Öğrenciler için uygun ders kitabı! superead Onlarca egzersiz, sınırsız kitap! Okuma becerisini yeniden tasarladık. ÖĞRENCİ Hızlı Okuma Ders Kitabı Okuma hızın ve anlama seviyen için geliştirildi! superead.com Neler Yapmalıyım? 1 Bu “ders kitabı”nın çıktısını alın. 2 Ana sayfanızdan “dersler” kısmındaki videoları, 2-4 gün içinde ders kitapçığıyla birlikte izleyin. 3 Ders videolarınızı tamamladıktan sonra sonuçlarınızı bu mail adresine gönderin. mehmet@superhizliokuma.com *Videolardan yönlendirildikçe süre tutularak okunacak metinler. 1. Leylekler Giderken 2.Yunuslar 3. Küçük Dere 4. Patlayan Lastik 6. Video 18. Video 22. Video 31. Video superead.com Kol Yüz Burun Ağız El Göbek Ayak Ense Kulak Baş Olumlu Tutum Odaklanma Benzetme Tekrar Not Alma 1 - 20 10 Uzuv Hafıza Çivileri 6 Anahtar Not Alma Hafıza Alma Görselleştirme Kağıt Kelime Kollar Yapı Resim Renk Hızlı Okuma Hızlı Okuma Hatırlama Zihin Haritaları Acı Yok Rocky! 4 Dakika Satır Takip FAST Görselleştirme 3 Dakika 180 150 120 Tek Satır 3 Bölüm 3 Bölüm 3 Bölüm 1 Dakika 60 2 Dakika Metronom 60 Metronom 50 Metronom 40 Forget Active State Teach LEYLEKLER GELİRKEN Mavi göğe yükselen bu övgüleri, tarlalarda çalışan çiftçiler duymuş gibi işledikleri toprakta yeşeren ekinlere baktılar. Bu yıl ürün bol olacağa benziyordu. Yaşlı bir çiftçi, topraktan başını göğe kaldırarak şöyle konuştu. - Bir yağmur yağsa. Gökten düşen yağmur suları ve güneş ışıklarıyla toprağa bolluk, iyilik yağar dururdu. İnsanlar gibi leylekler de bunu biliyor, yeşil ova onları göreve çağırıyordu. Çok geçmeden göklerdeki leyleklerin bir bölümü yeşil ovadaki tarlalara, bir bölümü de çevresine indi. Tarlalarda, göl kıyılarında, bahçelerde, hendek içlerinde ne buldularsa lüp lüp yuttular. Bu arada pek çok zararlı canlıyla birlikte zararsız canlılar da midelerine inmişti. Bunu fark eden yaşlı leylekler, genç leyleklerden dikkatli olmalarını istedi. Yeşil ovada karınları doyan leylekler göl çevresini, gölde karınları doyan leylekler de yeşil ovanın çevresinde dolaştılar. Hepsi birer kez değirmenle tahta köprü üzerinde uçtular. Bazıları da yamaçlardaki zeytinlikler üstünde uçtu. Tüm çevreyi dolaşan yaşlı leyleklerden ikisi harman yerinde buluştuklarında birbirlerine ovada ve göl çevresinde gördüklerini anlattılar. İki leyleği en çok üzen gölün durumuydu. Leyleklerden biri: - Bu güzel göl, dedi. Ölüyor. - Gördüm, dedi ikinci leylek. İlk leylek şöyle söylendi: - Geçen yıl böyle değildi. İkinci leylek: - Her yıl, daha çok kirleniyor, dedi. Bir gölün temiz ve kirli olduğunu leyleklerden daha iyi bilen içindeki balıklardı. Balıklar, leyleklere feryat ederek durumu anlattılar. Gölü büyük kentten akarcayla birlikte gelen sanayi artıkları her gün biraz daha öldürüyordu. Göldeki balıklarla canlılar yakınıyorlardı: - Bu gölü kurtarınız! Gölün kurtarılışı balıkların kurtarılışı olacaktı. Balıkların kurtarılışı insanlar içindi. İnsanoğlu bu gerçeği ne zaman anlayacak gerekli önlemleri ne zaman alacaktı? Bunu iki leylekte birbirlerine sordular, ikisi birden şu karşılığı verdiler: - İnsanlar, akıllarını başlarına almalılar! Leylekler gibi tüm canlıların, en akıllı yaratık olan insanoğlunun yaptıklarına akılları ermez olmuştu. Bir uygarlık bir teknoloji bir gelişmedir tutturmuş gidiyorlardı. Küçük kuşların yeşil otların bile akılları almaz olmuştu bunları. 4 O gün akşama dek gölde ve yeşil ovada yiyecek arayan leylekler her yerde birbirleriyle bu gerçekleri konuştular. Sonra bölük bölük yuvalarına gitti. Bazıları da kent çevresindeki zeytinliklerde dolaştılar. Gümüş yeşili zeytin ağaçlarının süslediği tepelerden, göğün mavisi altındaki yeşil ovaya baktılar. Yeşil ova buralardan bir başka güzel görülüyordu. Tepelerde uçan leyleklerden biri eşine: - Haydi, dedi. Gidelim de küçük kızı bekletmeyelim. İki leylek ova yolu üzerindeki yangın kulesi üstünde bir tur attıktan sonra hızla yuvalarına doğru kanat çırptılar. İki leylek yuvalarına konduklarında küçük kızı bahçe içinde kendilerini beklerken buldular. Dişi leylek: - Küçük kız bizleri bekliyor, dedi. Leylekleri gören küçük kız da: - Nerede kaldınız? diye seslendi onlara. Ardından iki leyleğin yuvaya geldiğini konuk odasında ders çalışan ağabeyine duyurmak için içeriye koştu. Az sonra ağabeyiyle birlikte bahçeye çıkıp ovaya baktılar.” Sonraki Bölüm: Sorular 5 SORULAR 1. Tarlada çalışan insanlara yardım etmek için leylekler ne yapıyorlar? 