9th Turkish Conference on Earthquake Engineering, 2021 2-3 June 2021 Atmosferik Depolama Tankları için Ampirik Sismik Kırılganlık Eğrileri Sezer Öztürk1*, Fırat Bezir2, Ali Sarı3 Araş. Gör. Sezer Öztürk, İnşaat Mühendisliği, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, İstanbul, Türkiye 2 Araş. Gör. Fırat Bezir, İnşaat Mühendisliği, Gebze Teknik Üniversitesi, Kocaeli, Türkiye 3 Doç. Dr. Ali Sarı, İnşaat Mühendisliği, İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul, Türkiye *sezer.ozturk@fsm.edu.tr 1 Özet Silindirik sıvı depolama tankları petrol rafinerileri ve petrokimyasal tesisler gibi endüstriyel tesislerin önemli yapılarıdır. Muhtemel deprem olaylarında bir depolama tankı tesisinde meydana gelebilecek, domino etkisi olarak isimlendirilen olaylar büyük kaza ve felaketlere yol açıp bütün tesisin zarar görmesine veya servis dışı duruma gelmesine sebep olabilir. Depremlerde tanklardan dışarı tehlikeli madde sızması ile büyük patlama ve yangınlar ortaya çıkabilir. Geçmiş depremlerdeki performansları incelendiğinde bu tür yapıların sismik açıdan kırılganlık gösterdikleri ortaya çıkmıştır. Bu sebeple sıvı depolama tanklarının sismik kırılganlıklarının değerlendirilmesi, deprem riski yüksek olan bölgelerde önemli bir durum teşkil etmektedir. Kırılganlık eğrileri, yapıların deprem etkisindeki hassasiyetlerinin değerlendirilmesinde önemli araçlardır. Bu eğriler deprem risk seviyesi bakımından herhangi bir hasar durumuna ulaşılma veya bu hasar durumunun aşılma olasılığını ifade etmektedir. Bu çalışma kapsamında, geçmiş yıllarda meydana gelmiş depremlerde depolama tanklarının hasar durumları için incelenen geniş veri tabanı göz önüne alınarak gözleme dayalı (ampirik) kırılganlık eğrileri oluşturulmaya çalışılmıştır. Elde edilen eğriler yer hareketi yoğunluk ölçüsü parametresi (PGA) ile ilişkili olarak yorumlanmıştır. Ayrıca sıvı sızmasının oluşturabileceği kaza olaylarının etkileri düşünüldüğünde, sızabilecek sıvı miktarı yırtık boyutlarıyla ilişkili olduğundan zaman tanım alanında doğrusal olmayan analizlerin gerçekleştirilmesiyle depremlerde tank duvarlarında meydana gelen yırtık boyutlarının hasar sınıflarıyla olan ilişkisi yorumlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Kırılganlık eğrisi, sismik risk değerlendirilmesi, hasar sınıfı, domino etkisi, depolama tankları. Abstract The cylindrical liquid storage tanks are important structures for industrial facilities such as oil refineries and petrochemical plants. In a storage tank facility, events called domino effects that may occur in possible earthquake events may cause major accidents and disasters and cause the entire facility to be damaged or out of service. Large explosions and fires can occur with the leakage of dangerous substances from tanks during earthquakes. From their performance in past earthquakes, it has been revealed that such structures have seismic vulnerability. For this reason, the evaluation of the seismic vulnerabilities of liquid storage tanks constitutes an important situation in high earthquake risky regions. Fragility curves are important tools for assessing the vulnerability of structures to earthquake effects. These curves indicate the probability of reaching or exceeding any damage state in terms of