İLKÖĞRETİM DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 6 DERS KİTABI Prof. Dr. Recep KILIÇ Bu kitap, Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 06 Aralık 2011 tarih ve 185 sayılı kararıyla 2012-2013 öğretim yılından itibaren, beş yıl süreyle ders kitabı olarak kabul edilmiştir. Bahçekapı Mah. 2460. Sok. Nu.: 7 06370 Şaşmaz/ANKARA tel.: (0-312) 278 34 84 belgeç: (0-312) 278 30 48 Bu kitabın tamamının ya da bir kısmının, kitabı yayınlayan şirketin izni olmaksızın elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemi ile çoğaltılması, yayımlanması ve depolanması yasaktır. Bu kitabın tüm hakları, GİZEM YAYINCILIK’a aittir. Haberleşme Adresi GİZEM YAYINCILIK Bahçekapı Mah. 2460. Sok. Nu.: 7 06370 Şaşmaz/ANKARA tel.: (0-312) 278 30 32 (pbx) belgeç: (0-312) 278 30 48 www.gizemyayincilik.com e-posta: gizem@gizemyayincilik.com Sertifika Nu.: 16101 ISBN: 978-975-7000-73-0 Editör Yılmaz KARAHAN Dil Uzmanı Riyazi CANBOLAT Görsel Tasarımcı Nurcan KAYA Program Geliştirme Uzmanı Türkan YILDIRIM Ölçme ve Değerlendirme Uzmanı Zafer ÜNAL Rehberlik Uzmanı Emel TEKELİ Baskı ve Cilt tel.: (0-312) 278 34 84 (pbx) belgeç: (0-312) 278 30 46 www.tunamatbaacilik.com.tr e-posta: tuna@tunamatbaacilik.com.tr Baskı Yeri ve Yılı Ankara, 2015 2 ‹ST‹KLÂL MARfiI Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak. Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı: Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı: Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı. Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl! Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl. Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl. Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda! Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Huda, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda. Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Ruhumun senden İlâhî, şudur ancak emeli: Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli. Bu ezanlar -ki şehadetleri dinin temeliEbedî yurdumun üstünde benim inlemeli. Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar, Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, Medeniyyet dediğin tek dişi kalmış canavar? O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım, Her cerîhamdan İlâhî, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır ruh-ı mücerret gibi yerden na’şım; O zaman yükselerek arşa değer belki başım. Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın; Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl. Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl; Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyyet; Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl! Mehmet Âkif ERSOY 3 GENÇL‹⁄E H‹TABE Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve hâricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr u zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur. Mustafa Kemal Atatürk 4 Mustafa Kemal ATATÜRK 5 İÇİNDEKİLER ORGANİZASYON ŞEMASI .............................................................................................................. 9 ÖĞRENME ALANI : İNANÇ 1.ÜNİTE : PEYGAMBERLERE VE İLAHÎ KİTAPLARA İNANÇ . . . . . . . . . . . 10 1. PEYGAMBER VE PEYGAMBERLERE İMAN . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 11 1.1. Peygamberlerin İnsanlardan Seçilmesinin Nedenleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 14 1.2. Peygamberlerin Nitelikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 15 1.3. Peygamberlere Gelen Mesajların Ortak Amacı. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 21 2. İLAHÎ KİTAP VE İLAHÎ KİTAPLARA İMAN . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 22 2.1. Allah Niçin Vahiy Göndermiştir? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 23 2.2. İlahî Kitaplar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 24 3. ASR SURESİ VE ANLAMI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 27 Bilgilerimizi Ölçelim . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29 ÖĞRENME ALANI : İBADET 2. ÜNİTE: NAMAZ İBADETİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 31 1. NAMAZ NEDİR VE NİÇİN KILINIR? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 32 2. NAMAZIN ŞARTLARI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 34 2.1. Namaza Hazırlık Şartları. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 34 2.1.1. Abdest, Boy Abdesti (Gusül) ve Teyemmüm . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 35 2.1.2. Namaza Hazırlığın Diğer Şartları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 39 2.2. Namazın Kılınış Şartları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 39 3. NAMAZA ÇAĞRI: EZAN VE KAMET. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 40 4. GÜNLÜK NAMAZLAR (BEŞ VAKİT NAMAZ) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 41 5. CEMAATLE NAMAZ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 45 6. CUMA NAMAZI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 47 7. BAYRAM NAMAZI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 48 8. CENAZE NAMAZI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 49 9. TERAVİH NAMAZI. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 50 10. NAMAZI BOZAN DURUMLAR. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 51 11. NAMAZIN İNSANA KAZANDIRDIKLARI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 51 12. KUNUT DUALARI VE ANLAMI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 54 Bilgilerimizi Ölçelim . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 55 ÖĞRENME ALANI : HZ. MUHAMMED (S.A.V.) 3. ÜNİTE : SON PEYGAMBER HZ. MUHAMMED . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 57 1. HZ. MUHAMMED’İN ÇAĞRISI: MEKKE DÖNEMİ. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 58 1.1. İlk Vahiy: Yaratan Rabb’inin Adıyla Oku! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 58 1.2. Yakın Çevreye Çağrı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 61 1.3. Çağrının Yaygınlaşması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 62 1.4. Hicret Olayı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 64 2. HZ. MUHAMMED’İN ÇAĞRISI: MEDİNE DÖNEMİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 67 2.1. Peygamber Mescidi ve Sosyal İşlevi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 67 2.2. Eğitim ve Öğretim Etkinlikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 68 2.3. Toplumsal Barışın Kurulması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 69 3. HUDEYBİYE ANTLAŞMASI VE MEKKE’NİN FETHİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 70 4. VEDA HUTBESİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 72 5. HZ. MUHAMMED’İN VEFATI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 73 6. NASR SURESİ VE ANLAMI. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 74 OKUMA METNİ: Hz. Peygamberin Sadık Dostu: Hz. Ebu Bekir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 75 Bilgilerimizi Ölçelim . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 77 6 ÖĞRENME ALANI : KUR’AN VE YORUMU 4. ÜNİTE : KUR’AN-I KERİM’İN ANA KONULARI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 79 1. KUR’AN-I KERİM’İN BELLİ BAŞLI KONULARI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 80 1.1. İnanç . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 80 1.2. İbadet . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 82 1.3. Ahlak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 84 1.4. Kıssalar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 86 1.4.1. Sabır Örneği: Hz. Eyyüp . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 88 2. KUREYŞ SURESİ VE ANLAMI. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 89 OKUMA METNİ: Hz. Osman’ın Cömertliği ve Yumuşak Huyluluğu. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 90 Bilgilerimizi Ölçelim . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 91 ÖĞRENME ALANI : AHLAK 5. ÜNİTE : İSLAM’IN SAKINILMASINI İSTEDİĞİ BAZI DAVRANIŞLAR . . . . 92 1. YALAN SÖYLEMEK VE HİLE YAPMAK . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 93 2. GIYBET VE İFTİRA . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 94 3. HIRSIZLIK . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 95 4. HASET ETMEK . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 96 5. ALAY ETMEK. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 97 6. BÜYÜKLENMEK (KİBİR) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 97 7. KÖTÜ ZANDA BULUNMAK . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 99 8. BAŞKALARININ KUSURLARINI ARAŞTIRMAK . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 100 9. ANNE BABA VE BÜYÜKLERE SAYGISIZLIK. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 101 10. KÖTÜ DAVRANIŞLAR KARŞISINDA DUYARSIZ KALMAYALIM. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 102 11. FELAK SURESİ VE ANLAMI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 104 OKUMA METNİ: Hz. Ali’nin Hz. Hasan’a Öğüdü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 105 Bilgilerimizi Ölçelim . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 107 ÖĞRENME ALANI : DİN VE KÜLTÜR 6. ÜNİTE : İSLAMİYET VE TÜRKLER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 109 1. TÜRKLERİN MÜSLÜMAN OLUŞU . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 110 2. TÜRKLER ARASINDA İSLAM’IN YAYILMASINDA ETKİLİ OLAN BAZI ŞAHSİYETLER . . . 111 2.1. Ebu Hanife. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 111 2.2. Maturidî . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 111 2.3. Ali er-Rıza . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 112 2.4. Ahmet Yesevî . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 113 2.5. Ahi Evran. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 114 2.6. Hacı Bektaş Veli . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 114 2.7. Mevlânâ Celâleddin-i Rumi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 115 2.8. Yunus Emre. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 116 3. TÜRKLERDE PEYGAMBER VE EHLİBEYT SEVGİSİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 117 4. TÜRKLERİN İSLAM MEDENİYETİNE KATKILARI. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 118 5. TÜRKLERİN BİLİME KATKILARI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 119 Bilgilerimizi Ölçelim . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 122 SÖZLÜK . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 124 KAYNAKÇA . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 126 7 ORGANİZASYON ÖĞRENME ALANI: İNANÇ 1.ÜNİTE Ünite numarası PEYGAMBERLERE VE İLAHÎ KİTAPLARA İNANÇ Ünitenin adı Üniteyle ilgili görsel öge Her ünite başında verilen o ünitedeki kazanımlara yönelik hazırlık çalışmaları ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM 1. Peygamber, nebi ve resul kavramlarının anlamlarını sözlükten bulup defterinize yazınız. 2. Doğruluk ve güvenilirliğin bir insanın başarısına etkisi ne olabilir? Çevrenizden örnekler vererek açıklayınız. 3. “Vahiy” kavramının anlamını sözlükten bularak defterinize yazınız. 4. Dört büyük ilahî kitabın isimlerini öğrenerek defterinize yazınız. 10 4. HASET ETMEK Derste işlenecek konunun adı ÖNCE DÜŞÜNELİM Kıskançlık neden zararlı bir duygudur? Haset etmek, başkalarını kıskanmak demektir. Başkalarının sahip olduklarından (mal, sevimlilik, mevki vb.) huzursuz olup o kimselerin sahip oldukları nimetleri kaybetmesini istemektir. Hem kişiye hem de topluma zararı olan bir davranıştır. Bu nedenle dinimizce hoş görülmeyen, sakınılması istenen davranışlar arasında yer alır. Kur’an-ı Kerim’de, “Allah’ın sizi, birbirinizden üstün kıldığı şeyleri (başkasında olup da sizde olmayanı) hasretle arzu etmeyin...”15 buyrulur. Konuyla ilgili ayet mealleri Genelde kıskançlığın nedenleri; büyüklenme, düşmanlık, büyük ve yüce olma isteği, önde olma tutkusu ve açgözlülüktür. Bilgisizlik ve hırs da hasedin nedenlerindendir. Kıskançlık da denilen haset etmek bireye ve topluma zarar verir; bireyi mutsuz eder, toplumda güvensizlik ve düşmanlık doğurur. Peygamberimiz kıskançlık ve benzeri kötü davranışların sebep olduğu düşmanlık konusunda şu uyarıda bulunmuştur: “Birbirinize hiddetlenmeyin, birbirinizi kıskanmayın. Birbirinize arka çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları, kardeş olun.”16 Peygamberimiz bir başka uyarısında da kıskançlığı ateşe benzetmiştir: “Kıskançlıktan kaçınınız; çünkü ateşin odunları yakıp bitirdiği gibi kıskançlık da güzel amelleri yer, bitirir.”17 Konuyla ilgili hadis mealleri Kıskançlıktan kurtulmanın çaresi, kendimizi olduğu gibi kabul edip sahip olduğumuz yetenek ve olanakları en iyi şekilde geliştirmektir. Sağlam bir iradeye ve öz güvene sahip olmak kıskançlığı önler. Konuyla ilgili bilgilerin yer aldığı paragraflar Konuyu destekleyen görsel Fotoğraf 5.1: Kardeşler birbirini sevmeli, kıskanmamalı. Konuyla ilgili etkinlik ETKİNLİK HASETİN ZARARLARI Verilen örnekten hareketle haset etmenin zararlarını aşağıdaki noktalı yerlere listeleyiniz. • Haset etmek kişiyi mutsuz eder. • ......................................................................................................................................... • ......................................................................................................................................... • ......................................................................................................................................... • ......................................................................................................................................... 96 8 ŞEMASI Ünitenin değerlendirilmesi ile ilgili sayfalar Ç) Aşağıdaki A sütununda verilenleri B sütununda verilenlerle eşleştiriniz. a. A Nebi B Muhammedül Emin b. Hz. Âdem A) Aşağıdaki soruların cevaplarını altlarındaki noktalı yerlere yazınız. 1. Resul ve nebi kavramları arasında ne fark vardır? Açıklayınız. ...................................................................................................................................................... c. Kitap gönderilmeyen peygamber Güvenilir Muhammed Son ilahî kitap ...................................................................................................................................................... 2. Peygamberler neden insanlar arasından seçilmişlerdir? ç. Kur’an İlk peygamber d. Resul Kitap gönderilen peygamber ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... 3. Peygamberlerin nitelikleri nelerdir? ...................................................................................................................................................... D) Aşağıdaki noktalı yerlere, verilen kelimelerden uygun olanları yazınız. ...................................................................................................................................................... Allah, peygamberler, yardımıdır, Hz. Muhammed’e, davranışları, mesajlar 4. Tevrat, İncil ve Zebur hangi peygamberlere indirilmiştir? ...................................................................................................................................................... a) Kur’an ................................... gönderilen ilahî mesajları içeren kitaptır. b) Allah, insanları uyarıp öğüt verecek, onları doğru yola ve güzel davranışlarda bulunmaya çağıracak ................................... görevlendirmiştir. B) Aşağıdaki sorularda doğru seçeneği bulup işaretleyiniz. 1. Aşağıdakilerden hangisi peygamberlerin insanlar arasından seçilme nedenlerinden değildir? A) İnsanların peygamberleri örnek alabilmeleri B) Peygamberlerin insanlarla ilişki kurabilmeleri C) Peygamberlerin insanların ihtiyaçlarını bilebilmeleri D) Peygamberlerin evli olmaları c) Peygamberlere gelen ......................... aynı amaca yöneliktir. ç) Peygamberlerin gönderilmesi Allah’ın insanlara bir ........................ . d) Peygamberler söz ve ............................. ile herkes için örnek olmuşlardır. 2. I. Doğruluk II. Akıllı ve zeki olmak III. Arapça bilmek IV. Güvenilir olmak Yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri peygamberlerin ortak niteliklerindendir? A) Yalnız I B) I - II C) I - II - III D) I - II - IV E) Aşağıdaki kelimeleri tabloda bulunuz. “mesaj, tebliğ, peygamber, elçi, nebi, resul, öğüt, emir, ahlak, erdem, Kur’an, insan, yardım, zeki” 3. Aşağıdakilerden hangisi Allah’ın vahiy gönderme sebeplerinden değildir? A) Allah’ın nitelikleri hakkında bilgi vermek B) İnsanların tarih ve coğrafya konusundaki bilgilerini geliştirmek C) İbadetlerin nasıl yapılacağını öğretmek D) Ahiret ile ilgili bilgi vermek M E S A J P T E Y İ A K U R A N E N M N G B P E Y G A M B E R S A H E L R L E R L B G A Ü Ç Z E K İ İ İ V N L E İ N İ L Ö Ğ Ü T İ A 2. ( ) Allah ile insanlar arasında elçilik yapmakla görevlendirilen insanlara peygamber denir. R E R D E M İ N S A K 3. ( ) Kur’an’da bütün peygamberlerin isimleri bildirilmiştir. N L A R R E S U L D I E M İ R R Y A R D I M C) Aşağıdaki ifadelerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına “Y” yazınız. 1. ( ) Peygamberler insanlara Allah’ı tanıtırlar. 4. ( ) Bütün peygamberlere kitap gönderilmiştir. 5. ( ) Tevrat, Hz. İbrahim’e indirilmiştir. 29 30 KİTAPTA KULLANILAN LOGOLAR ÖNCE DÜŞÜNELİM HATIRLAYALIM Düşünmeye yönlendirici sorular logosu Konuyla ilgili öğretici açıklama ve hatırlatmalar logosu ETKİNLİK Konularla ilgili kurgulanmış metinler logosu ? Konunun daha iyi kavranması için yapılacak etkinlikler logosu OKUMA METNİ Konuların daha iyi kavranması için verilen okuma metinleri logosu Konuyla ilgili bilgilerin değerlendirilmesine yönelik sorular logosu OKUYALIM, ÖĞRENELİM Konuyla ilgili bilgiler edinmeye yönelik metinler logosu 9 ÖĞRENME ALANI: İNANÇ 1.ÜNİTE PEYGAMBERLERE VE İLAHÎ KİTAPLARA İNANÇ ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM 1. Peygamber, nebi ve resul kavramlarının anlamlarını sözlükten bulup defterinize yazınız. 2. Doğruluk ve güvenilirliğin bir insanın başarısına etkisi ne olabilir? Çevrenizden örnekler vererek açıklayınız. 3. “Vahiy” kavramının anlamını sözlükten bularak defterinize yazınız. 4. Dört büyük ilahî kitabın isimlerini öğrenerek defterinize yazınız. 10 1. PEYGAMBER VE PEYGAMBERLERE İMAN ÖNCE DÜŞÜNELİM Allah, kendisi ve din hakkındaki açıklamaları insanlara nasıl bildirmiştir? Dünya, Ay, Güneş ve yıldızlar gibi somut varlıklar üzerinde düşündüğümüzde, bunların yüce bir varlık tarafından yaratılmış olduklarını anlayabiliriz. Tüm varlıklar gibi bunların da kendiliğinden oluşamayacağını ve çevremizdeki hiçbir varlığın bunları yapacak güçte olmadığını biliriz. Bunun sonucunda Allah’ın var olduğuna inanırız. Ancak, Allah, bizim görme, dokunma ve işitme sınırlarımızın ötesinde olduğu için onun nitelikleri hakkında kendi çabalarımızla bilgi edinemeyiz. Onu bize tanıtacak birine ihtiyacımız vardır. Peygamberler, bizim bu ihtiyacımızı karşılamak üzere Allah tarafından görevlendirilmişlerdir. ETKİNLİK DEĞERLENDİRİYORUZ İstanbul’u gördünüz mü? Boğaziçi’ni gezdiniz mi? Marmara’dan Karadeniz’e, Karadeniz’den Marmara’ya giden gemiler hep Boğaziçi’nden geçer. O kocaman, dev gibi gemilerin bir kısmı yabancı bayrak taşır. Bunlar Boğaz’dan geçerken kazaya yol açmamak için yanlarına bir rehber yani Boğaz’ı iyi tanıyan bir kılavuz kaptan alır. Buna ne gerek var, demeyin. Çünkü Boğaziçi’nin iki yakası bazen daralır, bazen genişler. Çoğu yerde de akıntı vardır. Bu akıntılar, gemileri kaptığı gibi sürükler, götürür. Dünya tıpkı Boğaziçi gibi uzun, kıvrım kıvrım bir yoldur. Hayat, bu Boğaz’da yabancı bir gemi gibi kayıp gitmektedir. Öyleyse kendimize soralım: Dünya boğazından gelip geçenlerin de bir kılavuz kaptana ihtiyaçları yok mudur? Elbette vardır. Bu sebeple de Yüce Rabb’imiz, dünya denilen bu boğazdan geçen kullarına kılavuz kaptanlık yapmaları için peygamberler göndermiştir. M. Yaşar KANDEMİR Peygamberlere ve Kitaplara İnanıyorum, s. 5-7. (Kısaltılmıştır.) • Yukarıdaki metni peygamberlere iman açısından değerlendiriniz. Peygamber ve peygamberlik kavramları hakkında bilgi edinmek için altıncı sınıf öğrencisi Elif ile sınıf arkadaşı Mehmet’in hazırladıkları aşağıdaki ödev metnini okuyunuz. Allah’ın Peygamberleri Var Allah insanları akıllı varlıklar olarak yaratmıştır. İnsanlar akılları sayesinde düşünür, merak ettikleri soruların cevaplarını bulurlar. Bununla birlikte “Allah kimdir ve nerededir?” gibi akılla cevaplandırılamayan sorular da vardır. Allah, bu gibi soruların cevaplandırılmasında insanlara yardım etmeleri için bazı insanları seçip görevlendirmiştir. Allah’ın özel olarak seçip görevlendirmiş olduğu bu kişilere “peygamber” denir. Peygamber, Allah’ın insanlara, buyruk ve tavsiyelerini bildirmek üzere görevlendirdiği insandır. Peygamberlik ise Allah’ın buyruklarını insanlara bildirme işi yani elçiliktir. Allah ile insanlar arasında elçilik yapanlara nebi veya resul de denir. Resul, Allah’ın, kitap indirerek görevlendirdiği peygamberdir. Kendisine kitap indirilmeyen peygambere de nebi denir. Allah, peygambere, buyruklarını içeren vahiy gönderir. Peygamberlik ve vahiy birbirinden ayrılmayan iki kavramdır. Peygamberlerin hepsine Allah’tan vahiy gelmiştir. Yüce Allah bütün toplumlara peygamber göndererek yol göstermiştir. Bununla ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de, “Ant olsun ki biz …her ümmete bir peygamber gönderdik…” 1 buyrulmaktadır. Bu ayetten Allah’ın pek çok peygamber gönderdiğini öğreniyoruz. Kur’an’da, bu peygamberlerden bazılarının isimleri yer almaktadır. Örneğin kendisine kitap indirilen bir peygamber olarak 11 Hz. Davut’un ismi şöyle geçmektedir: “….Davut’a da Zebur’u verdik.” 2 Kur’an’da ismine en fazla yer verilen peygamberlerden birisi Hz. Musa’dır. Hz. Musa’ya kitap indirildiğini bildiren bir ayette şöyle buyrulmaktadır: “Doğru yolu bulasınız diye Musa’ya Kitap’ı ve hak ile batılı ayıran hükümleri verdik.” 3 Kur’an-ı Kerim’de kendisinden bahsedilen bir başka peygamber de Hz. İsa’dır. Onunla ilgili bir ayetin anlamı da şöyledir: “…Meryem oğlu İsa’yı arkalarından gönderdik. Ve ona, …sakınanlara bir hidayet ve öğüt olmak üzere İncil’i verdik.” 4 Kur’an-ı Kerim’e göre Hz. Âdem ilk peygamber, Hz. Muhammed ise son peygamberdir. Onlardan başka pek çok peygamber gönderilmiştir. Gönderilen peygamberlerin sayısı konusunda Kur’an’da herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. “Ant olsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana kıssalarını anlattığımız kimseler de var. Sana kıssalarını bildirmediğimiz kimseler de var...” 5 ayeti, Kur’an’da sadece bazı peygamberlerin adının geçtiğini bildirmektedir. Öyleyse amaç peygamberlerin sayısını ve isimlerini bilmek değil, Allah’ın peygamber gönderdiğine ve gönderilen peygamberlerin hepsine inanmaktır. Kur’an’da adı geçen peygamberler şunlardır: Hz. Âdem, Hz. İdris, Hz. Nuh, Hz. Hut, Hz. Salih, Hz. Lut, Hz. İbrahim, Hz. İsmail, Hz. İshak, Hz. Yakup, Hz. Yusuf, Hz. Şuayp, Hz. Harun, Hz. Musa, Hz. Davut, Hz. Süleyman, Hz. Eyyüp, Hz. Zülkifl, Hz. Yunus, Hz. İlyas, Hz. Elyesa, Hz. Zekeriyya, Hz. Yahya, Hz. İsa, Hz. Muhammed. ETKİNLİK PEYGAMBERLER HAKKINDA NELER BİLİYORUZ? Kur’an’da adı geçen peygamberler hakkında çıkarılmış aşağıdaki sonuçlara siz neler ilave edebilirsiniz? 1. Kur’an’da peygamberlerin sayısı hakkında bilgi verilmemiştir. 2. Kur’an’da bazı peygamberlerin kıssaları anlatılmıştır. 3. Kur’an’da bazı peygamber isimlerinin yer alması, Allah’ın Hz. Muhammed’den önce de peygamber gönderdiğini gösterir. 4. Peygamberlerin sayısını bilmek şart değildir. 5. Peygamberlerin ilki Hz. Âdem, sonuncusu Hz. Muhammed’dir. Yüce Allah, her topluma peygamber göndermiştir. “...Her millet için mutlaka bir uyarıcı (peygamber) bulunmuştur.” 6 ayeti, peygamber gönderilmemiş hiçbir topluluğun bulunmadığını bildirmektedir. Peygamberlik Hz. Muhammed (s.a.v.)* ile son bulmuştur. Artık ondan sonra peygamber gelmeyecektir. Onun getirdiği mesaj da kıyamete kadar sürecektir. ETKİNLİK ADLARINI BULUYORUZ “İşte bu, kavmine karşı İbrahim’e verdiğimiz delillerimizdir... Biz ona İshak ve (İshak’ın oğlu) Yakup’u da armağan ettik. Hepsini de doğru yola ilettik. Daha önce de Nuh’u ve onun soyundan Davut’u, Süleyman’ı, Eyyüp’ü, Yusuf’u, Musa’yı ve Harun’u doğru yola iletmiştik. Biz iyi davrananları işte böyle mükâfatlandırırız. Zekeriyya, Yahya, İsa ve İlyası da (doğru yola iletmiştik). Hepsi de iyilerden idi. İsmail, Elyesa, Yunus ve Lut’u da hidayete erdirdik. Hepsini âlemlere üstün kıldık... İşte onlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir...” (En’âm suresi, 83-89. ayetler) Yukarıdaki ayet meallerinde geçen peygamberlerin isimlerini listeleyiniz. Kur’an-ı Kerim’de peygamberler için “resul” ve “nebi” terimleri kullanılır. Resul, Allah tarafından kendisine kitap gönderilen peygambere denir. Örneğin Hz. İsa ve Hz. Musa resuldür. Nebi ise önceki peygamberlerin açıkladığı ilahî bilgileri insanlara yeniden hatırlatan peygamberdir. Örneğin Hz. Harun ve Hz. İsmail nebidir. Peygamberimiz Hz. Muhammed ise hem resul hem de nebidir. Çünkü Peygamberimize gönderilen Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’ın önceki peygamberlere bildirdiği buyrukları da içermektedir. “Ant olsun ki biz sana... yüce Kur’an’ı verdik.” 7 ayeti Peygamberimizin, kendisine kitap verilen bir resul olduğunu göstermektedir. * “s.a.v.” “Sallallahu aleyhi ve sellem.” cümlesinin kısaltılmasıdır. Bu cümle Peygamberimize, “Allah’ın rahmet ve bereketi üzerine olsun.” anlamında bir dua ifadesidir. 12 ETKİNLİK TARTIŞIYORUZ Öğrendiklerinizden hareketle peygamber, nebi ve resul kavramları arasındaki fark ve benzerlikleri tartışarak belirleyiniz. HATIRLAYALIM Peygamber: Allah’ın buyruklarını insanlara ulaştırmak ve açıklamak üzere insanların arasından Allah tarafından seçilip görevlendirilen kişidir. Resul: Kendisine kitap indirilen peygamberdir. Nebi: Kendisine kitap indirilmeyip önceki peygamberin kitabının esaslarını bildirmek üzere gönderilen peygamberdir. Peygamberlere inanmak dinimizin inanç esaslarındandır. Peygamberlere inanmanın gerekliliğini bildiren bir ayetin anlamı şöyledir: “İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki; Allah’a, ahiret gününe, Fotoğraf 1.1: Peygamberlere iman, Allah’a meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır…” 8 inanıp ibadet etmeyi gerektirir (Sabancı CamiiPeygamberlere imanın önemine ilişkin aşağıdaki Adana). yazıyı okuyunuz. http://www.diyanet.gov.tr/turkish/weboku.asp.id=827&yid=33&sayfa=31; 03.04.2007 PEYGAMBERLERE İMAN Peygamberlere iman, imanın altı esasından biridir. Peygamberlere iman, insanlara doğru yolu göstermek için Allah tarafından seçilen kimselerin gönderildiğine ve bu kimselerin Allah’tan getirdiği bütün bilgilerin doğru olduğuna inanmak demektir. Yüce Allah her Müslümana, aralarında herhangi bir ayrım yapmadan bütün peygamberlere inanmayı farz kılmıştır. Bununla ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “Peygamber kendisine Rabb’i tarafından indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler.) Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. ‘Allah’ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayrım yapmayız...’ dediler.” 9 Diğer bir ayette de peygamberler arasında ayrım yapılmaması gerektiği şöyle belirtilmiştir: “Allah’ı ve peygamberlerini inkâr edenler ve ... Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyip ‘Bir kısmına iman ederiz ama bir kısmına inanmayız.’ diyenler ve bunlar... arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu; işte gerçekten kâfirler bunlardır...” 10 Bu ayetlerden de açıkça anlaşıldığı gibi İslam’da peygamberlere inanmak imanın şartlarındandır. (Düzenlenmiştir.) ETKİNLİK KİM NEBİ, KİM RESUL? Resul ve nebi kavramlarının anlamlarını tahtaya yazarak benzerlik ve farklılıklarını sınıfça belirleyiniz. 13 1.1. Peygamberlerin İnsanlardan Seçilmesinin Nedenleri ÖNCE DÜŞÜNELİM Peygamberler niçin insanlar arasından seçilmişlerdir? Peygamberlere inanmak istemeyen bazı insanlar, peygamberin bir melek veya insanüstü bir varlık olması gerektiğini iddia etmişlerdir. Onların bu iddiaları Kur’an-ı Kerim’de şöyle bildirilmiştir: “… Eğer Allah (peygamber göndermek) isteseydi muhakkak ki melekler gönderirdi...”11 Yine Kur’an-ı Kerim’de, Hz. Muhammed peygamberliğini ilan ettiğinde ona inanmak istemeyen bazı insanların söz konusu inançlarını, “... Bu ne biçim peygamber; (bizler gibi) yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor! Ona bir melek indirilmeli, kendisiyle birlikte o da uyarıcı olmalıydı!”12 diyerek anlattıkları belirtilmiştir. Oysa Yüce Allah öğüt, buyruk ve yasaklarını insanlar için göndermiştir. Bunları açıklayacak olan peygamberleri de insanlardan seçmiştir. Kur’an-ı Kerim’de bu durum şöyle açıklanmaktadır: “...Eğer yeryüzünde yerleşmiş gezip dolaşan melekler olsaydı elbette onlara gökten, peygamber olarak bir melek gönderirdik.”13 Peygamberlerin insanlar arasından seçilmelerinin asıl nedeni, insanlara gönderilmiş olmalarıdır. Çünkü insanlarla ancak onların diliyle konuşarak iletişim kurulabilir. Bu gerçeği ifade etmek üzere Kur’an’da Yüce Allah şöyle buyurur: “(Allah’ın emirlerini) onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik...”14 Allah, insanların doğru ve dürüst olmalarını istemiştir. Onlara doğruluk ve dürüstlüğü öğretmek üzere peygamberler göndermiştir. Peygamberler yaşantılarıyla insanlara örnek olmuşlardır. Kur’an-ı Kerim’de Peygamberimiz hakkında, “…Resulullah, sizin için … güzel bir örnektir.”15 buyrulur. Hz. İbrahim ve diğer peygamberler hakkında da benzer şekilde, “… Onlar sizin için,... güzel bir örnektir…”16 buyrularak peygamberlerin insanlara örnek olmaları için onların arasından seçildikleri vurgulanır. ETKİNLİK TARTIŞIYORUZ Peygamberlerin insanlar arasından seçilmelerinin insanlar üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu tartışınız. Peygamberlerin ilahî buyrukları insanlara tam olarak açıklayıp öğretebilmeleri, onların duygu ve düşüncelerini anlamalarıyla mümkündür. İnsanların duygu ve düşüncelerini yine bir insan anlayabilir. Bundan dolayı peygamberler insanlar arasından seçilmiştir. Onların diğer insanlardan farkları, peygamber olarak seçilmeleri ve Allah’tan vahiy almalarıdır. Kur’an-ı Kerim’de bununla ilgili olarak “De ki: Ben, yalnızca sizin gibi bir beşerim. (Şu var ki) bana, İlah’ınızın, sadece bir İlah olduğu vahyolunuyor...”17 buyrulur. Peygamberlerin insanlar arasından seçilme nedenleri şema hâlinde şöyle özetlenebilir: Peygamberlerin İnsanlardan Seçilme Nedenleri İnsanlara gönderilmeleri İnsanların ihtiyaçlarını bilmeleri İnsanlarla iletişim kurabilmeleri İnsanları anlayabilmeleri İnsanlara örnek olabilmeleri ETKİNLİK MELEKLERDEN SEÇİLSELERDİ... “Peygamberler insanlar arasından değil de meleklerden seçilmiş olsalardı hangi sorunlar yaşanırdı?” sorusunu cevaplayan kısa bir yazı yazınız. 14 1.2. Peygamberlerin Nitelikleri ÖNCE DÜŞÜNELİM Hangi özelliklere sahip olan insanların verdiği haberlere inanırız? Peygamberler, Allah’ın insanlar arasından seçtiği elçilerdir. Onlar da diğer insanlar gibi evlenip çocuk sahibi olurlar, hastalanır ve ölürler. Onların diğer insanlardan farkı, Allah’tan vahiy almaları ve bunu insanlara iletmek için seçilmiş olmalarıdır. Peygamberlerin görevi, Allah’tan aldıkları buyrukları insanlara iletmek ve bunları anlayıp uygulama konusunda onlara örnek olmaktır. Bu görevi yerine getirebilmek için peygamberlerin birtakım özelliklere sahip olmaları gerekir. Bütün peygamberlerin sahip olmaları gereken nitelikler vardır. Bunlar; doğru olma (sıdk), güvenilir olma (emanet), akıllı ve zeki olma (fetanet), günah işlemekten korunmuş olma Fotoğraf 1.2: Peygamberimizin kabrinin bulunduğu (ismet) ve Allah’tan aldığı mesajları insanlara Medine’deki Mescid-i Nebi’den bir görünüm bildirmek (tebliğ)tir. ETKİNLİK LİSTELİYORUZ Peygamberlerin Sıfatları Bütün peygamberlerin Doğruluk sıfatları; Sadakat bu erlerin, Manevi hayatları. Bütün peygamberlerde, Bir nitelik fetanet; Her işte ve her yerde, Anlayış ve metanet. Peygamberler de insandır, Bir sıfatı emanet; İtimada şayandır, Beklenemez ihanet. Allah’a hizmet işi, Ümmet ile beraber; Üstün vasıflı kişi, Büyük insan peygamber. Tebliğ; bildirmek, yaymak, Aldığı emirleri, Tüm peygamberlere bak, Bu hususta ileri. Enver TUNCALP İnandım, İman Ettim, s. 79. • Şiirde peygamberlerin hangi niteliklerinden söz edilmektedir? Defterinize listeleyiniz. 