Bireylerarası İletişim Editörler Dr.Öğr.Üyesi Canan ULUYAĞCI Dr.Öğr.Üyesi Ufuk ERİŞ Yazarlar BÖLÜM 1 2 BÖLÜM 3 BÖLÜM 4, 5 BÖLÜM 6 BÖLÜM 7 BÖLÜM 8 BÖLÜM Dr.Öğr.Üyesi Hüseyin Selçuk KIRAY Dr.Öğr.Üyesi Hüseyin Selçuk KIRAY Dr.Öğr.Üyesi Serhat KOCA Dr.Öğr.Üyesi Fatma OKUMUŞ Dr.Öğr.Üyesi Ayla TOPUZ SAVAŞ Dr.Öğr.Üyesi Canan ULUYAĞCI Dr.Öğr.Üyesi Nergiz KARADAŞ Doç.Dr. Rabia Gürsel YAKTIL OĞUZ Dr.Öğr.Üyesi Motif ATAR Genel Koordinatör Doç.Dr. Murat Akyıldız Grafik Tasarım Koordinatörü Doç.Dr. Halit Turgay Ünalan Kitap Basım ve Dağıtım Koordinatörü Dr.Öğr.Üyesi Murat Doğan Şahin Dil ve Yazım Danışmanı Öğr.Gör. İbrahim Gürgen Ölçme Değerlendirme Sorumlusu Hülya Tan Bekki T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 3324 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2183 Grafikerler Ayşegül Dibek BİREYLERARASI İLETİŞİM Gülşah Karabulut Özlem Çayırlı E-ISBN: 978-975-06-2342-4 Hilal Özcan Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları Anadolu Üniversitesine aittir. Kapak Düzeni Doç.Dr. Halit Turgay Ünalan Dizgi ve Yayıma Hazırlama Mehmet Emin Yüksel Sinem Yüksel Gülşah Sokum “Uzaktan Öğretim” tekniğine uygun olarak Murat Uzun hazırlanan bu kitabın bütün hakları saklıdır. Burak Arslan Gül Kaya İlgili kuruluştan izin almadan kitabın tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz. Copyright © 2016 by Anadolu University All rights reserved No part of this book may be reproduced or stored in a retrieval system, or transmitted in any form or by any means mechanical, electronic, photocopy, magnetic tape or otherwise, without permission in writing from the University. Bu kitabın tüm hakları Anadolu Üniversitesi’ne aittir. ESKİŞEHİR, Ağustos 2018 2826-0-0-0-1909-V01 İçindekiler BÖLÜM 1 Bireylerarası İletişim Yaklaşımı Giriş . ........................................................................ İletişim Kavramı . .................................................... Bireylerarası İletişim .............................................. İletişim Sürecini Oluşturan Temel Unsurlar ......................................................... İletişimin Başarısını Etkileyen Temel Unsurlar ......................................................... İletişim Sürecinde Göstergeler ve Kodlar ............................................................. İletişim Modelleri ................................................... Shannon ve Weaver Modeli . ....................... Osgood ve Schramm Dairesel İletişim Modeli ............................................................ Lasswell Modeli ............................................. Gerbner’in Genel İletişim Modeli . ............... Newcomb ABX Modeli ................................. Westley Maclean Modeli ............................. BÖLÜM 2 3 3 4 5 5 6 6 6 7 8 8 9 10 Bireylerarası BÖLÜM 3 İletişimde Dinleme ve Konuşma Giriş . ........................................................................ Bireylerarası İletişimde Dinleme Süreci . .............. Bireylerarası İletişimde Dinleme Becerileri................................................................ Bireylerarası İletişimde Konuşma Süreci .............. Bireylerarası İletişimde Konuşma Becerileri ....................................................... Bireylerarası İletişim Süreçleri Giriş . ........................................................................ Bireylerarası İletişim Sürecinin Temel Ögeleri ......... Sözlü ve Sözsüz İletişim . .............................. Bireylerarası İletişim Sürecinin Özellikleri ............... Bireylerarası İletişim Sürecinde Önemli Unsurlar . ................................................................. Dinleme . ........................................................ Aktif Dinleme ................................................ Pasif Dinleme . ............................................... Benlik ............................................................. Empati . .......................................................... Tutumlar ........................................................ Benmerkezcilik .............................................. Kendini Açma ................................................ Çatışma .......................................................... Bireylerarası İletişim Sürecinin İşleyişi ................. Kaynak ........................................................... Mesaj .............................................................. Kanal .............................................................. Alıcı . ............................................................... Geri Bildirim .................................................. Çevre .............................................................. Bireylerarası İletişim Ağları .......................... Bireylerarası İletişim Sürecinin Aşamaları ....................................................... 19 19 20 21 22 22 23 23 23 23 24 24 24 24 24 25 26 27 28 29 31 31 32 Bireylerarası BÖLÜM 4 İletişimde Davranış Biçimleri 41 41 44 46 48 Giriş . ........................................................................ Davranış Kavramı ve Kapsamı . ............................. Psikolojik Kavramlar ve Davranış ......................... Güdü ve Davranış İlişkisi .............................. Duygu ve Davranış İlişkisi ............................ Öğrenme ve Davranış İlişkisi . ...................... Algı ve Davranış İlişkisi ................................. Tutumlar ve Davranış İlişkisi . ...................... Kişilik ve Davranış İlişkisi ............................. Bireylerarası İletişim ve Davranış ......................... Sözlü İletişim ................................................. Sözsüz İletiler ................................................ İletişimde Davranış Kavramı ........................ İletişimi Engelleyen ve Kolaylaştıran Davranışlar .................................................... Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri .................................................................. Pasif Davranış ................................................ Pasif Saldırgan Davranış ............................... Saldırgan Davranış ........................................ Atılgan Davranış . .......................................... 59 59 60 60 61 61 62 63 64 66 66 67 68 69 71 72 72 73 74 iii BÖLÜM 5 Bireylerarası İletişimde Kültür Giriş . ........................................................................ Kültür Kavramı ve Kapsamı ................................... Kültürün Özellikleri ...................................... Kültürün Bileşenleri ...................................... Kültürün Temel Boyutları ............................ Kültürün Sınıflandırılması ........................... Kültür ve Toplumsal Çevre ........................... Bireylerarası İletişim ve Kültür ............................. Kültür ve Sözlü İletişim ............................... Kültür ve Sözsüz İletişim ............................. BÖLÜM 6 85 85 86 87 91 93 93 97 97 98 Bireylerarası BÖLÜM 7 İletişimde Çatışma Giriş . ........................................................................ 127 Çatışmanın Tanımı ve Bağlamı . ............................ 127 Çatışmaya Negatif ve Pozitif Yaklaşımlar............ 129 İşlevsel ve İşlevsel Olmayan Çatışma ............ 130 Çatışma Biçimleri . .................................................. 131 Rekabet (Kazan-Kaybet) .............................. 131 Kaçınma (Kaybet-Kaybet) . .......................... 131 Uyma (Kaybet-Kazan) . ................................ 132 İşbirliği (Kazan-Kazan) ................................. 132 Uzlaşma (Kazan-Kaybet; Kaybet-Kazan) ............ 133 Çatışma İklimi ......................................................... 134 Düşmanca İklim . ........................................... 134 Savunmacı İklim ............................................ 134 Destekleyici İklim .......................................... 135 Çatışma Yönetimi ................................................... 136 Çatışma Yönetimi Aşamaları ........................ 136 Çatışma Stratejileri ................................................. 138 Kaçınma Stratejileri ...................................... 138 Rekabetçi Stratejiler ..................................... 138 İşbirlikçi Stratejiler ........................................ 138 Çatışma Değerlendirmesi . ..................................... 139 Kapsamlı Değerlendirme Kılavuzu .............. 139 Çatışma ile İlgili Düzenlemeler . ............................ 140 İçten Dışa Çatışmanın Değişimi ................... 140 Dıştan İçe Çatışmanın Değişimi ................... 141 iv Bireylerarası İletişim ve İletişim Araçları Giriş . ........................................................................ İletişim ve Bireylerarası İletişim . .......................... İletişim Araçları . ..................................................... İletişim Araçlarının Bireylerarası İletişime Etkileri ..................................................... 107 107 111 112 Bireyselarası BÖLÜM 8 İletişimi Geliştirme Biçimleri Giriş . ........................................................................ Bireylerarası İlişkileri Düzenleyen İlkeler . ........... Bireylerarası İletişimde Konuşma ve Eleştiri ............................................................ Bireylerarası İletişimde Dinleme ................. Tartışma Biçiminin İletişime Etkisi .............. Önyargı . .................................................................. Önyargıların Temel Özellikleri . ................... Stereotip (Kalıpyargılar) ....................................... Empati ve Empatik İletişim ................................... Empati ve Sempati Arasındaki Farklar ............................................................ Empatinin Önemi ......................................... Bireylerarası İletişimi Geliştirme . ......................... 151 151 151 153 154 155 156 157 159 161 162 163 Önsöz Sevgili öğrenciler, İnsan doğduğu andan itibaren iletişim sürecinin içinde yer almaktadır. Bir bebeğin ağlayarak derdini anlatmasından ve daha sonra toplum içinde yaşamını sürdürmesi, diğer insanlarla, kurumlarla ilişki kurabilmesi iletişim ile gerçekleşmektedir. İletişimin gerçekleşebilmesi için bir kaynağın bir de hedefin olması gerekmektedir. Kaynak iletiyi gönderen ögedir. Kimi kez bu kaynak insan, kimi kez de kitle iletişim araçları ya da toplum v.b olabilir. Hedef ise bilgi aktarılmak istenen kişi, grup, toplum olabilir. Kaynaktan ileti çıkar ve hedefe ulaşır. Karşıda yer alan hedef yani bilgi aktarılmak istenen kişi kendi kültürel birikimlerine göre bu iletiyi yorumlar ve geribildirimde bulunur. Böylece basit anlamda iletişim süreci gerçekleşmiş olur. Bu süreç içerisinde yer alan birey iletileri algılamaya ve yorumlamaya çalışarak kendi varlığını ve toplum içindeki konumunu korumaya çalışır. İnsanların farkında olarak ya da olmayarak birbirlerine ilettikleri duygu, düşünce ve ifadeler de bireylerarası iletişim süreci içinde yer alır. Bireylerarası iletişim sürecinde insan, iletişiminin temelini oluşturur. İki kişi birbirinin varlığını fark ettiği anda iletişim süreci başlar. Bizler bu eylemi günlük yaşam içerisinde farkında olmadan gerçekleştiririz ve kullanırız. Bu iletişim süreci sözlü ya da sözsüz olabilir. Kuşkusuz iletişimin temeli sözdür. Eş deyişle iletişim dil ile başlar. Kurduğumuz tümceler aracılığı ile karşımızdaki insanlara duygu ve düşüncelerimizi aktarırız. İletişim çalışmaları içinde söz ile gerçekleştirdiğimiz iletişim biçimine sözlü iletişim adı verilir. Bunun yanısıra beden dilimizle gerçekleştirdiğimiz iletişim biçimimize ise sözsüz iletişim adı verilmektedir. Kuşkusuz tüm bu süreçler bireylerarası iletişim sürecin de de önemli bir yer tutmaktadır. Bireylerarası iletişim genellikle yüz yüze gerçekleşen bir iletişim biçimidir. Dolayısıyla bireylerarası iletişim sürecinde kaynak ve hedef iletişim süreci içerisinde her an değişebilir. Bireylerarası iletişim insan insana iletişimin doğru bir biçimde gerçekleştirilmesi kadar kurumlarla insanların ilişkilerinin geliştirilmesinde de önemli bir yer tutmaktadır. Kısaca bireylerarası iletişim belirli bir mekan ve zamanda bireyler arasında gerçekleştirilen duygu, düşünce ve bilgi alışverişine olanak sağlayan bir iletişim biçimi olarak tanımlanabilir. Kuşkusuz günümüzde teknolojik gelişmeler ve sosyal medyanın kullanımı ile bu tanım bazı değişikliklere uğramıştır. Bireylerarası iletişim süreci de tüm toplumsal süreçler gibi değişime uğrayan ögeler, çevreler ve ilişkileri içermektedir. Bu dönüşümlerin tümü bireyler üzerinde etki yaratmakta ve bireylerarası iletişim sürecini de etkilemektedir. Bireylerarası İletişim adlı bu kitap günümüzde çok önemli bir yer tutan bireylerarası iletişim biçimlerini açıklamak ve bunları günlük yaşam içerisinde nasıl kullanacağımızı öğretmek amacıyla yazılmıştır. Kitabınızın birinci ünitesinde bireylerarası iletişim yaklaşımı tanımlanmış ve tartışılmaya çalışılmıştır. İkinci ünite bireylerarası iletişim de iletinin oluşturulup karşıdaki kişiye aktarılmasına dek geçen süreci ele almıştır. Üçüncü ünite de konuşma ve dinlemenin önemi ele alınmıştır. Dördüncü ünite bireylerarası iletişim süreci içerisinde yer alan davranış biçimlerine, beşinci ünite ise bireylerarası iletişim sürecinde kültürel değerlere odaklanmıştır. Altıncı ünite teknolojinin ve yeni medya kanallarının yaşamımıza girmesi sonucunda bireylerarası iletişim sürecinin nasıl etkilendiğini tartışmaktadır. Yedinci ünite bireylerarası iletişim de çok önemli bir yer tutan çatışma kavramını ele almaktadır. Sekizinci ünite ise bireylerarası iletişimi geliştirme biçimini tartışırken empati ve ön yargı kavramları üzerine bilgiler vermektedir. Çalışmalarınıza katkı sağlamak amacıyla hazırlanan bu kitabin derslerinizde en önemli yardımcınız olacağına inanıyoruz. Kitabınızı daha iyi anlayabilmek için her ünitenin başında yer alan “Amaçlarımız”, “Anahtar Kavramlar” ve “İçindekiler” bölümlerini dikkatle incelerseniz üniteyi daha iyi anlayabilirsiniz. Ünite içinde yer alan “Sıra Sizde” uyarıları üniteyi daha iyi kavramınızı sağlayacak bölümlerdir. Ayrıca her ünitenin sonunda yer alan “Özet” ve “Değerlendirme Soruları” ise yaptığınız çalışmalar sonucunda kendinizi ölçmenize yardımcı olacaktır. Ünitelerin en sonunda yer alan “Yararlanılan Kaynaklar” bölümü ise yazarların üniteleri oluştururken yararlandıkları kaynakları içermektedir. Sizde gerekiyorsa bu kaynaklara ulaşarak bilgi dağarcığınızı genişletebilirsiniz. Bu kitabın hazırlanmasında kuşkusuz yazarların emeği çok büyük. Bu nedenle başta yazarlara ve bu kitabın hazırlanmasında katkısı olan herkese teşekkür ediyoruz. Sizlere de bu kaynağın yararlı olmasını umarak başarılar diliyoruz. Editörler Dr.Öğr.Üyesi Canan ULUYAĞCI Dr.Öğr.Üyesi Ufuk ERİŞ v Bölüm 1 öğrenme çıktıları Bireylerarası İletişim Yaklaşımı 1 3 İletişim Kavramı 1 İletişim kavramını açıklayabilme 2 Bireylerarası İletişim 2 Bireylerarası iletişimi tanımlayabilme İletişim Modelleri 3 İletişim modellerini açıklayabilme Anahtar Sözcükler: • İletişim • Bireylerarası İletişim • Gönderici • İleti • Kanal • Alıcı • Geri Bildirim • İletişim Modelleri 2 Bireylerarası İletişim GİRİŞ İnsan doğar doğmaz kendini bir iletişim sürecinin içinde bulur. Bu iletişim süreci kendisini, diğer kişi ya da kişileri, çevresini, toplumu, kısacası onu etkileyen ve iletilere maruz kaldığı her şeyi kapsar. İnsan iletileri algılamaya ve yorumlamaya çalışarak kendi varlığını ve toplum içindeki konumunu korumaya çalışır. İnsanların farkında olarak ya da olmayarak birbirlerine ilettikleri duygu, düşünce ve ifadeler de bireylerarası iletişim süreci içinde yer alır. Bireylerarası iletişim sürecinde insan, iletişiminin temelini oluşturur. İki kişi birbirinin varlığını fark ettiği anda iletişim süreci başlar. Bu ünitede de, iletişim ve bireylerarası iletişim kavramları üzerinde durulacaktır. İletişim kavramı Latince’de “bilgiyi ileten” ya da aktaran anlamına gelen “communicato” kelimesinden türemiştir. Yakın bir zamana kadar da dilimizde Fransızca söylenişiyle “komünikasyon” (communication) halinde kullanılmıştır. İLETİŞİM KAVRAMI İletişim kavramı farklı anlamlar içerebilmektedir ve günümüzde iletişim kavramı üzerine birçok kuram ve görüşten söz edilebilir. İletişim sözcüğünün tanımlanmasında da kesin bir yargıya varmak neredeyse olanaksızdır. İletişim, bir süreci belirtmekle beraber; çoğunlukla iletme, ilişki, güç ve denetim gibi birçok yerde kullanılmaktadır.19. yüzyıldan günümüze kadar ve her geçen zamanda iletişim kavramı daha da merak konusu haline gelmektedir. İletişimin bilimsel bir disiplin olup olmadığı tartışılırken, iletişimin çok disiplinli bir bilim alanı olduğu görüşü devam etmektedir. İletişim kavramı Latince’de “bilgiyi ileten” ya da “aktaran” anlamına gelen “communicato” kelimesinden türemiştir. Yakın bir zamana kadar da dilimizde Fransızca söylenişiyle “komünikasyon” (communication) halinde kullanılırdı. Türk Dil Kurumu sözlüğünde iletişim sözcüğü “1. isim Duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması, bildirişim, haberleşme, komünikasyon. 2. teknik Telefon, telgraf, televizyon, radyo vb. araçlardan yararlanarak yürütülen bilgi alışverişi, bildirişim, haberleşme, muhabere, komünikasyon” olarak tanımlanmaktadır. “İletişimin ABC’si” adlı kitabında Ünsal Oskay iletişimi şu şekilde tanımlıyor: (Oskay, 2015: 15- 23). “İnsanın varlık sürdürme biçiminin bir ürünü ve insanın varlık sürdürme biçimindeki gelişmelere göre değişimlere uğrayan insana özgü bir olgudur” diyerek ve “Birbirlerine ortamlarındaki nesneler, olaylar, olgularla ilgili değişimleri haber veren, bunlara ilişkin bilgilerini birbirlerine aktaran; aynı olgular, nesneler, sorunlar karşısında benzer yaşam deneyimlerinden kaynaklanan, benzer duygular taşıyıp bunları birbirine ifade eden insanların oluşturduğu topluluk ya da toplum yaşamı içinde gerçekleştirilen tutum, yargı, düşünce ve duygu bildirişimlerine iletişim diyoruz” Değinildiği gibi, iletişim kavramının tanımı üzerine henüz bir anlaşma sağlanamamasına rağmen, yazılı kaynaklarda söz edilen tanımlamaların bazıları şu şekilde sıralanabilir: (Gökçe, 2006:7 ve Zıllıoğlu, 2007: 23). İletişim; • Bilgi alışverişi anlamına gelir. • Düşüncenin sözel olarak karşılıklı değiş tokuşudur. • Veriden alıcıya aktarılan bilgi ya da haber sürecidir. • Duyguların, düşüncelerin, bilgi ve becerilerin aktarılma sürecidir. • İletiler aracılığıyla sosyal etkileşim biçimidir. • Belli bir konumdan, yapıdan bir diğerine geçiş sürecidir. • Kişiler ve ülkelerin arasında haberlerin, verilerin, fikirlerin, mesajların paylaşım sürecidir. • Bir kişinin tekelinde olanın başkalarıyla paylaştırılması, başkalarına da aktarılması sürecidir. • Karşılıklı ilişkilerin aracıdır. İletişim kavramıyla ilgili yukarıda sıralanan tanımlar daha da çoğaltılabilir. Yalın haliyle, iletişim, insan etkinliğidir ve türlü ifade biçimleriyle kişiler arasında bir şeylerin aktarımı ya da karşılıklı aktarımda bulunma eylemi olarak tanımlanabilir. Bu eyleme örnek olarak şöyle bir öyküyü birlikte okuyabiliriz. 3 Bireylerarası İletişim Yaklaşımı araştırmalarla ilişkilendir TEBESSÜM Küçük kız, hüzünlü bir yabancıya gülümsedi. Bu gülümseme adamın kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu. Bu hava içinde yakın geçmişte kendisine yardım eden bir dosta teşekkür etmediğini hatırladı. Hemen bir not yazdı, yolladı. Arkadaşı bu teşekkürden o kadar keyiflendi ki, her öğlen yemek yediği lokantada garsona yüklü bir bahşiş bıraktı. Garson, ilk defa böyle bir bahşiş alıyordu. Akşam eve giderken, kazandığı paranın bir parçasını her zaman köşe başında oturan fakir adamın şapkasına bıraktı. Adam öyle ama öyle minnettar oldu ki... İki gündür boğazından aşağı lokma geçmemişti. Karnını iki günden beri ilk defa doyurduktan sonra, bir apartman bodrumundaki odasının yolunu ıslık çalarak tuttu. Öyle neşeliydi ki, bir saçak altında titreyen köpek yavrusunu görünce, kucağına alıverdi. Küçük köpek gecenin soğuğundan kurtulduğu için mutluydu. Sıcak odada sabaha kadar koşuşturdu. Gece yarısından sonra apartmanı dumanlar sardı. Bir yangın başlıyordu. Dumanı koklayan köpek öyle havlamaya başladı ki, önce fakir adam uyandı, sonra bütün apartman kalktı. Anneler, babalar dumandan boğulmak üzere olan yavrularını kucaklayıp, ölümden kurtardılar. Bütün bunların hepsi, bir TEBESSÜM’ün sonucuydu... Kaynak: http://files.eba.gov.tr Erişim Tarihi: 15.05.2017 ÖÇ 1 İletişim kavramını açıklayabilme Araştır İletişimi tanımlayın. İlişkilendir Anlat/Paylaş Günlük yaşam ile iletişim kavramını ilişkilendirin. Günlük yaşam içinde yaşadığınız iletişim sorunlarını düşünün. BİREYLERARASI İLETİŞİM Kişilerin farkında olarak ya da olmayarak birbirlerine ilettikleri duygu, düşünce ve ifadelerdir. Bireylerarası iletişim insan iletişiminin temelini oluşturur. İki kişi birbirinin varlığını fark ettiği anda iletişim süreci başlar. Bu iletişim süreci sözlü ya da sözsüz olabilir. Örneğin hoşlandığınız bir kişiyle sözlü iletişimde bulunmak isteyebilirsiniz. Diğer yandan hoşlanmadığınız biriyle karşılaştığınızda, o kişiyle konuşmamanız ya da göz temasına geçmemeniz iletişim kurulmadığını göstermez. Bu durumda konuşmayı reddetmek de bir iletişim mesajıdır. Çünkü o kişinin farkındasınız ve gerek içsel konuşmanızla 4 gerekse beden dilinizle iletişim sürecinin içindesiniz. Bireylerarası iletişimde gönderici tarafından iletilen herhangi bir mesaj alıcı tarafından belli bir biçimde algılanır. Bu algı sonucunda da geri bildirim olarak göndericiye karşı bir tepki oluşur. Örneğin bir kişiye “seni seviyorum” dediğinizde, karşınızdaki kişinin sizi yanıtsız bırakması size karşı iletişimsizliği göstermez. Kişi, size karşı sözsüz geri bildirimini, olumlu ya da olumsuz, bakışlarıyla veya hareketleriyle belli eder. Bireylerarası iletişimin gerçekleşmesinde ya da iletişimin kurulabilmesi sürecinde kitabınızın diğer bölümlerinde daha ayrıntılı olarak tartışılacak olan bazı temel ögeler vardır. Bireylerarası İletişim İletişim Sürecini Oluşturan Temel Unsurlar İletişimin Başarısını Etkileyen Temel Unsurlar İletişim sürecini oluşturan temel unsurlar şu şekilde sıralanabilir: • Gönderici (Kaynak) • İleti (Mesaj) • Kanal (Araç) • Alıcı (Hedef ) Gönderici (Kaynak): İletişimi başlatan kişi göndericidir ve iletişim sürecinin başlangıcıdır. Örneğin karşısındaki bir kişiyle ya da toplulukla sözlü veya sözsüz iletişim kurma eylemini gönderici başlatır. Göndericinin karşısındaki kişi ya da toplulukla başarılı bir iletişim kurabilmesi için anlaşılır, kısa ve etkili iletiler göndermesi gerekir. İleti (Mesaj): Göndericinin alıcıya aktardığı sözlü ya da sözsüz tüm bilgilerdir. İleti, iletişim sürecinin merkezini oluşturur. İletişim sürecinde gönderici ile alıcı arasındaki köprüyü oluşturur ve iletişimin başarısını doğrudan etkiler (Aktaran Gökçe, 2006:27). Başaralı bir iletinin taşıması gereken bazı özellikler şu şekilde sıralanabilir: • İleti açık ve anlaşılır olmalıdır. • İleti doğru zamanda ve ortamda iletilmelidir. • İleti için uygun kanal seçilmelidir. • İletinin anlaşılırlığını ve iletimini aksatacak gürültü olamamalıdır. Kanal (Araç): Gönderici alıcıya iletisini gönderebilmek için iletişim araçlarını kullanmak zorundadır. Bu araçlar ses, beden, yazı, resim, fotoğraf, telefon, televizyon gibi sözlü ya da sözsüz araçlardır. Her duyu organına karşılık gelen bir kanaldan söz edilebilir. Örneğin konuşmada kanal sözdür. Bazı kişiler kendisiyle görüşülmesinde yüz yüze iletişimi tercih ederken, bazı kişiler de yazıyla duygu ve düşüncelerini karşısındakine daha rahat aktarabilirler. Alıcı (Hedef ): Gönderici tarafından iletinin gönderildiği kişi ya da kişiler alıcıdır. Alıcı telefonda konuşulan kişi, bir konser topluluğu ya da kitap okuyan bir kişi olabilir. Alıcının iletişim sürecinde etkin bir rolü vardır. Gönderici tarafından alıcıya gönderilen iletilerin doğru algılanabilmesi için, ileti bilgilerinin alıcı tarafından doğru işlenmesi gerekir. Yukarıda sıralanan ve kısaca tanımlanan unsurların yanında, iletişimin başarısını etkileyen üç temel ögeden daha söz edilebilir. Bunlar: • Geri Bildirim (Dönüt) • Ortam (Bağlam) • Gürültü Geri Bildirim (Dönüt): Çeşitli iletişim kanalları aracılığıyla alıcıdan göndericiye gönderilen ileti biçimleridir. Gönderici ile alıcı arasındaki iletişim bağlantısını sağlar ve iletişim sürecinin son aşamasıdır. Geri bildirimler, gönderici ile alıcı arasındaki iletişim sürecinde aşağıda sıralanan bazı durumlar hakkında bilgi verir: • Gönderici ve alıcı arasındaki iletişimin başarısı • Alıcı tarafından iletinin algılanıp algılanmadığı • Alıcı tarafından iletinin anlaşılıp anlaşılmadığı • Alıcının iletiye karşı tepkisi Ortam (Bağlam): İletişimin oluştuğu çevre ortam ya da bağlam olarak tanımlanır. Ortam psikolojik, fiziksel hususlar içerir ve iletinin nasıl yorumlanacağına etki eder. Bu sebeplere bağlı olarak iletişim ortamı şu özelliklere göre değerlendirilebilir: (Cüceloğlu, 2007: 50) • İletişimdeki kişilere bağlı sosyal özellikler • İletişim ortamının sosyal özellikleri • İletişim ortamının fiziksel özellikleri İletişimdeki kişilerin yaş, cinsiyet, meslek, giyim ve şive gibi özellikleri iletişimin başarısını etkiler. Aynı şekilde toplumsal kurallar ve kültür gibi sosyal özellikler iletişimde bulunan kişilerin davranış biçimleri bakımından farklılıklar gösterebilir. Böyle bir durumda, iletişim sürecinde sorunlar yaşanabilir ve belki de iletişim sona erebilir. İletişimin gerçekleştiği ortamın hacmi, mimarisi, rengi, ısısı ve ses yoğunluğu gibi fiziksel özellikleri yine iletişimi olumlu ya da olumsuz etkileyen unsurlardan biridir (Gökçe, 2006: 29-30-31). Örneğin film gösterimi sırasında sinema salonunda konuşan kişiler izleyicinin filmle olan iletişimini aksatır. 5 Bireylerarası İletişim Yaklaşımı Gürültü: İletişim sürecini olumsuz etkileyen bütün unsurlar gürültü olarak ifade edilir. Kişiler arasındaki küslükler, siyasi ayrılıklar, önyargı, telsiz anonsuna karışan diğer sesler, inanç farklılığı ve yoğun trafik gibi unsurlar gürültü kavramına örnek olarak gösterilebilir. İletişim Sürecinde Göstergeler ve Kodlar İletişim sürecinde gönderici ile alıcı arasında iletişimin gerçekleşmesinde göstergelerden ve kodlardan yararlanılır. Göstergeler, anlamlandırma yapılarıdır ve kendi dışında bir şeyi gösteren, onun yerini alabilen ya da sembolü olabilen görüntü, sözcük ve eylem gibi olgulardır. Örneğin bir arabanın logosu, arabayı üreten firmanın göstergesidir. Bir başka örnek olarak, bir kişinin karşısındaki kişiye hayır anlamında başını iki yana sallaması verilebilir. Bu baş sallama hareketinde önemli olan, karşıdaki kişinin bu gösterge biçimini yorumlayıp anlamış olmasıdır. Kodlar ise, içinde göstergelerin düzenlendiği ve göstergelerin birbirleriyle nasıl ilişkilendirilebileceğini belirleyen sistemlerdir (Fiske,2003 :16). Kodlama fiziksel bir eylemdir ve gönderici tarafından yapılır. Örneğin dil; duygu ve düşünce gibi mesajların iletilmesinde kullanılan en etkin kodlardan biridir. Kodlama kısa, etkileyici ve anlaşılır olmalıdır. İletişimin tam olarak gerçekleşebilmesi için gönderici ve alıcı kişiler arasında dil ve kültür gibi ortak bir paylaşım olması gerekir. ÖÇ 2 Bireylerarası iletişimi tanımlayabilme Araştır İlişkilendir Anlat/Paylaş Geri bildirim, ortam ve gürültü arasında nasıl bir iletişim sürecinden söz edilebilir? Geri bildirim kavramını iletişim süreci ile birlikte yorumlayın. Günlük yaşam içerisinde ortam ve gürültünün iletişimi nasıl etkilediğini düşünün. İLETİŞİM MODELLERİ İletişim kavramının bilimsel açıdan anlaşılmasını ve çözümlenmesini amaçlayan sistematik çalışmalardır. Bu çalışmalar iletişim sürecinin üç temel unsuru üzerine yoğunlaşır: • Gönderici (Kaynak) • Kanal (Araç) • Alıcı (Hedef ) Yapılan araştırmalar ve oluşturulan modellere rağmen hâlâ daha araştırmacıların üzerinde anlaştığı evrensel bir çalışma yoktur. Bu sebepten dolayı iletişim süreçlerinin tanımlanmasında da birbirinden farklı modeller geliştirilmiştir. Bu modeller şu şekilde sıralanabilir: (Lazar, 2001: 93). • Shannon ve Weaver Modeli • Osgood ve Schramm Dairesel İletişim Modeli 6 • • • • Lasswell Modeli Gerbner’in Genel İletişim Modeli Newcomb ABX Modeli Westley MacLean Modeli Shannon ve Weaver Modeli Claude Shannon ve Warner Weaver bir telefon şirketinde çalıştıkları süreçte bu iletişim modelini geliştirmişlerdir. “Matematiksel İletişim Modeli” olarak da tanımlanan bu model; iletişim kanallarını daha etkin bir biçimde kullanabilmeyi araştırmak ve elektronik ortamda enformasyon aktarımı sırasında oluşan teknik sorunları ortadan kaldırmayı amaçlamıştır (Gökçe, 2006: 40). Bu matematiksel model temel model olarak süregelmiştir ve bireylerarasında ki iletişimin makineler için de uygulanabilirliği üzerine kuruludur. İletişim, iletiyi oluştu- Bireylerarası İletişim ran bilgi kaynağından başlar ve çeşitli enformasyonları değerlendirerek bir ileti oluşturur. İleti kaynağı bir kişi ya da kurum da olabilir. İletişimi doğrusal bir süreç olarak değerlendiren Shannon ve Weaver Modeli beş unsurdan oluşur: (Şekil 1.1). Bu modelde kaynak, aktarılacak iletileri seçen, karar alıcı konumda olan bir kişi ya da kurum olabilir. Böylelikle ileti seçilir ve iletinin taşıyıcısı olan kanala yüklenmeden önce değiştirilir. Değiştirilmiş olan ileti de bir kanal aracılığıyla gönderilir. Örneğin bir telefon görüşmesinde ses sinyalleri kanal vazifesi gören bir kablo ya da hava yoluyla iletilir. Alıcı da telefon cihazının kendisidir. İleti, taşınma esnasında çeşitli engel ve gürültülere maruz kalabilir. Alıcı ile vericinin kontrolü dışında gelişen gürültü, iletinin tam olarak anlaşılamamasına, bozulmasına ya da alıcı tarafından yanlış anlaşılmasına neden olabilir (Lazar, 2001:95). Kişilerin yüz yüze konuşmalarında aktarıcı ağızdır, ses dalgaları (sinyal) hava kanalı aracılığıyla yayılır ve diğer kişinin kulağı da alıcıdır. Bu örnekte, kişilerin görüşmesini engelleyen yüksek seviyedeki bir müzik gürültü olarak işlev görür ve kişilerin birbiriyle olan iletişimini engelleyebilir. Kanal Bilgi Kaynağı Mesaj Verici Sinyal Sinyal Alıcı Mesaj Hedef Gürültü Kaynağı Şekil 1.1 Shannon Ve Weaver Modeli’ni Oluşturan Beş Unsur Kaynak: http://www-socphilinfo.org./node/101 (Mart 2016) Osgood ve Schramm Dairesel İletişim Modeli Shannon modelinin düz çizgisel modeline karşılık Osgood ve Schramm modeli daireseldir (Şekil 1.2). Bu iki model arasında şu farklardan söz edilebilir: • Shannon öncelikle gönderici (verici) ve alıcı arasında araç görevi gören kanallara yönelir. • Osgood ve Schramm ise iletişim sürecindeki aktörlerin davranışlarına yönelir. Bu dairesel modelde; • İletişim sürecinin bir yerde başlayıp bir yerde bitmediği, • Sürecinin sonsuz olduğu, • Çizgisel iletişim modelinde olduğu gibi gönderici ile alıcı rollerinin sabit olmadığı ve rollerinin sürekli değişerek bir ileti döngüsünün olduğu savunulur. Osgood ve Schramm Dairesel İletişim Modeli ilk dairesel modeldir. Mesaj Kaynak Gönderi Hedef Kodlayıcı Kodlayıcı Yorumlayıcı Yorumlayıcı Açımlayıcı Açımlayıcı Gönderi Şekil 1.2 Osgood ve Schramm Dairesel İletişim Modeli Kaynak: http://communicationtheory.org/osgooodschramm-model-of-communication (Mart 2016) 7 Bireylerarası İletişim Yaklaşımı Lasswell Modeli Amerikalı bir siyaset bilimci olan Harold Dwight Lasswell, kitle iletişim süreçlerinin çözümlenmesinde en önemli modellerden birini oluşmuştur. Lasswell Modeli olarak tanımlanan bu modelde, çizgisel ve sorgulayan bir iletişim modeli anlayışıyla soruna şu şekilde yaklaşır: (Şekil 1.3). • Kim? (Gönderici) • Ne dedi? (İleti) • Hangi kanalla? (Kanal/Araç) • Kime? (Alıcı) • Hangi etkiyle? (Etki) İletişim eyleminin söylem yapısını kapsayan bu yapıda ilk soru olan “kim” sözcüğüyle televizyon, radyo veya gazetede görev yapan iletişimciye gönderme yapılır. “Ne dedi” sorusu iletilerle ilgilidir ve bu iletiler, kullanılan tekniği de kapsayarak, medya kanalları aracılığıyla iletilmektedir. “Kime” sorusu da izleyici kapsar ve iletişimcinin kamusuna değinir. “Hangi etkiyle” sorusu ise iletişimin etkilerini içerir (Lazar, 2001:96). Lasswell’in, göndericinin alıcıyı etkileme amacını taşıyan bu modelinde, mesaj bir iletişim aracı yoluyla izleyiciye ya da dinleyiciye iletilir ve hedefin etkilenmesi beklenir. Kitle iletişim araştırmacılarının çoğunluğunun örnek aldığı bu modelde, gürültü ve geri besleme (geri bildirim) kavramlarına yer verilmez. Alıcının kendisine ulaşan iletilerden etkilenerek, iletileri kabul ettiği savunulur. KİM NE DEDİ HANGİ KANALLA KİME HANGİ ETKİYLE İLETİŞİMCİ İLETİ ARAÇ ALICI ETKİ Şekil 1.3 Lasswell Modeli’nde Çözümleme Soruları Kaynak: http://communicationtheory.org/laswells-model (Mart 2016) Gerbner’in Genel İletişim Modeli Annenberg İletişim Fakültesi’nin eski dekanı olan Profesör George Gerbner, genel amaçlı bir iletişim modeli geliştirmek için çalışmıştır. Gerbner iletiyi gerçeklik kavramıyla ilişkilendirir. İletinin ne hakkında olduğunu, alıcının algı ve anlamla ilgili sorular üzerinde durmasına olanak sağlar. Amaç, geniş bir uygulama alanı olan modeli oluşturabilmektir. Bu modelin en önemli özelliği, farklı özellikleri olan iletişim süreçlerinde farklı biçimlere sokulabilmesidir. Bu modelde, Gerbner iletişim sürecini iki boyuttan oluşan bir süreç olarak görür: • Algı boyutu • Aktarma veya araçlar ve kontrol boyutu (Fiske, 2003:44). (Şekil 1.4). M E E 1 AYIKLAMA ALGI BOYUTU İnsan veya makine Medyanın kontrolüne giriş OLAY S DENETİM ARAÇ BOYUTU E2 BİÇİM İÇERİK Şekil 1.4 Gerbner’in İletişim Modeli Kaynak: http://communicationtheory.org/gerbners-general-model (Mart 2016) 8 Bireylerarası İletişim Yatay düzlem (Algı boyutu) E : Olay M : Kişi ya da makine E1 : M tarafından algılanan mesaj Dikey düzlem (Denetim ve araç boyutu) S : Sinyal ya da biçim E2 : M tarafından üretilen içerik Algı boyutu: Bir E olayı gerçekleşir ve olayın içerik ya da mesajı M tarafından algılanır (M kişi ya da makine). Bu mesaj, M tarafından E1 şeklinde algıya dönüşür. Mesajın ya da iletinin E1 hali artık E şekliyle aynı değildir. Çünkü bir kişi ya da makine iletinin (olayın) bütün içeriğini E halindeki orijinallikte algılayamaz. İleti ya da mesaj E halinin bir parçası ya da algılandığı kadarıyla E1 biçimine dönüşmüş durumudur. E ile M arasında üç unsur vardır: • Seçim • Bağlam (İlişkiler örgüsü) • Uygunluk M, bir kişi ya da makine olarak E olayının tüm içeriğini olduğu gibi algılayamaz. Böyle bir durumda, M bir kişi ise, kendi ilgisine ya da ihtiyaçlarına göre tüm olayın içinden bir seçim yapar veya tüm olayı yorumlar ve geri kalanını filtreler. Çünkü M’nin ruhsal hali, kültür biçimi ve kişilik yapısı gibi etkenler onun E olayını olduğu gibi algılamasını engelleyebilir. M bir makine ise, teknik özelliklerine ya da çalışabilirlik durumuna göre, iletiyi E halinden yayınlandığı biçimiyle tam olarak algılayamaz ya da işleyemez. Örneğin bir haber kameramanı, kamerasıyla çekim yaparken seçimler yapar ve olayı olduğu gibi yansıtmaz. Böylece olay, kameramanın kendi seçimlerine ve kullandığı kameranın teknik özelliklerine bağlı olarak filtrelenmiş olur. Olay da tam haliyle algılanamamış ya da aktarılamamıştır. Denetim ve araç boyutu: E2, M tarafından algılandığı biçimde oluşturulmuş olay içeriğidir. Bu durumda M, mesaj kaynağı haline gelmiştir ve M mesaj hakkında bir durum ya da sinyal oluşturur. Gerbner bu durumu mesajın SE2 halindeki biçimi ve içeriği olarak tanımlar. M tarafından E2 içeriği yapılandırılmış ya da biçimlendirilmiştir. Artık M farklı yollardan veya yapılardan iletişim sürecini sürdürebilir. M kendi kontrolü dahilinde, mesajı (iletiyi) göndermek için kanalları ya da medyayı kullanmak zorundadır. Buradaki “kontrol” durumu, M’in iletişim kanallarını kullanabilme becerisine bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Örneğin M sözel bir kanal kullanırsa, sözcükleri kullanabilme becerisi ne olabilir? M’in İnternet kullandığı bir durumda ise, M’in yeni teknolojileri kullanabilme becerisi sorgulanmalıdır. Bu süreç M2, M3, M4 gibi diğer alıcılar eklenerek sonsuza kadar gidebilir ve SE3, SE4’ler oluşmaya başlar. Burada önemli bir durumu gözden kaçırmamak gerekir; her bir aktarımda mesaj değişime uğrar. Newcomb ABX Modeli Newcomb Modeli’nin temeli bireylerarası ilişkileri kapsar. Model doğrusal bir yapıda değildir ve üç köşelidir (Şekil 1.5). Newcomb’a göre toplumsal ilişkilerde dengeyi sağlamakta basit ve esaslı bir rol söz konusudur (Lazar, 2001: 98). • A : Kişi • B : Kişi • X : Olay, durum, kişi. A: Kişi, B: Kişi, X: Olay, durum, kişi. x A B Şekil 1.5 Newcomb ABX Modeli’nin Üç Köşeli Yapısı Kaynak: http://afdhalpurnama.blogspot.com.tr/P/ newcombs-abx-model-theodore-m-html (Mart 2016) Modele göre kişilerin birbirlerine ya da bir objeye karşı beğenileri veya beğenmemeleri durumu karşısında bazı ilişki kalıpları dengelenecektir, bazıları ise dengelenmeyecektir. Model bir üçgen şeklindedir ve modelin işleme biçimi ise şu şekil- 9 Bireylerarası İletişim Yaklaşımı dedir; A ve B kişi ya da kurumlardan oluşabilen hem gönderici hem de alıcıdır. X, onların toplumsal çevrelerindeki bir olaydır. Newcomb, içsel ilişkilerin karşılıklı bir bağımlılık içinde yürüyeceğini ve bunun sonucunda da A-B-X’in toplam sistemi oluşturacağını savunur. A değişirse B ve X de değişecektir. A, X ile ilişkisini değiştirdiğinde de, B ya X ile ya da A ile olan ilişkisini değiştirmek zorunda kalacaktır (Fiske, 2003: 52). Örneğin A ve B birbiriyle arkadaştır. X de A ve B’nin tanıdığı birisi ya da bir obje olsun. Hem A’nın hem de B’nin X’e karşı olan benzer tutumlara sahip olması önemlidir. Böyle bir durumda sistem dengededir. Fakat A X’i beğeniyor ve B X’i beğenmiyorsa, A ve B, X hakkında benzer bir tutum sergileyinceye kadar iletişim süreçlerini devam ettireceklerdir (Lazar, 2001:99). X’in A ve B karşısında toplumsal değeri yükseldikçe, A ve B’nin X’e yönelik paylaşımları da daha önem kazanacaktır. Newcomb’a göre iletişimin gerçekleşebilmesi ve iletişim sürecinin devam edebilmesi için kişiler arasında ortak bir bağın olması, aynı zamanda da toplumsal çevrede bir şeyin önem kazanması gerekir. Westley MacLean Modeli Newcomb ABX modelinin kitle iletişime uyarlanarak geliştirilmiş halidir. Bu uyarlama, kitle iletişimi ile bireylerarası iletişim arasındaki temel farklılıklara dayanır. Bu temel farklılıklar şu şekilde sıralanabilir: • Kitle iletişim sürecinde geri bildirim aracılığıyla etkileme azdır ya da ertelenmektedir. • Kitle iletişim sürecinde yayıncılar çok sayıdadır. Alıcıların tersine, çevredeki objelere kendilerini yöneltmek, çok sayıdaki benzer olaylardan ayıklamalar yapmak zorundadırlar. X : Sosyal çevrede oluşan bir olay. Medyanın ilgisini çeken bu olaya ilişkin iletişim, medya araçlarıyla yapılır. X1 fBA X1 fCA X2 X3 X2 X3 3m C XII B X X4 X4 XI A X3 fBC X4 Xn Şekil 1.6 Westley MacLean Modeli’ni Oluşturan Bileşenler Kaynak: http://communicationtheory.org/westley-and-maclean’s-model-of-communication (Mart 2016) A : X’e ilişkin bir şey söyleyen bir kişi ya da örgüttür. Bir siyasetçi, sözcü ya da haber kaynakları olabilir. C : B için seçmeler yapan ve A’nın tüm iletileri arasından seçtiklerini aktaran medyadır. B ile iletişim kurmak üzere doğrudan X’ler arasından da seçim yapabilir. C’nin bir rolü de, A’nın olduğu gibi, B’nin bilgi gereksinimlerine aracı olmaktır. B’nin gereksinimlerini karşılamak dışında, bu rol iletişim amaçlı değildir. B : Çevreye ilişkin bilgi alma gereksinimi olan izleyiciyi, dinleyiciyi ve okuyucuyu temsil eder. 10 Bireylerarası İletişim X’ : Kanala ulaşmak için C (iletişimci) tarafından yapılan seçimlerdir. X” : Medya örgütlerince izleyiciye, dinleyiciye ve okura iletmek için yayımlanan, değiştirilmiş iletidir. fBA : B’den esas kaynak olan A’ya geri bildirimdir. fBC : Kamudan medya örgütlerine akan geri bildirimdir. fCAW : İletişimciden kaynağa yönelik geri bildirimdir. Bu modelde kitle iletişim araçlarının; izleyicilerin, dinleyicilerin ve okurların gereksinimlerini gidermeye ve çevreye ilişkin bir görüş oluşturmak amacıyla da yararlanılan bir araç olduğu vurgulanır. Kamu, bilgi gereksinimini karşılayabilmek için tamamen medyaya bağımlı kalmak zorundadır (Lazar, 2001:100). ÖÇ 3 İletişim modellerini açıklayabilme Araştır İlişkilendir Anlat/Paylaş Osgood ve Schramm’ın iletişim modelinde söz edilen “gönderici ile alıcı rolleri sabit değildir” ifadesi nasıl yorumlanabilir? İletişim modellerini iletişim süreci ile ilişkilendirin. Günlük yaşam içerisinde iletişim modellerinin hangisini daha çok kullandığınızı düşünün. 11 Bireylerarası İletişim Yaklaşımı ÖÇ 1 İletişim kavramını açıklayabilme bölüm özeti İletişim Kavramı ÖÇ 2 Bireylerarası iletişimi tanımlayabilme Bireylerarası İletişim 12 İletişim kavramı farklı anlamlar içerebilmektedir ve günümüzde iletişim kavramı üzerine birçok kuram ve görüşten söz edilebilir. İletişim sözcüğünün tanımlanmasında da kesin bir yargıya varmak neredeyse imkansızdır. İletişim, bir süreci belirtmekle beraber; çoğunlukla iletme, ilişki, güç ve denetim gibi birçok yerde kullanılmaktadır.19. yüzyıldan günümüze kadar ve her geçen zamanda iletişim kavramı daha da merak konusu haline gelmektedir. İletişimin bilimsel bir disiplin olup olmadığı tartışılırken, iletişimin çok disiplinli bir bilim alanı olduğu görüşü devam etmektedir. İletişim kavramı Latince’de “bilgiyi ileten” ya da “aktaran” anlamına gelen “communicato” kelimesinden türemiştir. Yakın bir zamana kadar da dilimizde Fransızca söylenişiyle “komünikasyon” (communication) halinde kullanılırdı. İletişim kavramıyla ilgili yukarıda sıralanan tanımlar daha da çoğaltılabilir. İletişim, insan etkinliğidir ve türlü ifade biçimleriyle kişiler arasında bir şeylerin aktarımı ya da karşılıklı aktarımda bulunma eylemi olarak tanımlanabilir. Kişilerin farkında olarak ya da olmayarak birbirlerine ilettikleri duygu, düşünce ve ifadelerdir. Bireylerarası iletişim insan iletişiminin temelini oluşturur. İki kişi birbirinin varlığını fark ettiği anda iletişim süreci başlar. Bu iletişim süreci sözlü ya da sözsüz olabilir. Bireylerarası iletişimde gönderici tarafından iletilen herhangi bir mesaj alıcı tarafından belli bir biçimde algılanır. Bu algı sonucunda da geri bildirim olarak göndericiye karşı bir tepki oluşur. İletişim sürecini oluşturan temel unsurlar şu şekilde sıralanabilir: Gönderici (Kaynak), İleti (Mesaj), Kanal (Araç) ve Alıcı (Hedef ). İletişimin başarısını etkileyen iki temel ögeden söz edilebilir. Bunlar: Geri Bildirim (Dönüt), Ortam (Bağlam) ve Gürültü. İletişimin sürecinde gönderici ile alıcı arasında iletişimin gerçekleşmesinde göstergelerden ve kodlardan yararlanılır. Göstergeler, anlamlandırma yapılarıdır ve kendi dışında bir şeyi gösteren, onun yerini alabilen ya da sembolü olabilen görüntü, sözcük ve eylem gibi olgulardır. Kodlar ise, içinde göstergelerin düzenlendiği ve göstergelerin birbirleriyle nasıl ilişkilendirilebileceğini belirleyen sistemlerdir. Kodlama kısa, etkileyici ve anlaşılır olmalıdır. İletişimin tam olarak gerçekleşebilmesi için gönderici ve alıcı kişiler arasında dil ve kültür gibi ortak bir paylaşım olması gerekir. Bireylerarası İletişim ÖÇ 3 İletişim modellerini açıklayabilme İletişim Modelleri bölüm özeti İletişim kavramının bilimsel açıdan anlaşılmasını ve çözümlenmesini amaçlayan sistematik çalışmalardır. Bu çalışmalar iletişim sürecinin üç temel unsuru üzerine yoğunlaşır: Gönderici (Kaynak), Kanal (Araç) ve Alıcı (Hedef ). Yapılan araştırmalar ve oluşturulan modellere rağmen hâlâ daha araştırmacıların üzerinde anlaştığı evrensel bir çalışma yoktur. Bu sebepten dolayı iletişim süreçlerinin tanımlanmasında da birbirinden farklı modeller geliştirilmiştir. Bu modeller şu şekilde sıralanabilir: Shannon ve Weaver Modeli, Osgood ve Schramm Dairesel İletişim Modeli, Lasswell Modeli, Gerbner’in Genel İletişim Modeli, Newcomb ABX Modeli ve Westley MacLean Modeli. 13 neler öğrendik? Bireylerarası İletişim Yaklaşımı 1 Aşağıdakilerden hangisi iletişim sürecini oluşturan temel kavramlardan biri değildir? 6 Osgood ve Schramm dairesel modelinde aşağıdakilerden hangisi vurgulanır? A. B. C. D. E. A. B. C. D. Gönderici Gösteren İleti Kanal Alıcı 2 Aşağıdakilerden hangisi iletişimin başarısını etkileyen temel unsurlardan biridir? A. B. C. D. E. Gönderici Alıcı Kişi Geri bildirim Kanal 3 Alıcıdan göndericiye gönderilen ileti biçimi aşağıdakilerden hangisiyle tanımlanır? A. B. C. D. E. Ortam Kanal Gürültü İleti Geri bildirim 7 Aşağıdakilerden hangisi Laswell modeline göre soruna yaklaşım unsurlarından biri değildir? A. B. C. D. E. Kim? Ne dedi? Kime? Hangi kanalla? Nerede? 8 Aşağıdakilerden hangisi Gerbner’in iletişim sürecini oluşturan süreçlerden biridir? A. B. C. D. E. İletinin gücü Soyut iletişim Algı boyutu Olay İçerik 4 Aşağıdakilerden hangisi iletişim sürecini olumsuz etkileyen bütün unsurlar için kullanılan ifade sözcüklerinden biridir? Newcomb ABX modelinin en temel özelliği aşağıdakilerden hangisidir? A. B. C. D. E. A. B. C. D. E. Gürültü Araç Hedef Bağlam Dönüt 5 “Matematiksel İletişim Modeli” olarak da tanımlanan iletişim modeli aşağıdakilerden hangisidir? A. B. C. D. E. 14 İletişim sürecinin çizgisel olduğunu İletinin tek taraflı olduğunu İletişim sürecinin sonsuz olmadığını İletişim sürecinin bir yerde başlayıp bir yerde bitmediğini E. İletişim sürecinde rollerin sabit olduğunu Osgood ve Schramm Dairesel İletişim Modeli Lasswell Modeli Shannon ve Weaver Modeli Gerbner’in Genel İletişim Modeli Westley MacLean Modeli 9 Dairesel yapısı Üç köşeli yapısı Sonsuz iletişim yapısı Teknolojik yapısı Oyalayıcı yapısı 10 Aşağıdakilerden hangisi Westley MacLean Modeli ile Newcomb Modeli arasındaki temel farklılıklardan biridir? A. Kitle iletişim sürecinde geri bildirim aracılığıyla etkileme azdır. B. Kitle iletişim sürecinde bireyin önemi yoktur. C. Kitle iletişim sürecinde araçlar yazılı olmamalıdır. D. Kitle iletişim sürecinde sözsüz ileti geçersizdir. E. Kitle iletişim sürecinde bağlam olmaz. Bireylerarası İletişim Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 6. D Yanıtınız yanlış ise “İletişim Modelleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 2. D Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 7. E Yanıtınız yanlış ise “İletişim Modelleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 3. E Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 8. C Yanıtınız yanlış ise “İletişim Modelleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 4. A Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 9. B Yanıtınız yanlış ise “İletişim Modelleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 5. C Yanıtınız yanlış ise “İletişim Modelleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 10. A Yanıtınız yanlış ise “İletişim Modelleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. Araştır Yanıt Anahtarı 1 Araştır 1 Araştır 2 Araştır 3 İletişim kavramı farklı anlamlar içerebilmektedir ve günümüzde iletişim kavramı üzerine birçok kuram ve görüşten söz edilebilir. İletişim sözcüğünün tanımlanmasında da kesin bir yargıya varmak neredeyse olanaksızdır. İletişim, bir süreci belirtmekle beraber; çoğunlukla iletme, ilişki, güç ve denetim gibi birçok yerde kullanılmaktadır.19. yüzyıldan günümüze kadar ve her geçen zamanda iletişim kavramı daha da merak konusu haline gelmektedir. İletişimin bilimsel bir disiplin olup olmadığı tartışılırken, iletişimin çok disiplinli bir bilim alanı olduğu görüşü devam etmektedir. Geri bildirim, ortam ve gürültü bir iletişim sürecinin sağlıklı ve başarılı sürdürülmesinde temel unsurlardır. Geri bildirim olmadan, gönderici kişi gönderdiği iletinin alıcıya ulaşıp ulaşmadığını ya da iletinin doğru veya yanlış bir biçimde algılanıp algılanmadığını anlayamaz, alıcının tepkisini değerlendiremez. Ortam da geri bildirimin ölçülebilmesinde önem taşır. Geri bildirimde bulunan alıcının sosyal özellikleri, iletişimin gerçekleştiği mekanın sosyal ve fiziksel özellikleri gibi unsurlar yine iletişim sürecinin başarısını etkiler. Gürültü ise, gönderici ve alıcı arasındaki ileti alışverişini, geri bildirimi olumsuz etkiler. Osgood ve Schramm’ın iletişim modelinde “gönderici ile alıcı rolleri sabit değildir” ifadesine yer verilir. Bu ifadedeki amaç; çizgisel iletişim modellerinde olduğunun aksine, dairesel iletişimde gönderici ile alıcı arasında sürekli bir rol değişimi vardır. İletişim sürecinde bulunan gönderici ile alıcı arasındaki geri bildirimler tek yönlü değildir ve bir döngü halindedir. 15 neler öğrendik yanıt anahtarı 1. B Bireylerarası İletişim Yaklaşımı kaynakça Bıçakçı İ. (2000). İletişim ve Halkla İlişkiler. Ankara: Mediacat Yayınları. Cüceloğlu, D (2007). Yeniden İnsan İnsana, İstanbul: Remzi Kitabevi A.Ş. Dökmen Ü. (2009). İletişim Çatışmaları ve Empati. İstanbul: Remzi Kitabevi. Erdoğan, İ. (2002). İletişimi Anlamak. Ankara: Erk Yayınları. Fiske, J. (2003). İletişim Çalışmalarına Giriş. Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları. Gökçe, O. (2006). İletişim Bilimi: İnsan İlişkilerinin Anatomisi. Ankara: Siyasal Kitabevi. Kaya, A. (2013). Kişilerarası İlişkiler ve Etkili İletişim. Ankara: Pegem Akademi. Lazar, J. (2001). İletişim Bilimi. Ankara: Vadi yayınları. Oskay, Ü. (2015). İletişimin ABC’si. İstanbul: İnkılap Kitabevi yayın Sanayi ve Ticaret AŞ. Tutar H. (2003). Örgütsel İletişim. Ankara: Seçkin Yayınevi. Zıllıoğlu, M. (2007). İletişim Nedir?. İstanbul: Cem Yayınevi. internet kaynakları http://www-socphilinfo.org./node/101 (Mart 2016) http://communicationtheory.org/osgoood-schramm-model-of-communication (Mart 2016) http://communicationtheory.org/laswells-model (Mart 2016) http:// communicationtheory.org/gerbners-general-model (Mart 2016) http://afdhalpurnama.blogspot.com.tr/P/newcombs-abx-model-theodore-m-html (Mart 2016) http:// communicationtheory.org/westley-and-maclean’s-model-of-communication (Mart 2016) http://files.eba.gov.tr (15.05.2017) 16 Bölüm 2 öğrenme çıktıları Bireylerarası İletişim Süreçleri 1 3 Bireylerarası İletişim Sürecinin Temel Ögeleri 1 Bireylerarası iletişim süreçlerini tanımlayabilme Bireylerarası İletişim Sürecinde Önemli Unsurlar 3 Bireylerarası iletişim süreçlerindeki önemli unsurları özetleyebilme 2 4 Bireylerarası İletişim Sürecinin Özellikleri 2 Bireylerarası iletişim süreçlerinin temel öğelerini açıklayabilme Bireylerarası İletişim Sürecinin İşleyişi 4 Bireylerarası iletişim süreçlerinin aşamalarını ve söz konusu sürecin yapısını açıklayabilme Anahtar Sözcükler: • Bireylerarası İletişim • Bireylerarası İletişim Süreçleri • Kaynak • Mesaj • Kanal • Alıcı • Geri Bildirim 18 Bireylerarası İletişim GİRİŞ İnsanlık tarihi kadar eski olan iletişim kavramı, sözsüz jestler ile başlayan ve gelişen bir konuşma dilinin varlığı ile ortaya çıkmıştır. İnsan toplumsal bir varlık olarak kendisi ve çevresiyle sürekli iletişim halindedir. İletişim olmaksızın insanın bireysel ve toplumsal varlığını sürdürebilmesi olanaklı değildir. İletişim, değişik dillerde, biçimlerde değişik kodlarla insana seslenen mesaj alışverişlerinin tümünü kapsar. Tüm canlılar için bir iletişim sürecinin varlığından söz edilebilir. Ancak iletişim süreci içerisinde semboller yaratarak bunu kullanan tek canlı türü insandır. İletişim sürecinde insan iletmek istediği mesajı yarattığı semboller aracılığı ile kodlar. Birey, çocukluk döneminden başlayarak, yaşamsal etkinliğini devam ettirmek ve sosyalleşme noktasında çeşitli iletişim yolları ve kanalları aracılığıyla çevresiyle etkileşim içine girer. İletişim etkinliği; kaynak- mesaj, kanal, alıcı gibi ögeler aracılığı ile kurulan sosyal bir etkileşim çerçevesinde gerçekleşmektedir. İletişim genel boyutta ele alınırsa, kişinin kendisiyle iletişimi, bireylerarası iletişim, grup ve kitle iletişimi olmak üzere dört ana başlık altında ifade edilebilir. Bireyin kendi ile iletişimi var oluşu ile başlar. Bireyin düşünmesi, duygularının ve kişisel ihtiyaçlarının farkında olması, iç gözlem yaparak kendi içinde mesajlar üretmesi ve uygulamaya koyması iletişim ile olanaklı olur. İnsanın çevresiyle kuracağı iletişim ve etkileşim öncelikle kendi içinde başlar ve gelişir. İnsan varlığının bilincine vardığı andan itibaren kendisi ve çevresiyle bir etkileşim içerisine girer. Bu etkileşim iletişim etkinliği ile sağlanır. İnsanın çevresiyle olan iletişiminde olduğu gibi kendisiyle olan iletişimi de yaşadığı toplumsal çevre içerisinde şekillenir. İnsanın kendisiyle olan iletişimi, mesajı kendi içinde üretmesi, kendine iletmesi ve kendince yorumlaması sürecini kapsar. Kitle iletişimi, başka bir ifadeyle toplumsal iletişim, diğer iletişim şekillerine nazaran daha geniş gruplara hitap eden bir iletişim şeklidir. Örgütsel iletişim ise örgüt içinde veya dışında gerçekleşen ancak örgütsel etkinlikleri ve işleri ilgilendiren, örgütün amaçları ile doğrudan ya da dolaylı olarak bağlantılı bir iletişim şeklidir. Bireylerarası iletişim ise, mesajın kaynağı ve hedefini bireylerin oluşturduğu ve genellikle yüz yüze gerçekleşen bir iletişim şeklidir (Tutar, 2003: 76). Bu iletişim şekli genellikle, rollerin bireyler arasında karşılıklı değişimini içermektedir. Gönderici ve alıcı bireylerarası iletişim süreci içerisinde her an değişebilmektedir Bireylerarası iletişim, örgütlerde insan ilişkilerini kurmada ve devamlılığını sağlamada büyük önem taşımaktadır. Kaynağını ve hedefini insanların oluşturduğu iletişime “bireylerarası iletişim” adı verilir. Karşılıklı iletişimde bulunan kişiler, bilgi/sembol üreterek, bunları birbirlerine aktararak ve yorumlayarak iletişimi sürdürürler (Dökmen, 2009:41). Bireylerarası iletişim, belirli bir mekan ve zamanda bireyler arasında gerçekleşen ilişki ve etkileşimi olarak da tanımlanabilir. Bireylerarası iletişim de, iletişim sürecinin temel ögeleri olan; kaynak, mesaj, araç, alıcı ve geri bildirim ilişkisinden bağımsız olarak düşünülemez. BİREYLERARASI İLETİŞİM SÜRECİNİN TEMEL ÖGELERİ İletişim hem bir süreç hem de temel bir yapıya ve unsurlara bağlı olarak gerçekleşen insani bir etkinliğe karşılık gelmektedir. Bireylerarası iletişim bu noktada ağırlığı insanlar arasındaki ilişki ve etkileşime dayalı olarak belirli yapılarla gerçekleştirilmektedir. Bireylerarası iletişimin kaynak ve hedefini insanlar oluşturmaktadır. Bir iletişimin bireylerarası iletişim olarak tanımlanabilmesi için; • Bireyler belirli bir mekan ve yakınlık çerçevesinde yüz yüze ilişki içerisinde olmalıdır. • Bireylerarasında karşılıklı olarak iki yönlü bir mesaj alışverişi gerçekleşmelidir. • Bireylerarasındaki mesajlar, sözlü, sözsüz ya da yazılı nitelikte olması gerekmektedir. Bireylerarası iletişim sözlü ve sözsüz iletişim olarak iki sınıfa ayrılır. Bu sınıflandırma kendi içerisinde alt başlıklara ayrılmıştır. Bireyler açısından hem sözlü hem de sözsüz iletişim niyet edilerek ya da niyet edilmeden de gerçekleştirilebilir. Bu bölümde kısaca değineceğimiz bu süreçler kitabınızın diğer bölümlerinde daha ayrıntılı olarak ele alınacaktır. 19 Bireylerarası İletişim Süreçleri Bireyler Arası İletişim Sözlü Dil Sözsüz Dil Ötesi Yüz ve Beden - Niyet Edilmiş - Niyet Edilmemiş Bedensel Temas Mekan Kullanımı Araç Kullanımı - Niyet Edilmiş - Niyet Edilmemiş Şekil 2.1 Bireylerarası İletişim Sınıflaması Kaynak: Dökmen, 2009:45 Sözlü ve Sözsüz İletişim Belirli bir mekan ve zaman içerisinde en az iki insanın bir arada bulunduğu tüm durumlarda bireylerarası iletişim gerçekleşmektedir. Aynı mekan içerisinde bulunan bireylerin amaçlı ya da amaçsız olarak meydana getirdikleri tüm sözlü ve sözsüz eylemler karşısındakiler için bir mesaj değeri taşımaktadır. İletişim yalnızca sözcüklere değil aynı zamanda sözsüz olarak ortaya koyulan eylem ve davranışlara da dayalıdır. Bireylerin sözel olarak konuşmayı seçmemeleri ya da reddetmeleri de bir iletişim biçimidir. İletişimsel süreç içerisinde sözsüz gerçekleştirilen eylemler sözel olarak ortaya konulan kadar önemlidir. Sözlü İletişim İletişim içerisinde bireylerin birbirlerine sözcükler yoluyla ilettiği mesajlar sözlü mesaj olarak tanımlanmaktadır. Dilsel yapılara bağlı olarak kurulan ifadeler insanların duygu ve düşüncelerini semboller aracılığı ile oluşturdukları sözcükler/kelimeler yoluyla aktarmasını ve anlamlandırmasını sağlarlar. Bireysel iletişim süreci içerisinde dil bireylerin neyi söylediklerini, dil ötesi iletişim ise bunu nasıl söylediklerine karşılık gelmektedir. Dil: İnsanların bireysel iletişim sürecinde duygu ve düşüncelerini semboller, kelimeler yolu ile aktarma ve anlamlandırma biçimine denir. Bireylerin birbirleriyle konuşmaları, mektuplaşmaları ya da telefon, bilgisayar, İnternet gibi teknolojik araçlar yoluyla iletişim kurmalarını bu kapsamda değerlendirilmektedir. 20 Dil Ötesi: Dil ötesi iletişim, sözcüklerin kullanımından çok kullanılan sesin niteliğiyle ilgili özellikleri tanımlar. Ses tonu, sesin hızı, şiddeti, kelime vurgusu ve duraklamalar gibi özellikler dil ötesi iletişim olarak ifade edilmektedir. Dil ötesi iletişim, çoğu zaman sözcüklerin anlamından daha çok etkili olmaktadır. Bir sözcüğe yüklenilen anlamdan çok o sözcüğün söyleme şiddeti ve tonu karşı tarafa daha fazla anlam iletmektedir. Bir ebeveynin kendi çocuğunun adını ona yüksek sesle söylemesi onunla ilgili olarak çağırma anlamından öte duygu durumuyla ilgili anlamlar içerir. Sözsüz İletişim Bireylerarasında gerçekleşen iletişimin sözcüklere dayalı olmadan gerçekleşen ses tonu, vücut dili, duruş, bakış, jest ve mimikler gibi unsurları sözsüz mesajlar olarak nitelendirilmektedir. Örneğin; bireylerarası iletişim sürecinde sözel olarak duygu durumları saklanabilse bile ses tonu, yüz ifadesi ve bedensel duruş gibi durumlar asıl duygu durumunu kolayca yansıtabilmektedir. Bir bireyin başka bir bireye karşı duyduğu öfkeyi ses tonu ve yüz ifadesinden anlayabiliriz. Bedensel Temas ve Mesafe İnsanlar bireylerarası iletişim süreçleri içinde bedenlerinin diğer insanlara olan konumları neticesinde sessiz olarak iletişime geçmekte ve karşı tarafa mesaj iletmektedirler. Bireyler belirli bir ortam içerisinde diğer bireylere karşı aldıkları konum itibariyle bulundukları mesafeler karşı taraf için bir mesaj yansıtmaktadır. Bireylerin oluşturdukları yakın ya da uzak mesafeler onların duygu durumlarını ve karşı tarafa olan ilgilerini göstermektedir. Bireylerarası İletişim Yüz ve Beden Hareketleri Bireyler ilişki içerisinde bulundukları diğer kişiler ile çeşitli göz teması, yüz ifadeleri, dokunma, kafa işaretleri, el ve kol duruşu, bacak hareketleri, beden yönelimi ve oturma biçimleri gibi yollarla sözsüz olarak iletişimsel mesajlar iletmektedir. Mekan Kullanımı Bireyler, kendi çevreleriyle kurdukları mekânsal ilişkiler ve boş alanlar çerçevesinde diğer bireylerle iletişimde bulunurlar. Bir birey belirli bir mekân içerisinde diğer bir bireye karşı uzaklığıyla birtakım mesajlar iletir. İnsanlar yakın ilişki içinde bulundukları bireyler ile daha yakın bir mesafede bulunurlarken daha az samimi olduklarıyla daha uzak bir mesafede yer alırlar. Bunlar mekân kullanma yoluyla yapılan sözsüz iletişimdir. Araç Kullanımı Bireyler çevrelerindeki çeşitli araçların kullanımı, belirli kıyafetler ve takılar gibi objeler yoluyla diğer bireylere birtakım mesajlar iletirler. Bireylerarası iletişim sürecinde söz konusu araç ve objelerin kullanımı sözsüz iletişim açısından önemlidir. Araç kullanımı yoluyla bir birey diğerine sosyal, ekonomik durumu ve statüsü gibi konularda üstü kapalı mesajlar iletebilmektedir. ÖÇ 1 Bireylerarası iletişim süreçlerini tanımlayabilme Araştır İlişkilendir Anlat/Paylaş Bireylerarası iletişim süreçleri içinde sözsüz iletişim neden önemlidir? İletişim kavramını sözsüz iletişim ve sözlü iletişim ile ilişkilendirerek yorumlayın. Günlük yaşam içerisinde sözsüz iletişimi ne kadar kullandığınızı düşünün. BİREYLERARASI İLETİŞİM SÜRECİNİN ÖZELLİKLERİ İletişim insanın, sosyal yaşamının bir ürünü ve bir gereğidir. Sosyal yaşam içerisinde insan iletişim kurmadan var olamaz. İnsan doğduğu andan itibaren çevresiyle iletişim kurmanın çeşitli biçimlerini, yollarını öğrenir. İnsanın kendi bilincine varması, dilin, konuşmanın dünyasına girmesiyle birlikte bütün yaşamı iletişim yaşantıları ile örülür. Kişinin sosyal yaşama katılması ile iletişim kurduğu çevre genişlediği gibi iletişim yaşantısı da çeşitlenir, farklılaşır. İnsan toplumsal bir varlık olarak diğer insanlarla sürekli ilişki halindedir. Toplumsal yaşam insanın diğer insanlarla iletişim kurmasının bir sonucudur ve toplumsal yaşamın devamlılığı da iletişim yolu ile sağlanır. İnsanın toplumsal yaşamda, ilk ve en yoğun olarak kullandığı iletişim türü bireylerarası iletişimdir. Bireylerarası iletişim, iki ya da daha fazla kişi arasında gerçekleşebilir. Bir adres tarifi sormak için yüz yüze gerçekleştirilmiş olabileceği gibi İnternet üzerinden bir arkadaşıyla görüşmek biçiminde teknoloji ile aracılanmış da olabilir. Bireylerarası iletişim sürecinin gerçekleşmesini sağlayan pek çok özellik bulunmaktadır. Bu özellikleri şu şekilde sıralayabiliriz: • Bireylerarası iletişimde en az iki insan vardır. • Tek yönlü değil, çift yönlü ve karşılıklıdır. • Bireylerarası iletişim yüz yüze ya da teknoloji ile aracılanmış olabilir. • Bireyler iletişimi kendi adlarına gerçekleştirirler. • İletiler sözlü ve sözsüz niteliktedir. • Bireylerarası iletişim bir süreçtir. 21 Bireylerarası İletişim Süreçleri • • • • Bireylerarası iletişim süreci örtülü ya da açık bir amaç doğrultusunda gerçekleşir. Bireylerarası iletişim bilginin, duygunun, düşüncenin, yaşantının paylaşımıdır. Bireylerarası iletişim hem psikolojik hem de sosyal/kültürel bir olgu ve süreçtir. Bireylerarası iletişimde taraflar arasında belirli bir zaman ve mekan birliği bulunmaktadır (Kaya, 2013:19). Bireylerarası iletişimin gerçekleşmesi açısından bir diğer önemli nokta, sürece katılanların “kendi adlarına” iletişim kurmalarıdır. Herhangi bir kurum, ya da toplumsal konum adına bireylerin birbirleri ile gerçekleştirdiği iletişim bireylerarası iletişim kapsamında değil, sosyal, örgütsel iletişim kapsamında değerlendirilmelidir. Örneğin tapu dairesindeki görevli memur ile vatandaş arasında gerçekleştirilen iletişim bireylerarası iletişim değil, sosyal bir iletişimdir. Burada gerçekleşen sosyal iletişim tarafların birbirlerinin kişisel alanlarına doğru kayarsa ancak o zaman bireylerarası iletişimden söz edebiliriz. Bireylerarası iletişim tek yönlü değil karşılıklı bir etkileşim süreci şeklinde gerçekleşmektedir. Etkileşimli iletişim olarak da ifade edebileceğimiz bu durumda, kaynak ve hedef birimleri karşılıklı olarak birbirlerini etkilemektedir. Bireylerarası ilişkilere özgü bir iletişim eylemi olan çift yönlü iletişim, yüz yüze ilişkilerde kaynağın hedefi, hedefin de kaynağı etkileyebileceği fiziksel iletişim ortamı sunar. Bireyler ortak bir zaman ve mekan birliğinde yüz yüze ya da teknolojik araçlar yoluyla karşılıklı olarak birbirlerinin benliğini kabul ederek bu süreci meydana getirirler. Bireylerarası iletişim, telefon, faks, bilgisayar, İnternet vb etkileşimli araç ve kanallar yardımıyla da kurulabilir. Bu iletişim kitle iletişiminden farklıdır (Bıçakçı,2000:28). Kitle iletişim araçları, iletişimi belirleyen bir kaynak konumundayken etkileşimli iletişim araçları, bireylere hem hedef hem de kaynak olma özelliğini sunar. ÖÇ 2 Bireylerarası iletişim süreçlerinin temel öğelerini açıklayabilme Araştır İlişkilendir Anlat/Paylaş Bireylerarası iletişimde çatışmanın üstesinden gelme nasıl ve hangi becerilerle gerçekleştirilebilmektedir? Kitabınızın 7. Ünitesin’de yer alan çatışma kavramı ile ilişkilendirerek çatışma becerilerini yorumlayınız. Günlük yaşam içinde yaşadığınız iletişim çatışmalarının sizi olumlu ya da olumsuz nasıl etkilediğini düşünün. BİREYLERARASI İLETİŞİM SÜRECİNDE ÖNEMLİ UNSURLAR Bireylerarası iletişim en temelde en az iki kişi arasında anlamları paylaşma süreci olarak ifade edilebilir. Bireylerarası iletişimde kaynağın mesajı bilgi, birikim ve davranışları ile alıcıya doğru ve anlaşılır bir biçimde gönderebilmesi oldukça önemlidir. İletişim sürecinde kaynak ve alıcı arasında konumlar değiştikçe tarafların bu durumlara uygun geri bildirimleri ortaya koyabilmek için bazı önemli unsurların farkında olmaları gerekmektedir. Aşağıda kısaca değineceğimiz konular kitabınızın diğer ünitelerinde ayrıntılı olarak açıklanacaktır. Dinleme Bireylerarası iletişim sürecinin sağlıklı olarak işlemesi için, sözlü ve sözsüz mesajların etkinliği ile birlikte düşünce, tutum ve davranışların anlaşılmasında ve paylaşımın gerçekleştirilmesinde dinleme önemli bir kavramdır(Gürüz ve Eğinli, 2008:267). İletişim süreci içinde basit bir eylem olarak düşünülse bile geribildirimin alınmasına ve iletişim sürecinin sürdürülmesinde önemli bir etkendir. 