Uploaded by caneraras001

DOĞMUS OLMANIN SAKINCASI ÜSTÜNE

advertisement
DOĞMUŞ OLMANIN SAKINCASI ÜSTÜNE
Doğmak hakaretini hâlâ hazmetmemiş olmak!
Tek bir şey önemli: Yiterken varolmayı öğrenmek...
Kuşku içinde, kaygıya karşı bir çare aradım. Çare, mutsuzlukla işbirliği yaparken tükendi!
Ölümü unuttuğum her defasında, hile yaptığımı, içimdeki birini aldattığımı sanıyorum.
Ölümü düşünmenin ölmekten başka her şeye hayrı dokunduğunu anlamak.
Ölüme doğru koşmuyoruz, doğum felaketinden kaçıyoruz; onu unutmaya çalışan felaketzedeler
olarak çırpınıp duruyoruz.
Yaşamak, savaşta toprak yitirmektir.
Kusurlarım, zaaflarım varoluşumu berbat ettiler, ama var olmam, var olduğumu düşünmem, onların
sayesindedir.
Her olay, daha büyük başka bir olayın bozulmuş biçimidir: Zaman, sonsuzluğun bir kusuru; tarih,
zamanın bir kusuru, hayat, o da maddenin bir kusuru...
Her başarı, ne mahiyette olursa olsun, içsel bir yoksullaşmaya yol açar. Ne olduğumuzu unutturur,
sınırlarımızın vereceği azaptan yoksun bırakır bizi.
Herşey vardır; hiçbir şey yoktur: Her iki söylem de eşit bir açıklık sağlar. Mutsuzluğu için endişe eden;
iki söylem arasında korkak ve şaşkın, küçük bir ayrıntının merhametine muhtaç, varlığın güvenliğine
ya da varlıktan yoksunluğun güvenliğine sahip olamadan öylece kalakalır.
Kavrama ulaşmak ne mümkün! Yaptığımız sadece duyguları yazmak, dokunduğumuz şeyin en küçük
kıpırtılarını kaydetmek, işe girişen bir sürüngenin yaptığı şeyi yapmak!
Artık bilgeleri okumayacağım. Onlar bana fazla kötülük yaptılar. Kendi içgüdülerime, çılgınlığımın
ışıldamasına bırakmalıyım kendimi. Tam tersini yapıyorum, aklın maskesini takınıyorum. Ve bu maske
yüzümün yerini alıyor, gerisi zorbalık!
Hiç kimse sağlığının iyi olduğunu, özgür olduğunu yüksek sesle dile getirmez. Oysa bu iki lütfa erişen
herkesin yapması gereken de budur. Hiçbir şey, sahip olduklarımızı haykırma beceriksizliğimizden
daha çok bizi ele vermez.
"Kendini birinin yerine koyamıyorsan kimseyi yargılama. " Bu eski atasözü her türlü yargıyı olanaksız
kılar. Çünkü biz birini, tam da kendimizi o kişinin yerinr koyamadığımız için yargılarız.
Tutkularımızı gözden geçirme, putlarını değiştirme, başka bir yerde dua etme isteği...
Önemli olmayana önem vermekten vazgeçilseydi var olmak tümüyle olanaksiz bir girişim olurdu
Her şeyin üstünde idi, hiçbir şeye karışmamıştı: Kısacası arzu etmeyi "unutmuş"tu...
Her zaman en kötüye yakalanmanın korkusuyla yaşamış olduğumdan, daha ortaya çıkmadan
felaketin içine atılarak ondan önce davranmaya çalıştım.
İnsan, artık kendisine inanmadığından bu yana ilgilendiriyor beni sadece. O tam çıkışta yükselişte
olduğu süre ilgisizliğe layık olur ancak. Şimdi o yeni bir duyguya, özel bir sempatiye yol açıyor: İç
sızlatıcı korkuyla...
" Kendimizle ve dünyayla barışıkken zihin güçten düşer. En küçük terslikte parlamaya başlar.
Düşünce, sonuç olarak, sıkıntılarımızın ve bahtsızlıklarımızın utanmazca sömürülmesinden başka bir
şey değildir. "
"Şehvete eğilimli olanlar merhametli ve bağışlayıcıdır; Saflığa eğilimli olanlarsa öyle değildir" (Aziz
Yuhanna Klimakos).
Hiçbir şey umutsuz olmaya değmez, kuşkusuz umutlu olmaya da değmeyeceği için.
Tutkularımızı gözden geçirme, putlarını değiştirme, başka bir yerde dua etme isteği...
Kimileri mutlu, kimileri kaygılı günler yaşıyor. Hangileri en acınacak durumda?
Her şeye rağmen ayakta kalmayı başarıyorsak, nedeni zaaflarımızın çok değişik, çok çelişkili olmaları
ve birbirlerini geçersiz kılmalarıdır.
“Varlıklar arasında gerçek temas, sessiz bir mevcudiyetle, açık bir iletişimsizlikle, içten gelen bir duaya
benzeyen gizemli ve sözsüz bir teatiyle kurulur ancak.”
Hiçbir tutku olmadan yaşayabilmek büyük bir güçtür, büyük bir şanstır da.
Her düşünce bastırılmış bir duygudan kaynaklanır.
Bize karşı vefasızlıklarını bağışlayacağımız en son kişiler, hüsrana uğrattığımız kişilerdir.
Acısını saklamayı çok seven, hangi meslekte olursa olsun, başarılı olmaya adaydır - yazarlık hariç.
Herkes ilk anının kefaretini öder.
Tüm düşüncelerim tevekküle döndüler ve yine de Tanrı'ya ya da herhangi birine bir ültimatom
vermediğim gün olmuyor.
Tutku olmadan yaşayabilmek büyük bir güçtür, büyük bir şanstır da. Ona katlanıyorum. Ama bu
katlanma olgusu yine de tutkuya benziyor.
Düşünmek yıkmaktır, kendini yıkmaktır.
Günaha eğilim olmadan azizlik olmaz.
Şiir hesap ve önceden tasarlamayı kabul etmez: Şiir bitmemişliktir, önsezidir, uçurumdur. Ne
mırıldanan geometridir ne de soluk sıfatların art arda gelişi. Hepimiz zanaatı takdir edemeyecek
kadar yaralı ve düşmüşüz, yorgunluğumuzun içinde yorgun ve barbar insanlarız.
Şaşkınlığı ya da inatçı bir endişeyi alt etmek için, insanın kendi cenazesini düşünmesi gibisi yoktur.
Her toplulukta, her kesimde, her partide dışarıdan bakıldığında uyum, içeriden bakıldığındaysa
uyumsuzluk vardır.
Uzun yıllardan sonra birini ilk kez gördüğümüzde, saatlerce hiç konuşmadan karşılıklı oturmak
gerekecektir: Acı sessizliğin gölgesinde kendi tadını çıkarabilsin diye.
Söylemek boşuna, ölüm, doğanın herkesi memnun etmek için bulduğu en iyi şeydir.
Acı gözlerimizi açar, başka türlü kavrayamayacağımız şeyleri görmemize yardım eder. Demek ki
bilmeye yarar, ayrıca varoluşu şiddetlendirmeye. Geçerken şunu da söyleyelim, acı daha fazla bilginin
önünü açar.
Kendisine dışarıdan bakamayan herkes kendisini zorunlu, hatta vazgeçilmez sanır; herkes kendisini
mutlak bir gerçeklik olarak, bir bütün, bütünün ta kendisi olarak hissedip algılar.
Fanatizm sohbetin ölümüdür.
Düşünmek de eylem de sessizlik ister.
“Neyiniz var ? Ne oldu size şimdi ? - Yok bir şeyim , sadece kaderimin dışına çıktım… Artık ne yöne
döneceğimi , ne yana koşacağımı bilmiyorum …” ~SON
"Vazgeçiş sonsuz bir iktidar sağlar."
Çünkü biz birini, tam da kendimizi o kişinin yerine koyamadığımız için yargılarız.
Başkalarının her kusuru bende de var, ama yine de onların yaptığı her şey bana tuhaf görünür.
Sarhoş ya da çılgın olmak gerekir." diyordu Sieyes, "bilinen dillerde her şeyi tam söylemek için."
Ne zaman inançlı birine rastlasam, ruhunun hangi kusuru, hangi çatlağı ona bu inançları kazandırdı
diye sorarım.