earthquake risk level. Within the scope of this study, observational (empirical) fragility curves were tried to be created by taking into consideration the large database examined for the damage cases of storage tanks in earthquakes that occurred in past years. The curves obtained were interpreted in relation to ground motion intensity measure parameter (PGA). In addition, considering the effects of accident events due to content release, the relationship between rupture dimensions and damage states on the tank walls during earthquakes was interpreted by performing nonlinear time history analyzes. Keywords: Fragility curves, seismic risk assessment, damage state, domino effect, storage tanks. 9th Turkish Conference on Earthquake Engineering, 2021 2-3 June 2021 Giriş Depolama tankları, sıvı maddelerin depolanması için tasarlanıp imal edilen tanklardır. Genellikle petrol endüstrisinde kullanılsa da gıda sanayisi, gübre sanayisi gibi farklı sektörlerde de kullanılmaktadır. Petrol üretimi, petrol arıtımı, petrokimyasal ve kimyasal üretim gibi işlemlerde kullanılır. Depolanan ürünler, genellikle petrol türevleri maddeler veya petrol endüstrisinde kullanılan kimyasallardır. Yapıların genelinde olduğu gibi depolama tanklarında da en önemli doğal tehditlerin başında depremler gelmektedir. Muhtemel bir deprem sırasında veya sonrasında bir depolama tankı tesisinde ortaya çıkabilecek, domino etkisi olarak adlandırılan kaza olayları daha büyük felaketlere neden olup tüm tesisin zarar görmesine veya kullanılamaz duruma gelmesine yol açabilir. Depremlerin tanklarda oluşturduğu hasarlardan dolayı, tanklardan yanıcı ve patlayıcı sıvıların sızması ile İzmit TÜPRAŞ Rafinerisi’nde, 1999 Kocaeli depreminde olduğu gibi büyük ve söndürülmesi güç yangınlar, hatta patlamalar ve toksik gaz yayılımı meydana gelebilir. Bu sebeple deprem risk analizinin önemi büyüktür. Sismik tehlikelerin değerlendirilme işlemi deterministik veya olasılıksal yöntemler kullanılarak gerçekleştirilir. Hasar tespitinde daha güvenilir sonuçlar elde etmek için deprem tehlikesi değerlendirilmesi sürecinin olasılıksal yöntemlerle yapılması önerilmektedir. Bu doğrultuda yapıların olasılıksal deprem davranışını ifade eden kırılganlık eğrileri oluşturulmaya çalışılır. Bu çalışmada da atmosferik depolama tankları için geçmiş depremlerden elde edilen hasar bilgileri toplanmış, önceki yıllarda gerçekleştirilmiş kırılganlık analizleri çalışmaları incelenmiş ve takip edilen istatistiksel işlemlerin açık bir anlatımı yapılarak ampirik (gözleme dayalı) kırılganlık eğrileri oluşturulmaya çalışılmıştır. Ayrıca analitik çalışmalar ile elde edilmiş olan, depremlerde tank gövdesinde meydana gelen yırtık boyutlarının, kırılganlık eğrilerinin oluşturulmasında kullanılan hasar sınıfları ile ilişkisi incelenmiştir. Atmosferik Depolama Tankları ve Kırılganlık Eğrileri Depolama tanklarının günümüz endüstrisinde yeri çok önemlidir. Kimyasal maddeler, petrol, doğal gaz, su ve her türlü yakıt çeşidi, uygun biçimde güvenlik ve verimliliğin sağlanması için yüksek performanslı depolama tanklarına taşınır ve bu tanklarda depolanır. Zemin üstü depolama tankları, yer seviyesinin üzerinde güvenli bir depolamanın gerçekleştirilmesi için özel olarak üretilirler ve endüstriyel işlemler ile depolama amacıyla oldukça yaygın kullanıma sahiptirler. Bu tanklar genellikle tehlikeli, yanıcı veya zehirli maddelerin muhafaza edilmesi için kullanılmaktadır. Dünya genelinde yapıların yıkıldığı veya ağır hasarlar etkisinde kaldığı birçok deprem olayından bahsetmek mümkündür. Endüstriyel depolama tankları da doğal olarak etkilenen yapılara dahildir. 