22 Bireylerarası İletişim Almak Cevap Vermek Dinleme Süreci Değerlendirmek Kavramak Yorumlamak Şekil 2.2 Bireylerarası İletişim Sınıflaması Kaynak: Dökmen, 2009:45 Aktif Dinleme Empati Bireylerarası iletişimin sağlıklı olarak gerçekleşmesinin temelidir. İletişimin sorunsuz bir şekilde gerçekleşmesi için dinleyicinin fiziksel olarak; gözle, bedensel duruşla ve bakışla, psikolojik olarak ise dürüst olarak ve anlamaya çalışarak sessiz bir biçimde dinleme eylemini gerçekleştirilmesine karşılık gelmektedir. Aktif dinleme, dinleyicinin de konuşmacıya sözlü ya da sözsüz ifadelerle katkı sağlaması anlamına gelir. Empati bir bireyin, kendisini karşısındakinin yerine koyarak onun duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışma çabasıdır. Bireylerarası iletişim sürecinin sağlıklı olarak ilerlemesi ve gelişmesi için karşıdaki insanın düşüncelerini anlamaya çalışmak önemlidir. Bireylerin aralarında empati temelli, empatik bir iletişim kurmaları için özellikle alıcının, kaynağın duygu ve düşüncelerini doğru bir şekilde algılamalı, anlamlandırmalı ve geri bildirimini bu bağlamda gerçekleştirmesi gerekir. Bireylerarası iletişim sürecinde çift yönlü empatik bir anlayış kurmanın faydalarını şu şekilde sıralayabiliriz: • Kişileri hayatlarının her cephesinde birbirlerine yakınlaştırır. • Kişilerin birbirlerine güvenmesini sağlar. • İletişimi kolaylaştırma hatta cazip kılma özelliğini taşır. • Kişilerin kendiliklerinin önem arz ettiğini gösterdiği gibi aynı zamanda onların önemli olduklarını hissettirir. • Katılımcı bireylerin her iki tarafına da çeşitli maddi ve manevi fayda sağlar. • Bireylere paylaşma, yardımlaşma, dostluk, hoşgörü, sevgi, saygı, sorumluluk gibi pozitif duygular kazandırır. • Bireylerin daha büyük ekip ve organize çalışma yaparak sosyalleşmesini sağlar (Açıköz, 2005:143). Pasif Dinleme Pasif dinleme bireylerarası iletişim sürecinde dinleyicinin karşı tarafa sözlü ya da sözsüz mesajlar yoluyla katkıda bulunmadan dinlemesine karşılık gelmektedir. Pasif dinleme iletişim sürecinde alıcının çok az tepki verdiği sessiz bir dinleme türüdür. Benlik Birey doğumundan itibaren kendi öz benliğinin toplumsal çevre tarafından kabul edilmesini ister. İçinde bulunduğu çevreden dışlanma korkusu yaşayan birey, öz benliğini savunmak ve korumak için çeşitli uyum maskeleri (benlikleri) kullanır. Örneğin bir komutanın askerleriyle kurduğu iletişim kendi özel alanında ailesiyle kurduğundan farklıdır(Bıçakçı, 2000: 79). Bireylerarası iletişim sürecinde çeşitli düzeylerde kullanılan toplumsal uyum maskeleri, çok benlikli olma durumunu beraberinde getirir. 23 Bireylerarası İletişim Süreçleri Tutumlar Bireylerarası iletişim sürecini etkileyen bir diğer önemli unsur ise bireylerin sahip oldukları tutumlardır. Tutum, bireylerin, belirli psikolojik objelere ilişkin düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını, düzenli bir şekilde oluşturan eğilimleri niteler(Dökmen, 2009:131). Buna göre tutumlar, duygu, düşünce ve davranış olmak üzere üç boyuta sahiptir. Benmerkezcilik Ben merkezcilik iletişim süreci içinde bireylerin algısal, bilişsel ve duygusal açıdan kendilerini karşılarındaki bireyin yerine koyamayıp onları anlama çabası içine girmemeleri noktasında ortaya çıkmaktadır. Bireylerarası iletişim sürecinde ben merkezci olarak hareket eden bireyin karşısındakini anlaması ve onunla empati kurması beklenemez. Kendini Açma Bireyin kendini açması, kişinin kendi hakkındaki bilgileri diğer birey/bireylerle paylaşma amacı ile iletişim kurmasını ifade eder. Kişi genellikle inançları, değerleri, istekleri, davranışları, yetenekleri, özellikleri hakkında açıklamalar ya da tanımlamalar yapmaktadır. Bir anlamda kendini açma kişinin diğer kişilerle kurduğu iletişimden kendi hakkında bilgi edindiği bir iletişim sürecidir(Gürüz ve Eğinli, 2008:14). Çatışma Bireylerarası iletişim sürecinde çatışma, bir tarafın davranış, söz ve tutumlarının diğerinin gereksinimleriyle uyuşmazlık göstermesi, ters düşmesi ya da engellemesi sonucunda ortaya çıkan anlaşmazlığı ifade etmektedir. Günlük hayatta çoğu zaman, aile bireyleri ya da eşler arasında yapılacak iş bölümünde birtakım çatışmalar ortaya çıkabilmektedir. ÖÇ 3 Bireylerarası iletişim süreçlerindeki önemli unsurları özetleyebilme Araştır İlişkilendir Anlat/Paylaş Bireylerarası iletişim sürecinde çevrenin önemini tartışınız. Bireylerarası iletişim sürecinde çevrenin önemini ünitenizde yer alan diğer unsurlar ile ilişkilendirerek yorumlayınız. Günlük yaşam içinde iletişim kurarken içinde bulunduğunuz çevrenin iletişiminizi nasıl etkilediğini düşünün. BİREYLERARASI İLETİŞİM SÜRECİNİN İŞLEYİŞİ İletişim insanın dış dünya ve kendisi hakkında bilgi edinmesini sağlar. Kültürel aktarım iletişim yolu ile kurulur. Var olan bilginin aktarılması, insanın çevresini anlamasını ve uyum sağlamasını kolaylaştırır. Var olan bilgiyi geliştirerek ya da değiştirerek insanda, bilgi dağarcığına katkı sağlar. Bilgilenme tek yönlü bir süreç değildir. Burada iletişimin bir başka amacı ortaya çıkar bu amaç paylaşmaktır. İnsanın sosyal bir varlık olması, onun sahip olduğu bilgi, duygu, düşünceleri paylaşmasını zorunlu kılar. Bu süreçte birey bir yandan bilgi edinir bir yandan da edindiği bilgiyi iletişim aracılığı ile paylaşır. İletişim sürecinde paylaşmak her zaman karşılıklı anlaşma temelinde gerçekleşmeyebilir. İletişim süreci karşılıklı anlaşma kadar çatışma- 24 Bireylerarası İletişim yı da içerebilir. Çatışma her zaman bir başkasıyla olmak zorunda değildir. İnsan kendisiyle kurduğu içsel iletişiminde bile bu çatışmayı yaşayabilir. İnsanın yaşadığı bu çatışma bir amacın gerçekleştirilmesine yöneliktir. İletişim amaçlı bir etkileşimdir. Herhangi bir sosyal, psikolojik, kültürel ekonomik nedenle, herhangi bir zorunluluk, gereksinim, istek ya da amacı gidermeye dönük olabilir. Bireylerarası Çevre Kaynak Mesaj Kanal Geri Bildirim Şekil 2.3 Bireylerarası İletişim Süreci iletişimle insanlar, çeşitli ilişkiler kurar, yürütür, geliştirir ve bitirir; sorun çözer, görevler yerine getirir, kendi gereksinimlerini ve toplumdaki diğer insanların gereksinimlerini karşılar. Bireylerarası iletişim, insanın toplumsal olanı kurması ve yürütmesi için zorunlu bir koşuldur (Erdoğan, 2002:181). İnsanın ilk ve en yoğun kullandığı iletişim türü olarak bireylerarası iletişim birbirini tamamlayan karşılıklı bir süreçtir. İletişim en temel düzeyde, bir kaynak tarafından kodlanan bir mesajın bir kanal aracılığı ile alıcıya gönderilmesi olarak açıklanabilir. Ancak iletişim tek yönlü bir süreç değildir. İletişim süreci alıcının kaynaktan gelen mesajı çözümleyip geri bildirim de bulunmasını da kapsar. Geri bildirim, iletilen mesajı alıcının çözümleyip yanıt vermesi olarak düşünülebilir. Mesaja yanıt alınamaması iletişim sürecinin tek yönlü olduğunun, sağlıklı işlemediğinin bir göstergesidir. Bireylerarası iletişim, mesajı oluşturan, kodlayan bir kaynak, kaynağın kodladığı mesajı bir kanal yoluyla iletmesi, mesajın alıcısı tarafından çözümlenmesi (kod açma) ve alıcının geri bildirimi gerçekleşmektedir. Bu süreçte etkin olan diğer öge ise bu iletişim sürecinin bütün ögelerini kapsayan, iletişimin gerçekleştiği fiziki, sosyal, psikolojik çevredir. İletişim sürecinin temel öge- leri olan, kaynak, mesaj, kanal (araç), alıcı, geri bildirim ve çevre kavramları bireylerarası iletişim süreci için de geçerlidir. Bireylerarası iletişim, dairesel bir süreç olarak belirli bir çevrede kaynak tarafından gönderilen mesajın belirli bir araç yoluyla alıcıya iletilmesi ve gönderilen mesajın geri bildirim halinde kaynağa iletilerek karşılıklı olarak sürdürülmesi yoluyla gerçekleşir. Bireylerarası iletişim süreci kaynak ve alıcı arasında gerçekleşir. İletişim sürecinin işleyişi kaynak ile başlar. Bireysel iletişim sürecinde birey hem kaynak Alıcı hem de alıcıdır. Kaynak mesajı alıcıya gönderen bireydir. Bu süreç içerisindeki önemli bir diğer nokta mesajdır. Mesajlar iletişim sürecini başlatan bireyin amacına, duygu ve düşüncelerine bağlı olarak sözlü ya da sözsüz olarak tanımlanabilecek iletişim türüne göre kodlanmış içeriklere karşılık gelir. Bireylerarası iletişim sürecinde kanal, iletişimin gerçekleştiği fiziksel çevreye ve kullanılan iletişim aracına göre şekillenir. Bireylerarası iletişim yüz yüze gerçekleştiriliyor ise iletişimin gerçekleştiği kanal; insanın konuşma, görme ve duyma organlarıdır. İletişim yüz yüze değil de bir teknolojik araç ile cep telefonu ya da bilgisayar yoluyla gerçekleştiriliyor ise kanal kullanılan teknolojik araçtır. Alıcı, bireylerarası iletişim sürecinin önemli bir diğer unsurdur. Alıcı, bir kaynak tarafından gönderilen mesajı alan bireydir. Alıcının, kanal yoluyla kendisine iletilen mesajı çözümlemesi ve geri bildirimde bulunması ile iletişim süreci gerçekleşir. İletişim sürecinin son aşamasını oluşturan geri bildirim, alıcının, kaynağın gönderdiği mesaja verdiği tepkiyi, cevabı niteler. Kaynak Bireylerarası iletişim sürecinin temel ögesi kaynaktır. İletişim sürecinin gerçekleşmesi için bilgi, duygu ve düşüncelerini iletmek isteyen bir kaynağın olması zorunludur. Bireylerarası iletişim sürecini başlatan, bir iletişim kanalı aracılığı ile sözlü, sözsüz, yazılı, görsel olarak gönderilebilecek biçimde mesajları kodlayan ve alıcıya gönderen birey ya da bireyler kaynak olarak tanımlanabilir. Kaynak 25 Bireylerarası İletişim Süreçleri bireylerarası iletişim sürecinin başlatıcısı ve mesajın kodlayıcısı ve göndericisidir. Kaynak, belirli bir amaç doğrultusunda iletmek istediği mesajı kendi iletişim becerilerini kullanarak sembollere dönüştürür, kodlar ve bir kanal aracılığıyla alıcıya iletir. Kaynak, göndereceği mesajı kullanacağı iletişimin kanala uygun olarak nasıl kodlanacağını bilmelidir. Kodlamadaki yanlışlıklar veya yetersizlikler etkin bir mesaj oluşturulabilmesini engelleyeceği gibi amaçlamayan sonuçların ortaya çıkmasına da neden olabilir. İletişim süreci içerisinde kaynak mesajı gönderen birime karşılık gelmektedir. Kaynak olmadan iletişimin gerçekleşmesi söz konusu değildir. Bireylerarası iletişimde etkili bir iletişim gerçekleştirmesi kaynağın, iletişim becerisine, tutumuna, konuya ilişkin deneyim ve bilgisi ile toplumsal, kültürel etkenlere bağlı olarak değişir. Kaynağın oluşturduğu mesaj ile sosyal statüsü, kültürel kimliği arasında bir uyum olması beklenir. Aksi durumda, kaynağın gönderdiği mesaj alıcı tarafından dikkate alınmayabilir. Kaynak tarafından kodlanan mesajın alıcı tarafından anlaşılabilmesi ve alıcıda güven oluşturması ise kaynağın bilgi birikimine, deneyimine ve iletişim becerisine bağlıdır (Gürgen, 1997:14-15). Doğru bir iletişim sürecinde kaynağın mesajı kodlarken dikkat edilmesi gerekenleri şu şekilde sıralayabiliriz; • Kullanılan semboller (sözlü, yazılı, görsel) alıcı için anlaşılır olmalıdır. • Soyut ifade ve sembollerden çok somut olanlar kullanılmalıdır. • Semboller, alıcının aşina olduğu anlamlarda kullanılmalıdır. • Alıcının anlaması zor olabilecek semboller açıklanmalıdır (Eren, 2003) Kaynak mesajını yukarıda sözü edilen hususlara dikkat ederek oluşturmalı, iletişim süreci içerisinde mesajın özünü, biçimini koruyabilecek şekilde kodlamalıdır. Aksi durumda, iletmek istediği duygu, düşünce ya da enformasyonun sağlıklı bir şekilde anlaşılması, algılanması mümkün olmayacaktır. Kaynağın mesajı doğru bir şekilde kodlayarak alıcıya iletmediği durumda, amaçlanan etki oluşturulamayacağından mesaj alıcı tarafından bir “gürültü” olarak kalacak ya da çarpıtılarak anlaşılmış olacaktır (Oskay, 1999:19). 26 Mesaj Mesaj, kaynağın alıcıya iletmek istediği bilgi, duygu ve düşüncelerini sözlü ya da görsel simgelerle kodlamasına karşılık gelmektedir. Simge iletişimin en temel yapısal ögesidir. İletişim sistemi içerisinde kullanılan simgeler temelde ikiye ayrılır. Bunlar göze hitap eden görsel simgeler ve kulağa hitap eden işitsel simgelerdir (Güngör, 2011:37). Bu simgeler iletişim sistemi içerisinde kaynağın alıcıya iletmek istediği mesajın çeşitli biçimlerde kodlanmasını sağlar. Kaynak, mesajı birtakım simgeleri (harfler, şekiller vb.) kullanarak kodlar. Sesten söze, vurgudan tonlamaya, rastgele hareketlerden anlamlı jest ve mimiklere, giyim kuşamdan kullanılan aksesuarlara kadar birçok öge iletişim sürecinde mesajın kodlanması sürecine dahil olur ve anlamı netleştirir, zenginleştirir. Kodlamanın iletişim süreci içerisinde kullanılacak kanala uygun olması gerekir. Teknoloji ile aracılanmış ve sadece işitsel bir kanal aracılığı ile gerçekleştirilen bir iletişimde beden dilini kullanmanın çok fazla bir etkinliği olmayacaktır. Sağlıklı bir iletişimin kurulabilmesi için mesaj, iletişim sürecinde kullanılacak kanalın aktarım özelliklerine uygun olarak kodlanmış olmalıdır. Kodlama, alıcıya gönderilecek anlamların uygun simgeler kullanılarak bir iletiye dönüştürülmesi olarak açıklanabilir. Kodlama, iletişim kanalına uygun alıcının anlamlandırabileceği simgeler kullanılarak oluşturulur. İletişim sürecinde kaynak, iletmek istediği duygu, düşünce ve enformasyonu görsel, işitsel çeşitli simgeleri kullanarak kodlar. Mesajın istenilen etkiyi yaratması kaynağın, iletmek istediği mesajı kanalın özelliklerini uygun, doğru biçimde ve alıcı için anlaşılır bir şekilde kodlanması ile olanaklıdır. Mesajın alıcı için anlaşılır olması, alıcının özelliklerinin kaynak tarafından iyi bilinir olması ve mesajın alıcının özellikleri dikkate alınarak kodlanması ile olanaklı hale gelir. Bireylerarası iletişimde kaynak her şeyden önce alıcının iletişim sorunları doğurabilecek engellerini, yeterliliklerini dikkate almalıdır. Bunun yanı sıra iletişim süreci sonunda gerçekleştirilmek istenen amaca da bağlı olarak alıcının sosyo-ekonomik, kültürel özelliklerinin de bilinmesi gerekebilir. Bu özellikler dikkate alınmadan oluşturulacak bir mesajın anlaşılması ve etkili bir iletişimin gerçekleşmesi güçleşecektir. Mesajın kodlanması, kaynağın bilgi birikimine ve bu bilgi birikimi etkili bir şekilde aktarabilecek iletişim becerilerine sahip olup ol- Bireylerarası İletişim madığına bağlı olarak da değişecektir. Kaynak ve alıcı arasında ortak anlaşılabilirliği olan simgelerin kullanılması, kodlamanın doğru, açık ve kesin bir şekilde oluşturulması mesajın istenilen biçimde anlaşılabilmesini sağlayacaktır. Sağlıklı bir iletişim sürecinin gerçekleşmesi için mesajın taşıması gereken özellikleri şu şekilde sıralanabilir: • Mesaj iletişim süreci içerisinde hedeflenen amacın özüne ve biçimine uygun simgeler kullanılarak oluşturulmalıdır. • Mesaj, iletişim sürecinde kullanılacak kanal ile uyumlu olmalıdır. • Mesaj, alıcı tarafından anlaşılabilir özellikte, açık ve kesin olmalıdır. • Mesaj doğru zamanda iletilmelidir. Kanal Kanal, iletişim süreci içerisinde kaynak tarafından kodlanan mesajın alıcıya hangi yolla iletildiğine karşılık gelir. Kanal, kaynak tarafından kodlanan mesajın alıcıya ulaştırılması için kullanılan yol, araç ve yöntemlerin tümünü kapsar. Bireylerarası iletişimin oluşabilmesi için iletiyi taşıyan bir veya birden çok araç olması gerekir. Bu araçlar doğal ya da yapay iletişim araçları olabilir. Doğal araçlar; iletişimi gerçekleştirmek için gerekli olan doğal ögelerdir. İnsanın bedeni; göz, kulak, el gibi organları ve insanın kendisi dışındaki diğer doğa (hava, yer, ateş, güvercin vb.) varlıklarını kapsar. Yapay araçları ise iletişimi üretmek, iletmek için gerekli teknolojik (kalem, matbaa, telefon, bilgisayar vb.) araçların tümüdür (Erdoğan, 2002:50). Bireylerarası iletişimde etkili bir iletişim gerçekleştirebilmek için kodlamaya uygun doğru araç(ların), kanal(ların) seçilmesi gerekir. Kaynak, zihninde oluşturduğu mesaja uygun kanalı belirledikten sonra zihnindeki tasarımı somutlaştıracak görsel, işitsel simgeleri bu kanala uygun şekilde kodlar. Bireylerarası iletişimde kullanılan kanallar, yüz yüze iletişimde olduğu gibi ağırlıklı olarak sözlü veya sözlü ve yazılı iletişime özgü kanallar aracılığı ile gerçekleşir. Yüz yüze iletişimde mesajın iletilmesi sürecine eş zamanlı olarak vurgu, tonlama, beden dili (mimikler, jestler, el-kol hareketleri vb.) gibi iletişim araçları, kanalları da dahil olur. Her iletişim sürecinde başat durumdaki kodlama ne ise ona bağlı bir iletişim kanalının yanı sıra farklı iletişim kanalları da devreye girer (Oskay, 1999:29). Son yıllarda iletişim teknolojilerinde yaşanan yenilikler ile iletişim araçları eş zamanlı olarak farklı kodlama biçimlerinin bir arada kullanılmasına olanak sağladığı gibi yüz yüze iletişimin teknoloji ile aracılanmış olarak gerçekleştirilmesine de olanak sağlamıştır. Geçmişte İnternet aracılığı ile bilgisayar üzerinden eş zamanlı olarak gerçekleştirilen yazılı, sesli ve görüntülü iletişim günümüzde 3G cep telefonları ile de gerçekleştirilebilmektedir. Üçüncü nesil mobil iletişim teknolojisi, 3G olarak adlandırılır. 3G teknolojisi mobil kullanıcılara görüntülü arama ve kablosuz veri aktarımı hizmeti sağlar. 3G teknolojisi ile mobil kullanıcılar GSM’den farklı olarak yeni bir frekans bandından ve daha fazla bant genişliğinden faydalanarak multimedya uygulamalarını kullanabilirler. Bireylerarası iletişimde seçilecek olan kanalın eş zamanlı olarak farklı kodlamalara uyumlu olması sağlıklı, etkili bir iletişimin gerçekleştirilebilmesini ve mesajın etkinliğini arttıracaktır. Bireylerarası iletişim sürecinde seçilecek olan kanalların özellikleri şöyle sıralanabilir: • Seçilecek olan kanal(lar), iletişimin amacına uygun olmalıdır. • Seçilecek olan kanal(lar), alıcının özellikleri ile uyumlu olmalıdır. • Seçilecek olan kanal(lar), mesajın doğrudan ve düzenli olarak iletilebilmesine, geri bildirime olanak sağlamalı ve kontrol edilebilir olmalıdır. • Kanal(lar) seçilirken oluşabilecek iletişim kazaları, istem dışı mesaj gönderme gibi durumlar dikkate alınmalıdır. • Kanal seçiminde, zaman- mekan sınırlılıkları ve ekonomik faktörler dikkate alınmalıdır. İletişim kanalları genel olarak bireylerarası ve kitle iletişimi olarak iki ana başlık altında toplanabilir. Bireylerarası iletişim kanalları, gönderici ile alıcının yüz yüze gelmesi durumunda kullanılan kanallardır. Kitle iletişim kanalları ise gönderici tarafından şifrelenen mesajın, televizyon, radyo, gazete, genelge ve örgüt içi bültenler gibi kitle iletişim araçları ile gönderilmesidir. 27 Bireylerarası İletişim Süreçleri Alıcı Bireylerarası iletişim sürecinin gerçekleşmesi için en az iki kişi gereklidir. Bunlardan biri kaynak diğeri ise alıcıdır. Alıcı, kaynak tarafından kodlanarak gönderilen mesajları alan kişidir. İletişim sürecinin gerçekleşmesi için kaynak tarafından gönderilen iletinin alıcı tarafından alınması gereklidir. Etkili bir iletişimin gerçekleşmesi iletinin alıcıya ulaşması ve alıcı tarafından doğru anlaşılmasıyla olanaklıdır. Kaynak tarafından kodlanan içeriği kabul etmesi, çözümlenmesi, anlamlandırılması ve iletiye geri bildirimde bulunulması bireylerarası iletişimin alıcı boyutunu oluşturur. Kaynak tarafından kodlanan içeriğin çeşitli kanallar aracılığı ile alıcıya gönderilmesinden sonra mesajın alıcıya ulaşması yani alıcının mesajı algılaması gerekir. Duyu organlarımıza ulaşan veriler, algılama olmaksızın tek başına bir anlam ifade etmez. Kaynak tarafından kodlanan verilerin bir anlam ifade edebilmeleri için gönderilen mesajın öncelikle algılanması gerekir. Alıcı, kaynak tarafından gönderilen mesajı algıladığında öncelikle mesajı “filtre”eder. Filtre, alıcının mesajı değerlendirmesidir. Bu değerlendirme bir algı sürecinin sonunda gerçekleşir. Algı, kişinin belirli bir bilgiyi duyumsaması, organize etmesi ve anlama ve değerlendirmesidir. Bu süreçte alıcının beklentileri, geçmiş yaşamı, toplumsal ve kültürel değerleri devreye girer ve bir filtreleme işlevi görür. Kaynak tarafından gönderilen mesajın doğru veya olduğu gibi alınmasını engelleyen, mesajın alınması sırasında mesaj üzerine yüklenmiş “gürültü” olarak adlandırılan bozucu faktörler de alıcın mesajı algılamasını, kabul etmesini engelleyebilir. Bireylerarası iletişim sürecinde gürültü, ortak anlamları içermeyen simgelerin kullanımı, mesajın iletilmesine uygun olamayan bir kanalın seçilmesi, uygun olmayan bir mesajın oluşturulması, alıcının dikkat etmemesi, ilgisizliği, iletişim kanalarından farklı, tutarsız kodların iletilmesi, farklı sosyo-ekonomik, kültürel değerler, mesajın uygun olamayan zaman, mekanda gönderilmesi gibi nedenlerle ortaya çıkan ve mesajın alınması, doğru anlaşılmasını engelleyen iletişim sorunlarıdır. Gürültü sonucunda ortaya çıkan iletişim sorunları, mesajın anlaşılamaması ya da yanlış anlaşılmasına bağlı olarak “iletişim çökmesine” ne- 28 den olur (Erdoğan, 2002:91). İletişim çökmesi ile iletişim süreci bozulur ve kaynak ve alıcı arasında sağlıklı bir iletişim gerçekleşmemiş olur. Alıcı mesajı aldıktan sonra kod açımı (şifre çözme) yaparak kaynaktan gelen simgeleri anlamlandırır. Bu aşamada da yukarıda anılan çeşitli iletişim sorunları oluşabilir. Sağlıklı bir iletişimin oluşması için kaynağın mesaja yüklediği anlam ile ve alıcının anlamlandırması, yorumlaması arasında bir tutarlılık olmalıdır. İletiyi oluşturan, gönderen kaynak ve iletiyi çözümleyen ve iletinin önerdiği fikir, davranış tutum değişikliğini benimseyecek alıcı arasında ortak bir dilin, kültürel kodların, duygu ve düşüncelerin var olması da bireylerarası iletişimin başarılı bir şekilde yürütülmesi üzerinde etkili olan ögelerdir. Bireylerarası iletişimde alıcı, kaynak tarafından gönderilen mesajları algılayıp, çözümler ve iletilen mesajı anladığını geri bildirimde bulunarak gösterir. Bireylerarası iletişimin etkin bir şekilde kurulabilmesi için alıcının taşıması gereken özellikleri ise şu şekilde sıralayabiliriz: • Alıcı, mesajı algılamak, çözümlemek için etkin bir dinleyici konumunda bulunmalı ve dikkatini, ilgisini kaynağa yöneltmelidir. • Alıcı, dinleme sırasında önyargılı olmamalı, stereotip ve genellemelerden uzak durmalıdır. • Alıcı, kaynakla empati kurmalı, iletiyi alımlamak, çözmek ve anlamak konusunda çaba göstermelidir. • Alıcı, dinleme eylemi sırasında sabırlı olmalı ve kaynağın mesajı doğru ifade edebilmesine imkan sağlamalıdır. Baskı dilinde aynı metni herhangi bir değişiklik olmaksızın çoğaltmak amacıyla sabit bağlanmış matbaa satırı anlamına gelen stereotip kavramı, sosyal bilimler alanında kalıplaşmış yargıları ifade etmektedir. Stereotip, sabitleşmiş bir dünya görüşü çerçevesinde bireyin diğerleri hakkında hüküm vermesinde etkili olan fikirler, ideolojiler ve beklentilere karşılık gelmektedir. Bireylerarası İletişim Geri Bildirim Bireylerarası iletişim sürecinde geri bildirim kaynak, alıcı arasındaki döngüyü ve iletişim sürecindeki konumlarının değişimini sağlayan ögedir. Geri bildirim, alıcının kaynağın mesajına verdiği yanıttır. Bireylerarası iletişimde kaynak durumunda mesajı ileten kişi geri bildirim sayesinde, gönderdiği içeriğin doğru bir şekilde algılanıp algılanmadığını ve iletilmek istenen anlamın alıcı tarafından doğru olarak anlamlandırılıp anlamlandırılmadığını sınamış olur. Geri bildirimin gerçekleşmediği durumlarda iletişim süreci sonucunda oluşan etkileşim tek yönlü iken, geri bildirimle birlikte çift yönlü bir etkileşim kurulmuş olur. Geri bildirim bireylerarası iletişim sürecinde bir tür kontrol mekanizması olarak sürecin doğru işleyip işlemediğini taraflara bildirir ve iletişimin devamlılığını etkiler. Geri bildirim ile alıcı, mesajı alımladığını ve anlamlandırdığını kaynağa iletmiş olur. Böylece geri bildirim, alıcının mesajı nasıl anlamlandırdığını, yorumladığını kaynağa gösterir ve kaynak iletişimin başarısı hakkında bilgi sahibi olur. Alıcının sağladığı geri bildirim, kaynak oluşturacağı mesajları alıcının beklentileri doğrultusunda tekrar düzenlemesine olanak sağlar. Bireylerarası iletişim sürecinde geri bildirim olmaması durumunda kaynağın, mesajın algılanıp algılanamadığını ve doğru anlamlandırılıp anlamlandırılamadığını belirlemesi güçtür. Bu durumda kaynak iletişim süreci sonunda alıcı üzerinde oluşturmak istediği etkiyi sağlayamamış olur. Bireylerarası iletişim sürecinde alıcı sessiz kalarak iletişim sürecine dahil olmamanın yanı sıra beden dili, jest ve mimikleri ile de bir geri bildirim sağlayabilir. Ancak etkin bir geri bildirim şu özellikleri içerir: • Kaynağa yardımcı olmayı amaçlar, • Mesajın tam bir karşılığıdır, • Zamanlaması doğrudur, • Kaynağın hedeflediği amaca ulaşmasını sağlayacak kadar açık ve kesindir, • Yapıcıdır Etkin olmayan bir geri bildirim ise, • Mesajın anlamını özel olarak içermez, geneldir, • Mesajın anlamı ile doğrudan ilgili değildir, • Zamanlama itibariyle hatalıdır, • Kişiyi ve kişiliği vurgular, • Anlaşılmayacak şekilde kodlanır, • Bilgi içermez, yorum ağırlıklıdır (Tutar vd, 2003:25). Etkin bir iletişim ancak pozitif geri bildirim ile sağlanmış olur. Mesaj alıcı tarafından anlaşılmamış, eksik anlaşılmış ise negatif bir geri bildirim olur. Geri bildirimin olumsuz olması da benzer bir durum ortaya çıkarır ancak olumsuz geri bildirimde kaynağın mesajı tekrar oluşturması ve iletişim sürecini devam ettirmesi imkanı bulunur. Bireysel iletişim sürecinde olumsuz geri bildirim karşılıklı anlaşma yerine çatışmanın doğmasına da neden olabilir. Bireylerarası iletişimde etkin bir iletişim olumlu yöndeki pozitif geri bildirim sayesinde gerçekleşmektedir. Olumlu geri bildirim bireylerarası iletişim sürecinde şu anlamları ifade etmektedir: • Mesaj alıcı tarafından algılanmış, alınmıştır. • Mesaj alıcı tarafından doğru bir şekilde çözümlenmiş, anlamlandırılmıştır. • Alıcı, kaynak rolünde geri bildirime hazırdır. 29 Bireylerarası İletişim Süreçleri yaşamla ilişkilendir Aldım Verdim Ben Seni Yendim Çocukluk döneminden kulağımıza çalınan bu oyun repliklerini birçoğumuz iyi biliriz. Bir ayağın topuğunun diğer ayağın ucuna değecek şekilde adımlar atarken, kimin üstün geleceğinin merakla beklendiği ve kimin kimin ayağına basacağına dair iddialardan oluşan bir oyundur. Oyun deyip geçmemek lazım, kimi zaman bu tür oyunların tarafları ya da taraftarları olduğumuz gerçek anları da tecrübe ediyoruz. Kimin kimin ayağına basarak üstünlük sağlayacağı yarışında buluveriyoruz kendimizi. Bir bilgi alışverişinde, ekip işinde, müzakere masasında, performans görüşmesinde kısacası en az iki kişinin bir araya geldiği anlarda doğması muhtemel üstünlük yarışı, asıl yoldan uzaklaşıp yan yollara girme riskini beraberinde getiriyor. Gelişim için adım atmak zorundayız. Adımı, birilerinin ayağına basmak yerine basamakları çıkmak için atanlar yolculukta kazananlar oluyor. Adımlarımızı atarken başkalarının görüş ve düşüncelerini hesaba kattığımız an, elde ettiğimiz olumlu sonuç kat be kat artıyor. Eğitimlerimde katılımcılarıma sorduğum klasik bir soru var: İşinizi yaparken size geri bildirim verenin kim olduğunu önemsiyor musunuz? Yani geri bildirim kaynağı sizin için ne denli belirleyici? “Sen benim dikkate alabileceğim bir kişisin, geri bildirim senden gelirse alırım, yok değilse kulak ardı ederim.” durumu sizde ne derece işliyor? Çoğunluğun kaynak seçimini önemsediğine tanık oluyorum. Hatta mevcut örneklerde, dış kaynakların eksik ya da yanlış olma durumu ile ilgili yorumlar o kadar ağır basıyor ki geri bildirim, almaktan çok vermeye dönüyor. İşte durum bundan dolayı “ben seni yendim” oyununa dönüşüveriyor. Savaş ya da taraftarlık yerine “kendi adıma ne alabilirim” sorusunun değeri gözden uzak hale geliyor. Olumsuz geri bildirim alırken kendi içimizde verdiğimiz bir psikolojik savaş var. Bu savaş iki türlü kendini gösteriyor. Kendimizle ilgili oluşturduğumuz kanaate ters düşen bir geri bildirim aldığımızda, genel eğilimimiz, kendimizi değiştirmek yerine bilgiyi reddetmek yönünde oluyor ve yine olumludan çok negatif geri bildirime odaklanıyoruz. 30 “Aldım verdim ben seni yendim!” düellosu yerine bizi fayda ile buluşturacak 5 adım atmayı öneriyorum; 1. Adım: Etkin dinleme Geri bildirim vermek üzere karşınızda duran bir kişi mi var? Ama fakat öyle değil, valla… demeden sadece ve sadece dinleyin. Kişiselleştirmeden, zihin okumadan, hikâye yazmadan, karşı taraf yerine düşünmeden, yargılamadan dinlemekten bahsediyorum. Kulaklarınız söylenenleri misafirperverlikle karşılasın, kalbiniz ise buyur etsin. 2. Adım: Not Alma Söz uçar, yazı kalır. Belki içerisinde uygulamaya alacağınız kritik bir kelime, size çağrışım yapacak bir öneri var. Sonradan değerlendirmek üzere mutlaka not alın 3. Adım: Değerlendirme Yazıp çizdiklerimi kuluçkaya yatırma zamanı gelir. Üzerine düşünmek, yorumlamak, dönüştürmek zamanıdır. Uygulayacaklarımızı hayata geçirmek için eylem planları oluştururuz. Uygulanamaz bulduklarımızın nedenlerini analiz eder, rafa kaldırırız ya da uygulanır hale getirmek için çeşitli tasarımlar yaparız 4. Adım: Eyleme Dönüştür Değerlendirmelerin kâğıt üzerinde kalmaması, planlamanın eyleme dönüşmesi son derece önemli. Yoksa fikirlerle dolu bir dizi not kâğıdımız olur. Üretmek güzeldir ancak harekete geçmek gibisi yoktur. Engel olarak değerlendirdiğin her şeye karşı çözüm odaklı yanını çalıştır. Sihirli soru: “Peki şimdi ne yapabiliriz? 5. Adım: Raporla Performans sonuçlarını hem bireysel analiz etmek hem de ilgililere iletmek en etkili geri bildirim alma adımıdır. Öğrenme bu aşamada olgunlaşır. Dersler alınır, yenileri için yol haritaları çıkarılır. Tüm bu aşamalar tamamlandığında alınan geri bildirim faydaya dönüşür, bal kabağına değil! Yazan: GAYE ÖNSEL Kaynak: http://www.izgorenakademi.com/ index.php/company-blog/item/594-aldimverdim-ben-seni-yendim Bireylerarası İletişim Çevre Bireylerarası iletişim sürecinin gerçekleştiği fiziksel, psikolojik ve sosyal (kültürel) bağlam çevre olarak nitelendirilir (Erdoğan, 2002:52). Fiziksel çevre, iletişimin gerçekleştiği somut mekana karşılık gelir. İletişimin gerçekleştiği mekan, çalışma ofisi olabileceği gibi bir yöneticinin odası ya da bir kütüphane olabilir. Fiziksel çevre bireylerarası iletişimi çevreleyen mekan olarak iletişim sürecinin işleyişine etki eder. Psikolojik çevre, hem bireylerarası iletişim sürecine katılanların iç dünyasını hem de iletişim gerçekleştiği anda, var olan psikolojik atmosferi tanımlar (Erdoğan, 2002:52). Bireylerarası iletişim sürecine katılan kişilerden birisinin gerginliği, sinirli oluşu ve iletişimin gerçekleştiği atmosferin gergin olmasına neden olur bu durum iletişim sürecinde çevresel faktörlerin etkinliğine örnek olarak gösterilebilir. Sosyal çevre, bireysel iletişim sürecine katılanlar arasındaki toplumsal rollerin, statü ilişkilerinin ve iletişimin gerçekleştiği kültürel yapının iletişim sürecinin doğasını belirlemedeki etkinliğini anlatır. İletişim formel ya da informel olması, karşılıklı ya da tek yönlü bir iletişim etkinliğinin gelişmesi, kültürel kodlarının iletişim süreci üzerinde etkili olması iletişimin gerçekleştiği sosyal çevreye bağlı olarak değişecektir. Örneğin kültür, milliyet, toplumsal yapı, dil gibi çevreye ait unsurlar bireylerarası iletişim sürecinin işleyişi üzerinde oldukça etkilidir. Bireyler içinde doğdukları ve sosyalleştikleri kültürün ve dilin özelliğine bağlı olarak çatışma yaşayabilmekte ve olumsuz geri bildirimde bulunarak iletişim sürecini sonlandırabilmektedir. Bireylerarası İletişim Ağları Sıklıkla kullanılan iletişim ağları; tekerlek, zincir, Y, çember ve yıldız tipi iletişim ağlarıdır. İletişim ağları arasındaki asıl farklılık ağ türlerinin merkeziyetçi yapıda olup olmama derecelerinden kaynaklanmaktadır. İletişim ağlarının önemi hız, doğruluk, moral, liderlik, örgüt, esneklik, istikrar ve kararlılık gibi potansiyel etkilerinin altında yatmaktadır ve çalışmalara göre iletişim ağlarının etkililiği durumsal faktörlere bağlı olarak değişebilmektedir. Ağ içerisinde her üyenin bulunduğu pozisyon ise üyelerin doyumu üzerinde etkili olabilmektedir. Daha merkezde bulunan bireylerin daha fazla doyum sağladıkları belirtilmektedir (Şahin, 2007). 2 3 4 1 1 4 2 3 4 5 1 Zincir 5 Tekerlek 2 2 2 1 3 5 4 Çember 5 3 1 3 5 Y 4 Yıldız Şekil 2.4 Bireylerarası İletişim Ağları Tekerlek Ağı: Geleneksel örgüt ve yapılanmalarda sıklıkla görülen, alt ve üst kademe ilişkilerinin belirgin olduğu merkezi iletişim ağıdır. Bu iletişim ağında bilgi akışı topluluğunun merkezindeki kişi yoluyla gerçekleşir ve diğer bireyler birbirleriyle iletişim kurmamaktadırlar (Tutar, 2003:151). Grup içerisindeki her birey yalnızca merkezdeki kişiyle iletişim kurmaktadır. Merkezdeki birey iletişim süreci içerisindeki tüm bilgileri alan ve aynı zamanda gönderendir. Zincir Ağı: Tekerlek ağı iletişim sürecinden sonra bir diğer merkeziyetçi özelliğe sahip iletişim ağıdır. Bu iletişim ağında bilgi akışı kademeli olarak alt kademeden bir üst kademeye doğru ilerlemektedir. Bireyler yalnızca kendi üstü ya da altıyla iletişim halindedirler. 31 Bireylerarası İletişim Süreçleri Y Tipi Ağ: İki üyenin zincirin dışında ayrıcalıklı bir konumda olması dışında zincir ağıyla benzerlik taşıyan bir ağ yapısıdır. Y tipi iletişim ağında da bireylerarası iletişim bir alt kademeden bir üst kademeye doğru gerçekleştir. Zincir akışının dışında kalan iki birey diğer bireylerden bilgi alır ve onlara bilgi gönderir. Çember Ağı: Bu iletişim ağı merkezi olmayan bir yapıdadır. Tekerlek, zincir ve Y tipindeki ağ yapılarından farklıdır. Grup içerisindeki bireylerin birbirleriyle iletişim kurma olanakları bulunmaktadır. Çember şeklindeki ağ yapısı, her bireye iki yöne doğru iletişim ve bilgi akışını gerçekleştirme olanağını tanır. Bu iletişim ağında her birey karar verici konumda ve diğerleriyle aynı kısıtlamalara sahiptir. Sıklıkla resmi olmayan iletişim grupları ve eşit seviyedeki bireylerarasında kurulan bir iletişim ağ modelidir. Yıldız Türü İletişim Ağı: Serbest iletişim modeli olarak da adlandırılan bu iletişim ağı çember türü iletişim ağının bir tür uzantısı niteliğindedir. Çemberdeki her bireyin birbiriyle etkileşimde bulunması yıldız türü iletişim ağını ortaya çıkarır. Bu ağ yapısında her birey istediği bireyle özgürce iletişim kurabilmektedir. Merkezi bir konum olmadığı için bireyler açısından herhangi bir iletişim kısıtlaması bulunmamaktadır (Şahin, 2007:32). Bireylerarası İletişim Sürecinin Aşamaları Bireylerarası iletişim sürecinin işleyişi aşamalar yoluyla ilerlemekte ve katılımcılar arasındaki ilişkiler farklılaşmaktadır. Bireylerarası iletişim süreci taraflar arasındaki etkinliğin başarısına ve birbirlerini belirli bir süre zarfında tanımaları oranında değişmekte ve belirli yoğunlukta ilişkilere yol açmaktadır. Bireylerin kendi aralarındaki ilişki yoğunlaşmaları arkadaş, iş ortağı, duygusal bağlılık, oda arkadaşı gibi bireylerarası iletişim türlerine karşılık gelmektedir. Başlangıç Aşaması Bireylerin birbirleriyle çeşitli ortam ve kanallar aracılığıyla bir araya geldikleri zamansal açıdan çok kısa bir döneme karşılık gelmektedir. Bu dönemde bireyler birbirleriyle ilgili olarak olumlu izlenimler edinmeye çalışır. 32 Deneme Aşaması Belirli bir mekan ya da teknolojik bir araç dolayısıyla bir araya gelen bireyler bu aşamada birbirlerine soru sorarak tanımaya çalışırlar. Bireylerin soru sorarak başlattıkları iletişim süreci, aldıkları geri bildirim yoluyla iletişimin sürüp sürmeyeceğine karar vermeleriyle son bulur. Pek çok iletişim süreci ve ilişki bu aşama içerisinde son bulur ya da devam eder. Yoğunlaşma Aşaması Bireyler deneme aşamasında iletişimin sürmesine karar verdikleri bireyler ile bu aşama içerisinde daha yoğun ilişki kurarlar. Bu aşamadaki iletişim daha az resmidir. Bireyler kendileriyle ilgili pek çok bilgiyi aktarıp kendilerini karşısındakilere tanıtırlar. Bireyler arasındaki iletişimin karşılıklı olarak sürdürülmesiyle çeşitli anlaşmalar oluşturulur. Bütünleşme Aşaması Bireyler yoğunlaşma aşaması içerisinde anlaşma sağladıkları bireyler ile daha sık görüşür ve başka bir ifadeyle “ayrılmaz ikili” konumuna gelirler. Sosyal aktivite ve iletişim süreçlerini çoğunlukla bir ikili olarak beraber meydana getirirler. Bireyler bu noktada diğer sosyal gruplar tarafından ikili olarak değerlendirmelerinin farkında olarak hareket ederler. Zincirlenme, Kenetlenme Aşaması Bireylerarası iletişim süreçlerinin en yoğun olarak yaşandığı aşamadır. Bu aşamaya gelen bireyler bazen yasal bazen de toplumsal olarak önemli konumlara karşılık gelen anlaşmalar yaparlar. Bu anlaşmalar toplumsal açıdan evlilik, kan kardeşi, en iyi arkadaş vb. olarak saygı gösterilen türdedir. Pek az ilişki bu aşamaya kadar ulaşabilmektedir. Bireylerarası İletişim ÖÇ 4 Bireylerarası iletişim süreçlerinin aşamalarını ve söz konusu sürecin yapısını açıklayabilme Araştır İlişkilendir Anlat/Paylaş Bireylerarası iletişimin başarılı bir biçimde tamamlanması için en yoğun olarak yaşanan aşama hangisidir? Bireylerarası iletişim süreçlerinin aşamalarını bireylerarası iletişim sürecinin temel ögeleri bölümü ile ilişkilendirip yorumlayınız. Günlük yaşam içerisinde bireylerarası iletişim sürecinde son aşamaya gelip gelemediğinizi düşünün. 33 Bireylerarası İletişim Süreçleri ÖÇ 1 Bireylerarası iletişim süreçlerini tanımlayabilme bölüm özeti Bireylerarası İletişim Sürecinin Temel Ögeleri ÖÇ 2 Bireylerarası iletişim süreçlerinin temel ögelerini açıklayabilme Bireylerarası İletişim Sürecinin Özellikleri 34 İnsanın var oluşu ile başlayan iletişim etkinliği, kendi varlığının bilincine vardığı andan itibaren kendisi ve çevresiyle olan etkileşimi içerisinde gelişir ve bireyin yaşamı aslında bir dizi iletişim yaşantısı olarak yorumlanabilir. İnsanın toplumsal bir varlık olması, iletişim etkinliğinin bir sonucudur. Yine toplumsal yaşamın varlığı ve devamlılığı da ancak iletişimle olanaklıdır. İnsanın toplumsal yaşamda, ilk ve en yoğun olarak kullandığı iletişim türü bireylerarası iletişimdir. Bireylerarası iletişim, mesajın kaynağı ve hedefini bireylerin oluşturduğu ve genellikle yüz yüze gerçekleşen bir iletişim şeklidir. Bireylerarası iletişim tek yönlü değil karşılıklı bir etkileşim süreci şeklinde gerçekleşir. Bu süreç genellikle, rollerin bireylerarasında karşılıklı değişimini içermektedir. Bireyler ortak bir zaman ve mekan birliğinde yüz yüze ya da teknolojik araçlar yoluyla karşılıklı olarak bu iletişim sürecine katılırlar. Bireylerarası iletişim, telefon, faks, bilgisayar, internet vb. teknolojik araç ile aracılanmış olabilir. Ancak bireylerarası iletişimin teknoloji ile aracılanmış olması kitle iletişimden farklıdır. Kitle iletişim araçları, yoğun olarak iletişim sürecinde belirsiz bir kitleye mesaj gönderen bir kaynak konumundayken etkileşimli iletişim araçları, bireylere hem hedef hem de kaynak olma özelliğini kazandırır. Bireylerarası iletişim süreci, mesajı oluşturan, kodlayan bir kaynak, kaynağın kodladığı mesajı bir kanal yoluyla iletmesi, mesajın alıcısı tarafından çözümlenmesi (kod açma) ve alıcının geri bildirimi gerçekleşmektedir. Bu süreçte etkin olan diğer öge ise bu iletişim sürecinin bütün ögelerini kapsayan, iletişimin gerçekleştiği fiziki, sosyal, psikolojik çevredir. İletişim sürecinin temel ögeleri olan, kaynak, mesaj, kanal (araç), alıcı, geri bildirim ve çevre kavramları bireylerarası iletişim süreci için de geçerlidir. Bireylerarası iletişim, dairesel bir süreç olarak belirli bir çevrede kaynak tarafından gönderilen mesajın belirli bir araç yoluyla alıcıya iletilmesi ve gönderilen mesajın geri bildirim halinde kaynağa iletilerek karşılıklı olarak sürdürülmesi yoluyla gerçekleşir. Bireylerarası iletişimde kaynağın mesajı oluşturması ve etkin bir iletişim gerçekleştirebilmesi, iletişim becerisine, tutumuna, konuya ilişkin deneyim ve bilgisi ile toplumsal, kültürel etkenlere bağlı olarak değişir. Kaynağın bilgi, birikim ve davranışları ile alıcıya doğru ve anlaşılır bir biçimde gönderebilmesi oldukça önemlidir. Bireylerarası İletişim ÖÇ 3 Bireylerarası iletişim süreçlerindeki önemli unsurları özetleyebilme Bireylerarası İletişim Sürecinde Önemli Unsurlar bölüm özeti ÖÇ 4 İletişim sürecinde kaynak ve alıcı arasında konumlar değiştikçe tarafların bu durumlara uygun geri bildirimleri ortaya koyabilmek için; dinleme, benlik, tutumlar, empati, kendini açma, benmerkezcilik, çatışma gibi bireyler arası iletişim sürecine etki eden unsurların farkında olmaları gerekmektedir. Amaçlı bir etkileşim olarak iletişim, herhangi bir sosyal, psikolojik, kültürel ekonomik nedenle, herhangi bir zorunluluk, gereksinim, istek ya da amacı gidermeye dönük olarak gerçekleştirilir. Bireylerin günlük hayatlarında en yoğun kullandıkları iletişim türü olarak bireylerarası iletişimle insanlar, çeşitli ilişkiler kurar, yürütür, geliştirir ve bitirir; sorun çözer, görevler yerine getirir, kendi gereksinimlerini ve toplumdaki diğer insanların gereksinimlerini karşılar. Bireyler arası iletişim, insanın toplumsal olanı kurması, devamlılığını sağlaması ve yürütebilmesi için zorunlu bir koşuldur. Bireylerarası iletişim süreçlerinin aşamalarını ve söz konusu sürecin yapısını açıklayabilme Bireylerarası İletişim Sürecinin İşleyişi Bireylerarası iletişim sürecinin işleyişi kaynak ile başlar. Bireysel iletişim sürecinde birey hem kaynak hem de alıcıdır. Kaynak mesajı alıcıya gönderen bireydir. Bu süreç içerisindeki önemli bir diğer nokta mesajdır. Mesajlar iletişim sürecini başlatan bireyin amacına, duygu ve düşüncelerine bağlı olarak sözlü ya da sözsüz olarak tanımlanabilecek iletişim türüne göre kodlanmış içeriklere karşılık gelir. Bireylerarası iletişim sürecinde kanal, iletişimin gerçekleştiği fiziksel çevreye ve kullanılan iletişim aracına göre şekillenir. Bireylerarası iletişim yüz yüze gerçekleştiriliyor ise iletişimin gerçekleştiği kanal; insanın konuşma, görme ve duyma organlarıdır. İletişim yüz yüze değil de bir teknolojik araç ile cep telefonu ya da bilgisayar yoluyla gerçekleştiriliyor ise kanal kullanılan teknolojik araçtır. Alıcı, bireyler arası iletişim sürecinin önemli bir diğer unsurdur. Alıcı, kaynak tarafından gönderilen mesajı alan bireydir. Alıcının, bir kanal yoluyla kendisine iletilen mesajı çözümlemesi ve geri bildirimde bulunması ile iletişim süreci gerçekleşir. İletişim sürecinin son aşamasını oluşturan geri bildirim, alıcının, kaynağın gönderdiği mesaja verdiği cevap, tepki olarak tanımlanabilir. 35 neler öğrendik? Bireylerarası İletişim Süreçleri 1 Aşağıdakilerden hangisi bireylerarası iletişim süreçlerinin temel ögelerinden biri değildir? A. B. C. D. E. Sözlü iletişim Dil ötesi Sözsüz iletişim Yüz ve beden hareketleri Filtreleme 2 Aşağıdakilerden hangisi bireylerarası iletişim sürecinin özelliklerden biri değildir? A. Bireylerarası iletişimin yüz yüze ya da teknoloji ile aracılanmış olması B. Tek yönlü olması C. İletilerin sözlü ve sözsüz nitelikte olması D. Bireylerarası iletişimin bir süreç olması E. Bireylerarası iletişim sürecinin örtülü ya da açık bir amaç doğrultusunda gerçekleşiyor olması 3 Bireylerarası iletişim sürecinde dinleyicinin de konuşmacıya sözlü ya da sözsüz ifadelerle katkı sağlaması anlamına gelen dinleme türü aşağıdakilerden hangisidir? A. B. C. D. E. Pasif dinleme Seçerek dinleme Edilgen dinleme Aktif dinleme Saplantılı dinleme 4 Bir bireyin başka bir bireye karşı hissettiği duygu durumunu ses tonu, jest ve mimikleriyle karşı tarafa ilettiği iletişim türü aşağıdakilerden hangisidir? A. B. C. D. E. Sözlü iletişim Dil ile iletişim Aracılı iletişim Kitle iletişimi Dil ötesi iletişim 5 Aşağıdakilerden hangisi kaynak ve alıcı arasında konumlar değiştikçe tarafların bu durumlara uygun geri bildirimleri ortaya koyabilmek için dikkat etmeleri gereken unsurlardan biri değildir? A. B. C. D. E. 36 Benmerkezcilik Çatışma Zincir Ağı Empati Dinleme 6 Aşağıdakilerden hangisi bireylerarası iletişim sürecinin işleyişini sağlayan temel birimlerden biri değildir? A. Kaynak B. Çevre C. Geri bildirim D. Kanal E. Filtreleme 7 Bireylerarası iletişim sürecinin başlatıcısı, mesajın kodlayıcısı ve göndericisi konumuna karşılık gelen kavram aşağıdakilerden hangisidir? A. Geri bildirim B. Kaynak C. Mesaj D. Alıcı E. Çevre 8 Aşağıdakilerden hangisi sağlıklı bir bireylerarası iletişim sürecinin gerçekleşmesi için mesajın taşıması gereken özelliklerden biri değildir? A. Herhangi bir zamanda iletilmesi B. Kaynak ve alıcı arasında ortak anlaşılabilirliği olan simgeler kullanılması C. Alıcı tarafından anlaşılabilir özellikte, açık ve keskin olması D. İletişim sürecinde kullanılacak kanalla uyumlu olması E. Hedeflenen amacın özüne ve biçimine uygun simgeler kullanılarak oluşturulması 9 Aşağıdakilerden hangisi bireylerarası iletişim sürecinde kaynak tarafından kodlanan mesajın alıcıya ulaştırılması için kullanılan yol, araç ve yöntemlere karşılık gelen kanal türlerinden biri değildir? A. 3G cep telefonları B. Mektup C. Ses, yüz ifadeleri, jest ve mimikler D. Geri bildirim E. Bilgisayar teknolojisi 10 Bireylerarası iletişim sürecinde bilgi akışının topluluğunun merkezindeki kişi yoluyla gerçekleştiği ve diğer bireylerin birbirleriyle iletişim kuramadıkları ağ yapısı aşağıdakilerden hangisidir? A. B. C. D. E. Çember ağı Yıldız ağı Tekerlek ağı Zincir ağı Y tipi Ağ Bireylerarası İletişim Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim Sürecinin Temel Ögeleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 6. E Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim Sürecinin İşleyişi” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 2. B Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim Sürecinin Özellikleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 7. B Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim Sürecinin İşleyişi” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 3. D Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim Sürecinde Önemli Unsurlar” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 8. A Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim Sürecinin İşleyişi” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 4. E Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim Sürecinin Temel Ögeleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 9. D Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim Sürecinin İşleyişi” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 5. C Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim Sürecinde Önemli Unsurlar” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 10. C Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim Ağları” konusunu yeniden gözden geçiriniz. Araştır Yanıt Anahtarı 2 Araştır 1 Araştır 2 Bireylerarası iletişim süreçlerinde sözsüz iletişim sözlü iletişim kadar etkili olabilmektedir. Bireylerin sözcüklere dayalı olmadan gerçekleşen ses tonu, vücut dili, duruş, bakış, jest ve mimikler gibi sözsüz mesajları söyledikleri bazı durumlarda sözcüklerden çok daha fazla anlam içermekte ve karşı tarafı sözlerden daha fazla mesaj iletmektedir. Bireylerarası iletişim sürecinde karşı tarafa sözel olarak ifade ettiğimiz sözler eğer sözsüz iletişim yoluyla desteklenmezse geri bildirim sözsüz iletişimle alınan mesaja göre verilir. Örneğin bir başkasını evimize ya da özel bir alana davet ederken bunu alçak bir ses tonuyla ifade etmemiz, karşı taraf için bir nezaket daveti olduğu konusunda mesajlar içerir ve geri bildirimi olumsuz olarak yapması muhtemel olur. Bedensel olarak bir başkasına olan yakınlığımız ya da temasımız ona sözsüz olarak pek çok anlamlar iletir ve bizimle olan iletişimini sürdürme süresi mesafe anlamındaki bu yakınlığa bağlıdır. Bireylerarası iletişim sürecinde çatışmanın üstesinden gelmek öncelikle bireyin çatışma çözme konusundaki temel becerileri ve probleme nasıl yaklaştığı ile ilgilidir. Bazı bireyler çatışmadan kaçar ve onunla yüzleşmekten çekinirler, bazıları ise ortadaki problemden dolayı öfkelenir ve saldırgan tutum sergilerler. Bazı bireyler ise çatışmayı ortadan kaldırmak ve çözmek için çeşitli iletişim yollarını denerler. Çatışmayı çözmek için bireyler öncelikle çatışmayı tanımlamalı, olası çözümleri incelemeli, çözümleri test etmeli ve değerlendirmeli, nihai olarak ortaya konulan çözümü kabul ya da reddetmelidir. Bireyler çatışma durumunda benmerkezci davranmadan karşı tarafla ilgili olumsuz yargılara ulaşmadan önce empati becerilerini kullanmalıdır. Karşı tarafla ilgili olarak edindiği olumsuz yargıları empati aracılığıyla kendini onun yerine koyarak bir kez daha düşünmelidirler. Bireyler, çatışmayı çözmeye yönelik kendi tutum ve davranışlarını gözden geçirerek, taraflar arasında iletişim engelini oluşturanları ortadan kaldırmaya yönelik adımlar atmalıdır. 37 neler öğrendik yanıt anahtarı 1. E Bireylerarası İletişim Süreçleri Araştır Yanıt Anahtarı 2 Araştır 3 Araştır 4 38 Bireylerarası iletişim sürecinin gerçekleştiği fiziksel, psikolojik ve sosyal (kültürel) bağlam çevre olarak nitelendirilir (Erdoğan, 2002:52). Fiziksel çevre, iletişimin gerçekleştiği somut mekana karşılık gelir. İletişimin gerçekleştiği mekan, çalışma ofisi olabileceği gibi bir yöneticinin odası ya da bir kütüphane olabilir. Fiziksel çevre bireylerarası iletişimi çevreleyen mekan olarak iletişim sürecinin işleyişine etki eder. Psikolojik çevre, hem bireylerarası iletişim sürecine katılanların iç dünyasını hem de iletişim gerçekleştiği anda, var olan psikolojik atmosferi tanımlar (Erdoğan, 2002:52). Bireylerarası iletişim sürecine katılan kişilerden birisinin gerginliği, sinirli oluşu ve iletişimin gerçekleştiği atmosferin gergin olmasına neden olur bu durum iletişim sürecinde çevresel faktörlerin etkinliğine örnek olarak gösterilebilir. Sosyal çevre, bireysel iletişim sürecine katılanlar arasındaki toplumsal rollerin, statü ilişkilerinin ve iletişimin gerçekleştiği kültürel yapının iletişim sürecinin doğasını belirlemedeki etkinliğini anlatır. İletişim formel ya da informel olması, karşılıklı ya da tek yönlü bir iletişim etkinliğinin gelişmesi, kültürel kodlarının iletişim süreci üzerinde etkili olması iletişimin gerçekleştiği sosyal çevreye bağlı olarak değişecektir. Örneğin kültür, milliyet, toplumsal yapı, dil gibi çevreye ait unsurlar bireylerarası iletişim sürecinin işleyişi üzerinde oldukça etkilidir. Bireyler içinde doğdukları ve sosyalleştikleri kültürün ve dilin özelliğine bağlı olarak çatışma yaşayabilmekte ve olumsuz geri bildirimde bulunarak iletişim sürecini sonlandırabilmektedir. Zincirlenme, Kenetlenme Aşaması Bireylerarası iletişim süreçlerinin en yoğun olarak yaşandığı aşamadır. Bu aşamaya gelen bireyler bazen yasal bazen de toplumsal olarak önemli konumlara karşılık gelen anlaşmalar yaparlar. Bu anlaşmalar toplumsal açıdan evlilik, kan kardeşi, en iyi arkadaş vb. olarak saygı gösterilen türdedir. Pek az ilişki bu aşamaya kadar ulaşabilmektedir Bireylerarası İletişim kaynakça Açıköz H. M. (2005) Etkili İletişim. Ankara: Elis Yayınları Kaya, A. (2013) Kişilerarası İlişkiler ve Etkili İletişim. Ankara: Pegem Akademi Bıçakçı İ. (2000) İletişim ve Halkla İlişkiler. Ankara: Mediacat Yayınları Oskay, Ü. (1999) İletişimin ABC’si. İstanbul: Der Yayınları Dökmen Ü.(2009) İletişim Çatışmaları ve Empati. İstanbul: Remzi Kitabevi. Şahin, A (2007) İlköğretim Okulu Yöneticilerinin Kişiler Arası İletişim Becerileri ve Çatışma Yönetimi Stratejileri Arasındaki İlişki. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Antalya: Akdeniz Üniversitesi. Erdoğan, İ. (2002) İletişimi Anlamak. Ankara: Erk Yayınları. Eren E. (2003) Yönetim ve Organizasyonlar, İstanbul: Beta Basım Yayım. Gürüz D. ve Eğinli A. T. (2008) İletişim Becerileri. Ankara: Nobel Yayınevi Gürgen H. (1997) Örgütlerde İletişim Kalitesi. İstanbul: Der Yayınları. Tutar, H. (2003) Örgütsel İletişim. Ankara: Seçkin Yayınevi. Tutar, H., Y, M.K., E, C. (2003) Genel ve Teknik İletişim. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. Güngör, N. (2011) İletişim - Kuramlar-Yaklaşımlar. Ankara: Siyasal Kitabevi internet kaynakları Önsel, G .http://www.izgorenakademi.com/index. php/company-blog/item/594-aldim-verdim-benseni-yendim 39 Bölüm 3 öğrenme çıktıları Bireylerarası İletişimde Dinleme ve Konuşma 1 3 Bireylerarası İletişimde Dinleme Süreci 1 Bireylerarası iletişimde, dinleme sürecini çözümleyebilme Bireylerarası İletişimde Konuşma Süreci 3 Bireylerarası iletişimde, konuşma sürecini açıklayabilme 2 4 Bireylerarası İletişimde Dinleme Becerileri 2 Bireylerarası iletişimde, dinleme becerilerini tanıyabilme Bireylerarası İletişimde Konuşma Becerileri 4 Bireylerarası iletişimde, konuşma becerilerini fark edebilme Anahtar Sözcükler: • Etkin Dinleme • Dinleme Becerileri • Etkili Konuşma • Konuşma Becerileri • Açık Soru • Kapalı Soru 40 Bireylerarası İletişim GİRİŞ Bireylerarası iletişim, çoğu zaman göründüğünden daha karmaşık bir süreçtir. Günlük yaşamda kurulan ilişkilerde, bireylerarasındaki iletişimin kopukluğundan kaynaklanan iletişim kazaları yaşanır. Bu kazalar bazen, konuşmacının söylemek istediğini net bir şekilde anlatamamasından; bazen de dinleyicinin anlamak için çaba harcamamasından kaynaklanabilir. İnsanın en önemli yetilerinden konuşma ile dinleme, bireylerarası iletişimin temelini oluşturan özelliklerdendir. Dolayısıyla, bireylerarası iletişim sürecinde yaşanabilecek iletişim kazalarına neden olmamak, hiç değilse bu kazaları en aza indirebilmek için, dinleme ile konuşmanın özellikleri hakkında bilgi edinmek yararlı olacaktır. Daha önemlisi, edinilen bilgileri, günlük yaşamda işlevsel kılabilmektir. Bu amaca ulaşabilmek için, öncelikle dinleme sürecini tanıyarak bireylerarası iletişimdeki önemini belirlemek, iyi bir başlangıçtır. BİREYLERARASI İLETİŞİMDE DİNLEME SÜRECİ M.Ö. 412-323 yıllarında yaşamış ünlü filozof Diyojen’e atfedilen “Daha az konuşup daha çok dinleyelim diye bir ağzımız; ama, iki kulağımız var.” sözünü hemen herkes duymuştur. Peki, insanları dinliyor muyuz? Onların sözlerini anlamak için, gerçekten çaba gösteriyor muyuz? Dinleme, çoğunlukla göz ardı edilen bir iletişim yetisidir. Eğer, tüm koşullar uygunsa insanlar, işitir ya da eş deyişle duyar. Dinlemenin ön koşuludur işitmek. İşitmenin sonucunda dinleme de aralıksız süren bir eylemken, geliştirilmesi için en az çaba harcanan iletişim becerisidir. Örneğin konuşma, yazma, okuma teknikleri üzerine birçok ders alınabilirken; büyük olasılıkla dinleme üzerine ders almak düşünülmemektedir. Yine de dinleme süreci, işitmenin ötesindeki becerilerle özeni, anlamlandırmayı gerektirir. Sesi, işitmeyi, dinlemeyi, anlamlandırmayı, kendine özgü diliyle anlatan Sait Faik Abasıyanık’ın ünlü, yaşamla ilişkilendir Hişt, Hişt!... Yürüyordum. Yürüdükçe de açılıyordum. Evden kızgın çıkmıştım. Belki de tıraş bıçağına sinirlenmiştim. Olur; olur! Mutlak tıraş bıçağına sinirlenmiş olacağım. Otların yeşil olması, denizin mavi olması, gökyüzünün bulutsuz olması, pekâlâ bir meseledir. Kim demiş mesele değildir, diye? Budalalık! Ya yağmur yağsaydı... Ya otların yeşili mor, ya denizin mavisi kırmızı olsaydı... Olsaydı o zaman mesele olurdu, işte. Çikolata renginde bir yaprak, çağla bademi renkli bir keçi gördüm. Birisi arkamdan: — Hişt, dedi. Dönüp baktım. Yolun kenarındaki daha boyunu bosunu almamış taze devedikenleriyle karabaşlar erik lezzetinde bana baktılar. Dişlerim kamaştı. Yolda kimsecikler yoktu. Bir evin damını, uzakta uçan bir iki kuşu, yaprakların arasından denizi gördüm. Yoluma devam ederken: — Hişt hişt, dedi. Dönüp bakmak istedim. Belki de çok istediğim için dönüp bakamadım. Olabilir. Gökten bir kuş hişt hişt ederek geçmiştir. Arkamdan yılan, tosbağa, bir kirpi geçmiştir. Bir böcek vardır belki hişt hişt diyen. Hişt! dedi yine. Bu sefer belki de isteksizlikten dönüp baktım çalıların arasına birisi saklanıyormuş gibi geldi bana. Yolun kenarına oturdum. Az ötemde bir eşek otluyor. Onun da rengi çağla bademi, ağzı, dişleri, kulakları boynu ne güzel. Otluyor. Otları adeta çatırdata çatırdata yiyor. Belki de bu çıtırtılı, çatırtılı sesi “hişt hişt” diye duymuşumdur. Eşeğin ot koparışının sesinden apayrı bir ses: — Hişt hişt hişt, dedi. Hani bazı kulağınızın dibinde çok tanıdığınız bir ses isminizi çağırıverir. Olur değil mi? Pek enderdir. Belki de kendi kafanızın içinden sizin sevdiğiniz, hatırladığınız bir ses, ses olmadan sizi çağırmıştır. Olabilir. Birden bire güneşi, buluta benzemez garip ve san bir sis kapladı. Bir kirli el, çağla bademi eşeğin sırtından bir kumaş çekip aldı. Her zamanki kül rengi, yer yer havı dökülmüş eski mantosunu giydirdi eşeğe. Yola indim. İstediği kadar hişt desin. İsterse sahici sulu bir dost olsun. İsterse kimseler olmasın, kendi kendime kulağıma hişt hişt diyen bir divane olayım, ben, aldırmayacağım. Belki bir kuştur. Belki tosbağadır. Belki de kirpidir. Belki de 41 Bireylerarası İletişimde Dinleme ve Konuşma yakın denizden seslenen bir balık, bir canavardır. Karabataktır. Mihalâki kuşudur. İyisi mi ben kendim hişt hişt derim. O zaman tamamı tamamına pek hişt hişt seslenişine benzemeyen, benzemesin diye uğraştığım bir mırıldanmadır, tutturdum. Birden bire, önümde bir adamla bir kadın gördüm. Kalpazankaya yolunu sordular. Üstündesiniz dedim. Sanki yol hareket etti. Yürümediler. İki adımda benden uzaklaştılar. Koyunların arasına yüzükoyun uzanmış papazın oğlunu gördüm. Yüzünden apdal, çilli horoza benzer bir mahluk kalktı. Ağzının salyasını sildi. Kuzuyu bacaklarından tuttu. Kuzu ile yere yıkıldı. Kuzuyu burnundan öptü. Papazın oğlu çirkin, apdal, otuzbirli bir yüzle baktı. Şimdi bir çiçek tarlasında idim. Bana hişt hişt diyen mutlak bir kuştu. Vardır böyle kuşlar. Cık cık demezler de hişt hişt derler. Kuştu kuş. Bir adam yer belliyordu. Belin demirine basıyor, kırmızıya çalan bir toprak altını, üste aktarıyordu. — Merhaba hemşerim, dedi. — Ooo! Merhaba! dedim. Tekrar işine daldı. Hişt hişt, dedim. Aldırmadı. Bir daha hişt, dedim. Yine aldırmadı. Hızlı hızlı hişt hişt hişt! — Buyur beğim, dedi. — Bir şey söylemedim, dedim. Küçük parmağını kulağına soktu. Kaşıdı. Çıkarıp parmağına baktı. Belin sapma siler gibi yaptı. — Hişt hişt, dedim. Yüzünü göğe kaldırdı. Kuşlara baktı. Denize baktı. Dönüp şüphe ile bana baktı. — Bu sene enginarlar nasıl? dedim. — İyi değil, dedi. — Baklayı ne zaman keseceksin? — Daha ister, dedi. Nefes alır gibi “hişt” dedim. Bazı eylemler günlük yaşama öylesine sinmişlerdir ki çoğu zaman onlar, hiç düşünülmeden hareket edilir. Ses dalgalarının kulağa ulaşmasıyla beyne çeşitli iletiler gitmesi sonucu işitme yetisi kazanılmaktadır. İşitmek, uygun koşullar altında, kendiliğinden gelişir. Kulağın işitmemesi için dış etkenlerle tıkanması gerekir. Kulak, kendi başına işitmeyi engelleyemez. İşitme, süreklidir; uyku, baygınlık hatta, kimi nöroloji uzmanlarına göre, uzun koma durumunda bile. Dinlemek ise etkin bir süreçtir. Karmaşık bir niteliğe sahip olan dinleme, odaklanılmayı gerek- 42 Yine şüphe ile denize, şüphe ile göğe, şüphe ile bana baktı. — Kuşlar olmalı, dedim. — Benim de kulağıma bir hışırtı gelir amma, dedi, ne taraftan gelir? Zati bu sırada şu kulağım ağırlaştı. — Bir yıkatmak, dedim, benim de geçenlerde ağırlaşmıştı... — Yıkattın mı? — Yıkatmadım, hacet kalmadı, doktora gittim. Alıverdi; pislikmiş. — Çocuklar nasıl? diye sordum. — İyiler, dedi. Dokuzdu sekiz kaldı. Biliyorsun dokuzuncunun macerasını ya... — Sus, sus, dedim. Yürekler acısı. Haydi allahaısmarladık! — Haydi güle güle. Biraz uzaklaşınca: — Hişt hişt. Bu sefer yakaladım. Bahçıvandı. Oydu oydu. — Hadi hadi yakaladım bu sefer seni, dedim. — Yok vallahi, dedi, vallahi daha kesmedim bakla, senden ne diye saklayayım, parasıyla değil mi? — Sen değil misin hişt hişt diyen? — Ben de duyarım bir ses, amma bulamam nereden gelir? Nereden gelirse gelsin dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, hayvandan, ottan; böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin!... Bir hişt hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları... — Hişt hişt. — Hişt hişt. — Hişt hişt. Sait Faik Abasıyanık, Alemdağ’da Var Bir Yılan tiren hem düşünsel hem de duygusal bir süreçtir (Allen, 1995: 3). Dinleme, çevredeki varlıklara, olaylara, farklı kavramlarla durumlara ilişkin iletileri anlamlandırma sürecinin temel edimlerinden biridir. Dinlemek; iletişimde bulunu- dikkat İşitmek ya da eş anlamlı sözcüğü duymak ile dinlemek birbirinden farklı eylemlerdir. İşitmek, uygun koşullar altında kendiliğinden ilerleyen fizyolojik bir süreçtir. Dinlemek ise çaba isteyen, hem düşünsel hem duygusal bir süreçtir. Bireylerarası İletişim lanların sesine, sözcük seçimine, tonlamasına, hızına ve beden diline karşı duyarlı olunmasını gerektirir (Mackay, 1997:10). Dinleme süreci, iletiyi anlamak için art arda gelerek birbirini tamamlayan eylemler bütünüdür. Söz konusu eylemler, seslerin kulağa ulaşması, işitme; seslere dikkatle yönelerek onları ileti olarak seçme, dikkat etme; anlamlandırılan iletiyi yorumlama, anlamlandırma; iletiye ilişkin belli bir iz oluşturma, anımsama; son olarak da iletiyi cevaplandırma, tepki verme olarak sıralanabilir. Her dinlemede ilk üç aşama (işitme, dikkat etme, anlamlandırma) birbirini izler. İşitme Dikkat Etme Anlamlandırma Anımsama Tepki Verme Şekil 3.1 Dinleme Sürecinin Aşamaları Tepki verme ve/veya anımsama her zaman izleyen aşamalar olmayabilir. Örneğin, dinleyici hemen tepki vermek yerine, daha sonraki bir zamanda cevap vermek ya da yorumlamak için iletiyi anımsamak isteyebilir (Kline, 2008, 15). İletişimin kurulabilmesi için, her zaman dost bir kulak olmalıdır çevrede. Etkili iletişim, yeni anlamlar kurarken yeni ya da daha iyi farkındalıklar yaratmalıdır. Bireylerarası kusursuz bir sözel iletişimde dinleyici, iletilerin tümünü kolayca anlar; ama her zaman böyle olmayabilir. İletişim kazaları yaşanabilir. Zaman zaman oluşan yanlış ya da eksik anlamaları önlemek için, etkin bir dinleme şarttır. Alınan iletiyle ilgili yorumlama, soru sorma, cevap verme kısaca, geri bildirimde bulunmak için bir çaba harcanan dinleme, etkin dinlemedir. “Söz gümüşse sükût altındır.” Etkin dinleme, iletişimde bulunulan kişilerin görüşlerini, Konuşmadan durmak, sessiz kalmak zorsözlerini kesmeden iletmelerine izin vermeyi gerektirir. İletidur; ama başarıldığında konuşmacıdan leri alırken, dinleyinin dikkatli bir sessizlik içinde bulunması çok fazla bilgi edinebiliriz. kaçınılmazdır. Konuşmadan, karşıdakinin sözlerini bitirmesine izin vererek dinlemek, etkin dinlemenin ön koşuludur. Etkin dinleme, kişinin kendisinin söyleyeceklerini düşünmeyi bırakıp konuşmacının sözlerine yoğunlaşarak ileEtkin Dinleme tiyi anlamasını gerektirir. İletiyi sonuna kadar dinlemeden Alınan iletiyle ilgili, geri bildirimde budeğerlendirerek sonuca varmak etkin dinlemeyi engeller. lunmak için çaba harcanan dinlemedir. Hiç kimse, hem konuşup hem dinleyemez. Etkin dinleme sabır gerektiren zorlu bir süreçtir. Etkin dinleme, kişinin davranışlarında değişiklikler yaratır. Davranışlardaki değişimin temelinde, etkin dinlemeyle öğrenilenler ışığında, kişinin temel değer yargılarındaki ya da bakış açısındaki dönüşüm yatar. Etkin dinlemeyle kişi, duygusal olarak daha olgun, başkalarının deneyimlerine karşı daha anlayışlı, daha demokratik olurken; daha az tutucu, daha az otoriter olur. Etkin dinleme; • iletişim becerilerinin geliştirmesini, • konuşanın sadece sözcüklerini duymayı değil, sözcüklerin derin anlamına ulaşılmasını, • iletişim boyunca doğal, önyargısız ve iletişim odaklı olunmasını, • dış etkenlere karşın, dikkatin dağılmamasını, • konuşmacıyla dinleyicinin birbirlerini anlamasını sağlayarak iletişimin etkisini artırır. 