Uploaded by Mehmet COŞKUN

marka aşkı kavramı ve Starbucks örneği

advertisement
TÜKETİCİ DAVRANIŞI KAPSAMINDA MARKA AŞKI KAVRAMI VE
STARBUCKS ÖRNEĞİ
Merve NALBANT
YÜKSEK LİSANS TEZİ
İŞLETME ANABİLİM DALI
PAZARLAMA BİLİM DALI
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
HAZİRAN 2017
iv
TÜKETİCİ DAVRANIŞI KAPSAMINDA MARKA AŞKI KAVRAMI VE STARBUCKS
ÖRNEĞİ
(Yüksek Lisans Tezi)
Merve NALBANT
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
Haziran 2017
ÖZET
Günümüzde hedonist duygularla hareket eden postmodern tüketiciler ve değişen tüketim
pratikleri göz önüne alındığında markalar rekabet avantajı elde edebilmek için diğer
markalardan farklılaşmalıdır. Bunun en iyi yollarından biri aşk markası (lovemark) olmaktır.
Lovemark olmak için de müşterilere çeşitli deneyimler yaşatarak marka ile müşteri arasında
duygusal bir bağ kurmak gerekmektedir. Bu araştırma, hazcı deneyimle şekillenen ve
pazarlamada yeni bir paradigma olarak karşımıza çıkan deneyimsel pazarlama ile girift halde
bulunduğu marka aşkını ele almakta ve stratejik deneyimsel modüllerden (SEMs) hangisinin
marka aşkı üzerinde daha etkili olduğunu ortaya koymayı amaçlamaktadır.
Bilim Kodu
: 1127
Anahtar Kelimeler :
Tüketim, postmodern tüketici, deneyimsel pazarlama, marka aşkı,
aşk markası
Sayfa Adedi
: 98
Tez Danışmanı
: Doç Dr. Mehmet BAŞ
v
BRAND LOVE CONCEPT AND STARBUCKS EXAMPLE WITHIN THE SCOPE OF
CONSUMER BEHAVIOR
(M.S. Thesis)
Merve NALBANT
GAZİ UNIVERSITY
GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES
June 2017
ABSTRACT
When considering the postmodern consumer who are acting with hedonist feelings and the
changing consumption practices, brands should become different from other brands in order
to gain competitive advantage. In order to be a lovemark, it is necessary to establish an
emotional commitment between the brand and the customer by giving various experiences
to them. This research investigates the brand love, which is associated with experiential
marketing that emerged as a new paradigm in marketing and is shaped by hedonist
experience and also aims to reveal which of the strategic experiential modules (SEMs) are
more effective on brand love.
Science Code
: 1127
Key Words
: Consumption, postmodern consumer, experiential marketing, brand
love, lovemark
Page Number
: 98
Supervisor
: Assoc. Prof. Dr. Mehmet BAS
vi
TEŞEKKÜR
Işığın savaşçısının cesaretinin kırıldığı çok olur. Onca arzuladığı duyguları uyandırmayı
başaramayacağına inanır. Yenilenlerden olduğunu, heyecanını hiçbir şeyin yerine
getiremeyeceğini hisseder geceler boyu…
Arkadaşları onun için, “Belki de artık savaşmayacak” der.
Savaşçı böyle sözleri duyduğunda acı çeker, aklı karışır, çünkü ulaşmak istediği yere henüz
ulaşamadığını bilmektedir. Ama direngendir o ve hedefinden vazgeçmeye razı olmaz.
Paulo Coelho ~ Işığın Savaşçısının Elkitabı
İki yıl devam eden bu zor yolculuğu sevgili anneanneciğim ve anneciğimin daimi desteği,
ablacığım Meltem NALBANT’ın öğretmiş olduğu sabır ve öğrenme aşkım olmasaydı
tamamlamak mümkün olmayacaktı.
Bu süreç içerisinde her zaman beni motive etmelerinin yanı sıra akademik bilgi ve
tecrübelerini de benimle paylaşan başta tez danışmanım Doç. Dr. Mehmet BAŞ olmak üzere
çok değerli hocalarım Doç. Dr. Metehan TOLON ve Araş. Gör. Savaş GAYAKER’e, canım
arkadaşlarım Cemre UĞURAL, Salih BOSTANCI’ya sonsuz sevgi ve şükranlarımla…
Merve NALBANT
Haziran 2017
vii
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ÖZET ..............................................................................................................................
iv
ABSTRACT ....................................................................................................................
v
TEŞEKKÜR ....................................................................................................................
vi
İÇİNDEKİLER ...............................................................................................................
vii
ÇİZELGELERİN LİSTESİ .............................................................................................
x
ŞEKİLLERİN LİSTESİ ..................................................................................................
xii
KISALTMALAR ............................................................................................................
xiii
1. GİRİŞ........................................................................................................................
1
2. TÜKETİM VE DEĞİŞEN TÜKETİM ALIŞKANLIKLARI ....................
3
2.1. Tüketim ...............................................................................................................
4
2.1.1. Kültür, ideoloji ve toplum bağlamında tüketimi yeniden tanımlamak ........
5
2.1.2. İhtiyaçlar, istekler ve arzular .......................................................................
12
2.2. Tüketim Kültürü ..................................................................................................
17
2.3. Tüketim Toplumu................................................................................................
20
2.3.1. Modernite, modernizm ve tüketim olgusu...................................................
24
2.3.2. Postmodernite, postmodernizm ve tüketim olgusu .....................................
28
3. MARKA DENEYİMİ VE LOVEMARK KAVRAMI ................................
35
3.1. Alışverişin Değer Yönü.......................................................................................
35
3.1.1. Faydacı değer...............................................................................................
36
3.1.2. Hedonik değer .............................................................................................
36
3.2. Hedonik Tüketim ................................................................................................
37
3.3. Tüketimde Deneyim Kavramının Ortaya Çıkışı .................................................
40
3.4. Deneyimsel Pazarlama ........................................................................................
42
3.5. Stratejik Deneyimsel Modüller (SEMs) ..............................................................
43
viii
Sayfa
3.5.1. Duyusal deneyim (sense) .............................................................................
44
3.5.2. Duygusal deneyim (feel) .............................................................................
45
3.5.3. Bilişsel deneyim (think) ..............................................................................
45
3.5.4. Fiziksel deneyim (act) .................................................................................
46
3.5.5. İlişkisel deneyim (relate) .............................................................................
46
3.6. Marka Aşkı ..........................................................................................................
46
4. ARAŞTIRMANIN BULGULARI ....................................................................
53
4.1. Araştırmanın Amacı ve Önemi ...........................................................................
53
4.2. Araştırmanın Sınırlılıkları ...................................................................................
53
4.3. Araştırmanın Yöntemi .........................................................................................
54
4.3.1. Araştırmanın hipotezleri ..............................................................................
54
4.3.2. Örnekleme süreci .........................................................................................
55
4.3.3. Veri toplama yöntemi ..................................................................................
56
4.3.4. Verilerin analizi ...........................................................................................
57
4.4. Araştırmanın Modeli ...........................................................................................
58
4.5. Araştırma Bulguları .............................................................................................
59
4.5.1. Güvenilirlik analizi ......................................................................................
59
4.5.2. Doğrulayıcı faktör analizi (DFA) ................................................................
61
4.5.3. Araştırmanın demografik yapısına ilişkin bulgular .....................................
61
4.5.4. Katılımcıların Starbucks Coffee’i ziyaret etme alışkanlıkları .....................
63
4.5.5. Stratejik deneyimsel modüllerin frekans ve yüzde analizi ..........................
64
4.5.6. Tanımlayıcı istatistik analizi........................................................................
69
4.5.7. Demografik değişkenlerle ilgili hipotezler ..................................................
73
4.5.7.1. Cinsiyete göre marka sadakati ve marka aşkı ile ilgili hipotezler .......
74
4.5.7.2. Yaşa göre marka sadakati ve marka aşkı ile ilgili hipotezler ..............
76
ix
Sayfa
4.5.7.3. Eğitim durumuna göre marka sadakati marka aşkı ile ilgili
hipotezler ............................................................................................
77
4.5.8. Araştırma modeline ilişkin bulgular ............................................................
79
4.5.8.1. Regresyon analizi.................................................................................
79
4.5.8.2. Marka deneyimi ve marka aşkı arasında marka sadakatinin aracı etkisi 82
5. SONUÇ ....................................................................................................................
85
KAYNAKLAR ...............................................................................................................
87
EKLER ............................................................................................................................
93
EK-1. Anket Formu ........................................................................................................
94
ÖZGEÇMİŞ ....................................................................................................................
98
x
ÇİZELGELERİN LİSTESİ
Çizelge
Sayfa
Çizelge 2.1. İhtiyaç, İstek ve Arzu Karşılaştırması ........................................................
16
Çizelge 3.1. Kisiler Arasi Ask ve Tuketici-Nesne Iliskilerinde Askin Boyutları ...........
48
Çizelge 3.2. Tüketici – Nesne İlişkilerinin Sekiz Türü ...................................................
49
Çizelge 4.1. Güvenirlik Analizi Sonuçları ......................................................................
60
Çizelge 4.2Birinci Düzey Doğrulayıcı Faktör Analizi Sonuçları ...................................
61
Çizelge 4.3. Katılımcıların Cinsiyete Göre Frekans ve Yüzde Dağılımı ........................
62
Çizelge 4.4. Katılımcıların Yaşa Göre Frekans ve Yüzde Dağılımı ...............................
62
Çizelge 4.5. Katılımcıların Eğitim Durumuna Göre Frekans ve Yüzde Dağılımı ..........
62
Çizelge 4.6. Katılımcıların Meslek Durumuna Göre Frekans ve Yüzde Dağılımı .........
63
Çizelge 4.7. Katılımcıların Starbucks Coffee’i Ziyaret Etme Sıklığına İlişkin
Frekans ve Yüzde Dağılımı ........................................................................
63
Çizelge 4.8. Katılımcıların Duyusal Deneyimlerine İlişkin Frekans ve Yüzde
Dağılımı.....................................................................................................
64
Çizelge 4.9. Katılımcıların Duygusal Deneyimlerine İlişkin Frekans ve Yüzde
Dağılımı ....................................................................................................65
Çizelge 4.10. Katılımcıların Fiziksel Deneyimlerine İlişkin Frekans ve Yüzde
Dağılımı ...................................................................................................
65
Çizelge 4.11. Katılımcıların İlişkisel Deneyimlerine İlişkin Frekans ve Yüzde
Dağılımı ...................................................................................................
66
Çizelge 4. 12. Katılımcıların Bilişsel Deneyimlerine İlişkin Frekans ve Yüzde
Dağılımı ...................................................................................................
67
Çizelge 4.13. Katılımcıların Marka Sadakatine İlişkin Frekans ve Yüzde Dağılımı ......
67
Çizelge 4.14. Katılımcıların Marka Aşkına İlişkin Frekans ve Yüzde Dağılımı ............
68
Çizelge 4.15. Katılımcıların +Ağızdan Ağıza İletişime (+WOM) İlişkin Frekans
ve Yüzde Dağılımı...................................................................................
68
Çizelge 4.16. Stratejik Deneyimsel Modüllere İlişkin Tanımlayıcı İstatistik Sonuçları
69
Çizelge 4.17. Marka Sadakatine İlişkin Tanımlayıcı İstatistik Sonuçları .......................
71
Çizelge 4.18. Marka Aşkına İlişkin Tanımlayıcı İstatistik Sonuçları .............................
72
xi
Çizelge
Sayfa
Çizelge 4.19. +Ağızdan Ağıza İletişime (WOM) İlişkin Tanımlayıcı İstatistik
Sonuçları ...................................................................................................
72
Çizelge 4.20. Marka Sadakatinin Cinsiyete Göre Bağımsız Örneklem T Testi
Sonuçları ...................................................................................................
74
Çizelge 4.21. Marka Aşkının Cinsiyete Göre Bağımsız Örneklem T Testi Sonuçları ...
75
Çizelge 4.22. Marka Sadakatinin Yaşa Göre Bağımsız K-Örnek Kruskal-Wallis Testi
Sonuçları ...................................................................................................
76
Çizelge 4.23. Marka Aşkının Yaşa Göre Bağımsız K-Örnek Kruskal-Wallis Testi
Sonuçları ...................................................................................................
77
Çizelge 4.24. Marka Sadakatinin Eğitime Göre Bağımsız K-Örnek Kruskal-Wallis Testi
Sonuçları ................................................................................................... 77
Çizelge 4.25. Marka Aşkının Eğitime Göre Bağımsız K-Örnek Kruskal-Wallis Test
Sonuçları ...................................................................................................
78
Çizelge 4.26. Marka Aşkını Etkileyen Değişkenlere İlişkin Regresyon Analizi
Sonuçları ...................................................................................................
79
Çizelge 4.27. Stratejik Deneyimsel Modüllere İlişkin Regresyon Analizi Sonuçları.....
81
Çizelge 4.28. Marka Deneyiminin Marka Sadakatini Etkilemesine İlişkin Regresyon
Analizi Sonuçları .....................................................................................
83
Çizelge 4.29. Marka Sadakatinin Marka Aşkını Etkilemesine İlişkin Regresyon Analizi
Sonuçları.................................................................................................. 83
Çizelge 4.30. Marka Deneyimi (Bağımsız Değişken) ve Marka Sadakatinin (Aracı
Değişken) Marka Aşkı (Bağımlı Değişken) Üzerindeki Ortak Etkisine
İlişkin Regresyon Analizi Sonuçları .......................................................
83
xii
ŞEKİLLERİN LİSTESİ
Şekil
Sayfa
Şekil 3.1. Deneyimin Dört Alanı ....................................................................................
42
Şekil 4.1. Stratejik Deneyimsel Modüller ile Marka Sadakati ve +Ağızdan Ağıza
İletişimin Marka Aşkı Üzerindeki Etkisi .......................................................
59
Şekil 4.2. Marka Deneyimi ve Marka Aşkı İlişkisinde Marka Sadakatinin Aracı
Etkisi ..............................................................................................................
84
xiii
KISALTMALAR
Bu çalışmada kullanılmış kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aşağıda sunulmuştur.
Kısaltmalar
Açıklamalar
a.g.e.
Adı geçen eser
a.g.m.
Adı geçen makale
bkz.
Bakınız
çev.
Çeviren
Ed.
Editörler
1
1. GİRİŞ
Her geçen gün pazardaki aktörlerin yani markaların sayısı arttıkça, tüketicilerin marka
farkındalığı giderek azalmaktadır. Sözde rakiplerinden ‘farklılaşmak’ adına pek çok
markanın hayal gücü ve empati duygusundan yoksun aynı yöntemleri kullanıyor olması
markaları tüketici nezdinde önemsizleştirmektedir. Çünkü değişen tüketim anlayışıyla
birlikte, tüketim toplumunun sembolü haline gelen postmodern tüketiciler, rasyonellikten
uzak, ama duygusal olarak hareket eden tüketicilerdir. Bu nedenle, hedonist duygularla
hareket eden ve duygusal bağlar bulma arayışında olan bu tüketiciler, âşık olabilecekleri
şeyler aramaktadır: Ürünler, markalar gibi. Bu yüzden de yüksek beklentiler beslemekte ve
satın alma kararlarını vermelerine yardımcı olacak duygusal çekime ihtiyaç duymaktadırlar.1
Tüketicilerdeki radikal değişimin farkında olan markalar da, tüketiciler ile aralarında
duygusal bağ kurup, uzun dönemli ‘sadakat’ ilişkisi oluşturmak için klasik pazarlama
anlayışından farklı olan yaratıcı pazarlama enstrümanları başka bir ifade ile stratejileri
kullanmaktadırlar. Bunlardan biri de ‘deneyimsel pazarlama’dır. Sürdürülebilir rekabet
üstünlüğünün önem kazandığı günümüzde markalar, rakiplerinden farklılaşabilmek için
müşterilerine deneyimler yaşatarak onlarla aralarında duygusal bir bağ kurmaktadır. Bu
sayede tüketicilerle klasik bir alışveriş ilişkisi kurmaktan öteye geçerek duygusal bir bağ
kuran aşk markaları (lovemarks) yaratılmakta ve en önemlisi diğer müşterilere kıyasla daha
sadık müşterilere sahip olunmaktadır.
Bu çerçevede ‘Tüketim ve Değişen Tüketim Alışkanlıkları’ başlığını taşıyan ikinci bölümde
ilk olarak, anlam bakımından büyük bir değişime uğrayan, toplumsal ve kültürel uzamda
şekillenen tüketim olgusu sosyolojik bir perspektif ile ele alınmıştır. Buna göre, tüketimin
merkezini oluşturan ihtiyaç, istek ve arzu kavramları detaylı bir şekilde incelenmiştir.
Sonrasında ise anlatıya, postmodern toplumu tanımlayıcı özelliklerin yeşerdiği tüketim
kültürü ve tüketim toplumu kavramları detaylandırılarak devam edilmiştir.
‘Lovemark’ başlığını taşıyan üçüncü bölümde, birbiriyle girift halde olan hedonik tüketim,
deneyimsel pazarlama ve marka aşkı konuları ele alınmıştır. Bu bağlamda ilk olarak kendine
bir haz dünyası yaratma çabasında olan tüketicilerin hedonik tüketim eğilimleri konu
1
Roberts, K. (2006). Markaların ötesindeki gelecek: lovemarks. İstanbul: MediaCat, 35-36.
2
edilmiştir. Daha sonrasında, pazarlamada yeni bir paradigma olarak karşımıza çıkan
deneyimsel pazarlama ile araştırmanın özünü teşkil eden marka aşkı incelenmiştir.
Dördüncü ve son bölümde ise, kahve sektöründe faaliyet gösteren ve global bir işletme olan
Starbucks Coffee ile tüketicilerinin davranışları analiz edilmiştir. Bu doğrultuda,
araştırmanın üçüncü bölümünde teorik olarak detaylandırılan deneyimsel pazarlama ile
marka aşkı arasındaki ilişki, Starbucks Coffee örneğinde somutlaştırılmıştır. Araştırma
kapsamında elde edilen verilerin analizi doğrultusunda gelecekte bu konuda yapılması
düşünülen çalışmalar başta olmak üzere, kahve sektöründe faaliyet gösteren karar vericilere
ve uygulayıcılara ilişkin önerilerde bulunulmuştur.
3
2. TÜKETİM VE DEĞİŞEN TÜKETİM ALIŞKANLIKLARI
Ah, ‘ihtiyacı’ tartışmayınız! Dilencilerin en fakiri bile en sefil şeyde bile küçücük lüzumsuz
bir şey bulur. Doğayı doğa ihtiyaçlarına indirgeyin, insan bir hayvan olur. Hayatının daha
fazla bir değeri olmaz. İnsan olmak için bize hep fazladan lüzumsuz bir şey gerektiğini
anlıyor musun?
William Shakespeare ~ Kral Lear
Modern anlamda tüketimin sanayi devriminin ardından yaşanan köklü değişikliklerle
başladığı varsayılmaktadır. Sanayi Devrimi bir seri teknolojik yeniliğin üretim alanında
kullanılmasının, ekonomik, sosyal, politik ve kültürel alanlara yansımasını kapsayan bir
süreçtir. Bu süreçte, teknolojik açıdan buhar makinesinin bulunması, ekonomik açıdan
önemli iktisatçıların eserler yayımlaması, politik açıdan ise Fransız Devrimi’nin yaşanması
tüm sosyal ve kültürel yapının yeniden şekillenmesine neden olmuştur.2
İnsanlık tarihi için bir milat sayılan Sanayi Devrimi’yle birlikte değişen ihtiyaç anlayışı
sonucu tüketim anlayışı da değişmiştir. Öyle ki tüketime ilişkin geçmiş deneyimlerini askıya
alan bireylerin tüketim pratikleri, özel estetik zevkleri, giysileri, spor aktiviteleri, düşünce
yapıları, rolleri yani hayata dair her şey değişmiştir.
Simgesel niteliğe sahip ve yüksek değişim değeri taşıyan tüketim malları, toplumsal değerler
yaratmanın yanı sıra statünün göstergesi olması nedeniyle de bireyin kendi kimliğini
başkalarına tanıtmasına imkân sağlayan iletişim araçlarına dönüşmüşlerdir. Kısacası,
günümüz toplumlarında “tüketim” ediminin asıl işlevi çevreye bir şey(ler) anlatmak
olmuştur.
Tüketimin sınırları ve anlamının incelendiği bu anlatıda tek taraflı, ekonomist bir yaklaşım
sergilemekten kaçınılarak, toplumsal ve kültürel uzamda şekillenen tüketimin değişen
anlamı incelenecek, daha sonrasında tüketimin toplum ve kültür ile ilişkisine değinilecektir.
Erkan, H. (1998). Bilgi Toplumu ve Ekonomik Gelişme. (Dördüncü Baskı). Ankara: Türkiye İş bankası
Yayınları, 3.
2
4
Bu doğrultuda anlatının çerçevesi, Baudrillard, Lefebvre, Featherstone, Bauman, Douglas
& Isherwood’un görüşleri ile oluşturulacaktır.
2.1. Tüketim
Gündelik yaşamda bireyin en temel edimlerinden birisi olan tüketim, tüketme biçimlerinden
tüketilen nesnelere kadar başlı başına ekonomik ve sosyo-kültürel bir sürecin parçasıdır.
Yaşanılan zamanın ve yerin ruhuna uygun olarak şekillenen tüketim artık bireyin hayatta
kalmak için gerçekleştirdiği bir eylem olmanın ötesine geçerek karmaşık bir olguya
dönüşmüştür.
Modern dünyanın toplumsal yapısı üzerine yapılan araştırmalarda kapitalizm ve tüketim
arasındaki ilişkiye odaklanılmakta ve hatta çoğu zaman kapitalist gelişmişlik düzeyi ve
tüketim
toplumsallaşması
bir
toplumun
modernliğinin
göstergesi
olarak
değerlendirilmektedir. Modern dönemlerde ortaya çıkan kavramsallaştırmalar ve var olan
kavramlara yüklenilen yeni anlamlar, ileri kapitalist toplumun farklı yönlerine yaptığı benzer
vurgu ile anlam kazanmaktadır.3 Bu bağlamda, modernleşme ile birlikte pek çok kavramda
olduğu gibi tüketim kavramının içeriğinde de değişmeler olmuş, kavram geçmişte kendisine
atfedilen ‘kullanıp bitirmek, harcamak, yok etmek’ gibi olumsuzluk çağrıştıran
anlamlarından sıyrılarak farklı bir kimliğe bürünmüştür.
Günümüz anahtar kavramlarından biri olan tüketimin klasik ekonomide yapılan “iktisadi
mal veya hizmetlerin belirli bir bedel ödenerek insan ihtiyaç veya istekleri doğrultusunda
kullanılması”4 şeklindeki tanımı ile tüketim toplumunda kazandığı tanım birbirinden
oldukça farklıdır. Zira geçmişte ihtiyaçların tatmini için gerçekleştirilen ve yalnızca ‘basit’
bir insani eylemden ibaret olan tüketim artık, gösteriş ve lüks tutkusu ile arzunun doyumsuz
ihtiyaçları bağlamında hedonist bir tüketime dönüşmüştür.5 Bu nedenle gündelik yaşamda
başat bir edim olan tüketimin, bireyin sadece ‘salt fayda elde etmesi’ olarak tanımlanması
yetersiz olacaktır. Çünkü tüketim, sosyal gruplaşmaların simgesi, kimliğin belirtisi ve
toplumdaki konumun belirleyicisi olan bir edim haline gelmiştir. Aynı zamanda tüketime
konu olan malların ‘çifte simgesel’ çağrışımları ile toplumsal ilişkilere sınır çekilerek yaşam
Aydemir, M. A. (2013). Tüketim: modern dünyanın kültürel göstereni., K. Alver ve N. Doğan. (Editörler).
Kültür sosyolojisi. Üçüncü Baskı. Ankara. Hece Yayınları, s.325.
4
Demir, Ö. ve Acar, M. (Ed). (2005). Sosyal bilimler sözlüğü. (altıncı baskı). Ankara.
5
Köse, H. (2010). Medya ve Tüketim Sosyolojisi. (Birinci Baskı). Ankara: Ayraç Kitap + Evi Yayınları, 37.
3
5
tarzı farklılıkları vurgulanmaktadır.6 Bu durum ise, tüketimin değişen mantığını ortaya
koymaktadır.
Yukarıda kısaca tüketim kavramının geçmişte kendisine atfedilen anlamdan sıyrılarak akla
gelen ilk anlamının ötesine geçtiği ifade edilmiştir. Kavramın anlamında meydana gelen
değişimlerin yol açtığı toplumsal ve kültürel sonuçların, sosyolojik bir perspektif ile
incelenmesi gerekmektedir. Bu sebeple anlatıya modern anlamda tüketim kavramının ana
parametrelerini ortaya koyan görüşlere yer verilerek devam edilecektir.
2.1.1. Kültür, ideoloji ve toplum bağlamında tüketimi yeniden tanımlamak
Bireyi toplumsal uzamdan soyutlayan ekonomistlerin aksine sosyologlar ve tüketimi
sosyolojik bir perspektif ile ele alan Thornstein Veblen ve J. S. Duesenberry gibi yeni
düşüncenin öncü teorisyenleri, kendini diğerlerinden ayırma ve kendine özgü bir kimlik,
sınıfsal bir bilinç inşa etme çabasında olan bireyin nesneleri statü, boş zaman ve gelirin
göstergesi olan araçlar olarak tükettiğini/kullandığını vurgulamaktadırlar. Bu bağlamda
tüketim konusuna ilişkin yapılan ilk çalışmalar, bireyin ‘biyolojik’ ihtiyaçlarının
karşılanmasıyla ilgili tartışmaları bir kenara bırakarak iki etken üzerinde odaklanmaktadır:
Yaşam düzeyi ve lüks. Nitekim problematik bir kavram olan “lüks” konusunda çalışma yapan
Rae ve Senior’ın üzerinde durdukları nokta, tüketim olgusunun doğasının açıklanmasında
yalnızca biyolojik ihtiyaçların karşılanması ve gelir düzeyi gibi etkenlerin yetersiz olduğu
yönündedir.7
19. yüzyılın sosyolog ve iktisatçılarının, lüksün ‘israfa dayalı iyi yaşama düzeyinin açık bir
göstergesi mi?’ yoksa ‘çok fazla varlık edinmenin bireylere sağladığı bir tür toplumsal
saygınlık mı?’ olduğuna ilişkin tartışmaları ise, lüksün salt değerli eşyaya sahip olmakla
sınırlandırılamayacağı, aynı zamanda yaşanılan dönemin genel istek ve arzularını dışa vuran
toplumsal ve simgesel bir değer olduğu şeklinde verilen bildik hükümle sonuçlanmıştır.
Bu dönemin en dikkat çekici teorisyenlerinden biri olan Thornstein Veblen’in ilk kez
1899’da yayımladığı ‘The Theory of the Leisure Class’ isimli eserinde lüksün toplumsal ve
Featherstone, M. (2013). Postmodernizm ve tüketim kültürü. (Çev. M. Küçük). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
(Eserin orijinali 1991’de yayımlandı), 44.
7
Kıray, M. (2005). Tüketim Normları Üzerine Karşılaştırmalı Bir Araştırma. (Birinci Baskı). Ankara: Bağlam
Yayınları, 15.
6
6
ekonomik yaşamda oynadığı role ilişkin saptamaları, özellikle de toplumsal tabakalaşmatüketim- boş zaman kavramları arasındaki ilişkiyi modern anlamda gündeme getirmesi son
derece önemlidir.
Toplumsal bir olgu olarak tüketimi inceleyen Veblen bu çalışmasında, Avrupalı aristokrat
yaşam tarzını kendi anladıkları biçimde taklit etme eğiliminde olan kesimi yani Amerikalı
yeni zenginlerin –kendi deyimiyle aylak sınıfın- tüketim pratiklerini gözler önüne
sermektedir. Toplumda kendini diğerlerinden ayırt etme ve kendine özgü sınıfsal bir bilinç
inşa etme çabasında olan yeni zenginler için giyim-kuşam, kişisel ziynet eşyaları ve zevk
için yapılan pahalı alışverişlerden oluşan tüketim anlayışı yani gösterişçi tüketim
(conspicuous consumption) ön plana çıkmaktadır. Bu tür tüketime kaynak oluşturan nesneler
birer ruha sahip olan nesneler olarak düşünülmelidir. Nitekim meta statüsünden arındırılmış
olan bu nesneler, bireylerarası ilişkilerde simgeleşmiş değerlere işaret etmektedir.8
‘Acil bir gereklilik oluşturmayan tüm malların iktidar, statü ve gösteriş ifadesi’ olduğunu
belirten Veblen’e göre, bireyin ihtiyacından fazla gerçekleştirdiği tüketim, iktidarın [güç] ve
gösterişin başkalarına sergilenmesidir.9 Başka bir ifadeyle tüketebileceklerinden daha fazla
varlığa sahip olan bireylerin yegâne amacı, kendi geçimlerine yetecek kadar varlığı
bulunmayanlara karşı ‘ben senden iyiyim’ şeklinde bir üstünlük imajı oluşturmaktır.
Dolayısıyla toplumsal açıdan nüfuzlu ve saygı duyulan bir figür olmanın koşulu mülk sahibi
olmaktır. Ancak ne var ki prestij kazanmak için, servet sahibi olmak yeterli değildir. Bu
servetin gözle görülür kanıtlarını oluşturmak ve başkalarına kendi önemini kabul ettirmek
gerekmektedir. Veblen’e göre gösterişçi tüketim tam da bu işe yarıyor, kişinin servetini
topluma göstermesini sağlıyordu.10 Yani, kendini diğerlerinin bakışlarında, sahip olduğu
zenginlik ve gösterişle yeniden kuran bireyin ‘kendilik’ anlayışı da değişmiş; o, artık,
diğerlerinin bakışında var olmakta ve yaşamaktadır; başkaları için giyinmekte, başkaları
kıskansın ya da gıpta etsin diye satın almakta, başkaları daha çok saygı duysun diye lüks ve
bolluk içinde boş zaman geçirme üzerine kurulu etkinlikler bütünü içinde eline ne geçerse
harcamaktadır.11
Köse, a.g.e., 2010, 40-41.
Köse, a.g.e., 2010, 134.
10
Veblen, T. Aylak sınıf (çev. İ. User). Marmara Üniversitesi Yayınları No 569. (Eserin orijinali 1899’da
yayımlandı), xvi.
11
Köse, a.g.e., 2010, 135-136.
8
9
7
Veblen’in tüketime ilişkin görüşlerinden de anlaşılacağı üzere aylak sınıfı oluşturan yeni
zenginler için metalar, fonksiyonel faydasının ötesine geçerek rekabet unsuru haline
gelmiştir. Öyle ki bitip tükenmeyen fark edilir olma çabalarının neden olduğu rekabet
dürtüsüyle metalar statü, boş zaman ve gelirin göstergesi olan araçlar olarak kullanılmıştır.
Modern dönemin ilk yıllarında kendisine bireylerin hayatında ‘başrol’ oynama görevi
verilen tüketim, bireyleri daha fazla tüketim mallarına sahip olmaya ve onları
deneyimlemeye teşvik eden bir trend başlatmıştır. Bugün bireyler nesnelerin çoğaltılmasıyla
oluşturulmuş ve ekolojilerinde bir tür temel değişime neden olan akıl almaz tüketim ve
bolluk gerçeği ile karşı karşıyadır. Öyle ki etrafı nesneler tarafından kuşatılmış olan bireyler,
nesnelerin ritmine ayak uydurarak yaşamlarına devam etmektedirler. Bir anlamda nesnelerle
ilişkisi değişen birey, kendine sağladığı özel faydadan çok, bütünsel anlamı bağlamında
nesne/nesneler kümesine yönelmektedir.12
Tüketimin, göstergelerin aktif bir şekilde manipüle edilmesini gerektirdiğini savunmak
amacıyla semiyolojiden yararlanan Baudrillard her şeyin gösteriselleşmesi, yani her şeyin
semboller, göstergeler olarak çağrıştırılması, kışkırtılması ve düzenlenmesi gerektiğini
savunmaktadır.13 Tüketimin, her zaman göstergelerin ve sembollerin tüketilmesi olduğunu
ileri süren Baudrillard bu düşüncesini şu şekilde izah eder:
“(…) eğer safça inanıldığı gibi tüketim bir yalayıp yutma, bir içine çekme isteği olsaydı,
o zaman bir doyuma ulaşmamız gerekirdi. Ama durumun böyle olmadığını biliyoruz:
hep daha fazla ve daha fazla tüketmek istiyoruz. Bu karşı konulmaz tüketim isteği ne
birtakım psikolojik etmenlerin sonucu ve ne de basit bir rekabet gücüdür. Eğer tüketim
bastırılamaz bir duygu gibi görünüyorsa, bunun sebebi (bir noktanın ötesinde) artık
gereksinimlerin doyurulması ya da gerçeklik ilkesi ile ilişkisi kalmamış olan tam bir
idealist uygulama olmasıdır;…
Dolayısıyla, tüketimi “yatıştırmak” veya gereksinimler için normalleştirici bir ilişki ağı
oluşturma arzusu saf ve saçma bir ahlakçılık olacaktır.”
Alıntıdan da anlaşılacağı üzere Baudrillard için tüketim idealist bir uygulamadır. Bunun
anlamı ise, tüketilenlerin nesneler değil düşünceler olduğudur. Ve idealist bir uygulama
olmasından dolayı tüketimin bir sona varması mümkün değildir. Bu nedenle tüketim
Baudrillard, J. (2016). Tüketim toplumu söylenceleri/yapıları. (Çev. H. Deliceçaylı ve F. Keskin) İstanbul:
Ayrıntı Yayınları, 15-18.
13
Baudrillard, a.g.e., 2016, 251.