6. Gölü, büyük kentten akarcayla birlikte gelen sanayi artıkları her gün biraz daha öldürüyordu. Gölün kurtarılışı ve balıkların kurtarılışı nasıl olmalı? A) Tarlanın suyu eksik olduğu için ağızlarıyla su taşıyorlar. B) Tarlada, göl kıyılarında, bahçelerde, hendek içlerinde buldukları zararlı canlıları yuttular. C) Tarlaya giren koyun sürüsünü uzaklaştırdılar. D) Tarlayı korkuluk gibi korudular. A) Bütün balıklar toplanıp suyu temizlemeli B) Leylekler bütün canlılara haber vermeli C) İnsanlar durumu fark edip buna bir son vermeli D) Bütün gölün içindeki canlılar başka göllere dağıtılmalı 2. Metindeki olay, kimler arasında geçmektedir? 7. Tüm canlıların en akıllısı olan insanlar ne ile uğraşıyorlardı ki gölün bu halini fark edemediler? A) Tarladaki insanlar ve balıklar B) Göldeki canlılar ve leylekler C) Yaşlı leylekler ve genç leylekler D) Tarladaki insanlar ve leylekler A) Tarlada çalıştıkları için fark edemediler B) Uygarlık ve teknolojik gelişmelerle uğraşıyorlar C) Köyden kente göçüyorlar D) Şirketlerde çalışıyorlar 3. Tarladaki insanlar neyin olmasını beklemektedirler? 8. Aşağıdakilerden hangisi “Leylekler Giderken” adlı metinde yer alan karakterlerden biri değildir? A) Karın yağmasını B) Rüzgâr olmasını C) Yağmur yağmasını D) Çiğ düşmesini A) Çiftçiler B) Yaşlı Leylek C) Küçük Kız D) Balıkçılar 4. Tüm çevreyi dolaşan yaşlı iki leyleği en çok üzen durum nedir? A) Gölün çok uzun olması B) Gölün suyunu çok az olması C) Tarlalarda zehirli otların olması D) Gölün suyunun kirli olması 5. Gölün kirli mi temiz mi olduğunu en iyi kim bilir? A) Ceylanlar ve geyikler B) Balıklar ve leylekler C) İnsanlar D) Tarla fareleri 6 TOPKAPI SARAYI Topkapı Sarayı’nın yapımına, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesinden sonra 1460 yılında başlanmış ve yapımı 1478 yılında tamamlanmıştır. Saray; Marmara Denizi, İstanbul Boğazı ve Haliç arasındaki tarihî İstanbul yarımadasında yer alır. Sarayburnu’nda bulunan Doğu Roma şehir merkezi üzerindeki bir alanda kurulmuştur. Fatih Sultan Mehmed’den itibaren otuz birinci padişah Sultan Abdülmecid’e kadar yaklaşık dört yüz yıl kullanılmıştır. Bu sürede imparatorluğun idare, eğitim ve sanat merkezi olarak kullanılmıştır. Aynı zamanda padişahın evi olmuştur. 19. yüzyılın ortalarında hanedanın Dolmabahçe Sarayı’na taşınması ile terk edilmiştir. Ancak önemini her zaman korumuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra, müze haline getirilmiştir. Cumhuriyet’in ilk müzesi olan Topkapı Sarayı, günümüzde çok büyük bir alanı kaplamaktadır. Saray, kara tarafından Fatih’in yaptırdığı Sultan Surları, deniz tarafından ise Doğu Roma surları ile şehirden ayrılır. Topkapı Sarayı; mimari yapıları, koleksiyonları ve zengin arşivleri ile dünyanın en büyük saraymüzelerindendir. Ayasofya tarafındaki saltanat kapısından girilen ve birbirinden geçilen dört avlu çevresindeki mimari yapılardan oluşan Saray’ın etrafı, bahçeler ve meydanlarla çevrilidir. Sarayın ilk avlusu olan ve halkın başvuru için girebildiği birinci avluda cephane olarak kullanılan Aya İrini Kilisesi, Darphane, Fırın, Hastane, Odun Ambarı, Hasırcılar Ocağı gibi sarayın dış hizmet yapıları bulunurdu. Sarayın ikinci avlusu, devlet yönetiminin gerçekleştiği mekanların yer aldığı Divan Meydanı’dır. Tarih boyunca pek çok törene sahne olan bu avluda divan toplantılarının yapıldığı Kubbealtı ve yanında hazinesi yer alır. Divan yapısının arkasında ise Sultan’ın adaletini temsil eden Adalet Kulesi vardır. Kubbealtı' nın yanında harem dairesi girişi ile koğuş bulunur. Bu koğuş ile aynı yönde bulunan ahırlar ise, bir avlu etrafında yer alır. Üçüncü Avlu, Enderun Avlusu’dur. Padişaha ait mekanların yanında, Sultan II. Murad döneminde kurulan saray okuluna ait koğuş ve yapıları da barındırır. Avluya çapraz olarak yerleştirilmiş 15. yüzyıla ait Ağalar Camii ile, III. Ahmed döneminde havuzlu köşkün yıkılmasıyla yaptırılan III. Ahmed Kütüphanesi vardır. Bu yapılar, eğitime verilen önemi vurgular. Enderun Avlusu'ndan sonra, padişaha ait köşklerin ve asma bahçelerin bulunduğu IV. Avlu' ya geçilir. Has Oda' nın Mermer Sofa’ ya açılan kapılarıyla da ulaşılan bu mekanda, Osmanlı sanatının klasik köşk mimarisinin en seçkin örnekleri yer alır. Sünnet Odası, Bağdat ve Revan Köşkleri bu avludadır. Enderun Avlusu’ nda bir de Padişah’ ın yaz aylarında orucunu açmak için kullandığı bir alan bulunur. IV. Avlu' nun bir alt katında asma çiçek bahçesi, ahşap Kara Mustafa Paşa Köşkü, Hekimbaşı Kulesi, en alt katta ise Sofa Camii, Sultan Abdülmecid döneminde inşa edilen ve Saray’ın son yapıları olan Mecidiye Köşkü ve Kıyafet Odası vardır. Topkapı Sarayı’nın etrafını kuşatan Hasbahçeler içindeki köşklerden Çinili Köşk, Sepetçiler Kasrı ve İncili Köşk’ün alt yapısı hariç günümüze ulaşmayan çok sayıda köşk ve kasır olduğu bilinmektedir. 