43 Bireylerarası İletişimde Dinleme ve Konuşma ÖÇ 1 Bireyler arası iletişimde, dinleme sürecini çözümleyebilme Araştır İlişkilendir Anlat/Paylaş İşitmek, duymak, dinlemek eylemleri arasındaki farklılıklar nelerdir? Günlük yaşamdaki iletişimlerinizde ulaştığınız dinleme sürecinin aşamalarını değerlendiriniz. Sait Faik’in “Hişt, Hişt!...” öyküsündeki dinlemeyi yorumlayınız. BİREYLERARASI İLETİŞİMDE DİNLEME BECERİLERİ Etkin dinleme, aşağıdaki becerilerle yönlendirilir: Beden dilini kullanma: Konuşma ya da yazma gibi göz önündeki bir iletişim becerisi değilse de dinleme, beden diliyle görünür kılınır. Kitabınızın “Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri”adlı ünitesinde ayrıntılı olarak görebileceğiniz gibi dinleyici, hem beden diliyle hem de bakışlarıyla iletişim kurar. İlk anda, gülümseten bir uyarı gibi gelebilir; ancak, etkin dinlemede bakışlarla beden dilinin anlattıklarına da dikkat edilmelidir. Olumlu geri bildirimde bulunmak önemlidir. Sözel olmayan davranışlar toplumdan topluma farklılık gösterdiğinden, iletişime girilen bireylerin kültürel özelliklerini bilmek, etkin dinleme için önemlidir. Yine de konuşmacıya cepheden bakarak göz iletişimi kurmak, konuyla ilgilenildiğini gösteren baş hareketleri, asık ya da donuk bir surat yerine hafif bir gülümseme, etkin dinleme için iyi bir başlangıçtır. Etkin dinlemede, beden dilini kullanırken yapılması gerekenler kadar, yapılmaması gerekenler de vardır. Öncelikle yapmacık ya da ilgi dağıtan davranışlardan kaçınılmalıdır. Örneğin: • Huzursuzluk yaratan kıpırdamalardan kaçınılmalı. • Elde kalemle ya da başka herhangi bir nesneyle oynamaktan uzak durulmalı. • Sürekli, saatin kaç olduğuna bakmaktan kaçınarak sabırsızlık yaratmayı önlemeli. Konuşmacıdan gözleri ayırmamak önemlidir. Eğer konuşmacı hareket ediyorsa, onu izlemek, ona doğru dönmek, etkin dinlemenin sürdürülmesini sağlar. 44 Özetleme: Kurulan iletişim sonucunda, ortak bir anlayışın gelişebildiğinin belirtisi, iletinin aynı anlama gelen farklı cümlelerle özetlenebilmesidir. Özetleme için aşağıda verilen örneklere benzer cümleler kurulabilir: “Doğru mu anlıyorum? Sınav başladıktan sonra en çok 15 dakika geç kalabiliriz. Daha fazla geç kalırsak sınava giremeyiz.” “Kısaca bunu mu demek istiyorsunuz?” “Yarın, ben sizin yerinize dört saat çalışacağım. Siz de cuma günü benim yerime dört saat çalışacaksınız, değil mi?” Netleştirme: İletinin içeriğini anlamakla kalmayarak iletinin taşıdığı olası yan anlamları da ortaya çıkarabilecek açıklayıcı karşılıklar verebilmek, netleştirmenin en temel yoludur. Eğer, ortada bir yanlış anlama varsa hemen düzeltme olanağı doğacaktır. Diğer taraftan, anlatılanlar arasında kopukluk oluşmuşsa, gerekli bağlantıların kurulması sağlanacaktır. İletinin netleştirilerek doğru anlaşılmasını sağlamak için aşağıda verilen örneklere benzer sorular yöneltilebilir. NETLEŞTİRME İLKELERİ Söz kesme! Az konuş, çok dinle! Anlaşılanların doğruluğunu denetle! Yanlışları düzelt! Belirsizlikleri gider! Şekil 3.2 Netleştirme İlkeleri (Uyarlandı. Team FME, 2013) Bireylerarası İletişim “Sözünü ettiğiniz kiç kavramını tam olarak anlayamadım. Açıklayabilir misiniz?” “Alımlama kuramına göndermede bulundunuz. Alımlamayı tanımlayabilir misiniz?” Konuşulanları netleştirmek için, farklı durumlarda uygun cümleler de kurulabilir. Örneğin: • Konuşmacının söylediklerinden anlaşılanları belirtmek için: “Söyledikdikkat lerinizden, başka bir çözüm yolunun olmadığı anlaşılıyor.” Netleştirme ilkeleri duru• Anlaşılanların doğru olup olmadığını denetlemek için: “Yarın, yolcu- ma göre çeşitlilik göstereluğa çıkamayacak mıyız?” bilirse de değişmeyen temel • Yanlış anlama varsa düzeltilmesini sağlamak için: “Yanlış anlamışsam ilkeler belirlenebilir. düzeltin lütfen.” • Varsa, iletideki belirsizliği gidermek için: “Bugün, çalışamayacak mıyız?” Yargılamadan uzak durma: Kuşkusuz dinleyici, iletinin yanında ya da karşısında düşünceler taşıyabilir; karşısındaysa, olabildiğince yargılamadan dinlemeye çalışmalıdır. Konuşanın bakış açısını anlamaya çalışmalıdır. Bu, onu onaylamak ya da onunla aynı düşüncenin paylaşılması demek değildir. Dinleyenin yorumu, yarEmpati gılama içermemelidir.Yargılama içermeyen yorumlar için, Fransızca bir sözcüktür. Türkçe’de duyaşağıda verilen örneklere benzer cümleler kurulabilir: gudaşlık sözcüğüyle karşılanır. Kendimizi “Bu konu hakkında bilgim yoktu, öğrenmem bana yeni başkasının yerine koyarak onu anlamaya yollar açtı.” çalışmak, empati kurmaktır. “Uyarman çok iyi oldu. Hiç bu açıdan düşünmemiştim.” Olumlu yaklaşma: Etkin dinleme, kişinin kendisine konuşanla ya da iletiyle ilgili olumlu sorular yöBeden Dilini nelterek olumlu düşünceler geliştirmesini sağlayabilir. Kullanma İletiyi anlamlandırmak için zaman zaman, dinleyicinin konuşmacının yerine kendini koyarak onu anlamaya Sorumluluk Özetleme çalışması (empati kurması) önemlidir. Kitabınızın “BiAlma reylerarası İletişimi Geliştirme Biçimleri”adlı ünitesinde ayrıntılı olarak empati kavramı anlatılacaktır. AşağıETKİN da verilen örneklere benzer cümleler kurulabilir: DİNLEME BECERİLERİ “Tüm işlemleri kuralına uygun bir şekilde yerine getirmek istemenizi elbette anlıyorum.” Olumlu “Yeni bir şehre taşınmanın sizi başlangıçta rahatsız Netleştirme Yaklaşma etmesi çok olağan bir durum.” Sorumluluk alma: İletişimde, konuşan kadar dinYargılamadan leyen de sorumludur. Bu nedenle, etkin dinleme için Uzak Durma sorumluluk alınmalıdır. İleti, anlamlandırılmaya çalışılmalıdır. Kısaca, “İşte buradayım, anlat bakalım.” tavrıyla Şekil 3.3 Etkin Dinleme Becerileri tüm sorumluluğun konuşmacıya yüklenmemesi gerekir. Çevrede, etkin dinleme alışkanlığı edinmiş bireylerle iletişimde bulunmak, yerinde yanıtlar verilmesini, zor durumlarda çözümler üretilmesini kolaylaştıracaktır. Örneğin, bireylerin, sadece onları dinleyerek kendi seslerini duymalarını sağlayacak birine gereksinimleri olabilir. Düşüncelerine katılınmasa bile, söz kesmeden anlamaya çalışarak dinlemek, herkesi mutlu eder. Etkili Bireylerarası iletişimde etkin dinlemeyle karşılıklı giden Konuşma diğer süreç, etkili konuşmadır. Şimdi de konuşma süreciyle konuşma becerilerini ayrıntılarıyla inceleyelim. Etkin Dinleme Şekil 3.4 Konuşma ve Dinleme Süreci 45 Bireylerarası İletişimde Dinleme ve Konuşma ÖÇ 2 Bireyler arası iletişimde, dinleme becerilerini tanıyabilme Araştır İlişkilendir Anlat/Paylaş Dinleme becerilerinden empati kurmaya ilişkin bilgi toplayınız. Koyu renk camlı güneş gözlükleri olan biriyle iletişimdeyken meydana gelen etkin dinleme engelinin ne olduğunu dinleme becerisi ile ilişkirendirin. Duruma göre çeşitlilik gösteren netleştirme ilkelerinin temel özelliklerini düşünün. BİREYLERARASI İLETİŞİMDE KONUŞMA SÜRECİ Hoca bir gün karısına, “Hanım, şu bizim komşu, çarıkçı Mehmet Ağa’nın adı neydi?” demiş. “Kendin söyledin ya, efendi.” demiş karısı, “Mehmet Ağa.” “Canım, dilim sürçtü işte... Ne iş yapar diyecektim.” demiş Hoca. “A efendi…” demiş karısı, “Kendin çarıkçı demedin mi?” “Anlasana işte…” demiş Hoca, “Nerede oturuyor demek istedim.” “Efendi, bugün sana ne oluyor?” demiş karısı “Komşu, dedin ya...” Hoca birden sinirlenmiş. “Aman be hanım... Seninle de bir türlü konuşulmaz ki!” Fizyolojik KONUŞMA Toplumsal Psikolojik Şekil 3.5 Konuşmanın Boyutları Dünyadaki iletişim, bilimkurgu filmi Yıldız Savaşları’ndaki (Star Wars) Kaptan Spock’ın yaptığı 46 gibi, bireylerin kafasına dokunularak kurulabilseydi tüm iletiler, bir beyinden diğerine kusursuzca aktarılabilirdi. Böylece, kimin ne demek istediği, eksiksiz anlaşılabilirdi. Ne yazık ki ya da iyi ki dünya, öyle bir yer değil. Konuşma için, öncelikle fizyolojik özelliklerin tam olması gerekir. Bunlar, insanın bedeniyle ilgilidir. Beyin, sinir sistemi, solunum, diş, dil, ses telleri vd. organların yanı sıra düşünsel sürecin de işlediği her sağlıklı beden, konuşma yetisini kazanmıştır. Konuşma, psikolojik özellikler de taşır. Bu özellikler, uyaran (ileti) ile tepki (geri bildirim) sürecinde kendini gösterir. Söylenen her söz, konuşmacının hem duygusal hem de düşünsel birikimlerinin etkisiyle söylenmektedir. Unutulmamalıdır ki konuşma eyleminden söz edilebilmesi için, en az iki kişi gereklidir. Dolayısıyla konuşma, toplumsal özellikler de taşır. Kendi kendimize konuşurken bile tek değilizdir. Kendimiz, konuşan ile dinleyici oladikkat rak varızdır. Dolayıyla Konuşma, düzenli devikonuşmanın fizyolojik, nimlerle konuşma organpsikolojik ve toplumsal boyutları vardır. Bun- ları tarafından sesin söze lar, hep birlikte konuş- dönüştürülerek iletilerin aktarıldığı, insana özgü yamayı etkiler. Her konuşmaya ratıcı bir yetenektir. özgü farklı kurallar getirilebilirse de etkili ve doğru konuşmanın bileşenleri şu başlıklar altında sıralanabilir: Ses tonu: Aynı ileti bazen yüksek, bazen alçak ya da bazen giderek artan, bazen giderek düşen ses tonlarıyla söylenir. Ses tonları, iletiye konuşmacının duygusunu katarken cümlenin amacını da belirtir. Bireylerarası İletişim Vurgu: Hangi sözcüğün hatta, hecenin vurgulanarak söylendiği, anlamın belirtilmesi için önemlidir. Örneğin, aşağıda aynı cümlenin üç ayrı tonlaması görülebilir. Altı çizili sözcükler vurguyla söylendiğinde, cümlenin anlamı değişir: • “Fatma, dün Ankara’dan Eskişehir’e trenle geldi.” (Ne zaman geldi?) • “Fatma, dün Ankara’dan Eskişehir’e trenle geldi.” (Neyle geldi?) • “Fatma, dün Ankara’dan Eskişehir’e trenle geldi.” (Kim geldi?) Konuşma hızı: Sözcükleri söyleme hızı, cümlenin anlamını değiştirebileceği gibi, iletinin netliğiyle etkiliğini de azaltabilir. Hızlı bir konuşma, dinleyicinin işitmesini zorlaştırarak, sözcükleri yakalamasını engelleyebilir. Yavaş bir konuşma da dinleyicinin sıkılmasına neden olabilir. Sesin yoğunluğu: Yumuşak ya da sert bir sesle konuşmak, iletişim için çok önemlidir. Genellikle ne çok sert, ne de çok yumuşak konuşulmalıdır. Hep aynı düzeyde giden konuşma, iletişimi engeller. Sürekli yumuşak bir konuşma, uyuşukluk izlenimi yaratabilirken; sert bir konuşma da gereksiz bir kızgın- lık duygusu uyandırabilir. Konuşmanın yoğunluğu, duruma göre ayarlanmalıdır. Bir kişi, konuşmanın bazı yerlerinde, neredeyse fısıldayacak kadar yumuşak ya da bağıracak kadar sert konuşabilir; çünkü, tekdüze bir ses yoğunluğu, dinleyicinin dikkatini uzun süre kendisinde toplayamayacaktır. Sesletim (telaffuz): Sesletim, bir sözcüğün, genel olarak onaylandığı ya da anlaşıldığı söyleme biçimidir. İyi bir sesletim, iletiyi daha etkili kılacaktır. Kötü bir sesletim, dinleyicinin konuşmacıya karşı tutumunu olumsuz yönde etkileyebilir. Örneğin, aşağıdaki sesletim yanlışlarını duyan bir dinleyicide, en azından bir gülümseme belirebilir: • “Bu yemek, çok eşki (ekşi).” • “Veleybol (Voleybol) maçına gidiyorum.” • “Gravat (Kravat) takmayı sevmem.” “Günlük konuşmalardaki yanlış sesletimler sadeceyle gülümsemeyle atlatılabilir; ancak, kurumsal görevlerdeki kişilerin sesletim yanlışları hoş karşılanmaz: • “Yalnış (Yanlış) anladınız.” • “Herkez (Herkes) geldi.” • “Beynelminel (Beynelmilel) bir iş.” Sesletimi Karıştırılan Sözcükler doğru yanlış doğru yanlış aferin afferim kral kıral aşçı ahçı krem kırem arabesk arabeks kupür küpür bıçak pıçak mahvolmak maffolmak döviz dövüz marul mağrul elektrik elektrik maydanoz maydonoz eşofman eşortman naylon laylon film filim sürpriz süpriz gazete gaste şemsiye şemsiye hastane hastahane teşvik teşfik herkes herkez tiksinmek tiskinmek iddia iddaa yalnız yanlız karlüfer yanlış yalnış kalorifer Şekil 3.7 Sesletimi Sıkça Karıştırılan Bazı Sözcükler 47 Bireylerarası İletişimde Dinleme ve Konuşma Bireylerarası iletişimde konuşmaya başlamak zorsa da iletişimi sürdürmek de bir o kadar zordur. Konuşmanın temel bileşenlerini kavrayarak konuşma başlatıldıktan sonra önemli olan, iletişimi sürdürebilmektir. İletişimde doğru zamanda, doğru sözcükleri, doğru şekilde söylemek önemlidir. Sözcüklerin seçimi, konuşulan kişiyle kurulan yakınlığa, konunun içeriğine, bulunulan ortama göre değişir. Her konuşmanın gelişimi farklıdır. Yine de sıradan bir konuşma şu aşamalardan geçer: Hoşbeş etmek: Diğer deyişle, havadan sudan konuşmak. Genelde, karşılıklı konuşmaların başlangıç aşamasıdır. Hemen herkesin rahatlıkla konuşabileceği konulardan söz edilir. Kişilerin birbirlerini ‘tartma’ aşamasıdır da denebilir. Hoşbeş aşaması, her iki taraf için de iyi geçmişse bir üst aşamaya geçilir. Bilgi edinmek: Kişiler meslekleri, aileleri, yaşadıkları yer gibi, birbirleri hakkında bilgiler edinir. Böylece, ortak ilgi alanlarını öğrenerek, kendilerine ilişkin açıklamalarda bulunurlar. Bir sonraki aşamada ayrıntılara geçilir. Ayrıntıları öğrenmek: konuşmanın ilerleyen aşamalarında siyaset, yaşama bakış gibi çeşitli konular hakkındaki görüş alış-verişi gerçekleşir. İlk bakışta, anlaşılamayacak ya da yorum getirilemeyecek konular hakkında ayrıntılara girilerek kişilerin bakış açıları sergilenir. Bu aşamada kişiler, birbirlerinin güvenini kazanabilirlerse bir aşama daha ilerlenilir. Bireysel izlenimleri paylaşmak: Güven oluşmuşsa artık, herkese açıklanamayacak duygular, deneyimler paylaşılır. Ailelere ilişkin kaygılar, gelecekten dikkat beklentiler gibi çok geniş bir konu çeşitliliğine geçilir. Kişiler birbirlerinin neredeyse her türlü izlemimlerini paylaşır. Bu aşamadan sonra, büyük engeller Sıradışı konuşmalar, farklı aşamalar izler! yaşanmazsa bir üst aşama, kendiliğinden gelir. Sürekli görüşmek: Güven duygusuyla paylaşılan ortak konuların desteğiyle artık, bireyler konuşmak için tekrar görüşmek isterler. Böylece, konuşma-dinleme süreci, Bireysel ilerlemeye devam eder. Hoşbeş Bilgi Ayrıntıları Sürekli İzlenimleri Etmek Edinmek Öğrenmek Görüşmek Daha önce vurgulandığı gibi, etkin dinleme Paylaşmak ile etkili konuşmanın bir arada bulunması gerekir. Şekil 3.8 Konuşma Aşamaları Şimdi, konuşma becerilerini inceleyelim: Bireylerarası İletişimde Konuşma Becerileri İnsanlar, birbirleriyle iletişim kurarken doğru anlaşılabilmek için etkin dinleme becerilerini geliştirmek zorundayken; bir o kadar da konuşma becerilerini geliştirmek zorundadırlar. Konuşmada, inanılmaz bir güç saklıdır. dikkat Dinleme gibi, konuşma da geliştirilebilir iletişim becerileridir. Konuşma yetisinde, gelişSözcüklerle cümleler, iletişimin en güçlü aracıdır. Kullanılan sözcükler, tirilebilir inanılmaz bir güç dinleyeciyi etkiler. Konuşmacı hakkında, olumlu ya da olumsuz düşünceler saklıdır! yaratabilir. Önceden tanıştığınız biri olsa bile konuşurken seçilen sözcükler, iletişimi yönlendirir. Birçok kişi yeni arkadaşlıklar kurmak ya da karşılarındakileri etkilemeyi ister; ama söze nasıl başlayacağını bilemez. Konuşmaya başlamak için şu noktalara dikkat etmek yararlı olacaktır: Kendiniz olun: Olduğundan farklı görünmeye çabalamak, her zaman kötü izlenim bırakır. Bu yüzden, doğal bir tutum takınmak gerekir. Komik, zeki ya da farklı görünmek için kendinize baskı yapmayın. Rahat davranın: Gereğinden fazla değil elbette! Kişilerle iletişime geçerken utanmak, heyecanlanmak gibi duyguları zaman zaman herkes yaşar. Gerginlik hissediyorsanız, bunun nedenlerinin farkına vararak denetlemeye çalışın. Yılmayın: Konuşmaya başlarken ilk denemenizde başarısız olabilirsiniz. Ustaca konuşmak hemen kazanılacak bir beceri değildir. Konuşmaya başlamak için yollar denemeye devam edin. Örneğin; • Kendinizi tanıtın: Bir konuşmayı başlatmanın en sıradan; ama en gerekli yolu, tokalaşmak için elinizi uzatarak adınızla soyadınızı, duruma göre aynı ortamda bulunma nedeninizi söyleyerek kim 48 Bireylerarası İletişim olduğunuzu açıklamaktır. Böylece, ilk adım atılarak, diğer kişi konuşmaya davet edilmiş olunur. Tüm bunları bir gülümseme eşliğinde söylemek iyi bir başlangıçtır. • Yorumlayın: Bulunduğunuz ortam, kişiler, nesneler hakkında konuşun. Örneğin, • “Gerçekten, kalabalık değil mi?” • “Bu kadar önemli kişilerin de geleceğini biliyor muydunuz?” • Salonun manzarası ne kadar güzel!” Son dönemde, reklamlar, filmler, şarkılar vd. aracılığıyla ne dikkat söylenildiğinden çok Ne söylediğiniz de nasıl söynasıl söylenildiği üzelediğiniz de çok önemlidir! rine odaklanılsa da her ikisi de çok önemlidir. Bir ileti, çok farklı biçimlerde söylenebilir. Aynı sözcüklere ya da cümlelere farklı anlamlar kazandırılabilir. Doğru ve etkili konuşmanın değişmez kurallarını belirlemek olanaksızdır. Bulunulan ortama, kişiye, konuya göre konuşmanın özellikleri her zaman değişkenlik gösterebilir. Yine de ilk amaç, iletilmek isteneni, net ve doğru bir şekilde anlatmaktır. Doğru bir konuşma, iletişim kazasına neden olmayacak net bir sözlü iletişim kurulmasını sağlarken; etkili bir konuşma, dinleyiciler üzerinde ilgi çekici, çarpıcı, unutulmaz izler bırakır. Konuşmayı yönlendirerek sürekliliğini sağlayan yollardan biri de soru sorma becerisini geliştirmektir: Soru Sormak Soru sormak, iletişime sürerlik kazandırmanın temel yollarından biridir. Konuşmalarda; • örnek verilmesi, • konunun pekiştirilmesi, • anlatılanların özetlenmesi, • konunun netleştirilmesi, • eksikliklerin tamamlanması için sorular yöneltilebilir. Bu amaçlara, etkin dinleme konusunda değinmiştik. Şimdi, etkili konuşma sürecinde, geliştirebileceğimiz soru sorma becerimiz üzerinde çalışalım: Örnek verilmesi için soru sormak: Örnek istemek, genel olarak söylenmiş bir konunun somutlaştırılmasını sağlayarak belirsizlikleri giderir. örnek 1 –Yavuz Turgul, filmlerini çok sevdiğim yönetmenlerden biridir. –Yavuz Turgul mu? Hatırlayamadım. Filmlerini söyleyebilir misin(iz)? –Eşkıya filmini hatırlayabilirsin(iz). Uzun bir aradan sonra, seyircileri Türk filmine çekmeyi başarmıştı. Daha eski bir filmi Fahriye Abla. En son, Av Mevsimi’ni çekti. örnek 2 –Üniversitenin, öğrencilere kazandırdıkları dışında bulunduğu şehrin yaşamına da büyük katkısı var. –Hangi yollarla katkıda bulunduğunu açıklar mısın(ız)? –Gelen öğrencilerle şehrin sosyal, kültürel, ekonomik yaşamı canlanıyor. Konunun pekiştirilmesi için soru sormak: Pekiştirme, konuşan kişinin anlattıklarının ilgi çekici bulunduğunu gösterir. Konuşan kişiye, devam etmesini dikkat sağlar. Diğer taraftan Konuşulan kişiyle kurulan pekiştirilen sözcükler, ilişkinin yakınlık düzeyine konuşmaya yön verir. göre siz ya da sen demek Dinleyicinin de duyçok önemlidir. İlk defa guları açığa çıkabilir. karşılaşılan ya da aradaki Böylece, yakınlık ku- tanışıklığın yakın olmadığı rularak konuşmaya konuşmalarda siz demenin süreklilik kazandırılır. yanında yüklemler –(i)z ekiyle tamamlanmalıdır. örnek 3 –Tam 25 yıldır bu kurumda çalışıyorum. Önümüzdeki ay, 26. yıla gireceğim. –25 yıl mı dediniz? Çok erken çalışmaya başlamış olmalısın(ız). Çok genç görünüyorsun(uz). –Teşekkür ederim, çok kibarsınız. örnek 4 –Çok şaşırdım! Öğrencilerim, bana sürpriz doğum günü kutlaması düzenlemişler! –Bugün senin/sizin doğum günün(üz) mü? 49 Bireylerarası İletişimde Dinleme ve Konuşma Anlatılanların özetlenmesi için soru sormak: Özetleme, konuşmanın ilgiyle dinlenildiğini gösterir. Üstelik, konuşmanın bir bölümünün sonlandırılıp başka bir bölüme geçilebileceğinin habercisidir. örnek 5 –Bu seneki üniversiteye giriş sınavları için uyku, çalışma, spor, eğlence saatlerimi çok iyi düzenledim. Hatta, beslenmemi bile yeniden gözden geçirdim. –Yani, bu sene seni/sizi yoğun bir yıl bekliyor, öyle mi? –Evet. Umarım, her şey yolunda gider... örnek 6 –Bu yaz için, evdeki eşyaları onarmak, badana yapmak, bahçeye yeni bitkiler ekmek, salonun oturma düzenini değiştirmek istiyorum. –Evini(zi) baştan yaratacaksın(ız), değil mi? –Galiba, öyle olacak... Konunun netleştirilmesi için soru sormak: Netleştirme, konuşmanın ne kadarının anlaşıldığını ortaya koyar. Böylece, her iki taraf, aynı dilden konuşup konuşmadıklarını fark ederler. Konuşmacı, doğru anlaşıldığını öğrenirse, ilerlemek için daha istekli olur. Eğer, ortada bir yanlış anlaşılma varsa, düzeltilecektir. Yanı sıra, daha ayrıntılı bilgi ve duygu alış-verişi sağlanır. Örnek Verilmesi Konunun Pekiştirilmesi örnek 7 –Daha 6 yaşında, televizyon dizilerinde oynamak için teklifler alan bir oğlum var; ama, dizi dünyasında heba olur diye korkuyorum. –‘Heba olur’ diyerek neden korkuyorsun(uz), anlamadım? –Yorucu bir çalışmadan olumsuz etkilenmesinden kaygılıyım. –Anladım, oğlunuzun günlük yaşam düzeninin bozulup psikolojik dalgalanmalar yaşamasını istemiyorsunuz. –Evet, işte tam olarak bundan korkuyorum. Eksikliklerin giderilmesi için soru sormak: Zaman zaman, konuşmada söz edilen bilgilerin verilmesi unutulabilir ya da birçok nedenden ötürü dinleycinin kaçırdığı noktalar olabilir. örnek 8 –İşyerinizin hangi şehirde olduğunu duyamadım, tekrar eder misin(iz)? örnek 9 –Meyveli pastanın tarifinde kaç bardak un vardı? Anlatılanların Özetlenmesi Konunun Netleştirilmesi Eksiklerin Tamamlanması Şekil 3.9 Soru Sormanın Amaçları Soru sormak öncelikle, etkin dinlemeyi gerektirir; çünkü, sözü edilen konu dikkatle dinlenilirse ilgi oluşur. Ardından, daha iyi anlamak için, soru sorma gereksinimi doğar. Böylece hem konuşmacının hem de anlattıklarını önemsendiği izlenimi oluşur. Unutulmamalıdır ki ilgi duyulmayan konu hakkında soru yöneltilmez. Soru sormaktaki amaçlara değindikten sonra soru türleri üzerinde duralım: Soru Türleri: Günlük yaşamda, belki de en çok kullanılan bireylerarası iletişim yollarından biri, sorucevap yöntemidir. Soru cümleleri, verilen cevaplar açısından açık sorular ile kapalı sorular olmak üzere öncelikle iki türdür. Cevabı ‘evet’ ya da ‘hayır’ gibi tek sözcükle cevaplanabilecek sorular kapalı sorulardır. 50 Bireylerarası İletişim Açık sorular ise, kişiye birçok farklı açıdan cevap verilmesini sağlar. Örneğin: ‘Yarınki dersin ödevini yazdın mı?’ kapalı bir soru; Ne? ‘Yarınki dersin ödevinde nasıl bir yol izledin?’ açık bir sorudur. Açık sorular, kişilerin daha açıklayıcı bilgi vermesini sağlar. Kapalı Kim? Nasıl? sorular, kısa cevaplarla geçiştirilebilir. Kapalı sorular, cevaplanacak çok soru olduğunda, zaman kazanmak açısından yararlı olabilir. SORU SÖZCÜKLERİ Kapalı sorular genelde, o dilin soru sözcükleriyle kurulur (Aktaran Dixon ve O’Hara, 2010). Türkçede kullanılan soru sözcükNe leri şunlardır: Nerede? Zaman? Türkçede ‘kim, ne, neden, nerede, nasıl, ne zaman’ soru sözNeden? cüklerinin yanında ‘-m(ı)’ soru ekleri de kapalı soru cümleleri kurar. Örnekler: • Kim derse gitti? Şekil 3.10 Türkçe’nin Soru Sözcükleri • Derste ne anlatıldı? • Ders nerede yapıldı? • Dün hava nasıldı? • Pikniğe ne zaman gittin(iz)? • Dünkü derse gittin(iz) mi? kapalı soruları, tek sözcükle cevaplanabilecek sorulardır. Bunlar, açık sorulara dönüştürüldüğünde, daha ayrıntılı cevap vermeyi gerektirir. Örnekler: • Dünkü derste anlatılanları günlük yaşama nasıl uyarlarsın(ız)? • Piknikte zaman geçirmekten neden hoşlanırsın(ız)? • Dünkü toplantıda, amaçların gerçekleştirimesi öneriler nelerdi? Kapalı sorularla ilerleyen konuşmalarda sürekli ‘soru-cevap-soru-cevap’ akışı vardır. Açık sorularda ise ‘soru-cevap-yorum’ akışı görülür. Bu soruların yanında, dört ayrı soru türü sıralayan kaynaklar da bulunmaktadır (Aktaran Dixon ve O’Hara, 2010). Bu soru türleri şunlardır: 1. Açıklama/Netleştirme Soruları: Konuşmacının sözlerini ayrıntılandırmasını sağlar. Örnek: • Daha sonra ne oldu? • Nedenini anlatır mısın(ız)? • Ne demek istiyorsun(uz)? 2. Yansıtma Soruları: Konuşmacının sözlerini aynı anlama gelen farklı cümlelerle yeniden anlatılmasını sağlar. Örnek: • Tez danışmanımla konuşacağım günün öncesindeki gece uyuyamadığım için, sabah zamanında uyanamıyorum, sonra otobüsü kaçırıyorum. O gün her şey ters gidiyor. • O günlerde, kendini(zi) baskı altında mı hissediyorsun(uz)? 3. Yorumlama Soruları: Varsayımsal durumlar düşünülerek kurulan soru cümleleridir. Karşıdakinin bakış açısının öğren(ilmesini sağlar. Örnek: • Büyük ikramiye sana/size çıksaydı ne yapardın(ız)? • Benim yerimde sen/siz olsaydın(ız) ne yapardın(ız)? 4. Hedef Sorular: Doğrudan belli bir kişiye yöneltilen sorulardır. Açık ya da kapalı soru olabilir. Seçilen kişiden ayrıntılı bilgi istenir. Bu soru cümlelerinin başında hedefteki kişinin adı söylenilerek dikkatinin çekilmesi sağlanır (Aktaran Dixon ve O’Hara, 2010). Örnek: • Söyler misin Fatma, ...................? • Açıklar mısın(ız) Canan Hanım, .......................? 51 Bireylerarası İletişimde Dinleme ve Konuşma Tablo 3.1 Soru Türleri ile Kullanım Alanları (uyarlandı Dixon ve O’Hara, 2010) SORU TÜRLERİ KULLANIM ALANI Açık sorular Daha çok bilgi için Kapalı sorular Kesin bilgi ya da evet/hayır cevabı için Açıklama /Netleştirme soruları Ayrıntılar için Yansıtma soruları Altta yatan anlam için Yorumlama soruları Bakış açısı için Hedef sorular Belli bir kişinin cevabı için Günlük konuşmaların önemli bölümünü oluşturan soru-cevap akışı bulunulan ortama, konuşulan kişiye, diğer birçok değişkene göre çeşitlenebilir. Önemli olan, bireyler arası iletişimin önemli bir parçasını oluşturan dinleme ve konuma becerilerini sürekli geliştirmektir. ÖÇ 3 Bireylerarası iletişimde, konuşma sürecini açıklayabilme Araştır İlişkilendir Anlat/Paylaş Sesletimi en çok karıştırılan sözcüklerden ‘yanlış’ ile ‘yalnız’ sözcüklerinin doğru sesletimlerini nasıl anımsayabiliriz? Çevrenizdekilerin, daha çok hangi sözcükleri yanlış seslendirdiklerine dikkat ediniz. Aynı cümleyi farklı vurgularla söyleyerek hangi anlamı öne çıkardığınızı anlatınız. 52 Bireylerarası İletişim ÖÇ 1 Bireylerarası iletişimde, dinleme sürecini çözümleyebilme Bireylerarası İletişimde Dinleme Süreci Bireylerarası iletişimde, dinleme becerilerini tanıyabilme Bireylerarası İletişimde Dinleme Becerileri ÖÇ 3 bölüm özeti ÖÇ 2 İşitmek ya da eş anlamlı sözcüğü duymak ile dinlemek birbirinden farklı eylemlerdir. İşitmek, uygun koşullar altında kendiliğinden ilerleyen fizyolojik bir süreçtir. Dinlemek ise çaba isteyen, hem düşünsel hem duygusal bir süreçtir. Dinleme süreci, iletiyi anlamak için art arda gelerek birbirini tamamlayan eylemler bütünüdür. Söz konusu eylemler, seslerin kulağa ulaşması, işitme; seslere dikkatle yönelerek onları ileti olarak seçme, dikkat etme; anlamlandırılan iletiyi yorumlama, anlamlandırma; iletiye ilişkin belli bir iz oluşturma, anımsama; son olarak da iletiyi cevaplandırma, tepki verme olarak sıralanabilir. Her dinlemede ilk üç aşama (işitme, dikkat etme, anlamlandırma) birbirini izler. Tepki verme ve / veya anımsama her zaman izleyen aşamalar olmayabilir. Etkin Dinleme, alınan iletiyle ilgili, geri bildirimde bulunmak için çaba harcanan dinlemedir. Etkin dinleme, şu becerilerle yönlendirilir: Beden dilini kullanma, özetleme, netleştirme, yargılamadan uzak durma olumlu yaklaşma, sorumluluk alma. Çevrede, etkin dinleme alışkanlığı edinmiş bireylerle iletişimde bulunmak, yerinde yanıtlar verilmesini, zor durumlarda çözümler üretilmesini kolaylaştıracaktır. Bireylerarası iletişimde, konuşma sürecini açıklayabilme Bireylerarası İletişimde Konuşma Süreci Konuşma, düzenli devinimlerle konuşma organları tarafından sesin söze dönüştürülerek iletilerin aktarıldığı, insana özgü yaratıcı bir yetenektir. Ne söylediği de nasıl söylediği de çok önemlidir! Bir ileti, çok farklı biçimlerde söylenebilir. Aynı sözcüklere ya da cümlelere farklı anlamlar kazandırılabilir. Doğru ve etkili konuşmanın değişmez kurallarını belirlemek olanaksızdır. Bulunulan ortama, kişiye, konuya göre konuşmanın özellikleri her zaman değişkenlik gösterebilir. Yine de ilk amaç, iletilmek isteneni, net ve doğru bir şekilde anlatmaktır. Doğru bir konuşma, iletişim kazasına neden olmayacak net bir sözlü iletişim kurulmasını sağlarken; etkili bir konuşma, dinleyiciler üzerinde ilgi çekici, çarpıcı, unutulmaz izler bırakır. Her konuşmaya özgü farklı kurallar getirilebilirse de etkili ve doğru konuşmanın bileşenleri şu başlıklar altında sıralanabilir: Ses tonu, vurgu, konuşma hızı, ses yoğunluğu, sesletim. Her konuşmanın gelişimi farklıdır. Yine de sıradan bir konuşma şu aşamalardan geçer: Hoşbeş etmek, bilgi edinmek, ayrıntıları öğrenmek, bireysel izlenimleri paylaşmak, sürekli görüşmek. 53 Bireylerarası İletişimde Dinleme ve Konuşma ÖÇ 4 Bireylerarası iletişimde, konuşma becerilerini fark edebilme bölüm özeti Bireylerarası İletişimde Konuşma Becerileri 54 Konuşma yetisinde, geliştirilebilir inanılmaz bir güç saklıdır! Birçok kişi yeni arkadaşlıklar kurmak ya da karşılarındaki etkilemeyi ister; ama söze nasıl başlayacağını bilemez. Konuşmaya başlamak için şu noktalara dikkat etmek yararlı olacaktır: Kendiniz olun, rahat davranın, yılmayın. Konuşmayı yönlendirerek sürekliliğini sağlayan yollardan biri de soru sorma becerisini geliştirmektir. Konuşmalarda; örnek verilmesi, konunun pekiştirilmesi, anlatılanların özetlenmesi, konunun netleştirilmesi, eksikliklerin tamamlanması için sorular yöneltilebilir. Soru cümleleri, verilen cevaplar açısından açık sorular ile kapalı sorular olmak üzere öncelikle iki türdür. Cevabı ‘evet’ ya da ‘hayır’ gibi tek sözcükle cevaplanabilecek sorular kapalı sorulardır. Kapalı sorular genelde, o dilin soru sözcükleriyle kurulur. Türkçe’de ‘kim, ne, neden, nerede, nasıl, ne zaman’ soru sözcüklerinin yanında ‘-m(ı)’ soru ekleri de kapalı soru cümleleri kurar. Açık sorular ise, kişiye birçok farklı açıdan cevap verilmesini sağlar. Kapalı sorularla ilerleyen konuşmalarda sürekli ‘soru-cevapsoru-cevap’ akışı vardır. Açık sorularda ise ‘soru-cevap-yorum’ akışı görülür. Bu soruların yanında, dört ayrı soru türü sıralayan kaynaklar da bulunmaktadır. Bu soru türleri şunlardır: Açıklama/Netleştirme soruları, yansıtma soruları, yorumlama soruları, hedef sorular. Bireylerarası İletişim 2 Dinleme aşamalarıyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A. Dinlemenin ilk aşaması seslerin kulağa ulaştığı, işitmedir. B. Dinleme aşamaları birbirini tamamlayan eylemler bütünüdür. C. Sesleri ileti olarak seçme, dikkat etme aşamasıdır. D. Her dinlemenin sonunda, tepki verme aşaması gerçekleşir. E. İletiye ilişkin belli bir iz oluşturma aşaması, anımsama adını alır. 3 Aşağıdakilerden hangisi, etkin dinlemenin yararlarından biri değildir? A. Etkin dinleme, iletişim becerilerini geliştirir. B. Etkin dinleme, dış etkenlerle dikkati dağıtır. C. Etkin dinleme, sözcüklerin derin anlamına ulaştırır. D. Etkin dinleme, konuşmacıyla dinleyici arasında bağ kurar. E. Etkin dinleme, iletişim odaklı olunmasını sağlar. 4 Aşağıdakilerden hangisi, etkin dinleme becerilerinden beden dilini olumsuz kullanmaya örneklerden biridir? A. Huzursuzluk yaratan kıpırdamalardan kaçınmak. B. Elde herhangi bir nesneyle oynamaktan uzak durmak. C. Sürekli, saate bakmaktan kaçınmak. D. Gözden kaçırmadan konuşmacıyı izlemek. E. Konuşmacıyla göz iletişiminden kaçınmak. 5 Aşağıdakilerden hangisi, etkin dinleme becerilerinden “netleştirme” için, örnek cümlelerden biridir? A. “Yanlış anlamışsam düzeltin lütfen.” B. “Sabah, hava çok soğuktu.” C. “Aylık toplantımıza herkes geldi.” D. “Bugün gideceğimiz için mutluyum.” E. “Bu tür aksaklıklar yaşanabilir.” 6 Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, “sesletim” yanlışı yoktur? A. “Yarın, trafik kazası geçiren arkadaşımı ziyaret etmek için, hastahaneye gideceğim.” B. “Herhangi bir iddaaya girmeyeceğime söz verdiğimi biliyorum; ama, kendimi tutamadım işte.” C. “Erkek arkadaşımın benim için süpriz bir doğum günü kutlaması düzenleyeceği aklımın ucundan geçmezdi.” D. “Gelecek ayki genel kurul toplantımıza, listedeki herkezin davet edildiğinden emin olmalıyız.” E. “Üniversitemizin basketbol takımının giyeceği eşofmanlarını, moda tasarımı bölümünün öğrencileri hazırladı.” neler öğrendik? 1 Etkin dinleme ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A. Etkin dinleme, odaklanılmayı gerektiren bir süreçtir. B. Etkin dinleme, hem düşünsel hem de duygusal bir süreçtir. C. Etkin dinleme, kendiliğinden gelişen bir süreçtir. D. Etkin dinleme, geri bildirimde bulunulan bir süreçtir. E. Etkin dinleme, sabır gerektiren bir süreçtir. 7 Aşağıdakilerden hangisi, konuşmalardaki soru sormanın amaçlarından biri değildir? A. Örnek verilmesini sağlamak. B. Konunun pekiştirilmesini sağlamak. C. Anlatılanların özetlenmesini sağlamak. D. Ortamın gerilmesini sağlamak. E. Eksikliklerin tamamlanmasını sağlamak. 8 Aşağıdakilerden hangisi, kapalı sorulardan biri değildir? A. “Ödevi nasıl yazacağız?” B. “Dünkü, derse gittin mi?” C. “Hava soğuk mu?” D. “Onu seviyor musun?” E. “Kim o?” 9 Aşağıdakilerden hangisi, yorumlama sorularından biridir? A. “Ben gittikten sonar, evde neler yaşandı?” B. “Öğrenciler arasındaki kavganın nedenini anlatır mısınız?” C. “Büyük ikramiye size çıksaydı ne yapardınız?” D. “Ne demek istiyorsunuz?” E. “Kendini baskı altında mı hissediyorsun?” 10 Aşağıdakilerden hangisi, kesin bilgi ya da evet/hayır cevabı yöneltilen soru türüdür? A. B. C. D. E. Açık sorular Kapalı sorular Hedef sorular Yorumlama soruları Yansıtma soruları 55 neler öğrendik yanıt anahtarı Bireylerarası İletişimde Dinleme ve Konuşma 1. C Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde Dinleme Süreci” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 6. E Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde Konuşma Süreci” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 2. D Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde Dinleme Süreci” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 7. D Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde Konuşma Becerileri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 3. B Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde Dinleme Süreci” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 8. A Yanıtınız yanlış ise “Soru Sormak” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 4. E Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde Dinleme Becerileri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 9. C Yanıtınız yanlış ise “Soru Sormak” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 5. A Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde Dinleme Becerileri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 10. B Yanıtınız yanlış ise “Soru Sormak” konusunu yeniden gözden geçiriniz. Araştır Yanıt Anahtarı 3 56 Araştır 1 İşitmek ya da eş anlamlı sözcüğü duymak ile dinlemek birbirinden farklı eylemlerdir. İşitmek, uygun koşullar altında kendiliğinden ilerleyen fizyolojik bir süreçtir. Dinlemek ise çaba isteyen, hem düşünsel hem duygusal bir süreçtir. Bu durumda, göz iletişimi kurulamayacağından, etkin dinleme gerçekleşemeyecektir. Araştır 2 Empati, Fransızca bir sözcüktür. Türkçe’de duygudaşlık sözcüğüyle karşılanır. Kendimizi başkasının yerine koyarak onu anlamaya çalışmak, empati kurmaktır. Araştır 3 Bu sözcükleri akılda tutmanın en kolay yolu, aynı köklü sözcükleri anımsamaktır. Yanılmaktan yanlış; yalınlıktan yalnız. Araştır 4 Tek bir sözcüğü bile, soru sorar gibi vurgulayarak soru cümlesine dönüştürebiliriz. Bireylerarası İletişim kaynakça Abasıyanık, S. F. (2002). Alemdağ’da Var Bir Yılan, İstanbul: YKY. Allen, B. M. (1995). Listening: The Forgotten Skill, USA: John Wiley & Sons. Blundel, R. (1998). Effective Business Communication, Prentice Hall Europe. Dixon, T. O’Hara, M. (2010). Communication Skills, Routledge. UK. http://cw.routledge.com/ textbooks/9780415537902/data/learning/11_Communication%20Skills.pdf Ellis, R. (2002). Communication Skills: Stepladders to success for the Professional Intellect Books. Bristol. Kline, N. (1999). Time to think: Listening to ignite the human mind, London. Kline, J. A. (2008). Listening effectively. Alabama. Mackay, I. (1997). Dinleme Becerisi, Ankara. internet kaynakları Moreno Valley College, http://www.mvc.edu/files/ep-inter personal-skills.pdf Venn, P. (2005). http://www.petervenn.co.uk/adquest/adquest.html 57 Bölüm 4 öğrenme çıktıları Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri 1 3 Davranış Kavramı ve Kapsamı 1 Davranış kavramını açıklayabilme Bireylerarası İletişim ve Davranış 3 İletişim ve davranış ilişkisini açıklayabilme 2 4 Psikolojik Kavramlar ve Davranış 2 Güdü, duygu, öğrenme, algı, kişilik, tutum kavramlarını açıklayabilme Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri 4 Davranış biçimlerini açıklayabilme Anahtar Sözcükler: • Davranış • Güdü • Duygu • Düşünce • Öğrenme • Algı • Tutum • Kişilik • Sözlü İletişim • Sözsüz İletişim • Davranış Biçimleri 58 Bireylerarası İletişim GİRİŞ DAVRANIŞ KAVRAMI VE KAPSAMI İletişim, iki birey arasında ilişki kurulmasını sağlayan psikososyal bir süreçtir. Bireylerin günümüz sosyal yaşamı içerisinde iletişim kurmadan yaşamaları neredeyse olanaksızdır. Bu durum, bireylerarası iletişimin en temel özelliklerindendir. Herhangi bir ortamda iki bireyin karşılaşmaları sırasında, bireyler birbirlerinin varlığının farkındaysalar, bütün davranışlar bir ileti olarak değer-anlam içerir ve iletişim başlar. Birey davranışı ve dinamikleri oldukça karmaşıktır. Her ne kadar kitabın konusu gereği bireylerarası iletişim bağlamında davranışı irdelemek söz konusuysa da öncelikle “davranış”ı anlamak için insan psikolojisinden başlamak önem taşımaktadır. Bunu yapabilmek için davranış başlığı altında; güdüler, duygular ve düşünceler, öğrenme, algı, tutum ve kişilik kavramları açıklanmaya çalışılacaktır. Bir konuşma anında sesler ve sözcükler iletişim ögesi olarak kabul edilirken, sessizlik de bir iletişim olabilir; bu nedenle de hiç bir şey yapmama davranışı bile, bir iletidir. Herhangi bir yolculuk sırasında yanınızda oturan kişiye sırtınızı döndüğünüzde, seninle konuşmak istemiyorum mesajı verirsiniz. Bu durumda yanınızdaki yolcu sizinle iletişim kurmaktan kaçınacaktır ya da çok mecbur kalmadığı sürece size herhangi bir şey söylemeyecektir. Kuşkusuz çevremizdeki bireylerin davranışları bizlerin, onlara nasıl davranacağımızın belirleyicisi, koşulu olacaktır. Ancak bireylerin davranışlarının nedenlerini sadece, bireyin çevresinde meydana gelen olaylarda, iletişim kurduğu bireylerin davranışlarında aramak, duygularımız ve davranışlarımızın kendi kontrolümüzde olmadığı anlamına gelecektir. Bireylerarası iletişim sürecinde karşımıza önemli bir engel olarak çıkan, işte bu yanılgıdır diyebiliriz. Resim 4.1 Bireylerarası Davranışlar ÖÇ 1 Davranış kavramını açıklayabilme Araştır Davranışı açıklayın. İlişkilendir Anlat/Paylaş Günlük yaşam ile davranış kavramını ilişkilendirin. Günlük yaşam içinde karşılaştığınız olumlu ve olumsuz davranışları düşünün. 59 Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri PSİKOLOJİK KAVRAMLAR VE DAVRANIŞ Psikoloji, davranışları, davranışların nasıl oluştuğunu ve zihinsel süreçleri inceleyen bir bilimdalıdır. Zihinsel süreçler, düşünme, hatırlama, hissetme gibi içsel olgulara işaret ederken, davranış ise bireyin yaptığı ve diğer bireyler tarafından da gözlenebidikkat lir tüm eylemlerdir. Davranış, bireyin yaptığı ve Örneğin; bireyin yüdiğer bireyler tarafından gözrümesi, konuşması, lenebilir tüm eylemlerdir. yüz ifadeleri, el hareketleri vb. Davranışın ortaya çıkması için onu ortaya çıkarıcı bir faktöre yani tetikleyiciye ihtiyaç vardır. Bu tetikleyici dışsal bir faktör olabileceği gibi içsel bir faktör de olabilir. Dışsal faktörlere örnek olarak, bir sürücünün trafikte karşılaştığı birinin aniden yanına gelerek bağırmaya başlaması, sürücünün de olumsuz davranışının tetikleyicisidir. Yaşlı bir bireye, genç bir kızın yer verme davranışı, yaşlı bireyin ona olumlu yaklaşımına/teşekkür etmesine neden olur. Aynı doğrultuda her davranış mutlaka bir sonuç/tepki doğurur. İçsel faktörlere ise, bireyin stresli ya da depresyonda olması nedeniyle çevresindeki herkese (dışarıdan olumsuz bir tetikleyici olmamasına rağmen) bağırıp çağırması, ağlaması ya da sözlü iletişim kurmayı reddetmesi, suskun durma davranışını göstermesini örnek verebiliriz. Mutlu bir bireyin ise olumlu içsel faktörler nedeniyle çevresine de olumlu davranış sergilemesi muhtemeldir. Ayrıca davranış ve zihinsel süreçler gülümsemek kadar basit, elektronik bir cihazın kurulumunu yapmak kadar sofistike/karmaşık olabilir. Psikoloji alanında çalışanlar konuşmak veya hareket etmek gibi sadece gözlenebilen davranışları değil, güdü, duygu, algı, tutum gibi soyut ama dolaylı olarak ölçülebilen davranışlarla da ilgilenirler. Davranış kavramını açıklamamızda ve anlaşılmasında yardımcı olacak bu soyut kavramlar bu konunun altbaşlıklarında açıklanacaktır. Güdü ve Davranış İlişkisi Davranışın gerçekleşmesi ve bireyden bireye farklılaşmasında güdü kavramı önemli bir yer tutmaktadır. Güdü, bireyi bir amaç için harekete geçiren itici güçtür. Yani bireyin istekleri, arzuları, dürtüleri (açlık, susuzluk gibi fizyolojik güdüler) ve ilgilerini kapsar. Bu itici güçlerin temelinde ise insanların ihtiyaçları yatar. İnsanlar ihtiyaçlarını bazen daha açık biçimde ifade ederken bazen de bunları açıkça ifade etmeyip gizleyebilirler. Bir ihtiyacın gizli de olsa güdü haline gelebilmesi için uyarılması gerekir. Bireyin ihtiyaçlarının giderilmesinde, çok farklı davranışlar söz konusu olabilmektedir. Acıkan bireyin, yemek yemediği sürece açlığı giderek artacaktır. Farklı yiyecek alternatifleriyle ve farklı yerlerde bu ihtiyacını giderebilir. Yemek yapma davranışı gösterebilir ya da yiyeceğini satın alabilir. Açlık güdüsünün giderilmemesi bireyde gerginliğe neden oladikkat caktır. Gerginliğin Güdü, bireyi bir amaç için artması ve uzaması harekete geçiren itici güçnedeniyle, bireyin davranışları saldır- tür; bireyin istekleri, arzuganlık boyutlarına ları, dürtüleri ve ilgilerini kapsar. ulaşabilir. Bireyin fizyolojik ihtiyaçlarının yanısıra davranışlarına neden olan sosyal güdüleri de vardır. Örneğin güvenlik, statü, başarılı olma ihtiyacı gibi. Terfi etmek bu yolla statü sahibi olmak isteyen bireyin çok çalışması, işyerinde yöneticilerine karşı olumlu davranış kalıpları geliştirmesi de sosyal güdülerin etkisiyle gerçekleşen davranışlardır. Güdüler, pek çok davranışımızın nedenini oluşturmaktadır diyebiliriz. Resim 4.2 Açlık Güdüsü 60 Bireylerarası İletişim Duygu ve Davranış İlişkisi Duygu, duyduğumuz, duyumsadığımız, her şey; özellikle de tüm tutkularımızın; hafif veya ortalama şiddetteki heyecanlarımızın; aşk, sevgi gibi özel durumlarımızın ve içgüdüsel eğilimlerimizin genel adıdır. Bir diğer tanım da, içinde bulunulan ortamın algılanmasıyla ortaya çıkan, sinir sistemini harekete geçiren, bilinçte, bedende ve davranışta kendini gösteren süreçtir. Duygular neşe, korku, öfke, üzüntü, hayret, şaşkınlık vb şekillerde oluşur ve davranışların başlamasında, devam etmesinde, bireyi yönlendirmesinde etkili ve güdüleyici güçlerdir. Bu sebeple duygular da, güdüler gibi davranışın oluşmasına öncülük ederler. Ancak yaşanan duygular sonucunda tüm bireyler, aynı ortak davranışı göstermezler. Aynı ortamda bulanan, aynı davranışa maruz kalan bireylerden biri aşırı öfkelenirken, bir diğeri duruma itaat edebilir, bir diğeri ağlama krizine girebilir. Sonuç olarak duygular bireylerarasındaki iletişimi olumlu ya da olumsuz yönde etkiler ve yönlendirir diyebiliriz. dikkat Duygu Bireyin ortamı algılamasıyla ortaya çıkan, bilinçte, bedende ve davranışta kendini gösteren süreçtir. Duygular neşe, korku, öfke, üzüntü, hayret, şaşkınlık şeklinde olabilir. Resim 4.3 Duygular Bireyin Yüz İfadesine Yansır Öğrenme ve Davranış İlişkisi Öğrenme, bilginin bellekte düzenli ve anlamlı bir şekilde kodlanarak depolanması sonucu gerçekleşir. Bellekteki bilgiler; nesneler, durumlar, olaylar, hareketler vb. tüm kavramlar hakkındaki her şeydir, bildiklerimizdir. Ancak bilgiyi bellekte tutmak; öğrenme değildir. Öğrenme, davranışta meydana gelen kalıcı bir değişiklik olduğunda gerçekleşir. Bu değişiklik iyiye doğru olabileceği gibi kötüye doğru da olabilir. Öğrenme, tekrarlar ya da yaşam deneyimleri sonucu meydana gelir. Öğrenme, psikolojik bir olgudur. Birey, herhangi bir şey öğrendiğinde o konu ile ilgili tüm gerçekleri anlamaya, daha önceki algıları ile birleştirip yorumlamaya çalışır. Yeni durumlarla karşılaştığında ihtiyaçlarını gidermek, doyuma ulaşmak, uyum sağlamak için davranışlarını yeniden gözden geçirerek örgütler (anlama, yorumlama, algı, uyum gibi olgular öğrenme sürecinde etkin olur). Öğrenmenin ölçümü doğrudan yapılamadığındikkat dan öğrenme üzerine çalışanlar, öğrenmenin gerçekleşmesini ortaya çıkaran Öğrenme, bilginin bellekte davranış değişikliği ile değerlendirmeye çalışmışlardır. düzenli ve anlamlı bir şekilBireyler, yaşadıkları toplumun değer yargılarını, kültürünü öğrendikçe de kodlanarak depolanması çevrelerindeki bireylere karşı davranış kalıpları geliştirirler. Toplum ve çevre sonucu gerçekleşir. Ancak hakkında öğrenilen her şey bireylerin davranışlarını olumlu ya da olumsuz bilgiyi bellekte tutmak; öğ- yönde etkileyecektir. Örneğin ülkelerarasında farklılık gösterebilen, selamrenme değildir. Öğrenme, laşma, tokalaşma, komşuluk ilişkileri, el öpme vb. sosyal davranışlar bireyledavranışta meydana gelen rin bulundukları topluma ait genel kuralları öğrenmesi sonucu bireylerarası kalıcı değişikliklerdir. iletişimdeki davranışlarını etkileyecektir. 61 Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri Algı ve Davranış İlişkisi Algı, duyu organlarıyla elde edilen verilerin sentezidir. Algılamak duyumsal bir bilgilenme yani herhangi bir olayı, nesneyi, ilişkiyi görmek, dokunmak, duymak, tatmak, koklamak ve hissetmektir. Fiziksel ya da zihinsel herhangi bir engeli olmayan tüm bireyler aynı şeyi görür, aynı kokuyu alır, aynı sesi duyar. Bireyin sağlıklı olması kadar, ihtiyaçları, güdüleri, bilgi dikkat birikimi ve deneyimAlgılamak, herhangi bir lerinin de algılama şeyi görmek, dokunmak, sürecinin işlemesinde duymak, tatmak, koklamak önemli rol oynadığını ve hissetmektir. söyleyebiliriz. Bireylerarası iletişimde, sosyal algılar davranışları etkiler. Sosyal algı, sosyal durumlara ya da bireylere ilişkin izlenim oluşturma sürecidir. Bu izlenim sonucunda da tepkiler davranışlara yansır. Bazı bireyler ilk görüşte bir insanın nasıl biri olduğunu anlama konusunda beceri sahibidir. Bazı bireyler de kişiliği konusunda kolay ipucu verir. Bu izlenimlerin ilk belirleyicisi dış görünüştür. Bireye bakıldığında gözlenen en önemli üç şey, cinsiyeti, yaşı ve ait olduğu ırk (beyaz, siyahi, uzak doğulu vb)’tır. Bireysel algılara göre, karşı tarafın bu fiziksel özellikleri, olumlu ya da olumsuz davranışlara neden olabilir. Dünyanın en çok kazanan ve ABD’nin en zenginleri listesinde yer alan siyahi sunucu Oprah Winfrey İsviçre’de lüks bir mağazaya girer. Değeri 35.000 dolar olan bir çantayı beğenir. Winfrey olayı şu şekilde anlatmıştır: “Zürih’te tek başıma alışverişe çıktım, bir mağazaya girdim. Bir görevliye ‘Affedersiniz, şu çantayı görebilir miyim’ dedim. O ise ‘Hayır. O çanta senin için çok pahalı’ diye cevap verdi. Üç kez sordum, her seferinde reddetti. Herhangi bir münakaşaya girmeden mağazadan ayrıldım. Yaşadığım bu deneyim ırkçılığın hâlâ bir problem olduğunu kanıtladı. Winfrey, bir ara mağazadaki her şeyi satın almayı düşündüğünü, ancak mağaza görevlisinin prim kazanacağından bundan vazgeçtiğini söyledi. Mağaza yetkilileri yanlış anlaşılma olduğunu söyleyerek Oprah Winfrey’den özür diledi. (http://www. ntv.com.tr/yasam/oprah-winfreyin-alamadigi-ocanta,rGyG4Ri_B0-IdWUvUpw7zA” Program İsviçre’de yayınlanmadığı için Winfrey’i tanımayan görevli sadece ırkından dolayı, Winfrey’i olumsuz algılamış ve olumsuz davranışta bulunmuştur. Bu örnek de göstermektedir ki, karşıdaki bireyin dış görünüşüne, ten rengine bağlı algılar, bireylerin davranışlarını olumlu ya da olumsuz etkiler. 62 Resim 4.4 Oprah Winfrey Kaynak http://img2.timeinc.net/people/i/2007/ database/oprah/oprah300.jpg Bireyin karşısındakinin yumuşak bir ses tonuyla konuştuğunu duyması, güzel-bakımlı halini görmesi, hoş parfüm kokusunu hissetmesi gibi olumlu algılar da, olumlu izlenimlere neden olacak ve o bireyle olan ilişkisindeki davranışlarını olumlu yönde etkileyebilecektir. Örnekteki durumun tersi söz konusu olduğunda olumsuz algılar ise o bireyden kaçma/uzaklaşma gibi davranışlarda bulunmasına neden olabilecektir. Bireyler farkında olsunlar ya da olmasınlar gözlerine hoş gelen, güzel olduğunu düşündükleri bireylere karşı daha olumlu davranış sergilerler. Resim 4.5 Algı Duyu Organlarıyla Elde Edilen Verilerin Sentezidir Bireylerarası İletişim Bireyin davranışı, onu nasıl algıladığımız, onunla nasıl bir etkileşime girdiğimiz; kısmen onun bizi nasıl algıladığı ve bizimle nasıl bir etkileşime girdiğine bağlıdır. Karşımızdaki bireyin bizi hangi kategoriye koyduğunu bilmemiz o bireye karşı davranışlarımızın değişmesine neden olabilir. Örneğin bireyin, karşısındaki birey tarafından görünüşünün olumsuz algılanması nedeniyle ezik olduğu izlenimine sahip olduğunu öğrenmesi/duyması/hissetmesi o bireye karşı olumlu davranışlar göstermemesine neden olabilecektir. Bireylerarası iletişimde bireyin diğer bireyleri nasıl algıladığı kadar, nasıl algılandığının da davranışları etkilediğini söyleyebiliriz. Tutumlar ve Davranış İlişkisi Tutumla ilgili en genel tanımlardan biri; “bireyin bir psikolojik obje ile ilgili düşünce, duygu ve davranışlarını uzun süreli olarak oluşturan bir eğilim”dir. Bir başka, benzer tanım da “herhangi bir nesneye ya da bireye yönelik olarak öğrenilen, tutarlı, olumlu ya da olumsuz davranma eğilimi”dir. Tutumlar, dış dünyamıza ilişkin süreklilik niteliğine sahiptir, dış dünyanın işleyiş biçimi ve insanlar hakkında edinilen birtakım düzenli beklentileri, inançları içerir, neyin doğru neyin yanlış, neyin kaçınılır olduğu konusunda insanlara yol gösterir. Tutum, gözlenebilen bir davranış değildir ancak davranışa hazırlayıcı bir eğilimdir. Tutum gözle görülmez; fakat gözle görülebilen bazı tepkilere ve davranışlara dikkat yol açtığından, bu Tutum davranışa hazırlayıcı davranışların gözlenbir eğilimdir, gözle görülmesi ya da birey tamez, ancak davranışlara ve rafından açıklanması tepkilere neden olur. sonucu bu tutumun var olduğu öne sürülebilir. Tutumların bilişsel, duyuşsal ve davranışsal olmak üzere üç oluşturucu ögesi vardır ve bu ögeler arasında genellikle örgütlenme, dolayısıyla da iç tutarlılık olduğu varsayılmaktadır. Tutumlar, bireyin diğer bireye yönelik; düşünce bilgi ve inançları (bilişsel öge), olumlu ya da olumsuz duygusal tepkileri ya da nötr olma durumu (duyuşsal öge) ve ona karşı nasıl bir tavır ortaya koyacağını ve nasıl davranış geliştireceğini (davranışsal öge) belirler. Bilişsel ve duygusal bileşenlere uygun olarak hareket etme eğilimini yansıtır. Bireyin bir nesne, durum ya da birey hakkında düşünce, duygu ve davranış olarak ortaya koyduğu duruş onun tutumunu oluşturur. Diğer deyişle onaylama ya da onaylamama (ya da tepkisiz kalma) gibi bir eğilim ve bu eğilimin şiddetidir. Tutumlara doğuştan sahip olunmaz, sonradan kazanılırlar. Temel olarak tüm bilişsel etkinlikler gibi tutumun oluşması da öğrenme süreci içerisinde gerçekleşir. Tutumlar geçici bilişsel durumlar değillerdir. Onlar bir kez ortaya çıktıktan sonra, az ya da çok belirli bir süre devam ederler. Bunun nedeni tutumların aşamalı olarak biçimlenmesidir. Tutumlar, iki birey arasındaki ilişkilerde tutarlılık, kararlılık ve düzenlilik kazandırırlar. Bireylerarası ilişkilerde, özellikle tutumlar aracılığıyla belirlenen bir etkilenme güdülenme süreci ortaya çıkacaktır. Tutumlar, bireylerin düşüncelerine rehberlik ettikleri, duyguları etkiledikleri ve davranışlar üzerinde de etkiye sahip oldukları için önemlidir. Resim 4.6 Birey, Farklı Bireyler İçin Farklı Tutumlara Sahiptir 63 Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri Kişilik ve Davranış İlişkisi Kişilik bireyin davranışının, bireye bir toplum içinde anlam veren, değer kazandıran ve onu toplumdaki diğer bireylerden farklılaştıran yönlerinin toplamı olarak tanımlanmaktadır. Bir diğer tanım da bireyin fiziksel ve sosyal çevreyle ilişki kurma biçimini şekillendiren, bireyi diğerlerinden ayıran, kendine özgü duygu, düşünce ve davranış kalıplarıdır. dikkat Kişilik, bireyin kendine özgü duygu, düşünce ve davranış kalıplarıdır. Bu tanımlara dayanarak kişilikten söz edebilmemiz için, bireyin davranışının diğer bireylerden farklı ve ayırıcı nitelikte olması gerekir. Kişilik, herkesin sergileyebileceği davranışlar yerine diğer bireylerde görülmeyen, bireye özgü davranış niteliğinde olmalıdır. Bireyin davranışının zaman geçse de değişmeyen tutarlı bir yapıda olması önemlidir. Örneğin bir birey, kendisine el şakası yapıldığında saldırganca davranıyor ve bu durumla karşılaştığı her ortamda bu davranışı tekrarlıyorsa, bu davranış o bireyin kişilik davranışıdır diyebiliriz. Kişiliğin, bireyin davranışlarını etkileyen bir başka unsuru da ilişki kurma şeklidir. Bireyin kişilik davranışları, çevresiyle kurduğu ilişkilerden etkilenir. Kişiliğin oluşması ve gelişmesinde biyolojik faktörler de etkili olabilmektedir. Her yenidoğan, farklı özelliklere sahip olarak doğar. Aynı ailede büyüyen, aynı ortamın koşullarına maruz kalan iki kardeş, farklı kişilik özellikleri gösterebilir ve farklı kişilikleri nedeniyle birbirlerinden farklı davranışlar sergileyebilirler. Bireyin sahip olduğu kişilik yapısı, davranışlarını etkiler, farklı kişilik yapısına sahip bireyler, çevreleriyle olan iletişimlerinde farklı davranışlar sergilerler. Kişilik yapımız, davranışlarımızın temel taşlarından biridir diyebiliriz. Resim 4.7 Kişilik, Bireyi Diğerlerinden Ayırır 64 Bireylerarası İletişim yaşamla ilişkilendir Davranış konusuna ilginç bir örnek, “Aveyron”un vahşi çocuğu” olarak adlandırılan bir çocuğun durumudur. Bu çocuk 18. yy’ın sonlarında güney Fransa’daki Aveyron ormanında yalnız büyümüştür. Fransız köylüleri çıplak, pis, yara bere içinde tabiatta gezinen, kök, kabuklu yemişler ve bulabildiği diğer yiyecekleri arayan çocuğu bir çok kez görmüştür. Ocak 1800’de, sonradan Victor adını alan çocuk Fransız köyü Saint-Sernin’de bir tabakçının bahçesinde sebzeleri sökerken yakalandı. 1213 yaşlarında gözüküyordu. Hoş bir görünüşü ve sempatik bir gülüşü vardı. Dışarıdan bakıldığında diğer çocuklara benziyordu, ne var ki “yalnızca tuhaf, anlamsız sesler” çıkarabiliyordu, konuşamıyordu, giysi giymeye şiddetle karşı çıkıyordu ve herhangi bir işlenmiş yiyeceği reddediyordu. Victor diğer bireylere karşılık da veremiyordu, ne onlarla iletişim kurabiliyor ne de yapılanlara ilgi gösteriyordu. Görünüşe göre Victor erken yaşlarda terk edilmiş ve insan desteği olmaksızın, kendi başının çaresine bakmayı öğrenmişti. Victor sonunda Paris’e gönderildi. Burada Parisli iki doktorun dikkatini çekti. Sordukları temel soru şuydu: Victor neden bu şekilde davranıyordu? Bunun odağında Victor’un davranışı; doğuştan getirdiği özellikler sonucu muydu yoksa geçmişi tecrübeleri, büyüdüğü çevrenin etkisinin sonucu muydu? Doktor Pinel, Victor’un aslında vahşi olmadığını, zihinsel olarak yetersiz ve tedavi olmayacak şekilde zeka geriliği olduğunu tespit etti. Victor’un davranış biçiminin doğuştan olduğuna inanıyordu. Diğer doktor Itard buna karşı çıktı. Itard kendi başına hayatta kalabilmesi nedeniyle Victor’a güvendi, Victor’un insan etkileşiminden yoksun kalmasının onu, toplumda nasıl yer bulacağını öğrenme konusunda eksik bıraktığını iddia etti. Itard, Victor’un kendisine öğretilirse etkileşimi, iletişimi ve uyum sağlamayı öğrenebileceğine inandı. Victor’un davranışının fiziksel ve duygusal doyumla ilgili olduğunu öne sürdü, bunların yokluğunda da, çevresinden edinme yoluna gitmişti. Itard arzulanan davranışı öğretmek ve destekleme için Victor’la beş yıl boyunca davranış değiştirme ilkelerini uygulayarak çalıştı. Victor birkaç kelime okumayı ve konuşmayı, bakıcılarına tepki vermeyi ve basit komutları yerine getirmeyi öğrendi. Bu basit iletişim becerileri, Victor için büyük ilerlemelerdi. Victor daha fazlasını başaramadığı ve normal hale gelemediği için Itard hayal kırıklığına uğradı. Victor ne yeterince iletişim kurabilmeyi öğrenebildi ne de diğer bireylerle iletişimi önemsedi. Odak noktası, kendi güdüleri olmaya devam etti. Medeni dünyada tabiatta olduğu gibi kendi başına hayatta kalamadı. Victor hayatının geri kalan kısmını Itard’ın yardımcısı tarafından bakılarak sürdürdü. 1828’de öldüğünde kırklı yaşlarının başındaydı. Victor’un hikayesi insan davranışı ve kişilik gelişimi hakkında birçok soruyu ortaya çıkarır. Bireyler neden kendilerine özgü bir şekilde davranırlar? Bireyin davranışlarının, iletişim kurma biçimlerinin nedeni nedir? Bireyin genetik yapısı ve doğuştan getirdiği özellikler midir? Bireyin içinde bulunduğu çevre ve bu çevrede maruz kaldığı şeyler mi davranışlarını biçimlendirir? Diğer bireyler, aile, okul, kültür devlet tarafında yalnızca öyle yapmamızın öğretiliyor olması, ne dereceye kadar şimdiki gibi düşünmemize, hissetmemize ve insanlarla etkileşim kurmamıza neden oluyor? Kaynak: İnsan Davranışı ve Sosyal Çevre, (Charles Zastrow ve Karen K. Krist-Ashman 2014: 25-27) 65 Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri ÖÇ 2 Güdü, duygu, öğrenme, algı, kişilik, tutum kavramlarını açıklayabilme Araştır İlişkilendir Anlat/Paylaş Güdü, duygu, öğrenme, algı, kişilik ve tutumu tanımlayın. Günlük yaşam ile güdü, duygu, öğrenme, algı, kişilik ve tutum kavramılarını ilişkilendirin. Günlük yaşam içinde yaşadığınız iletişim sorunlarını düşünün. BİREYLERARASI İLETİŞİM VE DAVRANIŞ Bireylerarası iletişimde iletiler sözlü olabileceği gibi sözsüz (beden dili) de verilebilir. Alıcıya verilmek istenen iletinin doğru anlaşılmasında, bireyin iletişim kurmasının nedeni olan amacına ulaşabilmesinde, sözlü ve sözsüz iletilerin birbirini destekler nitelikte olması önem taşır. Sözlü ve sözsüz iletiler, bireyin davranışının belkemiğidir ve davranış biçiminin ne olduğu sözlü ve sözsüz iletilere göre şekillenir. Bireyin iletişim kurarken ne söylediği, nasıl söylediği, ses tonu, hitap tarzı, sözcük seçimi, jestleri, telaffuzu, gibi pek çok sözlü ve sözsüz ileti, davranış biçimlerinin de özünü oluşturmaktadır. Sözlü iletişim ve sözsüz iletişim kavramları çok geniş kapsamlı ve çok boyutlu kavramlardır ancak ünitenin konusu olan davranışla bağlantıları kapsamında kısaca değinilecektir. Sözlü İletişim Sözlü iletişim bireylerarası iletişimin temelidir; sese, konuşmaya ve dinlemeye dayalı bir iletişim türüdür. Sözel mesajların iletilme biçimi, iletişim sürecini etkiler. Sözlü iletişimde hangi sözlerle ne söylendiği kadar, nasıl söylendiği de önemlidir. Başka bir deyişle, nasıl söylediğiniz, ne söylediğiniz kadar önemlidir. Sadece ses tonundaki farklılıklar nedeniyle aynı sözcükler farklı anlamlara gelebilir. Örneğin “Ne güzel, maşallah” sözleri yumuşak bir ses tonuyla söylendiğinde beğeni; imalı ve vurgulu olarak söylendiğinde, alay; bağırarak sert bir sesle söylendiğinde azarlama olarak algılanabilecektir. Bu nedenle seçilen sözcük kadar, verilmek istenen iletiye uygun ses tonu seçilmelidir. Hoş bir ses tonu olumlu bir özelliktir. Fiziksel bir engel olmadıkça bireyler seslerini düzenli egzersiz sayesinde yeterince çaba göstererek geliştirebilirler. İletişim kurulurken ses, panik ve gerilimden arınmış olmalıdır. Bireyin sesi, güçlü ya da zayıf olarak algılanmasına neden olur. İyi bir konuşma sesi yeterli yüksekliğe sahip olmalıdır ve ortama göre iyi ayarlanmalıdır. Sözlü iletişimde sesin monotonluğu giderilmeye çalışılmalıdır. Sesin tonunun değişmesi iletişimi daha etkili hale getirir. Sesin işitilebilirliğini kaybetmeden ani düşüşü ya da tiz olmaksızın ani yükselişi dikkatin toplanmasını sağlayacaktır. Resim 4.8 Sözlü İletişim 66 Bireylerarası İletişim Sözcükler, bireyin iletişiminin bütünü ele alındığında davranışın bilinçli ve niyetine uygun olarak şekillendirilmesine ve örgütlenmesine olanak vermesi nedeniyle önemlidir. Bireylerarası iletişimde sözlü iletiler, karşıdaki bireyle olan iletişimi de yönlendirecektir. Dili kullanma tarzı, bireyin davranış şeklinin de belirleyicisidir. Söylenmiş bir söz, yaydan çıkan oka benzetilir ve geri dönüşünün mümkün olmadığı söylenir. Sonrasında özür dilemek, aslında şunu söylemek istemiştim demek bozulan iletişimi düzeltemeyebilir. Sözcük seçimi, iki birey arasındaki resmiyet ve samimiyete göre değişir. İlk defa karşılaşılan, yaşça büyük olan, statü olarak üst konumda olan, resmi bir kurumdaki bireylerle kurulan iletişim de resmi olarak gerçekleşir ve seçilen sözcükler de bu duruma uygun olur. Yakın arkadaşlar, eşler, anne-baba ve çocuklar arasında daha samimi sözcükler seçilecektir. Sözcük seçimi, bireylerin eğitim düzeyiyle de ilişkilidir. Eğitim düzeyi düşük, toplumun alt sosyo kültürel kesiminden gelen bireyler gündelik yaşama dair daha somut sözcüklerle iletişim kurarken, entelektüel konuşmalarda iletişim örgüsü daha soyut sözcüklerle gerçekleşir. Genellikle arka sokak dili olarak adlandırılan argo kullanımı, mesleksel ya da sınıfsal özel dil olarak adlandırılan jargon kullanımı da sözlü iletişimi etkiler, uygun yer ve ortamda kullanılmadığında kaba ve olumsuz davranış olarak algılanabilecektir. Ayrıca sözlü iletişim sırasında dinlemek ya da sesiz kalmak da sözlü iletişimin ögeleri arasındadır.. Sözlü iletişime ait her öge, bireyin davranışının da bir pardikkat çasıdır. Bireyin sözlü Sözlü iletişime ait ögeler, iletişim kurarken, bireyin davranışının parçayaptığı seçimler (sözsıdır. Bireyin iletişim kurarcük seçimi, ses tonu seçimi vb), davranış ken, yaptığı seçimler davrabiçiminin de özüdür nış biçiminin de özüdür. diyebiliriz. Sözsüz İletiler Bireylerarası iletişimde kullanılan sözcüklerle iletinin %7’si, bu sözcükleri nasıl kullandığımızla (ses tonu, yüksekliği vb. ) iletinin %38’i, sözsüz iletiler de %55’i iletir. Oranlardan da görüldüğü üzere sözsüz iletişim son derece önemlidir. Sözsüz iletişim pek çok yolla gerçekleştirilebilir: 1. Dış görünüm (giyim kuşam, makyaj, saç modeli, parfüm vb.) 2. Beden dili (el, göz, yüz hareketleri, gülümseme vb.) 3. Duruş mesafesi (bireylere yakın ya da uzak durma) 4. Fiziki dokunma (tokalaşma, ellerini tutma vb.) 5. Fiziksel tepkiler (kahkaha atma, esneme vb.) Bireyler hiçbir sözlü iletide bulunmadan da duygularını, düşüncelerini ve tutumlarını bu yolla iletebilirler. Sözsüz iletiler, bireyin gerçek duygu ve tutumları hakkında daha çok bilgi verebilir. Her birey kendine özgü mimikler, beden hareketleriyle görsel algımıza yerleşir. Hatta beden dilini kişilik özellikleriyle ya da davranış biçimleriyle ilişkilendirmek olasıdır. Gülümsemek memnuniyet duyulduğu, kolları kavuşturmak ve kaşları çatmak sinirlenildiği, ağlamak ya da gözlerin dolması üzüntü içinde olunduğunu söyler. Beden dilini insanlar çoğu zaman kontrollü kullansalar da zaman zaman bireyin isteği dışında iletiler verilmesine de neden olabilir. Örneğin bir toplantı sırasında bireyin esnemesi, bakışlarının farklı objelere takılması sıkıldığının göstergesidir. Bireyin sözlerinin doğru olup olmadığı da bazen sözsüz iletileriyle anlaşılabilir. Yüz ifadeleri içinde gözlerin yeri ayrıdır. Bireylerin olumlu ya da olumsuz olarak değerlendirmesinde gözler belirgin bir role sahiptir. Gözlerini kısarak tutan bireyler, gözlerini açık tutan bireylere göre yine olumsuz algılanır. Yalan söyleyen bireyin, karşısındakinden gözlerini kaçırdığı, terlemeye başladığı bilinmektedir. Sözlü iletilerle, sözsüz iletilerin uyumlu olması aynı anlamı yaratması önemlidir. Eğer birey karşısındakine ne kadar sevdiğini söylerken, bakışlarında, yüz ifadesinde sevgiye ilişkin bir ileti yoksa bu iletişimde bir sorun olduğunu söyleyebiliriz. Düşük bir duruş neşesiz olmanın, yorgunluğun, kendini kötü hissetmenin iletisini verebilir. Dik duruş genellikle düşük bir duruşa göre daha iyi ruh halini, daha çok güveni ve daha fazla açık olma halini belirtir. Öne doğru eğilmek ilgiyi gösterir. Arkaya doğru yaslanmak ilgi kaybına ve savunmaya işaret eder. Nefes alma şekli de duyguların göstergesidir. Hızlı nefes alma, heyecan, korku kızgınlık, aşırı keyif ya da kaygı ile ilişkilendirilir. 