12
8
toplumunda anlam üreten bir aktör olarak rol alan birey için fiziksel bir doyuma ulaşmak
hiçbir zaman mümkün olmayacaktır.14
Baudrillard, tıpkı sözcükler gibi, nesnelerin kültürel –toplumsal değerler ve konumlandırma
düzeni- bir sistem oluşturduğunu ve tüketime bağlı olarak oluşan konumlandırmanın da bir
dil yarattığını ifade eder. Bu dilin nasıl oluştuğunu açıklarken Levi-Strauss’ un “tüketime
toplumsal olgu niteliği kazandıran doğa olanı (tatmin, haz) muhafaza etmesi değil, doğadan
koparken izlediği temel yol (onu kod, kurum, örgütlenme sistemi olarak tanımlayan şey)”
ilkesine başvurur. Aynı şekilde “tüketimin de son kertede ihtiyaca ve hazza değil, bir
göstergeler (nesneler/göstergeler) ve farklar koduna yaslandığını” belirtir. Başka bir ifadeyle
nesneler çağını yaşadığımız tüketim toplumunda, nesne ve hazza yönelikmiş gibi görünen
tüketim pratikleri aslında tamamıyla arzunun metaforik ya da dolaylı dışavurumu,
farklılaştırıcı göstergeler üzerinden toplumsal bir değerler kodunun üretilmesidir. Böylece
nesneler/göstergeler aracılığıyla, bireylerin iletişime geçmek ve konuşmak için kullandığı
şey yani tüketimin dili oluşturulur.15
Diğer türlerden farklı olan Homo sapiens’in yalnızca göstergeler değil, semboller
geliştirmek konusunda da bir kapasiteye sahip olduğunu belirten Amerikalı felsefeci
Susanne Langer’a göre, “İnsanın (…) zoolojik kökenli olmadığı açıkça görülen amaçlarını,
arzulu fantezilerini, değer bilincini, uygulaması olanaksız ve kutsallık dolu “yaşam ötesi”
bilincini harekete geçiren öncelikli bir gereksinimi vardır. Doğal olarak yalnızca insanda
açıkça görülebilen bu temel gereksinim sembolleştirme gereksinimidir.” Dolayısıyla tüketim
süreci, yararcılık, klasik liberalizm ve Marksizm’ in bazı materyalist yaklaşımlarında
varsayıldığı gibi yalnızca ekonomik bir süreç değil, sembollerin oyunu ile yönetilen bir süreç
olarak görülmelidir.16
Bir kod içinde anlamlandırıcı farklılıklar olarak varsayılan nesneler/göstergeler aynı
zamanda toplumsal sınıflandırma ve farklılaşmayı sağlayan statüsel değerler olarak
görülmektedir.17 Tarihteki ilk kullanımlarının aksine, “tüketim yalnızca (değişim değerine
yeni bir kullanım değeri atfedilmesinden) satın almaktan ibaret bir eylem değil, aynı
zamanda bir harcama yapmak, yani çevreye zenginliğini göstermek ve sahip olunan
Bocock, R. (2009). Tüketim. (Çev. İ. Kutluk). Ankara: Dost Kitabevi Yayınları, 75.
Baudrillard, a.g.e., 2016, 91-93.
16
Bocock, a.g.e., 77-81.
17
Baudrillard, a.g.e., 2016, 68.
14
15
9
zenginliği çevreye göstere göstere yok etmek demektir.”18 Dolayısıyla nesneler ya da
nesnelerin tüketimi bireyler arasında toplumsal statü farklılıklarını göstermeye
yaramaktadır. Böylece tüketim, gösteriş ve itibara yönelik harcama yapmak anlamına
gelmektedir ki ancak böyle bir harcama anlayışı ile toplumda farklı bir konuma sahip
olunabilir.19 Yani günümüz toplumlarında bireye saygınlık kazandıran bir eyleme dönüşen
tüketim, statü ile sıkı bir ilişki içerisindedir. Nesnelerin tüketilmesiyle statünün elde
edilmesini Baudrillard şu şekilde ifade eder:
“Nesneler sayılarıyla, yinelenmeleriyle, gereksizlikleriyle, biçimlerinin aşırı
bolluğuyla, moda oyunuyla, kendilerindeki saf ve basit işlev sınırını aşan her şeyle
yalnızca toplumsal özü – statü’yü- yani sadece bazılarına doğumla verilen ve
diğerlerinin, tersine bir yazgı yüzünden, hiçbir zaman ulaşamayacakları bir Tanrı
lütfunu temsil edeler. Mirasla [kan bağı ya da kültür olsun] gelen bu meşruluk statü
kavramının temelindedir. Statü toplumda yükselmenin tüm dinamiğine rehberlik eder.
Tüm özlemlerin kökeninde, bu doğumdan gelen statü, lütuf ve mükemmellik statüsüne
duyulan ideal amaç yatar. Statü, nesneler dünyasının yakasını da bırakmaz. Bu
çılgınlığa, bir değerin ebediliğini göstermeye ve Tanrının inayeti yoluyla kurtuluşun
olmadığı yerde başarılmış işlerle ve ortaya konmuş yapıtlarla kurutuluşu kanıtlamaya
çalışan bu biblo, gadget, fetiş dünyasına neden olan da statüdür.”20
Bireyler, gündelik hayatlarının devamı için belirli metaların varlığına ve araçsallığına ihtiyaç
duyarken kendilerini içinde yer aldıkları kültürün kodlarından soyutlayamamaktadır. 21 Bu
nedenle tüketim ve ona ilişkin kararlar, içinde bulunulan dönemin kültürünün hayati kaynağı
olarak görülmektedir. Parçası oldukları toplumun kültürü etrafında yaşayan bireyler, bu
kültürün kendi hayatları boyunca değişim-dönüşüm yaşamasına tanıklık ederler: Yeni
kelimeler, yeni düşünceler, yeni tarzlar. Kültürün devamlı olarak evrilmesi ve bireylerin de
bu sürecin bir parçası olması tüketimi bu devinime dâhil etmektedir.22 Bu yüzden tüketimi
yeniden tanımlamak için, içinde gelişip şekillendiği toplumun ve kültürün de incelenmesi
gerekmektedir.
Tüketimin Antropolojisi isimli çalışmalarında kullanım değeri esasının tüketimi
açıklamaktaki yetersizliğine dikkat çeken Douglas & Isherwood, geçmişte tek amacı hayatın
Baudrillard, J. (2009). Gösterge ekonomi politiği hakkında bir eleştiri. (Çev. O. Adanır ve A. Bilgin).
İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınları. (Eserin orijinali 1972’de yayımlandı), 131.
19
Baudrillard, a.g.e., 2009, xi.
20
Baudrillard, a.g.e., 2016, 66.
21
Yağlı, F. (2011). Tüketim Kültürü ve İdeolojinin Yeniden Üretildiği Bir Alan Olarak Halkla İlişkiler
Yönetiminin Eleştirel Bir Değerlendirilmesi, Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
İzmir.
22
Douglas, M., Isherwood, B. (1999). Tüketimin antropolojisi. (Çev. E. A. Aytekin). Ankara: Dost Kitabevi
Yayınları. (Eserin orijinali 1979’da yayımlandı), 73.
18
10
devamlılığını sağlamak olan tüketim ediminin ve nesnelerin, toplumsal ilişkilerin
oluşturulmasında bir işleve sahip iletişimsel yönünü ortaya koymaktadırlar. Yaklaşımlarını
kültürel bir perspektif ile oluşturan yazarlar tüketimi, “tam da kültürün kavgasının verildiği
ve biçimlendiği yer” olarak ifade etmektedirler. Bu bağlamda yazarların, hayatın
sürdürülmesi ve rekabet amaçlı gösteriş için nesnelere ihtiyaç duyulması ve/ya tüketilmesi
yerine, kültür kategorilerini görünür ve istikrarlı kılmak varsayımından yola çıktıkları
görülmektedir.
Etnografik araştırmaların özünü oluşturan ‘maddi malların’ toplumsal anlamlar taşıdığı
varsayımı ile birlikte kültürel analizin esasının da bu malların iletişim aracı olarak
kullanılması üzerine odaklanmasını temel alan Douglas & Isherwood, malların toplumsal
anlamı üzerinde durmaktadır. Peki, toplumsal anlam nasıl oluşmaktadır? Anlamların
oluşumu esnasında gözler “nesnelerin” üzerine çevrilmektedir. Elbette bu nesnelerin
sergilenebileceği törenlere ihtiyaç vardır. Çünkü ister bir kabile toplumunda isterse de
çağdaş bir toplumda olsun işaretler dizisine iliştirilen anlam kendini dönüştürür: farklı
bireyler aynı olaylara birbirinden çok farklı örüntüler teşhis ederler. İşte tam da bu noktada
törenler sayesinde anlamlar oluşabilmekte ve sabitlenebilmektedir.
Daha önce de belirtildiği üzere törenlerde oldukça masraflı nesneler kullanılır ki bu sayede
anlamların oluşumu güçlenebilmektedir. Bu perspektiften bakıldığında tüketim, birincil
amacı olayların tamamlanmamış akışına anlam vermek olan törensel bir süreç olarak
tanımlanmaktadır ve böylece nesneler, sınıflandırma yapmaya yarayan işaretler olarak
algılanmaktadır. Ancak burada bahsedilen nesne-sınıflandırma ilişkisinden yazarların
Veblenci bir görüş benimsedikleri anlaşılmamalıdır. Zira çalışmada rekabetçi gösteriş için
nesnelere ihtiyaç duyulmaması gerektiğinin vurgusu yapılmıştır. Bu bağlamda nesneler
sadece kültürel sınıflandırma işlevi görmektedir. Dolayısıyla nesnelerin, kültürün görünen
kısmı olduğunu söylemek mümkündür.23
‘Kültür, ideoloji ve toplum bağlamında tüketimi yeniden tanımlamak’ başlığı altında
sosyolojik bir perspektif ile ele alınan tüketimin bir diğer amacı ise kimlik duygusunu
oluşturmaktır. Endüstriyel kapitalizmin ilk yıllarında çalışma yaşamındaki rollerin baskısı
altında olan bireylerin kimlik duygusu tüketime değil, sahip oldukları mesleklere bağlı olarak
şekilleniyordu. Herhangi bir meslek sınıfına ait bir işi ifa etmek bireylerde çekirdek bir
23
Douglas, Isherwood, a.g.e., 1999, 73-82.
11
toplumsal kimlik duygusu yaratıyordu.24 Ancak modern dönemin ilerleyen yıllarında bireyin
üretimdeki rolünün değişmesi sonucu tüketim, yaşamın ve kimlik duygusunun odak noktası
olduğu bir durum haline dönüşmüştür.25 Artık pek çok bireyin kimlik duygusu işteki
rollerinden çok, kişisel beğenileri, kültürel seçimleri (boş zaman pratikleri ya da tüketim
etkinlikleri) ile ilintili hale gelmiştir.
1950’lerden sonra ama özellikle de 1970’li ve 1980’li yıllardan sonra ‘Ben kimim?’
sorusunun cevabı sahip olunan nesnelere dayandırılmaya başlamıştır. Bireyler, kendi
kimliklerini oluşturmalarına yardımcı olacağını düşündükleri nesnelere sahip olarak ve
bunları çevrelerine sergileyerek, olmayı arzu ettikleri varlık gibi olmaya ve kendileriyle ilgili
bu kimliği sürdürmeye çalışmaktadırlar.26 Başka bir ifadeyle bireyler nesneleri doğrudan
fayda elde etmek amacından çok, çevresindekilere kim olduklarını sergilemek için
kullanmaktadırlar. Kısaca, anlam ileten bu araçlar bireylerin kimliklerinin bir parçası haline
gelmiştir.
Kimlik ve nesne tüketimi arasında bir bağ kuran Russel W. Belk nesnelerin benlik ve
kimliğin gelişimine katkıda bulunduğunu şu sözlerle ifade eder:
“Nesneler tutkularımızı, yeteneklerimizi ve egomuzu tatmin ederler. Kimliğin
açıklayıcısı olarak işlev görürler; kimliğin algılanmasına, sürekliliğine ve hatta kimliğe
ilişkin ölümsüzlük hissinin oluşmasına yardımcı olurlar. Nesneler bizlere, hem bireysel
olarak hem de diğerleriyle paylaşmış olduğumuz geçmiş deneyimlerimiz hakkında bilgi
verirler.”27
Dolayısıyla tüketim artık “insanların kim oldukları ve kim olmak istedikleriyle ilgili
duyarlıklarını ve bu duyarlıklarını korumalarını sağlayan yöntemleri etkilemektedir”.28
Böylece kimliğin inşasında etkin bir rol oynayan tüketimin artık yalnızca ekonomik değil,
aynı zamanda toplumsal, psikolojik ve kültürel olgu olduğunu söylemek mümkündür.
24
Bocock, a.g.e., 2009, 56.
Bocock, a.g.e., 2009, 14.
26
Bocock, a.g.e., 2009, 74.
27
Özcan, B. (2007a). Hedonizm ve kimlik temeline dayalı postmodern tüketim yaklaşımı. Sosyoloji
Konferansları Dergisi, 35, 137.
28
Bocock, a.g.e., 2009, 10.
25
12
Sonuç olarak evrimine tanıklık ettiğimiz ve halen etmekte olduğumuz tüketim, mutluluk,
haz, tutku gibi kavramlarla özdeşleştirilen, aynı zamanda imajlar, göstergeler ve simgelerle
bireyin kendini ifade ettiği bir olguya dönüşmüştür.
2.1.2. İhtiyaçlar, istekler ve arzular
Günümüze kadar ihtiyaç kavramı birçok disiplin tarafından farklı şekillerde ele alınmıştır.
Pozitivist bakış açısının hâkim olduğu klasik iktisat anlayışına göre ihtiyaç, herhangi bir tikel
mala duyulan arzu sonucunda ortaya çıkar ve temelinde bireysel faydacılık yer alır; bu
teoride önemli olan şey bireyin satın alma sonucunda arzusunu doyurmasıdır.29 Bu teorinin
öncülerinden W. S. Jevons’a göre:
“Bir kişi bir şeyi ne zaman de facto [fiilen] arzularsa, ona sahip olması yararınadır. Hatta
bir kişi için zararlı olan bir şey bile bilgisizlikten dolayı istenebilir, satın alınabilir ve
kullanılabilir; o halde bu durumun kişiye faydası vardır (…) dayanıklı yünlü bir elbise
yararlıdır; parlak ipekli elbise fantezi bir nesnedir (…) böylesi bir ayrım ile iktisatçıların
hiçbir ilgisi yoktur, bu diğer disiplinlerin (ahlak ve toplumbilimleri) işidir.”30
Yukarıdaki alıntıdan da anlaşılacağı üzere Jevons, ‘toplumsallığın’ bireyin ihtiyaçları
üzerindeki etkilerini göz ardı etmekte, tüketim ve ihtiyaçlar konusundaki davranışların nihai
etkilerini diğer disiplinlerin görevi olarak görmektedir. Ancak ne var ki Jevons’tan
günümüze kadar olan süreçte sosyologlar ve sosyal psikologların yanı sıra standart iktisat
kuramının sınırlarını zorlayan Veblen, Duesenberry ve Galbraith’in de içinde bulunduğu bir
grup
iktisatçı
çalışmalarında
sosyal
çevre
ve
kültürün
bireyin
ihtiyaçlarının
şekillenmesindeki önemine dikkat çekmişlerdir.31
Doğalcı yaklaşıma eleştiri getiren Veblen, ihtiyaçları gerçek [temel] ve yapay olarak
sınıflandırmakta; vurguyu ise yapay ihtiyaçlar üzerine yapmaktadır. Veblen’e göre, yapay
ihtiyaçlar, bireyin toplumdaki yerini korumak amacıyla sarf ettiği çabalar sonucu ortaya
çıkmakta ve hatta gösterişçi tüketime (conspicuous consumption) sevk eden bir faaliyetler
dizisinin yaratıcısı olmaktadır. Ancak günümüzde bireylerin manipüle edilen [özellikle de
reklamlar aracılığıyla] tüketim eğilimleri göz önüne alındığında yapay ihtiyaçlar gerçek
Başcı, E. (2015). Pazarlama ve tüketim toplumuna eleştirel bir bakış: tüketim karşıtlığına ilişkin bir nitel
model, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eskişehir.
30
Buğra, A. (2003). Devlet-Piyasa Karşıtlığının Ötesinde: İhtiyaçlar ve Tüketim Üzerine Yazılar. (İkinci
Baskı). İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 37.
31
Baudrillard, a.g.e., 2016, 79.
29
13
ihtiyaçlara dönüşmüştür. Başka bir ifadeyle gösteriş için gerçekleştirilen tüketim zaman
içerisinde gerçek ihtiyaçları karşılayan tüketime dönüşmüştür.32
Veblen’ in ihtiyaç kavramına ilişkin ortaya koyduğu görüşler daha sonra Frankfurt
Okulunun öncü teorisyenlerinden biri olan Herbert Marcuse’nin yanı sıra Henri Lefebvre ve
Amerikalı iktisatçı J. K. Galbraith tarafından da benimsenip geliştirilerek bir adım daha
öteye taşınmıştır. Adı geçen teorisyenler çalışmalarında, göstergelerin ve sembollerin
tüketilmesine yönelik öncü bir rol üstlenen reklamlar ile bireylerin ihtiyaçlarına yön
verildiğine dikkat çekmektedirler.
Baudrillard da tıpkı Marcuse gibi, gerçek ihtiyaçlar ve yapay ihtiyaçlar arasındaki ayrımın
sahte ve hatta doğal/yapay ayrımının sistemin ideolojik bir ürünü33 olduğunu, tüketim
toplumunda anlam üreticisi olan bireyin, tüketim mallarını satın alarak ve bunları
sergileyerek toplumsal bir ayrıcalık elde ettiğini ifade eder. Toplumsal farklılaşma
mantığının işlevi olan ihtiyaçlar artık tikel bir nesneye duyulan ihtiyaçtan çok, farklılaşma
[toplumsal anlam arzusu] ihtiyacıdır.34 Dolayısıyla ihtiyaçların nesnelerden çok değerleri
hedef aldığı tüketim toplumunda bireyin salt amacı ihtiyaçlarını tatmin etmek değil, aynı
zamanda da prestij elde etmektir ki işte bu tüketimin mantığının ta kendisidir.
Ne var ki doğası gereği ihtiyaçlarını tatmin etmeye itilen bireyin ihtiyaçları, senaryosu
üretici sistem tarafından yazılmış olan ihtiyaçların ta kendisidir. Baudrillard ihtiyaçların
oluşumunda üretim sisteminin oynadığı rolü şu şekilde ifade eder: “ihtiyaçlar sisteminin
üretim sisteminin meyvesi olduğu”.35 Zira tüketim toplumunda tatmin edilen bireyin
ihtiyaçları değil, üretim sisteminin kendi ihtiyaçlarıdır. Sistem kendisini “tatmin etmek” için
en uygun ihtiyaçları üretir ve bu mantığa göre özerk ihtiyaçlardan söz etmek mümkün
değildir. Yani sistem bireysel erekselliklere yer vermemektedir.36 Dolayısıyla toplumsal bir
fenomen olarak düşünülen bireyin davranışlarının piyasaya uyum sağlaması ve genel olarak
toplumsal tutumların üreticinin ihtiyaçlarına ve tekno-yapının amaçlarına uyum sağlaması
sistemin mantığıdır. İşte bu noktada ihtiyaçların özerkliğinin aldatmacadan başka bir şey
Burhan, N. (1984). İhtiyaç kavramı üzerine düşünceler ve kamu ekonomisi. İstanbul Üniversitesi İktisat
Fakültesi Mecmuası, 38 (3-4), 23.
33
Baudrillard, a.g.e., 2016, 74-75.
34
Baudrillard, a.g.e., 2016, 90.
35
Baudrillard, a.g.e., 2016, 86.
36
Baudrillard, a.g.e., 2016, 74-76.
32
14
olmadığını kabul etmek gerekir. Ne yazık ki gelinen noktada birey, ihtiyaçlarının
gerçekliğini ya da yapaylığını sorgulayamaz durumdadır.
Galbraith, sistem tarafından istenildiği gibi güdümlenebilir hale gelen ihtiyaçlar üzerinde
reklamın önemli bir rol oynadığını ifade eder. Bireyin ihtiyaçlarına ve mallara göre
hazırlanmış olan reklamların aslında sistemin ihtiyaçlarına göre ayarlandığını söyler ve
ekler: “Reklam sadece sisteme önem vermek için ihtiyaçlara böylesine önem veriyormuş
gibi görünür, ayrıca reklam toplumsal bakış açısından tekno-yapının önemini ve prestijini
takviye eder. Reklam aracılığıyla toplumsal amaçları kendi yararına çeviren ve kendi
amaçlarını toplumsal amaçlarmış gibi dayatan, sistemdir.”37
Reklamlar aracılığıyla ihtiyaçları manipüle edilen birey, ihtiyacı olmayan şeylere ‘ihtiyaç
duyar’ hale getirilir. Yapılan bu algı yönetimi sonunda rasyonellikten uzaklaşan birey neden
tükettiğini bilemez bir duruma gelmiştir.38 Yani kapitalist sistemin ‘çığırından çıkmış’ bir
şekilde ürettiği mal, hizmet ve imajlar, baskı sınırını aşan zorlama ve manipülasyon
teknikleri kullanılarak bilinci meşgul edilen bireye “ihtiyaç” olarak sunulmakta; hegemonik
araçların gücü karşısında sürekli bilinci maniple edilen birey son raddede ‘seçmeci ilgi’
yetilerini kaybederek üretici siyasanın buyruğu altına girmektedir.39
Frankfurt Okulunun popüler teorisyenlerinden Max Horkheimer ve Theodor W. Adorno da
kapitalist sistem tarafından üretilen mal ve hizmetlerin yapay ihtiyaçlar olarak bireylere
sunulduğunu ileri sürmektedirler. Kültür Endüstrisi olarak isimlendirilen ve kapitalist
sisteme hizmet eden bu fenomen, bireylere ‘kitlesel üretilen’ ürünleri satın alarak
ihtiyaçlarını karşılayacaklarını vaat etmektedir. Yani birey daha fazla tüketim yaparak meta
ile ilişkilendirilen prestiji, mutluluğu elde edeceği yönünde inandırılmaktadır. Ancak
tüketim toplumu kültüründe anlık ve yapısal geçiciliğe dayalı olan bu vaatler hiçbir zaman
gerçekleşmeyecektir. Zira reklam sektörü ile iç içe geçmiş olan kültür endüstrisi, şirketlerin
maksimum düzeyde kâr elde etmesi amacıyla, bireyleri daha fazla tüketim yapmaya sevk
eden araçtan başka bir şey değildir.40
37
Baudrillard, a.g.e., 2016, 82-83.
Omay, U. (2008a). İhtiyaçların manipülasyonu ve çalışma. Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi, 54 (1), 79.
39
Aytaç, Ö. (2006). Tüketimcilik ve metalaşma kıskacında boş zaman. Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, 11(1), 34.
40
Yanıklar, C. (2010). Tüketim kültürü, kapitalizm ve insan ihtiyaçları arasındaki ilişki üzerine bir tartışma.
Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 32 (1), 30-31.
38
15
Sonuç olarak bireyi tüketim edimini gerçekleştirmeye sevk eden temel güdünün ihtiyaç
olduğu açıktır. Ancak tüketim toplumunda bireyi etki altına alan reklam, yakın çevre vb.
faktörlerin giderek artan etkisi, bireyi tüketime sevk eden farklı güdülerin de olduğunu
göstermektedir.41 Böylece reklamlar aracılığıyla bireyler daha önce de belirtildiği üzere
kimliklerini inşa etmek, toplum içinde kendilerini konumlandırmak ve daha da önemlisi
ihtiyaç duymadıkları tüketim mallarını satın almaları konusunda yönlendirilmekte, böylece
birey kendini bu malları tüketmek için mecbur hissetmektedir.42
Literatürde istek ve ihtiyaç kavramlarının benzer anlamda kullanıldığı görülmektedir. Ancak
tüketimin merkezini oluşturan ve çoğu kez birbirinin ikamesi olarak kullanılan bu iki kavram
arasında önemli farklar bulunmaktadır. İhtiyaç; nesnel, evrensel ve toplumsaldır.43 Örneğin,
1789 Fransız Devrimi’nin ardından yayımlanan İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’nin ilk
maddesinde yer alan “İnsanlar, haklar bakımından özgür ve eşit doğar ve yaşarlar. Sosyal
farklılıklar ancak ortak faydaya dayanabilir”44 ifadesi, bireyin diğer bireyler tarafından saygı
görmesini toplumsal bir ihtiyaç olarak vurgulamaktadır.
İstek ise; “bir uyaranın etkisi ile bir ihtiyacı tatmin etmek için sahip olunmak istenen veya
arzu edilen her tür özellikler bütünü” şeklinde tanımlanabilir. İhtiyaçlara kıyasla kültürel ve
kişisel özelliklere bağlı olarak şekillenmişlerdir.45
Modern toplumlarda tüketim yalnızca ihtiyaçlara göre değil, aynı zamanda artan bir şekilde
arzulara dayanan bir olgudur.46 Yalnızca bedenin biyolojik işlevleri sonucu değil, kültürel
kavram ve göstergelerle bağlantı kurularak üretilen arzular47 Baudrillard’a göre idealist bir
uygulamadır ve hatta nesne ve hazza yönelik gibi görünen tüketim davranışları tamamen
arzunun metaforik ve dolaylı dışavurumu, farklılaştırıcı göstergeler üzerinden toplumsal bir
değerler kodunun üretilmesi amaçlarına yanıt vermektedir.48
Torlak, Ö. (2016), Tüketim: Bireysel Eylemin Toplumsal Dönüşümü. (Genişletilmiş İkinci Baskı). İstanbul:
İnkılâb Yayınları, 44.
42
Omay, a.g.m., 2008a, 81.
43
Buğra, a.g.e., 2003, 29-31.
44
Internet:
Vikipedi,
İnsan
ve
Yurttaş
Hakları
Bildirisi,
https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0nsan_ve_Yurtta%C5%9F_Haklar%C4%B1_Bildirisi
28
Aralık
2016’da alınmıştır.
45
İslamoğlu, A. H., Altunışık, R. (2008), Tüketici Davranışları. (İkinci Baskı). İstanbul: Beta Yayınları, 56.
46
Bocock, a.g.e., 2009, 13.
47
Bocock, a.g.e., 2009, 94.
48
Baudrillard, a.g.e., 2016, 91.
41
16
Hayal gücü, fantezi ve üst düzeyde bir haz elde etme isteği ile harekete geçirilen arzular49,
dışsal olarak oluşturulmuş olarak algılansalar da aslında bir arzunun gerçek çıkış noktası,
arzu edilen bir nesneye sahip olunduğunda neler olabileceğinin hayalini kurmaktır. Bir
nesneye dair yapılan reklamlar, ambalajlamalar, görüntüler, medyadaki gösterimler,
karşılıklı söyleşiler ve birtakım diğer göstergeler söz konusu fantezilerin harekete
geçirilmesine yardımcı olmaktadır. Ancak arzu; sadece bu tür illüzyonları oluşturan,
besleyen ve bunların takipçileri olan kişilerde ya da gruplarda bulunmaktadır. Çünkü doğası
gereği; bir ürün, bir insan, bir faaliyet veya bir mekân olarak arzu edilebilir olan bir nesne
bulunmamaktadır.50
Yukarıda da belirtildiği üzere tüketim anlayışı gittikçe artan bir şekilde arzulara
dayanmaktadır. Tamamen olmasa da arzular, bireylerin etrafını kuşatan sosyal ve kültürel
uygulamaların sonuçları olarak düşünülmelidir. Pazarlama faaliyetlerinin oluşturulmasında
rehber olan bu uygulamalar, bir bireyin neyi isteyeceği konusundaki fikrini tamamen
belirlemese bile, bu fikrin yaratılmasını ve şekillendirilmesini kolaylaştırmaktadır.51 Bu
açıdan bakıldığında pazarlama literatüründe arzu ve istek kavramlarının, genellikle, aynı
anlamda kullanıldığı dikkat çekmektedir. Tüketim arzuları hakkında önemli çalışmaları
bulunan Belk, Ger ve Askegaard, ‘The Fire of Desire’52 isimli makalelerinde ihtiyaçlar,
istekler ve arzuların farklı yapılarına vurgu yapmaktadır.
İhtiyaç, istek ve arzu kavramları arasındaki farkları Çizelge 2.1’de görmek mümkündür.
Çizelge 2.1. İhtiyaç, İstek ve Arzu Karşılaştırması
İHTİYAÇ
İSTEK
ARZU
Başlangıç Durumu
Sabit
Açık
Açık
Nesneyle İlişkisi
Açık
Açık ya da Sabit
Açık
Kartezyen İlişki
Beden
Akıl
Beden ya da Akıl
İfade Eldiliş Biçimi
Gereklilik
Beden
Tutku
Kaynak: Belk, R. W., Ger, G. and Askegaard, S. (2003, Dec). The fire of desire: A multisited inquiry into
consumer passion. Journal of consumer research, 329.
Biyolojik olarak güdülenmeye dayalı olan ihtiyaç, zorunluluk olarak ifade edilmektedir ve
nesnelerle ilişkileri açıktır. Zihinsel güdülenmeye dayalı olan istek ise, dilek olarak ifade
49
Belk, R. W., Ger, G., and Askegaard, S. (1996). Metaphors of consumer desire. Consumer Research, 368.
Belk, R. W., Ger, G., and Askegaard, S. (2000). The missing streetcar named desire. In S. Ratneshwar, D.
G. Mick and C. Huffman (Eds.), The why of consumption. London: Spon press, pp. 99.
51
Bocock, a.g.e., 2014, 87.
52
Belk, R. W., Ger, G., and Askegaard, S. (2003, Dec). The fire of desire: A multisited inquiry into consumer
passion. Journal of consumer research, 329.
50
17
edilmektedir ve nesnelerle ilişkisi açık ya da sabittir. Tutku ile ifade edilen arzunun beden
ve zihinle birlikte güdülenmesi söz konusudur ancak nesne ile ilişkisi açık değildir.
İhtiyaçlar ve arzular arasındaki fark basitçe bunların şiddeti ya da duygusallığı değil,
doğalarının algılanma biçimidir. Buna göre ihtiyaçların içsel, arzuların ise dışsal olarak
oluşturulduğu algılanmaktadır. İhtiyaçlar bir şeyi iterken, arzular ise bir şeyi kendisine doğru
çekmektedir. İhtiyaçlar davranışlara ilişkin rasyonel bir açıklama sunarken, arzular için bu
söz konusu değildir.53 Dolayısıyla birey öngörebildiği, kontrol altına alabildiği,
yönlendirebildiği ihtiyaçlarını geçici bir süreliğine bile olsa erteleyebilmekte ancak esiri
olduğu arzularını erteleyememektedir. Öyle ki arzularıyla savaşıp mücadele eden birey son
raddede arzularına yenik düşer ve onlara teslim olur. Çünkü arzular bireyin düşüncelerini,
hislerini ve hareketlerini tamamıyla kontrol altına alır.54 Belk, Ger ve Askegaard’ın ifade
ettiği gibi, bizler arzu ile yanıp tutuşuruz. Arzular tarafından ele geçirilen bizler sonsuz hazza
bürünür, büyüleniriz. Dahası karşı konulamaz olan arzularımız doyurulmazsa zayıflar,
günden güne eririz.55
Sonuç olarak, günümüz toplumunda benimsenen hedonist yaşam biçimine bağlı olarak
değişen ihtiyaçlar Maslow’un hiyerarşik yapıda sıraladığı ihtiyaçlardan oldukça farklıdır.
Dahası bugün artık ihtiyaçlarından çok arzularının peşinde koşan bireylerden söz ederken
aynı zamanda bu umut dolu yolculuğun kendilerine bitiş çizgisine varmaktan çok daha fazla
zevk verdiğini söyleyebiliriz.
2.2. Tüketim Kültürü
Günümüz toplumunun anlaşılması açısından önemli bir yer işgal eden tüketim kültürü;
hedonizmin,
anlık
zevk
peşinde
koşulmasının,
dışavurumsal
hayat
tarzlarının
yeşertilmesinin, narsis ve bencil kişilik tiplerinin geliştirilmesinin vurgulandığı 56, bireylerin
çoğunluğunun faydacı olmayan [non-utilitarian] yenilik arama, statü elde etme, gösteriş, bir
53
Belk, Ger, and Askegaard, a.g.e., 2000, 99.
Belk, Ger, and Askegaard, a.g.m., 2003, 327.
55
Belk, Ger, and Askegaard, a.g.e., 2000, 99.
56
Featherstone, a.g.e., 2013, 197.
54
18
gruba ya da kültüre ait olma vb. amaçlar doğrultusunda nesneleri tutkuyla arzuladıkları,
sahiplendikleri ve tükettikleri bir kültürdür.57
Nesnelerin bireylerden daha önemli bir hale geldiği, bireylerin ürettiklerinden daha fazla
tükettikleri ve yaşam tarzının bir değerlendirme unsuru olduğu tüketim kültürünün kökenleri
birçok incelemede 18. yüzyıla dek geri götürülmektedir.58 Oysaki dünyanın her yerinde etki
yaratan küresel ölçekli tüketim kültürü, II. Dünya Savaşı sonrası oluşan tüketim patlamasına
bağlı olarak ortaya çıkmıştır.59 “Yeni beğenilerin, eğilimlerin, tecrübelerin ve ideallerin
reklam, sinema endüstrisi, moda, kozmetik endüstrisi, büyük tirajlı boyalı basın ve geniş bir
izleyici kitlesi olan sporlarla birlikte tüketim kültürünün ilk gerçek gelişimine Amerika
Birleşik Devletleri (ABD)’nde tanıklık edilmiştir.”60 Amerikan kitle kültürünün pek çok
özelliğini taşıyan tüketim kültüründe önemli olan, esas olarak tüketime kafasını takmış olan
bir kültürdür.61 Yani, toplumsal hayatın merkezinde yer alan tüketim ile kültür iç içedir.
Bundan dolayı kültürün materyalist yanı tüketim kültüründe ön plandadır. Guy Debord’a
göre tamamıyla metalaşan kültür gösteri toplumunun da en ünlü metası olmak zorundadır.62
Tüketim kültürünü üç farklı perspektif ile ele alan Featherstone çözümlemelerini ekonomik,
sosyolojik ve psikolojik bağlamda yapmıştır.
Birinci perspektifte tüketim kültürünün ekonomik boyutu üzerinde duran Featherstone’a
göre kapitalist meta üretiminin genişlemesi ile birlikte tüketim faaliyeti toplumsal uzamda
öne çıkmıştır. Çağdaş Batı toplumlarında meydana gelen bu duruma boş zaman ve değişen
ihtiyaç anlayışı sebep olmuştur.63 Temelini yeni ihtiyaçlar yaratılması ve ihtiyaçların
sınırsızlığı üzerine inşa eden tüketim kültürünün asıl amacı, insan ihtiyaçlarının
Belk, R. W. (1998) “Third Word Consumer Culture”. Research in Marketing, Supplement 4 Marketing and
Development: Toward Broader Dimensions, Erdoğan Kumcu ve A. Fuat Fırat (Ed.), Greenwich: JAI Press
Inc., 105.
58
Featherstone, a.g.e., 2013, 198.
59
Karakaş, M. (2001). Tüketim kültürü ya da tüketimin yeniden üretimi. Afyon Kocatepe Üniversitesi İktisadi
ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 3 (1), 20.
60
Featherstone, a.g.e., 2013, 198.
61
Özcan, B. (2007b). Sosyolojik olarak tüketim ve boş zaman: İstanbul Olivium Outlet Center ve Galleria
alışveriş merkezi örnekleri. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, İstanbul.
