Uploaded by Mehmet COŞKUN

ILT101U-16V1S1-8-0-1-SV1-ebook

advertisement
Bireylerarası
İletişim
Editörler
Dr.Öğr.Üyesi Canan ULUYAĞCI
Dr.Öğr.Üyesi Ufuk ERİŞ
Yazarlar
BÖLÜM
1
2
BÖLÜM 3
BÖLÜM 4, 5
BÖLÜM
6
BÖLÜM 7
BÖLÜM 8
BÖLÜM
Dr.Öğr.Üyesi Hüseyin Selçuk KIRAY
Dr.Öğr.Üyesi Hüseyin Selçuk KIRAY
Dr.Öğr.Üyesi Serhat KOCA
Dr.Öğr.Üyesi Fatma OKUMUŞ
Dr.Öğr.Üyesi Ayla TOPUZ SAVAŞ
Dr.Öğr.Üyesi Canan ULUYAĞCI
Dr.Öğr.Üyesi Nergiz KARADAŞ
Doç.Dr. Rabia Gürsel YAKTIL OĞUZ
Dr.Öğr.Üyesi Motif ATAR
Genel Koordinatör
Doç.Dr. Murat Akyıldız
Grafik Tasarım Koordinatörü
Doç.Dr. Halit Turgay Ünalan
Kitap Basım ve Dağıtım Koordinatörü
Dr.Öğr.Üyesi Murat Doğan Şahin
Dil ve Yazım Danışmanı
Öğr.Gör. İbrahim Gürgen
Ölçme Değerlendirme Sorumlusu
Hülya Tan Bekki
T.C.
ANADOLU
ÜNİVERSİTESİ
YAYINI NO: 3324
AÇIKÖĞRETİM
FAKÜLTESİ
YAYINI NO: 2183
Grafikerler
Ayşegül Dibek
BİREYLERARASI İLETİŞİM
Gülşah Karabulut
Özlem Çayırlı
E-ISBN: 978-975-06-2342-4
Hilal Özcan
Bu
kitabın
basım, yayım
ve satış hakları
Anadolu Üniversitesine
aittir.
Kapak Düzeni
Doç.Dr. Halit Turgay Ünalan
Dizgi ve Yayıma Hazırlama
Mehmet Emin Yüksel
Sinem Yüksel
Gülşah Sokum
“Uzaktan Öğretim” tekniğine uygun olarak
Murat Uzun
hazırlanan bu kitabın bütün hakları saklıdır.
Burak Arslan
Gül Kaya
İlgili kuruluştan izin almadan kitabın tümü ya da bölümleri
mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt veya başka
şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz.
Copyright © 2016 by Anadolu University
All rights reserved
No part of this book may be reproduced or stored in a retrieval system,
or transmitted in any form or by any means mechanical, electronic,
photocopy, magnetic tape or otherwise, without permission
in writing from the University.
Bu kitabın tüm hakları Anadolu Üniversitesi’ne aittir.
ESKİŞEHİR, Ağustos 2018
2826-0-0-0-1909-V01
İçindekiler
BÖLÜM 1
Bireylerarası İletişim
Yaklaşımı
Giriş . ........................................................................
İletişim Kavramı . ....................................................
Bireylerarası İletişim ..............................................
İletişim Sürecini Oluşturan Temel
Unsurlar .........................................................
İletişimin Başarısını Etkileyen Temel
Unsurlar .........................................................
İletişim Sürecinde Göstergeler ve
Kodlar .............................................................
İletişim Modelleri ...................................................
Shannon ve Weaver Modeli . .......................
Osgood ve Schramm Dairesel İletişim
Modeli ............................................................
Lasswell Modeli .............................................
Gerbner’in Genel İletişim Modeli . ...............
Newcomb ABX Modeli .................................
Westley Maclean Modeli .............................
BÖLÜM 2
3
3
4
5
5
6
6
6
7
8
8
9
10
Bireylerarası
BÖLÜM 3 İletişimde Dinleme
ve Konuşma
Giriş . ........................................................................
Bireylerarası İletişimde Dinleme Süreci . ..............
Bireylerarası İletişimde Dinleme
Becerileri................................................................ Bireylerarası İletişimde Konuşma Süreci ..............
Bireylerarası İletişimde Konuşma
Becerileri .......................................................
Bireylerarası İletişim
Süreçleri
Giriş . ........................................................................
Bireylerarası İletişim Sürecinin Temel Ögeleri .........
Sözlü ve Sözsüz İletişim . ..............................
Bireylerarası İletişim Sürecinin Özellikleri ...............
Bireylerarası İletişim Sürecinde Önemli
Unsurlar . .................................................................
Dinleme . ........................................................
Aktif Dinleme ................................................
Pasif Dinleme . ...............................................
Benlik .............................................................
Empati . ..........................................................
Tutumlar ........................................................
Benmerkezcilik ..............................................
Kendini Açma ................................................
Çatışma ..........................................................
Bireylerarası İletişim Sürecinin İşleyişi .................
Kaynak ...........................................................
Mesaj ..............................................................
Kanal ..............................................................
Alıcı . ...............................................................
Geri Bildirim ..................................................
Çevre ..............................................................
Bireylerarası İletişim Ağları ..........................
Bireylerarası İletişim Sürecinin
Aşamaları .......................................................
19
19
20
21
22
22
23
23
23
23
24
24
24
24
24
25
26
27
28
29
31
31
32
Bireylerarası
BÖLÜM 4 İletişimde Davranış
Biçimleri
41
41
44
46
48
Giriş . ........................................................................
Davranış Kavramı ve Kapsamı . .............................
Psikolojik Kavramlar ve Davranış .........................
Güdü ve Davranış İlişkisi ..............................
Duygu ve Davranış İlişkisi ............................
Öğrenme ve Davranış İlişkisi . ......................
Algı ve Davranış İlişkisi .................................
Tutumlar ve Davranış İlişkisi . ......................
Kişilik ve Davranış İlişkisi .............................
Bireylerarası İletişim ve Davranış .........................
Sözlü İletişim .................................................
Sözsüz İletiler ................................................
İletişimde Davranış Kavramı ........................
İletişimi Engelleyen ve Kolaylaştıran
Davranışlar ....................................................
Bireylerarası İletişimde Davranış
Biçimleri ..................................................................
Pasif Davranış ................................................
Pasif Saldırgan Davranış ...............................
Saldırgan Davranış ........................................
Atılgan Davranış . ..........................................
59
59
60
60
61
61
62
63
64
66
66
67
68
69
71
72
72
73
74
iii
BÖLÜM 5
Bireylerarası
İletişimde Kültür
Giriş . ........................................................................
Kültür Kavramı ve Kapsamı ...................................
Kültürün Özellikleri ......................................
Kültürün Bileşenleri ......................................
Kültürün Temel Boyutları ............................
Kültürün Sınıflandırılması ...........................
Kültür ve Toplumsal Çevre ...........................
Bireylerarası İletişim ve Kültür .............................
Kültür ve Sözlü İletişim ...............................
Kültür ve Sözsüz İletişim .............................
BÖLÜM 6
85
85
86
87
91
93
93
97
97
98
Bireylerarası
BÖLÜM 7
İletişimde Çatışma
Giriş . ........................................................................ 127
Çatışmanın Tanımı ve Bağlamı . ............................ 127
Çatışmaya Negatif ve Pozitif Yaklaşımlar............ 129
İşlevsel ve İşlevsel Olmayan Çatışma ............ 130
Çatışma Biçimleri . .................................................. 131
Rekabet (Kazan-Kaybet) .............................. 131
Kaçınma (Kaybet-Kaybet) . .......................... 131
Uyma (Kaybet-Kazan) . ................................ 132
İşbirliği (Kazan-Kazan) ................................. 132
Uzlaşma (Kazan-Kaybet; Kaybet-Kazan) ............ 133
Çatışma İklimi ......................................................... 134
Düşmanca İklim . ........................................... 134
Savunmacı İklim ............................................ 134
Destekleyici İklim .......................................... 135
Çatışma Yönetimi ................................................... 136
Çatışma Yönetimi Aşamaları ........................ 136
Çatışma Stratejileri ................................................. 138
Kaçınma Stratejileri ...................................... 138
Rekabetçi Stratejiler ..................................... 138
İşbirlikçi Stratejiler ........................................ 138
Çatışma Değerlendirmesi . ..................................... 139
Kapsamlı Değerlendirme Kılavuzu .............. 139
Çatışma ile İlgili Düzenlemeler . ............................ 140
İçten Dışa Çatışmanın Değişimi ................... 140
Dıştan İçe Çatışmanın Değişimi ................... 141
iv
Bireylerarası İletişim
ve İletişim Araçları
Giriş . ........................................................................
İletişim ve Bireylerarası İletişim . ..........................
İletişim Araçları . .....................................................
İletişim Araçlarının Bireylerarası
İletişime Etkileri .....................................................
107
107
111
112
Bireyselarası
BÖLÜM 8 İletişimi Geliştirme
Biçimleri
Giriş . ........................................................................
Bireylerarası İlişkileri Düzenleyen İlkeler . ...........
Bireylerarası İletişimde Konuşma ve
Eleştiri ............................................................
Bireylerarası İletişimde Dinleme .................
Tartışma Biçiminin İletişime Etkisi ..............
Önyargı . ..................................................................
Önyargıların Temel Özellikleri . ...................
Stereotip (Kalıpyargılar) .......................................
Empati ve Empatik İletişim ...................................
Empati ve Sempati Arasındaki
Farklar ............................................................
Empatinin Önemi .........................................
Bireylerarası İletişimi Geliştirme . .........................
151
151
151
153
154
155
156
157
159
161
162
163
Önsöz
Sevgili öğrenciler,
İnsan doğduğu andan itibaren iletişim sürecinin içinde yer almaktadır. Bir bebeğin ağlayarak derdini anlatmasından ve daha sonra toplum içinde yaşamını
sürdürmesi, diğer insanlarla, kurumlarla ilişki kurabilmesi iletişim ile gerçekleşmektedir. İletişimin gerçekleşebilmesi için bir kaynağın bir de hedefin olması
gerekmektedir. Kaynak iletiyi gönderen ögedir. Kimi
kez bu kaynak insan, kimi kez de kitle iletişim araçları ya da toplum v.b olabilir. Hedef ise bilgi aktarılmak
istenen kişi, grup, toplum olabilir. Kaynaktan ileti çıkar ve hedefe ulaşır. Karşıda yer alan hedef yani bilgi
aktarılmak istenen kişi kendi kültürel birikimlerine
göre bu iletiyi yorumlar ve geribildirimde bulunur.
Böylece basit anlamda iletişim süreci gerçekleşmiş
olur. Bu süreç içerisinde yer alan birey iletileri algılamaya ve yorumlamaya çalışarak kendi varlığını ve
toplum içindeki konumunu korumaya çalışır. İnsanların farkında olarak ya da olmayarak birbirlerine
ilettikleri duygu, düşünce ve ifadeler de bireylerarası
iletişim süreci içinde yer alır. Bireylerarası iletişim sürecinde insan, iletişiminin temelini oluşturur. İki kişi
birbirinin varlığını fark ettiği anda iletişim süreci başlar. Bizler bu eylemi günlük yaşam içerisinde farkında olmadan gerçekleştiririz ve kullanırız. Bu iletişim
süreci sözlü ya da sözsüz olabilir.
Kuşkusuz iletişimin temeli sözdür. Eş deyişle iletişim dil ile başlar. Kurduğumuz tümceler aracılığı ile
karşımızdaki insanlara duygu ve düşüncelerimizi
aktarırız. İletişim çalışmaları içinde söz ile gerçekleştirdiğimiz iletişim biçimine sözlü iletişim adı verilir.
Bunun yanısıra beden dilimizle gerçekleştirdiğimiz
iletişim biçimimize ise sözsüz iletişim adı verilmektedir. Kuşkusuz tüm bu süreçler bireylerarası iletişim sürecin de de önemli bir yer tutmaktadır.
Bireylerarası iletişim genellikle yüz yüze gerçekleşen bir iletişim biçimidir. Dolayısıyla bireylerarası
iletişim sürecinde kaynak ve hedef iletişim süreci
içerisinde her an değişebilir. Bireylerarası iletişim
insan insana iletişimin doğru bir biçimde gerçekleştirilmesi kadar kurumlarla insanların ilişkilerinin geliştirilmesinde de önemli bir yer tutmaktadır. Kısaca
bireylerarası iletişim belirli bir mekan ve zamanda
bireyler arasında gerçekleştirilen duygu, düşünce
ve bilgi alışverişine olanak sağlayan bir iletişim biçimi olarak tanımlanabilir. Kuşkusuz günümüzde
teknolojik gelişmeler ve sosyal medyanın kullanımı
ile bu tanım bazı değişikliklere uğramıştır. Bireylerarası iletişim süreci de tüm toplumsal süreçler gibi
değişime uğrayan ögeler, çevreler ve ilişkileri içermektedir. Bu dönüşümlerin tümü bireyler üzerinde
etki yaratmakta ve bireylerarası iletişim sürecini de
etkilemektedir.
Bireylerarası İletişim adlı bu kitap günümüzde çok
önemli bir yer tutan bireylerarası iletişim biçimlerini açıklamak ve bunları günlük yaşam içerisinde
nasıl kullanacağımızı öğretmek amacıyla yazılmıştır. Kitabınızın birinci ünitesinde bireylerarası
iletişim yaklaşımı tanımlanmış ve tartışılmaya çalışılmıştır. İkinci ünite bireylerarası iletişim de iletinin oluşturulup karşıdaki kişiye aktarılmasına dek
geçen süreci ele almıştır. Üçüncü ünite de konuşma ve dinlemenin önemi ele alınmıştır. Dördüncü
ünite bireylerarası iletişim süreci içerisinde yer alan
davranış biçimlerine, beşinci ünite ise bireylerarası
iletişim sürecinde kültürel değerlere odaklanmıştır.
Altıncı ünite teknolojinin ve yeni medya kanallarının yaşamımıza girmesi sonucunda bireylerarası
iletişim sürecinin nasıl etkilendiğini tartışmaktadır.
Yedinci ünite bireylerarası iletişim de çok önemli bir yer tutan çatışma kavramını ele almaktadır.
Sekizinci ünite ise bireylerarası iletişimi geliştirme
biçimini tartışırken empati ve ön yargı kavramları
üzerine bilgiler vermektedir.
Çalışmalarınıza katkı sağlamak amacıyla hazırlanan
bu kitabin derslerinizde en önemli yardımcınız olacağına inanıyoruz. Kitabınızı daha iyi anlayabilmek
için her ünitenin başında yer alan “Amaçlarımız”,
“Anahtar Kavramlar” ve “İçindekiler” bölümlerini
dikkatle incelerseniz üniteyi daha iyi anlayabilirsiniz.
Ünite içinde yer alan “Sıra Sizde” uyarıları üniteyi
daha iyi kavramınızı sağlayacak bölümlerdir. Ayrıca
her ünitenin sonunda yer alan “Özet” ve “Değerlendirme Soruları” ise yaptığınız çalışmalar sonucunda
kendinizi ölçmenize yardımcı olacaktır. Ünitelerin
en sonunda yer alan “Yararlanılan Kaynaklar” bölümü ise yazarların üniteleri oluştururken yararlandıkları kaynakları içermektedir. Sizde gerekiyorsa
bu kaynaklara ulaşarak bilgi dağarcığınızı genişletebilirsiniz.
Bu kitabın hazırlanmasında kuşkusuz yazarların
emeği çok büyük. Bu nedenle başta yazarlara ve bu
kitabın hazırlanmasında katkısı olan herkese teşekkür ediyoruz. Sizlere de bu kaynağın yararlı olmasını umarak başarılar diliyoruz.
Editörler
Dr.Öğr.Üyesi Canan ULUYAĞCI
Dr.Öğr.Üyesi Ufuk ERİŞ
v
Bölüm 1
öğrenme çıktıları
Bireylerarası İletişim Yaklaşımı
1
3
İletişim Kavramı
1 İletişim kavramını açıklayabilme
2
Bireylerarası İletişim
2 Bireylerarası iletişimi tanımlayabilme
İletişim Modelleri
3 İletişim modellerini açıklayabilme
Anahtar Sözcükler: • İletişim • Bireylerarası İletişim • Gönderici • İleti • Kanal • Alıcı
• Geri Bildirim • İletişim Modelleri
2
Bireylerarası İletişim
GİRİŞ
İnsan doğar doğmaz kendini bir iletişim sürecinin içinde bulur. Bu iletişim süreci kendisini, diğer
kişi ya da kişileri, çevresini, toplumu, kısacası onu
etkileyen ve iletilere maruz kaldığı her şeyi kapsar.
İnsan iletileri algılamaya ve yorumlamaya çalışarak kendi varlığını ve toplum içindeki konumunu
korumaya çalışır. İnsanların farkında olarak ya da
olmayarak birbirlerine ilettikleri duygu, düşünce
ve ifadeler de bireylerarası iletişim süreci içinde yer
alır. Bireylerarası iletişim sürecinde insan, iletişiminin temelini oluşturur. İki kişi birbirinin varlığını
fark ettiği anda iletişim süreci başlar. Bu ünitede
de, iletişim ve bireylerarası iletişim kavramları üzerinde durulacaktır.
İletişim kavramı Latince’de “bilgiyi ileten”
ya da aktaran anlamına gelen “communicato” kelimesinden türemiştir. Yakın bir
zamana kadar da dilimizde Fransızca söylenişiyle “komünikasyon” (communication) halinde kullanılmıştır.
İLETİŞİM KAVRAMI
İletişim kavramı farklı anlamlar içerebilmektedir ve günümüzde iletişim kavramı üzerine birçok kuram ve görüşten söz edilebilir. İletişim sözcüğünün tanımlanmasında da kesin bir yargıya
varmak neredeyse olanaksızdır. İletişim, bir süreci
belirtmekle beraber; çoğunlukla iletme, ilişki, güç
ve denetim gibi birçok yerde kullanılmaktadır.19.
yüzyıldan günümüze kadar ve her geçen zamanda iletişim kavramı daha da merak konusu haline
gelmektedir. İletişimin bilimsel bir disiplin olup
olmadığı tartışılırken, iletişimin çok disiplinli bir
bilim alanı olduğu görüşü devam etmektedir. İletişim kavramı Latince’de “bilgiyi ileten” ya da “aktaran” anlamına gelen “communicato” kelimesinden
türemiştir. Yakın bir zamana kadar da dilimizde
Fransızca söylenişiyle “komünikasyon” (communication) halinde kullanılırdı. Türk Dil Kurumu
sözlüğünde iletişim sözcüğü “1. isim Duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla
başkalarına aktarılması, bildirişim, haberleşme, komünikasyon. 2. teknik Telefon, telgraf, televizyon,
radyo vb. araçlardan yararlanarak yürütülen bilgi
alışverişi, bildirişim, haberleşme, muhabere, komünikasyon” olarak tanımlanmaktadır. “İletişimin
ABC’si” adlı kitabında Ünsal Oskay iletişimi şu şekilde tanımlıyor: (Oskay, 2015: 15- 23).
“İnsanın varlık sürdürme biçiminin bir ürünü ve
insanın varlık sürdürme biçimindeki gelişmelere göre
değişimlere uğrayan insana özgü bir olgudur” diyerek
ve “Birbirlerine ortamlarındaki nesneler, olaylar, olgularla ilgili değişimleri haber veren, bunlara ilişkin
bilgilerini birbirlerine aktaran; aynı olgular, nesneler,
sorunlar karşısında benzer yaşam deneyimlerinden
kaynaklanan, benzer duygular taşıyıp bunları birbirine ifade eden insanların oluşturduğu topluluk ya
da toplum yaşamı içinde gerçekleştirilen tutum, yargı,
düşünce ve duygu bildirişimlerine iletişim diyoruz”
Değinildiği gibi, iletişim kavramının tanımı
üzerine henüz bir anlaşma sağlanamamasına rağmen, yazılı kaynaklarda söz edilen tanımlamaların
bazıları şu şekilde sıralanabilir: (Gökçe, 2006:7 ve
Zıllıoğlu, 2007: 23).
İletişim;
• Bilgi alışverişi anlamına gelir.
• Düşüncenin sözel olarak karşılıklı değiş tokuşudur.
• Veriden alıcıya aktarılan bilgi ya da haber
sürecidir.
• Duyguların, düşüncelerin, bilgi ve becerilerin aktarılma sürecidir.
• İletiler aracılığıyla sosyal etkileşim biçimidir.
• Belli bir konumdan, yapıdan bir diğerine
geçiş sürecidir.
• Kişiler ve ülkelerin arasında haberlerin,
verilerin, fikirlerin, mesajların paylaşım
sürecidir.
• Bir kişinin tekelinde olanın başkalarıyla
paylaştırılması, başkalarına da aktarılması
sürecidir.
• Karşılıklı ilişkilerin aracıdır.
İletişim kavramıyla ilgili yukarıda sıralanan tanımlar daha da çoğaltılabilir. Yalın haliyle, iletişim,
insan etkinliğidir ve türlü ifade biçimleriyle kişiler
arasında bir şeylerin aktarımı ya da karşılıklı aktarımda bulunma eylemi olarak tanımlanabilir. Bu
eyleme örnek olarak şöyle bir öyküyü birlikte okuyabiliriz.
3
Bireylerarası İletişim Yaklaşımı
araştırmalarla
ilişkilendir
TEBESSÜM
Küçük kız, hüzünlü bir yabancıya gülümsedi. Bu
gülümseme adamın kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu. Bu hava içinde yakın geçmişte
kendisine yardım eden bir dosta teşekkür etmediğini hatırladı. Hemen bir not yazdı, yolladı.
Arkadaşı bu teşekkürden o kadar keyiflendi ki,
her öğlen yemek yediği lokantada garsona yüklü
bir bahşiş bıraktı.
Garson, ilk defa böyle bir bahşiş alıyordu. Akşam
eve giderken, kazandığı paranın bir parçasını her
zaman köşe başında oturan fakir adamın şapkasına bıraktı.
Adam öyle ama öyle minnettar oldu ki... İki gündür boğazından aşağı lokma geçmemişti. Karnını
iki günden beri ilk defa doyurduktan sonra, bir
apartman bodrumundaki odasının yolunu ıslık
çalarak tuttu. Öyle neşeliydi ki, bir saçak altında titreyen köpek yavrusunu görünce, kucağına
alıverdi.
Küçük köpek gecenin soğuğundan kurtulduğu
için mutluydu. Sıcak odada sabaha kadar koşuşturdu. Gece yarısından sonra apartmanı dumanlar sardı. Bir yangın başlıyordu. Dumanı koklayan köpek öyle havlamaya başladı ki, önce fakir
adam uyandı, sonra bütün apartman kalktı.
Anneler, babalar dumandan boğulmak üzere olan
yavrularını kucaklayıp, ölümden kurtardılar.
Bütün bunların hepsi, bir TEBESSÜM’ün sonucuydu...
Kaynak: http://files.eba.gov.tr
Erişim Tarihi: 15.05.2017
ÖÇ 1 İletişim kavramını açıklayabilme
Araştır
İletişimi tanımlayın.
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Günlük yaşam ile iletişim
kavramını ilişkilendirin.
Günlük yaşam içinde yaşadığınız iletişim sorunlarını
düşünün.
BİREYLERARASI İLETİŞİM
Kişilerin farkında olarak ya da olmayarak birbirlerine ilettikleri duygu, düşünce ve ifadelerdir. Bireylerarası iletişim insan iletişiminin temelini oluşturur.
İki kişi birbirinin varlığını fark ettiği anda iletişim
süreci başlar. Bu iletişim süreci sözlü ya da sözsüz
olabilir. Örneğin hoşlandığınız bir kişiyle sözlü iletişimde bulunmak isteyebilirsiniz. Diğer yandan
hoşlanmadığınız biriyle karşılaştığınızda, o kişiyle
konuşmamanız ya da göz temasına geçmemeniz
iletişim kurulmadığını göstermez. Bu durumda konuşmayı reddetmek de bir iletişim mesajıdır. Çünkü
o kişinin farkındasınız ve gerek içsel konuşmanızla
4
gerekse beden dilinizle iletişim sürecinin içindesiniz.
Bireylerarası iletişimde gönderici tarafından iletilen
herhangi bir mesaj alıcı tarafından belli bir biçimde
algılanır. Bu algı sonucunda da geri bildirim olarak
göndericiye karşı bir tepki oluşur. Örneğin bir kişiye
“seni seviyorum” dediğinizde, karşınızdaki kişinin
sizi yanıtsız bırakması size karşı iletişimsizliği göstermez. Kişi, size karşı sözsüz geri bildirimini, olumlu
ya da olumsuz, bakışlarıyla veya hareketleriyle belli
eder. Bireylerarası iletişimin gerçekleşmesinde ya da
iletişimin kurulabilmesi sürecinde kitabınızın diğer
bölümlerinde daha ayrıntılı olarak tartışılacak olan
bazı temel ögeler vardır.
Bireylerarası İletişim
İletişim Sürecini Oluşturan Temel
Unsurlar
İletişimin Başarısını Etkileyen Temel
Unsurlar
İletişim sürecini oluşturan temel unsurlar şu şekilde sıralanabilir:
• Gönderici (Kaynak)
• İleti (Mesaj)
• Kanal (Araç)
• Alıcı (Hedef )
Gönderici (Kaynak): İletişimi başlatan kişi göndericidir ve iletişim sürecinin başlangıcıdır. Örneğin karşısındaki bir kişiyle ya da toplulukla sözlü
veya sözsüz iletişim kurma eylemini gönderici başlatır. Göndericinin karşısındaki kişi ya da toplulukla başarılı bir iletişim kurabilmesi için anlaşılır, kısa
ve etkili iletiler göndermesi gerekir.
İleti (Mesaj): Göndericinin alıcıya aktardığı
sözlü ya da sözsüz tüm bilgilerdir. İleti, iletişim
sürecinin merkezini oluşturur. İletişim sürecinde
gönderici ile alıcı arasındaki köprüyü oluşturur
ve iletişimin başarısını doğrudan etkiler (Aktaran
Gökçe, 2006:27). Başaralı bir iletinin taşıması gereken bazı özellikler şu şekilde sıralanabilir:
• İleti açık ve anlaşılır olmalıdır.
• İleti doğru zamanda ve ortamda iletilmelidir.
• İleti için uygun kanal seçilmelidir.
• İletinin anlaşılırlığını ve iletimini aksatacak
gürültü olamamalıdır.
Kanal (Araç): Gönderici alıcıya iletisini gönderebilmek için iletişim araçlarını kullanmak zorundadır. Bu araçlar ses, beden, yazı, resim, fotoğraf,
telefon, televizyon gibi sözlü ya da sözsüz araçlardır.
Her duyu organına karşılık gelen bir kanaldan söz
edilebilir. Örneğin konuşmada kanal sözdür. Bazı
kişiler kendisiyle görüşülmesinde yüz yüze iletişimi
tercih ederken, bazı kişiler de yazıyla duygu ve düşüncelerini karşısındakine daha rahat aktarabilirler.
Alıcı (Hedef ): Gönderici tarafından iletinin
gönderildiği kişi ya da kişiler alıcıdır. Alıcı telefonda konuşulan kişi, bir konser topluluğu ya da kitap
okuyan bir kişi olabilir. Alıcının iletişim sürecinde
etkin bir rolü vardır. Gönderici tarafından alıcıya
gönderilen iletilerin doğru algılanabilmesi için, ileti
bilgilerinin alıcı tarafından doğru işlenmesi gerekir.
Yukarıda sıralanan ve kısaca tanımlanan unsurların yanında, iletişimin başarısını etkileyen üç temel ögeden daha söz edilebilir. Bunlar:
• Geri Bildirim (Dönüt)
• Ortam (Bağlam)
• Gürültü
Geri Bildirim (Dönüt): Çeşitli iletişim kanalları aracılığıyla alıcıdan göndericiye gönderilen ileti
biçimleridir. Gönderici ile alıcı arasındaki iletişim
bağlantısını sağlar ve iletişim sürecinin son aşamasıdır. Geri bildirimler, gönderici ile alıcı arasındaki
iletişim sürecinde aşağıda sıralanan bazı durumlar
hakkında bilgi verir:
• Gönderici ve alıcı arasındaki iletişimin başarısı
• Alıcı tarafından iletinin algılanıp algılanmadığı
• Alıcı tarafından iletinin anlaşılıp anlaşılmadığı
• Alıcının iletiye karşı tepkisi
Ortam (Bağlam): İletişimin oluştuğu çevre ortam ya da bağlam olarak tanımlanır. Ortam psikolojik, fiziksel hususlar içerir ve iletinin nasıl yorumlanacağına etki eder. Bu sebeplere bağlı olarak
iletişim ortamı şu özelliklere göre değerlendirilebilir: (Cüceloğlu, 2007: 50)
• İletişimdeki kişilere bağlı sosyal özellikler
• İletişim ortamının sosyal özellikleri
• İletişim ortamının fiziksel özellikleri
İletişimdeki kişilerin yaş, cinsiyet, meslek, giyim ve şive gibi özellikleri iletişimin başarısını etkiler. Aynı şekilde toplumsal kurallar ve kültür gibi
sosyal özellikler iletişimde bulunan kişilerin davranış biçimleri bakımından farklılıklar gösterebilir.
Böyle bir durumda, iletişim sürecinde sorunlar
yaşanabilir ve belki de iletişim sona erebilir. İletişimin gerçekleştiği ortamın hacmi, mimarisi, rengi,
ısısı ve ses yoğunluğu gibi fiziksel özellikleri yine
iletişimi olumlu ya da olumsuz etkileyen unsurlardan biridir (Gökçe, 2006: 29-30-31). Örneğin
film gösterimi sırasında sinema salonunda konuşan
kişiler izleyicinin filmle olan iletişimini aksatır.
5
Bireylerarası İletişim Yaklaşımı
Gürültü: İletişim sürecini olumsuz etkileyen bütün unsurlar gürültü olarak ifade edilir. Kişiler arasındaki küslükler, siyasi ayrılıklar, önyargı, telsiz anonsuna karışan diğer sesler, inanç farklılığı ve yoğun trafik
gibi unsurlar gürültü kavramına örnek olarak gösterilebilir.
İletişim Sürecinde Göstergeler ve Kodlar
İletişim sürecinde gönderici ile alıcı arasında iletişimin gerçekleşmesinde göstergelerden ve kodlardan
yararlanılır. Göstergeler, anlamlandırma yapılarıdır ve kendi dışında bir şeyi gösteren, onun yerini alabilen
ya da sembolü olabilen görüntü, sözcük ve eylem gibi olgulardır. Örneğin bir arabanın logosu, arabayı üreten firmanın göstergesidir. Bir başka örnek olarak, bir kişinin karşısındaki kişiye hayır anlamında başını iki
yana sallaması verilebilir. Bu baş sallama hareketinde önemli olan, karşıdaki kişinin bu gösterge biçimini
yorumlayıp anlamış olmasıdır. Kodlar ise, içinde göstergelerin düzenlendiği ve göstergelerin birbirleriyle
nasıl ilişkilendirilebileceğini belirleyen sistemlerdir (Fiske,2003 :16). Kodlama fiziksel bir eylemdir ve gönderici tarafından yapılır. Örneğin dil; duygu ve düşünce gibi mesajların iletilmesinde kullanılan en etkin
kodlardan biridir. Kodlama kısa, etkileyici ve anlaşılır olmalıdır. İletişimin tam olarak gerçekleşebilmesi
için gönderici ve alıcı kişiler arasında dil ve kültür gibi ortak bir paylaşım olması gerekir.
ÖÇ 2 Bireylerarası iletişimi tanımlayabilme
Araştır
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Geri bildirim, ortam ve
gürültü arasında nasıl bir
iletişim sürecinden söz edilebilir?
Geri bildirim kavramını iletişim süreci ile birlikte yorumlayın.
Günlük yaşam içerisinde
ortam ve gürültünün iletişimi nasıl etkilediğini düşünün.
İLETİŞİM MODELLERİ
İletişim kavramının bilimsel açıdan anlaşılmasını ve çözümlenmesini amaçlayan sistematik çalışmalardır. Bu çalışmalar iletişim sürecinin üç temel
unsuru üzerine yoğunlaşır:
• Gönderici (Kaynak)
• Kanal (Araç)
• Alıcı (Hedef )
Yapılan araştırmalar ve oluşturulan modellere
rağmen hâlâ daha araştırmacıların üzerinde anlaştığı evrensel bir çalışma yoktur. Bu sebepten dolayı
iletişim süreçlerinin tanımlanmasında da birbirinden farklı modeller geliştirilmiştir. Bu modeller şu
şekilde sıralanabilir: (Lazar, 2001: 93).
• Shannon ve Weaver Modeli
• Osgood ve Schramm Dairesel İletişim Modeli
6
•
•
•
•
Lasswell Modeli
Gerbner’in Genel İletişim Modeli
Newcomb ABX Modeli
Westley MacLean Modeli
Shannon ve Weaver Modeli
Claude Shannon ve Warner Weaver bir telefon
şirketinde çalıştıkları süreçte bu iletişim modelini
geliştirmişlerdir. “Matematiksel İletişim Modeli”
olarak da tanımlanan bu model; iletişim kanallarını
daha etkin bir biçimde kullanabilmeyi araştırmak
ve elektronik ortamda enformasyon aktarımı sırasında oluşan teknik sorunları ortadan kaldırmayı
amaçlamıştır (Gökçe, 2006: 40). Bu matematiksel
model temel model olarak süregelmiştir ve bireylerarasında ki iletişimin makineler için de uygulanabilirliği üzerine kuruludur. İletişim, iletiyi oluştu-
Bireylerarası İletişim
ran bilgi kaynağından başlar ve çeşitli enformasyonları değerlendirerek bir ileti oluşturur. İleti kaynağı bir
kişi ya da kurum da olabilir. İletişimi doğrusal bir süreç olarak değerlendiren Shannon ve Weaver Modeli
beş unsurdan oluşur: (Şekil 1.1).
Bu modelde kaynak, aktarılacak iletileri seçen, karar alıcı konumda olan bir kişi ya da kurum olabilir.
Böylelikle ileti seçilir ve iletinin taşıyıcısı olan kanala yüklenmeden önce değiştirilir. Değiştirilmiş olan ileti
de bir kanal aracılığıyla gönderilir. Örneğin bir telefon görüşmesinde ses sinyalleri kanal vazifesi gören bir
kablo ya da hava yoluyla iletilir. Alıcı da telefon cihazının kendisidir. İleti, taşınma esnasında çeşitli engel
ve gürültülere maruz kalabilir. Alıcı ile vericinin kontrolü dışında gelişen gürültü, iletinin tam olarak anlaşılamamasına, bozulmasına ya da alıcı tarafından yanlış anlaşılmasına neden olabilir (Lazar, 2001:95).
Kişilerin yüz yüze konuşmalarında aktarıcı ağızdır, ses dalgaları (sinyal) hava kanalı aracılığıyla yayılır ve
diğer kişinin kulağı da alıcıdır. Bu örnekte, kişilerin görüşmesini engelleyen yüksek seviyedeki bir müzik
gürültü olarak işlev görür ve kişilerin birbiriyle olan iletişimini engelleyebilir.
Kanal
Bilgi
Kaynağı
Mesaj
Verici
Sinyal
Sinyal
Alıcı
Mesaj
Hedef
Gürültü Kaynağı
Şekil 1.1 Shannon Ve Weaver Modeli’ni Oluşturan Beş Unsur
Kaynak: http://www-socphilinfo.org./node/101 (Mart 2016)
Osgood ve Schramm Dairesel
İletişim Modeli
Shannon modelinin düz çizgisel modeline
karşılık Osgood ve Schramm modeli daireseldir
(Şekil 1.2). Bu iki model arasında şu farklardan
söz edilebilir:
• Shannon öncelikle gönderici (verici) ve alıcı arasında araç görevi gören kanallara yönelir.
• Osgood ve Schramm ise iletişim sürecindeki aktörlerin davranışlarına yönelir.
Bu dairesel modelde;
• İletişim sürecinin bir yerde başlayıp bir yerde bitmediği,
• Sürecinin sonsuz olduğu,
• Çizgisel iletişim modelinde olduğu gibi
gönderici ile alıcı rollerinin sabit olmadığı
ve rollerinin sürekli değişerek bir ileti döngüsünün olduğu savunulur.
Osgood ve Schramm Dairesel İletişim
Modeli ilk dairesel modeldir.
Mesaj
Kaynak
Gönderi
Hedef
Kodlayıcı
Kodlayıcı
Yorumlayıcı
Yorumlayıcı
Açımlayıcı
Açımlayıcı
Gönderi
Şekil 1.2 Osgood ve Schramm Dairesel İletişim
Modeli
Kaynak: http://communicationtheory.org/osgooodschramm-model-of-communication (Mart 2016)
7
Bireylerarası İletişim Yaklaşımı
Lasswell Modeli
Amerikalı bir siyaset bilimci olan Harold
Dwight Lasswell, kitle iletişim süreçlerinin çözümlenmesinde en önemli modellerden birini
oluşmuştur. Lasswell Modeli olarak tanımlanan bu
modelde, çizgisel ve sorgulayan bir iletişim modeli
anlayışıyla soruna şu şekilde yaklaşır: (Şekil 1.3).
• Kim? (Gönderici)
• Ne dedi? (İleti)
• Hangi kanalla? (Kanal/Araç)
• Kime? (Alıcı)
• Hangi etkiyle? (Etki)
İletişim eyleminin söylem yapısını kapsayan bu
yapıda ilk soru olan “kim” sözcüğüyle televizyon,
radyo veya gazetede görev yapan iletişimciye gönderme yapılır. “Ne dedi” sorusu iletilerle ilgilidir ve
bu iletiler, kullanılan tekniği de kapsayarak, medya
kanalları aracılığıyla iletilmektedir. “Kime” sorusu
da izleyici kapsar ve iletişimcinin kamusuna değinir. “Hangi etkiyle” sorusu ise iletişimin etkilerini
içerir (Lazar, 2001:96).
Lasswell’in, göndericinin alıcıyı etkileme amacını taşıyan bu modelinde, mesaj bir iletişim aracı
yoluyla izleyiciye ya da dinleyiciye iletilir ve hedefin
etkilenmesi beklenir. Kitle iletişim araştırmacılarının çoğunluğunun örnek aldığı bu modelde, gürültü ve geri besleme (geri bildirim) kavramlarına
yer verilmez. Alıcının kendisine ulaşan iletilerden
etkilenerek, iletileri kabul ettiği savunulur.
KİM
NE DEDİ
HANGİ
KANALLA
KİME
HANGİ
ETKİYLE
İLETİŞİMCİ
İLETİ
ARAÇ
ALICI
ETKİ
Şekil 1.3 Lasswell Modeli’nde Çözümleme Soruları
Kaynak: http://communicationtheory.org/laswells-model (Mart 2016)
Gerbner’in Genel İletişim Modeli
Annenberg İletişim Fakültesi’nin eski dekanı olan Profesör George Gerbner, genel amaçlı bir iletişim
modeli geliştirmek için çalışmıştır. Gerbner iletiyi gerçeklik kavramıyla ilişkilendirir. İletinin ne hakkında
olduğunu, alıcının algı ve anlamla ilgili sorular üzerinde durmasına olanak sağlar. Amaç, geniş bir uygulama alanı olan modeli oluşturabilmektir. Bu modelin en önemli özelliği, farklı özellikleri olan iletişim
süreçlerinde farklı biçimlere sokulabilmesidir. Bu modelde, Gerbner iletişim sürecini iki boyuttan oluşan
bir süreç olarak görür:
• Algı boyutu
• Aktarma veya araçlar ve kontrol boyutu (Fiske, 2003:44). (Şekil 1.4).
M
E
E 1
AYIKLAMA
ALGI BOYUTU
İnsan veya
makine
Medyanın
kontrolüne
giriş
OLAY
S
DENETİM
ARAÇ
BOYUTU
E2
BİÇİM İÇERİK
Şekil 1.4 Gerbner’in İletişim Modeli
Kaynak: http://communicationtheory.org/gerbners-general-model (Mart 2016)
8
Bireylerarası İletişim
Yatay düzlem (Algı boyutu)
E : Olay
M : Kişi ya da makine
E1 : M tarafından algılanan mesaj
Dikey düzlem (Denetim ve araç boyutu)
S : Sinyal ya da biçim
E2 : M tarafından üretilen içerik
Algı boyutu: Bir E olayı gerçekleşir ve olayın içerik ya da mesajı M tarafından algılanır (M kişi ya
da makine). Bu mesaj, M tarafından E1 şeklinde
algıya dönüşür. Mesajın ya da iletinin E1 hali artık
E şekliyle aynı değildir. Çünkü bir kişi ya da makine iletinin (olayın) bütün içeriğini E halindeki
orijinallikte algılayamaz. İleti ya da mesaj E halinin
bir parçası ya da algılandığı kadarıyla E1 biçimine
dönüşmüş durumudur. E ile M arasında üç unsur
vardır:
• Seçim
• Bağlam (İlişkiler örgüsü)
• Uygunluk
M, bir kişi ya da makine olarak E olayının
tüm içeriğini olduğu gibi algılayamaz. Böyle bir
durumda, M bir kişi ise, kendi ilgisine ya da ihtiyaçlarına göre tüm olayın içinden bir seçim yapar
veya tüm olayı yorumlar ve geri kalanını filtreler.
Çünkü M’nin ruhsal hali, kültür biçimi ve kişilik
yapısı gibi etkenler onun E olayını olduğu gibi algılamasını engelleyebilir. M bir makine ise, teknik
özelliklerine ya da çalışabilirlik durumuna göre,
iletiyi E halinden yayınlandığı biçimiyle tam olarak algılayamaz ya da işleyemez. Örneğin bir haber
kameramanı, kamerasıyla çekim yaparken seçimler
yapar ve olayı olduğu gibi yansıtmaz. Böylece olay,
kameramanın kendi seçimlerine ve kullandığı kameranın teknik özelliklerine bağlı olarak filtrelenmiş olur. Olay da tam haliyle algılanamamış ya da
aktarılamamıştır.
Denetim ve araç boyutu: E2, M tarafından algılandığı biçimde oluşturulmuş olay içeriğidir. Bu
durumda M, mesaj kaynağı haline gelmiştir ve M
mesaj hakkında bir durum ya da sinyal oluşturur.
Gerbner bu durumu mesajın SE2 halindeki biçimi
ve içeriği olarak tanımlar. M tarafından E2 içeriği
yapılandırılmış ya da biçimlendirilmiştir. Artık M
farklı yollardan veya yapılardan iletişim sürecini
sürdürebilir. M kendi kontrolü dahilinde, mesajı
(iletiyi) göndermek için kanalları ya da medyayı
kullanmak zorundadır. Buradaki “kontrol” durumu, M’in iletişim kanallarını kullanabilme becerisine bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Örneğin
M sözel bir kanal kullanırsa, sözcükleri kullanabilme becerisi ne olabilir? M’in İnternet kullandığı bir
durumda ise, M’in yeni teknolojileri kullanabilme
becerisi sorgulanmalıdır. Bu süreç M2, M3, M4
gibi diğer alıcılar eklenerek sonsuza kadar gidebilir
ve SE3, SE4’ler oluşmaya başlar. Burada önemli bir
durumu gözden kaçırmamak gerekir; her bir aktarımda mesaj değişime uğrar.
Newcomb ABX Modeli
Newcomb Modeli’nin temeli bireylerarası ilişkileri kapsar. Model doğrusal bir yapıda değildir ve
üç köşelidir (Şekil 1.5). Newcomb’a göre toplumsal
ilişkilerde dengeyi sağlamakta basit ve esaslı bir rol
söz konusudur (Lazar, 2001: 98).
• A : Kişi
• B : Kişi
• X : Olay, durum, kişi.
A: Kişi, B: Kişi, X: Olay, durum, kişi.
x
A
B
Şekil 1.5 Newcomb ABX Modeli’nin Üç Köşeli Yapısı
Kaynak: http://afdhalpurnama.blogspot.com.tr/P/
newcombs-abx-model-theodore-m-html (Mart 2016)
Modele göre kişilerin birbirlerine ya da bir
objeye karşı beğenileri veya beğenmemeleri durumu karşısında bazı ilişki kalıpları dengelenecektir,
bazıları ise dengelenmeyecektir. Model bir üçgen
şeklindedir ve modelin işleme biçimi ise şu şekil-
9
Bireylerarası İletişim Yaklaşımı
dedir; A ve B kişi ya da kurumlardan oluşabilen
hem gönderici hem de alıcıdır. X, onların toplumsal çevrelerindeki bir olaydır. Newcomb, içsel ilişkilerin karşılıklı bir bağımlılık içinde yürüyeceğini
ve bunun sonucunda da A-B-X’in toplam sistemi
oluşturacağını savunur. A değişirse B ve X de değişecektir. A, X ile ilişkisini değiştirdiğinde de, B ya
X ile ya da A ile olan ilişkisini değiştirmek zorunda
kalacaktır (Fiske, 2003: 52). Örneğin A ve B birbiriyle arkadaştır. X de A ve B’nin tanıdığı birisi ya
da bir obje olsun. Hem A’nın hem de B’nin X’e
karşı olan benzer tutumlara sahip olması önemlidir. Böyle bir durumda sistem dengededir. Fakat
A X’i beğeniyor ve B X’i beğenmiyorsa, A ve B,
X hakkında benzer bir tutum sergileyinceye kadar
iletişim süreçlerini devam ettireceklerdir (Lazar,
2001:99). X’in A ve B karşısında toplumsal değeri
yükseldikçe, A ve B’nin X’e yönelik paylaşımları da
daha önem kazanacaktır. Newcomb’a göre iletişimin gerçekleşebilmesi ve iletişim sürecinin devam
edebilmesi için kişiler arasında ortak bir bağın olması, aynı zamanda da toplumsal çevrede bir şeyin
önem kazanması gerekir.
Westley MacLean Modeli
Newcomb ABX modelinin kitle iletişime uyarlanarak geliştirilmiş halidir. Bu uyarlama, kitle
iletişimi ile bireylerarası iletişim arasındaki temel
farklılıklara dayanır. Bu temel farklılıklar şu şekilde
sıralanabilir:
• Kitle iletişim sürecinde geri bildirim aracılığıyla etkileme azdır ya da ertelenmektedir.
• Kitle iletişim sürecinde yayıncılar çok sayıdadır. Alıcıların tersine, çevredeki objelere kendilerini yöneltmek, çok sayıdaki benzer olaylardan ayıklamalar yapmak zorundadırlar.
X : Sosyal çevrede oluşan bir olay. Medyanın ilgisini çeken bu olaya ilişkin iletişim, medya
araçlarıyla yapılır.
X1
fBA
X1
fCA
X2
X3
X2
X3
3m
C
XII
B
X
X4
X4
XI
A
X3
fBC
X4
Xn
Şekil 1.6 Westley MacLean Modeli’ni Oluşturan Bileşenler
Kaynak: http://communicationtheory.org/westley-and-maclean’s-model-of-communication (Mart 2016)
A : X’e ilişkin bir şey söyleyen bir kişi ya da örgüttür. Bir siyasetçi, sözcü ya da haber kaynakları olabilir.
C : B için seçmeler yapan ve A’nın tüm iletileri arasından seçtiklerini aktaran medyadır. B ile iletişim
kurmak üzere doğrudan X’ler arasından da seçim yapabilir. C’nin bir rolü de, A’nın olduğu gibi,
B’nin bilgi gereksinimlerine aracı olmaktır. B’nin gereksinimlerini karşılamak dışında, bu rol iletişim amaçlı değildir.
B : Çevreye ilişkin bilgi alma gereksinimi olan izleyiciyi, dinleyiciyi ve okuyucuyu temsil eder.
10
Bireylerarası İletişim
X’ : Kanala ulaşmak için C (iletişimci) tarafından yapılan seçimlerdir.
X” : Medya örgütlerince izleyiciye, dinleyiciye ve okura iletmek için yayımlanan, değiştirilmiş iletidir.
fBA : B’den esas kaynak olan A’ya geri bildirimdir.
fBC : Kamudan medya örgütlerine akan geri bildirimdir.
fCAW : İletişimciden kaynağa yönelik geri bildirimdir.
Bu modelde kitle iletişim araçlarının; izleyicilerin, dinleyicilerin ve okurların gereksinimlerini gidermeye ve çevreye ilişkin bir görüş oluşturmak amacıyla da yararlanılan bir araç olduğu vurgulanır. Kamu,
bilgi gereksinimini karşılayabilmek için tamamen medyaya bağımlı kalmak zorundadır (Lazar, 2001:100).
ÖÇ 3 İletişim modellerini açıklayabilme
Araştır
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Osgood ve Schramm’ın iletişim modelinde söz edilen
“gönderici ile alıcı rolleri
sabit değildir” ifadesi nasıl
yorumlanabilir?
İletişim modellerini iletişim
süreci ile ilişkilendirin.
Günlük yaşam içerisinde
iletişim modellerinin hangisini daha çok kullandığınızı
düşünün.
11
Bireylerarası İletişim Yaklaşımı
ÖÇ 1
İletişim kavramını açıklayabilme
bölüm özeti
İletişim Kavramı
ÖÇ 2
Bireylerarası iletişimi
tanımlayabilme
Bireylerarası İletişim
12
İletişim kavramı farklı anlamlar içerebilmektedir ve günümüzde iletişim kavramı üzerine birçok kuram ve görüşten söz edilebilir. İletişim sözcüğünün tanımlanmasında da kesin bir yargıya
varmak neredeyse imkansızdır. İletişim, bir süreci belirtmekle
beraber; çoğunlukla iletme, ilişki, güç ve denetim gibi birçok
yerde kullanılmaktadır.19. yüzyıldan günümüze kadar ve her
geçen zamanda iletişim kavramı daha da merak konusu haline
gelmektedir. İletişimin bilimsel bir disiplin olup olmadığı tartışılırken, iletişimin çok disiplinli bir bilim alanı olduğu görüşü
devam etmektedir. İletişim kavramı Latince’de “bilgiyi ileten”
ya da “aktaran” anlamına gelen “communicato” kelimesinden
türemiştir. Yakın bir zamana kadar da dilimizde Fransızca söylenişiyle “komünikasyon” (communication) halinde kullanılırdı.
İletişim kavramıyla ilgili yukarıda sıralanan tanımlar daha da
çoğaltılabilir. İletişim, insan etkinliğidir ve türlü ifade biçimleriyle kişiler arasında bir şeylerin aktarımı ya da karşılıklı aktarımda bulunma eylemi olarak tanımlanabilir.
Kişilerin farkında olarak ya da olmayarak birbirlerine ilettikleri duygu, düşünce ve ifadelerdir. Bireylerarası iletişim insan
iletişiminin temelini oluşturur. İki kişi birbirinin varlığını fark
ettiği anda iletişim süreci başlar. Bu iletişim süreci sözlü ya da
sözsüz olabilir. Bireylerarası iletişimde gönderici tarafından iletilen herhangi bir mesaj alıcı tarafından belli bir biçimde algılanır. Bu algı sonucunda da geri bildirim olarak göndericiye karşı
bir tepki oluşur. İletişim sürecini oluşturan temel unsurlar şu
şekilde sıralanabilir: Gönderici (Kaynak), İleti (Mesaj), Kanal
(Araç) ve Alıcı (Hedef ). İletişimin başarısını etkileyen iki temel
ögeden söz edilebilir. Bunlar: Geri Bildirim (Dönüt), Ortam
(Bağlam) ve Gürültü. İletişimin sürecinde gönderici ile alıcı
arasında iletişimin gerçekleşmesinde göstergelerden ve kodlardan yararlanılır. Göstergeler, anlamlandırma yapılarıdır ve kendi dışında bir şeyi gösteren, onun yerini alabilen ya da sembolü
olabilen görüntü, sözcük ve eylem gibi olgulardır. Kodlar ise,
içinde göstergelerin düzenlendiği ve göstergelerin birbirleriyle
nasıl ilişkilendirilebileceğini belirleyen sistemlerdir. Kodlama
kısa, etkileyici ve anlaşılır olmalıdır. İletişimin tam olarak gerçekleşebilmesi için gönderici ve alıcı kişiler arasında dil ve kültür gibi ortak bir paylaşım olması gerekir.
Bireylerarası İletişim
ÖÇ 3
İletişim modellerini açıklayabilme
İletişim Modelleri
bölüm özeti
İletişim kavramının bilimsel açıdan anlaşılmasını ve çözümlenmesini amaçlayan sistematik çalışmalardır. Bu çalışmalar iletişim sürecinin üç temel unsuru üzerine yoğunlaşır: Gönderici
(Kaynak), Kanal (Araç) ve Alıcı (Hedef ). Yapılan araştırmalar
ve oluşturulan modellere rağmen hâlâ daha araştırmacıların
üzerinde anlaştığı evrensel bir çalışma yoktur. Bu sebepten dolayı iletişim süreçlerinin tanımlanmasında da birbirinden farklı
modeller geliştirilmiştir. Bu modeller şu şekilde sıralanabilir:
Shannon ve Weaver Modeli, Osgood ve Schramm Dairesel
İletişim Modeli, Lasswell Modeli, Gerbner’in Genel İletişim
Modeli, Newcomb ABX Modeli ve Westley MacLean Modeli.
13
neler öğrendik?
Bireylerarası İletişim Yaklaşımı
1 Aşağıdakilerden hangisi iletişim sürecini oluşturan temel kavramlardan biri değildir?
6 Osgood ve Schramm dairesel modelinde aşağıdakilerden hangisi vurgulanır?
A.
B.
C.
D.
E.
A.
B.
C.
D.
Gönderici
Gösteren
İleti
Kanal
Alıcı
2 Aşağıdakilerden hangisi iletişimin başarısını
etkileyen temel unsurlardan biridir?
A.
B.
C.
D.
E.
Gönderici
Alıcı
Kişi
Geri bildirim
Kanal
3
Alıcıdan göndericiye gönderilen ileti biçimi
aşağıdakilerden hangisiyle tanımlanır?
A.
B.
C.
D.
E.
Ortam
Kanal
Gürültü
İleti
Geri bildirim
7
Aşağıdakilerden hangisi Laswell modeline
göre soruna yaklaşım unsurlarından biri değildir?
A.
B.
C.
D.
E.
Kim?
Ne dedi?
Kime?
Hangi kanalla?
Nerede?
8 Aşağıdakilerden hangisi Gerbner’in iletişim
sürecini oluşturan süreçlerden biridir?
A.
B.
C.
D.
E.
İletinin gücü
Soyut iletişim
Algı boyutu
Olay
İçerik
4 Aşağıdakilerden hangisi iletişim sürecini
olumsuz etkileyen bütün unsurlar için kullanılan
ifade sözcüklerinden biridir?
Newcomb ABX modelinin en temel özelliği
aşağıdakilerden hangisidir?
A.
B.
C.
D.
E.
A.
B.
C.
D.
E.
Gürültü
Araç
Hedef
Bağlam
Dönüt
5
“Matematiksel İletişim Modeli” olarak da
tanımlanan iletişim modeli aşağıdakilerden hangisidir?
A.
B.
C.
D.
E.
14
İletişim sürecinin çizgisel olduğunu
İletinin tek taraflı olduğunu
İletişim sürecinin sonsuz olmadığını
İletişim sürecinin bir yerde başlayıp bir yerde
bitmediğini
E. İletişim sürecinde rollerin sabit olduğunu
Osgood ve Schramm Dairesel İletişim Modeli
Lasswell Modeli
Shannon ve Weaver Modeli
Gerbner’in Genel İletişim Modeli
Westley MacLean Modeli
9
Dairesel yapısı
Üç köşeli yapısı
Sonsuz iletişim yapısı
Teknolojik yapısı
Oyalayıcı yapısı
10 Aşağıdakilerden hangisi Westley MacLean
Modeli ile Newcomb Modeli arasındaki temel
farklılıklardan biridir?
A. Kitle iletişim sürecinde geri bildirim aracılığıyla etkileme azdır.
B. Kitle iletişim sürecinde bireyin önemi yoktur.
C. Kitle iletişim sürecinde araçlar yazılı olmamalıdır.
D. Kitle iletişim sürecinde sözsüz ileti geçersizdir.
E. Kitle iletişim sürecinde bağlam olmaz.
Bireylerarası İletişim
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim”
konusunu yeniden gözden geçiriniz.
6. D
Yanıtınız yanlış ise “İletişim Modelleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
2. D
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim”
konusunu yeniden gözden geçiriniz.
7. E
Yanıtınız yanlış ise “İletişim Modelleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
3. E
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim”
konusunu yeniden gözden geçiriniz.
8. C
Yanıtınız yanlış ise “İletişim Modelleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
4. A
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim”
konusunu yeniden gözden geçiriniz.
9. B
Yanıtınız yanlış ise “İletişim Modelleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
5. C
Yanıtınız yanlış ise “İletişim Modelleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
10. A
Yanıtınız yanlış ise “İletişim Modelleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
Anahtarı
1
Araştır 1
Araştır 2
Araştır 3
İletişim kavramı farklı anlamlar içerebilmektedir ve günümüzde iletişim kavramı üzerine birçok kuram ve görüşten söz edilebilir. İletişim sözcüğünün tanımlanmasında da kesin bir yargıya varmak neredeyse olanaksızdır. İletişim,
bir süreci belirtmekle beraber; çoğunlukla iletme, ilişki, güç ve denetim gibi
birçok yerde kullanılmaktadır.19. yüzyıldan günümüze kadar ve her geçen zamanda iletişim kavramı daha da merak konusu haline gelmektedir. İletişimin
bilimsel bir disiplin olup olmadığı tartışılırken, iletişimin çok disiplinli bir
bilim alanı olduğu görüşü devam etmektedir.
Geri bildirim, ortam ve gürültü bir iletişim sürecinin sağlıklı ve başarılı sürdürülmesinde temel unsurlardır. Geri bildirim olmadan, gönderici kişi gönderdiği iletinin alıcıya ulaşıp ulaşmadığını ya da iletinin doğru veya yanlış bir
biçimde algılanıp algılanmadığını anlayamaz, alıcının tepkisini değerlendiremez. Ortam da geri bildirimin ölçülebilmesinde önem taşır. Geri bildirimde
bulunan alıcının sosyal özellikleri, iletişimin gerçekleştiği mekanın sosyal ve
fiziksel özellikleri gibi unsurlar yine iletişim sürecinin başarısını etkiler. Gürültü ise, gönderici ve alıcı arasındaki ileti alışverişini, geri bildirimi olumsuz
etkiler.
Osgood ve Schramm’ın iletişim modelinde “gönderici ile alıcı rolleri sabit değildir” ifadesine yer verilir. Bu ifadedeki amaç; çizgisel iletişim modellerinde
olduğunun aksine, dairesel iletişimde gönderici ile alıcı arasında sürekli bir rol
değişimi vardır. İletişim sürecinde bulunan gönderici ile alıcı arasındaki geri
bildirimler tek yönlü değildir ve bir döngü halindedir.
15
neler öğrendik yanıt anahtarı
1. B
Bireylerarası İletişim Yaklaşımı
kaynakça
Bıçakçı İ. (2000). İletişim ve Halkla İlişkiler. Ankara: Mediacat Yayınları.
Cüceloğlu, D (2007). Yeniden İnsan İnsana, İstanbul: Remzi Kitabevi A.Ş.
Dökmen Ü. (2009). İletişim Çatışmaları ve Empati. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Erdoğan, İ. (2002). İletişimi Anlamak. Ankara: Erk Yayınları.
Fiske, J. (2003). İletişim Çalışmalarına Giriş. Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları.
Gökçe, O. (2006). İletişim Bilimi: İnsan İlişkilerinin Anatomisi. Ankara: Siyasal Kitabevi.
Kaya, A. (2013). Kişilerarası İlişkiler ve Etkili İletişim. Ankara: Pegem Akademi.
Lazar, J. (2001). İletişim Bilimi. Ankara: Vadi yayınları.
Oskay, Ü. (2015). İletişimin ABC’si. İstanbul: İnkılap Kitabevi yayın Sanayi ve Ticaret AŞ.
Tutar H. (2003). Örgütsel İletişim. Ankara: Seçkin Yayınevi.
Zıllıoğlu, M. (2007). İletişim Nedir?. İstanbul: Cem Yayınevi.
internet kaynakları
http://www-socphilinfo.org./node/101 (Mart 2016)
http://communicationtheory.org/osgoood-schramm-model-of-communication (Mart 2016)
http://communicationtheory.org/laswells-model (Mart 2016)
http:// communicationtheory.org/gerbners-general-model (Mart 2016)
http://afdhalpurnama.blogspot.com.tr/P/newcombs-abx-model-theodore-m-html (Mart 2016)
http:// communicationtheory.org/westley-and-maclean’s-model-of-communication (Mart 2016)
http://files.eba.gov.tr (15.05.2017)
16
Bölüm 2
öğrenme çıktıları
Bireylerarası İletişim Süreçleri
1
3
Bireylerarası İletişim Sürecinin Temel
Ögeleri
1 Bireylerarası iletişim süreçlerini
tanımlayabilme
Bireylerarası İletişim Sürecinde Önemli
Unsurlar
3 Bireylerarası iletişim süreçlerindeki önemli
unsurları özetleyebilme
2
4
Bireylerarası İletişim Sürecinin Özellikleri
2 Bireylerarası iletişim süreçlerinin temel
öğelerini açıklayabilme
Bireylerarası İletişim Sürecinin İşleyişi
4 Bireylerarası iletişim süreçlerinin
aşamalarını ve söz konusu sürecin yapısını
açıklayabilme
Anahtar Sözcükler: • Bireylerarası İletişim • Bireylerarası İletişim Süreçleri • Kaynak • Mesaj • Kanal
• Alıcı • Geri Bildirim
18
Bireylerarası İletişim
GİRİŞ
İnsanlık tarihi kadar eski olan iletişim kavramı,
sözsüz jestler ile başlayan ve gelişen bir konuşma
dilinin varlığı ile ortaya çıkmıştır. İnsan toplumsal
bir varlık olarak kendisi ve çevresiyle sürekli iletişim halindedir. İletişim olmaksızın insanın bireysel
ve toplumsal varlığını sürdürebilmesi olanaklı değildir. İletişim, değişik dillerde, biçimlerde değişik
kodlarla insana seslenen mesaj alışverişlerinin tümünü kapsar. Tüm canlılar için bir iletişim sürecinin varlığından söz edilebilir. Ancak iletişim süreci
içerisinde semboller yaratarak bunu kullanan tek
canlı türü insandır. İletişim sürecinde insan iletmek istediği mesajı yarattığı semboller aracılığı ile
kodlar. Birey, çocukluk döneminden başlayarak,
yaşamsal etkinliğini devam ettirmek ve sosyalleşme
noktasında çeşitli iletişim yolları ve kanalları aracılığıyla çevresiyle etkileşim içine girer.
İletişim etkinliği; kaynak- mesaj, kanal, alıcı
gibi ögeler aracılığı ile kurulan sosyal bir etkileşim çerçevesinde gerçekleşmektedir. İletişim genel
boyutta ele alınırsa, kişinin kendisiyle iletişimi,
bireylerarası iletişim, grup ve kitle iletişimi olmak
üzere dört ana başlık altında ifade edilebilir. Bireyin kendi ile iletişimi var oluşu ile başlar. Bireyin
düşünmesi, duygularının ve kişisel ihtiyaçlarının
farkında olması, iç gözlem yaparak kendi içinde
mesajlar üretmesi ve uygulamaya koyması iletişim
ile olanaklı olur. İnsanın çevresiyle kuracağı iletişim ve etkileşim öncelikle kendi içinde başlar ve gelişir. İnsan varlığının bilincine vardığı andan itibaren kendisi ve çevresiyle bir etkileşim içerisine girer.
Bu etkileşim iletişim etkinliği ile sağlanır. İnsanın
çevresiyle olan iletişiminde olduğu gibi kendisiyle
olan iletişimi de yaşadığı toplumsal çevre içerisinde
şekillenir. İnsanın kendisiyle olan iletişimi, mesajı
kendi içinde üretmesi, kendine iletmesi ve kendince yorumlaması sürecini kapsar. Kitle iletişimi, başka bir ifadeyle toplumsal iletişim, diğer iletişim şekillerine nazaran daha geniş gruplara hitap eden bir
iletişim şeklidir. Örgütsel iletişim ise örgüt içinde
veya dışında gerçekleşen ancak örgütsel etkinlikleri
ve işleri ilgilendiren, örgütün amaçları ile doğrudan
ya da dolaylı olarak bağlantılı bir iletişim şeklidir.
Bireylerarası iletişim ise, mesajın kaynağı ve hedefini bireylerin oluşturduğu ve genellikle yüz yüze
gerçekleşen bir iletişim şeklidir (Tutar, 2003: 76).
Bu iletişim şekli genellikle, rollerin bireyler arasında karşılıklı değişimini içermektedir. Gönderici ve
alıcı bireylerarası iletişim süreci içerisinde her an
değişebilmektedir Bireylerarası iletişim, örgütlerde
insan ilişkilerini kurmada ve devamlılığını sağlamada büyük önem taşımaktadır. Kaynağını ve hedefini insanların oluşturduğu iletişime “bireylerarası
iletişim” adı verilir. Karşılıklı iletişimde bulunan
kişiler, bilgi/sembol üreterek, bunları birbirlerine
aktararak ve yorumlayarak iletişimi sürdürürler
(Dökmen, 2009:41). Bireylerarası iletişim, belirli
bir mekan ve zamanda bireyler arasında gerçekleşen ilişki ve etkileşimi olarak da tanımlanabilir. Bireylerarası iletişim de, iletişim sürecinin temel ögeleri olan; kaynak, mesaj, araç, alıcı ve geri bildirim
ilişkisinden bağımsız olarak düşünülemez.
BİREYLERARASI İLETİŞİM
SÜRECİNİN TEMEL ÖGELERİ
İletişim hem bir süreç hem de temel bir yapıya ve unsurlara bağlı olarak gerçekleşen insani bir
etkinliğe karşılık gelmektedir. Bireylerarası iletişim bu noktada ağırlığı insanlar arasındaki ilişki
ve etkileşime dayalı olarak belirli yapılarla gerçekleştirilmektedir. Bireylerarası iletişimin kaynak ve
hedefini insanlar oluşturmaktadır. Bir iletişimin
bireylerarası iletişim olarak tanımlanabilmesi için;
• Bireyler belirli bir mekan ve yakınlık çerçevesinde yüz yüze ilişki içerisinde olmalıdır.
• Bireylerarasında karşılıklı olarak iki yönlü
bir mesaj alışverişi gerçekleşmelidir.
• Bireylerarasındaki mesajlar, sözlü, sözsüz ya
da yazılı nitelikte olması gerekmektedir.
Bireylerarası iletişim sözlü ve sözsüz iletişim
olarak iki sınıfa ayrılır. Bu sınıflandırma kendi
içerisinde alt başlıklara ayrılmıştır. Bireyler açısından hem sözlü hem de sözsüz iletişim niyet edilerek ya da niyet edilmeden de gerçekleştirilebilir.
Bu bölümde kısaca değineceğimiz bu süreçler kitabınızın diğer bölümlerinde daha ayrıntılı olarak
ele alınacaktır.
19
Bireylerarası İletişim Süreçleri
Bireyler Arası İletişim
Sözlü
Dil
Sözsüz
Dil Ötesi
Yüz ve Beden
- Niyet Edilmiş
- Niyet Edilmemiş
Bedensel Temas Mekan Kullanımı
Araç Kullanımı
- Niyet Edilmiş
- Niyet Edilmemiş
Şekil 2.1 Bireylerarası İletişim Sınıflaması
Kaynak: Dökmen, 2009:45
Sözlü ve Sözsüz İletişim
Belirli bir mekan ve zaman içerisinde en az iki
insanın bir arada bulunduğu tüm durumlarda bireylerarası iletişim gerçekleşmektedir. Aynı mekan
içerisinde bulunan bireylerin amaçlı ya da amaçsız
olarak meydana getirdikleri tüm sözlü ve sözsüz
eylemler karşısındakiler için bir mesaj değeri taşımaktadır. İletişim yalnızca sözcüklere değil aynı
zamanda sözsüz olarak ortaya koyulan eylem ve
davranışlara da dayalıdır. Bireylerin sözel olarak
konuşmayı seçmemeleri ya da reddetmeleri de bir
iletişim biçimidir. İletişimsel süreç içerisinde sözsüz
gerçekleştirilen eylemler sözel olarak ortaya konulan kadar önemlidir.
Sözlü İletişim
İletişim içerisinde bireylerin birbirlerine sözcükler yoluyla ilettiği mesajlar sözlü mesaj olarak
tanımlanmaktadır. Dilsel yapılara bağlı olarak kurulan ifadeler insanların duygu ve düşüncelerini
semboller aracılığı ile oluşturdukları sözcükler/kelimeler yoluyla aktarmasını ve anlamlandırmasını
sağlarlar. Bireysel iletişim süreci içerisinde dil bireylerin neyi söylediklerini, dil ötesi iletişim ise bunu
nasıl söylediklerine karşılık gelmektedir.
Dil: İnsanların bireysel iletişim sürecinde duygu ve düşüncelerini semboller, kelimeler yolu ile
aktarma ve anlamlandırma biçimine denir. Bireylerin birbirleriyle konuşmaları, mektuplaşmaları
ya da telefon, bilgisayar, İnternet gibi teknolojik
araçlar yoluyla iletişim kurmalarını bu kapsamda
değerlendirilmektedir.
20
Dil Ötesi: Dil ötesi iletişim, sözcüklerin kullanımından çok kullanılan sesin niteliğiyle ilgili özellikleri tanımlar. Ses tonu, sesin hızı, şiddeti, kelime
vurgusu ve duraklamalar gibi özellikler dil ötesi iletişim olarak ifade edilmektedir. Dil ötesi iletişim,
çoğu zaman sözcüklerin anlamından daha çok etkili olmaktadır. Bir sözcüğe yüklenilen anlamdan
çok o sözcüğün söyleme şiddeti ve tonu karşı tarafa daha fazla anlam iletmektedir. Bir ebeveynin
kendi çocuğunun adını ona yüksek sesle söylemesi
onunla ilgili olarak çağırma anlamından öte duygu
durumuyla ilgili anlamlar içerir.
Sözsüz İletişim
Bireylerarasında gerçekleşen iletişimin sözcüklere
dayalı olmadan gerçekleşen ses tonu, vücut dili, duruş,
bakış, jest ve mimikler gibi unsurları sözsüz mesajlar
olarak nitelendirilmektedir. Örneğin; bireylerarası
iletişim sürecinde sözel olarak duygu durumları saklanabilse bile ses tonu, yüz ifadesi ve bedensel duruş
gibi durumlar asıl duygu durumunu kolayca yansıtabilmektedir. Bir bireyin başka bir bireye karşı duyduğu
öfkeyi ses tonu ve yüz ifadesinden anlayabiliriz.
Bedensel Temas ve Mesafe
İnsanlar bireylerarası iletişim süreçleri içinde
bedenlerinin diğer insanlara olan konumları neticesinde sessiz olarak iletişime geçmekte ve karşı
tarafa mesaj iletmektedirler. Bireyler belirli bir ortam içerisinde diğer bireylere karşı aldıkları konum
itibariyle bulundukları mesafeler karşı taraf için
bir mesaj yansıtmaktadır. Bireylerin oluşturdukları
yakın ya da uzak mesafeler onların duygu durumlarını ve karşı tarafa olan ilgilerini göstermektedir.
Bireylerarası İletişim
Yüz ve Beden Hareketleri
Bireyler ilişki içerisinde bulundukları diğer kişiler ile çeşitli göz teması, yüz ifadeleri, dokunma, kafa
işaretleri, el ve kol duruşu, bacak hareketleri, beden yönelimi ve oturma biçimleri gibi yollarla sözsüz olarak
iletişimsel mesajlar iletmektedir.
Mekan Kullanımı
Bireyler, kendi çevreleriyle kurdukları mekânsal ilişkiler ve boş alanlar çerçevesinde diğer bireylerle iletişimde bulunurlar. Bir birey belirli bir mekân içerisinde diğer bir bireye karşı uzaklığıyla birtakım mesajlar
iletir. İnsanlar yakın ilişki içinde bulundukları bireyler ile daha yakın bir mesafede bulunurlarken daha az
samimi olduklarıyla daha uzak bir mesafede yer alırlar. Bunlar mekân kullanma yoluyla yapılan sözsüz
iletişimdir.
Araç Kullanımı
Bireyler çevrelerindeki çeşitli araçların kullanımı, belirli kıyafetler ve takılar gibi objeler yoluyla diğer
bireylere birtakım mesajlar iletirler. Bireylerarası iletişim sürecinde söz konusu araç ve objelerin kullanımı
sözsüz iletişim açısından önemlidir. Araç kullanımı yoluyla bir birey diğerine sosyal, ekonomik durumu ve
statüsü gibi konularda üstü kapalı mesajlar iletebilmektedir.
ÖÇ 1 Bireylerarası iletişim süreçlerini tanımlayabilme
Araştır
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Bireylerarası iletişim süreçleri içinde sözsüz iletişim
neden önemlidir?
İletişim kavramını sözsüz
iletişim ve sözlü iletişim ile
ilişkilendirerek yorumlayın.
Günlük yaşam içerisinde
sözsüz iletişimi ne kadar
kullandığınızı düşünün.
BİREYLERARASI İLETİŞİM SÜRECİNİN ÖZELLİKLERİ
İletişim insanın, sosyal yaşamının bir ürünü ve bir gereğidir. Sosyal yaşam içerisinde insan iletişim kurmadan var olamaz. İnsan doğduğu andan itibaren çevresiyle iletişim kurmanın çeşitli biçimlerini, yollarını
öğrenir. İnsanın kendi bilincine varması, dilin, konuşmanın dünyasına girmesiyle birlikte bütün yaşamı
iletişim yaşantıları ile örülür. Kişinin sosyal yaşama katılması ile iletişim kurduğu çevre genişlediği gibi
iletişim yaşantısı da çeşitlenir, farklılaşır. İnsan toplumsal bir varlık olarak diğer insanlarla sürekli ilişki
halindedir. Toplumsal yaşam insanın diğer insanlarla iletişim kurmasının bir sonucudur ve toplumsal yaşamın devamlılığı da iletişim yolu ile sağlanır. İnsanın toplumsal yaşamda, ilk ve en yoğun olarak kullandığı
iletişim türü bireylerarası iletişimdir. Bireylerarası iletişim, iki ya da daha fazla kişi arasında gerçekleşebilir.
Bir adres tarifi sormak için yüz yüze gerçekleştirilmiş olabileceği gibi İnternet üzerinden bir arkadaşıyla
görüşmek biçiminde teknoloji ile aracılanmış da olabilir. Bireylerarası iletişim sürecinin gerçekleşmesini
sağlayan pek çok özellik bulunmaktadır. Bu özellikleri şu şekilde sıralayabiliriz:
• Bireylerarası iletişimde en az iki insan vardır.
• Tek yönlü değil, çift yönlü ve karşılıklıdır.
• Bireylerarası iletişim yüz yüze ya da teknoloji ile aracılanmış olabilir.
• Bireyler iletişimi kendi adlarına gerçekleştirirler.
• İletiler sözlü ve sözsüz niteliktedir.
• Bireylerarası iletişim bir süreçtir.
21
Bireylerarası İletişim Süreçleri
•
•
•
•
Bireylerarası iletişim süreci örtülü ya da açık bir amaç doğrultusunda gerçekleşir.
Bireylerarası iletişim bilginin, duygunun, düşüncenin, yaşantının paylaşımıdır.
Bireylerarası iletişim hem psikolojik hem de sosyal/kültürel bir olgu ve süreçtir.
Bireylerarası iletişimde taraflar arasında belirli bir zaman ve mekan birliği bulunmaktadır (Kaya,
2013:19).
Bireylerarası iletişimin gerçekleşmesi açısından bir diğer önemli nokta, sürece katılanların “kendi adlarına” iletişim kurmalarıdır. Herhangi bir kurum, ya da toplumsal konum adına bireylerin birbirleri ile
gerçekleştirdiği iletişim bireylerarası iletişim kapsamında değil, sosyal, örgütsel iletişim kapsamında değerlendirilmelidir. Örneğin tapu dairesindeki görevli memur ile vatandaş arasında gerçekleştirilen iletişim
bireylerarası iletişim değil, sosyal bir iletişimdir. Burada gerçekleşen sosyal iletişim tarafların birbirlerinin
kişisel alanlarına doğru kayarsa ancak o zaman bireylerarası iletişimden söz edebiliriz.
Bireylerarası iletişim tek yönlü değil karşılıklı bir etkileşim süreci şeklinde gerçekleşmektedir. Etkileşimli
iletişim olarak da ifade edebileceğimiz bu durumda, kaynak ve hedef birimleri karşılıklı olarak birbirlerini
etkilemektedir. Bireylerarası ilişkilere özgü bir iletişim eylemi olan çift yönlü iletişim, yüz yüze ilişkilerde
kaynağın hedefi, hedefin de kaynağı etkileyebileceği fiziksel iletişim ortamı sunar. Bireyler ortak bir zaman
ve mekan birliğinde yüz yüze ya da teknolojik araçlar yoluyla karşılıklı olarak birbirlerinin benliğini kabul
ederek bu süreci meydana getirirler. Bireylerarası iletişim, telefon, faks, bilgisayar, İnternet vb etkileşimli
araç ve kanallar yardımıyla da kurulabilir. Bu iletişim kitle iletişiminden farklıdır (Bıçakçı,2000:28). Kitle
iletişim araçları, iletişimi belirleyen bir kaynak konumundayken etkileşimli iletişim araçları, bireylere hem
hedef hem de kaynak olma özelliğini sunar.
ÖÇ 2 Bireylerarası iletişim süreçlerinin temel öğelerini açıklayabilme
Araştır
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Bireylerarası iletişimde çatışmanın üstesinden gelme
nasıl ve hangi becerilerle
gerçekleştirilebilmektedir?
Kitabınızın 7. Ünitesin’de
yer alan çatışma kavramı ile
ilişkilendirerek çatışma becerilerini yorumlayınız.
Günlük yaşam içinde yaşadığınız iletişim çatışmalarının sizi olumlu ya da
olumsuz nasıl etkilediğini
düşünün.
BİREYLERARASI İLETİŞİM SÜRECİNDE ÖNEMLİ UNSURLAR
Bireylerarası iletişim en temelde en az iki kişi arasında anlamları paylaşma süreci olarak ifade edilebilir.
Bireylerarası iletişimde kaynağın mesajı bilgi, birikim ve davranışları ile alıcıya doğru ve anlaşılır bir biçimde gönderebilmesi oldukça önemlidir. İletişim sürecinde kaynak ve alıcı arasında konumlar değiştikçe
tarafların bu durumlara uygun geri bildirimleri ortaya koyabilmek için bazı önemli unsurların farkında
olmaları gerekmektedir. Aşağıda kısaca değineceğimiz konular kitabınızın diğer ünitelerinde ayrıntılı olarak açıklanacaktır.
Dinleme
Bireylerarası iletişim sürecinin sağlıklı olarak işlemesi için, sözlü ve sözsüz mesajların etkinliği ile birlikte düşünce, tutum ve davranışların anlaşılmasında ve paylaşımın gerçekleştirilmesinde dinleme önemli
bir kavramdır(Gürüz ve Eğinli, 2008:267). İletişim süreci içinde basit bir eylem olarak düşünülse bile
geribildirimin alınmasına ve iletişim sürecinin sürdürülmesinde önemli bir etkendir.
22
Bireylerarası İletişim
Almak
Cevap
Vermek
Dinleme
Süreci
Değerlendirmek
Kavramak
Yorumlamak
Şekil 2.2 Bireylerarası İletişim Sınıflaması
Kaynak: Dökmen, 2009:45
Aktif Dinleme
Empati
Bireylerarası iletişimin sağlıklı olarak gerçekleşmesinin temelidir. İletişimin sorunsuz bir şekilde gerçekleşmesi için dinleyicinin fiziksel olarak;
gözle, bedensel duruşla ve bakışla, psikolojik olarak ise dürüst olarak ve anlamaya çalışarak sessiz
bir biçimde dinleme eylemini gerçekleştirilmesine
karşılık gelmektedir. Aktif dinleme, dinleyicinin de
konuşmacıya sözlü ya da sözsüz ifadelerle katkı sağlaması anlamına gelir.