67 Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri Bireylerarasındaki mesafeler de bir ileti özelliği taşır. Özel Alan, sadece birinci derecede yakınların girebildiği bir alandır. Birini yanaklarından öpmek özel alana girmektir. Kişisel Alan, 45 santimetrelik mesafeden başlar 120 santimetreye kadar çıkar. İşyerlerinde, davetlerde birbirini tanıyan bireyler bu uzaklıkta durur. Sosyal Alan, 120 santimetreden 350 santimetreye kadar ulaşan bir alandır. Öğretmen ve öğrenci velisi arasında, aynı odadaki beraberliklerde vb. Kamusal Alan: Otobüs durakları, tren istasyonları, büyük otellerin lobileri gibi bir toplumda birbirini tanımayan insanların yer aldığı mekânlarda olur. Araya konan mesafe en az 2,5 metredir. İletişimin hangi mesafeden kurulduğu da, iletidir. Bir mağazaya girdiğinde yakınlarda kimseyi göremeyen bir bireyin, yardım istemek için seslendiğini düşünelim. Mağazanın arka reyonlarındaki bir görevlinin koşarak gelip “Nasıl yardımcı olabilirim?” diye sormasıyla, 5-6 metre uzaktan yine bu soruyu sorması aynı şey değildir. İlk durumda birey yakın mesafeden iletişim kuran görevlinin yardımcı olmaya istekli olduğunu, kendini önemsediğini düşünecek ve memnun olacak, diğer durumda kendisiyle ilgilenilmediğini, yeterince önem verilmediğini düşünecek belki sinirlenecektir. Resim 4.9 Sözsüz İletişimde Bedensel Duruş Yüz İfadeleri, El Hareketleri Birer İleti Niteliğindedir ve Anlam Taşır İletişimde Davranış Kavramı İki birey biraraya geldiğinde, iletişimin kaçınılmaz olduğunu belirtmiştik. Bireylerarası iletişim doğrusal değil, dairesel bir süreçtir, böylece bir araya gelip, birbirimizin farkına vardığımız anda, karşılıklı davranışlar zinciri başlar. Davranış, düşünce, duygu ve beden işbirliğinin bir ürünüdür. İletişim kurmanın temel amacı, bireyler arasında etkileşimi sağlamaktır. Etkili iletişim, kaynağın aktardığı duygu ve düşüncelerin alıcı tarafından kaynağın amacına, beklentisine, isteğine uygun biçimde çözülüp anlaşılması, bunlara uygun biçimde davranışta bulunulması demektir. Bu şekilde sağlıklı bir iletişimin kurulması ve devam ettirilmesi için, kaynakla alıcının birbirlerini, kişilik yapılarını, tutumlarını ve çevre koşullarını da içeren bir bütün olarak değerlendirmeleri gereklidir. Bu tür yaklaşım sözlü sözsüz iletileri oluşturan bütün davranışlar arasında bir bağlantı aranmasıyla birleştirici, bütünleştirici bir yorum yapılmasıyla mümkündür. Yani iletişim 68 süreci, kaynakla alıcının birbirlerini davranış bütünü içerisinde değerlendirmelerine bağlıdır. Bütüncül davranış, beklenti ve ihtiyaçlardan kaynaklanan davranıştır, çözülüp anlaşıldığı ölçüde sağlıklı iletişim ihtimali artar. Bireylerin davranışları, tümüyle bireysel seçimlerdir. Bireyler bazen sağlıklı davranabildikleri gibi, bazen de sağlıksız davranabilirler. Ancak davranışlar zincirinin bir süreç olduğuyla vurgulanmak istenen, iletilerin niteliği ve içeriği değil, bir iletinin mutlaka bir diğerini getireceği ve davranışların bir sırayı izlediği gerçeğidir. İletişim kurulan bireyin, hangi sözünün ardından neyi söylediğimiz, ya da onun hangi davranışının ardından neyi yaptığımız, süreci incelerken önemle üzerinde durulması gerekir. Bu nedenle, bireylerin arasında bir anlaşma ya da çatışma varsa etkileşimin ne şekilde devam ettiğine bakmak gerekir. Böyle bir anda bireyler alışılagelmiş davranış kalıpları içine kilitlenmek yerine etkileşim sürecinin başına dönüp bu noktaya nasıl geldiklerini birlikte araştırırlarsa sorunlar da çözülebilir. Bireylerarası İletişim Bu aşamada şu soruyu sorabiliriz; “Bireylerarası iletişimde, bireylerin davranışları neyle ilişkilidir?” Bir başka deyişle aynı durumda bireyler neden farklı davranmaktadır? Bu sorunun cevabı insan davranışının karmaşıklığına bağlı olarak pek çok faktörü içerebilir. Örneğin, bireyin algıları, duyguları, tutumları, kişiliği, yetiştirilme tarzı, benimsediği davranış biçimleri, kültürel özellikleri, eğitimi gibi. Her birey sahip olduğu bu faktörler arasındaki farklara bağlı olarak, farklı davranışlar gösterir. Bireylerarası ilişkiler geliştirmeye ilişkin olarak üzerinde önemle durulması gereken bir kavram da, sosyal becerilerdir. Bireylerin yeterli sosyal becerilere sahip olmaları onların sağlıklı davranmalarını ve sağlıklı bireylerarası ilişkiler kurmalarını kolaylaştırır. 2. Grupla işbirliği yapabilme becerileri (grupta iş bölümüne uyma, izin isteme, paylaşma vb.) 3. Duygulara yönelik beceriler (kendi duygularını anlama, duygularını ifade etme vb.) 4. Saldırgan davranışlarla başa çıkmaya yönelik beceriler (olumsuz davranışlarla başa çıkma vb.) 5. Stres durumlarıyla başa çıkmaya yönelik beceriler (başarısız olunduğunda başa çıkma, grup baskısıyla başa çıkma vb.) 6. Plan yapma ve problem çözme becerileri (ne yapacağına karar verme, amaç oluşturma vb.) Sosyal beceriler kendi içinde bir grup beceriyi içerir. Bu becerilerden bir bölümü bireylerin kendilerini ifade etmelerine dayalıdır. Davranış kavramını bir buzdağına benzetmek mümkündür. Bireylerin gözlenen davranışlarının, görülmeyen çok sayıda nedenle ilişkili olduğu bir gerçektir. İletişimi Engelleyen ve Kolaylaştıran Davranışlar Resim 4.10 Bireylerarası İletişimde Davranış, Sosyal Beceriler Gerektirir Sosyal beceriler, çocukluk dönemlerinden itibaren bireyin çevresindekilerle kurduğu ilişkiler çerçevesinde gelişir. Küçük bir çocuğun sosyal ilişki ağı anne, baba ve kardeşleri, yakın çevrede yer alan bireylerle sınırlıdır. Çocuğun büyümesine paralel olarak, yaşıtları olan arkadaşları da sosyal ilişki ağına dahil olmakta, hayatı boyunca sosyal ilişki ağı gelişmekte ve buna bağlı olarak karmaşıklaşmaktadır. Sosyal beceriler de hem kurulan bu ilişkiler çerçevesinde gelişmekte hem de bu ilişkilerin gelişimini etkilemektedir. Çocukluk çağından itibaren öğrenilmeye başlayan bu beceriler şu şekilde gruplandırılmaktadır. 1. İletişimi başlatma ve sürdürme becerileri (dinleme, konuşmayı başlatma, teşekkür etme, soru sorma, vb.) Bireyler bazen hangi davranışın doğru hangisinin yanlış olduğuna, nasıl davranılırsa iletişimin kolaylaşacağına ilişkinin tereddüt yaşarlar. İletişimi engelleyen ve kolaylaştıran davranışları bilmek diğer bireylerle sağlıklı ilişki kurulmasına yardımcı olabilir. Tablo 4.1’de davranışlar iletişimi engelleyen ve kolaylaştıranlar olmak üzere iki grupta ele alınmıştır. İletişim engelleri, genellikle alıcı ve kaynak arasındaki psikolojik uyumun sağlanamamasından veya bu uyumun sağlanması için gerekli olan geri beslemenin yanlış değerlendirilmesinden de oluşabilmektedir. Tablo 4.1’e ek olarak verilebilecek bazı iletişim engellerinin üzerinde durmakta yarar vardır. Emretme, yönetme, korku ya da dirence neden olabilir. Söylenenin tersinin yapılmasına neden olabilir. İsyan ya da misillemeye yol açabilir. Örneğin, “yap, yapacaksın, yapmak zorundasın...” gibi. Yargılama, eleştirme, suçlama, yetersizlik, aptallık, yanlış değerlendirme anlamı taşır. Bireyin olumsuz bir yargıya hedef olma ya da azarlanma korkusu iletişimi kesmesine neden olabilir. Örneğin, “sen zaten tembelsin, doğru düşünmüyorsun..:” 69 Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri Tehdit etme, korku, boyun eğme, gücenme, kızgınlık oluşmasına neden olabilir. Tehdit unsurunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini denemeye yol açabilir. Örneğin, “bunu yapmazsan… olur”. Ahlak dersi verme, zorunluluk, suçluluk duyguları yaratır. Bireyin durumunu daha şiddetle savunmasına yol açar. Bireyin sorumluluk duygusuna güvenilmediği izlenimini verir. Örneğin, “şöyle yapman gerekirdi… yapmalıydın” Öğüt verme, bireyin kendi sorunlarını çözmekten aciz olduğu duygusunu verir. Bireyin sorunu bütünüyle düşünüp, değişik çözümler getirip seçe- nekleri denemesine engel olabilir. Bağımlılık ya da direnme yaratabilir. Teskin, teselli etme, bireyin kendisini anlaşılmamış hissetmesine neden olur. Kızgınlık duyguları uyandırır. Birey genellikle mesajı “kendimi kötü hissetmem doğru değil” biçiminde algılar. Örneğin, “aldırma, boşver…” İsim takma, gülünç durumlara düşürme, bireyin kendisini değersiz hissetmesine, sevilmediği düşüncesine sahip olmasına yol açabilir. Bireyi genellikle karşılık vermeye iter. Örneğin, “koca bebek, şımarık” Tablo 4.1 İletişimi Engelleyen ve Kolaylaştıran Davranışlar ENGELLEYEN DAVRANIŞLAR KOLAYLAŞTIRAN DAVRANIŞLAR Elleri kenetlemek, kolları bağlamak, bacak bacak üzerine atmak ve geriye doğru yaslanarak oturmak. Kolları bağlamadan, bacak bacak üstüne atmadan, eller açık olarak öne doğru eğilmek Karşıdaki bireyin gözlerine bakmamak Karşıdaki bireyin yüzüne bakmak, göz teması kurmak. Karşıdaki bireyin hiç ses çıkarmadan dinlemek ve sözünü kesmek Karşıdaki birey konuşurken “evet”, “ya demek öyle”, “gerçekten mi” gibi sözler söylemek İfadesiz bir şekilde durmak. Gülümsemek İletişim kurulan bireyin karşısına oturmak. İletişim kurulan birey ile 90 derecelik bir açı ile oturmak, (mümkünse yanına oturmak) Konuşulan bireyin adını öğrenmek için çaba harcamamak ve adıyla hitap etmemek. Konuşulan bireyin adını öğrenmeye gayret etmek ve adıyla hitap etmek. Hiç soru sormamak veya kapalı uçlu sorular sormak. İletişimde olunan bireye açık uçlu sorular sormak. Karşıdaki bireyin söylediklerinden ne anlaşıldığını tekrar etmeyin. Herşey değişmeyen devam eder, bir şeyleri değiştirmeye çalışmak boşuna diyerek ve umutsuz bir tavır takınmak. Karşıdaki bireyin söylediklerinden ne anlaşıldığını özetleyerek tekrarlamak. Karşınızdaki bireyin görüşünü ve duygularını kabul etmeyin. Karşınızdaki bireyin duygularını ve olayları kendi görüş açısından yorumlamasını anladığınızı gösterin Aynı fikirde olunmadığı durumlarda söze “hayır yanılıyorsunuz”, “bu çok saçma” diye başlamak. Aynı fikirde olunmadığı durumlarda sadece kendi görüşünüzü dile getirmek. Karşıdakiyle hiçbir zaman aynı fikirde olunduğunu söylememek. Karşıdaki bireyin fikir ve görüşlerinde boşluklar bulup, ortaya koymak. Karşıdaki bireyle aynı fikirde olunan noktaları, sebepleriyle açık olarak söylemek. Karşıdaki bireyin fikir ve görüşlerini geliştirecek yaklaşımlarda bulunmak. İletişimde bulunulan bireyi eleştirmek ve yargılayıcı olmak. İletişimde bulunulan kişiye karşı yargılayıcı olmamak ve onu olduğu gibi kabul etmek. Önce aynı fikirde olmadığını söylemek, sonra nedenini söylemek. İletişimde bulunulan bireyle aynı fikirde olunmadığı durumlarda önce sebebin belirtilmesi, sonra kendi görüşünüzü belirtmek. Karşıdaki bireyin söylemiş oldukları ile ilgili umutlu bir ifade kullanmak. Kaynak: Polat, F. (2009). İş’te, Aşkta, Okulda, Sokakta İletişim Nasıl Kurulur? İstanbul: Avrupa Yakası Yayınları. 70 Bireylerarası İletişim ÖÇ 3 İletişim ve davranış ilişkisini açıklayabilme Araştır İlişkilendir Anlat/Paylaş İletişim ve davranış ilişkisini açıklayın. İletişim ve davranış ilişkisi için Doğan Cüceloğlu’nun Yeniden İnsan İnsan’a adlı kitabını okuyun. Günlük yaşam içinde yaşadığınız olumsuz davranışlara bağlı sorunları düşünün. BİREYLERARASI İLETİŞİMDE DAVRANIŞ BİÇİMLERİ sürmüştür. Bazıları da, insanların kendi çıkarlarını, amaçlarını ve ihtiyaçlarını düşünmeksizin başkalarına yardım ettiğini, çünkü insanların fedakar olduğunu savunmuştur. Sebebi her bireyde farklı olsa da zor durumda olana yardım etme davranışı olumlu bir sosyal davranış olarak kabul edilir. Yardım etme davranışı örneğinden hareketle farklı dinamiklerin etkisiyle oluşan bireylerin davranışı olumlu ya da olumsuz davranış biçimlerine ya da kalıplarına dönüşebilir. Bireyler genelde belirli davranış biçimlerini benimser ve o şekilde davranırlar. Bireylerarası ilişkiler çerçevesinde davranış biçimleri iki temel boyuta göre sınıflandırılabilir. Bu boyutlar, 1. Dolaylı ifadeye karşılık, doğrudan ifade, 2. Zorlayıcı ifadeye karşılık, zorlayıcı olmayan ifadedir. Bu iki değerlendirme boyutuna göre başlıca dört davranış biçimi olduğu söylenebilir. Bunlar, saldırgan, pasif saldırgan, pasif ve atılgan davranıştır. Bu davranış biçimleri Şekil 4.1’de şematize edilmiştir. Bu bölümde Şekil 4.1’de görülen davranış biçimleri açıklanmaya çalışılacaktır. Bireylerin gerçekleştirmeyi arzuladığı hedefleri, yaşamla ilgili beklentileri, gerek iş gerek özel yaşamın artan yoğunluğu ve hızıyla paralel olarak giderek değişmektedir. En konforlu, en büyük evde oturmak, en son moda arabayı kullanmak ya da en prestijli işlerde çalışmak tek başlarına bireylerin yaşamsal beklentilerini karşılayamamakta, maddi kazanımlar tek başına mutlu olmaya yetmemektedir. Yaşamsal beklentileri ile kişisel gelişimlerini aynı paralelde geliştirebilmiş bireyler, başarılı olmanın tek hedef olmadığını huzur ve mutluluğun bireysel başarıyı da getirdiğini tüm bunların aynı anda ilerlemesi ve gerekli olduğunu kavramaya başlamışlardır. Bireylerin içlerinde hissettikleri ve çevrelerindekilere de çoğunlukla davranış olarak yansıtarak katma değer kazandırdıkları duyguların dışavurumunda çok sayıda faktör (tutum, algı, kişilik vb.) rol alabilir. Örneğin, bireylerin bir çoğu zamanının bir kısmını başka bireylere yardım ederek geçirir. Morali bozuk bir arkadaşı teselli etmek, aileden birine bir işi bitirmesi için yardım etmek, ne yapacağı konusunda kararsız birinin derdini dinleyip çözüm üretmek, Doğrudan ifade hatta adres soran birisine adres tarif etmek, arabası çalışmayan bir sürücünün arabasını itivermek vb. Bazı bireyler, yardım işini ileri Saldırganlık Atılganlık (Güvengenlik) boyutlara ulaştırarak sivil toplum kuruluşlarında gönüllü olarak çalışır, öğrencilere Zorlayıcı olmayan ifade burs verir, ihtiyacı olanlara maddi yardım- Zorlayıcı ifade da bulunur. Bu alanda bilimsel araştırma Pasif Saldırganlık Pasif (Çekingen/boyun eğici) yapanlar, insanların olumlu sosyal davranış (Manipülatif) sergilemelerinin altında yatan nedenleri araştırmışlardır. Bazıları, bireylerin doğası gereği bencil olduğunu, başkalarına yardım etme Dolaylı ifade davranışı sergilemesinin nedeninin aslında kendisini iyi hissetme isteği olduğunu ileri Şekil 4.1 Bireylerarası Davranış Biçimlerinin Sınıflandırılması 71 Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri Pasif Davranış Pasif davranış, literatürde çekingen ya da boyuneğici davranış olarak da adlandırılmaktadır. Bireyin kendi haklarından vazgeçmesi, diğer bir ifadeyle bireyin kendi haklarını elde etmekten kaçınmasıdır. Bu davranış biçimini sergileyenler çatışmadan kaçınarak ya da kabullenici olarak diğerlerinin isteklerine boyun eğerler, kendilerini güvenmez ve değersiz hissederler. Duygu, düşünce ve isteklerini ifade etmek yerine kendine saklamayı tercih ederler. “Hayır” demekte zorlanır, haklarını savunmaktan kaçınır, sorumluluk almak istemezler. Tepki vermesi gerektiği durumda bile sessiz kalırlar. Diğerlerinin isteklerinin ve duygularının kendininkilerden daha önemli olduğuna inanırlar. Başkalarının onun adına karar vermesine izin verirler. Reddedilme, kötü izlenim bırakma riskini göze alamazlar. Birey pasif davranışı sergileyerek karşısındakine “Ben Resim 4.11 Pasif Davranış önemli değilim, sen Sergileyen Birey, Kendine önemlisin” mesajını Güvenmez ve Kararsızdır vermektedir. Pasif davranışa sahip bireyler, özür dileyen ve kararsız bir konuşma biçimine sahiptirler, yumuşak ses tonu, ürkek ve gergin jestler ile görüşlerini ifade etmek konusundaki isteksizdirler. Beden duruşu düşük, çekingen, bazen ağlamaklı halde, canlı olmayan, dolaylı, üstü kapalı, oldukça veya olabilir kelimesini içeren ifadeler kullanan, gözler aşağıya bakan, diğer bireylerden kaçınan, huzursuz, uzaktan duran bireylerdir. Pasif bireyler, zayıf ve kolay yönlendirilebilir bireyler olarak görülür. Diğer bireylerde güven duygusu uyandırmazlar. Pasif bireylerin tipik özelliği, fırsat ellerinden kaçtıktan sonra o duruma uygun bir yanıt vermeyi ya da tepki göstermeyi akıl edebilmeleridir. Pasif davranış kaybetkazan ilkesini benimser ve başkalarının kazanmasını teşvik ederken kaybetmeye göz yumarlar. Pasif davranış özellikleri, kültürümüzde sıklıkla saygı kavramıyla karıştırılmaktadır. Bu bireyler, farklı düşüncelerini özgürce ifade edemezler. Aynı şekilde bu bireyler liderlik davranışı gösteremezler, 72 kolayca girişimde bulunamazlar, sorumluluk almaktan ve değişikliklerden kaçınırlar. Pasif bireyler olabileceklerin sorumluluğunu ve reddedilme riskini göze alamadıklarından, tepki verilmesi gereken durumlarda bile suskun kalırlar. Bu kategori içerisindeki bireyler derdini söylemeyip derman bulamayanlar, bir türlü harekete geçemeyenler, hiç konuşmayan, sosyal ortamlara giremeyen, küskün bireylerdir. Pasif Saldırgan Davranış Bu davranış biçimi genellikle saldırganlığın, örtük ya da dolaylı olarak ifade edilmesini anlatır ve manipülatif olarak da adlandırılır. Manipulatif davranan birey, başkalarının haklarına saygı duyar gibi davranıp aslında saygı duymaz ve bireylerin kendilerini suçlu hissetmelerine neden olur. Duygu, düşünce ve isteklerini dolaylı yollardan iletir, imalı konuşur. Manipülatif davranan bir birey, kendi ihtiyaçlarını karşılamak için çevresindeki insanları kontrol etmekte, etkilemekte ve yönlendirmektedir. Bir anlamda çevrelerindeki bireyleri isteklerini gerçekleştirmek, kendi hedeflerine ulaşmak amacıyla maşa olarak kullanır ve böylece kendisini de oluşabilecek olumsuz bir durumdan korur. Bazı durumları abartır, karşı tarafı endişeye sürükleyebilir. Kendisinin hoşlanmadığı, sevmediği bireyler, olaylar ya da gruplar hakkında başkalarının da olumsuz düşünmesi ve onlara karşı olumsuz davranması için çaba gösterir. İhtiyaçlarını karşılamak için diğer insanların yeteneklerini, zamanlarını, kişisel özelliklerini kullanır. Bu tür davranışlarda özgüven eksikliği vardır. Birey böyle davranarak karşısındakine “Ben önemli değilim, sen de önemli değilsin, önemli olan çıkar” mesajını vermektedir. Pasif saldırgan davranan bireyler: Çatışma içinde olduğu birisiyle konuyu konuşmak yerine surat asar. Bir işi yapacağını söyler, yaparmış gibi davranır, sonra da yapmaz. Bu bireylerde olumsuz duygular, hatta düşmanca hisler söz konusudur. Son derece korkakça bir davranış şeklidir. Açık ve dürüst iletişime alttan alta zarar veren bir tür duygusal taciz de denilebilir. İnatçılık, öğrenilmiş çaresizlik, kin, somurtkanlık, erteleme şeklinde gösterir. Bunlara ek olarak; özellikle net olmamak, adeta şifreli tarzda konuşarak kendi güvensizliğini saklamak ve başkasında güvensizlik ve karmaşa yaratmak, kızgınlık ve olumsuzlukla yakın ilişkide olma, durumu baltalamak, hep geç kalmak, cezalandırmak, Bireylerarası İletişim kontrol amaçlı hep bir şeyler unutmak, başkalarını hata ve tartışmalar için suçlamak diğer örneklerdir. Dikkat çekmek ya da cezalandırmak amaçlı suçlamak, özellikle eleştirel, kavgacı ve içerlemiş davranarak karşısındakini cezalandırmayı ve kendi istediği gibi hareket edilmesini sağlamak, rahatsızlık ve çatışmayı önleme amaçlı tepkisiz ya da iletişime kapalı olmak, iyiliği ve sevgiyi ceza amaçlı esirgemek (örneğin, ricaları reddetme, kendisine yapılacak yardımı kabul etmeme), başkalarının ilişkilerini bilerek ya da bilmeyerek sabote etmek de yine pasif saldırgan davranış özellikleridir. Yukarıda sıraladığımız davranışların bir ya da birkaç tanesini göstermemiş birey neredeyse yok gibidir. Her birey duruma göre surat asmış, karşısındakine duvar örerek hiç konuşmamış yada karşı tarafı suçlamış olabilir. Diğer bireyler tarafından başedilmesi zor bir davranış biçimidir. Ancak bazı bireyler bu tür bir pasif saldırgan davranış kalıbını daha sağlıklı bir iletişim tarzı geliştiremediklerinden sürekli kullanırlar. Her türlü kızgınlık ve incinme hissi kaçamak şekilde ifade edilir. Bu tür davranışlar hemen hemen her zaman insanın çocukluk zamanından gelen ve duyguları ifade etmekte kendini güvende hissetmediği bir çevrede büyümesinden kaynaklanır. Anne-babanın alkol ya da madde bağımlılığının ya da fiziksel, sözel ya da duygusal tacizin olduğu bir durum olduğu bireylerde daha sıklıkla görülür. Aşırı kontrolcü ya da cezalandıran bir anne-baba modeli olması hatta fiziksel ya da ruhsal bir hastalık durumu da olasıdır. Anne-babanın kendi hayatlarını pasif agresif davranışlarla bezeli bir şekilde sürdürmeleri bireye rol model olmaları söz konusu olabilir. Dürüstçe kendini ifade etmenin herhangi bir nedenle izin verilmediği ya da teşvik edilmediği aileler eninde sonunda çocuklarına da gerçek hislerini bastırmayı ve inkar etmeyi öğretmiş olurlar. Çocuklar acı ve çaresizlik hislerini pasif agresif davranışlara başvurarak ifade etmeyi öğrenirler. Düşmanca tavırlarının ve acılarının üzerini maskelemeye alışan çocuklar bu davranış kalıbından hiç çıkamayabilirler. Kendilerini ‘gerçek’ olarak ifade etmek konusunda strateji geliştirmediklerinden, büyüdüklerinde görünüşte zararsız tavır ve davranışların arkasında kindar niyetler barındırırlar. Bu bireylerle başa çıkabilmek için kendinize sağlıklı sınırlar belirlemek önemlidir. Böyle bir davranışla karşılaşıldığında bunun sahtekarlık, kabalık ve manipülasyon olarak nitelendirmekten çekinmemek ve olgunluk-dürüstlükle karşılık vermek gerekir. Bu davranışı gösteren bireyin yakınları terapi alması ko- nusunda yardımcı olmalıdırlar. Birey kendinde bu tür davranışlar fark ederse geçmişiyle hesaplaşmalı (örneğin, anne babasının kendisine karşı davranışları olduğunu düşünüyorsa onları affetmeli), bu tip davranışların diğer bireyleri kıracağını ve uzaklaştıracağını bilmeli, yanlışlardan ve başarısızlıklardan tümüyle kendisinin sorumlu olduğunu bilmeli, sağlıklı iletişim teknikleri öğrenmeli, sorunları dürüst bir biçimde ele almalı, kendinin ve duygularının değerli olduğunun farkına varmalı, düşüncelerini açıkça ifade edebilmeyi öğrenmelidir. Eğer birey kendi kendine bu davranış kalıbından kurtulamıyorsa ve bu durum kendine ve çevresine zarar veriyorsa, bireyin duygu, düşünce, davranış ve alışkanlıklarını değiştirmek için uzun süreli psikoterapi programı uygulanmalıdır. Terapide, kökleşmiş davranışlar, olaylara yaklaşım ve bakış açıları, ilişki dinamikleri ele alınır. Geçmişte yaşanan ve hâlâ kişiyi etki altında bırakan travmalar tespit edilip etkisizleştirilir. Kişinin tedaviye gönüllü olarak gelmesi, çaba sarf etmesi, sorunların sorumluluğunu üstlenmesi durumunda iyileşme süreci biraz daha kısa zaman almaktadır. Resim 4.12 Pasif Saldırgan Davranış Gösteren Bireyler Karşı Tarafın Davranışlarını Kontrol Eder ve Yönlendirir. Saldırgan Davranış Saldırgan davranış, bu dört davranış biçimi içerisinde bireylerarası iletişimde en olumsuz olanıdır. Diğer bireylerin haklarını gözardı eden ya da onların haklarına zarar veren, belli ölçüde tehditkar bir davranış biçimidir. Bu davranış biçimi diğer bireyin duygularını gözetmeksizin kazanmayı hedefler. 73 Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri Saldırgan davranış gösteren birey, çevresindeki bireydikkat Saldırgan davranış gösteren lerin sahip olduğu reddeder, bireyler, başka bireylerin hakları haklarını görmezden gelir, başkalarının duygu haklarına zarar verir, başka- ve düşünceleri ile kendi larının duygu ve düşüncele- ilgilenmez, duygu, düşünce ve ri ile ilgilenmez. isteklerinin başkalarınınkinden daha önemli olduğuna inanır. Başkalarının yerine karar verme eğilimi gösterir. Karşısındakilere saygı göstermez, onları aşağılar, küçümser. Böyle davranarak baskın olmaya, değer kazanmaya çalışır. Emredici, savunmacı, düşmanca davranır. Resim 4.13 Saldırgan Davranış Olumsuz İzlenim Uyandırır Saldırgan davranışa eşlik eden sözel ve sözel olmayan özellikler, yüksek tonda ve ağzı bozuk (argo, küfür vb) bir konuşma, diğerlerinin sözünü kesme, düşmanca göz teması ya da dik dik bakmadır. Sessiz kalma, sözlü cinsel taciz, hedef olan kişi geldiğinde odayı terk etme, olumsuz performans raporu verme, üst kademelere yanlış bilgi verme veya bilgiyi saklama, hedef kişi hakkında söylenti çıkarma, dedikodu yapma şeklinde olabilir. Manipülatif davranışlarla benzerlik gösterebilir ancak saldırgan davranışlar daha sert ve fark edilebilir/gözlemlenebilen davranış kalıplarıdır. Saldırgan bireyler bazen sonradan pişman olacakları ve unutulması zor olan şiddetli tepki gösterirler ve çevrelerinde olumsuz bir izlenim uyandırırlar. Ayrıca daha saldırgan bir tepkiyi davet etme riski taşırlar. Bu nedenle saldırgan davranış sergileyen bireyler kısa vadede kazanabilirler ancak genellikle hoşlanılmayan bireylerdir. 74 Bireyin sergilediği saldırgan davranış karşısındakine “Sen önemli değilsin, ben önemliyim” mesajını vermektedir. Saldırgan davranış “kazan-kaybet” ilişkisini hedefler. Birey çoğu zaman davranışlarını normal olarak görür, haklılığını savunur. Saldırgan davranışlarının nedeni olarak başka bireyleri suçlar. Saldırganlık davranışı, kariyer sahibi, iyi eğitimli bireylerde de görülebilir. Bu davranışın daha ilginç olan boyutu, saldırgan bireylerin farklı ortamlarda farklı davranış gösterebiliyor olmalarıdır. Örneğin, iş hayatında çok düşünceli ve kibar olarak nitelendirilen birey aile ortamında saldırgan davranış sergileyebilir ya da bunun tam tersi bir durum söz konusu olabilir. İleri boyutlara ulaştığında birey açık saldırgan davranışlarda da bulunabilir. Burada düşmanlık duygularını ifade etme ve engellemeden daha çok, şiddete yönelik davranışlar bulunmaktadır. Toplumda görülme sıklığı düşüktür ama daha tehlikelidir. Bunların başlıca türleri ise şunlardır: Silahlı saldırı, vurma, ısırma, itme, çekme, düşürme, hırsızlık, diğer bireyleri tehdit etme, sabotaj, makinelere zarar verme, çalışma düzenini fiziki olarak bozma, dağıtma vb. Saldırgan davranış, aile, kişilik yapısı, şiddete maruz kalmış olma, bireyin büyüme dönemindeki olumsuz örnek davranışlar, psikiyatrik hastalıklar, alkol/uyuşturucu bağımlılığı gibi pek çok nedene dayalı olabilir. Bireyin bu davranışı geliştirmesinin nedenleri çevresinin de desteğiyle mercek altına alınmalıdır. Sorunun neden kaynaklandığına bağlı olarak; iletişim eğitimi, psikolojik rehberlik hizmeti, terapi ya da ilaç tedavisi gerekebilir. Önemli olan toplum tarafından saldırganlığın normal bir davranış kalıbı olarak görülmemesi ve kabullenilmemesidir. Atılgan Davranış Bireylerarası iletişim boyutunda bireylerin bir kısmı karşılaştığı, yanlış anlaşılma ya da sorunlar karşısında aşırı derecede pasif, bir kısmı da fazlaca saldırgan davranışlar sergilemektedir. Pasiflik ve saldırganlık özelliklerinin tam ortasında ise sağlıklı iletişimi anlatan kendini doğru ve güvenli bir biçimde ortaya koymayı ifade eden atılgan (güvengen) davranış vardır. Atılganlık, başkalarını küçük görmeden, onların haklarını yadsımadan bireylerin kendi haklarını koruyabilmeleri için geliştirilen bireylerarası davranışlar, ilişkiler biçimi olarak tanımlanmaktadır. Bireylerarası İletişim Atılgan davranışta temel mesaj şudur: “Düşündüğüm şey budur. Hissetiğim şey budur. Durumu şöyle görmekteyim.” Bu iletiler bireyin düşüncelerini, hislerini, bakış açısını üstünlük kurmaya çalışmadan, karşısındakini aşağılamadan ya da küçük düşürmeden ifade eder. Güvenlik itaati değil, saygıyı içerir. Atılgan davranışın işaret ettiği iki tür saygı söz konusudur. dikkat Bunlar bireyin haklaAtılgan davranışın temel rını savunan kendine iletisi: “Düşündüğüm şey, saygı ile diğer bireyhissetiğim şey budur. Durulerin haklarına gösmu şöyle görmekteyim.” Bu terilen saygıdır. İtaat iletiler bireyin düşünceleise saygıdan farklıdır rini, hislerini, bakış açısını, ve karşıdaki bireyin üstünlük kurmaya çalışmayaşça daha büyük, dan, karşısındakini aşağıladaha güçlü, tecrübeli madan ya da küçük düşürya da bilgili olmasınmeden ifade eder. Güvenlik dan dolayı gösterilen itaati değil, saygıyı içerir. saygılı davranışa işaret etmektedir. Atılgan birey olumlu ve olumsuz duygu, düşünce ve isteklerini karşısındakine basit ve net bir şekilde, rahatlıkla ifade eder. Bireysel ihtiyaçlarını belirleyip haklarını savunurken, başkalarının ihtiyaçlarına ve haklarına da saygı duyar. Uyumlu ve karşılıklı güvene dayalı ilişkiler kurar. Kendine güvenir, gerektiğinde “Hayır” diyebilir. Kendi kararlarını kendi verir. Davranışı başlatma, sürdürme ve sonlandırma becerisine sahiptir. Atılgan davranış sergileyen birey karşısındakine “Ben önemliyim, sen de önemlisin” mesajını vermektedir. Atılganlık, bireylerarası iletişimde sağlıklı, temel bir yaklaşımdır. Atılgan davranmanın pek çok yararı vardır. Bu yaklaşım insanlar arasında güven, sıcaklık, yakınlık, sevgi ve içtenlik gibi olumlu yaklaşımlar, bağlar oluşmasını ve bireylerin kendilerini ifade edebilmelerini sağlar. Bireysel gücü, bağımsız karar vermeyi ve otonomiyi (özerklik/bireyin kendini yönetmesi) artırır. Atılgan birey kendini daha iyi tanır. İş ortamında ve sosyal hayata dair performansını ve iş/yaşam doyumunu artırır. Stres kaynaklarına karşı daha etkin baş etme becerisi kazanılmasını sağlar. Kaygı duyulmadan duygu ve düşüncelerin ifade edilmesini sağlar. Atılgan davranış gösteren birey hem kendine hem de başkalarına saygı duyar ve değer verir Yapılan araştırmalar doğrultusunda, atılganlığın kabul edilebilirlik düzeyinin kültürle iç içe olduğu görülmektedir. Günümüzde kendi kültürümüz çerçevesinde atılganlığı değerlendirdiğimizde; değişen yaşam koşulları ve toplumsal değer sistemleri neticesinde atılganlığın bazı ögelerinin toplum tarafından biraz daha kabul edilebilir, uygulanabilir duruma geldiği düşünülmektedir. Resim 4.14 Atılgan Davranış Biçimi, Kendine Güvenen Bir İfade, Göz Teması ve Uygun Beden Dilini De Kapsar. Atılgan Davranış Biçiminin Özellikleri: Atılgan davranış biçimini diğer davranış biçimlerinden ayıran, birtakım özellikler vardır. Göz teması: Atılgan birey iletişim halindeyken göz teması kurar, bu da içtenliği ifade eder, karşıdaki bireye saygı duyulduğu anlamına gelir ve söylenenleri daha etkili kılar. Karşı tarafın dinlendiğini, önemsendiğini, anlama çabası içinde, dürüst ve açık olunduğunu ifade eder. Yüz ifadesi: Bu davranış biçiminde iletilen mesajın etkili olması için iletenin yüz ifadesinin de ona uygun olması gerekmektedir. Bir dostla sohbet ederken kaşları çatmanın uygun kabul edilmemesi gibi, yüz ve kelimelerin de aynı şeyi ifade etmesi gerekmektedir. Vücut duruşu: Bu davranış biçiminde, bireyle iletişim halindeyken doğrudan doğruya karşı tarafın yüzüne bakılması, dik oturulması, konuyla ilgilenildiğini ortaya koyar. Karşı tarafta olumlu izlenim yaratır. İletişim kalitesini arttırmak için, karşıdaki bireyin statüsüne, konumuna göre oturmak veya ayakta durmak da anlamlı olabilir. Örneğin; uzun boylu yetişkin ile küçük bir çocuk arasındaki iletişimde yetişkinin eğilip konuşması çocuğun hevesini de arttırır. Ancak, bireyin kendi hakkını savunmasını, kendisini ifade etmesini gerektiren durumlarda farklı hareket edilebilir. 75 Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri El ve vücut hareketleri: Kurulmak istenen iletişimin amacına ya da anlatılmak istenen konuya uygun el ve vücut hareketleriyle konuşmayı desteklemek, mesaja açıklık ve sıcaklık katabilmektedir. Uygun iletişim hareketleri, konuşmacının açık, kendine güvenli olduğunu göstermektedir. Ses tonu (iniş, çıkış, yükseklik): Atılgan birey için iyi ayarlanmış bir ses tonu hem ikna edici hem de ürkütücülükten uzaktır. İnişsiz, çıkışsız bir fısıltı ile konuşulduğunda ciddiye alınmayabilen birey, bağırdığı zaman ise; muhatabı savunmaya geçirip iletişimi sekteye uğratabilmektedir. Bu durumda sesi üç boyutta düşünüp; sesin tonunu (yumuşak ya da öfkeli), vurgusunu ya da iniş -çıkışını ve yüksekliğini kontrol etmek gerekmektedir. Zamanlama: Atılgan birey sözel ifadelendirmede duraksamaz ve tereddüt etmez, diğer bireyin tepkisinin etkili olmasını engeller. Uygun yer ve zaman da iletişim kurmak da ayrıca önemlidir. İçerik: Dürüst ve samimi ifade tarzının ön plana çıktığı atılgan eylemlerde, içerik çok daha geri planda kalmaktadır. Atılgan olabilmek için; kültürel ortamı da göz önünde bulundurarak neyin, kime ve nasıl söylenildiğine dikkat edip mutlaka doğru ve iyi seçilmiş sözcüklerle bireyin kendisini ifade etmesi gerekmektedir. Ayrıca, atılgan bireyin konuşmaları akıcı ve açıktır, anahtar cümleleri içerir, söylenmek isteneni ima etmeden, direkt/ doğrudan söyler. Bireylerle iletişim halindeyken göz teması kurulur. Diğer bireylerle arasında koruduğu mesafe duruma uygundur. Sözel ve sözel olmayan mesajlar arasında bütünlük vardır. Atılganlık hakları, sağlıklı bireylerarası ilişkiler kurmak için gerekli olan bir çerçeve oluşturmaktadır. Bu haklar şunlardır: • 76 Kendi davranışlarımızı, düşüncelerimizi ve duygularımızı yargılama, bunları uygulama ve sonuçlarına katlanma sorumluluğunu üstlenme hakkımız vardır. • Davranışımızı gerekçelendirecek bir neden veya özür göstermeme hakkımız vardır. • Başka bireylerin sorunlarını çözmeye ilişkin sorumluluğumuz olup olmadığı konusundaki kararı yargılama hakkı bize aittir. • Fikrimizi değiştirme hakkımız vardır. • Hata yapma ve bundan sorumlu olma hakkımız vardır. • “Bilmiyorum” deme hakkımız vardır. • Başkalarıyla baş etme ilişkilerine girmeden önce onların iyi niyetinden bağımsız olma hakkımız vardır. • Karar verirken mantıklı olmama hakkımız vardır. • “Anlamıyorum” deme hakkımız vardır. • “Beni ilgilendirmez” deme hakkımız vardır. Atılgan Olmanın Önündeki Engeller: Birçok bireyin kendilerine ve karşılarındaki bireylere değer vermek suretiyle sağlıklı bireylerarası ilişkiler kurmasını engelleyen, atılgan davranışlar sergilemelerini güçleştiren bazı engeller vardır. Bu engellerden bazıları, birçok bireyin atılgan davranmaya hakkı olduğuna inanmaması, atılgan davranmaktan korkması ve endişe duyması ile kendini etkili olarak ifade etme becerisinden yoksun olması şeklinde sıralanabilir. Çocukların hemen hemen tümü atılgan davranış sergiler, düşündüğünü kaygıya kapılmadan net olarak ifade eder. Çocuk büyüdükçe çevresindeki yetişkinlerin yönlendirmesi, nasıl davranışlar geliştirmesi gerektiğine katkıda bulunur. Bu katkıların olumlu ya da olumsuz olması durumuna göre birey atılgan olmaya devam edebilir ya da diğer davranış biçimlerini benimseyebilir. Bireylerarası İletişim Araştırmalar atılganlığın öğrenebilen bir davranış biçimi olduğunu ve bu amaçla yapılan atılganlık eğitimlerinin başarılı sonuçlar verdiğini göstermektedir. Okullardaki psikolojik danışmanlık ve rehberlik hizmeti veren eğitimciler ve öğretmenler, kendilerini ifade etme konusunda güçlük yaşayan öğrencilere, kendilerini ifade etme biçimleri uygun olmayan öğrencilere, saldırganlık davranışında bulunan öğrencilere atılganlık becerileri kazandırmak suretiyle onların bireylerarası ilişki becerilerini geliştirebilirler. ÖÇ 4 Davranış biçimlerini açıklayabilme Araştır İlişkilendir Anlat/Paylaş Davranış biçimlerini açıklayın. Çevrenizdeki bireyleri gözlemleyin. Aileniz ve arkadaşlarınız hangi davranış biçimlerini gösteriyor gözlemleyin. Günlük yaşamdaki olumlu ve olumsuz davranış biçimlerine sahip bireyleri düşünün. 77 Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri ÖÇ 1 Davranış kavramını açıklayabilme bölüm özeti Davranış Kavramı ve Kapsamı ÖÇ 2 Psikoloji, davranışları, davranışların nasıl oluştuğunu ve zihinsel süreçleri inceler. Davranış bireyin yaptığı ve diğer bireyler tarafından da gözlenebilir tüm eylemlerdir. Bireyin yürümesi, konuşması, yüz ifadeleri vb. Davranışın ortaya çıkması için onu ortaya çıkarıcı bir tetikleyiciye ihtiyaç vardır. Bu tetikleyici dışsal bir faktör olabileceği gibi içsel bir faktör de olabilir. Dışsal faktörler, bir sürücünün trafikte karşılaştığı birinin aniden yanına gelerek bağırmaya başlaması, sürücünün de olumsuz davranışının tetikleyicisidir. Aynı doğrultuda her davranış mutlaka bir sonuç doğurur. İçsel faktörler ise, bireyin stresli depresyonda olması nedeniyle çevresindeki herkese bağırıp çağırması ya da sözlü iletişim kurmayı reddetmesi, suskun durma davranışını göstermesidir. Mutlu bir bireyin ise olumlu içsel faktörler nedeniyle çevresine de olumlu davranış sergilemesi muhtemeldir. Psikoloji alanında çalışanlar konuşmak veya hareket etmek gibi sadece gözlenebilen davranışları değil, güdü, duygu, algı, tutum gibi soyut ama dolaylı olarak ölçülebilen davranışlarla da ilgilenirler. Güdü, duygu, öğrenme, algı, kişilik, tutum kavramlarını açıklayabilme Psikolojik Kavramlar ve Davranış Güdü, bireyin istekleri, arzuları, ihtiyaçları, dürtüleri (açlık, susuzluk gibi fizyolojik güdüler) ve ilgileridir. Bu itici güçlerin temelinde ise insanların ihtiyaçları yatar. Bireyin güdülere bağlı ihtiyacının giderilmesinde, çok farklı davranışlar söz konusu olabilmektedir. Acıkan bireyin, yemek yemediği sürece açlığı giderek artacaktır. Açlık güdüsünün giderilmemesi bireyde gerginliğe neden olacaktır. Gerginliğin artması ve uzaması halinde bu agresiflik/saldırganlık boyutlarına ulaşabilir. Duygular neşe, korku, öfke, üzüntü, hayret, şaşkınlık vb şekillerde oluşur ve davranışların başlamasında, devam etmesinde, bireyi yönlendirmesinde etkili ve güdüleyici güçlerdir. Bu sebeple duygular da güdüler gibi davranışın oluşmasına öncülük ederler. Ancak yaşanan duygular sonucunda tüm bireyler, aynı ortak davranışı göstermezler, Öğrenme, davranışta meydana gelen kalıcı bir değişiklik olduğunda gerçekleşir. Bu değişiklik iyiye doğru olabileceği gibi kötüye doğru da olabilir. Öğrenme, tekrarlar ya da yaşam deneyimleri sonucu meydana gelir. Bireylerarası iletişimde, sosyal algılar davranışları etkiler. Sosyal algı, sosyal durumlara ya da bireylere ilişkin izlenim oluşturma sürecidir. Bu izlenim sonucunda da tepkiler davranışlara yansır. Bazı bireyler ilk görüşte bir insanın nasıl biri olduğunu anlama konusunda beceri sahibidir. Tutumlar, dış dünyamıza ilişkin süreklilik niteliğine sahiptir, dış dünyanın işleyiş biçimi ve insanlar hakkında edinilen birtakım düzenli beklentileri, inançları içerir, neyin doğru neyin yanlış, neyin kaçınılır olduğu konusunda insanlara yol gösterir. Tutum, gözlenebilen bir davranış değildir ancak davranışa hazırlayıcı bir eğilimdir. Tutum gözle görülmez; fakat gözle görülebilen bazı tepkilere ve davranışlara yol açtığından, bu davranışların gözlenmesi ya da birey tarafından açıklanması sonucu bu tutumun var olduğu öne sürülebilir. Kişilik, bireyin fiziksel ve sosyal çevreyle ilişki kurma biçimini şekillendiren, bireyi diğerlerinden ayıran, kendine özgü duygu, düşünce ve davranış kalıplarıdır. bireyin davranışının diğer bireylerden farklı ve ayırıcı nitelikte olması gerekir. Bireyin kişilik davranışları, çevresiyle kurduğu ilişkilerden etkilenir. Kişiliğin oluşması ve gelişmesinde biyolojik faktörlerde etkili olabilmektedir. Her yenidoğan farklı özelliklere sahip olarak doğar. Aynı ailede büyüyen aynı faktörlere maruz kalan iki kardeş farklı kişilik özellikleri gösterebilir ve farklı kişilikleri nedeniyle birbirlerinden farklı davranışlar sergilerler. Kişilik yapımız, davranışlarımızın temel taşlarından biridir diyebiliriz. 78 Bireylerarası İletişim ÖÇ 3 İletişim ve davranış ilişkisini açıklayabilme Bireylerarası İletişim ve Davranış bölüm özeti ÖÇ 4 Sözlü iletişim de, söz, bireyin iletişiminin bütünü ele alındığında bilinçli ve niyetine uygun bir olarak şekillendirilmesine ve örgütlenmesine olanak vermesi nedeniyle önemlidir. Bireylerarası iletişimde sözlü iletiler, karşıdaki bireyle olan iletişimi de yönlendirecektir. Dili kullanma tarzı, bireyin davranış şeklinin de belirleyicisidir. Sözsüz iletişim: Bireyler hiçbir sözlü iletide bulunmadan da duygularını, düşüncelerini ve tutumlarını bu yolla iletebilirler. Sözsüz iletiler, bireyin gerçek duygu ve tutumları hakkında daha çok bilgi verebilir. Bireyler kendine özgü mimikler, beden hareketlerine sahiptir. Bireyin, beden dilini kişilik özellikleriyle ya da davranış biçimleriyle ilişkilendirmek olasıdır. Davranış biçimlerini açıklayabilme Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri Bireylerarası iletişimde iletiler sözlü olabileceği gibi sözsüz de olabilir. Alıcıya verilmek istenen iletinin doğru anlaşılmasında, bireyin iletişim kurmasının nedeni olan amacına ulaşabilmesinde sözlü ve sözsüz iletilerin birbirini destekler nitelikte olması önem taşır. Sözlü ve sözsüz iletiler, bireyin davranışının belkemiğidir ve davranış biçiminin ne olduğu sözlü ve sözsüz iletilere göre şekillenir. Bireyin iletişim kurarken ne söylediği, nasıl söylediği, ses tonu, hitap tarzı, sözcük seçimi, jestleri, telafuzu, gibi pek çok sözlü ve sözsüz ileti davranış biçimlerinin de özünü oluşturmaktadır. 79 Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri neler öğrendik? 1 “Bireyin yaptığı ve diğer bireyler tarafından gözlenebilir tüm eylemlerdir.” cümlesi aşağıdaki kavramlardan hangisini açıklamaktadır? A. Algı C. Davranış E. Kişilik B. Güdü D. Tutum 2 “Bireyi bir amaç için harekete geçiren itici güçlerdir, bireyin istekleri, arzuları, ihtiyaçları, dürtüleri ve ilgilerini kapsar.” cümlesi aşağıdaki kavramlardan hangisini açıklamaktadır? A. Güdüı C. İletişim E. Tutum B. Davranış D. Kişilik 3 “Bilginin bellekte düzenli ve anlamlı bir şekilde kodlanarak depolanması sonucu gerçekleşir.” cümlesi aşağıdaki kavramlardan hangisini açıklamaktadır? A. Güdü B. Davranış C. İletişim D. Öğrenme E. Tutum 4 Ses tonu, hitap tarzı, sözcük seçimi aşağıdaki iletişim biçimlerinden hangisinin içinde yer alır? A. Sözlü iletişim B. Sözsüz iletişim C. Beden dili D. Sanal iletişim E. Yazılı iletişim 5 Aşağıdakilerden hangisiyle sözsüz iletişim gerçekleştirilmez? A. Dış görünü B. Beden dili C. Duruş mesafesi D. Fiziki dokunma E. Sözcük seçimi 80 6 Aşağıdakilerden hangisi iletişim engellerinden biri değildir? A. Yargılama C. Eleştirme E. Suçlama B. Yönetme D. Destekleme 7 Aşağıdakilerden hangisi bireylerarası davranış biçimlerinden biri değildir? A. Pasif B. Uyumlu C. Pasif saldırgan D. Atılgan E. Saldırgan 8 “Başkalarını küçük görmeden, onların haklarını yadsımadan bireylerin kendi haklarını koruyabilmeleri için geliştirilen bir çeşit bireylerarası davranışlar, ilişkiler biçimi” şeklinde açıklanan kavram aşağıdakilerden hangisidir? A. Pasif saldırgan B. Atılgan C. Pasif D. Manipülatif E. Saldırgan 9 “Bireylerin haklarını gözardı eden ya da onların haklarına zarar veren belli ölçüde tehditkar bir davranış biçimidir.” şeklinde açıklanan kavram aşağıdakilerden hangisidir? A. Pasif C. Pasif saldırgan E. Saldırgan B. Uyumlu D. Atılgan 10 “Bireyin kendi haklarından vazgeçmesi, diğer bir ifadeyle bireyin kendi haklarını elde etmekten kaçınmasıdır. Bu davranış biçimini sergileyenler çatışmadan kaçınarak ya da kabullenici olarak diğerlerinin isteklerine boyun eğerler” şeklinde açıklanan kavram aşağıdakilerden hangisidir? A. Pasif saldırgan C. Pasif E. Saldırgan B. Atılgan D. Manipülatif Bireylerarası İletişim Yanıtınız yanlış ise “Psikolojik Kavramlar ve Davranış” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 6. D Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim ve Davranış” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 2. A Yanıtınız yanlış ise “Psikolojik Kavramlar ve Davranış” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 7. B Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 3. D Yanıtınız yanlış ise “Psikolojik Kavramlar ve Davranış” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 8. B Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 4. B Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim ve Davranış” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 9. E Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 5. E Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişim ve Davranış” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 10. C Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 81 neler öğrendik yanıt anahtarı 1. C Bireylerarası İletişimde Davranış Biçimleri Araştır Yanıt Anahtarı 4 82 Araştır 1 İnsan, ilişkileri içinde sürekli olarak “yeniden tanımlanan” bir varlıktır. Doyumlu ve mutlu bir yaşam için kendinizi yeniden tanımlamada kullanacağınız bilgi ve becerileri, Yeniden İnsan İnsana isimli kitabı okuyarak elde edebilirsiniz. Yeniden İnsan İnsana’yı okuduktan sonra, çevrenizdeki “iletişim kazaları’nı görebilecek, kendinizi ve sevdiklerinizi bu “kazalar”dan koruyabilme olanağını bulabileceksiniz. Araştır 2 Her birey mutlaka iletişimi engelleyen ve kolaylaştıran davranışlarda bulunur. İletişim ve yaşam kalitemizi yükseltmek iletişimi engelleyen davranışlarımızı azaltmakta yatar. Bireylerarası ilişkilerimiz ve iletişimimiz daha iyi hale gelir. Araştır 3 Bireylerin davranışları, tümüyle bireysel seçimlerdir. Bireyler bazen sağlıklı davranabildikleri gibi, bazen de sağlıksız davranabilirler. Ancak davranışlar zincirinin bir süreç olduğuyla vurgulanmak istenen, iletilerin niteliği ve içeriği değil, bir iletinin mutlaka bir diğerini getireceği ve davranışların bir sırayı izlediği gerçeğidir. İletişim kurulan bireyin, hangi sözünün ardından neyi söylediğimiz, ya da onun hangi davranışının ardından neyi yaptığımız, süreci incelerken önemle üzerinde durulması gerekir. Bu nedenle, bireylerin arasında bir anlaşma ya da çatışma varsa etkileşimin ne şekilde devam ettiğine bakmak gerekir. Böyle bir anda bireyler alışılagelmiş davranış kalıpları içine kilitlenmek yerine etkileşim sürecinin başına dönüp bu noktaya nasıl geldiklerini birlikte araştırırlarsa sorunlar da çözülebilir Araştır 4 Bu ünitede, pasif, pasif saldırgan, atılgan ve saldırgan olmak üzere dört farklı davranış biçimi açıklanmaya çalışılmıştır. Yaşadığımız toplumda, çevremizde bu dört davranış biçimine sahip bireyler mutlaka vardır. Çevremizdeki bireylerin hangi davranış biçimine sahip olduğunun farkında olmak, o bireyle iletişimimizi bu duruma göre yapılandırmamıza; saldırgan davranış biçimi gösteren bireylere dikkatli olmamıza, atılgan davranış gösteren bireyleri örnek almamıza yardımcı olabilir. Bireylerarası İletişim kaynakça Akköz Çevik, S. (2011). “Atılganlık ve Kadın”. Maltepe Üniversitesi H. Bilim ve Sanatı Dergisi, 4 (1) 141-147. Cevizci, A. (1999). Felsefe Sözlüğü. İstanbul: Paradigma Yayınları. Cemalcılar, Z. (Ed) (2014). Psikolojiye Giriş. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayını No: 2686. Cüceloğlu, D. (1995). İyi Düşün Doğru Karar Ver. İstanbul: Sistem Yayıncılık. Cüceloğlu, D. (2012). Yeniden İnsan İnsana. İstanbul: Remzi Yayıncılık. Giffin, K. ve Patton, B.R. (1997). Basic Readings in Interpersonal Communication. New York: HarperRow. Güngör, N. (2011). İletişime Giriş. Ankara: Siyasal Kitabevi. Kağıtçıbaşı, Ç. ve Cemalcılar, (2014). Dünden Bugüne İnsan ve İnsanlar Sosyal Psikolojiye Giriş. İstanbul: Evrim Yayınevi. Kaya, A. (Ed). (2010). Kişilerarası İlişkiler ve Etkili İletişim. Ankara: Pegem Akademi. Köknel, Ö. (1993). İnsanı Anlamak. İstanbul: Altın Kitaplar Yayınevi. Odabaşı, Y. ve Barış, G. (2011). Tüketici Davranışı (11. Baskı). İstanbul: Mediacat Yayınları. Oskay, Ü. (1992) İletişimin ABC’si, İstanbul: Simavi Yayınları. Özer, A. (2000). İletişimsizlik Becerisi. İstanbul: Sistem Yayıncılık. Özkalp, E. (2003). Davranış Bilimlerine Giriş. Anadolu Üniversitesi yayınları, Açıköğretim Fakültesi Yayını, No: 722. Polat, F. (2009). İş’te, Aşkta, Okulda, Sokakta İletişim Nasıl Kurulur? İstanbul: Avrupa Yakası Yayınları. Schiffman, L. G. ve Kanuk, L. (2007). Consumer behavior. N.J. : Pearson Prentice Hall. Sherif, M. ve Sherif, C. W. (2006). Sosyal Psikolojiye Giriş. (çev: Mustafa Atakay, Aysun Yavuz). İstanbul:Sosyal Yayınları, Zastrow, C. ve Krist-Ashman, K. (2014). İnsan Davranışı ve Sosyal Çevre (Ed: Durdu Baran Çiftçi) Ankara: Nika Yayınevi. Zıllıoğlu, M. (1993). İletişim Nedir? İstanbul: Cem Yayınları. internet kaynakları http://www.biltek.tubitak.gov.tr/gelisim/psikoloji/ nedir.htm http://www.ntv.com.tr/yasam/oprah-winfreyinalamadigi-o-canta,rGyG4Ri_B0-IdWUvUpw7zA http://www.itugvo.k12.tr/ilkogretim/Rehberlik_ bultenler/Ogrenme_surecleri.pdf http://haber.star.com.tr/yazar/sor unlardankacanlarin-hastaligi-pasif-agresif-davranis/yazi899224 http://gorselarsiv.anadolu.edu.tr http://img2.timeinc.net/people/i/2007/database/ oprah/oprah300.jpg 83 Bölüm 5 öğrenme çıktıları Bireylerarası İletişimde Kültür 1 Kültür Kavramı ve Kapsamı 1 Kültür kavramını tanımlayabilme 2 Bireylerarası İletişim ve Kültür 2 Sözlü ve sözsüz iletişimin kültürle ilişkisini analiz edebilme Anahtar Sözcükler: • Aile • Alt Kültür ve Karşıt Kültür • Değerler • Gelenekler • Gerçek Kültür ve İdeal Kültür • İnançlar • Kültür • Normlar • Semboller • Sosyal Sınıf ve Yaşam Tarzı • Toplum • Yüksek Kültür ve Yaygın Kültür 84 Bireylerarası İletişim GİRİŞ Kültür kavramı, tarih boyunca toplumlar için yaşamsal öneme sahip olmuştur. Kültür genel olarak insan eliyle yapılan tüm kazanımları ifade eder. Kültür insan sayesinde varolur, yani insan bir kültür varlığıdır. İnsanı diğer tüm canlı varlıklardan ayıran şey kültürü yaratma özelliğine sahip olmasıdır. İnsan kültürü yaratır ve çevresine öğretir böylece tarih içerisinde kuşaktan kuşağa aktarılır. Kültürel çalışmalara göre, dünyayı anlamanın ve anlamlandırmanın yolu kültürden geçmektedir. Yaşamı boyunca, bireyin tüm çevresi birtakım anlamlarla yüklüdür. Bu anlamlar da bireyin çevreyle olan etkileşimi ve kurduğu iletişimle kazanılır. İletişim araştırmalarının konularından biri de kültür kavramıdır. Çünkü bir anlamda kültürel değerlerin kuşaktan kuşağa aktarılmasını sağlayan ve kültürel değerlerin başka kültürlere aktarılmasını sağlayan, diğer deyişle kültürlerarası etkileşimi sağlayan süreç iletişimdir. Bu sayede diyebiliriz ki iletişim ile kültür birbirinden ayrılmaz bir bağa sahiptir. İletişim olmazsa, kültürün yaşaması olanaklı değildir. Bu ünitede kültürün ve kültürel değerlerin bireylerarası iletişimle olan bağlantılarını açıklamaya ve anlamaya çalışacağız. KÜLTÜR KAVRAMI VE KAPSAMI Kültür, Latince “cultura” kökünden türetilmiş Fransızca bir kelimedir. Ekin ekmek, yetiştirmek, terbiye etmek anlamlarına gelmektedir (Giddens, 2009:32). Kültür, tarih boyunca toplumların yapısını yaşam biçimlerini şekillendiren, vareden bir yapıdır. Toplumların varoluş biçimleri, varlıkları, sahip oldukları kültürel geçmişleriyle bağlantılıdır. Ayrıca ahlak anlayışları, yaşam tarzları, değerleri, inançları da kültür kapsamında değerlendirilir. Kültür önceleri hayvan ve ürünlerin yetiştirilmesi anlamında, sonra ise insan yeteneklerinin gelişmesi anlamında kullanıldı. Zamanla kültür, toplu halde yaşayan insanların günlük yaşam pratikleri içerisinde yarattıkları veya ürettikleri değerleri, gelenekleri görenekleri, tavır ve davranışları anlatan bir kavram olarak gelişti (Güngör, 2011:226). Bu aşamada “Sıra Sizde” başlığı açarak “Kültür kavramını tanımlar mısınız?” diye sorulsa, bu satırları okuyan hemen herkesin tanımı birbirinden farklı olacaktır. Kültür konusundaki bu kargaşa karşısında 200’e yakın kültür tanımının olduğunu hesaba katarsak “kültür”ü kavramsal olarak açıklamanın kolay olmadığı söylenebilir. Yine de tanımlara bir göz atmak istersek: • Nietzsche’ye göre kültür; her şeyden önce bir ulusun yaşam tarzlarının tamamındaki sanatsal stil (tarz-üslup) birliğidir Aktaran (Kuçuradi, 2014:57). • Kültür, insan için, insanlık için, insanlar tarafından, hatta bazen insana rağmen, yaratılmış, bulunmuş her şeydir. Algılayabildiğimiz, kavrayabildiğimiz, düşünebildiğimiz her şey… Başka deyişle, kültür, insanoğlunun kendi için, kendi mutluluğu, rahatı ve potansiyel güçleri adına kendinin var ettiği, var edebildiği her şeydir (Erinç, 1995:10). • İnsan davranışlarını ve insanın yarattığı maddi ve maddi olmayan ürünleriyle görünür hale gelen fikir, inanç, düşünce ve değer yönelimleri sistemidir (Aktaran. Kartarı, 2014:103). • Kültür, sembol, anlam ve normların tarihsel aktarım sistemidir (Aktaran. Kartarı, 2014: 9). • Edward T. Hall, kültürle iletişimi birbirinden ayırmaz. Ona göre, kültür insan toplulukları tarafından insanın temel gereksinimlerini karşılamak üzere üretilen yaratılan her türlü insan yapısı ürünler bütündür (Aktaran Kartarı, 2014:9). Tanımlardan yola dikkat çıkarak söyleyebiliriz Kültür, insan için , insanlık ki, kültür konusunda için, insanlar tarafından, önemli bir nokta karşımıza çıkmaktadır. hatta bazen insana rağmen, O da “insan eliyle yaratılmış, bulunmuş heryapılması”dır. Doğa- şeydir. Kültür, insanoğlunın gücüyle meyda- nun kendi için, kendi mutna gelen oluşumlar, luluğu, rahatı ve potansiyel doğadaki canlıların güçleri adına kendinin var yaşamlarını devam ettiği, var edebildiği her ettirmek için yaptık- şeydir. ları kültür değildir. Örneğin arıların doğadaki petek ve bal yapması kültür değildir. Ancak insanların arı kovanlarıyla bal üretimi yapması, arıcılık kültürüdür. Mantar üretimi için de kültür 85 Bireylerarası İletişimde Kültür mantarı, su çiftliklerinde üretilen balıklar için ise kültür balığı denilmesi bu yüzdendir. Dolayısıyla kültür yapay olgudur, insan tarafından üretilenlerin tamamıdır. Barınma ihtiyacının karşılanması temeline dayalı mimariden, sözel iletişim gereksinmesi nedeniyle yaratılan dillere, yeme gereksiniminin karşılanması için geliştirilen gastronomiye kadar her şey kültür kavramı altında toplanır. Bütün bunlar ancak topluluk halinde yaşanırsa yaratılabilecek, geliştirilebilecek şeylerdir. Topluluk olmanın temeli ise etkileşime; başka deyişle iletişime dayanır. O halde kültür, topluluğu bir arada tutan iletişimin ürünü, sonucu ve sebebidir. Yani iletişim kültür, kültür de iletişimdir (Kartarı, 2014: 7). Kültür ve iletişim birbirlerini var eden, sürekli kılan, çoğaltan biçimlendiren iki kavramdır ve birbirinin hem nedeni hem de sonucudur. Benzerlikleri ise açıktır. Her ikisi de insana ait ve insana özgüdür. İletişim insanların simgesel anlamdaki etkileşimini, ilişkilerini ifade etmektedir. Kültür ise simgelerin yaratıldığı ve işlerlik kazandığı ortamın adıdır (Güngör, 2011:103). Şekil 5.1 Kültür İnsan Eliyle, İnsan Tarafından Üretilir. Şekil 5.1.’de görüldüğü üzere duvar resimleri, heykeller, mimari eserler, el işi eserler, insan eliyle hazırlanan yemekler, müzik, gölge oyunları, dans, sözlü ve yazılı edebi eserler hep kültürel ürünler kapsamında değerlendirilir. İletişim sayesinde kuşaktan kuşağa aktarılır. Şöyle düşünebiliriz; kilim dokuyan toplumlarda, ip yapımından, kök boyasına, motiflerin nasıl dokunacağına kadar her türlü bilgi iletişimle nesilde nesile aktarılır ve bir anlamda kilim kütürü devam eder. İtalyanlar yemek yapımını çocuklarına mutlaka öğretirler. Evde makarna yapımı, özel soslar, tatlılar… Böylece kendilerine özgü yemek kültürünün varlığı devam eder. Aileler yıllar öncesinin yemek tariflerini özenle saklarlar ve bu tariflerin kendi ailelerine özgü olmasıyla gurur duyarlar. İtalyanlar sadece evlerinde değil, Trattoria adını verdikleri lokantalarda geleneksel yemeklerini yaparlar, böylece yemek kültürleri bir anlamda bireyden bireye aktarılarak, iletişim sayesinde öğretilerek devam eder. 86 Kültürün Özellikleri Kültürün tanımı üzerinde bir uzlaşım olmadığı gibi özellikleri konusunda da uzlaşım olamadığı söylenebilir. Bu alanda çalışanlar, farklı tanımların ortak noktalarını değerlendirerek kültürün özelliklerini belirlemeye çalışmışlardır. Söz konusu tanımlara ve çalışmalara dayanarak kültürün bazı özelliklerini şöyle sıralayabiliriz: 1. Kültür öğrenilir. Güdüsel ya da genetik değil, her bireyin doğduktan sonra, yaşayarak kazandığı, iletişim halinde olduğu bireylerden öğrendiği bilgi, davranış ve alışkanlıklardır. 2. Kültür tarihidir ve süreklidir. Bütün canlılar, yaşadıkları sürece, varlıklarını sürdürecek, kendilerini tehlikelerden koruyacak bazı beceriler kazanırlar. İnsan öğrendiklerini yavrusuna aktarabilen tek canlıdır. Onun biricikliği kuşkusuz dil öğrenme ve öğretme becerisinden gelir. İnsanın ilk varoluşuna kadar uzanan kültür, tarihi ve sürekli bir varlık alanıdır. Bireylerarası İletişim 3. Kültür toplumsaldır. Kültürün öğrettikleri yalnızca zaman boyutunda sürekli mekancoğrafya boyutunda da toplumdan topluma farlılık gösterir, değişir. Bir toplumun sahip olduğu, yarattığı, paylaştığı tüm alışkanlıklar o toplumun kültürüdür. Kültür toplumsal olduğuna göre, geleceği topluma bağlıdır (Güvenç, 2002:55-56). Bunu şöyle açıklayabiliriz: Yok olan toplumların yani tüm bireyleri yok olmuş toplumların kültürleri de yok olmaktadır. Örneğin, İnka Krallığı ve medeniyeti savaşlar sonrasında yok olmuş, bununla birlikte İnka kültürü de yok olmuştur. 4. Kültür her ne kadar, ideal kural, davranış ve değerlerden oluşursa da, bireysel tutum ve davranışlar, büyük ölçüde ideallerden ayrılır. Diğer bir deyişle, her kültür bütünü, ideal ve gerçek adını verebileceğimiz bir kültür ikileminden oluşur. İdeal ile gerçek ara sıra birbirine yaklaşsa,üst üste gelse de, çoğu zaman birbirinden uzaktır. Öyleyse insan davranışlarının büyük bölümü kültürel -öğrenilmiş - olsa bile ideal olmayabilir (Güvenç, 2002:55-56). Örneğin, gelenekler ve töreler de kültürün bir parçasıdır. Ancak töreye aykırı davrananların aile içinde ağır şekillerde cezalandırılması, o halkın kendi kültürünün bir parçası olabilir; ancak ideal ya da doğru olmayacağı gibi, yasalara aykırı da olabilir 5. Kültür, ihtiyaçları karşılayıcı ve doyum sağlayıcıdır. Kültür, yaşamsal ve toplumsal gereksinimleri karşılayıcı, başka bir deyişle işlevseldir. Doyum düzeyi, alışkanlıkları destekler ve pekiştirir, doyumsuzluk ise değişim ve boşluklara yol açar. Süreklilik, doyumun, doyumsuzluktan biraz daha fazla oluşuna bağlıdır. Biyolojik gereksinimler evrenseldir, bunlara yanıt veren örgüt ve değerlerin, kültürlerin belli ölçülerde benzer olması kaçınılmazdır (Güvenç, 2002:55-56). 6. Kültür simgeseldir. Kültürde öğrenmenin yanı sıra dil ve etkileşim de önemlidir. Dil, toplumda insanları birbirine bağlayan bir öge olduğu kadar, kültürün gelecek kuşaklara aktarılması açısından da önemlidir. Dil, toplumun simgesel sistemidir. Kültür, bireylerarasında bir iletişimin olmasını ge- rektirir. Kültür toplumsal bir üründür ve bireylerarası etkileşim sonucu doğup gelişir (İçli, 2002: 82). 7. Kültür örüntülüdür. Kültürler gelişigüzel toplanmış görenek ve inançlar değil bütünleşmiş örüntülü sistemlerdir. Adetler, değerler, kurumlar, inançlar birbirleriyle ilintilidir. Bunlardan birinde meydana gelen bir değişme diğerlerini de etkiler. Bir kültürün farklı ögeleri çekirdek değerler etrafında bütünleştirilebilir (İçli, 2002: 83). Yine bununla ilişkili olarak kültür bir soyutlamadır. Kültür, bütünüyle maddi, gözlemlenebilir bir olgu değildir, soyut, kişilerin zihinlerinde olan bir kavramdır (Güvenç, 2002: 104). Gelenekler, görenekler, töreler maddi bir olgu değildir ancak dilden dile, bireylere aktarılarak onların davranışlarını, yaşam tarzlarını etkiler. Özelliklerinden yola çıkarak söyleyebiliriz ki, kültür çok boyutlu ve dinamik bir kavramdır. Kültürün Bileşenleri Kültür tek bir olgu değildir, kültürü oluşturan ögeler bulunmaktadır. Altbaşlıklarda açıklamaya çalışacağımız kültürü oluşturan değerler, normlar, inançlar, efsaneler gibi tüm ögeler, bireylerarası iletişim sayesinde toplum içinde ve tarih boyunca varlığını devam ettirerek süregelir. Kültür, farklı ögelerden oluşur. Bu ögeler değerler, normlar, inançlar, efsanelerdir. Tarih sürecinde toplum içinde hep varolmuştur. Değerler ve Normlar Kültür ve toplumbilim açısından, bir toplumun sahip olduğu ortak tutum ve bakış açılarına ‘değer’ denir. Değerler, kültürel olarak belirlenmiş toplumsal standartlardır. Neyin nasıl olması gerektiğini belirler. Aynı dikkat Değerler, kültürel olarak belirlenmiş toplumsal standartlardır, neyin nasıl olması gerektiğini belirler ve toplumun sürdürdüğü ortak amaçlardır. Değerlerin oluşturulması ve sürdürülmesi için toplumsal normların oluşturulması gerekir. 