1933 Long Beach, 1952 Kern Country, 1960 Şili, 1964 Niigata, 1971 San Fernando, 1978 Miyagi-Oki, 1979 Imperial Valley, 1983 Coalinga, 1989 Loma Prieta, 1992 Landers, 1994 Northridge gibi depremlerde, depolama tankları ve buna bağlı olarak çevre ortamında da önemli hasarlar meydana gelmiştir (Sarı, (2019), O’Rourke ve So (2000)). Ülkemiz göz önüne alındığında ise 1999 Kocaeli depreminde TÜPRAŞ rafinerisinde meydana gelen hasarların ekonomi üzerindeki etkisi büyük olmuştur. Yerli ve yabancı uzmanlar ile birlikte TÜPRAŞ’tan uzmanların gerçekleştirdiği ön hasar tespit çalışmaları sonunda, hasar tutarı yaklaşık 115 milyon dolar olarak belirlenmiştir. Gelecek depremlerde bu felaketin tekrarlanmaması için önlemlerin alınması şarttır. Bu bilgilerin ışığında tüm yapılarda olduğu gibi depolama tankları için de olası deprem senaryoları için hasar analizlerinin kapsamlı, gerçekçi bir şekilde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bunun için gerçekleştirilecek sismik risk değerlendirilmesinde tank performans düzeyleri sınır durumlar adı verilen hasar eşikleriyle tanımlanabilir. Atmosferik silindirik depolama tankları için tank duvarı burkulması (fil ayağı, elmas veya diz burkulması), çeliğin çekme gerilmeleri sebebiyle kaynak dikişlerinin kopması, sıvı çalkalanması etkisiyle tank duvarının üst kısmının burkulması, kaynak– cıvata bağlantılarının kopması, tank-temel bağlantısının kopması, boruların zarar görmesi gibi hasar durumları tank performansının belirlenmesinde göz önünde bulundurulmaktadır. Kırılganlık eğrileri göz önüne alınan yapılarda çok sayıda yer hareketi şiddetleri için daha önceden saptanmış bir hasar seviyesine ulaşılma veya bu hasar seviyesinin aşılma olasılığını ifade etmektedir. Kırılganlık analizleri bu yapıların muhtemel depremler karşısında taşıdığı genel riskin hesaplanması 9th Turkish Conference on Earthquake Engineering, 2021 2-3 June 2021 ve sonraki zamanlardaki depremlerin ekonomik etkilerinin tahmin edilmesi bakımından son derece önemlidir. Söz konusu kırılganlık eğrileri veya kırılganlık fonksiyonları, depremler karşısında yapılacak acil durum müdahaleleri ve felaket planları açısından önemlidir. Ayrıca bir deprem senaryosu etkisinde yapıdaki genel zararın tahmini olarak hesaplanması amacı ile sigorta şirketleri için de faydalı olmaktadır. Ek olarak güçlendirme planlamalarının yapılabilmesi ve yeni yapı tasarımı için deprem yönetmeliklerinin kalibre edilmesi ile riskin azaltılması amacıyla da kullanılabilirler. Deprem etkisinde yapıların kırılganlık eğrilerinin elde edilmesinde dört temel yöntem vardır. Bunlar: yargıya dayalı, gözleme dayalı (ampirik), analitik ve birleştirilmiş (hibrit) yöntemlerdir. Yargıya dayalı yöntemde, hasar tahminleri için uzmanlara danışılır ve hasar olasılıkları, üzerinde çalışılan yapının deprem etkisindeki tepkilerini etkileyecek tüm etkenler göz önüne alınarak değerlendirilir. Analitik kırılganlık