15 Peygamberler, çevrelerinde doğruluk ve dürüstlükleriyle tanınmışlardır. Onlar asla yalan söylememişlerdir. Eğer yalan söylemiş olsalardı insanlar kendilerine inanmazlardı. Onlar doğru ve dürüst oldukları için aldıkları ilahî buyrukları insanlara olduğu gibi bildirmişlerdir. Allah, Kur’an-ı Kerim’de peygamberlerin doğru insanlar olduklarını bildirmekte ve onları övmektedir. Örneğin Hz. İbrahim hakkında, “İbrahim, …Allah’ı bir tanıyan dosdoğru bir Müslüman idi ...”18 buyurmaktadır. Peygamberler hiçbir zaman doğruluktan ayrılmamışlardır. Bu özellikleriyle insanlara örnek olmuşlardır. ? Fotoğraf 1.3: Peygamberleri örnek almalı; doğru, dürüst ve çalışkan olmalıyız. Dürüst insanları örnek almak neden önemlidir? Hz. Muhammed, doğruluk ve dürüstlüğün en güzel örneğidir. O, çocukluğundan itibaren doğruluktan ayrılmamış, hep dürüst olmuştur. Şu olay bunun bir göstergesidir: Hz. Muhammed, İslam dinine davet etmek için Mekkelileri Safa Tepesi’ne çağırıp “Eğer ben size ‘Şu tepenin ardında şehre baskın düzenlemek isteyen bir düşman ordusu var.’ desem bana inanır mısınız?” diye sorunca onlar, “Biz, senin yalan söylediğine hiçbir zaman şahit olmadık.” diye cevap verdiler.19 Peygamberler yaşantıları ile insanlara her bakımdan örnek olan kişilerdir. Sözlerinde, davranışlarında, bireysel ve toplumsal ilişkilerinde hiçbir zaman doğruluktan ayrılmamışlardır. Bu nedenle insanlar onlara hem inanmışlar hem de güvenmişlerdir. ETKİNLİK DOĞRULUKLARI TARTIŞILMAZ Peygamberlerin her zaman doğru olmalarının insanlar üzerinde ne gibi etkileri olmuştur? Arkadaşlarınızla tartışınız. Ulaştığınız sonuçları defterinize listeleyiniz. Peygamberlerde bulunan ortak özelliklerden biri de güvenilir olmaktır. Peygamberlerin hepsi güvenilir kişilerdir. Onlar kendilerine verilen emanetleri her zaman korumuşlardır. Örneğin Âd kavmine peygamber olarak gönderilen Hut Peygamberin güvenilirliği Kur’an-ı Kerim’de şöyle vurgulanır: “Size Rabb’imin vahyettiklerini duyuruyorum ve ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm.” 20 Kur’an’da, Hz. Nuh’un kendisine inanmak istemeyen kavmine, güvenilir bir insan olduğunu şu sözleriyle dile getirdiği bildirilir: “Bilin ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.” 21 ETKİNLİK YORUMLUYORUZ Hz Muhammed’e insanlar “el-Emin (güvenilir kişi)” adını vermişlerdi. Bunun nedenleri neler olabilir? İnsanlar birbirine güvendiği zaman iyi ilişkiler ve dostluklar kurar, arkadaş olurlar. Çünkü insanlar arasındaki olumlu her türlü ilişki güven duygusuna dayanır. Bu nedenle güvenilir olmak peygamberlerde bulunması gereken ortak özelliklerdendir. 16 Hz. Muhammed daha peygamber olmadan önce toplumda güvenilirliğiyle tanınmış, “Muhammedül Emin” (Güvenilir Muhammed) olarak anılmıştır. Bunun somut örneğini Hz. Muhammed’in yapmış olduğu “Kâbe hakemliği”nde görürüz. Bu hakemlik olayı, Hz. Muhammed 35 yaşında iken Kâbe’nin duvarına hacerülesvet denilen taşı yerleştirme aşamasında gerçekleşti. Kâbe’nin duvarları yıpranmış, yıkılmaya yüz tutmuştu. Bu sebeple Mekkeliler, Kâbe’nin duvarlarını yenilemeye karar verdiler. Kâbe’nin duvarlarını temele kadar yıkıp yeniden örmeye başladılar. Ancak Hacerülesved’in yerine konulması konusunda anlaşmazlığa düştüler. Çünkü her kabile, Fotoğraf 1.4: Kâbe’den bir görünüş bu şerefin kendisine ait olmasını istiyordu. Aralarında neredeyse savaş çıkacaktı. İçlerinden biri, Kâbe’ye dışarıdan ilk gelecek kişinin hakemliğine başvurmayı önerdi. Hepsi bu teklifi kabul etti. Kâbe’ye ilk gelen Hz. Muhammed oldu. Herkes bu duruma çok sevindi. Ona durumu anlattılar ve aralarında hakemlik yapmasını istediler. Hz. Muhammed, her kabileden birer temsilci belirlemesini istedi. Üzerine Hacerülesved’i koyduğu yaygının uçlarını temsilcilere tutturdu. Hep beraber taşı konulacağı yere kadar taşıdılar. Hz. Muhammed de taşı alıp yerine yerleştirdi.22 Bu olay, peygamberlerin her zaman güvenilir bir kişiliğe sahip olduğunu göstermesi bakımından da oldukça önemlidir. ETKİNLİK KOMPOZİSYON YAZIYORUZ “Güven duygusunun insan ilişkilerindeki yeri” konulu kısa bir yazı yazınız. Peygamberlerde bulunması zorunlu niteliklerden biri de akıllı ve zeki olmaktır. Bütün peygamberler, akıllı ve zeki insanlardır. Bu nitelikleri sayesinde onlar, Allah’tan almış oldukları mesajları tam olarak anlamışlar; insanlara da eksiksiz bir şekilde bildirmişlerdir. Peygamberler, insanlar arasından önemli görevleri yerine getirmek için seçilmişlerdir. Onların, insanları iyiye, güzele ve doğruya yöneltme gibi yükümlülükleri vardır. Bu nedenle peygamberlerin yükümlülük ve sorumlulukları ağırdır. Akıllı ve zeki olmayan insanların bu görevi yerine getirebilmesi mümkün değildir. Fotoğraf 1.5: İbadet yerleri, peygamberlerin yol göstermesiyle yapılmıştır (Ortaköy Camii-İstanbul). ? Peygamberlerin akıllı ve zeki olmalarının görevlerini yerine getirmelerinde ne gibi yararları olmuştur? Açıklayınız. 17 Günah işlemekten kaçınmak da peygamberlerde bulunması gereken ortak niteliklerdendir. Peygamberler Yüce Allah’ın buyruklarını yerine getirmiş, günah işlemekten kaçınmışlardır. Bu konuda da insanlara örnek olmuşlardır. İnsanları daima iyiliğe yönlendirmiş, onlara günahlardan kaçınmalarını öğütlemişlerdir. İnsan olmaları sebebiyle hatalı karar vermeleri aşamasında Yüce Allah tarafından uyarılmışlardır. Altıncı sınıf öğrencisi Ahmet, peygamberlerin günah işlemekten kaçınma nitelikleriyle ilgili olarak dedesinden bilgi almak istedi. Dedesinin söylediklerini defterine yazdı. Onun yazdığı “Peygamberler Günah İşlemez” başlıklı ödev metni aşağıdadır: Peygamberler Günah İşlemez Peygamberler gizli ve açık her türlü günahtan uzak dururlar. Onlar günah işlemekten kaçındıkları için insanlara günah ve suçtan uzak durmayı önermişler, onları güzel ahlaklı olmaya yönlendirmişlerdir. Çünkü peygamberler insanlara örnek olarak gönderilmiş kişilerdir. Bu bakımdan, Allah, peygamberlere uymamızı emretmiştir. Allah, insanlara günah işlemeyi ve günahkârların peşine düşmeyi emretmez ve bu gibileri peygamber olarak seçip göndermez. Peygamberler hem günahtan kaçınmışlar hem de insanları günahtan kaçınmaya çağırmışlardır. ETKİNLİK AÇIKLIYORUZ Metne göre günah işlemekten kaçınmak neden peygamberlerin ortak niteliğidir? Açıklayınız. Fotoğraf 1.6: Peygamberimizin, insanları günah işlemekten kaçınmaları konusunda son kez uyardığı Arafat’tan bir görünüş 18 Peygamberlerin ortak niteliklerinden biri de Allah’tan aldıkları mesajları olduğu gibi insanlara bildirmeleridir. Buna “tebliğ” denir. Tebliğ onların temel niteliği ve görevidir. Peygamberimize bu konu Kur’an’da şu şekilde bildirilmiştir: “…Sana ancak (Allah’ın emirlerini) tebliğ etmek düşer…” 23 Peygamberler, Allah’tan aldıkları buyrukları, insanlara eksiksiz bir şekilde iletmiş ve açıklamışlardır. Onlar bu görevlerini yerine getirirlerken insanların arzu ve isteklerine değil, yalnız Allah’ın buyruklarına uymuşlardır. Bu konuda insanlardan gelen hiçbir tehdide boyun eğmemişler, kimseden korkmamışlardır. Konu ile ilgili olarak Kur’an’da şöyle buyrulmuştur: “Ey Resul! Rabb’inden sana indirileni tebliğ et (bildir). Eğer bunu yapmazsan onun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır...” 24 Bu ayet, tebliğin peygamberlerin en önemli görevi olduğunu göstermektedir. Fotoğraf 1.7: Peygamberler, evrendeki düzenin Allah’ın varlığını gösterdiğini aç›klam›fllard›r. 19 Peygamberler, insanları ikna etmek için mucize göstermişlerdir. Mucize, peygamberlerin peygamberliklerini kanıtlamak için Allah’ın yardımı ile ortaya koydukları olağanüstü durumlardır. Kur’an-ı Kerim’de peygamberlerin gösterdikleri mucizeler hakkında bilgi verilmiştir. Bunların bazıları şunlardır: a) Hz. İbrahim, Babil Hükümdarı Nemrut tarafından ateşe atılmış ve Allah’ın, “Ey ateş, İbrahim’e karşı serin ve zararsız ol!” 25 emrine uyarak ateş onu yakmamıştır. b) Hz. Musa’nın elindeki asanın yılan hâline gelmesi,26 elini koynuna sokup çıkardığında elinin kusursuz ve bembeyaz görünmesi,27 asasının Firavun’un huzurundaki sihirbazların ip ve sopalarını yutuvermesi. 28 c) Hz. Süleyman’ın kuşlarla konuşması,29 karıncanın söylediklerini anlaması.30 ç) Hz. İsa’nın Allah’ın izniyle çamurdan bir kuş yapıp onu uçurması, ölüleri diriltmesi, anadan doğma körü ve alaca hastalığına yakalanmış kimseyi iyileştirmesi.31 d) Peygamberimizin en önemli mucizesi Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an’ın mucize oluşu ile ilgili ayetlerden birinin meali şöyledir: “Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız haydi onun benzeri bir sure getirin, eğer iddianızda doğru iseniz Allah’tan gayri şahitlerinizi (yardımcılarınızı) de çağırın.” 32 Fotoğraf 1.8: Kur’an-ı Kerim Peygamberimizin en önemli mucizesidir. Mucize göstermek, olağanüstü bir durum ortaya koymaktadır. Bir insanın ölümü olağan bir olaydır. Ama ölmüş bir insanın dirilmesi olağanüstüdür. Ateşin bir pamuğu yakması olağan, yakmaması olağanüstüdür. Bir insanın çamurdan oyuncak kuş yapması olağan ama canlı kuş yapması olağanüstüdür. Peygamberler, Allah’ın yardımıyla, bu tür olağanüstü olaylar gösterebilen insanlardır. Bundan dolayı mucize göstermek peygamberlere ait bir nitelik durumundadır. Çünkü peygamber olmayan insanın mucize göstermesi mümkün değildir. ETKİNLİK KAVRAM HARİTASI HAZIRLIYORUZ Peygamberlerin özellikleriyle ilgili bir kavram haritası hazırlayınız. 20 1.3. Peygamberlere Gelen Mesajların Ortak Amacı ÖNCE DÜŞÜNELİM Sizce Allah, peygamberlere niçin mesaj göndermiştir? Yüce Allah, Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar pek çok peygamber görevlendirmiştir. İnsanları iyiye, doğruya ve güzele yönlendirmek için bu peygamberler aracılığıyla mesajlar göndermiştir. Bütün peygamberlere gelen mesajların amacı aynıdır. Bu amaç, Allah’ın birliğini bütün insanlara öğretmek; onları iyiye, güzele ve doğruya yöneltmektir. Kur’an-ı Kerim’de, Yakup Peygamber ile oğulları arasında geçen konuşmanın anlatıldığı şu ayet, peygamberlere gelen mesajların ortak amacının Allah’ın birliğini öğretmek olduğunu göstermektedir: “...O zaman (Yakup) oğullarına : Benden sonra kime kulluk edeceksiniz? demişti. Onlar: Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın İlah’ı olan tek Allah’a kulluk edeceğiz; biz ancak ona teslim olmuşuzdur, dediler.” 33 Yine Kur’an-ı Kerim’de belirtildiğine göre Hz. Yusuf, Allah’ın birliğini ve ona ortak koşulmaması gerektiğini şu şekilde ifade etmiştir: “Atalarım İbrahim, İshak ve Yakup’un dinine uydum. Allah’a herhangi bir şeyi ortak koşmamız bize yaraşmaz...” 34 Hz. Nuh’un ise çevresindeki insanlara, “...Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, sizin ondan başka tanrınız yoktur...” 35 diyerek Allah’ın birliğine inanmayı öğütlediği haber verilmektedir.. İslam inancına göre Allah birdir ve tektir. İhlas suresinde Allah’ın bir olduğu, hiçbir şeye muhtaç olmadığı, doğurmadığı ve doğurulmadığı, hiçbir denginin bulunmadığı açık bir şekilde ifade edilmiştir. İhlas suresinin anlamı şöyledir: “De ki: O, Allah birdir. Allah sameddir. O, doğurmamış ve doğmamıştır. Onun hiçbir dengi yoktur.” 36 ETKİNLİK YORUMLUYORUZ “Biz, Allah’a ve bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve esbâta* indirilene, Musa ve İsa’ya verilenlerle Rableri tarafından diğer peygamberlere verilenlere, onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksizin inandık ve biz sadece Allah’a teslim olduk. deyin.” Bakara suresi, 136. ayet. *Esbât, torunlar demektir. Burada Hz. Yakup’un torunları kastedilmiştir. Yukarıdaki ayet mealini peygamberlere gelen mesajların ortak amacı açısından yorumlayınız. Kur’an-ı Kerim’in pek çok ayetinde Allah’ın bir olduğu, eşi ve benzerinin bulunmadığı belirtilir. Bir ayette, “Allah evlat edinmemiştir. Onunla beraber hiçbir tanrı da yoktur…” 37 buyrulur. Evrendeki düzen de Kur’an’da Allah’ın birliğinin açık bir delili olarak gösterilmiştir. Bu konuda Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka tanrılar bulunsaydı yer ve gök kesinlikle bozulup gitmişti...” 38 Allah’ın bir olmasına, eşi ve benzerinin bulunmamasına “tevhit” adı verilir. İslam dini tevhit dinidir. Tevhit, “Lâ ilâhe illâllah.” (Allah’tan başka ilah yoktur.) cümlesi ile dile getirilir. Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar bütün peygamberlere gelen mesajlar tevhit inancını esas alır. Bu nedenle peygamberlere gelen mesajların temel amacı, tevhit inancını insanlara ulaştırmaktır. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de, “Senden önce hiçbir resul göndermedik ki ona: ‘Benden başka ilah yoktur; şu hâlde bana kulluk edin.’ diye vahyetmiş olmayalım.” 39 buyrulmaktadır. Bütün peygamberler Allah’tan aldıkları mesajlar doğrultusunda insanları Allah’ın birliğine inanmaya, ona ibadet etmeye çağırmışlardır. Onlara ahlaklı olmayı, güzel ve yararlı işler yapıp kötülüklerden sakınmayı öğütlemişlerdir. ETKİNLİK DEĞERLENDİRİYORUZ “Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.” (Bakara suresi, 183. ayet.) • Yukarıdaki ayet mealinde verilmek istenen mesajı peygamberlere gelen mesajların ortak amacı açısından değerlendiriniz. 21 2. İLAHÎ KİTAP VE İLAHÎ KİTAPLARA İMAN ÖNCE DÜŞÜNELİM “İlahî kitap” denilince ne anlıyorsunuz? İlahî kitap, Allah’ın insanlara iyiyi, doğruyu ve güzeli öğretmek amacıyla peygamberlerine vahyettiği ayetlerin yazılı metin hâline getirildiği kitaplara verilen isimdir. Sözcük olarak “gizli konuflma, gönderme, emir, iflaret, ilham” gibi anlamlara gelen vahiy, Yüce Allah’ın insanlara ulaştırılmasını istediği buyruklarını peygamberlerine bildirmesidir. İlahî kitap, Allah tarafından vahiy yoluyla gönderilen mesajlardan oluşur. Kitaplara iman, Allah tarafından bazı peygamberlere kitaplar indirildiğine inanmak ve bu kitaplarda yer alan bilgilerin Allah’a ait olduğunu kabul etmek demektir. Bununla ilgili olarak Kur’an’da, Yüce Allah, “Peygamber, Rabb’i tarafından kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. ‘Allah’ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayrım yapmayız. İşittik, itaat ettik...’ dediler.” 40 buyurmaktadır. ETKİNLİK YORUMLUYORUZ “Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman ediniz. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkâr ederse tam manasıyla sapıtmıştır.” (Nisâ suresi, 136. ayet.) Yukarıdaki ayeti, ilahî kitaplara iman açısından yorumlayınız. İlahî kitaplara iman, İslam dininin inanç esaslarındandır. Bir kimsenin mümin olabilmesi için ilahî kitapların hepsinin Allah tarafından gönderildiğine inanması gerekir. Fotoğraf 1.9: ‹lahî kitap, peygamberlere indirilen ayet ve surelerin bir araya toplanmas›ndan oluflur. ALLAH VAHİY PEYGAMBER İslam’da inanç esasları birbirleriyle ilintilidir. Birine inanmak diğerine de inanmayı gerektirir. Örneğin, ilahî kitaplara inanan kimse Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, ahiret gününe, kaza ve kadere inanmak zorundadır. Aksi durumda ilahî kitaplara inanmamış olur. Çünki ilahî kitaplarda bunlara inanılması gerektiği bildirilir. KİTAP İNSAN Her ilahî kitap bir peygamber aracılığıyla insanlara gönderilmiştir. Daha önce gönderilen ilahî kitaplardan suhuflar günümüze kadar ulaşamamıştır. Bazı ilahî kitaplar da insanlar tarafından değişikliklere uğratılmıştır. Değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelmiş olan tek ilahî kitap Kur’an-ı Kerim’dir. ETKİNLİK KOMPOZİSYON YAZIYORUZ İslam dininin inanç esaslarından “kitaplara iman”ın önemi ile ilgili kısa bir kompozisyon yazınız. 22 2.1 Allah Niçin Vahiy Göndermiştir? ÖNCE DÜŞÜNELİM Sizce Allah vahiy göndermemiş olsaydı insanlar ne gibi sorunlarla karşılaşırlardı? İnsanın akıl, sezgi ve duyular gibi yaratılıştan sahip olduğu birtakım yetileri vardır. Bunlar sayesinde insan kendisi, çevresi ve diğer varlıklar hakkında bilgiler edinir. Aklını kullanarak yüce bir yaratıcının varlığını kavrar. Ancak onun özellikleri ve ona karşı görevlerinin neler olduğu hakkında kendi imkânlarıyla bilgiler edinemez. Yetilerinin sınırını aşan bu gibi konularda bilgi edinmeye ihtiyaç duyar. İnsanın bu ihtiyacını bilen Allah, peygamberleri aracılığıyla vahiyler göndermiştir. Bu vahiylerle insanları ihtiyaç duydukları konular hakkında bilgilendirmiştir. ETKİNLİK TARTIŞIYORUZ Allah, melek ve ahiret hayatı hakkındaki bilgileri vahiy olmadan öğrenebilir miydik? Neden? Fotoğraf 1.10 : İnsan, yetilerini kullanarak varlıklar hakkında bilgi edinebilir. Altıncı sınıf öğrencisi Ali ve Hatice “Allah niçin vahiy göndermiştir?” sorusunun cevabını bulmak için bir araştırma yapmış, ulaştıkları sonuçları beş madde hâlinde özetlemişlerdir. Aşağıda verilen bu maddeleri okuyunuz. Vahye Niçin İhtiyaç Duyarız? 1. İnsanlar yaratılıştan sahip oldukları yetilerini kullanarak içinde yaşadıkları dünyayı inceler, dünyadaki varlıklar hakkında bilgiler edinebilirler. 2. İnsan akıl, duyu ve sezgi gücünü kullanarak dünyanın bir yaratıcısı olduğu sonucuna varabilir. Bu yaratıcının tek olması gerektiğini de anlayabilir. Ancak o, kendi imkânlarıyla Allah’ın sıfatlarını kavrayamaz. Bunların öğrenilebilmesi için Allah, peygamberlere vahiy göndermiştir. 3. İnsanlar, hangi ibadetleri, nasıl yapacaklarını öğrenmek için de vahye ihtiyaç duyarlar. 4. Allah bütün insanların doğruyu, iyiyi ve güzeli kolayca bilebilmelerini sağlamak üzere vahiy göndermiştir. 5. İnsanlar ahiret ile ilgili bilgilere ulaşabilmek için de vahye ihtiyaç duyarlar. Ahiret, cennet ve cehennem hakkındaki bilgilere vahiy yoluyla ulaşılabilir. Allah, peygamberlere vahiy göndererek insanların mutlu olmaları ve birbirleriyle iyi geçinmeleri için onlara yol göstermiştir. Yaratılış amaçları ve ölümden sonraki hayat hakkında onların bilgi sahibi olmalarını sağlamıştır. Bu bakımdan Allah’ın vahiy göndermesi insanlar için onun bir yardımı ve rahmetidir. Kur’an-ı Kerim’de, Yüce Allah’ın Peygamberimize, “...Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” 41 buyurması bunun göstergesidir. ETKİNLİK VAHİYLERİN GÖNDERİLİŞ NEDENLERİ Beşer kişilik gruplar oluşturunuz. Grup üyelerinden biri gruptaki diğer arkadaşlarına, “Allah niçin vahiy göndermiştir?” sorusunu yöneltsin. Diğer grup üyelerinden her biri de “Çünkü…” diye başlayarak birer gerekçe söylesin. Tüm gerekçeler sıralanana kadar etkinliğe devam ediniz. 23 2.2. İlahî Kitaplar ÖNCE DÜŞÜNELİM İlahî kitaplardan hangilerinin adlarını biliyorsunuz? İlahî kitapların hepsi Allah tarafından gönderilmiştir. Bu bakımdan aralarında herhangi bir farklılık yoktur. İlahî kitaplarda; inanç esasları, ibadetler, insanları iyiye, doğruya ve güzele yönlendiren öğüt, buyruk ve ilkeler yer alır. İlahî kitaplar suhuf (sayfalar) ve büyük kitaplar olmak üzere ikiye ayrılır. Büyük kitaplar dört tanedir. Fotoğraf 1.11: Büyük kitaplar olarak bilinen ilahî kitaplar(Kur’an-ı Kerim, İncil, Zebur, Tevrat) Zeynep ile Fevzi, sayfa sayıları açısından ilahî kitaplar hakkında bir araştırma yapmışlardır. Hazırladıkları araştırma notunu okuyunuz. Sayfa Sayılarına Göre İlahî Kitaplar İlahî kitaplar, sayfa sayılarına göre “suhuf” ve “büyük kitaplar” olarak ikiye ayrılır. Suhuf, sayfa kelimesinin çoğuludur; sayfa sayısı az olan ilahî kitaplar için kullanılan bir kelimedir. Hz. Ådem’e 10, Hz. Şit’e 50, Hz. İdris’e 30, Hz. İbrahim’e 10 sayfa gönderildiği bilinmektedir. Bu sayfalardan günümüze ulaşan bulunmamaktadır. Suhufa göre daha kapsamlı olan ilahî kitaplar ise dört tanedir. Büyük kitaplar da denilen bu kitapların isimleri indiriliş sırasına göre Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an’dır. Fotoğraf 1.12: Tüm ilahî kitaplar insanların ibadet etmeleri gerektiğini belirtir. ETKİNLİK KAVRAM HARİTASI HAZIRLIYORUZ Hangi peygambere, kaç sayfal›k suhuf gönderildiğini gösteren bir kavram haritası hazırlayınız. 24 Büyük kitaplar olarak bilinen ilahî kitaplar hakkındaki bilgiler sırasıyla şöyle özetlenebilir: Tevrat, dört büyük ilahî kitabın ilkidir. Allah tarafından, Hz. Musa’ya indirilmiştir. Tevrat sözcüğü; kanun, öğreti, emir, rehber anlamlarına gelir. Her Müslüman, Tevrat’ın Allah tarafından gönderildiğine inanır. Çünkü bu durum Kur’an’da bildirilmektedir. Bununla ilgili bir ayette, “Biz, içinde doğruya rehberlik ve nur olduğu hâlde Tevrat’ı indirdik...” 42 buyrulmaktadır. Tevrat, Yahudilerin dili olan İbranice indirilmiştir. Günümüzde başka dillere de çevrilmiştir. İbranicede “Tora” adı verilen Tevrat, beş bölümden oluşur. Bunlar; Tekvin, Çıkış, Levililer, Sayılar ve Tesniye’dir. Tevrat’ta; Allah’a iman konusu, ahlak ilkeleri, ilk insanın yaratılışı, evrenin oluşum süreci, Nuh Tufanı ile İsrailoğullarının yaşadıkları birtakım olaylar anlatılmaktadır. ETKİNLİK SONUÇ ÇIKARIYORUZ “Allah’ınız Rabb’in sana emrettiği emirlerini ve şehadetlerini ve kanunlarını iyice tutacaksın ve Rabb’in gözünde iyi ve doğru olanı yapacaksın, ta ki sana iyilik olsun.” (Tevrat, Tesniye, Bab: 6, 17-19.) Yukarıdaki ifadelerden hareketle Tevrat’ın içeriği hakkında neler söyleyebilirsiniz? Fotoğraf 1.13: Tevrat’ın ilk sayfasından bir görünüş Dört büyük ilahî kitabın ikincisi Zebur’dur. Zebur sözcüğü; yazılı şey, kitap, mektup anlamlarına gelir. Zebur, Hz. Davut’a gönderilen ilahî kitaptır. Müslümanlar, Zebur’un Allah tarafından Hz. Davut’a indirilmiş ilahî bir kitap olduğuna iman ederler. Çünkü Kur’an’da şöyle buyrulur: “...Davut’a da Zebur’u verdik.” 43 Zebur da Tevrat gibi Yahudi toplumuna gönderildiği için İbranice indirilmiştir. Yahudiler Tevrat ve Zebur’u birleştirmişler, kutsal kitap olarak bu ikisine inanmışlardır. Günümüzde, Tevrat’ın sonunda Mezmurlar adı ile yer alan kitabın Hz. Davut’a verilen Zebur olduğu kabul edilmektedir. Mezmur, Zebur’un bölümlerinden her birinin adıdır. Zebur, 150 mezmurdan oluşur. Zebur, sayfa adedi bakımından ilahî kitapların en küçüğüdür. İçinde ilahiler, Allah’a övgü, hikmetli sözler ve birtakım nasihatler bulunmaktadır. ETKİNLİK YORUMLUYORUZ “Övü nen adam la ra dedim: Övünmeyin; ... Dik başla söylemeyin. Çünkü ne güneşin doğduğu yerden ne battığı yerden ne de dağlar çölünden yükselme gelir. Ancak hâkim olan Allah’tır; birini alçaltır ve birini yükseltir.” (Mezmurlar, 75, 4-7.) Zebur’da yer alan yukarıdaki ifadeleri yorumlayarak bunlarla verilmek istenen ahlaki değerleri belirleyiniz. Fotoğraf 1.14: İlahî kitaplar evren hakkında bilgi verir. 25 Dört büyük ilahî kitaptan üçüncüsü İncil’dir. Sözcük olarak müjde, iyi ve mutlu haber anlamına gelen İncil, Allah tarafından Hz. İsa’ya gönderilen ilahî kitabın adıdır. İncil, Hz. İsa hayatta iken yazıya geçirilmediği için ona inananlar tarafından sonradan yazılmıştır. Bu yüzden değişik İnciller ortaya çıkmıştır. Yazarlarının adı ile anılan bu dört İncil; Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncilleridir. İncil’e Ahd-i Cedîd (Yeni Ahit) de denilmektedir. İncil’de inanç ilkeleri, ibadet esasları ve ahlaki öğütler yer almakta, Hz. İsa’nın yaşadığı olaylar anlatılmaktadır. Kur’an’da İncil ile ilgili olarak şöyle buyrulur: “Kendinden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı olarak peygamberlerin izleri üzerinde, Meryem oğlu İsa’yı arkalarından gönderdik. Ve ona, içinde doğruya rehberlik ve nur bulunmak, önündeki Tevrat’ı tasdik etmek, sakınanlara bir hidayet ve öğüt olmak üzere İncil’i verdik.” 44 ETKİNLİK YORUMLUYORUZ “Başkasını yargılamayın ki siz de yargılanmayasınız. Başkasını nasıl yargılarsanız siz de aynı yoldan yargılanacaksınız. Hangi ölçekle ölçerseniz size de aynı ölçek uygulanacak. Sen neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği fark etmezsin? (İncil, Matta 7, 1-3.) Yukarıda anlatılanlardan hareketle İncil’in insan ilişkilerine bakışı hakkında neler söyleyebilirsiniz? Sözcük olarak okumak, toplamak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, dört büyük ilahî kitabın sonuncusunun adıdır. Kur’an-ı Kerim, Allah’ın, Hz. Muhammed aracılığı ile bütün insanlara gönderdiği vahiylerin toplandığı kitaptır. Yirmi üç yıl boyunca gelen Kur’an ayetleri Hz. Muhammed tarafından vahiy kâtiplerine yazdırılmıştır. Ayrıca, her gelen ayet, çoğu Müslüman tarafından ezberlenmiştir. Bu yüzden, ona hiçbir insan sözü karışmamıştır. Yüce Allah, Kur’an’ı kendisinin koruyacağını şu ayetle açıkça bildirmiştir: “Kur’an’ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.” 45 Kur’an-ı Kerim’de 114 sure vardır. Bu sureler, değişik sayılardaki ayetlerden oluşmaktadır. Ayetlerin toplam sayısı, yaklaşık 6666’dır. Peygamberimiz zamanında çeşitli yazı malzemeleri üzerine yazılmış olan Kur’an ayetleri, Hz. Ebu Bekir zamanında kurulan bir komisyon tarafından toplanarak kitap hâline getirilmiştir. Kur’an-ı Kerim hakkında özlü bilgiler edinmek için aşağıdaki şiiri okuyunuz. KUR’AN Kur’an Allah sözüdür, İbadettir okumak, Tüm sözlerin özüdür. Okumak ve anlamak. En büyük kitap derim, Getiremez hiç kimse, Okurum, ezberlerim. Ömrü boyu didinse Cebrail, yüce melek, Onun bir benzerini, Hak yanından gelerek Göstereyim yerini. İndirmiş bu kitabı, Cahil, onu bilmeyen, Bu en büyük hitabı. Hak yoluna gelmeyen. Fatiha ile başlar, Şükür, elimde duran, Yüz on dört suresi var. En büyük kitap: Kur’an. Ayetleri şifadır, Tüm dertlere devadır. Zeki Kuş Beyaz Kanatlı Güvercin, s. 44-45. ETKİNLİK EŞLEŞTİRİYORUZ Yanda isimleri verilen peygamberlerle kutsal kitapları eşleştiriniz. Bunun için kitapların baş tarafındaki noktalı yerlere peygamberler için verilen sıra numaralarından uygun olanını yazınız. 1 Hz. Âdem ........ Tevrat 2 Hz. Musa ........ İncil 3 Hz. Davut ........ Kur’an 4 Hz. Muhammed ........ Zebur 5 Hz. İsa 26 3. ASR SURESİ VE ANLAMI ÖNCE DÜŞÜNELİM Asr kelimesi sizde neleri çağrıştırmaktadır? Asr suresi Kur’an-ı Kerim’in 103. suresidir. Allah’ın asra (zamana) yemin etmesiyle başladığı için sure bu adı almıştır. Bu surenin okunuşu ve anlamı şöyledir: OKUNUŞU Bismillâhirrahmânirrahîm. Vel asr. İnnel insâne lefî husr. İllellezîne âmenû ve amilus sâlihâti ve tevâsav bilhakkı ve tevâsav bissabr. ANLAMI Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. Asra yemin ederim ki İnsan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır. Fotoğraf 1.15: Kur’an-ı Kerim’de Asr suresinin bulunduğu sayfanın görüntüsü ETKİNLİK 1. EZBERLİYORUZ Altışar kişilik gruplar oluşturunuz. Grubun her üyesine birden altıya kadar numara veriniz. Her üyenin, surenin kendi numarasını taşıyan bölümünün okunuşunu ve anlamını ezberden söylemesini sağlayınız. Surenin tamamı ezberleninceye kadar bunu tekrarlayınız. 2. YORUMLUYORUZ Asr suresinin anlamını yorumlayınız. 27 1. ÜNİTENİN DİPNOTLARI 1. Nahl suresi, 36. ayet. 2. İsrâ suresi, 55. ayet. 3. Bakara suresi, 53. ayet. 4. Mâide suresi, 46. ayet. 5. Mü’min suresi, 78. ayet. 6. Fâtır suresi, 24. ayet. 7. Hicr suresi, 87. ayet. 8. Bakara suresi, 177. ayet. 9. Bakara suresi, 285. ayet. 10. Nisâ suresi, 150-151. ayetler. 11. Mü’minûn suresi, 24. ayet. 12. Furkân suresi, 7. ayet. 13. İsrâ suresi, 95. ayet. 14. İbrahim suresi, 4. ayet. 15. Ahzâb suresi, 21 ayet. 16. Mümtehine suresi, 6 ayet. 17. Kehf suresi, 110. ayet. 18. Âl-i İmrân suresi, 67. ayet. 19. İrfan Yücel, Peygamberimizin Hayatı, s. 53. 20. A’râf suresi, 68. ayet. 21. Şuarâ suresi, 107. ayet. 22. İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 71. 23. Ra’d suresi, 40. ayet. 24. Mâide suresi, 67. ayet. 25. Enbiyâ suresi, 69. ayet. 26. Tâhâ suresi, 17-21. ayetler. 27. Neml suresi, 12. ayet; Kasas suresi, 32. ayet. 28. Tâhâ suresi, 65-70. ayetler. 29. Neml suresi, 20-28. ayetler. 30. Neml suresi, 18-19. ayetler. 31. Mâide suresi, 110. ayet. 32. Bakara suresi, 23. ayet. 33. Bakara suresi, 133. ayet. 34. Yusuf suresi, 38. ayet. 35. A’râf suresi, 59. ayet. 36. İhlâs suresi, 1-4. ayetler. 37. Mü’minûn suresi, 91. ayet. 38. Enbiyâ suresi, 22. ayet. 39. Enbiyâ suresi, 25. ayet. 40. Bakara suresi, 285. ayet. 41. Enbiyâ suresi, 107. ayet. 42. Mâide suresi, 44. ayet. 43. İsrâ suresi, 55. ayet. 44. Mâide suresi, 46. ayet. 45. Hicr suresi, 9. ayet. 28 A) Aşağıdaki soruların cevaplarını altlarındaki noktalı yerlere yazınız. 1. Resul ve nebi kavramları arasında ne fark vardır? Açıklayınız. ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... 2. Peygamberler neden insanlar arasından seçilmişlerdir? ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... 3. Peygamberlerin nitelikleri nelerdir? ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... 4. Tevrat, İncil ve Zebur hangi peygamberlere indirilmiştir? ...................................................................................................................................................... B) Aşağıdaki sorularda doğru seçeneği bulup işaretleyiniz. 1. Aşağıdakilerden hangisi peygamberlerin insanlar arasından seçilme nedenlerinden değildir? A) İnsanların peygamberleri örnek alabilmeleri B) Peygamberlerin insanlarla ilişki kurabilmeleri C) Peygamberlerin insanların ihtiyaçlarını bilebilmeleri D) Peygamberlerin evli olmaları 2. I. Doğruluk II. Akıllı ve zeki olmak III. Arapça bilmek IV. Güvenilir olmak Yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri peygamberlerin ortak niteliklerindendir? A) Yalnız I B) I - II C) I - II - III D) I - II - IV 3. Aşağıdakilerden hangisi Allah’ın vahiy gönderme sebeplerinden değildir? A) Allah’ın nitelikleri hakkında bilgi vermek B) İnsanların tarih ve coğrafya konusundaki bilgilerini geliştirmek C) İbadetlerin nasıl yapılacağını öğretmek D) Ahiret ile ilgili bilgi vermek C) Aşağıdaki ifadelerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına “Y” yazınız. 1. ( ) Peygamberler insanlara Allah’ı tanıtırlar. 2. ( ) Allah ile insanlar arasında elçilik yapmakla görevlendirilen insanlara peygamber denir. 3. ( ) Kur’an’da bütün peygamberlerin isimleri bildirilmiştir. 4. ( ) Bütün peygamberlere kitap gönderilmiştir. 5. ( ) Tevrat, Hz. İbrahim’e indirilmiştir. 29 Ç) Aşağıdaki A sütununda verilenleri B sütununda verilenlerle eşleştiriniz. a. A Nebi b. Hz. Âdem c. B Muhammedül Emin Kitap gönderilmeyen peygamber Güvenilir Muhammed Son ilahî kitap ç. Kur’an İlk peygamber d. Resul Kitap gönderilen peygamber D) Aşağıdaki noktalı yerlere, verilen kelimelerden uygun olanları yazınız. Allah, peygamberler, yardımıdır, Hz. Muhammed’e, davranışları, mesajlar a) Kur’an ................................... gönderilen ilahî mesajları içeren kitaptır. b) Allah, insanları uyarıp öğüt verecek, onları doğru yola ve güzel davranışlarda bulunmaya çağıracak ................................... görevlendirmiştir. c) Peygamberlere gelen ......................... aynı amaca yöneliktir. ç) Peygamberlerin gönderilmesi Allah’ın insanlara bir ........................ . d) Peygamberler söz ve ............................. ile herkes için örnek olmuşlardır. E) Aşağıdaki kelimeleri tabloda bulunuz. “mesaj, tebliğ, peygamber, elçi, nebi, resul, öğüt, emir, ahlak, erdem, Kur’an, insan, yardım, zeki” M E S A J P T E Y İ G A K U R A N E N M N B P E Y G A M B E R S A E L R L E R L B G A H Ü Ç Z E K İ İ İ V N L E İ N İ L Ö Ğ Ü T İ A R E R D E M İ N S A K N L A R R E S U L D I E M İ R R Y A R D I M 30 ÖĞRENME ALANI: İBADET 2.ÜNİTE NAMAZ İBADETİ ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM 1. Namaz kelimesinin anlamını sözlükten bulup defterinize yazınız. 2. Namaza başlamadan önce hangi hazırlıkların yapıldığını araştırınız. 3. Ezanı dikkatle dinleyip sözlerini defterinize yazınız. 4. İnsanların namaz kılma sebepleri hakkında büyüklerinizden bilgi alınız. 