62
Debord, G. (1996). Gösteri toplumu ve yorumlar. (Çev. A. Ekmekçi ve O. Taşkent). İstanbul: Ayrıntı
Yayınları. (Eserin orijinali 1967’de yayımlandı), 104.
63
Featherstone, a.g.e., 2013, 38.
57
19
karşılanmasından ziyade üretilen malların etkin bir şekilde elden çıkartılması ve kar elde
edilmesidir.64
Tüketim kültürünün sosyolojik uzamda çözümlemesinin yapıldığı ikinci perspektif, tüketim
sonucunda elde edilen doyum ve statünün sergilenmesi ile ilgilidir. Featherstone burada
nesnelerin toplumsal bağlar ya da ayrımlar yaratmak için kullanıldığına dikkat çeker.65
Nesnelerin toplumsal yaşamı tümüyle işgal etmeyi başardığı ve sosyal değer kazandığı
tüketim kültüründe statü, sembol, kimlik, yaşam tarzı gibi sosyolojik kavramlar temel
göstergelerdir. Statü ve kimlik kavramlarının son derece önemli olduğu tüketim kültüründe
nesneler, sosyal görüntünün ve sosyal ağlar (yaşam tarzı, statü grupları vs.) ile sosyal
değerlerin yapısının oluşturulmasında oldukça önemlidir.66 Psikolojik bağlamda yaptığı son
çözümlemede ise Featherstone tüketim tecrübelerinin neden olduğu arzu ve haz, duygusal
ve estetik doyumlar sorununu ortaya koymaktadır.67
Tüketim kültürü, her şeyden önce, imajın rol oynadığı bir kültürdür. İmajların meta olarak
üretimi bu kültürün temel özelliğidir.68 Kitle iletişim araçları ile üretilen ve pazarlanan
imajlar, bireylerin zihinlerine sürekli empoze edilmektedir. Başka bir ifadeyle sistem
hedonist (hazcı) kültürü, bireylerin kendilerinin bile farkına varamayacağı bir biçimde
benimsetmeye çalışmaktadır. Bu nedenle her şeyin metalaştığı bu kültürün mottosu
‘Tüketiyorum öyleyse varım’ olmuştur.69 Yaşamını metalarla doldurmanın alışkanlık haline
geldiği günümüzde ihtiyaçlar sınırsız ve doyurulamazdır. Bu nedenle sürekli daha fazla
isteme ve daha fazla arzulama tüketim kültürü için vazgeçilmez bir durum olarak
görülmektedir.70
‘Ne kadar tüketirsen o kadar mutlu olursun’ anlayışının hâkim olduğu günümüz toplumunda
tüketim biçimlerinin hayatın her alanını etkilememesi artık imkânsız hale gelmiştir.
Kapitalist stratejiler ile manipüle edilen birey daha fazla tüketim eğilimde bulunurken aynı
Yanıklar, a.g.m., 2010, 25.
Featherstone, a.g.e., 2013, 39.
66
Slater, D. (1997). Consumer Culture and Modernity, Cambridge: Blackwell Publishers Ltd., 101.
67
Featherstone, a.g.e., 2013, 39.
68
Sarıbay, A. Y. (1993). Postmodernite ve kültür olarak İslam – kültürel bir çözümleme. Türkiye Günlüğü,
(25), 50.
69
Bayhan, V. (2011). Tüketim toplumunda bireyin ontolojik mottosu: “tüketiyorum öyleyse varım”. Sosyoloji
Konferansları, 43, 221.
70
Odabaşı, Y. (2006). Tüketim Kültürü: Yetinen Toplumdan Tüketen Topluma. (İkinci Baskı). Ankara: Sistem
Yayıncılık, 49.
64
65
20
zamanda tüketim ve emek piyasalarında metalara dönüşmektedir.71 Kapitalist tüketim
kültüründe tüketimin temel unsuru olarak görülen birey, kişisel özellikleri bakımından
tüketim eğilimli özellikleri ile kullanılır. Başka bir ifadeyle oluşturulan bu kapitalist tüketim
kültürüne uygun davranışlarda bulunacak yeni tip tüketiciler yaratılmaktadır. Bu ‘yeni tip
tüketiciler’ olarak nitelendirilen bireyler mutlu olmanın ön şartı olarak tüketimi
varsaymaktadırlar. Sonuç olarak sistem tarafından tükettikçe doymayan, kendine sunulan
her şeyi elde etme çabalayan, etrafına duyarsızlaşan ve kendisinden başkasını düşünmeyen
bencil bireyler yaratılmıştır.72
2.3. Tüketim Toplumu
Sosyolojinin ele aldığı konuların başında gelen tüketim toplumu kavramı, modernizm
bağlamında incelenebileceği gibi, postmodernizm ile daha yakından ilgilidir. Nitekim
1980’ler boyunca sosyolojide ve daha genel olarak sosyal kuram içinde önemli bir kavram
haline gelen tüketim üzerindeki odaklanma, postmodernizmle ilgili daha kapsamlı bir
tartışmanın parçasıdır.73 Bu bağlamda postmodern teorisyenlerin tüketim toplumuna ilişkin
görüşlerine yer verilecektir.
Cezbetme ve ayartma üretimine ayarlı olan günümüz endüstrisinin, emeği ikincilleştirerek
tüketim fonksiyonunu belirginleştirmesi sonucu tüketim toplumu kavramı gündeme
gelmiştir. Bauman’ın ifade ettiği gibi, “toplumumuz bir tüketim toplumudur.” Ne var ki
ezelden beri bütün insanlar tüketim edimini gerçekleştirmektedirler. O halde, bir tüketim
toplumundan söz ederken akıllara ‘insanların yalnızca bir şeyler tükettikleri’ gibi modası
geçmiş söylemden öte şeyler gelmelidir ki o da şudur: modern toplum –endüstriyel çağın
toplumu- bir üreticiler toplumu iken, günümüz toplumu ise tüketim toplumudur. Çünkü
modern toplumun dayattığı normlarla üretici olarak şekillendirilen bireylerin aksine tüketim
toplumunda bireylere emredilen en öncelikli olarak tüketici rolünü oynamaktır. Her iki
toplum arasındaki fark, bir rolü terk edip, yerine başka bir rol üstlenmekmiş gibi görünse de
reelde iki toplumun üyeleri tüketim yapmaktadır.
Bauman, Z. (2010). Etiğin tüketiciler dünyasında bir şansı var mı?. (Çev. F. Çoban ve İ. Katırcı). Ankara:
De Ki Yayınları. (Eserin orijinali 2008’de yayımlandı), 53.
72
Bayhan, a.g.m., 2011, 226.
73
Bocock, a.g.e., 2009, 13.
71
21
Modernliğin iki evresi arasındaki farkın ‘sadece’ vurgular ve öncelikler arasında olduğunu
ifade eden Bauman, bu vurgu değişikliğinin toplumun, kültürel ve bireysel hayatın hemen
hemen her alanında fark yarattığını belirtir ve ekler: “Farklılıklar, toplumumuzdan ayrı ve
farklı bir tür toplum, bir tüketim toplumu olarak söz etmeyi yerden göğe kadar haklı
çıkaracak kadar derin ve çok yönlüdür.” Çünkü tüketim toplumunda yer alan tüketici,
bugüne dek görülen diğer toplumdaki tüketicilerden farklı bir varlıktır. Bauman’ı bu
toplumla ilgili ikilemde bırakan şey ise: “İnsanın yaşamak için mi tükettiği yoksa tükettiği
için mi yaşadığı” sorusudur.74
Bilinçsizce olsa da, Geç Protestan Etiğin modern tüketicilik ruhunu ortaya çıkarması sonucu
püriten ahlak yerini hazcı ahlaka bırakmıştır. Yani, “harcama, haz, hesapsızlık temaları
‘püriten’ tasarruf, çalışma ve malvarlığı”75 temalarının yerine geçmiştir. Bu [hazcı] ahlak,
bireyci olmasının yanı sıra yanılsamalar, düşler ve fantezilerle ilgilidir. Campbell’ın ifade
ettiği gibi, büyülü dünyanın anahtar kavramı fanteziler, gerçeklikten çok daha önemlidir.
Özellikle mal ve hizmetlerin tüketilmesi konusunda bu fantezilerin gerçekleştirilemediği
durumlarda hayal kırıklıkları söz konusu olmaktadır. Bu sebeple tüketim malları ve
hizmetleri açısından hiçbir zaman doyurulamayan bireylere devamlı olarak yeni ‘ihtiyaçlar’
yaratılmaktadır.76 Başka bir ifadeyle sistem, bireylerin tüketim kapasitelerini yükseltebilmek
için bireyleri cezbedici yeni ihtiyaçlara maruz bırakmaktadır.77 Böylece estetik çıkarlar
doğrultusunda manipüle edilen bireyler için tüketim, hiç olmadığı kadar çeşitli ve zengin,
zevk alınması, yararlanılması gereken bir hak olarak gözükmektedir.78 Ancak sistem için
ideal olan şey şudur: hiçbir şeyin birey tarafından benimsenmemesi, ihtiyaçlarının tam
olarak karşılanmaması ve hiçbir arzunun soncul kabul edilmemesi. 79 Aslında tüketim
toplumunda sürekli yeni arzular peşinde koşan tüketiciler için hareket halinde olmak,
aramak, bulamamak olumsuz bir durum gibi anlaşılmamalı, çünkü tüketicileri sürekli
heyecanlı ve coşkulu halde tutan şey vaattir; mutluluk vaadi.80
Bauman, Z. (2016). Küreselleşme: toplumsal sonuçları. (Çev. A. Yılmaz). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
(Eserin orijinali 1998’de yayımlandı), 91-93.
75
Baudrillard, a.g.e., 2016, 96.
76
Ritzer, G. (2011). Büyüsü bozulmuş dünyayı büyülemek. (Çev. Ş. S. Kaya). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
(Eserin orijinali 2005’te yayımlandı), 96-97.
77
Bauman, Z. (1999). Çalışma, tüketicilik ve yeni yoksullar. (Çev. Ü. Öktem). İstanbul: Sarmal Yayınevi.
(Eserin orijinali 1998’de yayımlandı), 43.
78
Bauman, a.g.e., 1999, 51.
79
Bauman, a.g.e., 1999, 42.
80
Bauman, a.g.e., 2016, 95.
74
22
Freud her ne kadar mutluluk diye bir durumun olmadığını ileri sürmüş olsa da 81, bu kavram
tüketim toplumunun simgesi olarak kabul edilmektedir. Öyleki tüketim toplumunun
yakasına yapışan mutluluk tüketiciler tarafından kurtuluşun eş değerlisi olarak
görülmektedir. Ancak Tocqueville’in ifade ettiği gibi mutluluğun nesneler, göstergeler ve
konfor aracılığıyla ölçülebilir olması gerekmektedir.82
Tüketim toplumunda bireyler kendilerini ‘tüketiciler’ olarak tanımlarken aynı zamanda
tüketim edimini gerçekleştirmekten de oldukça haz duyarlar. Ancak Baudrillard tüketim
toplumunda öne çıkarılan hazzın, temel bir yurttaşlık görevi olarak zorlama olduğunu,
bireylerin kendilerini haz almak zorunda olan şey yani haz ve tatmin işletmesi olarak
düşündüğünü ifade etmektedir. Haz ahlakının egemen olduğu tüketim toplumunda bireylerin
mutluluk ve haz zorlamasından kurtulmasının mümkün olmadığını ileri süren Baudrillard,
tüketmediği zamanlarda bireyin haz duyma ve mutlu olma hakkının olmadığını ifade eder.
Bu sebeple sahip olduğuyla yetinme ve ‘toplumdışı olma’ riskiyle karşı karşıya kalan
modern tüketicinin sürekli manipüle edildiğini vurgular. Sistem tarafından kendisine hazzı
‘atlama’ korkusu empoze edilen tüketicinin merakı canlı tutularak kendisine her şeyi
denemesi gerektiği hatırlatılır. Dolayısıyla edilgen olduğu iddia edilen birey için tüketim,
zevk aldığı bir edim değil, saplantı haline gelmiş bir meraktan ibarettir.83
‘Günümüz toplumu nasıl adlandırılmalı?’ sorusuna cevap arayan Lefebvre ise, 1950’lere
kadar başına bir sıfat getirilmeksizin toplum sözcüğünün, daha sonrasında ise modern
ülkelerde sınai üretiminin artması sonucu sosyologlar tarafından sanayi toplumu ifadesinin
kullanıldığını belirtmektedir.84 Sanayi ve teknolojinin gelişmesi ile birlikte bu toplumlarda
yaşanan değişimler yeni toplum teorilerinin geliştirilmesinde etkili olmuştur. Sanayi
toplumunun ardından ortaya çıkan toplumların teknoloji toplumu, teknokratik-bürokratik
toplum, bolluk toplumu, boş zaman toplumu şeklinde adlandırmalarını yetersiz bulan
Lefebvre, değişen tüketim alışkanlıklarına vurgu yaparak bürokratik yönlendirilmiş tüketim
toplumu tamlamasını kullanmıştır.
81
Bauman, a.g.e., 1999, 60.
Baudrillard, a.g.e., 2016, 51-52.
83
Baudrillard, a.g.e., 2016, 93-94.
84
Lefebvre, H. (2010). Modern dünyada gündelik hayat. (Çev. I. Gürbüz). İstanbul: Metis Yayınları. (Eserin
orijinali 1968’de yayımlandı), 58.
82
23
Lefebvre tüketim toplumu teorisyenlerinin bu kavram ile yalnızca artan tüketim ediminden
söz etmediklerini, modern dönem öncesinde tüketicilerin gereksinimlerini yok sayarak
gerçekleştirilen
üretimin
artık
toplumsal
ve
kültürel
gereksinimler
ekseninde
gerçekleştirildiğini ifade etmektedir. Lefebvre ayrıca tüketicilerin gereksinimlerinin önem
kazandığı tüketim toplumunda bireysel gereksinimleri yönlendirme gücüne sahip olan
reklamlara da dikkat çekmektedir.85 Reklamlar -daha önce de belirtildiği üzere tüketim
toplumunun simgesi- mutluluğun, nesnelere sahip olma ve bunların kullanılmasının
sonucunda ortaya çıkacağı önermesini kullanarak toplum tarafından bu inancın
benimsenmesine yardımcı olur. Lefebvre’nin Demiurgos86 olarak adlandırdığı reklamcılar
da yeni gereksinimler üreterek tüketicileri ihtiyaç duymadıkları şeyleri almaya ikna etmekte,
ama daha doğrusu ‘doyuma ulaşamayan tüketiciler’ yaratmaktadırlar.87
Söz konusu toplumda tüketimin gittikçe önem kazanması, beraberinde boş zamanı da önemli
bir zaman dilimi haline getirmiştir. İlk kullanımından farklı olarak boş zamanın [leisure]
modern anlamda ortaya çıkışı kapitalizmle birlikte olmuştur. Boş zamanı tanımlayan ve
yaratan kapitalizm çeşitli biçimlerde boş zamanı artırıp, geliştirdiği stratejilerle tüketimin
daha ve daha fazla yapılmasını sağlamaktadır. Sistem tarafından bir manipülasyon
mekanizması olarak tasarlanan boş zamanla amaçlanan, üretim yapılan çalışma zamanı
dışında ikinci bir üretim olarak varsayılan tüketim zamanını yaratmaktır. Bu sayede sistem,
üretimin bir parçası haline gelen tüketim ile varlığını devam ettirecektir.88
Boş zaman etkinliklerinin, eğlenmenin suçluluk duygusuyla yaşandığı modern dönemin
aksine tüketim toplumunda eğlenme bireyin yerine getirmek zorunda olduğu yurttaşlık
görevi haline gelmiştir. Sonsuz mal ve hizmet çeşitliliğinin varolduğu bu toplumda
tüketiciler yaptıkları ürünsel tercihin doğruluğundan da emin değildir. Mutluluğu, tüketimle
özdeşleştiren ve bunu bir tutku olarak gören Omay’ın aksine Çabuklu’ya göre serbest zaman
ürünlerini tüketmenin verdiği tatmin çok azdır. O’nun için ‘zaman öldürme’ aracı haline
gelen boş zaman pratikleri heyecansız, duygusuz gerçekleştirilen zorunlu bir ‘egzersiz’ den
ibarettir.89
85
Lefebvre, a.g.e., 2010, 67.
Platon felsefesinde evreni düzenleyen tanrı.
87
Aydoğan, F. (2004). Medya ve Popüler Kültür. (Birinci Baskı). İstanbul: MediaCat Yayınları, 118-121.
88
Omay, U. (2008b). Boş zamanın manipülasyonu ve çalışma. “İş, Güç” Endüstri İlişkileri ve İnsan
Kaynakları Dergisi, 10 (3), 123.
89
Çabuklu, Y. (2004). Kriz ve Siyaset. (Birinci Baskı). İstanbul: Kanat Kitap, 53-56.
86
24
Sonuç olarak güçlü bir kapitalist kültürle beslenen tüketim toplumundaki birey, hayatının
merkezine tüketime ilişkin sembolleri koyarak bu durumun etrafında şekillen bir yaşam stili
ve kimlik oluşturmaktadır. Kapitalist sistem, metaları bireylere ‘ihtiyaç’ gibi sunmakta; söz
konusu mal ve hizmetlere gerçekte ihtiyaç duyulmasa bile tükettirilmeleri için sistem
tarafından ihtiyaç duyulan şeylermiş gibi yansıtılmaktadır.90 Sistem tarafından denetim
altında tutulan tüketiciler artık neyi ya da ne kadar tüketeceği konusunda kendi başına karar
veremez haldedir.91
2.3.1. Modernite, modernizm ve tüketim olgusu
Modernite sözcüğü ilk kez 19. yüzyılın ortasında Baudelaire tarafından kullanılmıştır. ‘The
Painter of Modern Life’ [Modern Yaşamın Ressamı] başlıklı denemesinde Baudelaire
moderniteyi “ anlık olandır, geçip gidendir, olumsal olandır; sanatın yarısıdır; öteki yarısı
ise, sonsuz olandır, değişmeyendir”92 biçiminde betimlerken aynı zamanda modernizm ile
ilintili olarak modernitenin, endüstrileşmeyle, kentleşmeyle ve laiklikle şekillenerek ortaya
çıkmış değişikliklere sahip bir yaşamı, yaşama ve deneyimleme biçimi olduğunu da
vurgulamıştır.
Hem geçmişin bir sonucu olarak hem de geleceğin müjdecisi olarak sosyo-kültürel ve estetik
anlamda bir kırılma noktasına işaret eden modernitenin Rönesans’tan başlayarak Batı
tarihini kapsamak üzere ortaya atıldığını ya da 17. yüzyılda Galileo’nin, Hobbes’un,
Newton’ın, Leibniz’in ve Descartes’ın yankı uyandıran bilimsel çalışmalarıyla başladığı
söylenebilir.93 Bu görüşlere ek olarak ulusal devletlerin kurulması, kapitalist pazarın ortaya
çıkması ve burjuvazinin oluşmasının da moderniteyi başlattığı öne sürülmektedir.94
Modern toplum üzerine bir yargıya varabilmek için öncelikle modernliği betimleyen genel
bir ifadeden söz etmek gerekmektedir. Salt değişim ya da olaylar silsilesinden ibaret
olmayan modernlik, akılcı, bilimsel, teknolojik ve idari etkinliğin ürünlerinin
Aytaç, a.g.m., 2006, 29-34.
Ritzer, G. (2011). Büyüsü bozulmuş dünyayı büyülemek. (Çev. Ş. S. Kaya). (Eserin orijinali 2005’te
yayımlandı), 84.
92
Harvey, D. (1997). Postmodernliğin durumu. (Çev. S. Savran). İstanbul: Metis Yayınları. (Eserin orijinali
1974’te yayımlandı), 23.
93
Childs, P. (2010). Modernizm. (Çev. V. Yıldırım). Ankara: Sitare Yayınları. (Eserin orijinali 2003’te
yayımlandı), 26-27.
94
Yamaner, G. (2007). Postmodernizm ve Sanat: Mimarlık, Sinema, Edebiyat, Tiyatro Tasarım. (Birinci
Baskı). Ankara: Algı Yayın, 12.
90
91
25
yaygınlaştırılmasıdır. Toplumsal yaşamın siyaset, ekonomi, aile yaşamı, din ve özellikle de
sanat gibi birçok bölümünün artan bir farklılaşmaya gitmesinin kaçınılmaz olduğu
modernlik holistik95 toplum örgütlenmesini dışlar. Modernlik tarihin sonu fikrini dışlamaz
ancak tarihin sonunun bir tarih öncesinin sonu ve teknik ilerlemeyle, ihtiyaçların
özgürleşmesiyle birlikte gelen bir başlangıcı söz konusudur.96
“Modernlik fikri, toplumun merkezindeki Tanrı’nın yerine bilimi koyarak, dinsel
inançlara –en iyi olasılıkla- ancak özel yaşam dâhilinde yer bırakır. Modern toplumdan
söz edebilmek için bilimin teknolojik uygulamalarının olması yeterli değildir. Buna ek
olarak entelektüel etkinliğin siyasal propagandalar ya da dinsel inançlardan korunması
(…), kamu ve özel yönetimlerin kişisel bir iktidar aracı haline gelmemesi, (…), özel
yaşamla kamu yaşamının da birbirinden ayrılması gerekmektedir.”97
Yukarıdaki alıntıdan da anlaşılacağı üzere modernlik fikri, akıl ile sıkı sıkıya bir bağlantı
içindedir ve birini yok saymak diğerini de yok saymak demektir. Ancak belirtmek gerekir ki
modernlik salt bir biçimde aklın ya da aklın ilerlemesinin tarihi değildir. Öyleki akılcı
toplumda, başka bir ifadeyle modern toplumda, akıl sadece teknolojik etkinliği yönetmekle
kalmaz, aynı zamanda insanların ve nesnelerin yönetimini de elinde bulundurur.98
Birçok bakımdan Aydınlanma felsefesinde temellenen, “geçmişten keskin bir kopuş ve
geleceğe doğru belirleyici bir yönelim”99 olan modernite, yeni bir tarih anlayışı olarak da
ifade edilebilir. Çünkü kavram, sürekli olarak yeni şeyler yaratılması nosyonunu
içermektedir. Radikal ölçüde yeni ilkeler temelinde yeni başlangıçların yaşandığı modern
dönemin ilk devrimi 1789 Fransız Devrimi idi. Dahası Fransız Devrimi’yle dünya tarihinin
yeni bir çağa taşındığını ve modernliğin doğuşu olduğunu söylemek mümkündür. Ancak
modernliğe karakteristik bir biçim ve bilinç kazandıran Fransız Devrimi kadar Sanayi
Devrimi’nin de önemini vurgulamak gerekir. Zira modern dünyanın aynı zamanda bir sanayi
dünyası ve bu dönemde hayatta kalabilmenin tek şartının sanayileşmek olduğu göz önünde
bulundurulmalıdır.
Modernlik, devrimin işareti olan önce ve sonra niteliğine sahiptir. Sanayi Devrimi’yle
birlikte modernliğin bu niteliği çağdaşlarınca gitgide açık bir şekilde görülmeye başlanmış;
Louis Dumont’un toplumsal yapısına önerdiği adlandırma.
Touraine, A. (2002). Modernliğin eleştirisi. (Çev. H. Tufan). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. (Eserin orijinali
199.’da yayımlandı), 23
97
Touraine, a.g.e., 2002, 24.
98
Touraine, a.g.e., 2002, 24.
99
Kumar, K. (1999). Sanayi sonrası toplumdan postmodern topluma: çağdaş dünyanın yeni kuramları. (Çev.
M. Küçük). (Eserin orijinali 1995’te yayımlandı), 107.
95
96
26
öyle ki bu durum insanlık tarihindeki önemli tek bölünmenin sanayi öncesi medeniyet ile
sanayi sonrası medeniyet olduğu düşüncesini ortaya çıkartmıştır. Modernliği sanayicilikle
ilişkilendirmenin sebebi ise, Batı toplumunun sadece sanayileşme ile dünya medeniyeti
haline gelmesidir. Yukarıda da bahsedildiği gibi Sanayi Devrimi tüm dünyaya hayatta
kalmanın tek yolu olarak sanayileşmeyi göstermiş, modernleşmeyi sanayileşmek yani Batı
gibi olmakla eşdeğer tutmuştur.100
Modernlik ve Sanayi Devrimi arasındaki ilişki yalnızca politik ya da ideolojik alanda değil,
ama aynı zamanda ekonomik alanda yani üretim ve tüketimde de kendini ortaya
koymaktadır. Kitlesel tüketim alanında ortaya çıkan yeni süreçler ve yönlendirme
mekanizmaları ekonomik düzeni etkilemiştir.101 İşte tam bu noktada birbiriyle girift halde
bulunan kavramlar, kapitalizm ve modernizmden söz etmek gerekmektedir.
Aydınlanma ve Sanayi Devrimi’nden ilham alan, geçmişle karşıtlık ilişkisi içinde
konumlanan ve toplumsal, ekonomik, teknolojik ve ideolojik düzlemde meydana gelen
yenileşme ve gelişme hareketi olan modernizm; Avrupa’nın yaşadığı dönüm noktası olarak
nitelendirilen gelişmelerden (Rönesans, Aydınlanma, Fransız Devrimi, bilim ve teknolojide
meydana gelen gelişmeler) etkilenmiş ya da bu oluşumları tetiklemiş ve sonunda Sanayi
Devrimi’yle birlikte ‘maddi biçimine’ bürünmüştür.102
Özünde ideolojik çağırışımlar taşıyan modernizmin ekonomi alanındaki görünümü
kapitalizmdir. Çünkü modernizm, ekonomik alanda meydana gelen kapitalist bir üretim ve
tüketim yapılanması ile kurumsallaşabilmiştir.103 Hatta Marx için bir üretim modeli olarak
kapitalizmin belirleyici parametresi tüketim mallarının üretimidir. Marx’a göre tüketim
mallarının üretilmesinin amacı salt kullanım için değil, pazarda satılmak için, başka bir
ifadeyle modern kapitalizmin ürünleri para karşılığında kar elde etmek için küresel
pazarlarda satılmaktadır. Ancak belirtilmelidir ki karın elde edilebilmesi için, pazarda
sunulan tüketim mallarına ödenen paranın, toplam üretim ve dağıtım maliyetlerinden fazla
100
Kumar, a.g.e., 1999, 102-105.
Şaylan, G. (1999). Postmodernizm. (Birinci Baskı). Ankara: İmge Kitabevi, 114.
102
Arık, M. B. (2004). Medya Çağında Futbol ve televizyon Arasındaki Kaçınılmaz İlişki: Top Ekranda.
(Birinci Baskı). İstanbul: Salyangoz Yayınları, 23.
103
Arık, a.g.e., 2004, 24.
101
27
olması gerekir. Bu da Marx’ın emeğin yabancılaştırılması olarak adlandırdığı duruma yani
emeğin sömürülmesine yol açmaktadır.
1844 Ekonomi ve Felsefi Elyazmaları isimli çalışmasında Marx’ın yabancılaşma ya da
uzaklaşma (estrangement) üzerine düşünceleri şöyledir:
Kapitalist kuramda bir rolü olan yabancılaşmanın çıkış noktası sermayeninki ile aynıdır.
Yani değerin; para, hisse senedi da tasarruf bonosu olarak biriktirildiği sermaye kavramında
olduğu gibi Marx bu ‘değer’in proletaryanın birikmiş emeğinin paraya çevrilmiş şekli
olduğunu ifade etmektedir. Yani kapitalist bir kuruluşta çalışan işçilerin emeği üzerinden
artı bir değer elde edilmedikçe üretime yapılacak olan yatırımlardan da kar edilemeyeceği
düşüncesini ileri sürmektedir.
Endüstriyel kapitalizmde yabancılaşmanın başka formu ise, proletaryanın ürettiği ürünlerin
yasal olarak kendilerine ait olmamasıdır. Yani işçiler kendilerine ait olmayan araç ve
gereçlerle, yine kendilerine ait olmayan mallar üretirler. Böylece yabancılaşmanın tüketim
üzerindeki etkileri de belirmeye başlamıştır. Proletarya üyeleri kendilerinin ve başka
emekçilerin ürettikleri malları satın almaya zorunlu hale getirilerek tüketici olmak için
zorlanmıştır.104
Fordist anlayışın hâkim olduğu bu dönemde kitlesel üretim ile standardizasyon sağlanmış
ve böylece tüketim daha kolay yaygınlaşabilmiştir. Fordizmde üretimin hedefi, benzer
mallardan oluşan toplu bir pazarın tüketicileridir. Yeni tüketici gruplarının oluşturduğu bu
dönem; geleneksel yapıdan farklı olarak kendine has bir sosyal ve kültürel çerçeve ile yeni
değerlerin hâkim olduğu bir zaman dilimini simgelemektedir.105 Tüketim artık salt
ihtiyaçların giderilmesinden ibaret bir faaliyet olmaktan çıkarak sembolik anlam sitemleri
üzerine kurulan bir faaliyete dönüşmüştür.106 Bireylerin tüketim pratiklerindeki farklılıklara
ilişkin Avrupa’daki değişimleri örnek gösteren Chaney, modernizm döneminin başlarındaki
Avrupa’da toplumsal değişimlerin açıkça görülebildiğini, bunların uluslararası pazarların
gelişmesi, lüks eşya ve sanat eserleri ticaretindeki artış ve feodal bir toplum yapısının yerini
104
Bocock, a.g.e., 42-44.
Erdoğan, M. G. (2014). Turizm reklamlarında yaşam tarzlarının inşası: göstergebilimsel çözümleme.
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Başkent Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 35.
106
Bocock, a.g.e., 2009, 56.
105
28
alan yeni şehirli toplumsal sınıfların büyümesi gibi aynı zaman diliminde gerçekleşen
gelişmeler olduğunu ifade etmiştir.107
Kapitalist sistemin ilişkileri metalaştırması ve her şeyin alınıp satılabilir düzeye
indirgenmesiyle birlikte kimliğin toplumsal tabanın temelinde de değişimler meydana
gelmiştir. Örneğin endüstriyel kapitalizmin ilk dönemlerinde çalışma baskısı altında olan
bireyin kimlik duygusunu tüketim pratikleri değil, işteki rolü sağlıyordu. Ancak 20. yüzyılın
sonunda bireyler iş yaşamı dışındaki rollere de önem vermeye başlamışladır.108 Yani
bireylerin toplumsal kimliklerinin temeli olarak boş vakit uğraşları ve tüketim pratiklerinin
giderek daha fazla önem kazanır olduğu yaygın bir kanıdır.109 Dolayısıyla kimlik duygusu
yaratabilmek, kim olarak algılanmayı arzu ettiğini belirtmek amacıyla birey daha fazla
tüketim yapar. Bu durum ise, bitip tükenmeyen fark edilir olma savaşına yol açmıştır.
Sonuç olarak, modern- modernite ve modernizm kelime grubu, tarihin belirli bir döneminden
sonra Batı dünyasını ve daha sonrasında ise tüm dünyayı etkisi altına alacak toplumsal,
siyasal, iktisadi ve kültürel alanlarda meydana gelen değişim ve farklılaşmayı
nitelemektedir. Modernin zamansal ardıllık vurgusu taşıyan bir tespit, endüstriyel
kapitalizmin doğuşu ve yükselişinde merkezi bir yer işgal eden modernitenin, aklın
üstünlüğüne beslenen inanç ve modern bireyin kendini öne sürmesiyle karakterize olduğu110,
ama daha doğrusu insanın yeniden keşfedildiği ve tanımlandığı, edilgen bir durumdan etken
duruma getirildiği, bilimin ve aklın ön plana çıktığı durum ve modernizmin de varılacak
“nihai” çerçevenin ideolojik açıklaması olduğunu söylemek mümkündür.
2.3.2. Postmodernite, postmodernizm ve tüketim olgusu
Ne derecede bir postmodern topluma ve bir postmodern kültüre girmiş olabileceğimiz
sorusuna yanıt aramadan önce ironilerin, paradoksların önünü açan ve popüler bir kavram
olan postmodernite’nin analiz edilmesi gerekmektedir. Her ne kadar postmodernist
teorisyenler kavram üzerine tanımlama yapmaya isteksiz olsa da – ki bunun sebebi,
“postmoderne ilişkin modern bir tanım yapmaktan kaçınmanın zor olmasıdır; aslında
Chaney, D. (1999). Yaşam tarzları. (Çev. İ. Kutluk). Ankara: Dost Kitabevi Yayınları. (Eserin orijinali
1996’da yayımlandı), 25.
108
Bocock, a.g.e., 2009, 56-57.
109
Chaney, a.g.e., 1999, 123.
110
Cevizci, A. (Editör). (2012). Felsefe Sözlüğü. (Üçüncü Baskı). Ankara: Say Yayınları.
107
29
postmodernizme ilişkin herhangi bir tanım ister istemez modernist olacaktır.”111postmodernite kısaca, kendine özgü ilkelere sahip yeni bir toplumsal totalitenin ortaya
çıkışını kapsayan bir çağ/dönem değişikliği ya da moderniteden kopuş olarak ifade
edilebilir.112
(Büyük ölçüde) kültürel alanda gelişen ve daha sonra gittikçe yaygınlaşarak toplumun birçok
alanında etkisini gösteren postmodernite, sınırları oldukça geniş bir kavramsallaştırma
olarak karşımıza çıkmaktadır. Bugün artık yalnızca postmodern resim, mimari, edebiyat ve
sinema değil, ama aynı zamanda postmodern felsefe, sosyoloji, politika, ekonomi, aile ve
hatta bireyden söz edilmektedir.113 Sanayi toplumlarının yeniden adlandırılmasına neden
olacak radikal bir dönüşümün gerçekleşmesini ima eden bu duruma ilişkin Thomas D.
Docherty şunları izah etmektedir:114
“ ‘Postmodern’ hayaletin dokunmadığı neredeyse bir entelektüel faaliyet alanı yok. Bu
hayalet, mimariden zoolojiye kadar her kültürel disiplinin üzerinde iz bırakıyor;
biyoloji, ormancılık, coğrafya, tarih, hukuk, edebiyat ve tüm sanat dalları, tıp, siyaset,
felsefe, cinsellik vb. ye uzanıyor. Ancak bu şekilsiz varlık gene de bir hayalet –ve
oldukça korkunç bir hayalet- olarak kalıyor. Bunun nedeni çok basit; postmodernizm
konusunda gerçek anlamda bir tartışma henüz yapılmadı. Bizzat terimin kendisi, en çok
okunan yazılarda, bir yanda son derece karmaşık ve zor felsefi anlamlar ile öte yanda
çağdaş kültürde yer alan nihilist ve sinik bir eğilimi oluşturan son derece basit bir
dolayım arasında belirsiz bir biçimde dolaşıp durmaktadır.”
