Uploaded by luciferghouldesu

Algı Nedir

advertisement
Algı Nedir? Algıyı Etkileyen Olaylar Nelerdir?
Duyumları yorumlama ve onları anlamlı hale getirme sürecine algı denir.
insan, dış dünyayı algıları yoluyla tanır. Algıların temelinde, daha basit
düzeydeki kavrama diyebileceğimiz, duyum vardır. Algılar duyuma oranla
daha karmaşık psikolojik olaylardır. Örneğin dilin tat alması bir duyumdur, bu
tadın tarçın ya da çay tadı olduğunu anlamamız ise bir algıdır. Kulağın, bir zil
sesini işitmesi duyumdur. Bu zilin kapı zili, telefon zili ya da dersin bitimini
belirten zil olduğunu ayırt etmemiz bir algıdır. Algı; zihnimizin yapısı gereği
örgütlenen duyu verileri aracılığıyla, nesnelerin bir bütün olarak
kavranmasıdır.
İnsanlar, uyarıcı toplulukları değil, nesne algılarlar. Örneğin, büyük ve beyaz
bir imge, ev olarak görülür. Kolun üzerinden gelen bir dizi basınç duyumu,
sürünen bir böcek olarak algılanır. Bazı algılar, kısmen öğrenmeye dayanır.
Ancak öğrenmenin yanı sıra doğuştan gelen örgütleyici eğilimler de nesne
algılamasında rol oynar. Doğuştan gelen bu örgütleyici eğilimler; zemin
üzerinde bir şekil algılama eğilimi, gruplama eğilimi ve tamamlama eğilimidir.
1. Şekil – Zemin Algısı
Nesne algılarken şekil ve zemini birbirlerinden ayırırız. Bu eğilim
sonucunda, nesneler zemine göre göze çarpar, zeminden doğru
sivriliyormuş gibi görülür. Şekiller her zaman zeminden biraz yüksekte gibi
görülür. Oysa bunlar kağıt üzerinde aynı düzeydedir. Aşağıdaki resme
baktığımızda ya birbirine yakın iki yüz ya da bir vazo görürüz. Burada
algılanan zemine göre şekil değişebilmektedir. Burada bazen şekillerden
biri, bazen de diğeri zemin haline gelmektedir.
. Gruplama
Nesneleri, tek öğelerden ziyade gruplaşmış olarak algılarız. Örneğin bir
portakaldan bize bir dizi renk, şekil, koku, vb. uyaranlar ulaşır. Oysa biz
bunları tek tek değil, bir bütün olarak, portakal olarak algılarız. Grupla-mayı
yakınlık, benzerlik, bakışım ve devamlılık gibi etkenler belirler. Örneğin
aşağıdaki şekilde noktaları düşey değil, yatay bir çizgi halinde algılarız.
Bunun nedeni, noktalar arasındaki mesafenin yatay durumda daha az, düşey
durumda daha fazla olmasıdır. Yani yakınlıktır.
3. Tamamlama
Tamamlama, boşlukları, doldurulmuş olarak algılama eğiliminin sonucudur.
Böylece insanlar, kopuk parçalar yerine bütün bir nesne görürler. Örneğin
çoğu kişi yukarıdaki şekli at üstünde bir adam olarak görür.
ALGIDA DEĞİŞMEZLİK
Önceden algılanan bir nesnenin, sonradan değişik koşullarda da görülse aynı
şekilde görülmesine “algıda değişmezlik” denilir. Örneğin, dağın tepesindeki
bir ev, çok küçük görünse de, biz onu, görüldüğü kadar küçük değil, normal
büyüklükte algılarız.
Ne olduğunu bildiğimiz bir nesneye, ne taraftan bakarsak bakalım, o bizim
için hep aynı kalır.
Bu algısal değişmezlik olgusu nesnelerin büyüklük, biçim, parlaklık ve renk,
yer ve durumuna ilişkindir, örneğin; bir nesnenin, gözün ağsı tabakasındaki
imgesi, bu nesne gözden uzaklaştığı ölçüde küçülür, ama biz bunu hep aynı
büyüklükte görürüz. Böylece çevremizi, kararlı (istikrarlı) bir ortam olarak
kavrayabiliriz.
ALGIYI ETKİLEYEN OLAYLAR
Dikkatimizi bir nesne ya da bir olaya çevirerek, yalnız onunla ilgili uyarıcıları
algılamamıza, algının seçiciliği denir:
Algının seçiciliğini etkileyen başlıca öğeler şunlardır:
1. Dikkat
Her an, çevremizden bize, çok sayıda uyarıcı ulaşır. Ancak biz bu uyarıcıların
tümünü değil, sadece bir kısmını belirgin olarak algılarız. Bir kısmının ise
kısmen farkına varırız. Buna, algıda seçicilik denir. Örneğin, konser izleyen
birisi bütün dikkatini sahnedeki şarkıcıda odaklaştırır. Onun hareketlerini
dikkatle izler. O anda, bu kişi, sıcaktan bunalıyor, yanmdakinin sigara dumanı
kendisine geliyor olabilir. Şarkıcıya ilgi devam ettiği sürece, bu kişi, bunaltıcı
sıcağın ya da sigara dumanının farkında olmaz. Çünkü dikkat, algı alanını
sınırlamıştır.