31 1. NAMAZ NEDİR VE NİÇİN KILINIR? ÖNCE DÜŞÜNELİM Namaz denilince hangi kavramları hatırlıyorsunuz? İslam’ın en önemli ibadetlerinden ve şartlarından biri namaz kılmaktır. Namaz, Müslümanların Allah’ı anma ve ona yakarma amacıyla günde beş vakit yerine getirmek zorunda oldukları bir ibadettir. Kişiyi manen Allah’a yakınlaştırır. Kur’an-ı Kerim’de olduğu gibi önceki ilahî kitaplarda da namaz farz kılınmıştır. Bir zorunluluk olmaksızın namazın terk edilmesi büyük günahtır. Tüm bu nedenlerle namaz; Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) tarafından dinin direği, müminin miracı, gözümüzün nuru, cennetin anahtarı olarak nitelendirilmiştir.1 Fotoğraf 2.1: Namaz, Allah’ın rızasını kazanmak için kılınır. Altıncı sınıf öğrencisi Gülay, namazın tanımı ve amacı konusunda bir ödev hazırlamıştır. Namazın kılınış amacını anlamak için onun hazırladığı aşağıdaki metni okuyunuz. Namaz, belirli hareketler tekrarlanarak, dua ve sureler okunarak yerine getirilen bir ibadettir. Belirli vakitlerde yerine getirilir. Kur’an-ı Kerim’de, “...namaz müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır.” 2 buyrulur. Kur’an’da namaz yerine salat kelimesi kullanılır. Salat, “dua etmek ve övmek” demektir. Namaz da Allah’a dua etmek, onu övmek ve hatırlamak için kılınır. İnsan namazda Allah’ın huzurunda durup onunla iletişim kurduğu için Peygamberimiz namazı, müminin miracı (Allah ile buluşması) olarak nitelendirmiştir. Kur’an’da, “...Bana kulluk et. Beni anmak 32 için namaz kıl.” 3 buyrulur. Yüce Allah’ı her zaman anmamız ve ona kulluk etmemiz gerekir. Çünkü bizi, akıllı varlıklar olarak en güzel şekilde yaratan odur. O, bize karşılaşacağımız zorlukların üstesinden gelebilmemiz için güç vermiştir. Yeryüzünü bizim yaşayabileceğimiz şekilde düzenlemiştir. Fotoğraf 2.2: İnsanlar namaz kılarak huzura kavuşurlar. HATIRLAYALIM Akıllı ve ergenlik çağına ulaşmış Müslümanlar namaz kılmakla yükümlüdürler. ETKİNLİK AÇIKLIYORUZ Aşağıda, namazla ilgili bir şema verilmiştir. Şemayı inceleyiniz, namazın niçin kılınması gerektiğini açıklayınız. Allah’ın verdiği hayat, sağlık, mutluluk, sevgi gibi sayısız nimetlere teşekkür etmektir. Yüce yaratıcımız olan Allah’a yakınlaştırır. Namaz Kılmak Allah’a olan sevgimizin göstergesidir. Güzel alışkanlık ve davranışlar kazandırır. Allah’ın emridir. 33 2. NAMAZIN ŞARTLARI ÖNCE DÜŞÜNELİM Şart kavramıyla anlatılmak istenen nedir? Namaz kılmak için yerine getirilmesi gereken bazı şartlar vardır. Bunların bir kısmı namaz kılmaya başlamadan önce, bir kısmı da namaz kılarken yerine getirilir. Namaz kılmaya başlamadan önce yerine getirilenlere “namaza hazırlık şartları”, namaz kılarken yerine getirilenlere de “namazın kılınış şartları” adı verilir. 2.1. Namaza Hazırlık Şartları ÖNCE DÜŞÜNELİM Namaz kılmaya başlamadan önce insanlar ne gibi hazırlıklar yapıyorlar? Altıncı sınıf öğrencisi Elif, namazın şartları konusunda babasına bazı sorular sordu. Onun sorularını ve aldığı cevapları dikkatle okuyunuz. Elif: Namaza hazırlık şartları ne demektir, baba? Babası: Namaza hazırlık şartları, namaza başlamadan önce yerine getirilmesi gereken şartlardır. Elif: Bu şartlar nelerdir? Babası: Namaza hazırlığın altı şartı vardır. Bunlar; 1. Hadesten taharet (Abdest almak, gerekiyorsa boy abdesti almak) 2. Necasetten taharet (Bedenin, giysilerin ve namaz kılınacak yerin temizliği) 3. Setri avret (Namaz kılmaya uygun bir şekilde giyinmiş olmak) 4. İstikbali kıble (Kıbleye yönelmek) 5. Vakit (Namaz vaktinin girmiş olması) 6. Niyet (Hangi namaz kılınacaksa o namaz için niyet etmek)tir. Elif: Teşekkür ederim baba. Bunları herkes kolayca yerine getirebilir. ETKİNLİK TARTIŞIYORUZ Elif’in babasının saymış olduğu bu şartları yerine getirmeden namaza başlanabilir mi? Neden? Fotoğraf 2.3: Namaz kılınacak yerin temiz olması da namazın şartıdır. Fotoğraf 2.4: Camilerin avlularına abdest almak için şadırvanlar yapılmıştır. 34 2.1.1. Abdest, Boy Abdesti (Gusül) ve Teyemmüm ÖNCE DÜŞÜNELİM Abdest, boy abdesti ve teyemmüm hakkında neler biliyorsunuz? Abdest Abdest, namazın farzlarından biridir. Kur’an-ı Kerim’de abdest ile ilgili olarak “Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı mesh edip topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın…” 4 buyrulur. HATIRLAYALIM Namaz kılmadan önce yapılacak ilk iş abdest almaktır. Abdest almadan namaz kılınmaz. Çünkü abdest, namazın hazırlık şartlarındandır. Abdest, bazı organları yıkamak, bazılarını da mesh etmek yoluyla yapılan bir temizlik şeklidir. Abdestin farzı dörttür: • Elleri dirseklerle beraber yıkamak • Yüzü yıkamak • Başı mesh etmek • Topuklarla beraber ayakları yıkamak Aşağıda, abdestin farz ve sünnetleri ile birlikte nasıl alınacağı anlatılmaktadır. İnceleyelim: Abdest alırken takip edilmesi gereken bir sıra vardır. Önce eûzü-besmele çekilerek niyet edilir. “Niyet ettim Allah rızası için abdest almaya.” denir. Sonra sırasıyla şu işlemler yapılır: Fotoğraf 2.5: Parmak aralarıyla birlikte eller bileklere kadar üç kez yıkanır. Fotoğraf 2.6: Sağ avuçla üç kez su verilerek ağız yıkanır. Fotoğraf 2.7: Sağ avuçla üç kez burna su çekilip her seferinde sol elle silinerek burun temizlenir. Fotoğraf 2.8: Saç bitiminden çene altına kadar yüz, üç kez yıkanır. 35 Fotoğraf 2.9: Dirsekle beraber sağ kol üç kez yıkanır. Fotoğraf 2.10: Dirsekle beraber sol kol üç kez yıkanır. Fotoğraf 2.11: Sağ el ıslatılarak avuç ve parmakların içiyle başın üstü mesh edilir. Fotoğraf 2.12: Eller ıslatılarak başparmakla kulağın dışı, işaret parmağı veya serçe parmakla kulağın içi mesh edilir. Fotoğraf 2.13: Ellerin üstünün ıslaklığı ile boyun mesh edilir. Fotoğraf 2.14: Sağ ayak, parmak araları da temizlenecek şekilde bileğe kadar yıkanır. 36 ETKİNLİK AKROSTİŞ HAZIRLIYORUZ Allah’ı anarım, Başında abdestimin. Derim önce bismillah, Ederim sonra niyet. Sonra alırım abdesti, Temiz olurum namaz vakti. Fotoğraf 2.15: Sol ayak, parmak araları da temizlenecek şekilde bileğe kadar yıkanır. Siz de aynı kelime ile bir akrostiş hazırlayınız. Abdest bozulmadığı sürece bir vakitte alınan abdestle birkaç vakit namaz kılınabilir. Bazı durumlar, abdestin bozulmasına neden olur. Örneğin yellenmek, uyumak, tuvalet ihtiyacını gidermek, baygınlık geçirmek abdesti bozar. Ayrıca vücuttan kan, sarı su gibi bir sıvının çıkması; namaz kılarken yanındaki kişinin duyacağı kadar gülmek de abdesti bozan durumlardandır. Boy Abdesti (Gusül) Boy abdesti, İslam’ın gerekli gördüğü durumlarda vücutta kuru yer bırakmadan yıkanıp abdest almak demektir. Boy abdestinin üç farzı vardır: • Ağzı yıkamak • Burnu temizlemek • Bütün vücudu kuru yer kalmayacak şekilde yıkamak Boy abdestinin alınış şekli şöyledir: • Eûzü-besmele çekilir, “Niyet ettim, Allah rızası için boy abdesti almaya.” denilerek niyet edilir. • Eller yıkanır. Ağza su alınıp çalkalanır, burna su alınıp temizlenir. • Bütün vücut, kuru yer bırakmamaya özen gösterilerek yıkanır. Fotoğraf 2.16: Atalarımız, insanların beden temizliği için camilerin yakınlarında hamamlar yaptırmışlardır (Haseki Hürrem Sultan Hamamı, İstanbul’da Ayasofya ile Sultanahmet Camisi arasındadır.). 37 Teyemmüm Namaz abdesti ve boy abdesti almak için su yoksa veya suyun kullanılması mümkün değilse teyemmüm yapılır. Teyemmüm, niyet edip elleri temiz toprak veya toprak cinsinden olan bir şeye sürerek yüzü ve kolları birer defa mesh etmektir. Kur’an’da şöyle buyrulur: “…Su bulamamışsanız o zaman temiz bir toprakla teyemmüm edin: Yüzlerinize ve ellerinize sürün...” 5 Teyemmümün farzı ikidir: • Niyet etmek • Elleri temiz toprak veya toprak cinsinden olan bir şeye iki defa vurup birincisinde yüzü, ikincisinde kolları mesh etmek Abdesti bozan durumlar teyemmümün de bozulmasına sebep olur. Teyemmüm şu şekilde yapılır: Önce besmele çekilir ve “Niyet ettim, Allah rızası için teyemmüm etmeye.” diyerek niyet edilir. “Fotoğraf 2.17”de görüldüğü gibi ellerin iç kısımları temiz toprağa sürülür. Yüzün tamamı avuçların içiyle mesh edilir. Sonra eller aynı şekilde toprağa yeniden sürülür. Önce sağ kol, sonra da sol kol dirseklerle birlikte mesh edilir. Fotoğraf 2.17: Teyemmümün yapılışı ETKİNLİK ÇÜNKÜ... Beşer kişilik gruplar oluşturunuz. “Namazdan önce neden abdest almamız gerekir?” sorusu üzerinde tartışınız. Nedenlerini “çünkü” ile başlayan ifadelerle belirtiniz. Daha sonra bu gerekçeleri yazarak diğer gruplarla paylaşınız. 38 2.1.2. Namaza Hazırlığın Diğer Şartları ÖNCE DÜŞÜNELİM Namaz kılarken nereye yönelinir? Namaz kılmak,Yüce Allah’ın huzuruna çıkmak demektir. Bu nedenle, namaza hazırlık şartlarından biri de namaz kılacak kişinin bedeninin, giysilerinin ve namaz kılacağı yerin temiz olmasıdır. Buna “necasetten taharet” denir. Namaz kılmak için kıbleye yönelmek (istikbali kıble) gerekir. Kıbleye yönelmek, namazı kılmak için Mekke’de bulunan Mescid-i Haram’a doğru dönmektir. Kur’an’da şöyle buyrulur: “(Ey Muhammed!)... yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. (Ey Müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzlerinizi o tarafa çevirin...” 6 Namaza hazırlık şartlarından biri de dinin gerekli gördüğü şekilde örtünmektir. Buna “setri avret” adı verilir. Bu şart, bedenin belirli bölümlerinin örtülmesiyle yerine getirilir. Namazda erkeklerin bedenlerinin göbekle diz kapakları arasında kalan bölümünün; kadınların da el, yüz ve ayaklar dışında kalan kısmının kapalı olması şarttır. Namaza hazırlığın bir diğer şartı da vakittir. Namazın kılınabilmesi için vaktinin girmesini beklemek gerekir. Her namazın kılınacağı özel bir vakit vardır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “… namaz müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır.” 7 İnsanın kılacağı namaz için niyet etmesi de namaHATIRLAYALIM zın hazırlık şartlarındandır. Niyet, namaza başlama tekbirinden önce yapılır. Niyet ederken hangi namazın Abdest aldıktan sonra kılınacağı belirtilir. Örneğin sabah namazının sünneti na maz kılmak için Kâbe’ye kılınacaksa “Allah’ım, senin rızan için sabah namazının yö nel mek gerekir. sünnetini kılmaya niyet ettim.” denir. ETKİNLİK KOMPOZİSYON YAZIYORUZ Namazın hazırlık şartlarının önemini açıklayan bir kompozisyon yazınız. 2.2. Namazın Kılınış Şartları ÖNCE DÜŞÜNELİM Namazın kılınış şartları ifadesiyle ne anlatılmaktadır? Namazın ön hazırlıklarını yerine getiren kişi, namaza başlayabilir. Namaza başlayınca yerine getirilmesi gereken şartlara, “namazın kılınış şartları” denilir. Bunlardan birinin eksik kalması namazın bozulmasına yol açar. Namazın kılınış şartları altı tanedir: başlama tekbiri, kıyam, kıraat, rükû, secde ve son oturuş. Başlama tekbiri (iftitah tekbiri): Namaza “Allahü ekber.” diyerek başlamak demektir. Kıyam: Namazda ayakta bir süre durmak demektir. Kıraat: Namazda ayakta iken ezberden Kur’an’dan bir ya da birkaç ayet okumaktır. Rükû: Elleri dizlere koyarak yere paralel bir şekilde eğilmektir. Secde: Namazın her rekâtında alnın, burnun, avuçların, dizlerin ve ayakların yere değmesi durumudur. Secde iki kez yapılır ve iki secde arasında kısa bir süre beklenir. Son oturuş (kadei ahire): Namazın son rekâtında selam vermeden önce “Tahiyyât” duasını okuyacak kadar oturmaktır. ETKİNLİK KAVRAM HARİTASI OLUŞTURUYORUZ Namazın kılınış şartlarını anlatan bir kavram haritası oluşturunuz. 39 3. NAMAZA ÇAĞRI: EZAN VE KAMET ÖNCE DÜŞÜNELİM Günde kaç defa ezan okunmaktadır? Ezan, namaz vaktinin girdiğini duyurmak için belirli sözlerle yapılan çağrının adıdır. Namaz, günde beş vakit kılınır. Namaz vakitlerini bildirmek için ezan okunur. Camilerin yanında ezan okunmak için yapılmış yüksekçe yapılara “minare” denir. Ezan okuyana da “müezzin” adı verilir. ETKİNLİK AÇIKLIYORUZ ... Ruhumun senden, İlâhi, şudur ancak emeli: Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli. Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeliEbedî yurdumun üstünde benim inlemeli. ... Mehmet Âkif Ersoy Yukarıdaki dörtlük size ezanın önemi hakkında neler düşündürmektedir? Açıklayınız. Ezanın okunuşu ve Türkçe anlamı şöyledir: Ezanın Okunuşu Anlamı Allahü ekber (4 defa). Allah en yücedir. Eşhedü en lâ ilâhe illallah (2 defa). Allah’tan başka ilah olmadığına tanıklık ederim. Eşhedü enne Muhammeden Resûlüllah (2 defa) *. Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna tanıklık ederim. Hayye ales-salâh (2 defa). Haydi namaza. Hayye alel-felâh (2 defa). Haydi kurtuluşa. Allahü ekber (2 defa). Allah en yücedir. Lâ ilâhe illallah (1 defa). Allah’tan başka ilah yoktur. Sabah namazı için okunan ezanda “Hayye alel-felâh.”tan sonra iki defa “Essalâtü hayrun minen nevm.” (Namaz uykudan daha hayırlıdır.) denilir. Kamet, tek başına kılınan namazlarda erkek tarafından farz namaza başlarken okunur. Cemaatle kılınan namazlarda ise kameti müezzinler okurlar. Kametin sözleri ezanınki ile aynıdır. Farklı olarak sadece kamette “Hayye alel-felâh.”tan sonra iki kez “Kad kâmeti’s-salâh.” (Namaz başladı.) denilir. Kamet ezan kadar yüksek sesle ve uzatılarak okunmaz. ETKİNLİK FARKLILIKLARI GÖSTERİYORUZ Ezan ile kamet arasındaki farklılıkları yazarak gösteriniz. * Caferilikte bundan sonra 2 defa “Eşhedü Enne Aliyyen Veliyyullah.” (Ali’nin Allah’ın velisi olduğuna tanıklık ederim.) denilir. 40 4. GÜNLÜK NAMAZLAR (BEŞ VAKİT NAMAZ) ÖNCE DÜŞÜNELİM Namaz günün hangi zaman dilimlerinde kılınır? Dinimize göre günde beş vakit namaz kılınır. Bunlara “günlük namazlar” denir. Günlük namazlar sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı vakitlerinde kılınır. Bu namazlar sabah namazı, öğle namazı gibi vakitlerinin isimleriyle anılırlar. Bu namazların kılınması, ergenlik çağına gelmiş ve akıl sağlığı yerinde olan kadın ve erkek her Müslümana farzdır. Kur’an-ı Kerim’de namazın kılınması emredilmekte fakat nasıl kılınacağı açıklanmamaktadır. Namazların kılınışını Peygamberimiz uygulayarak öğretmiştir. Peygamberimizin uygulamalarına göre günlük namazların rekât sayıları şöyledir: Sabah namazı; ikisi sünnet, ikisi farz olmak üzere dört rekâttır. Öğle namazı; dördü ilk sünnet, dördü farz, ikisi son sünnet olmak üzere on rekâttır. İkindi namazı; dördü sünnet, dördü farz olmak üzere sekiz rekâttır. Akşam namazı; üçü farz, ikisi sünnet olmak üzere beş rekâttır. Yatsı namazı; dördü ilk sünnet, dördü farz, ikisi son sünnet ve ardından kılınan vitir namazıyla birlikte on üç rekâttır. Günlük namazların kılınışı genel olarak birbirine benzer. İki rekâtlı bir namazın kılınışı öğrenildiğinde günlük namazların nasıl kılınacağı bilinir. İki rekâtlı bir namaz şöyle kılınır: HATIRLAYALIM Namazda kıyam, kıraat, rükû ve iki secdeden oluşan her bir bölüme rekât denir. Fotoğraf 2.19: Kılacağı namaz için niyet eder. Ellerini kaldırır, “Allahü ekber.” der. Bu esnada erkekler ellerini, başparmakları kulak memesine değecek kadar; kadınlar ise omuzlarına kadar kaldırırlar. Fotoğraf 2.18: Namazın hazırlık şartlarını yerine getiren kişi kıbleye yönelir. Fotoğraf 2.20: Başlangıç tekbirinden sonra erkeklerde eller göbek hizasında, sağ el sol el bileğini kavrayacak şekilde; kadınlarda ise sağ el sol elin üzerine konularak göğüs üzerinde bağlanır. Önce Sübhâneke duası, sonra eûzü besmele, Fâtiha suresi ve ardından ek bir sure veya ayet okunur. 41 Fotoğraf 2.21: “Allahü ekber.” diyerek rükûya gider. Rükûda üç kere “Sübhâne Rabbiyel azîm.”* der. Fotoğraf 2.22: “Semiallâhü limen hamideh.”** diyerek rükûdan doğrulur ve “Rabbenâ lekel hamd.” *** der. Fotoğraf 2.23: “Allahü ekber.” diyerek secdeye varır, üç kere “Sübhâne Rabbiyel âlâ.”**** der. Secdede dizler, eller, alın ve burun yere konur, topuklar birleştirilir. Erkekler, kollarını yere koymaz ve gövdeye birleştirmezler. Kadınlar ise kollarını yere koyar ve gövdeye birleştirirler. Fotoğraf 2.24: “Allahü ekber.” diyerek oturur. “Sübhânallah.” diyecek kadar bekler. Erkekler, sağ ayağı dikip sol ayağın üzerine; kadınlar ise ayaklarını sağ tarafa yatırarak yere otururlar. Fotoğraf 2.25: “Allahü ekber.” diyerek ikinci defa secdeye varır ve üç kere “Sübhâne Rabbiyel âlâ.” der. “Allahü ekber.” diyerek ikinci rekâta başlamak üzere secdeden ayağa kalkar. * Yüce Rabb’im! Sen her türlü eksiklikten uzaksın. ** Allah kendisine hamt eden kişiyi işitir. *** Rabb’imiz! Her türlü övgüye layık olan sensin. **** Yüce Rabb’im! Sen her türlü eksiklikten uzaksın. 42 Fotoğraf 2.26: Birinci rekâtta olduğu gibi ellerini bağlar; sırasıyla besmele, Fâtiha suresi, ardından ek bir sure veya ayet okur. Fotoğraf 2.27: “Allahü ekber.” diyerek rükûya gider. Fotoğraf 2.28: “Allahü ekber.” diyerek birinci rekâtın sonunda olduğu gibi iki kez secdeye gider. Fotoğraf 2.29: İkinci secdeden sonra “Allahü ekber.” diyerek oturur. Burada sırası ile “Tahiyyât”, “Allahümme salli”, “Allahümme bârik” ve “Rabbenâ” dualarını okur. Fotoğraf 2.30: Duaları okumak için otururken ayakların duruşu fotoğraflarda görüldüğü gibi olmalıdır. 43 Fotoğraf 2.31: Dualar okunduktan sonra başı sağa çevirerek “Es selâmü aleyküm ve rahmetullah.”* der. Fotoğraf 2.32: Sonra başı sola çevirerek aynı cümleyi söyler. İki rekâtlı bir namazın kılınışını tamamlamış olur. Günlük namazların kılınışları şöyle özetlenebilir: Sabah namazı: Sabah namazının sünneti ile farzının kılınışı aynıdır. Sadece niyet farklıdır. Sabah namazının farzını kılmak için “Niyet ettim, Allah rızası için bugünkü sabah namazının farzını kılmaya.” denilerek niyet edilir. Öğle namazı: Öğle namazının ilk sünnetinin ilk iki rekâtı aynen sabah namazının sünneti gibi kılınır. İlk oturuşta yalnızca Tahiyyât duası okunur. Daha sonra “Allahü ekber.” denilerek üçüncü rekâta kalkılır. Sırasıyla besmele, Fâtiha ve bir ek sure okunur; bir rükû ile iki secde yapılıp dördüncü rekâta kalkılır. Ayakta iken yine sırasıyla besmele, Fâtiha ve bir ek sure okunur, rükû ve secdeler yapılıp oturulur. Sırasıyla Tahiyyât, Allahümme salli, Allahümme bârik ve Rabbenâ duaları okunup önce sağa, sonra sola selam verilir. Öğle namazının farzı da ilk sünneti gibi kılınır. Ancak üçüncü ve dördüncü rekâtlarda yalnız besmele ve Fâtiha suresi okunur. Son sünneti de sabah namazının sünneti gibi kılınır. İkindi namazı: İkindi namazının sünneti öğle namazının sünneti gibi kılınır. Ancak ikinci rekâtın sonundaki oturuşta Tahiyyât duasından sonra Allahümme salli ve Allahümme bârik duaları da okunur. Üçüncü rekâta kalkıldığında ise önce Sübhâneke duası, eûzü-besmele, Fâtiha ve ek sure okunur. Farzı da öğle namazının farzı gibi kılınır. Akşam namazı: Akşam namazının önce farzı, sonra sünneti kılınır. Farzının ilk iki rekâtı sabah namazının sünneti gibi kılınır. İkinci rekâtının sonundaki oturuşta Tahiyyât duası okunur. “Allahü ekber.” denilerek ayağa kalkılır. Eller bağlandıktan sonra besmele ile Fâtiha suresi okunur. Rükû ve secdeler yapıldıktan sonra oturulur. Allahümme salli, Allahümme bârik ve Rabbenâ duaları okunup selam verilir. Sünneti, sabah namazının sünneti gibi kılınır. Yatsı namazı: Yatsı namazının ilk sünneti, ikindi namazının sünneti gibi kılınır. Farzının kılınışı ise öğle ve ikindi namazlarının farzları gibidir. Son sünneti de sabah namazının sünneti gibi kılınır. Vitir namazı: Akşam namazının farzı gibi kılınır. Ancak üçüncü rekâtta Fâtiha suresinden sonra kısa bir sure okunur. Bundan sonra eller kaldırılır, başlama tekbirinde olduğu gibi “Allahü ekber.” denilerek tekbir alınır. Eller bağlandıktan sonra besmele okunmaksızın Kunut duaları okunur. Rükû ve secdeler yapıldıktan sonra oturulur. Sırasıyla Tahiyyât, Allahümme salli, Allahümme bârik ve Rabbenâ duaları okunup selam verilir. HATIRLAYALIM Günlük namazların niyetlerinde, hangi namaz kılınacaksa o namazın adı belirtilir. ETKİNLİK İKİNDİ NAMAZI İkindi namazının sünneti ile farzının kılınışı arasındaki benzerlik ve farklılıkları maddeler hâlinde yazınız. * Allah’ın rahmeti ve selamı üzerinize olsun. 44 5. CEMAATLE NAMAZ ÖNCE DÜŞÜNELİM Cemaatle namaz deyince ne anlıyorsunuz? Cemaatle namaz, Müslümanların bir araya gelip imama uyarak kıldıkları namazdır. Namazı topluca kılanlara “cemaat”, namaz kıldıran kişiye de “imam” denir. İslam, cemaatle namaz kılmaya büyük önem vermiş; günlük namazları cemaatle kılmayı teşvik etmiştir. Peygamberimiz, cemaatle namaz kılmanın yalnız başına kılmaktan daha fazla sevap olduğunu bildirmiştir.8 İslam dininde cuma namazı ve bayram namazlarının cemaatle kılınması zorunludur. Ramazan ayında teravih namazı cemaatle kılınırsa bu namazdan sonra vitir namazı da cemaatle kılınır. Namazı kılacak birden fazla kişi bulunduğu takdirde cenaze namazının da cemaatle kılınması gerekir. Fotoğraf 2.33: Camiler, cemaatle namaz kılınan yerlerdendir (Kocatepe Camii-Ankara). Cemaatle kılınan namazda kişi hem kılacağı namaza hem de imama uymaya niyet eder. İmamın yaptıklarını tekrarlayarak namazını kılar. Fâtiha suresi ve namaz surelerinin dışında okunan duaları kendisi okur. Cemaatle kılınan namazla tek başına kılınan namaz arasındaki farklılıklar şunlardır: • İmam, namaza niyet ederken cemaate imam olmayı, cemaat de imama uyduklarını belirtir. Örneğin, sabah namazının farzı için imam, “Niyet ettim, Allah rızası için bugünkü sabah namazının farzını kılmaya, bana uyan cemaate imam olmaya.” diye niyet eder. Cemaat de “Niyet ettim, Allah rızası için bugünkü sabah namazının farzını kılmaya, uydum hazır olan imama.” der. • İmam, bütün tekbirleri yüksek sesle, cemaat ise içinden söyler. • İmama uyanlar eûzü-besmele çekmez, Fâtiha ve ek sureyi okumazlar. İmam ise bütün sure ve duaları okur. Namaz başladıktan sonra cemaate katılan kişi de imama uyar. Kılamadığı rekâtları, imam selam verdikten sonra kendisi tamamlar. Camide cemaatle kılınan namaz, insanların bir araya gelmesini sağlar. Böylece insanlar, üzüntü ve mutluluklarını paylaşma imkânı bulurlar. Birbirlerinin bilgi ve görgülerinden yararlanırlar. İnsanlar birbirlerine yakınlaşır, toplumda dayanışma anlayışı yerleşir. 45 Fotoğraf 2.34: İmamın namaz kıldırırken durduğu yere mihrap denir. ETKİNLİK CEMAATLE NAMAZ KILMAK Aşağıdaki şemayı inceleyiniz. Cemaatle kılınan namazın yararlarını arkadaşlarınızla tartışınız. CEMAATLE NAMAZDA BİREYSEL YARARLAR TOPLUMSAL YARARLAR • İnsanlar birbiriyle tanışır. • Kişi yeni dostlar edinir. • Kendini güvende hisseder. • İnsanların arasında sevgi bağları oluşur. • Daha fazla sevap kazanır. • Toplumda yardımlaşma artar. • Dinî bilgilerini artırır. • Birlik beraberlik oluşur. • Sıkıntı ve üzüntülerini azaltır. • Mutluluk ve üzüntüler paylaşılır. 46 6. CUMA NAMAZI ÖNCE DÜŞÜNELİM Cuma namazının diğer namazlardan farkı hakkında neler biliyorsunuz? Cuma namazı farz namazlardandır. Farz olan günlük namazlardan farklı olarak haftada bir kez kılınır. Cuma günü kılındığı için “cuma namazı” denilir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah’ı anmaya koşun…” 9 Cuma namazı, cuma günü öğle namazı vaktinde, cemaatle kılınır. Cuma namazını kılmak belirli şartları taşıyan Müslümanlara farzdır. Bu şartlar şöyle sıralanabilir: a) Akıllı ve ergenlik çağına ulaşmış olmak b) Hür olmak c) Yolcu olmamak ç) Hasta olmamak Cuma namazı kılmak üzere camiye gidemeyenler, cuma namazı yerine o günün öğle namazını kılarlar. Cuma namazı, sırasıyla dört rekât ilk sünnet, iki rekât farz ve dört rekât son sünnet olmak üzere toplam on rekâttır. Cuma namazının ilk sünneti öğle namazının ilk sünneti gibi kılınır. Ancak niyet ederken “Niyet ettim, Allah rızası için bugünkü cuma namazının ilk sünnetini kılmaya.” denilir. İlk sünnet kılındıktan sonra imam minbere çıkar, müezzin de caminin içinde ezan okur. İmam, ezan bitince ayağa kalkıp hutbe okur. Hutbede Allah’a hamt edilir, Peygamberimize salavat getirilir, Müslümanlara dua edilir, cemaate öğütte bulunulur. Hutbe bittikten sonra imam minberden iner, namazı kıldıracağı yer olan mihraba geçer. Bu sırada müezzin kamet getirir. Cuma namazının farzı, sabah namazının farzı gibi kılınır. Ancak niyet, cuma namazının farzını kılmak için edilir. Cuma namazının son sünneti, aynen ilk sünneti gibi kılınır. Ancak niyet farklıdır. Fotoğraf 2.35: Cuma namazında imamın hutbe okuduğu yere minber denir. Fotoğraf 2.36: Cuma namazının farzından önce caminin içinde ezan okunur. 47 ETKİNLİK İNCELEYİP YAZIYORUZ Cuma namazının kılınışı ile ilgili aşağıdaki şemayı dikkatle inceleyiniz. Buna göre cuma namazının nasıl kılınacağını açıklayan bir yazı yazınız. CUMA NAMAZININ KILINIŞI Dört rekât ilk sünnet (öğlenin ilk sünneti gibi) İmamın hutbe okuması (Hutbede Allah’a hamt edilir, Peygambere salavat getirilir ve cemaate öğütler verilir.) İki rekât farz (sabahın farzı gibi) Dört rekât son sünnet (cumanın ilk sünneti gibi) 7. BAYRAM NAMAZI ÖNCE DÜŞÜNELİM Bayram namazı hakkında neler biliyorsunuz? Dinimizce kutlanması gereken iki bayram vardır. Bunlar, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı’dır. Bu bayramların birinci günlerinde, güneş doğduktan yaklaşık elli dakika sonra bayram namazı kılınır. Bayram namazı cemaatle kılınması gereken vacip bir namazdır ve iki rekâttır. Cuma namazı kılmakla yükümlü olanlar, bayram namazı kılmakla da yükümlüdürler. Fotoğraf 2.37: Bayram namazı, camide cemaatle kılınır. 48 Bayram namazının kılınışı şöyledir: İmam namazı kıldırmak için mihraba geçer. Cemaat, imamın arkasında düzgün bir sıra olarak saf tutar. Namaza başlamak için önce niyet edilir. Örneğin, Kurban Bayramı namazı kılınacaksa “Niyet ettim, Allah rızası için Kurban Bayramı namazını kılmaya, uydum imama.” denilir. “Allahü ekber.” denerek namaza başlanır. Sübhâneke duası okunduktan sonra başlangıç tekbirinde olduğu gibi eller kaldırılarak üç defa tekbir alınır. İlk iki tekbirde eller aşağıya ve yana bırakılır, üçüncü tekbirden sonra bağlanır. İmam, yüksek sesle Fâtiha ve bir ek sure okur. Cemaat ise imamı dinler. Sonra imamla birlikte rükû ve secdeler yapılıp ikinci rekâta kalkılır. İkinci rekâtta imam, yüksek sesle Fâtiha ve ek sureyi okur, cemaat imamı dinler. Sonra eller kaldırılarak üç defa tekbir alınır ancak eller bağlanmaz. Eller kaldırılmadan “Allahü ekber.” denilerek rükûya gidilir. Rükûdan sonra secdeler yapılır ve oturulur. Tahiyyât, Allahümme salli, Allahümme bârik ve Rabbenâ duaları okunur, selam verilir. Sonra imam, minbere çıkar ve bayramla ilgili bir hutbe okur. Bayram namazı bittikten sonra cemaat bayramlaşır. Bu bakımdan bayram namazı insanlar arasında kaynaşmayı sağlayan çok önemli bir ibadettir. ETKİNLİK BAYRAM NAMAZININ FARKI Bayram namazının kılınış bakımından iki rekâtlı diğer namazlardan farkları nelerdir? Açıklayınız. 8. CENAZE NAMAZI ÖNCE DÜŞÜNELİM Cenaze namazı hakkında neler biliyorsunuz? Ölen bir Müslüman için yapılması gereken dinî görevlerden biri de onu yıkamak, kefenlemek ve cenaze namazını kılmaktır. Cenaze namazı, ölen Müslüman için dua etmek amacıyla kılınır; farz-ı kifaye olan bir namazdır. Bir yerleşim biriminde yaşayanlardan bir kısmının yerine getirmesi ile bu ibadet gerçekleştirilmiş olur. Başkalarından yükümlülük kalkar. Fotoğraf 2.38: Cenaze namazı, ölen bir Müslüman için yapılan dinî bir görevdir. Cenaze namazı dört tekbir alınarak ayakta kılınır. Bu namazda rükû ve secde yapılmaz, oturulmaz. Diğer namazları bozan her şey, cenaze namazını da bozar. Cenaze namazının kılınışı aşağıdaki aşamalarda gösterilen sıra ile gerçekleştirilir: • Cenaze, cami avlusunda musalla taşına konur. İmam, cenazenin göğsü hizasında durur. • Cemaat, kıbleye dönük olarak imamın arkasında saf tutar. 49 • Niyet edilir. Niyette, ölünün erkek veya kadın, erkek çocuğu veya kız çocuğu olduğu belirtilir. Örneğin, bir erkek cenazesi için “Niyet ettim, Allah rızası için namaza, ölen erkek için duaya, uydum imama.” diye niyet edilir. Niyetten sonra imam yüksek sesle, cemaat de içinden tekbir alır ve eller bağlanır. • Sübhâneke duası “Ve celle senâük.” cümlesiyle bilikte okunur. • Eller kaldırılmadan tekbir alınır, Allahümme salli ve Allahümme bârik duaları okunur. • Eller kaldırılmadan tekrar tekbir alınır ve bilenler cenaze duasını, bilmeyenler ise Rabbenâ dualarını okurlar. • Eller kaldırılmadan yine tekbir alınır ve selam verilir. Namazın bitiminde imam cemaatten, ölen kişiye haklarını helal etmesini ister. ETKİNLİK BENZERLİK VE FARKLILIKLARI BELİRLİYORUZ Cenaze namazının kılınışı ile günlük namazların kılınışlarındaki benzerlik ve farklılıkları belirleyiniz. 9. TERAVİH NAMAZI ÖNCE DÜŞÜNELİM Teravih namazı hakkında neler biliyorsunuz? Teravih namazı, kılınması sünnet olan namazlardandır. Ramazan ayında, yatsı namazının son sünnetinden sonra ve vitir namazından önce kılınır. Yirmi rekâttır. Bu namaz, cemaatle veya tek başına kılınabilir. “Niyet ettim, Allah rızası için bugünkü teravih namazını kılmaya.” diyerek namaza niyet edilir. Sabah namazının sünneti gibi ikişer rekât ya da ikindi namazının sünneti gibi dörder rekât kılınır. Selam verdikten sonra Peygamberimize salavat getirilir. Namaz tamamlanınca kısa bir dua yapılır ve vitir namazına başlanır. Fotoğraf 2.39: Teravih namazını cemaatle kılmak ülkemizde gelenek hâline gelmiştir. ETKİNLİK ŞEMA HAZIRLIYORUZ Teravih namazının ne zaman, nasıl ve nerede kılındığını gösteren bir şema hazırlayınız. 50 10. NAMAZI BOZAN DURUMLAR ÖNCE DÜŞÜNELİM Namazı bozan durumlar neler olabilir? Namazın şartlarından birinin terk edilmesi namazı bozar. Bu genel ilkeye ilave olarak namazı bozan bazı davranışlar şu şekilde sıralanabilir: • Namazda konuşmak • Namazda gülmek • Namazda yürümek • Namazda bir şey yiyip içmek • Namaz sırasında göğsü kıbleden başka bir yöne çevirmek • Namazda abdestin bozulması ETKİNLİK ŞEMA OLUŞTURUYORUZ Namazı bozan davranışları bir şema hâline getiriniz. 11. NAMAZIN İNSANA KAZANDIRDIKLARI ÖNCE DÜŞÜNELİM Namazın, insan üzerinde ne gibi etkileri olabilir? Allah, insanların kendisine inanıp ibadet etmelerini istemiştir. Bir kişinin Müslüman olabilmesi için öncelikle Allah’a inanması gerekir. İbadet etmek de Allah’a olan inancın göstergesidir. İbadetler arasında namazın özel bir yeri vardır. Namaz da dâhil bütün ibadetlerin yerine getirilmesinde amaç Allah’ın rızasını kazanmaktır. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de, “De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabb’i Allah içindir.”10 buyrulur. Resim 2.1: İnsan her yerde Allah’a ibadet edebilir (Çanakkale Savaşı’nda Namaz Kılan Erler, Sermet Muhtar, İstanbul Askeri Müzesi). 51 6B sınıfı namazın insana kazandırdıkları konusunu araştırmak üzere A, B, C, ve D gruplarına ayrıldı. A grubu, namazın insana duygusal açıdan kazandırdıklarını araştırdı ve aşağıdaki metni oluşturdu: Namaz, insanın Allah’ı anması, onunla yakınlaşıp iletişim kurmasıdır. İbadetleri düzenli olarak yerine getiren insanlar, güzel davranışlar kazanırlar. Namaz kılan insan Yüce Allah’ın manevi huzurunda olduğunu düşünür. Yüce Allah, “...Beni (ibadetle) anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin...”11, “Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin...”12 buyurmuştur. Namaz, insanın bilinçli olmasını sağlar, duygu dünyasını zenginleştirir. Namazın her rekâtında okunan Fâtiha suresinde şöyle dua edilir: “Hamd... âlemlerin Rabb’i Allah’a mahsustur. O, rahman ve rahîmdir. Ceza gününün malikidir. (Rabb’imiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve senden medet umarız. Bize doğru yolu göster. Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu, gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil.”13 NAMAZ DUYGULARIMIZI ARINDIRIR • Namaz, olumlu duygulara sahip olmamızı sağlar. • Namazı sadece Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için kılarız. Bu durum, ona ve yarattığı varlıklara karşı sevgi ve saygı duymamıza katkı sağlar. • Namaz kılmakla Yüce Allah’a bize verdiği nimetlerden dolayı şükretmiş oluruz. Böylece bize yardım ve iyilik eden herkese teşekkür etmeyi de alışkanlık hâline getiririz. B grubu, namaz ile temizlik arasındaki ilişki konusunda yaptığı araştırmanın sonucunda aşağıdaki metni yazdı: Fotoğraf 2.40: Namaz, insanın bilinçli olmasını sağlar. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: “Temizlenen, Rabb’inin adını anıp ona kulluk eden kimse kuşkusuz kurtuluşa ermiştir”14, “... Allah’a saygı ve bağlılık içinde namaz kılın.”15 Peygamber Efendimiz de namaz ile ilgili olarak şunları söylemiştir: “Birinin kapısının önünden bir nehir geçse günde beş kere yıkansa kirden iz kalır mı? Namaz da böyledir.”16 Namaz kılacak insanın abdest alması şarttır. Bu da el, yüz, kol, baş ve ayak gibi sıkça kirlenen organların günde beş kez temizlenmesi anlamına gelir. Namaz kılan insan, giysilerinin ve namaz kılacağı yerin temiz olmasına dikkat etmek zorundadır. Böylece namaz, insanın hem kendisini hem de çevresini temiz tutm asına katkıda bulunur. Namaz ile her gün beş kez Yüce Allah’ın manevi huzuruna çıkan insan, olumsuz duygu ve düşüncelerden de arınır. Özet olarak namaz, insanı hem maddi hem de manevi temizliğe alıştırır. 