Empati bir bireyin, kendisini karşısındakinin
yerine koyarak onun duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışma çabasıdır. Bireylerarası iletişim sürecinin sağlıklı olarak ilerlemesi ve gelişmesi için
karşıdaki insanın düşüncelerini anlamaya çalışmak
önemlidir. Bireylerin aralarında empati temelli,
empatik bir iletişim kurmaları için özellikle alıcının, kaynağın duygu ve düşüncelerini doğru bir
şekilde algılamalı, anlamlandırmalı ve geri bildirimini bu bağlamda gerçekleştirmesi gerekir. Bireylerarası iletişim sürecinde çift yönlü empatik bir anlayış kurmanın faydalarını şu şekilde sıralayabiliriz:
• Kişileri hayatlarının her cephesinde birbirlerine yakınlaştırır.
• Kişilerin birbirlerine güvenmesini sağlar.
• İletişimi kolaylaştırma hatta cazip kılma
özelliğini taşır.
• Kişilerin kendiliklerinin önem arz ettiğini
gösterdiği gibi aynı zamanda onların önemli olduklarını hissettirir.
• Katılımcı bireylerin her iki tarafına da çeşitli maddi ve manevi fayda sağlar.
• Bireylere paylaşma, yardımlaşma, dostluk,
hoşgörü, sevgi, saygı, sorumluluk gibi pozitif duygular kazandırır.
• Bireylerin daha büyük ekip ve organize çalışma yaparak sosyalleşmesini sağlar (Açıköz, 2005:143).
Pasif Dinleme
Pasif dinleme bireylerarası iletişim sürecinde
dinleyicinin karşı tarafa sözlü ya da sözsüz mesajlar
yoluyla katkıda bulunmadan dinlemesine karşılık
gelmektedir. Pasif dinleme iletişim sürecinde alıcının çok az tepki verdiği sessiz bir dinleme türüdür.
Benlik
Birey doğumundan itibaren kendi öz benliğinin toplumsal çevre tarafından kabul edilmesini ister. İçinde bulunduğu çevreden dışlanma korkusu
yaşayan birey, öz benliğini savunmak ve korumak
için çeşitli uyum maskeleri (benlikleri) kullanır.
Örneğin bir komutanın askerleriyle kurduğu iletişim kendi özel alanında ailesiyle kurduğundan
farklıdır(Bıçakçı, 2000: 79). Bireylerarası iletişim
sürecinde çeşitli düzeylerde kullanılan toplumsal
uyum maskeleri, çok benlikli olma durumunu beraberinde getirir.
23
Bireylerarası İletişim Süreçleri
Tutumlar
Bireylerarası iletişim sürecini etkileyen bir diğer önemli unsur ise bireylerin sahip oldukları tutumlardır.
Tutum, bireylerin, belirli psikolojik objelere ilişkin düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını, düzenli bir
şekilde oluşturan eğilimleri niteler(Dökmen, 2009:131). Buna göre tutumlar, duygu, düşünce ve davranış
olmak üzere üç boyuta sahiptir.
Benmerkezcilik
Ben merkezcilik iletişim süreci içinde bireylerin algısal, bilişsel ve duygusal açıdan kendilerini karşılarındaki bireyin yerine koyamayıp onları anlama çabası içine girmemeleri noktasında ortaya çıkmaktadır.
Bireylerarası iletişim sürecinde ben merkezci olarak hareket eden bireyin karşısındakini anlaması ve onunla
empati kurması beklenemez.
Kendini Açma
Bireyin kendini açması, kişinin kendi hakkındaki bilgileri diğer birey/bireylerle paylaşma amacı ile iletişim kurmasını ifade eder. Kişi genellikle inançları, değerleri, istekleri, davranışları, yetenekleri, özellikleri
hakkında açıklamalar ya da tanımlamalar yapmaktadır. Bir anlamda kendini açma kişinin diğer kişilerle
kurduğu iletişimden kendi hakkında bilgi edindiği bir iletişim sürecidir(Gürüz ve Eğinli, 2008:14).
Çatışma
Bireylerarası iletişim sürecinde çatışma, bir tarafın davranış, söz ve tutumlarının diğerinin gereksinimleriyle uyuşmazlık göstermesi, ters düşmesi ya da engellemesi sonucunda ortaya çıkan anlaşmazlığı ifade
etmektedir. Günlük hayatta çoğu zaman, aile bireyleri ya da eşler arasında yapılacak iş bölümünde birtakım çatışmalar ortaya çıkabilmektedir.
ÖÇ 3 Bireylerarası iletişim süreçlerindeki önemli unsurları özetleyebilme
Araştır
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Bireylerarası iletişim sürecinde çevrenin önemini tartışınız.
Bireylerarası iletişim sürecinde çevrenin önemini
ünitenizde yer alan diğer
unsurlar ile ilişkilendirerek
yorumlayınız.
Günlük yaşam içinde iletişim kurarken içinde bulunduğunuz çevrenin iletişiminizi nasıl etkilediğini
düşünün.
BİREYLERARASI İLETİŞİM SÜRECİNİN İŞLEYİŞİ
İletişim insanın dış dünya ve kendisi hakkında bilgi edinmesini sağlar. Kültürel aktarım iletişim yolu
ile kurulur. Var olan bilginin aktarılması, insanın çevresini anlamasını ve uyum sağlamasını kolaylaştırır.
Var olan bilgiyi geliştirerek ya da değiştirerek insanda, bilgi dağarcığına katkı sağlar. Bilgilenme tek yönlü
bir süreç değildir. Burada iletişimin bir başka amacı ortaya çıkar bu amaç paylaşmaktır. İnsanın sosyal bir
varlık olması, onun sahip olduğu bilgi, duygu, düşünceleri paylaşmasını zorunlu kılar. Bu süreçte birey bir
yandan bilgi edinir bir yandan da edindiği bilgiyi iletişim aracılığı ile paylaşır. İletişim sürecinde paylaşmak
her zaman karşılıklı anlaşma temelinde gerçekleşmeyebilir. İletişim süreci karşılıklı anlaşma kadar çatışma-
24
Bireylerarası İletişim
yı da içerebilir. Çatışma her zaman bir başkasıyla
olmak zorunda değildir. İnsan kendisiyle kurduğu
içsel iletişiminde bile bu çatışmayı yaşayabilir. İnsanın yaşadığı bu çatışma bir amacın gerçekleştirilmesine yöneliktir. İletişim amaçlı bir etkileşimdir.
Herhangi bir sosyal, psikolojik, kültürel ekonomik
nedenle, herhangi bir zorunluluk, gereksinim, istek
ya da amacı gidermeye dönük olabilir. Bireylerarası
Çevre
Kaynak
Mesaj
Kanal
Geri Bildirim
Şekil 2.3 Bireylerarası İletişim Süreci
iletişimle insanlar, çeşitli ilişkiler kurar, yürütür, geliştirir ve bitirir; sorun çözer, görevler yerine getirir,
kendi gereksinimlerini ve toplumdaki diğer insanların gereksinimlerini karşılar. Bireylerarası iletişim,
insanın toplumsal olanı kurması ve yürütmesi için
zorunlu bir koşuldur (Erdoğan, 2002:181). İnsanın ilk ve en yoğun kullandığı iletişim türü olarak
bireylerarası iletişim birbirini tamamlayan karşılıklı
bir süreçtir. İletişim en temel düzeyde, bir kaynak
tarafından kodlanan bir mesajın bir kanal aracılığı
ile alıcıya gönderilmesi olarak açıklanabilir. Ancak
iletişim tek yönlü bir süreç değildir. İletişim süreci alıcının kaynaktan gelen mesajı çözümleyip geri
bildirim de bulunmasını da kapsar. Geri bildirim,
iletilen mesajı alıcının çözümleyip yanıt vermesi
olarak düşünülebilir. Mesaja yanıt alınamaması iletişim sürecinin tek yönlü olduğunun, sağlıklı işlemediğinin bir göstergesidir.
Bireylerarası iletişim, mesajı oluşturan, kodlayan bir kaynak, kaynağın kodladığı mesajı bir
kanal yoluyla iletmesi, mesajın alıcısı tarafından
çözümlenmesi (kod açma) ve alıcının geri bildirimi gerçekleşmektedir. Bu süreçte etkin olan diğer öge ise bu iletişim sürecinin bütün ögelerini
kapsayan, iletişimin gerçekleştiği fiziki, sosyal,
psikolojik çevredir. İletişim sürecinin temel öge-
leri olan, kaynak, mesaj, kanal (araç), alıcı, geri
bildirim ve çevre kavramları bireylerarası iletişim
süreci için de geçerlidir. Bireylerarası iletişim, dairesel bir süreç olarak belirli bir çevrede kaynak
tarafından gönderilen mesajın belirli bir araç yoluyla alıcıya iletilmesi ve gönderilen mesajın geri
bildirim halinde kaynağa iletilerek karşılıklı olarak sürdürülmesi yoluyla gerçekleşir.
Bireylerarası iletişim süreci
kaynak ve alıcı arasında gerçekleşir. İletişim sürecinin işleyişi
kaynak ile başlar. Bireysel iletişim sürecinde birey hem kaynak
Alıcı
hem de alıcıdır. Kaynak mesajı
alıcıya gönderen bireydir. Bu
süreç içerisindeki önemli bir
diğer nokta mesajdır. Mesajlar
iletişim sürecini başlatan bireyin amacına, duygu ve düşüncelerine bağlı olarak sözlü ya da
sözsüz olarak tanımlanabilecek
iletişim türüne göre kodlanmış
içeriklere karşılık gelir.
Bireylerarası iletişim sürecinde kanal, iletişimin
gerçekleştiği fiziksel çevreye ve kullanılan iletişim
aracına göre şekillenir. Bireylerarası iletişim yüz
yüze gerçekleştiriliyor ise iletişimin gerçekleştiği
kanal; insanın konuşma, görme ve duyma organlarıdır. İletişim yüz yüze değil de bir teknolojik araç
ile cep telefonu ya da bilgisayar yoluyla gerçekleştiriliyor ise kanal kullanılan teknolojik araçtır. Alıcı, bireylerarası iletişim sürecinin önemli bir diğer
unsurdur. Alıcı, bir kaynak tarafından gönderilen
mesajı alan bireydir. Alıcının, kanal yoluyla kendisine iletilen mesajı çözümlemesi ve geri bildirimde
bulunması ile iletişim süreci gerçekleşir. İletişim
sürecinin son aşamasını oluşturan geri bildirim, alıcının, kaynağın gönderdiği mesaja verdiği tepkiyi,
cevabı niteler.
Kaynak
Bireylerarası iletişim sürecinin temel ögesi kaynaktır. İletişim sürecinin gerçekleşmesi için bilgi,
duygu ve düşüncelerini iletmek isteyen bir kaynağın olması zorunludur. Bireylerarası iletişim sürecini başlatan, bir iletişim kanalı aracılığı ile sözlü,
sözsüz, yazılı, görsel olarak gönderilebilecek biçimde mesajları kodlayan ve alıcıya gönderen birey ya
da bireyler kaynak olarak tanımlanabilir. Kaynak
25
Bireylerarası İletişim Süreçleri
bireylerarası iletişim sürecinin başlatıcısı ve mesajın kodlayıcısı ve göndericisidir. Kaynak, belirli bir
amaç doğrultusunda iletmek istediği mesajı kendi
iletişim becerilerini kullanarak sembollere dönüştürür, kodlar ve bir kanal aracılığıyla alıcıya iletir.
Kaynak, göndereceği mesajı kullanacağı iletişimin
kanala uygun olarak nasıl kodlanacağını bilmelidir. Kodlamadaki yanlışlıklar veya yetersizlikler
etkin bir mesaj oluşturulabilmesini engelleyeceği
gibi amaçlamayan sonuçların ortaya çıkmasına da
neden olabilir.
İletişim süreci içerisinde kaynak mesajı gönderen birime karşılık gelmektedir. Kaynak olmadan
iletişimin gerçekleşmesi söz konusu değildir. Bireylerarası iletişimde etkili bir iletişim gerçekleştirmesi
kaynağın, iletişim becerisine, tutumuna, konuya
ilişkin deneyim ve bilgisi ile toplumsal, kültürel etkenlere bağlı olarak değişir. Kaynağın oluşturduğu
mesaj ile sosyal statüsü, kültürel kimliği arasında
bir uyum olması beklenir. Aksi durumda, kaynağın
gönderdiği mesaj alıcı tarafından dikkate alınmayabilir. Kaynak tarafından kodlanan mesajın alıcı
tarafından anlaşılabilmesi ve alıcıda güven oluşturması ise kaynağın bilgi birikimine, deneyimine ve
iletişim becerisine bağlıdır (Gürgen, 1997:14-15).
Doğru bir iletişim sürecinde kaynağın mesajı
kodlarken dikkat edilmesi gerekenleri şu şekilde
sıralayabiliriz;
• Kullanılan semboller (sözlü, yazılı, görsel)
alıcı için anlaşılır olmalıdır.
• Soyut ifade ve sembollerden çok somut
olanlar kullanılmalıdır.
• Semboller, alıcının aşina olduğu anlamlarda
kullanılmalıdır.
• Alıcının anlaması zor olabilecek semboller
açıklanmalıdır (Eren, 2003)
Kaynak mesajını yukarıda sözü edilen hususlara
dikkat ederek oluşturmalı, iletişim süreci içerisinde mesajın özünü, biçimini koruyabilecek şekilde
kodlamalıdır. Aksi durumda, iletmek istediği duygu, düşünce ya da enformasyonun sağlıklı bir şekilde anlaşılması, algılanması mümkün olmayacaktır.
Kaynağın mesajı doğru bir şekilde kodlayarak alıcıya iletmediği durumda, amaçlanan etki oluşturulamayacağından mesaj alıcı tarafından bir “gürültü”
olarak kalacak ya da çarpıtılarak anlaşılmış olacaktır (Oskay, 1999:19).
26
Mesaj
Mesaj, kaynağın alıcıya iletmek istediği bilgi,
duygu ve düşüncelerini sözlü ya da görsel simgelerle kodlamasına karşılık gelmektedir. Simge iletişimin en temel yapısal ögesidir. İletişim sistemi
içerisinde kullanılan simgeler temelde ikiye ayrılır.
Bunlar göze hitap eden görsel simgeler ve kulağa
hitap eden işitsel simgelerdir (Güngör, 2011:37).
Bu simgeler iletişim sistemi içerisinde kaynağın
alıcıya iletmek istediği mesajın çeşitli biçimlerde kodlanmasını sağlar. Kaynak, mesajı birtakım
simgeleri (harfler, şekiller vb.) kullanarak kodlar.
Sesten söze, vurgudan tonlamaya, rastgele hareketlerden anlamlı jest ve mimiklere, giyim kuşamdan
kullanılan aksesuarlara kadar birçok öge iletişim
sürecinde mesajın kodlanması sürecine dahil olur
ve anlamı netleştirir, zenginleştirir. Kodlamanın
iletişim süreci içerisinde kullanılacak kanala uygun olması gerekir. Teknoloji ile aracılanmış ve
sadece işitsel bir kanal aracılığı ile gerçekleştirilen
bir iletişimde beden dilini kullanmanın çok fazla
bir etkinliği olmayacaktır. Sağlıklı bir iletişimin
kurulabilmesi için mesaj, iletişim sürecinde kullanılacak kanalın aktarım özelliklerine uygun olarak
kodlanmış olmalıdır.
Kodlama, alıcıya gönderilecek anlamların uygun simgeler kullanılarak bir iletiye dönüştürülmesi olarak açıklanabilir. Kodlama, iletişim kanalına uygun alıcının anlamlandırabileceği simgeler
kullanılarak oluşturulur. İletişim sürecinde kaynak,
iletmek istediği duygu, düşünce ve enformasyonu
görsel, işitsel çeşitli simgeleri kullanarak kodlar.
Mesajın istenilen etkiyi yaratması kaynağın, iletmek istediği mesajı kanalın özelliklerini uygun,
doğru biçimde ve alıcı için anlaşılır bir şekilde kodlanması ile olanaklıdır. Mesajın alıcı için anlaşılır
olması, alıcının özelliklerinin kaynak tarafından iyi
bilinir olması ve mesajın alıcının özellikleri dikkate
alınarak kodlanması ile olanaklı hale gelir. Bireylerarası iletişimde kaynak her şeyden önce alıcının
iletişim sorunları doğurabilecek engellerini, yeterliliklerini dikkate almalıdır. Bunun yanı sıra iletişim
süreci sonunda gerçekleştirilmek istenen amaca
da bağlı olarak alıcının sosyo-ekonomik, kültürel
özelliklerinin de bilinmesi gerekebilir. Bu özellikler dikkate alınmadan oluşturulacak bir mesajın
anlaşılması ve etkili bir iletişimin gerçekleşmesi
güçleşecektir. Mesajın kodlanması, kaynağın bilgi
birikimine ve bu bilgi birikimi etkili bir şekilde
aktarabilecek iletişim becerilerine sahip olup ol-
Bireylerarası İletişim
madığına bağlı olarak da değişecektir. Kaynak ve
alıcı arasında ortak anlaşılabilirliği olan simgelerin
kullanılması, kodlamanın doğru, açık ve kesin bir
şekilde oluşturulması mesajın istenilen biçimde anlaşılabilmesini sağlayacaktır. Sağlıklı bir iletişim sürecinin gerçekleşmesi için mesajın taşıması gereken
özellikleri şu şekilde sıralanabilir:
• Mesaj iletişim süreci içerisinde hedeflenen
amacın özüne ve biçimine uygun simgeler
kullanılarak oluşturulmalıdır.
• Mesaj, iletişim sürecinde kullanılacak kanal
ile uyumlu olmalıdır.
• Mesaj, alıcı tarafından anlaşılabilir özellikte, açık ve kesin olmalıdır.
• Mesaj doğru zamanda iletilmelidir.
Kanal
Kanal, iletişim süreci içerisinde kaynak tarafından kodlanan mesajın alıcıya hangi yolla iletildiğine karşılık gelir. Kanal, kaynak tarafından kodlanan mesajın alıcıya ulaştırılması için kullanılan yol,
araç ve yöntemlerin tümünü kapsar. Bireylerarası
iletişimin oluşabilmesi için iletiyi taşıyan bir veya
birden çok araç olması gerekir. Bu araçlar doğal ya
da yapay iletişim araçları olabilir.
Doğal araçlar; iletişimi gerçekleştirmek için gerekli olan doğal ögelerdir. İnsanın bedeni; göz, kulak, el gibi organları ve insanın kendisi dışındaki
diğer doğa (hava, yer, ateş, güvercin vb.) varlıklarını
kapsar. Yapay araçları ise iletişimi üretmek, iletmek
için gerekli teknolojik (kalem, matbaa, telefon, bilgisayar vb.) araçların tümüdür (Erdoğan, 2002:50).
Bireylerarası iletişimde etkili bir iletişim gerçekleştirebilmek için kodlamaya uygun doğru araç(ların),
kanal(ların) seçilmesi gerekir. Kaynak, zihninde
oluşturduğu mesaja uygun kanalı belirledikten sonra zihnindeki tasarımı somutlaştıracak görsel, işitsel
simgeleri bu kanala uygun şekilde kodlar.
Bireylerarası iletişimde kullanılan kanallar, yüz
yüze iletişimde olduğu gibi ağırlıklı olarak sözlü
veya sözlü ve yazılı iletişime özgü kanallar aracılığı ile gerçekleşir. Yüz yüze iletişimde mesajın iletilmesi sürecine eş zamanlı olarak vurgu, tonlama,
beden dili (mimikler, jestler, el-kol hareketleri vb.)
gibi iletişim araçları, kanalları da dahil olur. Her
iletişim sürecinde başat durumdaki kodlama ne ise
ona bağlı bir iletişim kanalının yanı sıra farklı iletişim kanalları da devreye girer (Oskay, 1999:29).
Son yıllarda iletişim teknolojilerinde yaşanan yenilikler ile iletişim araçları eş zamanlı olarak farklı
kodlama biçimlerinin bir arada kullanılmasına olanak sağladığı gibi yüz yüze iletişimin teknoloji ile
aracılanmış olarak gerçekleştirilmesine de olanak
sağlamıştır. Geçmişte İnternet aracılığı ile bilgisayar üzerinden eş zamanlı olarak gerçekleştirilen yazılı, sesli ve görüntülü iletişim günümüzde 3G cep
telefonları ile de gerçekleştirilebilmektedir.
Üçüncü nesil mobil iletişim teknolojisi,
3G olarak adlandırılır. 3G teknolojisi mobil kullanıcılara görüntülü arama ve kablosuz veri aktarımı hizmeti sağlar. 3G teknolojisi ile mobil kullanıcılar GSM’den farklı
olarak yeni bir frekans bandından ve daha
fazla bant genişliğinden faydalanarak multimedya uygulamalarını kullanabilirler.
Bireylerarası iletişimde seçilecek olan kanalın eş
zamanlı olarak farklı kodlamalara uyumlu olması
sağlıklı, etkili bir iletişimin gerçekleştirilebilmesini
ve mesajın etkinliğini arttıracaktır. Bireylerarası iletişim sürecinde seçilecek olan kanalların özellikleri
şöyle sıralanabilir:
• Seçilecek olan kanal(lar), iletişimin amacına uygun olmalıdır.
• Seçilecek olan kanal(lar), alıcının özellikleri
ile uyumlu olmalıdır.
• Seçilecek olan kanal(lar), mesajın doğrudan
ve düzenli olarak iletilebilmesine, geri bildirime olanak sağlamalı ve kontrol edilebilir
olmalıdır.
• Kanal(lar) seçilirken oluşabilecek iletişim
kazaları, istem dışı mesaj gönderme gibi
durumlar dikkate alınmalıdır.
• Kanal seçiminde, zaman- mekan sınırlılıkları ve ekonomik faktörler dikkate alınmalıdır.
İletişim kanalları genel olarak bireylerarası
ve kitle iletişimi olarak iki ana başlık altında toplanabilir. Bireylerarası iletişim kanalları, gönderici ile alıcının yüz yüze gelmesi
durumunda kullanılan kanallardır. Kitle
iletişim kanalları ise gönderici tarafından
şifrelenen mesajın, televizyon, radyo, gazete, genelge ve örgüt içi bültenler gibi kitle
iletişim araçları ile gönderilmesidir.
27
Bireylerarası İletişim Süreçleri
Alıcı
Bireylerarası iletişim sürecinin gerçekleşmesi
için en az iki kişi gereklidir. Bunlardan biri kaynak
diğeri ise alıcıdır. Alıcı, kaynak tarafından kodlanarak gönderilen mesajları alan kişidir. İletişim sürecinin gerçekleşmesi için kaynak tarafından gönderilen iletinin alıcı tarafından alınması gereklidir.
Etkili bir iletişimin gerçekleşmesi iletinin alıcıya
ulaşması ve alıcı tarafından doğru anlaşılmasıyla
olanaklıdır. Kaynak tarafından kodlanan içeriği
kabul etmesi, çözümlenmesi, anlamlandırılması ve
iletiye geri bildirimde bulunulması bireylerarası iletişimin alıcı boyutunu oluşturur.
Kaynak tarafından kodlanan içeriğin çeşitli kanallar aracılığı ile alıcıya gönderilmesinden sonra
mesajın alıcıya ulaşması yani alıcının mesajı algılaması gerekir. Duyu organlarımıza ulaşan veriler,
algılama olmaksızın tek başına bir anlam ifade etmez. Kaynak tarafından kodlanan verilerin bir anlam ifade edebilmeleri için gönderilen mesajın öncelikle algılanması gerekir. Alıcı, kaynak tarafından
gönderilen mesajı algıladığında öncelikle mesajı
“filtre”eder. Filtre, alıcının mesajı değerlendirmesidir. Bu değerlendirme bir algı sürecinin sonunda
gerçekleşir. Algı, kişinin belirli bir bilgiyi duyumsaması, organize etmesi ve anlama ve değerlendirmesidir. Bu süreçte alıcının beklentileri, geçmiş yaşamı, toplumsal ve kültürel değerleri devreye girer ve
bir filtreleme işlevi görür. Kaynak tarafından gönderilen mesajın doğru veya olduğu gibi alınmasını
engelleyen, mesajın alınması sırasında mesaj üzerine yüklenmiş “gürültü” olarak adlandırılan bozucu
faktörler de alıcın mesajı algılamasını, kabul etmesini engelleyebilir. Bireylerarası iletişim sürecinde gürültü, ortak anlamları içermeyen simgelerin
kullanımı, mesajın iletilmesine uygun olamayan
bir kanalın seçilmesi, uygun olmayan bir mesajın
oluşturulması, alıcının dikkat etmemesi, ilgisizliği,
iletişim kanalarından farklı, tutarsız kodların iletilmesi, farklı sosyo-ekonomik, kültürel değerler,
mesajın uygun olamayan zaman, mekanda gönderilmesi gibi nedenlerle ortaya çıkan ve mesajın
alınması, doğru anlaşılmasını engelleyen iletişim
sorunlarıdır. Gürültü sonucunda ortaya çıkan iletişim sorunları, mesajın anlaşılamaması ya da yanlış
anlaşılmasına bağlı olarak “iletişim çökmesine” ne-
28
den olur (Erdoğan, 2002:91). İletişim çökmesi ile
iletişim süreci bozulur ve kaynak ve alıcı arasında
sağlıklı bir iletişim gerçekleşmemiş olur.
Alıcı mesajı aldıktan sonra kod açımı (şifre çözme) yaparak kaynaktan gelen simgeleri anlamlandırır. Bu aşamada da yukarıda anılan çeşitli iletişim
sorunları oluşabilir. Sağlıklı bir iletişimin oluşması
için kaynağın mesaja yüklediği anlam ile ve alıcının anlamlandırması, yorumlaması arasında bir
tutarlılık olmalıdır. İletiyi oluşturan, gönderen
kaynak ve iletiyi çözümleyen ve iletinin önerdiği
fikir, davranış tutum değişikliğini benimseyecek
alıcı arasında ortak bir dilin, kültürel kodların,
duygu ve düşüncelerin var olması da bireylerarası
iletişimin başarılı bir şekilde yürütülmesi üzerinde
etkili olan ögelerdir.
Bireylerarası iletişimde alıcı, kaynak tarafından
gönderilen mesajları algılayıp, çözümler ve iletilen
mesajı anladığını geri bildirimde bulunarak gösterir. Bireylerarası iletişimin etkin bir şekilde kurulabilmesi için alıcının taşıması gereken özellikleri ise
şu şekilde sıralayabiliriz:
• Alıcı, mesajı algılamak, çözümlemek için
etkin bir dinleyici konumunda bulunmalı
ve dikkatini, ilgisini kaynağa yöneltmelidir.
• Alıcı, dinleme sırasında önyargılı olmamalı,
stereotip ve genellemelerden uzak durmalıdır.
• Alıcı, kaynakla empati kurmalı, iletiyi alımlamak, çözmek ve anlamak konusunda çaba
göstermelidir.
• Alıcı, dinleme eylemi sırasında sabırlı olmalı ve kaynağın mesajı doğru ifade edebilmesine imkan sağlamalıdır.
Baskı dilinde aynı metni herhangi bir değişiklik olmaksızın çoğaltmak amacıyla
sabit bağlanmış matbaa satırı anlamına
gelen stereotip kavramı, sosyal bilimler
alanında kalıplaşmış yargıları ifade etmektedir. Stereotip, sabitleşmiş bir dünya görüşü çerçevesinde bireyin diğerleri
hakkında hüküm vermesinde etkili olan
fikirler, ideolojiler ve beklentilere karşılık
gelmektedir.
Bireylerarası İletişim
Geri Bildirim
Bireylerarası iletişim sürecinde geri bildirim kaynak, alıcı arasındaki döngüyü ve iletişim sürecindeki konumlarının değişimini sağlayan ögedir. Geri bildirim, alıcının kaynağın mesajına verdiği yanıttır.
Bireylerarası iletişimde kaynak durumunda mesajı ileten kişi geri bildirim sayesinde, gönderdiği içeriğin
doğru bir şekilde algılanıp algılanmadığını ve iletilmek istenen anlamın alıcı tarafından doğru olarak
anlamlandırılıp anlamlandırılmadığını sınamış olur. Geri bildirimin gerçekleşmediği durumlarda iletişim süreci sonucunda oluşan etkileşim tek yönlü iken, geri bildirimle birlikte çift yönlü bir etkileşim
kurulmuş olur. Geri bildirim bireylerarası iletişim sürecinde bir tür kontrol mekanizması olarak sürecin
doğru işleyip işlemediğini taraflara bildirir ve iletişimin devamlılığını etkiler. Geri bildirim ile alıcı, mesajı
alımladığını ve anlamlandırdığını kaynağa iletmiş olur. Böylece geri bildirim, alıcının mesajı nasıl anlamlandırdığını, yorumladığını kaynağa gösterir ve kaynak iletişimin başarısı hakkında bilgi sahibi olur.
Alıcının sağladığı geri bildirim, kaynak oluşturacağı mesajları alıcının beklentileri doğrultusunda tekrar
düzenlemesine olanak sağlar. Bireylerarası iletişim sürecinde geri bildirim olmaması durumunda kaynağın, mesajın algılanıp algılanamadığını ve doğru anlamlandırılıp anlamlandırılamadığını belirlemesi güçtür. Bu durumda kaynak iletişim süreci sonunda alıcı üzerinde oluşturmak istediği etkiyi sağlayamamış
olur. Bireylerarası iletişim sürecinde alıcı sessiz kalarak iletişim sürecine dahil olmamanın yanı sıra beden
dili, jest ve mimikleri ile de bir geri bildirim sağlayabilir. Ancak etkin bir geri bildirim şu özellikleri içerir:
• Kaynağa yardımcı olmayı amaçlar,
• Mesajın tam bir karşılığıdır,
• Zamanlaması doğrudur,
• Kaynağın hedeflediği amaca ulaşmasını sağlayacak kadar açık ve kesindir,
• Yapıcıdır
Etkin olmayan bir geri bildirim ise,
• Mesajın anlamını özel olarak içermez, geneldir,
• Mesajın anlamı ile doğrudan ilgili değildir,
• Zamanlama itibariyle hatalıdır,
• Kişiyi ve kişiliği vurgular,
• Anlaşılmayacak şekilde kodlanır,
• Bilgi içermez, yorum ağırlıklıdır (Tutar vd, 2003:25).
Etkin bir iletişim ancak pozitif geri bildirim ile sağlanmış olur. Mesaj alıcı tarafından anlaşılmamış,
eksik anlaşılmış ise negatif bir geri bildirim olur. Geri bildirimin olumsuz olması da benzer bir durum
ortaya çıkarır ancak olumsuz geri bildirimde kaynağın mesajı tekrar oluşturması ve iletişim sürecini devam
ettirmesi imkanı bulunur. Bireysel iletişim sürecinde olumsuz geri bildirim karşılıklı anlaşma yerine çatışmanın doğmasına da neden olabilir.
Bireylerarası iletişimde etkin bir iletişim olumlu yöndeki pozitif geri bildirim sayesinde gerçekleşmektedir. Olumlu geri bildirim bireylerarası iletişim sürecinde şu anlamları ifade etmektedir:
• Mesaj alıcı tarafından algılanmış, alınmıştır.
• Mesaj alıcı tarafından doğru bir şekilde çözümlenmiş, anlamlandırılmıştır.
• Alıcı, kaynak rolünde geri bildirime hazırdır.
29
Bireylerarası İletişim Süreçleri
yaşamla ilişkilendir
Aldım Verdim Ben Seni Yendim
Çocukluk döneminden kulağımıza çalınan
bu oyun repliklerini birçoğumuz iyi biliriz. Bir
ayağın topuğunun diğer ayağın ucuna değecek
şekilde adımlar atarken, kimin üstün geleceğinin merakla beklendiği ve kimin kimin ayağına
basacağına dair iddialardan oluşan bir oyundur.
Oyun deyip geçmemek lazım, kimi zaman bu tür
oyunların tarafları ya da taraftarları olduğumuz
gerçek anları da tecrübe ediyoruz. Kimin kimin
ayağına basarak üstünlük sağlayacağı yarışında
buluveriyoruz kendimizi.
Bir bilgi alışverişinde, ekip işinde, müzakere
masasında, performans görüşmesinde kısacası en
az iki kişinin bir araya geldiği anlarda doğması
muhtemel üstünlük yarışı, asıl yoldan uzaklaşıp
yan yollara girme riskini beraberinde getiriyor.
Gelişim için adım atmak zorundayız. Adımı, birilerinin ayağına basmak yerine basamakları çıkmak için atanlar yolculukta kazananlar oluyor. Adımlarımızı atarken başkalarının görüş ve
düşüncelerini hesaba kattığımız an, elde ettiğimiz
olumlu sonuç kat be kat artıyor.
Eğitimlerimde katılımcılarıma sorduğum
klasik bir soru var: İşinizi yaparken size geri bildirim verenin kim olduğunu önemsiyor musunuz?
Yani geri bildirim kaynağı sizin için ne denli belirleyici? “Sen benim dikkate alabileceğim bir kişisin, geri bildirim senden gelirse alırım, yok değilse kulak ardı ederim.” durumu sizde ne derece
işliyor? Çoğunluğun kaynak seçimini önemsediğine tanık oluyorum. Hatta mevcut örneklerde,
dış kaynakların eksik ya da yanlış olma durumu
ile ilgili yorumlar o kadar ağır basıyor ki geri
bildirim, almaktan çok vermeye dönüyor. İşte
durum bundan dolayı “ben seni yendim” oyununa dönüşüveriyor. Savaş ya da taraftarlık yerine
“kendi adıma ne alabilirim” sorusunun değeri
gözden uzak hale geliyor.
Olumsuz geri bildirim alırken kendi içimizde verdiğimiz bir psikolojik savaş var. Bu savaş
iki türlü kendini gösteriyor. Kendimizle ilgili
oluşturduğumuz kanaate ters düşen bir geri bildirim aldığımızda, genel eğilimimiz, kendimizi
değiştirmek yerine bilgiyi reddetmek yönünde
oluyor ve yine olumludan çok negatif geri bildirime odaklanıyoruz.
30
“Aldım verdim ben seni yendim!” düellosu
yerine bizi fayda ile buluşturacak 5 adım atmayı
öneriyorum;
1. Adım: Etkin dinleme
Geri bildirim vermek üzere karşınızda duran
bir kişi mi var? Ama fakat öyle değil, valla… demeden sadece ve sadece dinleyin. Kişiselleştirmeden,
zihin okumadan, hikâye yazmadan, karşı taraf
yerine düşünmeden, yargılamadan dinlemekten
bahsediyorum. Kulaklarınız söylenenleri misafirperverlikle karşılasın, kalbiniz ise buyur etsin.
2. Adım: Not Alma
Söz uçar, yazı kalır. Belki içerisinde uygulamaya alacağınız kritik bir kelime, size çağrışım
yapacak bir öneri var. Sonradan değerlendirmek
üzere mutlaka not alın
3. Adım: Değerlendirme
Yazıp çizdiklerimi kuluçkaya yatırma zamanı
gelir. Üzerine düşünmek, yorumlamak, dönüştürmek zamanıdır. Uygulayacaklarımızı hayata
geçirmek için eylem planları oluştururuz. Uygulanamaz bulduklarımızın nedenlerini analiz eder,
rafa kaldırırız ya da uygulanır hale getirmek için
çeşitli tasarımlar yaparız
4. Adım: Eyleme Dönüştür
Değerlendirmelerin kâğıt üzerinde kalmaması, planlamanın eyleme dönüşmesi son derece önemli. Yoksa fikirlerle dolu bir dizi not
kâğıdımız olur. Üretmek güzeldir ancak harekete
geçmek gibisi yoktur. Engel olarak değerlendirdiğin her şeye karşı çözüm odaklı yanını çalıştır.
Sihirli soru: “Peki şimdi ne yapabiliriz?
5. Adım: Raporla
Performans sonuçlarını hem bireysel analiz etmek hem de ilgililere iletmek en etkili geri bildirim
alma adımıdır. Öğrenme bu aşamada olgunlaşır.
Dersler alınır, yenileri için yol haritaları çıkarılır.
Tüm bu aşamalar tamamlandığında alınan
geri bildirim faydaya dönüşür, bal kabağına değil!
Yazan: GAYE ÖNSEL
Kaynak: http://www.izgorenakademi.com/
index.php/company-blog/item/594-aldimverdim-ben-seni-yendim
Bireylerarası İletişim
Çevre
Bireylerarası iletişim sürecinin gerçekleştiği fiziksel, psikolojik ve sosyal (kültürel) bağlam çevre olarak
nitelendirilir (Erdoğan, 2002:52). Fiziksel çevre, iletişimin gerçekleştiği somut mekana karşılık gelir. İletişimin gerçekleştiği mekan, çalışma ofisi olabileceği gibi bir yöneticinin odası ya da bir kütüphane olabilir.
Fiziksel çevre bireylerarası iletişimi çevreleyen mekan olarak iletişim sürecinin işleyişine etki eder. Psikolojik çevre, hem bireylerarası iletişim sürecine katılanların iç dünyasını hem de iletişim gerçekleştiği anda, var
olan psikolojik atmosferi tanımlar (Erdoğan, 2002:52). Bireylerarası iletişim sürecine katılan kişilerden birisinin gerginliği, sinirli oluşu ve iletişimin gerçekleştiği atmosferin gergin olmasına neden olur bu durum
iletişim sürecinde çevresel faktörlerin etkinliğine örnek olarak gösterilebilir. Sosyal çevre, bireysel iletişim
sürecine katılanlar arasındaki toplumsal rollerin, statü ilişkilerinin ve iletişimin gerçekleştiği kültürel yapının iletişim sürecinin doğasını belirlemedeki etkinliğini anlatır. İletişim formel ya da informel olması, karşılıklı ya da tek yönlü bir iletişim etkinliğinin gelişmesi, kültürel kodlarının iletişim süreci üzerinde etkili
olması iletişimin gerçekleştiği sosyal çevreye bağlı olarak değişecektir. Örneğin kültür, milliyet, toplumsal
yapı, dil gibi çevreye ait unsurlar bireylerarası iletişim sürecinin işleyişi üzerinde oldukça etkilidir. Bireyler
içinde doğdukları ve sosyalleştikleri kültürün ve dilin özelliğine bağlı olarak çatışma yaşayabilmekte ve
olumsuz geri bildirimde bulunarak iletişim sürecini sonlandırabilmektedir.
Bireylerarası İletişim Ağları
Sıklıkla kullanılan iletişim ağları; tekerlek, zincir, Y, çember ve yıldız tipi iletişim ağlarıdır. İletişim
ağları arasındaki asıl farklılık ağ türlerinin merkeziyetçi yapıda olup olmama derecelerinden kaynaklanmaktadır. İletişim ağlarının önemi hız, doğruluk, moral, liderlik, örgüt, esneklik, istikrar ve kararlılık
gibi potansiyel etkilerinin altında yatmaktadır ve çalışmalara göre iletişim ağlarının etkililiği durumsal
faktörlere bağlı olarak değişebilmektedir. Ağ içerisinde her üyenin bulunduğu pozisyon ise üyelerin doyumu üzerinde etkili olabilmektedir. Daha merkezde bulunan bireylerin daha fazla doyum sağladıkları
belirtilmektedir (Şahin, 2007).
2
3
4
1
1
4
2
3
4
5
1
Zincir
5
Tekerlek
2
2
2
1
3
5
4
Çember
5
3
1
3
5
Y
4
Yıldız
Şekil 2.4 Bireylerarası İletişim Ağları
Tekerlek Ağı: Geleneksel örgüt ve yapılanmalarda sıklıkla görülen, alt ve üst kademe ilişkilerinin belirgin olduğu merkezi iletişim ağıdır. Bu iletişim ağında bilgi akışı topluluğunun merkezindeki kişi yoluyla
gerçekleşir ve diğer bireyler birbirleriyle iletişim kurmamaktadırlar (Tutar, 2003:151). Grup içerisindeki
her birey yalnızca merkezdeki kişiyle iletişim kurmaktadır. Merkezdeki birey iletişim süreci içerisindeki
tüm bilgileri alan ve aynı zamanda gönderendir.
Zincir Ağı: Tekerlek ağı iletişim sürecinden sonra bir diğer merkeziyetçi özelliğe sahip iletişim ağıdır.
Bu iletişim ağında bilgi akışı kademeli olarak alt kademeden bir üst kademeye doğru ilerlemektedir. Bireyler yalnızca kendi üstü ya da altıyla iletişim halindedirler.
31
Bireylerarası İletişim Süreçleri
Y Tipi Ağ: İki üyenin zincirin dışında ayrıcalıklı
bir konumda olması dışında zincir ağıyla benzerlik
taşıyan bir ağ yapısıdır. Y tipi iletişim ağında da
bireylerarası iletişim bir alt kademeden bir üst kademeye doğru gerçekleştir. Zincir akışının dışında
kalan iki birey diğer bireylerden bilgi alır ve onlara
bilgi gönderir.
Çember Ağı: Bu iletişim ağı merkezi olmayan
bir yapıdadır. Tekerlek, zincir ve Y tipindeki ağ yapılarından farklıdır. Grup içerisindeki bireylerin
birbirleriyle iletişim kurma olanakları bulunmaktadır. Çember şeklindeki ağ yapısı, her bireye iki
yöne doğru iletişim ve bilgi akışını gerçekleştirme
olanağını tanır. Bu iletişim ağında her birey karar
verici konumda ve diğerleriyle aynı kısıtlamalara
sahiptir. Sıklıkla resmi olmayan iletişim grupları ve
eşit seviyedeki bireylerarasında kurulan bir iletişim
ağ modelidir.
Yıldız Türü İletişim Ağı: Serbest iletişim modeli olarak da adlandırılan bu iletişim ağı çember
türü iletişim ağının bir tür uzantısı niteliğindedir.
Çemberdeki her bireyin birbiriyle etkileşimde bulunması yıldız türü iletişim ağını ortaya çıkarır. Bu
ağ yapısında her birey istediği bireyle özgürce iletişim kurabilmektedir. Merkezi bir konum olmadığı
için bireyler açısından herhangi bir iletişim kısıtlaması bulunmamaktadır (Şahin, 2007:32).
Bireylerarası İletişim Sürecinin
Aşamaları
Bireylerarası iletişim sürecinin işleyişi aşamalar
yoluyla ilerlemekte ve katılımcılar arasındaki ilişkiler farklılaşmaktadır. Bireylerarası iletişim süreci
taraflar arasındaki etkinliğin başarısına ve birbirlerini belirli bir süre zarfında tanımaları oranında
değişmekte ve belirli yoğunlukta ilişkilere yol açmaktadır. Bireylerin kendi aralarındaki ilişki yoğunlaşmaları arkadaş, iş ortağı, duygusal bağlılık,
oda arkadaşı gibi bireylerarası iletişim türlerine karşılık gelmektedir.
Başlangıç Aşaması
Bireylerin birbirleriyle çeşitli ortam ve kanallar
aracılığıyla bir araya geldikleri zamansal açıdan çok
kısa bir döneme karşılık gelmektedir. Bu dönemde
bireyler birbirleriyle ilgili olarak olumlu izlenimler
edinmeye çalışır.
32
Deneme Aşaması
Belirli bir mekan ya da teknolojik bir araç dolayısıyla bir araya gelen bireyler bu aşamada birbirlerine soru sorarak tanımaya çalışırlar. Bireylerin
soru sorarak başlattıkları iletişim süreci, aldıkları
geri bildirim yoluyla iletişimin sürüp sürmeyeceğine karar vermeleriyle son bulur. Pek çok iletişim
süreci ve ilişki bu aşama içerisinde son bulur ya da
devam eder.
Yoğunlaşma Aşaması
Bireyler deneme aşamasında iletişimin sürmesine karar verdikleri bireyler ile bu aşama içerisinde
daha yoğun ilişki kurarlar. Bu aşamadaki iletişim
daha az resmidir. Bireyler kendileriyle ilgili pek çok
bilgiyi aktarıp kendilerini karşısındakilere tanıtırlar. Bireyler arasındaki iletişimin karşılıklı olarak
sürdürülmesiyle çeşitli anlaşmalar oluşturulur.
Bütünleşme Aşaması
Bireyler yoğunlaşma aşaması içerisinde anlaşma
sağladıkları bireyler ile daha sık görüşür ve başka bir
ifadeyle “ayrılmaz ikili” konumuna gelirler. Sosyal
aktivite ve iletişim süreçlerini çoğunlukla bir ikili
olarak beraber meydana getirirler. Bireyler bu noktada diğer sosyal gruplar tarafından ikili olarak değerlendirmelerinin farkında olarak hareket ederler.
Zincirlenme, Kenetlenme Aşaması
Bireylerarası iletişim süreçlerinin en yoğun olarak yaşandığı aşamadır. Bu aşamaya gelen bireyler
bazen yasal bazen de toplumsal olarak önemli konumlara karşılık gelen anlaşmalar yaparlar. Bu anlaşmalar toplumsal açıdan evlilik, kan kardeşi, en
iyi arkadaş vb. olarak saygı gösterilen türdedir. Pek
az ilişki bu aşamaya kadar ulaşabilmektedir.
Bireylerarası İletişim
ÖÇ 4 Bireylerarası iletişim süreçlerinin aşamalarını ve söz konusu sürecin yapısını
açıklayabilme
Araştır
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Bireylerarası iletişimin başarılı bir biçimde tamamlanması için en yoğun olarak
yaşanan aşama hangisidir?
Bireylerarası iletişim süreçlerinin aşamalarını bireylerarası iletişim sürecinin
temel ögeleri bölümü ile
ilişkilendirip yorumlayınız.
Günlük yaşam içerisinde
bireylerarası iletişim sürecinde son aşamaya gelip gelemediğinizi düşünün.
33
Bireylerarası İletişim Süreçleri
ÖÇ 1
Bireylerarası iletişim süreçlerini
tanımlayabilme
bölüm özeti
Bireylerarası İletişim Sürecinin
Temel Ögeleri
ÖÇ 2
Bireylerarası iletişim süreçlerinin
temel ögelerini açıklayabilme
Bireylerarası İletişim Sürecinin
Özellikleri
34
İnsanın var oluşu ile başlayan iletişim etkinliği, kendi varlığının bilincine vardığı andan itibaren kendisi ve çevresiyle olan
etkileşimi içerisinde gelişir ve bireyin yaşamı aslında bir dizi
iletişim yaşantısı olarak yorumlanabilir. İnsanın toplumsal bir
varlık olması, iletişim etkinliğinin bir sonucudur. Yine toplumsal yaşamın varlığı ve devamlılığı da ancak iletişimle olanaklıdır.
İnsanın toplumsal yaşamda, ilk ve en yoğun olarak kullandığı
iletişim türü bireylerarası iletişimdir. Bireylerarası iletişim, mesajın kaynağı ve hedefini bireylerin oluşturduğu ve genellikle
yüz yüze gerçekleşen bir iletişim şeklidir. Bireylerarası iletişim
tek yönlü değil karşılıklı bir etkileşim süreci şeklinde gerçekleşir. Bu süreç genellikle, rollerin bireylerarasında karşılıklı
değişimini içermektedir. Bireyler ortak bir zaman ve mekan
birliğinde yüz yüze ya da teknolojik araçlar yoluyla karşılıklı
olarak bu iletişim sürecine katılırlar. Bireylerarası iletişim, telefon, faks, bilgisayar, internet vb. teknolojik araç ile aracılanmış
olabilir. Ancak bireylerarası iletişimin teknoloji ile aracılanmış
olması kitle iletişimden farklıdır. Kitle iletişim araçları, yoğun
olarak iletişim sürecinde belirsiz bir kitleye mesaj gönderen bir
kaynak konumundayken etkileşimli iletişim araçları, bireylere
hem hedef hem de kaynak olma özelliğini kazandırır.
Bireylerarası iletişim süreci, mesajı oluşturan, kodlayan bir
kaynak, kaynağın kodladığı mesajı bir kanal yoluyla iletmesi,
mesajın alıcısı tarafından çözümlenmesi (kod açma) ve alıcının
geri bildirimi gerçekleşmektedir. Bu süreçte etkin olan diğer
öge ise bu iletişim sürecinin bütün ögelerini kapsayan, iletişimin gerçekleştiği fiziki, sosyal, psikolojik çevredir. İletişim sürecinin temel ögeleri olan, kaynak, mesaj, kanal (araç), alıcı,
geri bildirim ve çevre kavramları bireylerarası iletişim süreci
için de geçerlidir. Bireylerarası iletişim, dairesel bir süreç olarak
belirli bir çevrede kaynak tarafından gönderilen mesajın belirli
bir araç yoluyla alıcıya iletilmesi ve gönderilen mesajın geri bildirim halinde kaynağa iletilerek karşılıklı olarak sürdürülmesi yoluyla gerçekleşir. Bireylerarası iletişimde kaynağın mesajı
oluşturması ve etkin bir iletişim gerçekleştirebilmesi, iletişim
becerisine, tutumuna, konuya ilişkin deneyim ve bilgisi ile toplumsal, kültürel etkenlere bağlı olarak değişir. Kaynağın bilgi,
birikim ve davranışları ile alıcıya doğru ve anlaşılır bir biçimde
gönderebilmesi oldukça önemlidir.
Bireylerarası İletişim
ÖÇ 3
Bireylerarası iletişim
süreçlerindeki önemli unsurları
özetleyebilme
Bireylerarası İletişim Sürecinde
Önemli Unsurlar
bölüm özeti
ÖÇ 4
İletişim sürecinde kaynak ve alıcı arasında konumlar değiştikçe
tarafların bu durumlara uygun geri bildirimleri ortaya koyabilmek için; dinleme, benlik, tutumlar, empati, kendini açma,
benmerkezcilik, çatışma gibi bireyler arası iletişim sürecine etki
eden unsurların farkında olmaları gerekmektedir. Amaçlı bir etkileşim olarak iletişim, herhangi bir sosyal, psikolojik, kültürel
ekonomik nedenle, herhangi bir zorunluluk, gereksinim, istek
ya da amacı gidermeye dönük olarak gerçekleştirilir. Bireylerin
günlük hayatlarında en yoğun kullandıkları iletişim türü olarak
bireylerarası iletişimle insanlar, çeşitli ilişkiler kurar, yürütür,
geliştirir ve bitirir; sorun çözer, görevler yerine getirir, kendi
gereksinimlerini ve toplumdaki diğer insanların gereksinimlerini karşılar. Bireyler arası iletişim, insanın toplumsal olanı
kurması, devamlılığını sağlaması ve yürütebilmesi için zorunlu
bir koşuldur.
Bireylerarası iletişim süreçlerinin
aşamalarını ve söz konusu sürecin
yapısını açıklayabilme
Bireylerarası İletişim Sürecinin
İşleyişi
Bireylerarası iletişim sürecinin işleyişi kaynak ile başlar. Bireysel
iletişim sürecinde birey hem kaynak hem de alıcıdır. Kaynak
mesajı alıcıya gönderen bireydir. Bu süreç içerisindeki önemli
bir diğer nokta mesajdır. Mesajlar iletişim sürecini başlatan bireyin amacına, duygu ve düşüncelerine bağlı olarak sözlü ya da
sözsüz olarak tanımlanabilecek iletişim türüne göre kodlanmış
içeriklere karşılık gelir. Bireylerarası iletişim sürecinde kanal,
iletişimin gerçekleştiği fiziksel çevreye ve kullanılan iletişim aracına göre şekillenir. Bireylerarası iletişim yüz yüze gerçekleştiriliyor ise iletişimin gerçekleştiği kanal; insanın konuşma, görme
ve duyma organlarıdır. İletişim yüz yüze değil de bir teknolojik
araç ile cep telefonu ya da bilgisayar yoluyla gerçekleştiriliyor ise
kanal kullanılan teknolojik araçtır. Alıcı, bireyler arası iletişim
sürecinin önemli bir diğer unsurdur. Alıcı, kaynak tarafından
gönderilen mesajı alan bireydir. Alıcının, bir kanal yoluyla kendisine iletilen mesajı çözümlemesi ve geri bildirimde bulunması
ile iletişim süreci gerçekleşir. İletişim sürecinin son aşamasını
oluşturan geri bildirim, alıcının, kaynağın gönderdiği mesaja
verdiği cevap, tepki olarak tanımlanabilir.
35
neler öğrendik?
Bireylerarası İletişim Süreçleri
1 Aşağıdakilerden hangisi bireylerarası iletişim
süreçlerinin temel ögelerinden biri değildir?
A.
B.
C.
D.
E.
Sözlü iletişim
Dil ötesi
Sözsüz iletişim
Yüz ve beden hareketleri
Filtreleme
2 Aşağıdakilerden hangisi bireylerarası iletişim
sürecinin özelliklerden biri değildir?
A. Bireylerarası iletişimin yüz yüze ya da teknoloji
ile aracılanmış olması
B. Tek yönlü olması
C. İletilerin sözlü ve sözsüz nitelikte olması
D. Bireylerarası iletişimin bir süreç olması
E. Bireylerarası iletişim sürecinin örtülü ya da açık
bir amaç doğrultusunda gerçekleşiyor olması
3 Bireylerarası iletişim sürecinde dinleyicinin
de konuşmacıya sözlü ya da sözsüz ifadelerle katkı
sağlaması anlamına gelen dinleme türü aşağıdakilerden hangisidir?
A.
B.
C.
D.
E.
Pasif dinleme
Seçerek dinleme
Edilgen dinleme
Aktif dinleme
Saplantılı dinleme
4 Bir bireyin başka bir bireye karşı hissettiği
duygu durumunu ses tonu, jest ve mimikleriyle
karşı tarafa ilettiği iletişim türü aşağıdakilerden
hangisidir?
A.
B.
C.
D.
E.
Sözlü iletişim
Dil ile iletişim
Aracılı iletişim
Kitle iletişimi
Dil ötesi iletişim
5
Aşağıdakilerden hangisi kaynak ve alıcı arasında konumlar değiştikçe tarafların bu durumlara
uygun geri bildirimleri ortaya koyabilmek için dikkat etmeleri gereken unsurlardan biri değildir?
A.
B.
C.
D.
E.
36
Benmerkezcilik
Çatışma
Zincir Ağı
Empati
Dinleme
6 Aşağıdakilerden hangisi bireylerarası iletişim
sürecinin işleyişini sağlayan temel birimlerden biri
değildir?
A. Kaynak
B. Çevre
C. Geri bildirim
D. Kanal
E. Filtreleme
7 Bireylerarası iletişim sürecinin başlatıcısı,
mesajın kodlayıcısı ve göndericisi konumuna karşılık gelen kavram aşağıdakilerden hangisidir?
A. Geri bildirim
B. Kaynak
C. Mesaj
D. Alıcı
E. Çevre
8 Aşağıdakilerden hangisi sağlıklı bir bireylerarası iletişim sürecinin gerçekleşmesi için mesajın
taşıması gereken özelliklerden biri değildir?
A. Herhangi bir zamanda iletilmesi
B. Kaynak ve alıcı arasında ortak anlaşılabilirliği
olan simgeler kullanılması
C. Alıcı tarafından anlaşılabilir özellikte, açık ve
keskin olması
D. İletişim sürecinde kullanılacak kanalla uyumlu
olması
E. Hedeflenen amacın özüne ve biçimine uygun
simgeler kullanılarak oluşturulması
9 Aşağıdakilerden hangisi bireylerarası iletişim
sürecinde kaynak tarafından kodlanan mesajın alıcıya ulaştırılması için kullanılan yol, araç ve yöntemlere karşılık gelen kanal türlerinden biri değildir?
A. 3G cep telefonları
B. Mektup
C. Ses, yüz ifadeleri, jest ve mimikler
D. Geri bildirim
E. Bilgisayar teknolojisi
10 Bireylerarası iletişim sürecinde bilgi akışının
topluluğunun merkezindeki kişi yoluyla gerçekleştiği ve diğer bireylerin birbirleriyle iletişim kuramadıkları ağ yapısı aşağıdakilerden hangisidir?
A.
B.
C.
D.
E.
Çember ağı
Yıldız ağı
Tekerlek ağı
Zincir ağı
Y tipi Ağ
Bireylerarası İletişim
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim Sürecinin Temel Ögeleri” konusunu yeniden
gözden geçiriniz.
6. E
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim Sürecinin İşleyişi” konusunu yeniden gözden
geçiriniz.
2. B
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim Sürecinin Özellikleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
7. B
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim Sürecinin İşleyişi” konusunu yeniden gözden
geçiriniz.
3. D
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim
Sürecinde Önemli Unsurlar” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
8. A
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim Sürecinin İşleyişi” konusunu yeniden gözden
geçiriniz.
4. E
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim Sürecinin Temel Ögeleri” konusunu yeniden
gözden geçiriniz.
9. D
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim Sürecinin İşleyişi” konusunu yeniden gözden
geçiriniz.
5. C
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim
Sürecinde Önemli Unsurlar” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
10. C
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim Ağları” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
Anahtarı
2
Araştır 1
Araştır 2
Bireylerarası iletişim süreçlerinde sözsüz iletişim sözlü iletişim kadar etkili olabilmektedir. Bireylerin sözcüklere dayalı olmadan gerçekleşen ses tonu, vücut
dili, duruş, bakış, jest ve mimikler gibi sözsüz mesajları söyledikleri bazı durumlarda sözcüklerden çok daha fazla anlam içermekte ve karşı tarafı sözlerden daha fazla mesaj iletmektedir. Bireylerarası iletişim sürecinde karşı tarafa
sözel olarak ifade ettiğimiz sözler eğer sözsüz iletişim yoluyla desteklenmezse
geri bildirim sözsüz iletişimle alınan mesaja göre verilir. Örneğin bir başkasını
evimize ya da özel bir alana davet ederken bunu alçak bir ses tonuyla ifade
etmemiz, karşı taraf için bir nezaket daveti olduğu konusunda mesajlar içerir
ve geri bildirimi olumsuz olarak yapması muhtemel olur. Bedensel olarak bir
başkasına olan yakınlığımız ya da temasımız ona sözsüz olarak pek çok anlamlar iletir ve bizimle olan iletişimini sürdürme süresi mesafe anlamındaki
bu yakınlığa bağlıdır.
Bireylerarası iletişim sürecinde çatışmanın üstesinden gelmek öncelikle bireyin çatışma çözme konusundaki temel becerileri ve probleme nasıl yaklaştığı
ile ilgilidir. Bazı bireyler çatışmadan kaçar ve onunla yüzleşmekten çekinirler,
bazıları ise ortadaki problemden dolayı öfkelenir ve saldırgan tutum sergilerler. Bazı bireyler ise çatışmayı ortadan kaldırmak ve çözmek için çeşitli iletişim
yollarını denerler. Çatışmayı çözmek için bireyler öncelikle çatışmayı tanımlamalı, olası çözümleri incelemeli, çözümleri test etmeli ve değerlendirmeli, nihai olarak ortaya konulan çözümü kabul ya da reddetmelidir. Bireyler çatışma
durumunda benmerkezci davranmadan karşı tarafla ilgili olumsuz yargılara
ulaşmadan önce empati becerilerini kullanmalıdır. Karşı tarafla ilgili olarak
edindiği olumsuz yargıları empati aracılığıyla kendini onun yerine koyarak bir
kez daha düşünmelidirler. Bireyler, çatışmayı çözmeye yönelik kendi tutum ve
davranışlarını gözden geçirerek, taraflar arasında iletişim engelini oluşturanları ortadan kaldırmaya yönelik adımlar atmalıdır.
37
neler öğrendik yanıt anahtarı
1. E
Bireylerarası İletişim Süreçleri
Araştır Yanıt
Anahtarı
2
Araştır 3
Araştır 4
38
Bireylerarası iletişim sürecinin gerçekleştiği fiziksel, psikolojik ve sosyal (kültürel) bağlam çevre olarak nitelendirilir (Erdoğan, 2002:52). Fiziksel çevre,
iletişimin gerçekleştiği somut mekana karşılık gelir. İletişimin gerçekleştiği
mekan, çalışma ofisi olabileceği gibi bir yöneticinin odası ya da bir kütüphane
olabilir. Fiziksel çevre bireylerarası iletişimi çevreleyen mekan olarak iletişim
sürecinin işleyişine etki eder. Psikolojik çevre, hem bireylerarası iletişim sürecine katılanların iç dünyasını hem de iletişim gerçekleştiği anda, var olan psikolojik atmosferi tanımlar (Erdoğan, 2002:52). Bireylerarası iletişim sürecine
katılan kişilerden birisinin gerginliği, sinirli oluşu ve iletişimin gerçekleştiği
atmosferin gergin olmasına neden olur bu durum iletişim sürecinde çevresel
faktörlerin etkinliğine örnek olarak gösterilebilir. Sosyal çevre, bireysel iletişim
sürecine katılanlar arasındaki toplumsal rollerin, statü ilişkilerinin ve iletişimin gerçekleştiği kültürel yapının iletişim sürecinin doğasını belirlemedeki
etkinliğini anlatır. İletişim formel ya da informel olması, karşılıklı ya da tek
yönlü bir iletişim etkinliğinin gelişmesi, kültürel kodlarının iletişim süreci
üzerinde etkili olması iletişimin gerçekleştiği sosyal çevreye bağlı olarak değişecektir. Örneğin kültür, milliyet, toplumsal yapı, dil gibi çevreye ait unsurlar bireylerarası iletişim sürecinin işleyişi üzerinde oldukça etkilidir. Bireyler
içinde doğdukları ve sosyalleştikleri kültürün ve dilin özelliğine bağlı olarak
çatışma yaşayabilmekte ve olumsuz geri bildirimde bulunarak iletişim sürecini
sonlandırabilmektedir.
Zincirlenme, Kenetlenme Aşaması
Bireylerarası iletişim süreçlerinin en yoğun olarak yaşandığı aşamadır. Bu aşamaya gelen bireyler bazen yasal bazen de toplumsal olarak önemli konumlara
karşılık gelen anlaşmalar yaparlar. Bu anlaşmalar toplumsal açıdan evlilik, kan
kardeşi, en iyi arkadaş vb. olarak saygı gösterilen türdedir. Pek az ilişki bu
aşamaya kadar ulaşabilmektedir
Bireylerarası İletişim
kaynakça
Açıköz H. M. (2005) Etkili İletişim. Ankara: Elis
Yayınları
Kaya, A. (2013) Kişilerarası İlişkiler ve Etkili
İletişim. Ankara: Pegem Akademi
Bıçakçı İ. (2000) İletişim ve Halkla İlişkiler. Ankara:
Mediacat Yayınları
Oskay, Ü. (1999) İletişimin ABC’si. İstanbul: Der
Yayınları
Dökmen Ü.(2009) İletişim Çatışmaları ve Empati.
İstanbul: Remzi Kitabevi.
Şahin, A (2007) İlköğretim Okulu Yöneticilerinin
Kişiler Arası İletişim Becerileri ve Çatışma
Yönetimi Stratejileri Arasındaki İlişki.
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Antalya:
Akdeniz Üniversitesi.
Erdoğan, İ. (2002) İletişimi Anlamak. Ankara: Erk
Yayınları.
Eren E. (2003) Yönetim ve Organizasyonlar,
İstanbul: Beta Basım Yayım.
Gürüz D. ve Eğinli A. T. (2008) İletişim Becerileri.
Ankara: Nobel Yayınevi
Gürgen H. (1997) Örgütlerde İletişim Kalitesi.
İstanbul: Der Yayınları.
Tutar, H. (2003) Örgütsel İletişim. Ankara: Seçkin
Yayınevi.
Tutar, H., Y, M.K., E, C. (2003) Genel ve Teknik
İletişim. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Güngör, N. (2011) İletişim - Kuramlar-Yaklaşımlar.
Ankara: Siyasal Kitabevi
internet kaynakları
Önsel, G .http://www.izgorenakademi.com/index.
php/company-blog/item/594-aldim-verdim-benseni-yendim
39
Bölüm 3
öğrenme çıktıları
Bireylerarası İletişimde Dinleme ve Konuşma
1
3
Bireylerarası İletişimde Dinleme Süreci
1 Bireylerarası iletişimde, dinleme sürecini
çözümleyebilme
Bireylerarası İletişimde Konuşma Süreci
3 Bireylerarası iletişimde, konuşma sürecini
açıklayabilme
2
4
Bireylerarası İletişimde Dinleme Becerileri
2 Bireylerarası iletişimde, dinleme
becerilerini tanıyabilme
Bireylerarası İletişimde Konuşma
Becerileri
4 Bireylerarası iletişimde, konuşma
becerilerini fark edebilme
Anahtar Sözcükler: • Etkin Dinleme • Dinleme Becerileri • Etkili Konuşma • Konuşma Becerileri
• Açık Soru • Kapalı Soru
40
Bireylerarası İletişim
GİRİŞ
Bireylerarası iletişim, çoğu zaman göründüğünden daha karmaşık bir süreçtir. Günlük yaşamda
kurulan ilişkilerde, bireylerarasındaki iletişimin kopukluğundan kaynaklanan iletişim kazaları yaşanır.
Bu kazalar bazen, konuşmacının söylemek istediğini net bir şekilde anlatamamasından; bazen de
dinleyicinin anlamak için çaba harcamamasından
kaynaklanabilir. İnsanın en önemli yetilerinden konuşma ile dinleme, bireylerarası iletişimin temelini
oluşturan özelliklerdendir. Dolayısıyla, bireylerarası iletişim sürecinde yaşanabilecek iletişim kazalarına neden olmamak, hiç değilse bu kazaları en aza
indirebilmek için, dinleme ile konuşmanın özellikleri hakkında bilgi edinmek yararlı olacaktır. Daha
önemlisi, edinilen bilgileri, günlük yaşamda işlevsel
kılabilmektir. Bu amaca ulaşabilmek için, öncelikle
dinleme sürecini tanıyarak bireylerarası iletişimdeki önemini belirlemek, iyi bir başlangıçtır.
BİREYLERARASI İLETİŞİMDE
DİNLEME SÜRECİ
M.Ö. 412-323 yıllarında yaşamış ünlü filozof
Diyojen’e atfedilen “Daha az konuşup daha çok
dinleyelim diye bir ağzımız; ama, iki kulağımız
var.” sözünü hemen herkes duymuştur. Peki, insanları dinliyor muyuz? Onların sözlerini anlamak
için, gerçekten çaba gösteriyor muyuz?
Dinleme, çoğunlukla göz ardı edilen bir iletişim
yetisidir. Eğer, tüm koşullar uygunsa insanlar, işitir
ya da eş deyişle duyar. Dinlemenin ön koşuludur
işitmek. İşitmenin sonucunda dinleme de aralıksız
süren bir eylemken, geliştirilmesi için en az çaba
harcanan iletişim becerisidir. Örneğin konuşma,
yazma, okuma teknikleri üzerine birçok ders alınabilirken; büyük olasılıkla dinleme üzerine ders
almak düşünülmemektedir.
Yine de dinleme süreci, işitmenin ötesindeki
becerilerle özeni, anlamlandırmayı gerektirir. Sesi,
işitmeyi, dinlemeyi, anlamlandırmayı, kendine
özgü diliyle anlatan Sait Faik Abasıyanık’ın ünlü,
yaşamla ilişkilendir
Hişt, Hişt!...
Yürüyordum. Yürüdükçe de açılıyordum. Evden
kızgın çıkmıştım. Belki de tıraş bıçağına sinirlenmiştim. Olur; olur! Mutlak tıraş bıçağına sinirlenmiş
olacağım. Otların yeşil olması, denizin mavi olması,
gökyüzünün bulutsuz olması, pekâlâ bir meseledir.
Kim demiş mesele değildir, diye? Budalalık! Ya yağmur yağsaydı... Ya otların yeşili mor, ya denizin mavisi kırmızı olsaydı... Olsaydı o zaman mesele olurdu, işte. Çikolata renginde bir yaprak, çağla bademi
renkli bir keçi gördüm. Birisi arkamdan:
— Hişt, dedi.
Dönüp baktım. Yolun kenarındaki daha boyunu bosunu almamış taze devedikenleriyle karabaşlar
erik lezzetinde bana baktılar. Dişlerim kamaştı. Yolda kimsecikler yoktu. Bir evin damını, uzakta uçan
bir iki kuşu, yaprakların arasından denizi gördüm.
Yoluma devam ederken:
— Hişt hişt, dedi.
Dönüp bakmak istedim. Belki de çok istediğim için dönüp bakamadım. Olabilir. Gökten bir
kuş hişt hişt ederek geçmiştir. Arkamdan yılan, tosbağa, bir kirpi geçmiştir. Bir böcek vardır belki hişt
hişt diyen.
Hişt! dedi yine.
Bu sefer belki de isteksizlikten dönüp baktım
çalıların arasına birisi saklanıyormuş gibi geldi
bana. Yolun kenarına oturdum. Az ötemde bir eşek
otluyor. Onun da rengi çağla bademi, ağzı, dişleri,
kulakları boynu ne güzel. Otluyor. Otları adeta çatırdata çatırdata yiyor. Belki de bu çıtırtılı, çatırtılı
sesi “hişt hişt” diye duymuşumdur. Eşeğin ot koparışının sesinden apayrı bir ses:
— Hişt hişt hişt, dedi.
Hani bazı kulağınızın dibinde çok tanıdığınız
bir ses isminizi çağırıverir. Olur değil mi? Pek enderdir. Belki de kendi kafanızın içinden sizin sevdiğiniz,
hatırladığınız bir ses, ses olmadan sizi çağırmıştır.
Olabilir.
Birden bire güneşi, buluta benzemez garip ve
san bir sis kapladı. Bir kirli el, çağla bademi eşeğin sırtından bir kumaş çekip aldı. Her zamanki
kül rengi, yer yer havı dökülmüş eski mantosunu
giydirdi eşeğe. Yola indim. İstediği kadar hişt desin.
İsterse sahici sulu bir dost olsun. İsterse kimseler
olmasın, kendi kendime kulağıma hişt hişt diyen
bir divane olayım, ben, aldırmayacağım. Belki bir
kuştur. Belki tosbağadır. Belki de kirpidir. Belki de
41
Bireylerarası İletişimde Dinleme ve Konuşma
yakın denizden seslenen bir balık, bir canavardır.
Karabataktır. Mihalâki kuşudur.
İyisi mi ben kendim hişt hişt derim. O zaman
tamamı tamamına pek hişt hişt seslenişine benzemeyen, benzemesin diye uğraştığım bir mırıldanmadır,
tutturdum. Birden bire, önümde bir adamla bir kadın gördüm. Kalpazankaya yolunu sordular. Üstündesiniz dedim. Sanki yol hareket etti. Yürümediler.
İki adımda benden uzaklaştılar. Koyunların arasına
yüzükoyun uzanmış papazın oğlunu gördüm. Yüzünden apdal, çilli horoza benzer bir mahluk kalktı.
Ağzının salyasını sildi. Kuzuyu bacaklarından tuttu.
Kuzu ile yere yıkıldı. Kuzuyu burnundan öptü. Papazın oğlu çirkin, apdal, otuzbirli bir yüzle baktı.
Şimdi bir çiçek tarlasında idim. Bana hişt hişt diyen
mutlak bir kuştu. Vardır böyle kuşlar. Cık cık demezler de hişt hişt derler. Kuştu kuş. Bir adam yer
belliyordu. Belin demirine basıyor, kırmızıya çalan
bir toprak altını, üste aktarıyordu.
— Merhaba hemşerim, dedi.
— Ooo! Merhaba! dedim.
Tekrar işine daldı. Hişt hişt, dedim. Aldırmadı. Bir daha hişt, dedim. Yine aldırmadı. Hızlı hızlı
hişt hişt hişt!
— Buyur beğim, dedi.
— Bir şey söylemedim, dedim.
Küçük parmağını kulağına soktu. Kaşıdı. Çıkarıp parmağına baktı. Belin sapma siler gibi yaptı.
— Hişt hişt, dedim.
Yüzünü göğe kaldırdı. Kuşlara baktı. Denize
baktı. Dönüp şüphe ile bana baktı.
— Bu sene enginarlar nasıl? dedim.
— İyi değil, dedi.
— Baklayı ne zaman keseceksin?
— Daha ister, dedi.
Nefes alır gibi “hişt” dedim.
Bazı eylemler günlük yaşama öylesine sinmişlerdir ki çoğu zaman onlar, hiç düşünülmeden hareket edilir. Ses dalgalarının kulağa ulaşmasıyla beyne
çeşitli iletiler gitmesi sonucu işitme yetisi kazanılmaktadır. İşitmek, uygun koşullar altında, kendiliğinden gelişir. Kulağın işitmemesi için dış etkenlerle tıkanması gerekir. Kulak, kendi başına işitmeyi
engelleyemez. İşitme, süreklidir; uyku, baygınlık
hatta, kimi nöroloji uzmanlarına göre, uzun koma
durumunda bile.
Dinlemek ise etkin bir süreçtir. Karmaşık bir
niteliğe sahip olan dinleme, odaklanılmayı gerek-
42
Yine şüphe ile denize, şüphe ile göğe, şüphe ile
bana baktı.
— Kuşlar olmalı, dedim.
— Benim de kulağıma bir hışırtı gelir amma,
dedi, ne taraftan gelir? Zati bu sırada şu kulağım
ağırlaştı.
— Bir yıkatmak, dedim, benim de geçenlerde
ağırlaşmıştı...
— Yıkattın mı?
— Yıkatmadım, hacet kalmadı, doktora gittim. Alıverdi; pislikmiş.
— Çocuklar nasıl? diye sordum.
— İyiler, dedi. Dokuzdu sekiz kaldı. Biliyorsun
dokuzuncunun macerasını ya...
— Sus, sus, dedim. Yürekler acısı. Haydi allahaısmarladık!
— Haydi güle güle. Biraz uzaklaşınca:
— Hişt hişt.
Bu sefer yakaladım. Bahçıvandı. Oydu oydu.
— Hadi hadi yakaladım bu sefer seni, dedim.
— Yok vallahi, dedi, vallahi daha kesmedim
bakla, senden ne diye saklayayım, parasıyla değil mi?
— Sen değil misin hişt hişt diyen?
— Ben de duyarım bir ses, amma bulamam nereden gelir? Nereden gelirse gelsin dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, hayvandan, ottan; böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin!...
Bir hişt hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra
yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları...
— Hişt hişt.
— Hişt hişt.
— Hişt hişt.
Sait Faik Abasıyanık, Alemdağ’da Var Bir Yılan
tiren hem düşünsel
hem de duygusal
bir süreçtir (Allen,
1995: 3). Dinleme,
çevredeki varlıklara,
olaylara, farklı kavramlarla durumlara
ilişkin iletileri anlamlandırma sürecinin
temel edimlerinden
biridir. Dinlemek;
iletişimde bulunu-
dikkat
İşitmek ya da eş anlamlı
sözcüğü duymak ile dinlemek birbirinden farklı eylemlerdir. İşitmek, uygun
koşullar altında kendiliğinden ilerleyen fizyolojik bir
süreçtir. Dinlemek ise çaba
isteyen, hem düşünsel hem
duygusal bir süreçtir.
Bireylerarası İletişim
lanların sesine, sözcük seçimine, tonlamasına, hızına ve beden diline karşı duyarlı olunmasını gerektirir
(Mackay, 1997:10).
Dinleme süreci, iletiyi anlamak için art arda gelerek birbirini tamamlayan eylemler bütünüdür. Söz
konusu eylemler, seslerin kulağa ulaşması, işitme; seslere dikkatle yönelerek onları ileti olarak seçme, dikkat
etme; anlamlandırılan iletiyi yorumlama, anlamlandırma; iletiye ilişkin belli bir iz oluşturma, anımsama;
son olarak da iletiyi cevaplandırma, tepki verme olarak sıralanabilir. Her dinlemede ilk üç aşama (işitme,
dikkat etme, anlamlandırma) birbirini izler.
İşitme
Dikkat Etme
Anlamlandırma
Anımsama
Tepki Verme
Şekil 3.1 Dinleme Sürecinin Aşamaları
Tepki verme ve/veya anımsama her zaman izleyen aşamalar olmayabilir. Örneğin, dinleyici hemen
tepki vermek yerine, daha sonraki bir zamanda cevap vermek ya da yorumlamak için iletiyi anımsamak
isteyebilir (Kline, 2008, 15).
İletişimin kurulabilmesi için, her zaman dost bir kulak olmalıdır çevrede. Etkili iletişim, yeni anlamlar
kurarken yeni ya da daha iyi farkındalıklar yaratmalıdır. Bireylerarası kusursuz bir sözel iletişimde dinleyici, iletilerin tümünü kolayca anlar; ama her zaman böyle olmayabilir. İletişim kazaları yaşanabilir. Zaman
zaman oluşan yanlış ya da eksik anlamaları önlemek için, etkin bir dinleme şarttır. Alınan iletiyle ilgili
yorumlama, soru sorma, cevap verme kısaca, geri bildirimde
bulunmak için bir çaba harcanan dinleme, etkin dinlemedir.
“Söz gümüşse sükût altındır.”
Etkin dinleme, iletişimde bulunulan kişilerin görüşlerini,
Konuşmadan durmak, sessiz kalmak zorsözlerini kesmeden iletmelerine izin vermeyi gerektirir. İletidur; ama başarıldığında konuşmacıdan
leri alırken, dinleyinin dikkatli bir sessizlik içinde bulunması
çok fazla bilgi edinebiliriz.
kaçınılmazdır. Konuşmadan, karşıdakinin sözlerini bitirmesine izin vererek dinlemek, etkin dinlemenin ön koşuludur.
Etkin dinleme, kişinin kendisinin söyleyeceklerini düşünmeyi bırakıp konuşmacının sözlerine yoğunlaşarak ileEtkin Dinleme
tiyi anlamasını gerektirir. İletiyi sonuna kadar dinlemeden
Alınan iletiyle ilgili, geri bildirimde budeğerlendirerek sonuca varmak etkin dinlemeyi engeller.
lunmak için çaba harcanan dinlemedir.
Hiç kimse, hem konuşup hem dinleyemez. Etkin dinleme
sabır gerektiren zorlu bir süreçtir.
Etkin dinleme, kişinin davranışlarında değişiklikler yaratır. Davranışlardaki değişimin temelinde, etkin
dinlemeyle öğrenilenler ışığında, kişinin temel değer yargılarındaki ya da bakış açısındaki dönüşüm yatar.
Etkin dinlemeyle kişi, duygusal olarak daha olgun, başkalarının deneyimlerine karşı daha anlayışlı, daha
demokratik olurken; daha az tutucu, daha az otoriter olur.
Etkin dinleme;
• iletişim becerilerinin geliştirmesini,
• konuşanın sadece sözcüklerini duymayı değil, sözcüklerin derin anlamına ulaşılmasını,
• iletişim boyunca doğal, önyargısız ve iletişim odaklı olunmasını,
• dış etkenlere karşın, dikkatin dağılmamasını,
• konuşmacıyla dinleyicinin birbirlerini anlamasını
sağlayarak iletişimin etkisini artırır.
43
Bireylerarası İletişimde Dinleme ve Konuşma
ÖÇ 1 Bireyler arası iletişimde, dinleme sürecini çözümleyebilme
Araştır
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
İşitmek, duymak, dinlemek
eylemleri arasındaki farklılıklar nelerdir?
Günlük yaşamdaki iletişimlerinizde ulaştığınız dinleme sürecinin aşamalarını
değerlendiriniz.
Sait Faik’in “Hişt, Hişt!...”
öyküsündeki dinlemeyi yorumlayınız.
BİREYLERARASI İLETİŞİMDE
DİNLEME BECERİLERİ
Etkin dinleme, aşağıdaki becerilerle yönlendirilir:
Beden dilini kullanma: Konuşma ya da yazma
gibi göz önündeki bir iletişim becerisi değilse de
dinleme, beden diliyle görünür kılınır. Kitabınızın
“Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri”adlı
ünitesinde ayrıntılı olarak görebileceğiniz gibi
dinleyici, hem beden diliyle hem de bakışlarıyla
iletişim kurar. İlk anda, gülümseten bir uyarı gibi
gelebilir; ancak, etkin dinlemede bakışlarla beden
dilinin anlattıklarına da dikkat edilmelidir. Olumlu geri bildirimde bulunmak önemlidir. Sözel olmayan davranışlar toplumdan topluma farklılık
gösterdiğinden, iletişime girilen bireylerin kültürel
özelliklerini bilmek, etkin dinleme için önemlidir.