eğrileri, yapı modellerinin analizinden elde edilen istatistiksel hasar dağılımları esas alınarak oluşturulur. Bu durumda yapı bünyesindeki detayların doğru ve gerçekçi kabullerle modellenmesi önemli bir husustur. Kırılganlık analizinde ampirik yöntem kullanılması durumunda geçmiş depremlerde gözlemlenmiş hasar verileri göz önüne alınır. Bu yöntemde de veriler üzerine detaylı, sistematik kayıt ve belgelerin elde edilmesi önemli bir durumdur. Bu çalışma kapsamında ampirik kırılganlık eğrileri oluşturulmuş, ayrıca analitik çalışmalar gerçekleştirilip sonuçlar yorumlanmıştır. D’Amico ve Buratti (2018) tarafından yürütülen çalışmada göz önüne alınan veri seti ve hasar sınıflandırmaları kullanılmıştır. Atmosferik depolama tanklarının sismik kırılganlıkları üzerine gerçekleştirilmiş başka detaylı bir çalışma da O’Rourke ve So (2000) yayınıdır. Bu iki çalışmada tankların hasar sınıflandırmaları farklı biçimlerde yapılmıştır. Bu çalışmada ampirik kırılganlık eğrilerinin oluşturulmasında bu iki hasar sınıflandırmasının etkisi de göz önüne alınmıştır. Söz konusu hasar sınıflandırmaları Tablo 1 ve 2’ de sunulmuştur. Tablo 1. O’Rourke ve So (2000) yayınında kullanılan hasar tanım ve sınıfları Hasar Hasar tanımları Sınıfı DS1 Tank veya boru sisteminde herhangi bir hasarın gözlenmemesi durumu. Çatıda hasar, düşük miktarda sıvı kaybı, borularda düşük seviyeli hasar gözlenmesi (fil ayağı DS2 burkulması gerçekleşmiyor). DS3 Düşük miktarda sıvı kaybı ile fil ayağı burkulması durumunun gözlenmesi. Yüksek miktarda sıvı kaybı ile fil ayağı burkulması ve genel olarak şiddetli hasar durumunun DS4 gözlenmesi. DS5 Tankın tamamen göçmesi durumu. Tablo 2. D’Amico ve Buratti (2018) yayınında kullanılan hasar tanım ve sınıfları Hasar Sınıfı DS1 DS2 DS3 DS4 DS5 Hasar tanımları Hasar gözlenmemesi durumu veya tank duvarı, taban plakası ve boru sisteminde hafif hasar gözlenmesi durumu. Sıvı çalkalanması sebebiyle çatıda ve tank duvarının üst kısmında hasar gözlenmesi, sıvının tank dışına taşması. Düşük miktarda sıvı kaybı ile boru sisteminin hasar görmesi durumu. Fil ayağı burkulması durumu, sıvı sızıntısı olmadan veya düşük miktarda sıvı sızıntısı ile tank duvarı-taban plakası bağlantısının hasar görmesi durumu. Fil ayağı burkulması durumu, yüksek miktarda sıvı sızıntısı ile tank duvarı-taban plakası bağlantısının hasar görmesi durumu, genel şiddetli hasar, tankın tamamen göçmesi durumu. 9th Turkish Conference on Earthquake Engineering, 2021 2-3 June 2021 İstatistiksel Prosedür Çalışmada geçmiş depremlerden elde edilen hasar verilerinin kullanılması ile gözleme dayalı kırılganlık eğrileri geliştirilmiştir. Bu kırılganlık eğrileri belirli bir yer hareketi yoğunluk parametresi için (burada PGA) belli hasar sınıfına ulaşılma veya bu hasar sınıfının aşılma olasılığını temsil etmektedir. Göz önüne alınan veri setindeki tankların her biri depremlerde meydana gelen hasarlara bağlı olarak ilgili hasar sınıflarına atanmıştır. Çalışmada D’Amico ve Buratti (2018) ve So ve O’Rourke (2000) çalışmalarında göz önüne alınan hasar sınıfları ele alınmıştır (birinci ve ikinci hasar sınıflandırması olarak ifade edilecektir). Her bir tankın ilgili hasar sınıfına atanmasının ardından, her hasar sınıfı için bu durumun tanklarda gözlenip gözlenmeme hali incelenmiştir. Bu