See discussions, stats, and author profiles for this publication at: https://www.researchgate.net/publication/340925720 "Her Yönüyle Cannabis" Article · November 2019 CITATIONS READS 0 3,905 1 author: Ufuk Koca Gazi University 69 PUBLICATIONS 915 CITATIONS SEE PROFILE Some of the authors of this publication are also working on these related projects: Centaurea tchihatcheffii (Yanardöner)’de Kallus Üretimi ve Fitokimyasal İçeriğinin Belirlenmesi View project HALK TIBBINDA CİLT ÜZERİNDE KULLANILAN BİTKİ EKSTRELERİNİN NANOÇİÇEK METODU İLE HAZIRLANMASI VE ETKİNLİKLERİNİN İN-VİTRO YÖNTEMLERLE ARAŞTIRILMASI View project All content following this page was uploaded by Ufuk Koca on 25 April 2020. The user has requested enhancement of the downloaded file. ISSN: 1303-2550 KASIM 2019 • Sayı : 43-44 “Her Yönüyle Cannabis” Türk Eczacıları Birliği Yayınıdır Mustafa Kemal Mahallesi 2147. Sokak No:3 Çankaya/ANKARA Tel: 0 312 409 81 00 Faks: 0 312 409 81 09 www.teb.org.tr Önsöz Ecz. Erdoğan ÇOLAK Türk Eczacıları Birliği Başkanı Sevgili meslektaşlarım, MİSED dergimiz uzun yıllardır bizim mesleki yolculuğumuza eşlik eden ve bizi besleyen bir kaynak olma görevini yerine getiriyor. Eczacılarımız arasında popüler sayılabilecek birkaç dergiyi saymazsak, basılı materyaller eskisi gibi rağbet görmüyor. Basılı materyalin genel olarak revaçta ol- konusu olduğunda, önemli olan, bu bilginin doğruluğunun araştırılmış, güvenilirliğinin ispatlanmış olması. O nedenle de, doğru kaynaktan bilgi almak ayrı bir anlam kazanıyor. MİSED, işte bu anlayışla doğru bilgiyi verecek doğru bir kaynak. Bu dergide çok sayıda bilim in- madığını söyleyebiliriz. Ancak basılı materyalin bir sanının yıllar süren emeği var. Eczacılık Akademi- avantajı var: Umduğunuzu değil de bulduğunu- miz bu yayını büyük bir titizlikle çıkartıyor, çıkart- zu okuduğunuz için ufku genişletir. Bu sayı, “her yönüyle cannabis” (halk diliyle “kenevir”), belki bilmediğiniz, unuttuğunuz ya da gündeminize almadığınız bir konuyu gündeme getiriyor. Belki siz, sevgili meslektaşlarım, bir internet araması yapıp bu konuyu araştırmayacaktınız, ama dergimiz, istediğiniz zaman ulaşılabilir olarak, masanızın üzerinde duracak. Sürekli mesleki gelişim, sürekli meslek içi eğitimi kapsayan bir süreç. Ama eğitim, bizim düşündüğümüz gibi, her zaman sıralarda, tahta karşısında oturarak yaşanmıyor. Eğitim, dinamik, hayattan beslenen ve hayatı besleyen, yaşayan (ve doğrusu “yaşatan” da…) bir mekanizma. Hayatımı- maya devam edecek. Çünkü eczacıların yaşadığı çağa değil, yaşadığı güne adapte olmasını gerektirecek, baş döndürücü bir hıza sahip keşifler, mesleki gelişimin de her gün yeniden gösterilecek bir çaba olmasını gerektiriyor. Cannabis, yeniden gündemde. 20 binin üzerinde kullanım alanı olan, gıdadan inşaata, kozmetiğe ve ilaca kadar sayısız alanda kullanılan cannabisi her yönüyle bilimsel olarak ele aldığımız bu sayıyı keyifle okumanızı diliyor, derginin editörü Doç Dr Alper Gökbulut’a ve tüm yazarlarına hepimiz adına teşekkür ediyorum. zın her alanında eğitim var. Her deneyimin bize doğru taşıdığı bir mesaj var. Ama bilimsel bilgi söz İyi okumalar, MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 1 2 MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 Editörden Doç.Dr. Alper GÖKBULUT Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi Anabilim Dalı Değerli Meslektaşlarım, Türk Eczacıları Birliği sürekli eğitim dergisi MİSED’in editörlüğünü yaptığım bu sayısının ana başlığı “Her yönüyle Cannabis”. İnsanoğlu, tarih boyunca bitkilerden çeşitli amaçlarla faydalanmıştır. Cannabis sativa L. birçok tür içerisinde muhtemeldir ki kültürü yapılan en eski bitkilerden biridir. Cannabis özellikle keyif verici özelliği, yakıt ve gıda maddesi (tohumları) olarak çok yönlü kullanımı, lif olarak endüstriyel faydaları ve tıbbi amaçlı kullanımı nedeniyle ilgi odağı olmuştur. Cannabis, 4000 yıldan beri dini törenlerde ve eğlence amacıyla farklı kültürler tarafından kullanılmıştır. Bileşiminde, ana psikoaktif bileşen olan Δ9-tetrahidrokannabinol (THC), psikoaktif olmayan, anksiyolitik ve antispazmodik etkili kannabidiol (CBD) ve antienflamatuar etkili kannabinol (CBN) başta olmak üzere 60’dan fazla aktif bileşen içermektedir. Eczacılık açısından bakıldığında, Cannabis’in kimyasal içeriğindeki zenginlik ve çeşitlilik ve buna bağlı olarak çok sayıdaki potansiyel tıbbi kullanımı bu bitkinin birçok otorite tarafından önemli bir yere konulmasına sebep olmuştur. Cannabis tarihçileri, günümüzde etki mekanizmaları bilimsel olarak açıklanmış ya da açıklanmaya çalışılan birçok potansiyel tıbbi kullanımı ile ilgili önemli deliller ortaya koymuşlardır. Özellikle kronik ağrı, kanser, anoreksiya, bulaşıcı hastalıklar, epilepsi gibi hastalıklarda kullanıldığına dair eski zamanlara ait veriler günümüz modern tıbbına bu hastalıklarla mücadele hususunda bir hareket noktası olmuştur. Cannabis ürünlerinin ve kannabinoid tabanlı ilaçların kalite, etkinlik ve güvenilirliğinin sağlanması için randomize kontrollü klinik çalışmaların arttırılması ve bitkinin gelenek- sel kullanımları ile ilgili verilerin desteklenmesi zorunludur. Ülkemizde belli dönemlerde bazı bitkiler özellikle tıbbi kullanımları ile ilgili ön plana çıkarılmakta, basın yayın organlarında sıklıkla yer almaktadır. Bu duruma örnek olarak, Aloe vera (sarı sabır), Echinacea sp. (ekinezya), Nerium oleander (zakkum), Stevia rebaudiana (şekerotu) vb. verilebilir. Son dönemde de Cannabis bitkisi gündemde yer almış, sadece tıbbi özellikleri ile değil, aynı zamanda endüstriyel alanlardaki kullanımları ile katma değer yaratarak ülke ekonomisine sağlayacağı olası katkı ile ilgi odağı olmuştur. Gerek görsel ve yazılı medyadaki yazılar ve programlar, gerekse üniversiteler başta olmak üzere bilimsel kuruluşlarca yapılan toplantı ve organizasyonlar toplumu bu konuda aydınlatmaya yönelik teşebbüsler olarak ortaya çıkmıştır. MİSED’in bu sayısında özellikle Cannabis ve Cannabis ürünleri çeşitli açılardan değerlendirilmekte, farklı disiplinlerin bakış açısıyla meslektaşlarımıza güncel verilerin ulaştırılması amaçlanmaktadır. Bu noktada, Cannabis’in tarihçesi, botanik özellikleri, tıbbi kullanım alanları, etki mekanizması, toksisitesi, preparatları, biyoteknolojik açıdan değerlendirilmesi, veteriner tıbbındaki yeri, diğer ülkelerdeki tıbbi kullanımları ile ilgili uygulamalar, ruhsatlandırma süreçleri hususlarında bilgi sunulmaktadır. Keyifli okumalar.. MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 3 Türk Eczacıları Birliği Adına Sahibi Ecz. Erdoğan Çolak (Genel Başkan) Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ecz. Arman Üney (Genel Sekreter) Yayın Koordinatörü Ecz. Sinan Usta (II. Başkan) Yayın Sekreteri Ecz. Erdal Kart, İrem Dönmez Yayın Editörü Doç. Dr. Alper Gökbulut Yayın Kurulu Ecz. Erdoğan Çolak, Ecz. Sinan Usta, Ecz. Arman Üney, Ecz. M. İbrahim Özkol, Ecz. Mine Erdoğan, Ecz. Cem Mercül, Ecz. Kubilay Aydın, Ecz. Serdar Türkaydın, Ecz. Ümran Pelenkoğlu, Ecz. M. Emin Beyaz, Ecz. Halil İbrahim Avşaroğlu 4 Danışma Kurulu Prof. Dr. İ.Tayfun UZBAY, Prof. Dr. Şule APİKOĞLU RABUŞ, Prof. Dr. Bensu KARAHALİL, Prof. Dr. Sibel PEHLİVAN BOZDAĞ, Doç. Dr. Alper GÖKBULUT, Ecz. Sinan USTA, Ecz. Kubilay AYDIN, Ecz. H. Vural TUNALI, Ecz. Mine ERDOĞAN, Prof. Dr. İlkay Erdoğan Orhan, Prof. Dr. Terken Baydar, Prof. Dr. Gülbin Özçelikay MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 İçindekiler Cannabis’e Tarihsel Bir Bakış........................................................................................................................... 7 Dr.Öğr. Üyesi Osman Tuncay Ağar Cannabis Yetiştiriciliği ve Kontrolü.................................................................................................................12 Doç.Dr. Alper Gökbulut Endokannabinoid Sistem................................................................................................................................16 Doç.Dr. Arzu Zeynep Karabay, Dr.Öğr. Üyesi Aslı Koç Cannabis ve Kannabinoidlerin Dozaj Formları ve Uygulama Yolları.............................................................26 Dr.Ecz. Eda Gökbulut Cannabis Toksisitesi........................................................................................................................................31 Doç.Dr. Özge Cemiloğlu Ülker Kenevir Bitkisi ve Kannabinoid Üretiminde Biyoteknolojik Yöntemlerin Uygulanması................................37 Doç.Dr. Ufuk Koca Çalışkan Cannabis ve Kannabinoidlerin Veteriner Hekimlikte Kullanımı......................................................................45 Doç.Dr. Begüm Yurdakök Dikmen Cannabis ve Kannabinoidlerin Farklı Ülkelerdeki Tıbbi Kullanımı.................................................................52 Doç.Dr. Alper Gökbulut MİSED Sayı: 43-44 • Kasım 2019 ISSN 1303-2550 Yazım Kuralları: MİSED’de yayınlanacak yazılar derginin amaçlarına uygun bir biçimde, yani açık ve anlaşılır bir dil ve biçimde yazılmış olmalıdır. Yazar(lar) okuyucuların belli kavram, tartışma ve kaynaklara aşina olduğunu varsaymamalıdırlar. Yazarlar kısa özgeçmişiyle birlikte bir resim göndermelidir. Yazının daha önce herhangi bir yerde yayınlanıp, yayınlanmadığı başvuru sırasında mutlaka belirtilmelidir. Yazılar bir başlık ile başlamalı, yazar(lar)ının ismi ve bağlı olduğu kurumlar ile akademik unvanları mutlaka belirtilmelidir. Yayın Türü Yaygın Süreli Yayın Tablolar ve şekiller metin içinde geçen sırayla numaralandırılmalı, metin ile ilişkilendirilmeli, bir başlığa sahip olmalı ve bir yerden alıntı ise mutlaka altında kaynağı belirtilmelidir. Dipnotlar metin içerisindeki sırayla numaralandırılmalı ve dipnotun geçtiği yerde, o kaynakçada yer almalıdır. Kısaltmalar, sadece genel olarak bilinen kısaltmalar kullanılmalıdır. Ekler ana metnin en sonunda verilmelidir. Kaynaklar, metinde satır üstünde, geçiş sırasına göre numaralandırılmalı ve metnin sonunda bu numaralar sırayla belirtilmelidir. Kaynaklar şöyle düzenlenmelidir: TEB Haberler Eki Türk Eczacıları Birliği Yayınıdır Makale için; Yazarın soyadı, adının baş harfleri, makalenin tam başlığı, derginin adı (italik ve uluslararası kısaltmalara uygun olarak), cilt no, sayfa no (başlangıç ve bitiş), yıl. Birden fazla yazar adı varsa hepsi yazılmalıdır. Grafik Tasarım Evren Eser Kitap için; Yazarın soyadı, adının baş harfleri, varsa bölüm başlığı, varsa editörün soyadı, adının baş harfleri, (ed) ibaresi, kitabın adı (italik), yayınevinin adı, şehir, varsa cilt no, sayfa no, basıldığı yıl. Baskı OFSET FOTOMAT Tel: 0312 395 37 38 Yazılar aşağıda yer alan adrese e-mail ya da basılı halde posta yoluyla iletilebilir. Basıldığı Tarih: 20 Kasım 2019 Stalcup AM, Chang SC, Armstrong DW, Pitha J.(s)-2 Hydroxypropyl-b-cyclodextrin, a new chiral statinonary phase for reversed- phase liquid chromatography, J.Chromatogr. A, 513, 181-194, 1990. Nagai T, Takayama K. A Novel Method Based on Artificial Neural Networks for Optimizing Transdermal Drug Delivery Systems, Wise DL (eds), Handbook of Pharmaceutical Controlled Release Technology, Marcel Dekkel, Inc., New York, 271-285, 2000. Türk Eczacıları Birliği Mustafa Kemal Mahallesi 2147.Sokak No: 3 06510 Çankaya/Ankara Tel: 0.312.409 81 00 • Fax: 0.312.409 81 09 e-mail: teb@teb.org.tr MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 5 6 MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 Cannabis’e Tarihsel Bir Bakış Dr.Öğr. Üyesi Osman Tuncay Ağar Süleyman Demirel Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi Anabilim Dalı 14 Temmuz 1984’de Ankara’da dünyaya gelen Osman Tuncay Ağar, 2007 yılında Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nden mezun olmuş, 2008 yılında Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde Araştırma Görevlisi olarak çalışmaya başlamıştır. 2010 yılında Farmasötik Botanik alanında bilim uzmanlığı derecesini almış̧ ve 2018 yılında Farmakognozi alanında doktora derecesini almaya hak kazanmıştır. 