Yine de konuşmacıya cepheden bakarak göz iletişimi kurmak, konuyla ilgilenildiğini gösteren baş
hareketleri, asık ya da donuk bir surat yerine hafif
bir gülümseme, etkin dinleme için iyi bir başlangıçtır. Etkin dinlemede, beden dilini kullanırken
yapılması gerekenler kadar, yapılmaması gerekenler de vardır. Öncelikle yapmacık ya da ilgi dağıtan
davranışlardan kaçınılmalıdır. Örneğin:
• Huzursuzluk yaratan kıpırdamalardan kaçınılmalı.
• Elde kalemle ya da başka herhangi bir nesneyle oynamaktan uzak durulmalı.
• Sürekli, saatin kaç olduğuna bakmaktan kaçınarak sabırsızlık yaratmayı önlemeli.
Konuşmacıdan gözleri ayırmamak önemlidir.
Eğer konuşmacı hareket ediyorsa, onu izlemek,
ona doğru dönmek, etkin dinlemenin sürdürülmesini sağlar.
44
Özetleme: Kurulan iletişim sonucunda, ortak
bir anlayışın gelişebildiğinin belirtisi, iletinin aynı
anlama gelen farklı cümlelerle özetlenebilmesidir.
Özetleme için aşağıda verilen örneklere benzer
cümleler kurulabilir:
“Doğru mu anlıyorum? Sınav başladıktan sonra
en çok 15 dakika geç kalabiliriz. Daha fazla geç kalırsak sınava giremeyiz.”
“Kısaca bunu mu demek istiyorsunuz?”
“Yarın, ben sizin yerinize dört saat çalışacağım.
Siz de cuma günü benim yerime dört saat çalışacaksınız, değil mi?”
Netleştirme: İletinin içeriğini anlamakla kalmayarak iletinin taşıdığı olası yan anlamları da ortaya
çıkarabilecek açıklayıcı karşılıklar verebilmek, netleştirmenin en temel yoludur. Eğer, ortada bir yanlış anlama varsa hemen düzeltme olanağı doğacaktır. Diğer
taraftan, anlatılanlar arasında kopukluk oluşmuşsa,
gerekli bağlantıların kurulması sağlanacaktır. İletinin
netleştirilerek doğru anlaşılmasını sağlamak için aşağıda verilen örneklere benzer sorular yöneltilebilir.
NETLEŞTİRME İLKELERİ
Söz kesme!
Az konuş, çok dinle!
Anlaşılanların doğruluğunu denetle!
Yanlışları düzelt!
Belirsizlikleri gider!
Şekil 3.2 Netleştirme İlkeleri (Uyarlandı. Team FME, 2013)
Bireylerarası İletişim
“Sözünü ettiğiniz kiç kavramını tam olarak anlayamadım. Açıklayabilir misiniz?”
“Alımlama kuramına göndermede bulundunuz. Alımlamayı tanımlayabilir misiniz?”
Konuşulanları netleştirmek için, farklı durumlarda uygun cümleler de kurulabilir. Örneğin:
• Konuşmacının söylediklerinden anlaşılanları belirtmek için: “Söyledikdikkat
lerinizden, başka bir çözüm yolunun olmadığı anlaşılıyor.”
Netleştirme ilkeleri duru• Anlaşılanların doğru olup olmadığını denetlemek için: “Yarın, yolcu- ma göre çeşitlilik göstereluğa çıkamayacak mıyız?”
bilirse de değişmeyen temel
• Yanlış anlama varsa düzeltilmesini sağlamak için: “Yanlış anlamışsam ilkeler belirlenebilir.
düzeltin lütfen.”
• Varsa, iletideki belirsizliği gidermek için: “Bugün, çalışamayacak mıyız?”
Yargılamadan uzak durma: Kuşkusuz dinleyici, iletinin yanında ya da karşısında düşünceler taşıyabilir; karşısındaysa, olabildiğince yargılamadan dinlemeye çalışmalıdır. Konuşanın bakış açısını anlamaya
çalışmalıdır. Bu, onu onaylamak ya da onunla aynı düşüncenin paylaşılması demek değildir. Dinleyenin yorumu, yarEmpati
gılama içermemelidir.Yargılama içermeyen yorumlar için,
Fransızca bir sözcüktür. Türkçe’de duyaşağıda verilen örneklere benzer cümleler kurulabilir:
gudaşlık sözcüğüyle karşılanır. Kendimizi
“Bu konu hakkında bilgim yoktu, öğrenmem bana yeni
başkasının yerine koyarak onu anlamaya
yollar açtı.”
çalışmak, empati kurmaktır.
“Uyarman çok iyi oldu. Hiç bu açıdan düşünmemiştim.”
Olumlu yaklaşma: Etkin dinleme, kişinin kendisine konuşanla ya da iletiyle ilgili olumlu sorular yöBeden Dilini
nelterek olumlu düşünceler geliştirmesini sağlayabilir.
Kullanma
İletiyi anlamlandırmak için zaman zaman, dinleyicinin
konuşmacının yerine kendini koyarak onu anlamaya
Sorumluluk
Özetleme
çalışması (empati kurması) önemlidir. Kitabınızın “BiAlma
reylerarası İletişimi Geliştirme Biçimleri”adlı ünitesinde ayrıntılı olarak empati kavramı anlatılacaktır. AşağıETKİN
da verilen örneklere benzer cümleler kurulabilir:
DİNLEME
BECERİLERİ
“Tüm işlemleri kuralına uygun bir şekilde yerine getirmek istemenizi elbette anlıyorum.”
Olumlu
“Yeni bir şehre taşınmanın sizi başlangıçta rahatsız
Netleştirme
Yaklaşma
etmesi çok olağan bir durum.”
Sorumluluk alma: İletişimde, konuşan kadar dinYargılamadan
leyen de sorumludur. Bu nedenle, etkin dinleme için
Uzak Durma
sorumluluk alınmalıdır. İleti, anlamlandırılmaya çalışılmalıdır. Kısaca, “İşte buradayım, anlat bakalım.” tavrıyla
Şekil 3.3 Etkin Dinleme Becerileri
tüm sorumluluğun konuşmacıya yüklenmemesi gerekir.
Çevrede, etkin dinleme alışkanlığı edinmiş bireylerle iletişimde bulunmak, yerinde yanıtlar verilmesini,
zor durumlarda çözümler üretilmesini kolaylaştıracaktır. Örneğin, bireylerin, sadece onları dinleyerek kendi
seslerini duymalarını sağlayacak birine gereksinimleri olabilir. Düşüncelerine katılınmasa bile, söz kesmeden
anlamaya çalışarak dinlemek, herkesi mutlu eder.
Etkili
Bireylerarası iletişimde etkin dinlemeyle karşılıklı giden
Konuşma
diğer süreç, etkili konuşmadır. Şimdi de konuşma süreciyle
konuşma becerilerini ayrıntılarıyla inceleyelim.
Etkin
Dinleme
Şekil 3.4 Konuşma ve Dinleme Süreci
45
Bireylerarası İletişimde Dinleme ve Konuşma
ÖÇ 2 Bireyler arası iletişimde, dinleme becerilerini tanıyabilme
Araştır
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Dinleme
becerilerinden
empati kurmaya ilişkin bilgi
toplayınız.
Koyu renk camlı güneş
gözlükleri olan biriyle iletişimdeyken meydana gelen
etkin dinleme engelinin ne
olduğunu dinleme becerisi
ile ilişkirendirin.
Duruma göre çeşitlilik gösteren netleştirme ilkelerinin
temel özelliklerini düşünün.
BİREYLERARASI İLETİŞİMDE
KONUŞMA SÜRECİ
Hoca bir gün karısına,
“Hanım, şu bizim komşu, çarıkçı Mehmet
Ağa’nın adı neydi?” demiş.
“Kendin söyledin ya, efendi.” demiş karısı,
“Mehmet Ağa.”
“Canım, dilim sürçtü işte... Ne iş yapar diyecektim.” demiş Hoca.
“A efendi…” demiş karısı, “Kendin çarıkçı demedin mi?”
“Anlasana işte…” demiş Hoca, “Nerede oturuyor demek istedim.”
“Efendi, bugün sana ne oluyor?” demiş karısı
“Komşu, dedin ya...”
Hoca birden sinirlenmiş.
“Aman be hanım... Seninle de bir türlü konuşulmaz ki!”
Fizyolojik
KONUŞMA
Toplumsal
Psikolojik
Şekil 3.5 Konuşmanın Boyutları
Dünyadaki iletişim, bilimkurgu filmi Yıldız Savaşları’ndaki (Star Wars) Kaptan Spock’ın yaptığı
46
gibi, bireylerin kafasına dokunularak kurulabilseydi tüm iletiler, bir beyinden diğerine kusursuzca
aktarılabilirdi. Böylece, kimin ne demek istediği,
eksiksiz anlaşılabilirdi. Ne yazık ki ya da iyi ki dünya, öyle bir yer değil.
Konuşma için, öncelikle fizyolojik özelliklerin
tam olması gerekir. Bunlar, insanın bedeniyle ilgilidir. Beyin, sinir sistemi, solunum, diş, dil, ses telleri
vd. organların yanı sıra düşünsel sürecin de işlediği
her sağlıklı beden, konuşma yetisini kazanmıştır.
Konuşma, psikolojik özellikler de taşır. Bu özellikler, uyaran (ileti) ile tepki (geri bildirim) sürecinde kendini gösterir. Söylenen her söz, konuşmacının hem duygusal hem de düşünsel birikimlerinin
etkisiyle söylenmektedir.
Unutulmamalıdır ki konuşma eyleminden söz edilebilmesi için, en az iki kişi gereklidir. Dolayısıyla konuşma, toplumsal özellikler de taşır. Kendi kendimize
konuşurken bile tek değilizdir. Kendimiz, konuşan ile dinleyici oladikkat
rak varızdır. Dolayıyla
Konuşma,
düzenli devikonuşmanın fizyolojik,
nimlerle
konuşma
organpsikolojik ve toplumsal
boyutları vardır. Bun- ları tarafından sesin söze
lar, hep birlikte konuş- dönüştürülerek iletilerin
aktarıldığı, insana özgü yamayı etkiler.
Her konuşmaya ratıcı bir yetenektir.
özgü farklı kurallar
getirilebilirse de etkili ve doğru konuşmanın bileşenleri şu başlıklar altında sıralanabilir:
Ses tonu: Aynı ileti bazen yüksek, bazen alçak
ya da bazen giderek artan, bazen giderek düşen ses
tonlarıyla söylenir. Ses tonları, iletiye konuşmacının
duygusunu katarken cümlenin amacını da belirtir.
Bireylerarası İletişim
Vurgu: Hangi sözcüğün hatta, hecenin vurgulanarak söylendiği, anlamın belirtilmesi için
önemlidir. Örneğin, aşağıda aynı cümlenin üç ayrı
tonlaması görülebilir. Altı çizili sözcükler vurguyla
söylendiğinde, cümlenin anlamı değişir:
• “Fatma, dün Ankara’dan Eskişehir’e trenle
geldi.” (Ne zaman geldi?)
• “Fatma, dün Ankara’dan Eskişehir’e trenle
geldi.” (Neyle geldi?)
• “Fatma, dün Ankara’dan Eskişehir’e trenle
geldi.” (Kim geldi?)
Konuşma hızı: Sözcükleri söyleme hızı, cümlenin anlamını değiştirebileceği gibi, iletinin netliğiyle etkiliğini de azaltabilir. Hızlı bir konuşma,
dinleyicinin işitmesini zorlaştırarak, sözcükleri
yakalamasını engelleyebilir. Yavaş bir konuşma da
dinleyicinin sıkılmasına neden olabilir.
Sesin yoğunluğu: Yumuşak ya da sert bir sesle
konuşmak, iletişim için çok önemlidir. Genellikle ne
çok sert, ne de çok yumuşak konuşulmalıdır. Hep
aynı düzeyde giden konuşma, iletişimi engeller. Sürekli yumuşak bir konuşma, uyuşukluk izlenimi yaratabilirken; sert bir konuşma da gereksiz bir kızgın-
lık duygusu uyandırabilir. Konuşmanın yoğunluğu,
duruma göre ayarlanmalıdır. Bir kişi, konuşmanın
bazı yerlerinde, neredeyse fısıldayacak kadar yumuşak ya da bağıracak kadar sert konuşabilir; çünkü,
tekdüze bir ses yoğunluğu, dinleyicinin dikkatini
uzun süre kendisinde toplayamayacaktır.
Sesletim (telaffuz): Sesletim, bir sözcüğün, genel olarak onaylandığı ya da anlaşıldığı söyleme
biçimidir. İyi bir sesletim, iletiyi daha etkili kılacaktır. Kötü bir sesletim, dinleyicinin konuşmacıya karşı tutumunu olumsuz yönde etkileyebilir.
Örneğin, aşağıdaki sesletim yanlışlarını duyan bir
dinleyicide, en azından bir gülümseme belirebilir:
• “Bu yemek, çok eşki (ekşi).”
• “Veleybol (Voleybol) maçına gidiyorum.”
• “Gravat (Kravat) takmayı sevmem.”
“Günlük konuşmalardaki yanlış sesletimler sadeceyle gülümsemeyle atlatılabilir; ancak, kurumsal görevlerdeki kişilerin sesletim yanlışları hoş karşılanmaz:
• “Yalnış (Yanlış) anladınız.”
• “Herkez (Herkes) geldi.”
• “Beynelminel (Beynelmilel) bir iş.”
Sesletimi Karıştırılan Sözcükler
doğru
yanlış
doğru
yanlış
aferin
afferim
kral
kıral
aşçı
ahçı
krem
kırem
arabesk
arabeks
kupür
küpür
bıçak
pıçak
mahvolmak
maffolmak
döviz
dövüz
marul
mağrul
elektrik
elektrik
maydanoz
maydonoz
eşofman
eşortman
naylon
laylon
film
filim
sürpriz
süpriz
gazete
gaste
şemsiye
şemsiye
hastane
hastahane
teşvik
teşfik
herkes
herkez
tiksinmek
tiskinmek
iddia
iddaa
yalnız
yanlız
karlüfer
yanlış
yalnış
kalorifer
Şekil 3.7 Sesletimi Sıkça Karıştırılan Bazı Sözcükler
47
Bireylerarası İletişimde Dinleme ve Konuşma
Bireylerarası iletişimde konuşmaya başlamak zorsa da iletişimi sürdürmek de bir o kadar zordur. Konuşmanın temel bileşenlerini kavrayarak konuşma başlatıldıktan sonra önemli olan, iletişimi sürdürebilmektir. İletişimde doğru zamanda, doğru sözcükleri, doğru şekilde söylemek önemlidir. Sözcüklerin seçimi,
konuşulan kişiyle kurulan yakınlığa, konunun içeriğine, bulunulan ortama göre değişir. Her konuşmanın
gelişimi farklıdır. Yine de sıradan bir konuşma şu aşamalardan geçer:
Hoşbeş etmek: Diğer deyişle, havadan sudan konuşmak. Genelde, karşılıklı konuşmaların başlangıç
aşamasıdır. Hemen herkesin rahatlıkla konuşabileceği konulardan söz edilir. Kişilerin birbirlerini ‘tartma’
aşamasıdır da denebilir. Hoşbeş aşaması, her iki taraf için de iyi geçmişse bir üst aşamaya geçilir.
Bilgi edinmek: Kişiler meslekleri, aileleri, yaşadıkları yer gibi, birbirleri hakkında bilgiler edinir. Böylece, ortak ilgi alanlarını öğrenerek, kendilerine ilişkin açıklamalarda bulunurlar. Bir sonraki aşamada ayrıntılara geçilir.
Ayrıntıları öğrenmek: konuşmanın ilerleyen aşamalarında siyaset, yaşama bakış gibi çeşitli konular hakkındaki görüş alış-verişi gerçekleşir. İlk bakışta, anlaşılamayacak ya da yorum getirilemeyecek konular hakkında ayrıntılara girilerek kişilerin bakış açıları sergilenir. Bu aşamada kişiler, birbirlerinin güvenini kazanabilirlerse bir aşama daha ilerlenilir.
Bireysel izlenimleri paylaşmak: Güven oluşmuşsa artık, herkese açıklanamayacak duygular, deneyimler paylaşılır. Ailelere ilişkin kaygılar, gelecekten
dikkat
beklentiler gibi çok geniş bir konu çeşitliliğine geçilir. Kişiler birbirlerinin neredeyse her türlü izlemimlerini paylaşır. Bu aşamadan sonra, büyük engeller Sıradışı konuşmalar, farklı
aşamalar izler!
yaşanmazsa bir üst aşama, kendiliğinden gelir.
Sürekli görüşmek: Güven duygusuyla paylaşılan ortak konuların desteğiyle artık, bireyler konuşmak için tekrar görüşmek isterler. Böylece, konuşma-dinleme süreci,
Bireysel
ilerlemeye devam eder.
Hoşbeş
Bilgi
Ayrıntıları
Sürekli
İzlenimleri
Etmek
Edinmek
Öğrenmek
Görüşmek
Daha önce vurgulandığı gibi, etkin dinleme
Paylaşmak
ile etkili konuşmanın bir arada bulunması gerekir.
Şekil 3.8 Konuşma Aşamaları
Şimdi, konuşma becerilerini inceleyelim:
Bireylerarası İletişimde Konuşma Becerileri
İnsanlar, birbirleriyle iletişim kurarken doğru anlaşılabilmek için etkin
dinleme becerilerini geliştirmek zorundayken; bir o kadar da konuşma becerilerini geliştirmek zorundadırlar. Konuşmada, inanılmaz bir güç saklıdır.
dikkat
Dinleme gibi, konuşma da geliştirilebilir iletişim becerileridir.
Konuşma yetisinde, gelişSözcüklerle cümleler, iletişimin en güçlü aracıdır. Kullanılan sözcükler, tirilebilir inanılmaz bir güç
dinleyeciyi etkiler. Konuşmacı hakkında, olumlu ya da olumsuz düşünceler saklıdır!
yaratabilir. Önceden tanıştığınız biri olsa bile konuşurken seçilen sözcükler,
iletişimi yönlendirir.
Birçok kişi yeni arkadaşlıklar kurmak ya da karşılarındakileri etkilemeyi ister; ama söze nasıl başlayacağını bilemez. Konuşmaya başlamak için şu noktalara dikkat etmek yararlı olacaktır:
Kendiniz olun: Olduğundan farklı görünmeye çabalamak, her zaman kötü izlenim bırakır. Bu yüzden,
doğal bir tutum takınmak gerekir. Komik, zeki ya da farklı görünmek için kendinize baskı yapmayın.
Rahat davranın: Gereğinden fazla değil elbette! Kişilerle iletişime geçerken utanmak, heyecanlanmak
gibi duyguları zaman zaman herkes yaşar. Gerginlik hissediyorsanız, bunun nedenlerinin farkına vararak
denetlemeye çalışın.
Yılmayın: Konuşmaya başlarken ilk denemenizde başarısız olabilirsiniz. Ustaca konuşmak hemen kazanılacak bir beceri değildir. Konuşmaya başlamak için yollar denemeye devam edin. Örneğin;
• Kendinizi tanıtın: Bir konuşmayı başlatmanın en sıradan; ama en gerekli yolu, tokalaşmak için
elinizi uzatarak adınızla soyadınızı, duruma göre aynı ortamda bulunma nedeninizi söyleyerek kim
48
Bireylerarası İletişim
olduğunuzu açıklamaktır. Böylece, ilk adım
atılarak, diğer kişi konuşmaya davet edilmiş
olunur. Tüm bunları bir gülümseme eşliğinde söylemek iyi bir başlangıçtır.
• Yorumlayın: Bulunduğunuz ortam, kişiler,
nesneler hakkında konuşun. Örneğin,
• “Gerçekten, kalabalık değil mi?”
• “Bu kadar önemli kişilerin de geleceğini biliyor muydunuz?”
• Salonun manzarası ne kadar güzel!”
Son
dönemde,
reklamlar, filmler, şarkılar vd. aracılığıyla ne
dikkat
söylenildiğinden çok
Ne söylediğiniz de nasıl söynasıl söylenildiği üzelediğiniz de çok önemlidir!
rine odaklanılsa da her
ikisi de çok önemlidir.
Bir ileti, çok farklı biçimlerde söylenebilir. Aynı
sözcüklere ya da cümlelere farklı anlamlar kazandırılabilir. Doğru ve etkili konuşmanın değişmez
kurallarını belirlemek olanaksızdır. Bulunulan ortama, kişiye, konuya göre konuşmanın özellikleri her zaman değişkenlik gösterebilir. Yine de ilk
amaç, iletilmek isteneni, net ve doğru bir şekilde
anlatmaktır. Doğru bir konuşma, iletişim kazasına
neden olmayacak net bir sözlü iletişim kurulmasını
sağlarken; etkili bir konuşma, dinleyiciler üzerinde
ilgi çekici, çarpıcı, unutulmaz izler bırakır.
Konuşmayı yönlendirerek sürekliliğini sağlayan
yollardan biri de soru sorma becerisini geliştirmektir:
Soru Sormak
Soru sormak, iletişime sürerlik kazandırmanın
temel yollarından biridir. Konuşmalarda;
• örnek verilmesi,
• konunun pekiştirilmesi,
• anlatılanların özetlenmesi,
• konunun netleştirilmesi,
• eksikliklerin tamamlanması
için sorular yöneltilebilir. Bu amaçlara, etkin
dinleme konusunda değinmiştik. Şimdi, etkili konuşma sürecinde, geliştirebileceğimiz soru sorma
becerimiz üzerinde çalışalım:
Örnek verilmesi için soru sormak: Örnek istemek, genel olarak söylenmiş bir konunun somutlaştırılmasını sağlayarak belirsizlikleri giderir.
örnek 1
–Yavuz Turgul, filmlerini çok sevdiğim yönetmenlerden biridir.
–Yavuz Turgul mu? Hatırlayamadım. Filmlerini söyleyebilir misin(iz)?
–Eşkıya filmini hatırlayabilirsin(iz). Uzun bir aradan sonra, seyircileri Türk filmine çekmeyi başarmıştı. Daha eski bir filmi Fahriye Abla. En son, Av
Mevsimi’ni çekti.
örnek 2
–Üniversitenin, öğrencilere kazandırdıkları dışında
bulunduğu şehrin yaşamına da büyük katkısı var.
–Hangi yollarla katkıda bulunduğunu açıklar
mısın(ız)?
–Gelen öğrencilerle şehrin sosyal, kültürel, ekonomik
yaşamı canlanıyor.
Konunun pekiştirilmesi için soru sormak:
Pekiştirme, konuşan kişinin anlattıklarının ilgi
çekici bulunduğunu
gösterir. Konuşan kişiye, devam etmesini
dikkat
sağlar. Diğer taraftan
Konuşulan
kişiyle kurulan
pekiştirilen sözcükler,
ilişkinin
yakınlık
düzeyine
konuşmaya yön verir.
göre
siz
ya
da
sen
demek
Dinleyicinin de duyçok önemlidir. İlk defa
guları açığa çıkabilir.
karşılaşılan ya da aradaki
Böylece, yakınlık ku- tanışıklığın yakın olmadığı
rularak konuşmaya konuşmalarda siz demenin
süreklilik kazandırılır. yanında yüklemler –(i)z
ekiyle tamamlanmalıdır.
örnek 3
–Tam 25 yıldır bu kurumda çalışıyorum. Önümüzdeki ay, 26. yıla gireceğim.
–25 yıl mı dediniz? Çok erken çalışmaya başlamış
olmalısın(ız). Çok genç görünüyorsun(uz).
–Teşekkür ederim, çok kibarsınız.
örnek 4
–Çok şaşırdım! Öğrencilerim, bana sürpriz doğum
günü kutlaması düzenlemişler!
–Bugün senin/sizin doğum günün(üz) mü?
49
Bireylerarası İletişimde Dinleme ve Konuşma
Anlatılanların özetlenmesi için soru sormak:
Özetleme, konuşmanın ilgiyle dinlenildiğini gösterir. Üstelik, konuşmanın bir bölümünün sonlandırılıp başka bir bölüme geçilebileceğinin habercisidir.
örnek 5
–Bu seneki üniversiteye giriş sınavları için uyku, çalışma, spor, eğlence saatlerimi çok iyi düzenledim. Hatta, beslenmemi bile yeniden gözden geçirdim.
–Yani, bu sene seni/sizi yoğun bir yıl bekliyor, öyle mi?
–Evet. Umarım, her şey yolunda gider...
örnek 6
–Bu yaz için, evdeki eşyaları onarmak, badana yapmak, bahçeye yeni bitkiler ekmek, salonun oturma
düzenini değiştirmek istiyorum.
–Evini(zi) baştan yaratacaksın(ız), değil mi?
–Galiba, öyle olacak...
Konunun netleştirilmesi için soru sormak:
Netleştirme, konuşmanın ne kadarının anlaşıldığını ortaya koyar. Böylece, her iki taraf, aynı dilden
konuşup konuşmadıklarını fark ederler. Konuşmacı, doğru anlaşıldığını öğrenirse, ilerlemek için
daha istekli olur. Eğer, ortada bir yanlış anlaşılma
varsa, düzeltilecektir. Yanı sıra, daha ayrıntılı bilgi
ve duygu alış-verişi sağlanır.
Örnek
Verilmesi
Konunun
Pekiştirilmesi
örnek 7
–Daha 6 yaşında, televizyon dizilerinde oynamak için
teklifler alan bir oğlum var; ama, dizi dünyasında
heba olur diye korkuyorum.
–‘Heba olur’ diyerek neden korkuyorsun(uz), anlamadım?
–Yorucu bir çalışmadan olumsuz etkilenmesinden
kaygılıyım.
–Anladım, oğlunuzun günlük yaşam düzeninin bozulup psikolojik dalgalanmalar yaşamasını istemiyorsunuz.
–Evet, işte tam olarak bundan korkuyorum.
Eksikliklerin giderilmesi için soru sormak: Zaman
zaman, konuşmada söz edilen bilgilerin verilmesi
unutulabilir ya da birçok nedenden ötürü dinleycinin
kaçırdığı noktalar olabilir.
örnek 8
–İşyerinizin hangi şehirde olduğunu duyamadım,
tekrar eder misin(iz)?
örnek 9
–Meyveli pastanın tarifinde kaç bardak un vardı?
Anlatılanların
Özetlenmesi
Konunun
Netleştirilmesi
Eksiklerin
Tamamlanması
Şekil 3.9 Soru Sormanın Amaçları
Soru sormak öncelikle, etkin dinlemeyi gerektirir; çünkü, sözü edilen konu dikkatle dinlenilirse ilgi oluşur. Ardından, daha iyi anlamak için, soru sorma gereksinimi doğar. Böylece hem konuşmacının hem de
anlattıklarını önemsendiği izlenimi oluşur. Unutulmamalıdır ki ilgi duyulmayan konu hakkında soru yöneltilmez. Soru sormaktaki amaçlara değindikten sonra soru türleri üzerinde duralım:
Soru Türleri: Günlük yaşamda, belki de en çok kullanılan bireylerarası iletişim yollarından biri, sorucevap yöntemidir. Soru cümleleri, verilen cevaplar açısından açık sorular ile kapalı sorular olmak üzere
öncelikle iki türdür. Cevabı ‘evet’ ya da ‘hayır’ gibi tek sözcükle cevaplanabilecek sorular kapalı sorulardır.
50
Bireylerarası İletişim
Açık sorular ise, kişiye birçok farklı açıdan cevap verilmesini sağlar. Örneğin: ‘Yarınki dersin ödevini yazdın mı?’ kapalı bir soru;
Ne?
‘Yarınki dersin ödevinde nasıl bir yol izledin?’ açık bir sorudur.
Açık sorular, kişilerin daha açıklayıcı bilgi vermesini sağlar. Kapalı
Kim?
Nasıl?
sorular, kısa cevaplarla geçiştirilebilir. Kapalı sorular, cevaplanacak
çok soru olduğunda, zaman kazanmak açısından yararlı olabilir.
SORU
SÖZCÜKLERİ
Kapalı sorular genelde, o dilin soru sözcükleriyle kurulur (Aktaran Dixon ve O’Hara, 2010). Türkçede kullanılan soru sözcükNe
leri şunlardır:
Nerede?
Zaman?
Türkçede ‘kim, ne, neden, nerede, nasıl, ne zaman’ soru sözNeden?
cüklerinin yanında ‘-m(ı)’ soru ekleri de kapalı soru cümleleri kurar. Örnekler:
• Kim derse gitti?
Şekil 3.10 Türkçe’nin Soru Sözcükleri
• Derste ne anlatıldı?
• Ders nerede yapıldı?
• Dün hava nasıldı?
• Pikniğe ne zaman gittin(iz)?
• Dünkü derse gittin(iz) mi?
kapalı soruları, tek sözcükle cevaplanabilecek sorulardır. Bunlar, açık sorulara dönüştürüldüğünde, daha
ayrıntılı cevap vermeyi gerektirir. Örnekler:
• Dünkü derste anlatılanları günlük yaşama nasıl uyarlarsın(ız)?
• Piknikte zaman geçirmekten neden hoşlanırsın(ız)?
• Dünkü toplantıda, amaçların gerçekleştirimesi öneriler nelerdi?
Kapalı sorularla ilerleyen konuşmalarda sürekli ‘soru-cevap-soru-cevap’ akışı vardır. Açık sorularda ise
‘soru-cevap-yorum’ akışı görülür.
Bu soruların yanında, dört ayrı soru türü sıralayan kaynaklar da bulunmaktadır (Aktaran Dixon ve
O’Hara, 2010). Bu soru türleri şunlardır:
1. Açıklama/Netleştirme Soruları: Konuşmacının sözlerini ayrıntılandırmasını sağlar. Örnek:
• Daha sonra ne oldu?
• Nedenini anlatır mısın(ız)?
• Ne demek istiyorsun(uz)?
2. Yansıtma Soruları: Konuşmacının sözlerini aynı anlama gelen farklı cümlelerle yeniden anlatılmasını sağlar. Örnek:
• Tez danışmanımla konuşacağım günün öncesindeki gece uyuyamadığım için, sabah zamanında
uyanamıyorum, sonra otobüsü kaçırıyorum. O gün her şey ters gidiyor.
• O günlerde, kendini(zi) baskı altında mı hissediyorsun(uz)?
3. Yorumlama Soruları: Varsayımsal durumlar düşünülerek kurulan soru cümleleridir. Karşıdakinin
bakış açısının öğren(ilmesini sağlar. Örnek:
• Büyük ikramiye sana/size çıksaydı ne yapardın(ız)?
• Benim yerimde sen/siz olsaydın(ız) ne yapardın(ız)?
4. Hedef Sorular: Doğrudan belli bir kişiye yöneltilen sorulardır. Açık ya da kapalı soru olabilir. Seçilen kişiden ayrıntılı bilgi istenir. Bu soru cümlelerinin başında hedefteki kişinin adı söylenilerek
dikkatinin çekilmesi sağlanır (Aktaran Dixon ve O’Hara, 2010). Örnek:
• Söyler misin Fatma, ...................?
• Açıklar mısın(ız) Canan Hanım, .......................?
51
Bireylerarası İletişimde Dinleme ve Konuşma
Tablo 3.1 Soru Türleri ile Kullanım Alanları (uyarlandı Dixon ve O’Hara, 2010)
SORU TÜRLERİ
KULLANIM ALANI
Açık sorular
Daha çok bilgi için
Kapalı sorular
Kesin bilgi ya da evet/hayır cevabı için
Açıklama /Netleştirme soruları
Ayrıntılar için
Yansıtma soruları
Altta yatan anlam için
Yorumlama soruları
Bakış açısı için
Hedef sorular
Belli bir kişinin cevabı için
Günlük konuşmaların önemli bölümünü oluşturan soru-cevap akışı bulunulan ortama, konuşulan kişiye, diğer birçok değişkene göre çeşitlenebilir. Önemli olan, bireyler arası iletişimin önemli bir parçasını
oluşturan dinleme ve konuma becerilerini sürekli geliştirmektir.
ÖÇ 3 Bireylerarası iletişimde, konuşma sürecini açıklayabilme
Araştır
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Sesletimi en çok karıştırılan sözcüklerden ‘yanlış’ ile
‘yalnız’ sözcüklerinin doğru
sesletimlerini nasıl anımsayabiliriz?
Çevrenizdekilerin, daha çok
hangi sözcükleri yanlış seslendirdiklerine dikkat ediniz.
Aynı cümleyi farklı vurgularla söyleyerek hangi anlamı
öne çıkardığınızı anlatınız.
52
Bireylerarası İletişim
ÖÇ 1
Bireylerarası iletişimde, dinleme
sürecini çözümleyebilme
Bireylerarası İletişimde
Dinleme Süreci
Bireylerarası iletişimde, dinleme
becerilerini tanıyabilme
Bireylerarası İletişimde
Dinleme Becerileri
ÖÇ 3
bölüm özeti
ÖÇ 2
İşitmek ya da eş anlamlı sözcüğü duymak ile dinlemek birbirinden farklı eylemlerdir. İşitmek, uygun koşullar altında kendiliğinden ilerleyen fizyolojik bir süreçtir. Dinlemek ise çaba
isteyen, hem düşünsel hem duygusal bir süreçtir. Dinleme süreci, iletiyi anlamak için art arda gelerek birbirini tamamlayan
eylemler bütünüdür. Söz konusu eylemler, seslerin kulağa ulaşması, işitme; seslere dikkatle yönelerek onları ileti olarak seçme,
dikkat etme; anlamlandırılan iletiyi yorumlama, anlamlandırma; iletiye ilişkin belli bir iz oluşturma, anımsama; son olarak
da iletiyi cevaplandırma, tepki verme olarak sıralanabilir. Her
dinlemede ilk üç aşama (işitme, dikkat etme, anlamlandırma)
birbirini izler. Tepki verme ve / veya anımsama her zaman izleyen aşamalar olmayabilir. Etkin Dinleme, alınan iletiyle ilgili,
geri bildirimde bulunmak için çaba harcanan dinlemedir.
Etkin dinleme, şu becerilerle yönlendirilir: Beden dilini kullanma, özetleme, netleştirme, yargılamadan uzak durma olumlu
yaklaşma, sorumluluk alma. Çevrede, etkin dinleme alışkanlığı
edinmiş bireylerle iletişimde bulunmak, yerinde yanıtlar verilmesini, zor durumlarda çözümler üretilmesini kolaylaştıracaktır.
Bireylerarası iletişimde, konuşma
sürecini açıklayabilme
Bireylerarası İletişimde
Konuşma Süreci
Konuşma, düzenli devinimlerle konuşma organları tarafından
sesin söze dönüştürülerek iletilerin aktarıldığı, insana özgü
yaratıcı bir yetenektir. Ne söylediği de nasıl söylediği de çok
önemlidir! Bir ileti, çok farklı biçimlerde söylenebilir. Aynı sözcüklere ya da cümlelere farklı anlamlar kazandırılabilir. Doğru
ve etkili konuşmanın değişmez kurallarını belirlemek olanaksızdır. Bulunulan ortama, kişiye, konuya göre konuşmanın
özellikleri her zaman değişkenlik gösterebilir. Yine de ilk amaç,
iletilmek isteneni, net ve doğru bir şekilde anlatmaktır. Doğru
bir konuşma, iletişim kazasına neden olmayacak net bir sözlü
iletişim kurulmasını sağlarken; etkili bir konuşma, dinleyiciler
üzerinde ilgi çekici, çarpıcı, unutulmaz izler bırakır. Her konuşmaya özgü farklı kurallar getirilebilirse de etkili ve doğru konuşmanın bileşenleri şu başlıklar altında sıralanabilir: Ses tonu,
vurgu, konuşma hızı, ses yoğunluğu, sesletim. Her konuşmanın gelişimi farklıdır. Yine de sıradan bir konuşma şu aşamalardan geçer: Hoşbeş etmek, bilgi edinmek, ayrıntıları öğrenmek,
bireysel izlenimleri paylaşmak, sürekli görüşmek.
53
Bireylerarası İletişimde Dinleme ve Konuşma
ÖÇ 4
Bireylerarası iletişimde, konuşma
becerilerini fark edebilme
bölüm özeti
Bireylerarası İletişimde
Konuşma Becerileri
54
Konuşma yetisinde, geliştirilebilir inanılmaz bir güç saklıdır!
Birçok kişi yeni arkadaşlıklar kurmak ya da karşılarındaki etkilemeyi ister; ama söze nasıl başlayacağını bilemez. Konuşmaya
başlamak için şu noktalara dikkat etmek yararlı olacaktır: Kendiniz olun, rahat davranın, yılmayın. Konuşmayı yönlendirerek sürekliliğini sağlayan yollardan biri de soru sorma becerisini
geliştirmektir.
Konuşmalarda; örnek verilmesi, konunun pekiştirilmesi, anlatılanların özetlenmesi, konunun netleştirilmesi, eksikliklerin
tamamlanması için sorular yöneltilebilir. Soru cümleleri, verilen cevaplar açısından açık sorular ile kapalı sorular olmak
üzere öncelikle iki türdür. Cevabı ‘evet’ ya da ‘hayır’ gibi tek
sözcükle cevaplanabilecek sorular kapalı sorulardır. Kapalı
sorular genelde, o dilin soru sözcükleriyle kurulur. Türkçe’de
‘kim, ne, neden, nerede, nasıl, ne zaman’ soru sözcüklerinin
yanında ‘-m(ı)’ soru ekleri de kapalı soru cümleleri kurar. Açık
sorular ise, kişiye birçok farklı açıdan cevap verilmesini sağlar.
Kapalı sorularla ilerleyen konuşmalarda sürekli ‘soru-cevapsoru-cevap’ akışı vardır. Açık sorularda ise ‘soru-cevap-yorum’
akışı görülür. Bu soruların yanında, dört ayrı soru türü sıralayan kaynaklar da bulunmaktadır. Bu soru türleri şunlardır:
Açıklama/Netleştirme soruları, yansıtma soruları, yorumlama
soruları, hedef sorular.
Bireylerarası İletişim
2 Dinleme aşamalarıyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A. Dinlemenin ilk aşaması seslerin kulağa ulaştığı,
işitmedir.
B. Dinleme aşamaları birbirini tamamlayan eylemler bütünüdür.
C. Sesleri ileti olarak seçme, dikkat etme aşamasıdır.
D. Her dinlemenin sonunda, tepki verme aşaması
gerçekleşir.
E. İletiye ilişkin belli bir iz oluşturma aşaması,
anımsama adını alır.
3 Aşağıdakilerden hangisi, etkin dinlemenin
yararlarından biri değildir?
A. Etkin dinleme, iletişim becerilerini geliştirir.
B. Etkin dinleme, dış etkenlerle dikkati dağıtır.
C. Etkin dinleme, sözcüklerin derin anlamına
ulaştırır.
D. Etkin dinleme, konuşmacıyla dinleyici arasında
bağ kurar.
E. Etkin dinleme, iletişim odaklı olunmasını sağlar.
4
Aşağıdakilerden hangisi, etkin dinleme becerilerinden beden dilini olumsuz kullanmaya örneklerden biridir?
A. Huzursuzluk yaratan kıpırdamalardan kaçınmak.
B. Elde herhangi bir nesneyle oynamaktan uzak
durmak.
C. Sürekli, saate bakmaktan kaçınmak.
D. Gözden kaçırmadan konuşmacıyı izlemek.
E. Konuşmacıyla göz iletişiminden kaçınmak.
5
Aşağıdakilerden hangisi, etkin dinleme becerilerinden “netleştirme” için, örnek cümlelerden
biridir?
A. “Yanlış anlamışsam düzeltin lütfen.”
B. “Sabah, hava çok soğuktu.”
C. “Aylık toplantımıza herkes geldi.”
D. “Bugün gideceğimiz için mutluyum.”
E. “Bu tür aksaklıklar yaşanabilir.”
6 Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, “sesletim”
yanlışı yoktur?
A. “Yarın, trafik kazası geçiren arkadaşımı ziyaret
etmek için, hastahaneye gideceğim.”
B. “Herhangi bir iddaaya girmeyeceğime söz verdiğimi biliyorum; ama, kendimi tutamadım işte.”
C. “Erkek arkadaşımın benim için süpriz bir doğum günü kutlaması düzenleyeceği aklımın
ucundan geçmezdi.”
D. “Gelecek ayki genel kurul toplantımıza, listedeki
herkezin davet edildiğinden emin olmalıyız.”
E. “Üniversitemizin basketbol takımının giyeceği
eşofmanlarını, moda tasarımı bölümünün öğrencileri hazırladı.”
neler öğrendik?
1 Etkin dinleme ile ilgili aşağıdaki ifadelerden
hangisi yanlıştır?
A. Etkin dinleme, odaklanılmayı gerektiren bir süreçtir.
B. Etkin dinleme, hem düşünsel hem de duygusal
bir süreçtir.
C. Etkin dinleme, kendiliğinden gelişen bir süreçtir.
D. Etkin dinleme, geri bildirimde bulunulan bir
süreçtir.
E. Etkin dinleme, sabır gerektiren bir süreçtir.
7
Aşağıdakilerden hangisi, konuşmalardaki
soru sormanın amaçlarından biri değildir?
A. Örnek verilmesini sağlamak.
B. Konunun pekiştirilmesini sağlamak.
C. Anlatılanların özetlenmesini sağlamak.
D. Ortamın gerilmesini sağlamak.
E. Eksikliklerin tamamlanmasını sağlamak.
8 Aşağıdakilerden hangisi, kapalı sorulardan
biri değildir?
A. “Ödevi nasıl yazacağız?”
B. “Dünkü, derse gittin mi?”
C. “Hava soğuk mu?”
D. “Onu seviyor musun?”
E. “Kim o?”
9 Aşağıdakilerden hangisi, yorumlama sorularından biridir?
A. “Ben gittikten sonar, evde neler yaşandı?”
B. “Öğrenciler arasındaki kavganın nedenini anlatır mısınız?”
C. “Büyük ikramiye size çıksaydı ne yapardınız?”
D. “Ne demek istiyorsunuz?”
E. “Kendini baskı altında mı hissediyorsun?”
10 Aşağıdakilerden hangisi, kesin bilgi ya da
evet/hayır cevabı yöneltilen soru türüdür?
A.
B.
C.
D.
E.
Açık sorular
Kapalı sorular
Hedef sorular
Yorumlama soruları
Yansıtma soruları
55
neler öğrendik yanıt anahtarı
Bireylerarası İletişimde Dinleme ve Konuşma
1. C
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde
Dinleme Süreci” konusunu yeniden gözden
geçiriniz.
6. E
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde
Konuşma Süreci” konusunu yeniden gözden
geçiriniz.
2. D
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde
Dinleme Süreci” konusunu yeniden gözden
geçiriniz.
7. D
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde
Konuşma Becerileri” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
3. B
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde
Dinleme Süreci” konusunu yeniden gözden
geçiriniz.
8. A
Yanıtınız yanlış ise “Soru Sormak” konusunu
yeniden gözden geçiriniz.
4. E
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde
Dinleme Becerileri” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
9. C
Yanıtınız yanlış ise “Soru Sormak” konusunu
yeniden gözden geçiriniz.
5. A
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde
Dinleme Becerileri” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
10. B
Yanıtınız yanlış ise “Soru Sormak” konusunu
yeniden gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
Anahtarı
3
56
Araştır 1
İşitmek ya da eş anlamlı sözcüğü duymak ile dinlemek birbirinden farklı eylemlerdir. İşitmek, uygun koşullar altında kendiliğinden ilerleyen fizyolojik bir
süreçtir. Dinlemek ise çaba isteyen, hem düşünsel hem duygusal bir süreçtir.
Bu durumda, göz iletişimi kurulamayacağından, etkin dinleme gerçekleşemeyecektir.
Araştır 2
Empati, Fransızca bir sözcüktür. Türkçe’de duygudaşlık sözcüğüyle karşılanır. Kendimizi başkasının yerine koyarak onu anlamaya çalışmak, empati
kurmaktır.
Araştır 3
Bu sözcükleri akılda tutmanın en kolay yolu, aynı köklü sözcükleri anımsamaktır. Yanılmaktan yanlış; yalınlıktan yalnız.
Araştır 4
Tek bir sözcüğü bile, soru sorar gibi vurgulayarak soru cümlesine dönüştürebiliriz.
Bireylerarası İletişim
kaynakça
Abasıyanık, S. F. (2002). Alemdağ’da Var Bir Yılan, İstanbul: YKY.
Allen, B. M. (1995). Listening: The Forgotten Skill, USA: John Wiley & Sons.
Blundel, R. (1998). Effective Business Communication, Prentice Hall Europe.
Dixon, T. O’Hara, M. (2010). Communication Skills, Routledge. UK. http://cw.routledge.com/
textbooks/9780415537902/data/learning/11_Communication%20Skills.pdf
Ellis, R. (2002). Communication Skills: Stepladders to success for the Professional Intellect Books. Bristol.
Kline, N. (1999). Time to think: Listening to ignite the human mind, London.
Kline, J. A. (2008). Listening effectively. Alabama.
Mackay, I. (1997). Dinleme Becerisi, Ankara.
internet kaynakları
Moreno Valley College, http://www.mvc.edu/files/ep-inter personal-skills.pdf
Venn, P. (2005). http://www.petervenn.co.uk/adquest/adquest.html
57
Bölüm 4
öğrenme çıktıları
Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri
1
3
Davranış Kavramı ve Kapsamı
1 Davranış kavramını açıklayabilme
Bireylerarası İletişim ve Davranış
3 İletişim ve davranış ilişkisini açıklayabilme
2
4
Psikolojik Kavramlar ve Davranış
2 Güdü, duygu, öğrenme, algı, kişilik, tutum
kavramlarını açıklayabilme
Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri
4 Davranış biçimlerini açıklayabilme
Anahtar Sözcükler: • Davranış • Güdü • Duygu • Düşünce • Öğrenme • Algı • Tutum • Kişilik
• Sözlü İletişim • Sözsüz İletişim • Davranış Biçimleri
58
Bireylerarası İletişim
GİRİŞ
DAVRANIŞ KAVRAMI VE KAPSAMI
İletişim, iki birey arasında ilişki kurulmasını
sağlayan psikososyal bir süreçtir. Bireylerin günümüz sosyal yaşamı içerisinde iletişim kurmadan
yaşamaları neredeyse olanaksızdır. Bu durum, bireylerarası iletişimin en temel özelliklerindendir.
Herhangi bir ortamda iki bireyin karşılaşmaları sırasında, bireyler birbirlerinin varlığının farkındaysalar, bütün davranışlar bir ileti olarak değer-anlam
içerir ve iletişim başlar.
Birey davranışı ve dinamikleri oldukça karmaşıktır. Her ne kadar kitabın konusu gereği bireylerarası iletişim bağlamında davranışı irdelemek söz
konusuysa da öncelikle “davranış”ı anlamak için
insan psikolojisinden başlamak önem taşımaktadır.
Bunu yapabilmek için davranış başlığı altında; güdüler, duygular ve düşünceler, öğrenme, algı, tutum ve kişilik kavramları açıklanmaya çalışılacaktır.
Bir konuşma anında sesler ve sözcükler iletişim
ögesi olarak kabul edilirken, sessizlik de bir iletişim
olabilir; bu nedenle de hiç bir şey yapmama davranışı bile, bir iletidir. Herhangi bir yolculuk sırasında yanınızda oturan kişiye sırtınızı döndüğünüzde,
seninle konuşmak istemiyorum mesajı verirsiniz.
Bu durumda yanınızdaki yolcu sizinle iletişim kurmaktan kaçınacaktır ya da çok mecbur kalmadığı
sürece size herhangi bir şey söylemeyecektir. Kuşkusuz çevremizdeki bireylerin davranışları bizlerin,
onlara nasıl davranacağımızın belirleyicisi, koşulu
olacaktır. Ancak bireylerin davranışlarının nedenlerini sadece, bireyin çevresinde meydana gelen olaylarda, iletişim kurduğu bireylerin davranışlarında
aramak, duygularımız ve davranışlarımızın kendi
kontrolümüzde olmadığı anlamına gelecektir. Bireylerarası iletişim sürecinde karşımıza önemli bir
engel olarak çıkan, işte bu yanılgıdır diyebiliriz.
Resim 4.1 Bireylerarası Davranışlar
ÖÇ 1 Davranış kavramını açıklayabilme
Araştır
Davranışı açıklayın.
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Günlük yaşam ile davranış
kavramını ilişkilendirin.
Günlük yaşam içinde karşılaştığınız olumlu ve olumsuz davranışları düşünün.
59
Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri
PSİKOLOJİK KAVRAMLAR VE
DAVRANIŞ
Psikoloji, davranışları, davranışların nasıl oluştuğunu ve zihinsel süreçleri inceleyen bir bilimdalıdır. Zihinsel süreçler, düşünme, hatırlama, hissetme gibi içsel olgulara işaret ederken, davranış ise
bireyin yaptığı ve
diğer bireyler tarafından da gözlenebidikkat
lir tüm eylemlerdir.
Davranış, bireyin yaptığı ve
Örneğin; bireyin yüdiğer bireyler tarafından gözrümesi, konuşması,
lenebilir tüm eylemlerdir.
yüz ifadeleri, el hareketleri vb.
Davranışın ortaya çıkması için onu ortaya çıkarıcı bir faktöre yani tetikleyiciye ihtiyaç vardır. Bu
tetikleyici dışsal bir faktör olabileceği gibi içsel bir
faktör de olabilir.
Dışsal faktörlere örnek olarak, bir sürücünün
trafikte karşılaştığı birinin aniden yanına gelerek
bağırmaya başlaması, sürücünün de olumsuz davranışının tetikleyicisidir. Yaşlı bir bireye, genç bir
kızın yer verme davranışı, yaşlı bireyin ona olumlu
yaklaşımına/teşekkür etmesine neden olur. Aynı
doğrultuda her davranış mutlaka bir sonuç/tepki
doğurur.
İçsel faktörlere ise, bireyin stresli ya da depresyonda olması nedeniyle çevresindeki herkese (dışarıdan olumsuz bir tetikleyici olmamasına rağmen)
bağırıp çağırması, ağlaması ya da sözlü iletişim
kurmayı reddetmesi, suskun durma davranışını
göstermesini örnek verebiliriz. Mutlu bir bireyin
ise olumlu içsel faktörler nedeniyle çevresine de
olumlu davranış sergilemesi muhtemeldir. Ayrıca
davranış ve zihinsel süreçler gülümsemek kadar
basit, elektronik bir cihazın kurulumunu yapmak
kadar sofistike/karmaşık olabilir. Psikoloji alanında
çalışanlar konuşmak veya hareket etmek gibi sadece gözlenebilen davranışları değil, güdü, duygu,
algı, tutum gibi soyut ama dolaylı olarak ölçülebilen davranışlarla da ilgilenirler. Davranış kavramını
açıklamamızda ve anlaşılmasında yardımcı olacak
bu soyut kavramlar bu konunun altbaşlıklarında
açıklanacaktır.
Güdü ve Davranış İlişkisi
Davranışın gerçekleşmesi ve bireyden bireye farklılaşmasında güdü kavramı önemli bir yer
tutmaktadır. Güdü, bireyi bir amaç için harekete
geçiren itici güçtür. Yani bireyin istekleri, arzuları,
dürtüleri (açlık, susuzluk gibi fizyolojik güdüler)
ve ilgilerini kapsar. Bu itici güçlerin temelinde ise
insanların ihtiyaçları yatar. İnsanlar ihtiyaçlarını
bazen daha açık biçimde ifade ederken bazen de
bunları açıkça ifade etmeyip gizleyebilirler. Bir ihtiyacın gizli de olsa güdü haline gelebilmesi için
uyarılması gerekir.
Bireyin ihtiyaçlarının giderilmesinde, çok farklı davranışlar söz konusu olabilmektedir. Acıkan
bireyin, yemek yemediği sürece açlığı giderek artacaktır. Farklı yiyecek alternatifleriyle ve farklı
yerlerde bu ihtiyacını giderebilir. Yemek yapma
davranışı gösterebilir ya da yiyeceğini satın alabilir.
Açlık güdüsünün giderilmemesi bireyde
gerginliğe neden oladikkat
caktır. Gerginliğin
Güdü,
bireyi
bir amaç için
artması ve uzaması
harekete
geçiren
itici güçnedeniyle, bireyin
davranışları saldır- tür; bireyin istekleri, arzuganlık boyutlarına ları, dürtüleri ve ilgilerini
kapsar.
ulaşabilir.
Bireyin fizyolojik ihtiyaçlarının yanısıra
davranışlarına neden olan sosyal güdüleri de
vardır. Örneğin güvenlik, statü, başarılı olma
ihtiyacı gibi. Terfi etmek bu yolla statü sahibi
olmak isteyen bireyin çok çalışması, işyerinde
yöneticilerine karşı olumlu davranış kalıpları geliştirmesi de sosyal güdülerin etkisiyle
gerçekleşen davranışlardır. Güdüler, pek çok
davranışımızın nedenini oluşturmaktadır diyebiliriz.
Resim 4.2 Açlık Güdüsü
60
Bireylerarası İletişim
Duygu ve Davranış İlişkisi
Duygu, duyduğumuz, duyumsadığımız, her şey; özellikle de tüm tutkularımızın; hafif veya ortalama şiddetteki heyecanlarımızın; aşk, sevgi gibi özel
durumlarımızın ve içgüdüsel eğilimlerimizin genel adıdır. Bir diğer tanım da,
içinde bulunulan ortamın algılanmasıyla ortaya çıkan, sinir sistemini harekete
geçiren, bilinçte, bedende ve davranışta kendini gösteren süreçtir. Duygular
neşe, korku, öfke, üzüntü, hayret, şaşkınlık vb şekillerde oluşur ve davranışların
başlamasında, devam etmesinde, bireyi yönlendirmesinde etkili ve güdüleyici
güçlerdir. Bu sebeple duygular da, güdüler gibi davranışın oluşmasına öncülük
ederler. Ancak yaşanan duygular sonucunda tüm bireyler, aynı ortak davranışı
göstermezler. Aynı ortamda bulanan, aynı davranışa maruz kalan bireylerden
biri aşırı öfkelenirken, bir diğeri duruma itaat edebilir, bir diğeri ağlama krizine girebilir. Sonuç olarak duygular bireylerarasındaki iletişimi olumlu ya da
olumsuz yönde etkiler ve yönlendirir diyebiliriz.
dikkat
Duygu
Bireyin ortamı algılamasıyla ortaya çıkan, bilinçte,
bedende ve davranışta kendini gösteren süreçtir. Duygular neşe, korku, öfke,
üzüntü, hayret, şaşkınlık
şeklinde olabilir.
Resim 4.3 Duygular Bireyin Yüz İfadesine Yansır
Öğrenme ve Davranış İlişkisi
Öğrenme, bilginin bellekte düzenli ve anlamlı bir şekilde kodlanarak depolanması sonucu gerçekleşir.
Bellekteki bilgiler; nesneler, durumlar, olaylar, hareketler vb. tüm kavramlar hakkındaki her şeydir, bildiklerimizdir. Ancak bilgiyi bellekte tutmak; öğrenme değildir. Öğrenme, davranışta meydana gelen kalıcı
bir değişiklik olduğunda gerçekleşir. Bu değişiklik iyiye doğru olabileceği gibi kötüye doğru da olabilir.
Öğrenme, tekrarlar ya da yaşam deneyimleri sonucu meydana gelir.
Öğrenme, psikolojik bir olgudur. Birey, herhangi bir şey öğrendiğinde o konu ile ilgili tüm gerçekleri
anlamaya, daha önceki algıları ile birleştirip yorumlamaya çalışır. Yeni durumlarla karşılaştığında ihtiyaçlarını gidermek, doyuma ulaşmak, uyum sağlamak için davranışlarını yeniden
gözden geçirerek örgütler (anlama, yorumlama, algı, uyum gibi olgular öğrenme sürecinde etkin olur). Öğrenmenin ölçümü doğrudan yapılamadığındikkat
dan öğrenme üzerine çalışanlar, öğrenmenin gerçekleşmesini ortaya çıkaran
Öğrenme, bilginin bellekte davranış değişikliği ile değerlendirmeye çalışmışlardır.
düzenli ve anlamlı bir şekilBireyler, yaşadıkları toplumun değer yargılarını, kültürünü öğrendikçe
de kodlanarak depolanması çevrelerindeki bireylere karşı davranış kalıpları geliştirirler. Toplum ve çevre
sonucu gerçekleşir. Ancak hakkında öğrenilen her şey bireylerin davranışlarını olumlu ya da olumsuz
bilgiyi bellekte tutmak; öğ- yönde etkileyecektir. Örneğin ülkelerarasında farklılık gösterebilen, selamrenme değildir. Öğrenme, laşma, tokalaşma, komşuluk ilişkileri, el öpme vb. sosyal davranışlar bireyledavranışta meydana gelen rin bulundukları topluma ait genel kuralları öğrenmesi sonucu bireylerarası
kalıcı değişikliklerdir.
iletişimdeki davranışlarını etkileyecektir.
61
Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri
Algı ve Davranış İlişkisi
Algı, duyu organlarıyla elde edilen verilerin sentezidir. Algılamak duyumsal bir bilgilenme yani herhangi bir olayı, nesneyi, ilişkiyi görmek, dokunmak,
duymak, tatmak, koklamak ve hissetmektir. Fiziksel ya da zihinsel herhangi bir engeli olmayan tüm
bireyler aynı şeyi görür, aynı kokuyu alır, aynı sesi
duyar. Bireyin sağlıklı
olması kadar, ihtiyaçları, güdüleri, bilgi
dikkat
birikimi ve deneyimAlgılamak, herhangi bir
lerinin de algılama
şeyi görmek, dokunmak,
sürecinin işlemesinde
duymak, tatmak, koklamak
önemli rol oynadığını
ve hissetmektir.
söyleyebiliriz.
Bireylerarası iletişimde, sosyal algılar davranışları etkiler. Sosyal algı, sosyal durumlara ya da bireylere ilişkin izlenim oluşturma sürecidir. Bu izlenim sonucunda da tepkiler davranışlara yansır. Bazı
bireyler ilk görüşte bir insanın nasıl biri olduğunu
anlama konusunda beceri sahibidir. Bazı bireyler
de kişiliği konusunda kolay ipucu verir. Bu izlenimlerin ilk belirleyicisi dış görünüştür. Bireye bakıldığında gözlenen en önemli üç şey, cinsiyeti, yaşı
ve ait olduğu ırk (beyaz, siyahi, uzak doğulu vb)’tır.
Bireysel algılara göre, karşı tarafın bu fiziksel özellikleri, olumlu ya da olumsuz davranışlara neden
olabilir. Dünyanın en çok kazanan ve ABD’nin en
zenginleri listesinde yer alan siyahi sunucu Oprah
Winfrey İsviçre’de lüks bir mağazaya girer. Değeri 35.000 dolar olan bir çantayı beğenir. Winfrey
olayı şu şekilde anlatmıştır: “Zürih’te tek başıma
alışverişe çıktım, bir mağazaya girdim. Bir görevliye
‘Affedersiniz, şu çantayı görebilir miyim’ dedim. O ise
‘Hayır. O çanta senin için çok pahalı’ diye cevap verdi. Üç kez sordum, her seferinde reddetti. Herhangi
bir münakaşaya girmeden mağazadan ayrıldım. Yaşadığım bu deneyim ırkçılığın hâlâ bir problem olduğunu kanıtladı. Winfrey, bir ara mağazadaki her şeyi
satın almayı düşündüğünü, ancak mağaza görevlisinin prim kazanacağından bundan vazgeçtiğini söyledi. Mağaza yetkilileri yanlış anlaşılma olduğunu söyleyerek Oprah Winfrey’den özür diledi. (http://www.
ntv.com.tr/yasam/oprah-winfreyin-alamadigi-ocanta,rGyG4Ri_B0-IdWUvUpw7zA”
Program
İsviçre’de yayınlanmadığı için Winfrey’i tanımayan
görevli sadece ırkından dolayı, Winfrey’i olumsuz
algılamış ve olumsuz davranışta bulunmuştur. Bu
örnek de göstermektedir ki, karşıdaki bireyin dış
görünüşüne, ten rengine bağlı algılar, bireylerin
davranışlarını olumlu ya da olumsuz etkiler.
62
Resim 4.4 Oprah Winfrey
Kaynak http://img2.timeinc.net/people/i/2007/
database/oprah/oprah300.jpg
Bireyin karşısındakinin yumuşak bir ses tonuyla
konuştuğunu duyması, güzel-bakımlı halini görmesi,
hoş parfüm kokusunu hissetmesi gibi olumlu algılar
da, olumlu izlenimlere neden olacak ve o bireyle olan
ilişkisindeki davranışlarını olumlu yönde etkileyebilecektir. Örnekteki durumun tersi söz konusu olduğunda olumsuz algılar ise o bireyden kaçma/uzaklaşma
gibi davranışlarda bulunmasına neden olabilecektir.
Bireyler farkında olsunlar ya da olmasınlar gözlerine
hoş gelen, güzel olduğunu düşündükleri bireylere karşı daha olumlu davranış sergilerler.
Resim 4.5 Algı Duyu Organlarıyla Elde Edilen Verilerin
Sentezidir
Bireylerarası İletişim
Bireyin davranışı, onu nasıl algıladığımız,
onunla nasıl bir etkileşime girdiğimiz; kısmen
onun bizi nasıl algıladığı ve bizimle nasıl bir etkileşime girdiğine bağlıdır. Karşımızdaki bireyin bizi
hangi kategoriye koyduğunu bilmemiz o bireye
karşı davranışlarımızın değişmesine neden olabilir. Örneğin bireyin, karşısındaki birey tarafından
görünüşünün olumsuz algılanması nedeniyle ezik
olduğu izlenimine sahip olduğunu öğrenmesi/duyması/hissetmesi o bireye karşı olumlu davranışlar
göstermemesine neden olabilecektir.
Bireylerarası iletişimde bireyin diğer bireyleri
nasıl algıladığı kadar, nasıl algılandığının da davranışları etkilediğini söyleyebiliriz.
Tutumlar ve Davranış İlişkisi
Tutumla ilgili en genel tanımlardan biri; “bireyin
bir psikolojik obje ile ilgili düşünce, duygu ve davranışlarını uzun süreli olarak oluşturan bir eğilim”dir.
Bir başka, benzer tanım da “herhangi bir nesneye ya
da bireye yönelik olarak öğrenilen, tutarlı, olumlu
ya da olumsuz davranma eğilimi”dir. Tutumlar, dış
dünyamıza ilişkin süreklilik niteliğine sahiptir, dış
dünyanın işleyiş biçimi ve insanlar hakkında edinilen birtakım düzenli beklentileri, inançları içerir,
neyin doğru neyin yanlış, neyin kaçınılır olduğu konusunda insanlara yol gösterir.
Tutum, gözlenebilen bir davranış değildir ancak davranışa hazırlayıcı bir eğilimdir. Tutum gözle
görülmez; fakat gözle
görülebilen bazı tepkilere ve davranışlara
dikkat
yol açtığından, bu
Tutum davranışa hazırlayıcı
davranışların gözlenbir eğilimdir, gözle görülmesi ya da birey tamez, ancak davranışlara ve
rafından açıklanması tepkilere neden olur.
sonucu bu tutumun
var olduğu öne sürülebilir.
Tutumların bilişsel, duyuşsal ve davranışsal olmak üzere üç oluşturucu ögesi vardır ve bu ögeler
arasında genellikle örgütlenme, dolayısıyla da iç tutarlılık olduğu varsayılmaktadır. Tutumlar, bireyin
diğer bireye yönelik; düşünce bilgi ve inançları (bilişsel öge), olumlu ya da olumsuz duygusal tepkileri
ya da nötr olma durumu (duyuşsal öge) ve ona karşı nasıl bir tavır ortaya koyacağını ve nasıl davranış
geliştireceğini (davranışsal öge) belirler. Bilişsel ve
duygusal bileşenlere uygun olarak hareket etme eğilimini yansıtır. Bireyin bir nesne, durum ya da birey
hakkında düşünce, duygu ve davranış olarak ortaya
koyduğu duruş onun tutumunu oluşturur. Diğer
deyişle onaylama ya da onaylamama (ya da tepkisiz
kalma) gibi bir eğilim ve bu eğilimin şiddetidir.
Tutumlara doğuştan sahip olunmaz, sonradan
kazanılırlar. Temel olarak tüm bilişsel etkinlikler
gibi tutumun oluşması da öğrenme süreci içerisinde gerçekleşir. Tutumlar geçici bilişsel durumlar
değillerdir. Onlar bir kez ortaya çıktıktan sonra,
az ya da çok belirli bir süre devam ederler. Bunun
nedeni tutumların aşamalı olarak biçimlenmesidir.
Tutumlar, iki birey arasındaki ilişkilerde tutarlılık,
kararlılık ve düzenlilik kazandırırlar. Bireylerarası
ilişkilerde, özellikle tutumlar aracılığıyla belirlenen
bir etkilenme güdülenme süreci ortaya çıkacaktır.
Tutumlar, bireylerin düşüncelerine rehberlik ettikleri, duyguları etkiledikleri ve davranışlar üzerinde de etkiye sahip oldukları için önemlidir.
Resim 4.6 Birey, Farklı Bireyler İçin Farklı Tutumlara
Sahiptir
63
Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri
Kişilik ve Davranış İlişkisi
Kişilik bireyin davranışının, bireye bir toplum içinde anlam veren, değer
kazandıran ve onu toplumdaki diğer bireylerden farklılaştıran yönlerinin toplamı olarak tanımlanmaktadır. Bir diğer tanım da bireyin fiziksel ve sosyal çevreyle ilişki kurma biçimini şekillendiren, bireyi diğerlerinden ayıran, kendine
özgü duygu, düşünce ve davranış kalıplarıdır.
dikkat
Kişilik, bireyin kendine
özgü duygu, düşünce ve
davranış kalıplarıdır.
Bu tanımlara dayanarak kişilikten söz edebilmemiz için, bireyin davranışının diğer bireylerden farklı ve ayırıcı nitelikte olması gerekir. Kişilik,
herkesin sergileyebileceği davranışlar yerine diğer bireylerde görülmeyen, bireye özgü davranış niteliğinde
olmalıdır. Bireyin davranışının zaman geçse de değişmeyen tutarlı bir yapıda olması önemlidir. Örneğin
bir birey, kendisine el şakası yapıldığında saldırganca davranıyor ve bu durumla karşılaştığı her ortamda bu
davranışı tekrarlıyorsa, bu davranış o bireyin kişilik davranışıdır diyebiliriz.
Kişiliğin, bireyin davranışlarını etkileyen bir başka unsuru da ilişki kurma şeklidir. Bireyin kişilik davranışları, çevresiyle kurduğu ilişkilerden etkilenir. Kişiliğin oluşması ve gelişmesinde biyolojik faktörler
de etkili olabilmektedir. Her yenidoğan, farklı özelliklere sahip olarak doğar. Aynı ailede büyüyen, aynı
ortamın koşullarına maruz kalan iki kardeş, farklı kişilik özellikleri gösterebilir ve farklı kişilikleri nedeniyle
birbirlerinden farklı davranışlar sergileyebilirler.
Bireyin sahip olduğu kişilik yapısı, davranışlarını etkiler, farklı kişilik yapısına sahip bireyler, çevreleriyle olan iletişimlerinde farklı davranışlar sergilerler. Kişilik yapımız, davranışlarımızın temel taşlarından
biridir diyebiliriz.
Resim 4.7 Kişilik, Bireyi Diğerlerinden Ayırır
64
Bireylerarası İletişim
yaşamla ilişkilendir
Davranış konusuna ilginç bir örnek,
“Aveyron”un vahşi çocuğu” olarak adlandırılan
bir çocuğun durumudur. Bu çocuk 18. yy’ın sonlarında güney Fransa’daki Aveyron ormanında
yalnız büyümüştür. Fransız köylüleri çıplak, pis,
yara bere içinde tabiatta gezinen, kök, kabuklu
yemişler ve bulabildiği diğer yiyecekleri arayan
çocuğu bir çok kez görmüştür.
Ocak 1800’de, sonradan Victor adını alan
çocuk Fransız köyü Saint-Sernin’de bir tabakçının bahçesinde sebzeleri sökerken yakalandı. 1213 yaşlarında gözüküyordu. Hoş bir görünüşü ve
sempatik bir gülüşü vardı. Dışarıdan bakıldığında diğer çocuklara benziyordu, ne var ki “yalnızca
tuhaf, anlamsız sesler” çıkarabiliyordu, konuşamıyordu, giysi giymeye şiddetle karşı çıkıyordu
ve herhangi bir işlenmiş yiyeceği reddediyordu.
Victor diğer bireylere karşılık da veremiyordu, ne
onlarla iletişim kurabiliyor ne de yapılanlara ilgi
gösteriyordu. Görünüşe göre Victor erken yaşlarda terk edilmiş ve insan desteği olmaksızın, kendi
başının çaresine bakmayı öğrenmişti.
Victor sonunda Paris’e gönderildi. Burada Parisli iki doktorun dikkatini çekti. Sordukları temel
soru şuydu: Victor neden bu şekilde davranıyordu?
Bunun odağında Victor’un davranışı; doğuştan
getirdiği özellikler sonucu muydu yoksa geçmişi
tecrübeleri, büyüdüğü çevrenin etkisinin sonucu
muydu? Doktor Pinel, Victor’un aslında vahşi
olmadığını, zihinsel olarak yetersiz ve tedavi olmayacak şekilde zeka geriliği olduğunu tespit etti.
Victor’un davranış biçiminin doğuştan olduğuna
inanıyordu. Diğer doktor Itard buna karşı çıktı.
Itard kendi başına hayatta kalabilmesi nedeniyle
Victor’a güvendi, Victor’un insan etkileşiminden
yoksun kalmasının onu, toplumda nasıl yer bulacağını öğrenme konusunda eksik bıraktığını iddia
etti. Itard, Victor’un kendisine öğretilirse etkileşimi, iletişimi ve uyum sağlamayı öğrenebileceğine
inandı. Victor’un davranışının fiziksel ve duygusal
doyumla ilgili olduğunu öne sürdü, bunların yokluğunda da, çevresinden edinme yoluna gitmişti.
Itard arzulanan davranışı öğretmek ve destekleme için Victor’la beş yıl boyunca davranış
değiştirme ilkelerini uygulayarak çalıştı. Victor
birkaç kelime okumayı ve konuşmayı, bakıcılarına tepki vermeyi ve basit komutları yerine getirmeyi öğrendi. Bu basit iletişim becerileri, Victor
için büyük ilerlemelerdi. Victor daha fazlasını
başaramadığı ve normal hale gelemediği için
Itard hayal kırıklığına uğradı. Victor ne yeterince
iletişim kurabilmeyi öğrenebildi ne de diğer bireylerle iletişimi önemsedi. Odak noktası, kendi
güdüleri olmaya devam etti. Medeni dünyada tabiatta olduğu gibi kendi başına hayatta kalamadı.
Victor hayatının geri kalan kısmını Itard’ın yardımcısı tarafından bakılarak sürdürdü. 1828’de
öldüğünde kırklı yaşlarının başındaydı.
Victor’un hikayesi insan davranışı ve kişilik gelişimi hakkında birçok soruyu ortaya çıkarır.
Bireyler neden kendilerine özgü bir şekilde davranırlar? Bireyin davranışlarının, iletişim kurma biçimlerinin
nedeni nedir?
Bireyin genetik yapısı ve doğuştan getirdiği özellikler midir?
Bireyin içinde bulunduğu çevre ve bu çevrede maruz kaldığı şeyler mi davranışlarını biçimlendirir?
Diğer bireyler, aile, okul, kültür devlet tarafında yalnızca öyle yapmamızın öğretiliyor olması, ne dereceye kadar
şimdiki gibi düşünmemize, hissetmemize ve insanlarla etkileşim kurmamıza neden oluyor?
Kaynak: İnsan Davranışı ve Sosyal Çevre, (Charles Zastrow ve Karen K. Krist-Ashman 2014: 25-27)
65
Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri
ÖÇ 2 Güdü, duygu, öğrenme, algı, kişilik, tutum kavramlarını açıklayabilme
Araştır
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Güdü, duygu, öğrenme, algı,
kişilik ve tutumu tanımlayın.
Günlük yaşam ile güdü,
duygu, öğrenme, algı, kişilik ve tutum kavramılarını
ilişkilendirin.
Günlük yaşam içinde yaşadığınız iletişim sorunlarını
düşünün.
BİREYLERARASI İLETİŞİM VE DAVRANIŞ
Bireylerarası iletişimde iletiler sözlü olabileceği gibi sözsüz (beden dili) de verilebilir. Alıcıya verilmek
istenen iletinin doğru anlaşılmasında, bireyin iletişim kurmasının nedeni olan amacına ulaşabilmesinde,
sözlü ve sözsüz iletilerin birbirini destekler nitelikte olması önem taşır. Sözlü ve sözsüz iletiler, bireyin
davranışının belkemiğidir ve davranış biçiminin ne olduğu sözlü ve sözsüz iletilere göre şekillenir. Bireyin
iletişim kurarken ne söylediği, nasıl söylediği, ses tonu, hitap tarzı, sözcük seçimi, jestleri, telaffuzu, gibi
pek çok sözlü ve sözsüz ileti, davranış biçimlerinin de özünü oluşturmaktadır. Sözlü iletişim ve sözsüz iletişim kavramları çok geniş kapsamlı ve çok boyutlu kavramlardır ancak ünitenin konusu olan davranışla
bağlantıları kapsamında kısaca değinilecektir.
Sözlü İletişim
Sözlü iletişim bireylerarası iletişimin temelidir; sese, konuşmaya ve dinlemeye dayalı bir iletişim türüdür. Sözel mesajların iletilme biçimi, iletişim sürecini etkiler.
Sözlü iletişimde hangi sözlerle ne söylendiği kadar, nasıl söylendiği de önemlidir. Başka bir deyişle, nasıl
söylediğiniz, ne söylediğiniz kadar önemlidir. Sadece ses tonundaki farklılıklar nedeniyle aynı sözcükler
farklı anlamlara gelebilir. Örneğin “Ne güzel, maşallah” sözleri yumuşak bir ses tonuyla söylendiğinde beğeni; imalı ve vurgulu olarak söylendiğinde, alay; bağırarak sert bir sesle söylendiğinde azarlama olarak algılanabilecektir. Bu nedenle seçilen sözcük kadar, verilmek istenen iletiye uygun ses tonu seçilmelidir. Hoş
bir ses tonu olumlu bir özelliktir. Fiziksel bir engel olmadıkça bireyler seslerini düzenli egzersiz sayesinde
yeterince çaba göstererek geliştirebilirler. İletişim kurulurken ses, panik ve gerilimden arınmış olmalıdır.
Bireyin sesi, güçlü ya da zayıf olarak algılanmasına neden olur. İyi bir konuşma sesi yeterli yüksekliğe sahip
olmalıdır ve ortama göre iyi ayarlanmalıdır. Sözlü iletişimde sesin monotonluğu giderilmeye çalışılmalıdır.
Sesin tonunun değişmesi iletişimi daha etkili hale getirir. Sesin işitilebilirliğini kaybetmeden ani düşüşü ya
da tiz olmaksızın ani yükselişi dikkatin toplanmasını sağlayacaktır.
Resim 4.8 Sözlü İletişim
66
Bireylerarası İletişim
Sözcükler, bireyin iletişiminin bütünü ele alındığında davranışın bilinçli ve niyetine uygun olarak şekillendirilmesine ve örgütlenmesine olanak
vermesi nedeniyle önemlidir. Bireylerarası iletişimde sözlü iletiler, karşıdaki bireyle olan iletişimi
de yönlendirecektir. Dili kullanma tarzı, bireyin
davranış şeklinin de belirleyicisidir. Söylenmiş bir
söz, yaydan çıkan oka benzetilir ve geri dönüşünün mümkün olmadığı söylenir. Sonrasında özür
dilemek, aslında şunu söylemek istemiştim demek
bozulan iletişimi düzeltemeyebilir. Sözcük seçimi,
iki birey arasındaki resmiyet ve samimiyete göre
değişir. İlk defa karşılaşılan, yaşça büyük olan, statü olarak üst konumda olan, resmi bir kurumdaki
bireylerle kurulan iletişim de resmi olarak gerçekleşir ve seçilen sözcükler de bu duruma uygun olur.
Yakın arkadaşlar, eşler, anne-baba ve çocuklar arasında daha samimi sözcükler seçilecektir. Sözcük
seçimi, bireylerin eğitim düzeyiyle de ilişkilidir.
Eğitim düzeyi düşük, toplumun alt sosyo kültürel
kesiminden gelen bireyler gündelik yaşama dair
daha somut sözcüklerle iletişim kurarken, entelektüel konuşmalarda iletişim örgüsü daha soyut
sözcüklerle gerçekleşir. Genellikle arka sokak dili
olarak adlandırılan argo kullanımı, mesleksel ya da
sınıfsal özel dil olarak adlandırılan jargon kullanımı da sözlü iletişimi etkiler, uygun yer ve ortamda
kullanılmadığında kaba ve olumsuz davranış olarak algılanabilecektir. Ayrıca sözlü iletişim sırasında dinlemek ya da sesiz kalmak da sözlü iletişimin
ögeleri arasındadır..
Sözlü iletişime ait
her öge, bireyin davranışının da bir pardikkat
çasıdır. Bireyin sözlü
Sözlü
iletişime
ait ögeler,
iletişim
kurarken,
bireyin
davranışının
parçayaptığı seçimler (sözsıdır.
Bireyin
iletişim
kurarcük seçimi, ses tonu
seçimi vb), davranış ken, yaptığı seçimler davrabiçiminin de özüdür nış biçiminin de özüdür.
diyebiliriz.
Sözsüz İletiler
Bireylerarası iletişimde kullanılan sözcüklerle
iletinin %7’si, bu sözcükleri nasıl kullandığımızla
(ses tonu, yüksekliği vb. ) iletinin %38’i, sözsüz
iletiler de %55’i iletir. Oranlardan da görüldüğü
üzere sözsüz iletişim son derece önemlidir. Sözsüz
iletişim pek çok yolla gerçekleştirilebilir:
1. Dış görünüm (giyim kuşam, makyaj, saç
modeli, parfüm vb.)
2. Beden dili (el, göz, yüz hareketleri, gülümseme vb.)
3. Duruş mesafesi (bireylere yakın ya da uzak
durma)
4. Fiziki dokunma (tokalaşma, ellerini tutma vb.)
5. Fiziksel tepkiler (kahkaha atma, esneme vb.)
Bireyler hiçbir sözlü iletide bulunmadan da
duygularını, düşüncelerini ve tutumlarını bu yolla
iletebilirler. Sözsüz iletiler, bireyin gerçek duygu ve
tutumları hakkında daha çok bilgi verebilir.
Her birey kendine özgü mimikler, beden hareketleriyle görsel algımıza yerleşir. Hatta beden dilini kişilik özellikleriyle ya da davranış biçimleriyle
ilişkilendirmek olasıdır. Gülümsemek memnuniyet duyulduğu, kolları kavuşturmak ve kaşları çatmak sinirlenildiği, ağlamak ya da gözlerin dolması
üzüntü içinde olunduğunu söyler.
Beden dilini insanlar çoğu zaman kontrollü
kullansalar da zaman zaman bireyin isteği dışında
iletiler verilmesine de neden olabilir. Örneğin bir
toplantı sırasında bireyin esnemesi, bakışlarının
farklı objelere takılması sıkıldığının göstergesidir.
