bu şekildeki hareketlerine diapedesis; hareket yeteneklerine de
diapedesis yeteneği denilir.
Akyuvarların Genel Fizyolojik Özellikleri
• Akyuvarların;
Diapedesis,
Ameboid Hareket,
Kemotaksis,
Fagositoz ve
Antikor Salgılama Yetenekleri / Fizyolojik özellikleri vardır.
• Akyuvarlar bu yetenekleri/özellikleri ile vücut için yabancı ve istilacı
organizmaları arar, bulur ve onları parçalar, fagosite edip sindirir veya
inaktif hale getirirler. Bu şekilde vücudu korumada önemli
fonksiyonlar gösterirler.
• Ameboid Hareket: Diapedes ile doku aralıklarına geçen akyuvarlar bu
aralıklarda ameboid hareketlerle her dakika için kendi boyutları kadar
yer değiştirebilirler.
• Kemotaksis: Akyuvarlar yaralanan ya da enfekte olan dokulardan
salınan bazı kimyasal maddelere doğru hareket ederler. Akyuvarların
bu bazı kimyasal maddelere istikametinde olan hareketine
kemotaksis denilir.
4
10 Kas 2023
• Fagositoz: Vücuda giren yabancı ajanlar kan hücrelerinden nötrofiller,
monositler ve dokulardaki doku makrofajları tarafından içlerine
alınarak sindirilirler. Bu olaya fagositozis denilir.
5
10 Kas 2023
NÖTROFİLLER
• Nötrofillerin sitoplazmalarında eosinofillere ve basofillere oranla daha
küçük granüller bulunur.
• Granüller asidik ve bazik boyalar alırlar, bu nedenle mor renklidirler.
Çekirdekleri çok loblu/parçalıdır.
• Genç lenfositlerin çekirdekleri loblu olmayabilir.
• Yaşlı nötrofillerin çekirdekleri ise 2-5 loblu olabilir.
• Bu şekilde çok loblu olmalarından dolayı “Poli” olarak da
adlandırılırlar.
• Nötrofillerin hücre çapları 10 ila 12 μ arasındadır.
• Dolaşımdaki hayat süreleri normalde 2-5 gün kadardır.
• Nötrofillerin granüllerinin dışında nötrofil membranı da NADPH
oksidaz (dihidronikotinamid adenin dinükleotid fosfat oksidaz) isimli
enzim bulundururlar. Bu enzim de güçlü bakterisidal etkilidir.
• Granüllerinde ve hücre membranında bulunan tüm bu maddeler
yabancı ve istilacılara karşı nötrofili güçlü ve etkili bir katil haline
getirir.
• Nötrofiller ayrıca bir sitokin olan Trombosit Aktive Edici Faktörü (PAF)
salgılar. Kan damarının yaralanması sırasında trombositlerin
agregasyonunu hızlandırırlar ve böylece kan kaybının önlenmesinde
de etkili olurlar.
Nötrofillerin Sahip Olduğu ve Savunma
Fonksiyonlarında Etkili Olan Maddeler:
Nötrofillerin Organizmayı Savunma
Mekanizmaları:
• Nötrofillerin granülleri proteazlar, miyeloperoksidazlar, elastazlar gibi
pek çok enzim ihtiva ederler.
• Bu enzimler yabancı ve istilacı organizmaları parçalayarak yok ederler.
• Bu enzimlerin dışında katelisidinler ve defensinler olarak
isimlendirilen ve bakterisit etkili ve antikor özelliği olan peptidler
içerirler.
• Vücudun herhangi bir bölgesinde bir enfeksiyon oluşması halinde
kanda bulunan nötrofiller kemotaksis ve diapedez özellikleri sayesinde
hızla enfeksiyon bölgesine göç etmeye başlarlar.
• Doku aralıklarına geçen nötrofiller ameboid hareketlerle enfeksiyon
odağını kuşatır ve enfekte dokulara yapışırlar.