2019 yılı Ocak ayında Süleyman Demirel Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Anabilim Dalı’na Doktor Öğretim Üyesi olarak atanmıştır. Birçok ulusal ve uluslarası kitap bölümü, SCI ve diğer hakemli dergilerde yayınlanan araştırma makaleleri, uluslararası ve ulusal sempozyumlarda sunulan sözlü ve poster bildirileri bulunmaktadır. Halen Süleyman Demirel Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde Dekan Yardımcılığı görevini sürdürmektedir. Geçtiğimiz yüzyıllarda, kenevir bitkisi (Cannabis sativa L.), çok değerli sayısız ürün veren, dünyanın en gözde mahsullerinden biriydi. Ancak son yıllarda, Cannabis’in suistimal edilme potansiyeli sebebiyle kenevirden elde edilen birçok faydalı ürün oldukça olumsuz etkilenmiş ve üretimleri zaman zaman durma noktasına gelmiştir. Cannabis bitkisinin bilinen faydalarına rağmen keyif verici amaçlar için de kullanılıyor olması insanların bitkiye karşı bir önyargı geliştirmesine sebebiyet vermiştir. Bununla birlikte, geçtiğimiz yarım yüzyıl boyunca toplum, Cannabis’in zararlı kullanımlarını kontrol altında tutabileceğinin farkına varmış ve önemli faydalarının bulunduğunu giderek daha fazla anlamaya başlamıştır. Çok yakın bir zamanda, Cannabis araştırmalarını sınırlayan kısıtlamalar gevşetilmiştir (Small, 2017). Cannabis Bitkisinin Botanik Özellikleri Cannabis sativa; tek yıllık, dioik, kazık köklü, dik gövdeli; gövde genellikle angular, oluklu, dallanmış, iç kısımda yünsü, internodlar bazen oyuk, yükseklik 1-6 m arasında; dallanma karşılıklı veya alternan; kök sekonder ve yan köklere dallanmış ana bir kazık kök şeklinde, genellikle 30-60 cm derinliğinde, gevşek topraklarda 2.5 metreye kadar; yapraklar yeşil ve yedi loblu palmat, karşılıklı, alternan veya spiral dizilişli; yaprakçıklar 6-11 cm boyunda ve 2-15 mm genişliğinde, yaprak kenarları kalın testere dişli, adaksiyal ve abaksiyal yüzeyler yeşil, dağınık, reçineli örtü tüylü; çiçek durumu yapraklı gövdelerdeki her bir yapağın koltuğundan çıkan çok sayıda salkım halinde; erkek çiçekler 5 adet 2.5-4 mm uzunluğunda soluk yeşil sepalli, sarkık şekilli stamen 5 adet ince filamentli; dişi çiçekler çiftler halinde, hemen hemen sapsız; meyve elips şeklinde hafifçe sıkıştırılmış, pürüzsüz, yaklaşık 2-5 mm genişliğinde, genellikle kahverengimsi ve benekli, ovaryumun ince duvarı ile sarılmış kalın kabuklu tek bir tohumlu bir bitkidir (Preedy, 2017). Cannabis’in Coğrafik Kökeni 19. ve 20. yüzyılda yaşamış olan bitki araştırmacıları Orta Asya’daki kozmopolit Cannabis’in coğrafik kökeni konusunda önemli veriler elde MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 7 etmişlerdir. Bu veriler ışığında İran, Azerbaycan ve Güney Hazar Denizi bataklıklarında Cannabis’in doğal olarak yetiştiği belirlenmiştir. Ayrıca Hazar’ın güneyinde, Sibirya, Kazakistan, Sincan-Uygur Özerk Bölgesi, Kırgızistan çölleri, Baykal Gölü, Güney Merkez Rusya ve Kafkasya’nın güneyindeki modern bölgelere karşılık gelen yerlerde yabani Cannabis türlerinin bulunduğu tespit edilmiştir. Birçok araştırıcı doğal yabani türlerin günümüzde kalmadığını, mevcut Cannabis türlerinin daha önceden kültüre alınmış atalarından türediğini vurgulamışlardır. 21. yüzyılda yapılan araştırmalar, Orta Asya’daki farklı Cannabis türlerinin, Tacikistan, Afganistan, Kırgızistan ve Batı Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesini çevreleyen ve bugünkü adıyla Pamir Ovası olarak bilinen bölgede konuşlandığını göstermiştir. Ayrıca şimdi Kazakistan, Moğolistan, Kuzeybatı Çin ve Uzakdoğu Rusyası olarak bilinen bölgeler de Cannabis türlerinin köken aldığı yerler arasında rapor edilmiştir. Cannabis’in kökeninin Himalaya eteklerinde olabileceği ortaya atılmış ancak bu konuda çok fazla botanik dokümantasyona ulaşılamamıştır. Bazı araştırıcılar Güneybatı Himalaya Dağlarında yabani Cannabis örneklerini gözlemlemişlerdir. Benzer bölgelerde yapılan diğer araştırmalar da yine 8 MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 Cannabis’in Orta Asya’da, Pencap ve Keşmir dahil Kuzeybatı Hindistan, Afganistan’ın tamamı, Tacikistan, Özbekistan ve Batı Tienşan Dağlarının olduğu bölgelerden köken aldığını desteklemiştir. Daha sonra yapılan kemotaksonomik çalışmalar da coğrafik verilerle paralellik göstermiştir. Biyolojik özelliklerinden dolayı kenevirin doğal olarak insanı takip ettiği ve yaşadığı yerlerin yakınında yer aldığı, çöp ve toprağın gübrelendiği her yerde yetiştiği görülmüştür (Russo, 2007). Dünden Bugüne Cannabis’in Yaşam Öyküsü Cannabis hakkında yapılan çalışmalar kronolojik açıdan göz önüne alındığında, C. sativa bitkisinin doğal ve/veya ıslah olarak Orta Asya veya Güney-Doğu Asya bölgelerinden köken aldığını görülmektedir. Bu bölgelerin bitkinin evrimsel gelişiminde çok önemli rol oynadığı düşünülmektedir (Jiang ve ark., 2006; Stevens ve ark., 2016). Ayrıca C. sativa’nın Buzul Pleistosen Çağındaki ilk insan topluluklarının gelişimine eşlik ettiği tahmin edilmektedir. Özellikle Paleolitik çağda bugünkü Çek Cumhuriyeti bölgesinde C. sativa kaynaklı sofistike örgü sepetçiliği üzerine farklı tekniklerin uygulandığı görülmüştür. Bu bulgu C. sativa bitkisinin muhtemelen bilinen en eski arkeolojik kanıtı olarak karşımıza çıkmaktadır (Adovasio ve ark., 1996). Tayvan’da bulunan birkaç Neolitik parça C. sativa’nın 12.000 yıl önce çeşitli sebepler için kullanıldığını kanıtlamıştır (Li, 1973). Halat ve tekstil üretiminde kullanılan kenevir, bilinen en eski lif bitkisidir (Cherney ve Small, 2016) ve bugün bile balık ağlarının bileşimlerinden birisi olarak kullanılmaya devam etmektedir (Savo ve ark., 2013). Batı merkezli bakış açısına sahip bazı Amerikalı araştırıcılar kenevirin psikoaktif etkilerinin doğal olayların tetiklediği bir yanma olayı sonrası ortaya çıkmış olabileceğini savunmaktadırlar (Luna, 1984). Zamanla C. sativa’nın değişik varyeteleri farklı amaçlar için kullanılmış ve bitkinin amacına uygun olacak şekilde kültüre alınması çalışmaları başlatılmıştır. Bazı varyeteler tekstil sektöründe kullanılmak üzere yetiştirilirken, bazı varyeteler özellikle dini ritüellerde kullanılmak üzere yetiştirilmiştir. C. sativa yüzyıllar boyunca birçok bölgede kutsal bir bitki olarak görülmüştür (Touw, 1981). Asya kültüründe kutsal metinlerde kenevir, dini ritüellerin bir parçası olarak kabul edilen kutsal bir bitki olarak tasvir edilmektedir. Hindistan ve Tibet’te Hinduizm ve Tantra Budizm geleneklerine göre C. sativa çiçekleri ve reçinesi meditasyon ve ruhlarla iletişim kurmak için kullanılmıştır (Schultes ve ark. 2001). Bir Budist efsanesine göre Siddhartha Gautama’nın (Budizm dininin kurucusu) kişisel zevklerden arınmak için geçirdiği altı yıllık süre boyunca tek besin kaynağının Bhang adı verilen bir çeşit C. sativa preparatı olduğu rivayet edilmektedir (Touw, 1981). Cannabis kelimesinin İbranice gibi Sami dillerde mevcut olduğu ve Eski Ahit’te birçok kez geçtiği belirtilmektedir. Eski Ahit’in Exodus, Isaiah, Jeremiah ve Ezekiel isimli bölümlerinde tütsü ve kutsal yağ olarak kullanıldığına dair kısımlar yer almaktadır (Abel, 1980; Bennet, 2010). C. sativa’nın terapötik kullanımına ilişkin ilk yazılı referansı tanımlamak ve tıbbi kullanımını, ritüel, manevi veya dini kullanışlarından ayrı değerlendirmek oldukça zordur. Modern tarihçilerin çoğunun takdir ettiği gibi, genel olarak eski tarih çok zayıf belgelenmiştir ve yorumlanması çok zordur. “Tıbbi kenevir” ibaresi son yıllarda popüler hale gelmiş olmasına rağmen aslında Cannabis kayıtlı tarihin var olduğu çok eski yıllarda dahi farklı kültürler tarafından dünyanın her yerinde tıbbi amaçlar için kullanılıyordu (Small, 2017). C. sativa’nın bilinen ilk tıbbi kullanılışı bundan 5000 yıl öncesine dayanmaktadır. Geleneksel Çin tıbbının babası olarak kabul edilen imparator Chen Nung tarafından yazılan ilk Çin farmakopesinde, kenevirin yorgunluk, romatizma ve sıtma tedavisinde reçete edildiği görülmektedir (Abel, 1980). Ayrıca bitkisel yağ ve protein kaynağı olarak kullanılan ve γ-linoleik asit bakımından oldukça zengin olan C. sativa tohumları, Çinli doktorlar tarafından haricen egzama ve sedef hastalıklarının, dahilen ise enflamatuvar hastalıkların tedavisinde önerilmiştir (Anwar ve ark., 2006; Jeong ve ark., 2014). Buna ek olarak, 3000 yıl öncesine dayanan Asur kil tabletleri ve Ebers Tıp Papirüsünde C. sativa’nın ilaç olarak kullanıldığına dair bulgular elde edilmiştir (Epstein, 2010; Scurlock ve Andersen, 2005). Cannabis’in Asur, Mısır, Hindistan, Yunanistan, Roma ve İslam İmparatorluğu dahil olmak üzere antik dünyanın belli başlı medeniyetlerinde çok iyi bilindikleri bir gerçektir (Mercuri ve ark., 2002; Small, 2017). Tarihçi Heredot (yaklaşık M.Ö. 400) C. sativa’nın Kızılderililer tarafından kullanıldığından bahsetmiştir. Bir başka Yunan tarihçi Diodorus Siculus (yaklaşık M.Ö. 60) ise eski Mısırlı kadınların C. sativa’yı ağrı kesici olarak ve ruh hallerini iyileştirmek için kullandıklarını rapor etmiştir (Carod-Artal, 2013). Romalı tarihçi Yaşlı Plinius ağrıları dindirmek için C. sativa köklerinden faydalanıldığını belirtmiştir (Ryz, 2017). Aynı dönemde Yunan Doktor Pedacius Dioscorides C. sativa da dahil olmak üzere bitkileri sınıflandırmış ve faydalarını açıklamıştır (Riddle, 2011). Antik ve Orta Çağda iz bırakan Romalı bir doktor olan Galen’in notlarında da C. sativa hakkında bulgulara rastlanılmıştır. Özellikle Romalı aristokratların öğlen yemeklerini Cannabis’li bir tatlı ile bitirdiklerinden bahsetmiştir (Butrica, 2002). Ortaçağ Avrupa’sında C. sativa’nın çeşitli formları bilinmektedir. Özellikle İtalyanlar bitkinin ilk büyük ölçekli ekimini ve bitkinin Akdeniz bölgesinde ticarileşmesini sağlamışlardır. Tersine ilk Avrupalı kolonilerin yerleşmesine kadar geçen süre içerisinde Amerika’da C. sativa henüz bilinmiyordu. Bu süre zarfında C. sativa güçlü ve dayanıklı lifleri MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 9 için kullanılmıştır. Amerika’daki İspanyol ve İngiliz koloniler esas olarak tekstil üretiminde kullanılacak olan C. sativa varyetelerini ithal ediyorlardı. Avrupa Modern Çağda çok büyük miktarlarda C. sativa pazarlamasına rağmen bunlar sadece imalat sanayi amaçlı yapılıyordu. Buna karşın C. sativa’nın büyü ve geleneksel tıptaki şaşırtıcı etkileri de bilinmekteydi (Benet, 1975). Papa VIII. Innocent 1484 yılında C. sativa’nın büyücülükte kullanımını kınayan bir fetva yayınlamıştır (Kors ve ark, 2001). Aynı dönemde C. sativa tohumlarının ve çiçeklerinin terapötik etkileri hakkında birçok bilimsel eser tartışılmaktaydı. Devam eden yüzyıllarda Avrupalılar, maceraperestler, deniz kaptanları, zengin gezginler, rahipler, Afrika ve Doğu Hint Adaları’na giden tüccarlar tarafından yazılan seyahatnameler sayesinde C. sativa’nın sayısız kullanımı olduğu ortaya çıkmıştır. C. sativa’nın keyif verici olarak kullanılışının Avrupa Kıtasında öğrenilmesi özellikle Hindistan’ın fethinden sonra gerçekleşmiştir. Garcia da Orta ve Cristobal Acosta isimli Portekizli iki doktor tarafından C. sativa’nın öfori, sedasyon, iştah artırıcı, halüsinojen ve afrodizyak etkileri olduğu rapor edilmiştir (Abel, 1980; Lee, 2012). İngiliz sömürgesi zamanında Doğu Hindistan Şirketinde, çiçek ve reçineden oluşan ve yüksek psikoaktif özellik gösteren Bhang ve Ganja isimli C. sativa formülasyonları Asya’da pazarlanmaya başlamıştır (Small, 2017). Cannabis sativa adı ilk kez Species Plantarum isimli eserin sahibi İsveçli botanikçi Carl Linnaeus tarafından kullanılmıştır. Jean Lamarck, Avrupa’daki keneviri Cannabis sativa ve Hint menşeili olan keneviri ise Cannabis indica olarak sınıflandırmıştır (Small & Cronquist, 1976). 19. Yüzyılda aralarında Théophile Gautier, Charles Baudelaire, Honoré de Balzac, Alexandre Dumas ve Gustave Flaubert gibi isimlerin de bulunduğu birçok romantik şair ve yazarın sıklıkla esrar tüketilen kulüplere uğradıkları görülmüştür (Levinthal, 2016). 1830’da Fransız hekim Jacques Joseph Moreau, C. sativa’nın akıl hastalıklarındaki etkilerini incelemiştir. C. sativa’nın keyif verici olarak kullanımının, psikozlu bireylerde halüsinasyonlara ve sanrılara yol açacağını rapor etmiştir (Moreau, 1973). Bunlara ek olarak 19. Yüzyıl İngiliz tıbbında C. sativa’nın analjezik, antienflamatuvar, antiemetik ve antikonvülzan etkileri olduğu keşfedilmiştir. C. sativa tüm faydalı etkilerine rağmen, yirminci yüzyılda dikkate değer psikoaktif etkileri nedeniyle 10 MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 şiddetle yasaklanmış ve 1932’de İngiliz Farmakopesinden çıkarılmıştır. 1971’de ilaçların kötüye kullanılması kanunu gereğince İngiltere Parlamentosu tarafından terapötik kullanım açısından yasaklı maddelere dahil edilmiştir (Hall, 2008). 1937 yılında ABD’de marihuana vergi yönetmeliği esaslarına göre federal yasa gereğince C. sativa üretilmesi, bulundurulması veya transfer edilmesi yasaklanmıştır (Bonnie ve Whitebread, 1999). Cannabis’in yakın tarihsel süreçteki durumuna bakıldığında dünyanın her yerinde araştırmaların hızla devam ettiği görülmektedir. Cannabis’in psikoaktivitesinden sorumlu en etkili bileşiği Δ9‐ tetrahidrokannabinol’ün kimyasal yapısının aydınlatılması birçok çalışmaya ışık tutan önemli bir gelişme olmuştur. Elde edilen bulgular 90’larda endokannabinoid sistem, onun reseptörleri ve sinyal sistemleri hakkında önemli buluşların yapılmasının önünü açmıştır. Yayınlanan binlerce araştırma makalesi Cannabis’in farmakolojik etkilerini ve terapötik değerini ortaya koymuştur. Son yirmi yılda çok sayıda ilaç firması, endokannabinoid sistemi hedef alan, fizyopatolojik içeriğe bağlı olarak işlevlerini geliştiren veya engelleyen yeni sentetik ilaçlar geliştirmeye çalışmıştır. Bu strateji ile, 2006 yılında CB1 antagonisti Rimonabant obezite tedavisi için onay almayı başarmıştır. Ne yazık ki büyük beklentilerle piyasaya sürülen ilaç başarısız olmuştur. 