Bireyin sözlerinin doğru olup olmadığı da bazen
sözsüz iletileriyle anlaşılabilir. Yüz ifadeleri içinde
gözlerin yeri ayrıdır. Bireylerin olumlu ya da olumsuz olarak değerlendirmesinde gözler belirgin bir
role sahiptir. Gözlerini kısarak tutan bireyler, gözlerini açık tutan bireylere göre yine olumsuz algılanır.
Yalan söyleyen bireyin, karşısındakinden gözlerini
kaçırdığı, terlemeye başladığı bilinmektedir.
Sözlü iletilerle, sözsüz iletilerin uyumlu olması
aynı anlamı yaratması önemlidir. Eğer birey karşısındakine ne kadar sevdiğini söylerken, bakışlarında, yüz ifadesinde sevgiye ilişkin bir ileti yoksa bu
iletişimde bir sorun olduğunu söyleyebiliriz.
Düşük bir duruş neşesiz olmanın, yorgunluğun, kendini kötü hissetmenin iletisini verebilir.
Dik duruş genellikle düşük bir duruşa göre daha iyi
ruh halini, daha çok güveni ve daha fazla açık olma
halini belirtir. Öne doğru eğilmek ilgiyi gösterir.
Arkaya doğru yaslanmak ilgi kaybına ve savunmaya
işaret eder. Nefes alma şekli de duyguların göstergesidir. Hızlı nefes alma, heyecan, korku kızgınlık,
aşırı keyif ya da kaygı ile ilişkilendirilir.
67
Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri
Bireylerarasındaki mesafeler de bir ileti özelliği taşır.
Özel Alan, sadece birinci derecede yakınların
girebildiği bir alandır. Birini yanaklarından öpmek
özel alana girmektir.
Kişisel Alan, 45 santimetrelik mesafeden başlar
120 santimetreye kadar çıkar. İşyerlerinde, davetlerde birbirini tanıyan bireyler bu uzaklıkta durur.
Sosyal Alan, 120 santimetreden 350 santimetreye kadar ulaşan bir alandır. Öğretmen ve öğrenci
velisi arasında, aynı odadaki beraberliklerde vb.
Kamusal Alan: Otobüs durakları, tren istasyonları, büyük otellerin lobileri gibi bir toplumda birbirini tanımayan insanların yer aldığı mekânlarda
olur. Araya konan mesafe en az 2,5 metredir.
İletişimin hangi mesafeden kurulduğu da, iletidir. Bir mağazaya girdiğinde yakınlarda kimseyi
göremeyen bir bireyin, yardım istemek için seslendiğini düşünelim. Mağazanın arka reyonlarındaki bir görevlinin koşarak gelip “Nasıl yardımcı
olabilirim?” diye sormasıyla, 5-6 metre uzaktan
yine bu soruyu sorması aynı şey değildir. İlk durumda birey yakın mesafeden iletişim kuran görevlinin yardımcı olmaya istekli olduğunu, kendini önemsediğini düşünecek ve memnun olacak,
diğer durumda kendisiyle ilgilenilmediğini, yeterince önem verilmediğini düşünecek belki sinirlenecektir.
Resim 4.9 Sözsüz İletişimde Bedensel Duruş Yüz İfadeleri, El Hareketleri Birer İleti Niteliğindedir ve Anlam Taşır
İletişimde Davranış Kavramı
İki birey biraraya geldiğinde, iletişimin kaçınılmaz olduğunu belirtmiştik. Bireylerarası iletişim
doğrusal değil, dairesel bir süreçtir, böylece bir araya gelip, birbirimizin farkına vardığımız anda, karşılıklı davranışlar zinciri başlar. Davranış, düşünce,
duygu ve beden işbirliğinin bir ürünüdür.
İletişim kurmanın temel amacı, bireyler arasında
etkileşimi sağlamaktır. Etkili iletişim, kaynağın aktardığı duygu ve düşüncelerin alıcı tarafından kaynağın amacına, beklentisine, isteğine uygun biçimde
çözülüp anlaşılması, bunlara uygun biçimde davranışta bulunulması demektir. Bu şekilde sağlıklı bir
iletişimin kurulması ve devam ettirilmesi için, kaynakla alıcının birbirlerini, kişilik yapılarını, tutumlarını ve çevre koşullarını da içeren bir bütün olarak
değerlendirmeleri gereklidir. Bu tür yaklaşım sözlü
sözsüz iletileri oluşturan bütün davranışlar arasında
bir bağlantı aranmasıyla birleştirici, bütünleştirici
bir yorum yapılmasıyla mümkündür. Yani iletişim
68
süreci, kaynakla alıcının birbirlerini davranış bütünü içerisinde değerlendirmelerine bağlıdır. Bütüncül
davranış, beklenti ve ihtiyaçlardan kaynaklanan davranıştır, çözülüp anlaşıldığı ölçüde sağlıklı iletişim
ihtimali artar.
Bireylerin davranışları, tümüyle bireysel seçimlerdir. Bireyler bazen sağlıklı davranabildikleri gibi,
bazen de sağlıksız davranabilirler. Ancak davranışlar
zincirinin bir süreç olduğuyla vurgulanmak istenen,
iletilerin niteliği ve içeriği değil, bir iletinin mutlaka bir diğerini getireceği ve davranışların bir sırayı
izlediği gerçeğidir. İletişim kurulan bireyin, hangi
sözünün ardından neyi söylediğimiz, ya da onun
hangi davranışının ardından neyi yaptığımız, süreci incelerken önemle üzerinde durulması gerekir.
Bu nedenle, bireylerin arasında bir anlaşma ya da
çatışma varsa etkileşimin ne şekilde devam ettiğine
bakmak gerekir. Böyle bir anda bireyler alışılagelmiş
davranış kalıpları içine kilitlenmek yerine etkileşim
sürecinin başına dönüp bu noktaya nasıl geldiklerini birlikte araştırırlarsa sorunlar da çözülebilir.
Bireylerarası İletişim
Bu aşamada şu soruyu sorabiliriz; “Bireylerarası
iletişimde, bireylerin davranışları neyle ilişkilidir?”
Bir başka deyişle aynı durumda bireyler neden
farklı davranmaktadır? Bu sorunun cevabı insan
davranışının karmaşıklığına bağlı olarak pek çok
faktörü içerebilir. Örneğin, bireyin algıları, duyguları, tutumları, kişiliği, yetiştirilme tarzı, benimsediği davranış biçimleri, kültürel özellikleri, eğitimi
gibi. Her birey sahip olduğu bu faktörler arasındaki
farklara bağlı olarak, farklı davranışlar gösterir.
Bireylerarası ilişkiler geliştirmeye ilişkin olarak
üzerinde önemle durulması gereken bir kavram da,
sosyal becerilerdir. Bireylerin yeterli sosyal becerilere
sahip olmaları onların sağlıklı davranmalarını ve sağlıklı bireylerarası ilişkiler kurmalarını kolaylaştırır.
2. Grupla işbirliği yapabilme becerileri (grupta iş
bölümüne uyma, izin isteme, paylaşma vb.)
3. Duygulara yönelik beceriler (kendi duygularını anlama, duygularını ifade etme vb.)
4. Saldırgan davranışlarla başa çıkmaya yönelik beceriler (olumsuz davranışlarla başa
çıkma vb.)
5. Stres durumlarıyla başa çıkmaya yönelik
beceriler (başarısız olunduğunda başa çıkma, grup baskısıyla başa çıkma vb.)
6. Plan yapma ve problem çözme becerileri (ne
yapacağına karar verme, amaç oluşturma vb.)
Sosyal beceriler kendi içinde bir grup beceriyi
içerir. Bu becerilerden bir bölümü bireylerin kendilerini ifade etmelerine dayalıdır.
Davranış kavramını bir buzdağına benzetmek
mümkündür. Bireylerin gözlenen davranışlarının,
görülmeyen çok sayıda nedenle ilişkili olduğu bir
gerçektir.
İletişimi Engelleyen ve Kolaylaştıran
Davranışlar
Resim 4.10 Bireylerarası İletişimde Davranış, Sosyal
Beceriler Gerektirir
Sosyal beceriler, çocukluk dönemlerinden itibaren
bireyin çevresindekilerle kurduğu ilişkiler çerçevesinde gelişir. Küçük bir çocuğun sosyal ilişki ağı anne,
baba ve kardeşleri, yakın çevrede yer alan bireylerle sınırlıdır. Çocuğun büyümesine paralel olarak, yaşıtları
olan arkadaşları da sosyal ilişki ağına dahil olmakta,
hayatı boyunca sosyal ilişki ağı gelişmekte ve buna
bağlı olarak karmaşıklaşmaktadır. Sosyal beceriler de
hem kurulan bu ilişkiler çerçevesinde gelişmekte hem
de bu ilişkilerin gelişimini etkilemektedir.
Çocukluk çağından itibaren öğrenilmeye başlayan bu beceriler şu şekilde gruplandırılmaktadır.
1. İletişimi başlatma ve sürdürme becerileri
(dinleme, konuşmayı başlatma, teşekkür
etme, soru sorma, vb.)
Bireyler bazen hangi davranışın doğru hangisinin yanlış olduğuna, nasıl davranılırsa iletişimin
kolaylaşacağına ilişkinin tereddüt yaşarlar. İletişimi
engelleyen ve kolaylaştıran davranışları bilmek diğer bireylerle sağlıklı ilişki kurulmasına yardımcı
olabilir. Tablo 4.1’de davranışlar iletişimi engelleyen ve kolaylaştıranlar olmak üzere iki grupta ele
alınmıştır.
İletişim engelleri, genellikle alıcı ve kaynak arasındaki psikolojik uyumun sağlanamamasından
veya bu uyumun sağlanması için gerekli olan geri
beslemenin yanlış değerlendirilmesinden de oluşabilmektedir. Tablo 4.1’e ek olarak verilebilecek
bazı iletişim engellerinin üzerinde durmakta yarar
vardır.
Emretme, yönetme, korku ya da dirence neden
olabilir. Söylenenin tersinin yapılmasına neden
olabilir. İsyan ya da misillemeye yol açabilir. Örneğin, “yap, yapacaksın, yapmak zorundasın...” gibi.
Yargılama, eleştirme, suçlama, yetersizlik, aptallık, yanlış değerlendirme anlamı taşır. Bireyin
olumsuz bir yargıya hedef olma ya da azarlanma
korkusu iletişimi kesmesine neden olabilir. Örneğin, “sen zaten tembelsin, doğru düşünmüyorsun..:”
69
Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri
Tehdit etme, korku, boyun eğme, gücenme, kızgınlık oluşmasına neden olabilir. Tehdit unsurunun
gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini denemeye yol açabilir. Örneğin, “bunu yapmazsan… olur”.
Ahlak dersi verme, zorunluluk, suçluluk duyguları yaratır. Bireyin durumunu daha şiddetle savunmasına yol açar. Bireyin sorumluluk duygusuna güvenilmediği izlenimini verir. Örneğin, “şöyle
yapman gerekirdi… yapmalıydın”
Öğüt verme, bireyin kendi sorunlarını çözmekten aciz olduğu duygusunu verir. Bireyin sorunu
bütünüyle düşünüp, değişik çözümler getirip seçe-
nekleri denemesine engel olabilir. Bağımlılık ya da
direnme yaratabilir.
Teskin, teselli etme, bireyin kendisini anlaşılmamış hissetmesine neden olur. Kızgınlık duyguları
uyandırır. Birey genellikle mesajı “kendimi kötü
hissetmem doğru değil” biçiminde algılar. Örneğin, “aldırma, boşver…”
İsim takma, gülünç durumlara düşürme, bireyin
kendisini değersiz hissetmesine, sevilmediği düşüncesine sahip olmasına yol açabilir. Bireyi genellikle
karşılık vermeye iter. Örneğin, “koca bebek, şımarık”
Tablo 4.1 İletişimi Engelleyen ve Kolaylaştıran Davranışlar
ENGELLEYEN DAVRANIŞLAR
KOLAYLAŞTIRAN DAVRANIŞLAR
Elleri kenetlemek, kolları bağlamak, bacak bacak
üzerine atmak ve geriye doğru yaslanarak oturmak.
Kolları bağlamadan, bacak bacak üstüne atmadan,
eller açık olarak öne doğru eğilmek
Karşıdaki bireyin gözlerine bakmamak
Karşıdaki bireyin yüzüne bakmak, göz teması kurmak.
Karşıdaki bireyin hiç ses çıkarmadan dinlemek ve
sözünü kesmek
Karşıdaki birey konuşurken “evet”, “ya demek öyle”,
“gerçekten mi” gibi sözler söylemek
İfadesiz bir şekilde durmak.
Gülümsemek
İletişim kurulan bireyin karşısına oturmak.
İletişim kurulan birey ile 90 derecelik bir açı ile
oturmak, (mümkünse yanına oturmak)
Konuşulan bireyin adını öğrenmek için çaba harcamamak ve adıyla hitap etmemek.
Konuşulan bireyin adını öğrenmeye gayret etmek
ve adıyla hitap etmek.
Hiç soru sormamak veya kapalı uçlu sorular sormak.
İletişimde olunan bireye açık uçlu sorular sormak.
Karşıdaki bireyin söylediklerinden ne anlaşıldığını
tekrar etmeyin.
Herşey değişmeyen devam eder, bir şeyleri değiştirmeye çalışmak boşuna diyerek ve umutsuz bir
tavır takınmak.
Karşıdaki bireyin söylediklerinden ne anlaşıldığını
özetleyerek tekrarlamak.
Karşınızdaki bireyin görüşünü ve duygularını kabul etmeyin.
Karşınızdaki bireyin duygularını ve olayları kendi görüş açısından yorumlamasını anladığınızı gösterin
Aynı fikirde olunmadığı durumlarda söze “hayır yanılıyorsunuz”, “bu çok saçma” diye başlamak.
Aynı fikirde olunmadığı durumlarda sadece kendi
görüşünüzü dile getirmek.
Karşıdakiyle hiçbir zaman aynı fikirde olunduğunu
söylememek.
Karşıdaki bireyin fikir ve görüşlerinde boşluklar
bulup, ortaya koymak.
Karşıdaki bireyle aynı fikirde olunan noktaları, sebepleriyle açık olarak söylemek.
Karşıdaki bireyin fikir ve görüşlerini geliştirecek
yaklaşımlarda bulunmak.
İletişimde bulunulan bireyi eleştirmek ve yargılayıcı olmak.
İletişimde bulunulan kişiye karşı yargılayıcı olmamak ve onu olduğu gibi kabul etmek.
Önce aynı fikirde olmadığını söylemek, sonra nedenini söylemek.
İletişimde bulunulan bireyle aynı fikirde olunmadığı durumlarda önce sebebin belirtilmesi, sonra
kendi görüşünüzü belirtmek.
Karşıdaki bireyin söylemiş oldukları ile ilgili umutlu
bir ifade kullanmak.
Kaynak: Polat, F. (2009). İş’te, Aşkta, Okulda, Sokakta İletişim Nasıl Kurulur? İstanbul: Avrupa Yakası Yayınları.
70
Bireylerarası İletişim
ÖÇ 3 İletişim ve davranış ilişkisini açıklayabilme
Araştır
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
İletişim ve davranış ilişkisini açıklayın.
İletişim ve davranış ilişkisi
için Doğan Cüceloğlu’nun
Yeniden İnsan İnsan’a adlı
kitabını okuyun.
Günlük yaşam içinde yaşadığınız olumsuz davranışlara bağlı sorunları düşünün.
BİREYLERARASI İLETİŞİMDE
DAVRANIŞ BİÇİMLERİ
sürmüştür. Bazıları da, insanların kendi çıkarlarını,
amaçlarını ve ihtiyaçlarını düşünmeksizin başkalarına yardım ettiğini, çünkü insanların fedakar olduğunu savunmuştur. Sebebi her bireyde farklı olsa da
zor durumda olana yardım etme davranışı olumlu
bir sosyal davranış olarak kabul edilir. Yardım etme
davranışı örneğinden hareketle farklı dinamiklerin
etkisiyle oluşan bireylerin davranışı olumlu ya da
olumsuz davranış biçimlerine ya da kalıplarına dönüşebilir. Bireyler genelde belirli davranış biçimlerini benimser ve o şekilde davranırlar.
Bireylerarası ilişkiler çerçevesinde davranış biçimleri
iki temel boyuta göre sınıflandırılabilir. Bu boyutlar,
1. Dolaylı ifadeye karşılık, doğrudan ifade,
2. Zorlayıcı ifadeye karşılık, zorlayıcı olmayan
ifadedir.
Bu iki değerlendirme boyutuna göre başlıca dört
davranış biçimi olduğu söylenebilir. Bunlar, saldırgan, pasif saldırgan, pasif ve atılgan davranıştır. Bu
davranış biçimleri Şekil 4.1’de şematize edilmiştir.
Bu bölümde Şekil 4.1’de görülen davranış biçimleri açıklanmaya çalışılacaktır.
Bireylerin gerçekleştirmeyi arzuladığı hedefleri,
yaşamla ilgili beklentileri, gerek iş gerek özel yaşamın artan yoğunluğu ve hızıyla paralel olarak giderek değişmektedir. En konforlu, en büyük evde
oturmak, en son moda arabayı kullanmak ya da en
prestijli işlerde çalışmak tek başlarına bireylerin yaşamsal beklentilerini karşılayamamakta, maddi kazanımlar tek başına mutlu olmaya yetmemektedir.
Yaşamsal beklentileri ile kişisel gelişimlerini aynı
paralelde geliştirebilmiş bireyler, başarılı olmanın
tek hedef olmadığını huzur ve mutluluğun bireysel
başarıyı da getirdiğini tüm bunların aynı anda ilerlemesi ve gerekli olduğunu kavramaya başlamışlardır.
Bireylerin içlerinde hissettikleri ve çevrelerindekilere de çoğunlukla davranış olarak yansıtarak
katma değer kazandırdıkları duyguların dışavurumunda çok sayıda faktör (tutum, algı, kişilik vb.) rol
alabilir. Örneğin, bireylerin bir çoğu zamanının bir
kısmını başka bireylere yardım ederek geçirir. Morali
bozuk bir arkadaşı teselli etmek, aileden birine bir işi
bitirmesi için yardım etmek, ne yapacağı konusunda kararsız birinin derdini dinleyip çözüm üretmek,
Doğrudan ifade
hatta adres soran birisine adres tarif etmek,
arabası çalışmayan bir sürücünün arabasını
itivermek vb. Bazı bireyler, yardım işini ileri
Saldırganlık
Atılganlık (Güvengenlik)
boyutlara ulaştırarak sivil toplum kuruluşlarında gönüllü olarak çalışır, öğrencilere
Zorlayıcı olmayan ifade
burs verir, ihtiyacı olanlara maddi yardım- Zorlayıcı ifade
da bulunur. Bu alanda bilimsel araştırma
Pasif Saldırganlık
Pasif (Çekingen/boyun eğici)
yapanlar, insanların olumlu sosyal davranış
(Manipülatif)
sergilemelerinin altında yatan nedenleri araştırmışlardır. Bazıları, bireylerin doğası gereği
bencil olduğunu, başkalarına yardım etme
Dolaylı ifade
davranışı sergilemesinin nedeninin aslında
kendisini iyi hissetme isteği olduğunu ileri
Şekil 4.1 Bireylerarası Davranış Biçimlerinin Sınıflandırılması
71
Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri
Pasif Davranış
Pasif davranış, literatürde çekingen ya da boyuneğici davranış olarak da adlandırılmaktadır. Bireyin kendi haklarından vazgeçmesi, diğer bir ifadeyle
bireyin kendi haklarını elde etmekten kaçınmasıdır. Bu davranış biçimini sergileyenler çatışmadan
kaçınarak ya da kabullenici olarak diğerlerinin isteklerine boyun eğerler, kendilerini güvenmez ve
değersiz hissederler. Duygu, düşünce ve isteklerini
ifade etmek yerine kendine saklamayı tercih ederler.
“Hayır” demekte zorlanır, haklarını savunmaktan
kaçınır, sorumluluk almak istemezler. Tepki vermesi gerektiği durumda
bile sessiz kalırlar.
Diğerlerinin isteklerinin ve duygularının
kendininkilerden
daha önemli olduğuna inanırlar. Başkalarının onun adına
karar vermesine izin
verirler. Reddedilme, kötü izlenim
bırakma riskini göze
alamazlar. Birey pasif
davranışı sergileyerek
karşısındakine “Ben
Resim 4.11 Pasif Davranış
önemli değilim, sen
Sergileyen Birey, Kendine
önemlisin” mesajını
Güvenmez ve Kararsızdır
vermektedir.
Pasif davranışa sahip bireyler, özür dileyen ve
kararsız bir konuşma biçimine sahiptirler, yumuşak ses tonu, ürkek ve gergin jestler ile görüşlerini
ifade etmek konusundaki isteksizdirler. Beden duruşu düşük, çekingen, bazen ağlamaklı halde, canlı
olmayan, dolaylı, üstü kapalı, oldukça veya olabilir
kelimesini içeren ifadeler kullanan, gözler aşağıya
bakan, diğer bireylerden kaçınan, huzursuz, uzaktan duran bireylerdir. Pasif bireyler, zayıf ve kolay
yönlendirilebilir bireyler olarak görülür. Diğer bireylerde güven duygusu uyandırmazlar. Pasif bireylerin tipik özelliği, fırsat ellerinden kaçtıktan sonra
o duruma uygun bir yanıt vermeyi ya da tepki göstermeyi akıl edebilmeleridir. Pasif davranış kaybetkazan ilkesini benimser ve başkalarının kazanmasını teşvik ederken kaybetmeye göz yumarlar.
Pasif davranış özellikleri, kültürümüzde sıklıkla saygı kavramıyla karıştırılmaktadır. Bu bireyler,
farklı düşüncelerini özgürce ifade edemezler. Aynı
şekilde bu bireyler liderlik davranışı gösteremezler,
72
kolayca girişimde bulunamazlar, sorumluluk almaktan ve değişikliklerden kaçınırlar. Pasif bireyler
olabileceklerin sorumluluğunu ve reddedilme riskini göze alamadıklarından, tepki verilmesi gereken durumlarda bile suskun kalırlar. Bu kategori
içerisindeki bireyler derdini söylemeyip derman
bulamayanlar, bir türlü harekete geçemeyenler, hiç
konuşmayan, sosyal ortamlara giremeyen, küskün
bireylerdir.
Pasif Saldırgan Davranış
Bu davranış biçimi genellikle saldırganlığın,
örtük ya da dolaylı olarak ifade edilmesini anlatır
ve manipülatif olarak da adlandırılır. Manipulatif
davranan birey, başkalarının haklarına saygı duyar
gibi davranıp aslında saygı duymaz ve bireylerin
kendilerini suçlu hissetmelerine neden olur. Duygu, düşünce ve isteklerini dolaylı yollardan iletir,
imalı konuşur. Manipülatif davranan bir birey,
kendi ihtiyaçlarını karşılamak için çevresindeki
insanları kontrol etmekte, etkilemekte ve yönlendirmektedir. Bir anlamda çevrelerindeki bireyleri isteklerini gerçekleştirmek, kendi hedeflerine
ulaşmak amacıyla maşa olarak kullanır ve böylece
kendisini de oluşabilecek olumsuz bir durumdan
korur. Bazı durumları abartır, karşı tarafı endişeye
sürükleyebilir. Kendisinin hoşlanmadığı, sevmediği
bireyler, olaylar ya da gruplar hakkında başkalarının da olumsuz düşünmesi ve onlara karşı olumsuz
davranması için çaba gösterir. İhtiyaçlarını karşılamak için diğer insanların yeteneklerini, zamanlarını, kişisel özelliklerini kullanır. Bu tür davranışlarda özgüven eksikliği vardır. Birey böyle davranarak
karşısındakine “Ben önemli değilim, sen de önemli
değilsin, önemli olan çıkar” mesajını vermektedir.
Pasif saldırgan davranan bireyler: Çatışma içinde olduğu birisiyle konuyu konuşmak yerine surat
asar. Bir işi yapacağını söyler, yaparmış gibi davranır, sonra da yapmaz. Bu bireylerde olumsuz duygular, hatta düşmanca hisler söz konusudur. Son
derece korkakça bir davranış şeklidir. Açık ve dürüst iletişime alttan alta zarar veren bir tür duygusal
taciz de denilebilir. İnatçılık, öğrenilmiş çaresizlik,
kin, somurtkanlık, erteleme şeklinde gösterir. Bunlara ek olarak; özellikle net olmamak, adeta şifreli
tarzda konuşarak kendi güvensizliğini saklamak ve
başkasında güvensizlik ve karmaşa yaratmak, kızgınlık ve olumsuzlukla yakın ilişkide olma, durumu baltalamak, hep geç kalmak, cezalandırmak,
Bireylerarası İletişim
kontrol amaçlı hep bir şeyler unutmak, başkalarını
hata ve tartışmalar için suçlamak diğer örneklerdir.
Dikkat çekmek ya da cezalandırmak amaçlı suçlamak, özellikle eleştirel, kavgacı ve içerlemiş davranarak karşısındakini cezalandırmayı ve kendi istediği gibi hareket edilmesini sağlamak, rahatsızlık ve
çatışmayı önleme amaçlı tepkisiz ya da iletişime kapalı olmak, iyiliği ve sevgiyi ceza amaçlı esirgemek
(örneğin, ricaları reddetme, kendisine yapılacak
yardımı kabul etmeme), başkalarının ilişkilerini bilerek ya da bilmeyerek sabote etmek de yine pasif
saldırgan davranış özellikleridir.
Yukarıda sıraladığımız davranışların bir ya da birkaç tanesini göstermemiş birey neredeyse yok gibidir.
Her birey duruma göre surat asmış, karşısındakine
duvar örerek hiç konuşmamış yada karşı tarafı suçlamış olabilir. Diğer bireyler tarafından başedilmesi zor
bir davranış biçimidir. Ancak bazı bireyler bu tür bir
pasif saldırgan davranış kalıbını daha sağlıklı bir iletişim tarzı geliştiremediklerinden sürekli kullanırlar.
Her türlü kızgınlık ve incinme hissi kaçamak şekilde
ifade edilir. Bu tür davranışlar hemen hemen her zaman insanın çocukluk zamanından gelen ve duyguları ifade etmekte kendini güvende hissetmediği bir çevrede büyümesinden kaynaklanır. Anne-babanın alkol
ya da madde bağımlılığının ya da fiziksel, sözel ya da
duygusal tacizin olduğu bir durum olduğu bireylerde
daha sıklıkla görülür. Aşırı kontrolcü ya da cezalandıran bir anne-baba modeli olması hatta fiziksel ya da
ruhsal bir hastalık durumu da olasıdır. Anne-babanın
kendi hayatlarını pasif agresif davranışlarla bezeli bir
şekilde sürdürmeleri bireye rol model olmaları söz
konusu olabilir. Dürüstçe kendini ifade etmenin herhangi bir nedenle izin verilmediği ya da teşvik edilmediği aileler eninde sonunda çocuklarına da gerçek
hislerini bastırmayı ve inkar etmeyi öğretmiş olurlar.
Çocuklar acı ve çaresizlik hislerini pasif agresif davranışlara başvurarak ifade etmeyi öğrenirler. Düşmanca
tavırlarının ve acılarının üzerini maskelemeye alışan
çocuklar bu davranış kalıbından hiç çıkamayabilirler.
Kendilerini ‘gerçek’ olarak ifade etmek konusunda
strateji geliştirmediklerinden, büyüdüklerinde görünüşte zararsız tavır ve davranışların arkasında kindar
niyetler barındırırlar.
Bu bireylerle başa çıkabilmek için kendinize sağlıklı sınırlar belirlemek önemlidir. Böyle bir davranışla karşılaşıldığında bunun sahtekarlık, kabalık ve
manipülasyon olarak nitelendirmekten çekinmemek
ve olgunluk-dürüstlükle karşılık vermek gerekir. Bu
davranışı gösteren bireyin yakınları terapi alması ko-
nusunda yardımcı olmalıdırlar. Birey kendinde bu
tür davranışlar fark ederse geçmişiyle hesaplaşmalı
(örneğin, anne babasının kendisine karşı davranışları olduğunu düşünüyorsa onları affetmeli), bu tip
davranışların diğer bireyleri kıracağını ve uzaklaştıracağını bilmeli, yanlışlardan ve başarısızlıklardan tümüyle kendisinin sorumlu olduğunu bilmeli, sağlıklı iletişim teknikleri öğrenmeli, sorunları dürüst bir
biçimde ele almalı, kendinin ve duygularının değerli
olduğunun farkına varmalı, düşüncelerini açıkça ifade edebilmeyi öğrenmelidir.
Eğer birey kendi kendine bu davranış kalıbından kurtulamıyorsa ve bu durum kendine ve
çevresine zarar veriyorsa, bireyin duygu, düşünce,
davranış ve alışkanlıklarını değiştirmek için uzun
süreli psikoterapi programı uygulanmalıdır. Terapide, kökleşmiş davranışlar, olaylara yaklaşım ve
bakış açıları, ilişki dinamikleri ele alınır. Geçmişte
yaşanan ve hâlâ kişiyi etki altında bırakan travmalar tespit edilip etkisizleştirilir. Kişinin tedaviye gönüllü olarak gelmesi, çaba sarf etmesi, sorunların
sorumluluğunu üstlenmesi durumunda iyileşme
süreci biraz daha kısa zaman almaktadır.
Resim 4.12 Pasif Saldırgan Davranış Gösteren Bireyler
Karşı Tarafın Davranışlarını Kontrol Eder ve Yönlendirir.
Saldırgan Davranış
Saldırgan davranış, bu dört davranış biçimi içerisinde bireylerarası iletişimde en olumsuz olanıdır.
Diğer bireylerin haklarını gözardı eden ya da onların haklarına zarar veren, belli ölçüde tehditkar bir
davranış biçimidir. Bu davranış biçimi diğer bireyin duygularını gözetmeksizin kazanmayı hedefler.
73
Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri
Saldırgan davranış gösteren birey,
çevresindeki bireydikkat
Saldırgan davranış gösteren lerin sahip olduğu
reddeder,
bireyler, başka bireylerin hakları
haklarını görmezden gelir, başkalarının duygu
haklarına zarar verir, başka- ve düşünceleri ile
kendi
larının duygu ve düşüncele- ilgilenmez,
duygu,
düşünce
ve
ri ile ilgilenmez.
isteklerinin başkalarınınkinden daha
önemli olduğuna inanır. Başkalarının yerine karar
verme eğilimi gösterir. Karşısındakilere saygı göstermez, onları aşağılar, küçümser. Böyle davranarak
baskın olmaya, değer kazanmaya çalışır. Emredici,
savunmacı, düşmanca davranır.
Resim 4.13 Saldırgan Davranış Olumsuz İzlenim
Uyandırır
Saldırgan davranışa eşlik eden sözel ve sözel olmayan özellikler, yüksek tonda ve ağzı bozuk (argo,
küfür vb) bir konuşma, diğerlerinin sözünü kesme,
düşmanca göz teması ya da dik dik bakmadır. Sessiz kalma, sözlü cinsel taciz, hedef olan kişi geldiğinde odayı terk etme, olumsuz performans raporu
verme, üst kademelere yanlış bilgi verme veya bilgiyi saklama, hedef kişi hakkında söylenti çıkarma,
dedikodu yapma şeklinde olabilir. Manipülatif
davranışlarla benzerlik gösterebilir ancak saldırgan
davranışlar daha sert ve fark edilebilir/gözlemlenebilen davranış kalıplarıdır.
Saldırgan bireyler bazen sonradan pişman olacakları ve unutulması zor olan şiddetli tepki gösterirler ve çevrelerinde olumsuz bir izlenim uyandırırlar. Ayrıca daha saldırgan bir tepkiyi davet
etme riski taşırlar. Bu nedenle saldırgan davranış
sergileyen bireyler kısa vadede kazanabilirler ancak
genellikle hoşlanılmayan bireylerdir.
74
Bireyin sergilediği saldırgan davranış karşısındakine “Sen önemli değilsin, ben önemliyim” mesajını vermektedir. Saldırgan davranış “kazan-kaybet” ilişkisini hedefler.
Birey çoğu zaman davranışlarını normal olarak
görür, haklılığını savunur. Saldırgan davranışlarının
nedeni olarak başka bireyleri suçlar. Saldırganlık
davranışı, kariyer sahibi, iyi eğitimli bireylerde de
görülebilir. Bu davranışın daha ilginç olan boyutu,
saldırgan bireylerin farklı ortamlarda farklı davranış
gösterebiliyor olmalarıdır. Örneğin, iş hayatında çok
düşünceli ve kibar olarak nitelendirilen birey aile ortamında saldırgan davranış sergileyebilir ya da bunun tam tersi bir durum söz konusu olabilir.
İleri boyutlara ulaştığında birey açık saldırgan
davranışlarda da bulunabilir. Burada düşmanlık
duygularını ifade etme ve engellemeden daha çok,
şiddete yönelik davranışlar bulunmaktadır. Toplumda görülme sıklığı düşüktür ama daha tehlikelidir. Bunların başlıca türleri ise şunlardır: Silahlı
saldırı, vurma, ısırma, itme, çekme, düşürme, hırsızlık, diğer bireyleri tehdit etme, sabotaj, makinelere zarar verme, çalışma düzenini fiziki olarak
bozma, dağıtma vb.
Saldırgan davranış, aile, kişilik yapısı, şiddete
maruz kalmış olma, bireyin büyüme dönemindeki
olumsuz örnek davranışlar, psikiyatrik hastalıklar,
alkol/uyuşturucu bağımlılığı gibi pek çok nedene
dayalı olabilir. Bireyin bu davranışı geliştirmesinin
nedenleri çevresinin de desteğiyle mercek altına
alınmalıdır. Sorunun neden kaynaklandığına bağlı
olarak; iletişim eğitimi, psikolojik rehberlik hizmeti, terapi ya da ilaç tedavisi gerekebilir. Önemli olan
toplum tarafından saldırganlığın normal bir davranış
kalıbı olarak görülmemesi ve kabullenilmemesidir.
Atılgan Davranış
Bireylerarası iletişim boyutunda bireylerin bir
kısmı karşılaştığı, yanlış anlaşılma ya da sorunlar
karşısında aşırı derecede pasif, bir kısmı da fazlaca saldırgan davranışlar sergilemektedir. Pasiflik ve
saldırganlık özelliklerinin tam ortasında ise sağlıklı
iletişimi anlatan kendini doğru ve güvenli bir biçimde ortaya koymayı ifade eden atılgan (güvengen) davranış vardır.
Atılganlık, başkalarını küçük görmeden, onların haklarını yadsımadan bireylerin kendi haklarını
koruyabilmeleri için geliştirilen bireylerarası davranışlar, ilişkiler biçimi olarak tanımlanmaktadır.
Bireylerarası İletişim
Atılgan davranışta temel mesaj şudur:
“Düşündüğüm şey budur. Hissetiğim şey budur. Durumu şöyle görmekteyim.”
Bu iletiler bireyin düşüncelerini, hislerini, bakış
açısını üstünlük kurmaya çalışmadan, karşısındakini aşağılamadan ya da küçük düşürmeden ifade
eder. Güvenlik itaati değil, saygıyı içerir.
Atılgan davranışın işaret ettiği iki tür
saygı söz konusudur.
dikkat
Bunlar bireyin haklaAtılgan davranışın temel
rını savunan kendine
iletisi: “Düşündüğüm şey,
saygı ile diğer bireyhissetiğim şey budur. Durulerin haklarına gösmu şöyle görmekteyim.” Bu
terilen saygıdır. İtaat
iletiler bireyin düşünceleise saygıdan farklıdır
rini, hislerini, bakış açısını,
ve karşıdaki bireyin
üstünlük kurmaya çalışmayaşça daha büyük,
dan, karşısındakini aşağıladaha güçlü, tecrübeli
madan ya da küçük düşürya da bilgili olmasınmeden ifade eder. Güvenlik
dan dolayı gösterilen
itaati değil, saygıyı içerir.
saygılı davranışa işaret etmektedir.
Atılgan birey olumlu ve olumsuz duygu, düşünce ve isteklerini karşısındakine basit ve net bir
şekilde, rahatlıkla ifade eder. Bireysel ihtiyaçlarını
belirleyip haklarını savunurken, başkalarının ihtiyaçlarına ve haklarına da saygı duyar. Uyumlu ve
karşılıklı güvene dayalı ilişkiler kurar. Kendine güvenir, gerektiğinde “Hayır” diyebilir. Kendi kararlarını kendi verir. Davranışı başlatma, sürdürme ve
sonlandırma becerisine sahiptir. Atılgan davranış
sergileyen birey karşısındakine “Ben önemliyim,
sen de önemlisin” mesajını vermektedir.
Atılganlık, bireylerarası iletişimde sağlıklı, temel bir yaklaşımdır. Atılgan davranmanın pek çok
yararı vardır. Bu yaklaşım insanlar arasında güven,
sıcaklık, yakınlık, sevgi ve içtenlik gibi olumlu yaklaşımlar, bağlar oluşmasını ve bireylerin kendilerini
ifade edebilmelerini sağlar. Bireysel gücü, bağımsız karar vermeyi ve otonomiyi (özerklik/bireyin
kendini yönetmesi) artırır. Atılgan birey kendini
daha iyi tanır. İş ortamında ve sosyal hayata dair
performansını ve iş/yaşam doyumunu artırır. Stres
kaynaklarına karşı daha etkin baş etme becerisi
kazanılmasını sağlar. Kaygı duyulmadan duygu ve
düşüncelerin ifade edilmesini sağlar.
Atılgan davranış gösteren birey hem kendine hem de başkalarına saygı duyar ve değer verir
Yapılan araştırmalar doğrultusunda, atılganlığın
kabul edilebilirlik düzeyinin kültürle iç içe olduğu görülmektedir. Günümüzde kendi kültürümüz
çerçevesinde atılganlığı değerlendirdiğimizde; değişen yaşam koşulları ve toplumsal değer sistemleri
neticesinde atılganlığın bazı ögelerinin toplum tarafından biraz daha kabul edilebilir, uygulanabilir
duruma geldiği düşünülmektedir.
Resim 4.14 Atılgan Davranış Biçimi, Kendine Güvenen
Bir İfade, Göz Teması ve Uygun Beden Dilini De Kapsar.
Atılgan Davranış Biçiminin Özellikleri: Atılgan
davranış biçimini diğer davranış biçimlerinden ayıran, birtakım özellikler vardır.
Göz teması: Atılgan birey iletişim halindeyken
göz teması kurar, bu da içtenliği ifade eder, karşıdaki bireye saygı duyulduğu anlamına gelir ve söylenenleri daha etkili kılar. Karşı tarafın dinlendiğini,
önemsendiğini, anlama çabası içinde, dürüst ve
açık olunduğunu ifade eder.
Yüz ifadesi: Bu davranış biçiminde iletilen mesajın etkili olması için iletenin yüz ifadesinin de
ona uygun olması gerekmektedir. Bir dostla sohbet
ederken kaşları çatmanın uygun kabul edilmemesi
gibi, yüz ve kelimelerin de aynı şeyi ifade etmesi
gerekmektedir.
Vücut duruşu: Bu davranış biçiminde, bireyle
iletişim halindeyken doğrudan doğruya karşı tarafın yüzüne bakılması, dik oturulması, konuyla
ilgilenildiğini ortaya koyar. Karşı tarafta olumlu izlenim yaratır. İletişim kalitesini arttırmak için, karşıdaki bireyin statüsüne, konumuna göre oturmak
veya ayakta durmak da anlamlı olabilir. Örneğin;
uzun boylu yetişkin ile küçük bir çocuk arasındaki iletişimde yetişkinin eğilip konuşması çocuğun
hevesini de arttırır. Ancak, bireyin kendi hakkını
savunmasını, kendisini ifade etmesini gerektiren
durumlarda farklı hareket edilebilir.
75
Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri
El ve vücut hareketleri: Kurulmak istenen iletişimin amacına ya da anlatılmak istenen konuya
uygun el ve vücut hareketleriyle konuşmayı desteklemek, mesaja açıklık ve sıcaklık katabilmektedir.
Uygun iletişim hareketleri, konuşmacının açık,
kendine güvenli olduğunu göstermektedir.
Ses tonu (iniş, çıkış, yükseklik): Atılgan
birey için iyi ayarlanmış bir ses tonu hem ikna
edici hem de ürkütücülükten uzaktır. İnişsiz, çıkışsız bir fısıltı ile konuşulduğunda ciddiye alınmayabilen birey, bağırdığı zaman ise; muhatabı
savunmaya geçirip iletişimi sekteye uğratabilmektedir. Bu durumda sesi üç boyutta düşünüp;
sesin tonunu (yumuşak ya da öfkeli), vurgusunu
ya da iniş -çıkışını ve yüksekliğini kontrol etmek
gerekmektedir.
Zamanlama: Atılgan birey sözel ifadelendirmede duraksamaz ve tereddüt etmez, diğer bireyin
tepkisinin etkili olmasını engeller. Uygun yer ve zaman da iletişim kurmak da ayrıca önemlidir.
İçerik: Dürüst ve samimi ifade tarzının ön plana çıktığı atılgan eylemlerde, içerik çok daha geri
planda kalmaktadır. Atılgan olabilmek için; kültürel ortamı da göz önünde bulundurarak neyin,
kime ve nasıl söylenildiğine dikkat edip mutlaka
doğru ve iyi seçilmiş sözcüklerle bireyin kendisini
ifade etmesi gerekmektedir.
Ayrıca, atılgan bireyin konuşmaları akıcı ve
açıktır, anahtar cümleleri içerir, söylenmek isteneni
ima etmeden, direkt/ doğrudan söyler. Bireylerle iletişim halindeyken göz teması kurulur. Diğer
bireylerle arasında koruduğu mesafe duruma uygundur. Sözel ve sözel olmayan mesajlar arasında
bütünlük vardır.
Atılganlık hakları, sağlıklı bireylerarası ilişkiler
kurmak için gerekli olan bir çerçeve oluşturmaktadır. Bu haklar şunlardır:
•
76
Kendi davranışlarımızı, düşüncelerimizi ve
duygularımızı yargılama, bunları uygulama
ve sonuçlarına katlanma sorumluluğunu
üstlenme hakkımız vardır.
•
Davranışımızı gerekçelendirecek bir neden
veya özür göstermeme hakkımız vardır.
•
Başka bireylerin sorunlarını çözmeye ilişkin
sorumluluğumuz olup olmadığı konusundaki kararı yargılama hakkı bize aittir.
•
Fikrimizi değiştirme hakkımız vardır.
•
Hata yapma ve bundan sorumlu olma hakkımız vardır.
•
“Bilmiyorum” deme hakkımız vardır.
•
Başkalarıyla baş etme ilişkilerine girmeden
önce onların iyi niyetinden bağımsız olma
hakkımız vardır.
•
Karar verirken mantıklı olmama hakkımız
vardır.
•
“Anlamıyorum” deme hakkımız vardır.
•
“Beni ilgilendirmez” deme hakkımız vardır.
Atılgan Olmanın Önündeki Engeller: Birçok bireyin kendilerine ve karşılarındaki bireylere değer
vermek suretiyle sağlıklı bireylerarası ilişkiler kurmasını engelleyen, atılgan davranışlar sergilemelerini güçleştiren bazı engeller vardır. Bu engellerden
bazıları, birçok bireyin atılgan davranmaya hakkı olduğuna inanmaması, atılgan davranmaktan
korkması ve endişe duyması ile kendini etkili olarak ifade etme becerisinden yoksun olması şeklinde
sıralanabilir.
Çocukların hemen hemen tümü atılgan davranış sergiler, düşündüğünü kaygıya kapılmadan net
olarak ifade eder. Çocuk büyüdükçe çevresindeki
yetişkinlerin yönlendirmesi, nasıl davranışlar geliştirmesi gerektiğine katkıda bulunur. Bu katkıların
olumlu ya da olumsuz olması durumuna göre birey
atılgan olmaya devam edebilir ya da diğer davranış
biçimlerini benimseyebilir.
Bireylerarası İletişim
Araştırmalar atılganlığın öğrenebilen bir davranış biçimi olduğunu ve bu amaçla yapılan atılganlık
eğitimlerinin başarılı sonuçlar verdiğini göstermektedir. Okullardaki psikolojik danışmanlık ve rehberlik
hizmeti veren eğitimciler ve öğretmenler, kendilerini ifade etme konusunda güçlük yaşayan öğrencilere,
kendilerini ifade etme biçimleri uygun olmayan öğrencilere, saldırganlık davranışında bulunan öğrencilere
atılganlık becerileri kazandırmak suretiyle onların bireylerarası ilişki becerilerini geliştirebilirler.
ÖÇ 4 Davranış biçimlerini açıklayabilme
Araştır
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Davranış biçimlerini açıklayın.
Çevrenizdeki bireyleri gözlemleyin. Aileniz ve arkadaşlarınız hangi davranış biçimlerini gösteriyor gözlemleyin.
Günlük yaşamdaki olumlu
ve olumsuz davranış biçimlerine sahip bireyleri
düşünün.
77
Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri
ÖÇ 1
Davranış kavramını
açıklayabilme
bölüm özeti
Davranış Kavramı ve Kapsamı
ÖÇ 2
Psikoloji, davranışları, davranışların nasıl oluştuğunu ve zihinsel
süreçleri inceler. Davranış bireyin yaptığı ve diğer bireyler tarafından da gözlenebilir tüm eylemlerdir. Bireyin yürümesi, konuşması, yüz ifadeleri vb. Davranışın ortaya çıkması için onu ortaya
çıkarıcı bir tetikleyiciye ihtiyaç vardır. Bu tetikleyici dışsal bir
faktör olabileceği gibi içsel bir faktör de olabilir. Dışsal faktörler,
bir sürücünün trafikte karşılaştığı birinin aniden yanına gelerek
bağırmaya başlaması, sürücünün de olumsuz davranışının tetikleyicisidir. Aynı doğrultuda her davranış mutlaka bir sonuç doğurur. İçsel faktörler ise, bireyin stresli depresyonda olması nedeniyle çevresindeki herkese bağırıp çağırması ya da sözlü iletişim
kurmayı reddetmesi, suskun durma davranışını göstermesidir.
Mutlu bir bireyin ise olumlu içsel faktörler nedeniyle çevresine
de olumlu davranış sergilemesi muhtemeldir. Psikoloji alanında
çalışanlar konuşmak veya hareket etmek gibi sadece gözlenebilen
davranışları değil, güdü, duygu, algı, tutum gibi soyut ama dolaylı olarak ölçülebilen davranışlarla da ilgilenirler.
Güdü, duygu, öğrenme, algı,
kişilik, tutum kavramlarını
açıklayabilme
Psikolojik Kavramlar ve
Davranış
Güdü, bireyin istekleri, arzuları, ihtiyaçları, dürtüleri (açlık, susuzluk gibi fizyolojik güdüler) ve ilgileridir. Bu itici güçlerin temelinde ise insanların ihtiyaçları yatar. Bireyin güdülere bağlı ihtiyacının giderilmesinde, çok farklı davranışlar söz konusu olabilmektedir. Acıkan bireyin, yemek yemediği sürece
açlığı giderek artacaktır. Açlık güdüsünün giderilmemesi bireyde gerginliğe neden olacaktır. Gerginliğin artması ve uzaması halinde bu agresiflik/saldırganlık boyutlarına ulaşabilir.
Duygular neşe, korku, öfke, üzüntü, hayret, şaşkınlık vb şekillerde oluşur ve davranışların başlamasında, devam etmesinde, bireyi yönlendirmesinde etkili ve güdüleyici güçlerdir. Bu sebeple duygular da
güdüler gibi davranışın oluşmasına öncülük ederler. Ancak yaşanan duygular sonucunda tüm bireyler,
aynı ortak davranışı göstermezler,
Öğrenme, davranışta meydana gelen kalıcı bir değişiklik olduğunda gerçekleşir. Bu değişiklik iyiye
doğru olabileceği gibi kötüye doğru da olabilir. Öğrenme, tekrarlar ya da yaşam deneyimleri sonucu
meydana gelir.
Bireylerarası iletişimde, sosyal algılar davranışları etkiler. Sosyal algı, sosyal durumlara ya da bireylere
ilişkin izlenim oluşturma sürecidir. Bu izlenim sonucunda da tepkiler davranışlara yansır. Bazı bireyler
ilk görüşte bir insanın nasıl biri olduğunu anlama konusunda beceri sahibidir.
Tutumlar, dış dünyamıza ilişkin süreklilik niteliğine sahiptir, dış dünyanın işleyiş biçimi ve insanlar
hakkında edinilen birtakım düzenli beklentileri, inançları içerir, neyin doğru neyin yanlış, neyin kaçınılır olduğu konusunda insanlara yol gösterir. Tutum, gözlenebilen bir davranış değildir ancak davranışa hazırlayıcı bir eğilimdir. Tutum gözle görülmez; fakat gözle görülebilen bazı tepkilere ve davranışlara
yol açtığından, bu davranışların gözlenmesi ya da birey tarafından açıklanması sonucu bu tutumun var
olduğu öne sürülebilir.
Kişilik, bireyin fiziksel ve sosyal çevreyle ilişki kurma biçimini şekillendiren, bireyi diğerlerinden ayıran, kendine özgü duygu, düşünce ve davranış kalıplarıdır. bireyin davranışının diğer bireylerden farklı
ve ayırıcı nitelikte olması gerekir. Bireyin kişilik davranışları, çevresiyle kurduğu ilişkilerden etkilenir.
Kişiliğin oluşması ve gelişmesinde biyolojik faktörlerde etkili olabilmektedir. Her yenidoğan farklı
özelliklere sahip olarak doğar. Aynı ailede büyüyen aynı faktörlere maruz kalan iki kardeş farklı kişilik
özellikleri gösterebilir ve farklı kişilikleri nedeniyle birbirlerinden farklı davranışlar sergilerler. Kişilik
yapımız, davranışlarımızın temel taşlarından biridir diyebiliriz.
78
Bireylerarası İletişim
ÖÇ 3
İletişim ve davranış ilişkisini
açıklayabilme
Bireylerarası İletişim ve
Davranış
bölüm özeti
ÖÇ 4
Sözlü iletişim de, söz, bireyin iletişiminin bütünü ele alındığında bilinçli ve niyetine uygun bir olarak şekillendirilmesine ve
örgütlenmesine olanak vermesi nedeniyle önemlidir. Bireylerarası iletişimde sözlü iletiler, karşıdaki bireyle olan iletişimi de
yönlendirecektir. Dili kullanma tarzı, bireyin davranış şeklinin
de belirleyicisidir.
Sözsüz iletişim: Bireyler hiçbir sözlü iletide bulunmadan da
duygularını, düşüncelerini ve tutumlarını bu yolla iletebilirler. Sözsüz iletiler, bireyin gerçek duygu ve tutumları hakkında
daha çok bilgi verebilir. Bireyler kendine özgü mimikler, beden
hareketlerine sahiptir. Bireyin, beden dilini kişilik özellikleriyle
ya da davranış biçimleriyle ilişkilendirmek olasıdır.
Davranış biçimlerini
açıklayabilme
Bireylerarası İletişimde
Davranış Biçimleri
Bireylerarası iletişimde iletiler sözlü olabileceği gibi sözsüz de
olabilir. Alıcıya verilmek istenen iletinin doğru anlaşılmasında,
bireyin iletişim kurmasının nedeni olan amacına ulaşabilmesinde sözlü ve sözsüz iletilerin birbirini destekler nitelikte olması
önem taşır. Sözlü ve sözsüz iletiler, bireyin davranışının belkemiğidir ve davranış biçiminin ne olduğu sözlü ve sözsüz iletilere göre şekillenir. Bireyin iletişim kurarken ne söylediği, nasıl
söylediği, ses tonu, hitap tarzı, sözcük seçimi, jestleri, telafuzu,
gibi pek çok sözlü ve sözsüz ileti davranış biçimlerinin de özünü
oluşturmaktadır.
79
Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri
neler öğrendik?
1
“Bireyin yaptığı ve diğer bireyler tarafından
gözlenebilir tüm eylemlerdir.” cümlesi aşağıdaki
kavramlardan hangisini açıklamaktadır?
A. Algı C. Davranış
E. Kişilik
B. Güdü
D. Tutum
2
“Bireyi bir amaç için harekete geçiren itici güçlerdir, bireyin istekleri, arzuları, ihtiyaçları,
dürtüleri ve ilgilerini kapsar.” cümlesi aşağıdaki
kavramlardan hangisini açıklamaktadır?
A. Güdüı
C. İletişim
E. Tutum
B. Davranış
D. Kişilik
3 “Bilginin bellekte düzenli ve anlamlı bir şekilde kodlanarak depolanması sonucu gerçekleşir.”
cümlesi aşağıdaki kavramlardan hangisini açıklamaktadır?
A. Güdü
B. Davranış
C. İletişim
D. Öğrenme
E. Tutum
4
Ses tonu, hitap tarzı, sözcük seçimi aşağıdaki
iletişim biçimlerinden hangisinin içinde yer alır?
A. Sözlü iletişim
B. Sözsüz iletişim
C. Beden dili
D. Sanal iletişim
E. Yazılı iletişim
5 Aşağıdakilerden hangisiyle sözsüz iletişim
gerçekleştirilmez?
A. Dış görünü
B. Beden dili
C. Duruş mesafesi
D. Fiziki dokunma
E. Sözcük seçimi
80
6 Aşağıdakilerden hangisi iletişim engellerinden biri değildir?
A. Yargılama
C. Eleştirme
E. Suçlama
B. Yönetme
D. Destekleme
7 Aşağıdakilerden hangisi bireylerarası davranış biçimlerinden biri değildir?
A. Pasif
B. Uyumlu
C. Pasif saldırgan D. Atılgan
E. Saldırgan
8 “Başkalarını küçük görmeden, onların haklarını yadsımadan bireylerin kendi haklarını koruyabilmeleri için geliştirilen bir çeşit bireylerarası davranışlar, ilişkiler biçimi” şeklinde açıklanan kavram
aşağıdakilerden hangisidir?
A. Pasif saldırgan
B. Atılgan
C. Pasif
D. Manipülatif
E. Saldırgan
9 “Bireylerin haklarını gözardı eden ya da onların haklarına zarar veren belli ölçüde tehditkar
bir davranış biçimidir.” şeklinde açıklanan kavram
aşağıdakilerden hangisidir?
A. Pasif
C. Pasif saldırgan
E. Saldırgan
B. Uyumlu
D. Atılgan
10 “Bireyin kendi haklarından vazgeçmesi,
diğer bir ifadeyle bireyin kendi haklarını elde
etmekten kaçınmasıdır. Bu davranış biçimini
sergileyenler çatışmadan kaçınarak ya da kabullenici olarak diğerlerinin isteklerine boyun eğerler” şeklinde açıklanan kavram aşağıdakilerden
hangisidir?
A. Pasif saldırgan
C. Pasif
E. Saldırgan
B. Atılgan
D. Manipülatif
Bireylerarası İletişim
Yanıtınız yanlış ise “Psikolojik Kavramlar ve
Davranış” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
6. D
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim
ve Davranış” konusunu yeniden gözden
geçiriniz.
2. A
Yanıtınız yanlış ise “Psikolojik Kavramlar ve
Davranış” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
7. B
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri” konusunu yeniden
gözden geçiriniz.
3. D
Yanıtınız yanlış ise “Psikolojik Kavramlar ve
Davranış” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
8. B
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri” konusunu yeniden
gözden geçiriniz.
4. B
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim
ve Davranış” konusunu yeniden gözden
geçiriniz.
9. E
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri” konusunu yeniden
gözden geçiriniz.
5. E
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim
ve Davranış” konusunu yeniden gözden
geçiriniz.
10. C
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri” konusunu yeniden
gözden geçiriniz.
81
neler öğrendik yanıt anahtarı
1. C
Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri
Araştır Yanıt
Anahtarı
4
82
Araştır 1
İnsan, ilişkileri içinde sürekli olarak “yeniden tanımlanan” bir varlıktır. Doyumlu ve mutlu bir yaşam için kendinizi yeniden tanımlamada kullanacağınız bilgi ve becerileri, Yeniden İnsan İnsana isimli kitabı okuyarak elde edebilirsiniz. Yeniden İnsan İnsana’yı okuduktan sonra, çevrenizdeki “iletişim
kazaları’nı görebilecek, kendinizi ve sevdiklerinizi bu “kazalar”dan koruyabilme olanağını bulabileceksiniz.
Araştır 2
Her birey mutlaka iletişimi engelleyen ve kolaylaştıran davranışlarda bulunur.
İletişim ve yaşam kalitemizi yükseltmek iletişimi engelleyen davranışlarımızı
azaltmakta yatar. Bireylerarası ilişkilerimiz ve iletişimimiz daha iyi hale gelir.
Araştır 3
Bireylerin davranışları, tümüyle bireysel seçimlerdir. Bireyler bazen sağlıklı
davranabildikleri gibi, bazen de sağlıksız davranabilirler. Ancak davranışlar
zincirinin bir süreç olduğuyla vurgulanmak istenen, iletilerin niteliği ve içeriği
değil, bir iletinin mutlaka bir diğerini getireceği ve davranışların bir sırayı
izlediği gerçeğidir. İletişim kurulan bireyin, hangi sözünün ardından neyi söylediğimiz, ya da onun hangi davranışının ardından neyi yaptığımız, süreci
incelerken önemle üzerinde durulması gerekir. Bu nedenle, bireylerin arasında
bir anlaşma ya da çatışma varsa etkileşimin ne şekilde devam ettiğine bakmak
gerekir. Böyle bir anda bireyler alışılagelmiş davranış kalıpları içine kilitlenmek yerine etkileşim sürecinin başına dönüp bu noktaya nasıl geldiklerini
birlikte araştırırlarsa sorunlar da çözülebilir
Araştır 4
Bu ünitede, pasif, pasif saldırgan, atılgan ve saldırgan olmak üzere dört farklı
davranış biçimi açıklanmaya çalışılmıştır. Yaşadığımız toplumda, çevremizde
bu dört davranış biçimine sahip bireyler mutlaka vardır. Çevremizdeki bireylerin hangi davranış biçimine sahip olduğunun farkında olmak, o bireyle
iletişimimizi bu duruma göre yapılandırmamıza; saldırgan davranış biçimi
gösteren bireylere dikkatli olmamıza, atılgan davranış gösteren bireyleri örnek
almamıza yardımcı olabilir.
Bireylerarası İletişim
kaynakça
Akköz Çevik, S. (2011). “Atılganlık ve Kadın”.
Maltepe Üniversitesi H. Bilim ve Sanatı Dergisi,
4 (1) 141-147.
Cevizci, A. (1999). Felsefe Sözlüğü. İstanbul:
Paradigma Yayınları.
Cemalcılar, Z. (Ed) (2014). Psikolojiye Giriş.
Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayını No: 2686.
Cüceloğlu, D. (1995). İyi Düşün Doğru Karar Ver.
İstanbul: Sistem Yayıncılık.
Cüceloğlu, D. (2012). Yeniden İnsan İnsana.
İstanbul: Remzi Yayıncılık.
Giffin, K. ve Patton, B.R. (1997). Basic Readings
in Interpersonal Communication. New York:
HarperRow.
Güngör, N. (2011). İletişime Giriş. Ankara: Siyasal
Kitabevi.
Kağıtçıbaşı, Ç. ve Cemalcılar, (2014). Dünden
Bugüne İnsan ve İnsanlar Sosyal Psikolojiye
Giriş. İstanbul: Evrim Yayınevi.
Kaya, A. (Ed). (2010). Kişilerarası İlişkiler ve Etkili
İletişim. Ankara: Pegem Akademi.
Köknel, Ö. (1993). İnsanı Anlamak. İstanbul: Altın
Kitaplar Yayınevi.
Odabaşı, Y. ve Barış, G. (2011). Tüketici Davranışı
(11. Baskı). İstanbul: Mediacat Yayınları.
Oskay, Ü. (1992) İletişimin ABC’si, İstanbul: Simavi
Yayınları.
Özer, A. (2000). İletişimsizlik Becerisi. İstanbul:
Sistem Yayıncılık.
Özkalp, E. (2003). Davranış Bilimlerine Giriş.
Anadolu Üniversitesi yayınları, Açıköğretim
Fakültesi Yayını, No: 722.
Polat, F. (2009). İş’te, Aşkta, Okulda, Sokakta
İletişim Nasıl Kurulur? İstanbul: Avrupa Yakası
Yayınları.
Schiffman, L. G. ve Kanuk, L. (2007). Consumer
behavior. N.J. : Pearson Prentice Hall.
Sherif, M. ve Sherif, C. W. (2006). Sosyal Psikolojiye
Giriş. (çev: Mustafa Atakay, Aysun Yavuz).
İstanbul:Sosyal Yayınları,
Zastrow, C. ve Krist-Ashman, K. (2014). İnsan
Davranışı ve Sosyal Çevre (Ed: Durdu Baran
Çiftçi) Ankara: Nika Yayınevi.
Zıllıoğlu, M. (1993). İletişim Nedir? İstanbul: Cem
Yayınları.
internet kaynakları
http://www.biltek.tubitak.gov.tr/gelisim/psikoloji/
nedir.htm
http://www.ntv.com.tr/yasam/oprah-winfreyinalamadigi-o-canta,rGyG4Ri_B0-IdWUvUpw7zA
http://www.itugvo.k12.tr/ilkogretim/Rehberlik_
bultenler/Ogrenme_surecleri.pdf
http://haber.star.com.tr/yazar/sor unlardankacanlarin-hastaligi-pasif-agresif-davranis/yazi899224
http://gorselarsiv.anadolu.edu.tr
http://img2.timeinc.net/people/i/2007/database/
oprah/oprah300.jpg
83
Bölüm 5
öğrenme çıktıları
Bireylerarası İletişimde Kültür
1
Kültür Kavramı ve Kapsamı
1 Kültür kavramını tanımlayabilme
2
Bireylerarası İletişim ve Kültür
2 Sözlü ve sözsüz iletişimin kültürle ilişkisini
analiz edebilme
Anahtar Sözcükler: • Aile • Alt Kültür ve Karşıt Kültür • Değerler • Gelenekler
• Gerçek Kültür ve İdeal Kültür • İnançlar • Kültür • Normlar • Semboller
• Sosyal Sınıf ve Yaşam Tarzı • Toplum • Yüksek Kültür ve Yaygın Kültür
84
Bireylerarası İletişim
GİRİŞ
Kültür kavramı, tarih boyunca toplumlar için
yaşamsal öneme sahip olmuştur. Kültür genel olarak insan eliyle yapılan tüm kazanımları ifade eder.
Kültür insan sayesinde varolur, yani insan bir kültür varlığıdır. İnsanı diğer tüm canlı varlıklardan
ayıran şey kültürü yaratma özelliğine sahip olmasıdır. İnsan kültürü yaratır ve çevresine öğretir böylece tarih içerisinde kuşaktan kuşağa aktarılır.
Kültürel çalışmalara göre, dünyayı anlamanın
ve anlamlandırmanın yolu kültürden geçmektedir.
Yaşamı boyunca, bireyin tüm çevresi birtakım anlamlarla yüklüdür. Bu anlamlar da bireyin çevreyle
olan etkileşimi ve kurduğu iletişimle kazanılır.
İletişim araştırmalarının konularından biri de
kültür kavramıdır. Çünkü bir anlamda kültürel değerlerin kuşaktan kuşağa aktarılmasını sağlayan ve
kültürel değerlerin başka kültürlere aktarılmasını
sağlayan, diğer deyişle kültürlerarası etkileşimi sağlayan süreç iletişimdir. Bu sayede diyebiliriz ki iletişim
ile kültür birbirinden ayrılmaz bir bağa sahiptir. İletişim olmazsa, kültürün yaşaması olanaklı değildir.
Bu ünitede kültürün ve kültürel değerlerin bireylerarası iletişimle olan bağlantılarını açıklamaya
ve anlamaya çalışacağız.
KÜLTÜR KAVRAMI VE KAPSAMI
Kültür, Latince “cultura” kökünden türetilmiş
Fransızca bir kelimedir. Ekin ekmek, yetiştirmek,
terbiye etmek anlamlarına gelmektedir (Giddens,
2009:32).
Kültür, tarih boyunca toplumların yapısını yaşam biçimlerini şekillendiren, vareden bir yapıdır.
Toplumların varoluş biçimleri, varlıkları, sahip oldukları kültürel geçmişleriyle bağlantılıdır. Ayrıca
ahlak anlayışları, yaşam tarzları, değerleri, inançları
da kültür kapsamında değerlendirilir.
Kültür önceleri hayvan ve ürünlerin yetiştirilmesi anlamında, sonra ise insan yeteneklerinin gelişmesi anlamında kullanıldı. Zamanla kültür, toplu halde yaşayan insanların günlük yaşam pratikleri
içerisinde yarattıkları veya ürettikleri değerleri, gelenekleri görenekleri, tavır ve davranışları anlatan
bir kavram olarak gelişti (Güngör, 2011:226).
Bu aşamada “Sıra Sizde” başlığı açarak “Kültür
kavramını tanımlar mısınız?” diye sorulsa, bu satırları okuyan hemen herkesin tanımı birbirinden
farklı olacaktır.
Kültür konusundaki bu kargaşa karşısında
200’e yakın kültür tanımının olduğunu hesaba
katarsak “kültür”ü kavramsal olarak açıklamanın
kolay olmadığı söylenebilir. Yine de tanımlara bir
göz atmak istersek:
• Nietzsche’ye göre kültür; her şeyden önce
bir ulusun yaşam tarzlarının tamamındaki
sanatsal stil (tarz-üslup) birliğidir Aktaran
(Kuçuradi, 2014:57).
• Kültür, insan için, insanlık için, insanlar tarafından, hatta bazen insana rağmen, yaratılmış, bulunmuş her şeydir. Algılayabildiğimiz, kavrayabildiğimiz, düşünebildiğimiz
her şey… Başka deyişle, kültür, insanoğlunun kendi için, kendi mutluluğu, rahatı ve
potansiyel güçleri adına kendinin var ettiği,
var edebildiği her şeydir (Erinç, 1995:10).
• İnsan davranışlarını ve insanın yarattığı
maddi ve maddi olmayan ürünleriyle görünür hale gelen fikir, inanç, düşünce ve değer
yönelimleri sistemidir (Aktaran. Kartarı,
2014:103).
• Kültür, sembol, anlam ve normların tarihsel aktarım sistemidir (Aktaran. Kartarı,
2014: 9).
• Edward T. Hall, kültürle iletişimi birbirinden ayırmaz. Ona göre, kültür insan toplulukları tarafından insanın temel gereksinimlerini karşılamak üzere üretilen yaratılan her
türlü insan yapısı ürünler bütündür (Aktaran Kartarı,
2014:9).
Tanımlardan yola
dikkat
çıkarak söyleyebiliriz
Kültür,
insan
için , insanlık
ki, kültür konusunda
için,
insanlar
tarafından,
önemli bir nokta karşımıza çıkmaktadır. hatta bazen insana rağmen,
O da “insan eliyle yaratılmış, bulunmuş heryapılması”dır. Doğa- şeydir. Kültür, insanoğlunın gücüyle meyda- nun kendi için, kendi mutna gelen oluşumlar, luluğu, rahatı ve potansiyel
doğadaki canlıların güçleri adına kendinin var
yaşamlarını devam ettiği, var edebildiği her
ettirmek için yaptık- şeydir.
ları kültür değildir.
Örneğin arıların doğadaki petek ve bal yapması kültür değildir. Ancak insanların arı kovanlarıyla bal üretimi yapması,
arıcılık kültürüdür. Mantar üretimi için de kültür
85
Bireylerarası İletişimde Kültür
mantarı, su çiftliklerinde üretilen balıklar için ise kültür balığı denilmesi bu yüzdendir. Dolayısıyla kültür
yapay olgudur, insan tarafından üretilenlerin tamamıdır.
Barınma ihtiyacının karşılanması temeline dayalı mimariden, sözel iletişim gereksinmesi nedeniyle yaratılan dillere, yeme gereksiniminin karşılanması için geliştirilen gastronomiye kadar her şey kültür kavramı
altında toplanır. Bütün bunlar ancak topluluk halinde yaşanırsa yaratılabilecek, geliştirilebilecek şeylerdir.
Topluluk olmanın temeli ise etkileşime; başka deyişle iletişime dayanır. O halde kültür, topluluğu bir arada
tutan iletişimin ürünü, sonucu ve sebebidir. Yani iletişim kültür, kültür de iletişimdir (Kartarı, 2014: 7).
Kültür ve iletişim birbirlerini var eden, sürekli kılan, çoğaltan biçimlendiren iki kavramdır ve birbirinin
hem nedeni hem de sonucudur. Benzerlikleri ise açıktır. Her ikisi de insana ait ve insana özgüdür. İletişim
insanların simgesel anlamdaki etkileşimini, ilişkilerini ifade etmektedir. Kültür ise simgelerin yaratıldığı ve
işlerlik kazandığı ortamın adıdır (Güngör, 2011:103).
Şekil 5.1 Kültür İnsan Eliyle, İnsan Tarafından Üretilir.
Şekil 5.1.’de görüldüğü üzere duvar resimleri,
heykeller, mimari eserler, el işi eserler, insan eliyle
hazırlanan yemekler, müzik, gölge oyunları, dans,
sözlü ve yazılı edebi eserler hep kültürel ürünler
kapsamında değerlendirilir. İletişim sayesinde kuşaktan kuşağa aktarılır. Şöyle düşünebiliriz; kilim
dokuyan toplumlarda, ip yapımından, kök boyasına, motiflerin nasıl dokunacağına kadar her türlü
bilgi iletişimle nesilde nesile aktarılır ve bir anlamda
kilim kütürü devam eder. İtalyanlar yemek yapımını çocuklarına mutlaka öğretirler. Evde makarna
yapımı, özel soslar, tatlılar… Böylece kendilerine
özgü yemek kültürünün varlığı devam eder. Aileler
yıllar öncesinin yemek tariflerini özenle saklarlar ve
bu tariflerin kendi ailelerine özgü olmasıyla gurur
duyarlar. İtalyanlar sadece evlerinde değil, Trattoria
adını verdikleri lokantalarda geleneksel yemeklerini yaparlar, böylece yemek kültürleri bir anlamda
bireyden bireye aktarılarak, iletişim sayesinde öğretilerek devam eder.
86
Kültürün Özellikleri
Kültürün tanımı üzerinde bir uzlaşım olmadığı gibi özellikleri konusunda da uzlaşım olamadığı
söylenebilir. Bu alanda çalışanlar, farklı tanımların
ortak noktalarını değerlendirerek kültürün özelliklerini belirlemeye çalışmışlardır.
Söz konusu tanımlara ve çalışmalara dayanarak
kültürün bazı özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
1. Kültür öğrenilir. Güdüsel ya da genetik değil,
her bireyin doğduktan sonra, yaşayarak kazandığı, iletişim halinde olduğu bireylerden
öğrendiği bilgi, davranış ve alışkanlıklardır.
2. Kültür tarihidir ve süreklidir. Bütün canlılar,
yaşadıkları sürece, varlıklarını sürdürecek,
kendilerini tehlikelerden koruyacak bazı
beceriler kazanırlar. İnsan öğrendiklerini
yavrusuna aktarabilen tek canlıdır. Onun
biricikliği kuşkusuz dil öğrenme ve öğretme
becerisinden gelir. İnsanın ilk varoluşuna
kadar uzanan kültür, tarihi ve sürekli bir
varlık alanıdır.
Bireylerarası İletişim
3. Kültür toplumsaldır. Kültürün öğrettikleri
yalnızca zaman boyutunda sürekli mekancoğrafya boyutunda da toplumdan topluma
farlılık gösterir, değişir. Bir toplumun sahip
olduğu, yarattığı, paylaştığı tüm alışkanlıklar o toplumun kültürüdür. Kültür toplumsal olduğuna göre, geleceği topluma bağlıdır (Güvenç, 2002:55-56).
Bunu şöyle açıklayabiliriz: Yok olan toplumların yani tüm bireyleri yok olmuş toplumların kültürleri de yok olmaktadır. Örneğin, İnka Krallığı ve
medeniyeti savaşlar sonrasında yok olmuş, bununla
birlikte İnka kültürü de yok olmuştur.
4. Kültür her ne kadar, ideal kural, davranış
ve değerlerden oluşursa da, bireysel tutum
ve davranışlar, büyük ölçüde ideallerden
ayrılır. Diğer bir deyişle, her kültür bütünü, ideal ve gerçek adını verebileceğimiz bir
kültür ikileminden oluşur. İdeal ile gerçek
ara sıra birbirine yaklaşsa,üst üste gelse de,
çoğu zaman birbirinden uzaktır. Öyleyse
insan davranışlarının büyük bölümü kültürel -öğrenilmiş - olsa bile ideal olmayabilir
(Güvenç, 2002:55-56).
Örneğin, gelenekler ve töreler de kültürün bir
parçasıdır. Ancak töreye aykırı davrananların aile
içinde ağır şekillerde cezalandırılması, o halkın
kendi kültürünün bir parçası olabilir; ancak ideal
ya da doğru olmayacağı gibi, yasalara aykırı da olabilir
5. Kültür, ihtiyaçları karşılayıcı ve doyum
sağlayıcıdır. Kültür, yaşamsal ve toplumsal
gereksinimleri karşılayıcı, başka bir deyişle işlevseldir. Doyum düzeyi, alışkanlıkları destekler ve pekiştirir, doyumsuzluk ise
değişim ve boşluklara yol açar. Süreklilik,
doyumun, doyumsuzluktan biraz daha fazla oluşuna bağlıdır. Biyolojik gereksinimler evrenseldir, bunlara yanıt veren örgüt
ve değerlerin, kültürlerin belli ölçülerde
benzer olması kaçınılmazdır (Güvenç,
2002:55-56).
6. Kültür simgeseldir. Kültürde öğrenmenin
yanı sıra dil ve etkileşim de önemlidir. Dil,
toplumda insanları birbirine bağlayan bir
öge olduğu kadar, kültürün gelecek kuşaklara aktarılması açısından da önemlidir.
Dil, toplumun simgesel sistemidir. Kültür,
bireylerarasında bir iletişimin olmasını ge-
rektirir. Kültür toplumsal bir üründür ve
bireylerarası etkileşim sonucu doğup gelişir
(İçli, 2002: 82).
7. Kültür örüntülüdür. Kültürler gelişigüzel
toplanmış görenek ve inançlar değil bütünleşmiş örüntülü sistemlerdir. Adetler, değerler, kurumlar, inançlar birbirleriyle ilintilidir. Bunlardan birinde meydana gelen bir
değişme diğerlerini de etkiler. Bir kültürün
farklı ögeleri çekirdek değerler etrafında
bütünleştirilebilir (İçli, 2002: 83). Yine bununla ilişkili olarak kültür bir soyutlamadır.
Kültür, bütünüyle maddi, gözlemlenebilir
bir olgu değildir, soyut, kişilerin zihinlerinde olan bir kavramdır (Güvenç, 2002:
104). Gelenekler, görenekler, töreler maddi
bir olgu değildir ancak dilden dile, bireylere aktarılarak onların davranışlarını, yaşam
tarzlarını etkiler. Özelliklerinden yola çıkarak söyleyebiliriz ki, kültür çok boyutlu ve
dinamik bir kavramdır.
Kültürün Bileşenleri
Kültür tek bir olgu değildir, kültürü oluşturan
ögeler bulunmaktadır. Altbaşlıklarda açıklamaya
çalışacağımız kültürü oluşturan değerler, normlar,
inançlar, efsaneler gibi tüm ögeler, bireylerarası
iletişim sayesinde toplum içinde ve tarih boyunca
varlığını devam ettirerek süregelir.
Kültür, farklı ögelerden oluşur. Bu ögeler
değerler, normlar, inançlar, efsanelerdir.
Tarih sürecinde toplum içinde hep varolmuştur.
Değerler ve Normlar
Kültür ve toplumbilim açısından, bir toplumun
sahip olduğu ortak
tutum ve bakış açılarına ‘değer’ denir.
Değerler, kültürel
olarak belirlenmiş
toplumsal
standartlardır. Neyin
nasıl olması gerektiğini belirler. Aynı
dikkat
Değerler, kültürel olarak
belirlenmiş toplumsal standartlardır, neyin nasıl olması gerektiğini belirler ve
toplumun sürdürdüğü ortak amaçlardır. Değerlerin
oluşturulması ve sürdürülmesi için toplumsal normların oluşturulması gerekir.
87
Bireylerarası İletişimde Kültür
zamanda toplumun sürdürdüğü ortak amaçlardır.
Değerlerin oluşturulması ve sürdürülmesi için toplumsal normların oluşturulması gerekir (Bahar,
2005: 78).
Aynı toplumda değerler zaman içerisinde değişir, farklılaşır. Ancak bu değişime rağmen her kuşak
kendi döneminin sahip olduğu değerleri devam ettirmek için çaba gösterir. Bu durumda bireylerarasındaki iletişimi bozar ve çatışmaya neden olur.
Kuşaklar arasında yaşanan ve kuşak çatışması
diye anılan bu çatışmalar zaman içinde değerlerin değiştiğine, çoğu zaman bozulduğuna işaret
etmektedir. İnsanlar
kuşak çatışmasının
son dönemlerde yadikkat
şandığı gibi bir yanılNormlar ise bir sosyal gru- gıya düşerler. Oysa
bun kendisi için ilke edin- önceki kuşaklar da
diği ve grup üyelerinin kuşak çatışması yaeylemlerini
yönlendiren şamıştırlar,
çünkü
davranış kuralları bütünü onların değerleriyle
ya da ahlak alanında doğru anne ve babalarının
eylemi belirleyen kural, uy- değerleri zamanla çagun davranış için standart, tışabilir. Bu da kuşak
eylemde temel alınan dav- çatışmasının sürekli
ranış ilkesi olarak tanım- bir olgu olduğunu
lanır. Norm aynı zamanda gösterir. Değişimin
değeri yargılamak ya da de- hızının giderek arttığer biçmek için kullanılan ğı günümüzde gerek
ölçüdür.
teknoloji gerekse yaşam biçimi ve dünya
görüşü gibi konularda kuşak çatışması yaşanabilir
(Sungur, 2014:32). Doğal olarak da bu çatışma bireylerarası iletişimi olumsuz yönde etkiler.
Normlar ise bir sosyal grubun kendisi için ilke
edindiği ve grup üyelerinin eylemlerini yönlendiren davranış kuralları bütünü ya da ahlak alanında
doğru eylemi belirleyen kural, uygun davranış için
standart, eylemde temele alınan davranış ilkesi olarak tanımlanır. Norm aynı zamanda değeri yargılamak ya da değer biçmek için kullanılan ölçüdür
(Cevizci, 1999: 633).
Normlar ve değerler arasındaki temel farklılık
değerlerin soyut ve genel kavramlardan meydana
gelmesi; normların ise belirgin ve yol gösterici olmalarıdır (Özkalp, 2000:62). Normların amaçları,
grubun sürekliliğini ve yaşamda kalmasını kolaylaştırmak, davranışları basitleştirmek, grup üyelerinin
kendilerini utandıracak durumlardan kaçınmasına
88
yardımcı olmak ve grubun temel değerlerini ifade
etmek, başka gruplardan ayrılan yönlerini bilmelerine yardımcı olmak şeklinde sıralanabilir (Özkalp,
2003:133).
Tanımlardan yola çıkarak söyleyebiliriz ki, değerler, normlara göre somutlaşır. Değerler genel bir
kavramdır. Normlar ise değerlere göre daha özel,
toplumsal açıdan daha baskıcıdır.
Normları geçerli kılan ceza ve ödül sistemidir.
Toplumda istendik davranışların onaylanması ve de
ödüllendirilmesi normlara uygun davranışların ortaya çıkma olasılığını arttırabilir. Diğer taraftan cezalar da davranışlarımızda caydırıcı bir rol oynayabilir.
Örneğin, bir sınıf ortamında öğrenci ve öğretmenin
arasındaki iletişimi, tutum ve davranışlarını normlar
düzenler. Sınıfın düzenini bozan ve disiplin kurallarına uymayan davranışların bir yaptırımı vardır. Bir
diğer durumda örneğin grup içinde normlara, beklentilere uymayan kişiler dışlanabilir. Bu da resmî
değil, daha çok gayriresmî bir yaptırımı ifade eder.