87 Bireylerarası İletişimde Kültür zamanda toplumun sürdürdüğü ortak amaçlardır. Değerlerin oluşturulması ve sürdürülmesi için toplumsal normların oluşturulması gerekir (Bahar, 2005: 78). Aynı toplumda değerler zaman içerisinde değişir, farklılaşır. Ancak bu değişime rağmen her kuşak kendi döneminin sahip olduğu değerleri devam ettirmek için çaba gösterir. Bu durumda bireylerarasındaki iletişimi bozar ve çatışmaya neden olur. Kuşaklar arasında yaşanan ve kuşak çatışması diye anılan bu çatışmalar zaman içinde değerlerin değiştiğine, çoğu zaman bozulduğuna işaret etmektedir. İnsanlar kuşak çatışmasının son dönemlerde yadikkat şandığı gibi bir yanılNormlar ise bir sosyal gru- gıya düşerler. Oysa bun kendisi için ilke edin- önceki kuşaklar da diği ve grup üyelerinin kuşak çatışması yaeylemlerini yönlendiren şamıştırlar, çünkü davranış kuralları bütünü onların değerleriyle ya da ahlak alanında doğru anne ve babalarının eylemi belirleyen kural, uy- değerleri zamanla çagun davranış için standart, tışabilir. Bu da kuşak eylemde temel alınan dav- çatışmasının sürekli ranış ilkesi olarak tanım- bir olgu olduğunu lanır. Norm aynı zamanda gösterir. Değişimin değeri yargılamak ya da de- hızının giderek arttığer biçmek için kullanılan ğı günümüzde gerek ölçüdür. teknoloji gerekse yaşam biçimi ve dünya görüşü gibi konularda kuşak çatışması yaşanabilir (Sungur, 2014:32). Doğal olarak da bu çatışma bireylerarası iletişimi olumsuz yönde etkiler. Normlar ise bir sosyal grubun kendisi için ilke edindiği ve grup üyelerinin eylemlerini yönlendiren davranış kuralları bütünü ya da ahlak alanında doğru eylemi belirleyen kural, uygun davranış için standart, eylemde temele alınan davranış ilkesi olarak tanımlanır. Norm aynı zamanda değeri yargılamak ya da değer biçmek için kullanılan ölçüdür (Cevizci, 1999: 633). Normlar ve değerler arasındaki temel farklılık değerlerin soyut ve genel kavramlardan meydana gelmesi; normların ise belirgin ve yol gösterici olmalarıdır (Özkalp, 2000:62). Normların amaçları, grubun sürekliliğini ve yaşamda kalmasını kolaylaştırmak, davranışları basitleştirmek, grup üyelerinin kendilerini utandıracak durumlardan kaçınmasına 88 yardımcı olmak ve grubun temel değerlerini ifade etmek, başka gruplardan ayrılan yönlerini bilmelerine yardımcı olmak şeklinde sıralanabilir (Özkalp, 2003:133). Tanımlardan yola çıkarak söyleyebiliriz ki, değerler, normlara göre somutlaşır. Değerler genel bir kavramdır. Normlar ise değerlere göre daha özel, toplumsal açıdan daha baskıcıdır. Normları geçerli kılan ceza ve ödül sistemidir. Toplumda istendik davranışların onaylanması ve de ödüllendirilmesi normlara uygun davranışların ortaya çıkma olasılığını arttırabilir. Diğer taraftan cezalar da davranışlarımızda caydırıcı bir rol oynayabilir. Örneğin, bir sınıf ortamında öğrenci ve öğretmenin arasındaki iletişimi, tutum ve davranışlarını normlar düzenler. Sınıfın düzenini bozan ve disiplin kurallarına uymayan davranışların bir yaptırımı vardır. Bir diğer durumda örneğin grup içinde normlara, beklentilere uymayan kişiler dışlanabilir. Bu da resmî değil, daha çok gayriresmî bir yaptırımı ifade eder. Aynı şekilde kınama, ayıplama gibi tepkiler de bu tip yaptırımlar arasında sayılabilir. Birey toplumsallaşma sürecinde neyin doğru neyin yanlış olduğuna ilişkin bilgileri edinir, öğrenir ve tabii ki kendi tecrübeleriyle de değişime uğratır (Sungur, 2014: 31). Değerler ve normlar kültürün bir bileşeni olarak bireylerarasındaki iletişimi etkiler. Değişen değerler ya da baskıcı normlar bireylerarasında iletişim sorunlarına yol açabilir. İnançlar İnanç kavramı, kesin olmayan bir şeyi doğru sayma; us yoluyla genel geçer bir doğrulama yapmadan, başkasının tanıklığı üzerine kurulmuş kanıtları, hiç bir kuşku duymaksızın onaylama, olarak tanımlanmaktadır. Bir diğer tanımda ise inanç, bir önermenin doğru olduğunu düşünme ya da savunmaya; kesin bilgiden daha zayıf olmakla birlikte temelsiz sanıdan çok daha güçlü olan bilgi parçasına karşılık gelir (Cevizci, 1999:463). İnançlar, gerçekliğin doğası hakkında ileri sürülen iddialar; yani dünya hakkında paylaşılan fikirlerdir. İnançlar, bireyin geçmişini yorumlamaya yardımcı olabileceği gibi, bugünü açıklamaya veya geleceği tahmin etmeye de katkıda bulunabilir. İnsanlar hayatlarında sağduyuyu, dini, bilimi ya da bunların karışımını temel alabilirler. Bireyin inançlarının bir kısmı kanıtlanabilir temellere sahipken bir kısmı da bu temelden yoksundur. İnançlar, belli Bireylerarası İletişim durumlarda ne olması gerektiğini ifade ederler. Örneğin dinî doktrinler birer inanç sistemidirler. Ya da siyasal ideolojiler, siyasal arenada ne olması gerektiği konusunda, belli inançlara dayanırlar (Sungur, 2014: 32). İnanç kavramı tamamen o kültüre özgü olduğu için bu inançlara sahip olmayan kişilerce saçma ve anlamsız görülebilir. Örneğin, türbelere giderek, çaput bağlayarak dileklerinin gerçekleşeceğine inananlar vardır. Hıristiyan toplumlarında ise 31 Ekim’de kutlanan Cadılar Bayramında (Halloween) ölülerin ruhlarının geçmişte yaşadıkları evleri ziyaret ettiğine inanılır. İnanç, o kültürün bir yansımasıdır. Şekil 5.2 İnançlar Toplumdan Topluma Farklılık Gösterir. Bireylerin, inançlarına bağlı olarak karar ve davranışları da değişir. Eğer bir toplumdaki bireylerin inançlarında aynı yönde bir değişiklik olursa, toplumun karar ve davranışları değişir. İnanç, doğruluğu kesin olmayan bir düşünceyi doğru sayma temeline oturur. Genelde o inanca sahip olan kişiler inandıkları şeyden kuşku duymazlar. Efsaneler ve Kahramanlar Efsaneler, geleneksel olarak yayılan veya toplumun hayal gücü etkisiyle biçim değiştiren alegorik bir anlatımı olan halk hikâyelerdir. Bir diğer tanım da eski çağlardan beri söylenegelen, olağanüstü varlıkları, olayları konu edinen hayalî hikâyelerdir. Bu tür hikayeler bugünün geçmişle bağlantısıdır, mevcut uygulamalara açıklama ve meşruluk kazandırır. Toplumun geçmişi, mevcut durumu ya da gelecekteki akışını etkileyen kararlar hakkındaki olayları kapsar (Robbins, 1994: 316). Kahramanlar ise geçmişte yaşamış, o toplum için yarar sağlamış, bu yararlar sayesinde bir anlamda devleşmiş büyük başarılara sahip kişilerdir. Kahramanlar bir bakıma toplumun sahip olduğu değerlerin de sembolüdür. Örneğin İskoçya’da halkın “özgürlük” sembolü halk kahramanı William Wallace’tır. (Eğer izlemediyseniz William Wallace’ın hayatının anlatıldığı, Mel Gibson’ın yönettiği ve başrolünü oynadığı 1995 yapımı Braveheart isimli filmi tavsiye edebiliriz.) Şekil 5.3 İskoç Halk Kahramanı William Wallece’ı Sinemada Mel Gibson Canlandırdı. Kaynak: http://www.nationalwallacemonument.com/wp-content/upload/2015/05/wallace-bust-glass.jpg http://images.mentalfloss.com./sites/default/files/411363.jpg 89 Bireylerarası İletişimde Kültür Efsaneler ve kahramanlar o toplumdaki kültürünün göstergesidir. Örneğin bir toplumda savaşmayı, yarışmayı, kazanmayı vurgulayan efsaneler ve kahramanlar varsa, toplumsal değerler de bu doğrultuda gelişir. Semboller Sembol, bir düşünce, fikir ya da nesnenin yerini tutan, bir kavramı veya bir düşünceyi belirten gözle görülür ve anlamı bilinir işarettir. Bir anlam, nesneyi göstermek, ifade etmek için kullanılan sözcük, işaret ya da mimik olarak sembol; kendisine ortak bir anlaşma, uzlaşma ya da gelenek aracılığıyla belli bir anlam aktarılan uzlaşımsal işareti, belirli bir nesne, süreç veya işlemi ima etmeye yarayan şeydir (Cevizci, 1999:745). Toplumun kültürünü yansıtan bazı değerler sembollerle somutlaşır. Bir ulus için kültürel olarak değeri olan anıtlar, bayrak, milli marş bir sembol olabileceği gibi; özel bir işaret, bir beden hareketi, bir sözcük de daha küçük gruplar ya da bireyler için sembol olabilmektedir. Örneğin kurumların, okulların, arkadaş gruplarının, müzik gruplarının, trafiğin, ticaretin kendilerine özgü sembolleri bulunmaktadır. Sembollerin ne anlama geldiği toplum bireyleri tarafından bilinir ve bireylerarasında öğretilir/ anlatılır. Kültürel semboller zaman içinde değişebilmektedir. 1970’lerde ev telefonuna sahip olmak önemli bir statü sembolüydü. Günümüzde neredeyse her yaştan, her sosyal sınıftan herkesin cep telefonu bulunmakta, cep telefonu sahibi olmak önemli görülmemektedir. Ancak belirli markaların en son üretilen modellerine sahip olmak ayrıcalık olarak görülür. dikkat Sembol, bir düşünce, fikir ya da nesnenin yerini tutan, bir kavramı veya bir düşünceyi belirten gözle görülür ve anlamı bilinir işarettir. Bir anlam, nesneyi göstermek, ifade etmek için kullanılan sözcük, işaret ya da mimik olarak sembol; kendisine ortak bir anlaşma, uzlaşma ya da gelenek aracılığıyla belli bir anlam aktarılan uzlaşımsal işareti, belirli bir nesne, süreç veya işlemi ima etmeye yarayan şeydir. Şekil 5.4 Semboller Kültürün Bir Bileşenidir. Gelenekler Bir topluluğun, mevcut toplumsal yapısını ve değer sistemini çok büyük sarsıntılar yaşamadan koruyup devam ettirmesi amacıyla, kendinden önceki kuşaklardan devraldığı, belli bir dönüşüme uğratarak sonraki nesillere aktardığı; başta inançlar, düşünceler ve kurumlar olmak üzere her türlü sosyal uygulamadır (Cevizci, 1999:373). Örneğin evlenme öncesi yapılan kız isteme, kına gecesi, nişan, çeyiz serme, bayram ziyaretleri gibi geleneklerdir. Batı toplumlarında ise paskalya döneminde insanların birbirine genellikle çikolatadan yapılan paskalya tavşanı ve paskalya yumurtası hediye etmesi, yumurta boyanması da süregelen geleneklerdendir. Gelenekler kuşaktan kuşağa devredilen, zaman içinde değişen inanç, düşünce gibi her türlü sosyal uygulamadır. 90 Bireylerarası İletişim Şekil 5.5 Gelenekler Kültürden Kültüre Farklılık Gösterir. Kültür Alanı Olarak Dil Kültürün Temel Boyutları Dil kültürün, toplumsal düzeyde varlığını koruyabilmesi için vazgeçilmez önemde bir simge sistemidir. Üzerinde uzlaşılmış anlamlar , sözcükler/sözcüklerin kullanımlarını belli kurallara bağlayan bir simge sistemi olan dil, kendi başına anlamı olmayan ses birimlerinden oluşur. Sözcüklerin kendi başlarına ve kendileri olarak bir anlamları yoktur, hatta sözcüklerin özünde saçma oldukları söylenebilir. Sözcükler, ancak belli bir anlam bağlamında değer kazanırlar; dili konuşan bireyler arasında, sanki bir anlamları varmış gibi iletişimin bir parçasıdırlar. Bu durum aslında kendinde anlamı olmayan ses birimlerine, toplumsal olarak üzerlerinde uzlaşılmış anlamlar atfedilmesi, en yaygın simge sistemi olan dili ortaya çıkartmıştır. Sonuçta bütün kültür olgularında olduğu gibi, dilde de iyi, doğru, güzel, anlamlı gibi temel ölçütler sadece birer toplumsal fikir birliği meselesidir. Dil belli bir büyüklükteki bir toplumda iletişimi, simge alışverişini mümkün kılar. Ancak dil, sadece işlevsel olarak çalışan bir olgu değildir, aynı zamanda iletişimsel süreçte yeni anlamlar üretilmesini, mevcut kavram ve ifadelerin kimi zaman kuralların değişkenlik kazanmasına yol açan etkileşimlerin oluşmasını sağlayan bir düşünsel zemindir (Ergur, 2014:15). Birey toplumsallaşma sürecinde bir dil öğrenir içinde yaşadığı kültürü öğrenir ve aynı yolla kendine sonraki kuşaklara kültürü aktarır. Hangi toplumda dünyaya gelmiş ve yetişmişse, hangi dili konuşuyorsa dünyayı da bu gözlüklerle görür. Bireyler iletişim kurarken temelde dil yoluyla bunu gerçekleştirir. Bunun yanında konuştuğu dili destekleyen jestler, mimikler, işaretler gibi unsurlar da toplumsallaşma sürecinde öğrenilir ve bir anlam kazanır (Sungur, 2014: 33). Kültür içerisindeki farklılıklar, geleneksel otoriter kültürlerde daha az, sanayileşmiş, gelişmiş toplumlarda daha fazladır. Geleneksel otoriter kültürde yaşayan topdikkat lumlar benzer yaşam Geleneksel otoriter külbiçimlerini, benzer türde yaşayan toplumlar değerleri paylaşan toplumlardır. Bu neden- benzer yaşam biçimlerini, le, kültürel değişim benzer değerleri paylaşan daha yavaş gerçekleşir. toplumlardır. Özgürlükçü, Özgürlükçü, çağdaş çağdaş toplumların ise farktoplumların ise farklı lı nüfus gruplarının yaşadınüfus gruplarının ya- ğı, bireylerin farklı meslek şadığı, bireylerin farklı gruplarına sahip olduğu meslek gruplarına sa- toplumlar olması nedeniyle hip olduğu toplumlar daha hızlı değişim-dönüolması nedeniyle daha şüm geçirebilen; dış etkilere hızlı değişim-dönü- daha açık ya da yatkın topşüm geçirebilen; dış lumlar olduğu söylenebilir. etkilere daha açık ya da yatkın toplumlar olduğu söylenebilir. Ancak ne kadar farklılıklar olursa olsun her kültür tesadüfi unsurların oluşturduğu bir bütün değildir. Her parçası birbiriyle anlamlı bütün oluşturur ve birbirini tamamlar nitelik taşır (Özkalp, 2000:100). Geleneksel otoriter kültür ile özgürlükçü çağdaş anlayışın temelinde varsayımlar bulunur. Bu varsayımlar değerlendirilirken şu üç nokta unutulmamalıdır. Her toplumda, birbirinden farklı varsayımlar vardır. Kültür varsayımları bilinçli olarak öğrenilmez, çocuk anadilini öğrendiği gibi, farkına varmadan, kendi kültürünün varsayımlarını aile içinde öğrenir. Bireyin farkında olmadığı kültürel varsayımlar, onun özbenlik tanımının temelini oluşturur. Özgürlükçü çağdaş anlayış ile geleneksel otoriter kültür şu temel boyutlarda değerlendirilebilir (Cüceloğlu, 2012: 245-251): 91 Bireylerarası İletişimde Kültür 1. Dünya görüşü: Dünya görüşü, kişinin hayatı-insanı nasıl algılayıp, anlamlandırdığı ya da değerlendirdiği ile ilgili boyuttur. 2. İnsanın doğası: Bu boyut, “İnsan nedir?” sorusuna cevap verir. 3. İnsanın doğayla ilişkisi: İnsanın doğayla nasıl etkileşim içinde olması gerektiğini belirtir. 4. Bireysellik/Bağımsızlık: Bireyin kendini diğerlerinden, kendine özgü özelliklerine verilen değeri ifade eder. 5. Değişim: Bu boyut zamanla kaçınılmaz olarak ortaya çıkan değişimin nasıl algılandığını ifade eder. 6. Zaman: Kişilerin vakitlerini harcamayla, zamanı nasıl değerlendirdikleriyle ilgili temel değerleri ifade eder. 7. Eşitlik/Hakkaniyet: Bireylerarası ilişkilerde güç dengesini ifade eder. 8. Mücadelecilik (yarışkanlık) Kişilerin başarı için birbirleriyle yarışmasını belirtir. 9. Açık doğrudan iletişim: Bu boyut kişilerarası ilişkilerde mesajların kullanılma biçimini ifade eder. 10. Uygulanabilirlik ve verimlilik: Bu boyut düşünce ve davranışların pratik bir sonuca dönük olmasını belirtir. 11. Materyalizm: Nesnel terimler içinde ifade edilebilen kazançların değerli olduğunu ifade eder. 12. Eğitim: Bu boyut bireyin gelişimi boyunca topluma ve yaşama hazırlanması için gerekli süreci ifade eder. 13. Birey ve devlet ilişkisi: Bireyle devletin birbirlerine karşılıklı görevlerini ifade eder. 14. Kadın erkek ilişkisi: Bu boyut, kadın ve erkeğin toplum içindeki göreli yerlerini ve değerlerini ifade eder. Tablo 5.1’da geleneksel otoriter kültür ile özgürlükçü çağdaş anlayış değerleri karşılaştırılacaktır. Tablo 5.1 Özgürlükçü Çağdaş Anlayış ve Geleneksel Otoriter Kültür Değerlerinin Karşılaştırılması Geleneksel Otoriter Kültür Evreni anlamaya insanoğlunun gücü yetmez. Neyin iyi, neyin kötü olduğuna insanın kendisi karar verecek güçte değildir. Özgürlükçü Çağdaş Anlayış İnsan hem kendini hem de evreni inceleyerek anlayabilir. İnsan, kendisi için neyin yararlı ya da zararlı oluduğuna kendisi karar verecek yetenektedir. Bireyin kendine özgü bir değeri yoktur. Bireyi Bireyin kendine özgü özellikleri korunmalı, beslenmeli ve değerli yapan, onun ilişkileridir. geliştirilmelidir. Bağımsız birey değerlidir. Değişiklik kötüdür, gelenek ve görenekleri olduğu gibi devam ettirmek iyidir. Zaman ve zaman planlaması önemli değildir, gelecekte ne olacağı kaderimize bağlıdır, biz denetleyemeyiz. Kişinin yaşı, mevkii ve ilişki içinde olduğu insanların türü onun saygınlık derecesini tanımlar. Mücadelecilik ayıptır. Mütevazılık iyidir. Dolaylı ve kapalı yollardan ima yoluyla anlatım, doğrudan, açık-seçik anlatıma yeğlenir. Programı uygulayan kişinin mevkii ve kudreti önemlidir. Kadercidir. Eğitim, mevcut bilgi ve değerleri ezber ve taklide dayanır. Birey devlet içindir. Kadın ve erkek eşit değildir. Din ve devlet ayırımı yoktur. Değişiklik yaşamın kaçınılmaz bir parçasıdır ve iyidir. Zaman ve zaman planlaması önemlidir. Geçmiş, şimdi, gelecek içinde en önemlisi gelecektir. Saygınlık yönünden herkes eşittir. Mücadelecilik iyidir. Açık-seçik doğrudan mesajlar, dolaylı yollardan kapalı anlatıma yeğlenir. Gerçekçi, pratik ve verimli olma değerlidir. Materyalisttir. Eğitim, bağımsız düşünme, soruşturma yeteneklerini geliştirmeyi amaçlar. Devlet birey içindir. Kadın ve erkek sosyal ve yasal yönden eşittir. Din ve devlet ayrıdır. Yurttaşın din özgürlüğünü ve din-devlet ayrımını korumak devletin görevidir. Kaynak: Cüceloğlu, 2012: 252 92 Bireylerarası İletişim Her toplumda gelenekselciler ve özgürlükçüler vardır. Toplumun kültürel değerleri toplumda yaşayan bireyler, aralarındaki iletişimi ve davranışlarını derinden etkiler. Kültürün Sınıflandırılması Kültür farklı biçimlerde sınıflanabilir. Bu sınıflama toplumdaki gelişime ve değişime bağlıdır. Kültürün sınıflandırılması bağlamında kültürlerin arasındaki farklar ve kültürün içerisinde varolan çeşitlilikler de önemlidir. Gerçek Kültür ve İdeal Kültür Gerçek kültür, norm ve değerlerin pratikteki, günlük yaşamdaki uygulanış ya da bulunuş biçimidir. İdeal kültür, toplumu bir arada tutan norm ve değerlerin sadece kurallarda geçerli olmasıdır (Özkalp, 2000:101-102). Bu iki kavramı birbirinden ayıran en önemli nokta, toplum içerisinde gerçek ile arzulanan arasında farklılık olmasıdır. Toplumda geleneksel bir yaşam düzeni varken, o toplumun çağdaş olması arzulanıyor ise, burada gerçek ve ideal kültür arasında fark var demektir. Yüksek Kültür ve Yaygın Kültür Kültür içerisindeki bir farklılıkta aynı toplum içerisinde yaşayan seçkin (elit) grup ile halk tabakalarının sahip olduğu norm ve değerlerdeki ayrılıklarda yatar. Toplum içerisinde özel bir yaşam biçimi, zevkleri, alışkanlıkları olan küçük bir grubunun sahip olduğu kültüre yüksek kültür denir. Yaygın kültür ise toplumun çoğunluğunun benimsediği büyük halk kitlelerinin benimsediği yaşam biçimi, zevkler ile farklı değerlerin sahip olduğu kültürdür. Alt Kültür ve Karşıt Kültür Alt kültür toplumun temel kültür değerlerini paylaşan ancak bunun dışında kendini diğer gruplardan ayıran değer, norm ve yaşam biçimi olan gruplardır. Karşıt kültür ise bir alt kültür biçimi olup norm ve yaşam biçimleri açısından içerisinde yaşanılan kültüre ters düşen tutum ve davranışları benimser (Özkalp, 2000:101-102). Bireyler ait oldukları kültürel sınıfla benzer davranış özellikleri gösterirler, öbür bireylerle iletişimleri de buna bağlı olarak etkilenir. Kültür ve Toplumsal Çevre Bireylerarası iletişim biçimi şüphesiz bireyin ait olduğu sosyal çevreden etkilenir. İçine doğduğu aile, bireyin ilk sosyal çevresidir. Aile, evliliğe ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birliktir; diğer tanım ise aynı soydan gelen veya aralarında akrabalık ilişkileri bulunan kimselerin tümüdür. Toplumun en küçük sosyal birimi olan aile, kültürün iletişim yoluyla aktarıldığı en önemli alandır. Çocuğun çevresindeki bireylere karşı nasıl davranacağını ve toplum içinde karşılaşabileceği durumlarla ya da sorunlarla nasıl başa çıkabileceğini öğrenmesi gerekir. Bu alanda uygun bir örnek oluşturma ve çocuğun toplumsal davranışlarını biçimlendirme görevi aileye düşer. Aile çok zengin bir iletişim ve etkileşim ortamıdır. İlk sosyal deneyimler ailede edinilir ve çocuk sosyal bir varlık olduğunun bilincine varır. Aile, çocuğu kültürel ihtiyaçlara göre biçimlendirir. Anne babanın olumsuz tutumları ve davranışları çocuğun davranışlarını da olumsuz etkiler (Dönmezer, 1999:26-29). Değerler, inançlar, gelenekler öncelikle aile içinde öğrenilir. Daha önemlisi çocuk anadilini öncelikle annesi olmak üzere ailesinden öğrenir. Dilin yanı sıra çocuk karşılaşacağı sosyal sorunları çözmesini, sosyal çevre hakkında bilgi edinmesini, akrabalık, komşuluk, arkadaşlık ilişkilerini yine ailesinden öğrenir. Ailenin kaç bireyden oluştuğu, çocuğun kaç kardeşinin olduğu, dede-nineyle de aynı evde yaşam durumu, çocuğun cinsiyeti, aile ortamını etkiler. Kalabalık bir ortam daha çok iletişim demektir. Ancak ailedeki birey sayısına bağlı olarak, örneğin çocuk sayısının fazla olması nedeniyle, çocuk ihmal edilebileceği gibi, daha fazla aile bireyi tarafından aşırı ilgiye de maruz kalabilir. Bu durum, çocuğun kültürel ve iletişimsel gelişimini etkileyecektir. Anne ve baba, kız ve erkek çocuklara davranışları ile örnek olarak hem kişiliklerinin gelişmesine, hem de cinsel kimliklerini kazanmalarına yardımcı olurlar. Kız ve erkek çocukların dünyası büyük ölçüde farklıdır. Pek çok insan bu farkların cinsiyetle beraber genetik olarak yansıdığını savunur. Ancak farklar, kızlara ve erkeklere yönelik davranış şeklinden kaynaklanır diyebiliriz (Young, 2003:214). Çocuklara öğretilen oyunlar, alınan oyuncaklar, onlara 93 Bireylerarası İletişimde Kültür anlatılan masallar, ev işlerindeki görev paylaşımları gibi her şey ve en önemlisi yetiştirme biçimi kız ve erkek çocukların iletişim kurma biçimlerini, davranış biçimlerini farklılaştırmaktadır. Şekil 5.6 Aile, Bireyin Etkilendiği İlk ve Belki de En Önemli Çevredir. Young (2003:214), kız ve erkek arasındaki yetiştirme farkını şu örnekle anlatır: Tommy Baba : (ağlayarak eve girer) “Baba, Jimmy bana vurdu!” der. : “Peki, şimdi oraya git ve tekrar sana vurursa, sen de ona vur” der. Bir başka örnekte ise: Betty : (ağlayarak eve girer) “Baba, Elizabeth bana vurdu!” der. Babası : “Tamam hayatım bunu tekrar yaparsa haberim olsun, annesiyle konuşacağım” der. Her çocuğun, böyle bir anısı vardır. Çocuğa verilen tavsiye temel olarak çocuğun cinsiyetine dayanır. Erkek çocuklarına ailede öğretilen sert, güçlü ve mümkün olduğu kadar muhtaç olmama davranışları, kız çocuklarına öğretilen ise yumuşak, zayıf, hassas olma davranışlarıdır. Ailede tohumları atılan kız ve erkek çocuklarının davranışı arasındaki fark, yetişkin olduklarında ve tüm hayatları boyunca bireylerle aralarındaki iletişimi etkileyecek, hatta kadın erkek arasındaki çatışmaların, birbirlerini anlayamamanın da özünü oluşturacaktır. Ailenin yanı sıra bireyi etkileyen bir diğer sosyal çevre de içinde yaşadığı toplumdur. Büyüklüğü, uygarlık düzeyi, ekonomik faaliyet alanı, dili, dini, inandığı değerler ve uyduğu kurallar ne olursa olsun, ortak bir yaşayışa sahip her insan topluluğu bir toplum meydana getirir. Toplum bir araya gelen insanların basit bir toplamı değildir, toplumsal ve fonksiyonel olarak farklılaşmış kişiler arasında koordinasyonlu faaliyetlerin yer aldığı bir örgüt biçimidir. Doğal olarak bu durumda farklı toplumlar ortaya çıkar. Ayrıca her toplumda görülen iki evrensel özellik söz konusudur. Her toplum bir iç düzene; yani belli bir yapıya sahiptir. Ancak bu yapı durağan değildir, değişime açıktır. Toplumların iç düzeni ya da yapısı, toplumsal ve ekonomik koşullara bağımlı olarak farklı değişim hızlarına sahiptir (Gökçe, 1996: 1-2). Her top- Şekil 5.7 İçinde Yaşadıkları Toplum, Bireylerin Arasındaki lumun sahip olduğu farklı özelliklere, toplumun İletişimi Etkiler. yapısına göre bireylerarası ilişkiler, bireylerin davranışları da etkilenir. 94 Bireylerarası İletişim Merton, bireyin çevresini kültürel ve toplumsal olmak üzere iki farklı yapının oluşturduğunu ileri sürmektedir. Kültürel yapı, belli bir toplum ya da grup üyelerinin ortak davranışlarını yöneten örgütlenmiş bir dizi değerlerdir. Toplumsal yapı ise bir toplumun ya da grubun üyelerinin çeşitli şekillerde içinde bulundukları örgütlenmiş bir dizi toplumsal ilişkilerdir. Bu yaklaşım aynı zamanda yapı kavramının insanların yaşamlarındaki davranışlarının nedenini anlamaya yönelik bir araç olduğunu da ortaya koymaktadır (Gökçe, 1996: 4). Tarihin başlangıcından günümüze zaman içerisinde dünyada nüfusun artması, meslek gruplarının çeşitlenmesi, ulaşımın kolaylaşması ve belki de en önemlisi teknolojinin gelişmesi ve iletişim teknolojisinin de gelişmesiyle bireylerin yaşamları değişmiş, toplumsal ilişkiler ağı karmaşıklaşmış, davranışlar farklılaşmıştır. Toplumsal ilişkiler ağı bir bireyin hem grup içinde hem de diğer gruplar, kuruluşlar ve kurumlarla olan bütün ilişkilerini kapsayan ağdır. Bu ağ, bireyin ailesini, arkadaşlarını, diğer grupları ve ilişkide olduğu tüm bireyleri kapsar. Toplumsal ilişkiler ağı, bireylerarası ilişkileri, grup içindeki ilişkileri, grupların diğer gruplarla, organizasyonlarla ve bütün top- Şekil 5.8 Toplumlar, Farklı Toplumsal Sınıflardan Oluşur. lumla ilişkisini içine alır. Kısacası, toplumsal ilişkiler ağı, bir bireyin diğerleriyle ilişkisinden başlayıp, diğer bireylerin sosyal ilişkiler ağından geçerek bütün toplum üyelerinin birbirine bağlandığı bir örüntüyü oluşturur (Akan, 2003: 94- 95). Birey ancak ilişkileri içinde varolabilen bir varlık olduğundan insanların iletişim yeteneği toplumsal yaşamın temelini oluşturur. İnsanoğlunun düşünce ve duygu alışverişini kısıtlamak ya da genişletmek onun yaşam tarzını değiştirir. Çağımız bu tür bir değişime, bu alışverişin genişlemesine tanık oluyor. Bu değişim sembollerin ve mesajların yoğun bir biçimde üretilmesinden ve geniş bir alana yayılabilmesinden kaynaklanmaktadır. İletişim teknolojisindeki gelişmeler (internet, cep telefonu, sosyal medya vb.) kadar hiçbir teknolojik buluş yaşam tarzını, bireylerin bilinçlenmesini ve toplumsal davranışlarını etkilememiştir. Bugün, uzaydaki uydular aracılığıyla dünyanın her yerinin birbirine bağlandığı bir çağda yaşıyoruz; herhangi bir ülkedeki olayı, dakikalarla sayılabilecek kısa bir sürede, bütün dünya öğrenebilmektedir. Toplumun modernleşmesi, karmaşıklaşması oranında, bireylerarasındaki ilişkilerin sayısında bir artma olmuştur; bir gün içinde yüzlerce mesaj alışverişinden oluşan bir ilişkiler ağı içinde yaşıyoruz. Büyük bir kentte, bir kişinin günde ortalama bin beş yüz kadar mesaj aldığı, yani günde ortalama bin beş yüz kez birileri tarafından dikkat çekildiği, birşeyler yapması istendiği olumlu ya da olumsuz eleştirildiği, güldürüldüğü, düşündürüldüğü hesaplanmıştır (Cüceloğlu, 2012: 219). Bireylerarası ilişkileri ve iletişimi etkileyen bir diğer konu da toplumsal sınıflardır. Dünya nimetleri, diğer deyişle dünyada varolan ekonomik kaynaklar dünyada yaşayan bireyler tarafından eşit paylaşılmamaktadır. Bu paylaşım adaletsizliği nedeniyle insanlar arasında çok büyük miktarlarda gelir farkı bulunmaktadır. Bu gelir eşitsizliği insanların yaşam koşullarını, aldıkları eğitimi, sosyal koşullarını farklılaştırır ve bu farklılıkların sonucu da toplumsal sınıflar oluşur. Toplumsal sınıflar üzerinde gelir kadar önemli olan diğer unsurlar ise, bireyin mensup olduğu aile ve mesleğidir. Toplumsal sınıf, insanların toplumsal ve ekonomik pozisyonlarına göre bu pozisyonun bilincinde olsun veya olmasın bölünmeleridir. Toplumsal sınıflar, maddi ve kendiliğinden oluşan gerçeklerdir. O hâlde bir toplumun üretim sürecinde belirli ve benzer bir rol oynayan ve aşağı yukarı benzer ilişkileri yaşayan insanlar bütünü olarak gerçekler, toplumsal sınıfları meydana getirir (Özkalp, 2009: 277). Bireyler içerisine doğdukları toplumsal sınıflar içerisinde toplumsallaşır. İçerisinde kimlik kazandıkları kişiliklerini oluşturdukları toplumsal sınıf içerisinde ilişki ve iletişimlerini biçimlendirirler (Güngör, 2011:106). Sosyal bilimciler hem gelişmiş hem de gelişmekte olan toplumlarda üç temel sınıftan bahsetmektedir. Bunlar; a. Üst sınıf: Büyük ölçekli sermaye, mülk ve rant sahiplerinden oluşan ve burjuvazi olarak da anılan bir sınıftır. 95 Bireylerarası İletişimde Kültür b. Orta sınıf: Eski orta sınıf ve yeni orta sınıf olmak üzere ikiye ayrılır. Eski orta sınıf Endüstri Devrimi ile birlikte ortaya çıkan, az sayıda işçinin çalıştığı küçük ve orta ölçekli işletme sahiplerinden ve kendi hesabına çalışan esnaf ve zanaatkârlardan oluşmaktadır. Yeni orta sınıf ise Endüstri Devrimi sonrasında genellikle hizmet sektörünün gelişimi ile birlikte ortaya çıkan bir sınıftır. Literatürde büyük tartışmalara konu olmakla beraber, yeni orta sınıf da genellikle kendi içinde üst-orta ve alt-orta sınıf biçiminde ikiye ayrılabilir. Üst-orta sınıf içinde kamu ve özel sektördeki kurum ve kuruluşlarda çalışan üst düzey yöneticiler ile teknik iş gücü becerilerine sahip profesyoneller (avukatlar, eczacılar, mühendisler, doktorlar vb.) ele alınırken, alt düzey profesyoneller, orta ve alt kademe yöneticiler ve memurlar genellikle alt-orta sınıf içinde ele alınmaktadırlar. c. Alt sınıf: Kamu ve özel sektörde vasıfsız ve düşük ücretli işlerde işçi statüsünde çalışan ve bu nedenle işçi sınıfı olarak adlandırılır. Alt sınıfta yer alan bireyler, genellikle vasıfsız ve eğitimsiz bir iş gücünden oluşur ve daha çok kol emeğine dayalı işlerde istihdam edilirler (Suğur, 2011: 50-53). Şekil 5.9 Sosyal Sınıflar ve Yaşam Tarzları Bireylerarası İletişimi Etkiler. Cinsiyet ve ırk dışında insanların belki de en fark edilir özelliği sosyal sınıflarıdır. Giyinme, saçlarına şekil verme, yürüme, konuşma ve işaret etme tarzlarından bu bellidir. İnsanların sosyal sınıfı oluşturan şeyler hakkındaki inançları büyük ölçüde kendi bulundukları sınıfa dayanır. Alt sınıf, sınıfı, bir bireyin sahip olduğu ekonomik güç olarak görür. Orta sınıf, sınıf kavramını, bireyin yaptığı iş türü ve sahip olduğu eğitim ve paranın bileşimi olarak görür. Üst sınıfa göre ise, sınıf değerler, hazlar, yaşam tarzı ve düşünce yapısıdır. Dikkat edilmesi gereken nokta; her sınıfın kendine özgü olan ve kendini var eden alışkanlıkları, değerleri, tutumları ve yaşam tarzları olduğudur (Young; 2003: 179). Bireylerin aralarındaki iletişim kurma şeklini, davranışlarını ait oldukları sosyal sınıf etkiler. Örneğin bireyler ait oldukları toplumsal sınıfın konuşma tarzını, beden dilini yansıtırlar. Farklı toplumsal sınıfa ait bireyler iletişim kurduklarında sözlü ve sözsüz iletişimi kullanma farklılarından dolayı yanlış anlaşılmalar olabileceği gibi, bu durum çok olumsuz sonuçlara bile neden olabilir. ÖÇ 1 Kültür kavramını tanımlayabilme Araştır Kültürü tanımlayın. 96 İlişkilendir Anlat/Paylaş Günlük yaşam ile kültür kavramını ilişkilendirin. Günlük yaşam içinde ya da yurtdışında yaşadığınız kültürel sorunları düşünün. Bireylerarası İletişim BİREYLERARASI İLETİŞİM VE KÜLTÜR Tüm iletişim biçimleri kültürel bir bağlam içinde oluşur. Sözlü ve sözsüz iletişim becerileri de bu bütünsel kültürel bağlam kapsamında incelenir. Kültür ve Sözlü İletişim Sözcük dağarcığı ve dilin yapısı, dille kültür arasındaki ilişkilerin kavranmasında temel karşılaştırma ögelerini oluşturur. Her toplum kendi düzeninin koşullarına göre gerekli sözcükleri oluşturur ve kullanır. Yani bir dilin belli bir toplumda ve dönemdeki sözcük dağarcığı toplumun kültürel yaşamı ile ilgilidir. Avcı toplayıcı bir kütürde tarım kültürüne özgü sözcükleri, tarım kültüründe ise sanayi kültürünün gerekli kıldığı sözcük çeşidini bulama- yız. Her toplumun ya da her kültürün kendi yaşam çevresine ve gereksinimlerine, bunları karşılamak için gerçekleştirilen etkinliklerine uygun sözcükleri vardır. Eskimoların yılın büyük kısmında karla ve buzlarla kaplı bir çevrede balıkçılıkla sürdürdükleri yaşam biçiminde kullandıkları sözcük dağarcığı ile çöl insanının ihtiyaç duyduğu sözcükler, birbirinden tümüyle değişik ama yaşamsal önem açısından eşdeğerde sayılırlar. Örneğin, Eskimo dilinde, her biri “kar”ın özel bir biçimiyle, rengiyle ilgili 18 sözcük vardır (Zıllıoğlu, 1994: 126-127). Bir dilde belirli bir nesne ya da olayla ilgili olarak üretilmiş çok sayıda sözcüğün bulunması, sözü edilen nesne ya da kavramın o kültür grubunun yaşamında ne kadar önemli bir yer tuttuğunu gösterir (Kartarı, 2014:105) . Şekil 5.10 Sözlü İletişim Her Kültürel Ortamda Bireylerarası İletişimin Temel Biçimidir. Sözcükler kültür içerisinde biçimlenir , anlam kazanır. Sözlü iletişim her durumda ve her kültürel ortamda bireylerarası iletişiminin temel biçimidir. Ancak kullanım biçimi kültürün yapısal özelliklerine göre farklılık gösterebilir. İçinde bulunulan ortam sözlü iletişimin belirleyici etmenlerinden biridir. Daha geleneksel toplumlarda sözlü iletişim daha yoğun, daha somut, daha sınırlı sözcüklerle gerçekleşir. Kırsal kesimde yaşayan, yaşam biçimleri toprağı ekip biçmeye, hayvan beslemeye dayanan bir toplumsal ortamda insanların sohbetlerinin içeriğini genelde kırsal yaşamın pratiklerine ilişkin konular oluşturur. Bu ortamdaki bireyler 80-90 sözcükle gerek duydukları sözlü iletişimi gerçekleştirebilirler. Kent toplumlarında ise uzak mesafeler ve zamansızlık nedeniyle, bireylerarası iletişim telefon ve internetle gerçekleşir. Kentin çoklu ilişki ve çalışma ortamında insanların konuşacakları daha fazla şey ve konuşmalarını yönlendirecek çok daha fazla sayıda sözcük vardır (Güngör, 2011:89). dikkat İletişim sürecine katılan bireylerin kendi düşünce ve duygularını nasıl belirttiklerini, kendilerini sözlü olarak nasıl ifade ettiklerini, sözcük- İletişim sürecine katılan bileri nasıl ve ne kadar sözlük anlamında kullandıklarını ifade eden terime reylerin kendi düşünce ve biçem (üslup) denir. Bernstein’a göre sözlü iletişim biçemleri o biçemleri duygularını nasıl belirttikkullanan bireylerin içinde yaşadıkları toplumsal bağlam tarafından belir- lerini, kendilerini sözlü olalenir. Farklı toplumsal yapılar farklı konuşma sistemleri ve dilsel kodlar rak nasıl ifade ettiklerini, üretebilir. Bireyler sözlü iletişim sırasında dillerinin onlara sağladığı kodlar sözcükleri nasıl ve ne kadar arasından duruma uygun olanları seçerek ileti oluşturmada kullanılırlar. sözlük anlamında kullanHer kültürde kod seçimi belirli ilkeler çerçevesinde gerçekleşir. Bu ilke- dıklarını ifade eden terime ler, bireylerin başkalarıyla konuşmadan önce onu planlamasına, konuşma biçem (üslup) denir. 97 Bireylerarası İletişimde Kültür sırasında uygun kod seçimine yardımcı olur ve zamanla sağlamlaşıp yaygınlaşır. Bireyin ne söylediği ile nasıl söylediği arasındaki bağlantı böylece kurulmuş olur. Başka deyişle neyin nasıl söyleneceği kültür tarafından belirlenmiş olur (Kartarı, 2014: 105) Humbolt, diller arasındaki gerçek ayırımın seslerde göstergelerde değil, dünya görüşleri arasındaki ayrım olduğunu belirtir. Ona göre, dil bir ürün değil bir etkinliktir; insan zekasının hiç durmadan yinelediği sesleri düşünceleri dile getirecek biçimde kullanma işidir. Birey anadili aracılığı ile kültürün maddi donanımlarını olduğu kadar manevi donanımlarını da öğrenir. Bu donanımlar belli bir düşünce biçimini yansıtan deyişlerle aktarılır. Bu bağlamda kültür, diline yansıyan düşünce biçimi yoluyla üyesi olan bireyin doğal ve toplumsal çevresi ile ilgili soru ve yanıtlarını bir dünya görüşünü de örgütler. “İnsan insanın kurdudur”, “Besle kargayı, oysun gözünü” gibi deyişler insanın doğası ve bireylerarasındaki ilişkiler boyutlarında belli bir dünya görüşünün Türkçede yaşayan örnekleridir (Zıllıoğlu, 199:128). Bireylerin kişilik özellikleri ve diğer niteliklere göre, iletişimin evrensel kavramı altında toplanabilecek bileşenlerine bütün kültürlerde rastlanabilir. Ancak iletişimin hangi bileşeninin hangi durumlarda ve hangi sıra ile kullanılmasını belirleyen şey tek tek kültürlerdir. Her kültür kendi kural ve ilkeleri çerçevesinde hem iletiyi oluşturan kodların seçiminde hem de seçilen kodların sunumunda kendine özgü biçemleri daha çok kullanır. Bu nedenle çok biçemden söz etmek mümkündür. (Kartarı, 2014: 107). Kültür ve Sözsüz İletişim Sözsüz iletişim, konuşma diline göre nispeten daha evrensel sayılır. Anlamları açısından benzerlikleri/farklılıkları bulunsa da hepsi kültüre göredirler. Başka deyişle, her toplumun kültüründe sözsüz iletişim ögeleri dağarcığı ve bu dağarcığın kullanım biçimi kendine özgüdür. Örneğin, gülme davranışı insanın sevincini, bir şeyi komik bulmasını yansıtma açısından evrensel bir davranış olmakla birlikte, kimin nerede ve nasıl güleceği kültürel olarak belirlenir (Zıllıoğlu, 1994:183). Şekil 5.11 Sözsüz İletişim Biçimlerinin Anlamı Kültürden Kültüre Farklılaşabilir. Sözsüz iletişim, kültürel ortamda öğrenilmiş, karmaşık ve çok düzeyli iletişim türüdür. Bu nedenle duruş ya da beden hareketleri her kültürel ortamda her zaman aynı anlamı vermez, aynı kültürel ortamda kadınlar ve erkeklerin beden dili hareketleri farklılık gösterir. Örneğin kadınlar bedenlerinin çok azını kullanırlar, oturduklarında bacaklarına birleştirirler ve sandalyeye yaslanmayabilirler. Buna karşılık erkekler daha geniş alan kullanırlar, ellerini ve ayaklarını uzatırlar. Oturdukları sandalyeye yaslanırlar. Beden duruşlarının yanında kadın ve erkeklerin yüz ifadelerin de farklılıklara rastlanılır. Araştırmalar kadınların erkeklere oranla daha güleryüzlü olduklarını göstermektedir (Güngör; 2011: 182). Sözsüz iletişimi ve beden dilini kullanma sınıflararasında da farklılık gösterir. Toplumun daha üst sınıflarına mensup kişilerin beden dili daha kontrollü, abartısız, daha resmi olması beklenir. Bu farkı cenaze törenlerinde de gözleyebilirsiniz. Üst sınıfa mensup bireylerin katıldığı bir cenaze töreninde, ölenin yakınları siyah gözlükler takıp ve siyah elbiseler giyerek, teselli amacıyla birbirlerinin elini tutarlar. Hatta bazen cenazenin arkasından yeterince üzülmediklerini düşünebilirsiniz. Daha alt sınıflara mensup kişiler, cenaze törenlerinde duygularını ve üzüntülerini daha coşkulu ifade ederler. Bazı kültürlerde göz temasına dayalı iletişimi kadınlar erkeklerden daha etkili şekilde kullanırlar. Bizim kültürümüzde bu durum sosyal yapıya bağlı olarak değişmektedir. Bazı muhafazakar kesimlerde, konuşur- 98 Bireylerarası İletişim ken kadınların erkeklerin gözlerine bakmaları onay görmemektedir. Bu durum aynı zamanda kadın erkek eşitliğini algılama ile de ilişkili bir durumdur. Bazı yaklaşımlara göre kadın ve erkeklerin beden dilini kullanma eğilimleri doğuştan benzerdir. Her toplumda kabul edilebilir davranışlar sergileme çabaları nedeniyle kadın ve erkekler sosyalleşme sürecinde farklı beden dilleri geliştirirler. Yani farklı beden dilleri toplumsal kültür yapısı içinde zamanla oluşur (Güngör, 2011:180). Beden dili ülkeden ülkeye ya da bazen yöreden yöreye farklılık gösterir. Araştırmalarda ilk insanların beden dilini kullanımlarında benzer işaret ve davranışları gösterdikleri saptanmıştır. Beden diline ait birincil işaretleme sistemini oluşturan bu mesajlar insanlığın evrensel dilidir. Dolayısıyla bir Türk’ün korktuğu zaman verdiği bedensel mesajlar bir İngiliz ya da Alman’ın bedensel mesajından farklı değildir. Ancak insanlar çoğaldıkça değişen yaşam tarzları, alışkanlıkları, dinsel inançları, yaşadıkları coğrafya ve iklime bağlı olarak beden dillerinde de kültürel farklar ortaya çıkmıştır (Kaşıkçı, 2002:95).Örneğin, farklı kültürlerin selamlaşma tarzları bile birbirinden farklılık gösterir. Filipinler’de bizde olduğu gibi yaşlılarını saygıyla selamlarken, genç Filipinliler eğilip karşısındakinin elini alır ve alnına koyar, bu hareket ‘Mano’ diye bilinir. Çölde yaşayan Araplar burunlarını karşısındakinin burnuna sürter. Bir Nijer kabilesi olan Kanouri’de insanlar birbirlerini, yumruklarını başlarının biraz üzerinde sallayarak ve “Wooshay!” diyerek selamlarlar (http://onedio.com/haber/ selamlaşma_kilavuz_farklıkültürlerden_15_farkli_selamlaşma_yolu_472436). Kültürlerarası farklılıklara örnek, sözsüz dil kullanılarak onaylama -evet- ya da reddetme -hayır- biçimleridir. Türkler sözlü bir mesajı onaylarken başlarını öne doğru sallarlar, aslında aynı işareti hayır anlamında da kullanırlar, oysa bu hareket birçok kültürde onaylama olarak kabul edilir ve anlaşılır. Hayır, anlamında ise Türkler, Yunanlılar ve Suriyelilerin dışında kalanlar başlarını sağa ve sola çevirerek bir şeyi onaylamadıklarını ya da reddettiklerini gösterirler. Türkler birisini uyarırken ya da tehdit ederken sağ/sol ellerinin işaret parmağını göğüs hizasında öne arkaya doğru sallarken Almanlar bu hareketin ne anlama geldiğini bilmezler, çünkü onlar uyarmak için ellerini avuç içleri kendilerine dönük olarak yine işaret parmaklarıyla sağa sola doğru sallarlar. Örnekleri çoğaltmak mümkündür, sürekli göz temasından Amerikalılar hiç rahatsız olmazken, Japonlar sürekli göz temasını tehdit edici bulabilirler ve rahatsız olurlar” (Çakır, 2002 :141). Kültürlerarası farklılıklara verilebilecek diğer örnekler de şunlardır: El parmaklarını birleştirerek aşağı yukarı sallamak: Ülkemizde bu işaret çok güzel olmuş yemekler için kullanılmaktadır. İtalya’da ise kötü anlam içermektedir. Şakak Göstermek: Hollanda hariç tüm Batı ülkelerinde delilikle ilgili bir işarettir. Hollanda’da ise “akıllı” anlamındadır. Bizim kültürümüzde işaret parmağıyla şakağı göstermek, düşünüyorum ya da yerine göre seni vuracağım demektir. Çene Sıvazlamak: Fransa, İsviçre’nin Fransızca konuşulan bölgesi ve Belçika’da “sıkıldım” demektir. Bizim kültürümüzde “düşünüyorum” anlamına gelir. Burna Dokunmak: İngiltere ve İskoçya’da “seninle bir sırrı paylaşıyoruz” demektir. Galler’de “burnun şekilsiz” anlamındadır. Bizim kültürümüzün beden dilinde burna dokunmak yoktur. El Sallama: Dünyanın pek çok yerinde selamlaşma veya veda anlamına gelirken, Yunanistan’da “cehennem ol” anlamındadır. Bizim kültürümüzde hoşçakal güle güle anlamına gelir. Elleri bele koymak ya da cepte tutmak: Özellikle Meksika ve Endonezya’da burnu büyüklük göstergesi olarak algılanıp, kaba bir davranış olarak görülebilir. Bizim kültürümüzde hava atmak olarak algılanır. İşaret parmağınızı kıvırarak birine “gel, gel” yapmak: Singapur’da ölümle ilişkilendirildiği için hoş karşılanmaz. Tibet’te birine dil çıkarmak: Onunla ilgili kötü düşüncelere sahip olmadığınızı göstermek için kullanılabilmektedir. Bizim kültürümüzde alay etmek için dil çıkarılır (http://www.hatayinstari.net). Bir başka farklılıkta şudur, Roma’da bir restoranda arkadaşınızla yüksek sesle konuşabilirsiniz. Genelde sizi kimse uyarmaz. Ancak Londra’da böyle davranırsanız, hemen yan masadakiler rahatsız olduklarını belirterek daha yavaş sesle konuşmanız konusunda sizi uyarırlar. Yine Londra’da ilk defa karşılaştığınız bir kişi, örneğin marketin kasasında- 99 Bireylerarası İletişimde Kültür ki görevli size “darling, honey” ya da “my love” (sevgilim, tatlım, aşkım) diye hitap edebilir. Ülkemizde ise hiç tanımadığınız ve ilk defa karşılaştığınız bir kişiye özellikle cinsiyetleriniz farklıysa bu şekilde hitap edemezsiniz. Kültürlerarası farklılıklar sayılamayacak çoktur, burada sadece en bilinenlerinden örnekler verilmeye çalışılmıştır. Farklı kültürlerdeki bireylere, başka ülkelerin vatandaşlarıyla iletişim halinde olacak olan arkadaşlara, dili öğrenmek kadar kültürel farklılıkları da öğrenmenin iletişimdeki başarıyı arttıracağını söyleyebiliriz. ÖÇ 2 Sözlü ve sözsüz iletişimin kültürle ilişkisini analiz edebilme Araştır İlişkilendir Anlat/Paylaş Sözsüz iletişim ve kültür ilşkisi nedir? Yabancı bir filmi sesini tamamen kapatarak 10 dakika izleyerek, bu ünitede öğrendiklerinizle ilişkilendirin. İzlerken oyuncuların beden hareketlerini gözlemleyerek, aralarındaki iletişimi, ne anlatmaya çalıştıklarını düşünün. 100 Bireylerarası İletişim ÖÇ 1 Kültür kavramını tanımlayabilme Kültür Kavramı ve Kapsamı bölüm özeti ÖÇ 2 Kültürün çok farklı tanımları vardır: Kültür; her şeyden önce bir ulusun yaşam tarzlarının tamamındaki sanatsal stil birliğidir. Kültür, insan için, insanlık için, insanlar tarafından, hatta bazen insana rağmen, yaratılmış, bulunmuş her şeydir. Algılayabildiğimiz, kavrayabildiğimiz, düşünebildiğimiz her şey… Başka deyişle, kültür, insanoğlunun kendi için, kendi mutluluğu, rahatı ve potansiyel güçleri adına kendinin varettiği, varedebildiği her şeydir. İnsan davranışlarını ve insanın yarattığı maddi ve maddi olmayan ürünleriyle görünür hale gelen fikir, inanç, düşünce ve değer yönelimleri sistemidir. Kültür, sembol, anlam ve normların tarihsel aktarım sistemidir. Kültürle iletişim birbirinden ayrılamaz. Ona göre, kültür insan toplulukları tarafından insanın temel gereksinimlerini karşılamak üzere üretilen yaratılan her türlü insan yapısı ürünler bütünüdür. Sözlü ve sözsüz iletişimin kültürle ilişkisini analiz edebilme Bireylerarası İletişim ve Kültür Her toplumun ya da her kültürün kendi yaşam çevresine ve gereksinimlerine, bunları karşılamak için gerçekleştirilen etkinliklerine uygun sözcükleri vardır. Bir dilde belirli bir nesne ya da olayla ilgili olarak üretilmiş çok sayıda sözcüğün bulunması, sözü edilen nesne ya da kavramın o kültür grubunun yaşamında ne kadar önemli bir yer tuttuğunu gösterir. Sözcükler kültür içerisinde biçimlenir, anlam kazanır. Sözlü iletişim her durumda ve her kültürel ortamda bireylerarası iletişiminin temel biçimidir. Bireylerin kişilik özellikleri ve diğer niteliklere göre, iletişimin evrensel kavramı altında toplanabilecek bileşenlerine bütün kültürlerde rastlanabilir. Ancak iletişimin hangi bileşeninin hangi durumlarda ve hangi sıra ile kullanılmasını belirleyen şey tek tek kültürlerdir. Her kültür kendi kural ve ilkeleri çerçevesinde hem iletiyi oluşturan kodların seçiminde hem de seçilen kodların sunumunda kendine özgü biçemleri daha çok kullanır. Bu nedenle çok biçemden söz etmek mümkündür. Sözsüz iletişim biçimleri, konuşma diline göre nispeten daha evrensel sayılır. Anlamları açısından benzerlikleri/farklılıkları bulunsa da hepsi kültüre göredirler. Başka deyişle, her toplumun kültüründe sözsüz iletişim öğeleri dağarcığı ve bu dağarcığın kullanım biçimi kendine özgüdür. Örneğin, gülme davranışı insanın sevincini, bir şeyi komik bulmasını yansıtma açısından evrensel bir davranış olmakla birlikte, kimin nerede ve nasıl güleceği kültürel olarak belirlenir Sözsüz iletişim, kültürel ortamda öğrenilmiş, karmaşık ve çok düzeyli iletişim türüdür. Bu nedenle duruş ya da beden hareketleri her kültürel ortamda her zaman aynı anlamı vermez, aynı kültürel ortamda kadınlar ve erkeklerin beden dili hareketleri farklılık gösterir. 101 Bireylerarası İletişimde Kültür neler öğrendik? 1 “İnsan eliyle yapılan tüm kazanımlar” şeklinde açıklanan kavram aşağıdakilerden hangisidir? A. B. C. D. E. Eğitim Kültür Aile İnanç Gelenekler 2 Aşağıdakilerden hangisi kültür ürünlerinden biri değildir? A. B. C. D. E. Kilim Ok ve Yay Sera domatesi Okyanus balıkları Mağaralardaki duvar yazıları 3 Aşağıdakilerden hangisi kültürün bileşenlerinden biri değildir? A. B. C. D. E. Değer Dil Efsaneler Halk kahramanları Kulak 4 Aşağıdakilerden hangisi özgürlükçü çağdaş anlayışın ilkelerinden biri değildir? A. Birey devlet içindir. B. Değişiklik yaşamın kaçınılmaz bir parçasıdır ve iyidir. C. Zaman ve zaman planlaması önemlidir. Geçmiş, şimdi, gelecek içinde en önemlisi gelecektir. D. Saygınlık yönünden herkes eşittir. E. Mücadelecilik iyidir 5 Aşağıdakilerden hangisi kültürün temel boyutlarından biri değildir? A. B. C. D. E. Bireysellik/Bağımsızlık Barış Zaman Eşitlik/Hakkaniyet Mücadelecilik 6 “Toplumu bir arada tutan norm ve değerlerin sadece kurallarda geçerli olmasıdır.” şekinde tanımlanan kavram aşağıdakilerden hangisidir? A. B. C. D. E. 7 Toplumun kültürünü yansıtan bir değer olarak “bayrak” aşağıdaki kültürel kavramlardan hangisini ifade eder? A. B. C. D. E. İnanç Norm Sembol Efsane Değer 8 İletişim sürecine katılan bireylerin kendi düşünce ve duygularını nasıl belirttiklerini, kendilerini sözlü olarak nasıl ifade ettiklerini, sözcükleri nasıl ve ne kadar sözlük anlamında kullandıklarını ifade eden terime ne ad verilir? A. B. C. D. E. Biçem Norm Sembol Kültür Değer 9 Sosyal çevre içinde değerler, inançlar, gelenekler öncelikle aşağıdaki ortamlardan hangisinde öğrenilir? A. B. C. D. E. Sosyal sınıf Toplum Okul Aile Sokak 10 Bir topluluğun, mevcut toplumsal yapısını ve değer sistemini çok büyük sarsıntılar yaşamadan koruyup devam ettirmesi amacıyla, kendinden önceki kuşaklardan devraldığı, belli bir dönüşüme uğratarak sonraki nesillere aktardığı, başta inançlar, düşünceler şekinde tanımlanan kavram aşağıdakilerden hangisidir? A. B. C. D. E. 102 Alt kültür Gerçek kültür İdeal kültür Yüksek kültür Yaygın kültür İnanç Değer Norm Efsane Gelenek Bireylerarası İletişim Yanıtınız yanlış ise “Kültür Kavramı ve Kapsamı” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 6. C Yanıtınız yanlış ise “Kültürün Sınıflandırılması” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 2. D Yanıtınız yanlış ise “Kültür Kavramı ve Kapsamı” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 7. C Yanıtınız yanlış ise “Kültürün Bileşenleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 3. E Yanıtınız yanlış ise “Kültürün Bileşenleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 8. A Yanıtınız yanlış ise “Kültür ve Sözlü İletişim” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 4. A Yanıtınız yanlış ise “Temel Kültür Boyutları” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 9. D Yanıtınız yanlış ise “Kültür ve Sosyal Çevre” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 5. B Yanıtınız yanlış ise “Temel Kültür Boyutları” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 10. E Yanıtınız yanlış ise “Kültürün Bileşenleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. Araştır Yanıt Anahtarı 5 Araştır 1 Araştır 2 Kültürün pek çok tanımı vardır. Bunlardan bir tanesi şudur: Kültür, insan için, insanlık için, insanlar tarafından, hatta bazen insana rağmen, yaratılmış, bulunmuş her şeydir. Algılayabildiğimiz, kavrayabildiğimiz, düşünebildiğimiz her şey… Başka deyişle, kültür, insanoğlunun kendi için, kendi mutluluğu, rahatı ve potansiyel güçleri adına kendinin varettiği, varedebildiği herşeydir. Sözsüz iletişim, kültürel ortamda öğrenilmiş, karmaşık ve çok düzeyli iletişim türüdür. Bu nedenle duruş ya da beden hareketleri her kültürel ortamda her zaman aynı anlamı vermez, aynı kültürel ortamda kadınlar ve erkeklerin beden dili hareketleri farklılık gösterir. 103 neler öğrendik yanıt anahtarı 1. B Bireylerarası İletişimde Kültür kaynakça Akan, V. (2003). “Birey ve Toplum”, Sosyolojiye Giriş (Ed. İhsan Sezal), Ankara: Martı Kitap ve Yayınevi. Bahar, H. İ. (2005). Sosyoloji, Ankara: Siyasal Yayınları. Cevizci, A. (1999). Felsefe Sözlüğü. İstanbul: Paradigma Yayınları. Cüceloğlu, D. (2012). Yeniden İnsan İnsana. İstanbul: Remzi Yayıncılık Çakır, Ö. (2002). Profesyonel Yaşamda Kişisel İmaj ve Sosyal Yaşam Etiketi, İstanbul: Yapı Kredi Yay., Dönmezer, İ. (1999). Ailede İletişim ve Etkileşim, İstanbul: Sistem Yayıncılık. Ergur, A. (2014). Kültür Sosyolojisi, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları. Erinç, S. (1995). Kültür Sanat Sanat Kültür, İstanbul: Çınar Yayınları. Giddens, A. (2009). Sosyoloji Başlangıç Okumaları, İstanbul: Sav Yayınları. Kartarı, A. (2014). Kültürlerarası İletişim, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları. Kaşıkçı, E. (2002). Doğrucu Beden Dili, İstanbul: Hayat Yayınları. Kaya, A. (Ed). (2010). Kişilerarası İlişkiler ve Etkili İletişim. Ankara: Pegem Akademi. Kuçuradi, İ. (2003). İnsan ve Değerleri, Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu Özkalp, E. (2000). Sosyolojiye Giriş, Eskişehir: Açıköğretim Yay. Özkalp, E. (2003). Sosyolojiye Giriş, Eskişehir. Açıköğretim Yay. Robbins, S. P., (1994). Örgütsel Davranışın Temelleri, (Çev. Sevgi Ayşe Öztürk) Eskişehir: ETAM Basım ve Yay. Suğur, N. (2011). Sosyolojiye Giriş, Eskişehir. Açıköğretim Yay. Sungur, Z. vd. (2014). Türkiye’nin Toplumsal Yapısı, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları. Gökçe, B. (1996). Türkiye’nin Toplumsal Yapısı veToplumsal Kurumlar, Ankara: Savaş Yayınları. Young, R. L. (2003).Yanlış Anlamaları Anlamak, (Çev. Murat Abuş) İstanbul: Morpa Kültür Yayınları. Güngör, N. (2011). İletişime Giriş, Ankara: Siyasal Kitabevi. Zastrow, Kristh-Ashman (2014). İnsan Davranışı ve Sosyal Çevre, Ankara: Nika Yayınevi. Güvenç, B. (2010). İnsan ve Kültür, İstanbul: Boyut Matbaacılık. Zıllıoğlu, M. (1994). İletişim Nedir? İstanbul: Cem Kitapevi. İçli, G. (2002). Sosyolojiye Giriş, Ankara:Anı Yayınları. internet kaynakları http://www.tdk.gov.tr http://www.hatayinstari.net/genel-yazilar/farkli-kulturlerde-kullanilan-ozel-beden-dili-mesajlari-nedir-ve-neanlama-gelir.html http://onedio.com/haber/selamlaşma_kilavuz_farklıkültürlerden_15_farkli_selamlaşma_yolu_472436 http://www.nationalwallacemonument.com/wp-content/upload/2015/05/wallace-bust-glass.jpg http://images.mentalfloss.com./sites/default/files/411363.jpg http://gorselarsiv.anadolu.edu.tr 104 Bölüm 6 öğrenme çıktıları Bireylerarası İletişim ve İletişim Araçları 1 3 106 İletişim ve Bireylerarası İletişim 1 İletişim ve bireylerarası iletişimin ne olduğunu tanımlayabilme İletişim Araçlarının Bireylerarası İletişime Etkileri 2 İletişim Araçları 2 İletişim araçlarını sıralayabilme 3 İletişim araçlarının bireylerarası iletişime etkilerini açıklayabilme Anahtar Sözcükler: •İletişim • Bireylerarası İletişim • İletişim Araçları • Sözlü İletişim Araçları • Yazılı İletişim Araçları • Uzaktan İletişim Araçları Bireylerarası İletişim GİRİŞ Bütün canlılar gibi, insan da doğa ile etkileşimde bulunarak varlığını sürdürür. Diğer canlı türlerinden farklı olarak insan, doğa ile etkileşim sürecinde araya kültürü koyar. Araç ve gereçlerden, bu araç gereçleri kutsayan değerlerden, bu araç gereçlerle iş yaparken başvurulan örgütlenme biçimlerinden, iş görme ve işin eşgüdümlenmesine ilişkin yöntemlerden, iş bölümünün yarattığı insanlar arasındaki farklılaşmayı ve kurumsallaşmayı açıklamayı amaçlayan açıklama ve inançlardan oluşan kültür, insanın doğa karşısındaki etkinliğini arttırır. Doğal çevresi araç-gereçleri, üretim süreçlerindeki bireyler arasındaki ilişkiler, bu ilişkilerdeki farklılaşmaları tarafların gözünde haklılaştıran değerler sistemi ise, bireylerin toplumsal hayat tarzını oluşturur. İletişim denilince insanların aklına insan ile insan arasındaki sözel bir şekilde işleyen iletişim gelse de iletişim yalnızca sözel bir süreç değildir. İnsan ile insanın karşılaştığı ilişki kurduğu her yerde, her durumda, her mekânda ayrı bir dil biçimi içerisinde kodlanmış bir iletişim gerçekleşir. Bireyler hayatlarının büyük bölümünde algıladığı nesneleri, insanları, olguları, simgeleri, çeşitli kodlamalarla söyleme dönüştürülmüş değer ve yargıları taşıyan tümceleri alışılmışlık düzeyini aşmayan bir zihinsellik boyutu içerisinde algılama, açımlama ve yanıtlama eğilimi içerisindedirler. Bu iletişimin gerçekleşme sürecinde iletişim araçları etkili rol oynar (Oskay, 2007: 1-31). Yukarıda da belirttiğimiz gibi anlamlandırma ve anlam yükleyerek yeni mesaj oluşturma iletişim sürecini devam ettirmede oldukça önemlidir. Anlam, telaffuz eyleminin bir sonucudur. Telaffuz ise dilin kullanımı sırasındaki üretimin aktif bir sürecidir. Anlam üretimi belirli bir söylem ve tez içerisindeki belirli bir bağlam ve belirli bir tarihsel anda gerçekleştirilmelidir. Bu açıdan ifade her zaman bağlamla ilintilidir ve onun tarafından koşullandırılır. Rus kuramcı Valentin Volosinov’a göre anlamı belirleyen telaffuz edildiği bağlamdır. Kültürel konu ve uygulamalar çok aksanlıdır; yani farklı bağlamlarda, farklı politikaları amaçlayan farklı insanlar tarafından farklı telaffuz edilebilirler. Bu da anlamın toplumsal bir üretim olduğunu ve dünyanın anlamlar üzerine kurulması gerektiğini gösterir. Farklı anlamlar yüklenebilmesi her anlamı aynı zamanda bir çatışma alanı haline getirir (Storey, 2000:1112). Genelde iletişim özelde bireylerarası iletişim sürecinde anlam üretiminde ve anlamlandırmada bağlam kadar etkili olan bir başka etken ise kul- lanılan iletişim araçlarıdır. Kullanılan iletişim aracının özellikleri iletişimin başarılı ve/veya etkili olmasından belirleyicidir. Buna ek olarak, yaşanan teknolojik gelişmelerinde etkisiyle gelişen araçların yaygın kullanımı bireylerin hayatları dolayısıyla bireylerarası iletişimden beklentilerini etkiler. İLETİŞİM VE BİREYLERARASI İLETİŞİM Genel tanımıyla iletişim bir fikrin, duygunun, tutumun iletilmesidir. Gönderici-Mesaj-KanalAlıcı çizgisel modeliyle karakterize olur (Mutlu, 2008:141). Bireylerarası iletişim iki kişi arasında genellikle yüz yüze ilişki şeklinde gerçekleşen iletişimdir. Bireylerarası iletişim genellikle kendiliğinden ve teklifsizdir; katılanlar birbirlerinden en üst derecede geri besleme alırlar. Roller görece esnektir. Çünkü taraflar nöbetleşe gönderici ve alıcı olarak edimde bulunurlar. Bu iletişim bağlamı ya fiziksel olarak aynı uzamı paylaşan iki kişinin ilişkisi biçiminde (yüz yüze ilişki) ya da farklı uzamlardaki iki kişi arasında (örneğin telefonla) mesaj alışverişi şeklinde gerçekleşir (Mutlu, 2008: 175). Bireylerarası iletişimin ilk evresi bireyin toplumsallaşma sürecinin ilk basamağını oluşturan ev içi aile iletişimiyle başlar. Sonrasında arkadaşlar, akrabalar, okul çevresi, sosyal yaşamdaki ilişkiler ve iş yaşamında kurulan ilişkilerle devam eder. İletişim olmaksızın insan ne düşünebilir ve karar verebilir ne de herhangi bir etkinlikte bulunabilir. İletişim biyolojik, düşünsel ve sosyal faaliyetleri yapabilmenin ve gereksinimleri giderebilmenin zorunlu bir koşuludur. Dolayısıyla, iletişimin nedeni, insanın biyolojik ve sosyal varlığını sürdürme amaçlı her tür gereksinimidir. Yemek, uyumak, giyinmek, barınmak, dinlenmek gibi temel ihtiyaçlar ve toplumsal yaşamdaki diğer tüm faaliyetler bazı doğal ve toplumda yaratılmış gereksinimlerin giderilmesi için yapılır. Bu gereksinimler fiziksel varlığını sürdürmek (yemek, içmek, giyinmek, barınmak gibi) ve sosyo-psikolojik (sevgi, ihtiras, hırs, kıskançlık, statü elde etmek, başkalarını temel gereksinimlerinden mahrum etmek, güç elde etmek, baskı kurmak, köle sahibi olmak gibi) türde olabilir. Bir ilişki ve bu ilişkiyi gerçekleştirmek için yapılan iletişim faaliyeti (örneğin susuzluğu giderme) aynı anda hem fiziksel gereksinimi hem de sosyo-psikolojik gereksinimlerden birini veya bir kaçını gidermek amacını taşıyabilir. Her koşulda ve çevrede, insanın gereksinimlerini gidermek ve böylece belli amaçlara ulaş- 107 Bireylerarası İletişim ve İletişim Araçları mak için yaptığı (yapmadığı) faaliyetlerde, iletişim zorunlu olarak ortaya çıkar. Sinemaya gitmenin bireysel işlevi gidenlerin birlikte vakit geçirmesini ve arkadaşlığın yeniden üretimini sağlamak olabilir. Bireylerin ötesinde, sinemaya gitme sinema sahibi, sinemada içecek ve yiyecek satışı yapan sermaye ve çalışanlardan, filmi üreten sermayeye kadar giden bir endüstriyel üretim, dağıtım ve tüketimin yeniden üretimini sağlama işlevini görür. Kişileri ele aldığımızda, aynı görüşe göre, iletişim, örneğin, benlik duygumuzu tutma ve geliştirme, ilişki kurma ve geliştirme, enformasyon alıp-verme, diğerlerini etkileme, ve sosyal/toplumsal sorumluluklarımızı yerine getirme gibi amaçlara/işlevlere sahiptir. İletişim sürecinde kurulan ilişkideki amaç, ilişkinin gereği olarak sosyal bir gereksinimden kişisel yakınlık kurmaya kadar birçok biçimler alır. İlişki başlatma, kurma ve geliştirme herhangi bir ekonomik, siyasal ve kültürel faaliyet nedeniyle olabileceği gibi, kişinin duygusal yakınlık kurmak istemiyle de olabilir. Kişilerarası iletişim, iletişimin amacı ve örgütlü yerin özelliklerine göre birçok çeşitlilik gösterir. Bu çeşitlilik kişiler arasındaki ilişkinin ve duygusal bağın özelliklerine göre farklılaşır. Bir alışveriş yerinde kasadaki çalışanla ikili iletişim, alışverişin amacıyla sınırlı kalabileceği gibi, aynı yerde sürekli alışveriş sonucu kurulan yakınlığın kattığı bir farklılık da taşıyabilir. Evli, arkadaş, tanıdık, işveren, müdür, dost, düşman ve satıcı tanımlamalarıyla gelen kişilerarası iletişim hem kendi içinde hem de birbirinden farklıdır. Örneğin her arkadaşlık farklılıklara sahiptir ve arkadaşlar arasındaki iletişim biçimi her zaman aynı karakterde değildir. Bir işverenle işçi arasındaki iletişimin doğası örgütlü yer ve zaman ile amaçlara göre çeşitlenir (Erdoğan, 2011: 117-119-268). İletişim sürecinde gönderici ile alıcının, kaynak ile hedefin mesajın anlamlandırılmasına ilişkin aynı ya da yakın bilgi, görüş ve/veya deneyime sahip olması önemlidir. Bu noktanın önemini Oskay (2007:19-20) şu şekilde açıklar: “otomobil görmemiş, ya da otomobili kırk yaşında görmüş biri için Amerikan gençliğinin gündelik hayatta da, müzik dinleme pratiklerinde de, aşkta da sinema filmlerinde de hıza, aksiyona, ritmin yüksekliğine, neden bu denli meraklı olduğunu anlaması güçtür. Otomobil, Amerikan orta sınıfının çocukları için bir gündelik hayat aracıdır. Zorluklarla almış birisi için ise statü simgesi haline gelmiş bir fetiştir. Arabasını silmesi, parlatması ve hatta ona kimi zaman kendi bedeninden daha iyi bakması otomobilin onun için ifade ettiği simgesel anlamlarla ilişkilidir.” Ya 108 da uçak görmüş bir Fransız ile hayatında uçak görmemiş ya da uçağa binmemiş bir Polenezya’lı arasında uçağa ilişkin ortak bir iletişim söz konusu olamaz. İletişim türü, türün nasıl tanımlandığına göre şekillenir. Örneğin, türü “aracılanmaya” göre tanımlarsak, karşımıza iki temel tür çıkar: (a) Teknolojiyle aracılanmamış iletişim: Teknolojinin kullanılmadığı, insanın doğal olanı kullanarak, doğalı dönüştürmeden yaptığı iletişim teknolojiyle aracılanmamış iletişimdir. Bu grup içine doğal araçların (beş duyumuzun) kullanıldığı dürtme, işaret etme, gösterme, çağırma, seslenme ve sözlü iletişim gibi her çeşit iletişim girer. (b) Teknolojiyle aracılanmış iletişim : Bu grup, beynimizin, kulağımızın ve gözümüzün uzantısı olan araçları kullanarak yaptığımız iletişim çeşitleridir. Bu çeşitler de kullanılan teknolojik araca göre isimlendirilir: Örneğin yazı, fotoğraf, hareketli fotoğraf, film, sinema, radyo, televizyon, gazete, dergi, kitap ve internet böyledir. Örneğin, karakteri “teknolojiyle aracılanmış iletişimde enformasyonun akış yönüne göre tanımlarsak, karşımıza üç tarz çıkar: Basit dubleks tarz: tek yönlü radyo ve televizyonda olduğu gibi tek bir alıcı kanal/araç vardır ve bu araç/kanal bize, karşılık verme olanağını tanımaz. Half-dublex tarz: Walkie-Talkie telsizlerde olduğu gibi, biri konuşup bitirince, bir düğmeye basarak dinleyen geriye diğer kişiyle konuşabilir. Burada da tek iletişim kanalı vardır. Tam dubleks tarz: Cep telefonunda olduğu gibi iki taraf da aynı anda birbiriyle konuşabilir. Çift-yönlü iletişim akışına izin veren araçta iki-kanal (gönderen ve alan) vardır. Yukarıdaki aynı ölçütü araç bağlamında değil de, örgütlenmiş zamanın karakteri bağlamında ele alırsak, karşımıza eş zamanlı (syncronous) ve eş zamanlı olmayan (asynchronous) iletişim çıkar: 1. Eş zamanlı iletişim tarafların aynı anda mesaj göndermesi ve almasıdır. Aynı anda konuşan iki kişi, ancak birbirine bağıran ve kavga eden taraflar arasında olabilir. Ancak bilgisayarda eşzamanlı iletişimi olanaklı kılan araçlardan biridir,çünkü bilgisayarda kayıt ve okuma aynı anda yapılabilir. 