• Bu şekilde istilacı maddelere yapışan nötrofiller yukarı paragrafta
anlatılan kimyasal maddelerini kullanarak onları ya bakterisit etkileri
ile öldürerek veya parçalayarak ya da fagosite ederek ortadan
kaldırırlar.
• Bu nötrofillerin her biri yaklaşık 15 ila 20 yabancı veya istilacıyı
fagosite ederek yok edebilir.
6
10 Kas 2023
Bir Enfeksiyon Halinde Nötrofillerin Hızla
Çoğalması:
Eozinofillerin Sahip Olduğu ve Savunma
Fonksiyonlarında Etkili Olan Maddeler:
• Yabancı veya zararlı bir organizmanın istilasından birkaç saat gibi kısa
süre içerisinde dolaşımdaki nötrofil sayısı 4-5 kat kadar artarak 20.000
– 25.000 μL seviyelerine çıkabilmektedir.
• Bu artışın (nötrofili) nedeni; enfekte olmuş dokulardan ve bu alandaki
makrofajlardan salınan, G-CSF (granulocyte colony-stimulating factor),
GM-CSF (granulocyte-monocyte colony-stimulating factor), IL-1
(interleukin-1) ve TNF (tumor necrosis factor) adlı maddelerin kemik
iliğine geribildirim etkileriyle tüm granülositlerin ve monositlerin
yapımının uyarılmasıdır.
• Böylece hızlı şekilde başta nötrofiller olmak üzere monositlerin de kan
sayıları hızla artar.
• Eozinofillerin granülleri bazı maddeler bulunur.
• Bunlar parazitler üzerine serbest bırakıldığında öldürücü hale gelirler
ve parazitleri yok ederler.
• Eozinofillerin granüllerinde bulunan bu maddelerin başlıcaları;
Eozinofil Peroksidaz, Majör Bazik Protein (MBP), Eozinofil Katyonik
Protein (ECP), Eozinofil Kökenli Nörotoksin ve Sitokinlerdir.
EOZİNOFİLLER
• Eozinofiller organelden fakir hücrelerdir, çekirdekleri 1-3
lopluludur.
• Granülleri Giemsa ve Wright boyaları ile koyu pembe
renkte boyanır.
• Kemotaksik özellikleri vardır fakat fagositik özellikleri
nötrofillere göre zayıftır.
• Eozinofiller, vücudun parazitlere karşı savunulmasından
ve ayrıca yabancı proteinlerin detoksifikasyonundan,
parçalanmasından ve uzaklaştırılmasından sorumludurlar.
Eozinofillerin Organizmayı Savunma
Mekanizmaları:
• Eozinofiller öncelikle parazitler tarafından istila edilmiş dokulara göç
ederler.
• Parazitler, eozinofillerin veya diğer fagositik hücrelerin fagositize
edileceklerinden çok daha büyüktür.
• Bunun için eozinofiller kendilerini parazitlere özel yüzey molekülleri
vasıtasıyla bağlar ve granülositlerinde bulunan maddeleri parazite
salgılarlar.
• Bu şekilde parazitlerin pek çoğunu öldürebilirler.
• Çoğalması: Paraziter enfeksiyonlarda, astım gibi alerjik hastalıklar
sırasında ve ilaç alerjilerinde eosinofillerin dolaşımdaki sayıları artar.
7
10 Kas 2023
BASOFİLLER
• Basofillerin çekirdekleri böbrek şeklinde çift
lopludur.
• Granülleri Giemsa ve Wright boyaları ile koyu
mavi-siyah boyanan iri granülleri vardır.
• Hücre membranlarında mast hücrelerine
benzer şekilde İmmünglobülin E’nin (IgE)
bağlanması için çok sayıda reseptörler bulunur.
Basofillerin Organizmayı Savunma
Mekanizmaları:
• İmmünglobülin E (IgE) molekülleri basofil ve mast hücrelerine
bağlanabilme özelliğine sahiptirler (tek bir basofil yarım milyon IgE
molekülü bağlayabilir).