7 8 Dört kelimeyi kullanarak anlamlı cümle yapalım: a) işledi, kızartıcı, yüz, suç b) odur, ne, insan, düşünüyorsa c) arttırır, durmak, hikmeti, aç d) kalkanların, dünya, erken, malıdır e) paraları, bu, buldun, nereden f) kalbi, güler, neşelendirir, yüz g) sahibini, öfke, çökertir, önce h) biz de, döner, döneriz, dünya ı) güçtür, en önemli, günümüzde, bilgi i) kalbe, kalpten, konuşur, sevgi Dörtten fazla kelimeyi kullanarak anlamlı cümle yapalım: a) insanı, değil, yokluğudur, çokluğu, yılların, ihtiyarlatan, ideal b) öldürür, yıllar, buruşturur, ruhu, fakat, cildi, idealsizlik c) çalışırlar, ve, başarılı, içinde, insanlar, bulundukları, o, yaşar, zamanı, zamanda d) olamaz, insan, bir, önceden, hiç, planlamasını, bir, zaman, yapmayan, önde e) inanmışlardır, tüm, tarihteki, yaptıklarına, adamlar, büyük f) için, demektir, varsa, besleniyor, gelecek, hedefimiz, planlarımız g) kendi, durduğu, insanın, düşünceleridir, üreten, davranışlarını, zihninde, taşıyıp h) durur, stres, akışımızı, bloke, düşünce, eder, zihnimiz ı) çekinir, ve, aşırı, başında, insan, olan, aklı, yemek, uyumaktan i) her, yardımcı, hastalıklar, gelişimine, zaman, olurlar, ruhumuzun 9 1 - Metinde kelimelerin yerleri karıştırılmıştır. Normal hızınızda okuyun ve normal hızınızda kavramaya çalışın, geri dönüş yapmayın: “çoğu Erdoğan Özdemir aştı sonunda sıkıntıları dünyevi. çocuğu Güzel bir, hayatı tertemiz aile ve mutlu bir vardı. önüne Dünyevi açılmıştı refah. olarak öğretim başlamak Bir üniversitede görevlisi çalışmaya üzereydi. iki aylık gittiği üzere Askerliğini yapmak Burdur’a beri alamamıştım süreden kendisinden bir haber. askerliğini tezkere Sonunda kısa dönem bitirerek aldı. Ailesine sevincini dünya kavuşmanın tattığı o tezkeresinin günde hayatının bilemezdi kendisine verileceğini. Hangimiz günümüzde en sevinçli ebedi saadet mekanlarına başlayacağını yolculuğumuzun bilebiliriz?” M. Bozdağ Okuma bitti, şimdi geriye dönmeden şu sorulara cevap verin: Yazıda adı geçen kimdi? Dünyevi sıkıntıları devam ediyor mu? Üniversitede çalışmaya başladı mı? Bu üniversitenin adı belli mi? Burdur’a niye gitti? Askerliğini uzun dönem mi yaptı? Ailesine kavuştu mu? Yaşıyor mu? 2 - Metinde kelimelerin yerleri tersine çevrilmiştir. Zihninizden onları normal konumlarına taşıyın ve anlayın, geri dönüş yapmayın: “yolcudur bir İnsan. sefer-i imtihandır uzun bir geçer sırattan haşirden berzahtan kabirden, dünyadan, rahm-ı maderden, alem-i ervahtan, Yolculuk ise. ” etmelidir telakki asker muvazzaf gidecek bir çabuk dünyadan kendisini İnsan. götürebildi bir şey dünyaya ait kim insanlardan veren dünyaya kalbini bütün uğrunda etmek. Elde kuranlardanım hayalini refahın dünyevi ve ailenin bir mutlu zenginliğin Ben de,. gelmez acı ona ayrılması bizden Onun. doluyuz hüznüyle ayrılığın bir boğulduğumuz hasretiyle biz Ama. çırpınıyordu altında ayaklarımın hayallerim fani bütün çırpındığım uğrunda bendim ve ölen duyduğumda Haberini. dostları en candan Onun. müydünüz düşünmüş hiç bir sonu için böyle Siz onun? düşündünüz mü için Kendiniz? düşünmemiştim Ben. ahiret değeriyle ve bütün dünya değersizliğiyle bütün İşte yüzünde bakmayan aleme ebedi. Okuma bitti. Şimdi şu sorulara cevap verelim: Yolcu olan kimdir? Yolculuk nerelerden geçer? Dünyadan bir şey götüren kimdi? yazar sevinçli mi? Yazar böyle ölmeyi dünündü mü? Dünya değerli mi? İmtihan yeri neresi? 10 Kelime alternatifleri arasından seçim yaparak cümlelerdeki boşlukları tamamlayalım. a) Okuma. . . . . . . . . . . bir göz. . . . . . . . . . . beyin . . . . . . . . 1. hem de 2. etkinliği 3. etkinliğidir 4. aşinalığı 5. hem b) . . . . . . . . . . insan . . . . . . . . . . . . . . . . . .insandır. 1. küçük 2. hedefsiz 3. başarılı 4. hedefi 5. belirli c) . . . . . . . . . . bir dâhi . . . . . . . . . . . . . . . . . .çalışın. 1. biz de 2. siz de 3. ne var ki 4. yeter ki 5. olabilirsiniz d) İnsanlar . . . . . . . . . . şeyde çok . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . sıhhat ve . . . . . . . . . 