2008 yılında hastalarda depresyon ve sonrasında rapor edilen intihar davranışı sergilemeleri nedeniyle satışı önce askıya alınmış ve 2009 yılında Avrupa Komisyonu tarafından da piyasadan çekilmek zorunda kalmıştır. Son yıllarda, Washington, Colorado, Oregon ve Alaska eyaletlerinde olduğu gibi dünyanın dört bir yanındaki birçok ülke, Cannabis’in tıbbi kullanımı ve hatta rekreasyonu için daha fazla izin veren politikalar getirmişlerdir. Tıbbi kenevirin kozmetik ve nutrasötik ürünlerdeki artan kullanımı, kendimize doğal yollardan bakma isteklerimizin yeniden canlanmasından kaynaklanmaktadır (Pisanti ve Bifulco, 2019). Günümüzde Cannabis bitkisi artıları ve eksileriyle hala tartışmaların odağında yer almaktadır. Daha önce de belirtildiği üzere yapılan farmakolojik ve klinik araştırmalar sonucunda birçok etkisi literatürle kanıtlanmıştır. Ayrıca tekstil sanayi başta olmak üzere, lif kaynağı olarak farklı alanlarda kullanılmasına devam edilmektedir. Çoğu ülke Cannabis kullanımı konusunda kendi kurallarını belirlemekte, böylece suistimallerin önüne geçmeye çalışmaktadır. Cannabis’in psikoaktif özellikleri sebebiyle kötüye kullanımı yasal düzenlemeler ile çok sıkı denetlenmeli, tıbbi ve endüstriyel amaçlar için kullanılmasının önündeki engeller ise kaldırılmalıdır. Bu kadar kısıtlamalara maruz kalmasına rağmen halen birçok alandaki kullanımı ile gündemde olan Cannabis’in, ilerleyen yıllarda daha fazla alanda insanlığın yararına kullanılacağı bir gerçektir. İnsanların bilimsel gerçeklerler ışığında Cannabis’in pozitif yönleri hakkında bilinçlendirilmesi tüm sorunları çözüme kavuşturacaktır. KAYNAKLAR 1. Abel, E. L. Marihuana, the first twelve thousand years. New York: Plenum Press, 1980. 2. Adovasio, J. M., Soffer, O., & Klíma, B. Upper Palaeolithic fibre technology: interlaced woven finds from Pavlov I, Czech Republic, c. 26,000 years ago. Antiquity, 70(269), 526-534, 1996. 3. Anwar, F., Latif, S., & Ashraf, M. Analytical characterization of hemp (Cannabis sativa) seed oil from different agro-ecological zones of Pakistan. 83(4), 323329, 2006. 4. Benet, S. Early Diffusion and Folk Uses of Hemp. Cannabis and Culture, 39-50, 1975. 5. Bennet. Early/Ancient History. In J. Holland (Ed.), The pot book : a complete guide to Cannabis : its role in medicine, politics, science, and culture (pp. 17-26). Rochester, Vt.: Park Street Press, 2010. 6. Bonnie, R. J., & Whitebread, C. H. The marijuana conviction : a history of marijuana prohibition in the United States. New York: Lindesmith Center, 1999. 7. Butrica, J. L. The Medical Use of Cannabis Among the Greeks and Romans. Journal of Cannabis Therapeutics, 2(2), 51-70, 2002. 8. Carod-Artal, F. Psychoactive plants in ancient Greece. J Neurosciences History, 1, 28-38, 2013. 9. Cherney, J. H., & Small, E. Industrial Hemp in North America: Production, Politics and Potential. 6(4), 58, 2016. 10. Epstein, H. A. A natural approach to soothing atopic skin. Skinmed, 8(2), 95-97, 2010. 11. Hall, W. D. The contribution of research to the development of a national Cannabis policy in Australia. 103(5), 712-720, 2008. 12. Jeong, M., Cho, J., Shin, J.-I., Jeon, Y.-J., Kim, J.H., Lee, S.-J., Lee, K. Hempseed oil induces reactive oxygen species- and C/EBP homologous protein-mediated apoptosis in MH7A human rheumatoid arthritis fibroblast-like synovial cells. Journal of Ethnopharmacology, 154(3), 745-752, 2014. 13. Jiang, H.-E., Li, X., Zhao, Y.-X., Ferguson, D. K., Hueber, F., Bera, S., Li, C.-S. A new insight into Cannabis sativa (Cannabaceae) utilization from 2500-year-old Yanghai Tombs, Xinjiang, China. Journal of Ethnopharmacology, 108(3), 414-422, 2006. 14. Kors, A. C., Peters, E., & Kors, A. C. Witchcraft in Europe, 400-1700 : a documentary history (2nd ed.). Philadelphia: University of Pennsylvania Press, 2001. 15. Lee, M. A. Smoke signals : a social history of marijuana : medical, recreational, and scientific (1st Scribner hardcover ed.). New York: Scribner, 2012. 16. Levinthal, C. F. Drugs, behavior, and modern society (Updated eighth edition. ed.). Boston: Pearson, 2016. 17. Li, H.-L. (An archaeological and historical account of Cannabis in China. Economic Botany, 28(4), 437-448, 1973. 18. Luna, L. E. The concept of plants as teachers among four mestizo shamans of iquitos, Northeastern Peru. Journal of Ethnopharmacology, 11(2), 135-156, 1984. 19. Mercuri, A. M., Accorsi, C. A., & Bandini Mazzanti, M. The long history of Cannabis and its cultivation by the Romans in central Italy, shown by pollen records from Lago Albano and Lago di Nemi. Vegetation History and Archaeobotany, 11(4), 263-276, 2002. 20. Moreau, J. J. Hashish and mental illness. New York,: Raven Press, 1973. 21. Pisanti, S., & Bifulco, M. Medical Cannabis: A plurimillennial history of an evergreen. J Cell Physiol, 234(6), 8342-8351, 2019. 22. Preedy, V. R. Handbook of Cannabis and related pathologies: biology, pharmacology, diagnosis, and treatment. London: Elsevier/Academic Press, 2017. 23. Riddle, J. M. Dioscorides on pharmacy and medicine. Austin: University of Texas Press, 2011. 24. Russo, E. B. History of cannabis and its preparations in saga, science, and sobriquet. Chem Biodivers, 4(8), 1614-1648, 2007. 25. Ryz, N. R., Remillard, D.J., Russo, E.B. Cannabis Roots: A Traditional Therapy with Future Potential for Treating Inflammation and Pain. Cannabis and Cannabinoid Research, 2(1), 210-216, 2017. 26. Savo, V., La Rocca, A., Caneva, G., Rapallo, F., & Cornara, L. Plants used in artisanal fisheries on the Western Mediterranean coasts of Italy. Journal of Ethnobiology and Ethnomedicine, 9(1), 9, 2013. 27. Schultes, R. E., Hofmann, A., & Rätsch, C. Plants of the gods : their sacred, healing, and hallucinogenic powers (Rev. and expanded ed.). Rochester, Vt.: Healing Arts Press, 2001. 28. Scurlock, J. A., & Andersen, B. R. Diagnoses in Assyrian and Babylonian medicine : ancient sources, translations, and modern medical analyses. Urbana: University of Illinois Press, 2005. 29. Small, E. Cannabis : a complete guide. Boca Raton: CRC Press Taylor & Francis Group, 2017. 30. Small, E., & Cronquist, A. A Practical and Natural Taxonomy for Cannabis. 25(4), 405-435, 1976. 31. Stevens, C. J., Murphy, C., Roberts, R., Lucas, L., Silva, F., & Fuller, D. Q. Between China and South Asia: A Middle Asian corridor of crop dispersal and agricultural innovation in the Bronze Age. Holocene, 26(10), 1541-1555, 2016. 32. Touw, M. The Religious and Medicinal Uses of Cannabis in China, India and Tibet. Journal of Psychoactive Drugs, 13(1), 23-34, 1981. MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 11 Cannabis Yetiştiriciliği ve Kontrolü Doç.Dr. Alper Gökbulut Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi Anabilim Dalı 2001 Yılında Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun olmuş, 2002 Ocak ayında aynı fakültede Araştırma Görevlisi olarak çalışmaya başlamıştır. 2004 yılında Farmakognozi alanında bilim uzmanlığı derecesini almış ve 2005 yılında Ankara’da İlaç Fabrikası Komutanlığı Kalite Kontrol Laboratuarı’nda askerlik görevini tamamlamıştır. 2011 yılında doktora derecesini almış, 2014 yılında Yardımcı Doçent olarak atanmıştır. 2017 yılında Doçent ünvanı almıştır. Halen Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Anabilim Dalı’nda Öğretim Üyesi olarak çalışmaktadır. 2006 yılında Heinrich Heine Universitat-Pharmazeutische Biologie und Biotechnologie Dusseldorf-Almanya, 2010 yılında Westfalische Wilhelms Universitat Institut für Pharmazeutische Biologie und Phytochemie Münster-Almanya’da çalışmalarda bulunmuştur. 2014 yılında CAMAG Laboratories, Muttenz, İsviçre’de eğitim seminerlerine katılmıştır. Başlıca araştırma alanları bitkisel ürünlerin standardizasyonu, HPLC ve HPTLC analizleri, fenolik bileşikler, in vitro biyolojik aktivite testleri vb. farmakognozik çalışmalardır. SCI (Science Citation Index)’e göre taranan dergilerde 16 yayını, diğer uluslararası ve ulusal hakemli dergilerde 12 yayını, uluslararası ve ulusal sempozyumlarda sunulan 25’den fazla bildirisi bulunmaktadır. Evli ve 2 çocuk babasıdır. Modern taksonominin babası olarak bilinen İsveçli sis). Ancak taksonomik olarak ayrımı yapılan tüm Botanikçi Carl Linnaeus “Species Plantarum” adlı bu alt türler birbirleriyle melezlenip üretken yeni eserinde Cannabis sativa’yı yayınlamıştır. Sativa taksonlar ortaya çıkarabilmektedir. Bu nedenle kelime anlamı olarak kültürü yapılan manasında mevcut genotiplerin belirlenmesi çok zor bir hal olup, C.sativa o zaman Avrupa’da yaygın olan, almıştır. C. indica türü THC yönünden zengin ola- hem lifi hem de besleyici tohumları için yetiştirilen rak bilinmekle birlikte bazı hibrit taksonların daha türdür. Aynı zamanda tıbbi açıdan önemli olan ana yüksek THC seviyesine sahip olabildiği belirtilmiş- psikoaktif bileşen delta-9-tetrahidrokannabinol tir (Clarke, 2016). Yine düşük miktarda THC içe- (THC) taşımaktadır. 1785 yılında Jean-Baptiste ren Cannabis ruderalis’in, Cannabis sativa alttürü Lamarck ikinci tür olarak Cannabis indica’yı tanımlamıştır. C. indica Hindistan’dan Avrupa’ya gelen psikoaktif bir türdür. Bu tür daha ziyade marihuana ve haşhiş üretiminde kullanılmakla birlikte anavatanı olan Asya’da lif ve tohumları için de yetiştirilmiştir. Taksonomik olarak bazı alttürler de tanımlanmıştır (C. indica subsp. indica, C. indica subsp. aphganica, C. indica subsp. chinen- 12 MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 olduğu düşünülmüş ancak bilim insanları ayrı bir etanol içeren alternatif yakıt üretiminde, bitki yük- tür olabilirliği konusunda da ikileme düşmüştür. sekliğinin 4-5 m’ye ulaşabilmesi ve atmosferden Bu noktada kemotaksonomik olarak; THC ora- önemli miktarda karbon toplaması nedeniyle iklim nı yüksek olan taksonlar, lif eldesi için kullanılan değişikliğinin önlenmesi ve çevrenin korunmasın- kannabidiol (CBD) oranı yüksek taksonlar, hemen da, ilaç sanayiinde, özellikle tohumları iyi bir yağ hemen kannabinoid içermeyen taksonlar vb. gibi ve vitamin kaynağı olarak gıda sanayiinde, sabun, Cannabis taksonlarından söz edilmektedir (Clar- doğal bakım ürünleri olarak kozmetik sektörün- ke, 2013). de olmak üzere endüstriyel anlamda geniş bir kullanım alanına sahiptir. Bu nedenle, son yıllar- Kenevir endüstriyel anlamda çok çeşitli alanlarda da Avrupa’da tescil edilen kenevir çeşidinde (70 kullanılmaktadır: UV ışınlara ve küflere karşı da- civarında) artış olmuştur. Tescil edilen çeşitlerin yanıklı, sağlıklı kıyafetler üretilebilmesi ve pamuğa çoğunluğu monoik (hermafrodit) tipler olmakla karşı daha güçlü bir alternatif olması nedeniyle birlikte dioik çeşitler de geliştirilmiştir. Geliştirilen tekstil ve konfeksiyon sanayiinde, liflerinin yük- çeşitler büyük oranda az miktarda THC içeren sek mukavemetli ve ucuz olması nedeniyle araba endüstriyel tip kenevirlerdir. Endüstriyel tip kene- parçaları, inşaat malzemeleri, dolgu maddeleri virlerde THC oranının üst sınırı Kanada için % 0,3, üretiminde, kağıt üretiminde (ormanların daha az Avrupa Birliği için % 0,2 olarak belirtilmiştir (Ma- tahrip edilmesi ve yaşam alanlarının korunması- lachowska, 2015; Asim, 2018). na da katkı sağlaması bakımından), biyodizel ve MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 13 Kenevir, ince, dik ve uzun gövdesiyle yetiştirme de erkek bitkilerin sapları en yüksek lif kalitesine amacına göre az veya çok dallanabilen tek yıl- sahiptir. Dişi kenevirlerde ise tohum olgunlaşması lık, otsu bir bitki olup iyi bir adaptasyon yetene- için erkek bitkilerin olgunlaşmasından yaklaşık 1 ğine sahiptir. Ilık iklim kuşağı ve subtropik iklim ay sonrasını beklemek gerekir. Erken veya geç yetişmesi için uygundur. Hafif don olayına karşı hasatta lif kalitesi düşer, bu nedenle zamanında dayanıklı olan kenevir, -5 °C’den daha düşük sı- hasat önemlidir. Kenevir bitkisinde hasat olgun- caklıklarda zarar görür. Tohum üretimi için asgari luk devrelerinin erkek ve dişi bitki oluşuna göre beş aylık, lif üretimi için ise dört aylık bir gelişme farklılık göstermesi dikkate alındığında ülkemizde periyoduna ihtiyacı vardır. Karadeniz Bölgesi 3 farklı hasat yöntemi ortaya çıkmaktadır: Kas- için nisan ayının ikinci yarısı, iç bölgelerde mart tamonu yöntemi, Gümüşhacıköy yöntemi, Ünye- ayı sonu-nisan başında ekim yapılmalıdır. Kara- Fatsa yöntemi (Gizlenci ve ark., 2019). deniz kıyı şeridi gibi nemli olan bölgelerde suya fazla gereksinim duyulmadan, kurak bölgelerde Gıda, ise sulu tarımla yetiştirilebilir. Kuraklık ve yüksek 29.09.2016 tarih ve 29842 sayılı Resmi Gazete’de nem gelişmeye olumlu katkı sağlamaktadır. Lif tipi yayınlanan Kenevir Yetiştiriciliği ve Kontrolü Hak- kenevir, yüksek nem, uygun bir sıcaklık ve yağışlı kında Yönetmelik’te kenevire bağlı uyuşturucu bölgelerde sulanmadan yetiştirilebilir. Yüksek sı- madde üretiminin engellenmesinin sağlanması caklık ve kurak, kenevirin olgunlaşmasını hızlandı- için izinli kenevir yetiştiriciliğine dair yapılacak iş- rarak lif üretimini olumsuz etkilemektedir. lemlere ilişkin usul ve esaslar ortaya konulmuştur. Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın Bu yönetmelikte, kenevir yetiştiriciliği yapılmasına Kenevir bitkisinde erkek ve dişi bitkiler farklı za- izin verilecek il ve ilçelerin tespiti, yetiştiricilik izin- manlarda olgunlaşırlar. Dişi bitkiler erkek bitki- lerinin verilmesi, izinli ve izinsiz kenevir yetiştirici- lerden daha geç olgunlaşır. Erkek bitkiler çiçek liğine yönelik uygulanacak işlemler, gerekli kont- açtıktan kısa bir süre sonra hasat edilir. Bu devre- roller ve bu kontrollerde görev alacak personelin 14 MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 nitelikleri belirlenmiştir. Yine bu yönetmelikte ke- Hangi amaca yönelik olursa olsun izinsiz yetiştiri- nevir, “lif, tohum, sap ve benzeri amaçlarla ya- len kenevir, 2313 sayılı Kanun hükümlerine göre pılan yetiştiricilik yanında, farklı organlarından imha edilir ve konu adli mercilere intikal ettirilir. münhasıran esrar elde edilebilen, mahalli olarak bazı yörelerde kendir, hint keneviri, çedene veya çetene olarak isimlendirilen Cannabis KAYNAKLAR cinsine ait bütün tür ve alttürlere ait bitkiler” 1. Asim S. Use of Hemp Fiber in Textiles. LTTFD, 3, 2018. olarak ifade edilmektedir. 