52 NAMAZ TEMİZLİĞE ALIŞTIRIR • Namaz kılmak için abdest almamız gerekir. • Günde birkaç kez abdest alan insan temiz olur. • Namaz kılan insan temizlik alışkanlığı kazanır. • Namaz kılacak kişinin vücudu ve giysileri temiz olmalıdır. • Günde beş kez namaz kılındığı için günün her vaktinde giysilerin ve çevrenin temiz olmasına özen gösterilir. • Camilerimizdeki çeşme ve tuvaletler temiz tutularak çevreyi temiz tutma alışkanlığı kazanılır. C grubu, namazın insan davranışlarına katkıları ile ilgili yaptığı araştırma sonucunda şu metni yazdı: Namaz, insanın Allah ile iletişim kurmasını sağlar, Allah’a olan inancını canlı tutar. İnsan namaz sayesinde Allah’ın kendisini her zaman görüp işittiğini daha iyi anlar. Bu durum insanın tüm davranışlarında daha dikkatli ve bilinçli olmasını sağlar. Böylece insan, güzel davranışlarda bulunur, kötülüklerden sakınır. Bu sebeple Kur’an’da, “...namazı kıl... namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar...”17 buyrulur. NAMAZ BİZE OLUMLU DAVRANIŞLAR KAZANDIRIR • Namaz sayesinde her zaman davranışlarımızı kontrol ederiz. • Allah’ın bizi her zaman gördüğünü bilir, söz ve davranışlarımızda daha dikkatli ve özenli oluruz. • Başkalarını kıracak davranışlardan kaçınırız. • Haksızlık ve kötülüklerden uzak dururuz. D grubu, namaz ile zamanı iyi kullanma arasındaki ilişkiyi araştırdı ve aşağıdaki metni yazdı: Kur’an-ı Kerim’de “... namaz, müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır.”18 buyrularak namazın belirli vakitlerde kılınması emredilmektedir. Namazın, belli vakitlerde kılınması zamanı iyi kullanmayı öğretir. Zaman, insan için çok değerlidir. Bu nedenle zamanın iyi değerlendirilmesi gerekir. Bunun için atalarımız, “Bugünün işini yarına bırakma.” demişlerdir. Öyleyse zamanı planlı bir şekilde kullanmak gerekir. Zamanı planlı kullanmak, başarının temel koşullarındandır. Namaz vakitleri, insanda zamanı değerlendirme bilincini geliştirir. Böylece namaz, insanın zamanı iyi kullanmasına katkı sağlar. ETKİNLİK ZAMANI OLUMLU KULLANMAK Namaz ibadetinin insanların zamanı iyi kullanmasına katkıları ile ilgili bir paragraflık yazı yazınız. 53 12. KUNUT DUALARI VE ANLAMI ÖNCE DÜŞÜNELİM Kunut duaları ile ilgili olarak neler biliyorsunuz? Kunut duaları vitir namazının son rekâtında okunur. Bu duaların okunuşu ve anlamı şöyledir: OKUNUŞU ANLAMI Allah’ım! Senden bize yardım etmeni, günahlarımıAllahümme innâ nesteînüke ve nestağfiruke ve nestehdîk. zı bağışlamanı ve bizi doğru yola iletmeni isteriz. Ve nü’minü bike ve netûbü ileyke Sana inanır ve sana tövbe ederiz ve netevekkelü aleyk. ve ancak sana güveniriz. Ve nüsnî aleykel hayra küllehû neşBize verdiğin bütün nimetlerini bilerek seni hayır ile överiz. Sana şükreder ve hiçbir nimetini inkâr etmeyiz. küruke, velâ nekfüruk. Ve nahleu ve netrükü men yefcüruk. Allahümme! İyyâke na’büdü ve leke nüsallî ve nescüd. Nimetlerini inkâr eden ve sana karşı geleni bırakırız ve onlarla ilgimizi keseriz. Allah’ım! Biz yalnız sana kulluk ederiz ve namazı yalnız senin için kılarız ve ancak sana secde ederiz. Yalnız senin huzuruna koşar ve sana yaklaştıracak şeyleri kazanmaya çalışırız. Ve ileyke nes’â ve nahfid. Nercû rahmeteke ve nahşâ azâbek. Rahmetinin devamını diler, azabından korkarız. İnne azâbeke bil küffâri mülhık. Şüphesiz senin azabın kâfirlere ulaşacaktır. ETKİNLİK İLKE ÇIKARIYORUZ Kunut dualarından hangi ilkeleri çıkarabilirsiniz? 2. ÜNİTENİN DİPNOTLARI 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. Dinimi Öğreniyorum, s. 23. Nisâ suresi, 103. ayet. Tâhâ suresi, 14. ayet. Mâide suresi, 6. ayet. Nisâ suresi, 43. ayet. Bakara suresi, 144. ayet. Nisâ suresi, 103. ayet. Buhari, Ezan, 30. Cum’a suresi, 9. ayet. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 54 En’âm suresi, 162. ayet. Bakara suresi, 152. ayet. Bakara suresi, 45. ayet. Fâtiha suresi, 2-7. ayetler. A’lâ suresi, 14-15. ayetler. Bakara suresi, 238. ayet. Buhari, Mevâkit, 6. Ankebût suresi, 45. ayet. Nisâ suresi, 103. ayet. A) Aşağıdaki soruların cevaplarını altlarındaki noktalı yerlere yazınız. 1. Namaz niçin kılınır? ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... 2. Namaza hazırlık şartları nelerdir? ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... 3. Namazın kılınış şartları nelerdir? ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... 4. Namazı bozan durumlar nelerdir? ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... B) Aşağıdaki sorularda doğru seçeneği bulup işaretleyiniz. 1. Aşağıdakilerden hangisi abdestin farzlarından değildir? A) Yüzü yıkamak B) Kolları dirseklerle beraber yıkamak C) Başı mesh etmek D) Ağza ve burna su vermek 2. Kur’an-ı Kerim’de “namaz” yerine kullanılan sözcük aşağıdakilerden hangisidir? A) Salat B) Vahiy C) Secde D) Kamet 3. Aşağıdakilerden hangisi namazın kılınış şartlarındandır? A) Secde B) Niyet C) İstikbali kıble D) Vakit 4. Namazların ilk rekâtında, Fâtiha suresinden önce aşağıdakilerden hangisi okunur? A) Tahiyyât duası B) Sübhâneke duası C) Allahümme salli duası D) Allahümme bârik duası C) Aşağıdaki ifadelerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına “Y” yazınız. 1. ( ) Günde beş vakit namaz kılmak hem erkekler hem de kadınlar için farzdır. 2. ( ) Rükûda üç kere “Semiallâhü limen hamideh.” denilir. 3. ( ) Namazda, elleri dizlere koyup yere paralel olarak eğilmeye “secde” denir. 4. ( ) Namazların farzlarından önce okunan kamette “Hayye alel-felâh”tan sonra iki kez “Kad kâmeti’s-salâh” denilir. 55 Ç) Aşağıda A sütununda verilen kavramların açıklamalarını B sütunundan bularak eşleştiriniz. A B Kavramlar Açıklamalar a. Abdest b. Secde c. Rükû ç. Ezan Müslümanların, bazı ibadetleri yapabilmek için belli bir düzen içerisinde bazı organları yıkamak, bazılarını da mesh etmek yoluyla yaptıkları arınma. Su bulunmayan yerde su niyetiyle toprak, kum vb. şeylerle abdest almak. Müslümanlara namaz vaktini bildirmek için müezzinin yüksek sesle yaptığı çağrı. Namazda secdeden önce elleri dizlere koyarak yere paralel bir şekilde eğilmek. d. Kıraat Namazın her rekâtında dizleri, elleri, alnı ve burnu yere koyacak şekilde kapanmak. e. Kadei ahire Namazda ayakta bir süre durmak. Namazda Kur’an’ dan bir veya birkaç ayet okumak. f. Teyemmüm Namazın sonunda Tahiyyât duasını okuyacak kadar oturmak. g. Kıyam Namaza başlamadan “Allahü ekber.” demek. D) Aşağıdaki bulmacayı çözünüz. 1. 2. 3. 4. 5. İmamın arkasında toplu olarak namaz kılanlar. Cemaatle ayakta kılınan, rükû ve secdesi olmayan namaz. Ramazan ayında yatsı namazından sonra kılınan namaz. Dinî bayramlarda kılınan namaz. Haftanın sadece bir günü kılınan namaz. 56 ÖĞRENME ALANI: HZ. MUHAMMED (S.A.V.) 3.ÜNİTE SON PEYGAMBER HZ. MUHAMMED ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM 1. Hz. Muhammed’e ilk vahyin nerede ve ne zaman geldiğini araştırınız. 2. Hicret kelimesinin anlamını sözlükten bularak defterinize yazınız. 3. Mescid-i Nebi hakkında bilgiler araştırarak bulduklarınızı defterinize yazınız. 4. Veda Hutbesi’nin insan hakları açısından önemini araştırınız. 5. Nasr suresinin anlamını okuyunuz. Surenin ana düşüncesini bulunuz. 57 1. HZ. MUHAMMED’İN ÇAĞRISI: MEKKE DÖNEMİ ÖNCE DÜŞÜNELİM Mekke, Âmine, Abdullah, Ebu Talip ve Hatice isimleri size neleri hatırlatıyor? Hz. Muhammed, 571 yılında Mekke’de doğdu. Babası Abdullah, Hz. Muhammed’in doğumundan önce, annesi Âmine ise Hz. Muhammed altı yaşında iken öldü. Onun çocukluğu ve gençliği dedesi Abdulmuttalip ile amcası Ebu Talip’in yanında geçti. 25 yaşında, Hz. Hatice ile evlendi. 40 yaşında peygamber oldu ve İslam’ı yaymaya başladı. İslam’ın doğduğu ortamda Araplar kabileler hâlinde yaşıyorlardı. Arabistan’da yaşayanlar arasında putlara ve ateşe tapanlar olduğu gibi Yahudi ve Hristiyan inancına sahip olanlar da bulunmaktaydı. Az sayıda da kendilerine “Hanifler” adı verilen ve Allah’ın birliğine inananlar vardı. Fotoğraf 3.1: Kâbe’den bir görünüm 1.1. İlk Vahiy: Yaratan Rabb’inin Adıyla Oku! ÖNCE DÜŞÜNELİM Peygamberimize ilk vahiy nerede gelmiştir? OKUYALIM, ÖĞRENELİM Cebrail ile İlk Buluşma Hazreti Muhammed (s.a.v.), düşünmek ve dua etmek için Mekke’ye beş kilometre uzaklıkta bulunan Nur Dağı’ndaki Hira Mağarası’na giderdi. Nur Dağı’nın zirvesinden Kâbe dâhil, Mekke’nin her tarafı görülürdü. Bir gün yine Hira’ya gitmişti. Geceyi dua ederek geçirmiş, iyice yorgun düşmüştü. Gün doğmak üzereyken o güne kadar hiç görmediği bir varlık beliriverdi karşısında. Bu, vahiy meleği Cebrail idi.Daha ne olduğunu anlamadan, Cebrail kendisine, “Oku!” diye seslendi. Hazreti Muhammed (s.a.v.) korku ve heyecandan titriyordu. Endişeli bir sesle “Ben okuma bilmem!” dedi. 58 Cebrail ona ikinci kez, “Oku!” dedi. O yine, “Ben okuma bilmem!” diye karşılık verdi. Üçüncü kez aynı buyruk tekrarlanınca Hz. Muhammed (s.a.v.), “Ne okuyayım?” dedi. Sonra Cebrail ona şu ayetleri öğretti: “Yaratan Rabb’inin adıyla oku! O, insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı. Oku! İnsana bilmediklerini belleten, kalemle (yazmayı) öğreten Rabb’in en büyük kerem sahibidir.1 Hz. Muhammed korkmuştu. Ne olduğuna bir anlam veremiyordu. Mağaranın dışına ç›kt›. Evine, eşi Hatice’nin yanına gitmeliydi. Dağdan inerken bir anda, “Sen Allah’ın peygamberisin, ben de Cebrail’im!” diye gür bir ses işitti. Ses, içeride duyduğunun aynısıydı ama daha gür geliyordu. Etrafına bakındı, sesin geldiği yönü kestirmeye çalıştı. Başını yukarı kaldırınca Cebrail’i gördü. Cebrail, bir daha, “Sen Allah’ın peygamberisin, ben de Cebrail’im!” dedi. Hz. Muhammed (s.a.v.), ne bir adım ileri ne de bir adım geri gidebiliyordu; donakalmıştı. Nefesinin daraldığını hissetti. Durup sakin bir biçimde tekrar bakmayı denedi. Cebrail, aynı yerde duruyor ve aynı sözleri tekrarlıyordu. Gözlerini ondan ayırmak, yüzünü başka tarafa çevirmek istedi. Ancak nereye baksa hep onu görüyordu.2 Fotoğraf 3.2: Hz. Muhammed’e indirilen ilk ayetler, Alak suresinin ilk beş ayetidir. Fotoğraf 3.3: Hz. Muhammed’e ilk vahyin geldiği yer: Hira Mağarası 59 HATIRLAYALIM Allah, insanlara doğru yolu göstermek üzere değişik zamanlarda peygamberler göndermiştir. Peygamberlerin ilki Hz. Âdem, sonuncusu Hz. Muhammed’dir. Allah, peygamberlerin bazılarına ilahî kitap göndermiştir. Hz. Muhammed, kendisine “ilahî kitap” gönderilen son peygamberdir. Hz. Muhammed’e ilk vahiy 610 yılının Ramazan ayında 40 yaşında iken indi. İlk vahiy, Alak suresinin ilk beş ayetidir. Bu ayetler şu mesajları içermektedir: a) Yüce Allah yaratıcıdır. İnsan da dâhil bütün varlıkları o yaratmıştır. b) Yüce Allah cömerttir. O, evreni, insanın ihtiyacı olan her türlü nimetle donatmıştır. c) İnsan okuyabilecek ve okuduklarını anlayabilecek bir donanımla yaratılmıştır. d) İnsan için okumak ve bilgi edinmek çok önemlidir. e) İnsan okumaya Allah’ın adıyla başlamalıdır. Fotoğraf 3.4: Kur’an-ı Kerim Peygamberimize indirilen ayetlerden oluşmuştur. ETKİNLİK AÇIKLIYORUZ Aşağıdaki şiiri okuyunuz. Şiirde Hz. Muhammed’e ilk vahyin gelişi ile ilgili nelerin vurgulandığını belirtiniz. Hz. Muhammed’in Hayatı ... Mekke yakınlarında bir dağ var adı Hira, Hira Dağı’nda ise mukaddes bir mağara... Pırlanta damlalarla Muhammed terliyordu, Hayretle “Ben okumak bilmiyorum...” diyordu. ... Nuru yüce Muhammed orada derin derin, Sırrını düşünürdü yerlerin ve göklerin. “Oku!..” diyordu melek saf nur cismiyle, “Oku, Âlemleri yaratan Rabb’in ismiyle oku!” Bir gün birden bir ışık belirdi mağarada, Bu gelen bir melekti, perde yoktu arada: Ve Cebrail okudu, Muhammed tekrarladı, Alnında peygamberlik aydınlığı parladı. “Ben Cebrailim.” dedi. “Allah gönderdi beni. Son peygamber olarak görevlendirdi seni...” Tam kırk yaşında idi ve artık peygamberdi, O gün o kutlu dağda en yüce sırra erdi. ... İki nur kucaklaştı, Cebrail Muhammed’i Bağrına bastırarak Kur’an’ı “Oku!..” dedi. Gökhan Evliyaoğlu Çocuk ve Dua, s. 23-25. 60 1.2. Yakın Çevreye Çağrı ÖNCE DÜŞÜNELİM Size gelen önemli bir haberi önce kiminle paylaşırsınız? Hz. Muhammed, Hira Mağarası’nda yaşadığı ilk vahiy tecrübesinden sonra evine döndü. Hira Mağarası’nda yaşadıklarını Hz.Hatice’ye anlatınca o, Peygamberimize şunları söyledi: “Yemin ederim ki Allah seni hiçbir zaman utandırmaz. Çünkü sen; akrabanı gözetir, işini görmekten âciz kimselerin yardımına koşarsın. Fakire verir, misafiri ağırlarsın. Hak yolunda halka hizmet edersin...” 3 ? Hz. Hatice yukarıdaki sözüyle Hz. Muhammed’in hangi özelliklerine dikkat çekmektedir? Hz. Hatice, amcasının oğlu Varaka’nın bilgili bir insan olduğunu söyledi ve Peygamberimize onunla görüşmeyi önerdi. Bunun üzerine Peygamberimiz, Hz. Hatice ile birlikte Varaka’nın evine gitti ve başından geçenleri ona anlattı. Yaşadığı olayları dinleyen Varaka, Peygamberimizin gördüğü meleğin daha önce Hz. Musa’ya da gelmiş olduğunu, Allah’ın kendisini peygamberlikle görevlendireceğini haber verdi. Hz. Muhammed, kendisine ilk vahiy gelmesinden bir süre sonra Hira Mağarası’ndan dönerken bir ses işitti. Gökyüzüne, sesin geldiği yöne bakınca daha önce görmüş olduğu meleği tekrar gördü. Hızla evine döndü ve eşinden üzerini örtmesini istedi. Bu sırada Cebrail aşağıdaki ayetleri getirdi: “Ey bürünüp sarınan (Resulüm)! Kalk ve (insanları) uyar. Sadece Rabb’ini büyük tanı. Elbiseni tertemiz tut. Kötü şeyleri terk et.” 4 Hz. Muhammed, bu vahiyleri aldıktan sonra, sırasıyla aile bireylerine ve yakın çevresine çağrıda bulundu. Çağrısına olumlu cevap vererek Müslüman olan ilk kişi, eşi Hz. Hatice oldu. Hz. Hatice’nin ardından evlatlığı Hz. Zeyd bin Hârise ile amcasının oğlu Hz. Ali Müslüman oldular. Daha sonra Hz. Muhammed, yakın arkadaşlarından Hz. Ebu Bekir’i İslam’a çağırdı. Mekke’nin zenginlerinden ve kültürlü bir insan olan Hz. Ebu Bekir, Hz. Muhammed’in anlattıklarının doğruluğunu kabul edip Müslüman oldu. Hz. Ebu Bekir sadece Müslüman olmakla kalmadı, yakın dostlarına Müslüman olduğunu anlatarak onları da İslam’a çağırdı. Onun bu çağrısı ile Mekke’nin ileri gelenlerinden bazıları da Müslüman oldular. Hz. Hatice Hz. Ebu Bekir İlk Müslümanlar Hz. Ali Hz. Zeyd ETKİNLİK YAKINLARA ÇAĞRI Hz. Muhammed’in çağrısına yakın çevresinden başlamasının nedenlerini sınıfça belirleyip açıklayınız. 61 1.3. Çağrının Yaygınlaşması ÖNCE DÜŞÜNELİM Hz. Muhammed (s.a.v.) çağrısını yaygınlaştırmak için neler yapmış olabilir? Hz. Muhammed ilk üç yıl sadece çok güvendiği insanlara İslam’ı açıkladı. Bu süre sonunda ancak 30 kişi Müslüman oldu. Peygamberliğinin dördüncü yılında, “Sana emrolunanı açıkça söyle ve ortak koşanlardan yüz çevir!” 5 ayeti indi. Bunun üzerine İslam’ı insanlara açıktan anlatmaya başladı. Yüce Allah’ın “(önce en) yakın akrabanı uyar.” 6 buyruğu gereğince yakın akrabalarından başlamak üzere önce Kureyş kabilesini, sonra da diğer kabileleri İslam’a çağırdı. Bunun için önce yakın akrabalarını bir yemeğe davet ederek onlardan Müslüman olmalarını istedi. Fakat amcası Ebu Leheb, ona karşı çıktı. Hz. Muhammed daha sonra bütün kabilesini Safa Tepesi’nde toplayarak onlara, “Eğer ben size şu tepenin ardında şehre baskın düzenlemek isteyen bir düşman ordusu var desem bana inanır mısınız?” diye sordu. Bu soruya, “Biz, senin yalan söylediğine hiçbir zaman şahit olmadık.” diyerek cevap verdiler. Bunun üzerine Hz. Muhammed, akrabalarına şu şekilde seslendi: “... Yemin ederim ki Allah’tan başka ibadete layık Tanrı yoktur. Ben de Allah’ın size ve bütün insanlara gönderdiği peygamberiyim... Ey Kureyş topluluğu! Uykuya dalar gibi öleceksiniz. Uykudan uyanır gibi dirileceksiniz. Hiç şüphesiz yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz. İyiliğin karşılığında iyilikle ödüllendirileceksiniz. Kötülüğün karşılığında da kötülükle cezalandırılacaksınız. Sonuç, ya ebedî cennet ya ebedî cehennemdir.” 7 Ak ra ba la rı nı Müs lü man lı ğa davetinden sonra Hz. Muhammed, Mekkelileri ve Mekke dışındaki bütün kabileleri açıktan İslam’a çağırmaya devam etti. Mekkeli müşrikler onun bu çağrısına şiddetle karşı çıktılar. Çünkü her yıl Mekke dışından binlerce insan, putlara tapınmak için Mekke’ye gelirdi. Bu sayede Mekke’de fuarlar, pazarlar kurulurdu. Mekkeliler putlara tapınılmadığı takdirde kazançlarını kaybedeceklerinden korkuyorlardı. Bu sebeple Hz. Muhammed’e, İslam’a yaptığı çağrıdan vazgeçmesi hâlinde istediği her şeyi vereceklerini bildirdiler. Bunun Fotoğraf 3.5: Hz. Muhammed’in kabilesini İslam’a çağırüzerine Hz. Muhammed, “Bir elime mak üzere topladığı Safa Tepesi’nden bir görünüm ayı, öbür elime güneşi verseniz ben bu çağrıdan yine de vazgeçmem!” 8 diyerek inancında ne kadar kararlı olduğunu göstermiş oldu. Müşriklere vermiş olduğu cevapla Hz. Muhammed, çağrısını bir menfaat elde etmek için yapmadığını açık bir şekilde ifade etti. Böylece Allah’ın buyrukları doğrultusunda davrandığını herkese göstermiş oldu. Hz. Muhammed’in tekliflerini reddetmesi üzerine müşrikler Müslümanlara baskı ve şiddet uygulamaya başladılar. Özellikle, Müslüman olmuş kimsesiz kişilere çok ağır işkenceler yaptılar. Böylece, Müslüman olmak isteyen diğer insanların gözlerini korkutmak, cesaretlerini kırmak istediler. Bilal-i Habeşi ile Ammar bin Yasir de işkence gören Müslümanlardandır. Ammar’ın annesi ile babası da işkence gördüler. Müslümanların sayısı arttıkça müşriklerin onlara yaptıkları kötü davranışlar da arttı. Durum dayanılmaz boyutlara ulaşınca Müslümanlar arasında Habeşistan’a göç edenler oldu. Habeşistan’a yapılan göçün ilki peygamberliğin beşinci yılında 16 kişiyle, ikincisi ise bundan bir yıl sonra 90 kişiyle gerçekleşti. 62 Hz. Muhammed’in peygamberliğinin altıncı yılında önce Hz. Hamza, sonra da Hz. Ömer Müslüman oldular. Böylece Müslümanlar büyük bir moral buldular. Hz. Hamza ile Hz. Ömer gibi toplumun saygı duyduğu iki önemli ismin Müslüman olması İslam’ın yayılmasını hızlandırdı. Müslümanların sayılarının artması üzerine Mekke müşrikleri toplanarak Hz. Muhammed ve ona inananlarla her türlü ilişkiyi kesme kararı aldılar. Müslümanlara üç yıl boyunca ekonomik ve sosyal baskı uyguladılar. Ancak Müslümanlar bütün baskılara rağmen inançlarından vazgeçmediler. Hz. Muhammed peygamber oluşunun onuncu yılında sevdiği iki insanı kaybetti. Önce, Hz. Muhammed’i hep korumuş olan amcası Ebu Talip, üç gün sonra da Hz. Hatice öldü. Peygamberimiz onların ölümüne çok üzüldü. Üzüntülü olmasına rağmen Mekke ve civarındaki insanları İslam’a çağırmaya devam etti. Bunun için Taif’e gitti. Onlara İslam’ı anlattı. Burada ağır hakarete uğradı, taşlandı ve yaralandı. Buna rağmen hoşgörü göstererek onların doğru yolu bulması için dua etti. Fotoğraf 3.6: Taif’ten bir görünüş Hz. Muhammed, zaman zaman Mekke dışından gelen yabancılarla görüşüp konuşuyor, onlara İslam’ı anlatıyordu. Özellikle hac mevsiminde Mekke yabancılarla dolup taşıyordu. Bu durumu iyi değerlendiren Peygamberimiz, Mekke dışından gelen kabilelerin temsilcilerini İslam’a davet ediyordu. Hz. Muhammed, peygamberliğinin on birinci yılında Medine’den gelen insanlarla görüştü. Onlara İslam’ı anlattı, Müslüman olmalarını istedi. Altı kişilik bu grup Müslüman oldu. Medine’ye döndüklerinde İslam’ı etraflarındaki insanlara anlatmaya başladılar. Bir sene sonra Hz. Muhammed ile görüşmek üzere Mekke’ye on iki kişi olarak geldiler. Bu on iki kişi Akabe denilen yerde Peygamberimize bağlılıklarını bildirdiler. Bu olaya İslam tarihinde “Birinci Akabe Biatı” adı verildi. Mekke döneminin on üçüncü yılında Medine’den Mekke’ye yetmiş beş Müslümandan oluşan bir grup geldi. Yine Akabe’de Hz. Muhammed ile buluşup kendisine her türlü desteği vereceklerini bildirdiler. Bunu sözleşme hâline getirdiler. İslam tarihinde bu olaya da “İkinci Akabe Biatı” adı verildi. Burada, Mekke’deki Müslümanların, giderek artan baskılardan dolayı Medine’ye göç etmelerine Fotoğraf 3.7: Akabe biatlarının yapıldığı yerde karar verildi. inşa edilen Mescid-i Bey’a ETKİNLİK TARİH ŞERİDİ OLUŞTURUYORUZ İslam’a çağrının yaygınlaşması aşamasında meydana gelen olaylara ilişkin bir tarih şeridi oluşturunuz. 63 1.4. Hicret Olayı ÖNCE DÜŞÜNELİM İnsanlar hangi sebeplerden dolayı vatanlarını terk etmek zorunda kalabilirler? Mekkeli Müslümanlar, müşriklerin baskı ve işkencelerinden iyice bunalmışlardı. Bunun üzerine Peygamberimiz, Müslümanlara, Medine’ye göç etmelerini söyledi. Müslümanlar evlerini, mallarını, mülklerini geride bırakarak gizlice Medine’ye göç etmeye başladılar. Mekke’de sadece Hz. Ebu Bekir, Hz. Ali, birkaç yaşlı Müslüman ve Peygamberimiz kalmıştı. Bu durum, Mekkeli müşrikleri tedirgin etti. Onlar, Peygamberimizin de Medine’ye hicret etmesiyle İslam dininin hızla yayılacağından korkuyorlardı. Bu yüzden Peygamberimizin Mekke’den ayrılmasını istemiyorlardı. Mekkeli müşrikler, İslam dinini tamamen ortadan kaldırmak için Peygamberimizi öldürmeyi kararlaştırdılar. Araplar arasında kan davalarının yaygın olması nedeniyle Peygamberimizi öldürme görevini kimse tek başına üstlenmek istemedi. Bu nedenle onu her kabileden seçilecek birer kişinin birlikte saldırarak öldürmesini planladılar. 9 Yüce Allah, onların bu planını Peygamberimize haber verdi ve onun Medine’ye göç etmesini istedi. Peygamberimiz durumu yakın arkadaşı Hz. Ebu Bekir’e iletti. Onun da kendisiyle birlikte hicret edeceğini, bunun için hazırlanmasını bildirdi. Yola çıkacakları gece, onu öldürmek isteyen Mekkeliler, Peygamberimizin evinin önünde toplanıp onun evden çıkmasını beklediler. Peygamberimiz, evinden ayrıldığını kimseye hissettirmemek için yatağına Hz. Ali’yi yatırdı. Kendisinde bulunan emanetleri ona vererek bunları sahiplerine teslim ettikten sonra Medine’ye hicret etmesini söyledi. Geceleyin Kur’an-ı Kerim okuyarak gizlice evden çıktı. Onu kimse göremedi. Hz. Ebu Bekir’in evine giderek onu aldı ve Medine’ye gitmek için birlikte yola çıktılar. Müşrikleri yanıltmak için Medine yönüne değil, ters yöndeki Sevr Dağı’na doğru gittiler. Sabaha kadar evin önünde bekleyen Mekkeli müşrikler, sabahleyin Peygamberimizin evine girip onun yatağında Hz. Ali’yi görünce şaşırdılar. Durumu anlayınca hemen Peygamberimizin peşine düştüler. Fotoğraf 3.8: Mekkeli Müslümanlar, Medine’ye gözlice göç ettiler. 64 Sevgili Peygamberimiz, yol arkadaşı Hz. Ebu Bekir ile birlikte Mekke yakınlarındaki Sevr Mağarası’nda üç gün gizlendi. Onu aramaya çıkan Mekkeliler, iz sürücüler sayesinde mağaranın önüne kadar geldiler. Ancak mağaranın ağzına bir örümcek ağ örmüş, bir güvercin de yuva yapıp yumurtasını bırakmıştı. Bunu gören Mekkeli müşrikler, içerde kimsenin olamayacağını düşünerek mağaraya girmeden geri döndüler. Bu sırada Hz. Ebu Bekir, yakalanacaklarını düşünerek korkmuştu. Kur’an-ı Kerim’de belirtildiğine göre Peygamberimiz de “…Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir…” 10 diyerek onu cesaretlendirmişti. Fotoğraf 3.9: Peygamberimizle Hz. Ebu Bekir’in hicret esnasında kaldıkları Sevr Mağarası’nın görünümü Peygamberimiz, Mekkeli müşrikler uzaklaştıktan sonra Hz. Ebu Bekir ile yola devam etti. İlk olarak Medine’ye bir saatlik mesafede bulunan Kuba’da konakladı. Orada, Medine’den kendisini karşılamaya gelenlerle birlikte “Kuba Mescidi” diye adlandırılan mescidi yaptılar. Hz. Ali de onlara Kuba’da yetişti. Peygamberimiz burada birkaç gün kaldıktan sonra, cuma günü yanındakilerle beraber Medine’ye hareket etti. Medine yakınlarındaki Ranuna Vadisi’ne ulaştıklarında cuma namazı vakti gelmişti. Peygamberimiz orada Müslümanlara ilk cuma namazını kıldırdı.11 Fotoğraf 3.10: Peygamberimizin yaptırdığı Kuba Mescidi’nin bugünkü hâli 65 Hz. Muhammed (s.a.v) sıkıntı ve zorluklarla geçen bir yolculuktan sonra Medine’ye ulaştı. Medineli Müslümanlar onu coşku ile karşıladılar. Ona olan sevgilerini şu sözlerle dile getirdiler: AY DOĞDU ÜZERİMİZE Ay doğdu üzerimize, Veda Tepelerinden. Şükür gerekti bizlere, Allah’a davetinden. Sen güneşsin, sen aysın, Sen, nur üstüne nursun. Sen, Süreyya yıldızısın, Ey sevgili, ey Resul! Ey bize gönderilen elçi, Yüce bir davetle geldin. Sen bu şehre şeref verdin, Ey sevgili, ey Resul! Peygamberimi Öğreniyorum, s. 53. Melel Irku’z Zabye Arc Peygamberimizin ve Müslümanların Mekke’den Medine’ye hicreti 622 yılında gerçekleşti. Mekke’den Medine’ye hicret eden Müslümanlara, göç eden anlamında “muhacir”, Medineli Müslümanlara da onlara yardım eden anlamında “ensar” adı verildi. Muhacirler, inançları uğruna bütün mallarını Mekke’de bırakmışlardı. Medineli Müslümanlar, onlarla bütün mal ve mülklerini paylaştılar. Bu tutumları dolayısıyla muhacir ve ensar, Kur’an-ı Kerim’de övülmüşlerdir. 12 MEDİNE Kuba Zülhuleyfe Hamrâülesed Seniyyetü’l Merre Bedir KIZI NİZ L DE Cuhfe Râbig Küleyye Ümmü Mabed’in Cadırı Kudeyd Müşellel Huleys Emec Hicretten sonra Mekkeli müşrikler, Müslümanların geride bıraktıkları her şeyi yağmaladılar. Bu durum, Müslümanları çok üzdü. Kedîd Gadîru’l-Eştat Seniyyetü’l-Gazal 0 20 40 km Hudeybiye Usfan MEKKE CİDDE Hicret yolu Normal yol Sevr Dağı Harita 3.1: Hz. Peygamberin hicret esnasında takip ettiği yol ETKİNLİK DEĞERLENDİRİYORUZ Hz. Ali ve Hz. Ebu Bekir’in hicretteki rollerini değerlendiriniz. 66 2. HZ. MUHAMMED’İN ÇAĞRISI: MEDİNE DÖNEMİ ÖNCE DÜŞÜNELİM Sizce Mekke’den Medine’ye hicretin İslam dininin yayılmasında ne gibi etkileri olmuştur? Hz. Muhammed Medine’ye geldiğinde Medineli Müslümanların her biri onun kendilerine misafir olmasını istedi. Hz. Muhammed kimsenin kırılmasını istemiyordu. Bunun için devesini bırakmalarını, deve kimin evinin yanında durursa onun misafiri olacağını söyledi. Deve, boş bir arsada durdu. Hz. Muhammed oraya en yakın olan Ebu Eyyub el-Ensari’nin evinde misafir oldu. Devenin durduğu arsa Hz. Ebu Bekir tarafından satın alındı. Daha sonra bu arsaya mescit ve Hz. Muhammed’in ailesi için odalar yapıldı. Mescidin ve odaların yapımı yedi ay sürdü. Hz. Muhammed yedi ay Ebu Eyyub’un evinde kaldı. Hz. Muhammed çağrısını Medine’ye geldikten sonra daha rahat bir şekilde, devam ettirdi. Müslümanlar, Medine’ye hicret ederek sadece müşriklerin zulüm ve baskılarından kurtulmakla kalmadılar, Medinelilerle birlikte güçlü bir topluluk hâline geldiler. Güvenle yaşayacakları bir vatana da sahip oldular. Hicretten sonra İslam dini kısa bir zamanda geniş bir coğrafyaya yayılma imkânı buldu. Bundan dolayı hicretin İslam tarihinde çok önemli bir yeri vardır. Bu önemi nedeniyle Hz. Ömer’in halifeliği döneminde “hicret”, “takvim başlangıcı” olarak kabul edildi. Hicretle, 23 yıl süren peygamberlik döneminin 13 yıllık Mekke dönemi sona ermiş, 10 yıl sürecek olan Medine dönemi başlamış oldu. Hz. Muhammed Medine’ye hicret ettiğinde Medine’nin sosyal yapısı oldukça karışıktı. Hz. Muhammed’in buradaki ilk işi bu karışıklığı giderici çalışmalar yapmak oldu.13 ETKİNLİK LİSTE HAZIRLIYORUZ Hicretin Hz. Muhammed ve Müslümanlar açısından önemini maddeler hâlinde listeleyiniz. 2.1. Peygamber Mescidi ve Sosyal İşlevi ÖNCE DÜŞÜNELİM Camilerin sosyal hayatımıza katkıları nelerdir? Peygamber Mescidi’nin İslam tarihinde önemli bir yeri vardır. Bununla ilgili olarak Ali ve Zeynep bir araştırma yaptılar. Onların yaptıkları araştırma sonucuyla ilgili aşağıdaki metni okuyup Peygamber Mescidi ve sosyal işlevi hakkında bilgi edininiz. Nebi’nin Mescidi Peygamberimiz hicret ettiğinde Medine’de cemaatle namaz kılacak bir yer yoktu, bu nedenle Hz. Muhammed Medine’ye bir mescit yaptırmaya karar verdi. Mescidin yapımı 7 ay sürdü. Bu mescide Mescid-i Nebi (Peygamber Mescidi) adı verildi. Mescidin bir tarafına Hz. Peygamberin ailesi ile kalabileceği odalar yapıldı ve Hz. Muhammed buraya taşındı. Diğer tarafına da etrafı açık, üstü hurma dalları ile örtülü, “suffe” adı verilen bir gölgelik yapıldı. Evi ve ailesi olmayan fakir Müslümanlar burada kaldılar. Suffede kalan Fotoğraf 3.11: Mescid-i Nebi (Medine) insanlara, daha sonra “ashabı suffe” 67 adı verildi. Bunlar iş buldukları zaman çalışırlar, diğer zamanlarda mescitte ilim öğrenirlerdi. Bu nedenle suffe, Müslümanların inşa ettikleri ilk eğitim öğretim kurumu oldu. Mescit, öncelikle Müslümanların Hz. Peygamber ile topluca namaz kıldıkları bir yerdi. Ama aynı zamanda eğitim ve öğretim faaliyetlerinin Resim 3.1: Hz. Peygamber dönemindeki Mesyürütüldüğü, askerî işlerin görüşül- cid-i Nebi (temsilî resim) düğü, elçilerin kabul edildiği, gerektiğinde sağlık hizmetlerinin verildiği bir merkezdi. Mescid-i Nebi’nin, Müslümanların kaynaşmasında çok önemli bir yeri vardır. Arabistan’ın çeşitli bölgelerinden İslam hakkında bilgi almak için Medine’ye pek çok heyet gelmiştir. Hz. Muhammed bu heyetleri mescitte kabul ederek onlarla görüşmüştür. Ayrıca savaşlarda yaralanan askerler bu mescitte tedavi edilmişlerdir. Kısaca belirtmek gerekirse Hz. Muhammed’in mescidi; • Müslümanların ibadet ettikleri, • Dinî bilgileri öğrendikleri, • Sorunlarını görüştükleri sosyal bir kurumdur. Bu mescit, Müslümanların güçlü bir toplum hâline gelmesini sağlayan önemli bir merkez olmuştur. ETKİNLİK ŞEMA OLUŞTURUYORUZ Mescid-i Nebi’nin işlevlerini gösteren bir şema oluşturunuz. 2.2. Eğitim ve Öğretim Etkinlikleri ÖNCE DÜŞÜNELİM Hz. Muhammed’in Medine döneminde eğitim ve öğretim faaliyetlerine önem vermesinin nedenleri neler olabilir? Hz. Muhammed’in görevleri arasında toplumun eğitim ve öğretimi de vardır. O, Müslümanları ilme ve öğrenmeye teşvik etmiştir. Hicretten iki yıl önce, Müslüman olmuş Medinelilerin eğitimi ile ilgilenmiş, Kur’an’ı ve İslam’ın temel ilkelerini öğretmek üzere Medine’ye öğretmen göndermiştir. Medine’ye hicretinden sonra Hz. Muhammed eğitim ve öğretime özel bir önem vermiştir. Öncelikle mescidini bir eğitim ve öğretim merkezi hâline getirmiştir. Mescidin bitişiğinde oluşturulan suffe, yatılı bir okul hâlini almıştır. Burada Peygamberimizin kendisi de öğretmenlik yapmış, ders Fotoğraf 3.12: Peygamberimiz bütün Müslümanların vermiştir. Ayrıca Kur’an ve yazı öğretmek üzere başka öğretmenler tayin etmiştir. ilim öğrenmesini istemiştir. Burada, Müslüman olmayan öğretmenler de okuma yazma öğretmiştir. Hz. Muhammed, ilim öğrenmede kadın ve erkek ayrımı gözetmemiştir. Sadece erkeklerin değil, kadınların eğitimine de önem vermiştir. Ailelerden, çocuklarını eğitmelerini istemiştir. Müslümanlığı kabul edenlerin yaşadığı bölgelere eğiticiler göndermiştir. Onun döneminde çocuk, genç, yaşlı her yaştan insan eğitim almıştır. 68 Peygamberimizin gerçekleştirdiği eğitim ve öğretim etkinlikleri sayesinde Müslümanlar arasında okuma yazma öğrenenler hızla çoğalmıştır. Farsça, Rumca, Kıptice, Habeşçe, İbranice ve Süryanice gibi yabancı dilleri bilenler artmıştır. Hz. Muhammed’in tavsiyesi üzerine Zeyd bin Sabit, İbranice ve Süryanice öğrenmiştir. Hz. Muhammed’in gerçekleştirmiş olduğu eğitim ve öğretim etkinlikleri ile Müslümanların eğitim ve kültür düzeyleri kısa sürede yükselmiştir. Hz. Muhammed her yönüyle olduğu gibi eğitim öğretime verdiği önemle de insanlara örnek olmuştur. Bununla ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “Ant olsun ki içlerinden, kendilerine Allah’ın ayetlerini okuyan, …kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur...”14 Peygamberimiz de bir hadisinde, “Allah, beni bir öğretici olarak gönderdi.”15 buyurmuştur. ETKİNLİK EĞİTİM VE ÖĞRETİM Medine’de yürütülen eğitim ve öğretim etkinliklerini maddeler hâlinde listeleyiniz. 2.3. Toplumsal Barışın Kurulması ÖNCE DÜŞÜNELİM Hz. Muhammed Medine’de toplumsal barışın sağlanmasına niçin önem vermiş olabilir? İslam dininin önem verdiği değerlerden biri de kardeşliktir. Her şeyden önce Müslümanlar, din kardeşidirler. Kardeşlik yardımlaşmayı, paylaşmayı ve zorluklara birlikte göğüs germeyi gerektirir. Hz. Muhammed, Müslümanların kardeş olduklarını ve birbirlerine karşı görevlerini bir hadisinde şöyle bildirmiştir: “Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona kötülük yapmaz, onu düşmanına teslim etmez. Kim Müslüman kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim Müslüman’ı bir sıkıntıdan kurtarırsa Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir Müslüman’ın kusurunu örterse Allah da kıyamet günü onun kusurunu örter.”16 Peygamberimiz Medine’de ilk iş olarak aralarındaki kan davası nedeniyle birbirine dargın olan Evs ve Hazreç kabilelerini barıştırmıştır. Mekkeli ve Medineli Müslümanlar arasında da kardeşlik bağı oluşturmuştur. Muhacirler, Medine’de gurbetteydi. Her şeylerini Mekke’de bırakmışlardı. Bazısının eşi, çocuğu bazısının da malı mülkü orada kalmıştı. Hz. Muhammed, “ensar”la “muhacir”leri kardeş ilan etti. Herkes kendisine bir kardeş seçti. Kardeşler belli olunca muhacirler sıkıntıdan kurtulmuş, ensar ise zor durumda olanlara yardım etme mutluluğunu yaşamıştı. Böylece Hz. Muhammed, Müslümanların dayanışma içinde, iç ve dış düşmanlara karşı her yönden güçlü bir toplum olmalarını sağlamıştı. Medine’nin nüfusu yaklaşık on bindi. Nüfusun önemli bir kısmı Yahudi’ydi. Orada Müslüman olmayan Araplar da vardı. Hz. Muhammed, bütün gruplarla görüşme yaparak Medine’de barış içinde yaşayabileceklerini belirtti. Yahudi kabilelerle “Medine Sözleşmesi” adı verilen bir vatandaşlık anlaşması yaptı. Bu sözleşmeye göre Müslümanlar ve Yahudiler eşit haklara sahip olacak, herkes inancının gereğini özgürce yerine getirebilecekti. Eğer bir Yahudi’ye zarar verilirse ona hem Müslümanlar hem de Yahudiler yardım edecekti. Aynı durum Müslümanlar için de geçerliydi. Dışarıdan gelecek bir saldırıda şehri birlikte savunacaklardı. Görüş ayrılığı olduğunda sorunu Hz. Muhammed çözecekti.17 ETKİNLİK AÇIKLIYORUZ Hz. Muhammed’in Mekkeli Müslümanlarla Medineli Müslümanları kardeş ilan etmesinin toplumsal barışa katkısını açıklayınız. 