Şu halde kültürel değişimlerle eş zamanlı olarak gerçekleşen toplumsal değişimler göz
önünde
bulundurulduğunda
postmodern
teriminin
yalnızca
kültür
alanıyla
ilişkilendirilemeyeceği aynı zamanda sanayi sonrası toplum biçimiyle de bağlantılı
olduğunu söylemek mümkündür. Başka bir ifadeyle, toplum açısından kültür hangi
konumdaysa, postmodernin konumu sanayi sonrası toplum açısından o konumdadır.115
‘Postmodernite kendisini tarih içerisinde nerede ve nasıl konumlandırıyor?’, ‘adının önünde
yer alan ‘post’ ekiyle modernliğin ötesinde bir şeyleri mi kast ediyor?’ ya da ‘yeni bir
dönemin başlangıcının, yeni bir toplumun doğumunu mu haber veriyor?’. İşte bu sorular
postmodernitenin tanımın yapılmasını güçleştirmektedir. Postmodernitenin ‘post’ önekinin
çift anlamlı olduğunu ifade eden Kumar ‘post’un ya sonradan gelen, yeni bir duruma geçişe
111
Kumar, a.g.e., 1999, 129.
Featherstone, a.g.e., 2013, 23.
113
Kumar, a.g.e., 1999, 138.
114
Docherty, T., Post Modernist Burjuva Liberalizmi. (1995). Ankara: Doruk Yayımcılık, 7.
115
Kumar, a.g.e., 1999, 138.
112
30
ya da post-mortem [otopsi)’in post’una daha fazla benzeyebileceğini ifade eder. Bu görüşe
göre modernliğin sonu, modernlik tecrübesi üzerine düşünüm geliştirmenin fırsatıdır ve
postmodernite bu düşünümsellik durumunu anlatmaktadır.116
Kavrama ilişkin literatür taraması yapıldığında postmodernitenin, genellikle, moderniteden
belirgin bir şekilde kopmuş, onun yadsıması olduğunu iddia eden ve onun tüm ilkelerine
karşı çıkan bir döneme işaret ettiğini söylemek mümkündür. Ancak sıklıkla kafa karıştıran
postmodernite
terimi
üzerinde
kesin
olarak
uzlaşma
sağlanmış
bir
anlam
bulunmamaktadır.117 Yine de karmaşık yapısına ve bu yapı içinde ortaya çıkan farklılık ve
karşıtlıklara rağmen çoğunluğu oluşturan postmodern teorisyenlerin hem fikir olduğu bir
noktadan söz etmek gerekir: Postmodern çözümlemelerde yeni bir durumun ortaya çıktığı
öne sürülmektedir. Başka bir ifadeyle, birçok çevre tarafından yeni dünya düzeni olarak
adlandırılan bu radikal yeniden yapılanma ve yeni durum, postmodern olarak tanımlanan
bütün çözümlemelerde kendisini göstermektedir. Yani postmodern olarak tanımlanan bu
yeni durumda, moderne ilişkin bütün kültürel yapılar –ideolojiler, insan ve toplumu
açıklama iddiasında olan kuram ve paradigmalar- geçerliliğini yitirmiş kabul
edilmektedir.118
Teorisyenler tarafından postmoderniteye ilişkin tam olarak bir tanım yapılamamasının yanı
sıra bir diğer problematik durum ise, postmodernite ve postmodernizm kavramlarının
kullanım biçimidir. Sıklıkla birbirinin ikamesi olarak kullanılan bu kavramlardan
postmodernite yukarıda da belirtildiği gibi modernitenin karşıtı ve hatta moderniteyle bir
hesaplaşma olarak anlaşılmaktadır. Öte yandan postmodernizm ise, genel olarak
“modernizmin temel kavramlarından biri olan rasyonelliğin ve bilimsel temsil felsefesinin
[epistemolojinin] yadsınması” olarak düşünülmektedir.119 Yani özünde bir karşıtlık
barındıran postmodernizm, modernizme karşı bir tepki, ondan bir kopuş olarak
algılanmaktadır.120
Gencay Şaylan’a göre postmodernizmi içinde farklı eğilim ve yaklaşımları barındıran yani
kendine özgü metodolojik bir özelliği bulunmayan, sınırları kesin olarak belirlenemeyen bir
116
Kumar, a.g.e., 1999, 87.
Featherstone, a.g.e., 2013, 36.
118
Şaylan, a.g.e., 1999, 30-31.
119
Şaylan, a.g.e., 1999, 21.
120
Harvey, a.g.e., 1997, 21.
117
31
alan olarak düşünmek gerekir. Dahası Şaylan, postmodernizmin Batı akılcılığına ve
Aydınlanma Felsefesine dayalı olan bilgi sistemini eleştirme ve bundan da öte ona meydan
okuma amacında olduğunu vurgulamaktadır.121
20. yüzyılın son çeyreğinde karşı konulamaz bir moda haline gelen post’lu tamlamaların
tanımını yapmak aslında hiç kolay değildir. Öyle ki postmodern söylem içinde yer alan aydın
ve düşünürlerin yaklaşımlarındaki farklılıklar, karşıtlıklar oldukça dikkat çekicidir. Örneğin
Kumar’a göre, modernite ve modernizm arasında yapılan ayrımın postmodernite ve
postmodernizm arasında yapılması mümkün değildir. Ancak Kumar daha sonra modernlikle
bir analoji kurarak postmoderniteyi daha toplumsal ve politik bir kavrama daha doğrusu bir
sürece, postmodernizmi ise bu sürecin kültürel eşdeğeri olan bir kavramı anlatmak için
kullanmaktadır.122
Postmodern söylemin en tanınmış ve Marksist düşünürlerinden Frederic Jameson’a göre ise
postmodernizm, geç kapitalizmin kültürel mantığı olarak tanımlanmaktadır.123 Jameson aynı
zamanda “ geç kapitalizm” in “post-endüstriyel toplum”, “tüketim toplumu”, “gösteri ya da
görüntü toplumu” ve “medya toplumu” gibi çeşitli eşanlamlılarıyla değiştirilebileceğini de
ifade eder. 19. yüzyılda Sanayi Devrimi’yle birlikte yeni bir aşamaya giren kapitalizmin
içinde oluşan değişiklere de dikkat çeken Jameson dünyada egemen olan üretim ve tüketim
modeli kapitalizmle yeni kültürel özelliklerin, yeni bir sosyal yaşam tarzının ve yeni bir
ekonomik düzenin ortaya çıktığını belirtmektedir.124
Postmodernizmi, evrensel modernizmin dünyaya bakışının “yeknesanlığı”na yönelik meşru
bir tepki olarak gören PRECIS 6 isimli mimarlık dergisi postmodernizmin, kültürel söylemin
yeniden tanımlanmasında, heterojenliği ve farklılığı özgürleştirici güç olarak öne çıkarttığını
ileri sürerken parçalanma, belirlenemezlik ve bütüncül (totalizing) söylemlere karşı
güvensizliğin de postmodernist düşüncenin önemli özellikleri olduğunu belirtir.125
Şunu belirtmek gerekir ki, sanayi sonrası toplumun kültürü olan postmodernizmin başlıca
özelliği tüketimdir. Başka bir ifadeyle, müphemliğin yaşamın her alanını kapsadığı
Şaylan, a.g.e., 1999, 26.
Kumar, a.g.e., 1999, 126.
123
Şaylan, a.g.e., 1999, 29.
124
Bocock, a.g.e., 2009, 83.
125
Harvey, a.g.e., 1997, 21.
121
122
32
postmodern toplumda bireylerin sığındıkları alanlardan biridir tüketim. 1950’lilerden sonra
Batıda ve şimdi dünyanın pek çok ülkesinde milyonlarca kişinin günlük yaşam pratiklerini
etkileyen tüketim, kapitalizmi meşrulaştıran bir olguya dönüşmüştür.126 Bütün dünyayı
birleştiren kapitalizmle birlikte dünyanın her köşesine yayılan bir kitlesel kültür ortaya
çıkmıştır. Şaylan’ın “her tarafı metalar ile sarılmış, ortak tüketim ve statü normları
benimsemek durumunda kalmış, amorf kitlenin parçası olan kişi” diye tanımladığı
postmodern insan tam da bu kültürün ürünüdür.127 Modernliğin pasif ve kolektif tüketici
kitlesini hedefleyen kültür endüstrisinden farklı olarak postmodern kültür endüstrisi,
birbirinden farklı özelliklere sahip tüketici gruplarına farklı ürünler sunarak pasif konumdaki
tüketiciyi, tüketim pratiklerini deneyimleyen aktif bir tüketiciye dönüştürmüştür.128 Bunun
sonucunda ise, modern ve üretim merkezli toplumdan tüketim ve tüketim estetiği merkezli
topluma geçilmesinin doğal bir sonucu olarak pasif konumdan çıkartılarak aktif konuma
getirilen postmodern insan, sembolleri ve imajları hem tüketen hem de üreten durumdaki
aktif bir tüketici olmuştur.129
Değişen ihtiyaç anlayışıyla birlikte tüketim kavramının anlamı da değişmiş, bunun sonucu
olarak da tüketim, maddi nesnelerin değil, gösterge ve sembollerin tüketildiği bir edim haline
dönüşmüştür.130 Yani, ruhuyla ve bedeniyle adeta bir tüketme makinesine dönüşen
postmodern birey ‘fonksiyonel tüketim’den uzaklaşıp ‘sembolik tüketim’e yönelmektedir.
Postmodern bireyi sembolik tüketime sevk eden nedenler şunlardır:131
 Statü ya da sosyal sınıfını belirtmek,
 Kendini tanımlayıp bir role bürünmek,
 Sosyal varlığını oluşturmak ve koruyabilmek,
 Kendisini başkalarına ve kendine ifade edebilmek,
 Kimliğini yansıtmak.
Baudrillard’a göre de tüketim bir varolma modudur ve etrafı nesnelerle kuşatılmış olan
bireyler ancak bolluk sembolü olan nesnelere sahip olarak ve onları sergileyerek prestij ve
126
Bocock, a.g.e., 2009, 114-116.
Şaylan, a.g.e., 1999, 23.
128
Çabuklu, a.g.e., 2004, 52.
129
Odabaşı, a.g.e., 2004, 74.
130
Bocock, a.g.e., 2009, 75.
131
Odabaşı, a.g.e., 2004, 95.
127
33
kimlik sahibi olabileceğine inanmaktadır.132 Zira modern koşullar altında kimliğin inşası için
en önemli unsur üretim sürecindeki iş rolleri iken postmodern kimlik oluşumunun en önemli
unsuru tüketim pratikleridir.133 Postmodern koşullarda kimlikler sürekli bir değişim
halindedir.134 Yani modern dönemde tek bir kimlik oluşturmak önemli iken postmodern
dönemde ise, parçalanmış, çoklu kimlikler oluşturulmaya başlanmıştır.135 Burada
parçalanmış kimlik oluşturmada markanın önemine dikkat çekmek gerekmektedir. İçermiş
olduğu sembolik anlamlar nedeniyle marka, bireyin kimliğinin inşasında etkin bir role
sahiptir. Tüketiciler, markaların simgeledikleri anlamları kendi yaşamlarına dâhil etmek
isterler. Postmodern birey söz konusu simgesel anlamları, imajları kendi imajına uygun bir
biçime getirirler. Sürekli yeniledikleri imajları ile değişken ve parçalanmış kimlik özellikleri
sergileyen bireyler bu sayede referans grubu üyelerine kim olarak algılanmayı arzu ettiğini
belirtir. Dolayısıyla burada markanın sözlü olmayan bir iletişim aracı görevi gördüğünü
söylemek mümkündür.136
Postmodern tüketici özellikleri ve eğilimleri üzerine bir çalışma yapan Fırat ve Schultz’a
göre de:137
 Modern tüketicinin aksine postmodern tüketici tek bir kimlik yerine farklı kimlikleri
göstermeye çok daha fazla istekli davranmaktadır.
 [Belirtilen bu özellikle ilintili olarak] postmodern tüketici, modern olanına göre farklı
ilkeler ve değerler sistemiyle onları çok daha rahat kabullenip daha açık bir tavır
sergilemektedir.
Modern tüketicinin aksine tüketim pratiklerindeki farklılıkları dikkat çeken postmodern
tüketici artık, tüketim ideolojisinin pasif bir kurbanı olarak düşünülmek bir yana dursun,
üretilen malların seçimi ve kullanılmasında, nasıl bir tavır sergileyeceği önceden tahmin
edilemeyen önemli bir karar verme mekanizması olarak görülmeye başlanmıştır.138 Tutku,
duygusallık ve sembolik anlamların önem arz ettiği postmodern tüketici artık maddi
tatminden ziyade, psikolojik veya simgesel bir tatmine yönelmektedir. Dolayısıyla tüketilen
Şaylan, a.g.e., 1999, 201.
Bocock, a.g.e., 2009, 84.
134
Bocock, a.g.e., 2009, 86.
135
Odabaşı, a.g.e., 2004, 107.
136
Özcan, a.g.e., 2007b, 24.
137
Firat, A. F., and Shultz, C. J. (2001). Preliminary metric investigations into the nature of the “postmodern
consumer”. Marketing Letters, 12(2), 201.
138
Bocock, a.g.e., 2009, 37.
132
133
34
şey maddi varlıklar değil onların simgeleri ve imajlarıdır. Lefebvre’nin ifade ettiği gibi
tüketim hem gerçek hem de imgesel bir olaya dönüşmüştür. Yani imgesel tüketim ve gerçek
tüketim arasında belirli bir sınır yoktur; en büyük tüketim olarak ifade edebileceğimiz
malların göstergelerine yönelik tüketimdir.139 Aynı zamanda tüketimin diline bağlı olarak
oluşan haz postmodern tüketici için yurttaşlık görevi haline gelmiştir. Postmodern
tüketiciden az olsa her tüketim nesnesini denemesi ve hiçbir hazzı atlamaması beklenir.
Artık söz konusu birey için tüketim saplantılı bir meraktan ibarettir ve bireyin kendinde
tüketim yapma ihtiyacını hissetmesinin asıl sebebi “toplum dış kalma tehlikesi” ile karşı
karşıya olmasıdır.140
Sonuç olarak bir kısım çevre için modern dönemin uzantısı olan aşamayı ifade ederken diğer
kısım için ise modernden kopuş olarak değerlendirilen ve üzerinde teorisyenlerin “kesin” bir
yargıda bulunamayacağı, bizim postmodern olarak ele aldığımız bu çağda bilim, sanat,
ekonomi, politika gibi toplumsal alanların yanı sıra insanoğlunun düşünce dünyası ve günlük
yaşam pratiklerinde de baş döndürücü değişimler yaşanmış ve halen yaşanmaya devam
etmektedir.
Modern ve üretim merkezli bir toplumdan tüketim ve tüketim estetiği merkezli bir topluma
geçilmiş; gösteri toplumu, kullan-at toplumu, tüketim toplumu gibi farklı şekillerde
adlandırılan bu toplumda tüketim aracılığıyla postmodern tüketiciler kendilerini
göstergeler/semboller dünyasının büyüsüne bırakarak rahatlamaktadırlar. Söz konusu
dönemde değişen ihtiyaç anlayışıyla tüketim maddi gereksinimlerin giderilmesinden çok
arzuların doyurulmasına yönelik olarak gerçekleşmektedir. Kapitalist stratejilerle manipüle
edilen birey tatmin olacağına inandırılmaktadır. Ne var ki her tatminin arkasından yeni bir
isteğin doğması bireyi kısır bir döngü içine hapsetmekte, sistem tarafından kendisine vaat
edilen ve hiçbir zaman elde edemeyeceği mutluluğu aramaya mecbur bırakılmaktadır.
Özcan, B. (2007c). Postmodernizmin tüketim imajları. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 17 (1),
269.
140
Çabuklu, a.g.e., 2004, 40.
139
35
3. MARKA DENEYİMİ VE LOVEMARK KAVRAMI
21. yy. boyunca pazarlamacılar tarafından benimsenen geleneksel tüketici davranışlarına
ilişkin yaklaşımların, günümüzde postmodern olarak adlandırılan, düşler dünyasında
hedonist ve gösterişçi duygularla hareket eden ve kendisine bir haz dünyası yaratma çabası
içinde olan tüketicilerin tüketim eğilimlerini açıklamada yetersiz kaldığı bilinmektedir.
Buna göre, materyalist değerlerin ön planda olduğu modern dönem tüketicilerinin aksine
postmodern tüketiciler için ürünlerin sembolik değerlerinin önemli olduğu anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla, tüketimin yalnızca rasyonel fayda amaçlı değil, duygusal ve estetik unsurların
dikkate alındığı bir deneyim olarak gerçekleştirildiği görülmektedir.141
Yakın geçmişte yapılan pazarlama ve tüketici araştırmaları incelendiğinde, tüketimin hazcı
boyutunun yanı sıra tüketici deneyiminin de ele alındığı fark edilmiştir. Bu bağlamda
araştırmanın bu bölümünde hazcı deneyim kavramıyla şekillenen ve pazarlamada yeni bir
paradigma olarak karşımıza çıkan deneyimsel pazarlama ve girift halde olduğu hedonik
tüketim ile marka aşkı ele alınacaktır.
3.1. Alışverişin Değer Yönü
Araştırmacılar, bir tüketim nesnesine yönelik olarak hem faydacı hem de deneyimsel
etkiyi ölçen hedonik boyutta iki tür tüketici değerlendirmesi olduğunu ileri
sürmektedir.142 Dolayısıyla tüketicilerin hem hedonik ve hem de faydacı değer
algılamalarını değerlendirmek için ölçeklere ihtiyaç vardır. Babin, Darden ve Griffin de
“Work and/or Fun: Measuring Hedonic and Utilitarian Shopping Value” isimli
makalelerinde alışveriş değerinin, hedonik ve faydacı değer boyutlarını değerlendirmek
üzere bir ölçek geliştirmişlerdir. Bunun sonucunda faydacı ve hedonik alışveriş değeri
arasındaki temel farkların yanı sıra her iki boyutun tüketici davranışlarıyla olan
ilişkilerini ortaya koymuşlardır.
Babin, Darden ve Griffin makalelerinde öncelikle tüketici araştırmalarında değerin ne ifade
ettiğine açıklık getirmek üzere dört farklı tanım yapmış, devamında faydacı değer ve
hedonik değer arasındaki farklara değinmişlerdir. Yazarlara göre değer ilk olarak, fiyattır.
Diğer iki kavramsallaştırma ise, değerin değişim sürecinde, maliyet-kazanç dengesindeki
rolüne vurgu yapmaktadır. Üçüncü tanımda değer, algılanan ürün kalitesiyle fiyat arasındaki
Torlak, Ö., Altunışık, R. (2007). Deneyimsel pazarlama ve tüketici deneyimi., Ö. Torlak, R. Altunışık ve
Ş. Özdemir (Editörler). Postmodern dünyada tüketimi yeniden anlamlandıracak yeni müşteri. Birinci Baskı.
İstanbul. Hayat Yayınları, 48-49.
142
Batra, R., Ahtola, O. T. (1991). Measuring the hedonic and utilitarian sources of consumer attitudes.
Marketing Letters, 2(2), 161.
141
36
değişimi ifade etmektedir. Son tanımda ise değer, alışveriş deneyiminin tamamını oluşturan
hem niteliksel hem niceliksel, öznel ve nesnel faktörler olarak tanımlanmaktadır. Yani değer,
yalnızca ürün edinmekle değil, eksiksiz bir alışveriş deneyimi ile sağlanır.143
3.1.1. Faydacı değer
Geçmişte tüketici davranışı ile ilgili yapılan araştırmalarda dikkatin büyük bir kısmı
alışverişin faydacı yönü üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu araştırmalar, tüketicilerin satın alma
davranışlarının rasyonel ve vazifesel olarak gerçekleştirildiğini ortaya koymuştur.
Tüketiciler için alışverişin faydacı değeri, alışveriş yapmayı teşvik eden ihtiyacın
karşılanmasının başarılı olup olmamasına bağlıdır. Yani, tüketicilerin bir ürünün kendilerine
yüksek verim sağlayacağını düşünerek gerçekleştirdiği satın alma faaliyetinin başarıyla
tamamlanması alışverişin faydacı değerini ortaya çıkarmaktadır.144
Sonuç olarak faydacı alışveriş, tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere ürünlerin işlevsel
özelliklerine dikkat ettikleri, temellerinin rasyonellik ve yüksek verim elde etme üzerine
kurulduğu bir alışveriş şeklidir.
3.1.2. Hedonik değer
Faydacı yönleriyle karşılaştırıldığında alışverişin keyifli, heyecanlı yönlerinin daha az
araştırıldığı görülmektedir. Oysaki nesnenin fiyatına ya da sağladığı fonksiyonel faydaya
odaklanan bir yaklaşımın, tüketim deneyimlerinden elde edilen tüm değerleri açıklamakta
yetersiz kalacaktır.
İçerisinde soyut ve duygusal temaları barındıran hedonik değer, faydacı değere göre daha
kişisel ve özneldir. Bundan dolayı hedonik alışveriş değeri, alışverişin duygusal değerini
yansıtmaktadır. Özgürlük, fantezi ve hayal kurma, yenilik ve macera arama, istenmeyen
durumlardan kaçma gibi amaçlarla yapılan alışveriş, alışverişin hedonik değer yönünü
göstermektedir. Dahası bir tüketiciye ürünü satın almadan da onun faydalarından zevk
143
Babin, B. J., Darden, W. R. and Griffin, M. (1994). Work and/or fun: measuring hedonic and utilitarian
shopping value. Journal of Consumer Research, 20(4), 644-645.
144
Babin, Darden, Griffin, a.g.m., 1994, 645-646.
37
almasına izin vererek hedonik değer yaratılabilir. Kısaca, satın alma olsun ya da olmasın
alışveriş birçok yönden hedonik değer sağlayabilir.145
Yukarıda alışverişin hem faydacı hem de hedonik değer boyutuna yönelik farklar ortaya
konulmuştur. Faydacı değer boyutunun alışverişten maksimum düzeyde yarar sağlanması,
hedonik değer boyutunun ise duygudurumu ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır.
Tüketiciler, genellikle, hedonik tüketim faaliyetinde bulunmanın gerekli olmadığını
düşünmektedirler. Bunun sebebi, faydacı ürünlerin hedonik ürünlerden daha fonksiyonel ve
gerekli olduğu düşüncesidir. Bir başka sebep ise, haz veren ürünlerin tüketicilerde suçluluk
uyandırıyor hissidir. Bu hissin hedonik ürünlerin satın alınmasını ve kullanmasını azaltacağı
söylenebilir. Ancak belirtilmelidir ki tüketiciler hem faydacı hem de hedonik tüketimden
yararlanmaktadır. Hatta tüketici için bir ürün aynı anda faydacı ve hedonik değere sahip
olabilir. Örneğin, bir çift atletik ayakkabı kullanıcının performansını artırması nedeniyle
faydacı özelliğe sahiptir. Fakat bu ayakkabının hedonik özellikleri de vardır. Yani, markalı
bir atletik ayakkabı giymek hem eğlenceli hem de heyecan verici olabilir.146 Benzer bir
şekilde, bir diş macunu hem çürükleri önleyebilir hem de tadından zevk alınabilir.147
3.2. Hedonik Tüketim
Tüketimde hedonik tepkinin incelenmesine ilişkin olarak pek çok araştırma 1970’lerin
sonlarından itibaren yapılmaya başlamış olsa da alanın teorik kökenlerinin davranış
bilimlerinin çeşitli alt dallarına kadar uzandığını söylemek mümkündür. Sosyolojide kültür
üretim sistemi (Becker 1973, Crane 1976, Hirsch 1972); felsefede estetik (Jaeger 1945);
psikodilbiliminde duygusal tepki (Osgood, Suci and Tannenbaum 1957); psikolojide fantezi/
hayal kurma (Singer 1966, Swanson 1978) gibi çeşitli çalışmalardan faydalanılarak hedonik
tüketim kavramının teorik çerçevesi oluşturulmuştur.
Pazarlama alanında ise hedonik tüketim üzerine çalışmalar, Motivation Research olarak
adlandırılan araştırmaların yaygın hale gelmesiyle birlikte başlamıştır. 1950’lerde başlayan
ve 1970’lere kadar devam eden bu araştırmalar, ürünlerin duygusal yönlerine ve uyandırdığı
fanteziler üzerine odaklanmıştır. Ancak, klinik odaklı yapılan bu araştırmaların çoğunun
145
Babin, Darden and Griffin, a.g.m., 1994, 646.
Lu, J., Liu, Z., & Fang, Z. (2016). Hedonic products for you, utilitarian products for me. Judgment and
Decision Making, 11(4), 332-333.
147
Batra, Ahtola, a.g.m., 1991, 161.
146
38
eleştirilere maruz kalması sebebiyle uzun vadeli katkıları sınırlı kalmıştır. Yapılan son
çalışmalarda hedonik tüketim ürün sembolizmi ile ilişkilendirilmiş; sembolik tüketim ve
ilişkili bulunduğu hedonik deneyimlere yer verilmiştir (Grubb and Grathwohl 1967, Levy
1959, 1964; Hirschman and Holbrook 1981, 1982).
Hirschman ve Holbrook 1982 yılında yayımladıkları “Hedonic Consumption: Emerging
Concepts, Methods and Propositions” isimli makalelerinde ürünlerin rasyonel faydalarından
ziyade tüketim yapmaktan zevk alma düşüncesini ele almışlardır. Yazarlar tüketicilerin
tatmin olma isteği ile gerçekleştirdiği hedonik tüketim faaliyetini şu şekilde
tanımlamışlardır: Kişinin ürünlerle ilgili deneyiminin çoklu duyusal (multi-sensory), fantezi
ve duygusal yönleriyle ilişkili olan tüketici davranışladır. Çoklu duyusal (multi-sensory)
terimi ile deneyimin tat, ses, koku, dokunma ve görme de dâhil olmak üzere birden fazla
duyusal biçimlerde algılanması kastedilmektedir.
Çoklu duyusal (multi-sensory) imgenin gelişmesinin yanı sıra, hedonik tüketimle ilgili bir
diğer tepki türü de duygusal uyarımdır (emotional arousal). Duygular, dışavurumsal ve
deneyimsel içeriklere sahip güdüsel davranışları temsil etmektedir. Sevinç, kıskançlık,
korku, öfke vb. de duygulara dâhildir. Dolayısıyla duygusal tepki doğası gereği hem
psikolojik hem de fizyolojiktir. Yani, hem zihinde hem de bedende değişken durumlar
yaratmaktadır.
Hedonik tüketim üzerine yapılan araştırmalarda duyguların önemli bir rol oynadığını ifade
eden Hirschman ve Holbrook, belirli ürün kategorilerinin tüketiminde (örneğin romanlar,
oyunlar, spor etkinlikleri) duygusal uyarılmanın büyük bir güdüleme yarattığını ileri
sürmektedirler. Dahası sigara, gıda ve giyim gibi basit ürünlerin tüketiminde bile duygusal
uyarılmanın olabileceğinden söz etmektedirler.148
Hirschman ve Holbrook hedonik yaklaşım ve tüketicilerin davranışları arasındaki ilişkiyi
dört farklı başlık altında ele almıştır. Bunlar aşağıda açıklanmıştır:149
Zihinsel Yapılar: Birincisi, bazı durumlarda, ürün seçiminde duygusal arzular faydacı
güdülere baskın gelmektedir. Örneğin, motivasyon araştırmacılarının açık bir şekilde kabul
ettiği gibi aşk, nefret veya kıskançlık gibi duygular tüketicilerin rasyonel kararlar almalarını
engellemektedir. İkincisi, tüketiciler bir ürünün sahip olduğu somut niteliklerine ek olarak
148
Hirschman, E. C., Holbrook, M. B. (1982). Hedonic consumption: emerging concepts, methods and
propositions. The Journal of Marketing, 92-93.
149
Hirschman, Holbrook, a.g.m., 1982, 94-99.
39
ona öznel anlamlar da yüklemektedirler. Bazı ürünler için, soyut ve sembolik özellikler
marka seçiminde temel belirleyiciler olabilmektedir. Nitekim ürünün somut bir nesne
olmaktan ziyade öznel bir sembol olarak algılanması markaların nasıl seçildiğini
açıklayabilir. Dolayısıyla tüketiciler için, ürünün somut özelliklerinden çok öznel sembolleri
daha önemlidir. Üçüncüsü, hedonik tüketim gerçekliğin düşsel yapılarına bağlıdır.
Dolayısıyla, hedonik tüketim eylemleri, tüketicilerin gerçeklik olarak neyi bildiklerinden
ziyade gerçeklik olarak neyi arzuladıklarına bağlıdır. Nitekim tüketicinin içinde oluşturduğu
gerçekliğin yapısı, nesnel olarak doğrulanabilir dış dünya ile uyumlu olmayabilir. Öyle ki,
tüketicinin bir ürün etrafında oluşturduğu zihinsel imgelemeyi araştıran araştırmacılara göre,
ürünün tüketicinin öznel gerçekliğinde yani objektif bağlamının ötesinde nasıl
göründüğünün ölçülmesi gerekmektedir. Bunun gerçekleştirmenin yolu ise tüketicilere, bir
ürünü tükettikleri esnada meydana gelen gerçeklikten başka diğer şeyleri taklit edip
etmediklerini sormaktır. Örneğin son zamanlarda yapılan araştırmalar, bir izleyici kitlesinin
film, oyun veya başka bir performansı izlerken kendilerini aktörlerden biri olarak hayal
edebileceklerini göstermektedir. Bu duruma ilişkin bir diğer örnek ise, kendilerini "Marlboro
Erkekleri" olarak hayal etmekten hoşlanan sigara içenlerdir. Kovboy temasının etkililiği,
kullanıcısına verdiği erkeksi bir imaja bağlı olmasıdır. Bununla birlikte, bazı Marlboro
tüketicileri tarafından benimsenen imajın daha gerçekçi olması aslında bu tüketicilerin
idealize edilmiş kovboy olarak kendi imajlarını üretmek istemeleridir. Dolayısıyla, tüketim
için önemli bir ana unsur, değişmiş bir gerçeklik haline girme ya da yaratma arzusudur.
Dördüncüsü, iki bağımsız boyuttur: Duyusal-duygusal arama ve bilişsel bilgi arama.
Zuckerman150 tarafından hedonik tüketim üzerine yapılan araştırmalar, bazı tüketicilerin
duyusal-duygusal veya bilişsel uyarımı, bazı tüketicilerin ise her ikisini de aradıklarını
göstermektedir.
Ürün Sınıfları: Birincisi, ürünler geleneksel tüketici araştırmalarına konu olan ürünlerden
farklılık göstermektedir. Diş macunu, sigara, deterjan, bira gibi paketlenmiş ürünler ve
dayanıklı tüketim mallarına odaklanmış olan geleneksel tüketici araştırmalarının aksine
hedonik tüketici araştırmaları sahne sanatları (opera, bale, modern dans, tiyatro), plastik
sanatlar (resim, fotoğraf, heykel) ve moda gibi popüler kültür ürünlerine odaklanmıştır. Söz
konusu bu ürünler duygusal ihtiyaçları karşılamalarından dolayı tüketiciler için büyük bir
önem taşımaktadır. İkincisi, hedonik olarak tüketilen ürünlerin somut özelliklerinden ziyade
sembolik nitelikleri ön plandadır. Örneğin, tüketici duygusal bir ikilemle baş etmeye
yardımcı olması nedeniyle bir roman seçebilir. Yine yakın geçmişte yapılan araştırmalar,
150
Zuckennan, M. (1979), Sensation Seeking, Hillsdale, NJ: Lawrence Erlbaum Association.
40
simgesel nitelikleri nedeniyle bisiklet sürmek veya kayak gibi fiziksel aktivitelerin bile
yapılabileceğini göstermektedir.
Ürün Kullanımı: Hedonik perspektif, bir ürünün kullanımında ortaya çıkan psikolojik
deneyimleri içermektedir. Bu nedenle, hedonik tepkiler kullanım deneyiminin özü olarak
görülebilir. Yani, ürün ile tüketici arasında dinamik bir etkileşim olduğunu söylemek
mümkündür. Belirli bir zaman dilimi içinde denenen ürünler için duygusal uyarım
(emotional arousal) şekli tercih edilmekte ya da arzulanmaktadır. Örneğin, bir roman, film,
rock konseri veya futbol maçı tüketicide çeşitli duygu ve fantezileri uyandıran ürünlerdir.
Genellikle uyarılmanın en çok tercih edilen şekli, düşük bir düzeyde başlayıp yoğunluğu
giderek artan, bir doruk noktasına ulaştıktan sonra yavaş yavaş azalandır.
Bireysel Farklılıklar: Birincisi, tüketicilerin ürünlere yönelik verdiği duygusal tepkilerdeki
farklılıkların, alt kültürel farklılıklarla yakından ilişkili olduğu açık bir şekilde
görülmektedir. Etnik gruplar, ırk, din ya da milliyet boyutlarına göre tanımlansın, karmaşık
toplumsallaşma sistemlerini temsil etmektedir. Dolayısıyla, bireylerin ürünlere yönelik
tepkileri üyesi oldukları etnik grubun bakış açısına göre şekillenmektedir. Benzer bir şekilde
ürünlere yönelik arzu ve istekler, belirli bir sosyal sınıfın üyeleri tarafından paylaşılan
değerlere veya cinsiyet göre farklılık göstermektedir. İkincisi, fantezi ve duygusallığın
miktarı, alt kültürlerin üyelerinde değişiklik göstermektedir. Bu tür farklılıklar tüketicilerin
hedonik tepkilerini büyük ölçüde etkilemektedir. Örneğin, Protestanların aksine Yahudiler
ve İtalyan Katolikler fantezilerinde erotik ve şehvetli içeriklere yer vermektedir. Üçüncüsü,
hangi ürünün hedonik tüketim için uygun olduğu konusundaki algı, alt kültürel gruplarda
değişiklik göstermektedir. Başka bir ifadeyle, çoğu hedonik tüketim ürünün tüketicileri
çeşitli sosyal sınıf profilleri tarafından şekillenmektedir. Örneğin, sosyal statü açısından
opera severler, genellikle, tiyatro severlere kıyasla daha zengin ve yüksek statüye sahip
kişilerdir. Benzer bir şekilde, basketbol maçlarına gidenler ile müzelere gidenler arasında
sosyo-ekonomik farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılıklar sosyal sınıfın, tüketicileri
toplumdaki konumlarına göre kendilerine uygun hedonik aktivitelere yönlendiren bir alt
kültür aracı olarak hareket ettiğini göstermektedir.