2. Clarke RC, Merlin MD. Cannabis Taxonomy: The ‘Sativa’ Vs. ‘Indica’ Debate, HerbalGram. American Botanical Council, 2016. İzinli kenevir yetiştiriciliği; Amasya, Antalya, Bar- 3. Clarke RC, Merlin MD. Cannabis: Evolution and Ethnobotany. Berkeley, CA: University of California Press; 2013. 4. Gizlenci Ş, Acar M, Yiğen Ç, Aytaç, S. Kenevir Tarımı, Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, 2019. 5. Malachowska E, Przybybysz P, Dubowik M, Kucner M, Buzala K. Comparision of papermaking potential of wood and hemp cellulose pulps. Annals of warsaw University of life Sciences-SGGW, 91, 137-137, 2015. 6. The Health and Social Effects of Nonmedical Cannabis Use, World Health organization (WHO), Geneva, Switzerland. tın, Burdur, Çorum, İzmir, Karabük, Kastamonu, Kayseri, Kütahya, Malatya, Ordu, Rize, Samsun, Sinop, Tokat, Uşak, Yozgat ve Zonguldak illerinde ve bu illerin bütün ilçelerinde yapılabilir. Bu iller dışında kenevir yetiştiriciliği yasak olmakla beraber yönetmelik hükümlerine uymak kaydıyla bilimsel çalışmalar için kullanılmak üzere kenevir yetiştirilmesine Bakanlıkça müsaade edilebilir. Yetiştiricilik izni almak isteyen çiftçiler, Ocak-Nisan ayları arasında yetiştiricilik yapacakları yerin en büyük mülki idare amirliğine yönetmelikte belirtilen gerekliliklerle birlikte başvuruda bulunurlar. Yetiştiricilik izni alan çiftçiler ve bilimsel amaçlı araştırmada görev alan kişiler: a) İzin belgesinde belirtilen amaca uygun yetiştiricilik yapmak ve yetiştiricilik amacına aykırı iş ve işlemlerin yapılmasını engelleyecek tedbirleri almakla, b) Kamu görevlilerinin yetiştiricilik alanında yapacağı kontrollere yardımcı olmakla, c) Hasat sonrasında esrar elde edilmesini önlemek için kenevir bitkisinin yan dal, yaprak ve çiçek gibi artıkları derhal imha etmekle, ç) Bilimsel araştırmalar amacıyla yapılan kenevir yetiştiriciliğinde, elde edilen kenevir veya ürünlerine yönelik yapılan işlemleri, takvim yılı içerisinde yetiştiricilik izni veren il veya ilçe müdürlüğüne bildirmekle yükümlüdür. MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 15 Endokannabinoid Sistem Doç.Dr. Arzu Zeynep Karabay Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Biyokimya Anabilim Dalı 2002 yılında Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun olmuş, 2003 yılında aynı fakültenin Biyokimya Anabilim Dalı’nda araştırma görevlisi olarak çalışmaya başlamıştır. 2011 yılında doktorasını tamamlamış olan Arzu Z. Karabay, 2019 yılında Biyokimya alanında Doçent unvanını almıştır. Madrid Complutense Üniversitesi Farmakoloji Bölümü’nde yapmış olduğu çalışmalarla uluslararası deneyimi de bulunan Arzu Z. Karabay ayrıca, araştırmacı ve yürütücü olarak çeşitli Tübitak projelerinde yer almış ve SCI ve ulusal/uluslararası alan indekslerinde taranan ve ulusal/uluslararası kongrelerde sunulmuş olan çok sayıda çalışma yapmıştır. Bunların yanısıra çeşitli Avrupa Birliği ve Tübitak projelerinde ve ulusal/uluslararası yayınlarda hakem ve panelist olarak da görev yapmıştır. Arzu Z. Karabay, 1 yüksek lisans tezini başarıyla tamamlatmıştır ve halen 3 doktora ve 1 yüksek lisans tez öğrencisinin danışmanlığı yapmaktadır. Dr.Öğr. Üyesi Aslı Koç Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Biyokimya Anabilim Dalı Lisans Eğitimini 2001 yılında, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nde, yüksek lisans eğitimini, 2004 yılında, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı’nda, doktora eğitimini ise 2011 yılında, Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı’nda tamamlamış ve 2009 yılında Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı’nda Araştırma Görevlisi olarak çalışmaya başlamıştır. Doktora sonrasında, Witten-Herdecke Üniversitesi, İmmunoloji ve Deneysel Onkoloji Enstitüsünde çalışmalar yapmıştır. 1 yüksek lisans ve 1 doktora öğrencisinin tez danışmanlığını yürütmektedir. Çeşitli Tübitak projelerinde yürütücü ve araştırmacı olarak görev almıştır. Halen Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalın’da Dr. Öğr. Üyesi olarak görev yapmaktadır. 16 MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 Cannabis sativa ve Cannabis indica olmak üzere iki ana türü bulunan Cannabis bitkisi, kannabinoidler olarak bilinen, 80’den fazla farklı kimyasal içermektedir ve eski zamanlardan beri medikal ve endüstriyel faydaları için yetiştirilmiş ve kullanılmıştır. Cannabis, İpek Yolu boyunca Doğu Asya’dan Hindistan alt kıtasına ve daha batıda Arap dünyasına kadar yüzyıllar boyunca tıbbi olarak kullanılmıştır (Abrams, 2019). 1990’lı yılların başında, Cannabis sativa’nın psikoaktif bileşeni olan delta-9-tetrahidrokannabinol’e spesifik G protein kenetli reseptörlerin varlığının belirlenmesi, endokannabinoid sistem adı verilen bütünüyle endojen bir sinyal sisteminin keşfine yol açmıştır. Endokannabinoid sistem; kannabinoid reseptörler, endokannabinoidler ve bu yapıların sentez ve degredasyonu için gerekli olan bileşenlerin tamamından oluşan sisteme verilen addır (Matsuda ve ark., 1990; Munro ve ark., 1993). Kannabinoid reseptörleri Kannabinoid reseptörleri, Gi/o tipindeki G proteinlerine kenetli olan yedi-transmembran bölge içeren proteinlerdir (Graham ve ark., 2009). Memeli dokularında CB1 ve CB2 olmak üzere en az iki tipte kannabinoid reseptörü bulunmaktadır (Gerard ve ark., 1991; Matsuda ve ark., 1990). İlk kez keşfedilmiş endokannabinoid sistem reseptörleri olan CB1 reseptörleri, çoğunlukla merkezi sinir sisteminde, korteks, hipokampus, bazal gangliyon ve serebellumda yüksek oranda ifade olmaktadır (Herkenham ve ark., 1991). Buna ek olarak, bağışıklık hücreleri, üreme hücreleri, gastrointestinal kanal ve akciğer gibi çoğu periferal dokuda da düşük düzeylerde ifade edilmektedirler (Devane ve ark., 1992; Matsuda ve ark., 1990; Munro ve ark., 1993; Pacher ve ark., 2006). CB2 reseptörleri ise, ikinci kez keşfedilmiş olan endokannabinoid sistem reseptörleridir ve en yoğun olarak tonsiller, dalak, makrofajlar ve MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 17 lenfositler gibi immün sistem hücrelerinde bulunmaktadırlar (Devane ve ark., 1988; Matsuda ve ark., 1990; Munro ve ark., 1993). Her ne kadar başlangıçta CB2 reseptörlerinin merkezi sinir sisteminde bulunmadığı düşünülmüş olsa da, serebellar granüler hücrelerde (Skaper ve ark., 1996) ve beyin sapında (Van Sickle ve ark., 2005) da bu reseptörlerin mRNA’ları saptanmıştır. CB2 reseptörlerinin keşfi, kannabinoidlerin psikotropik olmayan etkilerinde görev yapan diğer faktörlerin araştırılması için de ümit verici bir keşif olmuştur ve bu reseptörlerin ligantlarının, immün sistemi düzenleyici bir takım etkilerin ortaya çıkmasında da görev yaptıkları belirlenmiştir (Acharya ve ark., 2017). Ayrıca, her iki reseptörün de periferde ifade ediliyor oluşu, bu reseptörlerin gastrointestinal sistem, akciğerler, cilt, böbrekler, üreme sistemi, karaciğer, lenf düğümleri ve kemik dokularında hayati süreçleri düzenlediğine işaret etmektedir. Yeni endokannabinoid reseptör ligantlarının keşfiyle, CB1 ve CB2 reseptörlerine ek olarak, G Protein kenetli reseptör (GPR) 55 ve peroksizom proliferatörle aktive olan reseptörler (PPAR’lar) gibi daha ileri reseptör hedeflerinin de kannabinoid sistemde yer aldıkları bildirilmiştir (Iannotti ve ark., 2016). Ayrıca, katyon kanalı geçici reseptör potansiyel vanilloid 1 (TRPV1) de bir endokannabinoid olan anandamid (N-arachidonoylethanolamine, AEA) tarafından aktive edilen ek bir reseptör olarak tanımlanmıştır (Zygmunt ve ark., 1999). Endokannabinoidler Kannabinoid reseptörlerinin karakterizasyonu ve yüksek düzeyde selektif ve güçlü kannabimimetiklerin var olması, endojen kannabinoid benzeri maddelerin bulunabileceği fikrini doğurmuştur. 1992 yılında, bu reseptörler için ilk endojen ligant olan ve AEA adı verilen madde domuz beyninden izole edilmiştir(Devane ve ark., 1992) Üç yıl sonra, çeşitli sinyal yolaklarında bir ara ürün olan 2-arakidonoil gliserolün (2-AG) kannabinoid reseptörleri ile etkileştiği belirlenmiş ve bu madde ikinci endojen kannabinoid olarak bildirilmiştir (Mechoulam ve ark., 1995; Sugiura ve ark., 1995). 2-AG’nin keşfini izleyen yıllarda 2- arakidonoil gliseril eter 18 MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 (noladin eter, 2-AGE) (Hanus ve ark., 2001), Oarakidonoiletanolamin (virodamin) (Porter ve ark., 2002), N-arakidonoildopamin (NADA) (Huang ve ark., 2002), N-arakidonoilglisin (NAGly) (Bradshaw ve ark., 2009; Burstein ve ark., 2002) ve Cis-9,10-oktadekanoamid (oleamid veya ODA) (Cravatt ve ark., 1996; Lerner ve ark., 1994) gibi kannabinoid reseptörlerine bağlanabilen diğer endojen bileşikler de keşfedilmiş ve endokannabinoidler olarak önerilmişlerdir. Bu bileşikler, amid, ester ya da uzun zincirli çoklu doymamış yağ asitlerinin eteri yapılarında olabilmektedirler. Bütün bu bulgular, endokannabinoid ailesinin düşünüldüğünden daha geniş bir aile olduğunu ve bu ailenin üyelerinin biyosentezi, fonksiyonları ve inaktivasyonlarında çeşitli moleküler mekanizmaların rol oynadığını ortaya koymuştur. Endokannabinoidlerin sentez ve yıkımında görevli enzimler Endokannabinoid sentezi ve yıkımından sorumlu enzimler, hücre sinyalizasyonunda endokannabinoid ağının diğer parçaları olarak görev yaparlar. Buna göre, N-asil-fosfatidiletanolamin-spesifik fosfolipaz D (NAPE-PLD), /β-hidrolaz alanı içeren protein 4 (ABHD4), gliserofosfodiesteraz 1 (GDE1) ve tirozin-protein fosfataz reseptör olmayan tip 22 (PTPN22) AEA sentezleyen enzimler olarak tanımlanmıştır (Di Marzo ve ark., 1994; Natarajan ve ark., 1981; Schmid ve ark., 1983; Simon ve Cravatt, 2006; 2008). Diasilgliserol lipaz α ve β (DAGL α ve β), ana 2-AG üreten enzimler olarak tanımlanmıştır. Endokannabinoidlerin yıkımına geldiğimizde ise, AEA’nın yağ asiti amid hidrolaz (FAAH) ile 2-AG’nin ise monoasilgliserol lipaz (MAGL) tarafından hidroliz edildiği bildirilmiştir (Di Marzo ve Despres, 2009; Petrosino ve Di Marzo, 2010). Endokannabinoidlerin sentez, salım ve yıkım mekanizması Endokannabinoidler, talep üzerine membran fosfolipidlerinden sentezlenen ve veziküllerde depolanmaksızın hemen salınan lipofilik moleküllerdir. AEA ve 2-AG post-sinaptik nöronlarda üretilirler. Endokannabinoid sinyalleme, uyarımın post-sinaptik nörondan pre-sinaptik nörona iletilerek gerçekleşmesi nedeniyle geleneksel sinir iletiminden farklılık göstermektedir. Buna göre, post-sinaptik nörona depolarizasyona bağlı kalsiyum akışının, transasilaz adı verilen bir enzimin aktivasyonuna neden olduğu ve bu enzimin, membrana yerleşik bir fosfolipid olan fosfatidiletanolamini N-asil-fosfatidiletanolamine (NAPE) dönüştürerek endokannabinoid biyosentezinin ilk basamağını katalizlediği önerilmektedir. Çeşitli araştırmalar, fosfolipaz D›nin, AEA oluşturmak üzere NAPE›nin parçalanmasını gerçekleştirdiğini ortaya koymuştur (Okamoto ve ark., 2004),(Liu ve ark., 2006). Ancak, NAPE-fosfolipaz D (NAPEPLD) nakavt farelerde yapılmış olan çalışmalar, AEA sentezinde çok sayıda farklı yolların bulunduğunu göstermiştir (Leung ve ark., 2006). AEA’nın yıkımı ise, onu arakidonik asit ve etanolamine parçalayan yağ asiti amid hidrolaz (FAAH) tarafından gerçekleştirilmektedir (Pazos ve ark., 2005). Diğer endokannabinoid 2-AG ise, 2-arakidonoil içeren diasilgliserollerin DAGL α veya β enzimleri tarafından hidrolizi ile sentezlenmektedir (Bisogno ve ark., 2003). Endokannabinoid sistemin homeostazi ve dengenin sürdürülmesinde güçlü ve koruyucu bir sistem olduğu bilinmektedir. Endokannabinoidlerin metabolik enzimleri ve reseptörlerinin anatomik dağılımı da pro-homeostatik etki mekanizmasını açıklamaktadır. Örneğin beyinde, 2-AG’nin sentez ve degredasyon enzimlerinin yerleşimi, endokannabioid üretimini ve salımını gerçekleştirerek CB-1 reseptörlerinin sıklıkla ifade olduğu tamamlayıcı pre-sinaptik nöronların aktivitesini kontrol etmektedir (Katona ve Freund, 2008). Bu yerleşim ve kontrol edici etki, aynı pre-sinaptik terminalde yer alan MAGL tarafından sonlandırılmaktadır (Pazos ve ark., 2005). CB1 aktivasyonu, daha sonra, voltajla aktive olan Ca2 + kanallarının aktivitesini azaltarak ve içe doğru düzeltici K + kanallarının aktivitesini arttırarak, nörotransmiterlerin salınımını engelleyebilir (Howlett, 2005; Mackie, 2008). Bu parakrin sinyal mekanizması “devre kesen” bir mekanizmayı temsil eder (Katona ve Freund, 2008) ve bu nedenle post sinaptik nöronların bazı patolojik nörolojik koşullar sırasında olduğu gibi aşırı aktivitesini yeniden düzenleyebilir (Bisogno ve Di Marzo, 2007; Katona ve Freund, 2008; Moreira ve Lutz, 2008). Kadın üreme sisteminde, endokannabinoid konsantrasyon gradientlerinin, yumurtalık ve uterustaki parakrin etkilerinin embriyo implantasyonunun