69 3. HUDEYBİYE ANTLAŞMASI VE MEKKE’NİN FETHİ ÖNCE DÜŞÜNELİM Toplumların aralarında antlaşma yapmalarının önemi nedir? Müslümanlar Mekke’den Medine’ye hicret etmişlerdi. Mekkeli müşrikler onların Medine’de güçlenmelerinden endişeleniyorlardı. Onların daha fazla güçlenmelerini engellemek için savaş hazırlıklarına başladılar. Bin kişilik bir ordu hazırlayıp Medine’ye doğru yola çıktılar. Hz. Muhammed bu durumu öğrenince, arkadaşlarıyla görüşüp kendilerini savunma kararı aldı. Üç yüz kişilik bir orduyla onları karşılamaya çıktı. İki ordu Bedir adı verilen bölgede karşılaştı. Burada müşrikler, ağır bir yenilgiye uğradılar. Tarih kitaplarına “Bedir Savaşı” diye geçen bu savunma, hicretin ikinci yılının ramazan ayında, miladi 624 yılında oldu.18 Hicretin üçüncü yılında müşrikler, Bedir yenilgisinin öcünü almak istediler. 3000 kişilik büyük bir kuvvet topladılar ve Medine üzerine yürüdüler. Hz. Muhammed de 600-650 kişilik bir kuvvet topladı ve Uhut denilen bölgede Medine’yi savundu. Bu savunmada Peygamberimizin dağın geçit yerine yerleştirdiği okçulardan bir kısmı disiplini bozdular. Peygamberimiz, kendisi bildirmedikçe yerlerini terk etmemelerini tembihlediği hâlde düşmanın bozguna uğrayıp kaçtığını gören bazı okçular savaşın bittiğini düşünerek yerlerinden ayrıldılar. Bunları gözetleyen düşman atlıları geçitten geçerek Müslümanları arkadan kuşattı. Kaçan düşmanların da geri dönmesiyle Müslümanlar iki grubun arasında kaldılar. Bu da birçok Müslümanın şehit düşmesine sebep oldu. Daha sonra Müslümanlar dağa doğru çekilip kendilerini savundular. 625 yılında yapılan bu savunma tarih kitaplarına “Uhut Savaşı” olarak geçti. ETKİNLİK AÇIKLIYORUZ Uhut’ta Müslümanlar neden daha fazla zarar görmüşlerdir? Fotoğraf 3.13: Uhut Dağı ve savaşın yapıldığı alanın Okçular Tepesi’nden bugünkü görünüşü Uhut Savaşı’ndan cesaret alan Mekkeli müşrikler, Müslümanları tamamen yok etmek amacıyla 627 yılında 10.000 kişilik bir ordu oluşturdular. Hz. Muhammed, bu durumu öğrenince Medine’yi savunmak üzere hazırlık yapılmasını istedi. Öncelikle arkadaşlarını toplayıp neler yapılabileceği konusunda bilgi alışverişinde bulundu. İranlı bir Müslüman olan Selman-ı Farisi’nin önerisi ile Medine’nin etrafına büyük bir hendek kazıldı. Bundan dolayı bu savaşa “Hendek Savaşı” denildi. Mekkeli müşrikler, hendekle karşılaşınca son derece şaşırdılar. O bölgede bugüne kadar böyle bir savaş usulü görülmemişti. Ebu Süfyan komutasındaki müşrik ordusu, şehri yaklaşık bir ay kuşatma altında tuttu. Müslümanlar 3000 kişiyle savunma yapıyorlardı. Zaman zaman Mekkeli müşriklerden hendeği geçenler olduysa da bunlar Fotoğraf 3.14: Hendek Savaşı’nda Müslümanbir başarı elde edemediler. Müşrik ordusu kuşatların karargâh kurduğu alan mayı kaldırıp Mekke’ye dönmek zorunda kaldı. 70 İslam dini, her zaman barış ve dostluğa dayalı ilişkilerin geliştirilmesini hedeflemiştir. Fakat barışın oluşturulması ve devamı için tek taraflı iyi niyetler her zaman yeterli olmamıştır. Bu sebeple Hz. Muhammed, hep iyi niyetli davranıp savaşı değil, barışı hâkim kılmak için çalışmış olmakla birlikte zorunlu kaldığında savaşmaktan da çekinmemiştir. ? Hendek Savaşı’nın kazanılmasında en önemli etken nedir? Hendek Savaşı’ndan bir sene sonra, Hz. Muhammed ve Medine’de bulunan bazı Müslümanlar Kâbe’yi ziyaret etmek üzere Mekke’ye doğru yola çıktılar. Hudeybiye denilen yere varılınca Hz. Muhammed Mekkelilere bir elçi gönderdi. Kâbe’yi ziyaret etmek istediklerini bildirdi. Mekkeliler buna izin vermediler. Uzun tartışmalar oldu. Sonunda bir antlaşmaya varıldı ve Kâbe ziyaret edilmeden geri dönüldü. 628 yılında yapılan bu antlaşma “Hudeybiye Antlaşması” olarak bilinmektedir. Bu antlaşmaya göre Müslümanlar Kâbe’yi ertesi yıl ziyaret edebilecek, Müslümanlarla müşrikler on yıl boyunca savaşmayacaklardı. Hudeybiye Antlaşması Mekkeli müşriklerin, Müslümanları resmen tanıdıklarını göstermesi ve Hz. Muhammed’in İslam dinini serbestçe anlatmasına fırsat vermesi bakımından önemlidir. Hudeybiye Antlaşması’ndan sonra Mekke ve Medine’de yaşayan insanlar arasında barış ortamı oluştu. Hz.Muhammed de bu barış ortamından yararlanarak devlet başkanlarına elçiler gönderip kendilerini İslam’a davet etti. Hicretin sekizinci yılında, Mekkeli müşrikler, Hudeybiye Antlaşması’nı bozdular. Bunun üzerine Hz. Muhammed 10.000 kişilik bir kuvvet topladı ve Mekke üzerine yürüdü. Mekkeliler, herhangi bir direniş göstermeden şehri Müslümanlara teslim ettiler. Hz. Muhammed Mekke’ye girdi, Kâbe’yi putlardan temizledi. Sonunda genel bir af ilan ederek Mekkelilerin tamamını bağışladı. Onun bu davranışı Mekkelilerin Müslüman olmasını kolaylaştırdı. Hz. Muhammed verdiği sözü her zaman yerine getirdi, kimseye karşı kırıcı olmadı. Toplumsal barışı kurabilmek amacıyla Müslüman olmayanlarla antlaşmalar yaptı, yaptığı antlaşmalara aykırı hiçbir davranışta bulunmadı. Müslümanlar arasında yardımlaşma ve dayanışma duygularının gelişmesini, kardeşliğin hâkim olmasını sağladı. Böylece kısa bir sürede, birlik ve dirlik içinde erdemli bir İslam toplumu oluşturdu.19 Fotoğraf 3.15: Hz. Muhammed’in kılıçları (Topkapı Müzesi) ETKİNLİK HUDEYBİYE ANTLAŞMASI Hudeybiye Antlaşması’nın neden ve sonuçlarını şema hâlinde gösteriniz. 71 4. VEDA HUTBESİ ÖNCE DÜŞÜNELİM Veda Hutbesi hakkında neler biliyorsunuz? Hz. Muhammed, Mekke’nin fethinden sonra Medine’ye dönmüştü. Müslümanlar Mekke’nin fethiyle iyice güçlenmişlerdi. Arap Yarımadası’nda Müslümanlığı kabul edenlerin sayısı gün geçtikçe artıyordu. Peygamberimiz dünyanın çeşitli ülkelerine İslam’ı anlatmak için elçiler ve mektuplar gönderiyordu. Böylece İslam’ı her tarafa duyurmuş oldu. Hicretin onuncu yılında İslam dini Arap Yarımadası’nın her tarafına yayılmıştı. Hz. Muhammed hac için Mekke’ye gideceğini duyurdu. 22 Şubat 632 Cumartesi günü hacca gitmek isteyen Medineli Müslümanlarla birlikte Mekke’ye gitti. Medine dışındaki Müslümanlar da akın akın Mekke’ye geldiler. Mekke’de toplanan Müslümanların sayısı yaklaşık yüz bine ulaştı. Peygamberimiz, Müslümanlarla birlikte hac ibadetini yerine getirdi. Bu sırada Arafat’ta toplanan Müslümanlara bir konuşma yaptı. Yaptığı konuşmanın her taraftan duyulabilmesini sağlamak için gür sesli insanlar, her cümleyi tekrar ettiler. Bu konuşma, sonradan “Veda Hutbesi” olarak isimlendirildi. Hz. Muhammed’in Veda Hutbesi metninden alınmış olan aşağıdaki bölümü okuyunuz. VEDA HUTBESİ Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedî olarak bir daha buluşamayacağım. İnsanlar! Bu günleriniz, bu aylarınız, bu şehriniz (Mekke) nasıl mukaddes ise canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir; her türlü tecavüzden korunmuştur. Ashabım! Muhakkak Rabb’inize kavuşacaksınız. Bugünkü her hâl ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyetimi burada bulunanlar bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildirilen kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlayarak muhafaza etmiş olur. Ashabım! Dikkat ediniz, Cahiliye Döneminden kalma bütün âdetler kaldırılmıştır... Cahiliye Döneminde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib’in torunu Rebia’nın kan davasıdır. İnsanlar! Bugün şeytan, sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hâkimiyetini kurmak gücünü ebedî surette kaybetmiştir. Fakat siz, bu kaldırdığım şeyler dışında küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız. İnsanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Tanrı emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Onların da sizin üzerinizde hakları vardır... Müminler! Size iki emanet bırakıyorum ki onlara sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah’ın kitabı Kur’an ve onun Peygamberinin sünnetidir. Müminler! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz. Rabb’iniz birdir, babanız da birdir. Hepiniz Âdem’densiniz. Âdem de topraktan yaratılmıştır. Hiç kimsenin başkaları üzerinde soy sop üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük, ancak takva iledir. Müslüman Müslüman’ın kardeşidir, böylece bütün Müslümanlar kardeştir. Gönül hoşluğu ile kendisi vermedikçe başkasının hakkına el uzatmak helal değildir... 20 ETKİNLİK İLKELER ÇIKARIYORUZ Aşağıda Veda Hutbesi’nden alınmış evrensel nitelikte değer ve ilkeler bulunmaktadır. Siz de benzer ilkeler çıkartınız. • Canlarınız, mallarınız, namuslarınız mukaddestir. • Kan davaları tamamen kaldırılmıştır. • Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. 72 5. HZ. MUHAMMED’İN VEFATI ÖNCE DÜŞÜNELİM Hz. Muhammed’in vefatı Müslümanlar üzerinde nasıl bir etki bırakmış olabilir? Hz. Muhammed Veda Haccı’ndan sonra Medine’ye dönünce hastalandı. Kısa bir süre içinde mescide gidemeyecek duruma geldi. Bu nedenle mescitte namaz kıldırması için Hz. Ebu Bekir’i görevlendirdi. 14 Rebiyüllevvel (8 Haziran) 632 günü vefat etti. Hz. Muhammed’in vefatı Müslümanları derinden üzdü ve mateme boğdu. Hatta onun gerçekten ölüp ölmediğini soranlar, öldüğüne inanmayanlar da oldu. Hz. Ömer kılıcını çekerek Hz. Muhammed’in öldüğünü söyleyenleri cezalandıracağını bildirdi. Peygamberin vefatı esnasında yanında bulunmayan Hz. Ebu Bekir, haberi duyunca hemen oraya geldi, şaşkınlık içinde bulunan halkı yatıştırmaya çalıştı. Hz. Ömer’in söylendiğini duyunca onu susturdu ve Âl-i İmrân suresinin 144. ayetini okudu. Âl-i İmrân suresinin 144. ayetinde Hz. Muhammed’in de ölümlü olduğu şu şekilde belirtilmektedir: “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim (böyle) geri dönerse Allah’a hiçbir şekilde zarar vermiş olmayacaktır. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır.” 21 Hz. Muhammed’in cenazesini Hz. Ali yıkadı. Peygamberimizin amcası Hz. Abbas ile oğulları, Hz. Ali’ye yardımcı oldular. Müslümanlar, odanın alabileceği kadar gruplar hâlinde girip cenaze namazını kıldılar. Hz. Muhammed, Hz. Aişe’nin odasına defnedildi. Onu, kabrine Hz. Ali yerleştirdi. Buraya, “cennet köşesi” veya “tertemiz bahçe” anlamına gelen “Ravza-i Mutahhara” adı verildi. Fotoğraf 3.16: Ravza-i Mutahhara (Medine) ETKİNLİK TARİH ŞERİDİ OLUŞTURUYORUZ Sınıfça Hz. Muhammed’in doğumundan vefatına kadar hayatının önemli dönemlerini gösteren bir tarih şeridi oluşturunuz. 73 6. NASR SURESİ VE ANLAMI ÖNCE DÜŞÜNELİM “Nasr” suresi ile ilgili neler biliyorsunuz? NASR SURESİ OKUNUŞU ANLAMI Bismillâhirrahmânirrahîm. İzâcâe nasrullâhi velfeth veraeytennâse yedhulûne fi dînillâhi efvâcâ. Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. Allah’ın yardımı ve zaferi gelip de insanların bölük bölük Allah’ın dinine girmekte olduklarını gördüğün vakit, Fesebbih bihamdi Rabbike vestağfirhu, inneRabb’ine hamt ederek onu tespih et ve ondan mağfiret dile. Çünkü o, tövbeleri çok kabul edendir. hû kâne tevvâbâ. Fotoğraf 3.17: Kur’an-ı Kerim’de Nasr suresinin bulunduğu sayfanın görüntüsü ETKİNLİK KİM AKLINDA TUTACAK? 1. Dörder kişilik gruplar oluşturunuz. 2. Gruptan birinci kişi besmeleyi, ikinci kişi hem besmeleyi hem de birinci ayeti, üçüncü kişi besmele ile 1 ve 2. ayeti, 4. kişi besmele ile 1, 2 ve 3. ayeti okusun. 3. Sureyi grubun tüm üyeleri okuyuncaya kadar etkinliği sürdürünüz. 4. Grupta sureyi okuyamayan arkadaşlarınız surenin tümünü yazsınlar. 74 OKUMA METNİ HZ. PEYGAMBERİN SADIK DOSTU: HZ. EBU BEKİR Hz. Ebu Bekir, fil olayından üç yıl kadar sonra Mekke’de doğmuştur. Annesi Selma b. Sahr Mekke döneminde, babası Ebu Kuhafe Mekke’nin fethinden sonra Müslüman olmuşlardır. Peygamberimizden iki veya üç yaş küçük olan Ebu Bekir kaynaklarda, “güzel, soylu ve eski” gibi anlamlara gelen “Atîk” lakabıyla anılmıştır. En meşhur lakabı “Sıddık”tır. “Çok samimi, çok sadık” anlamlarına gelen “Sıddık” lakabını Peygamberimiz ona miraç ve isra olayı başta olmak üzere gayb ile ilgili haberleri hiç tereddütsüz kabul ettiği için vermiştir. Çocukluğu, gençliği ve Müslüman olmadan önceki hayatı hakkında kaynaklarda fazla bilgi bulunmamaktadır. Yalnız elbise ve kumaş ticareti yaptığı, ticaret kervanlarıyla Suriye ve Yemen’e seyahat ettiği bilinmektedir. Hz. Muhammed’in peygamber olduğunu haber alınca yanına gitmiş ve kendisiyle görüştükten sonra İslamiyeti kabul etmiştir. Mekke döneminde İslamiyetin yayılmasında Hz. Ebu Bekir’in büyük rolü olmuştur. Hz. Ebu Bekir, Mekke döneminde müşriklerin ağır işkencelerine uğramış olan Müslüman köleleri efendilerine büyük paralar ödeyerek özgürlüklerine kavuşturmuştur. Özgürlüklerine kavuşturduğu bu Müslüman köleler arasında Bilali Habeşi ile annesi Hamame de bulunmaktadır. Hz. Peygamber Mekke’ye gelen insanları İslamiyete davet ederken Hz. Ebu Bekir onun yanında bulunur, çeşitli kabile mensuplarıyla kolayca dostluk kurmasında ona yardımcı olurdu. Müslümanlar Medine’ye hicret etmeye başlayınca Ebu Bekir de hicret için Hz. Peygamberden izin istemiştir. Hz. Peygamberin, ona acele etmemesini, Allah’ın kendisine bir arkadaş bulacağını söylemesi üzerine Peygamberimiz ile birlikte hicret edebileceğini anlamış ve gerekli hazırlıkları yapmaya başlamıştır. Bu konuşmadan dört ay sonra da Hz. Peygamber ile birlikte Medine’ye hicret etmek üzere yola çıkmışlardır. Ebu Bekir hicretten sonra Hz. Peygamberin mescit yapılmasını uygun gördüğü arsayı satın almıştır. Mekke döneminde olduğu gibi Medine döneminde de katıldığı savaşlar ve hicretin 9. yılında görevlendirildiği hac emirliği dışında Hz. Peygamberin yanından hiç ayrılmamıştır. Kumandanlığını Hz. Peygamberin yaptığı bütün savaşlarda ve Hudeybiye Antlaşması’nda bulunmuştur. Hz. Peygamber Bedir Savaşı’na karar vermeden önce onunla istişare etmiş, Bedir’de alınan esirlere nasıl davranılması gerektiği konusunda da onun görüşüne uymuştur. Hz. Ebu Bekir, Uhut Savaşı’nda şartların Müslümanlar aleyhine döndüğü andan itibaren kendisini Hz. Peygambere siper eden ve yanından hiç ayrılmayan az sayıdaki sahabiden biridir. Ordunun Tebük Savaşı’na hazırlanması için bütün servetini Hz. Peygamberin emrine vermiştir. Hz. Peygamber, İslamiyete Hz. Ebu Bekir’den daha faydalı kimse olamayacağını, insanlar arasında bir dost edinecek olsa onu tercih edeceğini söylemiştir. Namaz kıldıramayacak kadar hastalanınca namazı onun kıldırmasını istemiştir. Mekke döneminde meydana gelen iki olaydaki tutumu, onun Kur’an-ı Kerim’e ve Hz. Muhammed’in peygamberliğine olan kuvvetli imanını göstermesi bakımından önemlidir. Bunlardan ilki Rum suresiyle ilgilidir. Bizans ve Sasani devletleri arasında 611 yılında başlayıp 619 yılına kadar devam eden savaşlarda Sasaniler, Bizans Devleti’ni mağlup ederek Suriye ve Filistin’i işgal etmişlerdi. Bizans’ın mağlubiyeti üzerine Mekkeli müşrikler, ateşe tapan Sasanilerin ehli kitap olan Bizans’a üstün geldikleri gibi kendilerinin de Müslümanlara üstün geleceklerini söylemeye başlamışlardı. Bunun üzerine inen Rum suresinde Bizans’ın bu yenilgiden sonra üç ile dokuz yıl içinde galip geleceği haber verilmişti. Kur’an’ın gelecekle ilgili haberi üzerine Hz. Ebu Bekir, Bizans’ın Sasanilere on yıl içerisinde galip geleceğine inancını belirtti. Kur’an-ı Kerim’in önceden vermiş olduğu bu haber, Aralık 627 tarihinde meydana gelen Ninova Savaşı’nda gerçekleşti. 75 Onun güçlü imanını gösteren ikinci olay ise miraç ve isra olayıdır. Hz. Peygamber miraç ve isra olayını çevresinde bulunanlara anlatmıştı. Bazı müşrikler Hz. Ebu Bekir’e giderek bu anlatılanları alaylı bir ifadeyle naklettiler. Mantık dışı buldukları bu olayı Hz. Ebu Bekir’in kabul etmeyeceğini beklerken ondan, “Eğer bunu Muhammed söylüyorsa şüphesiz doğrudur.” karşılığını aldılar. Hz. Ebu Bekir’in miraç olayını bu şekilde kabul etmesi üzerine Hz. Peygamber kendisine “Sıddık” lakabını vermiştir. Okuma yazma bilen Hz. Ebu Bekir, Hz. Peygamberin vahiy kâtiplerindendi. Hz. Ali ile birlikte ashabın en iyi hatibi sayılırdı. Kur’an’ı ezbere bilir ve çok duygulu bir şekilde okurdu. Hilafeti esnasında Kur’an-ı Kerim’i mushaf hâline getirmek suretiyle İslamiyete en büyük hizmeti yapmıştır. Mustafa Fayda, “Ebu Bekir” TDV İslam Ansiklopedisi, C 10, s. 101. (Düzenlenmiştir.) 3. ÜNİTENİN DİPNOTLARI 1. Alak suresi, 1-5. ayetler. 2. Peygamberimi Öğreniyorum, s. 31-32. 3. Zebidî, Tecrid-i Sarih Tercümesi, s. 12. 4. Müddessir suresi, 1-5. ayetler. 5. Hicr suresi, 94. ayet. 6. Şuarâ suresi, 214. ayet. 7. İrfan Yücel, Peygamberimizin Hayatı, s. 53 - 54. 8. A. A. Tabbara, Kur’an’da Peygamberler ve Peygamberimiz, s. 448. 9. Hayati Ülkü, İslam Tarihi, s. 103-105. 10. Tevbe suresi, 40. ayet. 11. Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C 1, s. 256. 12. Enfâl suresi, 72. ayet; Tevbe suresi, 100. ayet; Nahl suresi, 110. ayet. 13. İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 130. 14. Âl-i İmrân suresi, 164. ayet. 15. Ahmed İbn Hanbel, Müsned, C III, s. 328. 16. Buhari, Sahih, Mezalim, 3. 17. Peygamberimi Öğreniyorum, s. 58-59. 18. İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 147. 19. İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 147—203’ten uyarlanmıştır. 20. Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, Editör: Kenan Seyithanoğlu, C 1, s. 542-544. 21. Âl-i İmrân suresi, 144. ayet. 76 A) Aşağıdaki soruların cevaplarını altlarındaki noktalı yerlere yazınız. 1. Hz. Muhammed’e ilk vahiy nasıl gelmiştir? Açıklayınız. ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... 2. İlk vahyin “Oku!” emriyle başlaması İslam dininin hangi özelliğini göstermektedir? ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... 3. Hz. Muhammed çağrısına ilk olarak niçin yakın çevresinden başlamıştır? ...................................................................................................................................................... 4. İlk vahiyden sonra Hz. Muhammed ne yapmıştır? ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... B) Aşağıdaki sorularda doğru seçeneği bulup işaretleyiniz. 1. Hicret kaç yılında gerçekleşmiştir? A) 571 B) 610 C) 622 D) 632 2. Aşağıdakilerden hangisi ilk Müslümanlardan değildir? A) Hz. Hatice B) Hz. Ömer C) Hz. Ebu Bekir D) Hz. Ali 3. Aşağıdakilerden hangisi Hz. Muhammed’in defnedildiği şehrin adıdır? A) Mekke B) Medine C) Kudüs D) Taif 4. Aşağıdakilerden hangisi Veda Hutbesi’nde değinilen hususlardan değildir? A) Kadın hakları B) Herkesin eşit olduğu C) Kan davalarının yasaklanması D) Mekke’nin fethi 77 C) Aşağıdaki ifadelerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına “Y” yazınız. 1. ( ) Hz. Muhammed’e gelen ilk vahiy, Müddessir suresinin ilk beş ayetidir. 2. ( ) Mekke’den Medine’ye hicret edenlere ensar, onları karşılayanlara ise muhacir denir. 3. ( ) Suffe, İslam’da ilk eğitim ve öğretim yeridir. 4. ( ) İslamiyet doğmadan önce Arap Yarımadası’nda putperestlik yaygındı. Ç) Aşağıdaki kavramlar ile kavramların açıklamalarını eşleştiriniz. a) Hz. Muhammed’in defnedildiği Mescid-i Nebi’nin bölümü • Sevr Mağarası b) Hz. Muhammed’in yaptırdığı ilk mescidin adı • Ravza-i Mutahhara c) İslam’da ilk cuma namazının kılındığı yer • Ranuna Vadisi ç) Hz. Muhammed ve Hz. Ebu Bekir’in hicret sırasında • Kuba Mescidi • Hira Mağarası üç gün gizlendikleri yer D) Aşağıdaki olaylarla bu olayların gerçekleştiği tarihleri eşleştiriniz. a) Hz. Muhammed’in vefatı • 610 b) İlk vahiy • 628 c) Hudeybiye Antlaşması • 630 ç) Mekke’nin Fethi • 632 • 633 E) Verilen kavramları bularak örnekteki gibi gösteriniz. ALLAH A L L A H E S F R M MUHAMMED D L İ A R B E C A Ğ İ F E V M U B G M J J M B A U L U H A H E U C H H E T N Z İ B C B İ A H A A A R RAMAZAN U İ T Y M E L M N A OKU B Z K Z M P İ A V M KUREYŞ E E İ D E F P Z K A ALAK K Ç R Ş D Y E S A Ğ EBU LEHEP İ A Ğ A Ç C D G L A VAHİY R L M B P Ğ Ü F A R NAMAZ C İ H A T İ C E K A E L A K A M O K U S T H F K U R E Y Ş I HİRA MAĞARASI HATİCE MUCİZE ALİ EBU BEKİR EBU TALİP 78 ÖĞRENME ALANI: KUR’AN VE YORUMU 4.ÜNİTE KUR’AN-I KERİM’İN ANA KONULARI ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM 1. Kur’an-ı Kerim’in Türkçe mealinin “indeks” bölümünü inceleyiniz. Kur’an’ın hangi konuları içerdiğini araştırınız. 2. “İnanç”, “ahlak” ve “kıssa” kelimelerinin anlamlarını sözlükten bularak defterinize yazınız. 3. Kur’an-ı Kerim’in Türkçe mealinin “indeks” bölümünden faydalanarak “ibadet” konulu üç ayet bulup defterinize yazınız. 4. Hz. Eyyüp hakkında ansiklopedilerden araştırma yapınız. 79 1. KUR’AN’I KERİM’İN BELLİ BAŞLI KONULARI ÖNCE DÜŞÜNELİM Kur’an-ı Kerim’in gönderiliş amacı nedir? Kur’an-ı Kerim’i bütün olarak incelediğimizde içerdiği konuları dört ana başlık altında toplayabiliriz. Bu başlıkların neler olduğunu öğrenmek için aşağıdaki şemayı inceleyiniz. Kur’an-ı Kerim’in Belli Başlı Konuları İnanç İbadet Ahlak Kıssalar ETKİNLİK ÖRNEKLER BULUYORUZ Arkadaşlarınızla dört grup oluşturunuz. Her grup Kur’an-ı Kerim mealinden şemada belirtilen konularla ilgili birer ayet örneği bularak okusun. 1.1. İnanç ÖNCE DÜŞÜNELİM “İnanç” kavramıyla anlatılmak istenen nedir? İnsan, beden ile ruhun bir araya gelmesinden oluşan bir varlıktır. Bedenin olduğu gibi ruhun da beslenmeye ihtiyacı vardır. Bedenin ihtiyacı yeterli oranda gıda almak, ruhun ihtiyacı ise sağlam ve şüpheden arınmış bir inanca sahip olmaktır. Allah’a inanan insan kendisini güvende hisseder ve mutlu olur. Pek çok eksiklikleri olan insan, mükemmel bir varlığa inanıp ona sığınmakla huzur bulur. “… kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” 1 ayeti bu hususa işaret etmektedir. Bir dinin inanç boyutu o dinin esasını oluşturur. Bütün dinlerin değişmeyen ilkeleri imanla ilgili esaslardır. Dilimizde inanç kelimesi karşılığında kullanılan iman, sözcük olarak “bir kişiyi söylediği sözde tasdik etmek, doğrulamak, söylediğini kabullenmek, karşısındakine güven vermek, güvenlikte olmak...” 2 anlamlarına gelir. Dinî bir terim olarak ise iman, Yüce Allah’ın Peygamberimiz aracılığı ile bize bildirdiği şeylerin doğruluğunu tasdik HATIRLAYALIM etmek ve onlara inanmak demektir. Başka bir ifade ile imanı, inanılması gereken şeyleri kalp ile İslam dininin iman esasları onaylayıp (tasdik) dil ile söylemek (ikrar) şeklinde ilmihâl kitaplarında, “inandım” anlamına gelen “âmentü” terimiyle ifade de tanımlayabiliriz. Bu şekilde iman eden kişiye edilir. “Âmentü” terimi İslam dininin iman “mümin” denir. esaslarınıın sıralandığı metnin adıdır. Bu Kur’an-ı Kerim’de iman kavramı pek çok metin şöyledir: “Âmentü billâhi ve melâiketihî ayette yer alır. Bu ayetlerde insanlar inanıp güzel ve kütübihî ve rusülihî ve’l-yevmi’l-âhiri ve işler yapmaya yönlendirilir. Örneğin Allah’a, peybi’l-kaderi hayrihî ve şerrihî minallâhi teâlâ gamberlerine ve ahiret gününe inananların, salih ve’l-ba`sü ba`de’l-mevti hakkun. Eşhedü enlâ amel işleyenlerin kurtuluşa ereceği şu şekilde ilâhe illallâh ve eşhedü enne muhammeden bildirilir: “Onlar gayba inanırlar, namaz kılarabduhû ve rasûlüh.” Anlamı: Allah’a, meleklar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah lerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret yolunda harcarlar. Yine onlar, sana indirilene gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah’tan ve senden önce indirilene iman ederler; ahiolduğuna inandım. Öldükten sonra diriret gününe de kesinkes inanırlar. İşte onlar, liş haktır. Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğuna Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve şahitlik ederim. 4 kurtuluşa erenler de ancak onlardır.” 3 80 Kur’an-ı Kerim’in değişik ayetlerinde iman edilmesi gereken esaslar, açık bir şekilde bildirilir. Örneğin Nisa suresindeki bir ayette şöyle buyrulur: “Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman (da sebat) ediniz. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkâr ederse tam manasıyla sapıtmıştır.” 5 Bu ve benzeri ayetlerden; Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve kadere iman etmenin temel inanç esaslarından olduğunu öğreniyoruz. “İman nedir?” diye sorulduğunda, Hz. Peygamberin verdiği cevap şöyle olmuştur: “İman; Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe iman etmendir. Bir de kadere, iyilik ve kötülüğün Allah tarafından yaratıldığına inanmandır.” 6 Peygamberimizin bu hadisinden İslam dininin temel inanç esaslarının neler olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Kur’an-ı Kerim iman edilmesi gereken esasları bildirir ama insanları iman etmeye zorlamaz. Çünkü imanda gönülden kabul etmek esastır. Yüce Allah, “Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır…” 7 buyurur. Ayrıca o, Peygamberimize şöyle seslenir: “(Resûlüm!) Eğer Rabb’in dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O hâlde sen, inanmaları için insanları zorlayacak mısın?” 8 İnanmayanlar için de “Biz dilesek onların üzerine gökten bir mucize indiririz de ona boyunları eğilip kalır.” 9 buyurarak zorlama ile imanın gerçekleşmeyeceğini bildirir. Kur’an-ı Kerim’e göre iman, kişinin hür iradesi ve gönül rızası ile gerçekleşirse değer kazanır. İnsanları inanmaya yönlendirmede zorlamanın doğru olmadığını belirten Kur’an, kalbi tatmin eden delillere dayanarak ve aklı kullanmayı öne çıkararak insanları imana davet eder. Örnek olarak Yunus suresinde Hz. Peygamberin inanmayanlara şu hatırlatmayı yapması istenir: “(Resulüm!) De ki: Size gökten ve yerden kim rızık veriyor? Ya da kulaklara ve gözlere kim malik (ve hâkim) bulunuyor? Ölüden diriyi kim çıkarıyor, diriden ölüyü kim çıkarıyor? (Her türlü) işi kim idare ediyor?...” 10 Fotoğraf 4.1: Kur’an-ı Kerim’de camileri inanan insanların imar edeceği belirtilir (Yeni Cami-İstanbul). 81 İman, hayatımıza yön ve anlam verir. Düşünce ve davranışlarımız, imanımız doğrultusunda gerçekleşir. Bu sebeple iman, insan hayatının ayrılmaz bir unsurudur. İman kalbe ait bir olgu olmakla birlikte imanla ilahî emirlere uymak arasında sıkı bir ilişki vardır. Kur’an’da iman ile iyi ve güzel iş (salih amel) çoğu zaman birlikte zikredilir. Örneğin bir ayette, “İman edip yararlı iş yapanlara gelince onlar da cennetliktirler. Onlar orada devamlı kalırlar.” 11 buyrulur. ETKİNLİK AÇIKLIYORUZ Aşağıdaki metni Kur’an’ın insanları inanmaya davet konusunda benimsediği yöntem açısından yorumlayıp arkadaşlarınıza açıklayınız. HZ. İBRAHİM VE ALLAH İNANCI İnsan, görülemeyen bazı gerçeklerin var olduğunu aklı ile anlar. Daha ilkokul yıllarında bile temiz bir sınıfa girince bu sınıfı temizleyen birinin olduğunu düşünür. Bir sıra görünce bu sırayı yapan bir marangozun var olduğunu anlar. Aynı şekilde hem kendini hem de içinde yaşadığı dünyayı düşünecek çağa geldiğinde yüce bir yaratıcının var olduğu sonucuna yine aklı ile ulaşır. İnsanın aklı ile Allah’ın varlığına ulaşabileceğine en iyi örnek, Hz. İbrahim’dir. Kur’an-ı Kerim’de En’am suresinin 74 ile 81. ayetleri arasında Hz. İbrahim’in Allah’ın varlığı fikrine nasıl ulaştığı anlatılır. Bilindiği gibi o, putlara tapan bir toplum içinde dünyaya gelmişti. Hatta babası Azer de puta tapmaktaydı. Hz. İbrahim çocukluk yıllarında putların Tanrı olamayacağını kavrıyor fakat Tanrı’nın nasıl bir varlık olduğunu bilmiyordu. Bir gün onu bulmaya karar verdi. Gece karanlığı çökünce, bir yıldız dikkatini çekti. Diğerlerinden daha parlak olan bu yıldızın Tanrı olabileceğini düşündü fakat bir süre sonra yıldız görülmez oldu. Bunun üzerine, kısa bir zaman içinde doğan ve batan bir şeyin Tanrı olamayacağını söyledi. Yıldızın görülmez olmasından sonra Ay’ın Tanrı olabileceğini düşündü. Yıldıza göre Ay daha büyük ve daha göz alıcı olduğundan Tanrı olmaya daha layık görünüyordu. Ancak, Güneş’in doğmasıyla Ay da battı. Kısa bir süre içinde doğup batan bir şey Tanrı olamayacağına göre Ay’ın da Tanrı olamıyacağı sonucuna vardı. Bu sefer daha büyük olmasından hareketle Güneş’in Tanrı olabileceğini düşünmeye başladı. Fakat bir süre sonra Güneş de battı. Gökyüzünde insana hayranlık veren varlıklar üzerinde yaptığı bu gözlem ve akıl yürütme sonucunda Hz. İbrahim kesin bir hükme vardı. Aklı ile vardığı bu kesin hüküm şuydu: Gökyüzünde gözlemlediği varlıkların hiçbirisi Tanrı olamazdı. Ayrıca bütün bu varlıkları yoktan yaratan tek bir Allah olmalıydı. Hz. İbrahim’in vardığı bu kesin hüküm, En’am suresinin 78 ve 79. ayetlerinde şu şekilde ifade edilir: “...Ey kavmim! Ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Çünkü ben yüzümü, gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah’a çevirdim ve ben ona ortak koşanlardan değilim.” (Bu kitap için yazılmıştır.) 1.2. İbadet ÖNCE DÜŞÜNELİM İbadetin insanlar için önemi nedir? İbadet, Allah’a gönülden isteyerek yönelmek, tapmak, boyun eğmek ve itaat etmek demektir. Türkçemizde kullanılan kulluk etmek deyimi de aynı anlama gelmektedir. İbadet, yaratıcı kudrete boyun eğmenin ve ona olan sevginin göstergesidir. Yaratan, yaşatan ve öldüren Allah’tan başka, ibadete layık olan bir varlık yoktur. İnanmak gibi ibadet etmek de insan için bir ihtiyaçtır. İnsanlık tarihi boyunca dinler, insanın bu ihtiyacını karşılamak için ibadet şekilleri öngörmüşlerdir. Kur’an’da ibadete ilişkin emirler, şekle değil büyük ölçüde ibadetin mahiyetine, niçin ve kime yapılacağına yöneliktir. Kur’an-ı Kerim’de adı geçen ibadetlerin nasıl yapılacağını Hz. Peygamber öğretmiştir. Kur’an-ı Kerim’e göre ibadetler, dine bağlılığın dışa yansıyan göstergeleridir. Yüce Allah yaratmış olduğu insana birtakım görevler yüklemiştir. Bu görevleri yerine getirmek, ona ibadet etmektir. Allah, insana birçok nimet vermiştir. Kendisine vermiş olduğu nimetlerden dolayı insanın Allah’a şükretmesi gerekir. İnsanın yaptığı ibadetler de Allah’a olan şükür borcunu ödemek anlamına gelir. Yoksa onun, insanın yapacağı ibadetlere ihtiyacı yoktur. 82 ETKİNLİK YORUMLUYORUZ “Ben ... insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyât suresi, 56. ayet) Yukarıdaki ayette ne anlatılmak istendiğini açıklayınız. Fotoğraf 4.2: Kur’an-ı Kerim’de ibadetin kime ve nasıl yapılacağı belirtilmiştir. Yüce Allah kendisine nasıl ibadet edileceğini peygamberleri vasıtasıyla insanlara öğretmiş, ibadet edilecek yegâne varlığın Allah olduğunu bildirmiştir. İslam dinine göre Allah’tan başkasına ibadet edilmez. Günde beş kez kılınan namazın her rekâtında okudukları Fâtiha suresinde Müslümanlar, “(Rabbimiz!) Ancak sana ibadet ederiz ve yalnız senden medet umarız.” 12 ayetini okuyarak bu gerçeği tekrar etmektedirler. İbadetin biri genel diğeri özel olmak üzere iki anlamı vardır. Genel anlamında ibadet, insanın Allah’a duyduğu saygının ve sevginin sonucu olarak onun rızasını kazanmak için yaptığı davranışlardır. Bu amaçla birey ve toplum yararına gerçekleştirilen her olumlu davranış dinî bir anlam kazanır. Özel anlamda ibadet ise insanın yaratanına karşı saygısını ve boyun eğmesini simgeleyen, Allah ve resulü tarafından yapılması istenen belirli davranış biçimleridir. 13 İslam’ın temel şartlarını oluşturan namaz, oruç, zekât ve haccın yanında kurban kesme, dua etme, Kur’an okuma gibi davranışlar, ibadetin özel anlamdaki örnekleridir. İbadetler, Yüce Allaha olan bağlılığı ifade etmenin farklı yollarıdır. Bir insanın ibadet yapmakla sorumlu olabilmesi için ibadetin anlamını kavrayacak bilinç düzeyine ve ibadet yapabilme hürriyetine sahip olması gerekir. Bunun için İslam dininde ibadet yükümlülüğü ergenlikle başlamaktadır. Kur’an-ı Kerim’de başta namaz olmak üzere zekât, hac ve oruç gibi temel ibadetlerin yapılması kesin olarak istenmektedir. Bu ibadetlerin nasıl yerine getirileceği ve uygulama şartları Hz. Peygamberin uygulamaları ile açıklığa kavuşturulmuştur. Örneğin Hz. Peygamber, “Ben nasıl namaz kılıyorsam siz de öyle kılınız.” 14, “Hac ile ilgili hükümleri benden öğreniniz.” 15 buyurarak namaz ve hac ibadetlerinin nasıl yapılacağını insanlara göstermiştir.16 83 1.3. Ahlak ÖNCE DÜŞÜNELİM “Ahlak” kavramı hakkında neler biliyorsunuz? Kur’an-ı Kerim’in gönderiliş amacı, insanları iyiye, doğruya ve güzele yönlendirmektir. Bu nedenle Kur’an’da iman ve ibadet esasları yanında ahlaki ilkeler de yer almaktadır. Bu ilkeler insanların iyilikleri yapıp kötülüklerden sakınmalarına yöneliktir. Ahlak, insanın sahip olması gereken güzel huy ve davranışlardır. Fotoğraf 4.3: Kur’an-ı Kerim’de insanları iyiye, doğruya ve güzele yönlendirici ahlaki ilkeler de yer alır. Kur’an-ı Kerim’e göre insan, en güzel şekilde yaratılmıştır. O, güzel davranışlarda bulunarak yaratılış özelliğini korumakla yükümlü kılınmıştır. Bu durum Kur’an-ı Kerim’de şöyle belirtilmektedir: “Biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik.” 17 İnsan, davranışlarını iradesiyle belirleyebilen bir varlıktır. İyilik ya da kötülükten birini seçebilecek ve uygulayabilecek güce sahiptir. İyiliğe yönelir ve yeteneklerini o yönde geliştirirse güzel ahlaklı, kötülüğü seçer ve kendini o yönde yetiştirirse kötü ahlaklı olarak nitelendirilir. Kur’an’da iman, ibadet ve ahlak esasları arasında kuvvetli bir bağ vardır. Güzel ahlak, olgun bir imanın göstergesi durumundadır. Kur’an-ı Kerim’de insanlardan sadece iman ettiklerini sözle dile getirmeleri değil, aynı zamanda güzel davranışlarda bulunmaları da istenir. Asr suresinde şöyle buyrulur: “Asra yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.” 