verilerin göz önüne alınmasıyla her hasar sınıfında belirli PGA değerleri için “gözlenme sıklığı” değerleri elde edilmiş ve bu verileri temsil edecek en uygun eğrinin oluşturulması hedeflenmiştir. Bunun için literatürde farklı teknikler (curve fitting techniques) mevcuttur. Çalışma kapsamında uygun eğrinin oluşturulması için lojistik regresyon yöntemi kullanılmıştır. Verilere uygun modelin bulunmasında kullanılan en yaygın yöntemlerden biri doğrusal regresyondur. Doğrusal regresyon modelinde sonuç değişkeninin sürekli olduğu varsayılır. Lojistik regresyonda ise sonuç değişkeni ikili değer (binary) şeklindedir. Doğrusal regresyon modeli Denklem 1’de gösterildiği şekilde tanımlanabilir. 𝜋(𝑥) = 𝛽0 + 𝛽1 𝑥 (1) Burada x tanımlayıcı değişkeninin -∞ ile +∞ arasında değişmesiyle olasılık sonucunun herhangi bir değeri almasının mümkün olduğu görülmektedir. Bu da kırılganlık eğrilerinde ifade edilen bir hasar sınıfına ulaşılma veya bu sınıfın aşılma olasılığı değeri için uygun değildir. Bu sebeple verileri mantıklı biçimde ifade eden uygun eğrinin oluşturulması işlemi için lojistik regresyon modeli kullanılmaktadır. Bu model Denklem 2’deki gibi ifade edilmektedir. 𝜋(𝑥) = 𝑒 𝛽0 +𝛽1 𝑥 1 + 𝑒𝛽0 +𝛽1 𝑥 (2) Denklem 2’de verilen lojistik regresyon modelinin bir veri kümesine uygun hale getirilmesi için 𝛽0 ve 𝛽1 bilinmeyen parametrelerinin tahmin edilmesi gerekmektedir. Doğrusal regresyonda genelde bilinmeyen parametrelerin hesabı için kullanılan yöntem en küçük kareler yöntemidir. Bu yöntemde bilinmeyen parametreler için, modele dayalı olarak öngörülen değerler ile gözlemlenen sonuç değişkeni değerlerinin farklarının karelerinin toplamını en aza indirgeyen değerler seçilir. Ancak bu yöntem, ikili sonucu olan bir modele uygulandığında iyi sonuç vermemektedir (Hosmer ve Lemeshow (1989)). Lojistik regresyon modelinde ise hesaplama yaklaşımı için maksimum olabilirlik yöntemi (maximum likelihood method) esas alınacaktır. Genel anlamda bu yöntem, gözlemlenen veri kümesini elde etme olasılığını en üst düzeye çıkaran bilinmeyen parametrelerin elde edilmesi için kullanılır. Bu yöntemin uygulanması için bir olasılık (likelihood) fonksiyonu oluşturulmalıdır. Bu fonksiyon bilinmeyen parametrelerin bir fonksiyonu olarak gözlenmiş veri olasılığını ifade etmektedir. 𝜋(𝑥) belli x değeri için Y=1 durumunu sağlayan koşullu olasılıktır ve P(Y=1|x) şeklinde gösterilir. 1- 𝜋(𝑥) ise belirli bir x değeri için Y=0 durumunu sağlayan koşullu olasılıktır ve P(Y=0|x) şeklinde ifade edilir. Böylece (xi, yi) ikililerinin olasılık fonksiyonuna katkısı; 𝑛 𝑙(𝛽0 , 𝛽1 ) = ∏ 𝜋(𝑥𝑖 )𝑦𝑖 [1 − 𝜋(𝑥𝑖 )]1−𝑦𝑖 (3) 𝑖=1 Denklem 3’teki gibi ifade edilmektedir. Maksimum olabilirlik yöntemi ile Denklem 3’teki eşitliği en büyük değerine ulaştıran 𝛽0 , 𝛽1 değerlerinin bulunması hedeflenmektedir. Bu ifadenin doğal logaritmasının 𝛽0 ve 𝛽1 parametrelerine göre ayrı ayrı türevleri alınıp sıfıra eşitlendiğinde ortaya çıkan sonuçlar Denklem 4 ve 5’te gösterilmiştir. 