tam yerini kontrol ettiği bildirilmiştir (Wang ve ark., 2006). Diğer taraftan, endokannabinoidlerin, aracılık ettikleri parakrin mekanizma ile, karaciğerde gözlenen bir patolojide rol oynadıkları bildirilmiştir. Buna göre, kronik etanol kullanımının hepatik CB1 reseptörlerinin ifadesini arttırdığı ve hepatik stellat hücrelerinde 2-AG ve biyosentetik enzimi DAGLβ seviyelerini seçici olarak yükselttiği ve böylece lipogenezi arttırarak ve yağ asidi oksidasyonunu azaltarak endokannabinoid sistem aracılığıyla etanol kaynaklı steatoza (karaciğer yağlanmasına) aracılık ettiği sonucuna varılmıştır (Jeong ve ark., 2008). Bu çalışma ile de gösterilmiştir ki, endokannabinoidlerin daha uzun süre etkili olmaya başlayabileceği kronik koşullar sırasında endokannabinoid etkisinin sıkı zaman ve alan seçiciliği kaybedilebilir ve endokannabinoidler daha uzun süreli etki göstererek veya normalde hedeflemedikledikleri reseptörlere etki ederek patolojik durumların gelişmesine de yol açabilirler. Bu nedenle, son yıllarda, endokannabioid sistem, pek çok patolojik durumda, potansiyel bir terapötik hedef olarak, dikkatleri üzerine çekmektedir. Bunun yanısıra, endokannabinoidlerin, enerji dengesi, iştah uyarımı, kan basıncı, ağrı modülasyonu, embriyogenez, mide bulantısı ve kusma kontrolü, hafıza, öğrenme ve immün cevaplar gibi, pek çok fizyolojik süreçte hayatsal rol oynadığı da bilinmektedir. Endokannabinoidlerin Fizyolojik Etkileri Nörolojik Etkiler Endokannabinoid sistem, sinir iletimi ve sinaptik plastisiteyi düzenleyen önemli bir regülatör sistem olup, insan sağlığı ve hastalığına ilişkin pek çok durumda rol oynamakta ve endokannabioid seviyelerindeki değişikliklerin, Parkinson hastalığı, Huntington hastalığı, Alzheimer hastalığı ve Multiple Sklerozis (MS) gibi nörolojik hastalıklar, anoreksiya ve huzursuz bağırsak sendromu ile ilişkili olduğu bildirilmiştir. Bazı araştırmacılar, MS’de, endokannabinoid sistemin ekspresyonundaki MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 19 değişiklikler olduğunu ve bu değişikliklerin, hastalığın ilerlemesine aracılık ettiğini bildirmişlerdir. Örneğin, yaşamını kaybeden MS hastalarının beyin dokularında yapılan bir çalışma, CB1 ve CB2 ekspresyonunun arttığını kanıtlamıştır (Benito ve ark., 2007). Pek çok kannabinoid reseptör agonistinin uygulanmasının MS fare modellerinde, bu patoloji ile ilişkili tremor ve spastisiteyi azalttığı gösterilmiştir (Fraguas-Sanchez ve Torres-Suarez, 2018). Bazı preklinik kanıtlar ve sınırlı klinik kanıtlar endokannabioid sistemin, Huntington hastalığının patofizyolojisi ile ilişkili olduğunu göstermektedir (Pazos ve ark., 2008). Kannabidiol (CBD), şizofren hastalarında, plazma endokannabinoid seviyelerini, semptomların iyileşme derecesi ile ilişkili olarak artırmaktadır (Leweke ve ark., 2012). İştah Endokannabinoid sistemin biyokimyası ve farmakolojisi ile ilgili yapılan son çalışmalar, endokannabinoidlerin, yeme motivasyonunun kontrolünde normal bir rol oynadığına dair ikna edici kanıtlar oluşturmuştur. Spesifik kannabinoid reseptörü agonistleri ve antagonistlerinin mevcudiyeti, yeme ve vücut ağırlığı bozuklukları için geliştirilmiş terapilerin başarı olasılığını artırmaktadır 20 MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 (Kirkham, 2009). Endokannabinoidler, hücresel düzeyde metabolizmanın regülasyonunda önemli rol oynamaktadırlar (Mazier ve ark., 2015). Endokannabinoidler tarafından CB1 reseptör sinyal yolağının aktivasyonu yiyecek tüketiminde artışa yol açmaktadır. Hipotalamusda, endokannabinoid- CB1 reseptör sinyalleri yiyecek tüketiminin sürdürülmesinde fonksiyon göstermekte ve homeostatik iştah düzenleyicisi olan leptin tarafından baskılanmaktadır (Di Marzo ve ark., 2001). CB1 reseptörleri aynı zamanda, ghrelin ile etkileşimler aracılığıyla enerji homeostazisini düzenleyen hipotalamik çekirdekte de bulunmaktadırlar (Kola ve ark., 2008). Bununla birlikte, CB1 reseptörleri, aralarında adipoz doku, endokrin, pankreas, kas ve karaciğer gibi dokuların bulunduğu periferal organlarda da yer almaktadır (Bermudez-Silva ve ark., 2012; Silvestri ve Di Marzo, 2013). Artmış CB1 reseptör sinyali, yağ kütlesinin artışı, glukoz alımı ve adipositlerde adipogenezin uyarılması (Vettor ve Pagano, 2009), karaciğerde lipogenezin indüksiyonu (Osei-Hyiaman ve ark., 2005) ve pankreasda insülin sekresyonunun artışı ile (Juan-Pico ve ark., 2006) enerji depolanmasını artırmaktadır. CB1 reseptör sinyali, aynı zamanda, azalmış kahverengi yağ termogenezi (Verty ve ark., 2009) ve iskelet kasına glikoz alımı gibi enerji kullanımının azaldığı durumları da artırmaktadır (Liu ve ark., 2005). Böylelikle, CB1 reseptör sinyalleri enerjinin depolanması ve enerji alımının artırılmasını sağlayacak şekilde çalışmaktadır. Endokannabinoid-CB1reseptör sisteminin bu fonksiyonu insanlarda, obezite ve metabolik sendromda da önemli roller üstlenmektedir (Hillard, 2018). Cannabis sativa’nın, yemeyi destekleme kabiliyeti, kullanıcıları tarafından yüzyıllarca belgelenmiştir. Bu etkilerin, artık kannabinoid moleküllerinin, beyindeki belirli kannabinoid reseptör bölgelerindeki etkilerinden kaynaklandığı ve iştah kontrolünde endokannabinoidlerin fizyolojik rolünü yansıttığı bilinmektedir (Collins, 2014). Uyku Standart bir uyku düzeni ve kalori alımı olan insanlarda serum 2-AG seviyelerinin anlamlı bir sirkadyan ritim sergilediği gösterilmiştir. Uyku düzeni ile ilgili çalışmalardan elde edilen bulgular, 2-AG’nin, uyku sırasında tam olarak hangi zamanda arttığına dair net bir sonuç ortaya koymamıştır. Bunun sebebinin, deneyin yapıldığı saatlerin farklılığından kaynaklandığı düşünülmektedir. Uyku süresinin sınırlandırıldığı çeşitli çalışmalarda, 2-AG düzeylerinin artma eğilimi sergilediği bildirilmiştir (Pava ve ark., 2016). Anksiyete Kannabinoid reseptörleri ve onların endojen ligandları, sinaptik sinir iletimini modüle ettikleri limbik sistem ya da “duygusal” beyin boyunca yer almaktadır. Pre-klinik ve klinik veriler, endojen kannabinoid sinyal sisteminin, anksiyete ve depresyonun modülasyonunda rol oynadığını göstermektedir. Endokannabinoid sinyalizasyonun artışının anksiyolitik ve antidepresan etkilere sahip olduğu bildirilmiştir ve CB1 reseptörlerinin genetik delesyonu ya da blokajı, depresif fenotipe ve endişe verici etkilere yol açmıştır (Patel ve Hillard, 2009). CB1 sinyalinin kişinin psikolojik durumunun düzenlenmesinde de görev yaptığı ve tehdit ve stres koşullarına davranışsal yanıtlarda rol oynadığı bilinmektedir (Volkow ve ark., 2014). Ağrı CB1 ve CB2 reseptör aktivasyonunun ağrıyı hafifletmede yardımcı oldukları bildirilmiştir (Vuckovic ve ark., 2018). Kronik ağrı, tıbbi kannabinoid kullanımının en sık belirtilen nedenidir. Hem farmakolojik hem de genetik yaklaşımların kullanıldığı hayvan deneylerinde yapılan klinik öncesi çalışmalar, kannabinoid kaynaklı analjezi mekanizmalarını anlamamızı sağlamanının yanında, insanlarda ağrı tedavisi için terapötik stratejiler sağlamıştır. Kannabinoidlerin analjezik etkisinin mekanizmaları, nörotransmitterler ve nöropeptitlerin presinaptik sinir uçlarından salınmasının engellenmesi, postsinaptik nöron uyarılabilirliğinin modülasyonu, ağrı yollarının aktivasyonunun inhibisyonu ve nöral inflamasyonun azaltılmasını içerir. Diğer taraftan 2-AG ve AEA’nın ağrı hassasiyetini çeşitli mekanizmalarla artırabildiği de önerilmiştir. Kozak ve ark., 2-AG’nin arakidonik asit için bir prekürsör olduğunu ve COX2 enzimi tarafından ağrının hissedilmesini artıran oksijenlenmiş ürünlere dönüştürüldüğünü bildirmişlerdir (Hu ve ark., 2008; Kozak ve ark., 2000). Böylece endokannabinoidlerin, etki mekanizmasına bağlı olarak, ağrının hissedilmesini artırma ya da azaltma potansiyeline sahip oldukları düşünülmektedir. Bulantı ve kusma Cannabis yıllar boyunca çeşitli etkenlerden kaynaklanan mide bulantısı ve kusmayı gidermek amacıyla kullanılmıştır. Bu nedenle, kannabinoidlerin ve reseptörlerinin bulantı ve kusmanın düzenlenmesindeki rolünü açığa çıkartmak üzere geniş araştırmalar yapılmıştır. Özellikle, günümüzde uygulanan terapilerin etkinliğinin sınırlı olduğu durumlarda, kusmanın tedavisinde, endokannabinoid sistemin kullanılma potansiyelinin olduğu düşünülmektedir. Ancak, yapılmış olan çalışmalarda, CB1 reseptörlerinin geniş dağılım gösteren doğası ve sinir iletiminin sinaptik kontrolündeki kritik fonksiyonları, bu sistemin kullanımına birtakım sınırlamalar getirmektedir. Reseptöre etki edecek veya ligand kullanımını artıracak ya da azaltacak bileşiklerin bulantı ve kusmayı etkilemek üzere beyin fonskiyonlarını değiştirme yeteneği bulunmaktadır. Bu nedenle, örneğin, endokannabinoid biyosentezinin artırılması iyi bir antiemetik strateji olabilir ancak spesifik olmayabilir ve istenmeyen MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 21 yan etkilere yol açabilir. Günümüze kadar yapılmış olan çalışmalarda, endokannabinoid metabolizmasını azaltmak üzere, FAAH ve MAGL inhibitörlerinin kullanımının, en azından hayvan modellerinde daha az yan etki sergiledikleri bildirilmiştir. Endokannabinoid terapilerin bulantı ve kusma için kullanımındaki bir başka sınırlama ise AEA ve 2-AG’nin spesifik rollerinin yeterince aydınlatılamamış olmasıdır. CB2 reseptörlerinin rolünün özellikle bulantıda aydınlatılması da araştırmalara yeni bir yön verecektir (Sharkey ve ark., 2014). İmmun Sistem Endokannabioidler, kannobinoid reseptörleri aracılığıyla, çeşitli immün hücrelerin fonksiyonel aktivitelerini düzenleme potansiyeline sahiptirler. Bu reseptörler, hücre migrasyonu ve sitokin ve kemokinlerin üretimini düzenleyen transkripsiyonel olayları başlatacak sinyal iletimini aktive ederler. 2-AG’nin, çeşitli immün hücre tiplerinin göç aktivitelerini inhibe etmek üzere CB2 reseptörü aracılığıyla hareket ettiğine ilişkin bulgular elde edilmiştir. Buna karşın, AEA’nın bir kannabinoid reseptörü aracılığıyla immun düzenlemede fonksiyonel rolü olup olmadığına ilişkin daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Endokannabinoidlerin, immün fonksiyon üzerindeki hızlı etkileri, perifer ve merkezi sinir sistemindeki belirli bölgelerde gözlenebilmektedir. Endokannabinoidlerin immun homeostatik dengenin sürdürülmesinde önemli rol oynadığı önerilmektedir (Cabral ve ark., 2015). Endokannabinoidler, monosit/makrofajlar, bazofiller, lenfositler ve dendritik hücreler gibi immün hücrelerde de belirlenmiştir (Matias ve ark., 2002). CB-2 reseptörü için ligand olan 2-AG’nin, splenositlerin lenfoproliferasyonunu baskıladığı bildirilmiştir (Lee ve ark., 1995). Hafıza ve Öğrenme Kannabinoidler ve endokannabinoid sinyal ağının; hafızanın oluşturulması, geri kazanılması ve sonlandırılmasındaki rolleri preklinik modellerde çalışılmıştır. Her ne kadar hafızanın CB1 reseptörleri tarafından düzenlendiği açık olsa da, bu düzenlemede doz, zaman ve modellerdeki farklılıklar değişkenlik yaratmıştır. Osteoporoz hastalarında 2-AG’nin dolaşımdaki konsantrasyonlarının hafızayla negatif korelasyon gösterdiği (La Porta ve 22 MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 ark., 2014), Alzheimer hastalarında ise plazma 2-AG konsantrasyonlarının kontrol gruba göre anlamlı yüksek olduğu ve hastalarda hafıza ve dikkatle pozitif korelasyon gösterdiği (Altamura ve ark., 2015), ya da anlamlı fark göstermediği (Koppel ve ark., 2009) bildirilmiştir. Kronik ve yoğun Cannabis kullanımının, hafıza problemlerinin önemli bir semptom olduğu şizofrenideki hafıza defektleri ile ilişkili olabileceği ve bu hastalıkta endokannabinoid sinyallemenin bozulduğu da önerilmiştir (Green ve ark., 2000; Solowij ve Michie, 2007). Birinci evre şizofren hastalarında serebrospinal sıvıdaki AEA konsantrasyonlarının kontrol grubuna göre yüksek olduğu (Leweke ve ark., 1999), bir başka çalışmada ise AEA’nın serebrospinal konsantrasyonlarının ilaç kullanmayan hastalarda psikotif semptomlarla negatif korelasyon sergilediği bildirilmiştir (Giuffrida ve ark., 2004). Bu çalışmaların tersine, psikozun başlangıç aşamalarında olan hastalarda ise düşük AEA düzeyinin ileri bir psikoza dönüşümde risk faktörü olabileceği ve serebrospinal sıvıdaki artmış AEA’nın faydalı etkilere yol açabileceği bildirilmiştir (Koethe ve ark., 2009). Kannabidiol tedavisine yanıt olarak serum AEA konsantrasyonlarının arttığı ve şizofreni semptomlarının azaldığı da bildirilmiştir (Leweke ve ark., 2012). Bütün bu çalışmalar, endokannabinoid sinyal yolaklarının hafıza ile yakın ilişkide olduğunu önermektedir. Ancak, bu çalışmalarda farklı sonuçların elde edilmiş olması, endokannabinoid sinyal yolaklarının hafızanın düzenlemesi üzerindeki etkilerinin araştırılmasına yönelik daha ileri çalışmalara gereksinim duyulduğunu ortaya koymaktadır. Endokannabinoidlerin hafıza üzerindeki etkilerinin biyokimyasal mekanizmasının araştırıldığı bir çalışmada ise, bu maddelerin, norepinefrin (NE) ve glukokortikoidlerin etkilerini birleştirici rolleri belirlenmiştir. Glukokortikoidler, duygusal olarak uyandıran durumlar süresince salgılanırlar ve membran bağımlı glukokortikoid reseptörlerine bağlanırlar ve hücre içi cAMP/protein kinaz A (PKA) sinyalleme kaskadını aktive ederler. Bu aktivasyon, endokannabinoidleri, özellikle AEA sentezini tetikler. Endokannabioidler, ardından GABAerjik terminal- deki CB1 reseptörlerini aktive eder ve böylelikle GABA salınımını inhibe eder. Bu durum sırayla, NE salınımındaki inhibiyonu ortadan kaldırır ve amigdalanın bazolateral kompleksindeki piramidal nöronların uyarılabilirliğini artırır. Bunlar bütün olarak, BLA nöronlarının, NE’ne duyarlılığını artırır. Bu etkiler, cAMP/PKA yolağının aktivasyonunda ve CREB proteininde artışa neden olur. Bu stres hormonlarının, amigdaladaki etkilerine duygusal olarak uyandıran durumlarda hafızanın artırılması için ihtiyaç duyulmaktadır (Wolf ve ark., 2016). Özetle, endokannabinoid sistem, geleneksel sinir iletiminin ters yönünde sinyalleme sergileyen lipid temelli nörotransmitterlerden ve bu nörotransmitterlerin reseptörlerinden oluşan biyolojik bir sistemdir. Bu sistemin reseptörlerinin, beyin de dahil olmak üzere merkezi sinir sitemi, periferal sinir sitemi ve perifer dokulardaki ifadesi, vücudumuzdaki hemen her dokuda bu sistemin görev yapıyor olduğunu göstermektedir. Endokannabinoid sistem, genel homeostatik rolünün yanısıra çeşitli patolojilerle de ilişkililendirilmiş ve iştah, hafıza, fertilite, ağrı, uyku, immün düzenleme ve başka pek çok biyolojik fenomende rol oynadığı bildirilmiştir. Bu sistemin hedeflenmesinin, diyabet, nörolojik bozukluklar, kanser, inflamatuvar hastalıklar ve başka pekçok hastalık grubunda tedaviye yönelik ilaçların geliştirilmesinde kullanılabileceği düşünülmektedir. KAYNAKLAR 1. Abrams DI. Should Oncologists Recommend Cannabis? Curr Treat Options Oncol, 20, 59, 2019. 