1. bir 2. aldanıyorlar 3. iki 4. bu 5. bunlar 6. boş vakittir 7. yararlı vakittir e) Nereye . . . . . . . . . bilen . . . . . . . . . yol vermek . . . . . . dünya . . . . . . . . .çekilir. 1. bir yana 2. önüne 3. için 4. yoluyla 5. kişiye 6. kişiliği 7. gideceğini 8. geleceğini f) . . . . . . . . . . . . olmaktan korkmayın, . . . . . . . . . . . . . . . .olmaktan korkun. 1.kötü 2. başarısız 3. hiç 4. hep 5. denememiş 6. gitmemiş g) . . . . . . . . . . . . . . . . bir adım atmayan . . . . . . . . . . . ., sonradan . . . . . . . . . . . . atmak zorunda kaIır. 1.Akşam 2. Zamanında 3. Çalışkan 4. Tembel 5. Anne 6. Yüz adım 7. Çöp h) . . . . . insanlar . . . . . büyük görürler. Burunları bir karış . . . .yaşarlar. . . onları . . . 1. bütün 2. bazı 3. diğerlerini 4. kendilerini 5. yerde 6. havada 7. bu durum 8. küçültür ı) Hızlı . . . . yeteneğine . . . insan, hayatını . . . . yaşar, . . . meşguliyetlerle zamanını . . . . . etmez. 1. karamsar 2. heba 3. önemli 4. gereksiz 5. bomboş 6. dolu7. okuma 8. yürüme 9. sahip olan i) Çalışmayı . . haline . . insanlar ne . . . insanlardır. Oysa . . . insanlar kendilerine . . . ediyorlar. 1. alışkanlık 2. disiplin 3. oluşturan 4. getiren 5. gülünç 6. çalışkan 7. tembel 8. büyük 9. Yazık 11 12 13 SINAVLARI NASIL ATLATIRIM? Eğitim psikologlarından en Yardım almaktan çekinmeyin. çalışabileceğinizi sorun. Öğretmenlerinize sınava nasıl Çalışırken ve tekrarlar verin. Yorgun bir zihin programı yapın. En iyi iyi on öneri şunlardır. iyi hatırlayamaz. çalışabileceğinizi yaparken kısa aralar Kendinize bir çalışma düşündüğünüz zamanlarda tekrarlar yapın. Sağlıklı kalın. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur. Bunun için iyi uyuyun ve yeterli beslenin. Egzersizler yapın. Yürüyün koşun, herhangi bir sporla geleceği düşünmeyin. zaman ayırmayın. fazlasını yapamaz. uğrasin. Olumlu düşünün. Özellikle karamsar düşüncelere ve hayallere Elinizden gelenin en iyisini Tetikte olun. Hasta gibi hakkında birileriyle konuşun. Başarısızlığı ve yapın. Hiç kimse daha hissederseniz, endişeleriniz Çok rahat davranmayın. Sınav konusunda biraz endişe 14 çok çalışmanızı sağlar. YEREBATAN SARNICI Yerebatan Sarnıcı, İstanbul’un görkemli ve turistik yapılarından biridir. Yılın her zamanı serinliğini koruyabilen mimarisiyle özellikle sıcak yaz aylarında, pek çok turistin ilgisini çekmektedir. Sarnıç, Ayasofya’nın güneybatısında; Sultan Ahmet’ te yer almaktadır. Suyun içinden yükselen sütunlarıyla görenleri kendisine hayran bırakan bu yapı, Bizans döneminde sarayın ve çevre sakinlerinin su ihtiyacını karşılamak için kullanılmıştır. Yine İstanbul’un fethinden sonra Osmanlı döneminde kullanılmaya devam edilmiştir. Padişahların oturduğu Topkapı Sarayı’nın bahçelerine buradan su verilmiştir. Zamanla Osmanlı halkı, durgun su yerine çeşme suyunu tercih etmişler ve şehirde kendi su tesislerini kurmuşlardır. Böylelikle Sarnıç kullanılmamaya başlamıştır. Geniş bir alanı kaplayan bu sarnıç, yaklaşık 100.000 ton su depolama kapasitesine sahiptir. Sarnıç, Bizans İmparatoru Justinyan tarafından yaptırılmıştır. 532 yılında inşaatı tamamlanan yapı, halk arasında uzun yıllar “Yerebatan Sarayı” olarak adlandırılmıştır. Aynı zamanda Yerebatan Sarnıcı, Stoa Bazilikası’nın altında yer aldığı için “Bazilika Sarnıcı” olarak da bilinmektedir. Sarnıç’ın kuzeybatısındaki iki sütunun altında, kaide olarak kullanılan iki Medusa başı heykeli bulunur. Bu heykeller, Roma Çağı heykel sanatının en bilinen örneklerindendir. Sarnıç’ ın dikkat çeken bu yapılarının nereden geldiği günümüzde bilinmemektedir. Bir grup araştırmacı, bu heykellerin Sarnıç için müstakil olarak hazırlandığını belirtmektedir. Ancak bazı araştırmacılar, Genç Roma Çağı'na ait bir yapıdan sökülerek buraya getirildiği düşünür. Halk arasında ise bu heykellerin kaynağı, Medusa efsanesine dayandırılmıştır. Yerebatan Sarnıcı, kurulduğu günden itibaren çeşitli restorasyonlardan geçirilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde iki defa restore edilen sarnıcın ilk onarımı, 18. yüzyılda yapılmıştır. III. Ahmet zamanında Mimar Kayserili Mehmet Ağa bu restorasyonu yönetmiştir. 19. yüzyılda ikinci büyük onarım, Sultan II. Abdülhamit tarafından yaptırılmıştır. Cumhuriyet dönemindeki en büyük onarım ise 1985 yılında yapılmıştır. İçerisindeki 50.000 ton çamurun tahliye edilmesi ve gezi platformunun eklenmesiyle 9 Eylül 1987 yılında tamamlanmış ve tekrar ziyarete açılmıştır. Yerebatan Sarnıcı günümüzde çok sayıda ziyaretçiyi ağırlamaya devam ediyor. 