Ancak, hiçbir uyarıcı, dikkati uzun süre çekmez. Bunun sonucu olarak
algılarımız sürekli olarak değişir. Algıdaki bu değişiklik rastgele olmaz.
Dikkatin yönünü bazı kurallar belirler. Örneğin, şiddet ve büyüklük, tekrar,
hareket, zıtlık vb. gibi özellikler dikkati daha kolay çeker.
2. Hazırlayıcı Kurulum
Bireyin içinden kaynaklanan etkenler de, bir uyarıcı yerine diğerinin
algılanmasına ıje-den olabilir. Örneğin; bir jeolog ile bir kuş meraklısı, alan
gezisine, farklı nesneleri aramak için kurulmuş olarak çıkarlar ve gerçekten
de farklı nesneler dikkatlerini çeker. Örneğin; radyoda haberler verilirken
kitap okuyan bir futbol meraklısı, maçlarla ilgili haberleri derhal fark edecek;
diğer haberlerin ise büyük bir olasılıkla, farkına varamayacaktır.
3. Güdü
Güdüler de algıları güçlü bir biçimde etkiler. Örneğin; eğer bir ressamı çok
beğeniyorsak, tanınmış olmayan biri tarafından yapılmış olsa çok kötü
bulacağımız bir resmi, o yaptığı için, çok iyi buluruz. Çok sevdiğimiz bir
insanın kusurlarını görmekte zorluk çekeriz.
Algı, büyük çapta öznellik (sübjektiflik) taşır. “Eşyayı, olduğu gibi değil,
olduğumuz gibi görürüz.” sözü ya da “insanlar, görmek istediklerini görürler.”
ifadesi güdü ile algı arasındaki ilişkiyi çok güzel belirtmektedir.
4. Öğrenme
Algılamada, geçmiş yaşantıların da büyük etkisi vardır. Önceki
öğrendiklerimiz, şimdiki algılarımızı etkiler. Örneğin; odada otururken
dışardan gelen bir ses, bize, sokaktan bir kamyonun geçmekte olduğunu
anlatır. Hiç portakal görmemiş bir çocuk, gördüğü portakalı bir topa
benzetebilir. Bir tüfek; kocası avda ölen bir kadınla, kovboylara büyük ilgisi
olan bir çocuk tarafından oldukça farklı biçimde algılanır.
5. Ortam ve İhtiyaçlar
Bireyin içinde bulunduğu ortam, kültürel özellikler, ihtiyaçlar, vb. nedenler de
algı üzerinde önemli etkilerde bulunurlar. Örneğin, lokantada yemek listesini
inceleyen iki insandan aç olanı, daha çok yemeklere; susuz olanı ise daha
çok içeceklere dikkat edecektir. Bir düşünür, çocukları geleceğin büyükleri;
bir satıcı ise, onları birer müşteri olarak görebilir. Oysa, Milli Eğitim Bakanlığı
yetkilileri için yeni doğan çocuklar, yeni sınıflar ve yeni öğretmenler demektir.
Çünkü ihtiyaçları farklı bireyler, aynı durumu farklı biçimde algılarlar.
Algı Yanılmaları
Varlıkların olduğu gibi değil de, bize göründüğü biçimde algılanmasına “algı
yanılması” denir. Algı yanılmalarının bir bölümü, duyu organlarının
bozukluğundan ileri gelir. Gözlerinde astigmatizm olanların, varlıkları titrek ve
gölgeli görmesi ya da renk körü hastaların, çayırjarı kırmızı, ateşi yeşil
görmeleri gibi.
Advertisement
Duyu organları normal olan insanlarda, şu tür algı yanılmaları görülür:
a. Duyum Yanılmaları
Duyu organlarımız her zaman nesneleri doğru olarak algılayamaz. Bu
nedenle, duyu organları sağlıklı kişilerde de algı yanılmaları görülebilir.
Örneğin; dikine çizgili bir elbisenin kişiyi olduğundan daha zayıf göstermesi,
su dolu bardaktaki kaşığın sapının kırık görünmesi birer duyum yanılmasıdır.
Advertisement
b. Yanılsama (illüzyon):
İnsanların zihinsel durumunun, korku, endişe, sevinç, vb. duygu ve
heyecanların etkisiyle, nesneleri olduğundan değişik algılamasıdır. Örneğin;
gece karanlığında yolda yürümekte olan ve hortlaktan korkan bir insanın
buruşmuş bir. gazete parçasını hortlak sanması, kıvrılmış kaim bir urgan
parçasının yılan olarak görülmesi, birer yanılsamadır.
c. Sanrılar (Halüsinasyon)
Sanrılar, gerçek algı aldanmaları olmayıp, tümüyle zihnin icadı olan
imgelerdir. Çünkü sanrılar çevreden hiçbir duyum alınmaksızın meydana
gelir. Örneğin, susuzluktan baygın düşen birisinin, dışarıdan hiçbir etki
gelmediği halde, ayağının dibinde bir derenin akmakta olduğunu görmesi;
yüksek ateşli bir hastanın ya da sinirleri bozuk olan birinin, ortada hiçbir
uyarıcı olmadığı halde, sesler duyması ya da hayaller görmesi, birer sanrı
örneğidir.
Yanılsamada bir uyaran yanlış algılandığı halde, sanrıda hiçbir uyaran söz
konusu değildir. illüzyon ile halüsinasyon arasındaki fark budur. Birinde
uyarıcı var, diğerinde yoktur.
Download