18 Kur’an’da iman ve ibadet esasları yanında insanın sosyal hayatında ihtiyaç duyduğu evrensel değerler de belirtilir. Bu değerlerin başında adalet gelir. Çünkü adalet ile toplumlar huzurlu, bireyler de mutlu olurlar. Mâide suresinde adaletle ilgili olarak “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adil davranmamaya itmesin. Adaletli olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış) dır. Allah’a isyandan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilmektedir.” 19 buyrulur. 84 ETKİNLİK AÇIKLIYORUZ Sizce temel ahlaki değerler nelerdir? Açıklayınız. Adaletten sonra Kur’an’ın dikkat çektiği en önemli değerlerden biri de doğruluktur. Doğrulukla ilgili bir ayetin anlamı şöyledir: “Rabb’imiz Allah’tır, deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.” 20 Buna göre dosdoğru olmak, Allah’a imandan sonra insanın gerçekleştirmesi gereken en önemli ahlaki görevlerdendir. İnsanların gerçekten doğru olup olmadıkları daha çok ticari alışverişlerde ortaya çıkar. Bu bakımdan Kur’an’da alışverişlerde dürüst olmaya büyük önem verilir. “İnsanlardan alırken ölçüp tarttıklarında tam, onlara vermek için ölçüp tarttıklarında ise noksan yapan hilekârlara yazıklar olsun!” 21 buyrularak ölçü ve tartıda doğruluktan ayrılanlar uyarılır. Emanete riayet, güvenilirlik ve sözünde durmak da Kur’an’da üzerinde durulan ahlaki değerler arasındadır. “… Allah’ı üzerinize şahit tutarak pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın. Şüphesiz Allah, yapacağınız şeyleri pek iyi bilir.” 22 buyrularak insanlar bu gibi konularda uyarılmaktadır. Kur’an’da ahlaki davranışlar öğütlenirken ahlaki olmayanlar da yasaklanmaktadır. Örneğin cimrilik ve israf hakkında şöyle buyrulmaktadır: “Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır, (kaybettiklerinin) hasretini çeker durursun.” 23 Bu konudaki bazı ayetlerde de “Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma. Zira böylesine saçıp savuranlar şeytanların dostlarıdırlar. Şeytan ise Rabb’ine karşı çok nankördür.” 24 buyrularak insanlar cimrilik ve israftan sakındırılırken cömert olmaya yönlendirilmektedir. Kur’an’ın insanlara tavsiye ettiği önemli bir ahlaki değer de sabırdır. Bir ayette sabredenler şöyle övülmektedir: “Ant olsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele!” 25 İnsan sosyal bir varlıktır, toplum içinde yaşar. İnsanın bireysel mutluluğunun toplumun mutluluğu ile çok yakın bir ilişkisi vardır. Huzursuz bir toplumda yaşayan insanların huzurlu ve mutlu olması mümkün değildir. Kur’an’da insanın en yakınlarından başlayarak sosyal çevresindeki kişilere karşı nasıl davranması gerektiği konusunda da tavsiyeler yer alır. Örneğin bireyin anne ve babasına karşı yerine getirmesi gereken görevler, şöyle dile getirilir: “Rabb’in, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa kendilerine “Of!” bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.” 26 Bu konuyla ilgili başka bir ayetin anlamı da şöyledir: “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara … iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima Fotoğraf 4.4: Kur’an-ı Kerim’de anne baba böbürlenip duran kimseyi sevmez.” 27 ve büyüklere saygı göstermemiz istenir. ETKİNLİK YORUMLUYORUZ Aşağıdaki ayetleri Kur’an’da yer alan ahlaki ilkelerin hedefi açısından yorumlayınız. “...Yalan sözden sakının.” (Hac suresi, 30) “Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.” (Ahzab suresi, 58) 85 1.4. Kıssalar ÖNCE DÜŞÜNELİM “Kıssadan hisse çıkarmak” deyimiyle anlatılmak istenen nedir? Ders alınması gereken kısa hikâye, olay veya anlatımlara kıssa denir. Kur’an’da ise kıssa, Yüce Allah’ın, insanları uyarmak ve onlara doğru yolu göstermek için geçmişte yaşamış topluluklar ve peygamberler hakkında verdiği haberlerin ortak adıdır. Kur’an’da, geçmiş milletlerin ve toplulukların yaşadığı olaylardan bazıları Peygamberimize bildirilmiştir. Bununla ilgili olarak bir ayette şöyle buyrulur: “(Ey Muhammed!) Sana geçmişin haberlerinden bir kısmını böylece anlatıyoruz…” 28 Başka bir ayette de “Biz sana onların haberlerini gerçek olarak anlatıyoruz…” 29 buyrulmaktadır. İnsanları uyarmak için ilk peygamber Hz. Âdem ile son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.) arasında pek çok peygamber gönderilmiştir. Kur’an’da bu peygamberlerden bir kısmıyla ilgili kıssalar anlatılır. Bu durum, “Ant olsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana anlattıklarımız da var, anlatmadıklarımız da var…” 30 ayetiyle bildirilir. Fotoğraf 4.5: Kur’an’da Yusuf kıssasının yer aldığı sayfalar Kur’an-ı Kerim’de toplulukların ve peygamber kıssalarının yanı sıra bazı kişilere ait kıssalar da anlatılır. Örneğin, Hz. Meryem kıssası bunlardandır. Aşağıdaki şemayı inceleyerek Kur’an’da yer alan kıssaların çeşitleri hakkında bilgi edininiz. Kur’an’da yer alan kıssalar Peygamber kıssaları Hz. Yusuf, Hz. Eyyüp, Hz. İbrahim vb. Peygamber olmayanlar›n k›ssalar› Hz. Meryem vb. 86 Geçmişte yaşamış toplulukların kıssaları Ashab-ı Kehf, İsrailoğulları vb. Anlat›lan her hikâye ve k›ssa, içinde çeflitli mesajlar bulundurur. Kur’an-› Kerim’deki k›ssalar da insanlar› dinî ve ahlaki bak›mdan uyarmayı amaçlayan mesajlar içerir. Kur’an’daki k›ssalar, insanlar›n iyiye yönelip kötüden uzaklaflmalar› için ibret alınması amac›yla anlat›l›r. Bu durum Kur’an’da birçok ayette vurgulan›r. Bu ayetlerden birinde flöyle buyrulur: “Ant olsun ki onlar›n k›ssalar›nda ak›l sahipleri için ibret vard›r…” 31 Kur’an k›ssalar› bütün peygamberlerin, insanlar› tevhide yani Allah’›n birliğine inanmaya, ona ibadet edip iyi ve güzel ifller yapmaya çağ›rmak için gönderildiklerini bildirmek amac›n› da tafl›maktad›r. Bu konudaki bir ayette flöyle buyrulur: “Medyen halk›na da kardeflleri fiuayp’› peygamber gönderdik. O flöyle dedi: Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin ondan baflka hiçbir ilah›n›z yoktur. Ölçüyü ve tart›y› eksik yapmay›n… ‹nsanlar›n eflyalar›n› (mallar›n› ve haklar›n›) eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak kar›fl›kl›k ç›karmay›n. Eğer inanan kimselerseniz Allah’›n b›rakt›ğ› helal kazanç sizin için daha hay›rl›d›r…” 32 Kur’an k›ssalar›n›n bir amac› da insanlar›n, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in peygamberliğine inanmalar›n› sağlamakt›r. Okuma yazma bilmediği hâlde geçmişte yaşamış topluluklar ve peygamberlerle ilgili olayları bilip anlatması onun peygamberliğinin bir kanıtıdır. Çünkü bunları ona ancak Allah bildirmiş olabilir. Bu durum Kur’an-ı Kerim’de şöyle belirtilmektedir: “Ey Muhammed! Musa’ya o emri verdiğimiz zaman sen (vadinin) bat› taraf›nda değildin. (O olay›) görenlerden de değildin… Sen Medyen halk› aras›nda yafl›yor değildin, ayetlerimizi onlardan okuyup öğreniyor da değildin. Fakat biz (bu haberi) göndereniz.” 33 Kur’an’daki k›ssalar, bir taraftan da Hz. Muhammed (s.a.v.)’in ve inananlar›n s›k›nt›lara karfl› dayanma gücünü art›rmay›, onlar› teselli etmeyi amaçlar. Onları dua etmeye, sab›rl› olmaya ve Allah’a güvenmeye teflvik eder. Kur’an’da Allah’›n iyi kullar›na verdiği nimetler hat›rlatılarak flöyle buyrulur: “Allah içinizden, iman edip de salih amel iflleyenlere, kendilerinden önce geçenler gibi… yaflad›klar› korkular›n›n ard›ndan kendilerini mutlaka emniyete kavuflturacağ›na dair vaatte bulunmufltur…” 34 Kur’an kıssalarında peygamberlere inanmayan, onların getirdikleri buyruklara uymak istemeyen toplumların başlarına gelen olaylardan haber verilir. Böylece insanların, geçmişte olan bu olaylardan ders alarak aynı hatayı işlememeleri amaçlanır. Bununla ilgili bir ayette flöyle buyrulur: “Onlar yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı?…” 35 Peygamberler, Yüce Allah’ın insanlar arasından seçip görevlendirdiği örnek insanlardır. Onlar, insanları iyiye ve güzele yönlendirmek, Allah’ın emir ve yasaklarını bildirmek için gönderilmişlerdir. Kur’an’da yer alan peygamber kıssalarında, peygamberlerin karşılaştıkları zorluklar, çektikleri sıkıntılar ve başlarına gelen olaylar anlatılır. Onların kıssalarında örnek alınabilecek sabır, şükür, cesaret vb. ahlaki değerler vardır. Bu kıssalarda iyinin ve doğrunun ne olduğu örneklenir. Böylece Kur’an’da yer alan peygamber kıssaları vasıtasıyla Allah’ın bizlerden yapmamızı ve yapmamamızı istediği şeyleri daha iyi öğrenir, ders alırız. ETKİNLİK 1. 2. 3. 4. LİSTELİYORUZ Öğrendiklerinizden hareketle Kur’an kıssalarının amaçlarını listeleyerek arkadaşlarınızla paylaşınız. Kur’an kıssaları insanların geçmişte yaşanmış olaylardan ders almalarını amaçlar. ................................................................................................................................... ................................................................................................................................... ................................................................................................................................... 87 1.4.1. Sab›r Örneği: Hz. Eyyüp ÖNCE DÜŞÜNELİM Sabrın insan hayatındaki önemi nedir? Kur’an’daki kıssalardan biri Eyyüp Peygamber kıssasıdır. Bu kıssa şöyledir: Hz. Eyyüp, İbrahim Peygamberin soyundan gelen ve bugünkü Suriye topraklarında yaşayan bir peygamberdi. O, zengin bir insandı. Zenginliği ile övünmez, kimseyi küçümsemezdi. Yoksullara cömert davranır, yardım ederdi. Kimsesizlere karşı da çok merhametliydi. Yüce Allah, Hz. Eyyüp’ü denemek istedi. Bir süre sonra Hz. Eyyüp’ün hayvanları hastalanmaya başladı. Kısa zamanda bütün hayvanları öldü. Daha sonra bağları ve bahçeleri kurudu. Hz. Eyyüp her şeye rağmen Allah’a güveniyor ve sabrediyordu. Kur’an’da Hz. Eyyüp’ün bu özelliği şöyle bildirilir: “…Gerçekten biz Eyyüp’ü sabreden bir kimse olarak bulduk. O ne güzel bir kuldu! O, Allah’a çok yönelen bir kimse idi.” 36 Eskiden Hz. Eyyüp’ün zenginliğini kıskananlar şimdi, “Bütün malını mülkünü kaybetti.” diye onu küçümsüyorladı. Hz. Eyyüp ise “Bana malı mülkü veren Allah’tı, alan da odur.” diyordu. Tüm bu sıkıntılı durumların yanı sıra Hz. Eyyüp aniden hastalandı. Bütün vücudunda yaralar çıktı. Hiçbir ilaç fayda etmiyordu. Hz. Eyyüp, Allah’a güveniyor ve hâline şükretmeye devam ediyordu. Aradan aylar, yıllar geçti. Hz. Eyyüp’ün derdi arttı. Hastalığına ve bütün sıkıntılarına rağmen Hz. Eyyüp, Allah’a dua etmeye devam etti. Kur’an’da Hz. Eyyüp’ün duası şöyle anlatılır: “…Hani o, Rabb’ine, ‘Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin.’ diye niyaz etmişti.” 37 Yüce Allah, Hz. Eyyüp’ün duasını kabul etti. Hz. Eyyüp, Allah’ın emri gereği ayağını yere vurdu. Yerden bir su çıktı. Hz. Eyyüp Peygamber yerden çıkan su ile yıkandı. Bunun sonucunda vücudu tamamen iyileşti. Bedeninde hiçbir yara kalmadı. Hz. Eyyüp ayağını tekrar yere vurdu. Yine su çıktı. Eyyüp Peygamber bu sudan içti. Bütün hastalıklarından kurtuldu. Allah’ın yardımıyla hem eski sağlığına hem de zenginliğine kavuştu. Bu durum Kur’an’da şöyle bildirilir: “Biz de ona, ‘Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içecek soğuk bir su.’ dedik. Biz ona tarafımızdan bir rahmet ve akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir o kadarını bahşettik.” 38 Hz. Eyyüp, sağlıklı ve zengin biri olarak uzun sayılabilecek bir süre daha yaşadı. O, hayatı boyunca, bir peygamber olarak insanları Allah’a inanıp ibadet etmeye ve salih ameller işlemeye davet etti. İslam dini, insana sıkıntılar karşısında sabırlı davranmasını öğütler. Kur’an’da sıkıntılara karşı sabretmemiz tavsiye edilir. Hz. Peygamber de “Sabır, genişliğin, huzur ve rahatlığın anahtarıdır.” 39 buyurarak sabrın önemini vurgulamıştır. Sabır insanın kızgınlık, öfke vb. davranışlarını kontrol edebilme becerisini geliştirir. Hz. Muhammed (s.a.v.) bununla ilgili olarak “Güçlü kimse, güreşte baflkalar›n› yenen değildir. Öfke ve k›zg›nl›k an›nda kendine hâkim oland›r.” 40 buyurmuştur. Bizler de başımıza gelen sıkıntılar karşısında yapabileceklerimizi yapmaya çalışmalı, Allah’a dua etmeli ve ona güvenmeliyiz. Gücümüzün yetmediği durumlarda Hz. Eyyüp gibi sabreden ve daima Allah’a yönelen kişiler olmalıyız. ETKİNLİK EN SABIRLI İNSAN Hz. Eyyüp kıssasından hareketle insanların hayatta nelerle karşılaşabileceğini, sıkıntılı ve öfkeli durumlarda neler yapmak gerektiğini, sabrın güçlükleri ve olumsuzlukları aşmadaki rolünün ne olduğunu açıklayan bir kompozisyon yazıp arkadaşlarınızla paylaşınız. 88 2. KUREYfi SURES‹ VE ANLAMI ÖNCE DÜŞÜNELİM “Kureyfl” ismi hakkında ne biliyorsunuz? Bu sure, dört ayet olup Mekke’de inmiştir. Kureyş kabilesinin seyahat geleneğinden söz ettiğinden Kureyş suresi adını almıştır. KUREYfi SURESİ OKUNUŞU ANLAMI Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. Bismillâhirrahmânirrahîm. Kureyş’e kolaylaştırıldığı, evet, kış ve yaz Li îlâfi kurayşin îlâfihim rihleteş şitâi ves sayf. seyahatleri onlara kolaylaştırıldığı için onlar, Felya’büdû rabbe hâzelbeytillezî et’amehüm kendilerini açlıktan doyuran ve her çeşit korkumin cûin ve âmenehüm min havf. dan emin kılan şu evin Rabb’ine kulluk etsinler. Fotoğraf 4.6: Kur’an’da Kureyş suresinin yer aldığı sayfa Kureyş kabilesi, bütün Araplarca kutsal sayılan Kâbe’nin gözetim ve bakımını üstlendikleri için bütün kabileler onlara saygı gösterirdi. Bu sayede onlar yazın Taif’in serin yaylalarına, kışın da Yemen’in ılık bölgelerine serbestçe giderlerdi. Bu, Allah’ın onlara bir yardımı idi. Bu şekilde serbest dolaşma sonucunda ticaret yapar ve kazanç elde ederlerdi. Surede onlardan, Allah’ın kendilerine verdiği nimetler karşısında şükretmeleri istenmektedir. Bu, aynı zamanda bütün insanlar için de bir mesaj niteliğindedir. 89 ETKİNLİK SIRA KİMDE? Arkadaşlarınızla ikişer kişilik gruplar oluşturunuz. Grup üyelerine sıra numarası veriniz. Kureyş suresinin cümlelerini de numaralandırınız. Her üye, surenin kendi sıra numarasına ait cümlesini ezberlesin. Sonra sıra numaralarını değiştiriniz. Surenin tamamı ezberleninceye kadar aynı işlemi sürdünüz. OKUMA METNİ HZ. OSMAN’IN CÖMERTLİĞİ VE YUMUŞAK HUYLULUĞU Hz. Osman, İslam öncesinde Mekke’nin önemli tüccarlarından birisiydi. İslam’a davetin ilk aşamasında Müslüman oldu ve ilk on Müslüman arasında yer aldı. Hz. Peygamberin kızı Rukiyye ile evlendi. Bedir Savaşı esnasında eşi Rukiyye öldü. Hz. Peygamber daha sonra onu diğer kızı Ümmü Gülsüm ile evlendirdi. Hz. Osman, Tebük seferi hazırlıkları sırasında orduyu donatmak üzere başlatılan yardım kampanyasında en büyük yardımı yaptı. Bunun üzerine Hz. Peygamberin, “Bugünden sonra yapacakları Osman’a zarar vermez.” dediği rivayet edilmiştir. (Tirmizi, Menakıb, 19) Hz. Osman’ın en meşhur özelliği engin bir haya duygusuna sahip olmasıydı. Peygamberimiz onun hakkında, “Kendisinden meleklerin hayâ ettiği bir kimseden ben hayâ etmeyeyim mi?” (Müslim, “Fezailus Sahabe”, 26), “Her peygamberin cennette bir arkadaşı vardır. Benim cennetteki arkadaşım da Osman’dır.” (Tirmizi, Menakıb, 19) demiştir. Geceleri ibadetle, gündüzleri oruçla geçiren Hz. Osman, yumuşak huylu ve cömert bir tabiata sahipti. Kimseye kaba davranmaz, kimseyi incitmezdi. Zor durumda olanlara yardım eder, ihtiyaç sahiplerinin ihtiyacını giderirdi. Medine’ye hicretten sonra içme suyu sıkıntısı yaşandığı bir sırada 35.000 dirheme satın aldığı Rume kuyusunu vakfetmesi, Tebük seferi hazırlıklarında en büyük yardımı yapması, Hz. Ebu Bekir zamanındaki bir kıtlık sırasında 1000 deve yükü buğday, kuru üzüm ve zeytinyağı ile dönen kervan malının tamamını muhtaç durumdaki Müslümanlara dağıtması onun cömertlik ve hayır duygusunu açıkça göstermektedir. Etrafındaki yerleri satın alıp Kabe’yi genişleten Hz. Osman, Mescid-i Nebi’yi yeniden inşa ettirirken kendi malından 10.000 dirhem harcadı. Akrabalarına da kendi malından büyük miktarlarda yardım yaptığı bilinmektedir. İsmail Yiğit “Osman” TDV İslam Ansiklopedisi, C 33, s. 438 vd. (Düzenlenmifltir.) 4. ÜNİTENİN DİPNOTLARI 22. Nahl suresi, 91. ayet. 23. İsrâ suresi, 29. ayet. 24. İsrâ suresi, 26-27. ayetler. 25. Bakara suresi, 155. ayet. 26. İsrâ suresi, 23. ayet. 27. Nisâ suresi, 36. ayet. 28. Tâ-Hâ suresi, 99. ayet. 29. Kehf suresi, 13. ayet. 30. Mü’min suresi, 78. ayet. 31. Yûsuf suresi, 111. ayet. 32. Hûd suresi, 84-86. ayetler. 33. Kasas suresi, 44-45. ayetler. 34. Nûr suresi, 55. ayet. 35. Mü’min suresi, 21. ayet. 36. Sâd suresi, 44. ayet. 37. Enbiyâ suresi, 83. ayet. 38. Sâd suresi, 42-43. ayetler. 39. Müslim, Birr, 106. 40. Buhari, Hulk, 39. 1. Ra’d suresi, 28. ayet. 2. İlmihâl I, İman ve İbadetler, s. 15. 3. Bakara suresi, 3-5. ayetler. 4. İlmihâl I, İman ve İbadetler, s. 15. 5. Nisâ suresi, 136. ayet. 6. Buhari, Kitabul İman, 37. 7. Bakara suresi, 256. ayet. 8. Yunus suresi, 99. ayet. 9. Şuarâ suresi, 4. ayet. 10. Yunus suresi, 31. ayet. 11. Bakara suresi, 82. ayet. 12. Fâtiha suresi, 5. ayet. 13. İslam’da İbadet, s. 241. 14. Buhari, Ezan, s. 18. 15. Ahmed İbn Hanbel, Müsned, C III, s. 318. 16. İslam’da İbadet, s. 241. 17. Tin suresi, 4-5. ayetler. 18. Asr suresi, 1-3. ayetler. 19. Mâide suresi, 8. ayet. 20. Ahkaf suresi, 13. ayet. 21. Mutaffifîn suresi, 1-3. ayetler. 90 A) Aşağıdaki sorularda istenenleri noktalı satırlara yazınız. 1. Kur’an’da kıssaların yer almasının nedenleri nelerdir? a. ....................................................................................................... b. ....................................................................................................... c. ....................................................................................................... 2. Kur’an’da yer alan kıssalar kaç gruba ayrılır? a. .................................................................... b. .................................................................... c. .................................................................... B) Aşağıdaki ifadelerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına “Y” yazınız. 1. ( ) Kur’an’ın belli başlı üç konusu inanç, ibadet ve ahlaktır. 2. ( ) Allah’ın birliğinin vurgulanması Kur’an’daki kıssaların ortak noktalarından biridir. 3. ( ) Kur’an’daki inanç, ibadet ve ahlak konuları birbirinden bağımsız konulardır. 4. ( ) Kur’an’daki peygamber kıssalarında bizim için mesajlar vardır. 5. ( ) Kur’an’da sadece peygamberlerin hayatları anlatılır. C) Aşağıdaki sorularda doğru seçeneği bulup işaretleyiniz. 1. Allah’ın varlığını, birliğini ve Hz. Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğunu tasdik edip kabullenmeyi ifade eden kavram aşağıdakilerden hangisidir? A) İbadet B) Ahlak C) İman D) Kıssa 2. Sabır örneği olarak bilinen peygamber aşağıdakilerden hangisidir? A) Hz. Âdem B) Hz. Eyyüp C) Hz. İbrahim D) Hz. Musa 3. “Ey iman edenler! Allah’a, peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman ediniz. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse tam anlamıyla sapıtmıştır.” (Nisa suresi, 136.) ayeti aşağıdakilerden hangisi ile ilgilidir? A) İnanç B) Ahlak C) Hikâye D) Kıssa 4. “Rabb’imiz Allah’tır, deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara korku yoktur …” (Ahkaf suresi, 13.) ayeti, Kur’an’ın hangi ahlak ilkesi ile ilgilidir? A) Sabır B) Adalet C) Korku D) Doğruluk 5. A) B) C) D) D) Kur’an için aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır? Sadece ibadet esaslarından bahseder. Ahlaki öğütler içerir. İnançla ilgili bilgiler verir. Peygamber kıssaları içerir. Noktalı yerlere, verilen sözcüklerden uygun olanını yazarak cümleleri tamamlayınız. inanç zorlama peygamber ibadet ederiz ibadet 1. Kur’an, ……………. esasları konusunda bilgiler verir. 2. İnsan, verdiği nimetlere karşılık Allah’a ……………..etmelidir. 3. “Dinde …………..……. yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır…” (Bakara suresi, 256. ayet.) 4. “(Rabb’imiz!) Ancak sana ……………….. ve yalnız senden medet umarız.” (Fâtiha suresi, 5. ayet.) 91 ÖĞRENME ALANI: AHLAK 5.ÜNİTE İSLAM’IN SAKINILMASINI İSTEDİĞİ BAZI DAVRANIŞLAR Sultanahmet Camii-İstanbul ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM 1. Yalan, hile, gıybet ve iftiranın tanımlarını sözlükten bulup defterinize yazınız. 2. Kibirli olmanın niçin kötü bir davranış olduğunu büyüklerinizden sorarak öğreniniz. 3. Anne baba ve büyüklere karşı neden saygılı davranmamız gerektiğini düşünerek defterinize bununla ilgili bir kompozisyon yazınız. 4. Kötü davranışlarda bulunanlara karşı nasıl davranmamız gerektiğini düşününüz. Bu konudaki düşüncelerinizi defterinize yazınız. 5. Felak suresinin anlamını okuyunuz. Bu surenin ana fikrini bularak defterinize yazınız. 92 1. YALAN SÖYLEMEK VE HİLE YAPMAK ÖNCE DÜŞÜNELİM Hile yapmak niçin kötü bir davranıştır? Dinimiz insanlar arası ilişkileri bozan, insanı mutsuz, toplumu huzursuz eden kötü davranışlardan kaçınmamızı istemiştir. Yalan söylemek ve hile yapmak kötü davranışların en yaygınlarındandır. Yalan, insanı güvenilmez bir kişi hâline getirir. “Yalancının evi yanmış, kimse inanmamış.” sözü bunun için söylenmiştir. Peygamberimiz, “Müslüman diğer Müslümanların elinden ve dilinden güvende oldukları kimsedir.”1 buyurur. İnsanın güvenilir olabilmesi için her türlü hileden uzak durması gerekir. Peygamberimiz bununla ilgili olarak “Bir Müslüman’a ihanet eden, zarar veren yahut hile yapan kişi bizden değildir.” 2 buyurmuştur. ETKİNLİK TARTIŞIYORUZ Yalan söylemenin zararlarının neler olabileceğini tartışınız. Örneklerde verilenlerin dışında belirlediğiniz zararları aşağıdaki kavram haritasında boş bırakılan yerlere yazınız. İnsanlar arasındaki güveni sarsar. Sevgi ve saygıyı yok eder. YALAN Toplumdaki düzeni bozar. “Doğru sözlü ve her konuda kendine güvenilen bir ticaret adamı, ahirette peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraber olacaktır.” 3 buyuran Peygamberimiz, çarşıda dolaşırken satılmak için sergilenen bir tahıl yığınının önünde durup elini yığının içine daldırınca bir ıslaklık fark eder. Mal sahibine bu ıslaklığın nedenini sorar. Yağmurdan olabileceği cevabını alınca ıslak tarafı herkesin görebileceği şekilde üste koyması gerektiğini söyledikten sonra, “Bizi aldatan bizden değildir.” 4 buyurur. Yalan söylemek ve hile yapmak insanları güvenilmez hâle getirir. Bu sebeple şaka yapmak için bile yalan söylememek gerekir. Bu konuda Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Yazıklar olsun o kimseye ki insanları güldürmek için konuşur ve yalan söyler; yazık, yazıklar olsun ona!” 5 Peygamberimiz başka bir hadisinde de Müslümanları şu şekilde uyarmıştır: “Günahların en büyüğü; Allah’a ortak koşmak, anne babaya asi olmaktır...Özellikle yalan konuşmamaya, yalan yere şahitlik etmemeye dikkat ediniz.” 6 Hz. Ali de “Yalancıyla arkadaş olma! Çünkü yalancı ... sana uzağı yakın, yakını da uzak gösterir.” 7 demiştir. Yalan ve hile ile başarılı olmamız ve iyi bir sonuç elde etmemiz mümkün değildir. Atalarımız “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.” demekle yalanın ve hilenin mutlaka bir gün ortaya çıkacağını vurgulamışlardır. Bunun için aleyhimize de olsa her zaman doğru söylemeliyiz. ETKİNLİK SLOGAN ÜRETİYORUZ Aşağıda anlatılan olayın çağrıştırdığı düşünceyi bir slogan hâlinde belirtiniz. ÇİFTÇİ İLE FALCI Falcının biri bir köye varıp halkı çevresine toplamış ve para karşılığında onlara geleceği söylediğini bildirmiş. Bir sürü adam toplanmış yanına... Bir çiftçi de falcının köylerine geldiğini görünce merak edip falına baktırmak istemiş. Falcı bir sürü güzel şey anlatmış adama. Sonunda çiftçi şapkasını alıp yola koyulmak isteyince falcı: — Dur bakalım, dostum, paramı ödemedin benim. — Ne parası, diye köylü şaşkın şaşkın sormuş. Sen geçmişi biliyorsun, geleceği biliyorsun. Cebimde para olmadığını da bilmen lazım. Söylediklerin doğru çıkarsa paranı o zaman alırsın. Hadi eyvallah şimdilik...8 93 2. GIYBET VE İFTİRA ÖNCE DÜŞÜNELİM “Allah kuru iftiradan saklasın.” sözü hangi durumlar için kullanılır? Gıybet; bir kimsenin arkasından, onun duyduğunda hoşlanmayacağı sözler söyleme, çekiştirme, kötüleme, dedikodu yapma gibi anlamlara gelir. Bu sebeple gıybet, insanların ilişkilerini olumsuz etkileyen zararlı bir davranıştır. İftira ise bir insanı, işlemediği bir kötülüğü yapmış olmakla suçlamaktır. Gıybet ve iftira, insanlar arasındaki güveni sarsar. Birbirine güvenmeyen insanlar birlik oluşturamazlar. Bundan dolayı gıybet ve iftira bireyi mutsuz, toplumu huzursuz eder. Gıybet ve iftiranın her ikisinde de arkadan konuşma ve kötüleme vardır. Bu nedenle gıybet ve iftira anlam bakımından birbirine yakın kavramlardır ancak farklılıkları da vardır. Bu iki kavram arasındaki farkı Hz. Peygamberin aşağıdaki hadisinden öğreniniz. “Peygamberimiz bir gün arkadaşlarına, ‘Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz? Gıybet, birinizin bir başkasını hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır.’ dedi. Orada bulunan bir adam, ‘Benim söylediğim onda varsa bu da mı gıybettir?’ diye sordu. Peygamberimiz, ‘Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış olursun. Söylediğin onda yoksa iftira ettin demektir.’ yanıtını verdi.” 9 Gıybet etmek cahillik ve kıskançlıktan kaynaklanan kötü bir davranıştır. Bu nedenle dinimizce sakınılması istenen davranışlardandır. Bununla ilgili olarak Kur’an’da, “...Birbirinizin gıybetini yapmayın...” 10 buyrulur. İftira etmek, dinimizin haram saydığı bir davranıştır. Suçsuz insanlar, iftira ile toplum önünde kötü ve suçlu duruma düşerler; aile ve arkadaşlarına karşı zor durumda kalırlar. İftiraya uğrayanlar hiçbir kötülük yapmadıkları hâlde, yapmış gibi suçlanırlar ve zarar görürler. İftira, ailelerin yıkılmasına, arkadaşlık bağlarının kopmasına sebep olur. İftiraya uğrayan bir kimsenin suçsuzluğu zamanla anlaşılıp gerçek ortaya çıkınca maddi zararları belki giderilebilir. Ancak, insanın onuruna verilen zararın giderilmesi çok güçtür. Bu nedenle İslam dini iftirayı günah saymıştır. İftira edenlerin büyük bir günah işlediklerini Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şu şekilde bildirmiştir: “Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.” 12 ETKİNLİK ŞEMA OLUŞTURUYORUZ Gıybet ve iftiranın zararlarını tartışınız. Verilen örneğin dışında belirlediğiniz zararları aşağıdaki şemada boş bırakılan yerlere yazınız. Arkadaşlık bağlarının kopmasına yol açar. GIYBET VE İFTİRA 94 3. HIRSIZLIK ÖNCE DÜŞÜNELİM Bir eşyanız sizden habersiz alındığında neler hissedersiniz? Dinimizde, insanın canı gibi sahip olduğu malı da kutsaldır. Bir insanı öldürmek nasıl günah ise onun malını haksız yere elinden almak da aynı şekilde günahtır. Hırsızlık, bir malı sahibinin bilgisi dışında gizlice almak demektir. Hırsızlık, her şeyden önce haksız bir kazançtır. Dinimiz, kazancın helal yollardan sağlanmasına önem verir ve haksız kazanç elde etmeyi yasaklar. Bununla ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de, “Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hâli müstesna, mallarınızı, batıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin...”13 buyrulur. Hırsızlığın pek çok çeşidi vardır. Bunların hepsi kötüdür ve hepsinden kaçınılması gerekir. Bir kişinin malını ya da parasını ondan habersiz, gizlice almak nasıl hırsızlık ise kamuya ait bir malı izinsiz kullanmak da hırsızlıktır. Hz. Muhammed, hırsızlık yapan kimselerin durumlarının öteki dünyada kötü olacağını açıklamış, hırsızlık yapan için “O bizden değildir, cehennemdeki yerine hazırlansın.” 14 buyurmuştur. İnsanı hırsızlık yapmaya iten nedenlerin başında tembellik, sorumsuzluk, helal kazancın önemini bilmemek gelir. Hırsızlık yapan kimse, kendisine duyulan saygı ve güveni kaybeder. Hırsızlık, kavga ve geçimsizliğe neden olduğundan toplumda huzursuzluğa yol açar. Hırsızlığın yaygın olduğu bir toplumda insanlar birbirlerinden kuşku duyar hâle gelirler. ETKİNLİK ŞEMA OLUŞTURUYORUZ Hırsızlığın zararlarını tartışınız. Örnekte verilenlerin dışında belirlediğiniz zararları aşağıdaki kavram haritasında boş bırakılan yerlere yazınız. İnsanlar arasındaki dostluğu bozar. HIRSIZLIK Toplumsal düzeni bozar. 95 İnsanı küçük düşürür. 4. HASET ETMEK ÖNCE DÜŞÜNELİM Kıskançlık neden zararlı bir duygudur? Haset etmek, başkalarını kıskanmak demektir. Başkalarının sahip olduklarından (mal, sevimlilik, mevki vb.) huzursuz olup o kimselerin sahip oldukları nimetleri kaybetmesini istemektir. Hem kişiye hem de topluma zararı olan bir davranıştır. Bu nedenle dinimizce hoş görülmeyen, sakınılması istenen davranışlar arasında yer alır. Kur’an-ı Kerim’de, “Allah’ın sizi, birbirinizden üstün kıldığı şeyleri (başkasında olup da sizde olmayanı) hasretle arzu etmeyin...”15 buyrulur. Genelde kıskançlığın nedenleri; büyüklenme, düşmanlık, büyük ve yüce olma isteği, önde olma tutkusu ve açgözlülüktür. Bilgisizlik ve hırs da hasedin nedenlerindendir. Kıskançlık da denilen haset etmek bireye ve topluma zarar verir; bireyi mutsuz eder, toplumda güvensizlik ve düşmanlık doğurur. Peygamberimiz kıskançlık ve benzeri kötü davranışların sebep olduğu düşmanlık konusunda şu uyarıda bulunmuştur: “Birbirinize hiddetlenmeyin, birbirinizi kıskanmayın. Birbirinize arka çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları, kardeş olun.”16 Peygamberimiz bir başka uyarısında da kıskançlığı ateşe benzetmiştir: “Kıskançlıktan kaçınınız; çünkü ateşin odunları yakıp bitirdiği gibi kıskançlık da güzel amelleri yer, bitirir.”17 Kıskançlıktan kurtulmanın çaresi, kendimizi olduğu gibi kabul edip sahip olduğumuz yetenek ve olanakları en iyi şekilde geliştirmektir. Sağlam bir iradeye ve öz güvene sahip olmak kıskançlığı önler. Fotoğraf 5.1: Kardeşler birbirini sevmeli, kıskanmamalı. ETKİNLİK HASETİN ZARARLARI Verilen örnekten hareketle haset etmenin zararlarını aşağıdaki noktalı yerlere listeleyiniz. • Haset etmek kişiyi mutsuz eder. • ......................................................................................................................................... • ......................................................................................................................................... • ......................................................................................................................................... • ......................................................................................................................................... 96 5. ALAY ETMEK ÖNCE DÜŞÜNELİM “Alay etmek” kavramı hakkında neler biliyorsunuz? Alay etmek, bir kimsenin kusurlu ve eksik yönlerini küçümseyerek eğlence konusu yapmaktır. Her insanın eksikleri ve kusurları olabilir. Başkalarının eksiklerini, kusurlarını alay konusu yapmak kötü bir davranıştır. Çünkü alay etmek, kişinin insanlık onurunu zedeler. Toplumdaki samimiyeti ve güveni sarsar. İnsanlar arasındaki sevgiye zarar verir. Dinimiz alay etmekten kaçınmamızı ister. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: “Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın...” 18 İnsan, sevgi ve saygıya layık olan onurlu bir varlıktır. Bütün insanlar Allah tarafından yaratılmıştır. Bu sebeple insanları küçük görüp alay etmek büyük bir günahtır. Allah katında insanların en üstünü, mal ve görünüş bakımından üstün olan kimse değil; Allah’a inanan, insanları seven ve tüm canlılara yararlı olandır. Allah, insanların görünüşlerine ve mallarına değil, kalplerine ve eylemlerine bakar. Bu nedenle kimseyle alay etmemeliyiz. ETKİNLİK METİN YAZIYORUZ Alay etmenin bireyler arasında ne gibi olumsuzluklara neden olacağını açıklayan kısa bir metin yazınız. 6. BÜYÜKLENMEK (KİBİR) ÖNCE DÜŞÜNELİM Büyüklenmek insan ilişkilerini nasıl etkiler? Büyüklenmek (kibir); hüner, onur, servet ve başarısından dolayı kişinin kendisini başkalarından üstün görmesidir. Büyüklenmede başkalarını küçümseme ve hor görme vardır. Bu nedenle büyüklenme, insanlar arasında sevgi ve saygı bağlarının kurulmasına engel olur. Dinimiz, büyüklenmekten kaçınmamızı ister. Kur’an-ı Kerim’de bu konudaki bir ayetin anlamı şöyledir: “Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez.” 19 Peygamberimiz, “Kimse kimseye eziyet etmesin, kimse kimseye karşı böbürlenmesin.” 