Aynı şekilde kınama, ayıplama gibi tepkiler de bu
tip yaptırımlar arasında sayılabilir. Birey toplumsallaşma sürecinde neyin doğru neyin yanlış olduğuna
ilişkin bilgileri edinir, öğrenir ve tabii ki kendi tecrübeleriyle de değişime uğratır (Sungur, 2014: 31).
Değerler ve normlar kültürün bir bileşeni olarak bireylerarasındaki iletişimi etkiler. Değişen değerler ya da baskıcı normlar bireylerarasında iletişim sorunlarına yol açabilir.
İnançlar
İnanç kavramı, kesin olmayan bir şeyi doğru sayma; us yoluyla genel geçer bir doğrulama
yapmadan, başkasının tanıklığı üzerine kurulmuş
kanıtları, hiç bir kuşku duymaksızın onaylama,
olarak tanımlanmaktadır. Bir diğer tanımda ise
inanç, bir önermenin doğru olduğunu düşünme ya
da savunmaya; kesin bilgiden daha zayıf olmakla
birlikte temelsiz sanıdan çok daha güçlü olan bilgi
parçasına karşılık gelir (Cevizci, 1999:463).
İnançlar, gerçekliğin doğası hakkında ileri sürülen iddialar; yani dünya hakkında paylaşılan fikirlerdir. İnançlar, bireyin geçmişini yorumlamaya
yardımcı olabileceği gibi, bugünü açıklamaya veya
geleceği tahmin etmeye de katkıda bulunabilir. İnsanlar hayatlarında sağduyuyu, dini, bilimi ya da
bunların karışımını temel alabilirler. Bireyin inançlarının bir kısmı kanıtlanabilir temellere sahipken
bir kısmı da bu temelden yoksundur. İnançlar, belli
Bireylerarası İletişim
durumlarda ne olması gerektiğini ifade ederler. Örneğin dinî doktrinler birer inanç sistemidirler. Ya da siyasal ideolojiler, siyasal arenada ne olması gerektiği konusunda, belli inançlara dayanırlar (Sungur, 2014: 32).
İnanç kavramı tamamen o kültüre özgü olduğu için bu inançlara sahip olmayan kişilerce saçma ve
anlamsız görülebilir. Örneğin, türbelere giderek, çaput bağlayarak dileklerinin gerçekleşeceğine inananlar
vardır. Hıristiyan toplumlarında ise 31 Ekim’de kutlanan Cadılar Bayramında (Halloween) ölülerin ruhlarının geçmişte yaşadıkları evleri ziyaret ettiğine inanılır. İnanç, o kültürün bir yansımasıdır.
Şekil 5.2 İnançlar Toplumdan Topluma Farklılık Gösterir.
Bireylerin, inançlarına bağlı olarak karar ve davranışları
da değişir. Eğer bir toplumdaki bireylerin inançlarında aynı
yönde bir değişiklik olursa, toplumun karar ve davranışları
değişir.
İnanç, doğruluğu kesin olmayan bir düşünceyi doğru sayma temeline oturur. Genelde o inanca sahip olan kişiler inandıkları şeyden kuşku duymazlar.
Efsaneler ve Kahramanlar
Efsaneler, geleneksel olarak yayılan veya toplumun hayal gücü etkisiyle biçim değiştiren alegorik bir
anlatımı olan halk hikâyelerdir. Bir diğer tanım da eski çağlardan beri söylenegelen, olağanüstü varlıkları,
olayları konu edinen hayalî hikâyelerdir. Bu tür hikayeler bugünün geçmişle bağlantısıdır, mevcut uygulamalara açıklama ve meşruluk kazandırır. Toplumun geçmişi, mevcut durumu ya da gelecekteki akışını
etkileyen kararlar hakkındaki olayları kapsar (Robbins, 1994: 316).
Kahramanlar ise geçmişte yaşamış, o toplum için yarar sağlamış, bu yararlar sayesinde bir anlamda
devleşmiş büyük başarılara sahip kişilerdir. Kahramanlar bir bakıma toplumun sahip olduğu değerlerin
de sembolüdür. Örneğin İskoçya’da halkın “özgürlük” sembolü halk kahramanı William Wallace’tır. (Eğer
izlemediyseniz William Wallace’ın hayatının anlatıldığı, Mel Gibson’ın yönettiği ve başrolünü oynadığı
1995 yapımı Braveheart isimli filmi tavsiye edebiliriz.)
Şekil 5.3 İskoç Halk Kahramanı William Wallece’ı Sinemada Mel Gibson Canlandırdı.
Kaynak: http://www.nationalwallacemonument.com/wp-content/upload/2015/05/wallace-bust-glass.jpg
http://images.mentalfloss.com./sites/default/files/411363.jpg
89
Bireylerarası İletişimde Kültür
Efsaneler ve kahramanlar o toplumdaki kültürünün göstergesidir. Örneğin bir toplumda savaşmayı, yarışmayı, kazanmayı vurgulayan efsaneler ve kahramanlar varsa, toplumsal değerler de bu doğrultuda gelişir.
Semboller
Sembol, bir düşünce, fikir ya da nesnenin yerini tutan, bir kavramı
veya bir düşünceyi belirten gözle görülür ve anlamı bilinir işarettir. Bir
anlam, nesneyi göstermek, ifade etmek için kullanılan sözcük, işaret ya
da mimik olarak sembol; kendisine ortak bir anlaşma, uzlaşma ya da
gelenek aracılığıyla belli bir anlam aktarılan uzlaşımsal işareti, belirli bir
nesne, süreç veya işlemi ima etmeye yarayan şeydir (Cevizci, 1999:745).
Toplumun kültürünü yansıtan bazı değerler sembollerle somutlaşır. Bir
ulus için kültürel olarak değeri olan anıtlar, bayrak, milli marş bir sembol
olabileceği gibi; özel bir işaret, bir beden hareketi, bir sözcük de daha küçük gruplar ya da bireyler için sembol olabilmektedir. Örneğin kurumların, okulların, arkadaş gruplarının, müzik gruplarının, trafiğin, ticaretin kendilerine özgü sembolleri bulunmaktadır. Sembollerin ne anlama
geldiği toplum bireyleri tarafından bilinir ve bireylerarasında öğretilir/
anlatılır.
Kültürel semboller zaman içinde değişebilmektedir. 1970’lerde ev telefonuna sahip olmak önemli bir statü sembolüydü. Günümüzde neredeyse
her yaştan, her sosyal sınıftan herkesin cep telefonu bulunmakta, cep telefonu sahibi olmak önemli görülmemektedir. Ancak belirli markaların en
son üretilen modellerine sahip olmak ayrıcalık olarak görülür.
dikkat
Sembol, bir düşünce, fikir
ya da nesnenin yerini tutan, bir kavramı veya bir
düşünceyi belirten gözle
görülür ve anlamı bilinir
işarettir. Bir anlam, nesneyi
göstermek, ifade etmek için
kullanılan sözcük, işaret ya
da mimik olarak sembol;
kendisine ortak bir anlaşma,
uzlaşma ya da gelenek aracılığıyla belli bir anlam aktarılan uzlaşımsal işareti, belirli
bir nesne, süreç veya işlemi
ima etmeye yarayan şeydir.
Şekil 5.4 Semboller Kültürün Bir Bileşenidir.
Gelenekler
Bir topluluğun, mevcut toplumsal yapısını ve değer sistemini çok büyük sarsıntılar yaşamadan koruyup
devam ettirmesi amacıyla, kendinden önceki kuşaklardan devraldığı, belli bir dönüşüme uğratarak sonraki nesillere aktardığı; başta inançlar, düşünceler ve kurumlar olmak üzere her türlü sosyal uygulamadır
(Cevizci, 1999:373). Örneğin evlenme öncesi yapılan kız isteme, kına gecesi, nişan, çeyiz serme, bayram
ziyaretleri gibi geleneklerdir.
Batı toplumlarında ise paskalya döneminde insanların birbirine genellikle çikolatadan yapılan paskalya
tavşanı ve paskalya yumurtası hediye etmesi, yumurta boyanması da süregelen geleneklerdendir.
Gelenekler kuşaktan kuşağa devredilen,
zaman içinde değişen inanç, düşünce gibi
her türlü sosyal uygulamadır.
90
Bireylerarası İletişim
Şekil 5.5 Gelenekler Kültürden Kültüre Farklılık Gösterir.
Kültür Alanı Olarak Dil
Kültürün Temel Boyutları
Dil kültürün, toplumsal düzeyde varlığını koruyabilmesi için vazgeçilmez önemde bir simge
sistemidir. Üzerinde uzlaşılmış anlamlar , sözcükler/sözcüklerin kullanımlarını belli kurallara
bağlayan bir simge sistemi olan dil, kendi başına
anlamı olmayan ses birimlerinden oluşur. Sözcüklerin kendi başlarına ve kendileri olarak bir anlamları yoktur, hatta sözcüklerin özünde saçma
oldukları söylenebilir. Sözcükler, ancak belli bir
anlam bağlamında değer kazanırlar; dili konuşan
bireyler arasında, sanki bir anlamları varmış gibi
iletişimin bir parçasıdırlar. Bu durum aslında kendinde anlamı olmayan ses birimlerine, toplumsal
olarak üzerlerinde uzlaşılmış anlamlar atfedilmesi,
en yaygın simge sistemi olan dili ortaya çıkartmıştır. Sonuçta bütün kültür olgularında olduğu gibi,
dilde de iyi, doğru, güzel, anlamlı gibi temel ölçütler sadece birer toplumsal fikir birliği meselesidir. Dil belli bir büyüklükteki bir toplumda iletişimi, simge alışverişini mümkün kılar. Ancak dil,
sadece işlevsel olarak çalışan bir olgu değildir, aynı
zamanda iletişimsel süreçte yeni anlamlar üretilmesini, mevcut kavram ve ifadelerin kimi zaman
kuralların değişkenlik kazanmasına yol açan etkileşimlerin oluşmasını sağlayan bir düşünsel zemindir (Ergur, 2014:15).
Birey toplumsallaşma sürecinde bir dil öğrenir içinde yaşadığı kültürü öğrenir ve aynı yolla
kendine sonraki kuşaklara kültürü aktarır. Hangi
toplumda dünyaya gelmiş ve yetişmişse, hangi dili
konuşuyorsa dünyayı da bu gözlüklerle görür. Bireyler iletişim kurarken temelde dil yoluyla bunu
gerçekleştirir. Bunun yanında konuştuğu dili destekleyen jestler, mimikler, işaretler gibi unsurlar da
toplumsallaşma sürecinde öğrenilir ve bir anlam
kazanır (Sungur, 2014: 33).
Kültür içerisindeki farklılıklar, geleneksel otoriter
kültürlerde daha az, sanayileşmiş, gelişmiş toplumlarda daha fazladır.
Geleneksel otoriter
kültürde yaşayan topdikkat
lumlar benzer yaşam
Geleneksel
otoriter külbiçimlerini,
benzer
türde
yaşayan
toplumlar
değerleri paylaşan toplumlardır. Bu neden- benzer yaşam biçimlerini,
le, kültürel değişim benzer değerleri paylaşan
daha yavaş gerçekleşir. toplumlardır. Özgürlükçü,
Özgürlükçü, çağdaş çağdaş toplumların ise farktoplumların ise farklı lı nüfus gruplarının yaşadınüfus gruplarının ya- ğı, bireylerin farklı meslek
şadığı, bireylerin farklı gruplarına sahip olduğu
meslek gruplarına sa- toplumlar olması nedeniyle
hip olduğu toplumlar daha hızlı değişim-dönüolması nedeniyle daha şüm geçirebilen; dış etkilere
hızlı değişim-dönü- daha açık ya da yatkın topşüm geçirebilen; dış lumlar olduğu söylenebilir.
etkilere daha açık ya
da yatkın toplumlar olduğu söylenebilir. Ancak ne
kadar farklılıklar olursa olsun her kültür tesadüfi
unsurların oluşturduğu bir bütün değildir. Her parçası birbiriyle anlamlı bütün oluşturur ve birbirini
tamamlar nitelik taşır (Özkalp, 2000:100).
Geleneksel otoriter kültür ile özgürlükçü çağdaş anlayışın temelinde varsayımlar bulunur. Bu
varsayımlar değerlendirilirken şu üç nokta unutulmamalıdır. Her toplumda, birbirinden farklı varsayımlar vardır. Kültür varsayımları bilinçli olarak
öğrenilmez, çocuk anadilini öğrendiği gibi, farkına
varmadan, kendi kültürünün varsayımlarını aile
içinde öğrenir. Bireyin farkında olmadığı kültürel varsayımlar, onun özbenlik tanımının temelini
oluşturur. Özgürlükçü çağdaş anlayış ile geleneksel
otoriter kültür şu temel boyutlarda değerlendirilebilir (Cüceloğlu, 2012: 245-251):
91
Bireylerarası İletişimde Kültür
1. Dünya görüşü: Dünya görüşü, kişinin hayatı-insanı nasıl algılayıp, anlamlandırdığı
ya da değerlendirdiği ile ilgili boyuttur.
2. İnsanın doğası: Bu boyut, “İnsan nedir?”
sorusuna cevap verir.
3. İnsanın doğayla ilişkisi: İnsanın doğayla nasıl
etkileşim içinde olması gerektiğini belirtir.
4. Bireysellik/Bağımsızlık: Bireyin kendini diğerlerinden, kendine özgü özelliklerine verilen değeri ifade eder.
5. Değişim: Bu boyut zamanla kaçınılmaz olarak ortaya çıkan değişimin nasıl algılandığını ifade eder.
6. Zaman: Kişilerin vakitlerini harcamayla,
zamanı nasıl değerlendirdikleriyle ilgili temel değerleri ifade eder.
7. Eşitlik/Hakkaniyet: Bireylerarası ilişkilerde
güç dengesini ifade eder.
8. Mücadelecilik (yarışkanlık) Kişilerin başarı
için birbirleriyle yarışmasını belirtir.
9. Açık doğrudan iletişim: Bu boyut kişilerarası ilişkilerde mesajların kullanılma biçimini ifade eder.
10. Uygulanabilirlik ve verimlilik: Bu boyut
düşünce ve davranışların pratik bir sonuca
dönük olmasını belirtir.
11. Materyalizm: Nesnel terimler içinde ifade
edilebilen kazançların değerli olduğunu ifade eder.
12. Eğitim: Bu boyut bireyin gelişimi boyunca
topluma ve yaşama hazırlanması için gerekli süreci ifade eder.
13. Birey ve devlet ilişkisi: Bireyle devletin birbirlerine karşılıklı görevlerini ifade eder.
14. Kadın erkek ilişkisi: Bu boyut, kadın ve
erkeğin toplum içindeki göreli yerlerini ve
değerlerini ifade eder.
Tablo 5.1’da geleneksel otoriter kültür ile özgürlükçü çağdaş anlayış değerleri karşılaştırılacaktır.
Tablo 5.1 Özgürlükçü Çağdaş Anlayış ve Geleneksel Otoriter Kültür Değerlerinin Karşılaştırılması
Geleneksel Otoriter Kültür
Evreni anlamaya insanoğlunun gücü yetmez.
Neyin iyi, neyin kötü olduğuna insanın kendisi
karar verecek güçte değildir.
Özgürlükçü Çağdaş Anlayış
İnsan hem kendini hem de evreni inceleyerek anlayabilir.
İnsan, kendisi için neyin yararlı ya da zararlı oluduğuna
kendisi karar verecek yetenektedir.
Bireyin kendine özgü bir değeri yoktur. Bireyi Bireyin kendine özgü özellikleri korunmalı, beslenmeli ve
değerli yapan, onun ilişkileridir.
geliştirilmelidir. Bağımsız birey değerlidir.
Değişiklik kötüdür, gelenek ve görenekleri
olduğu gibi devam ettirmek iyidir.
Zaman ve zaman planlaması önemli değildir,
gelecekte ne olacağı kaderimize bağlıdır, biz
denetleyemeyiz.
Kişinin yaşı, mevkii ve ilişki içinde olduğu
insanların türü onun saygınlık derecesini tanımlar.
Mücadelecilik ayıptır. Mütevazılık iyidir.
Dolaylı ve kapalı yollardan ima yoluyla anlatım,
doğrudan, açık-seçik anlatıma yeğlenir.
Programı uygulayan kişinin mevkii ve kudreti
önemlidir.
Kadercidir.
Eğitim, mevcut bilgi ve değerleri ezber ve
taklide dayanır.
Birey devlet içindir.
Kadın ve erkek eşit değildir.
Din ve devlet ayırımı yoktur.
Değişiklik yaşamın kaçınılmaz bir parçasıdır ve iyidir.
Zaman ve zaman planlaması önemlidir. Geçmiş, şimdi,
gelecek içinde en önemlisi gelecektir.
Saygınlık yönünden herkes eşittir.
Mücadelecilik iyidir.
Açık-seçik doğrudan mesajlar, dolaylı yollardan kapalı
anlatıma yeğlenir.
Gerçekçi, pratik ve verimli olma değerlidir.
Materyalisttir.
Eğitim, bağımsız düşünme, soruşturma yeteneklerini
geliştirmeyi amaçlar.
Devlet birey içindir.
Kadın ve erkek sosyal ve yasal yönden eşittir.
Din ve devlet ayrıdır. Yurttaşın din özgürlüğünü ve
din-devlet ayrımını korumak devletin görevidir.
Kaynak: Cüceloğlu, 2012: 252
92
Bireylerarası İletişim
Her toplumda gelenekselciler ve özgürlükçüler
vardır. Toplumun kültürel değerleri toplumda yaşayan bireyler, aralarındaki iletişimi ve davranışlarını derinden etkiler.
Kültürün Sınıflandırılması
Kültür farklı biçimlerde sınıflanabilir. Bu sınıflama toplumdaki gelişime ve değişime bağlıdır.
Kültürün sınıflandırılması bağlamında kültürlerin
arasındaki farklar ve kültürün içerisinde varolan
çeşitlilikler de önemlidir.
Gerçek Kültür ve İdeal Kültür
Gerçek kültür, norm ve değerlerin pratikteki,
günlük yaşamdaki uygulanış ya da bulunuş biçimidir. İdeal kültür, toplumu bir arada tutan norm ve
değerlerin sadece kurallarda geçerli olmasıdır (Özkalp, 2000:101-102). Bu iki kavramı birbirinden
ayıran en önemli nokta, toplum içerisinde gerçek
ile arzulanan arasında farklılık olmasıdır. Toplumda geleneksel bir yaşam düzeni varken, o toplumun
çağdaş olması arzulanıyor ise, burada gerçek ve ideal kültür arasında fark var demektir.
Yüksek Kültür ve Yaygın Kültür
Kültür içerisindeki bir farklılıkta aynı toplum
içerisinde yaşayan seçkin (elit) grup ile halk tabakalarının sahip olduğu norm ve değerlerdeki ayrılıklarda yatar. Toplum içerisinde özel bir yaşam
biçimi, zevkleri, alışkanlıkları olan küçük bir grubunun sahip olduğu kültüre yüksek kültür denir.
Yaygın kültür ise toplumun çoğunluğunun benimsediği büyük halk kitlelerinin benimsediği yaşam
biçimi, zevkler ile farklı değerlerin sahip olduğu
kültürdür.
Alt Kültür ve Karşıt Kültür
Alt kültür toplumun temel kültür değerlerini
paylaşan ancak bunun dışında kendini diğer gruplardan ayıran değer, norm ve yaşam biçimi olan
gruplardır. Karşıt kültür ise bir alt kültür biçimi
olup norm ve yaşam biçimleri açısından içerisinde
yaşanılan kültüre ters düşen tutum ve davranışları
benimser (Özkalp, 2000:101-102).
Bireyler ait oldukları kültürel sınıfla benzer davranış özellikleri gösterirler, öbür bireylerle iletişimleri de buna bağlı olarak etkilenir.
Kültür ve Toplumsal Çevre
Bireylerarası iletişim biçimi şüphesiz bireyin ait
olduğu sosyal çevreden etkilenir. İçine doğduğu
aile, bireyin ilk sosyal çevresidir.
Aile, evliliğe ve kan bağına dayanan, karı, koca,
çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birliktir; diğer tanım
ise aynı soydan gelen veya aralarında akrabalık ilişkileri bulunan kimselerin tümüdür. Toplumun en
küçük sosyal birimi olan aile, kültürün iletişim yoluyla aktarıldığı en önemli alandır.
Çocuğun çevresindeki bireylere karşı nasıl davranacağını ve toplum içinde karşılaşabileceği durumlarla ya da sorunlarla nasıl başa çıkabileceğini
öğrenmesi gerekir. Bu alanda uygun bir örnek oluşturma ve çocuğun toplumsal davranışlarını biçimlendirme görevi aileye düşer. Aile çok zengin bir
iletişim ve etkileşim ortamıdır. İlk sosyal deneyimler ailede edinilir ve çocuk sosyal bir varlık olduğunun bilincine varır. Aile, çocuğu kültürel ihtiyaçlara göre biçimlendirir. Anne babanın olumsuz
tutumları ve davranışları çocuğun davranışlarını da
olumsuz etkiler (Dönmezer, 1999:26-29).
Değerler, inançlar, gelenekler öncelikle aile
içinde öğrenilir. Daha önemlisi çocuk anadilini
öncelikle annesi olmak üzere ailesinden öğrenir.
Dilin yanı sıra çocuk karşılaşacağı sosyal sorunları
çözmesini, sosyal çevre hakkında bilgi edinmesini,
akrabalık, komşuluk, arkadaşlık ilişkilerini yine ailesinden öğrenir.
Ailenin kaç bireyden oluştuğu, çocuğun kaç
kardeşinin olduğu, dede-nineyle de aynı evde yaşam durumu, çocuğun cinsiyeti, aile ortamını etkiler. Kalabalık bir ortam daha çok iletişim demektir.
Ancak ailedeki birey sayısına bağlı olarak, örneğin
çocuk sayısının fazla olması nedeniyle, çocuk ihmal
edilebileceği gibi, daha fazla aile bireyi tarafından
aşırı ilgiye de maruz kalabilir. Bu durum, çocuğun kültürel ve iletişimsel gelişimini etkileyecektir.
Anne ve baba, kız ve erkek çocuklara davranışları ile örnek olarak hem kişiliklerinin gelişmesine,
hem de cinsel kimliklerini kazanmalarına yardımcı
olurlar.
Kız ve erkek çocukların dünyası büyük ölçüde
farklıdır. Pek çok insan bu farkların cinsiyetle beraber genetik olarak yansıdığını savunur. Ancak farklar, kızlara ve erkeklere yönelik davranış şeklinden
kaynaklanır diyebiliriz (Young, 2003:214). Çocuklara öğretilen oyunlar, alınan oyuncaklar, onlara
93
Bireylerarası İletişimde Kültür
anlatılan masallar, ev işlerindeki görev paylaşımları gibi her şey ve en önemlisi yetiştirme biçimi kız ve
erkek çocukların iletişim kurma biçimlerini, davranış biçimlerini farklılaştırmaktadır.
Şekil 5.6 Aile, Bireyin Etkilendiği İlk ve Belki de En Önemli Çevredir.
Young (2003:214), kız ve erkek arasındaki yetiştirme farkını şu örnekle anlatır:
Tommy
Baba
: (ağlayarak eve girer) “Baba, Jimmy bana vurdu!” der.
: “Peki, şimdi oraya git ve tekrar sana vurursa, sen de ona vur” der.
Bir başka örnekte ise:
Betty
: (ağlayarak eve girer) “Baba, Elizabeth bana vurdu!” der.
Babası
: “Tamam hayatım bunu tekrar yaparsa haberim olsun, annesiyle konuşacağım” der.
Her çocuğun, böyle bir anısı vardır. Çocuğa verilen tavsiye temel olarak çocuğun cinsiyetine dayanır.
Erkek çocuklarına ailede öğretilen sert, güçlü ve mümkün olduğu kadar muhtaç olmama davranışları, kız
çocuklarına öğretilen ise yumuşak, zayıf, hassas olma davranışlarıdır. Ailede tohumları atılan kız ve erkek
çocuklarının davranışı arasındaki fark, yetişkin olduklarında ve tüm hayatları boyunca bireylerle aralarındaki iletişimi etkileyecek, hatta kadın erkek arasındaki çatışmaların, birbirlerini anlayamamanın da özünü
oluşturacaktır.
Ailenin yanı sıra bireyi etkileyen bir diğer sosyal
çevre de içinde yaşadığı toplumdur.
Büyüklüğü, uygarlık düzeyi, ekonomik faaliyet
alanı, dili, dini, inandığı değerler ve uyduğu kurallar ne olursa olsun, ortak bir yaşayışa sahip her
insan topluluğu bir toplum meydana getirir. Toplum bir araya gelen insanların basit bir toplamı değildir, toplumsal ve fonksiyonel olarak farklılaşmış
kişiler arasında koordinasyonlu faaliyetlerin yer aldığı bir örgüt biçimidir. Doğal olarak bu durumda
farklı toplumlar ortaya çıkar. Ayrıca her toplumda
görülen iki evrensel özellik söz konusudur. Her
toplum bir iç düzene; yani belli bir yapıya sahiptir.
Ancak bu yapı durağan değildir, değişime açıktır.
Toplumların iç düzeni ya da yapısı, toplumsal ve
ekonomik koşullara bağımlı olarak farklı değişim
hızlarına sahiptir (Gökçe, 1996: 1-2). Her top- Şekil 5.7 İçinde Yaşadıkları Toplum, Bireylerin Arasındaki
lumun sahip olduğu farklı özelliklere, toplumun
İletişimi Etkiler.
yapısına göre bireylerarası ilişkiler, bireylerin davranışları da etkilenir.
94
Bireylerarası İletişim
Merton, bireyin çevresini kültürel ve toplumsal
olmak üzere iki farklı yapının oluşturduğunu ileri
sürmektedir. Kültürel yapı, belli bir toplum ya da
grup üyelerinin ortak davranışlarını yöneten örgütlenmiş bir dizi değerlerdir. Toplumsal yapı ise bir
toplumun ya da grubun üyelerinin çeşitli şekillerde
içinde bulundukları örgütlenmiş bir dizi toplumsal
ilişkilerdir. Bu yaklaşım aynı zamanda yapı kavramının insanların yaşamlarındaki davranışlarının
nedenini anlamaya yönelik bir araç olduğunu da
ortaya koymaktadır (Gökçe, 1996: 4).
Tarihin başlangıcından günümüze zaman içerisinde dünyada nüfusun artması, meslek gruplarının çeşitlenmesi, ulaşımın kolaylaşması ve belki
de en önemlisi teknolojinin gelişmesi ve iletişim
teknolojisinin de gelişmesiyle bireylerin yaşamları
değişmiş, toplumsal ilişkiler ağı karmaşıklaşmış,
davranışlar farklılaşmıştır.
Toplumsal ilişkiler ağı bir bireyin hem grup içinde hem de diğer gruplar, kuruluşlar ve kurumlarla
olan bütün ilişkilerini kapsayan ağdır. Bu ağ, bireyin ailesini, arkadaşlarını, diğer grupları ve ilişkide
olduğu tüm bireyleri kapsar. Toplumsal ilişkiler ağı,
bireylerarası ilişkileri, grup içindeki ilişkileri, grupların diğer gruplarla, organizasyonlarla ve bütün top-
Şekil 5.8 Toplumlar, Farklı Toplumsal Sınıflardan Oluşur.
lumla ilişkisini içine alır. Kısacası, toplumsal ilişkiler
ağı, bir bireyin diğerleriyle ilişkisinden başlayıp, diğer bireylerin sosyal ilişkiler ağından geçerek bütün
toplum üyelerinin birbirine bağlandığı bir örüntüyü
oluşturur (Akan, 2003: 94- 95).
Birey ancak ilişkileri içinde varolabilen bir varlık
olduğundan insanların iletişim yeteneği toplumsal
yaşamın temelini oluşturur. İnsanoğlunun düşünce
ve duygu alışverişini kısıtlamak ya da genişletmek
onun yaşam tarzını değiştirir. Çağımız bu tür bir
değişime, bu alışverişin genişlemesine tanık oluyor.
Bu değişim sembollerin ve mesajların yoğun bir biçimde üretilmesinden ve geniş bir alana yayılabilmesinden kaynaklanmaktadır.
İletişim teknolojisindeki gelişmeler (internet,
cep telefonu, sosyal medya vb.) kadar hiçbir teknolojik buluş yaşam tarzını, bireylerin bilinçlenmesini ve toplumsal davranışlarını etkilememiştir.
Bugün, uzaydaki uydular aracılığıyla dünyanın her
yerinin birbirine bağlandığı bir çağda yaşıyoruz;
herhangi bir ülkedeki olayı, dakikalarla sayılabilecek kısa bir sürede, bütün dünya öğrenebilmektedir. Toplumun modernleşmesi, karmaşıklaşması
oranında, bireylerarasındaki ilişkilerin sayısında bir
artma olmuştur; bir gün içinde yüzlerce mesaj alışverişinden oluşan bir ilişkiler ağı içinde yaşıyoruz.
Büyük bir kentte, bir kişinin günde ortalama bin
beş yüz kadar mesaj aldığı, yani günde ortalama
bin beş yüz kez birileri tarafından dikkat çekildiği,
birşeyler yapması istendiği olumlu ya da olumsuz
eleştirildiği, güldürüldüğü, düşündürüldüğü hesaplanmıştır (Cüceloğlu, 2012: 219).
Bireylerarası ilişkileri ve iletişimi etkileyen bir
diğer konu da toplumsal sınıflardır. Dünya nimetleri, diğer deyişle dünyada varolan ekonomik
kaynaklar dünyada yaşayan bireyler tarafından eşit
paylaşılmamaktadır. Bu paylaşım adaletsizliği nedeniyle insanlar arasında çok büyük miktarlarda
gelir farkı bulunmaktadır. Bu gelir eşitsizliği insanların yaşam koşullarını, aldıkları eğitimi, sosyal
koşullarını farklılaştırır ve bu farklılıkların sonucu
da toplumsal sınıflar oluşur. Toplumsal sınıflar üzerinde gelir kadar önemli olan diğer unsurlar ise, bireyin mensup olduğu aile ve mesleğidir.
Toplumsal sınıf, insanların toplumsal ve ekonomik pozisyonlarına göre bu pozisyonun bilincinde
olsun veya olmasın bölünmeleridir. Toplumsal sınıflar, maddi ve kendiliğinden oluşan gerçeklerdir. O
hâlde bir toplumun üretim sürecinde belirli ve benzer bir rol oynayan ve aşağı yukarı benzer ilişkileri
yaşayan insanlar bütünü olarak gerçekler, toplumsal
sınıfları meydana getirir (Özkalp, 2009: 277).
Bireyler içerisine doğdukları toplumsal sınıflar
içerisinde toplumsallaşır. İçerisinde kimlik kazandıkları kişiliklerini oluşturdukları toplumsal sınıf
içerisinde ilişki ve iletişimlerini biçimlendirirler
(Güngör, 2011:106).
Sosyal bilimciler hem gelişmiş hem de gelişmekte olan toplumlarda üç temel sınıftan bahsetmektedir. Bunlar;
a. Üst sınıf: Büyük ölçekli sermaye, mülk ve
rant sahiplerinden oluşan ve burjuvazi olarak da anılan bir sınıftır.
95
Bireylerarası İletişimde Kültür
b. Orta sınıf: Eski orta sınıf ve yeni orta sınıf
olmak üzere ikiye ayrılır. Eski orta sınıf Endüstri Devrimi ile birlikte ortaya çıkan, az
sayıda işçinin çalıştığı küçük ve orta ölçekli
işletme sahiplerinden ve kendi hesabına çalışan esnaf ve zanaatkârlardan oluşmaktadır.
Yeni orta sınıf ise Endüstri Devrimi sonrasında genellikle hizmet sektörünün gelişimi
ile birlikte ortaya çıkan bir sınıftır. Literatürde büyük tartışmalara konu olmakla
beraber, yeni orta sınıf da genellikle kendi
içinde üst-orta ve alt-orta sınıf biçiminde
ikiye ayrılabilir. Üst-orta sınıf içinde kamu
ve özel sektördeki kurum ve kuruluşlarda
çalışan üst düzey yöneticiler ile teknik iş
gücü becerilerine sahip profesyoneller (avukatlar, eczacılar, mühendisler, doktorlar vb.)
ele alınırken, alt düzey profesyoneller, orta
ve alt kademe yöneticiler ve memurlar genellikle alt-orta sınıf içinde ele alınmaktadırlar.
c. Alt sınıf: Kamu ve özel sektörde vasıfsız ve
düşük ücretli işlerde işçi statüsünde çalışan
ve bu nedenle işçi sınıfı olarak adlandırılır.
Alt sınıfta yer alan bireyler, genellikle vasıfsız ve eğitimsiz bir iş gücünden oluşur ve
daha çok kol emeğine dayalı işlerde istihdam edilirler (Suğur, 2011: 50-53).
Şekil 5.9 Sosyal Sınıflar ve Yaşam Tarzları Bireylerarası İletişimi Etkiler.
Cinsiyet ve ırk dışında insanların belki de en fark edilir özelliği sosyal sınıflarıdır. Giyinme, saçlarına
şekil verme, yürüme, konuşma ve işaret etme tarzlarından bu bellidir. İnsanların sosyal sınıfı oluşturan
şeyler hakkındaki inançları büyük ölçüde kendi bulundukları sınıfa dayanır. Alt sınıf, sınıfı, bir bireyin
sahip olduğu ekonomik güç olarak görür. Orta sınıf, sınıf kavramını, bireyin yaptığı iş türü ve sahip olduğu
eğitim ve paranın bileşimi olarak görür. Üst sınıfa göre ise, sınıf değerler, hazlar, yaşam tarzı ve düşünce
yapısıdır. Dikkat edilmesi gereken nokta; her sınıfın kendine özgü olan ve kendini var eden alışkanlıkları,
değerleri, tutumları ve yaşam tarzları olduğudur (Young; 2003: 179).
Bireylerin aralarındaki iletişim kurma şeklini, davranışlarını ait oldukları sosyal sınıf etkiler. Örneğin
bireyler ait oldukları toplumsal sınıfın konuşma tarzını, beden dilini yansıtırlar. Farklı toplumsal sınıfa ait
bireyler iletişim kurduklarında sözlü ve sözsüz iletişimi kullanma farklılarından dolayı yanlış anlaşılmalar
olabileceği gibi, bu durum çok olumsuz sonuçlara bile neden olabilir.
ÖÇ 1 Kültür kavramını tanımlayabilme
Araştır
Kültürü tanımlayın.
96
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Günlük yaşam ile kültür
kavramını ilişkilendirin.
Günlük yaşam içinde ya da
yurtdışında yaşadığınız kültürel sorunları düşünün.
Bireylerarası İletişim
BİREYLERARASI İLETİŞİM VE
KÜLTÜR
Tüm iletişim biçimleri kültürel bir bağlam içinde oluşur. Sözlü ve sözsüz iletişim becerileri de bu
bütünsel kültürel bağlam kapsamında incelenir.
Kültür ve Sözlü İletişim
Sözcük dağarcığı ve dilin yapısı, dille kültür
arasındaki ilişkilerin kavranmasında temel karşılaştırma ögelerini oluşturur. Her toplum kendi düzeninin koşullarına göre gerekli sözcükleri oluşturur
ve kullanır. Yani bir dilin belli bir toplumda ve dönemdeki sözcük dağarcığı toplumun kültürel yaşamı ile ilgilidir. Avcı toplayıcı bir kütürde tarım kültürüne özgü sözcükleri, tarım kültüründe ise sanayi
kültürünün gerekli kıldığı sözcük çeşidini bulama-
yız. Her toplumun ya da her kültürün kendi yaşam
çevresine ve gereksinimlerine, bunları karşılamak
için gerçekleştirilen etkinliklerine uygun sözcükleri
vardır. Eskimoların yılın büyük kısmında karla ve
buzlarla kaplı bir çevrede balıkçılıkla sürdürdükleri
yaşam biçiminde kullandıkları sözcük dağarcığı ile
çöl insanının ihtiyaç duyduğu sözcükler, birbirinden tümüyle değişik ama yaşamsal önem açısından
eşdeğerde sayılırlar. Örneğin, Eskimo dilinde, her
biri “kar”ın özel bir biçimiyle, rengiyle ilgili 18 sözcük vardır (Zıllıoğlu, 1994: 126-127).
Bir dilde belirli bir nesne ya da olayla ilgili olarak üretilmiş çok sayıda sözcüğün bulunması, sözü
edilen nesne ya da kavramın o kültür grubunun yaşamında ne kadar önemli bir yer tuttuğunu gösterir
(Kartarı, 2014:105) .
Şekil 5.10 Sözlü İletişim Her Kültürel Ortamda Bireylerarası İletişimin Temel Biçimidir.
Sözcükler kültür içerisinde biçimlenir , anlam kazanır. Sözlü iletişim her durumda ve her kültürel
ortamda bireylerarası iletişiminin temel biçimidir. Ancak kullanım biçimi kültürün yapısal özelliklerine
göre farklılık gösterebilir. İçinde bulunulan ortam sözlü iletişimin belirleyici etmenlerinden biridir. Daha
geleneksel toplumlarda sözlü iletişim daha yoğun, daha somut, daha sınırlı sözcüklerle gerçekleşir. Kırsal
kesimde yaşayan, yaşam biçimleri toprağı ekip biçmeye, hayvan beslemeye dayanan bir toplumsal ortamda insanların sohbetlerinin içeriğini genelde kırsal yaşamın pratiklerine ilişkin konular oluşturur. Bu ortamdaki bireyler 80-90 sözcükle gerek duydukları sözlü iletişimi gerçekleştirebilirler. Kent toplumlarında
ise uzak mesafeler ve zamansızlık nedeniyle, bireylerarası iletişim telefon ve internetle gerçekleşir. Kentin
çoklu ilişki ve çalışma ortamında insanların konuşacakları daha fazla şey ve
konuşmalarını yönlendirecek çok daha fazla sayıda sözcük vardır (Güngör,
2011:89).
dikkat
İletişim sürecine katılan bireylerin kendi düşünce ve duygularını nasıl belirttiklerini, kendilerini sözlü olarak nasıl ifade ettiklerini, sözcük- İletişim sürecine katılan bileri nasıl ve ne kadar sözlük anlamında kullandıklarını ifade eden terime reylerin kendi düşünce ve
biçem (üslup) denir. Bernstein’a göre sözlü iletişim biçemleri o biçemleri duygularını nasıl belirttikkullanan bireylerin içinde yaşadıkları toplumsal bağlam tarafından belir- lerini, kendilerini sözlü olalenir. Farklı toplumsal yapılar farklı konuşma sistemleri ve dilsel kodlar rak nasıl ifade ettiklerini,
üretebilir. Bireyler sözlü iletişim sırasında dillerinin onlara sağladığı kodlar sözcükleri nasıl ve ne kadar
arasından duruma uygun olanları seçerek ileti oluşturmada kullanılırlar. sözlük anlamında kullanHer kültürde kod seçimi belirli ilkeler çerçevesinde gerçekleşir. Bu ilke- dıklarını ifade eden terime
ler, bireylerin başkalarıyla konuşmadan önce onu planlamasına, konuşma biçem (üslup) denir.
97
Bireylerarası İletişimde Kültür
sırasında uygun kod seçimine yardımcı olur ve
zamanla sağlamlaşıp yaygınlaşır. Bireyin ne söylediği ile nasıl söylediği arasındaki bağlantı böylece
kurulmuş olur. Başka deyişle neyin nasıl söyleneceği kültür tarafından belirlenmiş olur (Kartarı,
2014: 105)
Humbolt, diller arasındaki gerçek ayırımın seslerde göstergelerde değil, dünya görüşleri arasındaki ayrım olduğunu belirtir. Ona göre, dil bir ürün
değil bir etkinliktir; insan zekasının hiç durmadan
yinelediği sesleri düşünceleri dile getirecek biçimde kullanma işidir. Birey anadili aracılığı ile kültürün maddi donanımlarını olduğu kadar manevi
donanımlarını da öğrenir. Bu donanımlar belli bir
düşünce biçimini yansıtan deyişlerle aktarılır. Bu
bağlamda kültür, diline yansıyan düşünce biçimi
yoluyla üyesi olan bireyin doğal ve toplumsal çevresi ile ilgili soru ve yanıtlarını bir dünya görüşünü de örgütler. “İnsan insanın kurdudur”, “Besle
kargayı, oysun gözünü” gibi deyişler insanın doğası
ve bireylerarasındaki ilişkiler boyutlarında belli bir
dünya görüşünün Türkçede yaşayan örnekleridir
(Zıllıoğlu, 199:128).
Bireylerin kişilik özellikleri ve diğer niteliklere
göre, iletişimin evrensel kavramı altında toplanabilecek bileşenlerine bütün kültürlerde rastlanabilir.
Ancak iletişimin hangi bileşeninin hangi durumlarda ve hangi sıra ile kullanılmasını belirleyen şey
tek tek kültürlerdir. Her kültür kendi kural ve ilkeleri çerçevesinde hem iletiyi oluşturan kodların
seçiminde hem de seçilen kodların sunumunda
kendine özgü biçemleri daha çok kullanır. Bu nedenle çok biçemden söz etmek mümkündür. (Kartarı, 2014: 107).
Kültür ve Sözsüz İletişim
Sözsüz iletişim, konuşma diline göre nispeten
daha evrensel sayılır. Anlamları açısından benzerlikleri/farklılıkları bulunsa da hepsi kültüre göredirler. Başka deyişle, her toplumun kültüründe
sözsüz iletişim ögeleri dağarcığı ve bu dağarcığın
kullanım biçimi kendine özgüdür. Örneğin, gülme
davranışı insanın sevincini, bir şeyi komik bulmasını yansıtma açısından evrensel bir davranış olmakla
birlikte, kimin nerede ve nasıl güleceği kültürel olarak belirlenir (Zıllıoğlu, 1994:183).
Şekil 5.11 Sözsüz İletişim Biçimlerinin Anlamı Kültürden Kültüre Farklılaşabilir.
Sözsüz iletişim, kültürel ortamda öğrenilmiş, karmaşık ve çok düzeyli iletişim türüdür. Bu nedenle
duruş ya da beden hareketleri her kültürel ortamda her zaman aynı anlamı vermez, aynı kültürel ortamda
kadınlar ve erkeklerin beden dili hareketleri farklılık gösterir. Örneğin kadınlar bedenlerinin çok azını
kullanırlar, oturduklarında bacaklarına birleştirirler ve sandalyeye yaslanmayabilirler. Buna karşılık erkekler daha geniş alan kullanırlar, ellerini ve ayaklarını uzatırlar. Oturdukları sandalyeye yaslanırlar. Beden
duruşlarının yanında kadın ve erkeklerin yüz ifadelerin de farklılıklara rastlanılır. Araştırmalar kadınların
erkeklere oranla daha güleryüzlü olduklarını göstermektedir (Güngör; 2011: 182).
Sözsüz iletişimi ve beden dilini kullanma sınıflararasında da farklılık gösterir. Toplumun daha üst sınıflarına mensup kişilerin beden dili daha kontrollü, abartısız, daha resmi olması beklenir. Bu farkı cenaze
törenlerinde de gözleyebilirsiniz. Üst sınıfa mensup bireylerin katıldığı bir cenaze töreninde, ölenin yakınları siyah gözlükler takıp ve siyah elbiseler giyerek, teselli amacıyla birbirlerinin elini tutarlar. Hatta bazen
cenazenin arkasından yeterince üzülmediklerini düşünebilirsiniz. Daha alt sınıflara mensup kişiler, cenaze
törenlerinde duygularını ve üzüntülerini daha coşkulu ifade ederler.
Bazı kültürlerde göz temasına dayalı iletişimi kadınlar erkeklerden daha etkili şekilde kullanırlar. Bizim
kültürümüzde bu durum sosyal yapıya bağlı olarak değişmektedir. Bazı muhafazakar kesimlerde, konuşur-
98
Bireylerarası İletişim
ken kadınların erkeklerin gözlerine bakmaları onay
görmemektedir. Bu durum aynı zamanda kadın erkek eşitliğini algılama ile de ilişkili bir durumdur.
Bazı yaklaşımlara göre kadın ve erkeklerin beden
dilini kullanma eğilimleri doğuştan benzerdir. Her
toplumda kabul edilebilir davranışlar sergileme çabaları nedeniyle kadın ve erkekler sosyalleşme sürecinde farklı beden dilleri geliştirirler. Yani farklı beden dilleri toplumsal kültür yapısı içinde zamanla
oluşur (Güngör, 2011:180).
Beden dili ülkeden ülkeye ya da bazen yöreden
yöreye farklılık gösterir. Araştırmalarda ilk insanların beden dilini kullanımlarında benzer işaret ve
davranışları gösterdikleri saptanmıştır. Beden diline ait birincil işaretleme sistemini oluşturan bu
mesajlar insanlığın evrensel dilidir. Dolayısıyla bir
Türk’ün korktuğu zaman verdiği bedensel mesajlar bir İngiliz ya da Alman’ın bedensel mesajından
farklı değildir. Ancak insanlar çoğaldıkça değişen
yaşam tarzları, alışkanlıkları, dinsel inançları, yaşadıkları coğrafya ve iklime bağlı olarak beden
dillerinde de kültürel farklar ortaya çıkmıştır (Kaşıkçı, 2002:95).Örneğin, farklı kültürlerin selamlaşma tarzları bile birbirinden farklılık gösterir.
Filipinler’de bizde olduğu gibi yaşlılarını saygıyla
selamlarken, genç Filipinliler eğilip karşısındakinin elini alır ve alnına koyar, bu hareket ‘Mano’
diye bilinir. Çölde yaşayan Araplar burunlarını
karşısındakinin burnuna sürter. Bir Nijer kabilesi
olan Kanouri’de insanlar birbirlerini, yumruklarını
başlarının biraz üzerinde sallayarak ve “Wooshay!”
diyerek selamlarlar (http://onedio.com/haber/
selamlaşma_kilavuz_farklıkültürlerden_15_farkli_selamlaşma_yolu_472436).
Kültürlerarası farklılıklara örnek, sözsüz dil
kullanılarak onaylama -evet- ya da reddetme -hayır- biçimleridir. Türkler sözlü bir mesajı onaylarken başlarını öne doğru sallarlar, aslında aynı
işareti hayır anlamında da kullanırlar, oysa bu hareket birçok kültürde onaylama olarak kabul edilir ve anlaşılır. Hayır, anlamında ise Türkler, Yunanlılar ve Suriyelilerin dışında kalanlar başlarını
sağa ve sola çevirerek bir şeyi onaylamadıklarını
ya da reddettiklerini gösterirler. Türkler birisini
uyarırken ya da tehdit ederken sağ/sol ellerinin
işaret parmağını göğüs hizasında öne arkaya doğru sallarken Almanlar bu hareketin ne anlama geldiğini bilmezler, çünkü onlar uyarmak için ellerini avuç içleri kendilerine dönük olarak yine işaret
parmaklarıyla sağa sola doğru sallarlar. Örnekleri
çoğaltmak mümkündür, sürekli göz temasından
Amerikalılar hiç rahatsız olmazken, Japonlar sürekli göz temasını tehdit edici bulabilirler ve rahatsız olurlar” (Çakır, 2002 :141).
Kültürlerarası farklılıklara verilebilecek diğer
örnekler de şunlardır:
El parmaklarını birleştirerek aşağı yukarı sallamak: Ülkemizde bu işaret çok güzel olmuş yemekler için kullanılmaktadır. İtalya’da ise kötü anlam
içermektedir.
Şakak Göstermek: Hollanda hariç tüm Batı ülkelerinde delilikle ilgili bir işarettir. Hollanda’da ise
“akıllı” anlamındadır. Bizim kültürümüzde işaret
parmağıyla şakağı göstermek, düşünüyorum ya da
yerine göre seni vuracağım demektir.
Çene Sıvazlamak: Fransa, İsviçre’nin Fransızca
konuşulan bölgesi ve Belçika’da “sıkıldım” demektir. Bizim kültürümüzde “düşünüyorum” anlamına
gelir.
Burna Dokunmak: İngiltere ve İskoçya’da “seninle bir sırrı paylaşıyoruz” demektir. Galler’de
“burnun şekilsiz” anlamındadır. Bizim kültürümüzün beden dilinde burna dokunmak yoktur.
El Sallama: Dünyanın pek çok yerinde selamlaşma veya veda anlamına gelirken, Yunanistan’da
“cehennem ol” anlamındadır. Bizim kültürümüzde
hoşçakal güle güle anlamına gelir.
Elleri bele koymak ya da cepte tutmak: Özellikle
Meksika ve Endonezya’da burnu büyüklük göstergesi olarak algılanıp, kaba bir davranış olarak görülebilir. Bizim kültürümüzde hava atmak olarak
algılanır.
İşaret parmağınızı kıvırarak birine “gel, gel” yapmak: Singapur’da ölümle ilişkilendirildiği için hoş
karşılanmaz.
Tibet’te birine dil çıkarmak: Onunla ilgili kötü
düşüncelere sahip olmadığınızı göstermek için kullanılabilmektedir. Bizim kültürümüzde alay etmek
için dil çıkarılır (http://www.hatayinstari.net).
Bir başka farklılıkta şudur, Roma’da bir restoranda arkadaşınızla yüksek sesle konuşabilirsiniz.
Genelde sizi kimse uyarmaz. Ancak Londra’da böyle davranırsanız, hemen yan masadakiler rahatsız
olduklarını belirterek daha yavaş sesle konuşmanız
konusunda sizi uyarırlar. Yine Londra’da ilk defa
karşılaştığınız bir kişi, örneğin marketin kasasında-
99
Bireylerarası İletişimde Kültür
ki görevli size “darling, honey” ya da “my love” (sevgilim, tatlım, aşkım) diye hitap edebilir. Ülkemizde
ise hiç tanımadığınız ve ilk defa karşılaştığınız bir kişiye özellikle cinsiyetleriniz farklıysa bu şekilde hitap
edemezsiniz.
Kültürlerarası farklılıklar sayılamayacak çoktur, burada sadece en bilinenlerinden örnekler verilmeye çalışılmıştır. Farklı kültürlerdeki bireylere, başka ülkelerin vatandaşlarıyla iletişim halinde olacak olan
arkadaşlara, dili öğrenmek kadar kültürel farklılıkları da öğrenmenin iletişimdeki başarıyı arttıracağını
söyleyebiliriz.
ÖÇ 2 Sözlü ve sözsüz iletişimin kültürle ilişkisini analiz edebilme
Araştır
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Sözsüz iletişim ve kültür ilşkisi nedir?
Yabancı bir filmi sesini tamamen kapatarak 10 dakika izleyerek, bu ünitede
öğrendiklerinizle ilişkilendirin.
İzlerken oyuncuların beden
hareketlerini gözlemleyerek, aralarındaki iletişimi,
ne anlatmaya çalıştıklarını
düşünün.
100
Bireylerarası İletişim
ÖÇ 1
Kültür kavramını tanımlayabilme
Kültür Kavramı ve Kapsamı
bölüm özeti
ÖÇ 2
Kültürün çok farklı tanımları vardır: Kültür; her şeyden önce
bir ulusun yaşam tarzlarının tamamındaki sanatsal stil birliğidir. Kültür, insan için, insanlık için, insanlar tarafından, hatta
bazen insana rağmen, yaratılmış, bulunmuş her şeydir. Algılayabildiğimiz, kavrayabildiğimiz, düşünebildiğimiz her şey…
Başka deyişle, kültür, insanoğlunun kendi için, kendi mutluluğu, rahatı ve potansiyel güçleri adına kendinin varettiği, varedebildiği her şeydir. İnsan davranışlarını ve insanın yarattığı
maddi ve maddi olmayan ürünleriyle görünür hale gelen fikir,
inanç, düşünce ve değer yönelimleri sistemidir. Kültür, sembol,
anlam ve normların tarihsel aktarım sistemidir. Kültürle iletişim birbirinden ayrılamaz. Ona göre, kültür insan toplulukları
tarafından insanın temel gereksinimlerini karşılamak üzere üretilen yaratılan her türlü insan yapısı ürünler bütünüdür.
Sözlü ve sözsüz iletişimin kültürle
ilişkisini analiz edebilme
Bireylerarası İletişim ve Kültür
Her toplumun ya da her kültürün kendi yaşam çevresine ve
gereksinimlerine, bunları karşılamak için gerçekleştirilen etkinliklerine uygun sözcükleri vardır. Bir dilde belirli bir nesne ya
da olayla ilgili olarak üretilmiş çok sayıda sözcüğün bulunması,
sözü edilen nesne ya da kavramın o kültür grubunun yaşamında ne kadar önemli bir yer tuttuğunu gösterir. Sözcükler kültür içerisinde biçimlenir, anlam kazanır. Sözlü iletişim her durumda ve her kültürel ortamda bireylerarası iletişiminin temel
biçimidir. Bireylerin kişilik özellikleri ve diğer niteliklere göre,
iletişimin evrensel kavramı altında toplanabilecek bileşenlerine
bütün kültürlerde rastlanabilir. Ancak iletişimin hangi bileşeninin hangi durumlarda ve hangi sıra ile kullanılmasını belirleyen şey tek tek kültürlerdir. Her kültür kendi kural ve ilkeleri
çerçevesinde hem iletiyi oluşturan kodların seçiminde hem de
seçilen kodların sunumunda kendine özgü biçemleri daha çok
kullanır. Bu nedenle çok biçemden söz etmek mümkündür.
Sözsüz iletişim biçimleri, konuşma diline göre nispeten daha
evrensel sayılır. Anlamları açısından benzerlikleri/farklılıkları
bulunsa da hepsi kültüre göredirler. Başka deyişle, her toplumun kültüründe sözsüz iletişim öğeleri dağarcığı ve bu dağarcığın kullanım biçimi kendine özgüdür. Örneğin, gülme
davranışı insanın sevincini, bir şeyi komik bulmasını yansıtma
açısından evrensel bir davranış olmakla birlikte, kimin nerede ve nasıl güleceği kültürel olarak belirlenir Sözsüz iletişim,
kültürel ortamda öğrenilmiş, karmaşık ve çok düzeyli iletişim
türüdür. Bu nedenle duruş ya da beden hareketleri her kültürel
ortamda her zaman aynı anlamı vermez, aynı kültürel ortamda
kadınlar ve erkeklerin beden dili hareketleri farklılık gösterir.
101
Bireylerarası İletişimde Kültür
neler öğrendik?
1 “İnsan eliyle yapılan tüm kazanımlar” şeklinde açıklanan kavram aşağıdakilerden hangisidir?
A.
B.
C.
D.
E.
Eğitim
Kültür
Aile
İnanç
Gelenekler
2 Aşağıdakilerden hangisi kültür ürünlerinden
biri değildir?
A.
B.
C.
D.
E.
Kilim
Ok ve Yay
Sera domatesi
Okyanus balıkları
Mağaralardaki duvar yazıları
3 Aşağıdakilerden hangisi kültürün bileşenlerinden biri değildir?
A.
B.
C.
D.
E.
Değer
Dil
Efsaneler
Halk kahramanları
Kulak
4 Aşağıdakilerden hangisi özgürlükçü çağdaş
anlayışın ilkelerinden biri değildir?
A. Birey devlet içindir.
B. Değişiklik yaşamın kaçınılmaz bir parçasıdır ve
iyidir.
C. Zaman ve zaman planlaması önemlidir. Geçmiş,
şimdi, gelecek içinde en önemlisi gelecektir.
D. Saygınlık yönünden herkes eşittir.
E. Mücadelecilik iyidir
5 Aşağıdakilerden hangisi kültürün temel boyutlarından biri değildir?
A.
B.
C.
D.
E.
Bireysellik/Bağımsızlık
Barış
Zaman
Eşitlik/Hakkaniyet
Mücadelecilik
6 “Toplumu bir arada tutan norm ve değerlerin sadece kurallarda geçerli olmasıdır.” şekinde
tanımlanan kavram aşağıdakilerden hangisidir?
A.
B.
C.
D.
E.
7 Toplumun kültürünü yansıtan bir değer olarak “bayrak” aşağıdaki kültürel kavramlardan hangisini ifade eder?
A.
B.
C.
D.
E.
İnanç
Norm
Sembol
Efsane
Değer
8 İletişim sürecine katılan bireylerin kendi düşünce ve duygularını nasıl belirttiklerini, kendilerini sözlü olarak nasıl ifade ettiklerini, sözcükleri
nasıl ve ne kadar sözlük anlamında kullandıklarını
ifade eden terime ne ad verilir?
A.
B.
C.
D.
E.
Biçem
Norm
Sembol
Kültür
Değer
9 Sosyal çevre içinde değerler, inançlar, gelenekler öncelikle aşağıdaki ortamlardan hangisinde
öğrenilir?
A.
B.
C.
D.
E.
Sosyal sınıf
Toplum
Okul
Aile
Sokak
10 Bir topluluğun, mevcut toplumsal yapısını ve
değer sistemini çok büyük sarsıntılar yaşamadan
koruyup devam ettirmesi amacıyla, kendinden
önceki kuşaklardan devraldığı, belli bir dönüşüme
uğratarak sonraki nesillere aktardığı, başta inançlar, düşünceler şekinde tanımlanan kavram aşağıdakilerden hangisidir?
A.
B.
C.
D.
E.
102
Alt kültür
Gerçek kültür
İdeal kültür
Yüksek kültür
Yaygın kültür
İnanç
Değer
Norm
Efsane
Gelenek
Bireylerarası İletişim
Yanıtınız yanlış ise “Kültür Kavramı ve Kapsamı” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
6. C
Yanıtınız yanlış ise “Kültürün Sınıflandırılması” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
2. D
Yanıtınız yanlış ise “Kültür Kavramı ve Kapsamı” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
7. C
Yanıtınız yanlış ise “Kültürün Bileşenleri”
konusunu yeniden gözden geçiriniz.
3. E
Yanıtınız yanlış ise “Kültürün Bileşenleri”
konusunu yeniden gözden geçiriniz.
8. A
Yanıtınız yanlış ise “Kültür ve Sözlü İletişim”
konusunu yeniden gözden geçiriniz.
4. A
Yanıtınız yanlış ise “Temel Kültür Boyutları”
konusunu yeniden gözden geçiriniz.
9. D
Yanıtınız yanlış ise “Kültür ve Sosyal Çevre”
konusunu yeniden gözden geçiriniz.
5. B
Yanıtınız yanlış ise “Temel Kültür Boyutları”
konusunu yeniden gözden geçiriniz.
10. E
Yanıtınız yanlış ise “Kültürün Bileşenleri”
konusunu yeniden gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
Anahtarı
5
Araştır 1
Araştır 2
Kültürün pek çok tanımı vardır. Bunlardan bir tanesi şudur: Kültür, insan
için, insanlık için, insanlar tarafından, hatta bazen insana rağmen, yaratılmış,
bulunmuş her şeydir. Algılayabildiğimiz, kavrayabildiğimiz, düşünebildiğimiz
her şey… Başka deyişle, kültür, insanoğlunun kendi için, kendi mutluluğu,
rahatı ve potansiyel güçleri adına kendinin varettiği, varedebildiği herşeydir.
Sözsüz iletişim, kültürel ortamda öğrenilmiş, karmaşık ve çok düzeyli iletişim
türüdür. Bu nedenle duruş ya da beden hareketleri her kültürel ortamda her
zaman aynı anlamı vermez, aynı kültürel ortamda kadınlar ve erkeklerin beden dili hareketleri farklılık gösterir.
103
neler öğrendik yanıt anahtarı
1. B
Bireylerarası İletişimde Kültür
kaynakça
Akan, V. (2003). “Birey ve Toplum”, Sosyolojiye
Giriş (Ed. İhsan Sezal), Ankara: Martı Kitap ve
Yayınevi.
Bahar, H. İ. (2005). Sosyoloji, Ankara: Siyasal
Yayınları.
Cevizci, A. (1999). Felsefe Sözlüğü. İstanbul:
Paradigma Yayınları.
Cüceloğlu, D. (2012). Yeniden İnsan İnsana.
İstanbul: Remzi Yayıncılık
Çakır, Ö. (2002). Profesyonel Yaşamda Kişisel İmaj
ve Sosyal Yaşam Etiketi, İstanbul: Yapı Kredi
Yay.,
Dönmezer, İ. (1999). Ailede İletişim ve Etkileşim,
İstanbul: Sistem Yayıncılık.
Ergur, A. (2014). Kültür Sosyolojisi, Eskişehir:
Anadolu Üniversitesi Yayınları.
Erinç, S. (1995). Kültür Sanat Sanat Kültür,
İstanbul: Çınar Yayınları.
Giddens, A. (2009). Sosyoloji Başlangıç Okumaları,
İstanbul: Sav Yayınları.
Kartarı, A. (2014). Kültürlerarası İletişim, Eskişehir:
Anadolu Üniversitesi Yayınları.
Kaşıkçı, E. (2002). Doğrucu Beden Dili, İstanbul:
Hayat Yayınları.
Kaya, A. (Ed). (2010). Kişilerarası İlişkiler ve Etkili
İletişim. Ankara: Pegem Akademi.
Kuçuradi, İ. (2003). İnsan ve Değerleri, Ankara:
Türkiye Felsefe Kurumu
Özkalp, E. (2000). Sosyolojiye Giriş, Eskişehir:
Açıköğretim Yay.
Özkalp, E. (2003). Sosyolojiye Giriş, Eskişehir.
Açıköğretim Yay.
Robbins, S. P., (1994). Örgütsel Davranışın
Temelleri, (Çev. Sevgi Ayşe Öztürk) Eskişehir:
ETAM Basım ve Yay.
Suğur, N. (2011). Sosyolojiye Giriş, Eskişehir.
Açıköğretim Yay.
Sungur, Z. vd. (2014). Türkiye’nin Toplumsal
Yapısı, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları.
Gökçe, B. (1996). Türkiye’nin Toplumsal Yapısı
veToplumsal Kurumlar, Ankara: Savaş Yayınları.
Young, R. L. (2003).Yanlış Anlamaları Anlamak,
(Çev. Murat Abuş) İstanbul: Morpa Kültür
Yayınları.
Güngör, N. (2011). İletişime Giriş, Ankara: Siyasal
Kitabevi.
Zastrow, Kristh-Ashman (2014). İnsan Davranışı ve
Sosyal Çevre, Ankara: Nika Yayınevi.
Güvenç, B. (2010). İnsan ve Kültür, İstanbul: Boyut
Matbaacılık.
Zıllıoğlu, M. (1994). İletişim Nedir? İstanbul: Cem
Kitapevi.
İçli, G. (2002). Sosyolojiye Giriş, Ankara:Anı
Yayınları.
internet kaynakları
http://www.tdk.gov.tr
http://www.hatayinstari.net/genel-yazilar/farkli-kulturlerde-kullanilan-ozel-beden-dili-mesajlari-nedir-ve-neanlama-gelir.html
http://onedio.com/haber/selamlaşma_kilavuz_farklıkültürlerden_15_farkli_selamlaşma_yolu_472436
http://www.nationalwallacemonument.com/wp-content/upload/2015/05/wallace-bust-glass.jpg
http://images.mentalfloss.com./sites/default/files/411363.jpg
http://gorselarsiv.anadolu.edu.tr
104
Bölüm 6
öğrenme çıktıları
Bireylerarası İletişim ve İletişim Araçları
1
3
106
İletişim ve Bireylerarası İletişim
1 İletişim ve bireylerarası iletişimin ne
olduğunu tanımlayabilme
İletişim Araçlarının Bireylerarası İletişime
Etkileri
2
İletişim Araçları
2 İletişim araçlarını sıralayabilme
3 İletişim araçlarının bireylerarası iletişime
etkilerini açıklayabilme
Anahtar Sözcükler: •İletişim • Bireylerarası İletişim • İletişim Araçları • Sözlü İletişim Araçları
• Yazılı İletişim Araçları • Uzaktan İletişim Araçları
Bireylerarası İletişim
GİRİŞ
Bütün canlılar gibi, insan da doğa ile etkileşimde
bulunarak varlığını sürdürür. Diğer canlı türlerinden
farklı olarak insan, doğa ile etkileşim sürecinde araya
kültürü koyar. Araç ve gereçlerden, bu araç gereçleri
kutsayan değerlerden, bu araç gereçlerle iş yaparken
başvurulan örgütlenme biçimlerinden, iş görme ve
işin eşgüdümlenmesine ilişkin yöntemlerden, iş bölümünün yarattığı insanlar arasındaki farklılaşmayı
ve kurumsallaşmayı açıklamayı amaçlayan açıklama
ve inançlardan oluşan kültür, insanın doğa karşısındaki etkinliğini arttırır. Doğal çevresi araç-gereçleri,
üretim süreçlerindeki bireyler arasındaki ilişkiler, bu
ilişkilerdeki farklılaşmaları tarafların gözünde haklılaştıran değerler sistemi ise, bireylerin toplumsal
hayat tarzını oluşturur. İletişim denilince insanların
aklına insan ile insan arasındaki sözel bir şekilde işleyen iletişim gelse de iletişim yalnızca sözel bir süreç
değildir. İnsan ile insanın karşılaştığı ilişki kurduğu
her yerde, her durumda, her mekânda ayrı bir dil
biçimi içerisinde kodlanmış bir iletişim gerçekleşir.
Bireyler hayatlarının büyük bölümünde algıladığı
nesneleri, insanları, olguları, simgeleri, çeşitli kodlamalarla söyleme dönüştürülmüş değer ve yargıları
taşıyan tümceleri alışılmışlık düzeyini aşmayan bir
zihinsellik boyutu içerisinde algılama, açımlama ve
yanıtlama eğilimi içerisindedirler. Bu iletişimin gerçekleşme sürecinde iletişim araçları etkili rol oynar
(Oskay, 2007: 1-31).
Yukarıda da belirttiğimiz gibi anlamlandırma ve
anlam yükleyerek yeni mesaj oluşturma iletişim sürecini devam ettirmede oldukça önemlidir. Anlam,
telaffuz eyleminin bir sonucudur. Telaffuz ise dilin
kullanımı sırasındaki üretimin aktif bir sürecidir.
Anlam üretimi belirli bir söylem ve tez içerisindeki
belirli bir bağlam ve belirli bir tarihsel anda gerçekleştirilmelidir. Bu açıdan ifade her zaman bağlamla
ilintilidir ve onun tarafından koşullandırılır. Rus
kuramcı Valentin Volosinov’a göre anlamı belirleyen telaffuz edildiği bağlamdır. Kültürel konu ve
uygulamalar çok aksanlıdır; yani farklı bağlamlarda, farklı politikaları amaçlayan farklı insanlar tarafından farklı telaffuz edilebilirler. Bu da anlamın
toplumsal bir üretim olduğunu ve dünyanın anlamlar üzerine kurulması gerektiğini gösterir. Farklı
anlamlar yüklenebilmesi her anlamı aynı zamanda
bir çatışma alanı haline getirir (Storey, 2000:1112). Genelde iletişim özelde bireylerarası iletişim
sürecinde anlam üretiminde ve anlamlandırmada
bağlam kadar etkili olan bir başka etken ise kul-
lanılan iletişim araçlarıdır. Kullanılan iletişim aracının özellikleri iletişimin başarılı ve/veya etkili
olmasından belirleyicidir. Buna ek olarak, yaşanan
teknolojik gelişmelerinde etkisiyle gelişen araçların
yaygın kullanımı bireylerin hayatları dolayısıyla bireylerarası iletişimden beklentilerini etkiler.
İLETİŞİM VE BİREYLERARASI
İLETİŞİM
Genel tanımıyla iletişim bir fikrin, duygunun,
tutumun iletilmesidir. Gönderici-Mesaj-KanalAlıcı çizgisel modeliyle karakterize olur (Mutlu,
2008:141). Bireylerarası iletişim iki kişi arasında
genellikle yüz yüze ilişki şeklinde gerçekleşen iletişimdir. Bireylerarası iletişim genellikle kendiliğinden ve teklifsizdir; katılanlar birbirlerinden en üst
derecede geri besleme alırlar. Roller görece esnektir.
Çünkü taraflar nöbetleşe gönderici ve alıcı olarak
edimde bulunurlar. Bu iletişim bağlamı ya fiziksel
olarak aynı uzamı paylaşan iki kişinin ilişkisi biçiminde (yüz yüze ilişki) ya da farklı uzamlardaki
iki kişi arasında (örneğin telefonla) mesaj alışverişi
şeklinde gerçekleşir (Mutlu, 2008: 175). Bireylerarası iletişimin ilk evresi bireyin toplumsallaşma
sürecinin ilk basamağını oluşturan ev içi aile iletişimiyle başlar. Sonrasında arkadaşlar, akrabalar, okul
çevresi, sosyal yaşamdaki ilişkiler ve iş yaşamında
kurulan ilişkilerle devam eder.
İletişim olmaksızın insan ne düşünebilir ve karar verebilir ne de herhangi bir etkinlikte bulunabilir. İletişim biyolojik, düşünsel ve sosyal faaliyetleri
yapabilmenin ve gereksinimleri giderebilmenin zorunlu bir koşuludur. Dolayısıyla, iletişimin nedeni,
insanın biyolojik ve sosyal varlığını sürdürme amaçlı
her tür gereksinimidir. Yemek, uyumak, giyinmek,
barınmak, dinlenmek gibi temel ihtiyaçlar ve toplumsal yaşamdaki diğer tüm faaliyetler bazı doğal
ve toplumda yaratılmış gereksinimlerin giderilmesi
için yapılır. Bu gereksinimler fiziksel varlığını sürdürmek (yemek, içmek, giyinmek, barınmak gibi)
ve sosyo-psikolojik (sevgi, ihtiras, hırs, kıskançlık,
statü elde etmek, başkalarını temel gereksinimlerinden mahrum etmek, güç elde etmek, baskı kurmak,
köle sahibi olmak gibi) türde olabilir. Bir ilişki ve
bu ilişkiyi gerçekleştirmek için yapılan iletişim faaliyeti (örneğin susuzluğu giderme) aynı anda hem
fiziksel gereksinimi hem de sosyo-psikolojik gereksinimlerden birini veya bir kaçını gidermek amacını
taşıyabilir. Her koşulda ve çevrede, insanın gereksinimlerini gidermek ve böylece belli amaçlara ulaş-
107
Bireylerarası İletişim ve İletişim Araçları
mak için yaptığı (yapmadığı) faaliyetlerde, iletişim
zorunlu olarak ortaya çıkar. Sinemaya gitmenin bireysel işlevi gidenlerin birlikte vakit geçirmesini ve
arkadaşlığın yeniden üretimini sağlamak olabilir.
Bireylerin ötesinde, sinemaya gitme sinema sahibi,
sinemada içecek ve yiyecek satışı yapan sermaye ve
çalışanlardan, filmi üreten sermayeye kadar giden
bir endüstriyel üretim, dağıtım ve tüketimin yeniden üretimini sağlama işlevini görür. Kişileri ele aldığımızda, aynı görüşe göre, iletişim, örneğin, benlik
duygumuzu tutma ve geliştirme, ilişki kurma ve geliştirme, enformasyon alıp-verme, diğerlerini etkileme, ve sosyal/toplumsal sorumluluklarımızı yerine
getirme gibi amaçlara/işlevlere sahiptir. İletişim sürecinde kurulan ilişkideki amaç, ilişkinin gereği olarak
sosyal bir gereksinimden kişisel yakınlık kurmaya
kadar birçok biçimler alır. İlişki başlatma, kurma ve
geliştirme herhangi bir ekonomik, siyasal ve kültürel
faaliyet nedeniyle olabileceği gibi, kişinin duygusal
yakınlık kurmak istemiyle de olabilir. Kişilerarası iletişim, iletişimin amacı ve örgütlü yerin özelliklerine
göre birçok çeşitlilik gösterir. Bu çeşitlilik kişiler arasındaki ilişkinin ve duygusal bağın özelliklerine göre
farklılaşır. Bir alışveriş yerinde kasadaki çalışanla ikili
iletişim, alışverişin amacıyla sınırlı kalabileceği gibi,
aynı yerde sürekli alışveriş sonucu kurulan yakınlığın kattığı bir farklılık da taşıyabilir. Evli, arkadaş,
tanıdık, işveren, müdür, dost, düşman ve satıcı tanımlamalarıyla gelen kişilerarası iletişim hem kendi
içinde hem de birbirinden farklıdır. Örneğin her arkadaşlık farklılıklara sahiptir ve arkadaşlar arasındaki
iletişim biçimi her zaman aynı karakterde değildir.
Bir işverenle işçi arasındaki iletişimin doğası örgütlü
yer ve zaman ile amaçlara göre çeşitlenir (Erdoğan,
2011: 117-119-268).
İletişim sürecinde gönderici ile alıcının, kaynak ile hedefin mesajın anlamlandırılmasına ilişkin
aynı ya da yakın bilgi, görüş ve/veya deneyime sahip olması önemlidir. Bu noktanın önemini Oskay
(2007:19-20) şu şekilde açıklar: “otomobil görmemiş, ya da otomobili kırk yaşında görmüş biri için
Amerikan gençliğinin gündelik hayatta da, müzik
dinleme pratiklerinde de, aşkta da sinema filmlerinde de hıza, aksiyona, ritmin yüksekliğine, neden
bu denli meraklı olduğunu anlaması güçtür. Otomobil, Amerikan orta sınıfının çocukları için bir
gündelik hayat aracıdır. Zorluklarla almış birisi için
ise statü simgesi haline gelmiş bir fetiştir. Arabasını
silmesi, parlatması ve hatta ona kimi zaman kendi bedeninden daha iyi bakması otomobilin onun
için ifade ettiği simgesel anlamlarla ilişkilidir.” Ya
108
da uçak görmüş bir Fransız ile hayatında uçak
görmemiş ya da uçağa binmemiş bir Polenezya’lı
arasında uçağa ilişkin ortak bir iletişim söz konusu
olamaz.
İletişim türü, türün nasıl tanımlandığına göre
şekillenir. Örneğin, türü “aracılanmaya” göre tanımlarsak, karşımıza iki temel tür çıkar: (a) Teknolojiyle aracılanmamış iletişim: Teknolojinin
kullanılmadığı, insanın doğal olanı kullanarak,
doğalı dönüştürmeden yaptığı iletişim teknolojiyle aracılanmamış iletişimdir. Bu grup içine doğal
araçların (beş duyumuzun) kullanıldığı dürtme,
işaret etme, gösterme, çağırma, seslenme ve sözlü
iletişim gibi her çeşit iletişim girer. (b) Teknolojiyle aracılanmış iletişim : Bu grup, beynimizin,
kulağımızın ve gözümüzün uzantısı olan araçları
kullanarak yaptığımız iletişim çeşitleridir. Bu çeşitler de kullanılan teknolojik araca göre isimlendirilir: Örneğin yazı, fotoğraf, hareketli fotoğraf,
film, sinema, radyo, televizyon, gazete, dergi, kitap
ve internet böyledir. Örneğin, karakteri “teknolojiyle aracılanmış iletişimde enformasyonun akış
yönüne göre tanımlarsak, karşımıza üç tarz çıkar:
Basit dubleks tarz: tek yönlü radyo ve televizyonda olduğu gibi tek bir alıcı kanal/araç vardır ve bu
araç/kanal bize, karşılık verme olanağını tanımaz.
Half-dublex tarz: Walkie-Talkie telsizlerde olduğu
gibi, biri konuşup bitirince, bir düğmeye basarak
dinleyen geriye diğer kişiyle konuşabilir. Burada
da tek iletişim kanalı vardır. Tam dubleks tarz:
Cep telefonunda olduğu gibi iki taraf da aynı anda
birbiriyle konuşabilir. Çift-yönlü iletişim akışına
izin veren araçta iki-kanal (gönderen ve alan) vardır. Yukarıdaki aynı ölçütü araç bağlamında değil
de, örgütlenmiş zamanın karakteri bağlamında ele
alırsak, karşımıza eş zamanlı (syncronous) ve eş
zamanlı olmayan (asynchronous) iletişim çıkar:
1. Eş zamanlı iletişim tarafların aynı anda mesaj
göndermesi ve almasıdır. Aynı anda konuşan iki
kişi, ancak birbirine bağıran ve kavga eden taraflar arasında olabilir. Ancak bilgisayarda eşzamanlı
iletişimi olanaklı kılan araçlardan biridir,çünkü bilgisayarda kayıt ve okuma aynı anda yapılabilir. 2.
İkinci tür anlamlandırmada, “eş zamanlılık” iletişimin “o sırada” (gerçek zamanda) olması belirleyici
ölçü olarak ele alınır. Mekân aynı veya ayrı olabilir. Eğer, iletişim üretme, dolaşıma sokma ve yanıt
verme süreçlerinde “zamansal kesinti ve zamanda
gecikme” olursa, buna eş zamanlı olmayan iletişim
denir. İnsanlar arası eş zamanlı iletişimde enformasyon aralıksız olarak akar ve taraflar, “saat sinya-
Bireylerarası İletişim
li” paylaşırlar. Zamanda, “o andalığı” ortadan kaldıran gecikme olursa, eş zamanlılık ortadan kalkar.
Eş zamanlı iletişimde yüzyüzelikte mekânda birlik
vardır, ama cep-telefonuyla konuşulduğunda mekan farklılaşır. Eş zamanlı olarak kabul edilebilecek
teknolojiyle aracılanmış iletişime on-line konuşma,
chat ve video konferansı da dâhil edilebilir. Hem
bu türlerde, hem de televizyonda uyduyla bağlı
“canlı yayında,” zamanda birkaç saniyeyi geçen gecikme olmasına rağmen, bu iletişimler eş zamanlı
olarak kabul edilir; çünkü bu iletişimler teknolojiyle aracılanmış, fakat gerçek zamanda (o sırada)
yer alan iletişimlerdir. Eş zamanlı olmayanlara örnek olarak e-posta, tartışma forumları, bir foruma
veya gruba mesaj bırakma, internette arama yapma, haber grupları, kaydet ve gönder ile yapılan
iletişimler verilebilir. Bu iletişimlerde, iletişim, yüz
yüzedeki gerçek zaman içinde olmaz. İletişim, yüz
yüzeliktekinden farklı bir şekilde zamana yayılmıştır. E-postayı yazan hemen gönderebilir veya sonra
gönderebilir. E-postayı alan birkaç dakikada alabilir; hemen yanıt verebilir veya vermeyebilir. Yüz
yüze eşzamanlı iletişimde, normal durumlarda, zamana bağımlılık o ana aittir. Eş zamanlı olmayan
iletişimde “aynı yerde olma” zorunluluğu (mekanda aynılık) ortadan kalkar. Her elektronik iletişim
“eş zamanlı olmayan“ teknolojiyle aracılanmış iletişim değildir. Cep telefonuyla konuşmada mekân
farklıdır, fakat ayrı yerde olsalar da iletişim akışında
karşılıklı süreklilik vardır. Ama bu süreklilik cep telefonuyla mesaj gönderme ve almada yoktur. Hatta
sözlü konuşma yerine, cep telefonuyla mesajlaşarak
konuşmayı seçtiğinizde bile, iletişim eş zamanlılığını yitirir (Erdoğan, 2011: 181-187).
İletişim ve dolayısıyla bireylerarası iletişim dinamik bir süreçtir. Ona katılanlarda sürekli olarak
diğerinin gönderdiği mesajları algılar ve kimi zaman
sessiz kalarak bile bu mesajlara reaksiyon gösterirler.
Bu süreç sonucunda çoğunlukla iletişim sürecinin
başlangıcında olduklarından farklı duruma gelir, diğer bir ifade ile değişirler. İletişim süreci geri çevrilemez, söylenen sözler, gönderilen mesajlar söylenmemiş, gönderilmemiş sayılamaz ve iletişim sürecinin
belirli bir kısmı bir daha tekrar edilemez. Bir film
ikinci kez izlendiğinde bile birinci izlemeyle aynı şekilde anlamlandırılmaz (Kartarı, 2006: 22).