2. İkinci tür anlamlandırmada, “eş zamanlılık” iletişimin “o sırada” (gerçek zamanda) olması belirleyici ölçü olarak ele alınır. Mekân aynı veya ayrı olabilir. Eğer, iletişim üretme, dolaşıma sokma ve yanıt verme süreçlerinde “zamansal kesinti ve zamanda gecikme” olursa, buna eş zamanlı olmayan iletişim denir. İnsanlar arası eş zamanlı iletişimde enformasyon aralıksız olarak akar ve taraflar, “saat sinya- Bireylerarası İletişim li” paylaşırlar. Zamanda, “o andalığı” ortadan kaldıran gecikme olursa, eş zamanlılık ortadan kalkar. Eş zamanlı iletişimde yüzyüzelikte mekânda birlik vardır, ama cep-telefonuyla konuşulduğunda mekan farklılaşır. Eş zamanlı olarak kabul edilebilecek teknolojiyle aracılanmış iletişime on-line konuşma, chat ve video konferansı da dâhil edilebilir. Hem bu türlerde, hem de televizyonda uyduyla bağlı “canlı yayında,” zamanda birkaç saniyeyi geçen gecikme olmasına rağmen, bu iletişimler eş zamanlı olarak kabul edilir; çünkü bu iletişimler teknolojiyle aracılanmış, fakat gerçek zamanda (o sırada) yer alan iletişimlerdir. Eş zamanlı olmayanlara örnek olarak e-posta, tartışma forumları, bir foruma veya gruba mesaj bırakma, internette arama yapma, haber grupları, kaydet ve gönder ile yapılan iletişimler verilebilir. Bu iletişimlerde, iletişim, yüz yüzedeki gerçek zaman içinde olmaz. İletişim, yüz yüzeliktekinden farklı bir şekilde zamana yayılmıştır. E-postayı yazan hemen gönderebilir veya sonra gönderebilir. E-postayı alan birkaç dakikada alabilir; hemen yanıt verebilir veya vermeyebilir. Yüz yüze eşzamanlı iletişimde, normal durumlarda, zamana bağımlılık o ana aittir. Eş zamanlı olmayan iletişimde “aynı yerde olma” zorunluluğu (mekanda aynılık) ortadan kalkar. Her elektronik iletişim “eş zamanlı olmayan“ teknolojiyle aracılanmış iletişim değildir. Cep telefonuyla konuşmada mekân farklıdır, fakat ayrı yerde olsalar da iletişim akışında karşılıklı süreklilik vardır. Ama bu süreklilik cep telefonuyla mesaj gönderme ve almada yoktur. Hatta sözlü konuşma yerine, cep telefonuyla mesajlaşarak konuşmayı seçtiğinizde bile, iletişim eş zamanlılığını yitirir (Erdoğan, 2011: 181-187). İletişim ve dolayısıyla bireylerarası iletişim dinamik bir süreçtir. Ona katılanlarda sürekli olarak diğerinin gönderdiği mesajları algılar ve kimi zaman sessiz kalarak bile bu mesajlara reaksiyon gösterirler. Bu süreç sonucunda çoğunlukla iletişim sürecinin başlangıcında olduklarından farklı duruma gelir, diğer bir ifade ile değişirler. İletişim süreci geri çevrilemez, söylenen sözler, gönderilen mesajlar söylenmemiş, gönderilmemiş sayılamaz ve iletişim sürecinin belirli bir kısmı bir daha tekrar edilemez. Bir film ikinci kez izlendiğinde bile birinci izlemeyle aynı şekilde anlamlandırılmaz (Kartarı, 2006: 22). Daha öncede belirttiğimiz gibi iletişim ve anlamlandırma sürecinde iletişimin gerçekleştiği bağlam oldukça önemlidir ve bu nedenle iletişim sürecini hangi bağlamda gerçekleştiğini dikkate alarak değerlendirmek gerekir. Bağlam kadar etkili ve dikkate alınması gereken bir diğer nokta iletişim sürecinde kullanılan araçlardır. İletişim araçları olmaksızın, iletişim olamaz. Kulak olmazsa, duymayı gerektiren iletişim olamaz. Göz olmazsa, görmeye bağlı iletişim yapılamaz. Dil, ses telleri, solunum yolu organlarından biri çalışmazsa, söze dayalı iletişim gerçekleşemez. Ses dalgaları yoksa sözlü iletişim olanağı ortadan kalkar. Tel yapan teknoloji olmadan telgraf olanaksızdır. Elektrik olmadan hiç bir modern iletişim biçimleri olamaz. İletişim araçları dediğimizde iletişimin içeriğini taşıyan (a) doğal ve (b) yapay “taşıyıcı araçlardan” ve bu taşıyıcı araçlara içeriği yüklemekten (araca kayıt etmekten, yazmaktan) bahsediyoruz. Dolayısıyla, araç, örgütleme, ürün üretme, dağıtma ve tüketmeyle ilişkilidir. İletişimi kaydeden ve taşıyan araçlardaki gelişme kil tabletten elektronik sinyalleri taşıyan cep telefonu, bilgisayar ve USB’ye doğru oldu.Bu araçların özelliklerini şöyle sıralamak olanaklıdır. Bilgi kaybına uğramadan “aynısının” aktarılması: Bu bağlamdaki gelişme, doğal araç olan belleğinden başlayarak, kil tablet token/jeton siteminden geçerek, yazı, ses ve görüntü kaydının geliştirilmesine doğru olmuştur. Token sisteminin dönüştürülerek gelişmesi, kayıt etmede kesinlik elde etme arayışını ifade eder. Kolay taşınabilirlik: Bu gelişme kil tabletlerden başlayarak, kâğıda ve dijital kayıt yapılan USB’ye doğru olmuştur. Taşıyıcı hem boyutça küçülmüş hem de ağırlığı azalmıştır. Cepte taşınabilir olmuştur. Kayıt kapasitesinin artması: Bu tür gelişme, kaydedilen alan birimlerinin değişmesi ve her birime kaydedilen enformasyonun artması biçiminde olmaktadır. Örneğin, kil tablete veya bir sayfa kağıda çok enformasyon yüklemenin tek yolu sembolleri küçük yazmaktır (sıkıştırma) ve sembolsel fazlalıkları atmadır. Günümüzde, bir parmak büyüklüğündeki taşıyıcının (örneğin flash belleklerin) kayıt kapasitesi binlerce gigabayt olabilmektedir: Eski medeniyetlerin on binlerce tabletlerle veya kâğıt sayfalarla yaptığı, şimdi birkaç santimetre uzunluk ve genişlikte ve bir santimetreden az yükseklikteki bir taşıyıcıya sığdırılmaktadır. (Erdoğan, 2011:135) Bu araçlar bireylerarasındaki iletişimin başarısında belirleyici olabilmektedirler. Örneğin bireylerarası iletişimin e-mail aracılığıyla gerçekleşmesi halinde sadece yazı kullanılacağından, jest ve mimikler ile ses tonu yer almayacak ve bu nedenle yanlış anlaşılmaların olması olasılığı daha yüksek olacaktır. Aynı mesaj telefon konuşması aracılığıyla iletildiğinde ses tonunun etkisiyle olası yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırma ihtimali daha fazladır. 109 Bireylerarası İletişim ve İletişim Araçları Bu iletişim internet üzerinden görüntülü ve sesli gerçekleştidikkat ğinde beden dili de İletişim ve anlamlandırma işin içerisine gireceği sürecinde iletişimin geriçin yanlış anlaşılmaya ilişkin ihtimal çok çekleştiği bağlam oldukça önemlidir ve bu nedendaha aza inecektir. le iletişim sürecini hangi Bireylerarası ilişbağlamda gerçekleştiğini kilerde aktardığımız dikkate alarak değerlendirgibi teknoloji kullamek gerekir. Bağlam kadar nımı belirleyicidir/ etkili ve dikkate alınması etkilidir. Genel olagereken bir diğer nokta ilerak teknolojinin daha tişim sürecinde kullanılan az egemen olduğu araçlardır. Bu araçlar bive daha az karmaşık reylerarasındaki iletişimin olan kırsal kültürlerbaşarısında belirleyici olade bireylerarası ilişkibilmektedirler. ler daha sabit, daha sıkı ve daha az bireysel amaca yönelik olma eğilimi gösterir ve işleve yönelik değildir. Kırsal alt kültürlerde, bireylerarası iletişim sürecinde elde edilen enformasyona daha çok güvenilir ve bu enformasyon medyadan edinilenlerden üstün tutulur. Buna karşın kentsel altBireylerarası ilişkilerde teknoloji kullanımı etkilidir. Genel olarak teknolojinin daha az egemen olduğu ve daha az karmaşık olan kırsal kültürlerde bireylerarası ilişkiler daha sabit, daha sıkı ve daha az bireysel amaca yönelik olma eğilimi gösterir ve işleve yönelik değildir. Buna karşın kentsel altkültürlerde bireylerarası ilişkiler özelleşmiş nitelik taşır ve konunun uzmanları tarafından verilmemiş enformasyon daha az güvenilir ve hatta önemsizdir. Gelişen teknolojiler ve kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla iletişim açısından kentsel ve kırsal altkültürler arasındaki bu fark giderek ortadan kalkmaya başlamıştır. kültürlerde bireylerarası ilişkiler özelleşmiş nitelik taşır ve konunun uzmanları tarafından verilmemiş enformasyon daha az güvenilir ve hatta önemsizdir. Gelişen teknolojiler ve kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla iletişim açısından kentsel ve kırsal altkültürler arasındaki bu fark giderek ortadan 110 kalkmaya başlamıştır. Artık ülkenin en kırsal noktasında oturan birey dünyada neler olup bittiğinden haberdardır (Kartarı, 2006:126-127). Bireylerarası iletişimdeki amaçlar ve sonuçları şu şekilde sıralamak mümkündür (Erdoğan, 2011:268-269): • Zorunlu veya yaratılmış gereksinimleri giderme • Arzuları ve istekleri yerine getirme • Kendimizi ve diğerlerini tanımlama • Kimlik oluşturma veya oluşturulmuşu sürdürme • Herhangi bir nedenle birbirini anlama bağlamı kurma • İlişkiyi açıklama, önceden tahmin ve kontrol etme • İlişkiyi tanımlama ve bağlamını kurma • İlişkiyi koruma, sürdürme ve geliştirme • İlişki düzenleme ve tamir etme • Pazarlık, özveri, baskı veya şantajla arayı bulma (Pazarlık kavramı ilişkiyi yürütmede ve amaçlara erişmede insanın yaptığı müzakereler, vazgeçmeler ve özveriler anlamına kullanılmıştır). • Çatışmaları önleme veya çözme • İlişkiye son verme • İlişkiyi yeniden başlatma • Sosyal bilgi kazanma • Süregelen egemenlik ve mücadele koşullarını çeşitli biçimlerde katılarak veya katılmayarak yeniden üretme. • Ekonomik, siyasal ve kültürel üretimin ve ilişkilerin sürmesine ve değişmesine katılma • Ezme ve ezilme bağlamını koruma veya değiştirmek için mücadele verme. Bireylerarası iletişim süreci tüm toplumsal süreçler gibi değişime uğrayan öğeler, çevreler ve ilişkileri içerir. İletişime giren bireyler aynı olmakla birlikte farklı dönemlerde benzer bir konuda yaptıkları sohbet ve/veya tartışmanın biçim ve içeriğinin yaşanan toplumsal dönüşümlerin etkisi ve bu dönüşümlerin bireyler üzerinde yarattığı etkiyle farklılık gösterme olasılığı yüksektir. Bireylerarası İletişim ÖÇ 1 İletişim ve bireylerarası iletişimin ne olduğunu tanımlayabilme Araştır İlişkilendir Anlat/Paylaş İletişim ve bireylerarası iletişim nedir? İletişim ve bireylerarası iletişimi bireylerarası iletişimin amaç ve sonuçlarıyla ilişkilendirin. Günlük yaşamda iletişim ve bireylerarası iletişimin önemini düşünün. İLETİŞİM ARAÇLARI İletişim sürecinde önemli noktalardan biri hangi kanallarla, hangi ortamda yapıldığı yani iletişim araçlarıdır. İletişimin amacına, hedefe ve bağlamın özelliklerine bağlı olarak kullanılacak iletişim aracı değişiklik gösterebilir. İletişim araçları (Aziz,2008: 31-32).: • Sözlü İletişim Araçları: Sözlü iletişimin ana varlığı dildir, biçimi ise konuşmadır. Sözlü iletişim ağız yolu ile çıkarılan sözlere farklı anlamların yüklenmesi ile gerçekleşir. Sözlü iletişimde mesajların iletimi için zaman zaman araçlar, kanallarda kullanılır. Bu araçlar, genel olarak iletişimde bulunan alıcı ve vericinin birbirini görmediği zamanlardır. Buna örnek olarak telefon ve internet üzerinden yapılan ve sadece sesli olan aramalar verilebilir. Ayrıca kaydedilmiş sesli kanal olarak plaklar, ses bantları, CD’ler örnek olarak verilebilir. • Yazılı İletişim Araçları: Yazının bulunması ve gelişimi ile sözlü iletişim olgusuna yazılı iletişim türü eklenmiştir. Bireylerarası iletişimde kullanılan mektup aracı, yazının ve kâğıdın bulunmasıyla gerçekleşmiştir. İletişim araçlarının gelişimi iletişim teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak gerçekleşmiştir. Bu gelişim, önceleri bireylerarası iletişim araçlarında olmuş, iletişim teknolojisindeki gelişmelere bağlı olarak giderek geniş kitlelere seslenen araçlarla yapılan iletişime yayılmıştır. 15. yüzyıl ortalarında matbaanın bulunuşu ile yazılı iletişim araçları hızla gelişmiş bir dönem soylulara özgü olan kitap okuma ya da sahip olma ol- • • • • gusu zamanla geniş kitlelere yayılmıştır. Bu gelişmeyi süreç içerisinde gazeteler ve diğer süreli yayınların çıkması ve yaygınlaşması izlemiştir. Günümüzde yaşanan gelişmelerin geldiği son noktada internet yazılı iletişime farklı bir boyut getirmiştir. Uzak İletişim Araçları: Uzaktan iletişim (tele-communication) verici ile alıcının birbirini görmeden herhangi bir iletişim kanalını kullanarak yaptığı iletişim türüdür. Bu iletişim türü, iletişimde bulunanların sayısı, alıcının sayısı, bulundukları ortam, amaç gibi özelliklere göre de değişebilir. Uzak iletişim/telekomünikasyon duyum, yazı, resim simge ya da her çeşit bilginin tel, radyo, optik ile başka elektromanyetik dizgelerle iletilmesi, bunların yayımı ya da alınması olarak da tanımlanır. Uzak iletişimi kullanılan araç türüne görede üçe ayırmak mümkündür (Aziz, 2008:14): Çeşitli İletişim Araçları Kullanılarak Yapılan İletişim: Mektup, telgraf, telefonda konuşma, SMS, ses ve görüntü bandı, plak, CD, VCD, DAT, MDV, DVD gibi sesli, görüntülü, yazılı araçlarla yapılan iletişim. Kitle İletişim Araçları ile Yapılan İletişim: Radyo, televizyon, gazete, dergi gibi kitlelere yönelik araçlarla yapılan iletişim. Bu tür iletişimin en önemli özelliği anında geribesleme olmayışıdır. İnternet Yolu ile Yapılan İletişim: Bu iletişim e-posta yolu ile iletişim, e-sohbet (chat), web sayfaları/siteleri gibi iletişim olarak farklı adlarla yapılabilir. 111 Bireylerarası İletişim ve İletişim Araçları Uzaktan iletişim araçları tarih boyunca teknolojik ve buna bağlı olarak toplumsal gelişmeler sonucu değişmiştir. Uzak iletişim olgusundaki gelişmeler 19.yüzyılın birinci yarısında başlayıp bu yüzyılın ikinci yarısında gelişme göstermiştir. Bu buluşların ilklerine örnek olarak fotoğraf, telgraf, telefon, teleks, faks gibi iletişim araçları verilebilir. Daha sonra yaşanan gelişmelerle 20. yüzyılın ilk yarısında gerçekleşen sinema, radyo ve televizyon yayınları ve onlarla bağlantılı olarak da kullanılan ses ve görüntü bantları, kompakt diskler, bilgisayar, iletişim uyduları ve 20. yüzyılın sonlarına doğru kullanılmaya başlayan ve hızla yayılmakta olan internet örnek olarak verilebilir (Aziz, 2008: 18-32). Günümüzde yaygın olarak kullanılan akıllı telefonlar bu araçların birçok özelliğini bünyesinde barındırmakta ve bireylerarası iletişime ilişkin köklü değişimlere neden olmaktadır. Bu değişimler ve etkileri iletişim araçlarının bireylerarası iletişime etkileri başlığı altında ayrıntılı olarak ele alınacaktır. Bu sınıflandırmanın yanı sıra McLuhan, iletişim araçlarını şu şekilde sınıflandırmaktadır (Erdoğan; Alemdar, 2005a: 155). • Sıcak Araçlar: Tek duyuyu uzatan ve izleyiciye tamamlaması için çok şey bırakmayan araçlar sıcak araçlardır. Bu araçlara radyo, sinema ve fotoğraf vb. örnek olarak verilebilir. Bu sıcak araçlar duyuya oldukça fazla enformasyon verirler. İzleyici katılımı düşüktür. • Soğuk Araçlar: Çok az şey veren ve izleyici tarafından çok şey eklenmesini gerektiren araçlar soğuk araçlardır. Soğuk araçlara örnek olarak televizyon ve telefon verilebilir. Soğuk araçlar da izleyici ya da kullanıcı katılımı ve tamamlama durumu yüksektir. Enformasyon bakımından verdiği az olduğu için izleyicinin aktif katılımı gerekir. Bu televizyon ekranındaki noktalar ve çizgilerin birleştirilmesi yoluyla yapılır. ÖÇ 2 İletişim araçlarını sıralayabilme. Araştır İletişim araçları nelerdir? İlişkilendir Anlat/Paylaş Sözlü iletişim araçlarının kitle iletişim araçları ile ilişkisini yorumlayın. Günlük yaşamımızda iletişim araçlarının yerini düşünün. İLETİŞİM ARAÇLARININ BİREYLERARASI İLETİŞİME ETKİLERİ İletişim araçlarının bireylerarası iletişim sürecine etkileri araca göre farklılık göstermekte ve olumlu ya da olumsuz olabilmektedir. Günümüzde farklı teknolojiler ve farklı iletişim süreçleri giderek daha çok birbiriyle ilişki kurma ve birbirine yaklaşma yönündedir. İletişim teknolojileri değişimin başlıca itici gücüdür; ancak bu teknolojiler kişisel, kuramsal ve toplumsal olsun çeşitli toplumsal bağlamlarda ele alınıp değerlendirilmelidir (McQuail; Windahl, 2010:11). İletişim kuramcısı Marshall McLuhan da teknolojik belirlenimcilik görüşüyle medya teknolojilerinin, toplumda bireylerin nasıl düşüneceğini, hissedeceğini, hareket edeceğini ve/veya toplumun biçimini ve çalışmasını şekillendireceğini belirtir. Akla gelecek her şeyin araç olduğunu ve aracın da insanların uzantısı olduğunu ileri süren McLuhan , teknolojinin toplum üzerindeki etkisini de, araç kullanımının niceliksel çokluğuna odaklanan bir yaklaşımla savunmaktadır. McLuhan, yeni iletişim teknolojilerinin dünyayı “global köye” çevirdiğini, bu nedenle bir köyde bir arada yaşıyor gibi birbirinden haberdar olan insanların bütün dünyayı bir bütün olarak algılayacaklarını ileri sürmüştür (Erdoğan; Alemdar, 2005a, :142143). Bu noktada bireyler arası ilişkiler üzerindeki öneminden hareketle teknoloji kullanımının toplumlar ve dolayısıyla bireyler hayatındaki olumsuz etkilerine de değinmekte fayda var. Teknolojik olarak zehirlenmiş bireylerin gösterdikleri semptomları şu şekilde sıralamak mümkündür (Naisbitt, 2004:13): 112 Bireylerarası İletişim • Bireyler ibadetten beslenmeye kadar her şeyde hızlı çözümler tercih etmektedir. • Bir yandan teknolojiden korkarken, diğer yandan teknoloji bağımlılığı söz konusudur. • Gerçek ve sahte bulanıklaşmıştır. • Şiddet normalleşmiştir. • Teknoloji bireyler tarafından oyuncak gibi sevilmektedir. • Bireyler hayatlarını mesafeli ve çılgın yaşamaktadır. İletişim araçları bireyleri dünyaya yöneltmenin yanında bireylerin kullandıkları duyu oranını değiştirerek karakterlerinide değiştirir. İletişim teknolojisi kişilerin sadece ne düşüneceklerini değil nasıl düşüneceklerini de belirler. Örneğin, konuşmaya dayanan kültürde kulak (dinleme), basına dayanan kültürde göz (görme) önem kazanır ve basına dayanan kültürde insanlar duyduklarına inanmakta ve konuşulanı hatırlamakta zorluk çekerler (Erdoğan, Alemdar, 2005a : 147). Görüldüğü gibi teknolojik gelişmeler bir yandan bireyleri iletişim sürecinde özgürleştirmekte, uzakları yakın kılmakta ve dünyanın diğer ucundan bir başka bireyle etkileşimli iletişim kurmasına olanak tanımaktadır. Diğer yandan ise gelişmiş teknolojilerin ürünü olan iletişim araçlarını kullanmanın kendilerinde yarattığı alışkanlıklar ile iletişim sürecindeki beklenti ve tavırları değişebilmektedir. Örneğin telefon aracılığıyla mesajlaşan bireyler için eş zamanlılık ya da hız hayati önem taşımazken internet teknolojisinin bireyi alıştırdığı hız bireylerarası iletişim sürecinde beklemeye tahammülsüz bireyler yaratmıştır. Bu da bireylerarasındaki süreci olumsuz etkilemektedir. Kitle iletişim araçlarındaki teknolojik gelişmeler, kitle iletişim araçlarının toplumsal ve sosyal kullanım alanlarını genişletmiş ve günümüzde genelde ülkelerin ve özelde bireylerin sınırlarını zorlamaya başlamıştır (Ecevit, 2006:102). Kitle iletişimdeki gelişmeler hayatın her alanına yansıdığı gibi bireylerarası iletişimde de etkili ve hatta belirleyici rol oynamaktadır. Etkileşime olanak tanıması, bireyler için birçok konuda enformasyon kaynağı olmaları ve özellikle gelişen teknolojilerin etkisiyle bireylerin hayatlarının merkezine yerleşmeleri bu araçların bireylerarası iletişimde etkisini ve dolayısıyla önemini arttırmaktadır. Kitle iletişim sürecinin ve dolayısıyla kitle iletişim araçlarının bireylerarası iletişim sürecine etkisine ilişkin yapılan çalışmalar gün geçtikçe artmaktadır (Southwell; Torres, 2006:335). Yazının kullanıma girmesi, insanların toplumsal yaşamlarını sistemli yapılara dönüştürmelerini daha da kolaylaştırmıştır. Kayıtların tutulması, uzak mesafelerdeki insanlar, kurumlar, örgütler, topluluklar, vb. arasında yazışmalar aracılığıyla eşgüdüm sağlanması, toplumsal bütünlüğün korunması ve sürdürülmesi açısından olanak sağlamış ve dolayısıyla bireylerarası iletişimi de olumlu yönde etkilemiştir. Diğer yandan olumsuz etkileride olmuştur. Yazılı iletişim insanlar arasında hiyerarşik ilişkilerin, yöneten ve yönetilen, egemenlik ve bağımlılık ilişkisinin de güçlenmesine neden olmuştur. Bu da bireylerarası iletişim sürecinde güç ilişkilerinin belirleyiciliğini arttırmıştır. Buna ek olarak okuryazar olup yazılı iletişimin olanaklarından yararlanan bireylerle, okuryazar olmadığı için bu olanaklardan yararlanamayan, bilgi kaynaklarına eşit erişim şansı olmayan bireyler arasında paylaşım ortamları da giderek daralmıştır (Güngör, 2013:42-43). Okuyucu ve popüler kültür metinleri/kitle iletişim aracı metinleri arasındaki ilişki, birçok açıdan faal ve üreticidir. Bir metnin anlamı bireyin istediği zaman başvurup kullanabileceği kullanıma hazır belirli şifrelerle verilmez. Metin kendi içerisinde olan asıl anlamı ve politikasını bir anda dışa vurmaz ve hiçbir metin etkilerinin ne olacağı konusunda bir garanti vermez. Çünkü bireyler metinleri sadece anlamakla ya da anlamaya çalışmakla kalmaz/yetinmez, aynı zamanda metne kendi hayatlarına, deneyimlerine, ihtiyaç ve isteklerine uygun anlamlar yüklemeye çalışırlar. Bu nedenle metin nasıl yorumlandığına göre farklı insanlara göre farklı anlamlar taşıyabilir (Storey, 2000: 14). Bu gelişmelere paralel olarak görsel işitsel bir kitle iletişim aracı olan sinema ondokuzuncu yüzyıl sonlarında panayır alanlarında ve vodvil tiyatrolarında düzenlenen slayt gösterilerinden doğdu. Birinci Dünya Savaşı’nın başladığı sıralarda filmler birkaç dakikalık kısa metrajdan doksan dakikalık veya daha uzun gösterilere doğru gelişme gösterdi. Savaştan sonraki dönem de Hollywood çok hızlı bir şekilde global film yapım merkezi halini aldı (Edgar; Sedgwick, 2007:63). Günümüzde süreç içerisinde yaşanan teknolojik dönüşümlerin etkisiyle ortaya çıkan dijital gösterimler, daha önceki geleneksel üretim biçiminin aksine seyirciyi çok daha fazla merkezine koyan ve onun beklentilerine göre kendi dinamiklerini yenileyen bir aşama olarak olanaklarını gün geçtikçe arttırmaktadır. Dijital olanakların, seyircisine ka- 113 Bireylerarası İletişim ve İletişim Araçları zandırdığı seyir deneyimleri olan televizyon, video gibi teknolojilerde gözlemlenebilir sonuçlar vermesine karşın, bu sonuçların en somut değerlendirilebileceği teknolojiler üç boyutlu sinema ve interaktif seyir teknolojileridir. Bu olanaklar sayesinde değişen, dönüşen seyir kültürü televizyon, video, cd, dvd, blue-ray, cep telefonu ve internet ortamından bireysel izlemeye de olanak vermekte bu yönüyle kamusal alanda birlikte izleme ve devamında film üzerine yapılan bireylerarası sohbetlerle sosyalleşmedeki dönüşüm bu sürecin toplumsal bağlamdaki yansımalarını oluşturmaktadır. Çünkü bireyin kendisini teslim ettiği bir ritüelden daha çok, kendi seyir kurallarını, yalnız ya da birlikte izlediği seyirci çevresini belirlediği bir biçim söz konusudur ve bu nedenle kaçış alanı olma özelliği ortadan kaybol- maktadır. Yani seyircinin pasif konumu değişmiş, daha aktif bir seyirci gündeme gelmiştir. Dijital sinema teknolojileri ve getirdiği seyir biçimi anlamında değinilecek en son başlık interaktif sinema teknolojileridir. Yeni medya teknolojilerinin temel kavramlarından biri olan interaktivite kavramı, interaktif sinema bağlamında, seyirci ve seyredilen filmin karşılıklı bir ilişki içinde olması, bu ilişkinin birbirlerini etkileme olanağına şans tanıyacak şekilde yapılandırılması anlamına gelmektedir. Sinemanın diğer üretim biçimlerinde de seyirci ve film arasında bir ilişki olmasına karşın, interaktif sinema, bu ilişkinin karşılıklı olması amacıyla ortaya çıkan bir teknoloji olması bakımından dikkat çekicidir (Yüksel, & Demir, 2014: 37-39). yaşamla ilişkilendir PELİKÜLDEN DİJİTALE SİNEMADA SEYİR KÜLTÜRÜ VE SEYİRCİNİN DEĞİŞEN KONUMU Temel seyir mantığı açısından düşünüldüğünde, seyirci sinemada yalnızdır ve karşısındaki filmi kendi fiziksel ve zihinsel araçlarıyla algılar, bu bağlamda sinema salonundaki seyir tek başına yapılan bir faaliyettir. Ancak bu faaliyeti sosyal bir olgu olarak nitelendirmemizin en önemli nedeni sinema salonunun mekânsal düzenlemesi ve bu mekândaki seyir deneyiminin doğasından kaynaklanmaktadır. Nihayetinde sinema salonundaki kalabalığın aynı amaçla bir arada olup, aynı anda seyir deneyimini yaşadığı ve bu deneyimin yaşandığı anın öncesi ve sonrasındaki sosyal pratikleri de hesaba kattığımızda, bunu sosyal bir olgu olarak nitelendirmemiz zorunlu hale gelmektedir. Hiçbir sanat yapıtı, alımlayıcısından bağımsız olarak var olmaz ve alımlayıcı kişi, o yapıtın anlamlandırılma süreci ve bu sürecin tarihsel izleğinde oldukça önemli bir dinamiğe sahiptir. Sinema sanatında da seyirci böyle bir dinamiğe sahip olduğu gibi, ideolojik bağlamda bu sanatın tüketicisi konumunda olduğundan, varlığı zorunlu bir hal almıştır. Tıpkı tiyatro, opera ve 114 bale gibi sinemanın tarihi de, içerisine seyircisini alan ve seyircisiyle olan ilişkisine göre belirlenen bir tarihtir. Teknolojik olanakların etkisiyle her geçen gün yenilenen sinemanın üretim, dağıtım ve gösterim olanakları; ister istemez sinema seyir kültürü ve seyircinin konumunda değişiklikler yaratmaktadır. Sinemanın geleneksel üretim formu olan pelikül döneminde hâkim seyir kültürü sinema salonlarındaki toplu seyir kültürüdür. Bu seyir biçimde seyirci, içerideki topluluğun bir parçası olarak seyir deneyimini gerçekleştirir ve bu deneyim kişisel olmaktan çok toplumsaldır. Sinema salonunun her sınıftan insanların bir araya geldiği bir mekân olduğu gerçeği de göz önüne alındığında bu toplumsallaşmanın boyutlarının zenginliği daha da anlaşılır olacaktır. Bu üretim tarzının bir diğer özelliği sinema seyir sürecinin önemli öğelerinden olan özdeşleşme ve haz alma duygularının yaşanmasına fazlasıyla olanak tanımasıdır. Dijitalleşme süreci ile birlikte gündeme gelen televizyon, video gibi teknolojiler yoluyla seyir kültüründeki ilk önemli kırılma gerçekleşmiş ve toplu seyir biçimine alternatif bir seyir biçimi gelişmiştir. Seyirci evine kapanmış, sinema filmlerini televizyon ya da videodan izler olmuş- Bireylerarası İletişim tur. Bu da sinema-seyir ilişkisinin toplumsal yönünün değişmesine neden olmuş ve seyircinin kişisel tasarrufları ön plana çıkmıştır. Sinema seyir süreci artık toplumsal beklenti ve tepkilerle şekillenen bir süreç değil, tamamen kişisel beklentiler üzerinden şekillenen bir süreç haline gelmiştir. Bu da “seyirci” kavramının, sinema salonunun kalabalığının içinde, kendisini o dünyanın ritüellerine adamış herhangi biri olarak değil, evinde uzaktan kumandasıyla filmini izleyen ve film üzerindeki seyir tasarrufunu bir düğmeye basmak suretiyle elinde bulunduran bir olgu olarak da ele alınmasını zorunlu kılmıştır. Sinema-seyir ilişkisi ve seyircinin konumundaki ilk önemli değişim burada görülmektedir. 3 boyutlu sinema teknolojileri ise görsel ve işitsel anlamda seyircisine son derece zengin bir seyir deneyimi sunmasına rağmen; seyirci tepkileri film yapım aşamasında hesap edilmekte ve beklenen tepkiler doğrultusunda film şekillenmektedir. Bu nedenle üç boyutlu sinema deneyiminin sinema-seyir kültüründeki yerinin ve seyircinin konumunun, çeşitli yorumlamalara açık olduğu düşünülmektedir. Dijitalleşme bağlamında interaktif sinema teknolojileri ise, seyircisine ilk kez “özne” olma şansı tanıyan bir biçim olarak dikkat çekmektedir. İnteraktif sinemada, karşılıklı etkileşim mantığından hareketle anlatı, seyircinin tercihlerine göre belirlendiği için seyirci filmi belirleyen önemli öznelerden biri olarak görülmektedir. Ancak sözü edilen bu tercihler yönetmen ve film yapım ekibi tarafından belirlendiği için seyirci gerçekten anlatıya “dilediği gibi” yön vermeyip, kendisi için tanımlanmış özne rollerinden birini oynamaktadır. Daha çok bilgisayar ve video oyunları alanında üretimi yapılan interaktif teknolojilerde seyircinin gerçekten özne olup olmadığı tartışmaya açık bir alan iken; interaktif sinema seyir deneyiminin oldukça kişisel bir niteliği olduğu ve bu anlamda sinema-seyir kültüründe önemli bir değişim yaratma potansiyeli olduğu ortadadır. Görüldüğü gibi yaşanan dönüşümler bireylerin sosyalleşme süreçlerinde önemli olan sinema ile kurdukları ilişki biçimini dönüştürmüştür. Bireylerin sinemaya gitme ve orada bireylerarası iletişimde bulunma aktiviteleri azalmıştır. Ancak bireyler başka izleme pratikleri üzerinden filmlerle kurdukları görece daha yoğun ilişkileri bugün sosyal medya aracılığıyla diğer bireylerle kurdukları bireylerarası ilişkilerde daha fazla gündem konusu yapmaktadırlar. Günümüzde herhangi bir izleyici interaktif senaryo yazım süreçlerinde filmlerin senaryolarının bir kısmını paylaşan senaristlere filme ilişkin görüşlerini iletebilmekte böylelikle internet üzerinden senarist ile kurduğu bireysel iletişim sayesinde filmin üretim sürecinede dahil olabilmektedir. Ayrıca filmlere ilişkin yorumlarını sinema siteleri ve kişisel bloglarda paylaşabilmekte filme ilişkin dünyanın diğer ucunda hiç tanımadığı bir bireyle tartışma imkânı bulabilmektedir. Bireylerin hayatına sinemadan sonra giren ve etkisi yadsınamaz olan televizyon, haberler, eğlence ve yarışma programları, müzik programları, spor programları, diziler, durum komedileri, çizgi filmler, tartışma programları, sağlık programları, magazin programları ile haber verme, eğlendirme, eğitme, mal ve hizmetleri tanıtma işlevlerini yerine getirerek toplumun her kesiminden her yaştan bireyine ulaşmayı hedefler. Televizyon yayınları canlı ve dolayısıyla eş zamanlı ve banttan yayın yapabilmektedir. Televizyon özellikle internet yaşamımıza girene kadar popüler bir boş zaman aktivitesiydi. Boş zaman etkinliği insanların ekonomik olarak iş ve görev dışı zamanlarındaki rollerine giren; katılanlara aylak zaman olarak görülen, psikolojik olarak hoşa giden, hazza yönelik ve biçimiyle içeriği bir ölçüde insanın kendisi tarafından belirlenen etkin deneyimlerdir. İletişim araçlarının kullanımı ile boş zaman arasında yakın ilişki vardır. İletişim araçlarının kullanımı, genellikle bir boş zaman etkinliği olarak değerlendirilmektedir (Mutlu, 2008: 59). İzleyici kitle iletişim araçları ürünlerini tükettikten, diğer bir ifade ile iletiyi kişisel deneyimleri, dünya görüşü ve beklentileri/ ihtiyaçları doğrultusunda anlamlandırdıktan sonra kendisi bireylerarası iletişim sürecinde tekrar şifreleyerek sosyal bir pratik haline dönüştürür. Anlamlar yeniden üretilir ve/veya dolayımlanır. Televizyonun bireylera- Kaynak: Öz, T.P. (2012). Pelikülden Dijitale Sinemada Seyir Kültürü Ve Seyircinin Değişen Konumu. The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication - TOJDAC April 2012 Volume 2 Issue 2. S. 65-73 115 Bireylerarası İletişim ve İletişim Araçları rası iletişime etkileri içeriklerin bireylerin yaşamı deneyimlemesi, yorumlaması, anlamlandırması ve kendi anlamlandırma sürecini belirlemesi açısından söz konusu olmaktadır. Bu çerçevede izleyici, ne doğru?, ne yanlış?, güzel ve yakışıklı olmanın standardı ne? aşk nasıl yaşanır? ne tür ilişkiler toplumda olumlanır? şeklindeki sorulara çoğunlukla televizyon ekranında gördükleri çerçevesinde yarattığı değer yargıları üzerinden yanıtlar vermektedir. Günümüzde izlenme rekorları kıran “Bu Tarz benim” ve “Benim Stilim” gibi yarışmalar örneği üzerinden televizyonun bireyler arası iletişime etkilerini ele alabiliriz. Son 2-3 yıldır popüler olan bu programlar, bireylere bir yandan moda konusunda bilgi vermekte ve dolayısıyla kitle iletişim araçlarının bilgi verme işlevini yerine getirmekte, diğer yandan doğru giyinmeye ilişkin bir reçete oluşturmaktadırlar. Yarışmada yer alan adayların giysileri, sohbetleri ve hatta kavgaları bireylerarası iletişimin konusunu oluşturmaktadır. Programa ilişkin bilgisi, gün içerisinde program izleyicisinin diğer bireylerle sohbet edebilmesine imkân vermektedir. Bu sohbet esnasında bireyler çoğunlukla yarışmacıların ve hatta birbirlerinin giysilerini programın jüri üyelerinin beğenileri çerçevesinde değerlendirmekte, bir takım yargılara ulaşmaktadırlar. Buna ek olarak sağlık programları bireyleri hastalıklar konusunda bilgilendirmekte ve oradan edinilen bilgiler günlük sohbetlerin gündemini oluşturmaktadır. Kitapların ve uzmanların yerine bu programlar referans olarak verilmektedir. Ses ve yetenek yarışmaları toplumun beğenilerinin sınırlarını çizmekte, hatta desteklenen yarışmacı için sosyal medyada bireylerarası iletişim sürecinde kavgalar yaşanabilmektedir. Bunlara ek olarak izlenme rekorları kıran, diziler günlük sohbetin vazgeçilmez konuları içerisinde yer alırken bireyler kendi yaşamlarında buradaki yıldızların hayatlarına öykünmektedirler. Sonuç olarak televizyon programlarını izleyenler, tartışırlar, hayaller kurarlar, sevdikleri artistlerin tükettiklerini tüketmeye çalışırlar, onların giydikleri, onların kullandıkları, onların ev dekorları, mobilyaları, güzellik malzemeleri, üzüntüleri, sevinçleri eğlence biçimleri aranır, özlenir, taklit edilir (Erdoğan; Alemdar, 2005b:107). Bireylerin hayatına en son giren ama hem toplumları hemde bireyleri ve bireylerarası ilişkileri en çok etkileyen iletişim aracı internettir. Günümüzde bedenin bir uzantısı/parçası haline gelen bilgisayar, internet ortamı, cep telefonları, oyun konsolları, 116 İpod veya avuç içi veri bankası kayıtlayıcıları ve iletişimcileri, diğer bir deyişle tüm dijital teknolojiler yeni medya başlığı altında toplanabilir. Yeni medyanın geleneksel medyadan (gazete, radyo, televizyon, sinema) ayırt edici temel özellikleri etkileşimli ve multimedya biçemine sahip olmasıdır. Dijital kodlama sistemine temellendikleri için, çok fazla miktarda enformasyonu aynı anda aktarabilme ve kullanıcılara geri dönüşümde bulunabilme olanağına sahiptir. Dolayısıyla enformasyonun düz çizgisel iletiminden hipermetinselliğe geçilmiştir. Yeni medyanın etkileşimsellik özelliği, iletişim sürecine iletişim uzamında karşılıklılık ve çok katmanlı iletişim olanağı kazandırmıştır. Etkileşimsellik sürecinin iletişim sürecine ilişkin bir diğer dönüştürücü etkisi de iletişim zamanında eşanlı olma derecesine ilişkin yaptığı açılımdır. Yeni medya sahip olduğu multimedya biçemselliği göstergelerin, simge sistemlerinin, iletişim çeşitlerinin, farklı veri türlerinin tek bir araçta toplanmasıdır. İnternetin bireylerin hayatında yaygınlaşması ile internete erişerek, e-posta dolayımıyla iletişim kurmak, MSN ve SKYPE’de yazılı, sesli ve hatta sesli-görüntülü sohbet etmek, yeni gelişen internet braodband üzerinden telefon etmek (VOIP), web sitelerinde enformasyon aramak, e-alışveriş yapmak, çevrimiçi veya çevrimdışı dijital oyun oynamak, ogo mobile Messenger, İ-pod, İ-pad, akıllı telefon kullanmak, facebook, twitter ve diğer sosyal ağlardan diğer bireyler ve gruplarla iletişim kurmak, film ve dizi izlemek, blog yazarlığı yapmak vb. sanal uzamda gerçekleşen edimlerde bulunmak, gündelik yaşantımızda geleneksel medyanın kapladığı yeri ve zamanı almakta ve yaşamın akışının doğal bir parçası haline gelmektedir. Günümüzde internet bireylerarası iletişim, ticaret, siyaset, sağlık, kariyer ve oyun gibi yaşamın her anında yer almakta ve her alanında kullanılmaktadır (Binark, 2007:5-21). İnternet bireylerin geleneksel medya metinleri ile ilişkileri sürecindeki (sinemada film izleme, televizyon izleme, radyo dinleme, gazete okuma) zaman deneyimlerini de dönüştürmüştür. Bireyler evde yalnız ve dolayısıyla kendi öznel zaman deneyimleriyle izledikleri televizyon programlarını, dizileri ve filmleri günümüzde internet üzerinden çevrim içi ve/veya müdahale ederek (kaydetme, durdurma, atlama) izlemekte, özellikle twitter hashtagleri aracılığıyla bireysel deneyim, yorum ve algılamalarını kolektif hale getirebilmektedirler. İnternetin sağladığı eşzamanlılık algısına örnek Bireylerarası İletişim olarak çevrimiçi oyunları ve sosyal ağlarda yapılan sohbetleri, yorumları, eylemleri, tartışmaları vermek mümkündür. Yeni medya araçları bireylere yorum yapma, bilgi edinme, öğrenme, uzman desteği alma, örgütlenme, çevrimiçi grup-topluluk ve cemaatlere katılma imkânı tanımaktadır. Bu özellikleri ile dünyanın dört bir yanından farklı şimdiki zamanı yaşayan insanlar internetin şimdiki zamanında eş zamanlı ve etkileşimli iletişime olanak bulmakta, mekândan bağımsız bir arada hissedebilmektedirler. Ayrıca eş zamanda etkileşimli iletişime örnek olarak web sitelerinin, canlı destek hizmetlerini de vermek mümkündür. Vatandaşların, kullanıcıların ve müşterilerin soru, sorun, kaygı ve beklentilerini çözmeye yönelik olan bu uygulama da eş zamanlı iletişimde bireyler kurdukları iletişimle sorularına eş zamanlı yanıt alabilmekte, problemlerini daha hızlı çözebilmektedirler. Bunlara ek olarak günümüzde bireyler çevrimiçi ders ve eğitimlere katılarak mekândan bağımsız eğitimciyle eşzamanlı iletişim kurabilme ve eğitim alabilme lüksüne sahiptirler. Bilgisayar teknolojileri ve internet dijital oyunlarla dünya çapında çok sayıda bireyin geleneksel oyun oynama biçimlerini de dönüşüme uğratmıştır. Binark’ın (2007: 28-29) belirttiği gibi dijital oyun dünyası teknolojik donanım ve ağ bağlantısına göre konsol oyunları, PC oyunları ve çevrimiçi oyunlar olarak sınıflandırılır. Bu süreçte özellikle çoklu oyunculu dijital oyunlar kullanıcılarına eş anlı etkileşim olanağı tanımaktadır. Özetle; gelişen teknolojiler yenimedya ve internet kullanımı bireylerarası iletişimde sınırların büyük oranda ortadan kalmasına neden olmuştur. Bireyler bu süreçte bilgiye daha kolay erişme ve paylaşma ve kendilerini farklı mecralarda tanıtma, ifade etme imkânı bulmanın yanı sıra gündelik hayatta tanışma şanslarının az olduğu bireylerle bile tanışabilme, fikir alışverişinde bulunma ve hem yeni tanışılan bireylerle hemde eski tanıdıklarıyla ilişkilerini sürdürme şansı yakalamışlardır. Bu açıdan bu sürecin bireylerarası iletişime katkısı olduğunu söylemek olanaklı hale gelmektedir. ÖÇ 3 İletişim Araçlarının Bireylerarası İletişime Etkilerini Açıklayabilme Araştır İlişkilendir Anlat/Paylaş İnternet dolayımıyla kurulan bireylerarası iletişimi açıklayınız. Sosyal medyanın bireylerarası iletişime etkilerini yorumlayınız. Günlük yaşamda iletişim araçlarını ne kadar kullandığınızı ve iletişiminizi nasıl etkilediğini düşünün. 117 Bireylerarası İletişim ve İletişim Araçları ÖÇ 1 İletişim ve bireylerarası iletişim ne olduğunu tanımlayabilme bölüm özeti İletişim ve Bireylerarası İletişim 118 İletişim bir fikrin, duygunun, tutumun iletilmesidir. Gönderici-Mesaj-Kanal-Alıcı çizgisel modeliyle karakterize olur. Bireylerarası iletişim iki kişi arasında genellikle yüz yüze ilişki şeklinde gerçekleşen iletişimdir. Bireylerarası iletişimde taraflar nöbetleşe gönderici ve alıcı olarak edimde bulunurlar. Bu iletişim bağlamı ya fiziksel olarak aynı uzamı paylaşan iki kişinin ilişkisi biçiminde yüz yüze ya da farklı uzamlardaki iki kişi arasında örneğin telefonla mesaj alışverişi şeklinde gerçekleşebilir. Bireylerarası iletişimdeki amaçlar ve sonuçlar: Zorunlu veya yaratılmış gereksinimleri giderme, arzuları ve istekleri yerine getirme, kendimizi ve diğerlerini tanımlama, kimlik oluşturma veya oluşturulmuşu sürdürme, herhangi bir nedenle birbirini anlama bağlamı kurma, ilişkiyi açıklama, önceden tahmin ve kontrol etme, ilişkiyi tanımlama ve bağlamını kurma, ilişkiyi koruma, sürdürme ve geliştirme, ilişki düzenleme ve tamir etme, pazarlık, özveri, baskı veya şantajla arayı bulma,çatışmaları önleme veya çözme, ilişkiye son verme, ilişkiyi yeniden başlatma, sosyal bilgi kazanma, süregelen egemenlik ve mücadele koşullarını çeşitli biçimlerde katılarak veya katılmayarak yeniden üretme, ekonomik, siyasal ve kültürel üretimin ve ilişkilerin sürmesine ve değişmesine katılma, ezme ve ezilme bağlamını koruma veya değiştirmek için mücadele verme. Bireylerarası İletişim ÖÇ 2 İletişim araçlarını sıralayabilme İletişim Araçları bölüm özeti İletişimin amacına, hedefe ve bağlamın özelliklerine bağlı olarak kullanılacak iletişim aracı değişiklik gösterebilir. İletişim araçlarını şu şekilde sınıflandırmak mümkündür: Sözlü İletişim Araçları: Sözlü iletişimin ana varlığı dildir, biçimi ise konuşmadır. Sözlü iletişim ağız yolu ile çıkarılan sözlere farklı anlamların yüklenmesi ile gerçekleşir. Sözlü iletişimde mesajların iletimi için zaman zaman araçlar, kanallarda kullanılır. Bu araçlar, genel olarak iletişimde bulunan alıcı ve vericinin birbirini görmediği zamanlardır. Buna örnek olarak telefon ve internet üzerinden yapılan ve sadece sesli olan aramalar verilebilir. Ayrıca kaydedilmiş sesli kanal olarak plaklar, ses bantları, CD’ler örnek olarak verilebilir. Yazılı İletişim Araçları: Yazının bulunması ve gelişimi ile sözlü iletişim olgusuna yazılı iletişim türü eklenmiştir. Bireylerarası iletişimde kullanılan mektup aracı, yazının ve kâğıdın bulunmasıyla gerçekleşmiştir. İletişim araçlarının gelişimi iletişim teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak gerçekleşmiştir. Bu gelişim, önceleri bireylerarası iletişim araçlarında olmuş, iletişim teknolojisindeki gelişmelere bağlı olarak giderek geniş kitlelere seslenen araçlarla yapılan iletişime yayılmıştır. 15. yüzyıl ortalarında matbaanın bulunuşu ile yazılı iletişim araçları hızla gelişmiş bir dönem soylulara özgü olan kitap okuma ya da sahip olma olgusu zamanla geniş kitlelere yayılmıştır. Bu gelişmeyi süreç içerisinde gazeteler ve diğer süreli yayınların çıkması ve yaygınlaşması izlemiştir. Günümüzde yaşanan gelişmelerin geldiği son noktada internet yazılı iletişime farklı bir boyut getirmiştir. Uzak İletişim Araçları: Uzaktan iletişim (tele-communication) verici ile alıcının birbirini görmeden herhangi bir iletişim kanalını kullanarak yaptığı iletişim türüdür. Bu iletişim türü, iletişimde bulunanların sayısı, alıcının sayısı, bulundukları ortam, amaç gibi özelliklere göre de değişebilir. Uzak iletişim/telekomünikasyon duyum, yazı, resim simge ya da her çeşit bilginin tel, radyo, optik ile başka elektromanyetik dizgelerle iletilmesi, bunların yayımı ya da alınması olarak da tanımlanır. Uzak iletişimi kullanılan araç türüne görede üçe ayırmak mümkündür: Çeşitli İletişim Araçları Kullanılarak Yapılan İletişim: Mektup, telgraf, telefonda konuşma, SMS, ses ve görüntü bandı, plak, CD, VCD, DAT, MDV, DVD gibi sesli, görüntülü, yazılı araçlarla yapılan iletişim. Kitle iletişim araçları ile yapılan iletişim: Radyo, televizyon, gazete, dergi gibi kitlelere yönelik araçlarla yapılan iletişim. Bu tür iletişimin en önemli özelliği anında geri besleme olmayışıdır. İnternet yolu ile yapılan iletişim: Bu iletişim e-posta yolu ile iletişim, e-sohbet (chat), web sayfaları/siteleri gibi iletişim olarak farklı adlarla yapılabilir. Bu sınıflandırmanın yanı sıra McLuhan, iletişim araçlarını şu şekilde sınıflandırmaktadır: • Sıcak Araçlar: Tek duyuyu uzatan ve izleyiciye tamamlaması için çok şey bırakmayan araçlar sıcak araçlardır. Bu araçlara radyo, sinema ve fotoğraf vb. örnek olarak verilebilir. Bu sıcak araçlar duyuya oldukça fazla enformasyon verirler. İzleyici katılımı düşüktür. • Soğuk Araçlar: Çok az şey veren ve izleyici tarafından çok şey eklenmesini gerektiren araçlar soğuk araçlardır. Soğuk araçlara örnek olarak televizyon ve telefon verilebilir. Soğuk araçlar da izleyici ya da kullanıcı katılımı ve tamamlama durumu yüksektir. Enformasyon bakımından verdiği az olduğu için izleyicinin aktif katılımı gerekir. Bu televizyon ekranındaki noktalar ve çizgilerin birleştirilmesi yoluyla yapılır. 119 Bireylerarası İletişim ve İletişim Araçları ÖÇ 3 İletişim araçlarının bireylerarası iletişime etkilerini açıklayabilme bölüm özeti İletişim Araçlarının Bireylerarası İletişime Etkileri 120 İletişim araçlarının bireylerarası iletişim sürecine etkileri araca göre farklılık göstermekte ve olumlu ya da olumsuz olabilmektedir. Teknolojik gelişmeler bir yandan bireyleri iletişim sürecinde özgürleştirmekte, uzakları yakın kılmakta ve dünyanın diğer ucundan bir başka bireyle etkileşimli iletişim kurmasına olanak tanımaktadır. Diğer yandan ise gelişmiş teknolojilerin ürünü olan iletişim araçlarını kullanmanın kendilerinde yarattığı alışkanlıklar ile iletişim sürecindeki beklenti ve tavırları değişebilmektedir. Örneğin telefon aracılığıyla mesajlaşan bireyler için eş zamanlılık ya da hız hayati önem taşımazken internet teknolojisinin bireyi alıştırdığı hız bireylerarası iletişim sürecinde beklemeye tahammülsüz bireyler yaratmıştır. Buda bireylerarasındaki süreci olumsuz etkilemektedir. Yazının kullanıma girmesi, insanların toplumsal yaşamlarını sistemli yapılara dönüştürmelerini daha da kolaylaştırmıştır. Kayıtların tutulması, uzak mesafelerdeki insanlar, kurumlar, örgütler, topluluklar, vb. arasında yazışmalar aracılığıyla eşgüdüm sağlanması, toplumsal bütünlüğün korunması ve sürdürülmesi açısından olanak sağlamış ve dolayısıyla bireylerarası iletişimi de olumlu yönde etkilemiştir. Diğer yandan olumsuz etkileride olmuştur. Yazılı iletişim insanlar arasında hiyerarşik ilişkilerin, yöneten ve yönetilen, egemenlik ve bağımlılık ilişkisinin de güçlenmesine neden olmuştur. Buda bireylerarası iletişim sürecinde güç ilişkilerinin belirleyiciliğini arttırmıştır. Buna ek olarak okuryazar olup yazılı iletişimin olanaklarından yararlanan bireylerle, okuryazar olmadığı için bu olanaklardan yararlanamayan, bilgi kaynaklarına eşit erişim şansı olmayan bireyler arasında paylaşım ortamları da giderek daralmıştır. Yaşanan dönüşümler bireylerin sosyalleşme süreçlerinde önemli olan sinema ile kurdukları ilişki biçimini dönüştürmüştür. Bireylerin sinemaya gitme ve orada bireylerarası iletişimde bulunma aktiviteleri azalmıştır. Ancak bireyler başka izleme pratikleri üzerinden filmlerle kurdukları görece daha yoğun ilişkileri bugün sosyal medya aracılığıyla diğer bireylerle kurdukları bireylerarası ilişkilerde daha fazla gündem konusu yapmaktadırlar. Günümüzde herhangi bir izleyici interaktif senaryo yazım süreçlerinde filmlerin senaryolarının bir kısmını paylaşan senaristlere filme ilişkin görüşlerini iletebilmekte böylelikle internet üzerinden senarist ile kurduğu bireysel iletişim sayesinde filmin üretim sürecine de dahil olabilmektedir. Ayrıca filmlere ilişkin yorumlarını sinema siteleri ve kişisel bloglar da paylaşabilmekte filme ilişkin dünyanın diğer ucunda hiç tanımadığı bir bireyle tartışma imkânı bulabilmektedir. Bireylerarası iletişimde etkili olan bir diğer araç televizyonlardır.Televizyon programları bir yandan bireylere bilgi verme ve eğlendirme işlevini yerine getirmekte, diğer yandan onların hayata bakışlarını, yaşayışlarını, değerlendirmelerini etkileyerek bireylerarası iletişimde de etkili olmaktadır. Televizyonda izledikleri programlar, diziler, haberler ve filmler bireylerin günlük sohbetlerinin konularını oluşturmakta, değer yargılarını biçimlendirebilmektedir. Ayrıca televizyon programlarını izleyenler, tartışmakta, hayaller kurmakta, sevdikleri artistlerin tükettiklerini tüketmeye çalışmakta, onların giydikleri, onların kullandıkları, onların ev dekorları, mobilyaları, güzellik malzemeleri, üzüntüleri, sevinçleri eğlence biçimleri aramakta, taklit etmektedirler. Yeni medya sahip olduğu multimedya biçemselliği göstergelerin, simge sistemlerinin, iletişim çeşitlerinin, farklı veri türlerinin tek bir araçta toplanmasıdır. İnternetin bireylerin hayatında yaygınlaşması ile internete erişerek, e-posta dolayımıyla iletişim kurmak, MSN ve SKYPE’de yazılı, sesli ve hatta sesli-görüntülü sohbet etmek, yeni gelişen internet braodband üzerinden telefon etmek (VOIP), web sitelerinde enformasyon aramak, e-alışveriş yapmak, çevrimiçi veya çevrimdışı dijital oyun oynamak, ogo mobile Messenger, İ-pod, İ-pad, akıllı telefon kullanmak, facebook, twitter ve diğer sosyal ağlardan diğer bireyler ve gruplarla iletişim kurmak, film ve dizi izlemek, blog yazarlığı yapmak vb. sanal uzamda gerçekleşen edimlerde bulunmak, gündelik yaşantımızda geleneksel medyanın kapladığı yeri ve zamanı almakta ve yaşamın akışının doğal bir parçası haline gelmektedir. Günümüzde internet bireylerarası iletişim, ticaret, siyaset, sağlık, kariyer ve oyun gibi yaşamın her anında yer almakta ve her alanında kullanılmaktadır. Bireyler bu sayede bilgiye daha kolay erişme ve paylaşma ve kendilerini farklı mecralarda tanıtma, ifade etme imkânı bulmanın yanı sıra gündelik hayatta tanışma şanslarının az olduğu bireylerle bile tanışabilme, fikir alışverişinde bulunma ve hem yeni tanışılan bireylerle hem de eski tanıdıklarıyla ilişkilerini sürdürme şansı yakalamışlardır. Bu açıdan bu sürecin bireylerarası iletişime katkısı olduğunu söylemek olanaklıdır. Bireylerarası İletişim 1 6 Aşağıdakilerden hangisi sıcak iletişim araçları için söylenemez? A. B. C. D. E. A. B. C. D. E. Bağlam önemlidir. Araç önemlidir. Teknolojiyle aracılanmış olamaz. İletişim sürecinde roller sabittir. Yüzyüze gerçekleşebilir. Radyo sıcak iletişim aracıdır. İzleyici katılımı düşüktür. Duyuya fazla enformasyon verirler. Fotoğraf sıcak iletişim aracıdır. İzleyici katılımı yüksektir. Aşağıdakilerden hangisi iletişim araçları arasında yer almaz? 7 Aşağıdakilerden hangisi soğuk iletişim araçları için söylenemez? A. B. C. D. E. A. B. C. D. E. 2 Sözlü iletişim araçları Yakından iletişim araçları Kitle iletişim araçları Yazılı iletişim araçları Uzaktan iletişim araçları 3 Çok az bilgi verirler Telefon soğuk iletişim aracıdır. Sinema soğuk iletişim aracıdır. Televizyon soğuk iletişim aracıdır. İzleyicinin katılımını gerektirir. 8 Aşağıdakilerden hangisi bireylerarası iletişim süreci için söylenebilir? Aşağıdakilerden hangisi iletişimin çizgisel modelinde yer almaz? A. B. C. D. E. A. Kanal C. Mesaj E. Gönderici Teknolojik gelişmeler etkili değildir. Yüz yüze olmak zorundadır. İletişim araçları kullanılmaz. Sözsüz olmak zorundadır. Bağlam önemlidir. 4 Aşağıdakilerden hangisi internet yolu ile yapılan bireylerarası iletişime örnektir? A. B. C. D. E. E-sohbet Mektup Telefon Telgraf Plak 5 Aşağıdakilerden hangisi bireylerarası iletişimin amaçları ve sonuçları arasında yer almaz? A. B. C. D. E. İlişkiyi koruma Kimlik oluşturma İlişkiye son verme Kendimizi diğerlerinden gizleme Kendimizi tanımlama neler öğrendik? Aşağıdakilerden hangisi bireyler arası iletişim süreci için söylenemez? B. Gözlemci D. Alıcı 9 Aşağıdakilerden hangisi teknolojiyle aracılanmamış iletişimdir? A. B. C. D. E. Yüz yüze konuşma Telefonda konuşma e-mail atma SMS gönderme Skype’dan görüşme yapma I. E-Mail gönderme II. Mektuplaşma III. Telefon konuşması IV. VOIP V. E-sohbet 10 Yukarıdakilerden hangileri internet dolayımıyla kurulan iletişim için söylenebilir? A. II., III. B. I. , III., IV. C. I. , IV. , V. D. IV., V. E. I., II., III., V. 121 neler öğrendik yanıt anahtarı Bireylerarası İletişim ve İletişim Araçları 1. C Yanıtınız yanlış ise “İletişim ve Bireylerarası İletişim” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 6. E Yanıtınız yanlış ise “İletişim Araçları” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 2. B Yanıtınız yanlış ise “İletişim Araçları” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 7. C Yanıtınız yanlış ise “İletişim Araçları” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 3. E Yanıtınız yanlış ise “İletişim ve Bireylerarası İletişim” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 8. B Yanıtınız yanlış ise “İletişim ve Bireylerarası İletişim” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 4. A Yanıtınız yanlış ise “İletişim Araçları” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 9. A Yanıtınız yanlış ise “İletişim ve Bireylerarası İletişim” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 5. D Yanıtınız yanlış ise “İletişim ve Bireylerarası İletişim” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 10. C Yanıtınız yanlış ise “İletişim Araçlarının Bireylerarası İletişime Etkileri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. Araştır Yanıt Anahtarı 6 Araştır 1 122 Genel tanımıyla iletişim bir fikrin, duygunun, tutumun iletilmesidir. Gönderici-Mesaj-Kanal-Alıcı çizgisel modeliyle karakterize olur. Bireylerarası iletişim ise, iki kişi arasında genellikle yüzyüze ilişki şeklinde gerçekleşen iletişimdir. Bireylerarası iletişim genellikle kendiliğinden ve teklifsizdir; katılanlar birbirlerinden en üst derecede geribesleme alırlar. Zorunlu veya yaratılmış gereksinimleri giderme, arzuları ve istekleri yerine getirme, kendimizi ve diğerlerini tanımlama, kimlik oluşturma veya oluşturulmuşu sürdürme, herhangi bir nedenle birbirini anlama bağlamı kurma, ilişkiyi açıklama, önceden tahmin ve kontrol etme, ilişkiyi tanımlama ve bağlamını kurma, ilişkiyi koruma, sürdürme ve geliştirme, ilişki düzenleme ve tamir etme, pazarlık, özveri, baskı veya şantajla arayı bulma, çatışmaları önleme veya çözme, ilişkiye son verme, ilişkiyi yeniden başlatma, sosyal bilgi kazanma, süregelen egemenlik ve mücadele koşullarını çeşitli biçimlerde katılarak veya katılmayarak yeniden üretme, ekonomik, siyasal ve kültürel üretimin ve ilişkilerin sürmesine ve değişmesine katılma, ezme ve ezilme bağlamını koruma veya değiştirmek için mücadele verme. Bireylerarası İletişim Araştır Yanıt Anahtarı 6 Araştır 2 Araştır 3 Uzaktan iletişim (tele-communication) verici ile alıcının birbirini görmeden herhangi bir iletişim kanalını kullanarak yaptığı iletişim türüdür. Bu iletişim türü, iletişimde bulunanların sayısı, alıcının sayısı, bulundukları ortam, amaç gibi özelliklere göre de değişebilir. Uzak iletişim/telekomünikasyon duyum, yazı, resim simge ya da her çeşit bilginin tel, radyo, optik ile başka elektromanyetik dizgelerle iletilmesi, bunların yayımı ya da alınması olarak da tanımlanır. Uzak iletişimi kullanılan araç türüne görede üçe ayırmak mümkündür: Çeşitli İletişim Araçları Kullanılarak Yapılan İletişim: Mektup, telgraf, telefonda konuşma, SMS, ses ve görüntü bandı, plak, CD, VCD, DAT, MDV, DVD gibi sesli, görüntülü, yazılı araçlarla yapılan iletişim. Kitle iletişim araçları ile yapılan iletişim: Radyo, televizyon, gazete, dergi gibi kitlelere yönelik araçlarla yapılan iletişim. Bu tür iletişimin en önemli özelliği anında geribesleme olmayışıdır. İnternet yolu ile yapılan iletişim: Bu iletişim e-posta yolu ile iletişim, e-sohbet (chat), web sayfaları/siteleri gibi iletişim olarak farklı adlarla yapılabilir. Yeni medya sahip olduğu multimedya biçemselliği göstergelerin, simge sistemlerinin, iletişim çeşitlerinin, farklı veri türlerinin tek bir araçta toplanmasıdır. İnternetin bireylerin hayatında yaygınlaşması ile internete erişerek, e-posta dolayımıyla iletişim kurmak, MSN ve SKYPE’de yazılı, sesli ve hatta sesli-görüntülü sohbet etmek, yeni gelişen internet braodband üzerinden telefon etmek (VOIP), web sitelerinde enformasyon aramak, e-alışveriş yapmak, çevrimiçi veya çevrimdışı dijital oyun oynamak, ogo mobile Messenger, İ-pod, İ-pad, akıllı telefon kullanmak, facebook, twitter ve diğer sosyal ağlardan diğer bireyler ve gruplarla iletişim kurmak, film ve dizi izlemek, blog yazarlığı yapmak vb. sanal uzamda gerçekleşen edimlerde bulunmak, gündelik yaşantımızda geleneksel medyanın kapladığı yeri ve zamanı almakta ve yaşamın akışının doğal bir parçası haline gelmektedir. Günümüzde internet bireylerarası iletişim, ticaret, siyaset, sağlık, kariyer ve oyun gibi yaşamın her anında yer almakta ve her alanında kullanılmaktadır. Bireyler bu sayede bilgiye daha kolay erişme ve paylaşma ve kendilerini farklı mecralarda tanıtma, ifade etme imkânı bulmanın yanı sıra gündelik hayatta tanışma şanslarının az olduğu bireylerle bile tanışabilme, fikir alışverişinde bulunma ve hem yeni tanışılan bireylerle hemde eski tanıdıklarıyla ilişkilerini sürdürme şansı yakalamışlardır. Bu açıdan bu sürecin bireylerarasıiletişime katkısı olduğunu söylemek olanaklıdır. 123 Bireylerarası İletişim ve İletişim Araçları kaynakça Aziz, A. (2008). İletişime Giriş. İstanbul: Aksu Kitabevi. Binark, M. (2007). Yeni Medya Çalışmaları. Mutlu Binark (der.) Yeni Medya Çalışmaları (s. 5-15). Ankara: Dipnot. Binark, M. (2007). Yeni Medya Çalışmalarında Yeni Sorunlar ve Yöntem Sorunu. Mutlu Binark (der.) Yeni Medya Çalışmaları (s. 21-44). Ankara: Dipnot. Ecevit, M. F. (2006). Kitle İletişimi, İletişim ve Toplum. Genel İletişim (edt: Uğur Demiray). Ankara: PegemA Yayıncılık. Edgar, A.; Sedgwick, P. (ed) (2007). Kültürel Kuramda Anahtar Kavramlar. (çev: Mesut Karaşahan). İstanbul: Açılım Kitap. Erdoğan, İ. (2011). İletişimi Anlamak. Ankara: Pozitif Matbaacılık Erdoğan, İ. ; Alemdar, K. (2005a). Popüler Kültür ve İletişim. Ankara: Erk Yayınları. Erdoğan, İ. ; Alemdar, K. (2005b). Öteki Kuram. Ankara: Erk Yayınları. Güngör, N. (2013). İletişim Kuramlar Yaklaşımlar. Ankara: Siyasal Kitabevi. Kartarı, A. (2006). Farklılıklarla Yaşamak Kültürlerarası İletişim. Ankara Ürün Yayınları. Naisbitt, J. (2004). İnsan ve Teknoloji. (çev: Orkunt Ayaz, Huban Yıldıran, Mehpare Şayan Kileci). İstanbul: CSA Global Yayın Ajansı. McQuail, D.; Windahl, S. (2010). İletişim Modelleri –Kitle İletişim Çalışmalarında- (çev: Konca Yumlu). Ankara: İmge Kitabevi Yayıncılık. Mutlu, E. (2008). İletişim Sözlüğü. Ankara: Ayraç Yayıncılık. Oskay, Ü. (2007). İletişimin ABC’si. İstanbul: Der Yayınları. Öz, T.P (2012). Pel: Külden Dijitale Sinemada Seyir Kültürü ve Seyircinen Değişen Konumu. The Turkish Online Yournal of Design, art and Communacation-TOYDAC april 2012. Volume 2 Issue 2. S. 65-73 internet kaynakları Southwell, B. G. ; Torres, A. (2006). Connecting Interpersonal and Mass Communication: Science News Exposure, Perceived Ability to Understand Science, and Conversation. Communication Monographs Vol. 73, No. 3, September 2006, pp. 334_350 (ISSN 0363-7751 (print)/ISSN 1479-5787 (online) # 2006 National Communication Association DOI:10.1080/03637750600889518 Storey, J. (2000). Popüler Kültür Çalışmaları Kuramlar ve Metotlar(çev: Koray Karaşahin). İstanbul: Babil Yayınları. Yüksel, A. ve Demir, B. (2014). “2000 Kuşağı’nın Sinema Filmleri İzleme Pratikleri”, Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi (EJOIR) , Cilt 2 Özel Sayı Ağustos. 124 Bölüm 7 öğrenme çıktıları Bireylerarası İletişimde Çatışma 1 3 5 7 Çatışmanın Tanımı ve Bağlamı 1 Çatışma kavramını farklı bakış açılarından değerlendirebilme Çatışma Biçimleri 3 Çatışma biçimlerini avantajları ve dezavantajları ile açıklayabilme Çatışma Yönetimi 5 Çatışma yönetimi sürecinde problem çözme aşamalarını sıralayabilme 2 4 6 Çatışmaya Negatif ve Pozitif Yaklaşımlar 2 Negatif ve pozitif çatışmayı açıklayabilme Çatışma İklimi 4 Çatışma ikliminin önemini kavrayabilme Çatışma Stratejileri 6 Çatışma stratejilerini tartışabilme Çatışma Değerlendirmesi 7 Çatışmayı bütün olarak değerlendirebilecek bilgi ve becerilere sahip olabilme Anahtar Sözcükler: • Çatışma Yönetimi • Rekabet • Kaçınma • Uyma • İşbirliği • Uzlaşma • Strateji 126 Bireylerarası İletişim GİRİŞ Çatışma bütün ilişkilerde görülebilecek bir sürece karşılık gelir ve kaçınılmazdır. Birbirine bağlı en az iki taraf arasındaki mücadelenin yer aldığı bu süreçte amaçlarda uyumsuzluk, bu amaçlara ulaşmada diğeri tarafından engellenme ve çok az takdir edilme söz konusu olduğu için çatışma çoğu zaman negatif olarak algılanır. Jones, Remland ve Sanford (2007, s. 239) çatışma sözcüğünü işittiğimiz zaman akla ilk gelenlerin “gerilmek” “rahat edici” “engel” “baş ağrısı” “acı veren” “meydan okumak” gibi sözcükler olduğunu söylerler. Buna bağlı olarak yaygın çeşitli metaforlardan bahsederler: (a) Çatışma kaos gibidir; hiç kimse gerçekten neler olup bittiğini tam olarak bilemez. (b) Çatışma bir volkan gibidir; patlar ve yok eder. (c) Çatışma bir buzdağı gibidir; daha fazlası yüzeyin altındadır. (d) Çatışma bir ateş gibidir; tutuşur ve geride faydalı bir şey bırakmaz. Genellikle negatif bir çağrışım yapan çatışmadan kaçınmanın iyi bir şey olduğu ile ilgili yaygın bir görüş vardır. Eğer bir çatışma yaşanıyorsa, bir sorun olduğunun göstergesi olduğu ve bunun da bireylerarası ilişkilere zarar verdiği düşünülür. Bu yaklaşımlar çatışma ile kolaylıkla baş edilmesine bir müdahaledir. Oysa çatışmada her zaman sorunlarla karşılaşılmaz. İyi yönetildiği takdirde zorlukların üstesinden gelinebilir ve bireylerarası ilişkilerde olumlu yönde bir gelişme, yeni bir yaşam ve değişme için fırsat verir. Bu bağlamda, bu ünite çatışmayı geniş bir perspektiften ele alıp, tartışmayı hedeflemektedir. ÇATIŞMANIN TANIMI VE BAĞLAMI Yaşamımızın ve gelişimimizin doğal ve normal bir parçası olan ve deneyimlerimizle birlikte daha yapıcı yolları öğrendiğimiz çatışmadaki temel özellik taraflar arasındaki anlaşmazlıktır. Ne yapılması ya da nasıl yapılması gerektiği konusunda, örneğin yakın arkadaşlar, eşler, iş arkadaşları ya da aile bireyleri gibi aralarında belli bir bağ olan bireylerarasındaki anlaşmazlığın ifadesi olarak karşımıza çıkar çatışma. Her insan farklıdır ve dolayısıyla da farklı amaçlara sahiptir. Eğer bireyler birbiriyle belli bir bağlılık içindeyse bu farklılıklar çatışmaya neden olacaktır. Çatışma’nın tanımı ile ilgili çeşitli yaklaşımlar vardır. Patricia Geist (1995’ten aktaran Jones vd., 2007: 240) çatışmayı “anlaşmazlıklar”, “fikir ayrılıkları”, “farklı yorumlamalar”, “kontrol çabası” ve “birden fazla bakış açısı” kavramıyla açıklar. Stella Ting-Tomey (2000’den aktaran Jones vd., 2007: 240) çatışmayı “en az iki taraf arasındaki bir etkileşim anında ilgilerde, bakış açılarında, yöntemlerde ve amaçlarda uyuşmazlık sonucu oluşan yoğun bir anlaşmazlık süreci” olarak açıklar. Koçel (2001’den aktaran Sökmen ve Yazıcıoğlu, 2005: 2) çatışmayı kısaca “iki veya daha fazla kişi arasındaki çeşitli kaynaklardan doğan anlaşmazlık” olarak ifade eder. Thomas da (1990’dan aktaran Topaloğlu ve Avcı, 2008: 76) çatışmayı “taraflardan birinin diğeri tarafından engellendiği ya da engelleneceğini hissettiği anda ortaya çıkan bir süreç” olarak tanımlamıştır. Yukarıdaki tanımlardan yola çıkarsak çatışma ile ilgili hepsinde ortak olabilecek temel bazı noktaları söyleyebiliriz. Devito (2009a. 276)’nun konuyla ilgili yaklaşımı bu düşünceleri özetleyecek niteliktedir: 1. Çatışma insanlar birbiriyle anlamlı ilişkiler çerçevesinde bağlı olduğu zaman meydana gelir. Birinin yaptığı diğerini etkiler. 2. İnsanlar amaçlarının uyuşmadığının karşılıklı olarak farkında oldukları zaman çatışma meydana gelir. 3. İnsanlar amaçlarına ulaşmalarına bir müdahale hissederlerse çatışma meydana gelir. Bu durumda bir amacın gerçekleşmesi diğerinin gerçekleşmesini engelleyecektir. Çatışma bireylerarasındaki ilişkiler çerçevesindeki geniş bir sorun yelpazesini kapsar. Örneğin ebeveynler ve çocukları arasında hangi üniversiteye gideceği, evleneceği kişi, benimsediği yaşam tarzları; evli çiftler arasında kısıtlı kaynakların nasıl değerlendirileceği, karşılıklı beklentilerin ihlali, kişilik farklılıkları, birliktelikteki güç dengesi; iş yeri ortamlarında yöneticilerin birbiriyle aralarındaki yönetim sorumluluklarının ve kaynakların paylaşımı, uygun yönetim biçimi, her düzeydeki güç dengesi; ya da arkadaşlarla ilişkide paylaşılan yaşam alanı, arkadaşlık kurallarının ihlali, fikirlerde uyuşmazlık gibi çok farklı ilişki biçimlerinde farklı sorunlar içinde çatışmaya rastlayabiliriz. Büyük oranda yüz yüze deneyimlediğimiz bu çatışmalar aynı zamanda, örneğin e-mail, sosyal ağlar, bloglar ya da telefon gibi elektronik iletişimde de ortaya çıkabilir. 127 Bireylerarası İletişimde Çatışma Resim 7.1 Bireylerarası İlişkilerde Çatışma Kaçınılmazdır Kaynak: www.professional growthsystems.com/ org-culture/ managing-conflict Devito (2009a: 279; 2009b: 256) çatışmaların odaklandığı sorunları içerik ve ilişki bağlamında değerlendirir. İçerik çatışması genellikle çatışma içindeki tarafların dışındaki objeler, olaylar ve insanlar üzerinedir. Bunlar her gün tartıştığımız hatta kavga ettiğimiz birçok sorunu içerebilir. Örneğin belirli bir filmin nasıl olduğu ile ilgili bir değerlendirme, televizyonda ne izlenmesi gerektiği, son girilen sınavın adil olup olmadığı, kimin terfi etmesi gerektiği gibi sorunlardır. İlişki çatışmaları da çok çeşitlidir; bireylerarası ilişkilerle daha doğrudan bağlantılıdır. Örneğin taraflar arasındaki sorunlardan kimin sorumlu olduğu, ilişkide eşitliğin olup olmadığı, davranış kurallarını oluşturmada taraflardan kimin haklı olduğu gibi sorunlardır. İçerik ve ilişki çatışmasına tek bir örnekten yola çıkarak bir açıklık da getirilebilir. Tatilde nereye gideceğimiz ile ilgili içerik çatışmasında hangi ülkeye gidileceği ile ilgili bir karşılaştırma yapılır, avantajları dezavantajları üzerinde odaklanılır. Aynı örnekten yola çıktığımızda ilişki çatışmasında gidilecek yeri seçmek için kimin daha fazla hakkı olduğu, kimin bu tartışmada karar verici olduğu daha ön plana çıkar. İçerik ilişkileri açıkça gözlemlenebilir ve tanımlanabilir; ilişki çatışmaları ise daha gizli bir görünümdedir ve tanımlanması daha zordur. Çatışma bireyin çocukluktan başlayarak her döneminde karşısına çıkan bir olgudur. İlk çocukluk döneminde çocukların çatışmaya karşı tepkileri ve algıları yetişkinlerden farklı olsa da zamanla bu sürecin içine girerler. Çocuklar için çatışmanın en önemli fonksiyonu, özellikle ilk ve orta çocukluk dönemlerinde, benlik duygularının gelişimine ve ilişkiler içindeki yerlerinin farkına varmalarına kat- 128 kı sağlamasıdır. Jean Piaget, sosyal çatışmaların çocuklara evrendeki tek insan olmadıklarını ve diğer insanların da farklı ihtiyaçları ve istekleri olduğunu ve buna saygı duymaları gerektiğini öğrettiğini söyler (Aktaran Jones, vd. 2007: 248). Bir çatışmadan bahsedildiği zaman öncelikle onun iletişim merkezli olduğunu söylemek gerekmektedir. İletişim ve çatışma arasındaki ilişki aşağıdaki gibi özetlenebilir (Jones, vd, 2007: 239; Hocker ve Wilmot, 1985: 20): 1. İletişim davranışı sık sık çatışmaya neden olur. 2. İletişim davranışı çatışmayı yansıtır. 3. İletişim, çatışma yönetiminin yararlı ya da yıkıcı olmasına neden olabilecek bir olgudur. Bütün iletişim sürecinde olduğu gibi çatışma da tarafların kültüründen etkilenir. Bu süreçte bir kültürdeki paylaşılan inançlar, değerler çatışmanın algılanmasında, uygun ya da uygun olmayanın tanımlanmasında ve çözüm yöntemlerinde etkili olacaktır. Örneğin bazı ülkeler grup normları ve değerlerini ya da kolektifliğin ihlalini merkeze alırken, bazı ülkeler de daha çok bireysel normların ihlalini öne çıkaracaklardır. Yapılan araştırmalarda kolektivist kültürlerde bireyci kültürlere nazaran çatışmadan daha çok kaçınıldığı görülmüştür (Devito, 2009a: 281 – 282). Çatışma ile birlikte ele alınması gereken temel kavramlardan biri de güçtür. Bireylerarası çatışma durumlarında güç yapıları önemlidir. Hocker ve Wilmot (1985: 70) bu bağlamda güç ile ilgili bazı yaklaşımlarda bulunurlar: 1. Güç bütün toplumsal etkileşimler içinde vardır. 