20 buyurarak büyüklenmekten kaçınmamızı, alçak gönüllü olmamızı istemiştir. Hz. Ömer de “Kişi, Allah için alçak gönüllü davranırsa Allah onun şan ve şerefini yüceltir.” 21 demiştir. ETKİNLİK DEĞERLENDİRİYORUZ Aşağıda Peygamberimizle ilgili üç olay verilmiştir. Bunları okuyarak dinimizin büyüklenmeye karşı tutumunu arkadaşlarınızla değerlendiriniz. EV İŞLERİNDE Hz. Muhammed (s.a.v.)’in vefatından sonra eşi ve bütün inananların annesi Hz. Ayşe’ye sorarlar: — Allah’ın elçisinin evdeki hâli nasıldı? Hz. Ayşe cevaplar: — O kendi işini kendi görmekten hoşlanırdı. Arkadaşları bütün işlerini yapmaya hazır olmalarına rağmen bunu istemezdi. Evdeyken elbiselerini yamar, evi süpürür, keçileri sağar, develeri bağlar ve yemlerini verirdi. Ayrıca, ayakkabılarını ve delik su kırbalarını tamir eder, hizmetçilere de yardım ederek onlarla birlikte hamur yoğururdu. Çarşıdan yiyeceğini kendi taşır, birisi; “Ey Allah’ın Elçisi! İzin ver ben taşıyayım.” dediğinde, “Her mümin taşıyabiliyorsa kendi yükünü kendi taşısın.” derdi. 97 BÜYÜK ALLAH’TIR Yabancı bir heyet Peygamberimizin ziyaretine gelir. Söze iltifat ederek girmek isterler ve: — Sen bizim büyüğümüzsün, derler. O cevap verir: — Büyük Allah’tır. Heyettekiler: — Öyleyse sen bizim en üstünümüz ve en güçlümüzsün. Bunu da hoş görmez: — Çok ileri gitmeyin. Şeytan inanmadığınız şeyleri size söyletmekle sizi doğruluktan ayırmasın, buyurur. ARKADAŞ SAKİN OL Yeni Müslüman olan ve Peygamberimizi ilk kez gören bir göçebe Arap heyecanından, onun karşısında titremektedir. Hz. Muhammed (s.a.v.): — Arkadaş, sakin ol. Ben kral değilim. Kureyş kabilesinden, kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum, der. Said Alpsoy Bir İnsan Olarak Hz. Muhammed, s. 10-24. (Düzenlenmiştir.) İnsan, kibirli olmaktan kurtulmak için bütün canlıların Allah tarafından yaratıldığını düşünmelidir. Yunus Emre gibi, yaratılanı yaratandan ötürü hoş görmelidir. İnsanların bilgileri, meslekleri ve maddi durumları birbirinden farklı olabilir. Ancak hepsinin ortak özelliği insan olmalarıdır. İnsanlar tek atadan türemişlerdir. Birbirlerine üstünlükleri yoktur. Bundan dolayı insanın kendisini başkalarından üstün görmesi güzel ahlaka aykırı bir davranıştır. Bu sebeple Hacı Bektaş Veli, “Kibrin kaynağı şeytan, alçak gönüllülüğün ise Rahman’dır.” 22 demiştir. ETKİNLİK YORUMLUYORUZ Akrostişi okuyup büyüklenmenin zararları açısından yorumlayınız. Kalbini kırma kimsenin, İnsanlara hor bakma. Büyüklenmek şeytan işi, İyilikten ayrılma. Rahatlasa da nefsin, Lakin anlamaz kibrin, Eğer düşersen bir gün, Ne oldu bana, der, Mevla’dan yardım beklersin. Eğer istersen affedilmek, Merhametli Rabb’ine dua et. (Bu kitap için yazılmıştır.) 98 7. KÖTÜ ZANDA BULUNMAK ETKİNLİK Kesin olarak bilinmeyen bir konuda olumsuz yorum yapmanın sakıncaları neler olabilir? İslam dininin sakınılmasını istediği davranışlardan biri de kötü zanda bulunmaktadır. Zan; sanma, sanı, bir konu ya da kişi hakkında yapılan tahmin anlamına gelir. Kötü zanda bulunmak da bir kimse hakkında varsayım ya da duyumlara dayanarak olumsuz düşünmek, bilgi ve belge olmadan bir kimsenin kötü bir iş yaptığını sanmaktır. Kötü zanla hareket etmek İslam dininin hoş görmediği, Allah’ın yasakladığı bir davranıştır. Kur’an-ı Kerim’de insanların bir konuda hüküm verebilmeleri için kesin bilgiye dayanmaları istenir. Bununla ilgili olarak şöyle buyrulur: “Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.” 23 Zanda bulunmak insanlar hakkında yanlış hüküm vermeye yol açar. Bu sebeple kötü zanda bulunmak dinimizde günah sayılmıştır. Kur’an-ı Kerim’de bununla ilgili olarak “Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır…” 24 buyrulmaktadır. Peygamberimiz zan konusunda şu uyarıda bulunmuştur: “Zandan çok sakınınız... Ayıp araştırmayınız, kusur gözetmeyiniz, haset etmeyiniz, birbirinize sırt çevirmeyiniz; ey Allah’ın kulları, kardeş olunuz.” 25 Dinimiz bilgi sahibi olmadan insanlar hakkında hüküm verilmesini yasaklamıştır. Çünkü bilgi olmaksızın hüküm vermek, kötü zanda bulunmaktır. ETKİNLİK YORUMLUYORUZ Aşağıda kötü zanda bulunmanın zararlarına ilişkin bir haber yer almaktadır. Haberi okuyup arkadaşlarınızla yorumlayınız. 15 Yıldan Sonra Gerçek Anlaşıldı 15 yıl önce komşusunun verdiği ifade ile gasp suçundan 17 yıl hapse mahkûm olan A.T.nin suçsuz olduğu anlaşıldı. Esas suçlular sorgulamaları sırasında 15 yıl önce olan olayı anlatınca gerçek anlaşıldı. Hapse atılmasına neden olan komşusu gerçeğin ortaya çıkmasından sonra, “Ben onun yapabileceğini düşünmüş ve onun için o şekilde ifade vermiştim. Yoksa bu konuda kesin bir bilgim yoktu.” dedi… Gazete haberi (5) Kötü zannın zararlarını öğrenmek için aşağıdaki şemayı inceleyiniz. Hoşgörüyü azaltır. Huzursuzluğa yol açar. Güvensizliğe neden olur. Kötü Zan İnsanların üzülmesine neden olur. Arkadaşlıkları bozar. Saygıyı ortadan kaldırır. 99 ETKİNLİK TARTIŞIYORUZ Aşağıdaki akrostiş örneğini okuyarak kötü zanda bulunmanın insanları nasıl etkileyeceğini tartışınız. Kötü zandan kaçınmak için neler yapılabileceğini defterinize listeleyiniz. Kim ki kötü düşünür başkaları hakkında, Öyle kişiler utanır gerçekler karşısında. Tahmine dayanarak konuştukları için Üzülürler doğrular ortaya çıktığında. Zarar verir dostluklara zannın kötüsü, Arkadaşlıkları azalır biter saygısı, Nasıl kalır onların birbirine sevgisi. (Bu kitap için yazılmıştır.) 8. BAŞKALARININ KUSURLARINI ARAŞTIRMAK ÖNCE DÜŞÜNELİM Özel yaşam ne demektir? Her insanın özel bir yaşamı, sırları, eksiklikleri, kusurları vardır. Bunların başkaları tarafından araştırılması ve öğrenilmek istenmesi, insanın özel yaşamına saldırı anlamına gelebilir. İslam dini de başkalarının kusurlarının araştırılmasını, “Ey iman edenler!.. Birbirinizin kusurlarını araştırmayın...” 26 ayetiyle yasaklamıştır. İnsana yakışan davranış, başkalarının kusurlarını araştırmak yerine kendi eksiklerini gidermeye çalışmaktır. Peygamber Efendimiz bizi uyararak şöyle buyurmuştur: “Müslümanların eksiklerini ve ayıplarını araştırmayın, her kim Müslümanların eksiklerini ve ayıplarını araştırırsa Yüce Allah da onun ayıbını ortaya çıkarır ...” 27 Başkalarının günahlarını ve kusurlarını araştıran kimse işlenen günahlara da ortak olur. Bu sebeple insan, kendi kusur ve eksikliklerini görmeye çalışmalı, başkalarının kusur ve ayıplarını araştırmakla zaman geçirmemelidir. Çünkü kusursuz ve hatasız insan yoktur.28 Hz. Muhammed insanların kusurlarını araştırmak yerine onları örtmeyi öğütlemiştir. O şöyle buyurur: “Müslümanların kusurlarını örten kimsenin Allah da dünya ve ahirette ayıplarını örter.” 29 ETKİNLİK YAZI YAZIYORUZ Kusur aramanın kötü bir davranış olduğuna ilişkin kısa bir metin yazınız. 100 9. ANNE BABA VE BÜYÜKLERE SAYGISIZLIK ÖNCE DÜŞÜNELİM Anne baba ve büyüklerimize saygımızı nasıl gösterebiliriz? Anne ve babamız, bizim en yakınlarımızdır. Onların, üzerimizde pek çok hakkı vardır. Onlar, bizleri büyütmek ve yetiştirmek için emek verir, fedakârlıklarda bulunurlar. En küçük bir rahatsızlığımızda uykuları kaçar. Bizi mutlu etmek için çaba harcarlar. Üzüntümüze ve sevincimize ortak olurlar. Bu nedenle onlara saygı göstermemiz gerekir. Anne baba ve büyüklerine saygı gösterenler kendi çocuklarına da iyi örnek olurlar. Böylece çocuklarının da aynı davranışları göstermelerini sağlarlar. Dinimiz anne baba ve büyüklere saygısızlık etmekten kaçınmamızı istemiştir. Kur’an-ı Kerim’de bu konuyla ilgili birçok ayet vardır. Yüce Allah İsrâ suresinde şöyle buyurmaktadır: “Rabb’in, sadece kendisine kulluk etmenizi, anne ve babanıza da iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa kendilerine ‘Öf!’ bile deme; onları azarlama, ikisine de güzel söz söyle. Onları esirgeyerek alçak gönüllülükle üzerlerine kanat ger ve ‘Rabb’im, küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse şimdi sen de onlara öyle rahmet et!’ diyerek dua et.” 30 İslam, anne ve babanın yanı sıra aile büyüklerine, yaşlılara, toplumun ileri gelenlerine de saygılı olmamızı öğütler. Hz. Muhammed (s.a.v.) büyüklere saygılı, küçüklere şefkatli olmamız gerektiğini belirtmiştir. Büyüklere saygı göstermeyenler, bir gün kendilerinin de yaşlanacaklarını unutmamalıdırlar.31 Bu durumu vurgulamak için büyük İslam bilgini Cafer-i Sadık, “Babalarınıza iyilik edin ki çocuklarınız da size iyilik etsinler.” 32 demiştir. Fotoğraf 5.2: Anne baba ve büyüklere her zaman saygılı olmalıyız. ETKİNLİK PANO HAZIRLIYORUZ Ana baba hakkı ve büyüklere saygı göstermekle ilgili bildiğiniz atasözlerinden bir pano hazırlayınız. 101 10. KÖTÜ DAVRANIŞLAR KARŞISINDA DUYARSIZ KALMAYALIM ÖNCE DÜŞÜNELİM Kötü bir davranış gördüğünüzde neler hissedersiniz? Çevremizde kötü davranışlarla mücadele eden birçok kişi ve kurum vardır. Peki bu kişi ve kurumlar niçin kötü davranışlarla mücadele etmektedirler? Bununla ilgili aşağıdaki gazete haberini okuyunuz. Temiz Bir Toplum Kampanyası Ankara’daki bir ilköğretim okulunda yapılan bir projenin parçası olarak “Temiz Bir Toplum Kampanyası” başlatıldı. Bu kampanya ile öğrencilere; kötü davranışların neler olduğu, bunlardan nasıl korunulabileceği konularında bilgi verildi. Kötü davranışlar karşısında öğrencilerin neler yapabilecekleri anlatıldı. Kampanyaya katılan uzmanlardan A.Ş. öğrencilere verdiği konferansta şunları söyledi: “Kendimizi her türlü kötü davranıştan korumalıyız. Bunun yanında, kötü davranışlarda bulunanları da uyarmayı bir görev bilmeliyiz. ‘Bana değmeyen yılan bin yaşasın.’ gibi bir anlayış içinde olmamalıyız. Çünkü eğer kötü davranışlar konusunda duyarsız kalırsak bunlar yaygınlaşır ve toplumun huzur ve güveni sarsılır… Bazen kötü davranışlar sergileyenleri engellemeye gücümüz yetmeyebilir. O zaman güvenlik güçlerine haber vermeliyiz. Eğer arkadaşlarımız arasında olumsuz davranışlarda bulunanlar olursa bunları güzel bir dille uyarmalıyız. Neme lazımcılık hem bize hem de sevdiklerimize zarar verir…” (Düzenlenmiştir.) Gazete haberi (6) İslam dini kötü davranışlar karşısında duyarsız kalmamamızı öğütler. Kur’an-ı Kerim’de, iyilik konusunda yardımlaşmamız, kötülüklerden hem sakınmamız hem de başkalarını sakındırmamız gerekliği şu şekilde ifade edilir: “...İyilik ve (Allah’ın yasaklarından) sakınma üzerine yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın...” 33 “Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar...” 34 Peygamberimiz de kötü davranışlar karşısında duyarsız kalınmaması gerektiğini vurgulamıştır. Herhangi bir kötülük karşısında yapılması gerekenler konusunda şu tavsiyelerde bulunmuştur: “İçinizden her kim, kötü bir davranış veya hoş olmayan bir şey görürse onu eliyle değiştirsin. Bunu eliyle değiştirmeye gücü yoksa diliyle değiştirsin. Buna da gücü yetmiyorsa gönlünde o şeye veya harekete tepkisini canlı tutsun...” 35 Kötülüklere karşı duyarsız kalmamak, aynı zamanda iyi bir vatandaş olmanın da gereğidir. Çünkü hepimiz, aynı gemide seyahat eden insanlar gibi aynı vatanda yaşıyoruz. Gemiye verilecek en küçük bir zararın gemideki bütün insanları etkilemesi gibi vatanımız üzerinde yapılan bir kötülük de bütün vatandaşları etkiler. 102 ETKİNLİK BEYİN FIRTINASI YAPIYORUZ Kötülüklere karşı duyarsızlık, toplum içinde herkesin zarar görmesine sebep olabilir. Küçük gibi görünen bir zararın büyük felaketlere nasıl dönüştüğüne ilişkin aşağıdaki hikâyeyi okuyunuz. Kötü davranışlar konusunda neler yapılabileceği hakkında arkadaşlarınızla beyin fırtınası yapınız. Ulaştığınız sonuçları maddeler hâlinde yazınız. Vaktiyle kocaman bir gemide küçük bir cıvata vardı. İki çelik levhayı birbirine bağlayan küçük cıvatalardan biri, gemi Hint Okyanusu’nda yol alırken gevşemeye başladı. Düşmekten korktu; öteki cıvatalar, “Sen düşersen biz de düşeriz.” diye seslendiler. Teknedeki çivilerin sesi duyuldu bu kez: “Biz de çok sıkıştık, biraz gevşeyelim.” dediler. Demir kaburgalar yalvardı: “N’olur gevşemeyin, tutmazsanız mahvoluruz biz!” Küçük cıvatanın gevşeme isteği hızla yayıldı her tarafa. Gemi titremeye başladı. Kaburgalar, çelik levhalar, cıvatalar, küçük çiviler el ele verip küçük cıvataya bir sözcü yolladılar. Gevşememesini istediler. Yoksa gemi parçalanır, hiçbiri vatanına kavuşamazdı. Küçük cıvata böylesine önem verilmesinden çok hoşlandı, yerinde duracağını bildirdi sözcüye.36 Resim 5.1: Fırtına (Manzara, Ressam : Bilal Geniş ) 1. ......................................................................................................................................... ..................................................................................................................................................... 2. ......................................................................................................................................... ..................................................................................................................................................... 3. ......................................................................................................................................... ..................................................................................................................................................... 4. ......................................................................................................................................... ..................................................................................................................................................... 5. ......................................................................................................................................... ..................................................................................................................................................... 103 11. FELAK SURESİ VE ANLAMI ÖNCE DÜŞÜNELİM Felak suresi hakkında neler biliyorsunuz? Felak suresi, adını birinci ayette geçen felak kelimesinden alır. Nâs suresiyle birlikte Muavvizeteyn olarak da adlandırılır. Muavvizeteyn, “iki koruyucu” anlamına gelir. Fotoğraf 5.3: Kur’an-ı Kerim’de Felak suresinin bulunduğu sayfadan bir görünüm FELAK SURESİ OKUNUŞU ANLAMI Bismillâhirrahmânirrahîm. Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. 1) Kul eûzü birabbil felak. De ki: Sabahın Rabb’ine sığınırım. 2) Min şerri mâ halak. Yarattığı şeylerin şerrinden. 3) Ve min şerri ğâsikın izâ vekab. Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden. 4) Ve min şerrin neffâsâti fil ukad. Düğümlere üfürüp büyü yapan üfürükçülerin şerrinden. 5) Ve min şerri hâsidin izâ hased. Ve kıskandığı vakit kıskanç kişinin şerrinden. 104 ETKİNLİK 1. SIRA KİMDE? Beşer kişilik gruplar oluşturunuz. Grubunuzun her üyesine 1’den 5’e kadar bir numara veriniz. Grup üyeleri tablodaki Felak suresinde kendi numaralarının bulunduğu ayeti okuyup anlamını söylesinler. Surenin tamamını ezberleyinceye kadar bunu tekrarlayınız. 2. BELİRLİYORUZ Felak suresinde hangi kötülüklerden Allah’a sığınılması istenmektedir? OKUMA METNİ HZ. ALİ’NİN HZ. HASAN’A ÖĞÜDÜ Oğulcuğum! Benden, yaptığın zaman sana zarar vermeyecek dört şeyi öğren: Zenginliğin en üstünü akıldır. Yoksulluğun en büyüğü ahmaklıktır. Korkulacak şeylerin en kötüsü kendini beğenmektir. Asaletin en yücesi güzel ahlaktır. Oğulcuğum! Ahmakla arkadaş olma! Çünkü sana fayda yerine zarar verir. Cimriyle arkadaş olma! Çünkü muhtaç olduğun zaman sana yardım etmez. Kötü insanla arkadaş olma! Çünkü pek az bir şey için seni yalnız bırakır. Yalancıyla arkadaş olma! Çünkü yalancı serap gibidir; sana uzağı yakın, yakını da uzak gösterir.* Resim 5.2: Kötülüklerden korunmak için büyüklerimizin öğüdünü tutmalıyız. * Nehclü’l-Belâga, hzl.: Abdülbaki Gölpınarlı, s. 412. İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Öğretim Programı ve Kılavuzu, s. 80. 105 5. ÜNİTENİN DİPNOTLARI 1. Zebidi, Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi, Kitabu’l - İman, Bab: 14, H.Nu.: 41. 2. Müslim, 1.K. İman, Bab: 43, H. Nu.: 101-102. 3. Tirmizi, 12. Kitabu’l-Buyu’, Bab: 4, H.Nu.: 1209. 4. Müslim, İman, 164. 5. Tirmizi, 37. Kitabu’z- Zühd, Bab: 10, H.Nu.: 2315. 6. Müslim, 1. Kitabu’l- İman, H.Nu.: 87. 7. Nehcü’l-Belâğa, s. 412. 8. Rıza Akdemir, Çocuk Hikâyeleri, s. 75. 9. Müslim, Birr, 70. 10. Hucurât suresi, 12. ayet. 11. İsmail Karagöz, Kur’an’dan Öğütler, s. 325-326. 12. Ahzâb suresi, 58. ayet. 13. Nisâ suresi, 29. ayet. 14. İbn Mace, Ahkam, 6. 15. Nisâ suresi, 32. ayet. 16. Buhari, Edebu’l Mufred, C I, s.491, H.Nu.: 398. 17. Câmiü’s-sagîr, 3817, 1/518. 18. Hucurât suresi, 11. ayet. 19. Lokmân suresi, 18. ayet. 20. Ebu Davud, Edeb, 48. 21. İbrahim Sarıçam, Hz. Ömer, s.202. 22. Ali Kazan, “Hacı Bektaş-ı Veli Öğretisi ve XIII. Yüzyıl Anadolu İslam’ı Üzerindeki Etkileri”, s.19. 23. İsrâ suresi, 36. ayet. 24. Hucurât suresi, 12. ayet. 25. Buhari, Edeb, 59. 26. Hucurât suresi, 12. ayet. 27. Tirmizi, Birr, 83. 28. http://www.diyanet.gov.tr/turkish/hutbe.asp?h_id=189’dan uyarlanmıştır. 29. Tirmizi, Birr, 59. 30. İsrâ suresi, 23-24. ayetler. 31. Şükrü Özbuğday, “Anne, Baba ve Büyüklere Saygı Göstermek”, Diyanet dergisi, s. 24. 32. Mehmet Atakan, Cafer-i Sadık, s.125 33. Mâide suresi, 2. ayet. 34. Tevbe suresi, 71. ayet. 35. Müslim, İman, 78. 36. Fr. W. Foester, İyi İnsan İyi Vatandaş, çev.: M. Hekimoğlu, s.60. 106 A) Aşağıdaki soruların cevaplarını altlarındaki noktalı yerlere yazınız. 1. Yalan ve hile neden kötü davranışlardandır? ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... 2. Gıybet ve iftira arasında ne fark vardır? ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... 3. Kötü davranışlar karşısında duyarsız kalmanın zararları nelerdir? ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... 4. Alay etmek niçin kötü bir davranıştır? ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... B) Aşağıdaki sorularda doğru seçeneği bulup işaretleyiniz. 1. Aşağıdakilerden hangisi dinimizin sakınmamızı istediği davranışlardandır? A) Küçüklere karşı hoşgörülü olmak B) Dişlerimizi her sabah fırçalamak C) Arkadaşlarımızın eşyalarını izinsiz almak D) Babamıza yardım etmek 2. Aşağıdakilerden hangisi gıybetin sonuçlarından birisi değildir? A) İnsanlar arasındaki sevgiyi azaltmak B) İnsanın güvenilirliğini yitirmesine neden olmak C) Kul hakkı yenmesine neden olmak D) Kişiye hak ettiği değeri vermek 107 Osman, cuma günü okula gitmek için evden çıkmış fakat okula gitmemiş; arkadaşlarıyla birlikte parkta oyun oynamıştır. Oynarken de en güçlünün kendisi olduğunu söylemiş ve arkadaşlarını dövmüştür. Bu arada cebi de yırtılmıştır. Eve döndüğünde annesine, okula gittiğini ama arkadaşlarından Ahmet’in, cebini bilerek yırttığını söylemiştir. 3 ve 4. soruları metne göre cevaplandırınız. 3. Osman’ın Ahmet’e karşı yaptığı kötü davranış aşağıdakilerden hangisidir? A) Kötü zan B) Gıybet C) Hile D) İftira 4. Aşağıdakilerden hangisi Osman’ın yaptığı kötü davranışlardan birisi değildir? A) Hırsızlık C) D) C) Yalan D) Kibir Aşağıdaki ifadelerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına “Y” yazınız. 1. ( ) Kıskançlık çok kere çekişme ve kavgalara yol açar, insanlar arasında kin ve düşmanlığa sebep olur. 2. ( ) Kıskançlık, kin duyma, nefret etme, düşmanlık besleme gibi duygular kötü zannın sebeplerindendir. 3. ( ) Dinimiz, insanlara alçak gönüllü olmayı emreder, kibir ve gururdan uzak durmayı yasaklar. 4. ( ) Dinimiz aile sırlarını açıklayıcı davranışları öğütler. Aşağıdaki ayetlerde noktalı yerlere, verilen kelimelerden uygun olanları getiriniz. gıybetini E) B) İftira yeryüzünde böbürlenerek yalan alaya iftira 1. Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde ............................................ yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez. (Lokman suresi, 18. ayet) 2. Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu ..................... almasın... (Hucurât suresi,11. ayet.) 3. Birbirinizin ...............................yapmayın...” (Hucurât suresi, 12. ayet.) 4. ............ sözden sakının. ( Hac suresi, 30. ayet.) Noktalı yerleri tamamlayarak Felak suresinin okunuşunu oluşturunuz. Bismillâhirrahmânirrahîm Kul …………… birabbil ………….. Min…………………… mâ …………………….. Ve min …………. ğâsikın izâ…………….. Ve min ………….. neffâsâti fil ………. Ve ……… şerri …………….. izâ hased. 108 ÖĞRENME ALANI: DİN VE KÜLTÜR 6.ÜNİTE İSLAMİYET VE TÜRKLER Semerkant, Uluğbey Medresesi ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM 1. Türklerin ne zaman ve nasıl Müslüman olduklarını araştırıp defterinize yazınız. 2. “Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.” (Mevlânâ) sözünden anladıklarınızı defterinize yazınız. 3. Hacı Bektaş Veli’nin “Bir olalım, iri olalım, diri olalım.” sözünün anlamını büyüklerinizden yardım alarak açıklayınız. 4. “Ehlibeyt” kavramının anlamını sözlük ve ansiklopedilerden araştırarak defterinize yazınız. 5. Türklerin İslami ilimlere ne gibi katkıları olduğunu araştırınız. 109 1. TÜRKLERİN MÜSLÜMAN OLUŞU ÖNCE DÜŞÜNELİM Türklerin Müslüman olmadan önceki inançları hakkında neler biliyorsunuz? İslam dini, Peygamberimizin sağlığında, Arap Yarımadası’nda yaşayan insanların çoğunluğu tarafından kabul edilmişti. Türklerle Müslüman Araplar arasında ilk ilişkiler, ikinci halife Hz. Ömer zamanında gerçekleşmiştir. Hz. Ömer zamanında sınır komşuluğu ile başlayan Türk- Arap ilişkileri, Emeviler zamanında yürütülen baskıcı politikalar nedeniyle çatışmaya dönüşmüştür. Ancak daha sonra Abbasilerin uyguladıkları ılımlı politika ile Türkler İslam’a ilgili duymaya başlamışlardır. 751 yılında gerçekleşen Talas Savaşı’nda Türklerle Müslümanların Çinlilere karşı birlikte hareket etmeleri ile ilişkiler daha da ilerlemiştir. Bundan sonra Türkler İslam’ı daha yakından tanımışlar ve kitleler hâlinde İslam’ı kabul etmeye başlamışlardır. Toplu hâlde Müslüman olan ilk Türkler Karahanlılardır. Karahanlı Hükümdarı Satuk Buğra Han Müslümanlığı kabul edince halk da İslam dinini kolayca benimsemiştir. Türklerin İslam’ı kabul etmeleri zorla olmamıştır. Aksine Türkler bu yeni dine seve seve girmişlerdir. Bunun en önemli nedeni, Gök Tanrı inancı ile İslam’daki benzerliklerdir.1 Türklerin Müslüman olmadan önceki inanç ve uygulamalarıyla Müslümanlık arasındaki benzerlikler şöyle sıralanabilir: İSLAMİYET VE GÖK TANRI İNANCINDAKİ BENZER YÖNLER • TEK TANRI İNANCI • ÖLÜMDEN SONRAKİ HAYATA İNANMA (AHİRET İNANCI) • KURBAN KESME • TEMEL AHLAKİ DEĞERLER • CENNET- CEHENNEM İNANCI • TEMİZLİK ANLAYIŞI Gök Tanrı inancı ile İslamiyet arasındaki benzerlikler, Türklerin İslamiyeti benimsemelerini kolaylaştırdı. Ayrıca İslam dininin insan doğasına, Türklerin örf ve âdetlerine uygunluğu Türklerin topluca Müslüman olmalarını hızlandırmıştır. Büyük önder Atatürk de İslam dininin bu yönüne konuşmalarında sık sık dikkat çekmiştir. Atatürk, 31 Ocak 1923’te İzmir’deki eski gümrük binasında yapılan bir toplantıda şunları söylemiştir: “Bizim dinimiz en makul ve en tabii bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur.” 2 Atatürk, İslam dininin mükemmel bir din olduğunu belirtmiş ve onun özüne uygun olarak uygulanmasını istemiştir. Atatürk’ün 7 Şubat 1923 tarihinde Balıkesir Paşa Camisi’nde söylediği hutbenin başlangıcı şöyledir: “Ey millet! Allah birdir, şanı büyüktür. Allah’ın esenliği, sevgisi ve iyiliği üzerinize olsun. Peygamber Efendimiz Hazretleri, Cenabıhak tarafından insanlara dinî gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Temel kanunu, hepimizce bilinmektedir ki yüce Kur’an’daki manası açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa ve gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor. Eğer akla, mantığa ve gerçeğe uymamış olsaydı bununla diğer ilahî tabiat kanunları arasında çelişki olması gerekirdi. Çünkü tüm evren kanunlarını yapan Tanrı’dır.” 3 ETKİNLİK 5N1K YAPIYORUZ Türklerin Müslüman olmaları ile ilgili 5N1K etkinliği yapınız. 110 2. TÜRKLER ARASINDA İSLAM’IN YAYILMASINDA ETKİLİ OLAN BAZI ŞAHSİYETLER 2.1. Ebu Hanife ÖNCE DÜŞÜNELİM Ebu Hanife hakkında neler biliyorsunuz? Ebu Hanife, Türkler arasında İslam’ın yayılmasında etkili olan büyük bir din bilginidir. Asıl adı Numan bin Sabit’tir. 699 yılında Kûfe’de doğmuş, 767 yılında Bağdat’ta vefat etmiştir. Kabri Bağdat’ta, Azamiye diye anılan bölgededir.Tüccar olan babası gibi ipek ticaretiyle uğraşmış ve alışverişteki dürüstlüğüyle ün yapmıştır. Ebu Hanife, döneminin en seçkin din bilginlerinden Arapça, fıkıh, kelam ve mantık dersleri almıştır. İslami ilimlerde özellikle fıkıh alanında kendini geliştirmiştir. Onun görüşleri Hanefi mezhebine temel olmuştur. Fikirleri Arap ülkelerinin yanı sıra Türkiye, Hindistan, Pakistan, Çin ve Orta Asya’ya kadar yayılmıştır. Anadolu’da ve Türkler arasında hâlen çok yaygındır. Ebu Hanife’nin eserleri, ölümünden sonra öğrencileri tarafından yazılmıştır. En meşhur eserleri; el-Fıkhu’l-Ekber, el-Alim ve’l-Müteallim’dir. Ebu Hanife sabırlı ve gönlü zengin bir insandı, emanete riayet ederdi; cömertti. Bilgiye, hür düşünceye ve kişi hürriyetine büyük önem verirdi.4 ETKİNLİK DEĞERLENDİRİYORUZ Ebu Hanife’nin İslam’ın yayılmasındaki etkisini sınıfça değerlendiriniz. 2.2. Maturidî ÖNCE DÜŞÜNELİM Maturidî adını daha önce hiç duydunuz mu? Duyduysanız hakkında neler biliyorsunuz? Maturidî, büyük bir Türk din bilginidir. Asıl adı Ebu Mansur el-Maturidî’dir. Miladi 9. asrın ortalarına doğru, bugün Özbekistan sınırları içinde bulunan Semerkant’ın Maturid kasabasında doğmuştur. 944 yılında Semerkant’ta ölmüştür. Maturidî, Semerkant’ta yetişmiş ve eğitim gördüğü medresede de hocalık yapmıştır. Onun yetiştiği dönemde Semerkant’ta Ebu Hanife’nin görüşleri yaygındı. O, çalışmalarını Ebu Hanife’nin görüşleri doğrultusunda sürdürmüştür. Bütün İslam ilimlerini öğrenmiş olmasına rağmen özellikle kelam ve fıkıh alanlarındaki çalışmalarıyla tanınmıştır. Kur’an’ın yorumu ve İslam inanç esasları ile ilgili eserler yazmıştır. En önemli eserleri; Tevilâtu’l- Kur’an (tefsir kitabı) ve Kitabu’t-Tevhid (kelam ve akaid kitabı)’dir. Fikirleri Ahmet Yesevî, Hacı Bektaş Veli ve Yunus Emre’yi etkilemiştir. İmam Maturidî bilgiye büyük önem vermiştir. Ona göre; • İyiliği ve kötülüğü akılla bilmek mümkündür. • Herhangi bir şey iyi ise Allah onu emretmiştir. • Kötü olan şeyi Allah yasaklamıştır. • İnsan, Allah’ın var olduğunu aklı ile algılayabilir. Fotoğraf 6.1: İmam Maturidî’nin doğduğu şehir Semer• Allah, insana gücünün yetmeyeceği 5 kant’ta Registan Meydanı’ndan bir görünüş görevleri vermez. ETKİNLİK ORTAK YÖNLERİNİ BULUYORUZ Maturidî ile Ebu Hanife bilgiye büyük önem vermişlerdir. Siz, onların başka hangi ortak yönlerini bulabilirsiniz? 111 2.3. Ali er-Rıza ÖNCE DÜŞÜNELİM Hz. Muhammed (s.a.v.)’in torunları ve soyu hakkında neler biliyorsunuz? Büyük bir din bilgini olan Ali er-Rıza, 770 yılında Medine’de doğmuştur. Babası Musa el-Kâzım’dır. Ali er-Rıza, Peygamberimizin torunu Hz. Hüseyin’in soyundan gelmektedir. Ali er-Rıza, Mescidi Nebi’de hayatının büyük bir kısmını eğitim ve öğretimle geçirmiştir. 816 yılında Halife Memun’un daveti üzerine Merv’e gitmiştir. Merv’e giderken sırasıyla Mekke, Kûfe, Basra, Horasan, Nişabur ve Serahs’a uğramıştır. Nişabur’da büyük hadis bilginleri Ebu Zür’a er-Razi ve Muhammed b. Eslemet-Tusi ile karşılaşmış olan Ali er-Rıza, onlara hadis rivayet etmiştir. Merv’e ulaştığında kendisini karşılayan Halife Memun, Ali er-Rıza’yı veliaht ilan etmiştir. Kendisiyle birlikte Ali er-Rıza’nın da adını taşıyan altın ve gümüş paralar bastırmıştır. 818 yılında Halife Memun ile birlikte Bağdat’a gitmek üzere yola çıkan Ali er-Rıza, Tus’un Nukan kasabasına geldiklerinde hastalanarak ölmüştür. Ali er-Rıza’nın cenaze namazını kıldıran Halife Memun, onu babası Harun Reşid’in yanına defnetmiştir. Daha önce Tus adı taşıyan bu yöreye Ali er-Rıza’nın hatırasını yaşatmak üzere Meşhed adı verilmiştir. Ölümünden sonra hakkında birçok şiir yazılmıştır. Ali er-Rıza’nın kabri üzerine sonradan türbe yapılmıştır. Ali er-Rıza, ayetlerin anlamı üzerinde düşünmenin gereğini vurgulayan, kendisine sorulan sorulara ayetlerle cevap veren bir bilgindi. İyi huylu, alçak gönüllü ve son derece cömertti. Az yer, az uyur, daha çok ilim ve ibadetle meşgul olurdu. Merv’e yaptığı yolculuk sırasında Türklerin yaşadıkları bölgelerde de bulunmuş olan Ali er-Rıza’nın Türklerin Müslüman olmasına katkıları bulunduğu bilinmektedir. Eserlerinin en meşhurları şunlardır: 1. Müsned; inanç, fıkıh, tefsir ve ahlakla ilgilidir. 2. Sahifetür Rıza; ehlibeytin rivayet ettiği hadislerden oluşmuştur. 3. Fıkhur Rıza; Ali er-Rıza’nın fıkıh alanındaki görüşleri ile ilgilidir. 6 ETKİNLİK YORUMLUYORUZ Aşağıda verilen Ali er-Rıza’nın sözlerini yorumlayınız ve onun kişiliği hakkındaki düşüncelerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız. Ali er-Rıza’nın Özlü Sözleri Peygamberlerin ahlakından biri de temizlenmektir. Herkesin dostu aklıdır, cehalet de düşmanıdır. Allah; dedikodudan, malı ziyan etmekten ve yerli yersiz çok soru sormaktan hoşnut olmaz. Bir yudum su ile de olsa akrabalık bağını koparma. Akrabalık bağını korumanın en üstün şekli akrabaları üzmemektir. Zayıfa yardım etmen sadakadan daha değerlidir. Cimri rahat yüzü görmez. Haset eden hiçbir şeyden tat alamaz. Kim ana babasına teşekkür etmezse Allah’a şükretmemiş demektir. Kim nefsini hesaba çekerse kazanır… Kim ibret alırsa uzağı görür. Kim uzağı görürse anlar, kim anlarsa bilir. Cahille arkadaşlık eden yorgunluk içindedir. Avni İlhan İmam Musa Kazım, İmam Ali Rıza, İmam Muhammed Taki, s. 88-94. 112 2.4. Ahmet Yesevî ÖNCE DÜŞÜNELİM Ahmet Yesevî adını daha önce duydunuz mu? Hakkında neler biliyorsunuz? Ahmet Yesevî Türkistan’da yetişen ve Türkler arasında İslam’ın yayılmasına katkısı olan büyük bir bilgindir. Güney Kazakistan’daki Çimkent şehrinin doğusunda bulunan Sayram kasabasında 1093 yılında doğmuştur. 1166 yılında 73 yaşında iken vefat etmiş ve Yesi şehrinde defnedilmiştir. Fotoğraf 6.2: Ahmet Yesevî’nin Yesi şehrindeki türbesi (İslam Sanatı ve Mimarisi, s. 417.) Ahmet Yesevî, ilk eğitimini Yesi şehrinde aldı. Daha sonra o dönemde büyük bir ilim ve kültür merkezi olan Buhara’ya gitti. Orada dönemin tanınmış bilginlerinden Kur’an, hadis, tefsir ve tasavvuf dersleri aldı. Buhara’da bir müddet ders verdikten sonra doğduğu şehir olan Yesi’ye döndü, eğitim faaliyetlerini burada sürdürdü. Şöhreti kısa zamanda Maveraünnehir, Horasan ve Harzem dolaylarına yayıldı. Zamanın en büyük bilgelerinden oldu. Öğrencilerinin her birini bir memlekete göndermek suretiyle İslamiyetin doğru öğretilip yayılmasına katkı sağladı. Onun gönderdiği öğrencilerinden bir kısmı Anadolu’ya geldi. Bu kişiler, Anadolu’da İslam dininin yayılmasına öncülük ettiler. Ahmet Yesevî, Arapça ve Farsça bilmesine rağmen eserlerini sade bir Türkçe ile yazdı. Yeni Müslüman olmuş Türklere İslam dinini sade bir dille yazdığı şiirlerde anlattı. “Hikmet” adını verdiği bu şiirlerini Divan-ı Hikmet adlı eserinde topladı. Görüşleri, geniş bir coğrafyaya yayıldı. Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli gibi büyük bilginlerin yetişmesinde etkili oldu.7 ETKİNLİK ÖZETLİYORUZ Öğrendiklerinizden hareketle Ahmet Yesevî hakkında neler söyleyebilirsiniz? 113 2.5. Ahi Evran ÖNCE DÜŞÜNELİM “Ahilik” adını daha önce duydunuz mu? Bununla ilgili neler biliyorsunuz? Ahi Evran’ın asıl adı Şeyh Mahmud Nasuriddin’dir. 1172’de Horasan’da doğmuştur. Horasan’dan Anadolu’ya gelmiş, XIII. yüzyılın ortalarında Konya’ya yerleşmiştir. Konya’da bir süre ikamet ettikten sonra Kayseri’ye geçmiş, burada dericilik mesleğiyle uğraşmıştır. Bir müddet sonra Kayseri’den Kırşehir’e giderek “Ahilik” adı verilen meslek birliğini kurmuştur. Ahi Evran’ın eşi Fatma Bacı, Kadın Ana olarak tanınmış ve dünyanın ilk kadın örgütü olan “Bacıyan-ı Rum” teşkilatını kurmuştur. 1262 yılında vefat etmiş olan Ahi Evran’ın mezarı Kırşehir’dedir. Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda Ahiler oldukça önemli bir rol oynamışlardır. Ahilikte temel ilke, teşkilata üye olanların mutlak eşitliğidir. Üyelerin hepsi birbirinin kardeşidir. Aralarında güçlü sevgi ve saygı bağları vardır. Üyelik için kişinin, teşkilat bünyesinden birisi tarafından önerilmesi gerekir. Ahiliğin en önemli ilkeleri şunlardır: • Elini açık tut. • Sofranı açık tut. • Kapını açık tut. • Gözünü bağlı tut. • Diline sahip ol. Fotoğraf 6.3: Ahi Evran’ın heykeli (Kırşehir) Ahilik teşkilatı günümüzde varlığını yitirmiştir. “Ahilik Kültürü Kutlama Haftası” her yıl ekim ayının ikinci pazartesi başlayan haftadır. Bu hafta boyunca çeşitli etkinlikler düzenlenerek kutlamalar yapılmaktadır.8 ETKİNLİK PAYLAŞIYORUZ Ahiliğin temel ilkelerinin günlük hayattaki önemi üzerinde arkadaşlarınızla konuşunuz. 