Daha öncede belirttiğimiz gibi iletişim ve anlamlandırma sürecinde iletişimin gerçekleştiği
bağlam oldukça önemlidir ve bu nedenle iletişim
sürecini hangi bağlamda gerçekleştiğini dikkate
alarak değerlendirmek gerekir. Bağlam kadar etkili
ve dikkate alınması gereken bir diğer nokta iletişim
sürecinde kullanılan araçlardır. İletişim araçları olmaksızın, iletişim olamaz. Kulak olmazsa, duymayı
gerektiren iletişim olamaz. Göz olmazsa, görmeye
bağlı iletişim yapılamaz. Dil, ses telleri, solunum
yolu organlarından biri çalışmazsa, söze dayalı iletişim gerçekleşemez. Ses dalgaları yoksa sözlü iletişim olanağı ortadan kalkar. Tel yapan teknoloji
olmadan telgraf olanaksızdır. Elektrik olmadan hiç
bir modern iletişim biçimleri olamaz. İletişim araçları dediğimizde iletişimin içeriğini taşıyan (a) doğal ve (b) yapay “taşıyıcı araçlardan” ve bu taşıyıcı
araçlara içeriği yüklemekten (araca kayıt etmekten,
yazmaktan) bahsediyoruz. Dolayısıyla, araç, örgütleme, ürün üretme, dağıtma ve tüketmeyle ilişkilidir. İletişimi kaydeden ve taşıyan araçlardaki gelişme kil tabletten elektronik sinyalleri taşıyan cep
telefonu, bilgisayar ve USB’ye doğru oldu.Bu araçların özelliklerini şöyle sıralamak olanaklıdır. Bilgi
kaybına uğramadan “aynısının” aktarılması: Bu
bağlamdaki gelişme, doğal araç olan belleğinden
başlayarak, kil tablet token/jeton siteminden geçerek, yazı, ses ve görüntü kaydının geliştirilmesine
doğru olmuştur. Token sisteminin dönüştürülerek
gelişmesi, kayıt etmede kesinlik elde etme arayışını ifade eder. Kolay taşınabilirlik: Bu gelişme kil
tabletlerden başlayarak, kâğıda ve dijital kayıt yapılan USB’ye doğru olmuştur. Taşıyıcı hem boyutça
küçülmüş hem de ağırlığı azalmıştır. Cepte taşınabilir olmuştur. Kayıt kapasitesinin artması: Bu
tür gelişme, kaydedilen alan birimlerinin değişmesi
ve her birime kaydedilen enformasyonun artması
biçiminde olmaktadır. Örneğin, kil tablete veya bir
sayfa kağıda çok enformasyon yüklemenin tek yolu
sembolleri küçük yazmaktır (sıkıştırma) ve sembolsel fazlalıkları atmadır. Günümüzde, bir parmak
büyüklüğündeki taşıyıcının (örneğin flash belleklerin) kayıt kapasitesi binlerce gigabayt olabilmektedir: Eski medeniyetlerin on binlerce tabletlerle veya
kâğıt sayfalarla yaptığı, şimdi birkaç santimetre
uzunluk ve genişlikte ve bir santimetreden az yükseklikteki bir taşıyıcıya sığdırılmaktadır. (Erdoğan,
2011:135) Bu araçlar bireylerarasındaki iletişimin
başarısında belirleyici olabilmektedirler. Örneğin
bireylerarası iletişimin e-mail aracılığıyla gerçekleşmesi halinde sadece yazı kullanılacağından, jest ve
mimikler ile ses tonu yer almayacak ve bu nedenle
yanlış anlaşılmaların olması olasılığı daha yüksek
olacaktır. Aynı mesaj telefon konuşması aracılığıyla
iletildiğinde ses tonunun etkisiyle olası yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırma ihtimali daha fazladır.
109
Bireylerarası İletişim ve İletişim Araçları
Bu iletişim internet
üzerinden görüntülü
ve sesli gerçekleştidikkat
ğinde beden dili de
İletişim
ve
anlamlandırma
işin içerisine gireceği
sürecinde
iletişimin
geriçin yanlış anlaşılmaya ilişkin ihtimal çok çekleştiği bağlam oldukça
önemlidir ve bu nedendaha aza inecektir.
le iletişim sürecini hangi
Bireylerarası ilişbağlamda gerçekleştiğini
kilerde aktardığımız
dikkate alarak değerlendirgibi teknoloji kullamek gerekir. Bağlam kadar
nımı belirleyicidir/
etkili ve dikkate alınması
etkilidir. Genel olagereken bir diğer nokta ilerak teknolojinin daha
tişim sürecinde kullanılan
az egemen olduğu
araçlardır. Bu araçlar bive daha az karmaşık
reylerarasındaki iletişimin
olan kırsal kültürlerbaşarısında belirleyici olade bireylerarası ilişkibilmektedirler.
ler daha sabit, daha
sıkı ve daha az bireysel amaca yönelik olma eğilimi gösterir ve işleve
yönelik değildir. Kırsal alt kültürlerde, bireylerarası
iletişim sürecinde elde edilen enformasyona daha
çok güvenilir ve bu enformasyon medyadan edinilenlerden üstün tutulur. Buna karşın kentsel altBireylerarası ilişkilerde teknoloji kullanımı etkilidir. Genel olarak teknolojinin
daha az egemen olduğu ve daha az karmaşık olan kırsal kültürlerde bireylerarası ilişkiler daha sabit, daha sıkı ve daha az bireysel amaca yönelik olma eğilimi gösterir ve
işleve yönelik değildir. Buna karşın kentsel
altkültürlerde bireylerarası ilişkiler özelleşmiş nitelik taşır ve konunun uzmanları
tarafından verilmemiş enformasyon daha
az güvenilir ve hatta önemsizdir. Gelişen
teknolojiler ve kitle iletişim araçlarının
yaygınlaşmasıyla iletişim açısından kentsel ve kırsal altkültürler arasındaki bu fark
giderek ortadan kalkmaya başlamıştır.
kültürlerde bireylerarası ilişkiler özelleşmiş nitelik
taşır ve konunun uzmanları tarafından verilmemiş
enformasyon daha az güvenilir ve hatta önemsizdir. Gelişen teknolojiler ve kitle iletişim araçlarının
yaygınlaşmasıyla iletişim açısından kentsel ve kırsal altkültürler arasındaki bu fark giderek ortadan
110
kalkmaya başlamıştır. Artık ülkenin en kırsal noktasında oturan birey dünyada neler olup bittiğinden
haberdardır (Kartarı, 2006:126-127).
Bireylerarası iletişimdeki amaçlar ve sonuçları şu şekilde sıralamak mümkündür (Erdoğan,
2011:268-269):
• Zorunlu veya yaratılmış gereksinimleri giderme
• Arzuları ve istekleri yerine getirme
• Kendimizi ve diğerlerini tanımlama
• Kimlik oluşturma veya oluşturulmuşu sürdürme
• Herhangi bir nedenle birbirini anlama bağlamı kurma
• İlişkiyi açıklama, önceden tahmin ve kontrol etme
• İlişkiyi tanımlama ve bağlamını kurma
• İlişkiyi koruma, sürdürme ve geliştirme
• İlişki düzenleme ve tamir etme
• Pazarlık, özveri, baskı veya şantajla arayı
bulma (Pazarlık kavramı ilişkiyi yürütmede
ve amaçlara erişmede insanın yaptığı müzakereler, vazgeçmeler ve özveriler anlamına
kullanılmıştır).
• Çatışmaları önleme veya çözme
• İlişkiye son verme
• İlişkiyi yeniden başlatma
• Sosyal bilgi kazanma
• Süregelen egemenlik ve mücadele koşullarını çeşitli biçimlerde katılarak veya katılmayarak yeniden üretme.
• Ekonomik, siyasal ve kültürel üretimin ve
ilişkilerin sürmesine ve değişmesine katılma
• Ezme ve ezilme bağlamını koruma veya değiştirmek için mücadele verme.
Bireylerarası iletişim süreci tüm toplumsal
süreçler gibi değişime uğrayan öğeler, çevreler ve ilişkileri içerir. İletişime giren bireyler aynı olmakla birlikte farklı dönemlerde benzer bir konuda yaptıkları sohbet
ve/veya tartışmanın biçim ve içeriğinin
yaşanan toplumsal dönüşümlerin etkisi
ve bu dönüşümlerin bireyler üzerinde yarattığı etkiyle farklılık gösterme olasılığı
yüksektir.
Bireylerarası İletişim
ÖÇ 1 İletişim ve bireylerarası iletişimin ne olduğunu tanımlayabilme
Araştır
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
İletişim ve bireylerarası iletişim nedir?
İletişim ve bireylerarası iletişimi bireylerarası iletişimin amaç ve sonuçlarıyla
ilişkilendirin.
Günlük yaşamda iletişim ve
bireylerarası iletişimin önemini düşünün.
İLETİŞİM ARAÇLARI
İletişim sürecinde önemli noktalardan biri hangi kanallarla, hangi ortamda yapıldığı yani iletişim
araçlarıdır. İletişimin amacına, hedefe ve bağlamın
özelliklerine bağlı olarak kullanılacak iletişim aracı
değişiklik gösterebilir. İletişim araçları (Aziz,2008:
31-32).:
• Sözlü İletişim Araçları: Sözlü iletişimin
ana varlığı dildir, biçimi ise konuşmadır.
Sözlü iletişim ağız yolu ile çıkarılan sözlere
farklı anlamların yüklenmesi ile gerçekleşir. Sözlü iletişimde mesajların iletimi için
zaman zaman araçlar, kanallarda kullanılır.
Bu araçlar, genel olarak iletişimde bulunan
alıcı ve vericinin birbirini görmediği zamanlardır. Buna örnek olarak telefon ve internet üzerinden yapılan ve sadece sesli olan
aramalar verilebilir. Ayrıca kaydedilmiş sesli
kanal olarak plaklar, ses bantları, CD’ler örnek olarak verilebilir.
• Yazılı İletişim Araçları: Yazının bulunması ve gelişimi ile sözlü iletişim olgusuna
yazılı iletişim türü eklenmiştir. Bireylerarası
iletişimde kullanılan mektup aracı, yazının
ve kâğıdın bulunmasıyla gerçekleşmiştir.
İletişim araçlarının gelişimi iletişim teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak
gerçekleşmiştir. Bu gelişim, önceleri bireylerarası iletişim araçlarında olmuş, iletişim
teknolojisindeki gelişmelere bağlı olarak
giderek geniş kitlelere seslenen araçlarla yapılan iletişime yayılmıştır. 15. yüzyıl ortalarında matbaanın bulunuşu ile yazılı iletişim
araçları hızla gelişmiş bir dönem soylulara
özgü olan kitap okuma ya da sahip olma ol-
•
•
•
•
gusu zamanla geniş kitlelere yayılmıştır. Bu
gelişmeyi süreç içerisinde gazeteler ve diğer
süreli yayınların çıkması ve yaygınlaşması
izlemiştir. Günümüzde yaşanan gelişmelerin geldiği son noktada internet yazılı iletişime farklı bir boyut getirmiştir.
Uzak İletişim Araçları: Uzaktan iletişim
(tele-communication) verici ile alıcının birbirini görmeden herhangi bir iletişim kanalını kullanarak yaptığı iletişim türüdür. Bu
iletişim türü, iletişimde bulunanların sayısı,
alıcının sayısı, bulundukları ortam, amaç
gibi özelliklere göre de değişebilir. Uzak
iletişim/telekomünikasyon duyum, yazı, resim simge ya da her çeşit bilginin tel, radyo,
optik ile başka elektromanyetik dizgelerle
iletilmesi, bunların yayımı ya da alınması
olarak da tanımlanır. Uzak iletişimi kullanılan araç türüne görede üçe ayırmak mümkündür (Aziz, 2008:14):
Çeşitli İletişim Araçları Kullanılarak Yapılan İletişim: Mektup, telgraf, telefonda
konuşma, SMS, ses ve görüntü bandı, plak,
CD, VCD, DAT, MDV, DVD gibi sesli,
görüntülü, yazılı araçlarla yapılan iletişim.
Kitle İletişim Araçları ile Yapılan İletişim: Radyo, televizyon, gazete, dergi gibi
kitlelere yönelik araçlarla yapılan iletişim.
Bu tür iletişimin en önemli özelliği anında
geribesleme olmayışıdır.
İnternet Yolu ile Yapılan İletişim: Bu
iletişim e-posta yolu ile iletişim, e-sohbet
(chat), web sayfaları/siteleri gibi iletişim
olarak farklı adlarla yapılabilir.
111
Bireylerarası İletişim ve İletişim Araçları
Uzaktan iletişim araçları tarih boyunca teknolojik ve buna bağlı olarak toplumsal gelişmeler
sonucu değişmiştir. Uzak iletişim olgusundaki gelişmeler 19.yüzyılın birinci yarısında başlayıp bu
yüzyılın ikinci yarısında gelişme göstermiştir. Bu
buluşların ilklerine örnek olarak fotoğraf, telgraf,
telefon, teleks, faks gibi iletişim araçları verilebilir.
Daha sonra yaşanan gelişmelerle 20. yüzyılın ilk
yarısında gerçekleşen sinema, radyo ve televizyon
yayınları ve onlarla bağlantılı olarak da kullanılan ses ve görüntü bantları, kompakt diskler, bilgisayar, iletişim uyduları ve 20. yüzyılın sonlarına
doğru kullanılmaya başlayan ve hızla yayılmakta
olan internet örnek olarak verilebilir (Aziz, 2008:
18-32). Günümüzde yaygın olarak kullanılan akıllı
telefonlar bu araçların birçok özelliğini bünyesinde
barındırmakta ve bireylerarası iletişime ilişkin köklü değişimlere neden olmaktadır. Bu değişimler ve
etkileri iletişim araçlarının bireylerarası iletişime etkileri başlığı altında ayrıntılı olarak ele alınacaktır.
Bu sınıflandırmanın yanı sıra McLuhan, iletişim araçlarını şu şekilde sınıflandırmaktadır (Erdoğan; Alemdar, 2005a: 155).
• Sıcak Araçlar: Tek duyuyu uzatan ve izleyiciye tamamlaması için çok şey bırakmayan araçlar sıcak araçlardır. Bu araçlara
radyo, sinema ve fotoğraf vb. örnek olarak
verilebilir. Bu sıcak araçlar duyuya oldukça
fazla enformasyon verirler. İzleyici katılımı
düşüktür.
• Soğuk Araçlar: Çok az şey veren ve izleyici
tarafından çok şey eklenmesini gerektiren
araçlar soğuk araçlardır. Soğuk araçlara örnek olarak televizyon ve telefon verilebilir.
Soğuk araçlar da izleyici ya da kullanıcı
katılımı ve tamamlama durumu yüksektir.
Enformasyon bakımından verdiği az olduğu için izleyicinin aktif katılımı gerekir. Bu
televizyon ekranındaki noktalar ve çizgilerin birleştirilmesi yoluyla yapılır.
ÖÇ 2 İletişim araçlarını sıralayabilme.
Araştır
İletişim araçları nelerdir?
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Sözlü iletişim araçlarının
kitle iletişim araçları ile ilişkisini yorumlayın.
Günlük yaşamımızda iletişim araçlarının yerini düşünün.
İLETİŞİM ARAÇLARININ BİREYLERARASI İLETİŞİME ETKİLERİ
İletişim araçlarının bireylerarası iletişim sürecine etkileri araca göre farklılık göstermekte ve olumlu ya da
olumsuz olabilmektedir. Günümüzde farklı teknolojiler ve farklı iletişim süreçleri giderek daha çok birbiriyle
ilişki kurma ve birbirine yaklaşma yönündedir. İletişim teknolojileri değişimin başlıca itici gücüdür; ancak bu
teknolojiler kişisel, kuramsal ve toplumsal olsun çeşitli toplumsal bağlamlarda ele alınıp değerlendirilmelidir
(McQuail; Windahl, 2010:11). İletişim kuramcısı Marshall McLuhan da teknolojik belirlenimcilik görüşüyle medya teknolojilerinin, toplumda bireylerin nasıl düşüneceğini, hissedeceğini, hareket edeceğini ve/veya
toplumun biçimini ve çalışmasını şekillendireceğini belirtir. Akla gelecek her şeyin araç olduğunu ve aracın da
insanların uzantısı olduğunu ileri süren McLuhan , teknolojinin toplum üzerindeki etkisini de, araç kullanımının niceliksel çokluğuna odaklanan bir yaklaşımla savunmaktadır. McLuhan, yeni iletişim teknolojilerinin
dünyayı “global köye” çevirdiğini, bu nedenle bir köyde bir arada yaşıyor gibi birbirinden haberdar olan
insanların bütün dünyayı bir bütün olarak algılayacaklarını ileri sürmüştür (Erdoğan; Alemdar, 2005a, :142143). Bu noktada bireyler arası ilişkiler üzerindeki öneminden hareketle teknoloji kullanımının toplumlar
ve dolayısıyla bireyler hayatındaki olumsuz etkilerine de değinmekte fayda var. Teknolojik olarak zehirlenmiş
bireylerin gösterdikleri semptomları şu şekilde sıralamak mümkündür (Naisbitt, 2004:13):
112
Bireylerarası İletişim
•
Bireyler ibadetten beslenmeye kadar her
şeyde hızlı çözümler tercih etmektedir.
• Bir yandan teknolojiden korkarken, diğer
yandan teknoloji bağımlılığı söz konusudur.
• Gerçek ve sahte bulanıklaşmıştır.
• Şiddet normalleşmiştir.
• Teknoloji bireyler tarafından oyuncak gibi
sevilmektedir.
• Bireyler hayatlarını mesafeli ve çılgın yaşamaktadır.
İletişim araçları bireyleri dünyaya yöneltmenin
yanında bireylerin kullandıkları duyu oranını değiştirerek karakterlerinide değiştirir. İletişim teknolojisi kişilerin sadece ne düşüneceklerini değil nasıl
düşüneceklerini de belirler. Örneğin, konuşmaya
dayanan kültürde kulak (dinleme), basına dayanan
kültürde göz (görme) önem kazanır ve basına dayanan kültürde insanlar duyduklarına inanmakta ve
konuşulanı hatırlamakta zorluk çekerler (Erdoğan,
Alemdar, 2005a : 147). Görüldüğü gibi teknolojik
gelişmeler bir yandan bireyleri iletişim sürecinde
özgürleştirmekte, uzakları yakın kılmakta ve dünyanın diğer ucundan bir başka bireyle etkileşimli
iletişim kurmasına olanak tanımaktadır. Diğer
yandan ise gelişmiş teknolojilerin ürünü olan iletişim araçlarını kullanmanın kendilerinde yarattığı alışkanlıklar ile iletişim sürecindeki beklenti ve
tavırları değişebilmektedir. Örneğin telefon aracılığıyla mesajlaşan bireyler için eş zamanlılık ya da
hız hayati önem taşımazken internet teknolojisinin
bireyi alıştırdığı hız bireylerarası iletişim sürecinde
beklemeye tahammülsüz bireyler yaratmıştır. Bu da
bireylerarasındaki süreci olumsuz etkilemektedir.
Kitle iletişim araçlarındaki teknolojik gelişmeler,
kitle iletişim araçlarının toplumsal ve sosyal kullanım alanlarını genişletmiş ve günümüzde genelde
ülkelerin ve özelde bireylerin sınırlarını zorlamaya
başlamıştır (Ecevit, 2006:102). Kitle iletişimdeki
gelişmeler hayatın her alanına yansıdığı gibi bireylerarası iletişimde de etkili ve hatta belirleyici rol
oynamaktadır. Etkileşime olanak tanıması, bireyler
için birçok konuda enformasyon kaynağı olmaları
ve özellikle gelişen teknolojilerin etkisiyle bireylerin
hayatlarının merkezine yerleşmeleri bu araçların bireylerarası iletişimde etkisini ve dolayısıyla önemini
arttırmaktadır. Kitle iletişim sürecinin ve dolayısıyla
kitle iletişim araçlarının bireylerarası iletişim sürecine etkisine ilişkin yapılan çalışmalar gün geçtikçe
artmaktadır (Southwell; Torres, 2006:335).
Yazının kullanıma girmesi, insanların toplumsal yaşamlarını sistemli yapılara dönüştürmelerini
daha da kolaylaştırmıştır. Kayıtların tutulması, uzak
mesafelerdeki insanlar, kurumlar, örgütler, topluluklar, vb. arasında yazışmalar aracılığıyla eşgüdüm
sağlanması, toplumsal bütünlüğün korunması ve
sürdürülmesi açısından olanak sağlamış ve dolayısıyla bireylerarası iletişimi de olumlu yönde etkilemiştir. Diğer yandan olumsuz etkileride olmuştur.
Yazılı iletişim insanlar arasında hiyerarşik ilişkilerin, yöneten ve yönetilen, egemenlik ve bağımlılık
ilişkisinin de güçlenmesine neden olmuştur. Bu da
bireylerarası iletişim sürecinde güç ilişkilerinin belirleyiciliğini arttırmıştır. Buna ek olarak okuryazar olup yazılı iletişimin olanaklarından yararlanan
bireylerle, okuryazar olmadığı için bu olanaklardan
yararlanamayan, bilgi kaynaklarına eşit erişim şansı olmayan bireyler arasında paylaşım ortamları da
giderek daralmıştır (Güngör, 2013:42-43).
Okuyucu ve popüler kültür metinleri/kitle iletişim aracı metinleri arasındaki ilişki, birçok açıdan
faal ve üreticidir. Bir metnin anlamı bireyin istediği
zaman başvurup kullanabileceği kullanıma hazır
belirli şifrelerle verilmez. Metin kendi içerisinde
olan asıl anlamı ve politikasını bir anda dışa vurmaz ve hiçbir metin etkilerinin ne olacağı konusunda bir garanti vermez. Çünkü bireyler metinleri
sadece anlamakla ya da anlamaya çalışmakla kalmaz/yetinmez, aynı zamanda metne kendi hayatlarına, deneyimlerine, ihtiyaç ve isteklerine uygun
anlamlar yüklemeye çalışırlar. Bu nedenle metin
nasıl yorumlandığına göre farklı insanlara göre
farklı anlamlar taşıyabilir (Storey, 2000: 14).
Bu gelişmelere paralel olarak görsel işitsel bir
kitle iletişim aracı olan sinema ondokuzuncu yüzyıl sonlarında panayır alanlarında ve vodvil tiyatrolarında düzenlenen slayt gösterilerinden doğdu.
Birinci Dünya Savaşı’nın başladığı sıralarda filmler
birkaç dakikalık kısa metrajdan doksan dakikalık
veya daha uzun gösterilere doğru gelişme gösterdi.
Savaştan sonraki dönem de Hollywood çok hızlı
bir şekilde global film yapım merkezi halini aldı
(Edgar; Sedgwick, 2007:63).
Günümüzde süreç içerisinde yaşanan teknolojik dönüşümlerin etkisiyle ortaya çıkan dijital gösterimler, daha önceki geleneksel üretim biçiminin
aksine seyirciyi çok daha fazla merkezine koyan ve
onun beklentilerine göre kendi dinamiklerini yenileyen bir aşama olarak olanaklarını gün geçtikçe
arttırmaktadır. Dijital olanakların, seyircisine ka-
113
Bireylerarası İletişim ve İletişim Araçları
zandırdığı seyir deneyimleri olan televizyon, video
gibi teknolojilerde gözlemlenebilir sonuçlar vermesine karşın, bu sonuçların en somut değerlendirilebileceği teknolojiler üç boyutlu sinema ve interaktif seyir teknolojileridir. Bu olanaklar sayesinde
değişen, dönüşen seyir kültürü televizyon, video,
cd, dvd, blue-ray, cep telefonu ve internet ortamından bireysel izlemeye de olanak vermekte bu yönüyle kamusal alanda birlikte izleme ve devamında
film üzerine yapılan bireylerarası sohbetlerle sosyalleşmedeki dönüşüm bu sürecin toplumsal bağlamdaki yansımalarını oluşturmaktadır. Çünkü bireyin
kendisini teslim ettiği bir ritüelden daha çok, kendi
seyir kurallarını, yalnız ya da birlikte izlediği seyirci
çevresini belirlediği bir biçim söz konusudur ve bu
nedenle kaçış alanı olma özelliği ortadan kaybol-
maktadır. Yani seyircinin pasif konumu değişmiş,
daha aktif bir seyirci gündeme gelmiştir. Dijital
sinema teknolojileri ve getirdiği seyir biçimi anlamında değinilecek en son başlık interaktif sinema
teknolojileridir. Yeni medya teknolojilerinin temel
kavramlarından biri olan interaktivite kavramı, interaktif sinema bağlamında, seyirci ve seyredilen
filmin karşılıklı bir ilişki içinde olması, bu ilişkinin birbirlerini etkileme olanağına şans tanıyacak
şekilde yapılandırılması anlamına gelmektedir. Sinemanın diğer üretim biçimlerinde de seyirci ve
film arasında bir ilişki olmasına karşın, interaktif
sinema, bu ilişkinin karşılıklı olması amacıyla ortaya çıkan bir teknoloji olması bakımından dikkat
çekicidir (Yüksel, & Demir, 2014: 37-39).
yaşamla ilişkilendir
PELİKÜLDEN DİJİTALE SİNEMADA
SEYİR KÜLTÜRÜ VE SEYİRCİNİN DEĞİŞEN KONUMU
Temel seyir mantığı açısından düşünüldüğünde, seyirci sinemada yalnızdır ve karşısındaki filmi kendi fiziksel ve zihinsel araçlarıyla
algılar, bu bağlamda sinema salonundaki seyir
tek başına yapılan bir faaliyettir. Ancak bu faaliyeti sosyal bir olgu olarak nitelendirmemizin en
önemli nedeni sinema salonunun mekânsal düzenlemesi ve bu mekândaki seyir deneyiminin
doğasından kaynaklanmaktadır. Nihayetinde
sinema salonundaki kalabalığın aynı amaçla bir
arada olup, aynı anda seyir deneyimini yaşadığı
ve bu deneyimin yaşandığı anın öncesi ve sonrasındaki sosyal pratikleri de hesaba kattığımızda,
bunu sosyal bir olgu olarak nitelendirmemiz zorunlu hale gelmektedir.
Hiçbir sanat yapıtı, alımlayıcısından bağımsız olarak var olmaz ve alımlayıcı kişi, o yapıtın
anlamlandırılma süreci ve bu sürecin tarihsel
izleğinde oldukça önemli bir dinamiğe sahiptir.
Sinema sanatında da seyirci böyle bir dinamiğe
sahip olduğu gibi, ideolojik bağlamda bu sanatın tüketicisi konumunda olduğundan, varlığı
zorunlu bir hal almıştır. Tıpkı tiyatro, opera ve
114
bale gibi sinemanın tarihi de, içerisine seyircisini
alan ve seyircisiyle olan ilişkisine göre belirlenen
bir tarihtir.
Teknolojik olanakların etkisiyle her geçen
gün yenilenen sinemanın üretim, dağıtım ve
gösterim olanakları; ister istemez sinema seyir
kültürü ve seyircinin konumunda değişiklikler
yaratmaktadır. Sinemanın geleneksel üretim formu olan pelikül döneminde hâkim seyir kültürü sinema salonlarındaki toplu seyir kültürüdür.
Bu seyir biçimde seyirci, içerideki topluluğun bir
parçası olarak seyir deneyimini gerçekleştirir ve
bu deneyim kişisel olmaktan çok toplumsaldır.
Sinema salonunun her sınıftan insanların bir araya geldiği bir mekân olduğu gerçeği de göz önüne
alındığında bu toplumsallaşmanın boyutlarının
zenginliği daha da anlaşılır olacaktır. Bu üretim
tarzının bir diğer özelliği sinema seyir sürecinin
önemli öğelerinden olan özdeşleşme ve haz alma
duygularının yaşanmasına fazlasıyla olanak tanımasıdır. Dijitalleşme süreci ile birlikte gündeme
gelen televizyon, video gibi teknolojiler yoluyla
seyir kültüründeki ilk önemli kırılma gerçekleşmiş ve toplu seyir biçimine alternatif bir seyir biçimi gelişmiştir. Seyirci evine kapanmış, sinema
filmlerini televizyon ya da videodan izler olmuş-
Bireylerarası İletişim
tur. Bu da sinema-seyir ilişkisinin toplumsal yönünün değişmesine neden olmuş ve seyircinin kişisel tasarrufları ön plana çıkmıştır. Sinema seyir
süreci artık toplumsal beklenti ve tepkilerle şekillenen bir süreç değil, tamamen kişisel beklentiler
üzerinden şekillenen bir süreç haline gelmiştir.
Bu da “seyirci” kavramının, sinema salonunun
kalabalığının içinde, kendisini o dünyanın ritüellerine adamış herhangi biri olarak değil, evinde uzaktan kumandasıyla filmini izleyen ve film
üzerindeki seyir tasarrufunu bir düğmeye basmak
suretiyle elinde bulunduran bir olgu olarak da ele
alınmasını zorunlu kılmıştır. Sinema-seyir ilişkisi
ve seyircinin konumundaki ilk önemli değişim
burada görülmektedir. 3 boyutlu sinema teknolojileri ise görsel ve işitsel anlamda seyircisine son
derece zengin bir seyir deneyimi sunmasına rağmen; seyirci tepkileri film yapım aşamasında hesap edilmekte ve beklenen tepkiler doğrultusunda film şekillenmektedir. Bu nedenle üç boyutlu
sinema deneyiminin sinema-seyir kültüründeki
yerinin ve seyircinin konumunun, çeşitli yorumlamalara açık olduğu düşünülmektedir. Dijitalleşme bağlamında interaktif sinema teknolojileri
ise, seyircisine ilk kez “özne” olma şansı tanıyan
bir biçim olarak dikkat çekmektedir. İnteraktif sinemada, karşılıklı etkileşim mantığından
hareketle anlatı, seyircinin tercihlerine göre belirlendiği için seyirci filmi belirleyen önemli öznelerden biri olarak görülmektedir. Ancak sözü
edilen bu tercihler yönetmen ve film yapım ekibi
tarafından belirlendiği için seyirci gerçekten anlatıya “dilediği gibi” yön vermeyip, kendisi için tanımlanmış özne rollerinden birini oynamaktadır.
Daha çok bilgisayar ve video oyunları alanında
üretimi yapılan interaktif teknolojilerde seyircinin gerçekten özne olup olmadığı tartışmaya açık
bir alan iken; interaktif sinema seyir deneyiminin
oldukça kişisel bir niteliği olduğu ve bu anlamda
sinema-seyir kültüründe önemli bir değişim yaratma potansiyeli olduğu ortadadır.
Görüldüğü gibi yaşanan dönüşümler bireylerin
sosyalleşme süreçlerinde önemli olan sinema ile
kurdukları ilişki biçimini dönüştürmüştür. Bireylerin sinemaya gitme ve orada bireylerarası iletişimde
bulunma aktiviteleri azalmıştır. Ancak bireyler başka izleme pratikleri üzerinden filmlerle kurdukları
görece daha yoğun ilişkileri bugün sosyal medya
aracılığıyla diğer bireylerle kurdukları bireylerarası
ilişkilerde daha fazla gündem konusu yapmaktadırlar. Günümüzde herhangi bir izleyici interaktif
senaryo yazım süreçlerinde filmlerin senaryolarının
bir kısmını paylaşan senaristlere filme ilişkin görüşlerini iletebilmekte böylelikle internet üzerinden
senarist ile kurduğu bireysel iletişim sayesinde filmin üretim sürecinede dahil olabilmektedir. Ayrıca
filmlere ilişkin yorumlarını sinema siteleri ve kişisel
bloglarda paylaşabilmekte filme ilişkin dünyanın
diğer ucunda hiç tanımadığı bir bireyle tartışma
imkânı bulabilmektedir.
Bireylerin hayatına sinemadan sonra giren ve
etkisi yadsınamaz olan televizyon, haberler, eğlence ve yarışma programları, müzik programları,
spor programları, diziler, durum komedileri, çizgi
filmler, tartışma programları, sağlık programları,
magazin programları ile haber verme, eğlendirme,
eğitme, mal ve hizmetleri tanıtma işlevlerini yerine
getirerek toplumun her kesiminden her yaştan bireyine ulaşmayı hedefler. Televizyon yayınları canlı
ve dolayısıyla eş zamanlı ve banttan yayın yapabilmektedir.
Televizyon özellikle internet yaşamımıza girene
kadar popüler bir boş zaman aktivitesiydi. Boş zaman etkinliği insanların ekonomik olarak iş ve görev dışı zamanlarındaki rollerine giren; katılanlara
aylak zaman olarak görülen, psikolojik olarak hoşa
giden, hazza yönelik ve biçimiyle içeriği bir ölçüde
insanın kendisi tarafından belirlenen etkin deneyimlerdir. İletişim araçlarının kullanımı ile boş zaman arasında yakın ilişki vardır. İletişim araçlarının
kullanımı, genellikle bir boş zaman etkinliği olarak
değerlendirilmektedir (Mutlu, 2008: 59).
İzleyici kitle iletişim araçları ürünlerini tükettikten, diğer bir ifade ile iletiyi kişisel deneyimleri,
dünya görüşü ve beklentileri/ ihtiyaçları doğrultusunda anlamlandırdıktan sonra kendisi bireylerarası iletişim sürecinde tekrar şifreleyerek sosyal bir
pratik haline dönüştürür. Anlamlar yeniden üretilir ve/veya dolayımlanır. Televizyonun bireylera-
Kaynak: Öz, T.P. (2012). Pelikülden Dijitale
Sinemada Seyir Kültürü Ve Seyircinin Değişen
Konumu. The Turkish Online Journal of Design,
Art and Communication - TOJDAC April 2012
Volume 2 Issue 2. S. 65-73
115
Bireylerarası İletişim ve İletişim Araçları
rası iletişime etkileri içeriklerin bireylerin yaşamı
deneyimlemesi, yorumlaması, anlamlandırması ve
kendi anlamlandırma sürecini belirlemesi açısından söz konusu olmaktadır. Bu çerçevede izleyici,
ne doğru?, ne yanlış?, güzel ve yakışıklı olmanın
standardı ne? aşk nasıl yaşanır? ne tür ilişkiler toplumda olumlanır? şeklindeki sorulara çoğunlukla
televizyon ekranında gördükleri çerçevesinde yarattığı değer yargıları üzerinden yanıtlar vermektedir. Günümüzde izlenme rekorları kıran “Bu Tarz
benim” ve “Benim Stilim” gibi yarışmalar örneği
üzerinden televizyonun bireyler arası iletişime etkilerini ele alabiliriz. Son 2-3 yıldır popüler olan bu
programlar, bireylere bir yandan moda konusunda
bilgi vermekte ve dolayısıyla kitle iletişim araçlarının bilgi verme işlevini yerine getirmekte, diğer
yandan doğru giyinmeye ilişkin bir reçete oluşturmaktadırlar. Yarışmada yer alan adayların giysileri,
sohbetleri ve hatta kavgaları bireylerarası iletişimin
konusunu oluşturmaktadır. Programa ilişkin bilgisi, gün içerisinde program izleyicisinin diğer bireylerle sohbet edebilmesine imkân vermektedir. Bu
sohbet esnasında bireyler çoğunlukla yarışmacıların ve hatta birbirlerinin giysilerini programın jüri
üyelerinin beğenileri çerçevesinde değerlendirmekte, bir takım yargılara ulaşmaktadırlar. Buna ek
olarak sağlık programları bireyleri hastalıklar konusunda bilgilendirmekte ve oradan edinilen bilgiler günlük sohbetlerin gündemini oluşturmaktadır.
Kitapların ve uzmanların yerine bu programlar referans olarak verilmektedir. Ses ve yetenek yarışmaları toplumun beğenilerinin sınırlarını çizmekte,
hatta desteklenen yarışmacı için sosyal medyada
bireylerarası iletişim sürecinde kavgalar yaşanabilmektedir. Bunlara ek olarak izlenme rekorları kıran, diziler günlük sohbetin vazgeçilmez konuları
içerisinde yer alırken bireyler kendi yaşamlarında
buradaki yıldızların hayatlarına öykünmektedirler.
Sonuç olarak televizyon programlarını izleyenler, tartışırlar, hayaller kurarlar, sevdikleri artistlerin
tükettiklerini tüketmeye çalışırlar, onların giydikleri, onların kullandıkları, onların ev dekorları, mobilyaları, güzellik malzemeleri, üzüntüleri, sevinçleri eğlence biçimleri aranır, özlenir, taklit edilir
(Erdoğan; Alemdar, 2005b:107).
Bireylerin hayatına en son giren ama hem toplumları hemde bireyleri ve bireylerarası ilişkileri en
çok etkileyen iletişim aracı internettir. Günümüzde
bedenin bir uzantısı/parçası haline gelen bilgisayar,
internet ortamı, cep telefonları, oyun konsolları,
116
İpod veya avuç içi veri bankası kayıtlayıcıları ve iletişimcileri, diğer bir deyişle tüm dijital teknolojiler
yeni medya başlığı altında toplanabilir. Yeni medyanın geleneksel medyadan (gazete, radyo, televizyon, sinema) ayırt edici temel özellikleri etkileşimli
ve multimedya biçemine sahip olmasıdır. Dijital
kodlama sistemine temellendikleri için, çok fazla
miktarda enformasyonu aynı anda aktarabilme ve
kullanıcılara geri dönüşümde bulunabilme olanağına sahiptir. Dolayısıyla enformasyonun düz çizgisel iletiminden hipermetinselliğe geçilmiştir. Yeni
medyanın etkileşimsellik özelliği, iletişim sürecine
iletişim uzamında karşılıklılık ve çok katmanlı iletişim olanağı kazandırmıştır. Etkileşimsellik sürecinin iletişim sürecine ilişkin bir diğer dönüştürücü
etkisi de iletişim zamanında eşanlı olma derecesine
ilişkin yaptığı açılımdır. Yeni medya sahip olduğu multimedya biçemselliği göstergelerin, simge
sistemlerinin, iletişim çeşitlerinin, farklı veri türlerinin tek bir araçta toplanmasıdır. İnternetin bireylerin hayatında yaygınlaşması ile internete erişerek, e-posta dolayımıyla iletişim kurmak, MSN
ve SKYPE’de yazılı, sesli ve hatta sesli-görüntülü
sohbet etmek, yeni gelişen internet braodband
üzerinden telefon etmek (VOIP), web sitelerinde
enformasyon aramak, e-alışveriş yapmak, çevrimiçi
veya çevrimdışı dijital oyun oynamak, ogo mobile
Messenger, İ-pod, İ-pad, akıllı telefon kullanmak,
facebook, twitter ve diğer sosyal ağlardan diğer
bireyler ve gruplarla iletişim kurmak, film ve dizi
izlemek, blog yazarlığı yapmak vb. sanal uzamda
gerçekleşen edimlerde bulunmak, gündelik yaşantımızda geleneksel medyanın kapladığı yeri ve zamanı almakta ve yaşamın akışının doğal bir parçası
haline gelmektedir. Günümüzde internet bireylerarası iletişim, ticaret, siyaset, sağlık, kariyer ve oyun
gibi yaşamın her anında yer almakta ve her alanında kullanılmaktadır (Binark, 2007:5-21).
İnternet bireylerin geleneksel medya metinleri ile ilişkileri sürecindeki (sinemada film izleme,
televizyon izleme, radyo dinleme, gazete okuma)
zaman deneyimlerini de dönüştürmüştür. Bireyler
evde yalnız ve dolayısıyla kendi öznel zaman deneyimleriyle izledikleri televizyon programlarını,
dizileri ve filmleri günümüzde internet üzerinden
çevrim içi ve/veya müdahale ederek (kaydetme,
durdurma, atlama) izlemekte, özellikle twitter
hashtagleri aracılığıyla bireysel deneyim, yorum
ve algılamalarını kolektif hale getirebilmektedirler. İnternetin sağladığı eşzamanlılık algısına örnek
Bireylerarası İletişim
olarak çevrimiçi oyunları ve sosyal ağlarda yapılan
sohbetleri, yorumları, eylemleri, tartışmaları vermek mümkündür. Yeni medya araçları bireylere
yorum yapma, bilgi edinme, öğrenme, uzman desteği alma, örgütlenme, çevrimiçi grup-topluluk ve
cemaatlere katılma imkânı tanımaktadır. Bu özellikleri ile dünyanın dört bir yanından farklı şimdiki zamanı yaşayan insanlar internetin şimdiki
zamanında eş zamanlı ve etkileşimli iletişime olanak bulmakta, mekândan bağımsız bir arada hissedebilmektedirler. Ayrıca eş zamanda etkileşimli
iletişime örnek olarak web sitelerinin, canlı destek
hizmetlerini de vermek mümkündür. Vatandaşların, kullanıcıların ve müşterilerin soru, sorun, kaygı ve beklentilerini çözmeye yönelik olan bu uygulama da eş zamanlı iletişimde bireyler kurdukları
iletişimle sorularına eş zamanlı yanıt alabilmekte,
problemlerini daha hızlı çözebilmektedirler. Bunlara ek olarak günümüzde bireyler çevrimiçi ders ve
eğitimlere katılarak mekândan bağımsız eğitimciyle eşzamanlı iletişim kurabilme ve eğitim alabilme
lüksüne sahiptirler.
Bilgisayar teknolojileri ve internet dijital oyunlarla dünya çapında çok sayıda bireyin geleneksel
oyun oynama biçimlerini de dönüşüme uğratmıştır. Binark’ın (2007: 28-29) belirttiği gibi dijital
oyun dünyası teknolojik donanım ve ağ bağlantısına göre konsol oyunları, PC oyunları ve çevrimiçi
oyunlar olarak sınıflandırılır. Bu süreçte özellikle
çoklu oyunculu dijital oyunlar kullanıcılarına eş
anlı etkileşim olanağı tanımaktadır.
Özetle; gelişen teknolojiler yenimedya ve internet kullanımı bireylerarası iletişimde sınırların
büyük oranda ortadan kalmasına neden olmuştur.
Bireyler bu süreçte bilgiye daha kolay erişme ve
paylaşma ve kendilerini farklı mecralarda tanıtma,
ifade etme imkânı bulmanın yanı sıra gündelik hayatta tanışma şanslarının az olduğu bireylerle bile
tanışabilme, fikir alışverişinde bulunma ve hem
yeni tanışılan bireylerle hemde eski tanıdıklarıyla
ilişkilerini sürdürme şansı yakalamışlardır. Bu açıdan bu sürecin bireylerarası iletişime katkısı olduğunu söylemek olanaklı hale gelmektedir.
ÖÇ 3 İletişim Araçlarının Bireylerarası İletişime Etkilerini Açıklayabilme
Araştır
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
İnternet dolayımıyla kurulan bireylerarası iletişimi
açıklayınız.
Sosyal medyanın bireylerarası iletişime etkilerini yorumlayınız.
Günlük yaşamda iletişim
araçlarını ne kadar kullandığınızı ve iletişiminizi nasıl
etkilediğini düşünün.
117
Bireylerarası İletişim ve İletişim Araçları
ÖÇ 1
İletişim ve bireylerarası iletişim
ne olduğunu tanımlayabilme
bölüm özeti
İletişim ve Bireylerarası İletişim
118
İletişim bir fikrin, duygunun, tutumun iletilmesidir. Gönderici-Mesaj-Kanal-Alıcı çizgisel modeliyle karakterize olur. Bireylerarası iletişim iki kişi arasında genellikle yüz yüze ilişki
şeklinde gerçekleşen iletişimdir. Bireylerarası iletişimde taraflar
nöbetleşe gönderici ve alıcı olarak edimde bulunurlar. Bu iletişim bağlamı ya fiziksel olarak aynı uzamı paylaşan iki kişinin
ilişkisi biçiminde yüz yüze ya da farklı uzamlardaki iki kişi arasında örneğin telefonla mesaj alışverişi şeklinde gerçekleşebilir.
Bireylerarası iletişimdeki amaçlar ve sonuçlar: Zorunlu veya yaratılmış gereksinimleri giderme, arzuları ve istekleri yerine getirme, kendimizi ve diğerlerini tanımlama, kimlik oluşturma veya
oluşturulmuşu sürdürme, herhangi bir nedenle birbirini anlama
bağlamı kurma, ilişkiyi açıklama, önceden tahmin ve kontrol
etme, ilişkiyi tanımlama ve bağlamını kurma, ilişkiyi koruma,
sürdürme ve geliştirme, ilişki düzenleme ve tamir etme, pazarlık, özveri, baskı veya şantajla arayı bulma,çatışmaları önleme
veya çözme, ilişkiye son verme, ilişkiyi yeniden başlatma, sosyal bilgi kazanma, süregelen egemenlik ve mücadele koşullarını
çeşitli biçimlerde katılarak veya katılmayarak yeniden üretme,
ekonomik, siyasal ve kültürel üretimin ve ilişkilerin sürmesine
ve değişmesine katılma, ezme ve ezilme bağlamını koruma veya
değiştirmek için mücadele verme.
Bireylerarası İletişim
ÖÇ 2
İletişim araçlarını sıralayabilme
İletişim Araçları
bölüm özeti
İletişimin amacına, hedefe ve bağlamın özelliklerine bağlı olarak kullanılacak iletişim aracı değişiklik
gösterebilir. İletişim araçlarını şu şekilde sınıflandırmak mümkündür: Sözlü İletişim Araçları: Sözlü iletişimin ana varlığı dildir, biçimi ise konuşmadır. Sözlü iletişim ağız yolu ile çıkarılan sözlere farklı anlamların yüklenmesi ile gerçekleşir. Sözlü iletişimde mesajların iletimi için zaman zaman araçlar, kanallarda
kullanılır. Bu araçlar, genel olarak iletişimde bulunan alıcı ve vericinin birbirini görmediği zamanlardır.
Buna örnek olarak telefon ve internet üzerinden yapılan ve sadece sesli olan aramalar verilebilir. Ayrıca
kaydedilmiş sesli kanal olarak plaklar, ses bantları, CD’ler örnek olarak verilebilir.
Yazılı İletişim Araçları: Yazının bulunması ve gelişimi ile sözlü iletişim olgusuna yazılı iletişim türü
eklenmiştir. Bireylerarası iletişimde kullanılan mektup aracı, yazının ve kâğıdın bulunmasıyla gerçekleşmiştir. İletişim araçlarının gelişimi iletişim teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak gerçekleşmiştir.
Bu gelişim, önceleri bireylerarası iletişim araçlarında olmuş, iletişim teknolojisindeki gelişmelere bağlı
olarak giderek geniş kitlelere seslenen araçlarla yapılan iletişime yayılmıştır. 15. yüzyıl ortalarında matbaanın bulunuşu ile yazılı iletişim araçları hızla gelişmiş bir dönem soylulara özgü olan kitap okuma ya
da sahip olma olgusu zamanla geniş kitlelere yayılmıştır. Bu gelişmeyi süreç içerisinde gazeteler ve diğer
süreli yayınların çıkması ve yaygınlaşması izlemiştir. Günümüzde yaşanan gelişmelerin geldiği son noktada internet yazılı iletişime farklı bir boyut getirmiştir.
Uzak İletişim Araçları: Uzaktan iletişim (tele-communication) verici ile alıcının birbirini görmeden
herhangi bir iletişim kanalını kullanarak yaptığı iletişim türüdür. Bu iletişim türü, iletişimde bulunanların sayısı, alıcının sayısı, bulundukları ortam, amaç gibi özelliklere göre de değişebilir. Uzak iletişim/telekomünikasyon duyum, yazı, resim simge ya da her çeşit bilginin tel, radyo, optik ile başka elektromanyetik dizgelerle iletilmesi, bunların yayımı ya da alınması olarak da tanımlanır. Uzak iletişimi kullanılan
araç türüne görede üçe ayırmak mümkündür: Çeşitli İletişim Araçları Kullanılarak Yapılan İletişim:
Mektup, telgraf, telefonda konuşma, SMS, ses ve görüntü bandı, plak, CD, VCD, DAT, MDV, DVD
gibi sesli, görüntülü, yazılı araçlarla yapılan iletişim. Kitle iletişim araçları ile yapılan iletişim: Radyo, televizyon, gazete, dergi gibi kitlelere yönelik araçlarla yapılan iletişim. Bu tür iletişimin en önemli
özelliği anında geri besleme olmayışıdır. İnternet yolu ile yapılan iletişim: Bu iletişim e-posta yolu ile
iletişim, e-sohbet (chat), web sayfaları/siteleri gibi iletişim olarak farklı adlarla yapılabilir.
Bu sınıflandırmanın yanı sıra McLuhan, iletişim araçlarını şu şekilde sınıflandırmaktadır:
• Sıcak Araçlar: Tek duyuyu uzatan ve izleyiciye tamamlaması için çok şey bırakmayan araçlar sıcak
araçlardır. Bu araçlara radyo, sinema ve fotoğraf vb. örnek olarak verilebilir. Bu sıcak araçlar duyuya oldukça fazla enformasyon verirler. İzleyici katılımı düşüktür.
• Soğuk Araçlar: Çok az şey veren ve izleyici tarafından çok şey eklenmesini gerektiren araçlar soğuk
araçlardır. Soğuk araçlara örnek olarak televizyon ve telefon verilebilir. Soğuk araçlar da izleyici
ya da kullanıcı katılımı ve tamamlama durumu yüksektir. Enformasyon bakımından verdiği az
olduğu için izleyicinin aktif katılımı gerekir. Bu televizyon ekranındaki noktalar ve çizgilerin
birleştirilmesi yoluyla yapılır.
119
Bireylerarası İletişim ve İletişim Araçları
ÖÇ 3
İletişim araçlarının bireylerarası
iletişime etkilerini açıklayabilme
bölüm özeti
İletişim Araçlarının
Bireylerarası İletişime Etkileri
120
İletişim araçlarının bireylerarası iletişim sürecine etkileri araca göre farklılık göstermekte ve olumlu ya da olumsuz olabilmektedir. Teknolojik gelişmeler bir yandan bireyleri iletişim sürecinde özgürleştirmekte, uzakları yakın
kılmakta ve dünyanın diğer ucundan bir başka bireyle etkileşimli iletişim kurmasına olanak tanımaktadır. Diğer
yandan ise gelişmiş teknolojilerin ürünü olan iletişim araçlarını kullanmanın kendilerinde yarattığı alışkanlıklar
ile iletişim sürecindeki beklenti ve tavırları değişebilmektedir. Örneğin telefon aracılığıyla mesajlaşan bireyler
için eş zamanlılık ya da hız hayati önem taşımazken internet teknolojisinin bireyi alıştırdığı hız bireylerarası
iletişim sürecinde beklemeye tahammülsüz bireyler yaratmıştır. Buda bireylerarasındaki süreci olumsuz etkilemektedir.
Yazının kullanıma girmesi, insanların toplumsal yaşamlarını sistemli yapılara dönüştürmelerini daha da kolaylaştırmıştır. Kayıtların tutulması, uzak mesafelerdeki insanlar, kurumlar, örgütler, topluluklar, vb. arasında
yazışmalar aracılığıyla eşgüdüm sağlanması, toplumsal bütünlüğün korunması ve sürdürülmesi açısından olanak
sağlamış ve dolayısıyla bireylerarası iletişimi de olumlu yönde etkilemiştir. Diğer yandan olumsuz etkileride
olmuştur. Yazılı iletişim insanlar arasında hiyerarşik ilişkilerin, yöneten ve yönetilen, egemenlik ve bağımlılık
ilişkisinin de güçlenmesine neden olmuştur. Buda bireylerarası iletişim sürecinde güç ilişkilerinin belirleyiciliğini arttırmıştır. Buna ek olarak okuryazar olup yazılı iletişimin olanaklarından yararlanan bireylerle, okuryazar
olmadığı için bu olanaklardan yararlanamayan, bilgi kaynaklarına eşit erişim şansı olmayan bireyler arasında
paylaşım ortamları da giderek daralmıştır.
Yaşanan dönüşümler bireylerin sosyalleşme süreçlerinde önemli olan sinema ile kurdukları ilişki biçimini dönüştürmüştür. Bireylerin sinemaya gitme ve orada bireylerarası iletişimde bulunma aktiviteleri azalmıştır. Ancak
bireyler başka izleme pratikleri üzerinden filmlerle kurdukları görece daha yoğun ilişkileri bugün sosyal medya
aracılığıyla diğer bireylerle kurdukları bireylerarası ilişkilerde daha fazla gündem konusu yapmaktadırlar. Günümüzde herhangi bir izleyici interaktif senaryo yazım süreçlerinde filmlerin senaryolarının bir kısmını paylaşan
senaristlere filme ilişkin görüşlerini iletebilmekte böylelikle internet üzerinden senarist ile kurduğu bireysel iletişim sayesinde filmin üretim sürecine de dahil olabilmektedir. Ayrıca filmlere ilişkin yorumlarını sinema siteleri
ve kişisel bloglar da paylaşabilmekte filme ilişkin dünyanın diğer ucunda hiç tanımadığı bir bireyle tartışma
imkânı bulabilmektedir.
Bireylerarası iletişimde etkili olan bir diğer araç televizyonlardır.Televizyon programları bir yandan bireylere
bilgi verme ve eğlendirme işlevini yerine getirmekte, diğer yandan onların hayata bakışlarını, yaşayışlarını, değerlendirmelerini etkileyerek bireylerarası iletişimde de etkili olmaktadır. Televizyonda izledikleri programlar,
diziler, haberler ve filmler bireylerin günlük sohbetlerinin konularını oluşturmakta, değer yargılarını biçimlendirebilmektedir. Ayrıca televizyon programlarını izleyenler, tartışmakta, hayaller kurmakta, sevdikleri artistlerin
tükettiklerini tüketmeye çalışmakta, onların giydikleri, onların kullandıkları, onların ev dekorları, mobilyaları,
güzellik malzemeleri, üzüntüleri, sevinçleri eğlence biçimleri aramakta, taklit etmektedirler.
Yeni medya sahip olduğu multimedya biçemselliği göstergelerin, simge sistemlerinin, iletişim çeşitlerinin, farklı
veri türlerinin tek bir araçta toplanmasıdır. İnternetin bireylerin hayatında yaygınlaşması ile internete erişerek,
e-posta dolayımıyla iletişim kurmak, MSN ve SKYPE’de yazılı, sesli ve hatta sesli-görüntülü sohbet etmek, yeni
gelişen internet braodband üzerinden telefon etmek (VOIP), web sitelerinde enformasyon aramak, e-alışveriş
yapmak, çevrimiçi veya çevrimdışı dijital oyun oynamak, ogo mobile Messenger, İ-pod, İ-pad, akıllı telefon
kullanmak, facebook, twitter ve diğer sosyal ağlardan diğer bireyler ve gruplarla iletişim kurmak, film ve dizi
izlemek, blog yazarlığı yapmak vb. sanal uzamda gerçekleşen edimlerde bulunmak, gündelik yaşantımızda
geleneksel medyanın kapladığı yeri ve zamanı almakta ve yaşamın akışının doğal bir parçası haline gelmektedir.
Günümüzde internet bireylerarası iletişim, ticaret, siyaset, sağlık, kariyer ve oyun gibi yaşamın her anında yer
almakta ve her alanında kullanılmaktadır. Bireyler bu sayede bilgiye daha kolay erişme ve paylaşma ve kendilerini farklı mecralarda tanıtma, ifade etme imkânı bulmanın yanı sıra gündelik hayatta tanışma şanslarının
az olduğu bireylerle bile tanışabilme, fikir alışverişinde bulunma ve hem yeni tanışılan bireylerle hem de eski
tanıdıklarıyla ilişkilerini sürdürme şansı yakalamışlardır. Bu açıdan bu sürecin bireylerarası iletişime katkısı
olduğunu söylemek olanaklıdır.
Bireylerarası İletişim
1
6
Aşağıdakilerden hangisi sıcak iletişim araçları
için söylenemez?
A.
B.
C.
D.
E.
A.
B.
C.
D.
E.
Bağlam önemlidir.
Araç önemlidir.
Teknolojiyle aracılanmış olamaz.
İletişim sürecinde roller sabittir.
Yüzyüze gerçekleşebilir.
Radyo sıcak iletişim aracıdır.
İzleyici katılımı düşüktür.
Duyuya fazla enformasyon verirler.
Fotoğraf sıcak iletişim aracıdır.
İzleyici katılımı yüksektir.
Aşağıdakilerden hangisi iletişim araçları arasında yer almaz?
7 Aşağıdakilerden hangisi soğuk iletişim araçları için söylenemez?
A.
B.
C.
D.
E.
A.
B.
C.
D.
E.
2
Sözlü iletişim araçları
Yakından iletişim araçları
Kitle iletişim araçları
Yazılı iletişim araçları
Uzaktan iletişim araçları
3
Çok az bilgi verirler
Telefon soğuk iletişim aracıdır.
Sinema soğuk iletişim aracıdır.
Televizyon soğuk iletişim aracıdır.
İzleyicinin katılımını gerektirir.
8
Aşağıdakilerden hangisi bireylerarası iletişim
süreci için söylenebilir?
Aşağıdakilerden hangisi iletişimin çizgisel
modelinde yer almaz?
A.
B.
C.
D.
E.
A. Kanal
C. Mesaj
E. Gönderici
Teknolojik gelişmeler etkili değildir.
Yüz yüze olmak zorundadır.
İletişim araçları kullanılmaz.
Sözsüz olmak zorundadır.
Bağlam önemlidir.
4 Aşağıdakilerden hangisi internet yolu ile yapılan bireylerarası iletişime örnektir?
A.
B.
C.
D.
E.
E-sohbet
Mektup
Telefon
Telgraf
Plak
5
Aşağıdakilerden hangisi bireylerarası iletişimin amaçları ve sonuçları arasında yer almaz?
A.
B.
C.
D.
E.
İlişkiyi koruma
Kimlik oluşturma
İlişkiye son verme
Kendimizi diğerlerinden gizleme
Kendimizi tanımlama
neler öğrendik?
Aşağıdakilerden hangisi bireyler arası iletişim
süreci için söylenemez?
B. Gözlemci
D. Alıcı
9
Aşağıdakilerden hangisi teknolojiyle aracılanmamış iletişimdir?
A.
B.
C.
D.
E.
Yüz yüze konuşma
Telefonda konuşma
e-mail atma
SMS gönderme
Skype’dan görüşme yapma
I. E-Mail gönderme
II. Mektuplaşma
III. Telefon konuşması
IV. VOIP
V. E-sohbet
10 Yukarıdakilerden hangileri internet dolayımıyla kurulan iletişim için söylenebilir?
A. II., III.
B. I. , III., IV.
C. I. , IV. , V.
D. IV., V.
E. I., II., III., V.
121
neler öğrendik yanıt anahtarı
Bireylerarası İletişim ve İletişim Araçları
1. C
Yanıtınız yanlış ise “İletişim ve Bireylerarası
İletişim” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
6. E
Yanıtınız yanlış ise “İletişim Araçları” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
2. B
Yanıtınız yanlış ise “İletişim Araçları” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
7. C
Yanıtınız yanlış ise “İletişim Araçları” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
3. E
Yanıtınız yanlış ise “İletişim ve Bireylerarası
İletişim” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
8. B
Yanıtınız yanlış ise “İletişim ve Bireylerarası
İletişim” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
4. A
Yanıtınız yanlış ise “İletişim Araçları” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
9. A
Yanıtınız yanlış ise “İletişim ve Bireylerarası
İletişim” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
5. D
Yanıtınız yanlış ise “İletişim ve Bireylerarası
İletişim” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
10. C
Yanıtınız yanlış ise “İletişim Araçlarının
Bireylerarası İletişime Etkileri” konusunu
yeniden gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
Anahtarı
6
Araştır 1
122
Genel tanımıyla iletişim bir fikrin, duygunun, tutumun iletilmesidir. Gönderici-Mesaj-Kanal-Alıcı çizgisel modeliyle karakterize olur. Bireylerarası
iletişim ise, iki kişi arasında genellikle yüzyüze ilişki şeklinde gerçekleşen
iletişimdir. Bireylerarası iletişim genellikle kendiliğinden ve teklifsizdir;
katılanlar birbirlerinden en üst derecede geribesleme alırlar. Zorunlu veya
yaratılmış gereksinimleri giderme, arzuları ve istekleri yerine getirme, kendimizi ve diğerlerini tanımlama, kimlik oluşturma veya oluşturulmuşu
sürdürme, herhangi bir nedenle birbirini anlama bağlamı kurma, ilişkiyi
açıklama, önceden tahmin ve kontrol etme, ilişkiyi tanımlama ve bağlamını
kurma, ilişkiyi koruma, sürdürme ve geliştirme, ilişki düzenleme ve tamir
etme, pazarlık, özveri, baskı veya şantajla arayı bulma, çatışmaları önleme
veya çözme, ilişkiye son verme, ilişkiyi yeniden başlatma, sosyal bilgi kazanma, süregelen egemenlik ve mücadele koşullarını çeşitli biçimlerde katılarak
veya katılmayarak yeniden üretme, ekonomik, siyasal ve kültürel üretimin
ve ilişkilerin sürmesine ve değişmesine katılma, ezme ve ezilme bağlamını
koruma veya değiştirmek için mücadele verme.
Bireylerarası İletişim
Araştır Yanıt
Anahtarı
6
Araştır 2
Araştır 3
Uzaktan iletişim (tele-communication) verici ile alıcının birbirini görmeden
herhangi bir iletişim kanalını kullanarak yaptığı iletişim türüdür. Bu iletişim
türü, iletişimde bulunanların sayısı, alıcının sayısı, bulundukları ortam, amaç
gibi özelliklere göre de değişebilir. Uzak iletişim/telekomünikasyon duyum,
yazı, resim simge ya da her çeşit bilginin tel, radyo, optik ile başka elektromanyetik dizgelerle iletilmesi, bunların yayımı ya da alınması olarak da tanımlanır.
Uzak iletişimi kullanılan araç türüne görede üçe ayırmak mümkündür: Çeşitli İletişim Araçları Kullanılarak Yapılan İletişim: Mektup, telgraf, telefonda
konuşma, SMS, ses ve görüntü bandı, plak, CD, VCD, DAT, MDV, DVD
gibi sesli, görüntülü, yazılı araçlarla yapılan iletişim. Kitle iletişim araçları ile
yapılan iletişim: Radyo, televizyon, gazete, dergi gibi kitlelere yönelik araçlarla yapılan iletişim. Bu tür iletişimin en önemli özelliği anında geribesleme
olmayışıdır. İnternet yolu ile yapılan iletişim: Bu iletişim e-posta yolu ile
iletişim, e-sohbet (chat), web sayfaları/siteleri gibi iletişim olarak farklı adlarla
yapılabilir.
Yeni medya sahip olduğu multimedya biçemselliği göstergelerin, simge sistemlerinin, iletişim çeşitlerinin, farklı veri türlerinin tek bir araçta toplanmasıdır. İnternetin bireylerin hayatında yaygınlaşması ile internete erişerek,
e-posta dolayımıyla iletişim kurmak, MSN ve SKYPE’de yazılı, sesli ve hatta
sesli-görüntülü sohbet etmek, yeni gelişen internet braodband üzerinden telefon etmek (VOIP), web sitelerinde enformasyon aramak, e-alışveriş yapmak,
çevrimiçi veya çevrimdışı dijital oyun oynamak, ogo mobile Messenger, İ-pod,
İ-pad, akıllı telefon kullanmak, facebook, twitter ve diğer sosyal ağlardan diğer bireyler ve gruplarla iletişim kurmak, film ve dizi izlemek, blog yazarlığı
yapmak vb. sanal uzamda gerçekleşen edimlerde bulunmak, gündelik yaşantımızda geleneksel medyanın kapladığı yeri ve zamanı almakta ve yaşamın
akışının doğal bir parçası haline gelmektedir. Günümüzde internet bireylerarası iletişim, ticaret, siyaset, sağlık, kariyer ve oyun gibi yaşamın her anında
yer almakta ve her alanında kullanılmaktadır. Bireyler bu sayede bilgiye daha
kolay erişme ve paylaşma ve kendilerini farklı mecralarda tanıtma, ifade etme
imkânı bulmanın yanı sıra gündelik hayatta tanışma şanslarının az olduğu
bireylerle bile tanışabilme, fikir alışverişinde bulunma ve hem yeni tanışılan
bireylerle hemde eski tanıdıklarıyla ilişkilerini sürdürme şansı yakalamışlardır. Bu açıdan bu sürecin bireylerarasıiletişime katkısı olduğunu söylemek
olanaklıdır.
123
Bireylerarası İletişim ve İletişim Araçları
kaynakça
Aziz, A. (2008). İletişime Giriş. İstanbul: Aksu Kitabevi.
Binark, M. (2007). Yeni Medya Çalışmaları. Mutlu Binark (der.) Yeni Medya Çalışmaları (s. 5-15). Ankara:
Dipnot.
Binark, M. (2007). Yeni Medya Çalışmalarında Yeni Sorunlar ve Yöntem Sorunu. Mutlu Binark (der.) Yeni
Medya Çalışmaları (s. 21-44). Ankara: Dipnot.
Ecevit, M. F. (2006). Kitle İletişimi, İletişim ve Toplum. Genel İletişim (edt: Uğur Demiray). Ankara: PegemA
Yayıncılık.
Edgar, A.; Sedgwick, P. (ed) (2007). Kültürel Kuramda Anahtar Kavramlar. (çev: Mesut Karaşahan). İstanbul:
Açılım Kitap.
Erdoğan, İ. (2011). İletişimi Anlamak. Ankara: Pozitif Matbaacılık
Erdoğan, İ. ; Alemdar, K. (2005a). Popüler Kültür ve İletişim. Ankara: Erk Yayınları.
Erdoğan, İ. ; Alemdar, K. (2005b). Öteki Kuram. Ankara: Erk Yayınları.
Güngör, N. (2013). İletişim Kuramlar Yaklaşımlar. Ankara: Siyasal Kitabevi.
Kartarı, A. (2006). Farklılıklarla Yaşamak Kültürlerarası İletişim. Ankara Ürün Yayınları.
Naisbitt, J. (2004). İnsan ve Teknoloji. (çev: Orkunt Ayaz, Huban Yıldıran, Mehpare Şayan Kileci). İstanbul:
CSA Global Yayın Ajansı.
McQuail, D.; Windahl, S. (2010). İletişim Modelleri –Kitle İletişim Çalışmalarında- (çev: Konca Yumlu).
Ankara: İmge Kitabevi Yayıncılık.
Mutlu, E. (2008). İletişim Sözlüğü. Ankara: Ayraç Yayıncılık.
Oskay, Ü. (2007). İletişimin ABC’si. İstanbul: Der Yayınları.
Öz, T.P (2012). Pel: Külden Dijitale Sinemada Seyir Kültürü ve Seyircinen Değişen Konumu. The Turkish
Online Yournal of Design, art and Communacation-TOYDAC april 2012. Volume 2 Issue 2. S. 65-73
internet kaynakları
Southwell, B. G. ; Torres, A. (2006). Connecting Interpersonal and Mass Communication: Science News
Exposure, Perceived Ability to Understand Science, and Conversation. Communication Monographs Vol.
73, No. 3, September 2006, pp. 334_350 (ISSN 0363-7751 (print)/ISSN 1479-5787 (online) # 2006
National Communication Association DOI:10.1080/03637750600889518
Storey, J. (2000). Popüler Kültür Çalışmaları Kuramlar ve Metotlar(çev: Koray Karaşahin). İstanbul: Babil
Yayınları.
Yüksel, A. ve Demir, B. (2014). “2000 Kuşağı’nın Sinema Filmleri İzleme Pratikleri”, Elektronik Mesleki
Gelişim ve Araştırma Dergisi (EJOIR) , Cilt 2 Özel Sayı Ağustos.
124
Bölüm 7
öğrenme çıktıları
Bireylerarası İletişimde Çatışma
1
3
5
7
Çatışmanın Tanımı ve Bağlamı
1 Çatışma kavramını farklı bakış açılarından
değerlendirebilme
Çatışma Biçimleri
3 Çatışma biçimlerini avantajları ve
dezavantajları ile açıklayabilme
Çatışma Yönetimi
5 Çatışma yönetimi sürecinde problem
çözme aşamalarını sıralayabilme
2
4
6
Çatışmaya Negatif ve Pozitif Yaklaşımlar
2 Negatif ve pozitif çatışmayı açıklayabilme
Çatışma İklimi
4 Çatışma ikliminin önemini kavrayabilme
Çatışma Stratejileri
6 Çatışma stratejilerini tartışabilme
Çatışma Değerlendirmesi
7 Çatışmayı bütün olarak değerlendirebilecek
bilgi ve becerilere sahip olabilme
Anahtar Sözcükler: • Çatışma Yönetimi • Rekabet • Kaçınma • Uyma • İşbirliği • Uzlaşma • Strateji
126
Bireylerarası İletişim
GİRİŞ
Çatışma bütün ilişkilerde görülebilecek bir sürece karşılık gelir ve kaçınılmazdır. Birbirine bağlı
en az iki taraf arasındaki mücadelenin yer aldığı bu
süreçte amaçlarda uyumsuzluk, bu amaçlara ulaşmada diğeri tarafından engellenme ve çok az takdir
edilme söz konusu olduğu için çatışma çoğu zaman
negatif olarak algılanır. Jones, Remland ve Sanford
(2007, s. 239) çatışma sözcüğünü işittiğimiz zaman
akla ilk gelenlerin “gerilmek” “rahat edici” “engel”
“baş ağrısı” “acı veren” “meydan okumak” gibi sözcükler olduğunu söylerler. Buna bağlı olarak yaygın
çeşitli metaforlardan bahsederler: (a) Çatışma kaos
gibidir; hiç kimse gerçekten neler olup bittiğini
tam olarak bilemez. (b) Çatışma bir volkan gibidir;
patlar ve yok eder. (c) Çatışma bir buzdağı gibidir;
daha fazlası yüzeyin altındadır. (d) Çatışma bir ateş
gibidir; tutuşur ve geride faydalı bir şey bırakmaz.
Genellikle negatif bir çağrışım yapan çatışmadan kaçınmanın iyi bir şey olduğu ile ilgili yaygın
bir görüş vardır. Eğer bir çatışma yaşanıyorsa, bir
sorun olduğunun göstergesi olduğu ve bunun da
bireylerarası ilişkilere zarar verdiği düşünülür. Bu
yaklaşımlar çatışma ile kolaylıkla baş edilmesine bir
müdahaledir. Oysa çatışmada her zaman sorunlarla
karşılaşılmaz. İyi yönetildiği takdirde zorlukların
üstesinden gelinebilir ve bireylerarası ilişkilerde
olumlu yönde bir gelişme, yeni bir yaşam ve değişme için fırsat verir. Bu bağlamda, bu ünite çatışmayı geniş bir perspektiften ele alıp, tartışmayı
hedeflemektedir.
ÇATIŞMANIN TANIMI VE
BAĞLAMI
Yaşamımızın ve gelişimimizin doğal ve normal
bir parçası olan ve deneyimlerimizle birlikte daha
yapıcı yolları öğrendiğimiz çatışmadaki temel özellik taraflar arasındaki anlaşmazlıktır. Ne yapılması
ya da nasıl yapılması gerektiği konusunda, örneğin yakın arkadaşlar, eşler, iş arkadaşları ya da aile
bireyleri gibi aralarında belli bir bağ olan bireylerarasındaki anlaşmazlığın ifadesi olarak karşımıza
çıkar çatışma. Her insan farklıdır ve dolayısıyla
da farklı amaçlara sahiptir. Eğer bireyler birbiriyle
belli bir bağlılık içindeyse bu farklılıklar çatışmaya
neden olacaktır.
Çatışma’nın tanımı ile ilgili çeşitli yaklaşımlar
vardır. Patricia Geist (1995’ten aktaran Jones vd.,
2007: 240) çatışmayı “anlaşmazlıklar”, “fikir ayrılıkları”, “farklı yorumlamalar”, “kontrol çabası” ve
“birden fazla bakış açısı” kavramıyla açıklar. Stella
Ting-Tomey (2000’den aktaran Jones vd., 2007:
240) çatışmayı “en az iki taraf arasındaki bir etkileşim anında ilgilerde, bakış açılarında, yöntemlerde
ve amaçlarda uyuşmazlık sonucu oluşan yoğun bir
anlaşmazlık süreci” olarak açıklar. Koçel (2001’den
aktaran Sökmen ve Yazıcıoğlu, 2005: 2) çatışmayı kısaca “iki veya daha fazla kişi arasındaki çeşitli
kaynaklardan doğan anlaşmazlık” olarak ifade eder.
Thomas da (1990’dan aktaran Topaloğlu ve Avcı,
2008: 76) çatışmayı “taraflardan birinin diğeri tarafından engellendiği ya da engelleneceğini hissettiği
anda ortaya çıkan bir süreç” olarak tanımlamıştır.
Yukarıdaki tanımlardan yola çıkarsak çatışma ile ilgili hepsinde ortak olabilecek temel bazı
noktaları söyleyebiliriz. Devito (2009a. 276)’nun
konuyla ilgili yaklaşımı bu düşünceleri özetleyecek
niteliktedir:
1. Çatışma insanlar birbiriyle anlamlı ilişkiler
çerçevesinde bağlı olduğu zaman meydana
gelir. Birinin yaptığı diğerini etkiler.
2. İnsanlar amaçlarının uyuşmadığının karşılıklı olarak farkında oldukları zaman çatışma meydana gelir.
3. İnsanlar amaçlarına ulaşmalarına bir müdahale hissederlerse çatışma meydana gelir. Bu
durumda bir amacın gerçekleşmesi diğerinin gerçekleşmesini engelleyecektir.
Çatışma bireylerarasındaki ilişkiler çerçevesindeki geniş bir sorun yelpazesini kapsar. Örneğin
ebeveynler ve çocukları arasında hangi üniversiteye gideceği, evleneceği kişi, benimsediği yaşam
tarzları; evli çiftler arasında kısıtlı kaynakların nasıl değerlendirileceği, karşılıklı beklentilerin ihlali,
kişilik farklılıkları, birliktelikteki güç dengesi; iş
yeri ortamlarında yöneticilerin birbiriyle aralarındaki yönetim sorumluluklarının ve kaynakların
paylaşımı, uygun yönetim biçimi, her düzeydeki
güç dengesi; ya da arkadaşlarla ilişkide paylaşılan
yaşam alanı, arkadaşlık kurallarının ihlali, fikirlerde uyuşmazlık gibi çok farklı ilişki biçimlerinde
farklı sorunlar içinde çatışmaya rastlayabiliriz. Büyük oranda yüz yüze deneyimlediğimiz bu çatışmalar aynı zamanda, örneğin e-mail, sosyal ağlar,
bloglar ya da telefon gibi elektronik iletişimde de
ortaya çıkabilir.
127
Bireylerarası İletişimde Çatışma
Resim 7.1 Bireylerarası İlişkilerde Çatışma Kaçınılmazdır
Kaynak: www.professional growthsystems.com/
org-culture/ managing-conflict
Devito (2009a: 279; 2009b: 256) çatışmaların
odaklandığı sorunları içerik ve ilişki bağlamında
değerlendirir. İçerik çatışması genellikle çatışma
içindeki tarafların dışındaki objeler, olaylar ve insanlar üzerinedir. Bunlar her gün tartıştığımız hatta
kavga ettiğimiz birçok sorunu içerebilir. Örneğin
belirli bir filmin nasıl olduğu ile ilgili bir değerlendirme, televizyonda ne izlenmesi gerektiği, son girilen sınavın adil olup olmadığı, kimin terfi etmesi
gerektiği gibi sorunlardır. İlişki çatışmaları da çok
çeşitlidir; bireylerarası ilişkilerle daha doğrudan
bağlantılıdır. Örneğin taraflar arasındaki sorunlardan kimin sorumlu olduğu, ilişkide eşitliğin olup
olmadığı, davranış kurallarını oluşturmada taraflardan kimin haklı olduğu gibi sorunlardır. İçerik
ve ilişki çatışmasına tek bir örnekten yola çıkarak
bir açıklık da getirilebilir. Tatilde nereye gideceğimiz ile ilgili içerik çatışmasında hangi ülkeye gidileceği ile ilgili bir karşılaştırma yapılır, avantajları
dezavantajları üzerinde odaklanılır. Aynı örnekten
yola çıktığımızda ilişki çatışmasında gidilecek yeri
seçmek için kimin daha fazla hakkı olduğu, kimin
bu tartışmada karar verici olduğu daha ön plana
çıkar. İçerik ilişkileri açıkça gözlemlenebilir ve tanımlanabilir; ilişki çatışmaları ise daha gizli bir görünümdedir ve tanımlanması daha zordur.
Çatışma bireyin çocukluktan başlayarak her döneminde karşısına çıkan bir olgudur. İlk çocukluk
döneminde çocukların çatışmaya karşı tepkileri
ve algıları yetişkinlerden farklı olsa da zamanla bu
sürecin içine girerler. Çocuklar için çatışmanın en
önemli fonksiyonu, özellikle ilk ve orta çocukluk
dönemlerinde, benlik duygularının gelişimine ve
ilişkiler içindeki yerlerinin farkına varmalarına kat-
128
kı sağlamasıdır. Jean Piaget, sosyal çatışmaların çocuklara evrendeki tek insan olmadıklarını ve diğer
insanların da farklı ihtiyaçları ve istekleri olduğunu
ve buna saygı duymaları gerektiğini öğrettiğini söyler (Aktaran Jones, vd. 2007: 248).
Bir çatışmadan bahsedildiği zaman öncelikle
onun iletişim merkezli olduğunu söylemek gerekmektedir. İletişim ve çatışma arasındaki ilişki
aşağıdaki gibi özetlenebilir (Jones, vd, 2007: 239;
Hocker ve Wilmot, 1985: 20):
1. İletişim davranışı sık sık çatışmaya neden
olur.
2. İletişim davranışı çatışmayı yansıtır.
3. İletişim, çatışma yönetiminin yararlı ya da
yıkıcı olmasına neden olabilecek bir olgudur.
Bütün iletişim sürecinde olduğu gibi çatışma
da tarafların kültüründen etkilenir. Bu süreçte bir
kültürdeki paylaşılan inançlar, değerler çatışmanın
algılanmasında, uygun ya da uygun olmayanın
tanımlanmasında ve çözüm yöntemlerinde etkili
olacaktır. Örneğin bazı ülkeler grup normları ve
değerlerini ya da kolektifliğin ihlalini merkeze alırken, bazı ülkeler de daha çok bireysel normların
ihlalini öne çıkaracaklardır. Yapılan araştırmalarda
kolektivist kültürlerde bireyci kültürlere nazaran
çatışmadan daha çok kaçınıldığı görülmüştür (Devito, 2009a: 281 – 282).
Çatışma ile birlikte ele alınması gereken temel
kavramlardan biri de güçtür. Bireylerarası çatışma
durumlarında güç yapıları önemlidir. Hocker ve
Wilmot (1985: 70) bu bağlamda güç ile ilgili bazı
yaklaşımlarda bulunurlar:
1. Güç bütün toplumsal etkileşimler içinde
vardır.
2. Güç doğal olarak hem negatif hem de pozitif olarak ele alınabilir.
3. Güç bireylerarası ilişkinin bir ürünüdür; bireyin değil.
4. Güç dengeleme eylemleri çatışma etkileşimlerinin merkezindedir.
5. Verimli güç dengesi bireysel ve ilişkisel gücün gelişmesiyle meydana gelir; sınırlı gücün daha büyük bir parçasını kazanma üzerine bir mücadeleden değil.
6. Bireyler çatışmanın etkili bir biçimde yönetilebilmesi için çok fazla ya da çok az güce
sahip olabilirler. Verimli bir çatışma yönetimi için göreceli bir denge gereklidir.
Bireylerarası İletişim
Bir ilişkide gücün geçerliliği, sahip olunan belirli kaynakların taraflar için ne önem arz ettiğine ve
gereksinimlerini ne kadar kontrol edebildiğine bağlıdır. Güç geçerliliği belirli kavramlar çerçevesinde açıklanabilir (Hocker ve Wilmot, 1985: 73):
1. Uzmanlık: İçinde bulunulan ortam için faydalı olabilecek bilgi, beceri ve yeteneklere sahip olmak.
Örneğin yabancı bir ortamda sözsüz iletişim kodlarının bilinmesi ya da bir örgütte bütçe analizi
konusunda uzman olunması.