3.3. Tüketimde Deneyim Kavramının Ortaya Çıkışı
Üretim odaklı anlayışın terk edilip müşteri odaklı anlayışın benimsenmesiyle birlikte
işletmeler pazarda rekabet üstünlüğü elde edebilmek için birtakım stratejilerden ve yaratıcı
pazarlama yaklaşımlarından yararlanmaktadır. Buna göre işletmeler, müşterilerine çeşitli
hizmetler sunarak farklılık yaratma ve aynı zamanda eşsiz deneyimler yaşatarak müşteri
41
sadakati oluşturmaya odaklanmışlardır. Bu bağlamda, müşterilere keyif veren, estetik ve
duygusal deneyimler yaşatmak işletmeleri zorlu pazar koşullarında rakiplerine kıyasla bir
adım ileri çıkarabilen pazarlama stratejileri olarak kullanılmaktadır.151
Pazarlama stratejisi olarak kullanılan ‘deneyim’ ilk kez 1982 yılında Holbrook ve
Hirschman’ın “The experiential aspects of consumption: Consumer fantasies, feelings, and
fun” isimli makalesinde ele alınmıştır. Yazarlar makalelerinde, geleneksel tüketici
araştırmalarında tüketimin deneyimsel yönünün göz ardı edilerek yalnızca ürünlerin faydacı
işlevlerine odaklanıldığını, ancak tüketimin fanteziler, duygular ve eğlenceler gibi
deneyimsel olarak yaşanabilecek yönlerinin olduğunu vurgulamaktadırlar.152
Pine ve Gilmore, “Welcome to the Experience Economy” isimli makalelerinde deneyimi,
müşteri katılımı ve çevresel ilişki olarak iki farklı boyutta tanımlamışlardır. Deneyimin ilk
boyutunda müşterilerin kendilerine sunulan deneyimlere aktif ya da pasif katılımından söz
edilmektedir. Pasif katılımda müşterilerin kendisine sunulan deneyimlerden hiçbir şekilde
etkilenmemesi söz konusudur. Bu tür katılımcılara, yalnızca gözlemci ya da dinleyici olarak
deneyim yaşayan senfoni müdavimleri örnek olarak verilebilir. Diğer taraftan aktif katılımda
ise, müşterilere deneyim yaşatan etkinlik ya da performanslar söz konusudur. Aktif
katılımcılara kayakçılar örnek olarak verilebilir. Ancak, kayak yarışını izleyenlerin tamamen
pasif katılımcı olduğu söylenemez. Çünkü orada bulunarak görsel ve işitsel olaylara katılım
göstermeleri onlara bir deneyim yaşatmaktadır.
Deneyimin ikinci boyutunda ise, müşterileri deneyimlerle birleştiren çevresel ilişki
tanımlanmaktadır. Buna göre, bağlantının bir ucunda zayıf ilişki, diğer ucunda güçlü ilişki
yer almaktadır. Yani, müşteri deneyimlerle ya güçlü bir çevresel ilişki ya da zayıf bir
çevresel ilişki içerisindedir. Örneğin, geniş ekran ve iyi bir ses sisteminin bulunduğu
sinemada film izleyen kişi deneyimle daha güçlü bir ilişki içindeyken, aynı filmi evde
izleyen kişi deneyimle daha zayıf bir ilişki içindedir. Buna göre deneyim alanları aşağıda
açıklanmıştır:153
Günay, N. G. (2008, 25-29 Ekim). Hizmet pazarlamasından deneyimsel pazarlamaya: bir güzellik
merkezinde uygulama. 13. Ulusal Pazarlama Kongresi Bildiriler Kitabı, Nevşehir, 64-65.
152
Holbrook, M. B., Hirschman, E. C. (1982). The experiential aspects of consumption: Consumer fantasies,
feelings, and fun. Journal of Consumer Research, 9(2), 132-140.
153
Pine, B. J., Gilmore, J. H. (1998). Welcome to the experience economy. Harvard Business Review, 76, 101102.
151
42
Zayıf İlişki
Eğlence
Eğitim
Pasif
Katılım
Aktif
Katılım
Kaçış
Estetik
Güçlü İlişki
Şekil 3.1. Deneyimin Dört Alanı
Şekil 3.1’de görüldüğü üzere deneyimin belirtilen müşteri katılımı ve çevresel ilişki
boyutları eğlence, eğitim, estetik ve kaçış olmak üzere dört farklı deneyim türünü
oluşturmaktadır. Zayıf çevresel ilişki ve pasif katılımın söz konusu olduğu eğlence
deneyimine televizyon izlemek, konsere gitmek örnek olarak verilebilir. Çoğu insanın
eğlence olarak gördüğü bu deneyimlerde aktif katılımdan ziyade pasif katılım eğilimi
görülmektedir. Zayıf çevresel ilişki ve aktif katılımın söz konusu olduğu eğitim deneyimine
kayak dersi almak örnek verilebilir. Güçlü çevresel ilişki ve pasif katılımın söz konusu
olduğu estetik deneyimine Grand Canyon’u yalnızca görmeye giden bir turist ya da bir sanat
galerisini ziyaret eden biri örnek verilebilir. Burada katılımcılar ya da müşteriler bir
deneyime aktif olarak katılım gösterseler de olayların kendileri üzerinde çok az bir etkisi
vardır ya da hiçbir etkisi yoktur. Son olarak, güçlü çevresel ilişki ve aktif katılımın söz
konusu olduğu kaçış deneyimi için eğlencenin yanı sıra eğitici deneyimleri öğreteceği
söylenebilir. Bu deneyime örnek olarak bir oyun sahnelemek, orkestrada çalmak örnek
verilebilir. Yani bu deneyimde katılımcıların ya da müşterilerin etkin bir katılımı ve güçlü
çevresel ilişkinden bahsedilmektedir.154
3.4. Deneyimsel Pazarlama
Pazarlama dünyasında önemli bir yer işgal eden deneyimsel pazarlama, “müşterilere duyusal
yollar aracılığıyla markalar, ürünler ve hizmetler ile ilişki kurma ve etkileşime girme fırsatı
vermektedir. Ayrıca, deneyimsel pazarlama satışların artmasını sağlayan, marka imajı ile
154
Pine, Gilmore, a.g.m., 1998, 102.
43
farkındalığını artıran, mevcut müşterilerin marka, ürün ve hizmet ile deneyimlerini ifade
etmektedir”.155
Deneyim veya daha özel olarak tüketim deneyimi, deneyimsel pazarlamanın ana bileşenidir.
İşletmeler tarafından rekabet avantajı elde etmek için sıkça kullanılan ve bir modern
pazarlama biçimi olan deneyimsel pazarlama, yalnızca bir ürün ya da hizmete odaklanmaz,
aynı zamanda işletmenin müşterileri için yarattığı deneyimlerin tümüne odaklanır.156
Tüketicilerin ihtiyaç ve istekleri birbirinden farklılık gösterse de, satın aldıkları ürün ve/veya
hizmetlerle olumlu ya da olumsuz deneyimler yaşamaları tüketimin kaçınılmaz bir
sonucudur. Ancak daha da önemlisi işletmelerin müşterilerine yaşattığı deneyimler,
işletmenin başarılı veya başarısız olmasında kilit rol oynamaktadır. Bu deneyimler,
işletmelerin ürün ve hizmetleri aracılığıyla müşterilerine yaşattığı faaliyetlerdir. Başarılı bir
işletmenin müşterilerine eşsiz deneyimler yaşatması eski müşterileri korumak ve yeni
müşteriler kazanmak için önemlidir. Dolayısıyla işletmelerin rekabet avantajı elde etmek
için kullandığı pazarlama taktiği, yani deneyimsel pazarlama sadık müşterilerin
yaratılmasında önemli bir işleve sahiptir.157
Hizmet sektöründe kritik bir öneme sahip olan deneyimsel pazarlama, ürünlerin ve
hizmetlerin kalitesini ve işlevlerini göz ardı etmez. Aksine deneyimsel pazarlamanın amacı,
ürün veya hizmetlerin değerini artıracak ve müşterilerin satın alma kararlarını etkileyecek
maddi olmayan, fiziksel ve etkileşimli deneyimler yaratmaktır. Bu deneyimler sayesinde,
duyguları harekete geçirilen müşterilere eşsiz deneyimler yaşatmanın bir ürünün, bir
markanın veya bir işletmenin değerini artıracağını söylemek mümkündür.158
3.5. Stratejik Deneyimsel Modüller (SEMs)
SEM’ler, işletme yöneticilerinin müşterilerine yönelik farklı müşteri deneyim türleri
oluşturmak için kullanabilecekleri stratejik deneyimsel modüllerdir. Her bir stratejik
deneyimsel modülün birbirinden farklı yapıları ve işlevleri vardır. Deneyimsel pazarlamada
Genç, B. (2009). Deneyimsel pazarlamanın tüketici satın alma kararlarına etkisi. Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir, 57.
156
Yuan, Y. H. E., Wu, C. K. (2008). Relationships among experiential marketing, experiential value, and
customer satisfaction. Journal of Hospitality & Tourism Research, 32(3), 387-388.
157
Yuan, Wu, a.g.m., 2008, 387-390
158
Yuan, Wu, a.g.m., 2008, 391.
155
44
kullanılan bu modüller: Duyusal deneyimler (sense), duygusal deneyimler (feel), yaratıcı
bilişsel deneyim (think), fiziksel deneyimler, davranışlar ve yaşam biçimleri (act), bir
referans grubu ya da kültür ile ilişkili olan sosyal-kimlik deneyimleri (relate)’dir.159
3.5.1. Duyusal deneyim (sense)
Günümüz pazar koşulları ve farklılaşan tüketim pratikleri dikkate alındığında, ürünlerin
sahip olduğu özellikler ve sağladıkları faydaların yanı sıra bir markanın ismi, logosu, imajı
vb. unsurlar tüketicilerin ilgisini çekmekte yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle, işletmelerin
müşterilerine, ürün ve/veya hizmetleriyle ilişkilendirebilecekleri ve hafızalarında yer
edebilecek türden duyusal deneyimler yaşatmaları yeni bir pazarlama yaklaşımı olarak
ortaya çıkmıştır.160
Duyu modülü veya duyusal deneyim pazarlamasının amacı, görme, işitme, dokunma, tatma
ve koklama organları aracılığıyla duyusal deneyimler yaratmaktır. Duyusal deneyim
pazarlaması sayesinde işletmeleri ve ürünleri ayırt etmek, ürünlere değer katmak, müşterileri
estetik ve heyecan duyuları aracılığıyla motive etmek mümkündür.161 Duyusal pazarlamaya
verilebilecek en iyi örneklerden bir tanesi Starbucks Coffee’dir. Mağazadaki özel kahve
kokusu, müzik, renkler, ışıklar müşterilerin duyularını etkileyen unsurlardır.
Duyusal deneyimlerin yönetilebilmesi için pazarlama yöneticilerinin müşterilerin duyusal
deneyimlerini arttıracak çeşitli uğraşılar içinde olması gerekmektedir. 162 Ancak görme,
işitme, dokunma, tatma ve koklama duyularını ayrı ayrı etkilemeye çalışan bir markanın
başarıya ulaşması mümkün değildir. Müşteriler üzerinde güçlü bir etki yaratabilmek için
markanın önce yaratmayı düşündüğü etkiyi ve deneyimi planlaması, sonra da bu deneyimi
mümkün kılacak duyusal özellikleri tasarlaması gerekir.163 Başka bir ifadeyle, işletmeler
müşterilerin duygularını, duyu organları aracılığıyla harekete geçirecek stratejiler
159
Schmitt, B. (1999). Experiential marketing: A new framework for design and communications. Design
Management Review, 10(2), 13.
160
Genç, a.g.e., 2009, 69.
161
Schmitt, a.g.m. 1999, 13.
162
Günay, a.g.m., 2008, 66.
163
http://www.temelaksoy.com/duyusal-pazarlama-nasil-yapilir/
45
geliştirmelidirler.164 Böylece işletmeler, müşterilerin üzerinde iz bırakacak deneyim yaratmış
olur.
3.5.2. Duygusal deneyim (feel)
Geleneksel tüketici davranışı araştırmalarına göre, tüketiciler ürünlere yalnızca işlevsel
özellikleri ve fonksiyonel faydalarından dolayı sahip olmakta ya da sahip olmayı
istemektedirler. Ancak, postmodern birey olarak nitelendirilen günümüz tüketicilerinin
ürünleri kendilerine yaşatacakları duygusal deneyimlerden dolayı kullandıkları ortaya
koyulmuştur. Bu bağlamda duygusal deneyim pazarlamasının amacı, tüketicilerde markaya
ilişkin pozitif duygusal deneyimler ve güçlü duygular yaratmaktır. Burada pazarlama
yöneticileri için önemli olan şey, tüketicinin duygularını harekete geçiren uyarıcıların neler
olduğunun iyi bir şekilde analiz etmektir.165 Kendisine yaşatılan duygusal deneyimler
neticesinde marka ile aralarında bir bağ kuran tüketicilerin marka sadakatlerinin, diğer
tüketicilere kıyasla daha yüksek olacağını söylemek mümkündür.166
3.5.3. Bilişsel deneyim (think)
Bilişsel deneyim, işletmelerin müşterilerine yaratıcı bir şekilde bilişsel ve problem çözme
deneyimi yaşattığı zihinsel bir faaliyettir. Bilişsel deneyimle şaşırtma, entrika (kandırma) ve
kışkırtma (tahrik etme) yoluyla müşterilerin düşüncelerinin harekete geçirilmesi
amaçlanır.167 Böylece müşterilerin işletme, marka ve ürünler ile ilgili düşünmesi ve
değerlendirme
yapması
sağlanmış
olur.168
Özellikle
yeni
teknoloji
ürünlerin
kampanyalarında yaygın bir şekilde kullanılan bilişsel deneyim pazarlamasına verilebilecek
en iyi örnek Microsoft’un “ Where Do You Want to Go Today?” (Bugün Nereye Gitmek
İstersin?) sloganıdır. Microsoft’un bu sloganı ile müşterilerin zihninde canlandırmak istediği
şey şudur: Bilgisayarların artması ve gün geçtikçe gelişen teknoloji ile her şeyi yapabilmenin
Torlak, Altunışık, a.g.e., 2007, 54.
Schmitt, a.g.m., 1999, 13.
166
Aşkın, N., & İpek, İ. (2016). Marka Aşkının Marka Deneyimi ile Marka Sadakati Arasındaki İlişkiye
Aracılık Etkisi/ The Mediating Role of Brand Love on the Relationship between Brand Experience and Brand
Loyalty. Ege Akademik Bakış, 16(1), 86.
167
Schmitt, a.g.m., 1999, 13.
168
Genç, a.g.e., 2009, 72.
164
165
46
mümkün olduğudur. Dolayısıyla bu sloganla kendisini müşterilerine sınırsız olanak sağlayan
bir işletme olarak konumlandırmaktadır.169
Son olarak Schmitt, bilişsel pazarlamanın yalnızca yüksek teknoloji ürünleriyle sınırlı
olmadığını, aynı zamanda iletişim, perakendecilik gibi birçok alanda da kullanıldığını
belirtmiştir.170
3.5.4. Fiziksel deneyim (act)
Fiziksel deneyim pazarlaması, müşterilerin fiziksel deneyimlerini hedef alarak yaşamlarını
zenginleştirmenin yanı sıra onlara alternatif yaşam tarzları sunmayı amaçlamaktadır. Yaşam
tarzı ve davranışlardaki değişiklikler çoğunlukla motivasyonel, ilham verici ve duygusaldır.
Fiziksel deneyim pazarlamasında, genellikle, film yıldızları ve sporcular gibi rol modeller
kullanılır. Fiziksel deneyim pazarlamacılığının klasiği haline gelen Nike markasının
kullandığı “Just Do It” sloganı örnek olarak verilebilir.171
3.5.5. İlişkisel deneyim (relate)
İlişkisel deneyim pazarlaması, duyusal (sense), duygusal (feel), bilişsel (think) ve fiziksel
(act) deneyim pazarlamasına ait yönleri içermektedir.
Klasik pazarlama, endüstriyel dönem için pek çok değerli stratejiler ve uygulama yöntemleri
sunmuştur. Ancak postmodern dönemde, klasik pazarlama anlayışı ile duyusal, duygusal,
bilişsel, fiziksel ve ilişkisel deneyimlerin yaratılması mümkün değildir. Bernd Schmitt’in
ifade ettiği gibi, klasik pazarlama yaklaşımında benimsenen ürünlerin işlevsel ve faydacı
boyutlarının bir kenara bırakılıp müşteri deneyimlerine geçilmesi gerekmektedir.172
3.6. Marka Aşkı
90’lı yıllardan bu yana yapılan araştırmaların tüketici-marka arasındaki ilişkiyi özellikle
marka güveni, marka sadakati ve marka bağlılığına dayandırarak açıklamaya çalıştığı fark
edilmiştir. Ancak yakın geçmişte yapılan araştırmalar tüketicilerin bir markaya yönelik aşk
Özgören, F. (2013). Deneyimsel markalama. İstanbul Sosyal Bilimler Dergisi, (3), 7.
Schmitt, a.g.m., 1999, 13.
171
Schmitt, a.g.m., 1999, 13.
172
Schmitt, a.g.m, 1999, 16.
169
170
47
yaşayabileceklerini de ortaya koymuştur. Pazarlama bağlamında, araştırmacıların ve
uygulamacıların ilgi odağı haline gelen aşk’ a yönelik yapılan ilk araştırmalarda
kavramsallaştırma ve tanımlama üzerine, sonrasında yapılan araştırmalarda ise tüketicinin
bir markaya olan aşkını belirlemeye yönelik ölçekler geliştirme üzerine odaklanılmıştır.
İlk araştırmalarda marka aşkı, psikolojide yer alan kişiler arası aşk teorileriyle açıklanmaya
çalışılmıştır. Kişiler arası aşkı ele alan popüler teorilerden biri Sternberg’in 1986 yılında
yayımladığı “Triangular Theory of Love” isimli makaledir. Sternberg bu teorisinde aşkın üç
temel bileşeni olan yakınlık, tutku ve bağlılık arasındaki ilişkiyi kavramsallaştırmak için
üçgen metaforu kullanmıştır. Buna göre, üçgenin üst köşesinde yer alan yakınlık (intimacy)
bileşeni; ilişkilerde yakınlık ve bağlılığı arttıran duyguları ifade etmektedir. Bu nedenle, esas
itibari ile bir aşk ilişkisindeki sıcaklık deneyimine neden olan duyguları kapsar. Üçgenin sol
köşesinde yer alan tutku (passion)bileşeni; romantizm, fiziksel cazibe ve cinsel tatmini ifade
etmektedir. Bu nedenle, tutku bileşeni, tutku deneyimine yol açan motivasyonel ve heyecan
verici uyarılma biçimlerini kapsar. Üçgenin sağ köşesinde yer alan karar/bağlılık
(decision/commitment) bileşenin kısa dönem ve uzun dönem olmak üzere iki boyutu vardır.
Kısa dönem, birini sevme kararı vermek; uzun dönem ise bu aşkı devam ettirmek anlamına
gelmektedir. Dolayısıyla karar/bağlılık bileşeni, bir ilişkinin varlığı ve uzun dönemde devam
ettirme potansiyeli hakkında karar alma sürecinde yer alan bilişsel unsurları kapsamaktadır.
Genel olarak, yakınlık bileşeninin, büyük oranda ilişkiyle ilgili duygusal yatırımdan; tutku
bileşenin, ilişkide motivasyonel katılımdan; karar/bağlılık bileşeninin, bilişsel karar ve
ilişkiye olan bağlılıktan kaynaklandığı düşünülmektedir.173
Pazarlama literatürü incelendiğinde ise, aşk duygusuna yönelik ilk araştırma Shimp ve
Madden’e ait 1988 tarihli “Consumer-Object Relations: A Conceptual Framework Based
Analogously on Sternberg's Triangular Theory of Love” makaledir. Yazarlar, tüketici
davranışı literatüründe markaya yönelik tutum ve sadakat gibi kavramların incelendiğini,
ancak tüketicilerin ürün ve markalar ile kurduğu ilişkilerin göz ardı edildiğini, aynı zamanda
bu kavramları ortak bir noktada birleştiren bir araştırma olmadığını belirtmişlerdir. Bu
sebeple, Sternberg’in kişiler arası aşkı ele aldığı Üçgen Aşk Teorisinin üç temel bileşeni,
tüketicilerin ürün, marka ve diğer tüketim nesneleri ile olan etkileşimlerini karakterize etmek
üzere uyarlanmıştır. Sternberg’in araştırma soruları tüketici davranışlarını anlamaya yönelik
173
Sternberg, R. J. (1986). A triangular theory of love. Psychological Review, 93(2), 119.
48
revize edilmiştir. Örneğin, “Bir ürünü veya bir markayı sevmek ne demektir?”, “Marka
sadakati bazı durumlarda uzun süre devam ederken, diğer durumlarda neden marka değişimi
söz konusu olur?”174
Shimp ve Madden (1988), Sternberg (1986)’in Üçgen Sevgi Teorisi’nden hareketle
tüketicilerin tüketim nesneleri ile olan ilişkilerini açıklamaktadır. Başka bir ifade ile
tüketicilerin nesnelerle kurdukları sevgi ilişkisi bireyler arası sevgi ilişkisine benzetilmekte
olup Çizelge 3.1’de özetlenmektedir.
Çizelge 3.1. Kisiler Arasi Ask ve Tuketici-Nesne Iliskilerinde Askin Boyutları
Üçgen Aşk Teorisinin Bileşenleri
Tüketici-Nesne İlişkisinin Bileşenleri
(Sternberg, 1986)
(Shimp & Madden, 1988)
Biliş
Karar/Bağlılık
Karar/Bağlılık
Duygu
Yakınlık
Hoşlanma
Motivasyon
Tutku
Özlem
Psikolojik Süreç
Kaynak: Shimp, T. A. and Madden, T. J. (1988). Consumer-object relations: A conceptual framework based
analogously on Sternberg's triangular theory of love. NA-Advances in Consumer Research,,15, 165.
Shimp & Madden’in tüketici- nesne ilişkisini (consumer-object relations /CORs) açıklamak
üzere geliştirdikleri bileşenler şu şekildedir:
Yakınlık; tüketici-nesne ilişkilerinde de mevcuttur. Sternberg’in Üçgen Aşk Teorisindeki
yakınlık bileşeni, tüketici-nesne ilişkilerinde (CORs) “hoşlanma” olarak nitelendirilmiştir ve
hoşlanma, yakınlık bileşeninin özelliklerini taşımaktadır. Shimp ve Madden’e göre,
tüketiciler hayatları boyunca tüketim nesnelerine yönelik güçlü bir bağlılık ve yakınlık
duygusu hissederler. Hatta çocuk ya da yetişkin bir birey, nesneleri kendisinin bir parçası
gibi hissedebilir. Çünkü tüketim nesneleri sahipleri için sembolik önem kazanmakta ve
sahibinin kimliğinin, imajının ve benliğinin bir parçası haline gelmektedir.
Yazarlar tüketim nesneleri için güçlü pozitif duygular hissedilebileceğini ifade etse de çoğu
marka ve tüketim nesnesi için tüketicilerin duygusal açıdan nötr olabileceğini de belirtir.
Tüketiciler bu nesnelere yalnızca bir işlevsel özellikleri için değer vermektedir. Dolayısıyla
174
Shimp, T. A., Madden, T. J. (1988). Consumer-object relations: A conceptual framework based
analogously on Sternberg's triangular theory of love. NA-Advances in Consumer Research, Volume 15, 163.
49
tüketicide bu nesnelere karşı herhangi bir bağlanma ya da yakınlık hissinin oluşması söz
konusu değildir.
Üçgen Aşk Teorisindeki tutku bileşeni, tüketici-nesne ilişkilerinde (CORs) “özlem” olarak
nitelendirilmiştir. Tutku bileşeni, yakınlıkla karşılıklı etkileşim halindedir. Yazarlar,
tüketicilerin ürün ve markalara yönelik tutkuya benzer hislere sahip olduğunu ifade
etmektedir. Dahası, ürünler ve markalar sıklıkla tüketicilerin bağlılığı, baskınlığı ve kendini
gerçekleştirme ihtiyaçları için sembol görevi görür.
Shimp ve Madden karar/bağlılık bileşeninde, kişiler arası ilişkiler ile tüketici-nesne ilişkileri
arasındaki benzerliklerden söz ederler. Örneğin kısa dönemde tüketiciler, bir ürün ya da
markayı sevdiklerini belirtirler, çünkü ürün/markanın özellikleri veya faydaları tüketicilerin
aradıkları ile uyumludur. Uzun dönemde ise, tüketicilerin tekrar satın alma davranışına
neden olan unsurlar söz konusudur. Bu dönemde marka sadakati söz konusudur.175
Sternberg Üçgen Aşk Teorisinde, yakınlık, tutku, karar/bağlılık bileşenlerinin varlık ve
yokluğunu göz önüne alarak sekiz çeşit aşk tanımı yapmıştır. Shimp ve Madden de bu teoride
tanımlanan sekiz çeşit aşkı temel alarak tüketici-nesne ilişkisinin türlerini ortaya
koymuşlardır.176 Tüketici-nesne ilişkisi açısından tanımlanan sekiz ilişki türünde hoşlanma,
özlem ve bağlanma bileşenlerinin bulunma durumu Çizelge 3.2’de verilmiştir.177
Çizelge 3.2. Tüketici – Nesne İlişkilerinin Sekiz Türü
Bileşenler
175
İlişki Türü
Hoşlanma
Özlem
Karar/Bağlılık
Hoşlanmama
Hoşlanma
Hayranlık
İşlevselcilik
Engellenmiş arzu
Faydacılık
Yenik düşmüş arzu
Sadakat
–
+
–
–
+
+
–
+
–
–
+
–
+
–
+
+
–
–
–
+
–
+
+
+
Shimp, Madden, a.g.m., 1988, 163-164.
Sternberg’in Üçgen Aşk Teorisinde ortaya koyduğu sekiz çeşit aşkın, Shimp ve Madden’in çalışmasındaki
karşılığı şöyledir: Aşksızlık = Hoşlanmama; Hoşlanma = Hoşlanma; Çılgınca Aşk = Hayranlık; Boş Aşk =
İşlevselcilik; Romantik Aşk = Yasaklanmış Arzu; Arkadaşça Aşk = Faydacılık; Aptalca Aşk = Yenik Düşmüş
Arzu; Mükemmel Aşk = Sadakat.
177
Shimp, Madden, a.g.m., 1988, 165-166.
176
50
Kaynak: Shimp, T. A. and Madden, T. J. (1988). Consumer-object relations: A conceptual framework based
analogously on Sternberg's triangular theory of love. NA-Advances in Consumer Research ,15, 165.
Hoşlanmama [H (-) Ö (-) B (-)] : Hoşlanmamak, beğenmemek anlamına gelmemektedir.
Aksine, bu ilişki türünde, tüketicinin bir ürün ya da markaya yönelik herhangi bir
duygusunun olmaması söz konusudur. Hoşlanmama, çoğu tüketici-nesne ilişkisinde görülen
bir ilişki türüdür. Hoşlanmama iki farklı durumda gerçekleşir:
i. Tüketicinin ilgilenmediği ürün kategorilerinde,
ii. Tüketicinin bir veya daha fazla marka için sadakatinin olması halinde diğer tüm
markalara yönelik tüketicide hoşlanmama ilişkisinden bahsedilir.
Hoşlanma [H (+) Ö (-) B (-)] : Hoşlanma ilişki türünde tüketiciler bir markaya belli bir
derecede yakınlık hissetmektedir, ancak tüketicide o markaya sahip olma ya da satın alma
isteği oluşmamaktadır. Yani, hoşlanılan marka için tüketicide tutku ya da bağlanma hissi
yoktur. Fakat belirtilmelidir ki, hoşlanma tüketicinin bir ürünü satın alacağı anlamına
gelmeyeceği gibi, satın almayacağı anlamına da gelmemektedir.
Hayranlık [H (-) Ö (+) B (-)] : Hayranlık ilişki türünde, tüketicinin belirli bir ürün ya da
markaya karşı özlem duyması söz konusu iken, hoşlanma ve bağlanma hissi yoktur. Yani,
bu ilişki türünde tüketicinin uzun ya da kısa dönemde bir ürüne/markaya karşı tüketme isteği
yoktur. Dolayısıyla tüketicide marka sadakati oluşmamaktadır. Bu ilişki türü genellikle
moda olmuş ürünler için geçerlidir. Çünkü tüketiciler bu ürünlere toplumsal statü elde
etmek, bir gruba dâhil olmak ya da kendi benliklerini yansıtmak için sahip olmak
istemektedirler.
İşlevselcilik [ H (-) Ö (-) B (+)] : Bu ilişki türünde tüketici duygusal bir bağlanma
hissetmeden belirli bir markayı ya da ürünü satın almaya karar verir. Yani, tüketici bir ürüne
mevcut problemini çözmek, başka bir ifadeyle ihtiyacını karşılamak için sahip olmayı
istemektedir.
Engellenmiş Arzu [H (+) Ö (+) B (-)] : Engellenmiş arzu olarak nitelendirilen bu ilişki
türünde karar/bağlanma bileşeni yoktur. Tüketici istediği zamanda istediği ürüne sahip
olmayı istemektedir, ancak tüketicinin ürüne sahip olma isteğinin önünde bir engel
bulunmaktadır. Örneğin, küçük bir kızın ruj kullanmak için güçlü bir isteği olabilir, ancak
51
ailesi tarafından ruj kullanması kısıtlanabilir. Benzer şekilde, yetişkin bir birey son model
spor otomobil almak isteyebilir, ancak sınırlı finansal kaynaklar ve diğer engelleyici unsurlar
bu arzusunun gerçekleşmesini önleyecektir.
Faydacılık [H (+) Ö (-) B (+)] : Tüketici-nesne ilişkisinde en sık görülen bu ilişki türünde
tüketicinin belirli bir ürün ya da markaya yakınlık ve bağlılık hissetmesinin yanı sıra
kullanma ve tüketme isteğinin olması söz konusudur, ancak faydacılık ilişki türünde
tüketicinin ürün/markaya karşı güçlü bir tutkusu yoktur.
Yenik Düşmüş Arzu [H (-) Ö (+) B (+)] : Sternberg’in teorisindeki aptalca aşkın kavramsal
karşılığı olan bu ilişki türünde tüketicinin belirli bir ürün ya da markaya karşı herhangi bir
beğenisi yoktur. Buna rağmen, tüketicinin bir ürün/markayı istediği ya da satın alma kararı
verdiği görülmektedir. Bunun nedeni ise, tüketicinin ailesi ve yakın çevresinin baskısı
altında kalmasıdır. Bu ilişki türüne, Amerikan ürünlerinin kullanıldığı bir şirkette yönetici
kişisel heveslerine karşın Avrupa ithalatı yerine Amerikan yapımı otomobil satın alması için
motive edilmesi örnek olarak verilebilir.
Sadakat [H (+) Ö (+) B (+)] : Hoşlanma, özlem ve bağlanma bileşenlerinin bir arada olduğu
tüketici-nesne ilişkisinin son türü, tüketicinin belirli bir markayla samimi bir ilişki kurduğu,
o markayı satın almak ya da tekrar satın almak için güçlü bir tavır sergilediği ilişkidir.
Özetle Shimp ve Madden çalışmalarında, tüketici ve nesne arasındaki ilişkiyi açıklamak
üzere kavramsal bir model önermişlerdir. Sternberg’in Üçgen Aşk Teorisinden esinlenilenin
bu çalışmada, kişiler arası ilişkinin temel bileşenleri olan yakınlık, tutku ve karar/bağlılık
bileşenler tüketim bağlamında hoşlanma, özlem ve karar/bağlılık olarak ele alınmıştır.
Yazarlar, bu üç bileşenin bir arada bulunması durumunda tüketici ve nesne arasında güçlü
bir sadakat ilişkisinin olduğunu ileri sürmüşlerdir. Ancak, kişiler arası ilişki bileşenlerinin
tüketici-nesne ilişkisine uyarlandığı bu çalışma ampirik olarak test edilmediği için
eleştirilmiştir.
Bagozzi, Batra ve Ahuvia ise, geçmişte tüketici ve nesne arasındaki ilişkileri açıklamada
kullanılan kişiler arası aşk teorilerinin, marka aşkı araştırmaları için uygun bir teorik temel
sağlamayacağını savunmaktadır. Bu doğrultuda, tüketicilerin markaya duydukları aşkı
52
açıklamada Sternberg’in Üçgen Aşk Teorisini temel alan Shimp ve Madden’in araştırmasına
eleştiri getirmişlerdir.
Yazarlar yaptıkları araştırmanın sonucunda, marka aşkının kişiler arası aşktan daha az
önemli olduğunu ve tüketicilerin markalara yönelik duydukları aşkın, kişiler arası aşktan
farklı olduğunu ortaya koymuşlardır. Çünkü kişiler arası aşktan farklı olarak, tüketici ve
marka arasındaki aşk tek taraflıdır. Yani, tüketici herhangi bir markaya yönelik güçlü bir
bağlanma duygusu hissedebilir, ancak aynı şey marka için söz konusu değildir.
Yukarıda da bahsedildiği gibi, Sternberg’in teorisi yakınlık, tutku ve karar/bağlılık
bileşenlerinin var olma durumuna bağlı olarak sekiz çeşit aşk türünü ortaya koymaktadır.
Bagozzi vd. göre tutku, Sternberg’in teorisinde en az problematik olan bileşendir. Teorinin
yakınlık
bileşeninin
marka
aşkına
uyarlandığı
araştırmalar
ise
tüketici-marka
entegrasyonunu açıklayamamaktadır. Son olarak, Sternberg’in karar/bağlılık bileşenin
marka aşkı ile ilişkisiz olduğunu belirtmişlerdir. Yani, tüketici-nesne ilişkisini tanımlayan
karar/bağlılık bileşeni, kişiler arası ilişkideki anlamından farklıdır. Kişiler arası ilişkide
karar, tarafların bilinçli olarak ilişkilerinin aşk olduğunu kabul etmelerini ifade etmektedir.
Ancak, marka aşkında tüketiciler nadiren bilinçli bir şekilde marka ile olan ilişkilerini aşk
olarak ifade etmektedirler. Dahası Sternberg’in üçgen teorisinin bağlılık boyutu, tüketicinin
markaya olan sadakat duygusunu ifade etmemektedir.178
Marka sevgisiyle birlikte değerlendirilen son kavram marka duygusudur (Carroll ve Ahuvia,
2006). Chaudhuri ve Holbrook (2001)’a göre, marka duygusu, tüketicinin markayı
kullanmasıyla oluşan, mutluluk, sevinç ve heyecan gibi duygusal sonuçtur. Carroll ve
Ahuvia (2006)’a göre marka sevgisi ve marka duygusu arasında yoğunluk, bütünleşme ve
olumsuz hislerin varlığı açısından 3 fark bulunmaktadır. Öncelikle, marka sevgisi marka
duygusuna göre daha yoğun bir duygusal bildirimdir. Ayrıca, marka sevgisinde tüketicinin
benliği ile markanın bütünleşmesi söz konusudur. Son olarak, marka sevgisi tatminin bir
sonucudur. Bu nedenle, marka sevgisinin olmadığı durumda tüketici sadece tatmin olmuştur.