Herkes sizin iyiliğinizden konuşacağı zaman yazık olacak size!"
Yüzüme karşı dürüst olunmasından hoşlanmıyorum: Haksızlığın gücü dışında her şeyden vazgeçebilirim.
İnsan, artık kendisine inanmadığından bu yana ilgilendiriyor beni sadece. O tam çıkışta yükselişte olduğu
süre ilgisizliğe layık olur ancak. Şimdi o yeni bir duyguya, özel bir sempatiye yol açıyor: İç sızlatıcı korkuyla...
Kimseyi öldürmedim, daha iyisini yaptım: Mümkün Olan’ı öldürdüm.
Kimseye açmaya cesaret edemeyeceğimiz konuları dile getirmek için kitap yazmak zorunda kalırız.
Sonunu getirememek, kararsızların özelliğidir. Hayatta hiçbir şeyi çözemezler; tereddütlerini, korkaklıklarını
ve vesveselerini sürdürdükleri düşlerinde de yapamazlar bunu. Kâbusa en uygun insanlardır onlar.
Kendimizi öldürmeye değmez, çünkü kendimizi hep çok geç öldürürüz.
Kendimizi başkalarının gözleriyle görebilseydik, derhal ortadan kaybolurduk.
Doğmuş olmamı bağışlayamıyorum.
hapı yutmuş bir dünyaya çocuk üstüne çocuk fırlatmaya çalışmak hangi sapkınlığın işiydi?
İnsanın çağıyla çatışma hâlinde yaşaması bir ayrıcalıktır.
Download