2. Kaynak Kontrolü: Bir insanın ilişkili olduğu ortamdaki pozisyonu ile ilgilidir. Örneğin ebeveynlerin
çocuklarının para, özgürlük, özel yaşam gibi kaynakları kontrol etmesi.
3. Bireylerarası bağlantılar: Bireyin sistemin bütünü içindeki pozisyonu. Örneğin birbiriyle bağlantıları
çok kuvvetli olmayan iki grup arasında bir köprü olarak hizmet etmek.
4. Bireysel Nitelikler: Cazibe, sıcaklık, konuşma becerileri ya da sosyal statü. Örneğin bazı insanlar
diğerleri onların varlığından memnun olduğu, onlara güvendiği ya da onların çekimine kapıldığı
için bireylerarası güç kazanırlar.
5. Yakınlık: Diğerleriyle yakın bağ kurma yeteneği. Bütün insanlar yaşantılarındaki diğer insanlar için
özel olmak isterler. Bu bağlamda diğerlerine gösterilen yakınlık, samimiyet bireylerarası ilişkide güç
kazandırabilecektir.
ÖÇ 1 Çatışma kavramını farklı bakış açılarından değerlendirebilme
Araştır
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Çatışmaların odaklandığı
sorunları içerik ve ilişki bağlamında açıklayınız.
Çatışmanın tanımı ve bağlamını kitabınızın BİRİNCİ BÖLÜMÜ’n de yer
alan iletişim kavramı ile
yorumlayın.
Günlük yaşam içerisinde
çatışmanın temel kavramlarından biri olan güç kavramını nasıl kullandığınızı
düşünün.
ÇATIŞMAYA NEGATİF VE POZİTİF YAKLAŞIMLAR
Daha önceki satırlarda da belirtildiği gibi birçok insan çatışmanın doğasını negatif olarak düşünür.
Uyum içinde giderken, çatışmayla birlikte bir zaman sapması olduğu ve uyumun bozulduğu ileri sürülür.
Oysa çatışma pozitif bir olgu olarak da ele alınmalıdır. Devito (2009a 278)’ya göre bireylerarası çatışma
kaçınılmaz olsa da çatışma ile baş etme yolu çok önemlidir. Çatışmanın negatif ya da pozitif görünümleri
onun nasıl ele alındığına bağlıdır.
Birçok çatışma haksız mücadele yöntemlerini içerir ve büyük ölçüde diğer insana zarar verme üzerine odaklanır. Böyle durumlarda negatif duyguların artması kaçınılmazdır. Çatışma aynı zamanda farklı alanlarda daha
yararlı olabilecek enerjinin tüketilmesine de neden olur. Özellikle taraflar arasındaki iletişim tek yönlü, savunmacı
ve güce dayalı olduğu zaman çatışmada kişi kendisini karşısındaki insana karşı kapatabilir. Karşımızdakine karşı
duygularımızı sakladığımız zaman da anlamlı bir iletişim ve etkileşimi de engellemiş oluruz. Bu, karşılıklı olarak
incitmeye ve kin duymaya kadar gidebilir. Bıkkınlık, güvensizlik, değişime karşı direnme, performans düşüklüğü
gibi bazı durumlar da ortaya çıkar. Çatışma pozitif yönde ele alındığı ve bu yönde çaba gösterildiği zaman birçok
avantajları olduğu görülecektir. Bu bağlamda çatışma, koşulları geliştirmede ve harekete geçmede yaratıcı bir kuvvet olarak görülebilir. Çatışmaların bireysel gelişim ve değişim için gerekli olduğu göz ardı edilmemelidir. Farklılıkların açıkça tartışılması ve bilginin yeterli bir biçimde paylaşılmasıyla yeni düşünme yolları ve yeni deneyimler
kazanılacaktır. Böylece sorunlara farklı bakış açıları ortaya çıkacak, yaratıcılığın gelişmesi sağlanacaktır. Negatif
yönde düşünme ve dolayısıyla çatışmadan kaçınma çatışma korkusunu başlatacaktır. Çatışmayı reddetmek ya da
çatışmadan kaçınmak da değişim için güçlü bir direnmenin işareti olacaktır.
129
Bireylerarası İletişimde Çatışma
İşlevsel ve İşlevsel Olmayan Çatışma
Bir çatışmanın pozitif ya da negatif yönde sonuçlanması çatışmada kullanılan yöntemlerle yakından ilgilidir. Jones vd. (2007: 246 – 248) negatif ve pozitif kavramlarını “işlevsel” ve “işlevsel
olmayan” kavramlarıyla ilişkilendirirler. İşlevsel
olmayan ya da yıkıcı çatışmada tarafların biri ya da
ikisi çatışma yönetiminden memnun değildir. İşlevsel ya da yapıcı çatışmada ise her iki taraf da süreçten ortaya çıkan sonuçtan memnundur. İşlevsel
ve işlevsel olmayan çatışma arasındaki farklılıklar
çeşitli boyutlarda ele alınabilir.
• İşlevsel çatışmanın en açık işaretlerinden
bir tanesi bilginin paylaşılmasında yeterince
açık olunduğu konusunda tarafların birbirine güvenmesi ve görüşlerini ve fikirlerini
özgürce değiş tokuş etmeleridir. İşlevsel
olmayan çatışmada ise taraflar birbirinden
bilgiyi saklamaya çalışırlar.
• Bilgiyi paylaşmak işlevsel çatışma için tek başına yetmez. Bilgi gerçeğe uygun ve taraflar
dürüst olmalıdır. Bilginin tamamını sunmada taraflar dürüst olmayabilirler ya da bilerek
yanlış bilgi sunma eğiliminde olabilirler. Bu
durumda çatışmaların çözümü zorlaştırılır.
• Çatışma başarıyla yönetildiği zaman, birçoğumuz onu çatışma olarak düşünmeyiz.
Bu işlevsel çatışmaya karşılık gelir. Burada
sakin/rahatlatıcı tavır gergin/rahatsız edici
olanın önüne geçmiştir.
• İşlevsel çatışma konu ile ilgili sorunlar üzerine odaklanıldığında gerçekleşir. Bir sorunu
çözmeden başkasına yönelmek sorunların
çözülmeden çoğalmasına neden olur.
•
•
•
•
İşlevsel olmayan çatışmalarda taraflar esnek
seçeneklere ve fikirlere karşı daha fazla direnç gösterirler. Bir çatışma işlevsel olduğu
zaman taraflar problemle ilgili farklı görüşlere, farklı çözüm yollarına ve başarı için
farklı ölçütlere karşı açık olurlar.
İşlevsel olmayan bir çatışma süreci içinde
olan taraflar duygusal ve zihinsel olarak
tükenir, enerjisini kaybeder. Birey fiziksel
olarak yorgun düşer, diğer şeyleri düşünme gücü engellenir ve yaşantısının başka
alanlarında kendini gösterebilme yeteneği
kesintiye uğrar. İşlevsel çatışma ise tam tersi
bir etki yapar. İnsanlar zorlu bir durumdan
güçlenmiş olarak çıkabilir. Çatışma yapıcı
olduğu zaman insanlara enerji verir.
İşlevsel çatışmalar yaratıcılığı ve yapıcı değişmeyi arttırır. Bu onun üretkenlik özelliği
olarak görülür. İşlevsel olmayan çatışmada ise
oldukça fazla olan duygusal uyarılmalar yüzünden tam tersi bir durum gerçekleşir. Bu
durum yaratıcı problem çözümünü engeller.
İşlevsel olmayan çatışma bütün boyutlarda
artışa neden olur. Çatışmanın düşmanca bir
boyuta geldiği, saldırgan davranışlara neden
olduğu ve çatışmayı azaltma konusundaki isteksizlik duygusunun arttığı durumlarda çatışmanın yükselmesi söz konusudur. İşlevsel
çatışma, çatışmanın şiddetini azaltma eğilimindedir; çünkü bu durumda tehdit, izolasyon, umutsuzluk ve rekabet algısı azalır.
ÖÇ 2 Negatif ve pozitif çatışmayı açıklayabilme
Araştır
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Çatışma hangi bağlamda
negatif ya da pozitif olarak
değerlendirilmelidir?
Negatif ya da pozitif olarak
adlandırabileceğimiz çatışma biçimlerini kitabınızın
İKİNCİ BÖLÜMÜ’n de
yer alan sözsüz iletişim bağlamında yorumlayın.
Günlük yaşam içerisinde
yaşadığınız negatif ve pozitif çatışmaları düşünün.
130
Bireylerarası İletişim
ÇATIŞMA BİÇİMLERİ
Beş tip bireylerarası çatışma biçimi vardır. Her biri kendine özgü avantajlara ve dezavantajlara sahiptir
(Devito, 2009a: 279-280; Hocker ve Wilmot, 1985: 44-52):
Rekabet
kazan-kaybet
ben-sen
Kendini Düşünme
Yüksek
İşbirliği
kazan-kazan
ben-sen
Uzlaşma
kazan-kaybet
kaybet-kazan
ben-sen
Kaçınma
kaybet-kaybet
ben-sen
Uyma
kaybet-kazan
ben-sen
Düşük
Diğerini Düşünme
Yüksek
Şekil 7.1 Çatışma Biçimleri
Kaynak: Black and Moutan’dan aktaran Devito, 2009a: 280
Rekabet (Kazan-Kaybet)
Rekabetçi biçim, büyük ölçüde kişinin kendi gereksinimlerini ve arzularını diğerinin gereksinim ve
arzularına nazaran daha ön plana çıkarmasını ifade eder. Kişi kendi gereksinimlerini karşıladığı sürece, çatışma başarıyla ele alınmış demektir. Bu çatışma biçiminde “ben kazanayım sen kaybet” görüşü benimsenir.
Avantajları:
• Rekabet acil karar alınması gereken durumlarda uygun ve faydalı olabilir. Bu süreçte yaratıcı fikirler
ortaya çıkabilir.
• Eğer dış amaçlar diğer kişiyle ilişkiden daha önemliyse rekabet faydalıdır; özellikle kısa bir dönem
içinde gerçekleşen ve tekrar eden bir çizgisi olmayan ilişkilerde.
• Rekabet, herkesin rekabetçi davranışı dayanıklılığın ya da gücün bir işareti ve doğal bir yanıt verme
şekli olarak kabul ettiği durumlarda faydalı olabilir. Örneğin sporda ya da oyunlarda.
Dezavantajları:
• Dış hedefler üzerine odaklanılması yüzünden rekabet taraflar arasındaki ilişkiye zarar verebilir.
• Rekabet, taraflardan birinin gücünün yetmediği ya da isteksiz olduğu durumlarda zararlı olabilir.
• Rekabet çatışmanın sona ermesi için çok az seçenek sunar. Örneğin “Benimle misin bana karşı
mısın” seçeneğiyle sık sık karşılaşılır bu da bir kişiyi “kazanan” ya da “kaybeden” konumuna sokar.
Kaçınma (Kaybet-Kaybet)
Kaçınma biçimi kişinin hem kendi hem de diğerinin arzu ve gereksinimlerine kayıtsız kalması durumudur. Sorunla ilgili gerçek bir iletişim ortamından kaçınılır, sorun gündeme geldiği zaman konu değiştirilir
ve genellikle hem fiziksel hem de psikolojik ortamdan uzaklaşılır. Bu çatışma biçiminde sorunun çözümü
için çok az çaba söz konusudur; “ben kaybedeyim sen kaybet” görüşü benimsenir.
131
Bireylerarası İletişimde Çatışma
Avantajları:
• Kaçınma, çatışma için bazı diğer seçenekleri de düşünmek için zaman kazandırabilir.
• Eğer sorun önemsizse ya da diğer önemli
sorunlar üzerine dikkat verilmek isteniyorsa
kaçınma faydalı olabilir.
• Eğer kişi ilişkiden bir şey elde etme şansı
olmadığını düşünüyorsa ya da o olmadan
da çatışma yönetilebilecekse kaçınma doğru
bir seçim olabilir.
• Negatif sonuç getirecek bir ilişkide kaçınma
kişiyi zarar görmekten kurtarabilir.
Dezavantajları:
• Kaçınma, kişinin diğer insanlarla yüz yüze
gelmeyi umursamadığı izlenimi yaratır.
• Kaçınma, gelişme için bir yol açılmasının
önünü keserek çatışmanın gereksiz yere ısısını yükseltip içten içe kaynamaya neden
olabilir.
• Kaçınma, genellikle çatışmayı muhafaza
eder bir sonraki patlama ya da beklenmedik
sonuçların zeminini oluşturur.
Uyma (Kaybet-Kazan)
Uyma biçiminde kişi diğerinin gereksinimleri
için kendi gereksinimlerini feda eder. Temel amaç
uyumun devamlılığı ve ilişkide huzurdur. Bir yandan karşıdaki kişinin memnuniyeti sağlanırken bir
yandan da huzurun sürekliliğine yardım edilir. Kişinin kendi gereksinimlerini karşılamak daha geri
planda kalır. Uyma biçiminde “ben kaybedeyim sen
kazan” görüşü benimsenir.
Avantajları:
• Kişi var olan sorun içinde yanlış olduğunu
düşünüyorsa uyma biçimi karşı tarafa sağduyulu olduğunu göstermesi için iyi bir seçim olacaktır. Benzer bir biçimde eğer bir
sorun bir taraf için önemli diğeri için değilse aynı eğilim benimsenebilir.
• Kişi kaybedeceğine emin olduğu durumlarda bu kaybı daha az bir zararla kapatabilir.
• Eğer ilişkideki uyum ve süreklilik o an için
en önemli şeyse faydalı olabilir.
Dezavantajları:
• Eğer taraflar birbirlerine ne kadar iyi olabileceklerinin bir örneğini gösterme eğilimin-
132
•
•
•
delerse bu, rekabetçiliğin alçak sesle söylenme biçimidir.
İnsanlar fazlasıyla makul olduklarını göstererek baskın çıkabilirler. Bu tip uyum yaratıcı seçimleri azaltabilir.
Uyum fazla kullanılırsa ilişkideki bağlılık
asla test edilemez; çünkü taraflardan biri
her zaman teslim olur. Bu durum aldatıcı
bir çözüm getirir.
Uyum başka bir açıdan da bir insanın gücünün olmayışını gösterebilir. Diğer tarafa çatışma ile ilgili yeterince eğilmediği, çaba göstermediği izlenimi verir. Bu da diğer tarafı enerji
ve desteği elinde tutmak için cesaretlendirir.
İşbirliği (Kazan-Kazan)
İşbirliği biçiminde kişi hem kendinin hem de
diğerinin gereksinimi ile ilgilenir. Dolayısıyla her
iki tarafın da gereksinimleri ile ilgili belli bir tatmine ulaşması ve bir şeyler kazanması hedeflenir. Bu
çatışma biçimi ideal görülür; iletişimde bir isteklilik vardır. İşbirliği biçiminde “ben kazanayım sen
kazan” görüşü benimsenir.
Avantajları:
• İşbirliği, her iki tarafı da memnun edecek
bütünleştirici bir çözüm bulunmak istendiğinde yararlı olur.
• Yeni fikirlerin üretilmesi bütün tarafların
onayıyla olduğu için yararlıdır.
• İnsanları ister bireysel ister profesyonel olsun uzun dönemli, bağlayıcı ilişkiler içine
sokması açısından faydalıdır.
• İşbirliği ilişki ve içerik amaçlarının etkin
bir onaylanma biçimidir. Böylece çatışma
yönetimini ele almak için ekip ya da ortak
oluşturulacaktır.
• İşbirliği işlerlik kazandığı zaman yıkıcı bazı
durumların önüne geçilebilir. Taraflara çatışmanın yararlı olduğu inancı verdiği için
yararlı olabilir.
Dezavantajları:
• Tıpkı diğer çatışma biçimlerinde olduğu
gibi işbirliği de kişinin tek seçimiyse, onun
içinde sıkışıp kalabilir.
• Eğer sorun küçükse işbirliği için çaba göstermeye pek gerek yoktur; enerji tüketimine neden olacaktır.
Bireylerarası İletişim
•
İşbirliği sözel yeteneği diğerlerinden daha güçlü kişiler tarafından, taraflar arasında güç farklılığını devam ettirecek biçimde manipüle edici yollar içinde kullanılabilir. Bazen güçlü insanlar
tarafından, güç dengesizliğini sürdürmek için “sözde işbirliği” kullanılabilir. Bu durum gerçek
işbirliği değildir.
Uzlaşma (Kazan-Kaybet; Kaybet-Kazan)
Uzlaşmacı biçimde kişinin hem kendi hem de diğerinin gereksinimleri ile ilgili bazı endişeleri vardır.
Uzlaşma orta bir yerde buluşmaya karşılık gelir; başka bir açıdan da sıkı bir pazarlığa ve “ver-al” mantığına. Uzlaşmacı biçimde “ben kazanayım-kaybedeyim” ve “sen kazan–kaybet” görüşü benimsenir.
Avantajları:
• Uzlaşma bazen kişinin önemli amaçlarına ulaşmasında işbirliğine göre daha az zaman tüketmesini sağlar.
Ayrıca zaman baskısı olan durumlarda eşit bir güç dengesi ya da uygun çözümler için teşvik eder.
• Diğer çatışma biçimleri başarısız olduğu zaman, karar vermek için destek yöntem olarak kullanılır.
• Dış moral güç olarak bir avantajı olabilir ve diğer taraflar tarafından makul görülür.
Dezavantajları:
• Uzlaşma, var olan sorunun gerektirdiği biçimde olmayan bir çözüm formülü sunan kolay bir çıkış
yolu olarak değerlendirilir.
• Bazı insanlar için uzlaşma “kazanmanın biçiminden çok kaybetmenin biçimi” olarak görülür. Kullanımı kolay ve pratik olduğu için yaratıcı yeni seçenekleri önleyebilir.
• Uzlaşma biçimi bazı insanlar tarafından tartışılması gereken konulardan kaçınma olarak değerlendirilir. Gerçek uzlaşma insanların çözüm sürecine dahil edilmesiyle verimli olabilir.
Rekabet
İşbirliği
Yüksek
Saldırganlık
Kendini Düşünme
Düşük
Saldırganlık
k
se
k
Yü
Uzlaşma
şk
İli
ş
Dü
iy
Dü
n
şü
m
e
i
ük
Kaçınma
Diğerini Düşünme
Uyma
Şekil 7.2 Çatışma Biçimlerindeki İlişkilerin Boyutu
Kaynak: Hocker ve Wilmot (1985: 52)
133
Bireylerarası İletişimde Çatışma
ÖÇ 3 Çatışma biçimlerini avantajları ve dezavantajları ile açıklayabilme
Araştır
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Çatışma biçimlerinden rekabet ( kazan- kaybet ) anlayışının avantajları nelerdir?
Çatışma biçimleri ile iletişim kavramını yeniden
yorumlayın.
Günlük yaşam içerisinde en
sık yaşadığınız çatışma biçimini düşünün.
ÇATIŞMA İKLİMİ
Çatışma iklimi iletişim aracılığı ile yaratılır
ve daha sonra o da iletişimi etkiler. Jones (2007)
Deutsch’ın orijinal kuramına gönderme yaparak
çatışma süreçlerini etkileyen rekabetçi ve işbirlikçi
olmak üzere iki türlü iklim olduğunu söyler. Rekabetçi iklimin yoğun olduğu yerlerde çatışma işlevsel
değildir. Buna karşılık işbirlikçi iklimlerde çatışma
işlevseldir. Bu ayrım temel alınarak çatışma iklimi
belli başlıklar altında incelenebilir (s. 252 – 258):
Düşmanca İklim
Düşmanca iklim iki yönelim tarafından yaratılır:
• Diğeri hakkında düşmanca atıflar.
• Çatışma sürecinde saldırganlığın makul olduğu inancı.
Düşmanca atıflar diğeri hakkında yapılmış
negatif varsayımlardır. Eğer kişi başkası hakkında
düşmanca atıflar yapıyorsa, onun ve hareketlerinin
çok kötü olduğunu varsayıyordur. Bu tutum karşısında diğeri de aynı şeyi düşünecektir.
Saldırganlık zarar vermek için kasti olarak kullanılan düşmanca bir davranış biçimidir. Saldırgan
davranışlar ve saldırgan yönelimler yıkıcı çatışmayı
teşvik eden düşmanca bir iklim yaratır. Saldırganlık
pek çok biçimde ortaya çıkabilir. Örneğin bu sözel
olabilir ya da fiziksel olabilir. Her iki biçim de her
yaşta kullanılabilir; ancak sözel saldırganlık daha
ileriki yaşlarda daha yaygındır. Sözel saldırganlık
sosyal saldırganlık olarak da değerlendirilir. Fiziksel
saldırganlık yoluyla diğerine fiziksel zarar vermek
istenirken sözel saldırganlık diğerinin öz saygısına,
sosyal statüsüne ya da ikisine birden zarar vermeye
134
çalışır. Karalayıcı dedikodular, sosyal dışlama bunların içinde sayılabilir. Sözel saldırganlık şiddetin
ve çatışmanın yükselmesine bağlı olarak çok zararlı
bir duruma gelebilir.
Savunmacı İklim
Rekabetçi ya da düşmanca iklim genellikle savunmacı iklim tarafından yaratılır ve muhafaza edilir.
Savunmacılık bir insanın kendisine karşı bir tehdit
sezdiği ya da algıladığı zaman gerçekleşir. Savunmacı
davranış kişinin kendisinin onaylanmadığı ya da reddedildiğini algılaması karşısında verdiği yanıttır; fakat
bazen insanlar karşıdan gelecek bir hamleyi önceden
gördükleri için bu davranış içinde olabilirler.
Savunmacı davranışı başlatan altı tip iletişim
davranışı ile karşılaşılır:
Değerlendirme-Tanımlamaya Karşı
Değerlendirme, yargılayıcı bir tavrı hissettirdiği
için savunmacılığı teşvik eder. Değerlendirici durumlar genellikle suçlayıcı bir tavrı yansıtan “sen”
sözcüğünü içerir. Örneğin: “Böyle bir işe girmemeliydin” “Asla ev ödevini paylaşmamalısın”.
Tanımlayıcı dil ise tam karşıtı olarak kişinin bir
olay ya da davranışla ilgili algıları (duygu ve düşünceleri) diğerine sunmasıdır. Burada “ben” durumu vardır.
Sorumluluk, karşıdan kişinin kendisine çevrilmiştir.
Örneğin: “Ödevini bitiremediğin zaman kendimi suçlu ve hayal kırıklığına uğramış hissediyorum”.
Bireylerarası İletişim
Kontrol-Problem Oryantasyonuna
Karşı
Birçoğumuz ne yaptığımız ve nasıl yaptığımızdan bahsetmek istemeyiz. Tipik bir kontrol mesajı
“Raporunu şimdi bitirme; bu projede sana ihtiyacım olacak” şeklinde olabilir. Karşıtı olarak, bir
problem oryantasyonu mesajı diğerine karşı daha
saygılı bir üslup içerir ve olayın içindeki bütün bireyler için ortak bir karar veya çözüme işaret eder.
Bir problem oryantasyon mesajı “ Biz ikimiz bu
şeyleri bugün yapmak zorundayız; sence bunu nasıl
düzenleyebiliriz?” şeklinde olabilir.
Strateji-Kendiliğindenliğe Karşı
Stratejik iletişim kişinin diğerinden sakladığı gizli
bir gündeme sahip olduğuna işarettir. Fakat karşı taraf bunu genellikle farkeder; duygular manipüle edilmiştir. Bu durumda ortaya çıkabilecek savunmacılığa
fırsat vermemek için kişi spontan bir şekilde ya da
dürüst olarak açıklama yapmalıdır. Spontanlık, düşüncesizce konuşmak ya da hareket etmek değildir.
Umursamazlık-Empatiye Karşı
Umursamazlık diğerine karşı kayıtsızlık göstergesi olabilir. Şu mesaj gönderilir: “Sen umrumda
değilsin”. Bunun panzehiri empatidir. Bu, diğerinin duygularını anlamak, iletmek ve takdir etmektir. Özellikle çatışmalarda insanlar sık sık işitilmek
isterler; bu, deneyimlerinin diğerleri tarafından
takdir edilmesidir.
Üstünlük-Eşitliğe Karşı
Üstünlük taslayıcı bir tutumun iletmek istediği
mesaj diğerlerinin yetersiz ya da değersiz olduğudur.
Kişi diğerinin söyleyeceği şeyle ilgilenmez. Eşitliğin
var olduğu iletişim biçiminde mesajlar her iki tarafın da değerli ve önemli olduğu üzerinedir. İnsanlar
yetenekleri, deneyimleri ya da başka özellikleri farklı
olsa da insan olarak aynı derecede önemlidir.
Kesinlik-Kesin Olmamaya Karşı
Doğru ya da haklı olduğunu düşünen insanlarla
olan ilişkide savunmacı bir tutum içine girilebilir;
çünkü karşısında dar düşünen ve dinlemeye istekli
olmayan ya da diğerinin bakış açısını dikkate almayan bir insan vardır. Diğer durumda ise karşıdakinin
bakış açısına saygı duymak söz konusudur. Örneğin
“Bir görüşe sahibim; ancak en doğrusu bu görüş olmayabilir. İkna edilmeye hazırım” yaklaşımı vardır.
Destekleyici İklim
Çatışmalarda destekleyici iklimin hâkim olması
bazı özelliklerin de var olmasını gerektirir. Tanımlayıcı, sorun odaklı, spontan, empati kuran, eşit ve
geçişlerin olduğu (keskinliğin olmadığı) tutumlar
savunmacı değildir ve diğer taraf ona karşı olunmadığını kavrar. Destekleyici iklim güven konusuyla
bağlantılıdır. Güvenin, desteği doğurduğu desteğin
de güveni teşvik ettiği karşılıklı bir ilişki vardır.
Bireylerarası ilişkilerde güven eksikliği çatışmayı
yoğunlaştırabilirken, güvenin var oluşu çatışmanın
yükselmesine engel olabilir. Çatışma durumlarında
tartışmacılar arasındaki güvenin varlığı çatışmanın
çözümüne de yardımı olur. Bir işbirlikçi iklim güveni inşa edebilir; çünkü o bağlam içindeki her insanın amaçlarını aynı anda gerçekleştirmesine izin
verilir. Başka bir deyişle, bir insanın başarısı diğer
insanın kaybetmesi anlamına gelmez. Çatışmada
kazan-kazan yaklaşımı vardır.
ÖÇ 4 Çatışma ikliminin önemini kavrayabilme
Araştır
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Çatışma iklimi içerisinde
yer alan savunmacı iklim
nedir?
Çatışma iklimini kitabınızın
DÖRDÜNCÜ
BÖLÜMÜ’nde yer alan
davranış kavramı ile tekrar
yorumlayın.
Günlük yaşam içerisinde en
çok karşılaştığınız çatışma
iklimini düşünün.
135
Bireylerarası İletişimde Çatışma
ÇATIŞMA YÖNETİMİ
Çatışma Yönetimi Aşamaları
Çatışmayı yönetmek ya da çözmek belirli bir hazırlığı gerektirir. Çatışma çözümü oldukça önemli bir
iletişim süreci deneyimidir. Çatışma, çözülmesi gereken bir sorun olarak görülür ve bu da çok önemli bir
hazırlığı gerektirir. Devito (2009a: 283 – 285) John Deweys’in sorun çözme tekniklerini bu bağlamda bir
model olarak uyarlayarak çatışma çözüm aşamalarını ortaya çıkarmıştır:
1
Çatışmayı
tanımlamak
2
2
Olası
çözümleri
incelemek
2
3
Çözümü
test
etmek
ÇIKIŞ
2
5
2
4
2
5
Çözümü
kabul
etmlek
Çözümü
değerlendirmek
Çözümü
reddetmek
Şekil 7.3 Çatışma Çözümü Aşamaları
Kaynak: John Deweys’in problem çözme tekniklerinden uyarlayan Devito, 2009a: 283
Çatışmayı Tanımlamak
İlk ve temel adım çatışmayı tanımlamaktır. Bu belli başlıklar altında gerçekleştirilebilir.
Hem İçerik Hem de İlişki Çatışmasının Tanımlanması
Daha önceki satırlarda içerik ve ilişki çatışmasından bahsedilmişti. O açıklamaları buradaki konum için
tekrar örneklendirelim: “Bulaşıkları kim yıkamalı?” ve “Çocukları kim alacak?” soruları içerikle ilgili çatışmayı yansıtırken, “Kim evle ilgili sorumluluklardan kaçıyor?” ve “Kimin zamanı daha değerli?” soruları da
ilişki ile ilgili çatışmayı yansıtır. İkisi arasındaki ince çizgiyi iyi belirlemek gerekmektedir.
Sorunu Özel Terimlerle Tanımlamak
Çatışmayı soyut olarak tanımlamak çatışma ile başa çıkmada ya da çözmede yarar sağlamaz. Örneğin
evli çiftler arasında, taraflardan biri diğeri ile ilgili olarak “soğuk ve duygusuz” dediği zaman aslında onu
aramadığını, eve geldiği zaman iyi karşılamadığını ya da topluluk içinde elini tutmadığını söylemek istemektedir. İfadenin açılımı daha anlaşılır bir görünümdedir; sadece “soğuk ve duygusuz” demek anlaşılmaz
ve soyuttur.
136
Bireylerarası İletişim
Şimdiye Odaklanmak
Geçmişteki sorunlara odaklanarak şimdiki soruna dikkat çekilemez. Şu anda bir sorun vardır:
örneğin taraflardan birinin eve geç gelmesini ya da
doğum gününü unutmasını bu bakış açısından değerlendirmek yararlı olacaktır.
Empati
Çatışmayı karşıdaki insanın bakış açısından değerlendirmek, anlamaya çalışmak doğru bir yaklaşımdır. Yine evli bir çift üzerinden örnek verilebilir.
Taraflardan biri, aile bireyleri ile ilgili karşı tarafın
söyleminden rahatsız olabilir. Böyle bir durumda
karşı tarafın getirdiği açıklama önemlidir: “Kızmakta haklısın. Annen ile ilgili öyle söylememeliydim, özür dilerim; ama ben hâlâ tatile onunla gitmek istemiyorum”. Buradaki onaylama, tarafların
anlaştığını göstermez; ancak karşı tarafın duygularının anlaşıldığı belirtilmektedir.
Akıl Okumaktan Vazgeçme
Diğer insanın, aklını okumamak gerekmektedir. Onun sorunu anlayıp anlamadığından emin
olmak için doğrudan ve basitçe sorular sormak en
doğru yoldur.
Olası Çözümleri İncelemek
Çatışmanın çözümü için muhtemelen pek çok
yol olabilir. Bu çözüm önerilerini incelerken iki tarafın da kazanmasına dikkat etmek ve kazan-kaybet çözümlerinden kaçınmak gerekmektedir.
Çözümü Test Etmek
nasıl hissediyorum?” “Yarın nasıl hissedeceğim?”
“Bunun için gereğince rahat mıyım?”. İkinci olarak
çözümün pratikte test edilmesi yarar sağlayacaktır.
Eğer çözüm işleme konulduğunda çalışmazsa başka
bir çözüme bakılabilir.
Çözümü Değerlendirmek
Edward deBono (1987’den aktaran Devito,
2009a: 285) bu bağlamda altı farklı bakış açısı sunar ve bunları “düşünme şapkaları” olarak tanımlar.
Bu bakış açılarının tanımlanması ve nasıl kullanılabileceğinin öğretilmesi durumunda çatışmaların
çözümünde daha üretken olunacaktır.
1. Gerçek Şapkası: Bu tarafsız şapka olarak da
tanımlanır. Gerçekler üzerine odaklanır, net
bilgiler sunar.
2. Duygu Şapkası: Sorunla ilgili olarak verilen duygusal yanıtlar üzerine odaklanır.
3. Negatif Görüş Şapkası: Olabilecek en
kötü ihtimali görüp değerlendirir. Karamsar şapkadır.
4. Pozitif Yararlar Şapkası: İyimser şapkadır.
Olumlu ihtimaller üzerinde durulur.
5. Yaratıcı Yeni Fikir Şapkası:Sorunla ilgili
yeni yaklaşımlar aranması üzerine odaklanır.
6. Düşünceyi Kontrol Şapkası: Ne yapıldığının analiz edilmesi söylenir. Düşünce sistematize edilir.
Çözümü Kabul ya da Reddetmek
Çözümün kabul edilmesi daha kalıcı bir şeyler
yapmak için hazır olunduğunu gösterir.
Öncelikle çözümün zihinsel olarak test edilmesi
gerekir. Bunun için belli sorular sorulabilir: “Şimdi
ÖÇ 5 Çatışma yönetimi sürecinde problem çözme aşamalarını sıralayabilme
Araştır
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Çatışma yönetimi aşamalarını sıralayınız.
Çatışma yönetimi içinde
yer alan empati kavramını
kitabınızın
SEKİZİNCİ
BÖLÜMÜ ile ilişkilendirerek yorumlayın.
Günlük yaşam içerisinde
sorunlarınızı hangi özel
terimlerle tanımladığınızı
düşünün.
137
Bireylerarası İletişimde Çatışma
ÇATIŞMA STRATEJİLERİ
Bir çatışma içinde insanlar amaçlarına ulaşmak
için stratejik planlar yaparlar. Önemli ve zor iletişim
olayları strateji yapmayı gerektirir. Bu tür durumlarda strateji doğal bir yanıttır. Hangi tür stratejik
plan olursa olsun tarafların çatışmanın zorluğu ile
ilgili algısına bağlı görünmektedir. Strateji sözcüğü
pek çok insan için negatif bir çağrışım yapmaktadır. Bir insanın stratejik olarak nitelenmesi güvenilirliğine zarar verebilir. Bu etikete maruz kalan
insanlar manipülatif, uzak durulması gereken ve
haksız yere güç sahibi olarak görülürler. Bununla
birlikte stratejiler, basitçe, bir olgunun planlanması
olarak tanımlanabilir. Bir akışın planlanması birçok çatışma durumunun merkezindeki doğal ve
gerekli bir insan etkinliğidir. İnsanlar bir çatışma
içinde diğer tarafa karşı bir avantaj kazanmak için
strateji geliştirdikleri gibi pozitif sonuçlar ve karşılıklı kazanımlar için de sık sık stratejik planlar yaparlar. Çatışma durumuna göre stratejiler, önceden
planlanmış stratejik eylemler, acil stratejik eylemler ya
da geriye dönük stratejik eylemler olarak düzenlenebilir (Hocker ve Wilmot, 1985: 107).
a. Çatışmacı Olmayan
(kaçınma, geri çekilme, dolaylılık)
b. Çözüm Odaklı
(bir çözüm bulma amaçlı davranışlar, her iki
tarafın gereksinimlerini bütünleştirmek)
c. Kontrol
(tartışma, etkileşimde kontrolü ele alma)
Yapılan bu farklı yaklaşımları göz önünde bulunduran Hocker ve Wilmot (1985: 112-125) strateji seçeneklerini üç başlık altında değerlendirirler:
1. Kaçınma Stratejileri
2. Rekabetçi Stratejiler
3. İşbirlikçi Stratejiler
Kaçınma Stratejileri
Kaçınma, çatışma içindeki tartışmaları en aza
indirmeye çalışmaktır. Daha önceki satırlarda da
açıklandığı gibi bir değişiklik umulmadığı durumlarda bu stratejiye başvurulur. Bu, bir bulutla
mücadele gibidir. Bazı durumlarda da kişi kendini
güçsüz hissettiği zaman kullanılır. Kaçınma stratejileri, çatışma içine dahil olmayı reddetmenin bir
fonksiyonudur. Bununla birlikte bir çatışmanın ertelenmesi her zaman “kaçınma” olmayabilir. Daha
çok gelecekte tekrar ilgilenmek üzere geçici olarak
vazgeçmektir.
Rekabetçi Stratejiler
Bunlar sözlü rekabet ya da bireyci davranıştır. Bu stratejiler kazan – kaybet düşüncesi üzerine odaklanmıştır ve biri ne alırsa diğeri kaybeder.
Burada amaç diğerinin değişmesidir. Bu strateji
kullanılarak diğer tarafa karşı üstün gelmek ve bir
avantaj sağlamak hedeflenir.
Resim 7.2 Çatışma Strateji Gerektirebilir
Kaynak: bettermindbodysoul.com/strategies-resolveinterpersonal-conflict
Farklı stratejileri düzenlemek için çok fazla olasılık üzerinde durulur. Örneğin Brown ve Levinson
stratejileri “destekleme” ve “saldırı” kavramları çerçevesinde ele alırlar. Kips’in strateji seçenekleri ile
ilgili kullandığı kavramlar “uyum, tahakküm, bağlılık, son çare ve vazgeçme” dir. Putnam ve Wilson
ise bunları üç ana başlıkta toplar (Aktaran Hocker
ve Wilmot, 1985: 111):
138
İşbirlikçi Stratejiler
Her iki taraf için de uygun bir çözüm aramak
için uygulanır. Çatışmada bütün tarafların kazanımı
maksimuma çıkarılmaya çalışılır. “Bütünleştirici”
sözcüğü işbirliği stratejilerini tanımlamak için kullanılır. Bu strateji insanların birbirine bağımlılıklarını fark etmelerine yardım eder. Bireylerin amaçları
ve ilişkileri bir bütün olarak son derece önemlidir.
İşbirliği stratejileri, çatışma yönetiminde rekabetçi stratejilere göre çok farklı bir duruş sergiler.
Rekabetçi stratejiler sadece bir tarafın kazanması
Bireylerarası İletişim
diğerinin de kaybetmesi üzerine odaklanırken işbirliği stratejileri her iki tarafın da kazanması ve “pastadan
aldıkları payın çoğaltılması” üzerine odaklanmıştır. İşbirliği diğer tarafa karşı olmak yerine birlikte hareket
etme istekliliğinden ortaya çıkar. “Ben” den çok “biz” dili hâkimdir.
Tablo 7.1 Çatışma Stratejileri
Kaçınma
Çatışmayı Reddetme
Kaçınma
Konuyu Değiştirme
Geciktirme
Soyutlama
Anlamsal Odaklanma
Süreç Odaklanması
Şaka Yapma
Karamsarlık
Rekabetçi
Kişisel Eleştiri
Karşı Fikri Reddetme
Düşmanca Sorgulama
Ayıplama
Düşmanca Şaka Yapma
Varsayımsal İlişkilendirme
Sorumluluktan Kaçma
Emir
Şiddet
İşbirlikçi
Tanımlama
Açıklama Yapma
Açıklama İsteme
Anlama
Destekleyici Sözler
Yeterlilik
Ortak Noktaları Vurgulama
Sorumluluğu Kabul Etme
Karşılıklı Değerlendirme
Kaynak: Sillars’dan Aktaran Jones vd. 2007: 259; Hocker ve Wilmot, 1985: 112 - 125
Hangi strateji seçilirse seçilsin, temel soru bu seçimlerin çatışma üzerindeki etkililiğinin derecesidir.
Kimse verimli bir çatışma yönetimi için garanti veremez; ama en azından işbirlikçi stratejiler, eğer her iki
taraf da bir sorunun çözülmesini istiyorlarsa, çatışma yönetimi için yönlendirici olacaktır.
ÖÇ 6 Çatışma stratejilerini tartışabilme
Araştır
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Çatışma stratejilerini her
zaman negatif olarak mı ele
almak gerekmektedir?
Çatışma stratejilerini çatışma iklimi bölümü ile ilişkilendirerek yorumlayın.
Günlük yaşam içerisinde
karşılaştığınız iletişim problemlerini hangi stratejiler ile
çözdüğünüzü düşünün.
ÇATIŞMA DEĞERLENDİRMESİ
Bir çatışmayı bütün olarak değerlendirmek için öncelikle tüm sistemin işleyişini değerlendirmek gerekmektedir. Sistem içindeki çatışma ile ilişkili olarak yinelenen örneklerin saptanması ve genel sistemin
işleyişine bireysel katkıların belirlenmesi de diğer önemli adımlardır.
Kapsamlı Değerlendirme Kılavuzu
Çatışma yönetimi bir çatışmanın dinamikleri hakkındaki bilginin sistematik olarak toplanması sürecidir.
Bu konuda iki yaklaşımdan bahsedilir (Hocker ve Wilmot, 1985: 149-153)
• Wehr’in çatışma haritası
• Hocker-Wilmot çatışma değerlendirme kılavuzu
139
Bireylerarası İletişimde Çatışma
Wehr’in Çatışma Haritası
Burada amaç çatışmadaki tarafların çatışmanın çözümü için çatışmanın kökenini, doğasını,
dinamiklerini ve olasılıkları açıkça anlamalarını sağlamaktır. Bu yol haritası aşağıdaki bilgileri
içermektedir:
1. Özet: Maksimum bir sayfa
2. Çatışmanın geçmişi: Kökeni, temel olaylar
3. Çatışmanın bağlamı: Coğrafi sınırlılıklar,
siyasi yapı, iletişim ağları ve örnekleri, yetki
alanları, ilişkiler, karar verme yöntemleri
4. Çatışmanın tarafları:
Birincil taraflar (doğrudan ilişkili)
İkincil taraflar (dolaylı yoldan dahil olmuşbazen birincil ile yer değiştirebilirler)
İlgili üçüncü taraflar (çatışmanın başarı ile
çözülmesi ile ilgilenen kişiler)
5. Sorunlar: Normal olarak bir çatışma, bir
ya da daha fazla sorun etrafında gelişecektir.
Her bir sorun çözülmesi gereken anlaşmazlık noktası olarak görülecektir. Bu sorunlarda belli kategoriler altında değerlendirilir
Gerçekler merkezli (“Ne olduğu” üzerine anlaşmazlık. Burada tarafların “ne olduğu” ile
ilgili algıları söz konusudur. Yargılama ve
algılama birincil çatışma dinamosudur)
Değerler merkezli (“Ne olmalıdır” üzerine
anlaşmazlık. Hareket tarzı, ilişki ya da çatışmanın diğer kaynakları üzerine belirleyici)
İlgiler merkezli (“Kim ne alacak” üzerine
anlaşmazlık. Kıt kaynakların dağıtımıyla ilgili-örneğin enerji, imtiyaz, ekonomik faydalar, saygı)
Gerçekçi olmayan (başka yerden kaynaklanan farklı algılar, ilgiler veya değerler dışındaki şeylerden kaynaklanan)
6. Dinamikler Tetikleyici olaylar, sorun çıkması, dönüşüm, çoğalma, kutuplaşma, stereotipleme
7. Sorunun çözümünde alternatif yollar
8. Çatışma düzenleme potansiyeli
İç sınırlayıcı faktörler
Dış sınırlayıcı faktörler
Üçüncü taraflar
Çatışma yönetim teknikleri
9. Haritayı kullanmak
140
Hocker ve Wilmot’un Çatışma
Değerlendirme Kılavuzu
Bu kılavuz aşağıda belirtilen temel başlıklarla
ilgili pek çok sorunun yanıtlanmasını gerektirir;
böylece çatışma unsurları açıkça ortaya çıkacaktır:
1. Çatışmanın Doğası-örneğin “Çatışmayı tetikleyici olaylar nelerdir?” “Çatışmanın tarihsel bağlamı nedir?”
2. Çatışma Biçimleri-örneğin “Bireysel olarak
her iki tarafın da çatışma biçimleri nasıldır?” “Taraflar diğerinin çatışma biçimini
nasıl algılar?”
3. Güç-örneğin “Taraflar güç üzerine açıkça
tartışırlar mı?”
4. Amaçlar-örneğin “Taraflar amaçlarını nasıl
açıklarlar?” “İçerik ve ilişki amaçları nelerdir?”
5. Stratejiler-örneğin “Taraflar birbirinin stratejisini nasıl algılamaktadır?” “Her iki tarafın
da kullandığı strateji seçenekleri nelerdir?
6. Değerlendirme-örneğin “Çatışmayı tanımlayıcı örneklerin kuralları nelerdir?”
7. Öz düzenleme-örneğin “Tarafların algılarını değiştirecek seçenekler nelerdir?” “Sistemi tanımlayan çatışma felsefesi nedir?”
8. Denenen çözüm önerileri-örneğin “Çatışma
yönetimi için hangi seçenekler araştırılmıştır?”
ÇATIŞMA İLE İLGİLİ
DÜZENLEMELER
İçten Dışa Çatışmanın Değişimi
Çatışma içindeki bireyler çatışmayı değiştirmek
için üç temel seçeneğe başvururlar (Hocker ve Wilmot, 1985: 157 – 158):
Diğer Tarafı Değiştirmeye Çalışma
Bu doğal bir sonuçtur; genellikle çok başarısızdır. Kişi kendince iyi nedenlerden dolayı bir tavır
alır ve kendine uygun seçeneklerini tercih eder. Diğer taraf da aynı şeyi yapar. Birinin yaptığı diğer
tarafa mantıksız gelir. Her iki tarafın da birbirini
değiştirme çabası karşı karşıya gelir.
Çatışma Koşullarını Değiştirmeye
Çalışma
Eğer taraflar sınırlı kaynakları arttırabilirse,
problemli bağlılığın doğasını değiştirirse, farklı
amaçlardaki algıları değiştirirse ya da çatışma un-
Bireylerarası İletişim
surlardaki diğer değişiklikleri yaparsa bir çatışmayı
değiştirmek mümkün olabilecektir.
Kendi Davranışını Değiştirmek
Bu genellikle en zor olanıdır ve paradoksal olarak çatışmayı değiştirmek için en başarılı yoldur.
Karşı tarafa yönelme, konuları yorumlama, güce
karşı tepki ya da kişinin kendi çatışma sürecindeki gerçek değişiklikler ilişkideki çatışma unsurları
üzerinde derin etkiler yapacaktır.
Bireyler çatışmanın yoğunluğu, yıkıcı stratejilerin kullanımı, eşit olmayan güç gösterileri, haksız
hedefler, küçültücü ve verimsiz tarzlarla ilgili kendilerini disiplin altına alabilirler. İçinde bulunulan
çatışma değerlendirildikten sonra öz-düzenleyici
teknikler kullanılabilir. Taraflardaki değişim tüm
sistemi etkiler.
Dıştan İçe Çatışmanın Değişimi
Birçok çatışma üçüncü taraf kullanımını gerektirebilir. Üçüncü taraflar biçimsel ya da biçimsel
olmayan nitelikte olabilirler. Bu kişilerin çatışmaya
müdahaleleri çatışmaya verimli deneyimler kazandırabilir. Süreç müdahale gereksiniminin belirlenmesi, müdahale için karar verme ve müdahale temsilcisi (üçüncü taraf ) olarak rolün müzakeresi ile
başlar. Bundan sonraki aşama çatışmanın değerlendirilmesidir. Belirli çatışma dinamikleri anlaşıldıktan sonra da yardımcı olacak müdahale taktikleri
planlanabilir. Üçüncü taraf müdahalesi mükemmel
iletişim becerilerini kullanmayı, süreci kontrol etmeyi ve çatışma unsurları dönüşümünü kapsar.
En yaygın biçimsel müdahale tarzları karar verme,
hakeme başvurma ve arabuluculuk yöntemleridir.
Herhangi bir başarılı müdahale taraflar arasındaki
ilişkiyi değiştirecektir ve içerik sorunlarını çözecektir (Hocker ve Wilmot, 1985: 180).
Resim 7.3 İçten Dışa Çatışmanın Değişimi
Resim 7.4 Dıştan İçe Çatışmanın Değişimi
Kaynak: www.fiercenic.com/blog/leadership/learning-
Kaynak: www.sustainable.org/creating-community/
conflict-resolution-skills-at-astd-with-our-fierce-
conflict-resolution-a-mediation
confrentation-model
ÖÇ 7 Çatışmayı bütün olarak değerlendirebilecek bilgi ve becerilere sahip olabilme
Araştır
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Bir çatışmayı değerlendirmenin içinde bulunulan sistemle bağlantısı nedir ?
Bölümünüzün önceki konularını dikkate alarak çatışma
unsurlarını yorumlayınız.
Günlük yaşam içerisinde
karşılaştığınız çatışma durumlarını nasıl değerlendirdiğinizi düşünün.
141
Bireylerarası İletişimde Çatışma
ÖÇ 1
Çatışma kavramını farklı bakış
açılarından değerlendirebilme
bölüm özeti
Çatışmanın Tanımı ve Bağlamı
ÖÇ 2
Negatif ve Pozitif çatışmayı
açıklayabilme
Çatışmaya Negatif ve Pozitif
Yaklaşımlar
142
Çatışma bütün ilişkilerde görülebilecek bir sürece karşılık gelir
ve kaçınılmazdır. Yaşamımızın ve gelişimimizin doğal ve normal bir parçası olan ve deneyimlerimizle birlikte daha yapıcı
yolları öğrendiğimiz çatışmadaki temel özellik taraflar arasındaki anlaşmazlıktır. Ne yapılması ya da nasıl yapılması gerektiği
konusunda örneğin yakın arkadaşlar, eşler, iş arkadaşları ya da
aile bireyleri gibi aralarında belli bir bağ olan bireylerarasındaki
anlaşmazlığın ifadesi olarak karşımıza çıkar çatışma. Her insan
farklıdır ve dolayısıyla da farklı amaçlara sahiptir. Eğer bireyler
birbiriyle belli bir bağlılık içindeyse bu farklılıklar çatışmaya
neden olacaktır.
Bütün iletişim sürecinde olduğu gibi çatışma da tarafların kültüründen etkilenir. Bu süreçte bir kültürdeki paylaşılan inançlar, değerler çatışmanın algılanmasında, uygun ya da uygun
olmayanın tanımlanmasında ve çözüm yöntemlerinde etkili
olacaktır. Çatışma ile birlikte ele alınması gereken temel kavramlardan biri de güçtür. Bir ilişkide gücün geçerliliği, sahip
olunan belirli kaynakların taraflar için ne önem arz ettiğine ve
gereksinimlerini ne kadar kontrol edebildiğine bağlıdır.
Genellikle negatif bir çağrışım yapan çatışmadan kaçınmanın
iyi bir şey olduğu ile ilgili yaygın bir görüş vardır. Eğer bir çatışma yaşanıyorsa, bir sorun olduğunun göstergesi olduğu ve
bunun da bireylerarası ilişkilere zarar verdiği düşünülür. Bu
yaklaşımlar çatışma ile kolaylıkla baş edilmesine bir müdahaledir. Oysa çatışmada her zaman sorunlarla karşılaşılmaz. İyi
yönetildiği takdirde zorlukların üstesinden gelinebilir ve bireylerarası ilişkilerde olumlu yönde bir gelişme, yeni bir yaşam ve
değişme için fırsat verir.
Birçok insan çatışmanın doğasını negatif olarak düşünür. Uyum
içinde giderken, çatışmayla birlikte bir zaman sapması olduğu
ve uyumun bozulduğu ileri sürülür. Oysa çatışma pozitif bir
olgu olarak da ele alınmalıdır. Devito (2009a 278)’ya göre bireylerarası çatışma kaçınılmaz olsa da çatışma ile baş etme yolu
çok önemlidir. Çatışmanın negatif ya da pozitif görünümleri
onun nasıl ele alındığına bağlıdır.
Bireylerarası İletişim
ÖÇ 3
Çatışma biçimlerini avantajları ve
dezavantajları ile açıklayabilme
Çatışma Biçimleri
bölüm özeti
ÖÇ 4
Rekabetçi biçim, büyük ölçüde kişinin kendi gereksinimlerini
ve arzularını diğerinin gereksinim ve arzularına nazaran daha
ön plana çıkarmasını ifade eder. Kişi kendi gereksinimlerini
karşıladığı sürece, çatışma başarıyla ele alınmış demektir. Bu
çatışma biçiminde “ben kazanayım sen kaybet” görüşü benimsenir. Kaçınma biçimi kişinin hem kendi hem de diğerinin arzu
ve gereksinimlerine kayıtsız kalması durumudur. Sorunla ilgili
gerçek bir iletişim ortamından kaçınılır, sorun gündeme geldiği zaman konu değiştirilir ve genellikle hem fiziksel hem de
psikolojik ortamdan uzaklaşılır. Bu çatışma biçiminde sorunun
çözümü için çok az çaba söz konusudur; “ben kaybedeyim sen
kaybet” görüşü benimsenir. Uyma biçiminde kişi diğerinin gereksinimleri için kendi gereksinimlerini feda eder. Temel amaç
uyumun devamlılığı ve ilişkide huzurdur. Bir yandan karşıdaki
kişinin memnuniyeti sağlanırken bir yandan da huzurun sürekliliğine yardım edilir. Kişinin kendi gereksinimlerini karşılamak
daha geri planda kalır. Uyma biçiminde “ben kaybedeyim sen
kazan” görüşü benimsenir. İşbirliği biçiminde kişi hem kendinin hem de diğerinin gereksinimi ile ilgilenir. Dolayısıyla her
iki tarafın da gereksinimleri ile ilgili belli bir tatmine ulaşması
ve bir şeyler kazanması hedeflenir. Bu çatışma biçimi ideal görülür; iletişimde bir isteklilik vardır. İşbirliği biçiminde “ben
kazanayım sen kazan” görüşü benimsenir. Uzlaşmacı biçimde
kişinin hem kendi hem de diğerinin gereksinimleri ile ilgili bazı
endişeleri vardır. Uzlaşma orta bir yerde buluşmaya karşılık gelir; başka bir açıdan da sıkı bir pazarlığa ve “ver-al” mantığına.
Uzlaşmacı biçimde “ben kazanayım-kaybedeyim” ve “sen kazan-kaybet” görüşü benimsenir.
Çatışma ikliminin önemini
kavrayabilme
Çatışma İklimi
Çatışma iklimi iletişim aracılığı ile yaratılır ve daha sonra o da
iletişimi etkiler. Üç tip çatışma ikliminden bahsedilebilir. Düşmanca iklim iki yönelim tarafından yaratılır: Diğeri hakkında
düşmanca atıflar ve çatışma sürecinde saldırganlığın makul olduğu inancı. Rekabetçi ya da düşmanca iklim genellikle savunmacı iklim tarafından yaratılır ve muhafaza edilir. Savunmacılık bir insanın kendisine karşı bir tehdit sezdiği ya da algıladığı
zaman gerçekleşir. Çatışmalarda destekleyici iklimin hâkim
olması bazı özelliklerin de var olmasını gerektirir. Tanımlayıcı,
sorun odaklı, spontan, empati kuran, eşit ve geçişlerin olduğu
(keskinliğin olmadığı) tutumlar savunmacı değildir ve diğer
taraf ona karşı olunmadığını kavrar. Destekleyici iklim güven
konusuyla bağlantılıdır. Güvenin, desteği doğurduğu desteğin
de güveni teşvik ettiği karşılıklı bir ilişki vardır.
143
Bireylerarası İletişimde Çatışma
ÖÇ 5
Çatışma yönetimi sürecinde
problem çözme aşamalarını
sıralayabilme
bölüm özeti
Çatışma Yönetimi
ÖÇ 6
Çatışma stratejilerini tartışabilme
Çatışma Stratejileri
ÖÇ 7
Bir çatışma içinde insanlar amaçlarına ulaşmak için stratejik
planlar yaparlar. Önemli ve zor iletişim olayları strateji yapmayı
gerektirir. Bu tür durumlarda strateji doğal bir yanıttır. Hangi
tür stratejik plan olursa olsun tarafların çatışmanın zorluğu ile
ilgili algısına bağlı görünmektedir. Temel soru bu seçimlerin
çatışma üzerindeki etkililiğinin derecesidir. Kimse verimli bir
çatışma yönetimi için garanti veremez; ama en azından işbirlikçi stratejiler, eğer her iki taraf da bir problemin çözülmesini
istiyorlarsa, çatışma yönetimi için yönlendirici olacaktır.
Çatışmayı bütün olarak
değerlendirebilme
Çatışma Değerlendirmesi
144
Çatışmayı yönetmek ya da çözmek oldukça önemli bir iletişim
süreci deneyimidir. Çatışma, çözülmesi gereken bir problem
olarak görülür ve bu da belirli bir hazırlığı gerektirir. Bunun
için gerekli çözüm aşamaları: Çatışmayı tanımlamak; Olası çözümleri incelemek; Çözümü test etmek; Çözümü değerlendirmek; Çatışmayı kabul ya da reddetmek olarak sıralanabilir.
Bir çatışmayı bütün olarak değerlendirmek için öncelikle tüm
sistemin işleyişini değerlendirmek gerekmektedir. Sistem içindeki çatışma ile ilişkili olarak yinelenen örneklerin saptanması
ve genel sistemin işleyişine bireysel katkıların belirlenmesi de
diğer önemli adımlardır.
Çatışma içindeki bireyler çatışmayı değiştirmek için üç temel
seçeneğe başvururlar: Diğer Tarafı Değiştirmeye Çalışma; Çatışma Koşullarını Değiştirmeye Çalışma; Kendi Davranışını
Değiştirmek. Bireyler çatışmanın yoğunluğu, yıkıcı stratejilerin kullanımı, eşit olmayan güç gösterileri, haksız hedefler,
küçültücü ve verimsiz tarzlarla ilgili kendilerini disiplin altına
alabilirler. İçinde bulunulan çatışma değerlendirildikten sonra
öz – düzenleyici teknikler kullanılabilir. Taraflardaki değişim
tüm sistemi etkiler. Birçok çatışma üçüncü taraf kullanımını
gerektirebilir. Üçüncü taraflar biçimsel ya da biçimsel olmayan
nitelikte olabilirler. Bu kişilerin çatışmaya müdahaleleri çatışmaya verimli deneyimler kazandırabilir.
Bireylerarası İletişim
2 Çatışma ile birlikte ele alınması gereken güç kavramı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A. Bireyler çatışmanın etkili bir biçimde yönetilebilmesi için çok fazla güce sahip olmalıdırlar.
B. Güç doğal olarak hem negatif hem de pozitif
olarak ele alınabilir.
C. Güç dengeleme eylemleri çatışma etkileşimlerinin merkezindedir.
D. Güç bireyin değil bireylerarası ilişkinin bir ürünüdür.
E. Güç bütün toplumsal etkileşimler içinde vardır.
3 Aşağıdakilerden hangisi güç geçerliliği çerçevesinde ele alınacak kavramlardan biri değildir?
A. Bireysel nitelikler
B. Bireylerarası bağlantılar
C. Mesafeli duruş
D. Uzmanlık
E. Kaynak kontrolü
4 Aşağıdakilerden hangisi işlevsel olmayan çatışmayı açıklayan yaklaşımlardan biridir?
A. Yaratıcılığı ve yapıcı değişmeyi arttırır.
B. Çatışmada bütün boyutlarda bir artış söz konusudur
C. İnsanlar zorlu bir durumdan güçlenmiş olarak çıkabilir.
D. Taraflar problemle ilgili farklı görüşlere karşı
açık olurlar.
E. Bilginin paylaşılmasında yeterince açık olunur.
5 Aşağıdakilerden hangisi çatışma biçimlerinden biri değildir?
A. İşbirliği
B. Rekabet
C. Tartışma
D. Kaçınma
E. Uzlaşma
6 Aşağıdakilerden hangisi uzlaşma biçiminin
avantajlarından biridir?
A. İnsanları ister bireysel ister profesyonel olsun
uzun dönemli, bağlayıcı ilişkiler içine sokması
açısından faydalıdır.
B. İlişki ve içerik amaçlarının etkin bir onaylanma
biçimidir.
C. Taraflara çatışmanın yararlı olduğu inancı verdiği için yararlıdır.
D. Zaman baskısı olan durumlarda eşit bir güç
dengesi ya da uygun çözümler için teşvik eder.
E. Eğer kişi ilişkiden bir şey elde etme şansı olmadığını düşünüyorsa ya da o olmadan da çatışma
yönetilebilecekse doğru bir seçimdir.
neler öğrendik?
1 Çatışma ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi
yanlıştır?
A. Çatışma insanlar birbiriyle anlamlı ilişkiler çerçevesinde bağlı olduğu zaman meydana gelir.
B. İnsanlar amaçlarının uyuşmadığının karşılıklı
olarak farkında oldukları zaman çatışma meydana gelir.
C. İnsanlar amaçlarına ulaşmalarına bir müdahale
hissederlerse çatışma meydana gelir.
D. Çatışma bütün ilişkilerde görülebilecek bir sürece karşılık gelir ve kaçınılmazdır.
E. Çatışmanın doğası negatiftir ve bu nedenle de
çatışmadan kaçınmak gerekmektedir.
7 Aşağıdakilerden hangisi savunmacı iklim ile
ilgili yanlıştır?
A. Kesin olmama
B. Değerlendirme
C. Umursamazlık
D. Strateji
E. Kontrol
8 Aşağıdakilerden hangisi destekleyici iklim ile
ilgili yanlış bir kavramdır?
A. Tanımlayıcı
B. Problem odaklı
C. Empati kuran
D. Eşit
E. Üstün
9 Aşağıdakilerden hangisi rekabetçi strateji ile
ilgili doğru yaklaşımlardan biridir?
A. Geciktirme
B. Ayıplama
C. Çatışmayı reddetme
D. Karamsarlık
E. Soyutlama
10 Aşağıdakilerden hangisi içten dışa çatışmanın
değişimi ile ilgili yaklaşımlardan biri değildir?
A.
B.
C.
D.
E.
Arabuluculuk
Karşı tarafa yönelme
Amaçlardaki algı değişmesi
Bağlılığın doğasını değiştirme
Yıkıcı strateji kullanımı
145
neler öğrendik yanıt anahtarı
Bireylerarası İletişimde Çatışma
1. E
Yanıtınız yanlış ise “Çatışmanın Tanımı ve
Bağlamı” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
6. D
Yanıtınız yanlış ise “Çatışma Biçimleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
2. A
Yanıtınız yanlış ise “Çatışmanın Tanımı ve Bağlamı”” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
7. E
Yanıtınız yanlış ise “Çatışma İklimi” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
3. C
Yanıtınız yanlış ise “Çatışmanın Tanımı ve
Bağlamı” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
8. E
Yanıtınız yanlış ise “Çatışma İklimi” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
4. B
Yanıtınız yanlış ise “Çatışmaya Negatif ve
Pozitif Yaklaşımlar” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
9. B
Yanıtınız yanlış ise “Çatışma Stratejileri” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
5. C
Yanıtınız yanlış ise “Çatışma Biçimleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
10. A
Yanıtınız yanlış ise “Çatışma ile İlgili Düzenlemeler” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
Anahtarı
7
Araştır 1
Araştır 2
146
Devito (2009a: 279; 2009b: 256) çatışmaların odaklandığı sorunları içerik
ve ilişki bağlamında değerlendirir. İçerik çatışması genellikle çatışma içindeki tarafların dışındaki objeler, olaylar ve insanlar üzerinedir. Bunlar her gün
tartıştığımız hatta kavga ettiğimiz birçok sorunu içerebilir. Örneğin belirli bir
filmin nasıl olduğu ile ilgili bir değerlendirme, televizyonda ne izlenmesi gerektiği, son girilen sınavın adil olup olmadığı, kimin terfi etmesi gerektiği
gibi sorunlardır. İlişki çatışmaları da çok çeşitlidir; bireylerarası ilişkilerle daha
doğrudan bağlantılıdır. Örneğin taraflar arasındaki sorunlardan kimin sorumlu olduğu, ilişkide eşitliğin olup olmadığı, davranış kurallarını oluşturmada
taraflardan kimin haklı olduğu gibi sorunlardır.
Özellikle taraflar arasındaki iletişim tek yönlü, savunmacı ve güce dayalı olduğu zaman çatışmada kişi kendisini karşısındaki insana karşı kapatabilir. Karşımızdakine karşı duygularımızı sakladığımız zaman da anlamlı bir iletişim ve
etkileşimi de engellemiş oluruz. Bu, karşılıklı olarak incitmeye ve kin duymaya kadar gidebilir. Bıkkınlık, güvensizlik, değişime karşı direnme, performans
düşüklüğü gibi bazı durumlar da ortaya çıkar. Taraflar arasındaki iletişimin
tek yönlü, savunmacı ve güce dayalı olması buna neden olabilir. Çatışma pozitif yönde ele alındığı ve bu yönde çaba gösterildiği zaman birçok avantajları
olduğu görülecektir. Bu bağlamda çatışma, koşulları geliştirmede ve harekete
geçmede yaratıcı bir kuvvet olarak görülebilir.
Bireylerarası İletişim
Araştır Yanıt
Anahtarı
7
Araştır 3
Rekabetçi biçim, büyük ölçüde kişinin kendi gereksinimlerini ve arzularını diğerinin gereksinim ve arzularına nazaran daha ön plana çıkarmasını ifade eder.
Kişi kendi gereksinimlerini karşıladığı sürece, çatışma başarıyla ele alınmış demektir. Bu çatışma biçiminde “ben kazanayım sen kaybet” görüşü benimsenir.
Avantajları:
• Rekabet acil karar alınması gereken durumlarda uygun ve faydalı olabilir.
Bu süreçte yaratıcı fikirler ortaya çıkabilir.
• Eğer dış amaçlar diğer kişiyle ilişkiden daha önemliyse rekabet faydalıdır;
özellikle kısa bir dönem içinde gerçekleşen ve tekrar eden bir çizgisi olmayan ilişkilerde.
• Rekabet, herkesin rekabetçi davranışı dayanıklılığın ya da gücün bir işareti
ve doğal bir yanıt verme şekli olarak kabul ettiği durumlarda faydalı olabilir. Örneğin sporda ya da oyunlarda.
Araştır 4
Rekabetçi ya da düşmanca iklim genellikle savunmacı iklim tarafından yaratılır ve muhafaza edilir. Savunmacılık bir insanın kendisine karşı bir tehdit
sezdiği ya da algıladığı zaman gerçekleşir. Savunmacı davranış kişinin kendisinin onaylanmadığı ya da reddedildiğini algılaması karşısında verdiği yanıttır;
fakat bazen insanlar karşıdan gelecek bir hamleyi önceden gördükleri için bu
davranış içinde olabilirler.
Araştır 5
Çatışmayı tanımlamak, hem içerik hem de ilişki çatışmasının tanımlanması,
sorunu özel terimlerle tanımlamak, şimdiye odaklanmak, empati, akıl okumaktan vazgeçmek, olası çözümleri inceleme, çözümü test etme, çözümü
değerlendirme.
Araştır 6
Strateji sözcüğü pek çok insan için negatif bir çağrışım yapmaktadır. Bir
insanın stratejik olarak nitelenmesi güvenilirliğine zarar verebilir. Bu etikete maruz kalan insanlar manipülatif, uzak durulması gereken ve haksız
yere güç sahibi olarak görülürler. Bununla birlikte stratejiler, basitçe, bir
olgunun planlanması olarak tanımlanabilir. Bir akışın planlanması birçok
çatışma durumunun merkezindeki doğal ve gerekli bir insan etkinliğidir.
İnsanlar bir çatışma içinde diğer tarafa karşı bir avantaj kazanmak için strateji yaptıkları gibi pozitif sonuçlar ve karşılıklı kazanımlar için de sık sık
stratejik planlar yaparlar.
Araştır 7
Bir çatışmayı bütün olarak değerlendirmek için öncelikle tüm sistemin işleyişini değerlendirmek gerekmektedir. Sistem içindeki çatışma ile ilişkili
olarak yinelenen örneklerin saptanması ve genel sistemin işleyişine bireysel
katkıların belirlenmesi de diğer önemli adımlardır.
147
Bireylerarası İletişimde Çatışma
kaynakça
Devito, J. A. (2009a). The Interpersonal
Communication Book. Twelfth Edition. MA,
U.S.A.: Pearson.
Devito, J. A. (2009b). Human Communication.
Eleventh Edition. MA, U.S.A.: Pearson
Hocker, J. & Wilmot, W. (1985). Interpersonal
Conflict. Second Edition. IA, U.S.A.: Wm. C.
Brown Publishers.
Jones, T. S., Remland, M. S. & Sanford, R. (2007).
Interpersonal Communication Through The
Life Span. MA, U.S.A.: Houghton Mifflin
Company.
Sökmen, A. & Yazıcıoğlu, İ. (2005). “Thomas modeli
kapsamında yöneticilerin çatışma yönetimi stilleri
ve tekstil işletmelerinde bir alan araştırması”.
Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi Dergisi,
Sayı 1.
Topaloğlu, C. & Avcı, U. (2008). “Çatışma, nedenleri
ve yönetimi: Otel işletmelerinde yönetici bakış
açısıyla bir inceleme”. Süleyman Demirel
Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi
Dergisi. C.13, s.2, 75 – 92.
148
Bölüm 8
öğrenme çıktıları
Bireylerarası İletişimi Geliştirme Biçimleri
1
3
5
Bireylerarası İlişkileri Düzenleyen İlkeler
1 Bireylerarası iletişimi düzenleyen ilkeleri
açıklayabilme
Stereotip (Kalıpyargı)
3 Stereotipin (kalıpyargı) tanımını yapabilme
2
4
Önyargı
2 Önyargının temel özelliklerini anlatabilme
Empati ve Empatik İletişim
4 Empatik iletişimin ve empatinin önemini
kavrayabilme
Bireylerarası İletişimi Geliştirme
5 Bireylerarası ilişkileri geliştirmek için
yapılması gerekenleri uygulayabilme
Anahtar Sözcükler: • Eleştiri • Empati • Önyargı • Stereotip (kalıpyargı) • Empatik İletişim
• Bireylerarası İletişim
150
Bireylerarası İletişim
GİRİŞ
İletişim, iki kişiyi ilişki içine sokan psikososyal
bir süreçtir (Cüceloğlu, 1997). İnsan ilişkilerinde
iletişim, bireylerin birbirlerini anlayabilmek için
aralarında oluşturdukları bir haber alış-verişi olarak
tanımlanabilir (Bilen, 2004: 39). Kişilerin karşılıklı
kurduğu iletişim, en etkili iletişim biçimidir. Karşılıklı olarak algıların en çok açık olduğu bir süreçtir.
Baş başa görüşmenin sıcaklığı, duygusallığı ve özelliği bu ambiyansın sonucudur (Salmış, 2011: 57).
Bireylerarası iletişim, kişiye benlik algısını, kendisine verdiği değeri, kendine olan saygısını ve güvenini ölçme olanağı verdiği için kişinin yaşamının
çok önemli gereksinimlerinden biri olma özelliğini
taşımaktadır (Orta, 2009:19).
Tubbs ve Moss (1974), bir iletişimin kişilerarası
iletişim sayılabilmesi için şu üç ölçütün gerekli olduğunu belirtmişlerdir (Dökmen, 1994: 19):
1. Kişilerarası iletişime katılanlar belli bir yakınlık içinde yüz yüze olmalıdır;
2. Katılımcılar arasında tek yönlü değil, karşılıklı ileti alışverişi olmalıdır.
3. Söz konusu iletiler sözlü ve sözsüz nitelikte
olmalıdır; bu iki tür ileti dışındaki iletilerin
kullanıldığı iletişimler, örneğin yazışmalar,
kişilerarası iletişim sayılmaz.
Kişinin kendisini iyi ifade edebilmesi, kararlı olması, canlı dinlemesi, yıkıcı eleştiriden ziyade yapıcı
eleştiri yöntemini kullanması ve grup içi iletişimde
etkin olması (iyi dinleme, eleştiri yapma vs.) etkili
iletişimin önemli özellikleridir (Güney, 2006: 178).
Günlük yaşamda, belirli bir sosyal çevre içinde yer alan insanlar, farkında olsunlar ya da
olmasınlar, birbirleriyle iletişim içindedirler.
İletişim kurmak için belirli bir davranış gösterme zorunluluğu yoktur. Hiçbir davranışta
bulunmama da, anlamlı bir mesaj oluşturur.
dikkat
Ünitede bireylerarası ve
kişilerarası sözcükleri eş anlamlı olarak kullanılmıştır.
BİREYLERARASI İLİŞKİLERİ
DÜZENLEYEN İLKELER
İnsan
ilişkilerini
yönlendiren
ilkeler
toplumun değer sisteminden, olay ve durumların
değerlendirilmesinden kaynağını alır, geliştirilip
insan ilişkilerini kurmak amacıyla ilgili ilkelerin
yol gösterici katkılarından yararlanma gereksinimi
duyar (Bilen, 2004: 9).
İnsan davranışlarını yönlendirmede temel ilke;
davranışlar ne denli akla uygun olursa, ilişkilerde
anlamlı bir uyum, güzellik, zarafet sağlanabilir
biçiminde ifade edilen ilkedir (Bilen, 2004: 9).
Bunun yanında konuşma, dinleme, sorun çözme,
kısaca iletişim kurma ve ilgili davranış biçimlerini
kapsamaktadır.
Bireylerarası İletişimde Konuşma ve
Eleştiri
Kitabınızın “Dinleme ve Konuşma” adlı bölümünde ayrıntılı olarak gördüğünüz gibi konuşma
insan ilişkilerini başarıya yönlendirme açısından
büyük öneme sahiptir. Kişinin konuşma biçimi,
seçtiği sözcükler, sözcükleri kullanma becerisi, konuşurken takındığı jest ve mimikler, ses tonu bu
alandaki önemli noktalardan bazılarıdır. Nerede,
ne zaman nasıl konuşulacağını bilmek de insan
ilişkilerini düzenlemede önemlidir. Kısaca insan
ilişkilerinde açık, dürüst ve anlaşılır bir dil kullanarak bir tür dengeli diplomasi kurup sürdürmek
demektir (Bilen, 2004).
Konuşmaya başlama sırasında seçilen sözcüklere özen gösterilmeli, bir eleştiri, bir direktif, bir
olumsuzluk ifadesiyle söze başlanmamalıdır. Kişinin konuşma biçimi karşısındakinin davranışını
yönlendireceği için onun tepkisine neden olacak bir
tutumdan sakınılmalıdır (Bilen, 2004: 10). Karşıdaki kişi ile konuşurken genel ifadelerden kaçınmak
ve belirgin ifadeler kullanmak gereklidir. İfadelerin
doğru anlaşılması için açık ve net konuşmak önemlidir. Bireylerarası ilişkilerde insanlar bazen kendilerini “daha üstün”, “daha farklı”, ya da “daha çok bilir”
biçiminde göstermek için “karmaşık ifadeler” ya da
“bilinmeyen kelimeler” kullanmayı tercih ederler. Bu
durum onların, karşıdaki tarafından anlaşılmasını
güçleştirmektedir. Dinleyen kişide “acaba ne demek
istedi?” düşüncesi oluşturur. Sonuç olarak iletişim
bozulur ya da kopar. Bu nedenle kişilerarası ilişkilerde, duygu, düşünce ve istekler somut olarak dile
getirilmelidir (Şahin, 2010).
151
Bireylerarası İletişimi Geliştirme Biçimleri
Bunun yanısıra konuşma biçimi, bazı kişilerde
yoğun eleştirel bir nitelik taşıdığında, bu tür konuşmalar insanların istek ve zevklerini kırar ve kişilerin
atılım gücünü yok edebilir. Ancak eleştiride denge
sağlanarak, olumlu ve olumsuz yönler birlikte ele
alınarak, yerinde, yumuşak, anlayışlı ve hoşgörülü
bir konuşma stiliyle sunulan, eleştirinin yapıcı etkisi artırılabilir. Bu türden eleştiriler, insan ilişkilerini
düzenlemeye yardımcı olur (Bilen, 2004).
Eleştiri, başka insanların düşünce ve davranışları hakkındaki kendi düşünce ve duygularımızı
ifade etme olarak tanımlanabilir. Eleştiri yaparken
şunlara dikkat edilmelidir (Güney, 2006:179):
• Eleştiri yapmanın karşınızdakinin yararına
olduğuna inanın,
• Eleştiri için uygun yeri ve zamanı seçmeye
dikkat edin,
• Karşınızdakini aşağılamayın,
• Gelişmeleri vurgulayın,
• Karşınızdakine ilgi gösterin,
• Kendi duygularınızı denetim altında tutun,
• Aldığınız eleştiriden yararlanmaya çalışın.
Araştırmalar eleştirinin bir insanın hem kendine
dair algısını yerle bir etmenin hem de ilişkileri zehirlemenin en hızlı yolu olduğunu göstermektedir.
Kimse sürekli eleştiren biriyle birlikte olmaktan keyif almaz. Bu sözcüklerin sahibi ister eşimiz, bizim
için önemli kişiler, patronumuz, arkadaşlarımız ister
hiç tanımadığımız biri olsun içe dönmeye, bizi inciten sözleri duymamaya ve dinlemeyi kesmeye eğilimli oluruz (Hogan ve Stubbs, 2012: 106).
Resim 8.1 Olumsuz Eleştiri
Kaynak: http://gorselarsiv.anadolu.edu.tr/Photo/Image/29005
Olumsuz bir şey olmasına karşın eleştiri yine de bir iletişim biçimidir. Eleştiriler,
• yapıcı eleştiriler ve
• yıkıcı eleştiriler
olmak üzere ikiye ayrılır. Yapıcı ve yıkıcı eleştiri arasındaki fark eleştiren kişinin tutumundadır.
Yapıcı eleştiri, karşımızdaki kişinin anlattıklarından dolayı onu kırmadan onu eleştirmektir (Kapkıran,
2010:140). Yapıcı eleştirileri kabul etmek yararımızadır. Karşımızdaki kişi yaptığımız bir hatayı tekrarlamamızı önlemek, bir davranışımızı düzeltmek istediğinde, karşı saldırıya geçme dürtüsünü bastırabilmeliyiz.
Suçu başkasına atmak ya da kabul edermiş gibi yapmak doğru değildir. Eleştiriyi sonuna kadar dinlemek,
152
Bireylerarası İletişim
eleştiri konusunun bize daha önce başkaları tarafından da söylenip söylenmediğini düşünmek en iyisidir (Dicleli ve Akkaya, 2000).
Yapıcı eleştirinin amaçları şunlardır (Hogan ve
Stubbs, 2012: 123-124):
• Daha iyi olmasına yardım etmek
• Bir şeyin farkına varmamızı sağlamak
• Endişe ya da ilgi belli etmek
• İletişim kanallarını açık tutmak
• Fikir ayrılıkları olduğunda havayı temizlemek
• Bizi olumlu değişiklikler yapmaya motive
etmek
Yıkıcı bir eleştiri almışsak, durum daha farklıdır. Bu durumda kendinden emin konuşma tarzıyla söyleneni kabul etmediğimizi belirtebiliriz.
Söylenenleri reddettiğimizi beden dilimizle de gösterebiliriz. Ya da eleştiri cümlesini kendi açımızdan
değiştirerek tekrarlayabiliriz (Dicleli ve Akkaya,
2000:117). Bu duruma uygun bir örnek şu şekilde
olabilir;
-“O kadar çok çalışıyorsun ki, çocukların var mı
yok mu belli değil.”
-“Evet, çocuklarıma zaman ayıramayacak kadar
çok çalışmak zorundayım.”
Yıkıcı eleştirinin amaçları şunlardır (Hogan ve
Stubbs, 2012: 123):
• Can yakmak ya da küçük düşürmek
• Yönlendirmek ya da kontrol etmek
• Suçu atmak ya da suçlu hissettirmek
• Dikkat çekmek
İletişim her birimizin kişiliğini etkiler.
Başkalarının bizimle nasıl konuştuğu, nasıl
sözlü ya da sözsüz iletişim kurduğu kişiliğimizin
şekillenmesinde belirleyicidir. Sürekli eleştirilen,
azarlanan, aşağılanan kişilerin özsaygısı zedelenir ve
bunun sonucunda psikolojik sorunlar ya da bunu
telafi etmek için güç gösterisi meydana gelebilir.
Bu da iletişim süreçlerini etkiler (Dicleli ve
Akkaya, 2000). Bu yüzden karşıdakini incitmeden,
onun duygularıyla oynamadan yapıcı bir şekilde
eleştirilerimizi dile getirmeli, ona olan saygımızı
her zaman korumalıyız. Böylelikle sağlıklı ilişkiler
kurmayı başarabiliriz.
Bireylerarası İletişimde Dinleme
Dinleme, insan ilişkilerini yönlendiren oldukça önemli bir başka ilkedir. Dinleyen ve anlayan
kişiler çevreleriyle uyumlu ve dengeli ilişki kurabilirler. Dinleme, konuşan ve anlatan için başlı
başına tedavi edici ve rahatlatıcı bir niteliğe sahip
olduğundan titizlik dikkat ve özenle dinlemek ve
konuşana büyük ölçüde ilgi ve sevecenlikle yaklaşmak önemlidir. Konuşan ve dinleyen ya da dinleyenler arasında iyi bir ilişki kurulmasına çalışılmalıdır (Bilen, 2004).