Dolayısıyla, tüketicinin ilgili markaya karşı iyi ya da kötü herhangi bir duygusu yoktur.
Diğer bir deyişle, marka duygusundan farklı olarak, marka sevgisi tüketicilerin bu markalara
karşı kötü bir şey hissetmelerini engellemektedir.
178
Batra, R., Ahuvia, A. and Bagozzi, R. P. (2012). Brand love. Journal of Marketing, 76(2), 5-6.
53
4. ARAŞTIRMANIN BULGULARI
4.1. Araştırmanın Amacı ve Önemi
Günümüzde postmodern olarak nitelendirilen tüketicilerin markalara karşı sadakati hem
daha az hem de anlaşılması güçtür. Sürdürülebilir rekabet üstünlüğünün önem kazandığı
tüketim toplumunda ise, markalar rakiplerine kıyasla bir adım öne çıkabilmek için klasik
pazarlama yaklaşımından vazgeçerek yaratıcı pazarlama stratejileri kullanmalıdırlar. Bu
stratejilerden biri de tüketicilere deneyimler yaşatmaktır. Ki bu sayede marka ve tüketiciler
arasındaki ilişki marka deneyimi yoluyla güçlendirilebilir, aynı zamanda marka ile
aralarında duygusal bağ kuran tüketicilerin marka sadakati diğer tüketicilere kıyasla yüksek
olacaktır.
Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda bu araştırmanın amacı,
 Stratejik deneyimsel modüllerden hangisinin marka aşkı üzerinde daha etkili olduğunun,
 Marka deneyimi ile marka aşkı arasındaki ilişkide marka sadakatinin aracılık etkisi olup
olmadığının belirlenmesidir.
Araştırma özellikle Türkçe pazarlama literatürdeki henüz yeterince yer verilmeyen marka
deneyimi ve marka aşkı arasındaki ilişkiyi ortaya koyması açısından önem kazanmaktadır.
4.2. Araştırmanın Sınırlılıkları
 Araştırmanın sonuçları yalnızca Ankara ilinde faaliyet gösteren Starbucks Coffee
mağazalarından alışveriş yapan müşteriler için geçerlidir.
 Ana kütlenin tamamına ulaşılmasının zor olması sebebiyle ana kütlede yer alan bütün
müşteriler araştırma kapsamına alınamamıştır. Bu yüzden araştırma Starbucks Coffee’nin
Ankara ili Çankaya bölgesindeki en yoğun mağazalarda yapılmıştır. Bu mağazalar:
Panora AVM Starbucks Coffee, Armada AVM Starbucks Coffee, Kentpark AVM
Starbucks Coffee, Bilkent Center Starbucks Coffee ve Karanfil Sokak Starbucks Coffee
mağazalarıdır.
54
 Yüz yüze anket tekniğinin kullanıldığı bu araştırmada, katılımcıların diğer insanların
yanında anket formunda yer alan ifadeleri cevaplandırmaya çekinebileceği ve bu sebeple
gerçekçi cevaplar veremeyebileceği düşünülmüştür.
4.3. Araştırmanın Yöntemi
Araştırmanın yöntemi; araştırmanın hipotezleri, örnekleme süreci, veri toplama yöntemi ve
verilerin analizi bölümlerinden oluşmaktadır.
4.3.1. Araştırmanın hipotezleri
Bu araştırma, stratejik deneyimsel modüllerden hangisinin marka aşkı üzerinde daha etkili
olduğunu ortaya koymaya çalışmaktadır. Ancak literatür incelemesi yapıldığında bazı
araştırmalar, marka sadakati ve +ağızdan ağıza iletişimin de marka aşkı üzerinde olumlu
yönde etkilerinin olduğunu oraya koymuştur. Araştırmanın amacı ve modeli kapsamında
geliştirile hipotezler aşağıdaki gibidir:
H1: Marka deneyiminin marka aşkı üzerinde olumlu bir etkisi vardır
H2: Marka sadakatinin marka aşkı üzerinde olumlu bir etkisi vardır
H3: + Ağızdan ağıza iletişimin marka aşkı üzerinde olumlu bir etkisi vardır
H4: Marka deneyimi ile marka aşkı arasında marka sadakatinin aracılık etkisi vardır
Ayrıca araştırma kapsamında Starbucks Coffee müşterilerinin marka sadakati ve marka
aşkının demografik özelliklerine göre farklılık gösterip göstermediğini belirlemek için
aşağıdaki hipotezler oluşturulmuştur.
H5: Starbucks Coffee müşterilerinin marka sadakati demografik özelliklerine göre farklılık
göstermektedir.
H5a: Starbucks Coffee müşterilerinin marka sadakati cinsiyete göre farklılık göstermektedir.
H5b: Starbucks Coffee müşterilerinin marka sadakati yaşa göre farklılık göstermektedir.
H5c: Starbucks Coffee müşterilerinin marka sadakati eğitime göre farklılık göstermektedir.
H6: Starbucks Coffee müşterilerinin marka aşkı demografik özelliklerine göre farklılık
göstermektedir.
H6a: Starbucks Coffee müşterilerinin marka aşkı cinsiyete göre farklılık göstermektedir.
H6b: Starbucks Coffee müşterilerinin marka aşkı yaşa göre farklılık göstermektedir.
55
H6c: Starbucks Coffee müşterilerinin marka aşkı eğitime göre farklılık göstermektedir.
Araştırma kapsamında oluşturulan H1, H2, H3 hipotezleri ile Baron ve Kenny’in üç adımlı
yöntemi (H4) için regresyon analizi; marka sadakati ve marka aşkının demografik özelliklere
göre farklılık gösterip göstermediğini belirlemek için oluşturulan H5 ile H6 hipotezleri
bağımsız örneklem t-testi ve bağımsız örneklem tek yönlü varyans analizi ile test edilmiştir.
4.3.2. Örnekleme süreci
Araştırmanın ana kütlesi, Ankara’daki Starbucks Coffee mağazalarını ziyaret eden ve en az
bir kez Starbucks Coffee’nin deneyimlerinden yararlanan, farklı demografik özelliklere
sahip bireylerden oluşmaktadır. Araştırmanın yapıldığı esnada Starbucks Coffee’nin Ankara
genelindeki mağaza sayısı 47’dir. Ancak araştırma, Ankara ilinin nüfus yoğunluğu en
yüksek bölgesi olan Çankaya’da yapılmıştır. Yine, Çankaya bölgesindeki en yoğun
Starbucks Coffee mağazalarından veri toplanmıştır. Bu mağazalar: Armada AVM Starbucks
Coffee, Kentpark AVM Starbucks Coffee, Panora AVM Starbucks Coffee, Bilkent Center
Starbucks Coffee ve Karanfil Sokak Starbucks Coffee mağazalarıdır.
Söz konusu araştırmada, hedef kitledeki birey sayısı bilinmediği için örneklem
büyüklüğünün belirlenmesi için aşağıdaki formül kullanılmıştır:179
𝑛=
𝑡2 . 𝑝 . 𝑞
𝑑2
n: Örnekleme alınacak birey sayısı
t: Belirli bir anlamlılık düzeyinde, t tablosuna göre bulunan teorik değer (α= 0.05’te ∞
serbestlik derecesinde teorik t değeri tablodan bulunmuştur. Buna göre t= 1.96’dır)
p: İncelenen olayın görülüş sıklığı (yani gerçekleşme olasılığı) (p= 0.5 alınmıştır)
q: İncelenen olayın görülmeyiş sıklığı (yani gerçekleşmeme olasılığı) (q= 0.5 alınmıştır)
d: Olayın görülüş sıklığına göre kabul edilen ± örnekleme hatası (örnekleme hatası ± %5
alınmıştır)
𝑛=
179
(1.96)2 . (0.5) . (0.5)
= 384.1 ≅ 384
(0.05)2
Baş, T. (2013). Anket. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 42.
56
Örneklem büyüklüğü 0.05 anlamlılık düzeyinde ve %95 güven aralığında 384 olarak
belirlenmiştir. Araştırma kapsamında 425 kişiye anket uygulanmıştır. 38 tane eksik ve/veya
hatalı doldurulan anketler çıkarılarak 387 anket değerlendirmeye alınmıştır. Elde edilen 387
sayısı ise gerekli örneklem hacminin oluşturulması için yeterli bulunmuştur.
4.3.3. Veri toplama yöntemi
Bu araştırma için 10 – 14 Mayıs 2017 tarihleri arasında Starbucks Coffee tüketicilerine
uygulanan yüz yüze anket yoluyla birincil veriler toplanmıştır. Anket formu hazırlanmadan
önce, deneyimsel pazarlama, marka sadakati, marka aşkı ile ilgili yapılan araştırmalar
incelenmiştir. Bu kapsamda Ayten Pınar Erbaş'ın ‘The Effect of Experiential Marketing on
Consumer Satisfaction and Loyalty: A Study on Starbucks’ isimli yüksek lisans tez
çalışmasında müşterilerin deneyim, memnuniyet ve sadakatini ölçemeye yönelik geliştirdiği
ölçek, Barbara A. Carroll ve Aaron C. Ahuvia'nın 'Some Antecedents and Outcomes of Brand
Love' isimli makalesinde marka sadakati ve marka aşkını ölçmeye yönelik geliştirdiği ölçek
kullanılmıştır.
Beş ana bölümden oluşan anket formunun ilk bölümünde yer alan sorular, katılımcıların
demografik verileri ve Starbucks Coffee’i ziyaret etme alışkanlıklarıyla ilgilidir. Anketin
ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci bölümünde 5'li Likert tipi ölçek kullanılmıştır.
Katılımcılardan, kendilerine yöneltilen ifadeler için 1 ile 5 arasında katılma derecelerini
gösteren seçeneği işaretleyerek tepkide bulunmaları istemiştir. Bir davranışa karşı tutum
yönünden katılımcıların birbirlerine göre farklılarının ölçülmeye çalışıldığı bu ölçekte 1:
Kesinlikle Katılmıyorum, 2: Katılmıyorum, 3: Ne Katılıyorum Ne Katılmıyorum –
araştırmacılar bu nötr seçeneğin katılımcıların gerçek görüşlerini ifade etmeme eğilimine
yol açtığını ifade etmektedir. Nötr seçeneğinin olmaması halinde ise katılımcıların pozitif
yönlü seçeneklere yöneldiği, bu sebeple yanıtlarda yanlılık ortaya çıkabileceğini de
vurgulamışlardır-, 4: Katılıyorum, 5: Kesinlikle Katılıyorum şeklindedir.180 Buna göre,
anketin deneyimsel pazarlama ile ilgili ikinci bölümü 25 ifadeden, marka sadakati ile ilgili
üçüncü bölümü 5 ifadeden, marka aşkı ile ilgili dördüncü bölümü 5 ifadeden ve son olarak
+ağızdan ağıza iletişim (+word of mouth) ile ilgili beşinci bölümü 4 sorudan oluşmaktadır.
Yıldırım, İ. E., (2015). İstatistiksel Araştırma Yöntemleri. (Birinci Baskı). Ankara: Seçkin Yayıncılık,
160.
180
57
4.3.4. Verilerin analizi
Çalışmada yer alan marka deneyimi, marka sadakati, +ağızdan ağıza iletişim ve marka aşkı
değişkenleri,
bu
değişkenlere
ilişkin
soruların
aritmetik
ortalamaları
alınarak
oluşturulmuştur. Bu bağlamda merkezi limit teoremine göre birbirinden bağımsız ve aynı
dağılıma sahip değişkenlerin aritmetik ortalamaları veri sayısı yeterince büyükse normal
dağılıma yaklaşmaktadır. Burada yeterince büyük veri sayısı literatürde 30 olarak
alınmaktadır.
Bu noktada 387 kişiye anket yapılmış olduğu için marka deneyimi, marka sadakati, marka
aşkı ve +ağızdan ağıza iletişim değişkenlerinin normal dağılıma uygunluk gösterdiği
merkezi limit teoremi gereğince söylenebilmektedir. Bu sebeple ilgili değişkenler ile
istatistiki çıkarımlar yapılırken normal dağılıma uygunluk gösterdikleri gerçeği göz önünde
bulundurulacaktır.
 Verileri analiz etmek için IBM SPSS 23.0 (Statistical Package for Social Sciences) paket
programı kullanılmıştır.
 Kuramsal bilgilere dayalı olarak belirlenen, gözlenen değişkenlerin gizil değişkenlerle ve
gizil değişkenlerin de kendi aralarında birbiri ile ilişkili olduğunu kanıtlamak için
doğrulayıcı faktör analizi (DFA),
 Ankette kullanılan Likert tipi ölçeklerin güvenirliğinin ölçümü için Cronbach’s Alpha
yöntemi,
 Demografik özellikler için frekans ve yüzde analizi,
 Örneklemdeki bireylerden elde edilen verilerin özetlenmesi ve veri setindeki değerlerin
hangi değer etrafında toplanmış olduğunu belirlemek için tanımlayıcı istatistik analizi
(Descriptive Statistics),
 Cinsiyete göre marka sadakati ve marka aşkının farklılık gösterip göstermediğini
belirlemek için oluşturulan hipotezlere bağımsız örneklem t-testi (Independent Samples
Test),
 Yaş ve eğitime göre marka sadakati ve marka aşkının farklılık gösterip göstermediğini
belirlemek için oluşturulan hipotezlere bağımsız k-örnek Kruskal-Wallis testi,
 Bağımlı değişken (marka aşkı) üzerinden bağımsız değişkenlerin (marka deneyimi,
marka sadakati, ağızdan ağıza iletişim) toplu etkisini araştırmaya yönelik oluşturulan
kavramsal model için çoklu regresyon analizi yapılmıştır.
58
4.4. Araştırmanın Modeli
Amaçlarına göre araştırmalar üçe ayrılmaktadır:181
 Olanları ortaya çıkarmayı amaçlayan araştırmalar (keşfedici),
 Olanı tanımlamayı amaçlayan araştırmalar (tanımlayıcı),
 Olanı açıklamayı amaçlayan çalışmalar (açıklayıcı).
Bu araştırmada ise, açıklayıcı araştırma kullanılmıştır. Açıklayıcı araştırmalar, araştırma
kapsamında ele alınan değişkenler arasında neden-sonuç ilişkisini ortaya koymaya
yöneliktir.
Araştırmanın kavramsal modelini oluşturmak için Barbara A. Carroll ve Aaron C.
Ahuvia’nın “Some antecedents and outcomes of brand love” isimli makalesinden ve Brakus,
J. Joško, Bernd H. Schmitt ve Lia Zarantonello’nun "Brand experience: what is it? How is
it measured? Does it affect loyalty?" İsimli makalesinden yararlanılmıştır. Literatür
hipotezler doğrultusunda araştırmada kullanılmak üzere oluşturulan model Şekil 4.1’deki
gibidir:
Altunışık, R., Coşkun, R., Bayraktaroğlu, S. ve Yıldırım, E. (2004). Sosyal Bilimlerde Araştırma
Yöntemleri: SPSS Uygulamalı. (Geliştirilmiş Üçüncü Baskı). Adapazarı: Sakarya Kitabevi,60-61.
181
59
MARKA
SADAKATİ
H2
Duygusal Deneyim
Fiziksel Deneyim
İlişkisel Deneyim
MARKA DENEYİM
Duyusal Deneyim
Bilişsel Deneyim
H4
H1
MARKA AŞKI
H3
+AĞIZDAN
AĞIZA İLETİŞİM
Şekil 4.1. Stratejik Deneyimsel Modüller ile Marka Sadakati ve +Ağızdan Ağıza İletişimin
Marka Aşkı Üzerindeki Etkisi
4.5. Araştırma Bulguları
Bu bölümde, katılımcılardan elde edilen veriler yer almakta, analiz sonuçları detaylı bir
şekilde incelenmektedir. Marka deneyimi ve marka aşkı arasındaki ilişkiyi açıklayan bu
araştırma Starbucks Coffee müşterileriyle gerçekleştirilmiştir. Ancak belirtilmelidir ki,
aşağıda 387 Starbucks Coffee müşterisine ait verilerin yer aldığı bu araştırmanın sonuçlarını
tüm Starbucks Coffee müşterileri için genellemek doğru olmayacaktır.
4.5.1. Güvenilirlik analizi
Güvenirlik analizi, örneklemi oluşturan bireylerden veri toplamak amacı ile geliştirilen
ölçekteki ifadelerin, kendi aralarında tutarlılık gösterip göstermediğini test etmek için
kullanılmaktadır. Başka bir ifadeyle, katılımcıların
ölçekte
yer
alan ifadelere
yaklaşımlarından hareket ile ifadelerin tümünün aynı konuyu ölçüp ölçmediği test edilir.182
Ural, A., Kılıç, İ. (2006). Bilimsel Araştırma Süreci ve SPSS ile Veri Analizi. (Genişletilmiş İkinci Baskı).
Ankara Detay Yayıncılık, 286.
182
60
Bu araştırmada içsel tutarlılığın ölçümünde en yaygın kullanılan Cronbach Alpha yöntemi
kullanılmıştır.183 Bu doğrultuda,
 Hatalı veya yanlış formüle edilen soruları belirlemek ve düzeltmek,
 Anlatılmak ve sorulmak istenenlerin katılımcılar tarafından anlaşılıp anlaşılmadığını
belirlemek,
 Alınan cevapların, sorulan soruların yanıtları olup olmadığını değerlendirmek,
 Araştırma problemine ve hipotezlerine uygun değişkenlerin ve mümkün olan
seçeneklerin kapsanmasını sağlamak için pilot uygulama yapılmıştır.184 Pilot uygulama
kapsamında 50 kişiye anket uygulanarak anket formu revize edilmiştir.
Çizelge 4.1. Güvenirlik Analizi Sonuçları
Tüm
İfadeler
Marka
Deneyimi
Marka
Sadakati
Marka Aşkı
+Ağızdan
Ağıza
İletişim
Cronbach's Alpha
0,928
0,843
0,868
0,879
0,829
N
39
25
5
5
4
Buna göre;
 Ankette yer alan tüm Likert tipi ifadeler için Cronbach Alpha katsayısı: 0,928
 Marka deneyimi ile ilgili sorular için Cronbach Alpha katsayısı: 0,843
 Marka sadakati ile ilgili sorular için Cronbach Alpha katsayısı: 0,868
 Marka aşkı ile ilgili sorular için Cronbach Alpha katsayısı: 0,879
 +Ağızdan ağıza iletişim (WOM) ile ilgili sorular için Cronbach Alpha katsayısı: 0,829
olarak hesaplanmıştır.
İçsel tutarlılığın ölçülmesinde kullanılan Cronbach Alpha, 0 ile 1 arasında değer alır ve kabul
edilebilir bir değerin minimum 0.7 olması beklenir.185 Elde edilen değerler araştırmada
kullanılan ölçeklerin oldukça yüksek bir güvenirliğe sahip olduğunu göstermektedir.
Altunışık, Coşkun, Bayraktaroğlu, ve Yıldırım, a.g.e., 2004, 114-115.
Arıkan, R. (2013). Anketler ve Anket Soruları. (Birinci Baskı). Ankara: Nobel Yayıncılık, 105.
185
Altunışık, Coşkun, Bayraktaroğlu ve Yıldırım, a.g.e., 2004 115.
183
184
61
4.5.2. Doğrulayıcı faktör analizi (DFA)
Araştırmada kullanılan ölçekleri test etmek için doğrulayıcı faktör analizi (DFA) yapılmıştır.
Dört alt boyut (marka deneyimi, marka sadakati, marka aşkı, +ağızdan ağıza iletişim) ve
toplam 39 ifadeden oluşan ölçeğin birinci düzey faktöriyel yapısı AMOS programı
kullanılarak test edilmiştir. Birinci düzey DFA neticesinde elde edilen uyum iyiliği değerleri
çizelge 4.2’de verilmiştir:
Çizelge 4.2. Birinci Düzey Doğrulayıcı Faktör Analizi Sonuçları
Uyum İyiliği Kriterleri
GFI
CFI
RMSE
Uyum İyiliği Değerleri
0,827
0,906
0,057
Elde edilen sonuçlara GFI değeri 0.927 > 0.90 ve CFI değeri 0.906 >0.90 ve RMSE değeri
0.057 < 0.080 olarak bulunmuştur. Bu sonuçlar önerilen modelin veri ile uyumlu ve kabul
edilebilir olduğunu göstermektedir. Diğer bir ifadeyle bu sonuçlar, araştırmadan elde edilen
verilerin marka aşkı ölçeğinin kuramsal yapısı ile uyuştuğunu göstermiştir.
4.5.3. Araştırmanın demografik yapısına ilişkin bulgular
Araştırma kapsamında katılımcıların profillerinin daha iyi anlaşılabilmesi için demografik
özelliklerine ilişkin frekans analizi yapılmıştır. Analize ait sonuçlar aşağıda Çizelge 4.3.,
Çizelge 4.4., Çizelge 4.5. ve Çizelge 4.6.’da verilmiştir.
62
Çizelge 4.3. Katılımcıların Cinsiyete Göre Frekans ve Yüzde Dağılımı
Cinsiyet
Frekans
Yüzde
Kadın
199
51,4
Erkek
188
48,6
Toplam
387
100
Çizelge 4.3’te görüldüğü üzere ankete katılan 387 Starbucks Coffee müşterisinin, %51,4’ü
kadınlardan, %48,6’sı erkeklerden oluşmaktadır.
Çizelge 4.4. Katılımcıların Yaşa Göre Frekans ve Yüzde Dağılımı
Yaş
Frekans
Yüzde
Toplam
14
196
117
46
9
5
387
3,6
50,6
30,2
11,9
2,3
1,3
100
17 yaş ve altı
18 – 24
25 – 34
35 – 44
45 -54
55 – 64
Çizelge 4.4’te ankete katılan 387 Starbucks Coffee müşterisinin yarısının 18-24 yaş
aralığında, yine bu yüzdeyi takiben katılımcıların %30,2’sinin 25-34 yaş aralığında olduğu
görülmektedir. Bu yüzdeler dikkate alındığında ankete katılan Starbucks Coffee
müşterilerinin genç bir kitleden oluştuğu, ancak ankete katılan 45-54 ve 55-64 yaş
aralığındaki müşterilerin yüzdelerine bakıldığında bu yaş grubu aralığındaki müşterilerin
Starbucks Coffee’i çok az tercih ettiği söylenebilir.
Çizelge 4.5. Katılımcıların Eğitim Durumuna Göre Frekans ve Yüzde Dağılımı
Eğitim
Frekans
Yüzde
Toplam
4
30
21
271
61
387
1,0
7,8
5,4
70,0
15,8
100
İlköğretim
Lise
Ön Lisans
Lisans
Lisansüstü
Çizelge 4.5’de Starbucks Coffee müşterilerinin eğitim durumlarına ilişkin yüzdeler
incelendiğinde, katılımcıların büyük bir çoğunluğunun (%70) lisans, yaklaşık %16’sının
lisansüstü eğitime sahip olduğu görülmektedir. Elde edilen bu yüzdelerden, Starbucks
Coffee müşterilerinin eğitim düzeyinin yüksek olduğu söylenebilir.
63
Çizelge 4.6. Katılımcıların Meslek Durumuna Göre Frekans ve Yüzde Dağılımı
Meslek
Kamu Sektörü
Özel Sektör
Serbest Çalışan
Öğrenci
Emekli
Ev Hanımı
Toplam
Frekans
Yüzde
41
95
29
211
7
4
387
10,6
24,5
7,5
54,5
1,8
1,0
100
Çizelge 4.6’da görüldüğü üzere ankete katılan 387 Starbucks Coffee müşterisinin, yarısından
fazlası (%54,5) öğrencidir. Dikkat çeken bu yüzdeyi sırasıyla %24,5 ile özel sektör çalışanı,
%10,6 ile kamu sektörü çalışanı takip etmektedir.
Örneklemin demografik verileri özetlenecek olursa; kadın (%51,4) ve erkek (48,6) katılımcı
yüzdelerinin birbirine oldukça yakın olduğu, müşterilerin 18-24 yaş (%50,6) ve onu takiben
25-34 yaş (%30,2) aralığında yoğunluk gösterdiği, eğitim düzeylerinin yüksek olduğu (lisans
%70) ve son olarak yarıdan fazlasının öğrencilerden (%54,5) oluştuğu bir kitle olduğu
söylenebilir.
4.5.4. Katılımcıların Starbucks Coffee’i ziyaret etme alışkanlıkları
Çizelge 4.7. Katılımcıların Starbucks Coffee’i Ziyaret Etme Sıklığına İlişkin Frekans ve
Yüzde Dağılımı
Ziyaret Etme Sıklığı
Günde 2 kez veya daha fazla
Günde 1 kez
Haftada 4 - 5 kez
Haftada 2 - 3 kez
Haftada 1 kez
Ayda 2 - 3 kez
Daha seyrek
Toplam
Frekans
Yüzde
14
48
62
111
61
63
28
387
3,6
12,4
16,0
28,7
15,8
16,3
7,2
100
Starbucks Coffee’i ziyaret etme sıklığına ilişkin frekansların verildiği Çizelge 4.10’da
katılımcıların %16’sının haftada 4-5 kez, yaklaşık %29’unun haftada 2-3 kez, yaklaşık
%16’sının haftada 1 kez ziyaret etme alışkanlığının olduğu görülmektedir. Ancak ankete
katılanların neredeyse 4’te 1’nin (ayda 2-3 kez ziyaret edenler ve daha az seyrek ziyaret
edenler) Starbucks Coffee’i kıyasla daha az ziyaret etme alışkanlığının olduğu dikkat
çekmektedir. Bu durumun çeşitli sebepleri olabileceği düşünülmektedir. Bu sebepler
64
arasında Starbucks Coffee’nin faaliyette bulunduğu kahve sektöründeki rakip kahve
markalarının tercih ediliyor olması söz konusu olabilir.
4.5.5. Stratejik deneyimsel modüllerin frekans ve yüzde analizi
Starbucks Coffee mağazalarındaki müzik
rahatlatıcı ve huzurlu bir ortam sağlar.
Starbucks Coffee kahvelerinin çeşitliliği
harikadır.
Starbucks Coffee yiyeceklerinin çeşitliliği
harikadır.
Starbucks Coffee mağazalarında güzel ve
etkileyici bir kahve kokusu vardır.
Starbucks Coffee ürünlerinin sunumunda
kullanılan kâğıt bardak, karton tutacak, ahşap
kaşık gibi malzemeleri beğeniyorum.
Starbucks Coffee mağazalarının dekorasyonu
etkileyicidir ve görsel olarak çok iyi
tasarlanmıştır.
Starbucks Coffee duyularıma (işitme, görme,
tat, koku, dokunma) hitap eder.
Starbucks Coffee duyularıma (işitme, görme,
tat, koku, dokunma) hitap etmez.
Kesinlikle
Katılmıyorum
Katılmıyorum
Ne Katılıyorum
Ne Katılmıyorum
Katılıyorum
Kesinlikle
Katılıyorum
Çizelge 4.8. Katılımcıların Duyusal Deneyimlerine İlişkin Frekans ve Yüzde Dağılımı
46
11,9%
101
26,1%
34
8,8%
127
32,8%
164
139
35,9%
194
50,1%
135
34,9%
154
39,8%
168
144
37,2%
66
17,1%
136
35,1%
70
18,1%
35
32
8,3%
25
6,5%
70
18,1%
33
8,5%
15
26
6,7%
1
0,3%
12
3,1%
3
0,8%
5
42,4%
71
43,4%
173
9,0%
106
3,9%
31
1,3%
6
18,3%
55
15,2%
3
0,8%
44,7%
190
49,1%
27
7,0%
27,4%
111
28,7%
94
24,3%
8,0%
24
6,2%
146
37,7%
1,6%
3
0,8%
117
30,2%
Duyusal deneyim ile ilgili ifadelere katılım yüzdeleri incelendiğinde katılımcıların;
 %47,8’si Starbucks mağazalarında rahatlatıcı ve huzurlu bir ortam olduğunu,
 %76,2’si kahvelerin çeşitliliğinin harika olduğunu,
 %43,7’si yiyeceklerin çeşitliliğinin harika olduğunu, ancak %35’nin kararsız kaldığını,
 %85,8’i ürünlerin sunumunda kullanılan malzemeleri beğendiğini,
 %63’ü Starbucks mağazalarının dekorasyonunu etkileyici bulduğunu,
 %64,3’ü Starbucks’ın tüm duyularına hitap ettiğini ifade etmiştir.
65
Starbucks Coffee duygusal bir markadır.
Starbucks Coffee duygularımı harekete geçirir.
Starbucks Coffee için olumlu duygular
beslerim.
Starbucks Coffee mağazalarında keyifli vakit
geçiriyorum.
Starbucks Coffee mağazalarında kahve içmek
çok eğlencelidir.
Starbucks Coffee mağazalarında kendimi
rahatlamış ve mutlu hissediyorum.
Starbucks Coffee için olumlu duygularım yok.
19
4,9%
30
7,8%
68
17,6%
93
24,0%
78
20,2%
65
16,8%
3
0,8%
61
15,8%
87
22,5%
209
54,0%
214
55,3%
178
46,0%
180
46,5%
25
6,5%
156
40,3%
135
34,9%
72
18,6%
67
17,3%
96
24,8%
107
27,6%
47
12,1%
104
26,9%
100
25,8%
30
7,8%
11
2,8%
31
8,0%
31
8,0%
156
40,3%
Kesinlikle
Katılmıyorum
Katılmıyorum
Ne Katılıyorum
Ne Katılmıyorum
Katılıyorum
Kesinlikle
Katılıyorum
Çizelge 4.9. Katılımcıların Duygusal Deneyimlerine İlişkin Frekans ve Yüzde Dağılımı
47
12,1%
35
9,0%
8
2,1%
2
0,5%
4
1,0%
4
1,0%
156
40,3%
Duygusal deneyim ile ilgili ifadelere katılım yüzdeleri incelendiğinde katılımcıların;
 %71,6’sı Starbucks Coffee için olumlu duygular beslediğini,
 %79,3’ü Starbucks mağazalarında keyifli vakit geçirdiğini,
 %66,2’si Starbucks mağazalarında kahve içmeyi eğlenceli bulduğunu,
 %63,3’ü Starbucks mağazalarında kendini rahatlamış ve mutlu hissettiğini ifade etmiştir.
Starbucks Coffee mağazalarındaki self servis
hizmetini beğeniyorum.
Starbucks Coffee mağazalarında Wi-Fi
kullanabilme imkânına sahip olmaktan
mutluyum.
Starbucks Coffee mağazalarında iş toplantıları
ya da ödev hazırlamak için çalışma masasının
olduğu ortak çalışma alanları hoşuma gidiyor.
Starbucks Coffee mağazaları okul, ev ya da
işyerleri dışında sosyalleşebileceğim, vakit
geçirebileceğim güzel mekânlardır.
Kesinlikle
Katılmıyorum
Katılmıyorum
Ne Katılıyorum
Ne
Katılmıyorum
Katılıyorum
Kesinlikle
Katılıyorum
Çizelge 4.10. Katılımcıların Fiziksel Deneyimlerine İlişkin Frekans ve Yüzde Dağılımı
109
28,2%
122
184
47,5%
130
56
14,5%
77
23
5,9%
31
15
3,9%
27
31,5%
33,6%
19,9%
8,0%
7,0%
133
127
75
32
20
34,4%
32,8%
19,4%
8,3%
5,2%
96
182
83
19
7
24,8%
47,0%
21,4%
4,9%
1,8%
Fiziksel deneyim ile ilgili ifadelere katılım yüzdeleri incelendiğinde katılımcıların;
66
 %75,7’si Starbucks Coffee mağazalarındaki self servis hizmeti beğendiğini,
 %65,1’i Starbucks Coffee mağazalarındaki Wi-Fi kullanabilme imkânına sahip olmaktan
mutlu olduğunu,
 %67,2’si ortak çalışma alanlarının olmasından hoşnut olduğunu ifade ederken,
 Son olarak %71,8’i Starbucks Coffee’i mağazalarını sosyalleşip, vakit geçirebileceği
mekânlar olarak görmektedir.
Starbucks Coffee bana bir ailenin, grubun
üyesiymişim hissini veriyor.
Diğer Starbucks Coffee müşterileriyle bir
akrabalık ilişkimiz varmış gibi hissediyorum.
Starbucks Coffee mağazalarında
gerçekleştirilen kahve sohbetleri sosyal
çevremle ve diğer müşterilerle iletişim
kurmama yardımcı oluyor.
Kesinlikle
Katılmıyorum
Katılmıyorum
Ne
Katılıyorum
Ne
Katılmıyorum
Katılıyorum
Kesinlikle
Katılıyorum
Çizelge 4.11. Katılımcıların İlişkisel Deneyimlerine İlişkin Frekans ve Yüzde Dağılımı
33
8,5%
26
6,7%
30
48
12,4%
30
7,8%
98
151
39,0%
103
26,6%
141
106
27,4%
124
32,0%
82
49
12,7%
104
26,9%
36
7,8%
25,3%
36,4%
21,2%
9,3%
İlişkisel deneyim ile ilgili ifadelere katılım yüzdeleri incelendiğinde katılımcıların;
 %40,1’i kendisini Starbucks Coffee’nin bir üyesi olarak görmediğini ifade ederken,
%39’unun bu duruma çekimser kaldığı görülmektedir.
 “Diğer müşterilerle akrabalık ilişkisi varmış gibi hissederim” ifadesine ilişkin yüzde
(%58,9), kendini Starbucks’ın bir üyesi olarak görmediğini belirtenlerin yüzdesiyle
(%40,1) hemen hemen paralellik göstermektedir.
 Starbucks Coffee mağazalarında gerçekleştirilen kahve sohbetlerinin sosyal iletişim
kurma açısından yararlı olduğunu düşünenlerin yüzdeleri (%33,1) ile düşünmeyenlerin
yüzdeleri (%30,5) de benzerlik göstermektedir.
67
Starbucks Coffee benim yaratıcı düşünmeme
yardımcı oluyor.
Starbucks Coffee mağazalarında düşünmeye
daha açık olurum.
Starbucks Coffee mağazalarında günlük
gelişmeleri takip edebileceğim basılı ve görsel
mecralar ile internet bağlantısı vardır.