• Basofillere ve mast hücrelerine bağlanmış halde olan IgE molekülleri
(antikorları) spesifik antijenleri ile karşılaştıklarında bu hücreleri
uyarırlar.
• Uyarılan basofil ve mast hücreleri granüllerinde bulunan ve yukarıdaki
paragrafta anlatılmış olan maddeleri ortama bırakırlar.
Basofillerin Sahip Olduğu ve Savunma
Fonksiyonlarında Etkili Olan Maddeler:
• Basofiller, aşırı duyarlılık reaksiyonlarında ve alerjik reaksiyonlarda
önemli rol oynarlar.
• Bu rolleri için granüllerinde bulunan heparin, histamin, bradikinin,
serotonin, yavaş anaflaktik etkili madde, sitokin ve bazı lizozomal
enzimleri hasar gören ya da yabancı maddelerin istilasına uğramış
dokulara salgılarlar.
• Bu maddeler sırayla lokal kan akışının artışına, dokuya sıvı ve plazma
proteinlerinin geçişinin artmasına, antijenik ajanın inaktive edilmesine
veya hareketsiz kalmasına ve diğer alerjik reaksiyonlarına neden olur.
• Bu alerjik reaksiyonlar nezle gibi basit reaksiyonlardan ölümcül
olabilen anaflaktif reaksiyonlara kadar değişik şiddette olabilmektedir.
8
10 Kas 2023
MONOSİTLER
• Monositler büyüklük olarak en büyük akyuvarlardır (1520μm).
• Yuvarlak, böbrek, fasulye ya da at nalı gibi çeşitli
şekillerde olabilirler.
• Çekirdekleri genellikle katlanmış şekilde iki loblu olarak
görülür.
• Monositler yapımından sonra katıldıkları kan
dolaşımında çok kısa süreler için kalır.
• Monositlerin kılcal damarlardan doku aralıklarına
geçmeden önce dolaşımda kalma süreleri 10-20 saat
kadardır.
• Monositlerin Sahip Olduğu ve Savunma Fonksiyonlarında Etkili Olan
Maddeler: monositler agranülositler grubunda kabul edilmekle
birlikte sitoplazmada ince azürofil granüller ve vaküoller bulunabilir.
• Monositlerin granüllerinde; İnterlökin 1 (IL-1), Koloni Stimülatör
Faktör (M-CSF) ve Platelet Aktivatör Faktör (PAF) bulunur.
• Monositlerin Organizmayı Savunma Mekanizmaları: Nötrofillere
benzer şekilde hareket ve güçlü fagosite yetenekleri vardır.
• Nötrofillerle beraber vücudun birinci savunma hattını oluştururlar.
Doku Makrofajları
• Monositler doku makrofajlarının öncü hücreleridir.
• Dokulara geçtikten sonra boyutları giderek büyür.
• Dokulardaki büyük formları olan doku makrofajlarına dönüşür.
• Çok güçlü fagositik fonksiyonlara sahip olan ve dokularda enfeksiyon
ajanlarına karşı sürekli savunma sağlayan bu doku makrofajlarının
ömürleri aylarla ifade edilebilir.
Retiküloendotelyal Sistem
(Monosit – Makrofaj Hücre Savunma Sitemi)
• Kan dolaşımında bulunan monositlerin bir kısmı dokulara girdikten ve makrofaj
haline geldikten sonra dokularda dolaşabilen hareketli makrofajlar haline gelirler.
• Bununla birlikte monositlerin diğer bir kısmı da dokulara bağlanır ve savunma
ihtiyacı oluncaya kadar bulunduğu yerlerde aylarca hatta yıllarca bağlı ve
beklemede kalabilirler.
• Makrofajlara benzer şekilde fagositik özelliklere sahip bu monositler yabancı
zararlılarca uyarıldıklarında bağlandığı yerlerinden ayrılırlar.
• Bağlı oldukları yerlerden ayrıldıktan sonra monosit olarak yabancı zararlılara
saldırıp onları fagosite edebildikleri gibi aynı zamanda diğer makrofajlar gibi tüm
uyaranlara cevap verebilen mobil makrofajlar haline de gelebilirler.