15 YUNUSLAR Yarıyıl tatilimizin bitmesine birkaç gün kalmıştı. Ankara’daki evimize ve arkadaşlarıma kavuşacağım için sevinçliydim ama Antalya’dan ayrılmayı da istemiyordum. Burayı çok seviyordum. Babam Antalya için: “Yurdumuzun en güzel yerleşim yerlerinden biridir. Burada da betonlaşma başlamış. Çok yoğun göç var.” diye söylenip duruyordu. Göklerinde kocaman kanatlarıyla uçaklar da uçsa güzelim kıyılarını yağmalayıp betonla sıvasalar da yine de Antalya’yı çok seviyorum. Onca insanın yurdun bu güzel yöresine akınına, bilinçsiz bilgisiz yerleşmesine karşı direniyor Antalya. İnsanlar yine de bu doğal güzellikler karşısında baş eğiyor. Toprağını yağmalayanlar, maviliğinin önünde diz çöküyorlar Antalya’nın. Dün öğleye doğru Konyaaltı Plajı’na gittik. Babam arabayı denizi görebileceğimiz bir yere park etti. Yağmur çiseliyordu dingin suların üzerine. Denizin üzerinde binlerce sütunsu buğular yükseliyordu. Her buğu demeti karadan esen yellerin etkisiyle desenler oluşuyordu. Mavi suların üzerinde oluşan buğu desenleri gökyüzüne yöneliyor, beyaz ipliksiler şeklinde incelerek yitiyordu. Kendimi bir düş ülkesinin ortasında hayal ettim. Yüzlerce martı denize inerken bir o kadarı da havalanıyordu. Martıların niçin kümelendiğini düşünürken orada suya batıp çıkan bir yaratık fark ettim. Gördüklerim coşku vericiydi, ürkünçtü. Yüreğim sarsıldı. Bir ara kocaman bir balık, denizden çıkarak birkaç metre yükselip yeniden suya daldı. Coşkuyla: - Baba, anne! Bakın orada köpek balıkları, diye bağırdım. Babam, martıların bulunduğu yere baktı. Annem, saçlarımı okşayarak: - Hayır Ekin! Onlar köpek balıkları değil, yunus balıkları. - Şu, insanların dostu olan yunuslar mı? - Evet, dedi annem. Babam elindeki gazeteyi göstererek: - Bak burada yunuslarla ilgili bir haber var. Şöyle yazıyor: “Marmaris’te motorları bozulan balıkçılardan biri kayboldu. Diğer balıkçı, baygın bir durumda kıyıda bulundu. Sayrılarevinde ayılan balıkçı, kendisini yunus balıklarının kıyıya getirdiğini söyledi.” 16 O sırada balıklar, iyice kıyıya yaklaşmışlardı. Dört taneydiler. Düzenli aralıklarla suya girip çıkıyorlardı. Onlara karşı büyük bir sevgi duydum. Babama dönerek: - Bunlar balıkçıyı kurtaran yunuslar olabilir mi? - Neden olmasın. - Bence sakıncası yok Kendimi olanlara o kadar kaptırmışım ki arabanın kapısını açtım. Tam dışarı çıkarken: -Ama baba, ben yüzme bilmiyorum ki! dedim. Babam ve annem katıla katıla gülerken küçük kardeşim: Haydi koş! Gidiyorlar. El sallayalım, diye arabadan indi. Birlikte uzaklaşan yunuslara el salladık. Balıkçıyı kurtardığı için onlara teşekkür ettik. Onlar, martı şölenleri arasında mavi suların derinliklerine yüzdüler. Ertesi gün yola çıktığımızda ben onları düşünüyordum. Onlar, mavi denizlerine dönüyor; biz de yollarda evimize dönüyorduk. Sonraki Bölüm: Sorular 17 SORULAR 1. Metindeki çocuk yarıyıl tatili sürecini hangi 5. Aşağıdaki haberlerden hangisi, babanın gazete okuduğu haberdir? şehirde geçirmektedir? A) “Konya’da motorları bozulan balıkçılardan biri kayboldu. Diğer balıkçı da kayıptı. Sayrılarevinde ayılan balıkçı, kendisini fok balıklarının kıyıya getirdiğini söyledi.” B) “İstanbul’da motorları bozulan balıkçılardan biri kayboldu. Diğer balıkçı, baygın bir durumda kıyıda bulundu. Sayrılarevinde ayılan balıkçı, kendisini köpek balıklarının kıyıya getirdiğini söyledi.” C) “Marmaris’te motorları bozulan balıkçılardan biri kayboldu. Diğer balıkçı, baygın bir durumda kıyıda bulundu. Sayrılarevinde ayılan balıkçı, kendisini mürekkep balıklarının kıyıya getirdiğini söyledi.” D) “Marmaris’te motorları bozulan balıkçılardan biri kayboldu. Diğer balıkçı, baygın bir durumda kıyıda bulundu. Sayrılarevinde ayılan balıkçı, kendisini yunus balıklarının kıyıya getirdiğini söyledi.” A) Antakya B) Antalya C) Alanya D) Ankara 2. Babam Antalya için: “Yurdumuzun en güzel yerleşim yerlerinden biridir. Burada da betonlaşma başlamış. Çok yoğun göç var.” diye söylenip duruyordu. Bu düşüncelere sahip olan metindeki baba nasıl hissetmektedir? A) Sakin 6. Çocuk ve ailesi denizde kaç tane yunus balığı gördüler? B) Mutlu C) Heyecanlı A) 2 B) 4 C) 6 D) 3 D) Üzgün 3. Metindeki olay kimler arasında geçmektedir? A) Çocuk, ailesi ve yunuslar 7. “O sırada balıklar, iyice kıyıya yaklaşmışlardı. Düzenli aralıklarla suya girip çıkıyorlardı. Onlara karşı büyük bir sevgi duydum. Babama dönerek: - Bunlar balıkçıyı kurtaran yunuslar olabilir mi?” Metinde baba, çocuğuna ne cevap vermiştir? B) Çocuk ve arkadaşları C) Çocuk ve kardeşi D) Çocuk ve Antalya halkı A) Evet, kesinlikle o yunuslar. B) Hayır bence değil. C) Neden olmasın? D) Bence onlar kurtarmamıştır. 