Kesinlikle
Katılmıyorum
Katılmıyorum
Ne
Katılıyorum
Ne
Katılmıyorum
Katılıyorum
Kesinlikle
Katılıyorum
Çizelge 4. 12. Katılımcıların Bilişsel Deneyimlerine İlişkin Frekans ve Yüzde Dağılımı
18
4,7%
23
5,9%
28
66
17,1%
77
19,9%
116
146
137,7%
149
38,5%
131
111
28,7%
97
25,1%
79
46
11,9%
41
10,6%
33
7,2%
30,0%
33,9%
20,4%
8,5%
Bilişsel deneyim ile ilgili ifadelere katılım yüzdeleri incelendiğinde katılımcıların;
 %40,6’sı Starbucks Coffee mağazalarının “yaratıcı düşünme” üzerinde etkili olmadığını,
 Benzer şekilde %35,7’si de “Starbucks Coffee mağazalarında düşünmeye daha açık
olurum” ifadesine katılmadığını ifade etmiştir.
Starbucks Coffee'nin sadık bir müşterisiyim.
Starbucks Coffee'nin uzun bir süre sadık
kalacağımı düşünüyorum.
Starbucks Coffee'i diğer kahve markalarından
daha çok seviyorum.
Kahve içeceğim zaman Starbucks Coffee'nin
rakiplerini tercih etmem.
Diğer kahve markalarıyla karşılaştırdığımda
Starbucks Coffee bana yüksek düzeyde bir
ürün kalitesi sunar.
Kesinlikle
Katılmıyorum
Katılmıyorum
Ne Katılıyorum
Ne Katılmıyorum
Katılıyorum
Kesinlikle
Katılıyorum
Çizelge 4.13. Katılımcıların Marka Sadakatine İlişkin Frekans ve Yüzde Dağılımı
87
22,5%
80
20,7%
108
27,9%
82
21,2%
97
163
42,1%
146
37,7%
168
43,4%
98
25,3%
162
79
20,4%
87
22,5%
71
18,3%
108
27,9%
86
36
9,3%
42
10,9%
28
7,2%
69
17,8%
31
22
5,7%
32
8,3%
12
3,1%
30
7,8%
11
25,1%
41,9%
22,2%
8,0%
2,8%
Marka sadakati ile ilgili ifadelere katılım yüzdeleri incelendiğinde katılımcıların;
 %64,6’sı kendini Starbucks Coffee’nin sadık bir müşterisi olarak ifade ederken,
 %58,4’ü uzun bir süre daha Starbucks Coffee’ sadık kalacağını,
 %71,3’ü Starbucks Coffee’i rahip kahve markalarından daha çok sevdiğini ve %46,5’i
kahve içeceği zaman diğer kahve markalarını tercih etmeyeceğini,
68
 %67’si ise diğer kahve markalarına kıyasla Starbucks Coffee2nin kendilerine yüksek
düzeyde bir ürün kalitesi sunduğunu belirtmiştir.
Starbucks Coffee harika bir markadır.
Starbucks Coffee kendimi iyi hissettiriyor.
Starbucks Coffee beni mutlu eder.
Starbucks Coffee'e karşı tutkulu biriyim.
Starbucks Coffee'e duygusal olarak
bağımlıyım.
61
15,8%
51
13,2%
56
14,5%
43
11,1%
28
7,2%
165
42,6%
197
50,9%
177
45,7%
64
16,5%
50
12,9%
130
33,6%
114
29,5%
116
30,0%
148
38,2%
123
31,8%
25
6,5%
20
5,2%
32
8,3%
100
25,8%
106
27,4%
Kesinlikle
Katılmıyoru
m
Katılmıyoru
m
Ne
Katılıyorum
Ne
Katılmıyoru
m
Katılıyorum
Kesinlikle
Katılıyorum
Çizelge 4.14. Katılımcıların Marka Aşkına İlişkin Frekans ve Yüzde Dağılımı
6
1,6%
5
1,3%
6
1,6%
32
8,3%
80
20,7%
Marka aşkı ile ilgili ifadelere katılım yüzdeleri incelendiğinde katılımcıların;
 %58,4’ü Starbucks Coffee’nin harika bir kahve markasını olduğunu,
 %64,1’i Starbucks Coffee’nin kendilerini iyi hissettirdiğini ve %60,2’si de mutlu ettiğini
ifade ederken,
 %34,1’i kendini Strabucks Coffee’e karşı tutkulu ve %48,1’i de duygusal olarak bağımlı
olmadığını belirtmiştir.
Starbucks Coffee iyi bir kahve markasıdır.
Starbucks Coffee'den sıkça bahsederim.
Starbucks Coffee'i rakip markalara karşı
savunurum.
Ailem ve arkadaşlarıma Starbucks Coffee'e
gitmelerini tavsiye ederim.
130
33,6%
53
13,7%
47
12,1%
75
19,4%
210
54,3%
87
22,5%
71
18,3%
138
35,7%
37
9,6%
121
31,3%
116
30,0%
102
26,4%
7
1,8%
84
21,7%
80
20,7%
42
10,9%
Kesinlikle
Katılmıyorum
Katılmıyorum
Ne
Katılıyorum
Ne
Katılmıyorum
Katılıyorum
Kesinlikle
Katılıyorum
Çizelge 4.15. Katılımcıların +Ağızdan Ağıza İletişime (+WOM) İlişkin Frekans ve Yüzde
Dağılımı
3
0,8%
42
10,9%
73
18,9%
30
7,8%
69
Marka +wom ile ilgili ifadelere katılım yüzdeleri incelendiğinde katılımcıların;
 %36,2’si Starbucks Coffee’den sıkça bahsettiğini, aksine %32,6’sı ise buna
katılmadığını,
 %30,4’ü Starbucks Coffee’i rakip markalara karşı savunacağını, ancak %39,6’sı aynı
görüşte olmadığını ifade etmiştir.
 Ancak yukarıda verilen yüzdelerden bağımsız olarak düşünüldüğünde çoğunluğun
(%55,1) yakın çevresine Starbucks Coffee’i tavsiye ettiği fark edilmiştir.
4.5.6. Tanımlayıcı istatistik analizi
Araştırmada, müşterilerin marka deneyimi, marka sadakati, marka aşkı ve ağızdan ağıza
iletişim ile ilgili ifadelere gösterdikleri katılım düzeyleri 5’li Likert ölçeği ile ölçülmeye
çalışılmıştır. 5: kesinlikle katılıyorum’u, 4: katılıyorum’u, 3: ne katılıyorum ne
katılmıyorum’u, 2: katılmıyorum’u ve 1:kesinlikle katılmıyorum’u temsil etmektedir. Söz
konusu ölçeklerde yer alan ifadelere ilişkin müşterilerin katılım düzeylerinin ortalamaları
tanımlayıcı istatistik yoluyla analiz edilmiştir. Bu sayede, ilgili ölçeklerde hangi ifadelerin
müşteriler tarafından en çok değer aldığını görmek mümkün olacaktır.
Çizelge 4.16. Stratejik Deneyimsel Modüllere İlişkin Tanımlayıcı İstatistik Sonuçları
DUYGUSAL
DENEYİM
DUYUSAL DENEYİM
Stratejik
Deneyimsel
Modüller
Ortalama
Starbucks Coffee mağazalarındaki müzik rahatlatıcı ve huzurlu bir ortam sağlar.
Starbucks Coffee kahvelerinin çeşitliliği harikadır.
Starbucks Coffee yiyeceklerinin çeşitliliği harikadır.
Starbucks Coffee mağazalarında güzel ve etkileyici bir kahve kokusu vardır.
Starbucks Coffee ürünlerinin sunumunda kullanılan kâğıt bardak, karton tutacak, ahşap
kaşık gibi malzemeleri beğeniyorum.
Starbucks Coffee mağazalarının dekorasyonu etkileyicidir ve görsel olarak iyi
tasarlanmıştır.
Starbucks Coffee duyularıma (işitme, görme, tat, koku, dokunma) hitap eder.
Starbucks Coffee duyularıma (işitme, görme, tat, koku, dokunma) hitap etmez.
Starbucks Coffee duygusal bir markadır.
Starbucks Coffee duygularımı harekete geçirir.
Starbucks Coffee için olumlu duygular beslerim.
Starbucks Coffee mağazalarında keyifli vakit geçiriyorum.
Starbucks Coffee mağazalarında kahve içmek çok eğlencelidir.
Starbucks Coffee mağazalarında kendimi rahatlamış ve huzurlu hissediyorum.
Starbucks Coffee için olumlu duygularım yok.
3,3798
3,9535
3,2817
3,9535
4,2171
3,7028
3,7183
2,1034
2,7442
2,9406
3,7726
3,9948
3,7623
3,7003
1,8708
70
Çizelge 4.16. (devam). Stratejik Deneyimsel Modüllere İlişkin Tanımlayıcı İstatistik
Sonuçları
BİLİŞSEL İLİŞKİSEL
DENEYİM DENEYİM
FİZİKSEL
DENEYİM
Stratejik
Deneyimsel
Modüller
Ortalama
Starbucks Coffee mağazalarındaki self servis hizmet anlayışını beğeniyorum.
Starbucks Coffee mağazalarında Wi-fi kullanabilme imkânına sahip olmaktan
mutluyum.
Starbucks Coffee mağazalarında iş toplantıları ya da ödev hazırlamak için çalışma
masasının olduğu ortak alan hoşuma gidiyor.
Starbucks Coffee mağazaları okul, ev ya da işyeri dışında sosyalleşebileceğim, vakit
geçirebileceğim güzel mekânlardır.
Starbucks Coffee bana bir ailenin, grubun üyesiymişim hissini veriyor.
Diğer Starbucks Coffee müşterileriyle bir akrabalık ilişkimiz varmış gibi hissediyorum.
Starbucks Coffee mağazalarında gerçekleştirilen kahve sohbetleri sosyal çevremle ve
diğer müşterilerle iletişim kurmama yardımcı oluyor.
Starbucks Coffee benim yaratıcı düşünmeme yardımcı oluyor.
Starbucks Coffee mağazalarında düşünmeye daha açık olurum.
Starbucks Coffee mağazalarında günlük gelişmeleri takip edebileceğim basılı ve görsel
mecralar ile internet bağlantısı vardır.
3,9018
3,7468
3,8295
3,8811
2,7674
2,3540
3,0103
2,739
2,8553
3,0698
Çizelge 4.16’da stratejik deneyimsel modüllere ilişkin tanımlayıcı istatistik analizinin
sonuçları incelendiğinde:
 Duyusal deneyim modülünde katılımcıların en fazla değer verdiği ifade; 4,2171 ortalama
ile “Starbucks Coffee ürünlerinin sunumunda kullanılan kâğıt bardak, karton tutacak,
ahşap kaşık gibi malzemeleri beğeniyorum” ifadesidir. Bunu sırasıyla, “Starbucks Coffee
kahvelerinin çeşitliliği harikadır” (3,9535), “Starbucks Coffee mağazalarında güzel ve
etkileyici bir kahve kokusu vardır” (3,9535), “Starbucks Coffee duyularıma (işitme,
görme, tat, koku, dokunma) hitap eder” (3,7183) ifadeleri takip etmektedir.
 Duygusal deneyim modülünde katılımcıların en fazla değer verdiği ifade; 3,9948 ortalama
ile “Starbucks Coffee mağazalarında keyifli vakit geçiriyorum” ifadesidir. Bunu sırasıyla,
“Starbucks Coffee için olumlu duygular beslerim” (3,7726), “Starbucks Coffee
mağazalarında kahve içmek çok eğlencelidir” (3,7623) ifadeleri takip etmektedir.
 Fiziksel deneyim modülünde katılımcıların en fazla değer verdiği ifade; 3,9018 ortalama
ile “Starbucks Coffee mağazalarındaki self servis hizmet anlayışını beğeniyorum”
ifadesidir. Bunu sırasıyla, “Starbucks Coffee mağazaları okul, ev ya da işyeri dışında
sosyalleşebileceğim, vakit geçirebileceğim güzel mekânlardır” (3,8811), “Starbucks
Coffee mağazalarında iş toplantıları ya da ödev hazırlamak için çalışma masasının olduğu
71
ortak alan hoşuma gidiyor” (3,8295), “Starbucks Coffee mağazalarında Wi-fi
kullanabilme imkânına sahip olmaktan mutluyum” (3,7468) ifadeleri takip etmektedir.
 İlişkisel deneyim modülünde katılımcıların en fazla değer verdiği ifade; 3,0103 ile
“Starbucks Coffee mağazalarında gerçekleştirilen kahve sohbetleri sosyal çevremle ve
diğer müşterilerle iletişim kurmama yardımcı oluyor” ifadesidir.
 Bilişsel deneyim modülünde katılımcıların en fazla değer verdiği ifade; 3,0698 ortalama
ile “Starbucks Coffee mağazalarında günlük gelişmeleri takip edebileceğim basılı ve
görsel mecralar ile internet bağlantısı vardır” ifadesidir.
Stratejik deneyimsel modüllere ilişkin tanımlayıcı istatistik analizinin sonuçları özetlenecek
olursa:
 En fazla duygusal deneyim ve fiziksel deneyim ile ilgili ifadelere değer verdiği
görülmektedir.
 Starbucks Coffee mağazalarındaki etkileyici kahve kokusunun,
 Ürünlerin sunumunda “çevre dostu” malzemelerin kullanılması (kâğıt bardak, karton
tutak, ahşap kaşık),
 Mağaza içerisinde iş toplantıları ya da ödev hazırlamak için ortak çalışma alanlarının
olması,
 Wi-Fi kullanabilme imkânın olması,
 Diğer müşterilerle iletişim kurabilme ve iş, okul, ev dışında sosyalleşebilecek güzel
mekânlar olması Starbucks Coffee’nin müşterilerine kahve içmeyi keyifli ve eğlenceli
kıldığını göstermektedir.
Çizelge 4.17. Marka Sadakatine İlişkin Tanımlayıcı İstatistik Sonuçları
Ortalama
MARKA SADAKATİ
Starbucks Coffee'nin sadık bir müşterisiyim.
Starbucks Coffee'e uzun bir süre sadık kalacağımı düşünüyorum.
Starbucks Coffee'i diğer kahve markalarından daha çok
seviyorum.
Kahve içeceğim zaman Starbucks Coffee'nin rakiplerini tercih
etmem.
Diğer kahve markalarıyla karşılaştırdığımda Starbucks Coffee
bana yüksek düzeyde bir ürün kalitesi sunar.
3,6641
3,5168
3,8579
3,3437
3,7829
Marka sadakati ile ilgili tanımlayıcı istatistik analizinin sonuçları incelendiğinde:
72
 Buna göre katılımcıların diğer kahve markalarına kıyasla Starbucks Coffee’i sevme
nedenlerinden biri de kendilerine yüksek düzeyde ürün kalitesi sunulmasıdır. Dolayısıyla,
sürdürülebilir rekabet avantajının önem kazandığı günümüzde kalite unsurunun daha
sadık müşteriler yaratacağı söylenebilir.
Çizelge 4.18. Marka Aşkına İlişkin Tanımlayıcı İstatistik Sonuçları
Ortalama
MARKA AŞKI
Starbucks Coffee harika bir markadır.
Starbucks Coffee kendimi iyi hissettiriyor.
Starbucks Coffee beni mutlu eder.
Starbucks Coffee'e karşı tutkulu biriyim.
Starbucks Coffee'e duygusal olarak bağımlıyım.
3,6460
3,6951
3,6331
2,9638
2,5866
Marka aşkı ile ilgili tanımlayıcı istatistik analizinin sonuçları incelendiğinde:
 Katılımcıların en fazla değer verdiği ifade; 3,6951 ortalama ile “Starbucks Coffee
kendimi iyi hissettiriyor” ifadesidir. Bunu sırasıyla, “Starbucks Coffee harika bir
markadır” (3,6460), “Starbucks Coffee beni mutlu eder” (3,6331) ifadeleri takip
etmektedir.
Marka ve tüketiciler arasındaki ilişkinin marka deneyimi yoluyla güçlendirilmesi, bu
deneyimlere bağlı olarak aşk markalarının yaratılabilmesi mümkündür. Buna göre,
katılımcıların Starbucks Coffee ile deneyimleri özellikle de duygusal deneyimleri dikkate
alındığında Starbucks Coffee’nin bir aşk markası olabileceği düşünülmektedir.
Çizelge 4.19. +Ağızdan Ağıza İletişime (+WOM) İlişkin Tanımlayıcı İstatistik Sonuçları
Ortalama
+AĞIZDAN
AĞIZA Starbucks Coffee iyi bir kahve markasıdır.
İLETİŞİM (WOM)
Starbucks Coffee'den sıkça bahsederim.
Starbucks Coffee'i rakip markalara karşı savunurum.
Aileme ve arkadaşlarıma Starbucks Coffee'e gitmelerini tavsiye
ederim.
4,1809
3,0646
2,8424
3,4806
Marka +ağızdan ağıza iletişim ile ilgili tanımlayıcı istatistik analizinin sonuçları
incelendiğinde:
 Katılımcıların en fazla değer verdiği ifade; 4,1809 ortalama ile “Starbucks Coffee iyi bir
kahve markasıdır” ifadesidir. İkinci olarak en fazla değer verilen ifade ise, “Aileme ve
arkadaşlarıma Starbucks Coffee'e gitmelerini tavsiye ederim” (3,4806) ifadesidir.
73
Buna göre, katılımcıların marka ile ilgili deneyimlerinin +ağızdan ağıza iletişimde etkili
olduğu söylenebilir. Aşk markalarının yaratılmasında marka deneyimi, marka sadakati
faktörleri gibi +ağızdan ağıza iletişimin rolü de önemlidir. Ki yüksek bir ortalama ile
Starbucks Coffee’nin iyi bir kahve markası olduğu katılımcıların verdiği değerler ile
görülmektedir. Bu sayede, Starbucks Coffee’nin aile ve yakın çevre etrafında tavsiye
edilmesi söz konusu olmaktadır.
4.5.7. Demografik değişkenlerle ilgili hipotezler
Bu bölümde, marka sadakati ve marka aşkının katılımcıların demografik özelliklerine göre
istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılık gösterip göstermediği bağımsız örneklem t-testi
(Independent Samples Test) ve parametrik olmayan bağımsız k-örnek testi Kruskal-Wallis
ile araştırılmıştır. Parametrik olmayan bir test kullanılmasının sebebi, eğitim ve yaş
değişkenlerinde bazı alt aralıkların 30 veri sayısından az çıkması olarak gösterilebilir. Bu
durumda verilerin normal dağılımdan geldiği varsayılamaz ve parametrik olmayan bir test
yardımıyla gerekli analizlerin yapılması gerekmektedir.
 Bağımsız örneklem t-testi ile iki farklı grubun ortalamaları karşılaştırılmaktadır. Buna
göre araştırma kapsamında marka sadakati ve marka aşkının cinsiyete göre farklılık
gösterip göstermediği test edilmiştir. (bkz. H5a, H6a)
 Parametrik olmayan bağımsız k-örnek testi Kruskal-Wallis ile ikiden fazla grubun
ortalamaları karşılaştırılmaktadır. Buna göre araştırma kapsamında marka sadakati ve
marka aşkının, yaş ile eğitim durumuna göre farklılık gösterip göstermediği test
edilmiştir. (bkz. H5b, H5c, H6b, H6c)
74
4.5.7.1. Cinsiyete göre marka sadakati ve marka aşkı ile ilgili hipotezler
H5a: Starbucks Coffee müşterilerinin marka sadakati cinsiyete göre farklılık göstermektedir.
H 0 : Marka sadakati cinsiyete göre farklılık göstermez
H1 : Marka sadakati cinsiyete göre farklılık gösterir
Çizelge 4.20. Marka Sadakatinin Cinsiyete Göre Bağımsız Örneklem T Testi Sonuçları
Cinsiyet
N
Ortalama
Kadın
Erkek
199
188
3,8121
3,4436
Marka Sadakati
Levene's Test for
Equality of Variances
t-test for Equality of Means
F
Sig.
t
df
Sig. (2-tailed)
5,486
0,20
4,146
385
0,000
4,129
370,116
0,000
Equal variances assumed
Equal variances not
assumed
Analizin sonuçlarına göre;
 Eşit varyans varsayımı için yapılan test sonucu p değeri 0.020 çıkmıştır. Diğer bir ifadeyle
eşit varyans varsayımı sağlanmamaktadır.
 t istatistiğine ait p değeri =0.00<   0.05 olduğundan H 0 hipotezi red edilebilir, yani
marka aşkı cinsiyete göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermektedir.
 Grup ortalamaları incelendiğinde, kadınların (3,8121) marka sadakatinin erkeklerden
(3,4436) farklılık gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır.
75
H6a: Starbucks Coffee müşterilerinin marka aşkı cinsiyete göre farklılık göstermektedir.
H 0 : Marka aşkı cinsiyete göre farklılık göstermez
H1 : Marka aşkı cinsiyete göre farklılık gösterir
Çizelge 4.21. Marka Aşkının Cinsiyete Göre Bağımsız Örneklem T Testi Sonuçları
Cinsiyet
N
Ortalama
Kadın
Erkek
199
188
3,4332
3,1691
Marka Aşkı
Levene's Test for
Equality of Variances
t-test for Equality of Means
F
Sig.
T
df
Sig. (2-tailed)
,243
,622
3,299
385
,001
3,292
378,558
,001
Equal variances assumed
Equal variances not
assumed
Analizin sonuçlarına göre;
 Eşit varyans varsayımı için yapılan test sonucu p değeri 0.622 çıkmıştır. Diğer bir ifadeyle
eşit varyans varsayımı sağlanmaktadır.
 t istatistiğine ait p değeri =0.001<   0.05 olduğundan H 0 hipotezi red edilebilir, yani
marka aşkı cinsiyete göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermektedir.
 Grup ortalamaları incelendiğinde, kadınların (3,4332) marka aşkının erkeklerden (3,1691)
farklılık gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır.
76
4.5.7.2. Yaşa göre marka sadakati ve marka aşkı ile ilgili hipotezler
H5b: Starbucks Coffee müşterilerinin marka sadakati yaşa göre farklılık göstermektedir.
H 0 : Marka sadakati yaşa göre farklılık göstermez
H1 : Marka sadakati yaşa göre farklılık gösterir
Marka Sadakati
Çizelge 4.22. Marka Sadakatinin Yaşa Göre Bağımsız K-Örnek Kruskal-Wallis Testi
Sonuçları
Yaş
17 yaş ve altı
18 - 24
25 - 34
35 - 44
45 - 54
55 - 64
Toplam
N
14
196
117
46
9
5
387
Mean Rank
191,68
195,70
193,29
193,16
185,33
173,80
Test Statisticsa,b
Chi-Square
df
Asymp. Sig.
a. Kruskal Wallis Test
b. Grouping Variable: Yaş
Marka Sadakati
,278
5
,998
Kruskal-Wallis testine göre;
 Ki-kare değeri 0.278’ye karşılık gelen Sig. (Anlamlılık) sütunundaki değerin 0.998
olduğu görülmektedir. Söz konusu p değeri 0.998>   0.05 olduğundan H 0 hipotezi red
edilemez, yani marka sadakatinin yaşa göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık
göstermediği sonucuna ulaşılmıştır.
H6b: Starbucks Coffee müşterilerinin marka aşkı yaşa göre farklılık göstermektedir.
H 0 : Marka aşkı yaşa göre farklılık göstermez
H1 : Marka aşkı yaşa göre farklılık gösterir
77
Marka Aşkı
Çizelge 4.23. Marka Aşkının Yaşa Göre Bağımsız K-Örnek Kruskal-Wallis Testi Sonuçları
Yaş
17 yaş ve altı
18 - 24
25 - 34
35 - 44
45 - 54
55 - 64
Toplam
N
14
196
117
46
9
5
387
Mean Rank
164,25
191,60
197,96
197,4
230,83
181,20
Test Statisticsa,b
Marka Aşkı
2,328
5
,802
Chi-Square
df
Asymp. Sig.
a. Kruskal Wallis Test
b. Grouping Variable: Yaş
Kruskal-Wallis testine göre;
 Ki-kare değeri 2.328’e karşılık gelen Sig. (Anlamlılık) sütunundaki değerin 0.802 olduğu
görülmektedir. Söz konusu p değeri 0.802>   0.05 olduğundan
H 0 hipotezi red
edilemez, yani marka aşkının yaşa göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık
göstermediği sonucuna ulaşılmıştır.
4.5.7.3. Eğitim durumuna göre marka sadakati marka aşkı ile ilgili hipotezler
H5c: Starbucks Coffee müşterilerinin marka sadakati eğitime göre farklılık göstermektedir.
H 0 : Marka sadakati eğitime göre farklılık göstermez
H1 : Marka sadakati eğitime göre farklılık gösterir
Marka Sadakati
Çizelge 4.24. Marka Sadakatinin Eğitime Göre Bağımsız K-Örnek Kruskal-Wallis Testi
Sonuçları
Eğitim
İlköğretim
Lise
Ön Lisans
Lisans
Lisansüstü
Toplam
N
4
30
21
271
61
387
Mean Rank
242,38
202,40
251,64
189,83
185,38
Test Statisticsa,b
Chi-Square
df
Asymp. Sig.
a. Kruskal Wallis Test
b. Grouping Variable: Eğitim
Marka Sadakati
7,278
4
,122
78
Kruskal-Wallis testine göre;
 Ki-kare 7.278’e karşılık gelen Sig. (Anlamlılık) sütunundaki değerin 0.122 olduğu
görülmektedir. Söz konusu p değeri 0.122>   0.05 olduğundan
H 0 hipotezi red
edilemez, yani marka sadakatinin eğitime göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık
göstermediği sonucuna ulaşılmıştır.
H6c: Starbucks Coffee müşterilerinin marka aşkı eğitime göre farklılık göstermektedir.
H 0 : Marka aşkı eğitime göre farklılık göstermez
H1 : Marka aşkı eğitime göre farklılık gösterir
Marka Aşkı
Çizelge 4.25. Marka Aşkının Eğitime Göre Bağımsız K-Örnek Kruskal-Wallis Test
Sonuçları
Eğitim
İlköğretim
Lise
Ön Lisans
Lisans
Lisansüstü
Toplam
N
4
30
21
271
61
387
Mean Rank
163,5
196,30
270,74
187,61
196,84
Test Statisticsa,b
Chi-Square
df
Asymp. Sig.
a. Kruskal Wallis Test
b. Grouping Variable: Eğitim
Marka Aşkı
11,197
4
,024
Kruskal-Wallis testine göre;
 Ki-kare değeri 11.197’e karşılık gelen Sig. (Anlamlılık) sütunundaki değerin 0.024
olduğu görülmektedir. Söz konusu p değeri 0.024<   0.05 olduğundan H 0 hipotezi red
edilir, yani marka aşkının eğitime göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık gösterdiği
sonucuna ulaşılmıştır.
79
4.5.8. Araştırma modeline ilişkin bulgular
4.5.8.1. Regresyon analizi
Regresyon analizi ile bağımlı değişkenin bağımsız değişken(ler) tarafından nasıl açıklandığı
belirlenmeye çalışılır.186 Araştırmanın modelinde bir bağımlı değişken ve birden fazla
bağımsız değişken olduğu için çoklu regresyon analizinden yararlanılmıştır.
Çizelge 4.26. Marka Aşkını Etkileyen Değişkenlere İlişkin Regresyon Analizi Sonuçları
Model Summary
Model
R
R Square
Adjusted R Square
Std. Error of the Estimate
1
,825a
,680
,678
,45249
a. Predictors: (Constant), Marka Deneyimi, Marka Sadakati, +Ağızdan Ağıza İletişim (WOM)
 Model özeti tablosundaki R Square sütunundaki değerlerden bağımsız değişken
durumundaki “marka deneyimi”, “marka sadakati” ve “ağızdan ağıza iletişim” in bağımlı
değişken durumundaki “marka aşkı” değişkenine ait varyansı %68 oranında açıkladığı,
diğer bir ifade ile marka aşkının %68 oranında marka deneyimi, marka sadakati ve
+ağızdan ağıza iletişime (WOM) bağlı olarak şekillendiği anlaşılmaktadır.
Modelin anlamlılığının testi için gerekli hipotez şu şekildedir:
𝐻0 : 𝛽1 = 𝛽2 = 𝛽3 = 0
𝐻1 : ∃𝛽𝑖 ≠ 0
ANOVAa
df
3
383
386
Model
Sum of Squares
Mean Square
F
Regression
166,721
55,574
271,421
Residual
78,420
,205
Total
245,141
a. Dependent Variable: Marka Aşkı
b. Predictors: (Constant), Marka Deneyimi, Marka Sadakati, +Ağızdan Ağıza İletişim (WOM)
1
Sig.
,000b
 ANOVA tablosunun F değeri 271.421’e karşılık gelen Sig. (Anlamlılık) sütunundaki
değerin 0.000 olduğu görülmektedir. Söz konusu p değeri 0.000<   0.05 olduğundan
𝐻0 hipotezi red edilmiştir. Diğer bir ifade ile p değeri= 0.000 söz konusu değişkenler
Sipahi, B., Yurtkoru, E. S., Çinko, M. (2008). Sosyal Bilimlerde SPSS’le Veri Analizi. (İkinci Baskı).
İstanbul: Beta, 154.
186
80
arasındaki ilişkinin p< 0.05 düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı olduğunu
göstermektedir. Yani, model tümüyle anlamlıdır.
Coefficientsa
Unstandardized Coefficients
Model
B
Std. Error
1
(Constant)
-,736
,174
Marka Sadakati
,272
,040
+WOM
,229
,042
Marka Deneyimi
,684
,065
a. Dependent Variable: Marka Aşkı
Standardized
Coefficients
Beta
,304
,259
,386
t
-4,236
6,724
5,485
10,444
Sig.
,000
,000
,000
,000
 Katsayı (Coefficients) tablosu ise, regresyon denklemi için kullanılan regresyon
katsayılarını ve bunların anlamlılık düzeylerini vermektedir. Buna göre, marka aşkı ile
marka deneyimi, marka sadakati ve +ağızdan ağıza iletişim (WOM) arasındaki ilişki p<
0.005 düzeyinde anlamlıdır.
Tabloda yer alan verilerden marka aşkının alabileceği değer aşağıdaki şekilde formüle
edilebilir:
𝑚𝑎𝑟𝑘𝑎_𝑎ş𝑘𝑖 = 𝛽0 + 𝛽1 𝑚𝑎𝑟𝑘𝑎_𝑠𝑎𝑑𝑎𝑘𝑎𝑡𝑖 + 𝛽2 𝑤𝑜𝑟𝑑𝑜𝑓𝑚𝑜𝑢𝑡ℎ + 𝛽3 𝑚𝑎𝑟𝑘𝑎_𝑑𝑒𝑛𝑒𝑦𝑖𝑚𝑖
+ 𝜀𝑖
̂ =− 0.736 + 0.272𝑚𝑎𝑟𝑘𝑎𝑠𝑎𝑑𝑎𝑘𝑎𝑡𝑖 + 0.229𝑤𝑜𝑟𝑑𝑜𝑓𝑚𝑜𝑢𝑡ℎ
𝑚𝑎𝑟𝑘𝑎_𝑎𝑠𝑘𝑖
+ 0.684𝑚𝑎𝑟𝑘𝑎𝑑𝑒𝑛𝑒𝑦𝑖𝑚𝑖
Yukarıdaki formül incelendiğinde;
 Marka sadakati değişkeninde meydana gelen 1 birimlik artış marka aşkını 0.272 birim,
 Marka deneyimi değişkeninde meydana gelen 1 birimlik artış marka aşkını 0.684 birim,
 +Ağızdan ağıza iletişim (WOM) değişkeninde meydana gelen 1 birimlik artış marka
aşkını 0.229 birim arttırmaktadır.
Ayrıca marka aşkı üzerinde en fazla etkiye sahip olan değişkeni belirlenmek için tablodaki
Beta katsayıları incelenmiştir. Buna göre, marka aşkını en fazla etkileyen değişkenin marka
deneyimi (0.386) olduğu, bunu sırasıyla marka sadakati (0.304) ve +ağızdan ağıza iletişimin
(0.259) izlediği anlaşılmaktadır.
81
Yukarıda da ifade edildiği gibi marka aşkını en fazla etkileyen bağımsız değişken marka
deneyimidir. Marka deneyimi, duyusal, duygusal, fiziksel, ilişkisel ve bilişsel olmak üzere
5 farklı değişkenden oluşmaktadır. Araştırmanın birincil amacı stratejik deneyimsel
modüllerden hangisinin marka aşkı üzerinde daha etkili olduğunu belirlemek olduğu için bu
değişkenlere için de regresyon analizi yapılmıştır. Buna göre regresyon denklemi aşağıdaki
şekildeki formüle edilebilir:
𝑚𝑎𝑟𝑘𝑎_𝑎ş𝑘𝑖 = 𝛽0 + 𝛽1 𝑠𝑒𝑛𝑠𝑒 + 𝛽2 𝑓𝑒𝑒𝑙 + 𝛽3 𝑎𝑐𝑡 + 𝛽4 𝑟𝑒𝑙𝑎𝑡𝑒 + 𝛽4 𝑡ℎ𝑖𝑛𝑘 + 𝛽5 𝑚𝑎𝑟𝑘𝑎_𝑠𝑎𝑑𝑎𝑘𝑎𝑡𝑖
+ 𝛽6 𝑤𝑜𝑟𝑑𝑜𝑓𝑚𝑜𝑢𝑡ℎ + 𝜀𝑖
Çizelge 4.27. Stratejik Deneyimsel Modüllere İlişkin Regresyon Analizi Sonuçları
Model Summary
Model
R
R Square
Adjusted R Square
Std. Error of the Estimate
1
,849a
,721
,716
,42486
a. Predictors: (Constant), Duyusal, Duygusal, Fiziksel, İlişkisel, Bilişsel, Marka Sadakati, +Ağızdan Ağıza
İletişim (WOM)
 Model özeti tablosundaki R Square sütunundaki değerlerden bağımsız değişken
durumundaki “duyusal”, “duygusal”, “fiziksel”, “ilişkisel”, “bilişsel”, “marka sadakati”
ve “ağızdan ağıza iletişim” in bağımlı değişken durumundaki “marka aşkı” değişkenine
ait varyansı %72,1 oranında açıkladığı, diğer bir ifade ile marka aşkının %72,1 oranında
“duyusal”, “duygusal”, “fiziksel”, “ilişkisel”, “bilişsel”, marka sadakati ve +ağızdan
ağıza iletişime (WOM) bağlı olarak şekillendiği anlaşılmaktadır..
Modelin anlamlılığının testi için gerekli hipotez şu şekildedir:
𝐻0 : 𝛽1 = 𝛽2 = 𝛽3 = 𝛽4 = 𝛽5 = 𝛽5 = 0
𝐻1 : ∃𝛽𝑖 ≠ 0
ANOVAa
df
7
379
386
Model
Sum of Squares
Mean Square
F
Sig.