2. Güç doğal olarak hem negatif hem de pozitif olarak ele alınabilir. 3. Güç bireylerarası ilişkinin bir ürünüdür; bireyin değil. 4. Güç dengeleme eylemleri çatışma etkileşimlerinin merkezindedir. 5. Verimli güç dengesi bireysel ve ilişkisel gücün gelişmesiyle meydana gelir; sınırlı gücün daha büyük bir parçasını kazanma üzerine bir mücadeleden değil. 6. Bireyler çatışmanın etkili bir biçimde yönetilebilmesi için çok fazla ya da çok az güce sahip olabilirler. Verimli bir çatışma yönetimi için göreceli bir denge gereklidir. Bireylerarası İletişim Bir ilişkide gücün geçerliliği, sahip olunan belirli kaynakların taraflar için ne önem arz ettiğine ve gereksinimlerini ne kadar kontrol edebildiğine bağlıdır. Güç geçerliliği belirli kavramlar çerçevesinde açıklanabilir (Hocker ve Wilmot, 1985: 73): 1. Uzmanlık: İçinde bulunulan ortam için faydalı olabilecek bilgi, beceri ve yeteneklere sahip olmak. Örneğin yabancı bir ortamda sözsüz iletişim kodlarının bilinmesi ya da bir örgütte bütçe analizi konusunda uzman olunması. 2. Kaynak Kontrolü: Bir insanın ilişkili olduğu ortamdaki pozisyonu ile ilgilidir. Örneğin ebeveynlerin çocuklarının para, özgürlük, özel yaşam gibi kaynakları kontrol etmesi. 3. Bireylerarası bağlantılar: Bireyin sistemin bütünü içindeki pozisyonu. Örneğin birbiriyle bağlantıları çok kuvvetli olmayan iki grup arasında bir köprü olarak hizmet etmek. 4. Bireysel Nitelikler: Cazibe, sıcaklık, konuşma becerileri ya da sosyal statü. Örneğin bazı insanlar diğerleri onların varlığından memnun olduğu, onlara güvendiği ya da onların çekimine kapıldığı için bireylerarası güç kazanırlar. 5. Yakınlık: Diğerleriyle yakın bağ kurma yeteneği. Bütün insanlar yaşantılarındaki diğer insanlar için özel olmak isterler. Bu bağlamda diğerlerine gösterilen yakınlık, samimiyet bireylerarası ilişkide güç kazandırabilecektir. ÖÇ 1 Çatışma kavramını farklı bakış açılarından değerlendirebilme Araştır İlişkilendir Anlat/Paylaş Çatışmaların odaklandığı sorunları içerik ve ilişki bağlamında açıklayınız. Çatışmanın tanımı ve bağlamını kitabınızın BİRİNCİ BÖLÜMÜ’n de yer alan iletişim kavramı ile yorumlayın. Günlük yaşam içerisinde çatışmanın temel kavramlarından biri olan güç kavramını nasıl kullandığınızı düşünün. ÇATIŞMAYA NEGATİF VE POZİTİF YAKLAŞIMLAR Daha önceki satırlarda da belirtildiği gibi birçok insan çatışmanın doğasını negatif olarak düşünür. Uyum içinde giderken, çatışmayla birlikte bir zaman sapması olduğu ve uyumun bozulduğu ileri sürülür. Oysa çatışma pozitif bir olgu olarak da ele alınmalıdır. Devito (2009a 278)’ya göre bireylerarası çatışma kaçınılmaz olsa da çatışma ile baş etme yolu çok önemlidir. Çatışmanın negatif ya da pozitif görünümleri onun nasıl ele alındığına bağlıdır. Birçok çatışma haksız mücadele yöntemlerini içerir ve büyük ölçüde diğer insana zarar verme üzerine odaklanır. Böyle durumlarda negatif duyguların artması kaçınılmazdır. Çatışma aynı zamanda farklı alanlarda daha yararlı olabilecek enerjinin tüketilmesine de neden olur. Özellikle taraflar arasındaki iletişim tek yönlü, savunmacı ve güce dayalı olduğu zaman çatışmada kişi kendisini karşısındaki insana karşı kapatabilir. Karşımızdakine karşı duygularımızı sakladığımız zaman da anlamlı bir iletişim ve etkileşimi de engellemiş oluruz. Bu, karşılıklı olarak incitmeye ve kin duymaya kadar gidebilir. Bıkkınlık, güvensizlik, değişime karşı direnme, performans düşüklüğü gibi bazı durumlar da ortaya çıkar. Çatışma pozitif yönde ele alındığı ve bu yönde çaba gösterildiği zaman birçok avantajları olduğu görülecektir. Bu bağlamda çatışma, koşulları geliştirmede ve harekete geçmede yaratıcı bir kuvvet olarak görülebilir. Çatışmaların bireysel gelişim ve değişim için gerekli olduğu göz ardı edilmemelidir. Farklılıkların açıkça tartışılması ve bilginin yeterli bir biçimde paylaşılmasıyla yeni düşünme yolları ve yeni deneyimler kazanılacaktır. Böylece sorunlara farklı bakış açıları ortaya çıkacak, yaratıcılığın gelişmesi sağlanacaktır. Negatif yönde düşünme ve dolayısıyla çatışmadan kaçınma çatışma korkusunu başlatacaktır. Çatışmayı reddetmek ya da çatışmadan kaçınmak da değişim için güçlü bir direnmenin işareti olacaktır. 129 Bireylerarası İletişimde Çatışma İşlevsel ve İşlevsel Olmayan Çatışma Bir çatışmanın pozitif ya da negatif yönde sonuçlanması çatışmada kullanılan yöntemlerle yakından ilgilidir. Jones vd. (2007: 246 – 248) negatif ve pozitif kavramlarını “işlevsel” ve “işlevsel olmayan” kavramlarıyla ilişkilendirirler. İşlevsel olmayan ya da yıkıcı çatışmada tarafların biri ya da ikisi çatışma yönetiminden memnun değildir. İşlevsel ya da yapıcı çatışmada ise her iki taraf da süreçten ortaya çıkan sonuçtan memnundur. İşlevsel ve işlevsel olmayan çatışma arasındaki farklılıklar çeşitli boyutlarda ele alınabilir. • İşlevsel çatışmanın en açık işaretlerinden bir tanesi bilginin paylaşılmasında yeterince açık olunduğu konusunda tarafların birbirine güvenmesi ve görüşlerini ve fikirlerini özgürce değiş tokuş etmeleridir. İşlevsel olmayan çatışmada ise taraflar birbirinden bilgiyi saklamaya çalışırlar. • Bilgiyi paylaşmak işlevsel çatışma için tek başına yetmez. Bilgi gerçeğe uygun ve taraflar dürüst olmalıdır. Bilginin tamamını sunmada taraflar dürüst olmayabilirler ya da bilerek yanlış bilgi sunma eğiliminde olabilirler. Bu durumda çatışmaların çözümü zorlaştırılır. • Çatışma başarıyla yönetildiği zaman, birçoğumuz onu çatışma olarak düşünmeyiz. Bu işlevsel çatışmaya karşılık gelir. Burada sakin/rahatlatıcı tavır gergin/rahatsız edici olanın önüne geçmiştir. • İşlevsel çatışma konu ile ilgili sorunlar üzerine odaklanıldığında gerçekleşir. Bir sorunu çözmeden başkasına yönelmek sorunların çözülmeden çoğalmasına neden olur. • • • • İşlevsel olmayan çatışmalarda taraflar esnek seçeneklere ve fikirlere karşı daha fazla direnç gösterirler. Bir çatışma işlevsel olduğu zaman taraflar problemle ilgili farklı görüşlere, farklı çözüm yollarına ve başarı için farklı ölçütlere karşı açık olurlar. İşlevsel olmayan bir çatışma süreci içinde olan taraflar duygusal ve zihinsel olarak tükenir, enerjisini kaybeder. Birey fiziksel olarak yorgun düşer, diğer şeyleri düşünme gücü engellenir ve yaşantısının başka alanlarında kendini gösterebilme yeteneği kesintiye uğrar. İşlevsel çatışma ise tam tersi bir etki yapar. İnsanlar zorlu bir durumdan güçlenmiş olarak çıkabilir. Çatışma yapıcı olduğu zaman insanlara enerji verir. İşlevsel çatışmalar yaratıcılığı ve yapıcı değişmeyi arttırır. Bu onun üretkenlik özelliği olarak görülür. İşlevsel olmayan çatışmada ise oldukça fazla olan duygusal uyarılmalar yüzünden tam tersi bir durum gerçekleşir. Bu durum yaratıcı problem çözümünü engeller. İşlevsel olmayan çatışma bütün boyutlarda artışa neden olur. Çatışmanın düşmanca bir boyuta geldiği, saldırgan davranışlara neden olduğu ve çatışmayı azaltma konusundaki isteksizlik duygusunun arttığı durumlarda çatışmanın yükselmesi söz konusudur. İşlevsel çatışma, çatışmanın şiddetini azaltma eğilimindedir; çünkü bu durumda tehdit, izolasyon, umutsuzluk ve rekabet algısı azalır. ÖÇ 2 Negatif ve pozitif çatışmayı açıklayabilme Araştır İlişkilendir Anlat/Paylaş Çatışma hangi bağlamda negatif ya da pozitif olarak değerlendirilmelidir? Negatif ya da pozitif olarak adlandırabileceğimiz çatışma biçimlerini kitabınızın İKİNCİ BÖLÜMÜ’n de yer alan sözsüz iletişim bağlamında yorumlayın. Günlük yaşam içerisinde yaşadığınız negatif ve pozitif çatışmaları düşünün. 130 Bireylerarası İletişim ÇATIŞMA BİÇİMLERİ Beş tip bireylerarası çatışma biçimi vardır. Her biri kendine özgü avantajlara ve dezavantajlara sahiptir (Devito, 2009a: 279-280; Hocker ve Wilmot, 1985: 44-52): Rekabet kazan-kaybet ben-sen Kendini Düşünme Yüksek İşbirliği kazan-kazan ben-sen Uzlaşma kazan-kaybet kaybet-kazan ben-sen Kaçınma kaybet-kaybet ben-sen Uyma kaybet-kazan ben-sen Düşük Diğerini Düşünme Yüksek Şekil 7.1 Çatışma Biçimleri Kaynak: Black and Moutan’dan aktaran Devito, 2009a: 280 Rekabet (Kazan-Kaybet) Rekabetçi biçim, büyük ölçüde kişinin kendi gereksinimlerini ve arzularını diğerinin gereksinim ve arzularına nazaran daha ön plana çıkarmasını ifade eder. Kişi kendi gereksinimlerini karşıladığı sürece, çatışma başarıyla ele alınmış demektir. Bu çatışma biçiminde “ben kazanayım sen kaybet” görüşü benimsenir. Avantajları: • Rekabet acil karar alınması gereken durumlarda uygun ve faydalı olabilir. Bu süreçte yaratıcı fikirler ortaya çıkabilir. • Eğer dış amaçlar diğer kişiyle ilişkiden daha önemliyse rekabet faydalıdır; özellikle kısa bir dönem içinde gerçekleşen ve tekrar eden bir çizgisi olmayan ilişkilerde. • Rekabet, herkesin rekabetçi davranışı dayanıklılığın ya da gücün bir işareti ve doğal bir yanıt verme şekli olarak kabul ettiği durumlarda faydalı olabilir. Örneğin sporda ya da oyunlarda. Dezavantajları: • Dış hedefler üzerine odaklanılması yüzünden rekabet taraflar arasındaki ilişkiye zarar verebilir. • Rekabet, taraflardan birinin gücünün yetmediği ya da isteksiz olduğu durumlarda zararlı olabilir. • Rekabet çatışmanın sona ermesi için çok az seçenek sunar. Örneğin “Benimle misin bana karşı mısın” seçeneğiyle sık sık karşılaşılır bu da bir kişiyi “kazanan” ya da “kaybeden” konumuna sokar. Kaçınma (Kaybet-Kaybet) Kaçınma biçimi kişinin hem kendi hem de diğerinin arzu ve gereksinimlerine kayıtsız kalması durumudur. Sorunla ilgili gerçek bir iletişim ortamından kaçınılır, sorun gündeme geldiği zaman konu değiştirilir ve genellikle hem fiziksel hem de psikolojik ortamdan uzaklaşılır. Bu çatışma biçiminde sorunun çözümü için çok az çaba söz konusudur; “ben kaybedeyim sen kaybet” görüşü benimsenir. 131 Bireylerarası İletişimde Çatışma Avantajları: • Kaçınma, çatışma için bazı diğer seçenekleri de düşünmek için zaman kazandırabilir. • Eğer sorun önemsizse ya da diğer önemli sorunlar üzerine dikkat verilmek isteniyorsa kaçınma faydalı olabilir. • Eğer kişi ilişkiden bir şey elde etme şansı olmadığını düşünüyorsa ya da o olmadan da çatışma yönetilebilecekse kaçınma doğru bir seçim olabilir. • Negatif sonuç getirecek bir ilişkide kaçınma kişiyi zarar görmekten kurtarabilir. Dezavantajları: • Kaçınma, kişinin diğer insanlarla yüz yüze gelmeyi umursamadığı izlenimi yaratır. • Kaçınma, gelişme için bir yol açılmasının önünü keserek çatışmanın gereksiz yere ısısını yükseltip içten içe kaynamaya neden olabilir. • Kaçınma, genellikle çatışmayı muhafaza eder bir sonraki patlama ya da beklenmedik sonuçların zeminini oluşturur. Uyma (Kaybet-Kazan) Uyma biçiminde kişi diğerinin gereksinimleri için kendi gereksinimlerini feda eder. Temel amaç uyumun devamlılığı ve ilişkide huzurdur. Bir yandan karşıdaki kişinin memnuniyeti sağlanırken bir yandan da huzurun sürekliliğine yardım edilir. Kişinin kendi gereksinimlerini karşılamak daha geri planda kalır. Uyma biçiminde “ben kaybedeyim sen kazan” görüşü benimsenir. Avantajları: • Kişi var olan sorun içinde yanlış olduğunu düşünüyorsa uyma biçimi karşı tarafa sağduyulu olduğunu göstermesi için iyi bir seçim olacaktır. Benzer bir biçimde eğer bir sorun bir taraf için önemli diğeri için değilse aynı eğilim benimsenebilir. • Kişi kaybedeceğine emin olduğu durumlarda bu kaybı daha az bir zararla kapatabilir. • Eğer ilişkideki uyum ve süreklilik o an için en önemli şeyse faydalı olabilir. Dezavantajları: • Eğer taraflar birbirlerine ne kadar iyi olabileceklerinin bir örneğini gösterme eğilimin- 132 • • • delerse bu, rekabetçiliğin alçak sesle söylenme biçimidir. İnsanlar fazlasıyla makul olduklarını göstererek baskın çıkabilirler. Bu tip uyum yaratıcı seçimleri azaltabilir. Uyum fazla kullanılırsa ilişkideki bağlılık asla test edilemez; çünkü taraflardan biri her zaman teslim olur. Bu durum aldatıcı bir çözüm getirir. Uyum başka bir açıdan da bir insanın gücünün olmayışını gösterebilir. Diğer tarafa çatışma ile ilgili yeterince eğilmediği, çaba göstermediği izlenimi verir. Bu da diğer tarafı enerji ve desteği elinde tutmak için cesaretlendirir. İşbirliği (Kazan-Kazan) İşbirliği biçiminde kişi hem kendinin hem de diğerinin gereksinimi ile ilgilenir. Dolayısıyla her iki tarafın da gereksinimleri ile ilgili belli bir tatmine ulaşması ve bir şeyler kazanması hedeflenir. Bu çatışma biçimi ideal görülür; iletişimde bir isteklilik vardır. İşbirliği biçiminde “ben kazanayım sen kazan” görüşü benimsenir. Avantajları: • İşbirliği, her iki tarafı da memnun edecek bütünleştirici bir çözüm bulunmak istendiğinde yararlı olur. • Yeni fikirlerin üretilmesi bütün tarafların onayıyla olduğu için yararlıdır. • İnsanları ister bireysel ister profesyonel olsun uzun dönemli, bağlayıcı ilişkiler içine sokması açısından faydalıdır. • İşbirliği ilişki ve içerik amaçlarının etkin bir onaylanma biçimidir. Böylece çatışma yönetimini ele almak için ekip ya da ortak oluşturulacaktır. • İşbirliği işlerlik kazandığı zaman yıkıcı bazı durumların önüne geçilebilir. Taraflara çatışmanın yararlı olduğu inancı verdiği için yararlı olabilir. Dezavantajları: • Tıpkı diğer çatışma biçimlerinde olduğu gibi işbirliği de kişinin tek seçimiyse, onun içinde sıkışıp kalabilir. • Eğer sorun küçükse işbirliği için çaba göstermeye pek gerek yoktur; enerji tüketimine neden olacaktır. Bireylerarası İletişim • İşbirliği sözel yeteneği diğerlerinden daha güçlü kişiler tarafından, taraflar arasında güç farklılığını devam ettirecek biçimde manipüle edici yollar içinde kullanılabilir. Bazen güçlü insanlar tarafından, güç dengesizliğini sürdürmek için “sözde işbirliği” kullanılabilir. Bu durum gerçek işbirliği değildir. Uzlaşma (Kazan-Kaybet; Kaybet-Kazan) Uzlaşmacı biçimde kişinin hem kendi hem de diğerinin gereksinimleri ile ilgili bazı endişeleri vardır. Uzlaşma orta bir yerde buluşmaya karşılık gelir; başka bir açıdan da sıkı bir pazarlığa ve “ver-al” mantığına. Uzlaşmacı biçimde “ben kazanayım-kaybedeyim” ve “sen kazan–kaybet” görüşü benimsenir. Avantajları: • Uzlaşma bazen kişinin önemli amaçlarına ulaşmasında işbirliğine göre daha az zaman tüketmesini sağlar. Ayrıca zaman baskısı olan durumlarda eşit bir güç dengesi ya da uygun çözümler için teşvik eder. • Diğer çatışma biçimleri başarısız olduğu zaman, karar vermek için destek yöntem olarak kullanılır. • Dış moral güç olarak bir avantajı olabilir ve diğer taraflar tarafından makul görülür. Dezavantajları: • Uzlaşma, var olan sorunun gerektirdiği biçimde olmayan bir çözüm formülü sunan kolay bir çıkış yolu olarak değerlendirilir. • Bazı insanlar için uzlaşma “kazanmanın biçiminden çok kaybetmenin biçimi” olarak görülür. Kullanımı kolay ve pratik olduğu için yaratıcı yeni seçenekleri önleyebilir. • Uzlaşma biçimi bazı insanlar tarafından tartışılması gereken konulardan kaçınma olarak değerlendirilir. Gerçek uzlaşma insanların çözüm sürecine dahil edilmesiyle verimli olabilir. Rekabet İşbirliği Yüksek Saldırganlık Kendini Düşünme Düşük Saldırganlık k se k Yü Uzlaşma şk İli ş Dü iy Dü n şü m e i ük Kaçınma Diğerini Düşünme Uyma Şekil 7.2 Çatışma Biçimlerindeki İlişkilerin Boyutu Kaynak: Hocker ve Wilmot (1985: 52) 133 Bireylerarası İletişimde Çatışma ÖÇ 3 Çatışma biçimlerini avantajları ve dezavantajları ile açıklayabilme Araştır İlişkilendir Anlat/Paylaş Çatışma biçimlerinden rekabet ( kazan- kaybet ) anlayışının avantajları nelerdir? Çatışma biçimleri ile iletişim kavramını yeniden yorumlayın. Günlük yaşam içerisinde en sık yaşadığınız çatışma biçimini düşünün. ÇATIŞMA İKLİMİ Çatışma iklimi iletişim aracılığı ile yaratılır ve daha sonra o da iletişimi etkiler. Jones (2007) Deutsch’ın orijinal kuramına gönderme yaparak çatışma süreçlerini etkileyen rekabetçi ve işbirlikçi olmak üzere iki türlü iklim olduğunu söyler. Rekabetçi iklimin yoğun olduğu yerlerde çatışma işlevsel değildir. Buna karşılık işbirlikçi iklimlerde çatışma işlevseldir. Bu ayrım temel alınarak çatışma iklimi belli başlıklar altında incelenebilir (s. 252 – 258): Düşmanca İklim Düşmanca iklim iki yönelim tarafından yaratılır: • Diğeri hakkında düşmanca atıflar. • Çatışma sürecinde saldırganlığın makul olduğu inancı. Düşmanca atıflar diğeri hakkında yapılmış negatif varsayımlardır. Eğer kişi başkası hakkında düşmanca atıflar yapıyorsa, onun ve hareketlerinin çok kötü olduğunu varsayıyordur. Bu tutum karşısında diğeri de aynı şeyi düşünecektir. Saldırganlık zarar vermek için kasti olarak kullanılan düşmanca bir davranış biçimidir. Saldırgan davranışlar ve saldırgan yönelimler yıkıcı çatışmayı teşvik eden düşmanca bir iklim yaratır. Saldırganlık pek çok biçimde ortaya çıkabilir. Örneğin bu sözel olabilir ya da fiziksel olabilir. Her iki biçim de her yaşta kullanılabilir; ancak sözel saldırganlık daha ileriki yaşlarda daha yaygındır. Sözel saldırganlık sosyal saldırganlık olarak da değerlendirilir. Fiziksel saldırganlık yoluyla diğerine fiziksel zarar vermek istenirken sözel saldırganlık diğerinin öz saygısına, sosyal statüsüne ya da ikisine birden zarar vermeye 134 çalışır. Karalayıcı dedikodular, sosyal dışlama bunların içinde sayılabilir. Sözel saldırganlık şiddetin ve çatışmanın yükselmesine bağlı olarak çok zararlı bir duruma gelebilir. Savunmacı İklim Rekabetçi ya da düşmanca iklim genellikle savunmacı iklim tarafından yaratılır ve muhafaza edilir. Savunmacılık bir insanın kendisine karşı bir tehdit sezdiği ya da algıladığı zaman gerçekleşir. Savunmacı davranış kişinin kendisinin onaylanmadığı ya da reddedildiğini algılaması karşısında verdiği yanıttır; fakat bazen insanlar karşıdan gelecek bir hamleyi önceden gördükleri için bu davranış içinde olabilirler. Savunmacı davranışı başlatan altı tip iletişim davranışı ile karşılaşılır: Değerlendirme-Tanımlamaya Karşı Değerlendirme, yargılayıcı bir tavrı hissettirdiği için savunmacılığı teşvik eder. Değerlendirici durumlar genellikle suçlayıcı bir tavrı yansıtan “sen” sözcüğünü içerir. Örneğin: “Böyle bir işe girmemeliydin” “Asla ev ödevini paylaşmamalısın”. Tanımlayıcı dil ise tam karşıtı olarak kişinin bir olay ya da davranışla ilgili algıları (duygu ve düşünceleri) diğerine sunmasıdır. Burada “ben” durumu vardır. Sorumluluk, karşıdan kişinin kendisine çevrilmiştir. Örneğin: “Ödevini bitiremediğin zaman kendimi suçlu ve hayal kırıklığına uğramış hissediyorum”. Bireylerarası İletişim Kontrol-Problem Oryantasyonuna Karşı Birçoğumuz ne yaptığımız ve nasıl yaptığımızdan bahsetmek istemeyiz. Tipik bir kontrol mesajı “Raporunu şimdi bitirme; bu projede sana ihtiyacım olacak” şeklinde olabilir. Karşıtı olarak, bir problem oryantasyonu mesajı diğerine karşı daha saygılı bir üslup içerir ve olayın içindeki bütün bireyler için ortak bir karar veya çözüme işaret eder. Bir problem oryantasyon mesajı “ Biz ikimiz bu şeyleri bugün yapmak zorundayız; sence bunu nasıl düzenleyebiliriz?” şeklinde olabilir. Strateji-Kendiliğindenliğe Karşı Stratejik iletişim kişinin diğerinden sakladığı gizli bir gündeme sahip olduğuna işarettir. Fakat karşı taraf bunu genellikle farkeder; duygular manipüle edilmiştir. Bu durumda ortaya çıkabilecek savunmacılığa fırsat vermemek için kişi spontan bir şekilde ya da dürüst olarak açıklama yapmalıdır. Spontanlık, düşüncesizce konuşmak ya da hareket etmek değildir. Umursamazlık-Empatiye Karşı Umursamazlık diğerine karşı kayıtsızlık göstergesi olabilir. Şu mesaj gönderilir: “Sen umrumda değilsin”. Bunun panzehiri empatidir. Bu, diğerinin duygularını anlamak, iletmek ve takdir etmektir. Özellikle çatışmalarda insanlar sık sık işitilmek isterler; bu, deneyimlerinin diğerleri tarafından takdir edilmesidir. Üstünlük-Eşitliğe Karşı Üstünlük taslayıcı bir tutumun iletmek istediği mesaj diğerlerinin yetersiz ya da değersiz olduğudur. Kişi diğerinin söyleyeceği şeyle ilgilenmez. Eşitliğin var olduğu iletişim biçiminde mesajlar her iki tarafın da değerli ve önemli olduğu üzerinedir. İnsanlar yetenekleri, deneyimleri ya da başka özellikleri farklı olsa da insan olarak aynı derecede önemlidir. Kesinlik-Kesin Olmamaya Karşı Doğru ya da haklı olduğunu düşünen insanlarla olan ilişkide savunmacı bir tutum içine girilebilir; çünkü karşısında dar düşünen ve dinlemeye istekli olmayan ya da diğerinin bakış açısını dikkate almayan bir insan vardır. Diğer durumda ise karşıdakinin bakış açısına saygı duymak söz konusudur. Örneğin “Bir görüşe sahibim; ancak en doğrusu bu görüş olmayabilir. İkna edilmeye hazırım” yaklaşımı vardır. Destekleyici İklim Çatışmalarda destekleyici iklimin hâkim olması bazı özelliklerin de var olmasını gerektirir. Tanımlayıcı, sorun odaklı, spontan, empati kuran, eşit ve geçişlerin olduğu (keskinliğin olmadığı) tutumlar savunmacı değildir ve diğer taraf ona karşı olunmadığını kavrar. Destekleyici iklim güven konusuyla bağlantılıdır. Güvenin, desteği doğurduğu desteğin de güveni teşvik ettiği karşılıklı bir ilişki vardır. Bireylerarası ilişkilerde güven eksikliği çatışmayı yoğunlaştırabilirken, güvenin var oluşu çatışmanın yükselmesine engel olabilir. Çatışma durumlarında tartışmacılar arasındaki güvenin varlığı çatışmanın çözümüne de yardımı olur. Bir işbirlikçi iklim güveni inşa edebilir; çünkü o bağlam içindeki her insanın amaçlarını aynı anda gerçekleştirmesine izin verilir. Başka bir deyişle, bir insanın başarısı diğer insanın kaybetmesi anlamına gelmez. Çatışmada kazan-kazan yaklaşımı vardır. ÖÇ 4 Çatışma ikliminin önemini kavrayabilme Araştır İlişkilendir Anlat/Paylaş Çatışma iklimi içerisinde yer alan savunmacı iklim nedir? Çatışma iklimini kitabınızın DÖRDÜNCÜ BÖLÜMÜ’nde yer alan davranış kavramı ile tekrar yorumlayın. Günlük yaşam içerisinde en çok karşılaştığınız çatışma iklimini düşünün. 135 Bireylerarası İletişimde Çatışma ÇATIŞMA YÖNETİMİ Çatışma Yönetimi Aşamaları Çatışmayı yönetmek ya da çözmek belirli bir hazırlığı gerektirir. Çatışma çözümü oldukça önemli bir iletişim süreci deneyimidir. Çatışma, çözülmesi gereken bir sorun olarak görülür ve bu da çok önemli bir hazırlığı gerektirir. Devito (2009a: 283 – 285) John Deweys’in sorun çözme tekniklerini bu bağlamda bir model olarak uyarlayarak çatışma çözüm aşamalarını ortaya çıkarmıştır: 1 Çatışmayı tanımlamak 2 2 Olası çözümleri incelemek 2 3 Çözümü test etmek ÇIKIŞ 2 5 2 4 2 5 Çözümü kabul etmlek Çözümü değerlendirmek Çözümü reddetmek Şekil 7.3 Çatışma Çözümü Aşamaları Kaynak: John Deweys’in problem çözme tekniklerinden uyarlayan Devito, 2009a: 283 Çatışmayı Tanımlamak İlk ve temel adım çatışmayı tanımlamaktır. Bu belli başlıklar altında gerçekleştirilebilir. Hem İçerik Hem de İlişki Çatışmasının Tanımlanması Daha önceki satırlarda içerik ve ilişki çatışmasından bahsedilmişti. O açıklamaları buradaki konum için tekrar örneklendirelim: “Bulaşıkları kim yıkamalı?” ve “Çocukları kim alacak?” soruları içerikle ilgili çatışmayı yansıtırken, “Kim evle ilgili sorumluluklardan kaçıyor?” ve “Kimin zamanı daha değerli?” soruları da ilişki ile ilgili çatışmayı yansıtır. İkisi arasındaki ince çizgiyi iyi belirlemek gerekmektedir. Sorunu Özel Terimlerle Tanımlamak Çatışmayı soyut olarak tanımlamak çatışma ile başa çıkmada ya da çözmede yarar sağlamaz. Örneğin evli çiftler arasında, taraflardan biri diğeri ile ilgili olarak “soğuk ve duygusuz” dediği zaman aslında onu aramadığını, eve geldiği zaman iyi karşılamadığını ya da topluluk içinde elini tutmadığını söylemek istemektedir. İfadenin açılımı daha anlaşılır bir görünümdedir; sadece “soğuk ve duygusuz” demek anlaşılmaz ve soyuttur. 136 Bireylerarası İletişim Şimdiye Odaklanmak Geçmişteki sorunlara odaklanarak şimdiki soruna dikkat çekilemez. Şu anda bir sorun vardır: örneğin taraflardan birinin eve geç gelmesini ya da doğum gününü unutmasını bu bakış açısından değerlendirmek yararlı olacaktır. Empati Çatışmayı karşıdaki insanın bakış açısından değerlendirmek, anlamaya çalışmak doğru bir yaklaşımdır. Yine evli bir çift üzerinden örnek verilebilir. Taraflardan biri, aile bireyleri ile ilgili karşı tarafın söyleminden rahatsız olabilir. Böyle bir durumda karşı tarafın getirdiği açıklama önemlidir: “Kızmakta haklısın. Annen ile ilgili öyle söylememeliydim, özür dilerim; ama ben hâlâ tatile onunla gitmek istemiyorum”. Buradaki onaylama, tarafların anlaştığını göstermez; ancak karşı tarafın duygularının anlaşıldığı belirtilmektedir. Akıl Okumaktan Vazgeçme Diğer insanın, aklını okumamak gerekmektedir. Onun sorunu anlayıp anlamadığından emin olmak için doğrudan ve basitçe sorular sormak en doğru yoldur. Olası Çözümleri İncelemek Çatışmanın çözümü için muhtemelen pek çok yol olabilir. Bu çözüm önerilerini incelerken iki tarafın da kazanmasına dikkat etmek ve kazan-kaybet çözümlerinden kaçınmak gerekmektedir. Çözümü Test Etmek nasıl hissediyorum?” “Yarın nasıl hissedeceğim?” “Bunun için gereğince rahat mıyım?”. İkinci olarak çözümün pratikte test edilmesi yarar sağlayacaktır. Eğer çözüm işleme konulduğunda çalışmazsa başka bir çözüme bakılabilir. Çözümü Değerlendirmek Edward deBono (1987’den aktaran Devito, 2009a: 285) bu bağlamda altı farklı bakış açısı sunar ve bunları “düşünme şapkaları” olarak tanımlar. Bu bakış açılarının tanımlanması ve nasıl kullanılabileceğinin öğretilmesi durumunda çatışmaların çözümünde daha üretken olunacaktır. 1. Gerçek Şapkası: Bu tarafsız şapka olarak da tanımlanır. Gerçekler üzerine odaklanır, net bilgiler sunar. 2. Duygu Şapkası: Sorunla ilgili olarak verilen duygusal yanıtlar üzerine odaklanır. 3. Negatif Görüş Şapkası: Olabilecek en kötü ihtimali görüp değerlendirir. Karamsar şapkadır. 4. Pozitif Yararlar Şapkası: İyimser şapkadır. Olumlu ihtimaller üzerinde durulur. 5. Yaratıcı Yeni Fikir Şapkası:Sorunla ilgili yeni yaklaşımlar aranması üzerine odaklanır. 6. Düşünceyi Kontrol Şapkası: Ne yapıldığının analiz edilmesi söylenir. Düşünce sistematize edilir. Çözümü Kabul ya da Reddetmek Çözümün kabul edilmesi daha kalıcı bir şeyler yapmak için hazır olunduğunu gösterir. Öncelikle çözümün zihinsel olarak test edilmesi gerekir. Bunun için belli sorular sorulabilir: “Şimdi ÖÇ 5 Çatışma yönetimi sürecinde problem çözme aşamalarını sıralayabilme Araştır İlişkilendir Anlat/Paylaş Çatışma yönetimi aşamalarını sıralayınız. Çatışma yönetimi içinde yer alan empati kavramını kitabınızın SEKİZİNCİ BÖLÜMÜ ile ilişkilendirerek yorumlayın. Günlük yaşam içerisinde sorunlarınızı hangi özel terimlerle tanımladığınızı düşünün. 137 Bireylerarası İletişimde Çatışma ÇATIŞMA STRATEJİLERİ Bir çatışma içinde insanlar amaçlarına ulaşmak için stratejik planlar yaparlar. Önemli ve zor iletişim olayları strateji yapmayı gerektirir. Bu tür durumlarda strateji doğal bir yanıttır. Hangi tür stratejik plan olursa olsun tarafların çatışmanın zorluğu ile ilgili algısına bağlı görünmektedir. Strateji sözcüğü pek çok insan için negatif bir çağrışım yapmaktadır. Bir insanın stratejik olarak nitelenmesi güvenilirliğine zarar verebilir. Bu etikete maruz kalan insanlar manipülatif, uzak durulması gereken ve haksız yere güç sahibi olarak görülürler. Bununla birlikte stratejiler, basitçe, bir olgunun planlanması olarak tanımlanabilir. Bir akışın planlanması birçok çatışma durumunun merkezindeki doğal ve gerekli bir insan etkinliğidir. İnsanlar bir çatışma içinde diğer tarafa karşı bir avantaj kazanmak için strateji geliştirdikleri gibi pozitif sonuçlar ve karşılıklı kazanımlar için de sık sık stratejik planlar yaparlar. Çatışma durumuna göre stratejiler, önceden planlanmış stratejik eylemler, acil stratejik eylemler ya da geriye dönük stratejik eylemler olarak düzenlenebilir (Hocker ve Wilmot, 1985: 107). a. Çatışmacı Olmayan (kaçınma, geri çekilme, dolaylılık) b. Çözüm Odaklı (bir çözüm bulma amaçlı davranışlar, her iki tarafın gereksinimlerini bütünleştirmek) c. Kontrol (tartışma, etkileşimde kontrolü ele alma) Yapılan bu farklı yaklaşımları göz önünde bulunduran Hocker ve Wilmot (1985: 112-125) strateji seçeneklerini üç başlık altında değerlendirirler: 1. Kaçınma Stratejileri 2. Rekabetçi Stratejiler 3. İşbirlikçi Stratejiler Kaçınma Stratejileri Kaçınma, çatışma içindeki tartışmaları en aza indirmeye çalışmaktır. Daha önceki satırlarda da açıklandığı gibi bir değişiklik umulmadığı durumlarda bu stratejiye başvurulur. Bu, bir bulutla mücadele gibidir. Bazı durumlarda da kişi kendini güçsüz hissettiği zaman kullanılır. Kaçınma stratejileri, çatışma içine dahil olmayı reddetmenin bir fonksiyonudur. Bununla birlikte bir çatışmanın ertelenmesi her zaman “kaçınma” olmayabilir. Daha çok gelecekte tekrar ilgilenmek üzere geçici olarak vazgeçmektir. Rekabetçi Stratejiler Bunlar sözlü rekabet ya da bireyci davranıştır. Bu stratejiler kazan – kaybet düşüncesi üzerine odaklanmıştır ve biri ne alırsa diğeri kaybeder. Burada amaç diğerinin değişmesidir. Bu strateji kullanılarak diğer tarafa karşı üstün gelmek ve bir avantaj sağlamak hedeflenir. Resim 7.2 Çatışma Strateji Gerektirebilir Kaynak: bettermindbodysoul.com/strategies-resolveinterpersonal-conflict Farklı stratejileri düzenlemek için çok fazla olasılık üzerinde durulur. Örneğin Brown ve Levinson stratejileri “destekleme” ve “saldırı” kavramları çerçevesinde ele alırlar. Kips’in strateji seçenekleri ile ilgili kullandığı kavramlar “uyum, tahakküm, bağlılık, son çare ve vazgeçme” dir. Putnam ve Wilson ise bunları üç ana başlıkta toplar (Aktaran Hocker ve Wilmot, 1985: 111): 138 İşbirlikçi Stratejiler Her iki taraf için de uygun bir çözüm aramak için uygulanır. Çatışmada bütün tarafların kazanımı maksimuma çıkarılmaya çalışılır. “Bütünleştirici” sözcüğü işbirliği stratejilerini tanımlamak için kullanılır. Bu strateji insanların birbirine bağımlılıklarını fark etmelerine yardım eder. Bireylerin amaçları ve ilişkileri bir bütün olarak son derece önemlidir. İşbirliği stratejileri, çatışma yönetiminde rekabetçi stratejilere göre çok farklı bir duruş sergiler. Rekabetçi stratejiler sadece bir tarafın kazanması Bireylerarası İletişim diğerinin de kaybetmesi üzerine odaklanırken işbirliği stratejileri her iki tarafın da kazanması ve “pastadan aldıkları payın çoğaltılması” üzerine odaklanmıştır. İşbirliği diğer tarafa karşı olmak yerine birlikte hareket etme istekliliğinden ortaya çıkar. “Ben” den çok “biz” dili hâkimdir. Tablo 7.1 Çatışma Stratejileri Kaçınma Çatışmayı Reddetme Kaçınma Konuyu Değiştirme Geciktirme Soyutlama Anlamsal Odaklanma Süreç Odaklanması Şaka Yapma Karamsarlık Rekabetçi Kişisel Eleştiri Karşı Fikri Reddetme Düşmanca Sorgulama Ayıplama Düşmanca Şaka Yapma Varsayımsal İlişkilendirme Sorumluluktan Kaçma Emir Şiddet İşbirlikçi Tanımlama Açıklama Yapma Açıklama İsteme Anlama Destekleyici Sözler Yeterlilik Ortak Noktaları Vurgulama Sorumluluğu Kabul Etme Karşılıklı Değerlendirme Kaynak: Sillars’dan Aktaran Jones vd. 2007: 259; Hocker ve Wilmot, 1985: 112 - 125 Hangi strateji seçilirse seçilsin, temel soru bu seçimlerin çatışma üzerindeki etkililiğinin derecesidir. Kimse verimli bir çatışma yönetimi için garanti veremez; ama en azından işbirlikçi stratejiler, eğer her iki taraf da bir sorunun çözülmesini istiyorlarsa, çatışma yönetimi için yönlendirici olacaktır. ÖÇ 6 Çatışma stratejilerini tartışabilme Araştır İlişkilendir Anlat/Paylaş Çatışma stratejilerini her zaman negatif olarak mı ele almak gerekmektedir? Çatışma stratejilerini çatışma iklimi bölümü ile ilişkilendirerek yorumlayın. Günlük yaşam içerisinde karşılaştığınız iletişim problemlerini hangi stratejiler ile çözdüğünüzü düşünün. ÇATIŞMA DEĞERLENDİRMESİ Bir çatışmayı bütün olarak değerlendirmek için öncelikle tüm sistemin işleyişini değerlendirmek gerekmektedir. Sistem içindeki çatışma ile ilişkili olarak yinelenen örneklerin saptanması ve genel sistemin işleyişine bireysel katkıların belirlenmesi de diğer önemli adımlardır. Kapsamlı Değerlendirme Kılavuzu Çatışma yönetimi bir çatışmanın dinamikleri hakkındaki bilginin sistematik olarak toplanması sürecidir. Bu konuda iki yaklaşımdan bahsedilir (Hocker ve Wilmot, 1985: 149-153) • Wehr’in çatışma haritası • Hocker-Wilmot çatışma değerlendirme kılavuzu 139 Bireylerarası İletişimde Çatışma Wehr’in Çatışma Haritası Burada amaç çatışmadaki tarafların çatışmanın çözümü için çatışmanın kökenini, doğasını, dinamiklerini ve olasılıkları açıkça anlamalarını sağlamaktır. Bu yol haritası aşağıdaki bilgileri içermektedir: 1. Özet: Maksimum bir sayfa 2. Çatışmanın geçmişi: Kökeni, temel olaylar 3. Çatışmanın bağlamı: Coğrafi sınırlılıklar, siyasi yapı, iletişim ağları ve örnekleri, yetki alanları, ilişkiler, karar verme yöntemleri 4. Çatışmanın tarafları: Birincil taraflar (doğrudan ilişkili) İkincil taraflar (dolaylı yoldan dahil olmuşbazen birincil ile yer değiştirebilirler) İlgili üçüncü taraflar (çatışmanın başarı ile çözülmesi ile ilgilenen kişiler) 5. Sorunlar: Normal olarak bir çatışma, bir ya da daha fazla sorun etrafında gelişecektir. Her bir sorun çözülmesi gereken anlaşmazlık noktası olarak görülecektir. Bu sorunlarda belli kategoriler altında değerlendirilir Gerçekler merkezli (“Ne olduğu” üzerine anlaşmazlık. Burada tarafların “ne olduğu” ile ilgili algıları söz konusudur. Yargılama ve algılama birincil çatışma dinamosudur) Değerler merkezli (“Ne olmalıdır” üzerine anlaşmazlık. Hareket tarzı, ilişki ya da çatışmanın diğer kaynakları üzerine belirleyici) İlgiler merkezli (“Kim ne alacak” üzerine anlaşmazlık. Kıt kaynakların dağıtımıyla ilgili-örneğin enerji, imtiyaz, ekonomik faydalar, saygı) Gerçekçi olmayan (başka yerden kaynaklanan farklı algılar, ilgiler veya değerler dışındaki şeylerden kaynaklanan) 6. Dinamikler Tetikleyici olaylar, sorun çıkması, dönüşüm, çoğalma, kutuplaşma, stereotipleme 7. Sorunun çözümünde alternatif yollar 8. Çatışma düzenleme potansiyeli İç sınırlayıcı faktörler Dış sınırlayıcı faktörler Üçüncü taraflar Çatışma yönetim teknikleri 9. Haritayı kullanmak 140 Hocker ve Wilmot’un Çatışma Değerlendirme Kılavuzu Bu kılavuz aşağıda belirtilen temel başlıklarla ilgili pek çok sorunun yanıtlanmasını gerektirir; böylece çatışma unsurları açıkça ortaya çıkacaktır: 1. Çatışmanın Doğası-örneğin “Çatışmayı tetikleyici olaylar nelerdir?” “Çatışmanın tarihsel bağlamı nedir?” 2. Çatışma Biçimleri-örneğin “Bireysel olarak her iki tarafın da çatışma biçimleri nasıldır?” “Taraflar diğerinin çatışma biçimini nasıl algılar?” 3. Güç-örneğin “Taraflar güç üzerine açıkça tartışırlar mı?” 4. Amaçlar-örneğin “Taraflar amaçlarını nasıl açıklarlar?” “İçerik ve ilişki amaçları nelerdir?” 5. Stratejiler-örneğin “Taraflar birbirinin stratejisini nasıl algılamaktadır?” “Her iki tarafın da kullandığı strateji seçenekleri nelerdir? 6. Değerlendirme-örneğin “Çatışmayı tanımlayıcı örneklerin kuralları nelerdir?” 7. Öz düzenleme-örneğin “Tarafların algılarını değiştirecek seçenekler nelerdir?” “Sistemi tanımlayan çatışma felsefesi nedir?” 8. Denenen çözüm önerileri-örneğin “Çatışma yönetimi için hangi seçenekler araştırılmıştır?” ÇATIŞMA İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER İçten Dışa Çatışmanın Değişimi Çatışma içindeki bireyler çatışmayı değiştirmek için üç temel seçeneğe başvururlar (Hocker ve Wilmot, 1985: 157 – 158): Diğer Tarafı Değiştirmeye Çalışma Bu doğal bir sonuçtur; genellikle çok başarısızdır. Kişi kendince iyi nedenlerden dolayı bir tavır alır ve kendine uygun seçeneklerini tercih eder. Diğer taraf da aynı şeyi yapar. Birinin yaptığı diğer tarafa mantıksız gelir. Her iki tarafın da birbirini değiştirme çabası karşı karşıya gelir. Çatışma Koşullarını Değiştirmeye Çalışma Eğer taraflar sınırlı kaynakları arttırabilirse, problemli bağlılığın doğasını değiştirirse, farklı amaçlardaki algıları değiştirirse ya da çatışma un- Bireylerarası İletişim surlardaki diğer değişiklikleri yaparsa bir çatışmayı değiştirmek mümkün olabilecektir. Kendi Davranışını Değiştirmek Bu genellikle en zor olanıdır ve paradoksal olarak çatışmayı değiştirmek için en başarılı yoldur. Karşı tarafa yönelme, konuları yorumlama, güce karşı tepki ya da kişinin kendi çatışma sürecindeki gerçek değişiklikler ilişkideki çatışma unsurları üzerinde derin etkiler yapacaktır. Bireyler çatışmanın yoğunluğu, yıkıcı stratejilerin kullanımı, eşit olmayan güç gösterileri, haksız hedefler, küçültücü ve verimsiz tarzlarla ilgili kendilerini disiplin altına alabilirler. İçinde bulunulan çatışma değerlendirildikten sonra öz-düzenleyici teknikler kullanılabilir. Taraflardaki değişim tüm sistemi etkiler. Dıştan İçe Çatışmanın Değişimi Birçok çatışma üçüncü taraf kullanımını gerektirebilir. Üçüncü taraflar biçimsel ya da biçimsel olmayan nitelikte olabilirler. Bu kişilerin çatışmaya müdahaleleri çatışmaya verimli deneyimler kazandırabilir. Süreç müdahale gereksiniminin belirlenmesi, müdahale için karar verme ve müdahale temsilcisi (üçüncü taraf ) olarak rolün müzakeresi ile başlar. Bundan sonraki aşama çatışmanın değerlendirilmesidir. Belirli çatışma dinamikleri anlaşıldıktan sonra da yardımcı olacak müdahale taktikleri planlanabilir. Üçüncü taraf müdahalesi mükemmel iletişim becerilerini kullanmayı, süreci kontrol etmeyi ve çatışma unsurları dönüşümünü kapsar. En yaygın biçimsel müdahale tarzları karar verme, hakeme başvurma ve arabuluculuk yöntemleridir. Herhangi bir başarılı müdahale taraflar arasındaki ilişkiyi değiştirecektir ve içerik sorunlarını çözecektir (Hocker ve Wilmot, 1985: 180). Resim 7.3 İçten Dışa Çatışmanın Değişimi Resim 7.4 Dıştan İçe Çatışmanın Değişimi Kaynak: www.fiercenic.com/blog/leadership/learning- Kaynak: www.sustainable.org/creating-community/ conflict-resolution-skills-at-astd-with-our-fierce- conflict-resolution-a-mediation confrentation-model ÖÇ 7 Çatışmayı bütün olarak değerlendirebilecek bilgi ve becerilere sahip olabilme Araştır İlişkilendir Anlat/Paylaş Bir çatışmayı değerlendirmenin içinde bulunulan sistemle bağlantısı nedir ? Bölümünüzün önceki konularını dikkate alarak çatışma unsurlarını yorumlayınız. Günlük yaşam içerisinde karşılaştığınız çatışma durumlarını nasıl değerlendirdiğinizi düşünün. 141 Bireylerarası İletişimde Çatışma ÖÇ 1 Çatışma kavramını farklı bakış açılarından değerlendirebilme bölüm özeti Çatışmanın Tanımı ve Bağlamı ÖÇ 2 Negatif ve Pozitif çatışmayı açıklayabilme Çatışmaya Negatif ve Pozitif Yaklaşımlar 142 Çatışma bütün ilişkilerde görülebilecek bir sürece karşılık gelir ve kaçınılmazdır. Yaşamımızın ve gelişimimizin doğal ve normal bir parçası olan ve deneyimlerimizle birlikte daha yapıcı yolları öğrendiğimiz çatışmadaki temel özellik taraflar arasındaki anlaşmazlıktır. Ne yapılması ya da nasıl yapılması gerektiği konusunda örneğin yakın arkadaşlar, eşler, iş arkadaşları ya da aile bireyleri gibi aralarında belli bir bağ olan bireylerarasındaki anlaşmazlığın ifadesi olarak karşımıza çıkar çatışma. Her insan farklıdır ve dolayısıyla da farklı amaçlara sahiptir. Eğer bireyler birbiriyle belli bir bağlılık içindeyse bu farklılıklar çatışmaya neden olacaktır. Bütün iletişim sürecinde olduğu gibi çatışma da tarafların kültüründen etkilenir. Bu süreçte bir kültürdeki paylaşılan inançlar, değerler çatışmanın algılanmasında, uygun ya da uygun olmayanın tanımlanmasında ve çözüm yöntemlerinde etkili olacaktır. Çatışma ile birlikte ele alınması gereken temel kavramlardan biri de güçtür. Bir ilişkide gücün geçerliliği, sahip olunan belirli kaynakların taraflar için ne önem arz ettiğine ve gereksinimlerini ne kadar kontrol edebildiğine bağlıdır. Genellikle negatif bir çağrışım yapan çatışmadan kaçınmanın iyi bir şey olduğu ile ilgili yaygın bir görüş vardır. Eğer bir çatışma yaşanıyorsa, bir sorun olduğunun göstergesi olduğu ve bunun da bireylerarası ilişkilere zarar verdiği düşünülür. Bu yaklaşımlar çatışma ile kolaylıkla baş edilmesine bir müdahaledir. Oysa çatışmada her zaman sorunlarla karşılaşılmaz. İyi yönetildiği takdirde zorlukların üstesinden gelinebilir ve bireylerarası ilişkilerde olumlu yönde bir gelişme, yeni bir yaşam ve değişme için fırsat verir. Birçok insan çatışmanın doğasını negatif olarak düşünür. Uyum içinde giderken, çatışmayla birlikte bir zaman sapması olduğu ve uyumun bozulduğu ileri sürülür. Oysa çatışma pozitif bir olgu olarak da ele alınmalıdır. Devito (2009a 278)’ya göre bireylerarası çatışma kaçınılmaz olsa da çatışma ile baş etme yolu çok önemlidir. Çatışmanın negatif ya da pozitif görünümleri onun nasıl ele alındığına bağlıdır. Bireylerarası İletişim ÖÇ 3 Çatışma biçimlerini avantajları ve dezavantajları ile açıklayabilme Çatışma Biçimleri bölüm özeti ÖÇ 4 Rekabetçi biçim, büyük ölçüde kişinin kendi gereksinimlerini ve arzularını diğerinin gereksinim ve arzularına nazaran daha ön plana çıkarmasını ifade eder. Kişi kendi gereksinimlerini karşıladığı sürece, çatışma başarıyla ele alınmış demektir. Bu çatışma biçiminde “ben kazanayım sen kaybet” görüşü benimsenir. Kaçınma biçimi kişinin hem kendi hem de diğerinin arzu ve gereksinimlerine kayıtsız kalması durumudur. Sorunla ilgili gerçek bir iletişim ortamından kaçınılır, sorun gündeme geldiği zaman konu değiştirilir ve genellikle hem fiziksel hem de psikolojik ortamdan uzaklaşılır. Bu çatışma biçiminde sorunun çözümü için çok az çaba söz konusudur; “ben kaybedeyim sen kaybet” görüşü benimsenir. Uyma biçiminde kişi diğerinin gereksinimleri için kendi gereksinimlerini feda eder. Temel amaç uyumun devamlılığı ve ilişkide huzurdur. Bir yandan karşıdaki kişinin memnuniyeti sağlanırken bir yandan da huzurun sürekliliğine yardım edilir. Kişinin kendi gereksinimlerini karşılamak daha geri planda kalır. Uyma biçiminde “ben kaybedeyim sen kazan” görüşü benimsenir. İşbirliği biçiminde kişi hem kendinin hem de diğerinin gereksinimi ile ilgilenir. Dolayısıyla her iki tarafın da gereksinimleri ile ilgili belli bir tatmine ulaşması ve bir şeyler kazanması hedeflenir. Bu çatışma biçimi ideal görülür; iletişimde bir isteklilik vardır. İşbirliği biçiminde “ben kazanayım sen kazan” görüşü benimsenir. Uzlaşmacı biçimde kişinin hem kendi hem de diğerinin gereksinimleri ile ilgili bazı endişeleri vardır. Uzlaşma orta bir yerde buluşmaya karşılık gelir; başka bir açıdan da sıkı bir pazarlığa ve “ver-al” mantığına. Uzlaşmacı biçimde “ben kazanayım-kaybedeyim” ve “sen kazan-kaybet” görüşü benimsenir. Çatışma ikliminin önemini kavrayabilme Çatışma İklimi Çatışma iklimi iletişim aracılığı ile yaratılır ve daha sonra o da iletişimi etkiler. Üç tip çatışma ikliminden bahsedilebilir. Düşmanca iklim iki yönelim tarafından yaratılır: Diğeri hakkında düşmanca atıflar ve çatışma sürecinde saldırganlığın makul olduğu inancı. Rekabetçi ya da düşmanca iklim genellikle savunmacı iklim tarafından yaratılır ve muhafaza edilir. Savunmacılık bir insanın kendisine karşı bir tehdit sezdiği ya da algıladığı zaman gerçekleşir. Çatışmalarda destekleyici iklimin hâkim olması bazı özelliklerin de var olmasını gerektirir. Tanımlayıcı, sorun odaklı, spontan, empati kuran, eşit ve geçişlerin olduğu (keskinliğin olmadığı) tutumlar savunmacı değildir ve diğer taraf ona karşı olunmadığını kavrar. Destekleyici iklim güven konusuyla bağlantılıdır. Güvenin, desteği doğurduğu desteğin de güveni teşvik ettiği karşılıklı bir ilişki vardır. 143 Bireylerarası İletişimde Çatışma ÖÇ 5 Çatışma yönetimi sürecinde problem çözme aşamalarını sıralayabilme bölüm özeti Çatışma Yönetimi ÖÇ 6 Çatışma stratejilerini tartışabilme Çatışma Stratejileri ÖÇ 7 Bir çatışma içinde insanlar amaçlarına ulaşmak için stratejik planlar yaparlar. Önemli ve zor iletişim olayları strateji yapmayı gerektirir. Bu tür durumlarda strateji doğal bir yanıttır. Hangi tür stratejik plan olursa olsun tarafların çatışmanın zorluğu ile ilgili algısına bağlı görünmektedir. Temel soru bu seçimlerin çatışma üzerindeki etkililiğinin derecesidir. Kimse verimli bir çatışma yönetimi için garanti veremez; ama en azından işbirlikçi stratejiler, eğer her iki taraf da bir problemin çözülmesini istiyorlarsa, çatışma yönetimi için yönlendirici olacaktır. Çatışmayı bütün olarak değerlendirebilme Çatışma Değerlendirmesi 144 Çatışmayı yönetmek ya da çözmek oldukça önemli bir iletişim süreci deneyimidir. Çatışma, çözülmesi gereken bir problem olarak görülür ve bu da belirli bir hazırlığı gerektirir. Bunun için gerekli çözüm aşamaları: Çatışmayı tanımlamak; Olası çözümleri incelemek; Çözümü test etmek; Çözümü değerlendirmek; Çatışmayı kabul ya da reddetmek olarak sıralanabilir. Bir çatışmayı bütün olarak değerlendirmek için öncelikle tüm sistemin işleyişini değerlendirmek gerekmektedir. Sistem içindeki çatışma ile ilişkili olarak yinelenen örneklerin saptanması ve genel sistemin işleyişine bireysel katkıların belirlenmesi de diğer önemli adımlardır. Çatışma içindeki bireyler çatışmayı değiştirmek için üç temel seçeneğe başvururlar: Diğer Tarafı Değiştirmeye Çalışma; Çatışma Koşullarını Değiştirmeye Çalışma; Kendi Davranışını Değiştirmek. Bireyler çatışmanın yoğunluğu, yıkıcı stratejilerin kullanımı, eşit olmayan güç gösterileri, haksız hedefler, küçültücü ve verimsiz tarzlarla ilgili kendilerini disiplin altına alabilirler. İçinde bulunulan çatışma değerlendirildikten sonra öz – düzenleyici teknikler kullanılabilir. Taraflardaki değişim tüm sistemi etkiler. Birçok çatışma üçüncü taraf kullanımını gerektirebilir. Üçüncü taraflar biçimsel ya da biçimsel olmayan nitelikte olabilirler. Bu kişilerin çatışmaya müdahaleleri çatışmaya verimli deneyimler kazandırabilir. Bireylerarası İletişim 2 Çatışma ile birlikte ele alınması gereken güç kavramı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A. Bireyler çatışmanın etkili bir biçimde yönetilebilmesi için çok fazla güce sahip olmalıdırlar. B. Güç doğal olarak hem negatif hem de pozitif olarak ele alınabilir. C. Güç dengeleme eylemleri çatışma etkileşimlerinin merkezindedir. D. Güç bireyin değil bireylerarası ilişkinin bir ürünüdür. E. Güç bütün toplumsal etkileşimler içinde vardır. 3 Aşağıdakilerden hangisi güç geçerliliği çerçevesinde ele alınacak kavramlardan biri değildir? A. Bireysel nitelikler B. Bireylerarası bağlantılar C. Mesafeli duruş D. Uzmanlık E. Kaynak kontrolü 4 Aşağıdakilerden hangisi işlevsel olmayan çatışmayı açıklayan yaklaşımlardan biridir? A. Yaratıcılığı ve yapıcı değişmeyi arttırır. B. Çatışmada bütün boyutlarda bir artış söz konusudur C. İnsanlar zorlu bir durumdan güçlenmiş olarak çıkabilir. D. Taraflar problemle ilgili farklı görüşlere karşı açık olurlar. E. Bilginin paylaşılmasında yeterince açık olunur. 5 Aşağıdakilerden hangisi çatışma biçimlerinden biri değildir? A. İşbirliği B. Rekabet C. Tartışma D. Kaçınma E. Uzlaşma 6 Aşağıdakilerden hangisi uzlaşma biçiminin avantajlarından biridir? A. İnsanları ister bireysel ister profesyonel olsun uzun dönemli, bağlayıcı ilişkiler içine sokması açısından faydalıdır. B. İlişki ve içerik amaçlarının etkin bir onaylanma biçimidir. C. Taraflara çatışmanın yararlı olduğu inancı verdiği için yararlıdır. D. Zaman baskısı olan durumlarda eşit bir güç dengesi ya da uygun çözümler için teşvik eder. E. Eğer kişi ilişkiden bir şey elde etme şansı olmadığını düşünüyorsa ya da o olmadan da çatışma yönetilebilecekse doğru bir seçimdir. neler öğrendik? 1 Çatışma ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A. Çatışma insanlar birbiriyle anlamlı ilişkiler çerçevesinde bağlı olduğu zaman meydana gelir. B. İnsanlar amaçlarının uyuşmadığının karşılıklı olarak farkında oldukları zaman çatışma meydana gelir. C. İnsanlar amaçlarına ulaşmalarına bir müdahale hissederlerse çatışma meydana gelir. D. Çatışma bütün ilişkilerde görülebilecek bir sürece karşılık gelir ve kaçınılmazdır. E. Çatışmanın doğası negatiftir ve bu nedenle de çatışmadan kaçınmak gerekmektedir. 7 Aşağıdakilerden hangisi savunmacı iklim ile ilgili yanlıştır? A. Kesin olmama B. Değerlendirme C. Umursamazlık D. Strateji E. Kontrol 8 Aşağıdakilerden hangisi destekleyici iklim ile ilgili yanlış bir kavramdır? A. Tanımlayıcı B. Problem odaklı C. Empati kuran D. Eşit E. Üstün 9 Aşağıdakilerden hangisi rekabetçi strateji ile ilgili doğru yaklaşımlardan biridir? A. Geciktirme B. Ayıplama C. Çatışmayı reddetme D. Karamsarlık E. Soyutlama 10 Aşağıdakilerden hangisi içten dışa çatışmanın değişimi ile ilgili yaklaşımlardan biri değildir? A. B. C. D. E. Arabuluculuk Karşı tarafa yönelme Amaçlardaki algı değişmesi Bağlılığın doğasını değiştirme Yıkıcı strateji kullanımı 145 neler öğrendik yanıt anahtarı Bireylerarası İletişimde Çatışma 1. E Yanıtınız yanlış ise “Çatışmanın Tanımı ve Bağlamı” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 6. D Yanıtınız yanlış ise “Çatışma Biçimleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 2. A Yanıtınız yanlış ise “Çatışmanın Tanımı ve Bağlamı”” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 7. E Yanıtınız yanlış ise “Çatışma İklimi” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 3. C Yanıtınız yanlış ise “Çatışmanın Tanımı ve Bağlamı” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 8. E Yanıtınız yanlış ise “Çatışma İklimi” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 4. B Yanıtınız yanlış ise “Çatışmaya Negatif ve Pozitif Yaklaşımlar” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 9. B Yanıtınız yanlış ise “Çatışma Stratejileri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 5. C Yanıtınız yanlış ise “Çatışma Biçimleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 10. A Yanıtınız yanlış ise “Çatışma ile İlgili Düzenlemeler” konusunu yeniden gözden geçiriniz. Araştır Yanıt Anahtarı 7 Araştır 1 Araştır 2 146 Devito (2009a: 279; 2009b: 256) çatışmaların odaklandığı sorunları içerik ve ilişki bağlamında değerlendirir. İçerik çatışması genellikle çatışma içindeki tarafların dışındaki objeler, olaylar ve insanlar üzerinedir. Bunlar her gün tartıştığımız hatta kavga ettiğimiz birçok sorunu içerebilir. Örneğin belirli bir filmin nasıl olduğu ile ilgili bir değerlendirme, televizyonda ne izlenmesi gerektiği, son girilen sınavın adil olup olmadığı, kimin terfi etmesi gerektiği gibi sorunlardır. İlişki çatışmaları da çok çeşitlidir; bireylerarası ilişkilerle daha doğrudan bağlantılıdır. Örneğin taraflar arasındaki sorunlardan kimin sorumlu olduğu, ilişkide eşitliğin olup olmadığı, davranış kurallarını oluşturmada taraflardan kimin haklı olduğu gibi sorunlardır. Özellikle taraflar arasındaki iletişim tek yönlü, savunmacı ve güce dayalı olduğu zaman çatışmada kişi kendisini karşısındaki insana karşı kapatabilir. Karşımızdakine karşı duygularımızı sakladığımız zaman da anlamlı bir iletişim ve etkileşimi de engellemiş oluruz. Bu, karşılıklı olarak incitmeye ve kin duymaya kadar gidebilir. Bıkkınlık, güvensizlik, değişime karşı direnme, performans düşüklüğü gibi bazı durumlar da ortaya çıkar. Taraflar arasındaki iletişimin tek yönlü, savunmacı ve güce dayalı olması buna neden olabilir. Çatışma pozitif yönde ele alındığı ve bu yönde çaba gösterildiği zaman birçok avantajları olduğu görülecektir. Bu bağlamda çatışma, koşulları geliştirmede ve harekete geçmede yaratıcı bir kuvvet olarak görülebilir. Bireylerarası İletişim Araştır Yanıt Anahtarı 7 Araştır 3 Rekabetçi biçim, büyük ölçüde kişinin kendi gereksinimlerini ve arzularını diğerinin gereksinim ve arzularına nazaran daha ön plana çıkarmasını ifade eder. Kişi kendi gereksinimlerini karşıladığı sürece, çatışma başarıyla ele alınmış demektir. Bu çatışma biçiminde “ben kazanayım sen kaybet” görüşü benimsenir. Avantajları: • Rekabet acil karar alınması gereken durumlarda uygun ve faydalı olabilir. Bu süreçte yaratıcı fikirler ortaya çıkabilir. • Eğer dış amaçlar diğer kişiyle ilişkiden daha önemliyse rekabet faydalıdır; özellikle kısa bir dönem içinde gerçekleşen ve tekrar eden bir çizgisi olmayan ilişkilerde. • Rekabet, herkesin rekabetçi davranışı dayanıklılığın ya da gücün bir işareti ve doğal bir yanıt verme şekli olarak kabul ettiği durumlarda faydalı olabilir. Örneğin sporda ya da oyunlarda. Araştır 4 Rekabetçi ya da düşmanca iklim genellikle savunmacı iklim tarafından yaratılır ve muhafaza edilir. Savunmacılık bir insanın kendisine karşı bir tehdit sezdiği ya da algıladığı zaman gerçekleşir. Savunmacı davranış kişinin kendisinin onaylanmadığı ya da reddedildiğini algılaması karşısında verdiği yanıttır; fakat bazen insanlar karşıdan gelecek bir hamleyi önceden gördükleri için bu davranış içinde olabilirler. Araştır 5 Çatışmayı tanımlamak, hem içerik hem de ilişki çatışmasının tanımlanması, sorunu özel terimlerle tanımlamak, şimdiye odaklanmak, empati, akıl okumaktan vazgeçmek, olası çözümleri inceleme, çözümü test etme, çözümü değerlendirme. Araştır 6 Strateji sözcüğü pek çok insan için negatif bir çağrışım yapmaktadır. Bir insanın stratejik olarak nitelenmesi güvenilirliğine zarar verebilir. Bu etikete maruz kalan insanlar manipülatif, uzak durulması gereken ve haksız yere güç sahibi olarak görülürler. Bununla birlikte stratejiler, basitçe, bir olgunun planlanması olarak tanımlanabilir. Bir akışın planlanması birçok çatışma durumunun merkezindeki doğal ve gerekli bir insan etkinliğidir. İnsanlar bir çatışma içinde diğer tarafa karşı bir avantaj kazanmak için strateji yaptıkları gibi pozitif sonuçlar ve karşılıklı kazanımlar için de sık sık stratejik planlar yaparlar. Araştır 7 Bir çatışmayı bütün olarak değerlendirmek için öncelikle tüm sistemin işleyişini değerlendirmek gerekmektedir. Sistem içindeki çatışma ile ilişkili olarak yinelenen örneklerin saptanması ve genel sistemin işleyişine bireysel katkıların belirlenmesi de diğer önemli adımlardır. 147 Bireylerarası İletişimde Çatışma kaynakça Devito, J. A. (2009a). The Interpersonal Communication Book. Twelfth Edition. MA, U.S.A.: Pearson. Devito, J. A. (2009b). Human Communication. Eleventh Edition. MA, U.S.A.: Pearson Hocker, J. & Wilmot, W. (1985). Interpersonal Conflict. Second Edition. IA, U.S.A.: Wm. C. Brown Publishers. Jones, T. S., Remland, M. S. & Sanford, R. (2007). Interpersonal Communication Through The Life Span. MA, U.S.A.: Houghton Mifflin Company. Sökmen, A. & Yazıcıoğlu, İ. (2005). “Thomas modeli kapsamında yöneticilerin çatışma yönetimi stilleri ve tekstil işletmelerinde bir alan araştırması”. Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 1. Topaloğlu, C. & Avcı, U. (2008). “Çatışma, nedenleri ve yönetimi: Otel işletmelerinde yönetici bakış açısıyla bir inceleme”. Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dergisi. C.13, s.2, 75 – 92. 148 Bölüm 8 öğrenme çıktıları Bireylerarası İletişimi Geliştirme Biçimleri 1 3 5 Bireylerarası İlişkileri Düzenleyen İlkeler 1 Bireylerarası iletişimi düzenleyen ilkeleri açıklayabilme Stereotip (Kalıpyargı) 3 Stereotipin (kalıpyargı) tanımını yapabilme 2 4 Önyargı 2 Önyargının temel özelliklerini anlatabilme Empati ve Empatik İletişim 4 Empatik iletişimin ve empatinin önemini kavrayabilme Bireylerarası İletişimi Geliştirme 5 Bireylerarası ilişkileri geliştirmek için yapılması gerekenleri uygulayabilme Anahtar Sözcükler: • Eleştiri • Empati • Önyargı • Stereotip (kalıpyargı) • Empatik İletişim • Bireylerarası İletişim 150 Bireylerarası İletişim GİRİŞ İletişim, iki kişiyi ilişki içine sokan psikososyal bir süreçtir (Cüceloğlu, 1997). İnsan ilişkilerinde iletişim, bireylerin birbirlerini anlayabilmek için aralarında oluşturdukları bir haber alış-verişi olarak tanımlanabilir (Bilen, 2004: 39). Kişilerin karşılıklı kurduğu iletişim, en etkili iletişim biçimidir. Karşılıklı olarak algıların en çok açık olduğu bir süreçtir. Baş başa görüşmenin sıcaklığı, duygusallığı ve özelliği bu ambiyansın sonucudur (Salmış, 2011: 57). Bireylerarası iletişim, kişiye benlik algısını, kendisine verdiği değeri, kendine olan saygısını ve güvenini ölçme olanağı verdiği için kişinin yaşamının çok önemli gereksinimlerinden biri olma özelliğini taşımaktadır (Orta, 2009:19). Tubbs ve Moss (1974), bir iletişimin kişilerarası iletişim sayılabilmesi için şu üç ölçütün gerekli olduğunu belirtmişlerdir (Dökmen, 1994: 19): 1. Kişilerarası iletişime katılanlar belli bir yakınlık içinde yüz yüze olmalıdır; 2. Katılımcılar arasında tek yönlü değil, karşılıklı ileti alışverişi olmalıdır. 3. Söz konusu iletiler sözlü ve sözsüz nitelikte olmalıdır; bu iki tür ileti dışındaki iletilerin kullanıldığı iletişimler, örneğin yazışmalar, kişilerarası iletişim sayılmaz. Kişinin kendisini iyi ifade edebilmesi, kararlı olması, canlı dinlemesi, yıkıcı eleştiriden ziyade yapıcı eleştiri yöntemini kullanması ve grup içi iletişimde etkin olması (iyi dinleme, eleştiri yapma vs.) etkili iletişimin önemli özellikleridir (Güney, 2006: 178). Günlük yaşamda, belirli bir sosyal çevre içinde yer alan insanlar, farkında olsunlar ya da olmasınlar, birbirleriyle iletişim içindedirler. İletişim kurmak için belirli bir davranış gösterme zorunluluğu yoktur. Hiçbir davranışta bulunmama da, anlamlı bir mesaj oluşturur. dikkat Ünitede bireylerarası ve kişilerarası sözcükleri eş anlamlı olarak kullanılmıştır. BİREYLERARASI İLİŞKİLERİ DÜZENLEYEN İLKELER İnsan ilişkilerini yönlendiren ilkeler toplumun değer sisteminden, olay ve durumların değerlendirilmesinden kaynağını alır, geliştirilip insan ilişkilerini kurmak amacıyla ilgili ilkelerin yol gösterici katkılarından yararlanma gereksinimi duyar (Bilen, 2004: 9). İnsan davranışlarını yönlendirmede temel ilke; davranışlar ne denli akla uygun olursa, ilişkilerde anlamlı bir uyum, güzellik, zarafet sağlanabilir biçiminde ifade edilen ilkedir (Bilen, 2004: 9). Bunun yanında konuşma, dinleme, sorun çözme, kısaca iletişim kurma ve ilgili davranış biçimlerini kapsamaktadır. Bireylerarası İletişimde Konuşma ve Eleştiri Kitabınızın “Dinleme ve Konuşma” adlı bölümünde ayrıntılı olarak gördüğünüz gibi konuşma insan ilişkilerini başarıya yönlendirme açısından büyük öneme sahiptir. Kişinin konuşma biçimi, seçtiği sözcükler, sözcükleri kullanma becerisi, konuşurken takındığı jest ve mimikler, ses tonu bu alandaki önemli noktalardan bazılarıdır. Nerede, ne zaman nasıl konuşulacağını bilmek de insan ilişkilerini düzenlemede önemlidir. Kısaca insan ilişkilerinde açık, dürüst ve anlaşılır bir dil kullanarak bir tür dengeli diplomasi kurup sürdürmek demektir (Bilen, 2004). Konuşmaya başlama sırasında seçilen sözcüklere özen gösterilmeli, bir eleştiri, bir direktif, bir olumsuzluk ifadesiyle söze başlanmamalıdır. Kişinin konuşma biçimi karşısındakinin davranışını yönlendireceği için onun tepkisine neden olacak bir tutumdan sakınılmalıdır (Bilen, 2004: 10). Karşıdaki kişi ile konuşurken genel ifadelerden kaçınmak ve belirgin ifadeler kullanmak gereklidir. İfadelerin doğru anlaşılması için açık ve net konuşmak önemlidir. Bireylerarası ilişkilerde insanlar bazen kendilerini “daha üstün”, “daha farklı”, ya da “daha çok bilir” biçiminde göstermek için “karmaşık ifadeler” ya da “bilinmeyen kelimeler” kullanmayı tercih ederler. Bu durum onların, karşıdaki tarafından anlaşılmasını güçleştirmektedir. Dinleyen kişide “acaba ne demek istedi?” düşüncesi oluşturur. Sonuç olarak iletişim bozulur ya da kopar. Bu nedenle kişilerarası ilişkilerde, duygu, düşünce ve istekler somut olarak dile getirilmelidir (Şahin, 2010). 151 Bireylerarası İletişimi Geliştirme Biçimleri Bunun yanısıra konuşma biçimi, bazı kişilerde yoğun eleştirel bir nitelik taşıdığında, bu tür konuşmalar insanların istek ve zevklerini kırar ve kişilerin atılım gücünü yok edebilir. Ancak eleştiride denge sağlanarak, olumlu ve olumsuz yönler birlikte ele alınarak, yerinde, yumuşak, anlayışlı ve hoşgörülü bir konuşma stiliyle sunulan, eleştirinin yapıcı etkisi artırılabilir. Bu türden eleştiriler, insan ilişkilerini düzenlemeye yardımcı olur (Bilen, 2004). Eleştiri, başka insanların düşünce ve davranışları hakkındaki kendi düşünce ve duygularımızı ifade etme olarak tanımlanabilir. Eleştiri yaparken şunlara dikkat edilmelidir (Güney, 2006:179): • Eleştiri yapmanın karşınızdakinin yararına olduğuna inanın, • Eleştiri için uygun yeri ve zamanı seçmeye dikkat edin, • Karşınızdakini aşağılamayın, • Gelişmeleri vurgulayın, • Karşınızdakine ilgi gösterin, • Kendi duygularınızı denetim altında tutun, • Aldığınız eleştiriden yararlanmaya çalışın. Araştırmalar eleştirinin bir insanın hem kendine dair algısını yerle bir etmenin hem de ilişkileri zehirlemenin en hızlı yolu olduğunu göstermektedir. Kimse sürekli eleştiren biriyle birlikte olmaktan keyif almaz. Bu sözcüklerin sahibi ister eşimiz, bizim için önemli kişiler, patronumuz, arkadaşlarımız ister hiç tanımadığımız biri olsun içe dönmeye, bizi inciten sözleri duymamaya ve dinlemeyi kesmeye eğilimli oluruz (Hogan ve Stubbs, 2012: 106). Resim 8.1 Olumsuz Eleştiri Kaynak: http://gorselarsiv.anadolu.edu.tr/Photo/Image/29005 Olumsuz bir şey olmasına karşın eleştiri yine de bir iletişim biçimidir. Eleştiriler, • yapıcı eleştiriler ve • yıkıcı eleştiriler olmak üzere ikiye ayrılır. Yapıcı ve yıkıcı eleştiri arasındaki fark eleştiren kişinin tutumundadır. Yapıcı eleştiri, karşımızdaki kişinin anlattıklarından dolayı onu kırmadan onu eleştirmektir (Kapkıran, 2010:140). Yapıcı eleştirileri kabul etmek yararımızadır. Karşımızdaki kişi yaptığımız bir hatayı tekrarlamamızı önlemek, bir davranışımızı düzeltmek istediğinde, karşı saldırıya geçme dürtüsünü bastırabilmeliyiz. Suçu başkasına atmak ya da kabul edermiş gibi yapmak doğru değildir. Eleştiriyi sonuna kadar dinlemek, 152 Bireylerarası İletişim eleştiri konusunun bize daha önce başkaları tarafından da söylenip söylenmediğini düşünmek en iyisidir (Dicleli ve Akkaya, 2000). Yapıcı eleştirinin amaçları şunlardır (Hogan ve Stubbs, 2012: 123-124): • Daha iyi olmasına yardım etmek • Bir şeyin farkına varmamızı sağlamak • Endişe ya da ilgi belli etmek • İletişim kanallarını açık tutmak • Fikir ayrılıkları olduğunda havayı temizlemek • Bizi olumlu değişiklikler yapmaya motive etmek Yıkıcı bir eleştiri almışsak, durum daha farklıdır. Bu durumda kendinden emin konuşma tarzıyla söyleneni kabul etmediğimizi belirtebiliriz. Söylenenleri reddettiğimizi beden dilimizle de gösterebiliriz. Ya da eleştiri cümlesini kendi açımızdan değiştirerek tekrarlayabiliriz (Dicleli ve Akkaya, 2000:117). Bu duruma uygun bir örnek şu şekilde olabilir; -“O kadar çok çalışıyorsun ki, çocukların var mı yok mu belli değil.” -“Evet, çocuklarıma zaman ayıramayacak kadar çok çalışmak zorundayım.” Yıkıcı eleştirinin amaçları şunlardır (Hogan ve Stubbs, 2012: 123): • Can yakmak ya da küçük düşürmek • Yönlendirmek ya da kontrol etmek • Suçu atmak ya da suçlu hissettirmek • Dikkat çekmek İletişim her birimizin kişiliğini etkiler. Başkalarının bizimle nasıl konuştuğu, nasıl sözlü ya da sözsüz iletişim kurduğu kişiliğimizin şekillenmesinde belirleyicidir. Sürekli eleştirilen, azarlanan, aşağılanan kişilerin özsaygısı zedelenir ve bunun sonucunda psikolojik sorunlar ya da bunu telafi etmek için güç gösterisi meydana gelebilir. Bu da iletişim süreçlerini etkiler (Dicleli ve Akkaya, 2000). Bu yüzden karşıdakini incitmeden, onun duygularıyla oynamadan yapıcı bir şekilde eleştirilerimizi dile getirmeli, ona olan saygımızı her zaman korumalıyız. Böylelikle sağlıklı ilişkiler kurmayı başarabiliriz. Bireylerarası İletişimde Dinleme Dinleme, insan ilişkilerini yönlendiren oldukça önemli bir başka ilkedir. Dinleyen ve anlayan kişiler çevreleriyle uyumlu ve dengeli ilişki kurabilirler. Dinleme, konuşan ve anlatan için başlı başına tedavi edici ve rahatlatıcı bir niteliğe sahip olduğundan titizlik dikkat ve özenle dinlemek ve konuşana büyük ölçüde ilgi ve sevecenlikle yaklaşmak önemlidir. Konuşan ve dinleyen ya da dinleyenler arasında iyi bir ilişki kurulmasına çalışılmalıdır (Bilen, 2004). Birini dinlemek yerine söylenen şeyi anlamadan kendi bakış açımızı dile getirmeye çalışmak iletişim ve ilişkiyi mahveden hatalardandır (Hogan ve Stubbs, 2012). Ne yazık ki, dinleme ve anlama becerisi gelişmiş insanların sayısı çok azdır. İnsanların büyük bir çoğunluğu, söylenenlerin asıl anlamını kavramak için çaba harcamazlar. Yüzeysel olmaktan kurtulamazlar (Bilen, 2004: 15). Yanlış anlama ve anlaşılmayı önlemek için, herhangi bir sonuca varırken ne gibi varsayımlara dayanıldığının farkında olmak gerekir. Ancak bu varsayımların konuşma anında farkına varılması hemen hemen olanaksızdır. Buna karşılık, karşıdakinin söylediklerinin doğru anlaşılıp anlaşılmadığı denetlenebilir (Cüceloğlu, 1997:174). Dinlemek, mesaj alışverişinde çok büyük önem taşıyan bir süreçtir. Çünkü zamanımızın büyük bir bölümünü mesaj vermekten çok almakla geçiririz. Alınan mesajı sonuna kadar dinlemeden değerlendirmeye ve sonuca varmaya çalıştığımızda da iletişim sorunlarıyla karşı karşıya kalırız. Bazen de dinlediğimizi sanar ya da dinliyor gibi görünürüz ancak bu sürenin büyük bir bölümünü zihnimizde uyanan çağrışımlara ve karşımızdaki kişiye/kişilere söyleyeceğimiz şeylerin hazırlığına ayırırız. Aslında düşünme hızı konuşma hızından çok daha fazla olduğundan, bir konuşma sırasındaki sözcük aralarında ve duraklamalarda düşüncelerimiz küçük gezintilere çıkabilir. Gezintiler kısa olduğu sürece konuyu yakalama şansı vardır. Ancak iletişimde problem yaratan, uzun ya da dönüşü olmayan gezintilerdir. Anlama ancak çeşitli olasılık düzeylerinde olabilmektedir ve bu olasılığı arttıran basamaklardan ilki dinlemektir (http:// www.bilkent.edu.tr/bilkent-tr/admin-unit/dos/ pdgm/kisilerarasi_iletisim.html). 