9th Turkish Conference on Earthquake Engineering, 2021 2-3 June 2021 ∑[𝑦𝑖 − 𝜋(𝑥𝑖 )] = 0 (4) ∑ 𝑥𝑖 [𝑦𝑖 − 𝜋(𝑥𝑖 )] = 0 (5) Elde edilen bu denklemler 𝛽0 ve 𝛽1 parametrelerine göre doğrusal olmayan denklemlerdir. Çözüm için iterasyon gerektiren yöntemler gerekmektedir. Çözüm için istatistiksel (JMP vb.) veya matematiksel (MATLAB vb.) yazılım programları kullanılabilir. Analizler Çalışmada D’Amico ve Buratti (2018) yayınındaki veri seti göz önüne alınmıştır. Geçmiş yıllarda meydana gelmiş 21 depremde hasar görmüş olan 1356 tank göz önüne alınmıştır. Bu tanklar iki farklı hasar sınıfları tablosu dikkate alınarak hasar sınıflarına atanmıştır. İki duruma ait kırılganlık eğrileri Şekil 1 ve Şekil 2’de gösterilmiştir. Ayrıca geçmiş depremlerdeki verilerden elde edilen herhangi bir hasar durumunun gözlenme sıklığı ve buna uygun olarak oluşturulan kırılganlık eğrisini örnek olarak göstermek amacıyla Şekil 3 ve Şekil 4’te iki duruma ait grafikler sunulmuştur. Grafikler, DS2 hasar sınıfı için gözlenme sıklığı değeri ve ona uygun olarak elde edilmiş kırılganlık eğrilerini göstermektedir. Gözlenme sıklığı noktaları grafikler üzerinde belirtilmiştir. Bu değerler yatay eksen PGA (g) değerlerinin belli aralıklara bölünmesi (burada 0,1g) ve her aralığa denk gelen ilgili hasar sınıfındaki tank sayısının, söz konusu hasar sınıfındaki tüm tank sayısına oranı ile elde edilir. Ayrıca çalışmada depremlerde tank duvarlarında meydana gelen yırtık alanlarının sızabilecek sıvı miktarı ile doğrudan ilişkili olduğunun üzerinde de durulmuştur. Bunun için gerçekleştirilen zaman tanım alanında doğrusal olmayan analizler sonucunda tank duvarlarındaki yırtık boyutları ile hasar sınıfları arasındaki ilişki Tablo 3’te gösterilmiştir (DS; Damage State). Örnek tank modeli ve bir hasar durumu da Şekil 5’te verilmiştir. Atmosferik, silindirik tankın deprem etkisindeki doğrusal olmayan zaman tanım alanında analizleri Abaqus (Dassault Systémes) sonlu eleman paket programı ile yürütülmüştür. Deprem etkisinde, sıvı ve tank duvarı arasındaki etkileşim Lagrangian / Eulerian yaklaşımı kullanılarak modellenmiştir. Örneği verilen tank modelinin çapı 45,72 m, yüksekliği 19,8 ‘dir. Sıvı seviyesi %50 oranındadır. Çalkalanma etkileri de Arbitrary Lagrangian Eulerian (ALE) tekniği ile modellenmiştir. Analizlerde göz önüne alınan PGA değerleri 0,1g ila 1g arasında değişmektedir. 1 Kırılganlık Eğrileri 0.9 DS2 DS3 DS4 DS5 0.8 Olasılık 0.7 0.6 0.5 0.4 0.3 0.2 0.1 0 0 0.2 0.4 0.6 0.8 PGA, g 1 1.2 Şekil 1. D’Amico ve Buratti (2018) hasar sınıflandırmasına göre kırılganlık eğrileri 9th Turkish Conference on Earthquake Engineering, 2021 2-3 June 2021 1 Kırılganlık Eğrileri 0.9 DS2 DS3 DS4 DS5 0.8 Olasılık 0.7 0.6 0.5 0.4 0.3 0.2 0.1 0 0 0.2 0.4 0.6 PGA, g 0.8 1 1.2 Şekil 2. O’Rourke ve So (2000) hasar sınıflandırmasına göre kırılganlık eğrileri 1 DS2 Olasılık 0.9 0.8 gözlenme sıklığı 0.7 DS2 0.6 0.5 0.4 0.3 0.2 0.1 0 0 0.2 0.4 0.6 PGA, g 0.8 1 1.2 Şekil 3. D’Amico ve Buratti (2018) hasar sınıflandırmasına göre gözlenme sıklığı ile kırılganlık eğrisi 1 DS2 0.9 gözlenme sıklığı DS2 0.8 Olasılık 0.7 0.6 0.5 0.4 0.3 0.2 0.1 0 0 0.2 0.4 0.6 PGA, g 0.8 1 1.2 Şekil 4. O’Rourke ve So (2000) hasar sınıflandırmasına göre gözlenme sıklığı ile kırılganlık eğrisi 9th Turkish Conference on Earthquake Engineering, 2021 2-3 June 2021 Şekil 5. Tank sonlu elemanlar modeli ve fil ayağı burkulması hasarı Tablo 3. Eşdeğer yırtık boyutlarının hasar sınıflarıyla ilişkisi DS1 Tankta ve bağlantı borularında herhangi bir hasar meydana gelmemesi, içerik kaybı yok. Çatı hasarı, düşük miktarda içerik