4. “Martıların niçin kümelendiğini düşünürken orada suya batıp çıkan bir yaratık fark ettim. Gördüklerim coşku vericiydi, ürkünçtü. Yüreğim sarsıldı.” 8. “Ertesi gün yola çıktığımızda ben onları düşünüyordum. Onlar, mavi denizlerine dönüyor biz de yollarda evimize dönüyorduk.” Metindeki çocuk evimize dönüyorduk dediği şehir hangisidir? Yaratık, diye bahsedilen aslında hangi canlıymış? A) Denizanası A) Konya B) Antalya C) Ankara D) Marmaris B) Köpekbalığı C) Denizatı D) Yunus balığı 18 NOTLAR NOT TUTMAK NEDEN ÖNEMLİDİR? – I 20 NOT TUTMAK NEDEN ÖNEMLİDİR? – II 21 GÖBEKLİTEPE Göbeklitepe, Şanlıurfa kent merkezinin 15 km kuzeydoğusunda bulunmaktadır. Bu tarihî sit alanı 1994 yılında kazılar sonucu bulunmuştur fakat geçmişi Neolitik Çağ’a dayanmaktadır. Bazı üniversitelerin birleşerek araştırma yapmaları sonucu bulunmuş olup şu an günümüzde çok önemli bir yere ve turistik bir kitleye sahiptir. Göbeklitepe, 1983 yılında Örencik yakınlarında tarlasını süren bir çiftçinin bulduğu taşı Şanlıurfa müzesine götürmesiyle keşfedilmiştir. Bu olayın ardından incelemeler başlamış ve ilk sinyaller ortaya çıkmıştır. Tam yirmi futbol sahası büyüklüğünde bir alana kurulmuştur. 2019 Göbeklitepe yılı olarak kabul edilmiştir. Yerli ve yabancı pek çok turistin ziyaretine ev sahipliği yapmıştır. Göbeklitepe’ deki taşların varlığı çok eskiye dayanmaktadır. Bu taşlar yaklaşık 11.500 yaşındadır. Göbeklitepe İngiltere'de bulunan Stonehenge'den 7000, Mısır piramitlerinden ise 7500 bin yıl eskide oluşturulmuştur. Henüz yazı, kâğıt, çömlek olmadığı bir zamanda inşa edilmiş olan bu yapının çeşitli aletler kullanarak inşa edildiği tahmin edilmektedir. Göbeklitepe mimarisinin en önemli kısmını dikili taşlar oluşturmaktadır. Bu yapı, taşların “T” biçiminde yuvarlak bir şekilde birleşmesi sonucu meydana gelmiş. “T” şeklindeki taşların kolları açık insanları temsil ettiği düşünülüyor. Yapıların üzerinde insan, el, kol ve hayvan sembolleri vardır. Güneş ve Ay sembolleri de bolca görülmekte. Bazı yapıların boyu 7 metreyi bulmakta. Göbeklitepe avcı ve toplayıcılar için de önemli bir merkez olarak görülmektedir. Taşların ağırlığı 20 ton olduğu söylenmekte ve küçük küçük avcı veya büyük grupları bir araya getirerek ve onları taşıyarak oluşturulduğu bilinmektedir. Taşları işleyerek heykel haline getirmişlerdir. Oda oda şeklinde yapılmış ve her birinin aralarında yıllar vardır ve odaların her birinde “T” şekilli sütunlar vardır. Bu “T” şeklinde sütunların o zamanların kutsal varlıklarını işaret ettiğini söyleyebiliriz. Bu sütunlar üzerinde birçok hayvan figürünü görebiliriz bu figürlerin gök anlayışını temsil ettiği de söylenenler arasındadır. Genellikle vahşi hayvanları işlemişlerdir. Bu belki de onlar için yeni bir çağı işaret ediyordu. Hepsinin elbette bir anlamı ve bir hikâyesi vardı ama hâlâ gizemini sürdürmektedir. Düşünce, akıl ve hayal gücü yönünden hiç de küçümsenmeyecek ölçüde gelişme göstermiş bir topluluğun göstergesiydi bu görkemli yapılar. Göbeklitepe çevresinde yaşayan insanların hâlâ nasıl bir inanış benimsediği bilinmemektedir. Fakat yapıldığı dönem göz önüne alındığında yerleşik yaşama geçişte dinsel inanışların da etkisinin olabileceğini ispatlamıştır. Bu tapınaklarda sütunların çoğu yıldız şeklindedir. En parlak yıldızlarından biri olan Sirius Yıldızı’na göre konumlanmıştır. Sirius Yıldızı, yer değiştirebilmektedir ve çok parlak bir yıldızdır. Bu yüzden tarih öncesindeki insanların dikkatini çekmiş olabilir. Kısacası Göbeklitepe, şimdiye dek keşfedilen en eski tapınaktır ve ilk dinî yapıların inşa edildiği dönemde meydana getirildiği düşünülmektedir. 