153 Bireylerarası İletişimi Geliştirme Biçimleri Bir kimseyle konuşurken, onun demek istediğiyle bizim anladığımızın aynı olup olmadığını denetlemeye geri-iletim adı verilir. Aslında geri-iletim; yüz ifadeleri, bedenin duruşu ve sesin tonu gibi, karşıdakine verilen tepkilerin tümünü kapsar. Yüz yüze yapılan görüşmelerde, geri-iletim her zaman vardır; aksi halde konuşurken, gerçekten anlaşılıp anlaşılmadığından, hiçbir zaman emin olunamaz. Anladığını geriiletim yoluyla belirten kişi, iyi bir dinleyicidir (Cüceloğlu, 1997). Karşıdaki kişinin duygularını ve hislerini anlamaya yönelik dinlemek karşıdaki kişiye anlaşıldığını hissettirir. Konuşan birini sadece duymayın, onu Karşıdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini tam olarak dinlemeye odaklanın ve kendi bakış açıanlayarak bunu ona ifade edebilmek empatik dinlemeden nızı ortaya koymak yerine hayatı onların geçmektedir. Empatik dinleme ilişkileri geliştirmeyi sağlar bakış açısından deneyimleyin. (Gürüz ve Temel Eğinli, 2010:266). Karşımızdaki konuşmacıyı ilgi ve özenle dinlemek, sözsüz davranışlarına dikkat ederek, onu yargılamadan ve anlamak için dinlemek, anladığımızı ve duygularını fark ettiğimizi ona hissettirmek empatik dinlemede önemli özelliklerdir. İnsanların birbirleriyle kurduğu iletişimlerde yaptıkları hatalardan biri, anlaşılmaya çalışmaya başlamadan önce karşılarındaki kişinin ne istediğini tam olarak anlamayı başaramamalarıdır (Hogan ve Stubbs, 2012: 199). Dinlemek hem bir gereksinimdir, hem de karşıdakine duyulan saygının bir belirtisidir. Konuşmacı sözünün dinlenmesini ister ve aksi durumda sözün önemini yitirdiğini düşünerek iletişimi kesebilir (Salmış, 2011:76). İnsanların sözlerini önce “dinleyip” sonra onları farklı bir bağlamda “duyuyorsanız” gerçekten “dinliyorsunuz” demektir. İnsanların ne söylediğini “yorumlarsanız” aslında ne demek istediklerini gözden kaçırmış olursunuz. Bunu yaparsanız kendi düşüncelerinizi onların sözlerine katmış olursunuz (Hogan ve Stubbs, 2012: 80). Tartışma Biçiminin İletişime Etkisi İnsan, düşündüklerini, beklentilerini, eksiklerini, kısaca, sorunlarını söyleyebilmeli ve bunları birisiyle tartışabilmeli ve paylaşabilmelidir. Tartışmasını bilen insanların, çevresindekilerle uyumlu ve dengeli yaşadıkları ve kavgadan kaçındıkları, böylelikle kavga etme gereği duymadıkları görülmektedir. Tartışmayı başarıyla yürütebilmek için bir takım olumlu niteliklere sahip olmak gereklidir. Zeki, bilgili, duyarlı, başkasını düşünebilme, objektif olabilme, konuşma ve dinleme yeteneği gelişmiş olmalı; çabuk gücenme, bencil, eleştirilere katlanamama, sübjektif yargılara, peşin hükümlere sahip olma gibi olumsuz davranışlardan kaçınma gerekli olumlu niteliklerdir (Bilen, 2004). Yapıcı tartışma, sizin için önemli bir kişiye karşı duyduğunuz kızma, kırılma, rahatsız olma gibi duygularınızı, onunla paylaşarak birbirinizi daha iyi anlama, birbirinizi daha gerçekçi biçimde tanıma amacıyla kullanılır. Birbirlerine karşı duydukları kızgınlığı, kırgınlığı ve rahatsızlığı belirtmeyen kimseler, genellikle iki nedenden ötürü bunu yapamazlar (Cüceloğlu, 1997:205): 1. Kaybetme korkusu: Kişi, kırgınlık ve kızgınlık gibi olumsuz duygularını karşısındakine belirttiği zaman, kendisi için önemli olan bu kimseyi kaybedeceğinden korkar. 2. Kötü insan olma korkusu: Bu korkunun temelinde iyi ve olgun insan kızmaz ve kırılmaz, kızan ve kırılan insan kötü ve zayıf bir insandır inancı yatmaktadır. Olumsuz duygular da, olumlu duygular gibi, yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır. Yaşamlarının gerçek bir parçasını birbirinden saklayan, birbirleriyle bu yanlarını paylaşmayan iki insan yakın bir ilişki kuramaz. Bu nedenle, olumsuz duyguları yapıcı bir tartışma içinde paylaşabilmek, yakın ilişkinin doğması için gereklidir (Cüceloğlu, 1997:206). İçeriği ne olursa olsun, bir sorunu çözmek için insanların düşünce alışverişinde bulunmaları, bir başka deyişle, iletişim kurmaları gerekir. Uygarca konuşma ve tartışma becerisinin geliştirilmemiş olduğu toplumda, bir sorunu çözmek amacıyla başlatılan etkileşim, kısa sürede sürtüşme ve çatışmaya dönüşür. Böylece, varolanı çözmek şöyle dursun, soruna yenileri eklenir; dünyanın birçok ülkesinden görülen kanlı çatışmaların kökeninde, bilinçsiz koşullar altında yaratılan sosyal ortamdaki iletişim düzensizliği yatar (Cüceloğlu, 1997:12). Kısaca tartışma olumlu, çözüm arayıcı, açıklayıcı olmalı; tartışmanın doğal koşullar içinde geçmesi sağlanmalı; güvensiz, yorgun, uykulu, isteksiz ve umutsuz bir kimseyle tartışılmamalıdır (Bilen, 2004: 18). 154 Bireylerarası İletişim ÖÇ 1 Bireylerarası iletişimi düzenleyen ilkeleri açıklayabilme Araştır İlişkilendir Anlat/Paylaş Yapıcı eleştirinin ve yıkıcı eleştirinin amaçlarını açıklayınız. Kitabınızın BİREYLERARASI İLİŞKİLERİ DÜZENLEYEN İLKELER bölümünde yer alan bireylerarası iletişimde konuşma ve eleştiri konusunda dikkat edilmesi gereken unsurları değerlendirin. Günlük hayatınızda kimleri nasıl eleştirdiğinizi, kimler tarafından nasıl eleştirildiğinizi düşünün. ÖNYARGI yaşamla ilişkilendir Çok güzel ve çok büyük bir ülkenin yaşlı kralı varmış. Bu kralın 4 oğlu varmış. Oğullarının çok erken karar vermemeleri ve önyargılı olmamaları için onları bu konuda eğitmek istemiş. Böylece her birini uzak bir yerde duran bahçeye gidip ona bakmalarını istemiş. İlk oğlan Kış mevsiminde gitmiş, İkincisi İlkbaharda, üçüncüsü yazın ve sonuncusu sonbaharda gidip ağaca bakmış. Geri döndüklerinde hepsini bir araya getirmiş ve ne gördüklerini tek tek sormuş. İlk Oğlan bahçenin çok çirkin, yaşlı ve kupkuru dal parçalarından ibaret olduğunu söylemiş. İkinci oğlan ilk oğlana karşı çıkarak “hayır bahçe yeşillikle doluydu ve canlıydı” demiş. Üçüncü oğlan bu iki fikre de karşı çıkmış; “Çiçekleri vardı ve kokusuyla görüntüsüyle o kadar muhteşemdi ki daha önce hiç böyle bir güzellik görmemiştim” demiş. Sonuncu oğlan hepsinin haksız olduğunu söyleyerek bahçenin meyvelerle dolu, canlı ve hayat dolu olduğunu belirtmiş. Yaşlı kral oğullarına hepsinin haklı olduğunu söylemiş. Çünkü hepsi farklı mevsimlerde bahçeyi görmeye gitmiş. Onlara bir bahçeyi veya bir insanı ya da herhangi bir durumu kısa bir süre veya bir mevsim tanıdıktan sonra yargılayamayacaklarını ve net bir fikre sahip olamayacaklarını anlatmaya çalışmış. Ya da neye sahip olup olmadıklarını anlayamayacaklarını… Gerçekleri ancak 4 mevsimi gördükten sonra görürsünüz. Karar vermek için acele etmeyin. kaynak: http://www.kendinigelistir.com/forum/serbest-kursu/onyargi-ile-ilgili-bir-hikaye/ Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde önyargı, “Bir kimse veya bir şeyle ilgili olarak belirli şart, olay ve görüntülere dayanarak önceden edinilmiş olumlu veya olumsuz yargı, peşin yargı” olarak tanımlanmaktadır. Önyargı kavramı, belirli bir durum hakkında önceden bir yargıya varmak anlamına gelmektedir. Önyargı, genelde bir tutum olarak ele alınır. Temelinde mantıksızca sevmek ya da sevmemek vardır. Önyargı, olumsuz bir Tutum herhangi bir kişi, yer ya da olay tutum olarak değerlendirilir. İnsanların önyargıları, başka karşısında olumlu ya da olumsuz tepki insanlar ve gruplar hakkındaki fikir, davranış ve tavırlarıngösterme eğilimidir. dan ibarettir (Güney, 2006). 155 Bireylerarası İletişimi Geliştirme Biçimleri Yargı, gerçeğe dayanır. Ancak ön yargı, gerçek belli olmadan ortaya çıkar. Yargının içeriği objektif realite ile uygunluk gösterir. Önyargının içeriğinin, henüz daha objektif gerçekle uzlaştığı ya da onunla geliştiği kontrol edilememiştir. Bütün toplumlarda çok sayıda ön yargılar vardır. Çünkü insanlar, diğerlerini ve çevrelerini değerlendirirken her zaman akli davranmayıp, duygu, sempati ve antipatilerinin etkisi altında düşünmektedirler. Bu yüzden ön yargılar, evrensel bir olay olarak bütün dünyada sürekli olarak kalacağa benzemektedir (Tezcan, 1974). Kişi çevrenin etkisi olmadan bir önyargıyı çok zor oluşturur. Başka bir deyişle, kişi kendi bireysel tecrübelerine dayanarak önyargılar oluşturmaz. Bir grup, başka bir gruba veya kişilere karşı önyargılı olduğu için, o grubun üyesi olan kişi de önyargılı olur. İnsanlar genellikle önyargılı olduklarını kabul etmezler (Güney, 2006: 241). Önyargının iki temel öğesi vardır. Birincisi, bir kişi ya da gruba karşı olumsuz bir duygunun var olmasıdır. İkincisi, kişileri tanımadan onları bir grubun üyesi olarak değerlendirmek, yani kalıp yargılara sahip olmaktır. Bu açıklamalara göre önyargıda hem duygusal hem de düşünsel unsurlar mevcuttur. İnsanlar bu iki öğenin etkisinde kalarak ayırt edici bazı davranışlarda bulunurlar. Başka bir deyişle, aynı şartlar altında aynı şekilde davranılması gereken iki kişiye farklı farklı davranılmasıdır (Cüceloğlu, 2000). Önyargılı olmaya güzel örneklerden biri olarak aşağıdaki hikayeyi verebiliriz: Bir zamanlar dört oğlu olan bir bilge kişi varmış. Çocuklarına acele ve erken karar vermemelerini ve önyargılı olmamalarını öğretmek için onları eğitmek istemiş. Her birini sırayla uzak bir yerde bulunan ağacın yanına gidip ona bakmak için göndermiş. İlk oğlan kışın gitmiş, ikincisi ilkbaharda, üçüncüsü yazın, sonuncusu sonbaharda gitmiş. Sonra bir gün hepsini bir araya toplamış ve ne gördüklerini sormuş. İlk oğlan ağacın çirkin, yaşlı ve kupkuru olduğunu söylemiş. İkinci oğlan, “Hayır yeşillikle doluydu ve canlıydı” demiş. Üçüncü oğlan başka fikirdeymiş, “Çiçekleri vardı ve kokusuyla görüntüsüyle o kadar muhteşemdi ki, daha önce hiç böyle bir güzellik görme- 156 miştim” demiş. Sonuncu oğlan, hepsinden farklı olarak ağacın meyvelerle dolu, canlı ve hayat taşıyor olduğunu söylemiş. Yaşlı adam oğullarına hepsinin haklı olduğunu söylemiş, çünkü hepsi farklı mevsimlerde bu ağacı görmeye gitmişlermiş. Onlara; “bir ağacı veya bir insanı, kısa bir süre veya bir mevsim tanıdıktan sonra yargılayamayacaklarını güzelce anlatmış.” (http://kobitek.com/onyargi_nedir__onyargili_ olmanin_zararlari_nelerdir_ ). Bu öyküde de görüldüğü gibi önyargılar hem kişinin içinde bulunduğu duruma hem de kişinin kendi bakış açısına göre değişebilmektedir. Önyargıların Temel Özellikleri Önyargıların en önemli özelliği insanları bir sınıflandırmaya tabi tutmasıdır. Örneğin, insanları siyah derili olma, İngiliz, Çin kökenli olarak sınıflara ayırarak ve aynı sınıf içinde yer alan bütün insanların aynı özellikleri taşıdıklarını kabul etmek gibidir. Önyargıların en temel ve genel özelliği önyargının konusu hakkında basmakalıp yargıların oluşmasıdır. Örneğin, zenciler hakkında önyargılı beyazların sahip olduğu basmakalıplardan biri, onların cahil, tembel, hırsız, kirli ve kaygısız olmaları şeklindedir. Önyargıların üçüncü özelliği insanlar arasında sosyal uzaklık yaratmalarıdır. İnsanların kafasında, önyargıdan dolayı tutum nesnesine karşı olumsuz düşüncelerin oluşmasıyla beraber tutum nesnesinden uzaklaşma fikri de oluşur. Örneğin, böyle durumlarda insanlar önyargılı bir insanla aynı odada kalmak istemez, evlilik yoluyla akrabalık kurmak ve onunla komşu olmak istemez (Güney, 2006). Önyargı insanlarda aşağılık duyguları da oluşturabilir. Özellikle büyük grupların önyargıları ile karşı karşıya kalan azınlık grubun bireylerinde aşağılık duyguları oluşması mümkündür. Önyargılar, insanlar arasında düşmanlık duyguları da yarattığından, özellikle azınlık grupla çoğunluk grup arasında tehlikeli boyutlara ulaşabilen sosyal çatışmalara neden olabilmektedir. Amerika’da zencilerle beyazlar arasındaki çatışmalar buna örnek verilebilir (Güney, 2006). Bireylerarası İletişim ÖÇ 2 Önyargının temel özelliklerini anlatabilme Araştır İlişkilendir Anlat/Paylaş Önyargıların temel özellikleri nelerdir? Önyargıların neden olduğu basmakalıp yargıların neler olabileceğini düşünerek, önyargılı beyazların, zenciler hakkında sahip olduğu basmakalıp yargılarla ilişkilendirin. Kimlere önyargılı yaklaştığınızı ve nedenlerini paylaşın. STEREOTİP (KALIPYARGILAR) Zihnimizin, algıladığı bilgiyi sınıflama ve adlandırma ihtiyacı, bu bilginin genellenmesine ve basitleştirilmesine neden olmaktadır. İnsanların bu biçimde sınıflanarak genel kategorilere oturtulması sonucunda ortaya çıkan kalıplara “stereotip” denilmektedir (http://www.bilkent.edu.tr/bilkent-tr/admin-unit/dos/ pdgm/kisilerarasi_iletisim.html ). Özellikle sosyal ve bilişsel psikolojide farkında olmadan kararlarımızı ve seçimlerimizi etkileyen düşünce süreçleri “kalıpyargı” (stereotip) olarak adlandırılırken, görünüm bulan ve bu kalıpyargılar sonucunda ortaya çıkan tutum ve davranışlar ise “önyargı” olarak adlandırılmaktadır (Kağıtçıbaşı, 2010 ss: 273-275’den aktaran İlhan ve Çevik, 2003:54). Kadın-erkek, zenci-beyaz, yaşlı-genç, Türk-yabancı, asker-sivil gibi kalıplar stereotip için verilebilecek örneklerdir. Genellemeler bireysel farklılıkları algılamaya engel olabileceği için önyargılara yolaçarak kişilerarası iletişimi de etkiler. Bir grup hakkındaki bilgimiz ne kadar az ise, başkalarının o grup hakkındaki fikirlerini o kadar kolay kabul ederek bir tipleştirmeye ya da kalıplaştırmaya yönelebiliriz. Ancak iyi tanıdığımız grup ve kişiler hakkında kalıpyargı geliştirmeye ihtiyacımız yoktur (Kağıtçıbaşı, 1998). 1932 yılında Princeton Üniversitesi’nde stereotiplerle ilgili bir çalışma yapılmıştır. 100 öğrenciden, çeşitli etnik grupları karakterize edecek özellikleri bir listeden seçmeleri istenmiştir. Araştırma sonucunda, aşağıdaki stereotipler ortaya çıkmıştır: Çinliler- batıl inançlı, tutucu, kurnaz İngilizler- geleneksel, zeki, sportif İtalyanlar- sanatsal, coşkulu, tutkulu Japonlar- çalışkan, zeki, atılımcı Zenciler- tembel, vurdumduymaz, batıl inançlı Stereotipler değişmeye karşı dirençli, ancak değişme potansiyeli olan şemalardır. Örneğin, 1930’lu yıllarda zenciler için oluşturulmuş olan olumsuz stereotip, 1960’lardan sonra gerek sanatsal etkinlikler, gerek spor etkinlikleri, gerekse bu insanlarla daha fazla etkileşime yolaçan diğer fırsatlar sayesinde bir ölçüde de olsa değişmiştir. Şunu vurgulamak gerekir ki, kültürel etkilerle kaçınılmaz olarak oluşan bu kalıplar çoğu zaman bireylerin ve toplumların belleğindeki organizasyonu koruyarak, ayrıntılar içinde dağılmaya engel olurlar. Ancak, bireylerarası iletişimde çarpık algılardan, yanlış yargılardan kaçınmak için, stereotiplerin algı ve değerlendirmelerimizdeki etkisini gözönünde bulundurmak gerekir. Eğer kişiler, stereotiplerin etkisi ile algılama özgürlüklerini kısıtlarlarsa, bireyler düzeyindeki etkileşimlerde karşılarındaki kişiye özgü gerçekleri gözden kaçırabilirler (http://www.bilkent.edu.tr/bilkent-tr/admin-unit/dos/pdgm/kisilerarasi_iletisim.html ). 157 Bireylerarası İletişimi Geliştirme Biçimleri Stereotipler, insanları birtakım türlere, tiplere bölmeyi ifade eden zihinsel yapıtlardır. Belli özelliklerin belirli insanlarda mevcut sanılmasını ifade ederler (Fichter, 1966 s.67’den aktaran Tezcan, 1974: 9). Bu özelliklerin her zaman gerçeğe ve olumlu kanıtlara dayanmaksızın sadece mevcut bulunması gerektiği kanısına dayanırlar. Bir başka ifade ile, kafamızdaki düşünceleri sadeleştiren birtakım zihinsel uygulamalar ve basma kalıp düşüncelerdir (Abadan, 1965’den aktaran Tezcan, 1974: 9). Kalıplaşmış tutumlar (kalıpyargılar) belirli gruplar hakkında sahip olduğumuz bilgilerin bir özetidir. Az bildiğimiz bir grup hakkında tutum geliştirmek için başkalarından duyduğumuz ya da okuduğumuz bilgileri biraraya getiririz. Böylelikle geliştirdiğimiz kalıp halindeki bir tutum bize o grup hakkında kestirme yoldan bir fikir ve bilgi verir. Bir örnek verecek olursak, Japonlar hakkında çok az şey bilen Ahmet, çeşitli yerlerden edindiği bilgilerle Japonlar hakkında “çalışkan ve nazik bir ulus” diye bir kalıpyargı geliştirmiş olabilir. Buna karşılık Ahmet yine çok az tanıdığı Latin Amerikalılar’ın tembel, eğlenceye düşkün, kaba, gürültücü olduklarını düşünebilir. Kuşkusuz, bu kalıplaşmış tutumlar, Ahmet’in bir Japon’la ya da bir Brezilyalı’yla karşılaştığında onlar hakkındaki beklentilerine ve onlara karşı davranışlarına yön verecektir (Kağıtçıbaşı, 1998). Stereotipleme doğrudan bir grup insana ilişkin davranışlarda bulunmadan önce insan zihninde bir takım psikolojikleştirme işleminden geçtikten sonra ortaya çıkmaktadır. Yani insanların çeşitli sosyal davranışlarını psikolojik nedenlere dayandırarak açıklama eğilimini ifade eder. Stereotipler sadece gerçeği ve olumlu kanıtları yansıtmazlar aynı zamanda psikolojik bir zihinsel süreçten sonra bulunmasını istediğimiz özellikleri de yansıtırlar. Yaşadığı çevreyi daha iyi şematize etmeyi çalışan insanlar, diğer insanlar ve çeşitli olaylar hakkında tipolojiler oluşturur. Oluşturduğu bu tipolojiler sayesinde, çevresini daha bilişsel, daha tutarlı ve daha ideolojik bir şekilde yapılandırır. Stereotiplerin tarafsız ve sadece betimlemeden ibaret olmadığını, ayrıca diğer insanlara ait düşüncelerimizin grup aidiyetlerinden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Bu sebeple stereotiplerin bir kişilik özelliği olmaktan çok grup aidiyetinin sonucunda da oluşabileceği düşüncesi kendini göstermektedir (Apalı, 2011). Önyargı, sıklıkla kalıpyargıyla (stereotipler) karıştırılır. Önyargı ve kalıpyargı birbirinden farklı, ama birbirini tamamlayan iki kavramdır. Her ikisi 158 de sosyal gerçekliği kabaca şematize etmeye yarayan sürecin birer öğesidir. Kalıpyargı da önyargı da, insanın gerçekliğe ilişkin sosyal ve zihinsel temsillerini biçimlendirme işlevi görür. Kalıpyargılar, belirli bir objeye ya da gruba ilişkin bilgi boşluklarını dolduran, böylece onlar hakkında karar vermeyi kolaylaştıran, önceden oluşturulmuş birtakım izlenimler, atıflar bütünü olarak zihnimizde oluşturduğumuz imgelerdir. Bu imgeler tıpkı dış dünyadaki objelerin gerçek özellikleri gibi rol oynarlar. Özellikle yeni olgu, obje ya da grup ile karşılaştığımızda, onlarla ilgili bilgimiz bu tür imgeler ışığında biçimlenir. Böylece kalıpyargılarımız yoluyla, yeni olguyu/grubu gerçekte olduğu gibi ya da gerçek özellikleriyle değil, düşünce eğilimlerimize göre algılarız. Örneğin, her ‘sarışın’ yabancı turistin Alman olduğunu, bütün Japonların ‘çalışkan’ olduğunu, Arapların ‘temiz’ olmadığını düşünmemize neden olan, bu gruplarla ilgili kalıpyargılardır. Örneklerden de anlaşıldığı gibi, kalıpyargılar her zaman olumsuz olmayabilir. Olumsuz kalıpyargılar önyargıların oluşumunda etkilidirler (Göregenli, 2012:23) Kalıp yargılar bireylerin zihinsel süreçlerinde var olabilir ancak, bu kalıp yargılara göre birey her zaman önyargılı tutum sergilemez ya da başka bir deyişle bireyler önyargılı düşüncelerini ve tutumlarını istemli olarak bastırabilirler (İlhan ve Çevik, 2003:55). Bunların yanısıra sterotipleri gelişmelerine göre ayırmak da olanaklıdır. Stereotipler iki doğrultuda gelişmektedir (Tezcan, 1974): 1. Genelleştirme Eğilimine Göre: Kendisini tanıdığımız bir veya birkaç kişinin özelliklerini, onunla aynı kategoride bulunan bütün diğer kişilere genellenmesidir. Örneğin kısa boylu, fesat, temiz kalpli olmayan bir tanıdığımız olsa, hemen kısa boylu herkesin aynı karakterde olduklarını zannederiz. Burada, sempati veya antipatiyi, tecrübe ettiğimiz bir kimse üzerinden geniş sayıdaki bir kitleye, fazla düşünüp taşınmadan duygusal bir tutumla genelleştirmemiz söz konusudur. 2. Özelleştirme Eğilimi: burada, bir ülke, bir grup veya kategori hakkında sahip olduğumuz bir kanaati, bir grup, ülke veya kategoriden olan kimseye uygulamamız söz konusudur. Bu, daha çok uygulanan bir eğilimdir. Örneğin herhangi bir yabancı ülkede bulunan bir Türk’ün, kendisinin yabancılar tarafından barbar olarak kabul edilmesi gibi. Bireylerarası İletişim Özetle stereotipler, bir gerçekten çok, bir ön yargı, bir fikir saplantısı veya bazen boş bir inancı ifade etmektedir (Tezcan, 1974). Kalıp yargılar, bilişsel bir sürecin ürünü olsa da kontrol edilemez ve dolayısıyla kişinin sorumlu tutulmayacağı kaçınılmaz sonuçlar değildir. Yeterli bilgiye sahip olduğu halde kalıp yargı kullanmak en azından bazı yönlerden kasıtlı bir davranış olarak görülebilir. Sosyal biliş açısından bakılırsa, bireylerin öz saygıları, bir ölçüde, bireyin sosyal sınıfı tarafından belirlenmektedir. Bu bağlamda, insanlar, olumlu kimliklerini sürdürmek ve korumak amacıyla kendi gruplarını bir diğer gruba göre üstün görmek isteyebilirler. Kalıp yargıların yaş grubu, sosyal sınıf, cinsiyet, milliyet, din orijini, meslek, aile durumu, politik eğilim gibi bir kimlik unsuru olduğu söylenebilir. Pek çok insan kalıp yargılarının dikkat kötü olduğunu ve Ünitede stereotip ve kalıp otomatik olarak ön- yargı sözcükleri eş anlamlı yargı gösterdiklerini olarak kullanılmıştır. ve yanlışlıklara yol açtıklarını düşünür. Şüphesiz, olabildiğince herkese bir birey, bir insan olarak davranılmalıdır. Ancak, eğer bir kişi ya da grup hakkında hiçbir bilgimiz yoksa, ait olduğu gruplar ya da kültür, onu daha doğru olarak algılamamızda genellikle yardımcı olurlar. Öz olarak kalıp yargıların, bir gerçekten çok bir önyargı, bir fikir saplantısı veya bazen bir boş inanç ifade ettiklerini söyleyebiliriz (Tutkun ve Koç, 2008:22-263). ÖÇ 3 Stereotipin (kalıpyargı) tanımını yapabilme Araştır İlişkilendir Anlat/Paylaş Stereotiplerin gelişimini genelleştirme ve özelleştirme doğrultusunda açıklayınız. Çinliler ile ilgili ortaya çıkan stereotiplerle örneklendirin. Diğer milletler tarafından Türklerle ilgili oluşmuş bir kalıpyargının olup olmadığını düşünün. EMPATİ VE EMPATİK İLETİŞİM Empati, bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır (Dökmen, 1994: 119). Empati veya eşduyum, bir başkasının duyguları, içinde bulunduğu durum ya da davranışlarındaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek demektir. Kendi duygularını başka nesnelere yansıtmak anlamında da kullanılır (Salmış, 2011: 140). Bir kişinin, kendisini karşıdaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakması, onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması ve hissetmesidir (Dinler, 2013: 62). Karşıdakinin duygu ve düşünce dünyasını okumak için bu gereklidir. Çünkü aksi takdirde kişiyle iletişim kurmak ve onu anlamak mümkün olmayacaktır (Salmış, 2011: 144). Empati kurma çoğu zaman empati kurulan kişiye yardımcı olma sürecinin bir parçasıdır. Yardımcı olma sürecinde karşımızdaki kişinin anlaşılması kadar, ona güven verilmesi de önemlidir. İş ilişkileri açısından bakıldığında empati kurmak, sadece empati kurulan kişiye yardımcı olmayı sağlamaz, kişinin ortama katkısını da artırabilir (Akkurt, 2001). Empatinin bileşenlerinin neler olduğu konusunda araştırmacılar arasında, bazı görüş farklılıkları vardır. Empatinin bilişsel, duygusal ve güdüsel (motivasyonel) olmak üzere üç bileşeni vardır. Bazı araştırmacılar empatinin bilişsel yönünü, bazıları ise duygusal yönünü vurgulamaktadır. Fakat çoğunluğun üzerinde uzlaştığı görüş, empatinin bilişsel ve duygusal bileşenlerden oluştuğu yolundadır (Dökmen, 1994). Günlük yaşam içinde, çoğu zaman, tam bir empati kurmak mümkün değilse bile, empatik yaklaşımı sıklıkla kullanmak mümkündür. Empatik yaklaşım, gün içinde etkileşimde bulunduğumuz kişilerle em- 159 Bireylerarası İletişimi Geliştirme Biçimleri pati kurmaya, onların bakış açısı ve duygularını anlamaya çalışmaktır. Empatik yaklaşımda bulunmak ve doğru kullanabilmek için empatinin öğrenilmesi ve empatik yaklaşımın benimsenmesi gerekir (Akkurt, 2001). Karşımızdaki insanlara empatik tepki vermenin başlıca iki yolu vardır: Yüzümüz/bedenimizi kullanarak onu anladığımızı ifade etmek ve sözlü olarak onu anladığımızı ifade etmek. Empatik tepki vermenin en etkili yolu, her halde bu ikisini birlikte kullanmaktır. Bir sıkıntımız olduğunda, bizimle konuşan kişi, dostça bir gülümsemeyle kolumuza dokunup sıkıntımızı sözelleştirirse, örneğin “son günlerde çok bunalmışsın” derse, rahatladığımızı hissedebiliriz (Dökmen, 1994: 122). Sözlü ve sözsüz iletişim yoluyla karşımızdaki kişiye onu anladığımızı belli etmek empatik yaklaşımda etkilidir. Empatinin gelişimi ile ilgili “Bryant Üç Faktör Teorisi”’ne göre (Bryant, 2003:113’den aktaran Gürüz ve Temel Eğinli, 2010:33): • Duyguların doğuştan gelmesi: Duygular doğum yolu ile kişinin kazandığı özelliklerdir. Genel olarak kişinin uyaranlara verdiği otomatik tepkilerdir. Empati de otomatik olarak verilen tepkidir. • Duyguların uyarılma ile meydana gelmesi: Duygular çevreden gelen fiziksel uyarılar ile ortaya çıkan ve kişiyi farklı duygulanımlar içerisine sokan otomatik tepkilerdir. Empati de hem otomatik hem de koşullanarak ortaya çıkabilir. • Duyguların deneyimle oluşması: Duygular kişilerin kendi duygularının bilincinde olması, çeşitli durumlarda ortaya çıkan duygusal durumları tanımlama, düzenleme ve yönlendirme yeteneğine bağlıdır. Empati kişinin duygusal durumunu yönlendirme yeteneği ile ilgilidir. Arkadaşlık ilişkilerinde empati önemli bir kavramdır. Empati bir kimseyi daha iyi anlayabilmek için onun kişiliğinde kendi kişiliğini görme yeteneğidir. Ayrıca bir kimsenin başkasının zekasıyla kendini özdeş görmesi de empatinin kapsamı içindedir. Empatide asıl amaç arkadaşların tutum ve duygusal gelişimini sezebilmektir. Empati zaman ve çabayla, sistemli ve planlı bir arkadaşlık devresinin yardımıyla gelişebilmektedir. Bu beceri kişileri kendisi kadar başkalarının da istek ve ihtiyaçlarını anlamaya yöneltmesi bakımından yararlıdır (Bilen, 2004: 110). Empati kurabilmek arkadaşlık ilişkilerimizi ve yakın ilişkilerimizi güçlendirebilmenin önemli bir yoludur. Resim 8.2 Empati Kurmak Kaynak: http://gorselarsiv.anadolu.edu.tr/Photo/Image/42924 Empati, bir iletişim becerisidir. Minimum düzeydeki iletişimden en karmaşık duruma kadar uygulama alanı bulan bu iletişim kişilerin beklentilerine göre şekillenir. İlişkide bulunduğumuz kişilerin konuşma gücü, başkalarını dinleme süresi, sosyal ilişkilerdeki becerisi empatide başarıyı mümkün kılar. Kişiler 160 Bireylerarası İletişim arasında oluşan beklenti becerisi ile kişinin kendisi hakkındaki görüşü başarıyı etkiler (Bilen, 2004: 110). Bütün bu özellikler empati yeteneğini arttırmak için gereklidir. Empatik iletişimde, karşıdakini anlamak esastır ve süreç bunun üzerine kuruludur. Bu süreç içinde üç önemli öğeden söz edilebilir (Salmış, 2011:104): 1. Empati kuracak kişi kendisini karşısındakinin yerine koymalı, olaylara onun bakış açısıyla bakmalıdır. 2. Empati kurmuş sayılmamız için, karşımızdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamamız gereklidir. 3. Empati tanımındaki son öğe ise, empati kuran kişinin zihninde oluşan empatik anlayışın, karşıdaki kişiye iletilmesi davranışıdır. Kişiler hakkında beklentiler geliştirdiğimiz ve bir kısım tahminlerde bulunduğumuz zaman empati adını verdiğimiz iletişim becerisini kazanmışız demektir. O halde empati diğer insanların kişiliklerine kendi kişiliğimizi, kendimizi yansıtma yeteneğidir (Bilen, 2004: 110). Empatik iletişimin bir diğer karşılığı ise duygusal iletişimdir. Mevlana’nın dediği gibi “aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar daha yakındır” (Salmış, 2011: 105). Bununla birlikte, empati daha kurulmaya başlamadan önce bastırılabilir. Örneğin, acil servislerde çalışan doktorlar ve hemşireler, sürekli olarak empatik bir tavır sergileyemezler. İşlerini yapmalarını engelleyecek böylesi davranışlara bir noktadan sonra son vermek zorundadırlar (De Waal, 2014: 130). İnsanların birbiriyle ilişkileri, yakınlıkları, uzaklıkları, dostlukları, düşmanlıkları üzerinden bir okuma yaptığımızda, empati kültürünün çok yaygın olmadığını söylemek yanlış olmaz. Ancak büyük kitlelerde bu empati gücünün daha yoğun yaşandığını söyleyebiliriz. Örneğin bir futbol maçı izleyen taraftarların kendi takımlarının bir gol atması karşısında çığlık atarak ayağa kalkıp ortak bir duygulanma, bir sevinç dalgasında birleştiklerini görebiliriz. Diğer bir örnek de bir komedi filmi karşısında atılan ortak kahkahalardır. Aynı şekilde hüzünlü, acı bir film izleyen izleyicilerin duygulanmaları, gözlerinin buğulanması bir olay karşısındaki ortak duygulanmayı gösterir. Belki bu açıdan bir empatiye gerek kalmayabilir; çünkü herkes bu olaya büyük ölçüde aynı pencereden bakmaktadır (Salmış, 2011:144-145). Aynı duyguyu paylaşan insanlar daha kolay empati kurabilirler. Son yıllarda empatinin bilişsel ve duygusal süreçlerinin tanımlanmasında “soğuk empati” ve “sı- cak empati” kavramları literatüre girmiştir. Soğuk empati, bireyin karşısındaki kişinin duygularını anlaması ancak duygusal durumunu paylaşmamasıdır. Sıcak empatide, bireyin, karşısındaki kişinin duygularını anlaması ve ona destek olma isteğini hissetmesi söz konusudur (Şahin, 2010). Empatiyi kimi farklı özellikleriyle şöyle özetlemek yerinde olacaktır (Salmış, 20117): • Empati, dışımızdaki insanların inançlarını, duygularını, düşüncelerini kendi yaklaşımlarımızı dahil etmeden anlayabilmek, başkalarını “okuyabilmek” olarak tanımlanabilir. • Empatide, dinlemesini bilmek işin en önemli bölümüdür. İnsanlar günün %70’ini iletişim kurarak geçirir, bunun %45’i ise dinlemeyi kapsar. • Görmezden gelinmek insanların canını sıkar ve bir aşağılanmışlık, önemsizlik duygusu verir. Bu nedenle dikkate alınmak, dinlenmek herkesin bir gereksinimidir. Bu da empati ile gerçekleşir. • Sözcükleri dinlemek, empatiyi karşılamaz, empati daha fazla bir şeyi ifade eder; bu da bize verilen mesajın anlaşılması ve bunun anlaşıldığının karşıdaki ile paylaşılması ve karşımızdakinin düşünce ve duygularını anladığımızı onaylamamız demektir. • Karşımızdakinin dünyasına dahil olmak ve onun gözüyle, yüreği ile birlikte hissetmek empatinin özüdür. • Kızılderili Reisin ifadesiyle empati: “başkasının makosenlerinde bir mil yürümek”tir. Empati ve Sempati Arasındaki Farklar Bir insana sempati duymak demek, o insanın sahip olduğu duygu ve düşüncelerin aynısına sahip olmak demektir. Karşımızdaki kişiye sempati duyuyorsak, onunla birlikte acı çekeriz ya da seviniriz. Empati kurduğumuzda ise karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini anlamak esastır. Kendimizi sempati duyduğumuz kişinin yerine koymamız ve onu anlamamız şart değildir; sempatide “yandaş” olmak esastır. Empati kurduğumuzda ise karşımızdaki kişiyle aynı duyguları ve görüşleri paylaşmamız gerekmez; sadece onun duygularını ve düşüncelerini anlamaya çalışırız. Bir insanı “anlamak” başka şeydir, ona “hak vermek” başka şey. Empatide anlamak, sempatide anlamış olalım ya da olmayalım, karşımızdakine hak vermek söz konusudur (Dökmen, 1994: 124). 161 Bireylerarası İletişimi Geliştirme Biçimleri Sempati kurmak, duygusal bulaşma anlamına gelmektedir. Bir sevinci ya da sıkıntıyı anlatan kişiyle benzer duygular yaşamamıza yol açar ve böylece duygusal bulaşma gerçekleşir (Kapkıran, 2010). Diyelim ki bir ziyafettesiniz ve bir yakınınız, yanında oturan kişinin üzerine yemek döktü. Eğer yakınınızın utandığını farkederseniz, bu empatidir. Eğer yakınınız yemeği döktü diye, onunla birlikte siz de utanırsanız, sempati duymuş olursunuz (Dökmen, 1994: 124). Amerikalı psikolog Lauren Wispe sempatinin tanımı iki aşamada tanımlamaktadır (De Waal, 2014:142): • Başka bir insanın hissettiklerinin en üst seviyeden farkında olunması, • İnsanın içinde bulunduğu zor durumu hafifletmek için gerekenleri yapmaya yönelik bir istek duymak. Empati, başkası hakkında bilgi edinme süreciyle ilgilidir. Oysa sempati, başkası hakkındaki kaygılarımızı ve onun durumunu düzeltmeye yönelik isteğimizi yansıtır (De Waal, 2014:142). Empati ile sempati arasındaki farklılıklara rağmen empati ile sempati birbiri ile ilişkilidir. Yapılan çalışmalar, bireylerin sempati düzeyinin yüksek olmasının, kişilerin empati kurma eğilimlerini arttırdığını göstermektedir (Kapkıran, 2010). Empatinin Önemi Empati, sadece kendisiyle empati kurulana yararı olan bir etkinlik değildir. Empati, empatiyi kuran kişi için de önemlidir. Empatik becerileri ve eğilimleri yüksek olan, bu yüzden de diğer insanlara yardım eden kişilerin, çevreleri tarafından sevilme ihtimalleri artar (Dökmen, 1994:131). İnsanların empati kurma becerileri özgüvenlerini ve duyarlılıklarını da arttırmaya yardımcı olmaktadır. İnsanlar, kendileriyle empati kurulduğunda, anlaşıldıklarını ve kendilerine önem verildiğini hissederler. Diğer insanlar tarafından anlaşılmak ve önem verilmek ise, bizi rahatlatır; kendimizi iyi hissederiz (Dökmen, 1994: 130). İnsanların empati içinde algılandıklarında mutlu oldukları gözlemlenmiştir. Çünkü anlaşılmak, duyguların paylaşımı insanı doğası gereği hoşnut eder. Birbirini anlama isteği de bu aşamadan sonra gerçekleşebilir (Salmış, 2011: 157). Kişilerarası ilişkilerde, empati karşıdaki kişiye geri iletilmezse, kurulan empatinin anlamı az olur. Bu nedenle birey, empati kurduğunu sözel 162 ve sözel olmayan davranışları kullanarak karşıdaki kişiye iletmelidir (Şahin, 2010:40). Böylelikle bireylerarası ilişkilerde güçlü bağlar kurulmuş olur. Empati yapmak suretiyle kurulan iletişimde karşıdaki kişi veya grubun yerine bir an kendimizi koyarak ne düşündüklerini ve ne hissettiklerini anlamamıza, hissetmemize kolaylık sağlayabilir. Bu yolla insanlar daha sağlıklı ve içten bir tutum geliştirebilecekleri gibi sorunlarını duygudaşlık yoluyla çözme konusunda daha sağlıklı bir süreç geliştirebilirler (Salmış, 2011:103). Empati aynı zamanda karşımızdakinin konuşmadan da ne demek istediğini, beklentilerini anlayabilmemizi kolaylaştırır. Bu durum evlilik yaşamında olabilecek birçok problemin, özellikle eşlerden biri konuşmaktan kaçınan bir kişi ise, çözümünü kolaylaştıracağından önemlidir (Bilen, 2004: 110). Çağımızın temel problemlerinin başında iletişim ve empati yitimi gelmektedir. Giderek kendisine çekilen birey, zamanla çevreye karşı duyarsızlaşmakta ve toplumu önemsemekten vazgeçmektedir. Bu tutumun ikili ilişkilere yansıması da olumsuz olmaktadır (Salmış, 2011:152). Diğer insanlara kişisel duygu ve düşüncelerini iyi ifade edebilen, topluma uyumlu ve sosyal duyarlılığı yüksek olan kişiler aynı zamanda empati kurma becerisine de sahiptir (Dökmen, 1994). Giderek duygusuzlaşan bu dünyada, empatik iletişim zorunluluğu daha çok ortaya çıkmaktadır. İnsanlar duygularını paylaştıkça insani kimliklerini daha çok yakalayabilmektedirler. Empatik iletişim daha dostça ve içten bir öz barındırmaktadır (Salmış, 2011:105). Güçlü insan ilişkileri ve empatik iletişim kurabilme becerisi insanları bireyselleşmekten kurtaracaktır. Empati kurmasının yararları aşağıda sıralanmıştır (Salmış, 2011: 167-168): 1. Empati yapacağımız kişiye içten davranmalıyız; bu durum onu bize yakınlaştıracaktır. 2. Empati ve iletişim, sözden önce davranış, bakış ve jest/mimiklerle başlar. Buna dikkat ederek iletişime yönelmek gerekir. 3. Yanlış anlaşılma/anlama durumunda karşımızdakine bunu düzeltmesi şansını vermeliyiz. Böylece uzun bir yanlış anlaşılmanın yükünden ve oluşturacağı muhtemel sıkıntılardan kurtulmuş oluruz. 4. Empati karşımızdaki hakkında daha fazla şey öğrenmemize olanak verir. Bireylerarası İletişim 5. Dostluklar iyi empatilerin ürünüdür. Dostluk çemberinin gelişmesi sürekli empati ile mümkündür. 6. Dinlerken, konuşan kişinin, olduğu gibi kabul edildiğini hissettirerek, güvenini kazanır ve kendini bize daha yakın hissetmesini sağlamış oluruz. 7. Anlamak rahatlatır ve öfkemizi azaltır. Yanlış anlaşılmalar empati aracılığıyla azalınca öfke de azalır, hatta yok olabilir. 8. Empati önyargılarımızın azalmasına neden olur ve bir dizi yanlışı engeller. 9. Kendimizi daha iyi hissetmek kurduğumuz iletişim ve empatinin kalitesiyle doğrudan ilişkilidir. 10. Hayatımızı sevimsiz kılan anlaşılamama/ anlatamama duygusudur. Empatiyle bu sorun aşılır/aşılabilir. 11. İçe kapanık olmamız kendimizin dışındaki hayata kapıları kapatmak demektir. İletişim ve empatiyle dışarıyla daha sağlıklı alışveriş yapma olanağı buluruz. Kişileri birbirine yaklaştırma ve iletişimi kolaylaştırma özelliğine sahip olan empatik anlayış, bireylerarası iletişimde anlama ve anlaşılma duygu- larının yansıtılmasında ve karşılıklı güven duygusunun yaratılarak etkili bir iletişimin kurulmasında önem taşımaktadır. Empati kuran kişi ile, empati kurulan kişi arasında bir etkileşim yaratılarak, kendini açma, güven duyma, çevresi tarafından onaylanma ve sevilme gibi davranışların sonucunda karşılıklı fayda sağlanması mümkün olmaktadır (Gürüz ve Temel Eğinli, 2010:39). Araştırmalara göre empati kurma becerisi ile işbirliği arasında ilişki vardır. Empatinin bireylerarası iletişimi kolaylaştırıcı özelliği bilindiği için, empatik becerilerini artırmak amacıyla çeşitli meslek mensuplarına duygudaşlık eğitimi verilmektedir. Örneğin hekimlere, hekim adaylarına, hemşirelere, ticaretle uğraşanlara, satış elemanlarına, öğretmenlere, sosyal çalışmacılara, psikiyatristlere, psikologlara, danışmanlara empati kurma becerilerini artırmak amacıyla eğitim verilmektedir (Salmış, 2011: 157-158). Bu tür eğitimler insan ilişkilerinin birebir, yoğun ve önemli olduğu meslek dallarında karşıdakini andikkat layabilme becerisini Ünitede bireylerarası iletişim geliştirebilmek için ve bireylerarası ilişkiler eş anönemli ve gereklidir. lamlı olarak kullanılmıştır. ÖÇ 4 Empatik iletişimin ve empatinin önemini kavrayabilme Araştır İlişkilendir Anlat/Paylaş Empatik iletişim süreci içindeki üç önemli öğeyi sıralayınız. Üstün Dökmen’in İletişim Çatışmaları ve Empati kitabını okuyarak empatik iletişim sürecini değerlendirin. Empatinin, günlük hayatınızda ilişkilerinizi nasıl etkileyeceğini örneklendirin. BİREYLERARASI İLETİŞİMİ GELİŞTİRME Bireylerarası ilişkileri geliştirirken bir ilişkinin analizine dikkat etmek gerekir. Bunu yapmak için uzman olmaya gerek yoktur. Çünkü bir ilişkiyi analiz etmek demek o ilişkiyi farklı bakış açılarından incelemek ve izlenebilecek en doğru yolu bulmak demektir. İlişki analizlerinde karşıdakinin duygularına, içinde bulundukları ruhsal duruma, beklentilerine ve bunlardaki değişiklikleri algılayabilme gibi becerilere gereksinim vardır. Bir sosyal ilişkinin analizinde şu önemli aşamalar vardır (Güney, 2006:180): • İlişkinin sınırlarını doğru belirlemek, • Diğer kişilerin ilişkiden beklentilerini göz ardı etmemek, 163 Bireylerarası İletişimi Geliştirme Biçimleri • Diğer kişiler hakkındaki izlenimlerinizi gözden geçirmek, • Diğer kişilerin sizin hakkınızdaki izlenimlerinin ne olduğunu anlamaya çalışmak, • Olağan dışı durumları incelemek, • İlişkinin amaçlarını belirlemek. İnsanlarla iyi ilişkileri kurmanın yolu, onlarla anlamlı ve uygun bilgi alışverişinde bulunmaktır. İyi ilişkiler kurmanın temelini ortak ihtiyaçlarda birleşme, duyguları, düşünceleri ve fikirleri paylaşma oluşturmaktadır (Güney, 2006:180). Dengeli ve olumlu ilişki kurabilen kişilerin duygusal güvenlik içinde oldukları; olayları, durumları gerektiği biçimde yorumlayabildikleri ve kendileri kadar çevresindeki insanların gelişimine katkı getirme çabası gösterdikleri bilinmektedir (Bilen, 2004: 39). Karşılıklı duygu alışverişine girebilmek kişilerarası güvenin ve yakınlaşmanın oluşmasında en önemli etkenlerden birisidir. Duygu alışverişi yalnızca sevgi, hoşlanma gibi olumlu duyguların paylaşılması değil, aynı zamanda öfke, endişe, kırgınlık gibi olumsuz duyguların da paylaşılabilmesi anlamına gelir. Çünkü duyguların dolaysız ve dürüstçe ifade edilebilmesi, yakın ilişki kurmaya yardım eden en önemli becerilerden bir tanesidir. Yakın bir ilişkide kızgınlık duyguları kadar, hoşlanma ve beğeni duygularının da dile getirilmesi, duygu dengesinin korunmasını sağlar. Zaten bir ilişkiyi “yakın ilişki” olarak tanımlayabilmek için bu gereklidir. Yakın ilişki birçoklarının düşündüğü gibi yalnızca olumlu duyguların çok yoğun yaşandığı ilişki değil, kişilerin kendileri olabildikleri ve kendilerini açıkça ifade etme özgürlüğü bulabildikleri ilişki biçimidir (http://www.bilkent.edu.tr/bilkent-tr/admin-unit/ dos/pdgm/kisilerarasi_iletisim.html ). İletişimde başarıya etki eden bir başka önemli nokta da mesajın gideceği kişiyi tanımak, onun kişilik yapısına uygun düşen bilgi ve gönderme yöntemini belirlemektir. Ayrıca mesajın alıcı tarafından anlaşılıp anlaşılmadığı kontrol edilmelidir. Eğer mesaj iyi anlaşılamamışsa beklenen davranışın yerine yanlış bir davranış yer alabilir, anlam kaybolabilir, bu da iletişim aksaklığına neden olur. Sonuç olarak, verici ile alıcı arasında amaç birliği sağlanamamış, mesaj istenen anlamda gerçekleşmemiş olacaktır (Bilen, 2004). Karşımızdaki kişinin bizi anladığından, iletişimin sağlıklı olarak kurulduğundan emin olmak, mesajı alan kişinin kişilik özelliklerine uygun mesajları seçmek iletişim aksaklığını önleyecektir. 164 Bizi gerçekten dinleyen arkadaşlarımızla yakınlaşır, onlarla birlikte vakit geçirmek ister, yanımızda varlıklarını ve sıcaklıklarını hissetmeyi severiz. Onların yanında kendimizi iyi, rahat ve güvende hissederiz. Onlara düşüncelerimizden, düşlerimizden ve umutlarımızdan bahsedebilir, gözyaşlarımızı ve korkularımızı paylaşabilir ve tüm bunları eleştirilme, yargılanma ve rekabete girme korkusu duymadan yaparız. Bunun sebebi, biri bizi dinlediğinde kendimizi ortaya koymamıza, açmamıza ve genişletmemize olanak sağlamış olmasıdır. Biri bize odaklandığında, bizi sadece duymak yerine gerçekten dinlediğinde, biz de normalde yanlış anlaşılacağından ya da dalga geçileceğinden korktuğumuz için paylaşmaktan çekindiğimiz en derindeki düşüncelerimizi ortaya koyacak cesareti buluruz (Hogan ve Stubbs, 2012: 78-79). Yanlarında gerçekten kendimiz olduğumuz, bizimle empati kurabildiğini bildiğimiz insanlarla yakın ilişkiler kurar, sağlam ilişkiler kurarız. Böylelikle bireylerarası ilişkilerimiz gelişerek güçlenir. Karşılıklı olarak beklentilerin karşılanması, ilişkilerin kesintiye uğramaması, duygu, düşünce ve fikirler konusunda bilgi alışverişi yolunun açık tutulması konusunda insanların kendilerini yetiştirmeleri gerekir. Bu konuda kendilerini geliştiren insanların duygusal zekalarının kapasiteleri de yükselir. Duygusal zekanın göstergelerinden biri de diğer insanlarla iyi ilişkiler kurmaktır (Güney, 2006:180). Empatik iletişim kurmak, karşıdakinin duygularını anlamak, sağduyulu, hoşgörülü ve sezgisi yüksek bireyler olmamıza yardımcı olacaktır. Duygusal zeka (EQ), bir insanın kendisine veya başkalarına ait duyguları anlama, sezinleme, yönetme ve yönlendirme yeteneği, kapasitesi ve becerisidir. İnsan, ilişkileri içinde sürekli yeniden tanımlanan bir varlıktır; diğer insanlarla hiç ilişkisi olmayan bir insan düşünülemez. Başka bir deyişle, demokratik toplum yaratabilmek için, önce bireylerin kendi günlük yaşamlarında, diğer kişilerin görüşlerine saygılı ve hoşgörülü olmayı öğrenmeleri gerekir. Bu amaçla geliştirilmiş yeni iletişim becerileri, hem bireyin, hem de toplumun yaşamına zenginlik ve saygınlık getirir (Cüceloğlu, 1997:13). Çevresiyle iyi ilişkiler kuran, iletişim becerisi geliş- Bireylerarası İletişim miş bireyler, kendinden başka insanlara, görüşlere ve duygulara saygılı ve hoşgörülü olmayı bilen, önyargılarıyla hareket etmeyen, anlayışlı ve sevecen bireyler olacaklardır. Bu da farklılıkların birlikte ve barış içinde yaşadığı bir toplumun oluşmasını sağlayacaktır. Mutlu ve sağlıklı bireylerarası ilişkiler kurabilmek için ön koşul karşılıklı saygıdır. Saygı insanlara yalnızca insan oldukları için değer vermek, onları önemsemektir. Karşımızdakinin duygu, düşünce ve davranışlarında özgür olduğunu kabul etmek ve bunlardan ötürü onu yargılamamak, eleştirmemek ve alay etmemek gereklidir. Dini, dili, ırkı, statüsü, geliri, cinsiyeti, eğitim düzeyi ne olursa olsun dışlamadan hoşgörülü yaklaşabilmek önemlidir. Karşımızdakine saygı duymak ve saygı duyduğumuzu iletmek sağlıklı ilişkiler kurabilmenin gereğidir. ÖÇ 5 Bireylerarası ilişkileri geliştirmek için yapılması gerekenleri uygulayabilme Araştır İlişkilendir Anlat/Paylaş Bir sosyal ilişkinin analizinde hangi önemli aşamalar vardır? Bireylerarası iletişimi geliştirme biçimlerini bölümünüzün empati başlığı ile ilişkilendirerek yorumlayın. Günlük yaşam içerisinde iletişiminizi geliştirmek için neler yaptığınızı düşünün. 165 Bireylerarası İletişimi Geliştirme Biçimleri Bireylerarası iletişimi düzenleyen ilkeleri açıklayabilme ÖÇ 1 bölüm özeti Bireylerarası İlişkileri Düzenleyen İlkeler ÖÇ 2 Önyargının temel özelliklerini anlatabilme Önyargı ÖÇ 3 Önyargı kavramı, belirli bir durum hakkında önceden bir yargıya varmak anlamına gelmektedir. Temelinde mantıksızca sevmek ya da sevmemek vardır. Önyargı, olumsuz bir tutum olarak değerlendirilir. İnsanların önyargıları, başka insanlar ve gruplar hakkındaki fikir, davranış ve tavırlarından ibarettir. Önyargının iki temel öğesinden ilki, bir kişi ya da gruba karşı olumsuz bir duygunun var olmasıdır. İkincisi ise, kişileri tanımadan onları bir grubun üyesi olarak değerlendirmek, yani kalıp yargılara sahip olmaktır. Bu açıklamalara göre önyargıda hem duygusal hem de düşünsel unsurlar yer almaktadır. Stereotipin (kalıpyargı) tanımını yapabilme Stereotip (Kalıpyargı) 166 Eleştiri, başka insanların düşünce ve davranışları hakkındaki kendi düşünce ve duygularımızı ifade etme olarak tanımlanabilir. Eleştiri yaparken dikkat edilmesi gereken unsurlar şunlardır: • Eleştiri yapmanın karşınızdakinin yararına olduğuna inanın, • Eleştiri için uygun yeri ve zamanı seçmeye dikkat edin, • Karşınızdakini aşağılamayın, • Gelişmeleri vurgulayın, • Karşınızdakine ilgi gösterin, • Kendi duygularınızı denetim altında tutun, • Aldığınız eleştiriden yararlanmaya çalışın. Stereotipleme direkt olarak bir insan grubuna ilişkin davranışlarda bulunmadan önce insan zihninde bir takım psikolojikleştirme işleminden geçtikten sonra ortaya çıkmaktadır. Yani insanların çeşitli sosyal davranışlarını psikolojik nedenlere dayandırarak açıklama eğilimini ifade etmektedir. Kalıpyargılar belirli gruplar hakkında sahip olduğumuz bilgilerin bir özetidir. Az bildiğimiz bir grup hakkında tutum geliştirmek için başkalarından duyduğumuz, okuduğumuz bilgileri biraraya getiririz. Böylece geliştirdiğimiz kalıp halindeki bir tutum bize o grup hakkında kestirme yoldan bir fikir ve bilgi verir. Bireylerarası İletişim ÖÇ 4 Empatik iletişimin ve empatinin önemini kavrayabilme Empati ve Empatik İletişim bölüm özeti ÖÇ 5 Empatide asıl amaç karşımızdakinin tutum ve duygusal gelişimini sezebilmektir. Empati zaman ve çabayla, sistemli ve planlı bir arkadaşlık devresinin yardımıyla gelişebilmektedir. Bu beceri kişileri kendisi kadar başkalarının da istek ve ihtiyaçlarını anlamaya yöneltmesi bakımından yararlıdır. İnsanlar, kendileriyle empati kurulduğunda, anlaşıldıklarını ve kendilerine önem verildiğini hissederler. Diğer insanlar tarafından anlaşılan ve önem verilen kişi, rahatlar ve kendini iyi hisseder. İnsanların empati içinde algılandıklarında mutlu oldukları gözlemlenmiştir. Çünkü anlaşılmak, duyguların paylaşımı insanı doğası gereği hoşnut eder. Birbirini anlama isteği de bu aşamadan sonra gerçekleşebilmektedir. Kişilerarası ilişkilerde, empati karşıdaki kişiye geri iletilmezse, kurulan empatinin anlamı az olacağından birey, empati kurduğunu sözel ve sözel olmayan davranışları kullanarak karşıdaki kişiye iletmelidir. Bireylerarası ilişkileri geliştirmek için yapılması gerekenleri uygulayabilme Bireylerarası İletişimi Geliştirme İnsanlarla iyi ilişkileri kurmanın yolu, onlarla anlamlı ve uygun bilgi alışverişinde bulunmak, ortak ihtiyaçlarda birleşmek, duyguları, düşünceleri ve fikirleri paylaşmaktır. Diğer insanlara kişisel duygu ve düşüncelerini iyi ifade edebilen, topluma uyumlu ve sosyal duyarlılığı yüksek olan kişiler aynı zamanda empati kurma becerisine de sahiptir. Mutlu ve sağlıklı bireylerarası ilişkiler kurabilmenin ön koşulu karşılıklı saygıdır. Saygı insanlara yalnızca insan oldukları için değer vermek, onları önemsemektir, kabul etmektir. Karşımızdakinin duygu, düşünce ve davranışlarında özgür olduğunu kabul ederek onu yargılamamak, eleştirmemek ve alay etmemek sağlıklı ilişkiler kurabilmek için gereklidir. Dini, dili, ırkı, statüsü, geliri, cinsiyeti, eğitim düzeyi, diğer özellikleri ne olursa olsun dışlamadan hoşgörülü ve kabul edici yaklaşabilmek önemlidir ve saygı duyduğumuzu iletmek sağlıklı ilişkiler kurabilmenin gereğidir. 167 neler öğrendik yanıt anahtarı Bireylerarası İletişimi Geliştirme Biçimleri 1 Aşağıdakilerden hangisi eleştiri yaparken dikkat edilmesi gereken davranışlardan biri değildir? A. B. C. D. E. Karşıdakini aşağılamamak Karşıdakine ilgi göstermek Duyguları denetim altında tutmak Karşıdakini suçlu hissettirmek Uygun yeri ve zamanı seçmek 2 Aşağıdakilerden hangisi yıkıcı eleştirinin amaçlarından biridir? A. B. C. D. E. Daha iyi olmasına yardım etmek Yönlendirmek ya da kontrol etmek Bir şeyin farkına varmamızı sağlamak Endişe ya da ilgi belli etmek Olumlu değişiklikler yapmaya motive etmek 3 Sadece duymaktan ve söylenen şeyi anlamadan kendi bakış açınızı dile getirmeye çalışarak iletişim ve ilişkiyi mahveden hatalardan birini yapmamak için aşağıdakilerden hangisini öğrenmek gereklidir? A. B. C. D. E. Konuşmayı Tartışmayı Dinlemeyi Eleştirmeyi Yorum yapmayı 4 Bir kimseyle konuşurken, onun demek istediğiyle bizim anladığımızın aynı olup olmadığını denetlemeye ne ad verilir? A B. C. D. E. Geri-iletim Empati Sempati Onaylama İlgi gösterme 5 Belirli bir durum hakkında önceden bir yargıya varmaya ne ad verilir? A. B. C. D. E. 168 Stereotip Tutum Eleştiri Genelleme Önyargı 6 Japonlar’ın çalışkan, zeki ve atılımcı olduklarını düşünüyorsak Japonlar ile ilgili aşağıdakilerden hangisine sahibizdir? A B. C. D. E. Olumlu tutum Olumsuz tutum Empati Stereotip (kalıpyargılar) Önyargı 7 Bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamasına ne ad verilir? A. B. C D. E. Sempati Önyargı Empati Dinleme Endişe 8 Aşağıdakilerden hangisi empatinin özelliklerinden biri değildir? A. Bireyin karşısındaki kişiyi dikkate alarak dinlemesi B. Bireyin karşısındakinin dünyasına dahil olarak onun gözüyle bakması C. Bireyin karşısındakinin düşünce ve duygularını anladığını teyit etmesi D. Bireyin karşısındakinin duygu ve düşüncelerini kendi yaklaşımlarını dahil etmeden anlayabilmesi E Bireyin karşısındakini kendi düşünceleriyle yönlendirmesi 9 Bireyin karşısındaki kişinin duygularını anlaması ancak duygusal durumunu paylaşmamasına ne ad verilir? A B. C D E. Antipati Soğuk empati Sempati Sıcak empati Soğuk sempati 10 Ortak ihtiyaçlarda birleşme, duyguları, düşünceleri ve fikirleri paylaşmak aşağıdakilerden hangisinin temelini oluşturur? A. B. C D. E. İnsanlarla iyi ilişkileri kurmanın Empati yapmanın Yakın dostluğun Sempati duymanın Önyargıdan kaçınmanın Bireylerarası İletişim Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde Konuşma ve Eleştiri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 6. D Yanıtınız yanlış ise “Stereotip (Kalıpyargı)” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 2. B Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde Konuşma ve Eleştiri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 7. C Yanıtınız yanlış ise “Empati ve Empatik İletişim” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 3. C Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde Dinleme” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 8. E Yanıtınız yanlış ise “Empati ve Empatik İletişim” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 4. A Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimde Dinleme” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 9. B Yanıtınız yanlış ise “Empatinin Önemi” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 5. E Yanıtınız yanlış ise “Önyargı” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 10. A Yanıtınız yanlış ise “Bireylerarası İletişimi Geliştirme” konusunu yeniden gözden geçiriniz. neler öğrendik yanıt anahtarı 1. D Araştır Yanıt Anahtarı 8 Araştır 1 Yapıcı eleştirinin amaçları şunlardır: • Daha iyi olmasına yardım etmek • Bir şeyin farkına varmamızı sağlamak • Endişe ya da ilgi belli etmek • İletişim kanallarını açık tutmak • Fikir ayrılıkları olduğunda havayı temizlemek • Bizi olumlu değişiklikler yapmaya motive etmek Yıkıcı eleştirinin amaçları şunlardır: • Can yakmak ya da küçük düşürmek • Yönlendirmek ya da kontrol etmek • Suçu atmak ya da suçlu hissettirmek • Dikkat çekmek Araştır 2 Önyargıların en önemli özelliği insanları bir sınıflandırmaya tabi tutmasıdır. Örneğin, insanları sınıflara ayırarak ve aynı sınıf içinde yer alan bütün insanların aynı özellikleri taşıdıklarını kabul etmek gibidir. Önyargıların en temel ve genel özelliği önyargının konusu hakkında basmakalıp yargıların oluşmasıdır. Önyargıların üçüncü özelliği insanlar arasında sosyal uzaklık yaratmalarıdır. İnsanların kafasında, önyargıdan dolayı tutum nesnesine karşı olumsuz düşüncelerin oluşmasıyla beraber tutum nesnesinden uzaklaşma fikri de oluşmaktadır. Önyargı insanlarda aşağılık duyguları da oluşturabilir. Özellikle büyük grupların önyargıları ile karşı karşıya kalan azınlık grubun bireylerinde aşağılık duyguları oluşabilmektedir. Önyargılar, insanlar arasında düşmanlık duyguları da yaratırlar. Önyargılar, özellikle azınlık grupla çoğunluk grup arasında tehlikeli boyutlara ulaşabilen sosyal çatışmalara neden olabilmektedir. 169 Bireylerarası İletişimi Geliştirme Biçimleri Araştır Yanıt Anahtarı 8 170 Araştır 3 1. Genelleştirme Eğilimine Göre: Kendisini tanıdığımız bir veya birkaç kişinin özelliklerini, onunla aynı kategoride bulunan bütün diğer kişilere genellenmesidir. Burada, sempati veya antipatiyi, tecrübe ettiğimiz bir kimse üzerinden geniş sayıdaki bir kitleye, fazla düşünüp taşınmadan duygusal bir tutumla genelleştirmemiz söz konusudur. 2. Özelleştirme Eğilimine Göre: Bir ülke, bir grup veya kategori hakkında sahip olunan bir kanaati, bir grup, ülke veya kategoriden olan kimseye uygulama söz konusudur. Araştır 4 1. Empati kuracak kişi kendisini karşısındakinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakmalıdır. 2. Empati kurabilmek için, karşımızdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamamız gereklidir. 3. Empati kuran kişinin zihninde oluşan empatik anlayışın, karşıdaki kişiye iletilmesi gereklidir. Araştır 5 Bir sosyal ilişkinin analizinde şu önemli aşamalar vardır (Güney, 2006:180): • İlişkinin sınırlarını doğru belirlemek, • Diğer kişilerin ilişkiden beklentilerini göz ardı etmemek, • Diğer kişiler hakkındaki izlenimlerinizi gözden geçirmek, • Diğer kişilerin sizin hakkınızdaki izlenimlerinin ne olduğunu anlamaya çalışmak, • Olağan dışı durumları incelemek, • İlişkinin amaçlarını belirlemek. Bireylerarası İletişim kaynakça Apalı, Y. (2011). Sosyolojik Açıdan Kadınlarla İlgili Kalıp Yargılar. Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. 1(26). S.49-64 Bilen, M.(2004). Sağlıklı İnsan İlişkileri (6. Baskı) Ankara: Anı Yayıncılık. Cüceloğlu, D. (1997). Yeniden İnsan İnsana (15. Baskı) İstanbul: Remzi Kitabevi. Cüceloğlu, D. (2000). İnsan Davranışı Psikolojinin Temel Kavramları. İstanbul: Remzi Kitabevi De Waal, F. (2014). Empati Çağı. Ankara: Akılçelen Kitaplar. Dicleli, A.B. ve Akkaya, S. (2000). Konuşa Konuşa İletişimin Sırları. İstanbul: Mess Yayın. Dinler, A.(2013). Durdurulamaz İletişimci Olmak. İstanbul: Beyaz Yayınları. Dökmen, Ü.(1994). İletişim Çatışmaları ve Empati. İstanbul: Sistem Yayıncılık. Göregenli, M. (2012). Temel Kavramlar: Önyargı, Kalıpyargı ve Ayrımcılık (der. Kenan Çayır ve Müge Ayan Ceyhan) Ayrımcılık Çok Boyutlu Yaklaşımlar. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. Güney, S. (2006). Davranış Bilimleri (3. Baskı) Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. Gürüz, D. ve Temel Eğinli, A. (2010). İletişim Becerileri (2. Baskı).Ankara: Nobel Yayın. Hogan, K. ve Stubbs, R. (2012). Etkili İletişimin Önündeki 8 Engel. İstanbul: Yakamoz Kitap. Kağıtçıbaşı, Ç. (1998). Yeni İnsan ve İnsanlar (10. Basım) İstanbul: Evrim Yayınevi. Kapkıran, N. (2010). Kişilerarası İlişkiler ve İletişimde Empati (ed. Alim Kaya) Kişilerarası İlişkiler ve Etkili İletişim. Ankara: Pegem Akademi. Orta, A.Z. (2009). Etkili İletişim Sürecinde Kişilerarası İletişim Becerileri ve Yaratıcı Drama Uygulama Örneği. İstanbul Kültür Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Salmış, F. (2011). Tekno İnsan Çağında İletişim ve Empati Kaybı. İstanbul: Elit Yayınları. Şahin, Fulya Yüksel (2010). İletişim Becerilerine Genel Bir Bakış (ed. Alim Kaya) Kişilerarası İlişkiler ve Etkili İletişim. Ankara: Pegem Akademi. Tezcan, M. (1974). Türklerle İlgili Stereotipler ve Türk Değerleri Üzerine Bir Deneme. Ankara Üniversitesi Basımevi. Tutkun, Ö.F. ve Koç, M. (2008). Mesleklere Atfedilen Kalıp Yargılar. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 41(1), 255-273. 171 Bireylerarası İletişimi Geliştirme Biçimleri internet kaynakları Akkurt, D. (2001). Sosyal Etkileşim ve İletişim Becerileri 1. http://www.ak-kurt.com/bseib.html (Erişim Tarihi: 25.01.2016). İlhan, R.S. ve Çevik, A. (2003). Önyargıların Psikolojisi: Psikodinamik Bir Gözden Geçirme. http://www. nesnedergisi.com/makale/pdf/1365951202.pdf (Erişim tarihi: 20.01.2016). Kişilerarası İletişim http://www.bilkent.edu.tr/bilkent-tr/admin-unit/dos/pdgm/kisilerarasi_iletisim.html (Erişim Tarihi: 25.01.2016). Önyargı Nedir? Önyargılı Olmanın Zararları Nelerdir? http://kobitek.com/onyargi_nedir__onyargili_ olmanin_zararlari_nelerdir_ (Erişim Tarihi: 24.01.2016). http://gorselarsiv.anadolu.edu.tr http://ww.kendinigelistir.com/forum/serbest_kursu/onyargi_ile_ilgili_bir_hikaye/ 172 Bireylerarası İletişim sözlük A H Alıcı (Hedef ): Gönderici tarafından iletinin gönderildiği kişi ya da kişiler. Araç (Kanal): Gönderici alıcıya iletisini gönderebilmek için iletişim araçlarını kullanmak zorundadır. Bu araçlar ses, beden, yazı, resim, fotoğraf, telefon, televizyon gibi sözlü ya da sözsüz araçlardır. Hedef (Alıcı): Gönderici tarafından iletinin gönderildiği kişi ya da kişiler. B Bağlam (Ortam): İletişimin oluştuğu çevre. Ç Çatışma: Bireylerarası iletişim sürecinde çatışma, bir tarafın davranış, söz ve tutumlarının diğerinin gereksinimleriyle uyuşmazlık göstermesi, ters düşmesi ya da engellemesi sonucunda ortaya çıkan anlaşmazlık. D Davranış: Bireyin yaptığı ve diğer bireyler tarafından gözlenebilir tüm eylemler. Dil: İnsanların bireysel iletişim sürecinde duygu ve düşüncelerini semboller, kelimeler yolu ile aktarma ve anlamlandırma biçimi. Dönüt (Geri Bildirim): Çeşitli iletişim kanalları aracılığıyla alıcıdan göndericiye gönderilen ileti biçimleridir. Duygu: Bireyin ortamı algılamasıyla ortaya çıkan, bilinçte, bedende ve davranışta kendini gösteren süreç. E Empati: Bir bireyin, kendisini karşısındakinin yerine koyarak onun duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışma çabası. G Geri Bildirim (Dönüt): Çeşitli iletişim kanalları aracılığıyla alıcıdan göndericiye gönderilen ileti biçimleridir. Güdü: Bireyi bir amaç için harekete geçiren itici güç. Gürültü: İletişim sürecini olumsuz etkileyen bütün unsurlar. İ İleti (Mesaj): Göndericinin alıcıya aktardığı sözlü ya da sözsüz tüm bilgilerdir. İletişim: Türk Dil Kurumu sözlüğünde iletişim sözcüğü “1. isim Duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması, bildirişim, haberleşme, komünikasyon. 2. teknik Telefon, telgraf, televizyon, radyo vb. araçlardan yararlanarak yürütülen bilgi alışverişi, bildirişim, haberleşme, muhabere, komünikasyon”olarak tanımlanmaktadır. K Kanal (Araç): Gönderici alıcıya iletisini gönderebilmek için iletişim araçlarını kullanmak zorundadır. Bu araçlar ses, beden, yazı, resim, fotoğraf, telefon, televizyon gibi sözlü ya da sözsüz araçlardır. Kaynak: Bireylerarası iletişim sürecini başlatan, bir iletişim kanalı aracılığı ile sözlü, sözsüz, yazılı, görsel olarak gönderilebilecek biçimde mesajları kodlayan ve alıcıya gönderen birey ya da bireyler. Kişilik: Bireyin kendine özgü duygu, düşünce ve davranış kalıpları. Konuşma: Düzenli devinimlerle konuşma organları tarafından sesin söze dönüştürülerek iletilerin aktarıldığı, insana özgü yaratıcı bir yetenek.. Kültür: İnsan için , insanlık için, insanlar tarafından, hatta bazen insana rağmen, yaratılmış, bulunmuş herşey. M Mesaj (ileti): Kaynağın alıcıya iletmek istediği bilgi, duygu ve düşüncelerini sözlü ya da görsel simgelerle kodlaması. O Ortam (Bağlam): İletişimin oluştuğu çevre. 173 Sözlük Ö Öğrenme: Bilginin bellekte düzenli ve anlamlı bir şekilde kodlanarak depolanması. Önyargı: Belirli bir durum hakkında önceden bir yargıya varmak. S Sesletim (telaffuz): Bir sözcüğün, genel olarak onaylandığı ya da anlaşıldığı söyleme biçimi. Sözlü İletişim: İletişim içerisinde bireylerin birbirlerine sözcükler yoluyla ilettiği mesajlar sözlü mesaj. Sözsüz İletişim: Bireylerarasında gerçekleşen iletişimin sözcüklere dayalı olmadan gerçekleşen ses tonu, vücut dili, duruş, bakış, jest ve mimikler gibi unsurlar. T Teknolojiyle aracılanmamış iletişim: Teknolojinin kullanılmadığı, insanın doğal olanı kullanarak, doğalı dönüştürmeden yaptığı iletişim. Teknolojiyle aracılanmış iletişim: Beynimizin, kulağımızın ve gözümüzün uzantısı olan araçları kullanarak yaptığımız iletişim. Telaffuz (Sesletim): Bir sözcüğün, genel olarak onaylandığı ya da anlaşıldığı söyleme biçimi. Tutum: Davranışa hazırlayıcı bir eğilim. 174