2. Acharya N, Penukonda S, Shcheglova T, Hagymasi AT, Basu S, Srivastava PK. Endocannabinoid system acts as a regulator of immune homeostasis in the gut. Proc Natl Acad Sci U S A, 114, 5005-5010, 2017. 3. 4. Altamura C, Ventriglia M, Martini MG, Montesano D, Errante Y, Piscitelli F, Scrascia F, Quattrocchi C, Palazzo P, Seccia S and others. Elevation of Plasma 2-Arachidonoylglycerol Levels in Alzheimer’s Disease Patients as a Potential Protective Mechanism against Neurodegenerative Decline. J Alzheimers Dis, 46, 497-506, 2015. Benito C, Romero JP, Tolon RM, Clemente D, Docagne F, Hillard CJ, Guaza C, Romero J. Cannabinoid CB1 and CB2 receptors and fatty acid amide hydrolase are specific markers of plaque cell subtypes in human multiple sclerosis. J Neurosci, 27, 2396-402, 2007. 5. Bermudez-Silva FJ, Cardinal P, Cota D. The role of the endocannabinoid system in the neuroendocrine regulation of energy balance. J Psychopharmacol, 26, 11424, 2012. 6. Bisogno T, Di Marzo V. Short- and long-term plasticity of the endocannabinoid system in neuropsychiatric and neurological disorders. Pharmacol Res, 56, 428-42, 2007. 7. Bisogno T, Howell F, Williams G, Minassi A, Cascio MG, Ligresti A, Matias I, Schiano-Moriello A, Paul P, Williams EJ and others. Cloning of the first sn1-DAG lipases points to the spatial and temporal regulation of endocannabinoid signaling in the brain. J Cell Biol, 163, 463-8, 2003. 8. Bradshaw HB, Rimmerman N, Hu SS, Benton VM, Stuart JM, Masuda K, Cravatt BF, O’Dell DK, Walker JM. The endocannabinoid anandamide is a precursor for the signaling lipid N-arachidonoyl glycine by two distinct pathways. BMC Biochem, 10, 14, 2009. 9. Burstein SH, Huang SM, Petros TJ, Rossetti RG, Walker JM, Zurier RB. Regulation of anandamide tissue levels by N-arachidonylglycine. Biochem Pharmacol, 64, 1147-50, 2002. 10. Cabral GA, Ferreira GA, Jamerson MJ. Endocannabinoids and the Immune System in Health and Disease. Handb Exp Pharmacol, 231, 185-211, 2015. 11. Collins C. Adverse health effects of marijuana use. N Engl J Med, 371, 879, 2014. 12. Cravatt BF, Giang DK, Mayfield SP, Boger DL, Lerner RA, Gilula NB. Molecular characterization of an enzyme that degrades neuromodulatory fatty-acid amides. Nature, 384, 83-7, 1996. 13. Devane WA, Dysarz FA, 3rd, Johnson MR, Melvin LS, Howlett AC. Determination and characterization of a cannabinoid receptor in rat brain. Mol Pharmacol, 34, 605-13, 1988. 14. Devane WA, Hanus L, Breuer A, Pertwee RG, Stevenson LA, Griffin G, Gibson D, Mandelbaum A, Etinger A, Mechoulam R. Isolation and structure of a brain constituent that binds to the cannabinoid receptor. Science, 258, 1946-9, 1992. 15. Di Marzo V, Despres JP. CB1 antagonists for obesity-what lessons have we learned from rimonabant? Nat Rev Endocrinol, 5, 633-8, 2009. 16. Di Marzo V, Fontana A, Cadas H, Schinelli S, Cimino G, Schwartz JC, Piomelli D. Formation and inactivation of endogenous cannabinoid anandamide in central neurons. Nature, 372, 686-9, 1994. 17. Di Marzo V, Goparaju SK, Wang L, Liu J, Batkai S, Jarai Z, Fezza F, Miura GI, Palmiter RD, Sugiura T and others. Leptin-regulated endocannabinoids are involved in maintaining food intake. Nature, 410, 822-5, 2001. 18. Fraguas-Sanchez AI, Torres-Suarez AI. Medical Use of Cannabinoids. Drugs, 78, 1665-1703, 2018. 19. Gerard CM, Mollereau C, Vassart G, Parmentier M. Molecular cloning of a human cannabinoid receptor which is also expressed in testis. Biochem J, 279 ( Pt 1), 12934, 1991. 20. Giuffrida A, Leweke FM, Gerth CW, Schreiber D, Koethe D, Faulhaber J, Klosterkotter J, Piomelli D. Cerebrospinal anandamide levels are elevated in acute schizophrenia MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 23 and are inversely correlated with psychotic symptoms. Neuropsychopharmacology, 29, 2108-14, 2004. mediated through central activation of the endogenous cannabinoid system. PLoS One, 3:e1797, 2008. 21. Graham ES, Ashton JC, Glass M. Cannabinoid Receptors: A brief history and what not. Front Biosci (Landmark Ed), 14, 944-57, 2009. 36. Koppel J, Bradshaw H, Goldberg TE, Khalili H, Marambaud P, Walker MJ, Pazos M, Gordon ML, Christen E, Davies P. Endocannabinoids in Alzheimer’s disease and their impact on normative cognitive performance: a case-control and cohort study. Lipids Health Dis, 8, 2, 2009. 22. Green MF, Kern RS, Braff DL, Mintz J. Neurocognitive deficits and functional outcome in schizophrenia: are we measuring the “right stuff”? Schizophr Bull, 26, 119-36, 2000. 23. Hanus L, Abu-Lafi S, Fride E, Breuer A, Vogel Z, Shalev DE, Kustanovich I, Mechoulam R. 2-arachidonyl glyceryl ether, an endogenous agonist of the cannabinoid CB1 receptor. Proc Natl Acad Sci U S A, 98, 3662-5, 2001. 24. Herkenham M, Lynn AB, Johnson MR, Melvin LS, de Costa BR, Rice KC. Characterization and localization of cannabinoid receptors in rat brain: a quantitative in vitro autoradiographic study. J Neurosci, 11, 563-83, 1991. 25. Hillard CJ. Circulating Endocannabinoids: From Whence Do They Come and Where are They Going? Neuropsychopharmacology, 43, 155-172, 2018. 26. Howlett AC. Cannabinoid receptor signaling. Handb Exp Pharmacol, 53-79, 2005. 27. Hu SS, Bradshaw HB, Chen JS, Tan B, Walker JM. Prostaglandin E2 glycerol ester, an endogenous COX-2 metabolite of 2-arachidonoylglycerol, induces hyperalgesia and modulates NFkappaB activity. Br J Pharmacol, 153, 1538-49, 2008. 28. Huang SM, Bisogno T, Trevisani M, Al-Hayani A, De Petrocellis L, Fezza F, Tognetto M, Petros TJ, Krey JF, Chu CJ and others. An endogenous capsaicin-like substance with high potency at recombinant and native vanilloid VR1 receptors. Proc Natl Acad Sci U S A, 99, 8400-5, 2002. 29. Iannotti FA, Di Marzo V, Petrosino S. Endocannabinoids and endocannabinoid-related mediators: Targets, metabolism and role in neurological disorders. Prog Lipid Res, 62, 107-28, 2016. 30. Jeong WI, Osei-Hyiaman D, Park O, Liu J, Batkai S, Mukhopadhyay P, Horiguchi N, Harvey-White J, Marsicano G, Lutz B and others. Paracrine activation of hepatic CB1 receptors by stellate cell-derived endocannabinoids mediates alcoholic fatty liver. Cell Metab, 7, 227-35, 2008. 31. Juan-Pico P, Fuentes E, Bermudez-Silva FJ, Javier Diaz-Molina F, Ripoll C, Rodriguez de Fonseca F, Nadal A. Cannabinoid receptors regulate Ca(2+) signals and insulin secretion in pancreatic beta-cell. Cell Calcium, 39, 155-62, 2006. 32. Katona I, Freund TF. Endocannabinoid signaling as a synaptic circuit breaker in neurological disease. Nat Med, 14, 923-30, 2008. 33. Kirkham TC. Cannabinoids and appetite: food craving and food pleasure. Int Rev Psychiatry, 21, 163-71, 2009. 34. Koethe D, Giuffrida A, Schreiber D, Hellmich M, Schultze-Lutter F, Ruhrmann S, Klosterkotter J, Piomelli D, Leweke FM. Anandamide elevation in cerebrospinal fluid in initial prodromal states of psychosis. Br J Psychiatry, 194, 371-2, 2009. 35. Kola B, Farkas I, Christ-Crain M, Wittmann G, Lolli F, Amin F, Harvey-White J, Liposits Z, Kunos G, Grossman AB and others. The orexigenic effect of ghrelin is 24 MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 37. Kozak KR, Rowlinson SW, Marnett LJ. Oxygenation of the endocannabinoid, 2-arachidonylglycerol, to glyceryl prostaglandins by cyclooxygenase-2. J Biol Chem, 275, 33744-9, 2000. 38. La Porta C, Bura SA, Negrete R, Maldonado R. Involvement of the endocannabinoid system in osteoarthritis pain. Eur J Neurosci, 39, 485-500, 2014. 39. Lee M, Yang KH, Kaminski NE. Effects of putative cannabinoid receptor ligands, anandamide and 2-arachidonyl-glycerol, on immune function in B6C3F1 mouse splenocytes. J Pharmacol Exp Ther, 275, 529-36, 1995. 40. Lerner RA, Siuzdak G, Prospero-Garcia O, Henriksen SJ, Boger DL, Cravatt BF. Cerebrodiene: a brain lipid isolated from sleep-deprived cats. Proc Natl Acad Sci U S A, 91, 9505-8, 1994. 41. Leung D, Saghatelian A, Simon GM, Cravatt BF. Inactivation of N-acyl phosphatidylethanolamine phospholipase D reveals multiple mechanisms for the biosynthesis of endocannabinoids. Biochemistry, 45, 4720-6, 2006. 42. Leweke FM, Giuffrida A, Wurster U, Emrich HM, Piomelli D. Elevated endogenous cannabinoids in schizophrenia. Neuroreport, 10, 1665-9, 1999. 43. Leweke FM, Piomelli D, Pahlisch F, Muhl D, Gerth CW, Hoyer C, Klosterkotter J, Hellmich M, Koethe D. Cannabidiol enhances anandamide signaling and alleviates psychotic symptoms of schizophrenia. Transl Psychiatry, 2, e94, 2012. 44. Liu J, Wang L, Harvey-White J, Osei-Hyiaman D, Razdan R, Gong Q, Chan AC, Zhou Z, Huang BX, Kim HY and others. A biosynthetic pathway for anandamide. Proc Natl Acad Sci U S A, 103, 13345-50, 2006. 45. Liu YL, Connoley IP, Wilson CA, Stock MJ. Effects of the cannabinoid CB1 receptor antagonist SR141716 on oxygen consumption and soleus muscle glucose uptake in Lep(ob)/Lep(ob) mice. Int J Obes (Lond), 29, 183-7, 2005. 46. Mackie K. Signaling via CNS cannabinoid receptors. Mol Cell Endocrinol, 286, S60-5, 2008. 47. Matias I, Pochard P, Orlando P, Salzet M, Pestel J, Di Marzo V. Presence and regulation of the endocannabinoid system in human dendritic cells. Eur J Biochem, 269, 3771-8, 2002. 48. Matsuda LA, Lolait SJ, Brownstein MJ, Young AC, Bonner TI. Structure of a cannabinoid receptor and functional expression of the cloned cDNA. Nature, 346, 561-4, 1990. 49. Mazier W, Saucisse N, Gatta-Cherifi B, Cota D. The Endocannabinoid System: Pivotal Orchestrator of Obesity and Metabolic Disease. Trends Endocrinol Metab, 26, 524-537, 2015. 50. Mechoulam R, Ben-Shabat S, Hanus L, Ligumsky M, Kaminski NE, Schatz AR, Gopher A, Almog S, Martin BR, Compton DR and others. Identification of an en- dogenous 2-monoglyceride, present in canine gut, that binds to cannabinoid receptors. Biochem Pharmacol, 50, 83-90, 1995. 51. Moreira FA, Lutz B. The endocannabinoid system: emotion, learning and addiction. Addict Biol, 13, 196-212, 2008. 52. Munro S, Thomas KL, Abu-Shaar M. Molecular characterization of a peripheral receptor for cannabinoids. Nature, 365, 61-5, 1993. 53. Natarajan V, Reddy PV, Schmid PC, Schmid HH. On the biosynthesis and metabolism of N-acylethanolamine phospholipids in infarcted dog heart. Biochim Biophys Acta, 664, 445-8, 1981. 54. Okamoto Y, Morishita J, Tsuboi K, Tonai T, Ueda N. Molecular characterization of a phospholipase D generating anandamide and its congeners. J Biol Chem, 279, 5298-305, 2004. 55. Osei-Hyiaman D, DePetrillo M, Pacher P, Liu J, Radaeva S, Batkai S, Harvey-White J, Mackie K, Offertaler L, Wang L and others. Endocannabinoid activation at hepatic CB1 receptors stimulates fatty acid synthesis and contributes to diet-induced obesity. J Clin Invest, 115, 1298-305, 2005. 56. Pacher P, Batkai S, Kunos G. The endocannabinoid system as an emerging target of pharmacotherapy. Pharmacol Rev, 58, 389-462, 2006. 57. Patel S, Hillard CJ. Role of endocannabinoid signaling in anxiety and depression. Curr Top Behav Neurosci, 1, 347-71, 2009. 58. Pava MJ, Makriyannis A, Lovinger DM. Endocannabinoid Signaling Regulates Sleep Stability. PLoS One, 11, e0152473, 2016. 59. Pazos MR, Nunez E, Benito C, Tolon RM, Romero J. Functional neuroanatomy of the endocannabinoid system. Pharmacol Biochem Behav, 81, 239-47, 2005. 60. Pazos MR, Sagredo O, Fernandez-Ruiz J. The endocannabinoid system in Huntington’s disease. Curr Pharm Des, 14, 2317-25, 2008. 61. Petrosino S, Di Marzo V. FAAH and MAGL inhibitors: therapeutic opportunities from regulating endocannabinoid levels. Curr Opin Investig Drugs, 11, 51-62, 2010. 