• Monositler ve makarofajlar bu şekilde vücudun hemen tüm dokularında etkin ve
yaygın bir “monosit-makrofaj sistemi” oluştururlar.
• Kemik iliğinde, timusta, dalakta ve lenf nodüllerinde özelleşmiş bağlı ve hareketli
makrofajlar ile monositlerin birlikte oluşturduğu hücresel savunma sitemine
retiküloendotelyal sistem denilir.
9
10 Kas 2023
LENFOSİTLER
•
• Lenfositler agranülosit akyuvarlardır, sitoplazmalarında granül
bulunmaz.
• Böbreğe benzer şekilde olan hücre çekirdekleri sitoplazmalarını büyük
ölçüde doldurur.
• Lenfositler büyüklüklerine göre “Büyük Lenfositler” ve “Küçük
Lenfositler” olarak iki grupta incelenebilir.
• Hacim olarak daha büyük olan lenfositler genç lenfositlerdir.
• Çapları 10-12 μ arasındadır.
• Küçük lenfositler ise yaşlı lenfositlerdir ve çapları 7-10 μ kadardır.
• Lenfositler fonksiyonlarına göre ikiye ayrılırlar.
• Bunlardan biri “T Lenfositlerdir”. Bunlar hücresel savunmadan
sorumlu hücrelerdir. Diğeri ise “B Lenfositlerdir”.
• Bunlar kazanılmış/edinsel (Humoral) bağışıklıktan sorumludurlar.
• Hem T ve B lenfositleri ve hem de bu T ve B lenfositlerin alt tipleri
morfolojik görünümlerine göre birbirlerinden ayırt edilemez. Bu hücre
tipleri yalnızca hücre yüzeylerinde bulunan belirleyici antijenlere göre
ayırt edilirler.
• Lenfoistlerin tümü kemik iliğinden köken alırlar.
• Kemik iliğinde yapılan öncü B ve T lenfositleri dokulara geçer.
• T lenfositleri timusta, B lenfositleri ise kemik iliğinde gelişimlerini
tamamlarlar.
• Kemik iliği ve timus bu nedenle santral lenfoid organlar olarak bilinir.
• Santral lenfoid organlarda gelişimlerini tamamlayan T ve B lenfositleri
savunma fonksiyonları için lenfoid dokuya, lenf düğümlerine ve dalağa
yerleşirler.
• Bu yapılara da periferal lenfoid dokular denilir.
• Vücuttaki toplam lenfositlerin % 95’i bu periferal lenfoid dokularda bulunur.
• Dolaşımda bulunan lenfositler ise toplam lenfositlerin %5’i kadardır. Bu % 5
kadar olan lenfositler ise kandaki toplam akyuvarların yaklaşık % 20-45’ini
oluştururlar.
• Lenf düğümlerinde ve diğer lenfoid dokularda gelişimini tamamlayan
lenfositler, lenf drenajı ile kan dolaşımına girerler.
• Dolaşıma giren lenfositler diapedez yoluyla doku aralıklarına geçer,
daha sonra lenf dolaşımı yoluyla tekrar kan dolaşımına dönerler.
• Bu şekilde kan dolaşımı ile doku aralıklarındaki göçleri sürekli döngü
halindedir.
• Lenfositlerin ömrü, bu döngü içinde ve vücudun ihtiyacına bağlı olarak
haftalarca veya aylarca olabilir.
10
10 Kas 2023
T LENFOSİTLER
Natural Killer Cell – Doğal Katil Hücreler:
• T lenfositleri hücresel bağışıklıktan sorumlu lenfositlerdir.
• T lenfositleri gelişimlerini timusta tamamlar ve aktif hale gelirler.
• Timus, bağışıklıkta önemli bir rol oynayan timosin adı verilen bir
hormonu salgılar.
• Bu hormon timusta lenfositlerin çoğalmasını ve aktivasyonunu
hızlandırır. Ayrıca lenfoid doku da lenfositlerin aktivitesini arttırır.