22 KÜÇÜK DERE Ülkenin birinde etrafına neşe saçarak akan bir dere varmış. Neşeli olduğu için akarken şırıl şırıl ses çıkarırmış. Kıvrıla kıvrıla akar; dağlardan, ormanlardan, ovalardan geçermiş. Küçük dere çok temizmiş pırıl pırıl akarmış. Dere kirlendiğinde kendi kendini temizlemenin bir yolunu bulurmuş. Kenarında oluşan yosunları hemen kendi suyuyla temizlermiş. Geçtiği yerlerin çiçeklerini büyük bir hayranlıkla seyredermiş. En çok sevdiği de kır çiçekleriymiş. Küçük dere renkleri çok severmiş; kırmızı, mor, sarı... Onları izledikçe daha bir güzel akar daha bir güzel ses çıkarırmış. Şırıl şırıl... Derenin sesini dinleyip hemen temizlik yaparlar ve etrafı kirletmemek için daha dikkatli olurlarmış. Sözün kısası, dere yeryüzüne sevdalıymış. Küçük Dere ara sıra gökyüzüne takılırmış: “Bak gökyüzü! Bak da güzellik gör, renk gör. Sen hep bizi izleyip renleri, çiçekleri görüyorsun. Oysa biz sende bir gece bir gündüz bir beyaz bulut bir kara bulu görüyoruz. Gökyüzü buna bir şey demez, içinden güler geçermiş. Öyle ya koskoca gökyüzü minicik derenin sözüne mi alınacak? Tilkiler, kedileri; kediler, fareleri kovalarken günler, aylar geçiyormuş. Küçük Dere şırıl şırıl akıp şarkıları söylerken yine bir gün Gökyüzü’ne takılmış: “Bak Gökyüzü bak, renklere çiçeklere bak. Sen sadece mavisin. Biz ise ne kadar renkliyiz.” Bu kez Gökyüzü sinirlenmiş yüzünü asmış kapkara olmuş. Bir şimşek çakmış ardından gök gürültüsü başlamış. Ardından bir de yağmur inmiş. Gökyüzü yağmurunu yeryüzüne salarken kara bulutları dağıtmış. Yağmur öyle saf öyle tatlı yağmaya başlamış ki sanki her damlası yeryüzünü öper gibiymiş. Gökyüzü yağmurla birlikte güneşin ışıklarını da salıvermiş yeryüzüne. İşte o zaman olanlar olmuş gökyüzü çiçek açmaya başlamış. Hem de ne çiçek! Kocaman. Çiçeğin bir ucu dünyanın bir yerinden başlayıp diğer ucuna kadar gidiyormuş.Bu çiçek neredeyse dünyayı kucaklıyormuş. Işıl ışıl, renk renk parlıyormuş. Küçük Dere’nin şaşkınlıktan şırıltısı kesilmiş. Gözünü gökyüzüne çevirmiş. Küçük Dere akmayı bile unutmuş. Bu güzellik karşısında donmuş kalmış. “Bu ne güzellik böyle? Ben böylesine büyük böylesine muhteşem renkleri olan bir çiçek görmemiştim.” 23 Bugüne kadar gökyüzüne söylediklerinden dolayı çok utanmış. Hemen gökyüzüne seslenmiş: “En güzel renklerle en büyük çiçeği açabiliyorsun. Bugüne kadar güzelliğini neden paylaşmadın bizimle? Ne olursun bu çiçeği bize unutturma yine aç olur mu? Bence sen bu çiçeği hiç soldurma. Renkler silinmesin, çiçeğin solmasın.” Gökyüzü, Küçük Dere’nin söylediklerini duymuş fakat hiç ses çıkarmamış. Az sonra yağmur kesilince gökyüzünün çiçeği de silinmiş. Küçük Dere bundan sonra yeryüzüne baktığı gibi gökyüzüne de büyük bir hayranlıkla izlemeye başlamış. Ay ışığının üzerine vurduğu zamanlarda daha güzel göründüğünü fark etmiş. Yıldızlı gecelerde ise daha coşkulu aktığını hissetmiş. Gökyüzü, Küçük Dere’nin isteğini kırmamış. Kimi zaman yağmur yağarken güneşin ışığını yollamış ve dünyanın üzerinde çiçek açtırmış. İşte, sevgili arkadaşlar biz insanlar gökyüzünde açan bu çiçeğe gökkuşağı diyoruz. Sonraki Bölüm: Sorular 24 SORULAR 1. Metne göre, Küçük Dere kirlendiğinde nasıl temizleniyormuş? A) Kendi kendini temizlemenin bir yolunu buluyormuş. B) İnsanlar, Küçük Dere’yi temizliyormuş. C) Hayvanlar, Küçük Dere’ye yardım ediyormuş. D) Gökyüzü, yağmurlarıyla Küçük Dere’yi yıkıyormuş. 5. “İşte o zaman olanlar olmuş gökyüzü çiçek açmaya başlamış. Hem de ne çiçek! Kocaman. Çiçeğin bir ucu dünyanın bir yerinden başlayıp diğer ucuna kadar gidiyormuş. Bu çiçek neredeyse dünyayı kucaklıyormuş. Işıl ışıl renk renk parlıyormuş.” Yukarıdaki metinde anlatılan, gökyüzünde açan çiçek aslında nedir? 2. Metindeki Küçük Dere’nin en sevdiği çiçek türü nedir? A) Ay ışığı B) Samanyolu yıldızları C) Gökkuşağı D) Güneş ışıkları A) Papatya B) Gül C) Kır çiçekleri D) Menekşe 6. “Bugüne kadar gökyüzüne söylediklerinden dolayı çok utanmış. Hemen gökyüzüne seslenmiş.” Metinde Küçük Dere, Gökyüzü’ne aşağıdakilerden hangisini söylemiştir? 3. Metindeki olay kimler arasında geçmektedir? A) Bu ne yağmur böyle? B) En güzel renklerle en büyük çiçeği açabiliyorsun. Bugüne kadar güzelliğini neden paylaşmadın bizimle? C) Bak Gökyüzü bak, renklere çiçeklere bak. Sen sadece mavisin. Biz ise ne kadar renkliyiz. D) Bak gökyüzü! Bak da güzellik gör, renk gör. A) Küçük Dere ve okyanus B) Küçük Dere ve gökyüzü C) Küçük Dere ve ağaçlar D) Küçük Dere ve hayvanlar 7. Küçük Dere, gökkuşağını gördükten sonra Gökyüzü’ne karşı nasıl hissetmektedir? 4. “Küçük Dere şırıl şırıl akıp şarkıları söylerken yine bir gün Gökyüzü’ne takılmış: “Bak Gökyüzü bak, renklere çiçeklere bak. Sen sadece mavisin. Biz ise ne kadar renkliyiz.” Bunu duyan Gökyüzü, Küçük Dere’ye ne tepki vermiş? A) Ona hayranlık duymaktadır. B) Onu kıskanmaktadır. C) Kendisinin daha renkli olduğunu düşünmektedir. D) Ona karşı söylediklerinden dolayı üzgün hissetmektedir. A) Küçük Dere’ye küsmüş ve onunla konuşmamış. B) Küçük Dere’yi duymamazlıktan gelmiş. C) Gökyüzü sinirlenmiş yüzünü asmış kapkara olmuş. D) Gökyüzü sinirlenmiş ve ağlamaya başlamış. 