Birini dinlemek yerine söylenen şeyi anlamadan
kendi bakış açımızı dile getirmeye çalışmak iletişim ve ilişkiyi mahveden hatalardandır (Hogan ve
Stubbs, 2012). Ne yazık ki, dinleme ve anlama becerisi gelişmiş insanların sayısı çok azdır. İnsanların
büyük bir çoğunluğu, söylenenlerin asıl anlamını
kavramak için çaba harcamazlar. Yüzeysel olmaktan kurtulamazlar (Bilen, 2004: 15). Yanlış anlama ve anlaşılmayı önlemek için, herhangi bir sonuca varırken ne gibi varsayımlara dayanıldığının
farkında olmak gerekir. Ancak bu varsayımların
konuşma anında farkına varılması hemen hemen
olanaksızdır. Buna karşılık, karşıdakinin söylediklerinin doğru anlaşılıp anlaşılmadığı denetlenebilir
(Cüceloğlu, 1997:174).
Dinlemek, mesaj alışverişinde çok büyük
önem taşıyan bir süreçtir. Çünkü zamanımızın
büyük bir bölümünü mesaj vermekten çok almakla geçiririz. Alınan mesajı sonuna kadar dinlemeden değerlendirmeye ve sonuca varmaya çalıştığımızda da iletişim sorunlarıyla karşı karşıya kalırız.
Bazen de dinlediğimizi sanar ya da dinliyor gibi
görünürüz ancak bu sürenin büyük bir bölümünü
zihnimizde uyanan çağrışımlara ve karşımızdaki
kişiye/kişilere söyleyeceğimiz şeylerin hazırlığına
ayırırız. Aslında düşünme hızı konuşma hızından
çok daha fazla olduğundan, bir konuşma sırasındaki sözcük aralarında ve duraklamalarda düşüncelerimiz küçük gezintilere çıkabilir. Gezintiler
kısa olduğu sürece konuyu yakalama şansı vardır.
Ancak iletişimde problem yaratan, uzun ya da dönüşü olmayan gezintilerdir. Anlama ancak çeşitli
olasılık düzeylerinde olabilmektedir ve bu olasılığı arttıran basamaklardan ilki dinlemektir (http://
www.bilkent.edu.tr/bilkent-tr/admin-unit/dos/
pdgm/kisilerarasi_iletisim.html).
153
Bireylerarası İletişimi Geliştirme Biçimleri
Bir kimseyle konuşurken, onun demek istediğiyle bizim anladığımızın aynı olup olmadığını denetlemeye geri-iletim adı verilir. Aslında geri-iletim; yüz ifadeleri, bedenin duruşu ve sesin tonu gibi, karşıdakine verilen tepkilerin tümünü kapsar. Yüz yüze yapılan görüşmelerde, geri-iletim her zaman vardır; aksi
halde konuşurken, gerçekten anlaşılıp anlaşılmadığından, hiçbir zaman emin olunamaz. Anladığını geriiletim yoluyla belirten kişi, iyi bir dinleyicidir (Cüceloğlu, 1997).
Karşıdaki kişinin duygularını ve hislerini anlamaya yönelik dinlemek karşıdaki kişiye anlaşıldığını hissettirir.
Konuşan birini sadece duymayın, onu
Karşıdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini tam olarak
dinlemeye odaklanın ve kendi bakış açıanlayarak bunu ona ifade edebilmek empatik dinlemeden
nızı ortaya koymak yerine hayatı onların
geçmektedir. Empatik dinleme ilişkileri geliştirmeyi sağlar
bakış açısından deneyimleyin.
(Gürüz ve Temel Eğinli, 2010:266). Karşımızdaki konuşmacıyı ilgi ve özenle dinlemek, sözsüz davranışlarına dikkat ederek, onu yargılamadan ve anlamak için dinlemek, anladığımızı ve duygularını fark ettiğimizi ona hissettirmek empatik dinlemede önemli özelliklerdir.
İnsanların birbirleriyle kurduğu iletişimlerde yaptıkları hatalardan biri, anlaşılmaya çalışmaya başlamadan
önce karşılarındaki kişinin ne istediğini tam olarak anlamayı başaramamalarıdır (Hogan ve Stubbs, 2012: 199).
Dinlemek hem bir gereksinimdir, hem de karşıdakine duyulan saygının bir belirtisidir. Konuşmacı sözünün
dinlenmesini ister ve aksi durumda sözün önemini yitirdiğini düşünerek iletişimi kesebilir (Salmış, 2011:76).
İnsanların sözlerini önce “dinleyip” sonra onları farklı bir bağlamda “duyuyorsanız” gerçekten “dinliyorsunuz”
demektir. İnsanların ne söylediğini “yorumlarsanız” aslında ne demek istediklerini gözden kaçırmış olursunuz.
Bunu yaparsanız kendi düşüncelerinizi onların sözlerine katmış olursunuz (Hogan ve Stubbs, 2012: 80).
Tartışma Biçiminin İletişime Etkisi
İnsan, düşündüklerini, beklentilerini, eksiklerini, kısaca, sorunlarını söyleyebilmeli ve bunları
birisiyle tartışabilmeli ve paylaşabilmelidir. Tartışmasını bilen insanların, çevresindekilerle uyumlu ve
dengeli yaşadıkları ve kavgadan kaçındıkları, böylelikle kavga etme gereği duymadıkları görülmektedir.
Tartışmayı başarıyla yürütebilmek için bir takım olumlu niteliklere sahip olmak gereklidir. Zeki, bilgili,
duyarlı, başkasını düşünebilme, objektif olabilme, konuşma ve dinleme yeteneği gelişmiş olmalı; çabuk
gücenme, bencil, eleştirilere katlanamama, sübjektif yargılara, peşin hükümlere sahip olma gibi olumsuz
davranışlardan kaçınma gerekli olumlu niteliklerdir (Bilen, 2004).
Yapıcı tartışma, sizin için önemli bir kişiye karşı duyduğunuz kızma, kırılma, rahatsız olma gibi duygularınızı, onunla paylaşarak birbirinizi daha iyi anlama, birbirinizi daha gerçekçi biçimde tanıma amacıyla
kullanılır. Birbirlerine karşı duydukları kızgınlığı, kırgınlığı ve rahatsızlığı belirtmeyen kimseler, genellikle
iki nedenden ötürü bunu yapamazlar (Cüceloğlu, 1997:205):
1. Kaybetme korkusu: Kişi, kırgınlık ve kızgınlık gibi olumsuz duygularını karşısındakine belirttiği
zaman, kendisi için önemli olan bu kimseyi kaybedeceğinden korkar.
2. Kötü insan olma korkusu: Bu korkunun temelinde iyi ve olgun insan kızmaz ve kırılmaz, kızan ve
kırılan insan kötü ve zayıf bir insandır inancı yatmaktadır.
Olumsuz duygular da, olumlu duygular gibi, yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır. Yaşamlarının gerçek bir
parçasını birbirinden saklayan, birbirleriyle bu yanlarını paylaşmayan iki insan yakın bir ilişki kuramaz.
Bu nedenle, olumsuz duyguları yapıcı bir tartışma içinde paylaşabilmek, yakın ilişkinin doğması için gereklidir (Cüceloğlu, 1997:206).
İçeriği ne olursa olsun, bir sorunu çözmek için insanların düşünce alışverişinde bulunmaları, bir başka
deyişle, iletişim kurmaları gerekir. Uygarca konuşma ve tartışma becerisinin geliştirilmemiş olduğu toplumda,
bir sorunu çözmek amacıyla başlatılan etkileşim, kısa sürede sürtüşme ve çatışmaya dönüşür. Böylece, varolanı çözmek şöyle dursun, soruna yenileri eklenir; dünyanın birçok ülkesinden görülen kanlı çatışmaların
kökeninde, bilinçsiz koşullar altında yaratılan sosyal ortamdaki iletişim düzensizliği yatar (Cüceloğlu,
1997:12). Kısaca tartışma olumlu, çözüm arayıcı, açıklayıcı olmalı; tartışmanın doğal koşullar içinde geçmesi
sağlanmalı; güvensiz, yorgun, uykulu, isteksiz ve umutsuz bir kimseyle tartışılmamalıdır (Bilen, 2004: 18).
154
Bireylerarası İletişim
ÖÇ 1 Bireylerarası iletişimi düzenleyen ilkeleri açıklayabilme
Araştır
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Yapıcı eleştirinin ve yıkıcı
eleştirinin amaçlarını açıklayınız.
Kitabınızın BİREYLERARASI İLİŞKİLERİ DÜZENLEYEN
İLKELER
bölümünde yer alan bireylerarası iletişimde konuşma
ve eleştiri konusunda dikkat
edilmesi gereken unsurları
değerlendirin.
Günlük hayatınızda kimleri
nasıl eleştirdiğinizi, kimler
tarafından nasıl eleştirildiğinizi düşünün.
ÖNYARGI
yaşamla ilişkilendir
Çok güzel ve çok büyük bir ülkenin yaşlı kralı varmış. Bu kralın 4 oğlu varmış. Oğullarının
çok erken karar vermemeleri ve önyargılı olmamaları için onları bu konuda eğitmek istemiş.
Böylece her birini uzak bir yerde duran bahçeye
gidip ona bakmalarını istemiş.
İlk oğlan Kış mevsiminde gitmiş, İkincisi İlkbaharda, üçüncüsü yazın ve sonuncusu sonbaharda gidip ağaca bakmış. Geri döndüklerinde hepsini bir araya getirmiş ve ne gördüklerini tek tek
sormuş. İlk Oğlan bahçenin çok çirkin, yaşlı ve
kupkuru dal parçalarından ibaret olduğunu söylemiş. İkinci oğlan ilk oğlana karşı çıkarak “hayır bahçe yeşillikle doluydu ve canlıydı” demiş.
Üçüncü oğlan bu iki fikre de karşı çıkmış; “Çiçekleri vardı ve kokusuyla görüntüsüyle o kadar
muhteşemdi ki daha önce hiç böyle bir güzellik
görmemiştim” demiş. Sonuncu oğlan hepsinin
haksız olduğunu söyleyerek bahçenin meyvelerle
dolu, canlı ve hayat dolu olduğunu belirtmiş.
Yaşlı kral oğullarına hepsinin haklı olduğunu
söylemiş. Çünkü hepsi farklı mevsimlerde bahçeyi görmeye gitmiş. Onlara bir bahçeyi veya bir
insanı ya da herhangi bir durumu kısa bir süre
veya bir mevsim tanıdıktan sonra yargılayamayacaklarını ve net bir fikre sahip olamayacaklarını
anlatmaya çalışmış. Ya da neye sahip olup olmadıklarını anlayamayacaklarını…
Gerçekleri ancak 4 mevsimi gördükten sonra
görürsünüz. Karar vermek için acele etmeyin.
kaynak: http://www.kendinigelistir.com/forum/serbest-kursu/onyargi-ile-ilgili-bir-hikaye/
Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde önyargı, “Bir kimse veya bir şeyle ilgili olarak belirli şart, olay ve
görüntülere dayanarak önceden edinilmiş olumlu veya olumsuz yargı, peşin yargı” olarak tanımlanmaktadır.
Önyargı kavramı, belirli bir durum hakkında önceden bir yargıya varmak anlamına gelmektedir. Önyargı, genelde bir tutum olarak ele alınır. Temelinde mantıksızca sevmek ya da sevmemek vardır. Önyargı, olumsuz bir
Tutum herhangi bir kişi, yer ya da olay
tutum olarak değerlendirilir. İnsanların önyargıları, başka
karşısında olumlu ya da olumsuz tepki
insanlar ve gruplar hakkındaki fikir, davranış ve tavırlarıngösterme eğilimidir.
dan ibarettir (Güney, 2006).
155
Bireylerarası İletişimi Geliştirme Biçimleri
Yargı, gerçeğe dayanır. Ancak ön yargı, gerçek
belli olmadan ortaya çıkar. Yargının içeriği objektif realite ile uygunluk gösterir. Önyargının içeriğinin, henüz daha objektif gerçekle uzlaştığı ya
da onunla geliştiği kontrol edilememiştir. Bütün
toplumlarda çok sayıda ön yargılar vardır. Çünkü
insanlar, diğerlerini ve çevrelerini değerlendirirken her zaman akli davranmayıp, duygu, sempati
ve antipatilerinin etkisi altında düşünmektedirler.
Bu yüzden ön yargılar, evrensel bir olay olarak bütün dünyada sürekli olarak kalacağa benzemektedir (Tezcan, 1974).
Kişi çevrenin etkisi olmadan bir önyargıyı çok
zor oluşturur. Başka bir deyişle, kişi kendi bireysel
tecrübelerine dayanarak önyargılar oluşturmaz. Bir
grup, başka bir gruba veya kişilere karşı önyargılı
olduğu için, o grubun üyesi olan kişi de önyargılı
olur. İnsanlar genellikle önyargılı olduklarını kabul
etmezler (Güney, 2006: 241).
Önyargının iki temel öğesi vardır. Birincisi,
bir kişi ya da gruba karşı olumsuz bir duygunun
var olmasıdır. İkincisi, kişileri tanımadan onları
bir grubun üyesi olarak değerlendirmek, yani kalıp yargılara sahip olmaktır. Bu açıklamalara göre
önyargıda hem duygusal hem de düşünsel unsurlar
mevcuttur. İnsanlar bu iki öğenin etkisinde kalarak
ayırt edici bazı davranışlarda bulunurlar. Başka bir
deyişle, aynı şartlar altında aynı şekilde davranılması gereken iki kişiye farklı farklı davranılmasıdır
(Cüceloğlu, 2000).
Önyargılı olmaya güzel örneklerden biri olarak
aşağıdaki hikayeyi verebiliriz:
Bir zamanlar dört oğlu olan bir bilge kişi varmış.
Çocuklarına acele ve erken karar vermemelerini
ve önyargılı olmamalarını öğretmek için onları
eğitmek istemiş. Her birini sırayla uzak bir yerde
bulunan ağacın yanına gidip ona bakmak için
göndermiş. İlk oğlan kışın gitmiş, ikincisi ilkbaharda, üçüncüsü yazın, sonuncusu sonbaharda
gitmiş. Sonra bir gün hepsini bir araya toplamış
ve ne gördüklerini sormuş. İlk oğlan ağacın çirkin, yaşlı ve kupkuru olduğunu söylemiş. İkinci
oğlan, “Hayır yeşillikle doluydu ve canlıydı” demiş. Üçüncü oğlan başka fikirdeymiş, “Çiçekleri
vardı ve kokusuyla görüntüsüyle o kadar muhteşemdi ki, daha önce hiç böyle bir güzellik görme-
156
miştim” demiş. Sonuncu oğlan, hepsinden farklı
olarak ağacın meyvelerle dolu, canlı ve hayat taşıyor olduğunu söylemiş.
Yaşlı adam oğullarına hepsinin haklı olduğunu
söylemiş, çünkü hepsi farklı mevsimlerde bu ağacı
görmeye gitmişlermiş. Onlara; “bir ağacı veya bir
insanı, kısa bir süre veya bir mevsim tanıdıktan
sonra yargılayamayacaklarını güzelce anlatmış.”
(http://kobitek.com/onyargi_nedir__onyargili_
olmanin_zararlari_nelerdir_ ).
Bu öyküde de görüldüğü gibi önyargılar hem
kişinin içinde bulunduğu duruma hem de kişinin
kendi bakış açısına göre değişebilmektedir.
Önyargıların Temel Özellikleri
Önyargıların en önemli özelliği insanları bir sınıflandırmaya tabi tutmasıdır. Örneğin, insanları
siyah derili olma, İngiliz, Çin kökenli olarak sınıflara ayırarak ve aynı sınıf içinde yer alan bütün insanların aynı özellikleri taşıdıklarını kabul etmek
gibidir. Önyargıların en temel ve genel özelliği
önyargının konusu hakkında basmakalıp yargıların oluşmasıdır. Örneğin, zenciler hakkında önyargılı beyazların sahip olduğu basmakalıplardan
biri, onların cahil, tembel, hırsız, kirli ve kaygısız
olmaları şeklindedir. Önyargıların üçüncü özelliği insanlar arasında sosyal uzaklık yaratmalarıdır.
İnsanların kafasında, önyargıdan dolayı tutum
nesnesine karşı olumsuz düşüncelerin oluşmasıyla beraber tutum nesnesinden uzaklaşma fikri
de oluşur. Örneğin, böyle durumlarda insanlar
önyargılı bir insanla aynı odada kalmak istemez,
evlilik yoluyla akrabalık kurmak ve onunla komşu
olmak istemez (Güney, 2006).
Önyargı insanlarda aşağılık duyguları da oluşturabilir. Özellikle büyük grupların önyargıları
ile karşı karşıya kalan azınlık grubun bireylerinde
aşağılık duyguları oluşması mümkündür. Önyargılar, insanlar arasında düşmanlık duyguları da yarattığından, özellikle azınlık grupla çoğunluk grup
arasında tehlikeli boyutlara ulaşabilen sosyal çatışmalara neden olabilmektedir. Amerika’da zencilerle
beyazlar arasındaki çatışmalar buna örnek verilebilir (Güney, 2006).
Bireylerarası İletişim
ÖÇ 2 Önyargının temel özelliklerini anlatabilme
Araştır
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Önyargıların temel özellikleri nelerdir?
Önyargıların neden olduğu
basmakalıp yargıların neler
olabileceğini
düşünerek,
önyargılı beyazların, zenciler hakkında sahip olduğu
basmakalıp yargılarla ilişkilendirin.
Kimlere önyargılı yaklaştığınızı ve nedenlerini paylaşın.
STEREOTİP (KALIPYARGILAR)
Zihnimizin, algıladığı bilgiyi sınıflama ve adlandırma ihtiyacı, bu bilginin genellenmesine ve basitleştirilmesine neden olmaktadır. İnsanların bu biçimde sınıflanarak genel kategorilere oturtulması sonucunda
ortaya çıkan kalıplara “stereotip” denilmektedir (http://www.bilkent.edu.tr/bilkent-tr/admin-unit/dos/
pdgm/kisilerarasi_iletisim.html ). Özellikle sosyal ve bilişsel psikolojide farkında olmadan kararlarımızı ve
seçimlerimizi etkileyen düşünce süreçleri “kalıpyargı” (stereotip) olarak adlandırılırken, görünüm bulan
ve bu kalıpyargılar sonucunda ortaya çıkan tutum ve davranışlar ise “önyargı” olarak adlandırılmaktadır
(Kağıtçıbaşı, 2010 ss: 273-275’den aktaran İlhan ve Çevik, 2003:54).
Kadın-erkek, zenci-beyaz, yaşlı-genç, Türk-yabancı, asker-sivil gibi kalıplar stereotip için verilebilecek
örneklerdir. Genellemeler bireysel farklılıkları algılamaya engel olabileceği için önyargılara yolaçarak kişilerarası iletişimi de etkiler. Bir grup hakkındaki bilgimiz ne kadar az ise, başkalarının o grup hakkındaki
fikirlerini o kadar kolay kabul ederek bir tipleştirmeye ya da kalıplaştırmaya yönelebiliriz. Ancak iyi tanıdığımız grup ve kişiler hakkında kalıpyargı geliştirmeye ihtiyacımız yoktur (Kağıtçıbaşı, 1998).
1932 yılında Princeton Üniversitesi’nde stereotiplerle ilgili bir çalışma yapılmıştır. 100 öğrenciden,
çeşitli etnik grupları karakterize edecek özellikleri bir listeden seçmeleri istenmiştir. Araştırma sonucunda,
aşağıdaki stereotipler ortaya çıkmıştır:
Çinliler- batıl inançlı, tutucu, kurnaz
İngilizler- geleneksel, zeki, sportif
İtalyanlar- sanatsal, coşkulu, tutkulu
Japonlar- çalışkan, zeki, atılımcı
Zenciler- tembel, vurdumduymaz, batıl inançlı
Stereotipler değişmeye karşı dirençli, ancak değişme potansiyeli olan şemalardır. Örneğin, 1930’lu yıllarda
zenciler için oluşturulmuş olan olumsuz stereotip, 1960’lardan sonra gerek sanatsal etkinlikler, gerek spor
etkinlikleri, gerekse bu insanlarla daha fazla etkileşime yolaçan diğer fırsatlar sayesinde bir ölçüde de olsa
değişmiştir. Şunu vurgulamak gerekir ki, kültürel etkilerle kaçınılmaz olarak oluşan bu kalıplar çoğu zaman
bireylerin ve toplumların belleğindeki organizasyonu koruyarak, ayrıntılar içinde dağılmaya engel olurlar.
Ancak, bireylerarası iletişimde çarpık algılardan, yanlış yargılardan kaçınmak için, stereotiplerin algı ve değerlendirmelerimizdeki etkisini gözönünde bulundurmak gerekir. Eğer kişiler, stereotiplerin etkisi ile algılama
özgürlüklerini kısıtlarlarsa, bireyler düzeyindeki etkileşimlerde karşılarındaki kişiye özgü gerçekleri gözden
kaçırabilirler (http://www.bilkent.edu.tr/bilkent-tr/admin-unit/dos/pdgm/kisilerarasi_iletisim.html ).
157
Bireylerarası İletişimi Geliştirme Biçimleri
Stereotipler, insanları birtakım türlere, tiplere bölmeyi ifade eden zihinsel yapıtlardır. Belli
özelliklerin belirli insanlarda mevcut sanılmasını
ifade ederler (Fichter, 1966 s.67’den aktaran Tezcan, 1974: 9). Bu özelliklerin her zaman gerçeğe
ve olumlu kanıtlara dayanmaksızın sadece mevcut
bulunması gerektiği kanısına dayanırlar. Bir başka
ifade ile, kafamızdaki düşünceleri sadeleştiren birtakım zihinsel uygulamalar ve basma kalıp düşüncelerdir (Abadan, 1965’den aktaran Tezcan, 1974: 9).
Kalıplaşmış tutumlar (kalıpyargılar) belirli
gruplar hakkında sahip olduğumuz bilgilerin bir
özetidir. Az bildiğimiz bir grup hakkında tutum
geliştirmek için başkalarından duyduğumuz ya da
okuduğumuz bilgileri biraraya getiririz. Böylelikle geliştirdiğimiz kalıp halindeki bir tutum bize o
grup hakkında kestirme yoldan bir fikir ve bilgi
verir. Bir örnek verecek olursak, Japonlar hakkında çok az şey bilen Ahmet, çeşitli yerlerden edindiği bilgilerle Japonlar hakkında “çalışkan ve nazik
bir ulus” diye bir kalıpyargı geliştirmiş olabilir.
Buna karşılık Ahmet yine çok az tanıdığı Latin
Amerikalılar’ın tembel, eğlenceye düşkün, kaba,
gürültücü olduklarını düşünebilir. Kuşkusuz, bu
kalıplaşmış tutumlar, Ahmet’in bir Japon’la ya da
bir Brezilyalı’yla karşılaştığında onlar hakkındaki
beklentilerine ve onlara karşı davranışlarına yön
verecektir (Kağıtçıbaşı, 1998).
Stereotipleme doğrudan bir grup insana ilişkin
davranışlarda bulunmadan önce insan zihninde
bir takım psikolojikleştirme işleminden geçtikten
sonra ortaya çıkmaktadır. Yani insanların çeşitli
sosyal davranışlarını psikolojik nedenlere dayandırarak açıklama eğilimini ifade eder. Stereotipler
sadece gerçeği ve olumlu kanıtları yansıtmazlar
aynı zamanda psikolojik bir zihinsel süreçten sonra
bulunmasını istediğimiz özellikleri de yansıtırlar.
Yaşadığı çevreyi daha iyi şematize etmeyi çalışan
insanlar, diğer insanlar ve çeşitli olaylar hakkında
tipolojiler oluşturur. Oluşturduğu bu tipolojiler sayesinde, çevresini daha bilişsel, daha tutarlı ve daha
ideolojik bir şekilde yapılandırır. Stereotiplerin tarafsız ve sadece betimlemeden ibaret olmadığını,
ayrıca diğer insanlara ait düşüncelerimizin grup
aidiyetlerinden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Bu
sebeple stereotiplerin bir kişilik özelliği olmaktan
çok grup aidiyetinin sonucunda da oluşabileceği
düşüncesi kendini göstermektedir (Apalı, 2011).
Önyargı, sıklıkla kalıpyargıyla (stereotipler) karıştırılır. Önyargı ve kalıpyargı birbirinden farklı,
ama birbirini tamamlayan iki kavramdır. Her ikisi
158
de sosyal gerçekliği kabaca şematize etmeye yarayan sürecin birer öğesidir. Kalıpyargı da önyargı da,
insanın gerçekliğe ilişkin sosyal ve zihinsel temsillerini biçimlendirme işlevi görür. Kalıpyargılar, belirli bir objeye ya da gruba ilişkin bilgi boşluklarını
dolduran, böylece onlar hakkında karar vermeyi
kolaylaştıran, önceden oluşturulmuş birtakım izlenimler, atıflar bütünü olarak zihnimizde oluşturduğumuz imgelerdir. Bu imgeler tıpkı dış dünyadaki
objelerin gerçek özellikleri gibi rol oynarlar. Özellikle yeni olgu, obje ya da grup ile karşılaştığımızda,
onlarla ilgili bilgimiz bu tür imgeler ışığında biçimlenir. Böylece kalıpyargılarımız yoluyla, yeni olguyu/grubu gerçekte olduğu gibi ya da gerçek özellikleriyle değil, düşünce eğilimlerimize göre algılarız.
Örneğin, her ‘sarışın’ yabancı turistin Alman olduğunu, bütün Japonların ‘çalışkan’ olduğunu, Arapların ‘temiz’ olmadığını düşünmemize neden olan,
bu gruplarla ilgili kalıpyargılardır. Örneklerden de
anlaşıldığı gibi, kalıpyargılar her zaman olumsuz
olmayabilir. Olumsuz kalıpyargılar önyargıların
oluşumunda etkilidirler (Göregenli, 2012:23)
Kalıp yargılar bireylerin zihinsel süreçlerinde
var olabilir ancak, bu kalıp yargılara göre birey her
zaman önyargılı tutum sergilemez ya da başka bir
deyişle bireyler önyargılı düşüncelerini ve tutumlarını istemli olarak bastırabilirler (İlhan ve Çevik,
2003:55). Bunların yanısıra sterotipleri gelişmelerine göre ayırmak da olanaklıdır.
Stereotipler iki doğrultuda gelişmektedir (Tezcan, 1974):
1. Genelleştirme Eğilimine Göre: Kendisini tanıdığımız bir veya birkaç kişinin özelliklerini, onunla aynı kategoride bulunan bütün
diğer kişilere genellenmesidir. Örneğin kısa
boylu, fesat, temiz kalpli olmayan bir tanıdığımız olsa, hemen kısa boylu herkesin aynı
karakterde olduklarını zannederiz. Burada,
sempati veya antipatiyi, tecrübe ettiğimiz bir
kimse üzerinden geniş sayıdaki bir kitleye,
fazla düşünüp taşınmadan duygusal bir tutumla genelleştirmemiz söz konusudur.
2. Özelleştirme Eğilimi: burada, bir ülke, bir
grup veya kategori hakkında sahip olduğumuz bir kanaati, bir grup, ülke veya kategoriden olan kimseye uygulamamız söz konusudur. Bu, daha çok uygulanan bir eğilimdir.
Örneğin herhangi bir yabancı ülkede bulunan bir Türk’ün, kendisinin yabancılar tarafından barbar olarak kabul edilmesi gibi.
Bireylerarası İletişim
Özetle stereotipler, bir gerçekten çok, bir ön
yargı, bir fikir saplantısı veya bazen boş bir inancı
ifade etmektedir (Tezcan, 1974).
Kalıp yargılar, bilişsel bir sürecin ürünü olsa
da kontrol edilemez ve dolayısıyla kişinin sorumlu
tutulmayacağı kaçınılmaz sonuçlar değildir. Yeterli
bilgiye sahip olduğu halde kalıp yargı kullanmak
en azından bazı yönlerden kasıtlı bir davranış olarak görülebilir. Sosyal biliş açısından bakılırsa,
bireylerin öz saygıları, bir ölçüde, bireyin sosyal
sınıfı tarafından belirlenmektedir. Bu bağlamda,
insanlar, olumlu kimliklerini sürdürmek ve korumak amacıyla kendi gruplarını bir diğer gruba göre
üstün görmek isteyebilirler. Kalıp yargıların yaş
grubu, sosyal sınıf, cinsiyet, milliyet, din orijini,
meslek, aile durumu, politik eğilim gibi bir kimlik
unsuru olduğu söylenebilir. Pek çok insan kalıp yargılarının
dikkat
kötü olduğunu ve Ünitede stereotip ve kalıp
otomatik olarak ön- yargı sözcükleri eş anlamlı
yargı gösterdiklerini olarak kullanılmıştır.
ve yanlışlıklara yol
açtıklarını düşünür.
Şüphesiz, olabildiğince herkese bir birey, bir insan olarak davranılmalıdır. Ancak, eğer bir kişi ya
da grup hakkında hiçbir bilgimiz yoksa, ait olduğu
gruplar ya da kültür, onu daha doğru olarak algılamamızda genellikle yardımcı olurlar. Öz olarak
kalıp yargıların, bir gerçekten çok bir önyargı, bir
fikir saplantısı veya bazen bir boş inanç ifade ettiklerini söyleyebiliriz (Tutkun ve Koç, 2008:22-263).
ÖÇ 3 Stereotipin (kalıpyargı) tanımını yapabilme
Araştır
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Stereotiplerin gelişimini
genelleştirme ve özelleştirme
doğrultusunda açıklayınız.
Çinliler ile ilgili ortaya
çıkan stereotiplerle örneklendirin.
Diğer milletler tarafından Türklerle ilgili oluşmuş
bir kalıpyargının olup olmadığını düşünün.
EMPATİ VE EMPATİK İLETİŞİM
Empati, bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini
doğru olarak anlamasıdır (Dökmen, 1994: 119). Empati veya eşduyum, bir başkasının duyguları, içinde
bulunduğu durum ya da davranışlarındaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek demektir. Kendi duygularını başka nesnelere yansıtmak anlamında da kullanılır (Salmış, 2011: 140).
Bir kişinin, kendisini karşıdaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakması, onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması ve hissetmesidir (Dinler, 2013: 62). Karşıdakinin duygu ve
düşünce dünyasını okumak için bu gereklidir. Çünkü aksi takdirde kişiyle iletişim kurmak ve onu anlamak
mümkün olmayacaktır (Salmış, 2011: 144). Empati kurma çoğu zaman empati kurulan kişiye yardımcı
olma sürecinin bir parçasıdır. Yardımcı olma sürecinde karşımızdaki kişinin anlaşılması kadar, ona güven
verilmesi de önemlidir. İş ilişkileri açısından bakıldığında empati kurmak, sadece empati kurulan kişiye
yardımcı olmayı sağlamaz, kişinin ortama katkısını da artırabilir (Akkurt, 2001).
Empatinin bileşenlerinin neler olduğu konusunda araştırmacılar arasında, bazı görüş farklılıkları vardır.
Empatinin bilişsel, duygusal ve güdüsel (motivasyonel) olmak üzere üç bileşeni vardır. Bazı araştırmacılar
empatinin bilişsel yönünü, bazıları ise duygusal yönünü vurgulamaktadır. Fakat çoğunluğun üzerinde uzlaştığı görüş, empatinin bilişsel ve duygusal bileşenlerden oluştuğu yolundadır (Dökmen, 1994).
Günlük yaşam içinde, çoğu zaman, tam bir empati kurmak mümkün değilse bile, empatik yaklaşımı
sıklıkla kullanmak mümkündür. Empatik yaklaşım, gün içinde etkileşimde bulunduğumuz kişilerle em-
159
Bireylerarası İletişimi Geliştirme Biçimleri
pati kurmaya, onların bakış açısı ve duygularını anlamaya çalışmaktır. Empatik yaklaşımda bulunmak
ve doğru kullanabilmek için empatinin öğrenilmesi
ve empatik yaklaşımın benimsenmesi gerekir (Akkurt, 2001). Karşımızdaki insanlara empatik tepki
vermenin başlıca iki yolu vardır: Yüzümüz/bedenimizi kullanarak onu anladığımızı ifade etmek ve
sözlü olarak onu anladığımızı ifade etmek. Empatik tepki vermenin en etkili yolu, her halde bu ikisini birlikte kullanmaktır. Bir sıkıntımız olduğunda,
bizimle konuşan kişi, dostça bir gülümsemeyle kolumuza dokunup sıkıntımızı sözelleştirirse, örneğin
“son günlerde çok bunalmışsın” derse, rahatladığımızı hissedebiliriz (Dökmen, 1994: 122). Sözlü ve
sözsüz iletişim yoluyla karşımızdaki kişiye onu anladığımızı belli etmek empatik yaklaşımda etkilidir.
Empatinin gelişimi ile ilgili “Bryant Üç Faktör
Teorisi”’ne göre (Bryant, 2003:113’den aktaran
Gürüz ve Temel Eğinli, 2010:33):
• Duyguların doğuştan gelmesi: Duygular doğum yolu ile kişinin kazandığı özelliklerdir.
Genel olarak kişinin uyaranlara verdiği otomatik tepkilerdir. Empati de otomatik olarak verilen tepkidir.
•
Duyguların uyarılma ile meydana gelmesi:
Duygular çevreden gelen fiziksel uyarılar ile
ortaya çıkan ve kişiyi farklı duygulanımlar
içerisine sokan otomatik tepkilerdir. Empati de hem otomatik hem de koşullanarak
ortaya çıkabilir.
• Duyguların deneyimle oluşması: Duygular
kişilerin kendi duygularının bilincinde olması, çeşitli durumlarda ortaya çıkan duygusal durumları tanımlama, düzenleme ve
yönlendirme yeteneğine bağlıdır. Empati
kişinin duygusal durumunu yönlendirme
yeteneği ile ilgilidir.
Arkadaşlık ilişkilerinde empati önemli bir kavramdır. Empati bir kimseyi daha iyi anlayabilmek
için onun kişiliğinde kendi kişiliğini görme yeteneğidir. Ayrıca bir kimsenin başkasının zekasıyla kendini özdeş görmesi de empatinin kapsamı içindedir.
Empatide asıl amaç arkadaşların tutum ve duygusal
gelişimini sezebilmektir. Empati zaman ve çabayla,
sistemli ve planlı bir arkadaşlık devresinin yardımıyla gelişebilmektedir. Bu beceri kişileri kendisi kadar
başkalarının da istek ve ihtiyaçlarını anlamaya yöneltmesi bakımından yararlıdır (Bilen, 2004: 110).
Empati kurabilmek arkadaşlık ilişkilerimizi ve yakın
ilişkilerimizi güçlendirebilmenin önemli bir yoludur.
Resim 8.2 Empati Kurmak
Kaynak: http://gorselarsiv.anadolu.edu.tr/Photo/Image/42924
Empati, bir iletişim becerisidir. Minimum düzeydeki iletişimden en karmaşık duruma kadar uygulama
alanı bulan bu iletişim kişilerin beklentilerine göre şekillenir. İlişkide bulunduğumuz kişilerin konuşma gücü, başkalarını dinleme süresi, sosyal ilişkilerdeki becerisi empatide başarıyı mümkün kılar. Kişiler
160
Bireylerarası İletişim
arasında oluşan beklenti becerisi ile kişinin kendisi
hakkındaki görüşü başarıyı etkiler (Bilen, 2004:
110). Bütün bu özellikler empati yeteneğini arttırmak için gereklidir.
Empatik iletişimde, karşıdakini anlamak esastır
ve süreç bunun üzerine kuruludur. Bu süreç içinde
üç önemli öğeden söz edilebilir (Salmış, 2011:104):
1. Empati kuracak kişi kendisini karşısındakinin yerine koymalı, olaylara onun bakış
açısıyla bakmalıdır.
2. Empati kurmuş sayılmamız için, karşımızdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini
doğru olarak anlamamız gereklidir.
3. Empati tanımındaki son öğe ise, empati kuran kişinin zihninde oluşan empatik anlayışın, karşıdaki kişiye iletilmesi davranışıdır.
Kişiler hakkında beklentiler geliştirdiğimiz ve
bir kısım tahminlerde bulunduğumuz zaman empati adını verdiğimiz iletişim becerisini kazanmışız
demektir. O halde empati diğer insanların kişiliklerine kendi kişiliğimizi, kendimizi yansıtma yeteneğidir (Bilen, 2004: 110). Empatik iletişimin bir
diğer karşılığı ise duygusal iletişimdir. Mevlana’nın
dediği gibi “aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu
paylaşanlar daha yakındır” (Salmış, 2011: 105).
Bununla birlikte, empati daha kurulmaya başlamadan önce bastırılabilir. Örneğin, acil servislerde
çalışan doktorlar ve hemşireler, sürekli olarak empatik bir tavır sergileyemezler. İşlerini yapmalarını
engelleyecek böylesi davranışlara bir noktadan sonra
son vermek zorundadırlar (De Waal, 2014: 130).
İnsanların birbiriyle ilişkileri, yakınlıkları,
uzaklıkları, dostlukları, düşmanlıkları üzerinden
bir okuma yaptığımızda, empati kültürünün çok
yaygın olmadığını söylemek yanlış olmaz. Ancak
büyük kitlelerde bu empati gücünün daha yoğun
yaşandığını söyleyebiliriz. Örneğin bir futbol maçı
izleyen taraftarların kendi takımlarının bir gol atması karşısında çığlık atarak ayağa kalkıp ortak bir
duygulanma, bir sevinç dalgasında birleştiklerini
görebiliriz. Diğer bir örnek de bir komedi filmi
karşısında atılan ortak kahkahalardır. Aynı şekilde
hüzünlü, acı bir film izleyen izleyicilerin duygulanmaları, gözlerinin buğulanması bir olay karşısındaki ortak duygulanmayı gösterir. Belki bu açıdan
bir empatiye gerek kalmayabilir; çünkü herkes bu
olaya büyük ölçüde aynı pencereden bakmaktadır
(Salmış, 2011:144-145). Aynı duyguyu paylaşan
insanlar daha kolay empati kurabilirler.
Son yıllarda empatinin bilişsel ve duygusal süreçlerinin tanımlanmasında “soğuk empati” ve “sı-
cak empati” kavramları literatüre girmiştir. Soğuk
empati, bireyin karşısındaki kişinin duygularını
anlaması ancak duygusal durumunu paylaşmamasıdır. Sıcak empatide, bireyin, karşısındaki kişinin
duygularını anlaması ve ona destek olma isteğini
hissetmesi söz konusudur (Şahin, 2010).
Empatiyi kimi farklı özellikleriyle şöyle özetlemek yerinde olacaktır (Salmış, 20117):
• Empati, dışımızdaki insanların inançlarını,
duygularını, düşüncelerini kendi yaklaşımlarımızı dahil etmeden anlayabilmek, başkalarını “okuyabilmek” olarak tanımlanabilir.
• Empatide, dinlemesini bilmek işin en
önemli bölümüdür. İnsanlar günün
%70’ini iletişim kurarak geçirir, bunun
%45’i ise dinlemeyi kapsar.
• Görmezden gelinmek insanların canını sıkar ve bir aşağılanmışlık, önemsizlik duygusu verir. Bu nedenle dikkate alınmak,
dinlenmek herkesin bir gereksinimidir. Bu
da empati ile gerçekleşir.
• Sözcükleri dinlemek, empatiyi karşılamaz,
empati daha fazla bir şeyi ifade eder; bu da
bize verilen mesajın anlaşılması ve bunun
anlaşıldığının karşıdaki ile paylaşılması ve
karşımızdakinin düşünce ve duygularını
anladığımızı onaylamamız demektir.
• Karşımızdakinin dünyasına dahil olmak ve
onun gözüyle, yüreği ile birlikte hissetmek
empatinin özüdür.
• Kızılderili Reisin ifadesiyle empati: “başkasının makosenlerinde bir mil yürümek”tir.
Empati ve Sempati Arasındaki Farklar
Bir insana sempati duymak demek, o insanın
sahip olduğu duygu ve düşüncelerin aynısına sahip
olmak demektir. Karşımızdaki kişiye sempati duyuyorsak, onunla birlikte acı çekeriz ya da seviniriz.
Empati kurduğumuzda ise karşımızdakinin duygu
ve düşüncelerini anlamak esastır. Kendimizi sempati
duyduğumuz kişinin yerine koymamız ve onu anlamamız şart değildir; sempatide “yandaş” olmak esastır. Empati kurduğumuzda ise karşımızdaki kişiyle
aynı duyguları ve görüşleri paylaşmamız gerekmez;
sadece onun duygularını ve düşüncelerini anlamaya
çalışırız. Bir insanı “anlamak” başka şeydir, ona “hak
vermek” başka şey. Empatide anlamak, sempatide
anlamış olalım ya da olmayalım, karşımızdakine hak
vermek söz konusudur (Dökmen, 1994: 124).
161
Bireylerarası İletişimi Geliştirme Biçimleri
Sempati kurmak, duygusal bulaşma anlamına gelmektedir. Bir sevinci ya da sıkıntıyı anlatan
kişiyle benzer duygular yaşamamıza yol açar ve
böylece duygusal bulaşma gerçekleşir (Kapkıran,
2010). Diyelim ki bir ziyafettesiniz ve bir yakınınız, yanında oturan kişinin üzerine yemek döktü.
Eğer yakınınızın utandığını farkederseniz, bu empatidir. Eğer yakınınız yemeği döktü diye, onunla
birlikte siz de utanırsanız, sempati duymuş olursunuz (Dökmen, 1994: 124).
Amerikalı psikolog Lauren Wispe sempatinin
tanımı iki aşamada tanımlamaktadır (De Waal,
2014:142):
• Başka bir insanın hissettiklerinin en üst seviyeden farkında olunması,
• İnsanın içinde bulunduğu zor durumu hafifletmek için gerekenleri yapmaya yönelik
bir istek duymak.
Empati, başkası hakkında bilgi edinme süreciyle ilgilidir. Oysa sempati, başkası hakkındaki kaygılarımızı ve onun durumunu düzeltmeye yönelik
isteğimizi yansıtır (De Waal, 2014:142). Empati
ile sempati arasındaki farklılıklara rağmen empati
ile sempati birbiri ile ilişkilidir. Yapılan çalışmalar,
bireylerin sempati düzeyinin yüksek olmasının, kişilerin empati kurma eğilimlerini arttırdığını göstermektedir (Kapkıran, 2010).
Empatinin Önemi
Empati, sadece kendisiyle empati kurulana
yararı olan bir etkinlik değildir. Empati, empatiyi kuran kişi için de önemlidir. Empatik becerileri
ve eğilimleri yüksek olan, bu yüzden de diğer insanlara yardım eden kişilerin, çevreleri tarafından
sevilme ihtimalleri artar (Dökmen, 1994:131). İnsanların empati kurma becerileri özgüvenlerini ve
duyarlılıklarını da arttırmaya yardımcı olmaktadır.
İnsanlar, kendileriyle empati kurulduğunda,
anlaşıldıklarını ve kendilerine önem verildiğini
hissederler. Diğer insanlar tarafından anlaşılmak
ve önem verilmek ise, bizi rahatlatır; kendimizi iyi
hissederiz (Dökmen, 1994: 130). İnsanların empati içinde algılandıklarında mutlu oldukları gözlemlenmiştir. Çünkü anlaşılmak, duyguların paylaşımı
insanı doğası gereği hoşnut eder. Birbirini anlama
isteği de bu aşamadan sonra gerçekleşebilir (Salmış,
2011: 157). Kişilerarası ilişkilerde, empati karşıdaki kişiye geri iletilmezse, kurulan empatinin anlamı
az olur. Bu nedenle birey, empati kurduğunu sözel
162
ve sözel olmayan davranışları kullanarak karşıdaki
kişiye iletmelidir (Şahin, 2010:40). Böylelikle bireylerarası ilişkilerde güçlü bağlar kurulmuş olur.
Empati yapmak suretiyle kurulan iletişimde
karşıdaki kişi veya grubun yerine bir an kendimizi koyarak ne düşündüklerini ve ne hissettiklerini
anlamamıza, hissetmemize kolaylık sağlayabilir. Bu
yolla insanlar daha sağlıklı ve içten bir tutum geliştirebilecekleri gibi sorunlarını duygudaşlık yoluyla
çözme konusunda daha sağlıklı bir süreç geliştirebilirler (Salmış, 2011:103). Empati aynı zamanda
karşımızdakinin konuşmadan da ne demek istediğini, beklentilerini anlayabilmemizi kolaylaştırır. Bu durum evlilik yaşamında olabilecek birçok
problemin, özellikle eşlerden biri konuşmaktan kaçınan bir kişi ise, çözümünü kolaylaştıracağından
önemlidir (Bilen, 2004: 110).
Çağımızın temel problemlerinin başında iletişim ve empati yitimi gelmektedir. Giderek kendisine çekilen birey, zamanla çevreye karşı duyarsızlaşmakta ve toplumu önemsemekten vazgeçmektedir.
Bu tutumun ikili ilişkilere yansıması da olumsuz
olmaktadır (Salmış, 2011:152). Diğer insanlara
kişisel duygu ve düşüncelerini iyi ifade edebilen,
topluma uyumlu ve sosyal duyarlılığı yüksek olan
kişiler aynı zamanda empati kurma becerisine de
sahiptir (Dökmen, 1994). Giderek duygusuzlaşan
bu dünyada, empatik iletişim zorunluluğu daha
çok ortaya çıkmaktadır. İnsanlar duygularını paylaştıkça insani kimliklerini daha çok yakalayabilmektedirler. Empatik iletişim daha dostça ve içten
bir öz barındırmaktadır (Salmış, 2011:105). Güçlü
insan ilişkileri ve empatik iletişim kurabilme becerisi insanları bireyselleşmekten kurtaracaktır.
Empati kurmasının yararları aşağıda sıralanmıştır (Salmış, 2011: 167-168):
1. Empati yapacağımız kişiye içten davranmalıyız; bu durum onu bize yakınlaştıracaktır.
2. Empati ve iletişim, sözden önce davranış,
bakış ve jest/mimiklerle başlar. Buna dikkat
ederek iletişime yönelmek gerekir.
3. Yanlış anlaşılma/anlama durumunda karşımızdakine bunu düzeltmesi şansını vermeliyiz. Böylece uzun bir yanlış anlaşılmanın
yükünden ve oluşturacağı muhtemel sıkıntılardan kurtulmuş oluruz.
4. Empati karşımızdaki hakkında daha fazla
şey öğrenmemize olanak verir.
Bireylerarası İletişim
5. Dostluklar iyi empatilerin ürünüdür. Dostluk çemberinin gelişmesi sürekli empati ile
mümkündür.
6. Dinlerken, konuşan kişinin, olduğu gibi
kabul edildiğini hissettirerek, güvenini kazanır ve kendini bize daha yakın hissetmesini sağlamış oluruz.
7. Anlamak rahatlatır ve öfkemizi azaltır. Yanlış anlaşılmalar empati aracılığıyla azalınca
öfke de azalır, hatta yok olabilir.
8. Empati önyargılarımızın azalmasına neden
olur ve bir dizi yanlışı engeller.
9. Kendimizi daha iyi hissetmek kurduğumuz
iletişim ve empatinin kalitesiyle doğrudan
ilişkilidir.
10. Hayatımızı sevimsiz kılan anlaşılamama/
anlatamama duygusudur. Empatiyle bu sorun aşılır/aşılabilir.
11. İçe kapanık olmamız kendimizin dışındaki
hayata kapıları kapatmak demektir. İletişim
ve empatiyle dışarıyla daha sağlıklı alışveriş
yapma olanağı buluruz.
Kişileri birbirine yaklaştırma ve iletişimi kolaylaştırma özelliğine sahip olan empatik anlayış,
bireylerarası iletişimde anlama ve anlaşılma duygu-
larının yansıtılmasında ve karşılıklı güven duygusunun yaratılarak etkili bir iletişimin kurulmasında
önem taşımaktadır. Empati kuran kişi ile, empati kurulan kişi arasında bir etkileşim yaratılarak,
kendini açma, güven duyma, çevresi tarafından
onaylanma ve sevilme gibi davranışların sonucunda karşılıklı fayda sağlanması mümkün olmaktadır
(Gürüz ve Temel Eğinli, 2010:39).
Araştırmalara göre empati kurma becerisi ile işbirliği arasında ilişki vardır. Empatinin bireylerarası iletişimi kolaylaştırıcı özelliği bilindiği için, empatik becerilerini artırmak amacıyla çeşitli meslek
mensuplarına duygudaşlık eğitimi verilmektedir.
Örneğin hekimlere, hekim adaylarına, hemşirelere,
ticaretle uğraşanlara, satış elemanlarına, öğretmenlere, sosyal çalışmacılara, psikiyatristlere, psikologlara, danışmanlara empati kurma becerilerini artırmak amacıyla eğitim verilmektedir (Salmış, 2011:
157-158). Bu tür eğitimler insan ilişkilerinin birebir, yoğun ve önemli
olduğu meslek dallarında karşıdakini andikkat
layabilme becerisini
Ünitede
bireylerarası
iletişim
geliştirebilmek için
ve
bireylerarası
ilişkiler
eş anönemli ve gereklidir.
lamlı olarak kullanılmıştır.
ÖÇ 4 Empatik iletişimin ve empatinin önemini kavrayabilme
Araştır
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Empatik iletişim süreci
içindeki üç önemli öğeyi sıralayınız.
Üstün Dökmen’in İletişim
Çatışmaları ve Empati kitabını okuyarak empatik iletişim sürecini değerlendirin.
Empatinin, günlük hayatınızda ilişkilerinizi nasıl etkileyeceğini örneklendirin.
BİREYLERARASI İLETİŞİMİ GELİŞTİRME
Bireylerarası ilişkileri geliştirirken bir ilişkinin analizine dikkat etmek gerekir. Bunu yapmak için uzman
olmaya gerek yoktur. Çünkü bir ilişkiyi analiz etmek demek o ilişkiyi farklı bakış açılarından incelemek ve
izlenebilecek en doğru yolu bulmak demektir. İlişki analizlerinde karşıdakinin duygularına, içinde bulundukları ruhsal duruma, beklentilerine ve bunlardaki değişiklikleri algılayabilme gibi becerilere gereksinim
vardır. Bir sosyal ilişkinin analizinde şu önemli aşamalar vardır (Güney, 2006:180):
• İlişkinin sınırlarını doğru belirlemek,
• Diğer kişilerin ilişkiden beklentilerini göz ardı etmemek,
163
Bireylerarası İletişimi Geliştirme Biçimleri
•
Diğer kişiler hakkındaki izlenimlerinizi
gözden geçirmek,
• Diğer kişilerin sizin hakkınızdaki izlenimlerinin ne olduğunu anlamaya çalışmak,
• Olağan dışı durumları incelemek,
• İlişkinin amaçlarını belirlemek.
İnsanlarla iyi ilişkileri kurmanın yolu, onlarla
anlamlı ve uygun bilgi alışverişinde bulunmaktır.
İyi ilişkiler kurmanın temelini ortak ihtiyaçlarda
birleşme, duyguları, düşünceleri ve fikirleri paylaşma oluşturmaktadır (Güney, 2006:180). Dengeli
ve olumlu ilişki kurabilen kişilerin duygusal güvenlik içinde oldukları; olayları, durumları gerektiği biçimde yorumlayabildikleri ve kendileri kadar
çevresindeki insanların gelişimine katkı getirme çabası gösterdikleri bilinmektedir (Bilen, 2004: 39).
Karşılıklı duygu alışverişine girebilmek kişilerarası güvenin ve yakınlaşmanın oluşmasında en
önemli etkenlerden birisidir. Duygu alışverişi yalnızca sevgi, hoşlanma gibi olumlu duyguların paylaşılması değil, aynı zamanda öfke, endişe, kırgınlık
gibi olumsuz duyguların da paylaşılabilmesi anlamına gelir. Çünkü duyguların dolaysız ve dürüstçe ifade edilebilmesi, yakın ilişki kurmaya yardım
eden en önemli becerilerden bir tanesidir. Yakın bir
ilişkide kızgınlık duyguları kadar, hoşlanma ve beğeni duygularının da dile getirilmesi, duygu dengesinin korunmasını sağlar. Zaten bir ilişkiyi “yakın
ilişki” olarak tanımlayabilmek için bu gereklidir.
Yakın ilişki birçoklarının düşündüğü gibi yalnızca
olumlu duyguların çok yoğun yaşandığı ilişki değil,
kişilerin kendileri olabildikleri ve kendilerini açıkça
ifade etme özgürlüğü bulabildikleri ilişki biçimidir
(http://www.bilkent.edu.tr/bilkent-tr/admin-unit/
dos/pdgm/kisilerarasi_iletisim.html ).
İletişimde başarıya etki eden bir başka önemli nokta da mesajın gideceği kişiyi tanımak, onun
kişilik yapısına uygun düşen bilgi ve gönderme
yöntemini belirlemektir. Ayrıca mesajın alıcı tarafından anlaşılıp anlaşılmadığı kontrol edilmelidir.
Eğer mesaj iyi anlaşılamamışsa beklenen davranışın yerine yanlış bir davranış yer alabilir, anlam
kaybolabilir, bu da iletişim aksaklığına neden olur.
Sonuç olarak, verici ile alıcı arasında amaç birliği
sağlanamamış, mesaj istenen anlamda gerçekleşmemiş olacaktır (Bilen, 2004). Karşımızdaki kişinin
bizi anladığından, iletişimin sağlıklı olarak kurulduğundan emin olmak, mesajı alan kişinin kişilik
özelliklerine uygun mesajları seçmek iletişim aksaklığını önleyecektir.
164
Bizi gerçekten dinleyen arkadaşlarımızla yakınlaşır, onlarla birlikte vakit geçirmek ister, yanımızda varlıklarını ve sıcaklıklarını hissetmeyi severiz.
Onların yanında kendimizi iyi, rahat ve güvende
hissederiz. Onlara düşüncelerimizden, düşlerimizden ve umutlarımızdan bahsedebilir, gözyaşlarımızı ve korkularımızı paylaşabilir ve tüm bunları
eleştirilme, yargılanma ve rekabete girme korkusu
duymadan yaparız. Bunun sebebi, biri bizi dinlediğinde kendimizi ortaya koymamıza, açmamıza ve
genişletmemize olanak sağlamış olmasıdır. Biri bize
odaklandığında, bizi sadece duymak yerine gerçekten dinlediğinde, biz de normalde yanlış anlaşılacağından ya da dalga geçileceğinden korktuğumuz
için paylaşmaktan çekindiğimiz en derindeki düşüncelerimizi ortaya koyacak cesareti buluruz (Hogan ve Stubbs, 2012: 78-79). Yanlarında gerçekten
kendimiz olduğumuz, bizimle empati kurabildiğini bildiğimiz insanlarla yakın ilişkiler kurar, sağlam
ilişkiler kurarız. Böylelikle bireylerarası ilişkilerimiz
gelişerek güçlenir.
Karşılıklı olarak beklentilerin karşılanması,
ilişkilerin kesintiye uğramaması, duygu, düşünce
ve fikirler konusunda bilgi alışverişi yolunun açık
tutulması konusunda insanların kendilerini yetiştirmeleri gerekir. Bu konuda kendilerini geliştiren insanların duygusal zekalarının kapasiteleri de
yükselir. Duygusal zekanın göstergelerinden biri
de diğer insanlarla iyi ilişkiler kurmaktır (Güney,
2006:180). Empatik iletişim kurmak, karşıdakinin
duygularını anlamak, sağduyulu, hoşgörülü ve sezgisi yüksek bireyler olmamıza yardımcı olacaktır.
Duygusal zeka (EQ), bir insanın kendisine veya başkalarına ait duyguları anlama,
sezinleme, yönetme ve yönlendirme yeteneği, kapasitesi ve becerisidir.
İnsan, ilişkileri içinde sürekli yeniden tanımlanan bir varlıktır; diğer insanlarla hiç ilişkisi olmayan bir insan düşünülemez. Başka bir deyişle,
demokratik toplum yaratabilmek için, önce bireylerin kendi günlük yaşamlarında, diğer kişilerin
görüşlerine saygılı ve hoşgörülü olmayı öğrenmeleri gerekir. Bu amaçla geliştirilmiş yeni iletişim becerileri, hem bireyin, hem de toplumun yaşamına
zenginlik ve saygınlık getirir (Cüceloğlu, 1997:13).
Çevresiyle iyi ilişkiler kuran, iletişim becerisi geliş-
Bireylerarası İletişim
miş bireyler, kendinden başka insanlara, görüşlere ve duygulara saygılı ve hoşgörülü olmayı bilen, önyargılarıyla hareket etmeyen, anlayışlı ve sevecen bireyler olacaklardır. Bu da farklılıkların birlikte ve barış içinde
yaşadığı bir toplumun oluşmasını sağlayacaktır.
Mutlu ve sağlıklı bireylerarası ilişkiler kurabilmek için ön koşul karşılıklı saygıdır. Saygı insanlara yalnızca insan oldukları için değer vermek, onları önemsemektir. Karşımızdakinin duygu, düşünce ve davranışlarında özgür olduğunu kabul etmek ve bunlardan ötürü onu yargılamamak, eleştirmemek ve alay
etmemek gereklidir. Dini, dili, ırkı, statüsü, geliri, cinsiyeti, eğitim düzeyi ne olursa olsun dışlamadan
hoşgörülü yaklaşabilmek önemlidir. Karşımızdakine saygı duymak ve saygı duyduğumuzu iletmek sağlıklı
ilişkiler kurabilmenin gereğidir.
ÖÇ 5 Bireylerarası ilişkileri geliştirmek için yapılması gerekenleri uygulayabilme
Araştır
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Bir sosyal ilişkinin analizinde hangi önemli aşamalar
vardır?
Bireylerarası iletişimi geliştirme biçimlerini bölümünüzün empati başlığı ile
ilişkilendirerek yorumlayın.
Günlük yaşam içerisinde
iletişiminizi geliştirmek için
neler yaptığınızı düşünün.
165
Bireylerarası İletişimi Geliştirme Biçimleri
Bireylerarası iletişimi düzenleyen
ilkeleri açıklayabilme
ÖÇ 1
bölüm özeti
Bireylerarası İlişkileri
Düzenleyen İlkeler
ÖÇ 2
Önyargının temel özelliklerini
anlatabilme
Önyargı
ÖÇ 3
Önyargı kavramı, belirli bir durum hakkında önceden bir
yargıya varmak anlamına gelmektedir. Temelinde mantıksızca
sevmek ya da sevmemek vardır. Önyargı, olumsuz bir tutum
olarak değerlendirilir. İnsanların önyargıları, başka insanlar ve
gruplar hakkındaki fikir, davranış ve tavırlarından ibarettir.
Önyargının iki temel öğesinden ilki, bir kişi ya da gruba karşı
olumsuz bir duygunun var olmasıdır. İkincisi ise, kişileri tanımadan onları bir grubun üyesi olarak değerlendirmek, yani
kalıp yargılara sahip olmaktır. Bu açıklamalara göre önyargıda
hem duygusal hem de düşünsel unsurlar yer almaktadır.
Stereotipin (kalıpyargı) tanımını
yapabilme
Stereotip (Kalıpyargı)
166
Eleştiri, başka insanların düşünce ve davranışları hakkındaki
kendi düşünce ve duygularımızı ifade etme olarak tanımlanabilir. Eleştiri yaparken dikkat edilmesi gereken unsurlar şunlardır:
• Eleştiri yapmanın karşınızdakinin yararına olduğuna inanın,
• Eleştiri için uygun yeri ve zamanı seçmeye dikkat edin,
• Karşınızdakini aşağılamayın,
• Gelişmeleri vurgulayın,
• Karşınızdakine ilgi gösterin,
• Kendi duygularınızı denetim altında tutun,
• Aldığınız eleştiriden yararlanmaya çalışın.
Stereotipleme direkt olarak bir insan grubuna ilişkin davranışlarda bulunmadan önce insan zihninde bir takım psikolojikleştirme işleminden geçtikten sonra ortaya çıkmaktadır. Yani
insanların çeşitli sosyal davranışlarını psikolojik nedenlere dayandırarak açıklama eğilimini ifade etmektedir. Kalıpyargılar
belirli gruplar hakkında sahip olduğumuz bilgilerin bir özetidir.
Az bildiğimiz bir grup hakkında tutum geliştirmek için başkalarından duyduğumuz, okuduğumuz bilgileri biraraya getiririz.
Böylece geliştirdiğimiz kalıp halindeki bir tutum bize o grup
hakkında kestirme yoldan bir fikir ve bilgi verir.
Bireylerarası İletişim
ÖÇ 4
Empatik iletişimin ve empatinin önemini kavrayabilme
Empati ve Empatik İletişim
bölüm özeti
ÖÇ 5
Empatide asıl amaç karşımızdakinin tutum ve duygusal gelişimini sezebilmektir. Empati zaman ve çabayla, sistemli ve planlı
bir arkadaşlık devresinin yardımıyla gelişebilmektedir. Bu beceri kişileri kendisi kadar başkalarının da istek ve ihtiyaçlarını
anlamaya yöneltmesi bakımından yararlıdır.
İnsanlar, kendileriyle empati kurulduğunda, anlaşıldıklarını ve
kendilerine önem verildiğini hissederler. Diğer insanlar tarafından anlaşılan ve önem verilen kişi, rahatlar ve kendini iyi hisseder. İnsanların empati içinde algılandıklarında mutlu oldukları
gözlemlenmiştir. Çünkü anlaşılmak, duyguların paylaşımı insanı doğası gereği hoşnut eder. Birbirini anlama isteği de bu aşamadan sonra gerçekleşebilmektedir. Kişilerarası ilişkilerde, empati karşıdaki kişiye geri iletilmezse, kurulan empatinin anlamı
az olacağından birey, empati kurduğunu sözel ve sözel olmayan
davranışları kullanarak karşıdaki kişiye iletmelidir.
Bireylerarası ilişkileri geliştirmek
için yapılması gerekenleri
uygulayabilme
Bireylerarası İletişimi
Geliştirme
İnsanlarla iyi ilişkileri kurmanın yolu, onlarla anlamlı ve uygun bilgi alışverişinde bulunmak, ortak ihtiyaçlarda birleşmek,
duyguları, düşünceleri ve fikirleri paylaşmaktır. Diğer insanlara kişisel duygu ve düşüncelerini iyi ifade edebilen, topluma
uyumlu ve sosyal duyarlılığı yüksek olan kişiler aynı zamanda
empati kurma becerisine de sahiptir.
Mutlu ve sağlıklı bireylerarası ilişkiler kurabilmenin ön koşulu karşılıklı saygıdır. Saygı insanlara yalnızca insan oldukları
için değer vermek, onları önemsemektir, kabul etmektir. Karşımızdakinin duygu, düşünce ve davranışlarında özgür olduğunu kabul ederek onu yargılamamak, eleştirmemek ve alay
etmemek sağlıklı ilişkiler kurabilmek için gereklidir. Dini, dili,
ırkı, statüsü, geliri, cinsiyeti, eğitim düzeyi, diğer özellikleri ne
olursa olsun dışlamadan hoşgörülü ve kabul edici yaklaşabilmek önemlidir ve saygı duyduğumuzu iletmek sağlıklı ilişkiler
kurabilmenin gereğidir.
167
neler öğrendik yanıt anahtarı
Bireylerarası İletişimi Geliştirme Biçimleri
1
Aşağıdakilerden hangisi eleştiri yaparken dikkat edilmesi gereken davranışlardan biri değildir?
A.
B.
C.
D.
E.
Karşıdakini aşağılamamak
Karşıdakine ilgi göstermek
Duyguları denetim altında tutmak
Karşıdakini suçlu hissettirmek
Uygun yeri ve zamanı seçmek
2
Aşağıdakilerden hangisi yıkıcı eleştirinin
amaçlarından biridir?
A.
B.
C.
D.
E.
Daha iyi olmasına yardım etmek
Yönlendirmek ya da kontrol etmek
Bir şeyin farkına varmamızı sağlamak
Endişe ya da ilgi belli etmek
Olumlu değişiklikler yapmaya motive etmek
3
Sadece duymaktan ve söylenen şeyi anlamadan
kendi bakış açınızı dile getirmeye çalışarak iletişim
ve ilişkiyi mahveden hatalardan birini yapmamak
için aşağıdakilerden hangisini öğrenmek gereklidir?
A.
B.
C.
D.
E.
Konuşmayı
Tartışmayı
Dinlemeyi
Eleştirmeyi
Yorum yapmayı
4
Bir kimseyle konuşurken, onun demek istediğiyle bizim anladığımızın aynı olup olmadığını
denetlemeye ne ad verilir?
A
B.
C.
D.
E.
Geri-iletim
Empati
Sempati
Onaylama
İlgi gösterme
5
Belirli bir durum hakkında önceden bir yargıya varmaya ne ad verilir?
A.
B.
C.
D.
E.
168
Stereotip
Tutum
Eleştiri
Genelleme
Önyargı
6 Japonlar’ın çalışkan, zeki ve atılımcı olduklarını düşünüyorsak Japonlar ile ilgili aşağıdakilerden hangisine sahibizdir?
A
B.
C.
D.
E.
Olumlu tutum
Olumsuz tutum
Empati
Stereotip (kalıpyargılar)
Önyargı
7 Bir insanın, kendisini karşısındaki insanın
yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini
doğru olarak anlamasına ne ad verilir?
A.
B.
C
D.
E.
Sempati
Önyargı
Empati
Dinleme
Endişe
8
Aşağıdakilerden hangisi empatinin özelliklerinden biri değildir?
A. Bireyin karşısındaki kişiyi dikkate alarak dinlemesi
B. Bireyin karşısındakinin dünyasına dahil olarak
onun gözüyle bakması
C. Bireyin karşısındakinin düşünce ve duygularını
anladığını teyit etmesi
D. Bireyin karşısındakinin duygu ve düşüncelerini
kendi yaklaşımlarını dahil etmeden anlayabilmesi
E Bireyin karşısındakini kendi düşünceleriyle
yönlendirmesi
9
Bireyin karşısındaki kişinin duygularını anlaması ancak duygusal durumunu paylaşmamasına
ne ad verilir?
A
B.
C
D
E.
Antipati
Soğuk empati
Sempati
Sıcak empati
Soğuk sempati
10
Ortak ihtiyaçlarda birleşme, duyguları, düşünceleri ve fikirleri paylaşmak aşağıdakilerden
hangisinin temelini oluşturur?
A.
B.
C
D.
E.
İnsanlarla iyi ilişkileri kurmanın
Empati yapmanın
Yakın dostluğun
Sempati duymanın
Önyargıdan kaçınmanın
Bireylerarası İletişim
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde
Konuşma ve Eleştiri” konusunu yeniden
gözden geçiriniz.
6. D
Yanıtınız yanlış ise “Stereotip (Kalıpyargı)”
konusunu yeniden gözden geçiriniz.
2. B
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde
Konuşma ve Eleştiri” konusunu yeniden
gözden geçiriniz.
7. C
Yanıtınız yanlış ise “Empati ve Empatik İletişim” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
3. C
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde
Dinleme” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
8. E
Yanıtınız yanlış ise “Empati ve Empatik İletişim” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
4. A
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde
Dinleme” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
9. B
Yanıtınız yanlış ise “Empatinin Önemi” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
5. E
Yanıtınız yanlış ise “Önyargı” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
10. A
Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimi Geliştirme” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
neler öğrendik yanıt anahtarı
1. D
Araştır Yanıt
Anahtarı
8
Araştır 1
Yapıcı eleştirinin amaçları şunlardır:
• Daha iyi olmasına yardım etmek
• Bir şeyin farkına varmamızı sağlamak
• Endişe ya da ilgi belli etmek
• İletişim kanallarını açık tutmak
• Fikir ayrılıkları olduğunda havayı temizlemek
• Bizi olumlu değişiklikler yapmaya motive etmek
Yıkıcı eleştirinin amaçları şunlardır:
• Can yakmak ya da küçük düşürmek
• Yönlendirmek ya da kontrol etmek
• Suçu atmak ya da suçlu hissettirmek
• Dikkat çekmek
Araştır 2
Önyargıların en önemli özelliği insanları bir sınıflandırmaya tabi tutmasıdır.
Örneğin, insanları sınıflara ayırarak ve aynı sınıf içinde yer alan bütün insanların aynı özellikleri taşıdıklarını kabul etmek gibidir.
Önyargıların en temel ve genel özelliği önyargının konusu hakkında basmakalıp yargıların oluşmasıdır.
Önyargıların üçüncü özelliği insanlar arasında sosyal uzaklık yaratmalarıdır. İnsanların kafasında, önyargıdan dolayı tutum nesnesine karşı olumsuz düşüncelerin oluşmasıyla beraber tutum nesnesinden uzaklaşma fikri de oluşmaktadır.
Önyargı insanlarda aşağılık duyguları da oluşturabilir. Özellikle büyük grupların önyargıları ile karşı karşıya kalan azınlık grubun bireylerinde aşağılık
duyguları oluşabilmektedir.
Önyargılar, insanlar arasında düşmanlık duyguları da yaratırlar. Önyargılar,
özellikle azınlık grupla çoğunluk grup arasında tehlikeli boyutlara ulaşabilen
sosyal çatışmalara neden olabilmektedir.
169
Bireylerarası İletişimi Geliştirme Biçimleri
Araştır Yanıt
Anahtarı
8
170
Araştır 3
1. Genelleştirme Eğilimine Göre: Kendisini tanıdığımız bir veya birkaç kişinin özelliklerini, onunla aynı kategoride bulunan bütün diğer kişilere
genellenmesidir. Burada, sempati veya antipatiyi, tecrübe ettiğimiz bir
kimse üzerinden geniş sayıdaki bir kitleye, fazla düşünüp taşınmadan
duygusal bir tutumla genelleştirmemiz söz konusudur.
2. Özelleştirme Eğilimine Göre: Bir ülke, bir grup veya kategori hakkında
sahip olunan bir kanaati, bir grup, ülke veya kategoriden olan kimseye
uygulama söz konusudur.
Araştır 4
1. Empati kuracak kişi kendisini karşısındakinin yerine koyarak olaylara
onun bakış açısıyla bakmalıdır.
2. Empati kurabilmek için, karşımızdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamamız gereklidir.
3. Empati kuran kişinin zihninde oluşan empatik anlayışın, karşıdaki kişiye
iletilmesi gereklidir.
Araştır 5
Bir sosyal ilişkinin analizinde şu önemli aşamalar vardır (Güney, 2006:180):
• İlişkinin sınırlarını doğru belirlemek,
• Diğer kişilerin ilişkiden beklentilerini göz ardı etmemek,
• Diğer kişiler hakkındaki izlenimlerinizi gözden geçirmek,
• Diğer kişilerin sizin hakkınızdaki izlenimlerinin ne olduğunu anlamaya
çalışmak,
• Olağan dışı durumları incelemek,
• İlişkinin amaçlarını belirlemek.
Bireylerarası İletişim
kaynakça
Apalı, Y. (2011). Sosyolojik Açıdan Kadınlarla İlgili Kalıp Yargılar. Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi. 1(26). S.49-64
Bilen, M.(2004). Sağlıklı İnsan İlişkileri (6. Baskı) Ankara: Anı Yayıncılık.
Cüceloğlu, D. (1997). Yeniden İnsan İnsana (15. Baskı) İstanbul: Remzi Kitabevi.
Cüceloğlu, D. (2000). İnsan Davranışı Psikolojinin Temel Kavramları. İstanbul: Remzi Kitabevi
De Waal, F. (2014). Empati Çağı. Ankara: Akılçelen Kitaplar.
Dicleli, A.B. ve Akkaya, S. (2000). Konuşa Konuşa İletişimin Sırları. İstanbul: Mess Yayın.
Dinler, A.(2013). Durdurulamaz İletişimci Olmak. İstanbul: Beyaz Yayınları.
Dökmen, Ü.(1994). İletişim Çatışmaları ve Empati. İstanbul: Sistem Yayıncılık.
Göregenli, M. (2012). Temel Kavramlar: Önyargı, Kalıpyargı ve Ayrımcılık (der. Kenan Çayır ve Müge Ayan
Ceyhan) Ayrımcılık Çok Boyutlu Yaklaşımlar. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Güney, S. (2006). Davranış Bilimleri (3. Baskı) Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Gürüz, D. ve Temel Eğinli, A. (2010). İletişim Becerileri (2. Baskı).Ankara: Nobel Yayın.
Hogan, K. ve Stubbs, R. (2012). Etkili İletişimin Önündeki 8 Engel. İstanbul: Yakamoz Kitap.
Kağıtçıbaşı, Ç. (1998). Yeni İnsan ve İnsanlar (10. Basım) İstanbul: Evrim Yayınevi.
Kapkıran, N. (2010). Kişilerarası İlişkiler ve İletişimde Empati (ed. Alim Kaya) Kişilerarası İlişkiler ve Etkili
İletişim. Ankara: Pegem Akademi.
Orta, A.Z. (2009). Etkili İletişim Sürecinde Kişilerarası İletişim Becerileri ve Yaratıcı Drama Uygulama Örneği.
İstanbul Kültür Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Salmış, F. (2011). Tekno İnsan Çağında İletişim ve Empati Kaybı. İstanbul: Elit Yayınları.
Şahin, Fulya Yüksel (2010). İletişim Becerilerine Genel Bir Bakış (ed. Alim Kaya) Kişilerarası İlişkiler ve Etkili
İletişim. Ankara: Pegem Akademi.
Tezcan, M. (1974). Türklerle İlgili Stereotipler ve Türk Değerleri Üzerine Bir Deneme. Ankara Üniversitesi
Basımevi.
Tutkun, Ö.F. ve Koç, M. (2008). Mesleklere Atfedilen Kalıp Yargılar. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Fakültesi Dergisi, 41(1), 255-273.
171
Bireylerarası İletişimi Geliştirme Biçimleri
internet kaynakları
Akkurt, D. (2001). Sosyal Etkileşim ve İletişim Becerileri 1. http://www.ak-kurt.com/bseib.html (Erişim
Tarihi: 25.01.2016).
İlhan, R.S. ve Çevik, A. (2003). Önyargıların Psikolojisi: Psikodinamik Bir Gözden Geçirme. http://www.
nesnedergisi.com/makale/pdf/1365951202.pdf (Erişim tarihi: 20.01.2016).
Kişilerarası İletişim http://www.bilkent.edu.tr/bilkent-tr/admin-unit/dos/pdgm/kisilerarasi_iletisim.html
(Erişim Tarihi: 25.01.2016).
Önyargı Nedir? Önyargılı Olmanın Zararları Nelerdir? http://kobitek.com/onyargi_nedir__onyargili_
olmanin_zararlari_nelerdir_ (Erişim Tarihi: 24.01.2016).
http://gorselarsiv.anadolu.edu.tr
http://ww.kendinigelistir.com/forum/serbest_kursu/onyargi_ile_ilgili_bir_hikaye/
172
Bireylerarası İletişim
sözlük
A
H
Alıcı (Hedef ): Gönderici tarafından iletinin gönderildiği kişi ya da kişiler.
Araç (Kanal): Gönderici alıcıya iletisini gönderebilmek için iletişim araçlarını kullanmak zorundadır.
Bu araçlar ses, beden, yazı, resim, fotoğraf, telefon, televizyon gibi sözlü ya da sözsüz araçlardır.
Hedef (Alıcı): Gönderici tarafından iletinin gönderildiği kişi ya da kişiler.
B
Bağlam (Ortam): İletişimin oluştuğu çevre.
Ç
Çatışma: Bireylerarası iletişim sürecinde çatışma, bir
tarafın davranış, söz ve tutumlarının diğerinin
gereksinimleriyle uyuşmazlık göstermesi, ters düşmesi ya da engellemesi sonucunda ortaya çıkan
anlaşmazlık.
D
Davranış: Bireyin yaptığı ve diğer bireyler tarafından
gözlenebilir tüm eylemler.
Dil: İnsanların bireysel iletişim sürecinde duygu ve
düşüncelerini semboller, kelimeler yolu ile aktarma ve anlamlandırma biçimi.
Dönüt (Geri Bildirim): Çeşitli iletişim kanalları aracılığıyla alıcıdan göndericiye gönderilen ileti biçimleridir.
Duygu: Bireyin ortamı algılamasıyla ortaya çıkan, bilinçte, bedende ve davranışta kendini gösteren süreç.
E
Empati: Bir bireyin, kendisini karşısındakinin yerine
koyarak onun duygu ve düşüncelerini anlamaya
çalışma çabası.
G
Geri Bildirim (Dönüt): Çeşitli iletişim kanalları aracılığıyla alıcıdan göndericiye gönderilen ileti biçimleridir.
Güdü: Bireyi bir amaç için harekete geçiren itici güç.
Gürültü: İletişim sürecini olumsuz etkileyen bütün
unsurlar.
İ
İleti (Mesaj): Göndericinin alıcıya aktardığı sözlü ya
da sözsüz tüm bilgilerdir.
İletişim: Türk Dil Kurumu sözlüğünde iletişim sözcüğü “1. isim Duygu, düşünce veya bilgilerin akla
gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması,
bildirişim, haberleşme, komünikasyon. 2. teknik
Telefon, telgraf, televizyon, radyo vb. araçlardan
yararlanarak yürütülen bilgi alışverişi, bildirişim,
haberleşme, muhabere, komünikasyon”olarak tanımlanmaktadır.
K
Kanal (Araç): Gönderici alıcıya iletisini gönderebilmek için iletişim araçlarını kullanmak zorundadır.
Bu araçlar ses, beden, yazı, resim, fotoğraf, telefon, televizyon gibi sözlü ya da sözsüz araçlardır.
Kaynak: Bireylerarası iletişim sürecini başlatan, bir
iletişim kanalı aracılığı ile sözlü, sözsüz, yazılı,
görsel olarak gönderilebilecek biçimde mesajları
kodlayan ve alıcıya gönderen birey ya da bireyler.
Kişilik: Bireyin kendine özgü duygu, düşünce ve
davranış kalıpları.
Konuşma: Düzenli devinimlerle konuşma organları
tarafından sesin söze dönüştürülerek iletilerin aktarıldığı, insana özgü yaratıcı bir yetenek..
Kültür: İnsan için , insanlık için, insanlar tarafından,
hatta bazen insana rağmen, yaratılmış, bulunmuş
herşey.
M
Mesaj (ileti): Kaynağın alıcıya iletmek istediği bilgi,
duygu ve düşüncelerini sözlü ya da görsel simgelerle kodlaması.
O
Ortam (Bağlam): İletişimin oluştuğu çevre.
173
Sözlük
Ö
Öğrenme: Bilginin bellekte düzenli ve anlamlı bir şekilde kodlanarak depolanması.
Önyargı: Belirli bir durum hakkında önceden bir
yargıya varmak.
S
Sesletim (telaffuz): Bir sözcüğün, genel olarak onaylandığı ya da anlaşıldığı söyleme biçimi.
Sözlü İletişim: İletişim içerisinde bireylerin birbirlerine sözcükler yoluyla ilettiği mesajlar sözlü mesaj.
Sözsüz İletişim: Bireylerarasında gerçekleşen iletişimin sözcüklere dayalı olmadan gerçekleşen ses
tonu, vücut dili, duruş, bakış, jest ve mimikler
gibi unsurlar.
T
Teknolojiyle aracılanmamış iletişim: Teknolojinin
kullanılmadığı, insanın doğal olanı kullanarak,
doğalı dönüştürmeden yaptığı iletişim.
Teknolojiyle aracılanmış iletişim: Beynimizin, kulağımızın ve gözümüzün uzantısı olan araçları
kullanarak yaptığımız iletişim.
Telaffuz (Sesletim): Bir sözcüğün, genel olarak onaylandığı ya da anlaşıldığı söyleme biçimi.
Tutum: Davranışa hazırlayıcı bir eğilim.
174
Download