• Timusta aktiflenmesi sırasında T lenfositleri fonksiyonel olarak alt
tiplere ayrılırlar.
• Bunlar: “Helper T cell”, “Sitotoksik T cells”, “Killer T Cells ve Naturel
Killer Cell”, “Suppressor T Cell” ve “Memory T Cell” hücreleridir.
• Bu hücrelerde CD8+ hücreleridir.
• Vücut savunmasında çok önemli bir role sahip olan bu doğal katil
hücrelerin (Naturel Killer Cell -NK) sitoplazmalarında granülleri ve
girintili bir hücre çekirdekleri bulunur.
• Bu hücreler genelde T ve B lenfositlerinin dışında üçüncü tip
lenfositler olarak da kabul edilmektedirler.
• Vücuda giren yabancı hücreleri, tümör hücrelerini ve hatta bazı
enfekte hücreleri tanıyabilen ve onlara doğrudan saldırarak yok
edebilen doğal katil lenfositlerdir.
Sitotoksik Hücreler:
• Bu hücrelere, hücre zarları yüzeyinde CD8 molekülleri bulundurduğu
için CD8+ hücreleri de denilir.
• T hücreleri tarafından aktive edilen bu sitotoksik T hücreleri, kan, lenf
ve lenfatik dokularda dolaşır ve doğrudan virüslere, kanser
hücrelerine, transplante edilen organlara saldırarak ve enzimlerini
onlara boşaltarak onları yok eder.
11
10 Kas 2023
B LENFOSİTLER
Hafıza (Memory) B Lenfositleri:
• B lenfositleri ilk önce kuşların “Bursa Fabricus” adı verilen keselerinde
keşfedildiği için “B Lenfositleri” olarak isimlendirilmişlerdir.
• İnsanlarda bursa fabricus yoktur, B lenfositlerinin yapımları ve
gelişimleri insanlarda kemik iliğinde olur.
• Kemik iliğinde yapılan öncü B lenfositleri T lenfositlerinden farklı
olarak gelişimlerini de kemik iliğinde tamamlarlar.
• Kemik iliğinde yapımı tamamlanan B lenfositleri 2 ayrı yönde
değişerek gelişimlerini tamamlarlar.
• Bunlardan biri plazma hücreleri diğeri de Hafıza (memory)
hücreleridir.
• Tüm dokularda lenf sistemlerinde inaktif halde bulunurlar.
• Bu hücreler aynı yabancı organizmayla ikinci defa karşılaşmaları ve
antijenler tarafından uyarılmaları halinde çok daha fazla ve hızlı
şekilde antikor üretirler.
• Bu aktiflenme şekli enfeksiyonlara karşı aşılamanın temel ilkesini
oluşturur.
Plazma Hücreleri:
• Vücut için yabacı olan organizmaların her biri için ayrı (saniyede yaklaşık 2000 molekül)
immünglobülin yapısında antikor salgılarlar.
• B lenfositleri bu nedenle çok büyük çeşitliliğe sahiptir ve farklı antijenik özelliklere sahip
yabancı organizmalar için milyonlarca çeşit antikor üreten farklı yönde gelişmiş B
lenfositleri dolaşımda bulunur.
• B lenfositleri tarafından lenf sıvısı ve dolaşıma salgılanan antikorlar hedef aldığı yabancı
organizmayı parçalayarak vücut savunmasına katılırlar.
• Her bir B lenfositi canlı kaldığı günler veya haftalar boyunca spesifik antikor salgılamaya
devam ederler.
• Her bir plazma hücresi birkaç bin molekül antikoru salgılar, böylece dolaşımda çok
miktarda antikor salgılar.
• Uyaran antijen ortadan kaldırılırken, antikor üretiminin ilk patlaması yavaş yavaş azalır.
• Başlangıçta patlama şeklinde artan antikor üretimi; antijenin dolaşımdan yok edilmesi,
antijenik uyarının ortadan kalkmasından sonra giderek azalır.
12
Download