8. Metinde bahsedilen gökkuşağının kaç rengi olduğu söylenmektir? A) 7 B) 6 C) 8 D) Metinde bahsedilmemektedir. 25 NOTLAR PATLAYAN LASTİK Mahallenin en ayrılmaz, en hareketli ve en sıkı dostlarıydı onlar. Sokağı başında birisi göründü mü herkes bilirdi ki diğer üçü de hemen arkasından geliyor. Kimse onları ayrı ayrı düşünemiyordu. Hatta bu dört arkadaşı, kardeş zannedenler bile vardı. Aynı yaştaydılar. Bu yüzden aynı okula aynı sınıfa gidiyorlardı. Sınavlara beraber çalışırlardı. O akşam yine bir araya gelmiş ve ertesi gün olacakları matematik sınavına çalışıyorlardı. Konular biraz zordu. O yüzden geç saatlere kadar çalışmak zorunda kaldılar. Ailelerinden izin alıp o gece çalıştıkları arkadaşlarının evinde kalmaya karar verdiler. Gece yarısı olmuş ve uykuları artık dayanılmayacak kadar çok bastırmıştı. İçlerinden biri: “Bir iki saat uyuyalım sonra kalkar okula gideriz.” dedi. Saati kurdular ve yataklarına girip uyudular. Ancak o kadar uykusuz ve yorgundular ki kimse saatin sesini duymadı. Belki de içlerinden biri kalktı ama saati kapayıp tekrar yattı. Bir ara evin annesi yanlarına gelmişti ama ne kadar uğraştıysa da o da çocukları uyandıramamıştı. Büyük bir panikle uyandıklarında okula geç kaldıklarını gördüler. Dördü de sınavı kaçırmıştı. Ertesi gün, öğretmenlerinin yanına gittiler. Eğer ikna ederlerse bir daha sınav olabileceklerini düşünüyorlardı. “Öğretmenim biz sınava çok iyi hazırlanmıştık. Ama ne olduysa yolda gelirken servisin lastiği patladı. Ne yazık ki bu yüzden geç kaldık. Lütfen bizi ayrı sınav yapın. Lütfeeen!” Öğretmenleri, bu lastik patlama hikâyesini hiç inandırıcı bulmamıştı. Üstelik koskoca okulda sadece bu çocuklar geç kalmıştı. Servisteki diğer çocuklar tam zamanında gelmişti. Ama bu çocukların çalışkan olduğunu biliyordu. Bu yüzden de: “Eh hadi bakalım.” dedi. “Size özel bir sınav yapacağım.” Çocuklar bu işe çok sevindi. Dört öğrencisini boş bir sınıfa alan öğretmen onlara sadece beş soru sordu. İlk dört soru 10’ar puanlıktı ve çok kolaydı. Beşinci soru ise 60 puanlık bir soruydu ve bu sınavı geçmek için 50 puan almaları gerekiyordu. Yani bu son soruyu doğru düzgün bir cevap veremezlerse sınavı geçemezlerdi. Öğretmenin sorduğu son soru şuydu: “Hangi lastik patladı?” Sonraki Bölüm: Sorular 27 SORULAR 1. Mahallenin en ayrılmaz, en hareketli ve en sıkı dostu olan bu arkadaşlar kaç kişidirler? 5. “Öğretmenim biz sınava çok iyi hazırlanmıştık. Ama ne olduysa yolda gelirken servisin lastiği patladı. Ne yazık ki bu yüzden geç kaldık. Lütfen bizi ayrı sınav yapın. Lütfeeen!” A) 3 B) 7 Diyen öğrencilere öğretmen ne tepki verdi? C) 4 D) 5 A) Hallerine üzüldü. B) Bu lastik patlama olayını hiç inandırıcı bulmadı. 2. Bu dostlar bir araya geldikleri gün hangi sınava çalışıyorlardı? C) Sınava geç kaldıkları için çok kızdı. D) Gayet anlayışla karşıladı. A) Felsefe B) Türkçe 6. Öğretmenin, sınava giremeyen öğrencilere özel hazırladığı soruların puanlama dereceleri nasıldır? C) Matematik D) Geometri A) İlk dört soru 5’er puan, beşinci soru 60 puan B) İlk dört soru 10’ar puan, beşinci soru 40 puan 3. Metinde aşağıdaki karakterlerden hangisi yoktur? C) Her soru 20 puan A) Anne D) İlk üç soru 10 puan, diğer iki soru 35 puan B) Öğretmen C) Arkadaşlar 7. Bu öğrencilerin sınavı geçmek için kaç puan almaları gerekiyor? D) Servis Şoförü A) 60 B) 50 C) 70 4. Sabaha kadar ders çalıştıktan sonra sabah ne oldu? D) 40 A) Vaktinde uyanıp kahvaltı yaptılar. 8. Öğrenmenin, sınavda en çok puan olarak sorduğu soru aşağıdakilerden hangisidir? B) Sabah kalkıp ders çalışmaya devam ettiler. A) Serviste kaç kişi vardı? C) Sabah, anneleri onları okula götürdü. B) Servis şoförü kimdi? C) Kaç lastik patladı? D) Sabah alarmı duymadıkları için sınava geç kaldılar. D) Hangi lastik patladı? 28 NOTLAR Beyne İyi Gelen Yiyecekler Kodlaması 30 Hafıza Çivileri 1- 11- 2- 12- 3- 13- 4- 14- 5- 15- 6- 16- 7- 17- 8- 18- 9- 19- 10- 20- 31 CEVAP ANAHTARI Leylekler Gelirken 1.B, 2.D, 3.C, 4.D, 5.B, 6.C, 7.B, 8.D Yunuslar 1.B, 2.D, 3.A, 4.D, 5.D, 6.B, 7.C, 8.C Küçük Dere 1.A, 2.C, 3.B, 4.C, 5.C, 6.B, 7.A, 8.D Patlayan Lastik 1.C, 2.C, 3.D, 4.D, 5.B, 6.A, 7.B, 8.D