2.6. Hacı Bektaş Veli ÖNCE DÜŞÜNELİM Hacı Bektaş Veli’nin “İncinsen de incitme.” sözü onun kişiliği hakkında size neler düşündürmektedir? Hacı Bektaş Veli, halkımız arasında fikirleri ve öğütleriyle çok tanınan tarihî bir kişiliktir. 1210 yılında Horasan’ın Nişabur kentinde doğmuş ve orada yetişmiştir. Hoca Ahmet Yesevî’nin öğretisinin etkin olduğu bir ortamda yetişen Hacı Bektaş Veli eğitimini tamamladıktan sonra Horasan’dan Anadolu’ya gelmiştir. Hacı Bektaş Veli, Anadolu’nun çeşitli yerlerini dolaştıktan sonra Nevşehir’in Suluca Karahöyük köyüne (bugünkü Hacıbektaş) yerleşmiştir. Burayı bir eğitim merkezi hâline getirmiş, çok sayıda öğrenci yetiştirmiştir. Onun görüş ve düşünceleri toplumda birlik ve beraberliğin sağlanmasında önemli bir rol oynamıştır. Hoşgörü ve insan sevgisine dayalı düşünce sistemi kısa bir sürede Anadolu halkı tarafından benimsenmiştir. 1270 yılında vefat etmiş olan Hacı Bektaş Veli’nin mezarı Nevşehir iline bağlı Hacıbektaş ilçesindedir. 114 Hacı Bektaş Veli’nin en önemli eseri Makalat’tır. Bu eserde yer alan aşağıdaki sözler, Hacı Bektaş Veli’nin görüşlerini özetleyecek niteliktedir: • İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır. • Kızlarınızı okutunuz. • Eline, beline, diline sahip ol. • Okunacak en büyük kitap insandır. • Doğruluk dost kapısıdır. • Oturduğun yeri pak et, kazandığın parayı hak et. • Bir olalım, iri olalım, diri olalım. • Düşmanınızın da insan olduğunu unutmayınız. • En büyük keramet çalışmaktır.9 Resim 6.1: Hacı Bektaş Veli (temsilî resim, Vatan Millet ve Bayrak Sevgisi, s.457.) ETKİNLİK AHLAKİ DEĞERLERİ BELİRLİYORUZ Hacı Bektaş Veli’nin metindeki sözlerinden ahlaki değerler çıkarınız. 2.7. Mevlânâ Celâleddin-i Rumi ÖNCE DÜŞÜNELİM Dünyada 2007 yılının UNESCO tarafından Mevlânâ yılı olarak kabul edilmesinin sebebi ne olabilir? Halkımız tarafından en çok tanınan, öğütleri bilinen ve Türkler arasında İslam’ın yayılmasında etkili olan tarihî kişiliklerden biri de Mevlânâ’dır. Büyük mutasavvıf, şair ve düşünür Mevlânâ 1207’de Horasan’ın Belh şehrinde doğmuştur. Babası, Belh’in önde gelen ailelerine mensup Bahaeddin Veled’dir. Şehrin saygın bilim adamlarından olan Bahaeddin Veled, Moğolların zulmünden kurtulmak için ailesiyle birlikte Belh’i terk etmiş, Anadolu’ya gelmiş ve Konya’ya yerleşmiştir. Mevlânâ ilk derslerini babasından almıştır. Babası ölünce onun yerine geçip ders vermiştir. Konya’da ünlü mutasavvıf Şems-i Tebrizî ile karşılaşmıştır. ETKİNLİK DEĞERLENDİRİYORUZ Sevgide güneş gibi ol. Dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol. Hataları örtmede gece gibi ol. Tevazuda toprak gibi ol. Öfkede ölü gibi ol. Her ne olursan ol. Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol. MEVLÂN Yukarıdaki sözlere göre Mevlânâ’nın nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu sınıfça değerlendiriniz. Resim 6.2 : Mevlânâ (temsilî resim, Vatan Millet ve Bayrak Sevgisi, s. 457.) 115 Mevlânâ, Allah’a gönülden bağlı birisidir. O hep sevgi, barış, kardeşlik ve hoşgörüyü savunmuştur. 17 Aralık 1273 tarihinde Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesinde kimsenin üzülmesini ve ağlamasını istememiş ve ölümü Allah’a kavuşma olarak kabul etmiştir. En önemli eserleri; Mesnevi, Divan-ı Kebir, Mektubat ve Fîh-i mâ Fîh’tir. Mevlânâ’nın yaşadığı dönemde Anadolu çeşitli karışıklıklar içerisindeydi. Moğol istilası yurdu sarmıştı. Bu karışıklık ortamı halkı da etkiliyor, ahlaki bozulmalar görülüyordu. İşte bu ortamda Mevlânâ, halkı doğru yola davet etmiş, bozulmaların ileri seviyeye ulaşmasını engellemiştir. Mevlânâ’daki dinî ve tasavvufi düşüncenin kaynağı Kur’an ve sünnettir. “Canım tenimde oldukça Kur’an’ın kölesiyim ben, Seçilmiş Muhammed’in yolunun toprağıyım.” dizelerinde bunu dile getirmiştir. Mevlânâ, Türk halkının İslam anlayışının oluşmasındaki en önemli kişilerden biridir.10 ETKİNLİK LİSTE HAZIRLIYORUZ Mevlânâ’nın fikirleri ile Hacı Bektaş Veli’nin fikirlerinin ortak noktalarını liste hâlinde belirtiniz. 2.8. Yunus Emre ÖNCE DÜŞÜNELİM Yunus Emre adını daha önce duydunuz mu? Hakkında neler biliyorsunuz? Türk edebiyatı tarihinin en büyük şairlerinden olan Yunus Emre 1240 yılında doğup 1320 yılında vefat etmiştir. Türkler arasında İslam’ın yayılmasında ve Anadolu’daki Türklerin birliğinin sağlanmasında onun büyük katkısı olmuştur. Şiirlerinde akıcı, anlaşılır, sade bir dil kullanmıştır. Şiirlerinin ana teması Allah aşkıdır. Onun öğretisinde sevgi, beraberlik ve birlik vardır. Yunus Emre’nin eserlerinde kullandığı dil, halkın anlayacağı Türkçedir. O, Türk tasavvuf ve tekke edebiyatının kurucusu kabul edilir. En önemli eserleri; Divan ve Risaletü’n-Nushiyye’dir.11 Yunus Emre ile ilgili bir araştırmadan alınan aşağıdaki dörtlükler, onun Türkler arasında İslam’ın yayılmasına nasıl katkı sağladığı konusunda bize ipuçları vermektedir. ETKİNLİK İLKELER ÇIKARIYORUZ Yunus Emre’nin aşağıda yer alan dörtlüklerinden ilkeler çıkarınız. BİR KEZ GÖNÜL YIKTIN İSE Bir kez gönül yıktın ise Bu kıldığın namaz değil. Yetmiş iki millet dahi Elin yüzün yumaz değil. ... GELİN TANIŞ OLALIM Gelin tanış olalım, İşi kolay tutalım. Sevelim, sevilelim, Dünya kimseye kalmaz. ... İLİM İLİM BİLMEKTİR İlim ilim bilmektir, İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsin, Ya nice okumaktır. ... Yunus Emre’den Altın Öğütler, derl.: Asım Aykut Aksakal, s. 13, 59, 71. 116 Resim 6.3: Yunus Emre (temsilî resim, Vatan Millet ve Bayrak Sevgisi, s.457.) 3. TÜRKLERDE PEYGAMBER VE EHLİBEYT SEVGİSİ ÖNCE DÜŞÜNELİM Çevrenizdeki insanlar Peygamberimize olan sevgi ve saygılarını nasıl ifade ediyorlar? Her Müslüman Hz. Muhammed (s.a.v.)’i sever, ona büyük saygı duyar. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de o, âlemlere rahmet,12 insanlar için en güzel örnek 13 olarak sunulmuş, ona uymak Allah’ı sevmekle bir kabul edilmiştir.14 Allah’ın ve meleklerin onu sevdikleri, müminlerin de sevmeleri gerektiği vurgulanmıştır.15 Bunlar Müslümanların Hz. Muhammed (s.a.v.)’e büyük bir sevgi duymalarını sağlamıştır. Müslüman Türk milleti bu sevgiyi en güzel bir biçimde göstermiştir. Türk kültürü Hz. Peygambere verilen önemin ve ona duyulan sevginin örnekleri ile doludur. Edebiyatımızda, Peygamberimiz ve ona duyulan sevgi, şairler için ilham olmuştur. Ahmet Yesevî, Mevlânâ, Yunus Emre, Süleyman Çelebi, Fuzuli, Baki, Nabi, Şeyh Galip vb. birçok şairimiz, yazdıkları naat, mevlit gibi örneklerle Peygamberimize olan sevgilerini dile getirmişlerdir. Aşağıdaki örnekler bunun göstergelerindendir. Şiirlerimizde Hz. Muhammed (s.a.v.) Canım kurban olsun senin yoluna, Adı güzel kendi güzel Muhammed. Gel şefaat eyle, kemter kuluna, Adı güzel kendi güzel Muhammed. Yunus Emre’den Altın Öğütler, drl.: Asım Aykut Aksakal, s. 112. Ey gönüller derdinin dermanı sen, Ey yaratılmışların sultanı sen. Süleyman Çelebi, Mevlit, s. 5. Gül Muhammed’in yasıdır, Cümle çiçeğin hasıdır, Onu sevmeyen asidir, Bülbül gel bizim bağa gel. Hatayi, Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi, C 2, s. 170. Türk milleti, Hz. Muhammed’e duyduğu sevgi nedeniyle erkek çocuklarına, Ahmet, Mahmut, Hamit ve Mustafa gibi ona ait adlar koymuştur. Kız çocuklarına da onun eş veya kızlarının adlarıyla birlikte ona duyulan sevginin sembolü olan “gül”den türetilmiş adlar vermiştir. Gül, Gülşah, Gülcan, Gülten, Gülben, Gülay, Gülsever vb. bunlardan bazılarıdır.16 Türkler, Hz. Muhammed (s.a.v.)’e duydukları sevgiyi kendisinin yanı sıra ehlibeytini severek de göstermişlerdir. Ehlibeyt denilince ilk akla gelen Hz. Muhammed’in ev halkıdır; özellikle de Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’dir. Kur’an’da ehlibeyt ile ilgili ayette şöyle buyurulmaktadır: “... Namazı kılın, zekât verin, Allah’a ve Resulüne itaat edin. Ey ehlibeyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” 17 Kültürümüzde Hz. Muhammed’e duyulan sevgi ve saygının bir devamı olarak ehlibeyte karşı büyük bir yakınlık gösterilmiştir. Bunda Hz. Muhammed’in hadislerinin önemli bir etkisi vardır. Ehlibeyt sevgisi ile ilgili bir hadisinin anlamı şöyledir: “Sizi nimetleriyle rızıklandırdığından dolayı Allah’ı seviniz, Allah’ı sevdiğinizden dolayı beni, beni sevdiğinizden dolayı da ehlibeytimi seviniz.” 18 Türkler tarafından ehlibeyte duyulan sevgi nedeniyle çocuklara Ali, Fatma, Hasan, Hüseyin gibi isimler verilmektedir. Ehlibeyte mensup kişilerin hayatlarını anlatan eserler, şiirler yazılmaktadır. Ehlibeytin ileri gelenlerinin isimleri en güzel hatlarla yazılarak duvarlar süslenmektedir. Ehlibeytten özellikle Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’e duyulan sevginin kültürümüzde öncelikli bir yeri vardır. Hz. Ali, sağlığında Hz. Muhammed’in övgüsünü kazanmış, onunla beraber birçok zorluğa katlanmıştır. Hz. Fatıma ve çocukları da Peygamberimiz tarafından çok sevilmiş ve insanların onları sevmeleri istenmiştir. 117 Hz. Ali; ilmi, cesareti ve kahramanlığı ile Müslüman Türklerin gönüllerinde yer etmiştir. Onun İslam’ın yayılmasında gösterdiği gayret tüm Müslümanları olduğu gibi Türkleri de derinden etkilemiştir. Özellikle savaşlarda gösterdiği kahramanlıklar destanlaştırılarak dilden dile anlatılmıştır.19 Deyişlerimizde de ehlibeyt sevgisi geniş bir şekilde işlenmiştir. Hz. Muhammed ve Hz. Ali sevgisinin dile getirildiği Kul Himmet’in bir deyişi şöyledir: BUGÜN BİZE PİR GELDİ Bugün bize pir geldi, Gülleri tazeledi. Önü sıra Kanber’le Ali Mürteza geldi. Lâ ilâhe illallah İllallah şah illallah Ali Mürteza şahım, Kâbe’dir kıblegâhım. Miraçtaki Muhammed, Âlemde padişahım. Lâ ilâhe illallah İllallah şah illallah Kul Himmet Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi C 2, s.290 (Düzenlenmiştir.) ETKİNLİK HZ. PEYGAMBER VE EHLİBEYT SEVGİSİ Kültürümüzde Hz. Peygamber ve ehlibeyt sevgisi ile ilgili örnekler nelerdir? Listeleyiniz. 4. TÜRKLERİN İSLAM MEDENİYETİNE KATKILARI ÖNCE DÜŞÜNELİM “İslam Medeniyeti” kavramıyla anlatılmak istenen nedir? Türk milleti, İslam medeniyetine çok önemli katkılarda bulunmuştur. Bu katkıları şöyle özetleyebiliriz: Türkler, Müslümanlığı kabul ettikten sonra İslam’ın dünyaya yayılması için çalışmış ve bunda büyük başarı göstermişlerdir. Türk Hükümdarı Alparslan’ın 1071’de kazandığı Malazgirt Zaferi, Türk ve İslam tarihinin en önemli olaylarından biridir. Bu zafer, Anadolu’nun Türkleşmesini ve İslamlaşmasını sağlamış, İslam dininin Batı’ya doğru yayılmasını hızlandırmıştır. İstanbul’un Türkler tarafından 1453’te fethedilmesi ile İslam medeniyetinin altın çağı başlamıştır. Türk milleti gittiği ülkelere İslam medeniyetini, İslam adaletini ve ahlakını götürmüştür. Türklerin idaresinde sadece Müslümanlar değil, diğer dinlerde olan milletler de huzur ve güven içinde yaşamıştır. Türkler, İslam medeniyetinin korunmasında da büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. Müslümanlar arasında yanlış inançlar yaymaya ve bölücülük yapmaya çalışanlarla mücadele etmişlerdir. Bizanslıların Müslümanlara yaptığı saldırılara karşı koymuşlardır. 118 Türkler, İslam medeniyetine edebiyat ve sanat alanlarında da katkıda bulunmuşlardır. Bu alanlarda pek çok eser meydana getirmişlerdir. Yusuf Has Hacip’in Kutadgu Bilig’i, Kaşgarlı Mahmut’un Divanü Lügati’t-Türk’ü, Ali Şir Nevai’nin Muhâkemâtü’l-Lügateyn’i ve Edip Ahmet Yükneki’nin Atabetü’l-Hakâyık’ı Türklerin İslam medeniyetine dil ve edebiyat alanındaki ilk katkılarındandır. Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre, Mevlânâ, Ahi Evran, Süleyman Çelebi, Karacaoğlan, Kaygusuz Abdal, Fuzuli gibi birçok şair ve düşünür de eserleriyle İslam medeniyetine bu alanda önemli katkılarda bulunmuşlardır. Türklerin İslam medeniyetine sanat alanında yaptıkları katkılar mimari eserlerde açıkça görülür. İslam mimarisinin oluşup gelişmesinde Türklerin büyük katkıları vardır. Türkler, kendi sanat anlayışlarıyla İslam’ın estetik ve güzellik anlayışını birleştirerek yeni bir mimari tarz geliştirmişlerdir. Erzurum Çifte Minareli Medrese, Sivas Gök Medrese, Bağdat Nizamiye Medresesi, Kayseri Hunat Hatun Medresesi, İstanbul’daki Süleymaniye, Fatih ve Sultanahmet camileri; Edirne’deki Selimiye Camisi; Bursa’daki Orhan Gazi ile Muradiye camileri bunun en güzel örneklerindendir. Resim 6.4: Süleyman Çelebi (temsilî resim, Vatan Millet ve Bayrak Sevgisi, s. 461.) ETKİNLİK ŞEMALAŞTIRIYORUZ Türklerin İslam medeniyetine yaptıkları katkıları şema hâlinde gösteriniz. 5. TÜRKLERİN BİLİME KATKILARI ÖNCE DÜŞÜNELİM İbn-i Sina hakkında neler biliyorsunuz? Türkler, İslam medeniyetinin gelişmesinde de büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. Müslümanlar arasında bilimin gelişmesine Türklerin sağladığı huzur ve emniyet ortamı katkıda bulunmuştur. Türkler, İslam ülkelerinde huzuru sağlamanın yanı sıra bilime de katkıda bulunmuşlardır. Mesela, Selçuklu Veziri Nizamülmülk tarafından Bağdat’ta kurulan Nizamiye Medreseleri (1066) modern üniversitelere öncülük etmiştir. İslam medeniyetinin öncüleri durumunda olan Türk bilginlerinin eserleri yüzyıllarca bilime rehberlik etmiştir. Bu Türk bilginlerinin en ünlüleri Farabi, Biruni ve İbn-i Sina’dır. Oğuzların Karaçuk (Farab) şehrinde doğan Farabi (870-950) matematik, fizik ve astronomi konularında eserler yazmıştır. Farabi’nin düşüncelerinden etkilenen bir Türk bilgini olan İbn-i Sina (980-1037) da çeşitli konularda 220 civarında eser vermiştir. Özellikle tıp alanında ün yapmıştır. 119 Resim 6.5: Türklerin bilimsel çalışmalarını konu edinen bir minyatür örneği (Nakkaş Osman) Biruni (973 -1051), Harzemşahların sarayında yetişti ve Gazneli Mahmut’un himayesine girdi. Matematik, geometri, tıp ve coğrafya gibi alanlarda eserler veren Biruni’nin asıl başarısı astronomi dalındadır. Yıldızların yüksekliğini, açılarını ölçen hassas aletler geliştirdi. Dünya çekirdeğinin çapını, sadece 15 kilometrelik yanılmayla tespit etti. Yazdığı astronomi kitabı, dünyanın ilk astronomi ansiklopedisi olarak kabul edildi. Farabi, Biruni ve İbn-i Sina’nın oluşturduğu ortam daha birçok Türk bilgininin yetişmesine yardımcı oldu. Felsefe dalında Harezmi(780-850), Şehristani(1086-1153) ve Fahreddin Razi (1148-1208) bu bilginlerden ilk akla gelenlerdir.20 Resim 6.6: Farabi (temsilî resim, Vatan Millet ve Bayrak Sevgisi, s. 449.) Resim 6.7: İbn-i Sina (temsilî resim, Vatan Millet ve Bayrak Sevgisi, s. 449.) Türkler pozitif bilimler alanında olduğu gibi dinî ilimler alanında da önemli çalışmalar yapmış ve çok sayıda eser yazmışlardır. Kur’an-ı Kerim’deki ayetlerin anlamlarını açıklayan tefsir alanında Türk bilginleri, yazdıkları eserlerle Kur’an’ın anlaşılmasına önemli katkılarda bulunmuşlardır. Ünlü tefsir bilgini Muhammed Zemahşerî (öl. 1144) bunlardandır. Peygamberimizin söz ve davranışlarını konu edinen hadis alanında da Türkler önemli eserler vermişlerdir. Örneğin, Muhammed Buhâri’nin yazdığı Sahih-i Buhari İslam dininin Kur’an-ı Kerim’den sonraki en önemli kaynaklarındandır. Türk bilginlerinin çalışmaları tefsir ve hadis alanıyla sınırlı kalmamıştır. Onlar İslam dininin inanç esaslarını açıklayan kelam alanında da eserler yazmışlardır. İmam Maturidî’nin Kitabü’t-Tevhid adlı eseri bunlardan biridir. İslam dininin ibadetler ve insanlar arası ilişkilerle ilgili hükümlerini konu edinen fıkıh alanında da Türkler önemli çalışmalar yapmışlardır. Bir Türk fıkıh bilgini olan Muhammed Serahsî’nin (öl. 1097) Fotoğraf 6.4: Muhammed Mebsût isimli 30 ciltlik eseri bu çalışmalardan sadece biridir. Buhari’nin yazdığı Sahih-i Buhari ETKİNLİK LİSTELİYORUZ Bilime katkıda bulunan Türk bilim adamlarından dördünün adını ve hizmet verdikleri alanları listeleyiniz. 120 6. ÜNİTENİN DİPNOTLARI 1. İ. Hami Danişmend, Türk Irkı Neden Müslüman Oldu?, s. 17 vd. 2. Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C II, s.90. 3. Atatürkçülük, C1, s.465. 4. İsmail Hakkı Ünal, Ebu Hanife’nin Hadis Anlayışı ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, s.4-5. 5. Şükrü Özen, “Maturidî”, TDV İslam Ansiklopedisi, C 28, s.146-151. 6. A. Saim Kılavuz, “Ali er-Rıza” TDV İslam Ansiklopedisi, C 2, s. 436 vd. 7. Fuat Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, s. 163-164. 8. http://www.kultur.gov.tr’den özetlenerek alınmıştır. 9. http://www.kultur.gov.tr/TR/Belgefoster, aspx’ten özetlenmiştir. 10. http://www.kultur.gov.tr 11. Ahmet Kabaklı, Yunus Emre, s. 5 vd. 12. Enbiyâ suresi, 107. ayet. 13. Ahzâb suresi, 21. ayet. 14. Âl-i İmrân, suresi, 31. ayet. 15. Ahzâb suresi, 56. ayet. 16. Ömer Menekşe, Türklerde Peygamber Sevgisi, http://www.diyanet.gov.tr/DIYANET/avrupa/2003avrupa/mayis/Metinler/y06.htm 17. Ahzâb suresi, 33. ayet. 18. Hakim Ebu Abdillah Nisaburi, el Müstedrek ale’s-Sahihayn, C III, s. 150. 19. Mehmet Yemînî, “Faziletnâme”, Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi, Hazırlayan: İsmail Özmen, C II, s. 92. 20. http://www.tubitak.gov.tr 121 A) Aşağıdaki soruların cevaplarını altlarındaki noktalı yerlere yazınız. 1. Türklerin Müslüman olma sürecinde Talas Savaşı’nın yeri ve önemi nedir? ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... 2. Türklerin Müslüman olmadan önceki inançlarıyla İslamiyet arasında hangi benzerlikler vardır? ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... 3. Türklerin Müslüman olmasında ve Anadolu’da İslamiyetin yayılmasında etkili olan şahsiyetlerden dördünün adını yazınız. ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... 4. “Bir olalım, iri olalım, diri olalım.” sözünü açıklayınız. ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... 5. Türkler İslam medeniyetine hangi alanlarda katkıda bulunmuşlardır? ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... B) Aşağıdaki sorularda doğru seçeneği bulup işaretleyiniz. 1. “Semerkant’ın Maturid kasabasında doğmuştur. Türkler arasında İslamiyetin yayılmasına büyük katkısı olmuştur. Akla önem veren bir din bilginidir. Eserleri ve fikirleriyle pek çok İslam bilginini etkilemiştir.” Yukarıda anlatılan Türk-İslam âlimi aşağıdakilerden hangisidir? A) Ahmet Yesevî B) Yunus Emre C) İmam Maturidî D) Mevlânâ 2. Aşağıdakilerden hangisi ehlibeytten biri değildir? A) Hz. Ali B) Hz. Fatıma C) Hz. Hüseyin D) Hz. Osman 122 3. “Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.” sözünü söyleyen ünlü düşünür aşağıdakilerden hangisidir? A) Yunus Emre B) Mevlânâ Celâleddin-i Rumi C) Ahi Evran D) İmam Maturidî 4. I. Hacı Bektaş Veli II. Mevlânâ III. Ahi Evran IV. İbn-i Sina Yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri Türklerin Müslüman olmasında ve Anadolu’da İslam’ın yayılmasında doğrudan etkili olmamıştır? A) Yalnız I B) I-II C) II-III D) Yalnız IV C) Aşağıdaki ifadelerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına “Y” yazınız. 1. ( ) Türkler, İslamiyeti severek ve benimseyerek kabul etmişlerdir. 2. ( ) Türkler, İslamiyete sadece askerî alanda katkıda bulunmuşlardır. 3. ( ) Türklerin İslam’ı kabul etmelerinde Abbasilerin ılımlı politikası da etkili olmuştur. 4. ( ) İslamiyeti kabul eden ilk Türk devleti Gaznelilerdir. 5. ( ) Türkler, Müslüman olduktan sonra İslam kültür ve medeniyetine büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. Ç) Aşağıdaki cümlelerde noktalı yerlere, verilen sözcüklerden uygun olanları yazınız. Farabi Divan-ı Hikmet ehlibeyt Ahilik Mevlânâ İbn-i Sina 1. Ahi Evran’ın kurduğu esnaf birliğinin adı ................................. teşkilatıdır. 2. Ahmet Yesevî şiirlerini ................................. adlı eserinde toplamıştır. 3. “Hataları örtmede gece gibi ol.” sözünü ................................. söylemiştir. 4. Hz. Muhammed’in ev halkına ................................. denir. 5. Türk bilginlerinden ................................. tıp alanında ün yapmıştır. 123 SÖZLÜK A akaid : İslam dininin inançla ilgili kurallarının tümü. alaca hastalığı : Ruhsal rahatsızlık nedeniyle ciltte yer yer beyazlamalara yol açan bir hastalık. alak : Kan pıhtısı, döllenmiş yumurta, embriyo. ashap : Peygamberimiz Hz. Muhammed’in sohbetinde bulunan ve onu gören kimseler, sahabiler. asr : Yüzyıl, çağ. B bahşetmek : Karşılıksız olarak vermek, bağışlamak. batıl : 1. Doğru ve haklı olmayan. 2. Çürük, temelsiz, asılsız. 3. Geçersiz. bedbaht : Mutsuz, bahtsız, talihsiz. beşer : İnsanoğlu, insan. C Cahiliye Dönemi : Araplarda Müslümanlıktan önceki çağ. cebbar : Allah’ın yücelik sahibi, ulu, güçlü, kudretli anlamına gelen ismi. cihan : Evren. Ç çevre felaketi : Çevre kirliliğinin aşırı boyutlara varması. D darlık : 1. Dar olma durumu, 2. Geçim zorluğu, 3. İç sıkıntısı. düş : Uyurken zihinde beliren olayların, düşüncelerin bütünü, rüya. E elçi : 1. Bir devleti başka bir devlet katında temsil eden kimse, sefir. 2. Bir uzlaşma sağlamak veya iş bitirmek için birinin yanına gönderilen kimse. 3. Peygamber. ensar: Hz. Muhammed’e ve Mekke’den göç eden Müslümanlara yardım eden Medineli Müslümanlar. F farz-ı kifaye : Bir grup Müslüman tarafından yerine getirilmesiyle diğer Müslümanların üzerinden sorumluluğu kalkan farz. fıkıh : İslam hukukunda din ve dünya işleri ile ilgili ana kaynaklardan yararlanarak konulmuş olan kuralların bütünü. G gayb : Gizli olan, göze görünmeyen şey, kayıp. gaye : Amaç. gazi : Müslümanlıkta düşmanla savaşan veya savaş yapmış kimse. gusül : Boy abdesti. H Hak : Allah. hak : 1. Adalet. 2. Adaletin, hukukun gerektirdiği veya birine ayırdığı kazanç. 3. Dava veya iddiada gerçeğe uygunluk, doğruluk. hidayet : Doğru yol, hak olan Müslümanlık yolu. hiddet : Öfke, kızgınlık. hikmet : Bilgelik. hub : Güzel, iyi, sevgili. İ ibret: Ders. İlah : Tanrı. ilenç : İlenmek amacıyla söylenen söz, ilenme, beddua. inayet : İyilik, kayra, atıfet, ihsan, lütuf. infak etmek : Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak amacıyla kişinin ihtiyaç sahiplerine maddi yardımda bulunması. istişare : Danışma. itikat : İnanç. itimat : Güven. izdiham : Aşırı kalabalık, yığılma. K kâfir : Tanrı’nın varlığını ve birliğini inkâr eden kimse. kefenlemek : Ölüye kefen sarmak, tekfin etmek. kelam : 1. ‹slam dininin inanç esaslar›nı inceleyen, kan›tlar›yla birlikte anlatan ve savunan bilim. 2. Söz. kemter : Daha aşağı, aşağıda bulunan, eksik, noksan. keramet : 1. İyilik, bağış, ikram, ağırlama. 2. Ermiş kimselerin gösterdiklerine inanılan olağanüstü, şaşkınlık uyandırıcı durum. kıble : Namazda yönelinen yön. kıblegâh : Namaz kılmak için yönelinen yer. L lakap : Bir kimseye, bir aileye kendi adından ayrı olarak sonradan takılan, o kimsenin veya o ailenin bir özelliğinden kaynaklanan ad. lakin : Ama, fakat. 124 M mabet : Tapınak, ibadet, yeri. mağfiret : Bağışlama. malik : Sahip. marifet : Ustalık, hüner, uzmanlık; bilim, bilgi. medet : Yardım, imdat. mertek : Yapıda kullanılan dört köşe veya yuvarlak, kalınca ağaç. mevlit : 1. Süleyman Çelebi’nin yazd›ğ›, Hz. Muhammed’in doğumunu, hayatını anlatan “Vesiletü’n-Necat” adlı eser. 2. Bu eserin okunduğu dinî tören. miras : Birine, ölen bir yakınından kalan mal mülk, para veya servet, kalıt, bırakıt, tereke. misal : Örnek olarak alınabilen, gösterilen şey, örnek. muhacir : Mekke’den Medine’ye hicret eden Müslümanlar. mukaddes : Kutsal. muştu : Sevindiren haber, müjde. mutasavvıf : Tasavvuf bilgisine sahip, tasavvuf görüşünü benimseyen kimse. mübarek : Kutlu, uğurlu, kutsal. müderris : Ders veren, profesör; medresede veya camide öğretmen. müstesna : Bir bütünün veya kuralın dışında olan, kural dışı. müşrik : Allah’a ortak koşan, Allah’a inanmakla birlikte başka varlıkları da tanrı kabul eden. müttaki : Günah ve haramdan uzak duran, sakınan, çekinen, korkan. N namahrem : Evlenmelerinde yasa bakımında sakınca olmayan (kadın ve erkek); yabancı, el. naat : Hz. Muhammed’in niteliklerini övmek, ondan şefaat dilemek amacıyla yazılan kaside. nesil : Kuşak. nimet: İyilik, lütuf, ihsan. niyaz : Yalvarma, yakarma. R rahîm: Rahmet eden ve bağışlayan anlamında Allah’ın ahirette müminleri bağışlama özelliğinin adı. rahman: Rahmet eden ve esirgeyen anlamında Allah’ın dünyada bütün yarattıklarına rahmet ederek rızık verme özelliğinin adı. rahmet: Birinin suçunu bağışlama, yarlıgama, merhamet etme. rehber: Yol gösteren, tarihî ve turistik yerleri gezerken bilgi aktaran kimse, kılavuz. rükün: 1. Bir şeyi meydana getiren esas unsurlardan her biri. 2. Namazın farzlarından her biri. S sadakat : İçten bağlılık, sağlam, güçlü dostluk. sahabi : Hz. Muhammed’i görmüş ve onun sohbetinde bulunmuş Müslüman. salavat: Hz. Muhammed’e saygı bildirmek için okunan dua. samed: Ezelî, ebedî ve yüce olan, hiç kimseye ya da şeye ihtiyacı olan olmayan, mutlak malik bulunan anlamlarında Allah’ın sıfatlarından biri. settar: Allah’ın, kullarının kusurlarını, ayıplarını örten ve bağışlayan manasında bir sıfatı. T tahammül: İnsanın kötü, güç durumlara karşı koyabilme gücü, kaldırma, katlanma. takva: Dinin yasak ettiği şeylerden sakınıp buyurduklarını yerine getirme. tebliğ: Bildirme, haber verme. tecavüz: Hücum etme, saldırma, saldırı, saldırış; namusuna saldırma, sarkıntılık; başkasının hakkına el uzatma. tefsir: 1. Yorumlama. 2. Kur’an-ı Kerim ayetlerini açıklayarak görüşler ileri sürme ve bunları yazma, yorumlama. tekke: Tarikattan olanların barındıkları, ibadet ve tören yaptıkları yer, dergâh. tespih etmek: Allah’ın adını anarak ibadet etmek. tevazu: Alçak gönüllülük, gösterişsizlik. V vasiyet: Bir kimsenin ölümünden sonra yapılmasını istediği şey. vefa: Sevgiyi sürdürme, sevgi bağlılığı. veli: Ermiş, eren, evliya. Y yarlıgama : Bağışlama. yâren: Arkadaş, yakın, dost. yeti: İnsanda bulunan, bir şeyi yapabilme gücü, meleke. Z zan : Sanma, sanı. ziya: Işık, aydınlık. ziyan : Bir şeyin, bir olayın yol açtığı çıkar kaybı veya olumsuz kötü sonuç, zarar. ziyaret : Birini görmeye, biriyle görüşmeye gitme, görüşme. 125 KAYNAKÇA A. A. Tabbara, Kur’an’da Peygamberler ve Peygamberlerimiz, çev.: A. Rıza Temel, Yahya Alkın, Gonca Yayınları, İstanbul, 1982. A. Celaluddin Suyuti, el- Câmiü’s-sağîr fî Ehadisi’l Beşiri’n Nezîr, Daru’l Kütübi’l İlmiye, Beyrut, 1990. A. Celaluddin Suyuti, ed-Dürrü’l Mensur fi’t Tefsir bi’l Me’sur, C VI, Daru’l-Fikr, Beyrut, 1993. Ahmed İbn Hanbel, Müsned, İstanbul, 1982. Ahmet Kabaklı, Yunus Emre, Türk Edebiyatı Vakfı Edebî Eserler Dizisi 2, İstanbul, 1983. Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi, hzl.: İsmail Özmen, Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1998. Ali Kozan, “Hacı Bektaş-ı Veli Öğretisi ve XIII. Yüzyıl Anadolu İslamı Üzerindeki Etkileri”, Doğumunun 800. Yılında Hacı Bektaş Veli Sempozyumuna Bildirileri, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Ankara, 1996. Aşık Virani Divanı, hzl.: M. Halid Bayrı, Maarif Kitaphanesi, İstanbul, 1957. Atatürkçülük, C I, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1997. Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I, II, III, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 2006. Avni İlhan, İmam Musa Kazım, İmam Ali Rıza, İmam Muhammed Taki, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1996. Buhari, Edebu’l Mufred, C I, Mısır (Tarihsiz). Buhari, Sahih, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1982. Dede Korkut Hikâyeleri, Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1982. Dinimi Öğreniyorum, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2005. Diyanet İslam İlmihâli, Komisyon, [http://www.diyanet.gov.tr/turkish/ilmihal.pdf] Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, ed.: Kenan Seyithanoğlu, C I, Çağ Yayınları, İstanbul, 1989. Ebu Davud, Sünen, İstanbul, 1981. Enver Tuncalp, İnandım, İman Ettim, Şark Matbaası, Ankara, 1974. Ferhat Koca, “İslam’da İbadet”, TDV İslam Ansiklopedisi, C 19, TDV Yayınları, İstanbul, 1999. Fr. W. Foester, İyi İnsan İyi Vatandaş, çev.: M. Hekimoğlu, Doğan Kardeş Yayınları, Ankara, 1993. Fuat Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, hzl.: Orhan F. Köprülü, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1981. Günümüz Dilinden Hz. Peygambere Naatlar, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1991. Gökhan Evliyaoğlu, Çocuk ve Dua, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2005. Hacı Bektaş-ı Veli, Makalat, hzl.: Esat Coşan, Seha Neşriyat, İstanbul, 1995. Hakim Ebu Abdillah Nisaburi, el-Müstedrek ale’s-Sahihayn, Beyrut (Tarihsiz). Hoca Ahmed Yesevî, Divan-ı Hikmet, hzl.: Hayati Bice, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2001. Hüseyin Çelikcan, “Türk-İslam Kucaklaşması Hoca Ahmed Yesevî ve Bilinmesi Gereken Gerçekler”, Erdem, C VIII, Atatürk Kültür Merkezi Dergisi, S 23, Ankara, 1996. Hz. Ali, Nehcü’l-Belâga, hzl.: Abdulbaki Gölpınarlı, Derin Yayınları, İstanbul, 2002. İbn Mace, Sünen, İstanbul, 1981. İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2003. 126 İ. Hami Danişmend, Türk Irkı Neden Müslüman Oldu?, Millî Ülkü Yayınevi, Konya, 1978. İlmihâl I, İman ve İbadetler, Komisyon, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2006. İncil, Yeni Yaşam Yayınları, İstanbul, 2000. İrfan Yücel, Peygamberimizin Hayatı, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1992. İslam Sanatı ve Mimarisi, Literatür Yayıncılık, İstanbul, 2007. İsmail Hakkı Ünal, Ebu Hanife’nin Hadis Anlayışı ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1994. İsmail Karagöz, Kur’an’dan Öğütler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2009. İsmail Yiğit, “Osman”, TDV İslam Ansiklopedisi, C 33, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2007. Kıymet Giray, Manzara, Türkiye İş Bankası Yayınları, Ankara, 1999. Kuran-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, hzl.: Komisyon, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1993. Kuran-ı Kerim Meali, hzl.: Halil Altuntaş, Muzaffer Şahin, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2002. Mehmet Atalan, Cafer-i Sadık, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2007. Mevlânâ’dan Altın Öğütler II, drl.: Ziya Elitez, Kozmik Yayınları, İstanbul, 2005. Mezmurlar, Kitabı Mukaddes, Kitabı Mukaddes Şirketi Yayınları, İstanbul, 1972. Mustafa Sait Yazıcıoğlu, “İman Esasları” İslam Dini Esasları, Editör: Ahmet Akbulut, Anadolu Üniversitesi Yayını, Eskişehir, 1998. Müslim, Sahih, İstanbul, 1982. M. Yaşar Kandemir, Peygamberlere ve Kitaplara İnanıyorum, Damla Yayınevi, İstanbul, 2004. Osman Özbağçe, Kitabımı Öğreniyorum, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2005. Peygamberimi Öğreniyorum, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2006. Rıza Akdemir, Çocuk Hikâyeleri, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1985. Said Alpsoy, Bir İnsan Olarak Hz. Muhammed, Gelenek Yayıncılık, İstanbul, 2005. Sevinç Gürsoy, “Yunus’un Şiir Dünyası”, Yunus Emre ile İlgili Makalelerden Seçmeler, drl.: H. Özbay - M. Tatçı, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1991. Şükrü Özbuğday, “Anne, Baba ve Büyüklere Saygı Göstermek”, Diyanet Dergisi, Ankara, Mart 2003. Şükrü Özen, “Maturidî”, TDV İslam Ansiklopedisi, C 28, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2003. TDV İslam Ansiklopedisi, C 2, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1989. TDV İslam Ansiklopedisi, C 10, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1994. TDV İslam Ansiklopedisi, C 33, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2007. Tevrat, Kitabı Mukaddes, Kitabı Mukaddes Şirketi Yayınları, İstanbul, 1972. Tirmizi, Sünen, Kahire, 1356/1937. Vâhib Ümmî, Dîvân, hzl.: Ali Torun, Gazi Ü. S. B. E., Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1987. Vatan Millet ve Bayrak Sevgisi, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1996. Yunus Emre’den Altın Öğütler, drl.:, Asım Aykut Aksakal, Kozmik Yayınları, İstanbul, 2005. Zebidi, Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi, çev.: A. Naim- K. Miras, C I, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1976. Zeki Kuş, Beyaz Kanatlı Güvercin, Erdem Yayınları, İstanbul, 1995. 127 GAZETE HABERLERİNİN KAYNAKLARI (1) Zaman Gazetesi, 03 Şubat 2004. (2) Zaman Gazetesi, 13 Mayıs 2007. (3) Hürriyet Gazetesi, 27 Nisan 2007. (4) Hürriyet Gazetesi, 02 Ocak 2007. (5) Sabah Gazetesi, Ankara eki, 12 Eylül 2006. (6) Sabah Gazetesi, Ankara eki, 23 Nisan 2005. İNTERNET KAYNAKLARI www.diyanet.gov.tr. www.kultur.gov.tr. www.tubitak.gov.tr. 128