kaybı, düşük şiddetli boru hasarının meydana gelmesi ancak DS2 fil ayağı burkulmasının oluşmaması, eşdeğer yırtık çapı 0.375m, içerik kaybının tamamı ikincil muhafaza alanında. Düşük miktarda içerik kaybı ile birlikte fil ayağı burkulmasının meydana gelmesi, eşdeğer DS3 yırtık çapı 2m, içerik kaybının tamamı ikincil muhafaza alanında. Yüksek miktarda içerik kaybı ve şiddetli hasar ile fil ayağı burkulmasının meydana gelmesi, DS4 eşdeğer yırtık çapı 4m, içerik kaybının tamamı ikincil muhafaza alanında. DS5 Tankın tümüyle göçmesi, içerik kaybının tamamı ikincil muhafaza alanında. Sonuçlar Çalışmada geçmiş depremlerden elde edilen tank hasar verileri kullanılarak gözlemlere dayalı kırılganlık eğrileri çıkarılmıştır. Kırılganlık fonksiyonları göz önüne alınırken iki farklı hasar gruplandırması dikkate alınmıştır. Sözü edilen hasar sınıfı çizelgelerinde özellikle DS2, DS3 ve DS4 hasar sınıfı tanımlamalarında farklılıklar mevcuttur. Bu durum, gözlenen verilere uygun biçimde oluşturulan kırılganlık eğrilerinde de açıkça görülmektedir. Özellikle DS2 ve DS3 durumlarının gerçekleşme veya bu durumların aşılma olasılıklarının, birinci hasar sınıflandırmasının kullanılmasıyla, ikinci hasar sınıflandırmasıyla oluşturulan kırılganlık eğrilerine göre daha fazla olduğu ortaya çıkmıştır. Bu açıdan hasar sınıflandırmalarının da kırılganlık olasılıklarını etkilediği görülmektedir. Ayrıca çalışmada yapılan zaman tanım alanında doğrusal olmayan analizlerle, tank duvarında meydana gelen yırtık boyutlarıyla hasar sınıfları ilişkilendirilmiştir. Tablo 3’teki veriler incelendiğinde DS2 ve üzerindeki durumlarda içerik kaybının tamamının ikincil koruma havuzunda toplandığı görülmüştür. Yine Tablo 3’ten görüleceği üzere eşdeğer yırtık çapı ölçüleri 0,375 m, 2m, 4m şeklinde hasar sınıflarına ilave edilmiştir. Sıvı sızmasının deprem anında veya sonrasında meydana gelebilecek hasarlara bağlı olarak yol açabileceği patlama, yangın gibi ikincil olayların domino etkisine sebebiyet verip tüm tesisin zarar görmesine neden olabileceği konusu büyük öneme sahiptir. Bu açıdan gerçekleştirilen analizler sonucu elde edilen yırtık çapları dolayısıyla sıvı sızması ve hasar sınıfları arasındaki bağlantının tankların risk analizinde faydalı olacağı düşünülmektedir. Bu çalışmada bir tank modeli için analizler gerçekleştirilmiş olup daha fazla ve farklı tank tipleri için analizlerin gelecek çalışmalarda gerçekleştirilmesi planlanmaktadır. 9th Turkish Conference on Earthquake Engineering, 2021 2-3 June 2021 Kaynaklar Dassault Systémes, Abaqus 6.14-2 FEA Software Package. D’Amico M and Buratti N (2018) “Seismic fragility curves for atmospheric on-grade steel storage tanks based on damage states in terms of structural performance and release of content”, 16th European Conference on Earthquake Engineering, 18-21 June 2018, Thessaloniki, Greece. Hosmer D and Lemeshow S (1989) Applied Logistic Regression, 2nd Ed., John Wiley & Sons, Inc., New York, N. Y. JMP®, Version 15. SAS Institute Inc., Cary, NC, 1989-2019. MATLAB. (2016). 9.1.0.441655 (R2016b). Natick, Massachusetts: The MathWorks Inc. O’Rourke MJ and So P (2000) “Seismic Fragility Curves for on-Grade Steel Tanks” Earthquake Spectra 16(4):801–15 Sarı A (2019) Depolama Tanklarının Risk Analizi, Kontrol Medya.