Regression
176,727
25,247
139,863
,000b
Residual
68,413
,181
Total
245,141
a. Dependent Variable: Marka Aşkı
b. Predictors: (Constant), Duyusal, Duygusal, Fiziksel, İlişkisel, Bilişsel, Marka Sadakati, +Ağızdan Ağıza
İletişim (WOM)
1
 ANOVA tablosunun F değeri 139.863’e karşılık gelen Sig. (Anlamlılık) sütunundaki
değerin 0.000 olduğu görülmektedir. Söz konusu p değeri 0.000<   0.05 olduğundan
82
𝐻0 hipotezi red edilmiştir. Diğer bir ifade ile p değeri= 0.000 söz konusu değişkenler
arasındaki ilişkinin p< 0.05 düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı olduğunu
göstermektedir. Yani, model tümüyle anlamlıdır.
Coefficientsa
Unstandardized Coefficients
B
Std. Error
-,378
,202
,050
,066
,478
,059
-,064
,035
,135
,033
,060
,036
,191
,040
Model
1
(Constant)
Duyusal
Duygusal
Fiziksel
İlişkisel
Bilişsel
+WOM
Marka
,277
Sadakati
a. Dependent Variable: Marka Aşkı
Standardized
Coefficients
Beta
,039
,026
,316
-,058
,161
,062
,216
t
-1,875
,761
8,083
-1,840
4,146
1,691
4,811
Sig.
,062
,447
,000
,067
,000
,092
,000
,310
7,088
,000
 Katsayı (Coefficients) tablosu incelendiğinde, marka aşkı ile marka deneyimini oluşturan
değişkenlerden yalnızca “duygusal” ve “ilişkisel”, marka sadakati ve +ağızdan ağıza
iletişim (WOM) arasındaki ilişki p< 0.005 düzeyinde anlamlı iken, marka aşkı ile
duyusal, fiziksel ve bilişsel arasındaki ilişkinin istatistiksel olarak anlamlı olmadığı
görülmektedir. Bu bulgulardan hareketle marka deneyimini oluşturan duyusal, fiziksel ve
bilişsel değişkenlerin marka aşkına anlamlı bir katkı yapmadığı söylenebilir.
 Tablodaki Beta katsayıları incelendiğinde, bağımlı değişken marka aşkına en çok katkı
yapan marka deneyimi değişkenlerinden 0.316’lık değerle duygusal değişken olduğu
görülmektedir. Daha sonra marka deneyimi değişkenlerinden ilişkisel değişken 0.161’lik
değerle marka aşkına en çok katkı yapan ikinci değişkendir.
4.5.8.2. Marka deneyimi ve marka aşkı arasında marka sadakatinin aracı etkisi
Aracı etkiyi tespit etmek için Baron ve Kenny’nin yöntemi temel alınmıştır. Yönteme göre
aracı etkiden söz edebilmek iç üç koşul aranmaktadır:187
i. Marka deneyimi (a yolu), marka sadakatini (aracı değişken) anlamlı şekilde etkilemelidir.
187
Baron, R. M., Kenny, D. A. (1986). The moderator–mediator variable distinction in social psychological
research: Conceptual, strategic, and statistical considerations. Journal of personality and social psychology,
51(6), 1174.
83
ii. Marka sadakati (b yolu), marka aşkını (bağımlı değişken) anlamlı şekilde etkilemelidir.
iii. Marka deneyimi (c yolu), marka aşkını (bağımlı değişken) anlamlı şekilde etkilemelidir.
Yukarıdaki koşullara ilişkin regresyon analizi sonuçları çizelge 4.32., 4.33. ve 4.34’deki
gibidir:
Çizelge 4.288. Marka Deneyiminin Marka Sadakatini Etkilemesine İlişkin Regresyon
Analizi Sonuçları
Coefficientsa
Unstandardized Coefficients
Model
B
Std. Error
1
(Constant)
-,042
,282
Marka Deneyimi
1,104
,084
a. Dependent Variable: Marka Sadakati
Standardized
Coefficients
Beta
,557
t
-,149
13,172
Sig.
,881
,000
Çizelge 4.29. Marka Sadakatinin Marka Aşkını Etkilemesine İlişkin Regresyon Analizi
Sonuçları
Coefficientsa
Model
1
Unstandardized Coefficients
B
Std. Error
,982
,119
(Constant)
Marka
,640
Sadakati
a. Dependent Variable: Marka Aşkı
,032
Standardized
Coefficients
Beta
,716
t
8,250
Sig.
,000
20,106
,000
Çizelge 4.30. Marka Deneyimi (Bağımsız Değişken) ve Marka Sadakatinin (Aracı
Değişken) Marka Aşkı (Bağımlı Değişken) Üzerindeki Ortak Etkisine
İlişkin Regresyon Analizi Sonuçları
Coefficientsa
Unstandardized Coefficients
Model
B
Std. Error
1
(Constant)
-,876
,178
Marka Sadakati
,413
,032
Marka Deneyimi
,805
,064
a. Dependent Variable: Marka Aşkı
Standardized
Coefficients
Beta
,462
,455
t
-4,918
12,796
12,607
Sig.
,000
,000
,000
84
Marka sadakati
(Aracı Değişken)
(a)
(b)
Marka Deneyimi
(Bağımsız
Değişken)
Marka Aşkı
(Bağımlı Değişken)
(c)
Şekil 4.2. Marka Deneyimi ve Marka Aşkı İlişkisinde Marka Sadakatinin Aracı Etkisi
Aracı etkinin var olmasındaki ön koşullar,
 Aracı ilişki modelindeki birinci koşul (a) yolu: “Marka Deneyimi → Marka Sadakati”;
β= 0.557, p= 0.000
 Aracı ilişki modelindeki ikinci koşul (b) yolu: “Marka Sadakati → Marka Aşkı”; β=
0.716, p= 0.000 gerçekleşmiştir.
 Üçüncü koşul ise, marka deneyimi ve marka sadakati, marka aşkı değişenini tahmin
etmek için birlikte modele dâhil edildiğinde, bir önceki adımdaki marka deneyimi ve
marka sadakati arasındaki ilişkinin anlamsız olması veya etkisinin azalması
gerekmektedir. Buradan hareketle, üçüncü adım incelendiğinde, marka deneyimi ve
marka
sadakati
arasında
%71,6
olan
Beta
değerinde
azalma
olduğu
(β=
0.462)görülmektedir.
Yukarıdaki sonuçlara göre, marka sadakatinin marka deneyimi ile marka aşkı arasında kısmi
aracı etkiye sahip olduğu söylenebilir.
85
5. SONUÇ
Tüketim toplumu, gösteri toplumu ya da kullan-at toplumu olarak nitelendirilen günümüz
toplumunun tüketicileri temel ihtiyaçlarını karşılamaktan ziyade, arzularını doyurmak için
tüketim edimini gerçekleştirmektedirler. Bu durumun ‘beklenen’ sonucu ise, ürünlerin
faydacı değerinden çok, hedonik değerinin önem kazanmasıdır. Nitekim tüketim
toplumunun hedonist duygularla hareket eden, mutluluğu arama peşinde, ama daha da
önemlisi sadakati az olan tüketicilerine yönelik markaların klasik pazarlama stratejilerini
kullanmaları yetersiz kalmaktadır.
Sürdürülebilir rekabet üstünlüğünün önem kazandığı hizmet sektöründe markalar
rakiplerine kıyasla bir adım öne çıkabilmek, başka bir ifade ile farklılaşabilmek için
müşterilerine eşsiz deneyimler yaşatmalıdır. Bu sayede marka ile müşteriler arasındaki ilişki
güçlenmekte, yaşanmış deneyimlere bağlı olarak müşterilerin markaya olan sadakatleri
artmaktadır.
Bu araştırmada birincil olarak marka aşkı üzerinde deneyimsel pazarlamanın stratejik
modüllerinden hangisinin daha etkili olduğu, sonrasında ise marka deneyimi ile marka aşkı
arasında marka sadakatinin aracılık etkisi belirlenmeye çalışılmıştır. Marka aşkı yaratmada
etkili olan deneyim ve sadakat parametrelerinin etkileri Starbucks Coffee markası açısından
incelenmiştir.
Araştırmanın amacı ve modeli kapsamında geliştirilen hipotezler test edildiğinde, marka aşkı
üzerinde en fazla marka deneyiminin etkili olduğu, bunu sırasıyla marka sadakati ve
+ağızdan ağıza iletişimin (+WOM) izlediği sonucuna ulaşılmıştır. Söz konusu araştırmanın
asıl amacının ‘stratejik deneyimsel modüllerden hangisinin marka aşkını daha fazla
etkilediği’ olduğu göz önüne alındığında marka aşkı yaratmada duygusal ve ilişkisel
deneyim modüllerinin kilit rol oynadığı; bu iki deneyim arasında ise, duygusal deneyimin
daha etkili olduğu belirlenmiştir. Bu durum, müşterilerin Starbucks Coffee mağazalarını
keyifli vakit geçirebilecekleri, sosyalleşebilecekleri, kendileri rahatlamış ve mutlu
hissedebilecekleri mekânlar olarak değerlendirmeleri ile desteklenmektedir. Ayrıca
duygusal ve ilişkisel deneyimin aksine duyusal, fiziksel ve bilişsel deneyimin ise marka aşkı
üzerinde etki yaratmadığı anlaşılmıştır.
86
Araştırmanın amaçlarından bir diğeri ise, marka deneyimi ile marka aşkı arasında marka
sadakatinin aracılık etkisinin belirlenmesidir. Aracı etkiyi tespit etmeye yönelik yapılan
analizler sonucunda marka sadakatinin, marka deneyimi ile marka aşkı arasında aracı etkiye
sahip olduğu ortaya çıkarılmıştır.
Sonuç olarak bu araştırma, yeni ve yenilikçi paradigma deneyimsel pazarlama ile marka
sadakatinin, aşk markalarının (lovemarks) yaratılmasında belirleyici parametreler olduğuna
ampirik bir destek sağlamaktadır. Analiz sonuçları, stratejik deneyimsel modüllerin etkisinin
yanı sıra marka sadakati ve +ağızdan ağıza iletişimin de marka aşkı üzerindeki etkilerini
açıklaması nedeniyle, pazarlama akademisyenleri, karar alıcılar ve uygulayıcılar açısından
önemli veriler taşımaktadır. Öyleki tüketici davranışı literatüründe henüz yeni bir kavram
olması ve üzerinde yapılmış yeterli sayıda araştırma bulunmaması nedeniyle, bu
araştırmanın marka aşkı fenomeninin anlaşılmasına yardımcı olacağı düşünülmektedir.
Araştırmadan elde edilen bulgular ışığında pazarlama akademisyenleri ve hizmet sektörünün
aktörlerinden zincir kahve mağazalarının uygulayıcılarına bazı önerilerde bulunulabilir:
Pazarlama akademisyenleri ve gelecekte marka aşkına yönelik yapılacak araştırmalar için;
bu araştırmada kullanılan kavramsal model genişletilerek marka aşkı üzerinde etkisi olan
marka deneyimi, marka sadakati ve +ağızdan ağıza iletişim değişkenlerinden başka diğer
değişkenler ile araştırma bir ileri boyuta taşınabilir ve gelecekte yapılacak araştırmalar için
yol gösterici olabilir. Buna ek olarak, hedonik markaların (belirli bir ürün kategorisi
dâhilinde) marka sadakati, +ağızdan ağıza iletişim ve marka aşkı üzerindeki etkileri
araştırılabilir. Ayrıca, ele alınan ana kütle ve örneklem yalnızca Ankara ili Çankaya
bölgesindeki Starbucks Coffee mağazalarında yapıldığından, farklı ana kütle ve örneklem
ile yapılacak araştırmalar farklı sonuçlar ortaya çıkarabilir.
İşletmeler için; rekabet avantajı elde etmek için klasik pazarlama stratejilerinden çok yaratıcı
olan deneyimsel pazarlamanın uygulamalarının olması gerekmektedir. Bu araştırmada,
marka ile müşteri arasındaki duygusal bağın marka deneyimine bağlı olarak güçlenebileceği
vurgusu yapılmaktadır. Bu nedenle, işletmelerin pazarlama stratejileri geliştirmeleri ve
müşteri deneyimi yöntemi konusu üzerinde bilinçli bir şekilde durması, varlıklarını başarılı
olarak sürdürebilmeleri için önem taşımaktadır.
87
KAYNAKLAR
Altunışık, R., Coşkun, R., Bayraktaroğlu, S. ve Yıldırım, E. (2004). Sosyal Bilimlerde
Araştırma Yöntemleri: SPSS Uygulamalı. (Geliştirilmiş Üçüncü Baskı). Adapazarı:
Sakarya Kitabevi.
Arık, M. B. (2004). Medya Çağında Futbol ve televizyon Arasındaki Kaçınılmaz İlişki: Top
Ekranda. (Birinci Baskı). İstanbul: Salyangoz Yayınları.
Arıkan, R. (2013). Anketler ve Anket Soruları. (Birinci Baskı). Ankara: Nobel Yayıncılık.
Aşkın, N. ve İpek, İ. (2016). Marka Aşkının Marka Deneyimi ile Marka Sadakati Arasındaki
İlişkiye Aracılık Etkisi/ The Mediating Role of Brand Love on the Relationship
between Brand Experience and Brand Loyalty. Ege Akademik Bakış, 16(1), 86.
Aydemir, M. A. (2013). Tüketim: modern dünyanın kültürel göstereni., K. Alver ve N.
Doğan. (Editörler). Kültür sosyolojisi. Üçüncü Baskı. Ankara. Hece Yayınları.
Aydoğan, F. (2004). Medya ve Popüler Kültür. (Birinci Baskı). İstanbul: MediaCat
Yayınları.
Aytaç, Ö. (2006). Tüketimcilik ve metalaşma kıskacında boş zaman. Kocaeli Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 11(1),
Babin, B. J., Darden, W. R. and Griffin, M. (1994). Work and/or fun: measuring hedonic
and utilitarian shopping value. Journal of Consumer Research, 20(4), 644-645.
Baron, R. M. and Kenny, D. A. (1986). The moderator–mediator variable distinction in
social psychological research: Conceptual, strategic, and statistical considerations.
Journal of Personality and social Psychology, 51(6), 1173-1182.
Baş, T. (2013). Anket. Ankara: Seçkin Yayıncılık.
Başcı, E. (2015). Pazarlama ve tüketim toplumuna eleştirel bir bakış: tüketim karşıtlığına
ilişkin bir nitel model, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Eskişehir.
Batra, R. and Ahtola, O. T. (1991). Measuring the hedonic and utilitarian sources of
consumer attitudes. Marketing Letters, 2(2), 161.
Batra, R., Ahuvia, A. and Bagozzi, R. P. (2012). Brand love. Journal of Marketing, 76(2),
1-16.
Baudrillard, J. (2009). Gösterge ekonomi politiği hakkında bir eleştiri. (Çev. O. Adanır ve
A. Bilgin). İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınları. (Eserin orijinali 1972’de
yayımlandı).
Baudrillard, J. (2016). Tüketim toplumu söylenceleri/yapıları. (Çev. H. Deliceçaylı ve F.
Keskin) İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
88
Bauman, Z. (1999). Çalışma, tüketicilik ve yeni yoksullar. (Çev. Ü. Öktem). İstanbul: Sarmal
Yayınevi. (Eserin orijinali 1998’de yayımlandı).
Bauman, Z. (2010). Etiğin tüketiciler dünyasında bir şansı var mı?. (Çev. F. Çoban ve İ.
Katırcı). Ankara: De Ki Yayınları. (Eserin orijinali 2008’de yayımlandı).
Bauman, Z. (2016). Küreselleşme: toplumsal sonuçları. (Çev. A. Yılmaz). İstanbul: Ayrıntı
Yayınları. (Eserin orijinali 1998’de yayımlandı).
Bayhan, V. (2011). Tüketim toplumunda bireyin ontolojik mottosu: “tüketiyorum öyleyse
varım”. Sosyoloji Konferansları, (43), 221-248.
Belk, R. W. (1998) “Third Word Consumer Culture”. Research in Marketing, Supplement
4 Marketing and Development: Toward Broader Dimensions, Erdoğan Kumcu ve A.
Fuat Fırat (Ed.), Greenwich: JAI Press Inc.,
Belk, R. W., Ger, G. and Askegaard, S. (1996). Metaphors of consumer desire. Consumer
Research Volume 23, 369-373.
Belk, R. W., Ger, G. and Askegaard, S. (2000). The missing streetcar named desire. The why
of consumption, 98-119.
Belk, R. W., Ger, G. and Askegaard, S. (2003). The fire of desire: A multisited inquiry into
consumer passion. Journal of consumer research, 30(3), 326-351.
Bocock, R. (2009). Tüketim. (Çev. İ. Kutluk). Ankara: Dost Kitabevi Yayınları.
Buğra, A. (2003). Devlet-Piyasa Karşıtlığının Ötesinde: İhtiyaçlar ve Tüketim Üzerine
Yazılar. (İkinci Baskı). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Burhan, N. (1984). İhtiyaç Kavramı Üzerine Düşünceler ve Kamu Ekonomisi. İktisat
Fakültesi Mecmuası, 38(3-4), 17-34.
Carroll, B. A. and Ahuvia, A. C. (2006). Some antecedents and outcomes of brand love.
Marketing Letters, 17(2), 79-89.
Cevizci, A. (Editör). (2012). Felsefe Sözlüğü. (Üçüncü Baskı). Ankara: Say Yayınları.
Chaney, D. (1999). Yaşam tarzları. (Çev. İ. Kutluk). Ankara: Dost Kitabevi Yayınları.
(Eserin orijinali 1996’da yayımlandı).
Childs, P. (2010). Modernizm. (Çev. V. Yıldırım). Ankara: Sitare Yayınları. (Eserin orijinali
2003’te yayımlandı).
Çabuklu, Y. (2004). Kriz ve Siyaset. (Birinci Baskı). İstanbul: Kanat Kitap.
Debord, G. (1996). Gösteri toplumu ve yorumlar. (Çev. A. Ekmekçi ve O. Taşkent).
İstanbul: Ayrıntı Yayınları. (Eserin orijinali 1967’de yayımlandı).
Demir, Ö. ve Acar, M. (Ed). (2005). Sosyal bilimler sözlüğü. (altıncı baskı). Ankara.
Docherty, T. (1995). Post Modernist Burjuva Liberalizmi. Ankara: Doruk Yayımcılık, 7.
89
Douglas, M. and Isherwood, B. (1999). Tüketimin antropolojisi. (Çev. E. A. Aytekin).
Ankara: Dost Kitabevi Yayınları. (Eserin orijinali 1979’da yayımlandı).
Erdoğan, M. G. (2014). Turizm reklamlarında yaşam tarzlarının inşası: göstergebilimsel
çözümleme. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Başkent Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Erkan, H. (1998). Bilgi Toplumu ve Ekonomik Gelişme. (Dördüncü Baskı). Ankara: Türkiye
İş bankası Yayınları.
Featherstone, M. (2013). Postmodernizm ve tüketim kültürü. (Çev. M. Küçük). İstanbul:
Ayrıntı Yayınları. (Eserin orijinali 1991’de yayımlandı).
Firat, A. F. and Shultz, C. J. (2001). Preliminary metric investigations into the nature of the
“postmodern consumer”. Marketing Letters, 12(2), 189-203.
Genç, B. (2009). Deneyimsel pazarlamanın tüketici satın alma kararlarına etkisi.
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
İzmir, 57.
Günay, N. G. (2008, 25-29 Ekim). Hizmet pazarlamasından deneyimsel pazarlamaya: bir
güzellik merkezinde uygulama. 13. Ulusal Pazarlama Kongresi Bildiriler Kitabı,
Nevşehir, 64-65.
Harvey, D. (1997). Postmodernliğin durumu. (Çev. S. Savran). İstanbul: Metis Yayınları.
(Eserin orijinali 1974’te yayımlandı).
Hirschman, E. C. and Holbrook, M. B. (1982). Hedonic consumption: emerging concepts,
methods and propositions. The Journal of Marketing, 92-93.
Holbrook, M. B. and Hirschman, E. C. (1982). The experiential aspects of consumption:
Consumer fantasies, feelings, and fun. Journal of Consumer Research, 9(2), 132-140.
İnternet: http://www.temelaksoy.com/duyusal-pazarlama-nasil-yapilir/ adresinden 15 Mart
2017’de alınmıştır.
İnternet:
https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0nsan_ve_Yurtta%C5%9F_Haklar%C4%B1_B
ildirisi adresinden 22 Mart 2017’de alınmıştır.
İslamoğlu, A. H. ve Altunışık, R. (2008), Tüketici Davranışları. (İkinci Baskı). İstanbul:
Beta Yayınları.
Karakaş, M. (2001). Tüketim kültürü ya da tüketimin yeniden üretimi. Afyon Kocatepe
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 3 (1), 11-27.
Kıray, M. (2005). Tüketim Normları Üzerine Karşılaştırmalı Bir Araştırma. (Birinci Baskı).
Ankara: Bağlam Yayınları.
Köse, H. (2010). Medya ve Tüketim Sosyolojisi. (Birinci Baskı). Ankara: Ayraç Kitap + Evi
Yayınları.
90
Kumar, K. (1999). Sanayi sonrası toplumdan postmodern topluma: çağdaş dünyanın yeni
kuramları. (Çev. M. Küçük). (Eserin orijinali 1995’te yayımlandı).
Lefebvre, H. (2010). Modern dünyada gündelik hayat. (Çev. I. Gürbüz). İstanbul: Metis
Yayınları. (Eserin orijinali 1968’de yayımlandı).
Lu, J., Liu, Z. and Fang, Z. (2016). Hedonic products for you, utilitarian products for me.
Judgment and Decision Making, 11(4), 332-333.
Odabaşı, Y. (2006). Tüketim Kültürü: Yetinen Toplumdan Tüketen Topluma. (İkinci Baskı).
Ankara: Sistem Yayıncılık.
Omay, U. (2008a). İhtiyaçların manipülasyonu ve çalışma. Sosyal Siyaset Konferansları
Dergisi, 54 (1),
Omay, U. (2008b). Boş zamanın manipülasyonu ve çalışma. “İş, Güç” Endüstri İlişkileri ve
İnsan Kaynakları Dergisi, 10 (3), 122-147.
Özcan, B. (2007a). Hedonizm ve kimlik temeline dayalı postmodern tüketim
yaklaşımı. Sosyoloji Konferansları, (35), 119-130.
Özcan, B. (2007b). Sosyolojik olarak tüketim ve boş zaman: İstanbul Olivium Outlet Center
ve Galleria alışveriş merkezi örnekleri. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Özcan, B. (2007c). Postmodernizmin tüketim imajları. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler
Dergisi, 17(1), 261-273.
Özgören, F. (2013). Deneyimsel markalama. İstanbul Sosyal Bilimler Dergisi, (3), 7.
Pine, B. J. and Gilmore, J. H. (1998). Welcome to the experience economy. Harvard
Business Review, 76, 101-102.
Ritzer, G. (2011). Büyüsü bozulmuş dünyayı büyülemek. (Çev. Ş. S. Kaya). İstanbul: Ayrıntı
Yayınları. (Eserin orijinali 2005’te yayımlandı).
Ritzer, G. (2011). Büyüsü bozulmuş dünyayı büyülemek. (Çev. Ş. S. Kaya). (Eserin orijinali
2005’te yayımlandı).
Schmitt, B. (1999). Experiential marketing: A new framework for design and
communications. Design Management Review, 10(2), 13.
Shimp, T. A. and Madden, T. J. (1988). Consumer-object relations: A conceptual framework
based analogously on Sternberg's triangular theory of love. NA-Advances in Consumer
Research Volume 15, 163-168.
Sipahi, B., Yurtkoru, E. S. and Çinko, M. (2008). Sosyal Bilimlerde SPSS’le Veri Analizi.
(İkinci Baskı). İstanbul: Beta.
Slater, D. (1997). Consumer Culture and Modernity, Cambridge: Blackwell Publishers.
Sternberg, R. J. (1986). A triangular theory of love. Psychological review, 93(2), 119-135.
91
Şaylan, G. (1999). Postmodernizm. (Birinci Baskı). Ankara: İmge Kitabevi.
Torlak, Ö. (2016), Tüketim: Bireysel Eylemin Toplumsal Dönüşümü. (Genişletilmiş İkinci
Baskı). İstanbul: İnkılâb Yayınları.
Torlak, Ö. ve Altunışık, R. (2007). Deneyimsel pazarlama ve tüketici deneyimi., Ö. Torlak,
R. Altunışık ve Ş. Özdemir (Editörler). Postmodern dünyada tüketimi yeniden
anlamlandıracak yeni müşteri. Birinci Baskı. İstanbul. Hayat Yayınları.
Touraine, A. (2002). Modernliğin eleştirisi. (Çev. H. Tufan). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Ural, A. ve Kılıç, İ. (2006). Bilimsel Araştırma Süreci ve SPSS ile Veri Analizi.
(Genişletilmiş İkinci Baskı). Ankara Detay Yayıncılık.
Veblen, T. (1899). Aylak sınıf (çev. İ. User). Marmara Üniversitesi Yayınları No 569.
Yağlı, F. (2011). Tüketim Kültürü ve İdeolojinin Yeniden Üretildiği Bir Alan Olarak Halkla
İlişkiler Yönetiminin Eleştirel Bir Değerlendirilmesi, Yüksek Lisans Tezi, Ege
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir.
Yamaner, G. (2007). Postmodernizm ve Sanat: Mimarlık, Sinema, Edebiyat, Tiyatro
Tasarım. (Birinci Baskı). Ankara: Algı Yayın.
Yanıklar, C. (2010). Tüketim kültürü, kapitalizm ve insan ihtiyaçları arasındaki ilişki üzerine
bir tartışma. Cumhuriyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler
Dergisi, 34(1), 25-32.
Yıldırım, İ. E. (2015). İstatistiksel Araştırma Yöntemleri. (Birinci Baskı). Ankara: Seçkin
Yayıncılık.
Yuan, Y. H. E. and Wu, C. K. (2008). Relationships among experiential marketing,
experiential value, and customer satisfaction. Journal of Hospitality & Tourism
Research, 32(3), 387-388.
92
93
EKLER
94
EK-1. Anket Formu
Değerli Katılımcı,
Marka ve tüketiciler arasındaki ilişkinin marka deneyimi yoluyla güçlendirilebileceği, bu
deneyimlere bağlı olarak aşk markalarının (lovemarks) yaratılabileceği düşünülmektedir. Bu
anket Starbucks Coffee’nin size yaşattığı deneyimlere karşı geliştirdiğiniz tutumları
ölçümlemek amacıyla tasarlanmıştır. Anket sonuçları GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL
BİLİMLER ENSTİTÜSÜ PAZARLAMA BÖLÜMÜ yüksek lisans öğrencisi tarafından
YÜKSEK LİSANS TEZİ kapsamında kullanılacaktır.
1. Cinsiyetiniz
( ) Kadın
( ) Erkek
2. Yaşınız
( ) 17 yaş ve altı
( ) 18-24
( ) 55 – 64
( ) 65 yaş ve üzeri
( ) 25-34
( ) 35-44
( ) 45-54
3. Eğitim Durumunuz
( ) İlköğretim (ilkokul /ortaokul)
( ) Lise
( ) Ön Lisans
( ) Lisans
( ) Lisansüstü
4. Mesleğiniz
( ) Kamu Sektörü Çalışanı
( ) Özel Sektör Çalışanı
( ) Serbest Çalışan
( ) Öğrenci
( ) Emekli ( ) Ev Hanımı
5. Starbucks Coffee’i ne sıklıkta ziyaret edersiniz?
( ) Günde 2 kez veya daha fazla
kez
( ) Haftada 2-3 kez
( ) Haftada 1 kez
( ) Günde 1 kez
( ) Ayda 2-3 kez
( ) Haftada 4-5
( ) Daha seyrek
95
EK-1. (devam). Anket Formu
Katılmıyorum
5
4
3
2
1
5
5
4
4
3
3
2
2
1
1
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
5
5
5
5
5
4
4
4
4
4
3
3
3
3
3
2
2
2
2
2
1
1
1
1
1
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
5
5
4
4
3
3
2
2
1
1
5
4
3
2
1
Kesinlikle
Katılmıyorum
Ne Katılıyorum
Ne
Katılmıyorum
1. Starbucks Coffee mağazalarındaki müzik rahatlatıcı ve huzurlu
bir ortam sağlar.
2. Starbucks Coffee kahvelerinin çeşitliliği harikadır.
3. Starbucks Coffee yiyeceklerinin çeşitliliği harikadır.
4. Starbucks Coffee mağazalarında güzel ve etkileyici bir kahve
kokusu vardır.
5. Starbucks Coffee ürünlerinin sunumunda kullanılan kağıt
bardak, karton tutacak/koruyucu, ahşap kaşık gibi malzemeleri
beğeniyorum.
6. Starbucks Coffee mağazalarının dekorasyonu etkileyicidir ve
görsel olarak çok iyi tasarlanmıştır.
7. Starbucks Coffee duyularıma (işitme, görme, tat, koku,
dokunma) hitap eder.
8. Starbucks Coffee duyularıma (işitme, görme, tat, koku,
dokunma) hitap etmez.
9. Starbucks Coffee duygusal bir markadır.
10. Starbucks Coffee duygularımı harekete geçirir.
11. Starbucks Coffee için olumlu duygular beslerim.
12. Starbucks Coffee mağazalarında keyifli vakit geçiriyorum.
13. Starbucks Coffee mağazalarında kahve içmek çok eğlencelidir.
14. Starbucks Coffee mağazalarında kendimi rahatlamış ve mutlu
hissediyorum.
15. Starbucks Coffee için olumlu duygularım yok.
16. Starbucks Coffee mağazalarındaki self servis hizmet anlayışını
beğeniyorum.
17. Starbucks Coffee mağazalarında Wi-Fi kullanabilme imkânına
sahip olmaktan mutluyum.
18. Starbucks Coffee mağazalarında iş toplantıları ya da ödev
hazırlamak için çalışma masasının olduğu ortak çalışma alanları
hoşuma gidiyor.
19. Starbucks Coffee mağazaları okul, ev ya da işyerleri dışında
sosyalleşebileceğim, vakit geçirebileceğim güzel mekânlardır.
20. Starbucks Coffee bana bir ailenin, grubun üyesiymişim hissini
veriyor.
21. Diğer Starbucks müşterileriyle bir akrabalık ilişkimiz varmış
gibi hissediyorum.
22. Starbucks mağazalarında gerçekleştirilen kahve sohbetleri
sosyal çevremle ve diğer müşterilerle iletişim kurmama yardımcı
oluyor.
23. Starbucks Coffee benim yaratıcı düşünmeme yardımcı oluyor.
24. Starbucks Coffee mağazalarında düşünmeye daha açık olurum.
25. Starbucks Coffee mağazalarında günlük gelişmeleri takip
edebileceğim basılı ve görsel mecralar ile internet bağlantısı
vardır.
Kesinlikle
Katılıyorum
DİKKAT: “Ne Katılıyorum Ne Katılmıyorum” cevap seçeneği,
sorulmakta olan ifadeye “Kısmen katılıp, kısmen katılmadığınız”
durumlara işaret etmekte olup, ifadeye karşı “nötr” bir tutumu
içermemektedir.
Katılıyorum
6. Starbucks Coffee mağazasında yaşadığınız DENEYİM(LER)İ düşünerek, lütfen
aşağıdaki ifadelere katılımınızı belirtiniz.
96
EK-1. (devam). Anket Formu
7. Lütfen aşağıdaki MARKA SADAKATİ ile ilgili ifadelere katılımınızı Starbucks Coffee
Kesinlikle
Katılıyorum
Katılıyorum
Ne Katılıyorum
Ne Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kesinlikle
Katılmıyorum
markasını düşünerek belirtiniz.
25. Starbucks Coffee’nin sadık bir müşterisiyim.
5
4
3
2
1
26. Starbucks Coffee’e uzun bir süre sadık kalacağımı
düşünüyorum.
5
4
3
2
1
27. Starbucks Coffee’i diğer kahve markalarından daha çok
seviyorum.
5
4
3
2
1
28. Kahve içeceğim zaman Starbucks Coffee’nin rakiplerini tercih
etmem.
5
4
3
2
1
29. Diğer kahve markalarıyla karşılaştırdığımda Starbucks Coffee
bana yüksek düzeyde bir ürün kalitesi sunar.
5
4
3
2
1
8. Lütfen aşağıdaki MARKA AŞKI ile ilgili ifadelere katılımınızı Starbucks Coffee markasını
Katılmıyorum
Kesinlikle
Katılmıyorum
5
4
3
2
1
31. Starbucks Coffee kendimi iyi hissettiriyor.
5
4
3
2
1
32. Starbucks Coffee beni mutlu eder.
5
4
3
2
1
33. Starbucks Coffee’e karşı tutkulu biriyim.
5
4
3
2
1
34. Starbucks Coffee’e duygusal olarak bağımlıyım.
5
4
3
2
1
Katılıyorum
30. Starbucks Coffee harika bir markadır.
Kesinlikle
Katılıyorum
Ne
Katılıyorum
Ne
Katılmıyorum
düşünerek belirtiniz.
97
EK-1. (devam). Anket Formu
9. Lütfen aşağıdaki Word of Mouth (Ağızdan ağıza iletişim) ile ilgili ifadelere katılımınızı
Ne Katılıyorum
Ne
Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kesinlikle
Katılmıyorum
35. Starbucks Coffee iyi bir kahve markasıdır.
5
4
3
2
1
36. Starbucks Coffee’den sıkça bahsederim.
5
4
3
2
1
37. Starbucks Coffee’i rakip markalara karşı savunurum.
5
4
3
2
1
38. Aileme ve arkadaşlarıma Starbucks Coffee’e gitmelerini
tavsiye ederim.
5
4
3
2
1
Kesinlikle
Katılıyorum
Katılıyorum
Starbucks Coffee markasını düşünerek belirtiniz.
98
ÖZGEÇMİŞ
Kişisel Bilgiler
Soyadı, adı
: NALBANT, Merve
Uyruğu
: T.C.
Doğum tarihi ve yeri
: 16.12.1987 - Ankara
Medeni hali
: Bekâr
Telefon
: 0533 451 1287
e-mail
: mrvnlbnt@hotmail.com
Eğitim
Derece
Eğitim Birimi
Mezuniyet tarihi
Lisans
Gazi Üniversitesi İ.İ.B.F. İşletme
22.07.2013
Ön Lisans
Selçuk Üniversitesi S.B.M.Y.O. İşletme
18.08.2008
Lise
Çankaya Lisesi
15.06.2005
Yabancı Dil
İngilizce
GAZİLİ OLMAK AYRICALIKTIR…
Download