62. Porter AC, Sauer JM, Knierman MD, Becker GW, Berna MJ, Bao J, Nomikos GG, Carter P, Bymaster FP, Leese AB and others. Characterization of a novel endocannabinoid, virodhamine, with antagonist activity at the CB1 receptor. J Pharmacol Exp Ther, 301, 1020-4, 2002. 63. Schmid PC, Reddy PV, Natarajan V, Schmid HH. Metabolism of N-acylethanolamine phospholipids by a mammalian phosphodiesterase of the phospholipase D type. J Biol Chem, 258, 9302-6, 1983. 64. Sharkey KA, Darmani NA, Parker LA. Regulation of nausea and vomiting by cannabinoids and the endocannabinoid system. Eur J Pharmacol, 722, 134-46, 2014. 65. Silvestri C, Di Marzo V. The endocannabinoid system in energy homeostasis and the etiopathology of metabolic disorders. Cell Metab, 17, 475-90, 2013. 66. Simon GM, Cravatt BF. Endocannabinoid biosynthesis proceeding through glycerophospho-N-acyl ethanola- mine and a role for alpha/beta-hydrolase 4 in this pathway. J Biol Chem, 281, 26465-72, 2006. 67. Simon GM, Cravatt BF. Anandamide biosynthesis catalyzed by the phosphodiesterase GDE1 and detection of glycerophospho-N-acyl ethanolamine precursors in mouse brain. J Biol Chem, 283, 9341-9, 2008. 68. Skaper SD, Buriani A, Dal Toso R, Petrelli L, Romanello S, Facci L, Leon A. The ALIAmide palmitoylethanolamide and cannabinoids, but not anandamide, are protective in a delayed postglutamate paradigm of excitotoxic death in cerebellar granule neurons. Proc Natl Acad Sci U S A, 93, 3984-9, 1996. 69. Solowij N, Michie PT. Cannabis and cognitive dysfunction: parallels with endophenotypes of schizophrenia? J Psychiatry Neurosci, 32, 30-52, 2007. 70. Sugiura T, Kondo S, Sukagawa A, Nakane S, Shinoda A, Itoh K, Yamashita A, Waku K. 2-Arachidonoylglycerol: a possible endogenous cannabinoid receptor ligand in brain. Biochem Biophys Res Commun, 215, 89-97, 1995. 71. Van Sickle MD, Duncan M, Kingsley PJ, Mouihate A, Urbani P, Mackie K, Stella N, Makriyannis A, Piomelli D, Davison JS and others. Identification and functional characterization of brainstem cannabinoid CB2 receptors. Science, 310, 329-32, 2005. 72. Verty AN, Allen AM, Oldfield BJ. The effects of rimonabant on brown adipose tissue in rat: implications for energy expenditure. Obesity (Silver Spring), 17, 254-6, 2009. 73. Vettor R, Pagano C. The role of the endocannabinoid system in lipogenesis and fatty acid metabolism. Best Pract Res Clin Endocrinol Metab, 23, 51-63, 2009. 74. Volkow ND, Baler RD, Compton WM, Weiss SR. Adverse health effects of marijuana use. N Engl J Med, 370, 2219-27, 2014. 75. Vuckovic S, Srebro D, Vujovic KS, Vucetic C, Prostran M. Cannabinoids and Pain: New Insights From Old Molecules. Front Pharmacol, 9, 1259, 2018. 76. Wang H, Dey SK, Maccarrone M. Jekyll and hyde: two faces of cannabinoid signaling in male and female fertility. Endocr Rev, 27, 427-48, 2006. 77. Wolf OT, Atsak P, de Quervain DJ, Roozendaal B, Wingenfeld K. Stress and Memory: A Selective Review on Recent Developments in the Understanding of Stress Hormone Effects on Memory and Their Clinical Relevance. J Neuroendocrinol, 28, 2016. 78. Zygmunt PM, Petersson J, Andersson DA, Chuang H, Sorgard M, Di Marzo V, Julius D, Hogestatt ED. Vanilloid receptors on sensory nerves mediate the vasodilator action of anandamide. Nature, 400, 452-7, 1999. MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 25 Cannabis ve Kannabinoidlerin Dozaj Formları ve Uygulama Yolları Dr.Ecz. Eda Gökbulut Ulkar Holding, Kurumsal İlişkiler Yöneticisi 1978 Samsun doğumlu olan Eda Gökbulut, 1999 yılında Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde lisans öğrenimini tamamlamıştır. 2003 yılında aynı üniversitede Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı’nda yüksek lisansını tamamlayarak “bilim uzmanlığı” derecesini, 2013 yılında ise yine aynı anabilim dalında “doktora” derecesini almaya hak kazanmıştır. 2000-2005 yılları arası Emekli Sandığı Sağlık Hizmetleri Dairesi Başkanlığı’nda çalışan Eda Gökbulut, Şubat 2005’den bu yana Ulkar Holding bünyesindeki Nobel İlaç Sanayii’de Kurumsal İlişkiler Yöneticisi görevini sürdürmektedir. FABAD Yönetim Kurulu üyesidir. Evli ve 2 çocuk annesidir. Kenevir (Cannabis sativa) 1.5-2 metre boyunda, dioik, tek yıllık bir bitkidir. Halk arasında Kendir Otu, Kınnap Otu, Deli Yonca adlarıyla da bilinmektedir. Genel olarak sıcak ve orta sıcaklıktaki iklimlerde yetişebilen bitkinin anavatanı Güney Hindistan’dır (Russo, 2007). Yurdumuzda da Amasya, Antalya, Bartın, Burdur, Çorum, İzmir, Karabük, Kastamonu, Kayseri, Kütahya, Malatya, Ordu, Rize, Samsun, Sinop, Tokat, Uşak, Yozgat ve Zonguldak illerinde izinli olarak yetiştirilebilmektedir. Kenevirin başlıca 3 yetiştirilme amacı vardır; 1- dokumacılıkta ve ip yapımında kullanılan bitkinin lifleri için, 2- “esrar” eldesi için, 3- tohumundan elde dilen yağ için 26 MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 Kenevir lif elde etmek amacıyla yetiştirilmiş ise, dişi çiçekler olgunlaşmadan gövde kesilir ve kurutulup lifler elde edilmiş olur. Bu liflerden kınnap, urgan, halat gibi malzemeler yapılır, daha kaba olan lifler ise, semer ve hamut gibi eşyalarda dolgu maddesidir. Esrar elde etmek için, dişi çiçekler olgunlaşınca, sarımsı yeşil renkteki reçinesi bol dal uçları toplanarak elenir. Elde edilen ilk ürün, etkiden sorumlu kannabinoidleri (tetrahidrokannabinol (THC), kannabidiol (CBD)) içermektedir. Esrar, tömbeki veya tütün gibi maddelerle karıştırılıp sigara veya nargile ile içilebileceği gibi bal, lokum ve reçel gibi tatlandırıcılarla da yutulabilir. Tatlı maddelerde alım esrarın etkisini arttırmaktadır. Yağını elde etmek için ise, kuru çiçekler el ile ufalanır ve meydana çıkan reçineli toz toplanarak elenir. Dış çiçeklerin olgunlaşması tamamlanınca tohumlarda yeterli miktarda yağ oluşmaktadır. Kenevir yağı, sabun sanayinde kullanılmaktadır. Medikal Cannabis için Kullanılan Farmasötik Dozaj Formları ve Uygulama Yolları Medikal Cannabis denildiğinde, pestisit ve inorganik gübreler içermeyen temiz bir ortamda yetiştirilmiş, hasat sonrasında Aspergillus vb. mikroorganizmaların üremeyeceği uygun ortamlarda kurutulmuş, depolanmış, tohum ve gövde uzaklaştırılmış, standardize, kalite kontrolü yapılmış materyal akla gelmektedir. Tüm diğer ilaçlar gibi medikal Cannabis de hastaların ihtiyaçlarına göre farklı uygulama yolları (ör. inhalasyon, oral, transdermal) kullanarak verilebilmektedir. Dozaj formu seçimi - Hastanın ilacı gün içinde ne zaman alacağına, - Ne sıklıkta alacağına, - Ne dozda alacağına, - Yan etkilerine olan toleransına, - Günlük aktivitelerine devam edip etmeyeceğine göre değişiklik göstermektedir. İnhalasyon yoluyla Bir vaporizer veya inhaler kullanılarak Cannabis çiçeklerinden elde edilen kannabinoidler inhale edilir ve akciğerler vasıtasıyla kana karışır. Burada meydana gelen buhar; nikotin, sıvı propilen glikol veya gliserol içermez, toksik değildir. Bu vaporizerler hastaya efektif, güvenli ve kolay kullanım sunmaktadır. Buhar yoluyla sabit terapötik dozda kannabinoid almak için, ürün farmasötik kalitede olmalıdır. Cannabis çiçekleri farmasötik standartlara göre, genetik ve kimyasal olarak standardize edilmiştir. Mikrobiyal kontaminant, pestisit, impürite ve ağır metal içermemekte, bu şekliyle buharının da daha güvenli olması sağlanmaktadır. Medikal Cannabis’i sararak içmek hastaya zarar vermekte ve sağlığı için önerilmemektedir. Bu şekliye oluşan toksik prolitik bileşenler akciğerler yoluyla doğrudan kana karışmaktadır. Oral alıma göre etki hızlı (birkaç dakika içinde) başlayıp kısa sürmekte, alınan THC miktarı içine çekilen miktara göre değişiklik göstermektedir. Oral yolla Oral preparatlar tüm ilaçlar için en çok kullanılan dozaj formlarıdır. Alımı kolay olduğundan, bu yolla alınan konsantre edilmiş Cannabis ekstreleri giderek popüler hale gelmektedir. Bitkinin tümünden veya bir kısmından elde edilen kannabinoid ekstresi, ağızdan yutularak veya dilaltı (sublingual) olarak alınabilmektedir. DilaltınMİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 27 dan emildiğinde ilaç, karaciğeri atlayarak doğrudan kana karışmaktadır. Alternatif oral dozaj formlarından biri de kapsüllerdir. Taşıyıcı bir yağda çözünmüş olan belli konsantrasyondaki kannabinoidleri (THC veya CBD) içerirler. Kapsül yutulduktan sonra açılmakta ve etkin madde mide ve bağırsaktan emilmektedir. Ancak absorbsiyon zamanı midenin doluluğuna, hastanın hareket halinde olup olmadığına göre vb. değişiklik göstermektedir. THC nin kendisi gastrik boşalma hızını yavaşlatmaktadır. Yutularak oral kullanım, inhalasyona kıyasla etkiyi yavaşlatmakta, total kan kansantrasyonunu düşürmekte ve etki süresini uzatmaktadır. Total kannabinoid miktarı karaciğer metabolizasyonuna ve mide içeriğine göre değişmekte, bu da oral kullanımda doz ayarlamasını zorlaştırmaktadır. Yağlar Giderek artan sayıda hasta, Cannabis çiçeğinin ekstrelerini kullanmaktadır. Tüm bitkiden elde edilen Cannabis ektresi, kannabinoid ve terpenleri içermektedir. Koyu viskoz görüntüsünden dolayı “yağ” olarak adlandırılan bu konsantre dozaj formu hazırlanırken ekstre, alım kolaylığı ve taşıyıcı olması açısından yağda (zeytin,ayçiçek,fıstık gibi) çözündürülmektedir. Sonrasında bir damlalık vasıtasıyla dilaltına damlatılarak kullanılmakta ve bu yolla kana karışmaktadır. Spreyler Spreyler de yağlar gibi dilaltına uygulanmaktadır. Etkin madde, alkol solüsyonunda çözülmekte ve doz-ayarlı sprey içeren şişelere konarak sunulmaktadır. Transdermal yolla Transdermal, “deri yoluyla emilen” anlamına gelmektedir. Bu ürünler, deri yüzeyine veya mukoz membrana uygulanan kremleri ve direkt olarak deriye uygulanan adheziv patchleri içerirler. Belli zaman aralıklarında doz tekrarlanmaktadır. Transdermal dozaj formlarında klinik kullanım ve uygulama için araştırmalar devam etmekle birlikte halihazırda bu ürünler lokalize kas ve eklem ağrılarında kullanılmaktadırlar. 28 MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 Çoğu kannabinoid, suyu sevmediğinden (hidrofobik) deriden emilmede absorbsiyonu artırmak adına uygun sıvağlarla formülasyon hazırlamak önem taşımaktadır. Bu tarz ürünler, lokal etki sağlamakta ve kan dolaşımına geçmemektedirler. Çay veya infüzyon Bazı hastalar medikal Cannabis’i çay olarak tüketmektedirler (Cannabis çiçeğini sıcak suda infüze ederek). Çayın içilmesiyle, kannabinoidler mide ve bağırsaktan absorbe olduğundan oral formda olduğu gibi (karaciğer metabolizması ve mide içeriğine göre) doz ayarlamasında sıkıntı yaşanabilmektedir. Bununla birlikte çaydaki içerik; kaynatma süresi, hazırlanan çayın miktarı ve saklama süresine göre değişiklik göstermektedir. Bu da çaydaki terapötik etkinin kesin olmamasına yol açmaktadır. Yenilebilir içerikler Bitkiyi diğer bir alım şekli kurabiye/kek gibi yiyeceklerin içine ilave etmektir. Bu şekliye sabit bir kannabinoid miktarı almak çok zordur ve hastanın kolayca doz aşımına gitme riski mevcuttur. Standardize edilmiş oral ürünlere göre terapötik etkisi kesin değildir ve etkinin başlama süresi uzundur. Sonuç olarak, bu tarz içerikler “terapötik ürün” olarak değerlendirilmemektedirler (Bedrocan,2018). Dünyadaki ve Türkiye’deki Müstahzarları Kannabinoidler birçok hastalık semptomlarını iyileştirmek amacıyla kullanılmalarına karşın, psikotrop ve santral sinir sistemi ile ilgili diğer istenmeyen etkileri nedeniyle klinikte kullanılışları sınırlı kalmaktadır. Günümüzde onaylanmış kannabinoid ilaçlardan ikisi FDA onaylı sentetik ilaçlar olan dronabinol (delta-9-THC) (Marinol®,Syndros®) ve nabilon (sentetik THC) (CesametTM, Canemes®), bir diğeri bitki ekstresi olan ve Kanada ve Avrupa’da kullanılan nabiksimolsdür (THC ve CBD’nin birebir karışımı) (Sativex®) (EMCDDA, 2018). Bu ilaçların onaylanmış endikasyonları ise kanser kemoterapisine eşlik eden bulantı ve kusma (dronabinol, nabilon), AİDS hastalarında kilo kaybına eşlik eden anoreksi (dronabinol), ve multipl skleroza bağlı spastisite ve nöropatik ağrı ile kanser ağrısıdır (nabiksimols). Kannabinoidlerin spesifik endikasyonlardaki etkinliği halen detaylıca bilinmemektedir (Ulugöl, 2018). Geliştirilen bir diğer ürün Epidiolex®, yakın geçmişte FDA onayını alan ilk ve tek CBD ürünüdür. Zygel™ adında bir transdermal CBD jel ise Fragile X sendromlu hastalarda CBD kullanımı için patent almıştır (US Patent No. 10,213,390). Bunun yanında Arvisol® adında saf CBD tablet ve Namisol® adında bir dronabinol dilaltı tablet, üzerinde de çalışmalar bulunmaktadır (Klumpers ve ark, 2012). Türkiye’de ruhsatlı olmayan ancak ithal edilerek kullanılmasına izin verilen kenevir bazlı ilaçlar Sativex® ve Epidiolex® tir. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun iziniyle, hekimin yazdığı kırmızı reçete ile Türk Eczacılar Birliği tarafından getirilmektedirler. Sativex® oromucosal spray 3x10 ml 29.02.2016 tarihli, Epidiolex® 100 mg/ml 100 ml oral solution ise 04.02.2019 tarihli yurt dışından getirilebilen ilaçlar listesinde “N02BG10” ATC kodu ile yer almaktadır. ve Cimino, 2014). Opioidlerle birlikte Cannabis ve kannabinoidler kullanılmamalıdır. THC ve CBD varfarin düzeyini arttırabilir (Yamaori ve ark, 2012). Çocuklarda CBD ile epilepsi tedavisinde CBD’nin klobazam seviyesini arttırdığı bildirilmiştir (Geffrey ve ark, 2015). Sonuç olarak, eski çağlardan beri kullanıldığı bilinen ve de günümüzde de değişik alanlarda yaygın olarak kullanılan Cannabis bitkisi ve aktif bileşenlerinin tıbbi alanlarda potansiyel bir tedavi değeri olduğu düşünülmektedir. Ancak, bitkinin daha kapsamlı ve güvenilir bir şekilde medikal alanda yerini alması için etki mekanizmalarını aydınlatacak, potansiyel tedavi değerini ve yan etkilerini kanıta dayalı olarak ortaya koyacak bilimsel çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Şu an Türkiye piyasasında bulunan imal kenevir bazlı ürün ise Kenevir Yağı içeren 1000mg kapsül ve %100 Kenevir Yağı içeren Soğuk Pres şişedir. Bunlar, ATC grubu “Vitamin, mineral, diğer nutrisyonel ürünler-nutrasötikler-fitomedisinaller” olan Tarım Bakanlığı’ndan onaylı takviye edici gıda statüsünde reçetesiz ürünlerdir (Rx Media 2019). Cannabis ve Kannabinoidlerin Diğer İlaçlarla Etkileşimi Birden fazla ilaç kullanıldığında her zaman ilaç etkileşimleri göz önünde bulundurulmalıdır. Cannabis kullanan hastaların en önemli problemi doktorlarına illegal olması nedeniyle Cannabis kullandıklarını söylememeleridir. Bu durum da, doktorların olası ilaç etkileşimler ile ilgili hastayı bilgilendirememesine neden olmaktadır. Cannabis ve kannabinoidler diğer ilaçların absorpsiyonu ve eliminasyonunda değişikliklere neden olmaktadır. Olası artı ya da sinerjik etki nedeniyle Cannabis ve kannabinoidlerin alkol, sedatifler (uyku ilaçları) vb. ile birlikte alınmaması gerekir (Hartman, 2015). Cannabis teofilin kullanan hastalarda teofilinin çabuk eliminasyonuna neden olabilmektedir (Stout MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 29 KAYNAKLAR 1. A primer to medicinal Cannabis, An introductory text to the therapeutic use of Cannabis, Bedrocan, 2018. 2. Cannabidiol (CBD) Critical Review Report, Expert Committee on Drug Dependence Fortieth Meeting Geneva, 4-7 June 2018. 3. European Monitoring Centre for Drugs and Drug Addiction (2018), Medical use of Cannabis and cannabinoids: questions and answers for policymaking, Publications Office of the European Union, Luxembourg. 4. Geffrey AL, Pollack SF, Bruno PL, Thiele EA. Drug-drug interaction bwtween clobazam and cannabidiol in children with refractory epilepsy. Epilepsia, 56, 1246–1251, 2015. 5. Hartman RL, Brown TL, Milavetz G, Spurgin A, Gorelick DA, Gaffney G, Huestis MA. Controlled Cannabis Vaporizer Administration: Blood and Plasma Cannabinoids with and without Alcohol, Clin Chem, 61(6), 850-69, 2015. 6. Klumpers LE, Beumer TL, van Hasselt JG, Lipplaa A, Karger LB, Kleinloog HD, Freijer JI, de Kam ML, van Gerven JM. Novel Δ(9)-tetrahydrocannabinol formulation Namisol® has beneficial pharmacokinetics and promising pharmacodynamic effects. Br J Clin Pharmacol, 74(1),42-53, 2012. 7. Russo EB. History of Cannabis and its preparations in saga, science and sobriquet. Chemistry & Biodiversity, 4, 1614-1648, 2007. 8. Rx Media 2019 9. Stout SM, Cimino NM. Exogenous cannabinoids as substrates, inhibitors, and inducers of human drugmetabolizing enzymes: A systematic review. Drug Metab. Rev. 46, 86–95, 2014. 10. Ulugöl, A. Kannabinoidlerin Klinikte Kullanılışı ve Terapötik Hedefler/ Medical Use and Therapeutic Targets for Cannabinoids, Turkiye Klinikleri J Pharmacol-Special Topics,6(1), 42-50, 2018. 11. Yamaori S, Koeda K, Kushihara M, Hada Y, Yamamoto I, Watanabe K. Comparison in the in vitro inhibitory effects of major phytocannabinoids and polycyclic aromatic hydrocarbons contained in marijuana smoke on cytochrome P450 2C9 activity. Drug Metab Pharmacokinet, 27(3), 294-300, 2012. 30 MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 Cannabis Toksisitesi Doç.Dr. Özge Cemiloğlu Ülker Ankara Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, F. Toksikoloji Anabilim Dalı 13 Haziran 1979’da Kayseri-İncesu’da dünyaya gelen Özge Cemiloğlu Ülker, 2001 yılında Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun olmuş, 2002 Ocak ayında aynı fakültede Araştırma Görevlisi olarak çalışmaya başlamıştır. 2004 yılında Farmasötik Toksikoloji alanında bilim uzmanlığı 2010 Eylül ayında doktora derecesini almaya hak kazanmıştır. 2016 Nisan ayında doçent ünvanı almıştır. Halen Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Toksikoloji Anabilim Dalı’nda Öğretim Üyesi olarak çalışmaktadır. 2013-2014 yılları arasında, TUBİTAK bursu ile A.B.D’de Johns Hopkins Üniversitesinde doktora sonrası çalışmalarda bulunmuştur. 2016-2017 yılarında A.B.D’de Oklahama State Üniversitesinde 1 yıl süre çevre toksikolojisi alanında çalışmalar yapmıştır. Oklahoma State Üniversitesinde ve ERASMUS Öğretim Üyesi Değişikliği hareketliliğiyle Napoli Üniversitesinde Toksikoloji dersleri vermiştir. Başlıca araştırma alanları immünotoksikoloji, alternatif toksisite testleri, çevre toksikolojisidir. Evli ve bir kız çocuğu annesidir. Cannabis’in terapötik etkisi, toksisitesi ve güvenliği ile ilgili çalışmalara olan ilgi giderek artmaktadır. Cannabis; Cannabis sativa ve Cannabis indica bitkilerinden elde edilir. Bu bitkilerde bulunan 60’dan fazla kannabinoid türevleri arasında delta9-tetrahidrokannabinol (THC) asıl psikoaktif bileşiktir. Diğer doğal kannabinoidler ise kannabidiol (CBD) ve kannabinol şeklindedir (Elsohy ve Slade, 2005). Marihuana, Cannabis bitki yapraklarının ve çiçeklerin kurutulup öğütülmüş haline verilen ve yaygın kullanılan ismidir. Fitokannabinoidler, Marihuana ve Cannabis terimleri birbirlerinin yerine kullanılabilmektedir. Kannabinoidler, genel olarak kannabinoid reseptörleri ile etkileşen kollektif gruplardır. Bitkisel kaynaklı fitokannabinoidleri, endojen kaynaklı kannabinoidleri ve sentetik kannabinoidleri içerirler. Bu ajanlar kannabinoid reseptör agonisti olarak rol oynar. Bitkisel kaynaklı fitokannabinoidler arasında THC ve CBD etkileri en çok araştırılan kannabinoid türevleridir (Borgelt ve ark.,2013). THC’nin kannabinoid tip 1 reseptörlerine (CB1R) yüksek derecede afinitesi vardır (Mc Partland ve ark., 2015). Bu reseptörler en çok bazal ganglia, serebellum, hipokampus, neokorteks ve limbik korteksin nöron terminallerinde bulunur (Piomelli 2003). Bu beyin bölgeleri, motor aktivite, koordinasyon ve kısa süreli hafıza gibi nörolojik aktivitelerden sorumludur. THC’nin CB1R ile etkileşmesi, Cannabis kullanımının akut etkilerini açıklamaktadır. Endojen kaynaklı kannabinoidler ise kannabinoid tip 2 reseptörlerine (CB2R) bağlanırlar. Bu reseptörler ise genellikle immun sistem hücre ve dokularında bulunurlar (Pertwee, 2010). Endojen kannabinoid olan anadamid ve ekzojen kannabinoid olan THC’nin CB2R reseptörlere bağlanmaları sonucu farklı hatta birbirleri ile ters cevaplar ortaya çıkar. Endojen kannabinoidler immün yanıtı arttırırken, ekzojen kannabinoidler immun yanıtı baskılar (Suarez-Pinilla ve ark., 2014). CBD ise her iki reseptöre karşı düşük afiniteye sahiptir (Mc Partland ve ark., 2015). MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 31 Bitkideki kannabinoid miktarı ile THC ve CBD oranları çok büyük farklılıklar gösterebilir. Bitkinin yetiştiği ortamın özellikleri, ışık, nem, sıcaklık ve toprak tipi gibi faktörler, bitkinin kullanımının güvenliğini ve etkinliğini etkiler (Adams and Martin, 1996, Borgelt ve ark., 2013). Bu durum kannabisin tıbbi amaçlı kullanılan ürünleri için daha sabittir. Sentetik kannabinoidler, terapötik ve araştırma amaçlı sentezlenmişlerdir. Ancak temin edilmesine getirilen yasal düzenlemelere rağmen, sıklıkla suistimal edilen ilaçlar arasında yer almaya başlamışlardır. Sokak isimleri, K2, Siyah Mamba, Baharat şeklindedir. Sentetik kannabinoidler fitokannabinoidlere göre, daha fazla ölüm ve toksisiteden sorumlu hale gelmiştir. Sentetik THC olan dronobinol ve sentetik CBD olan nabilon bazı ülkelerde tıbbi amaçlı reçete edilmektedir (Kelly ve Nappe, 2018). Etiyoloji Son yıllarda, keyif verici madde olarak kullanımının yanı sıra, tıbbi amaçlı kullanımı nedeniyle marihuana toksisitesi ilgili bir çok vaka rapor edilmeye başlamıştır. Kannabinoid toksisitesi, genellikle inhalasyon yolu ile olmaktadır. Bunun yanında, Cannabis’in çok yüksek dozda veya yanlışlıkla yutulması şeklinde de görülmektedir. Çok yüksek miktarda ve sık sık oral yolla tüketilmesi, aşırı doz nedeniyle toksik etkinin görülmesine yol açabilir. Yanlışlıkla yutulması ise daha çok çocuklarda görülen toksik etkilerin nedenidir. Cannabis ile yapılan kek gibi fırın ürünleri, çeşitli şekerler, yağlar gibi tüketici ürünlerinin yasallaşmasında giderek artış olması bu ürünlere ulaşmayı kolaylaştırmakta, bu durum da riski arttırmaktadır. (Kelly ve Nappe, 2018; Blohm ve ark., 2019). Epidemiyoloji Cannabis, dünyada en çok suistimal edilen maddeler arasındadır. Özellikle ergenler arasında kullanımının yaygın olması dikkat çekicidir. Dünyada yaklaşık 180.6 milyon kişi Cannabis kullanmaktadır (UNODC, 2013). Sentetik kannabinoidler en çok suistimal edilen sentetik ilaçlardır. Son 10 yılda sentetik kannabinoidlerin artması ile suistimali ve toksik etkilerinin görülme sıklığı da artmaktadır. Bileşiklerin kimyasal yapılarında modifikasyonlar 32 MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 Cannabis satış yeri, Venedik, İtalya, 2019 Fotoğraf: Özge Cemiloğlu Ülker farklı sentetik kannabinoid bileşiklerine yol açmaktadır. Yüksek dozda kullanımı ile toksik etkiler ve ölüm rapor edilmiştir. Ucuz olmaları ve rutin ilaç kontrollerinde idrarda tespit edilememelerinden dolayı, sentetik kannabinoidler sıklıkla tercih edilmektedir (Kelly ve Nappe, 2018). Toksikokinetiği Kannobinoidlerin toksik etkileri, endokannabinoid sistemin ekzojen kannabinoidler ile aşırı stimüle edilmesi sonucu oluşur. Aşırı stimulasyon, nörotransmitter geçişinde düzensizliğe yol açar ve bu durum toksisiteye neden olabilir. Kannabinoidlerin absorbsiyon kinetiği, maruziyet yoluna bağlıdır. Solunum yolu ile maruziyette en yüksek konsantrasyona 30 dakikadan az bir sürede ulaşırken, oral maruziyette bu süre 2 veya 4 saat arasında değişmektedir. THC’nin dağılım hacmi yaklaşık, 3 l/kg’dır. Maruziyet sonrasında, yağda çözünürlüğü yüksek olan bir madde olduğu için vücutta yağ dokusunda birikir. Kronik maruziyette bu birikim artar. Bu özelliğinden dolayı plasentayı geçer ve anne sütünde de birikir (Grotenhermen, 2003; Kelly ve Nappe, 2018) Karaciğerdeki sitokrom p450 sistemi, THC metabolizmasından sorumludur. THC’nin aktif metaboliti, 11-hidroksi-delta tetrahidrokannabinoldür, fakat daha sonra inaktif metabolitlerine yıkılır, bunlardan biri de idrar da tespit edilebilen THCCOOH (11-nor-delta- 9-tetrahidrokannbinol-karboksilik asit) dir. THC-COOH için idrarda tespit eşlik değeri 50 ng/ml’dir. THC-COOH için yanlış pozitif cevaplar, nonsteroidal antienflamatuar kullananlarda, proton pompa inhibitörü kullananlarda ve riboflavin kullananlarda rapor edilmiştir. THC metabolitlerinin serum konsantrasyonlarının ölçülmesi, doğrulama ve yasal durumlar için gereklidir. Referans laboratuvarlardaki kütle spektrometrisi veya gaz ve sıvı kromotografileri ile tespit edilmelidir (Grotenhermen, 2003; Schwilke ve ark., 2005; Kelly ve Nappe, 2018). Toksikolojik Etkiler Kardiyovasküler sistem üzerine etkiler Kannabinoidler, hem akut hem de uzun süreli kardiyovasküler etkilere sahiptir. Akut doza bağlı etkiler, taşikardi, sistemik vazodilatasyon, kan basıncında yükselme şeklindedir (Grotenhermen, 2007). Anjina pektoris, miyokardiyal enfarktüs, kardiyak ölüm ve kardiyomiyopati gibi daha ciddi kardiyotoksik etkiler, önceden kalp hastalığı olan bireylerde rapor edilmiş ve bu kişilerin Cannabis kullanımından kaçınmaları tavsiye edilmiştir (Kahan ve ark., 2014). Paradoksal olarak uzun süreli Cannabis kullanımının etkileri, ise zamanla tolerans gelişmesine bağlı olarak, bradikardi ve hipotansiyondur (Torney, 2010). Solunum sistemi üzerine etkiler Cannabis kullanmanın önemli bir yolu, dumanını içine çekme şeklindedir. Cannabis’in bu şekilde kullanılması, solunum sisteminin hedef organ olması nedeniyle oldukça önemlidir. Solunum sistemi üzerinde akut veya kronik maruziyete bağlı olarak bir çok değişikliğe neden olabilir. Spesifik olarak, akut Cannabis kullanımı, solunum yolunda enflamasyonu arttırır, solunum yolu rezistanını arttırır ve akciğer dokusunu harab eder. Kronik Cannabis kullanımı da kronik bronşit riskini, amfizem riskini, kronik solunum yolu enflamasyonunu arttırır ve solunum sistem fonksiyonlarını değiştirir (Reece, 2019). MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 33 İmmun sistem üzerine etkiler İmmün hücre ve dokulardaki CB2 reseptörleri, eksojen kannabinoidlerin immünolojik etkilerinin akut ve kronik olarak görülmesini sağlar. Ancak günümüze kadar yapılmış olan çalışmalar yetersizdir ve immün sistem üzerine çok yönlü etkilerinin anlaşılması için araştırmalara ihtiyaç vardır (Sachs ve ark., 2015). Cannabis’in immunosupresif özellikleri (Schatman, 2015) CBD’nin antienflamatuar ve nöroprotektif etkileri ( Machado ve ark., 2011) ile ilgili çalışmalar mevcuttur. Spesifik olarak CBD, İnterlökin-10 (IL-10) ’u inhibe eder, IL-8 salınımını arttırır, bu sebeple immün sistem hastalıklarında tedavi edici sonuçlar verebileceği ileri sürülmektedir (Machado ve ark., 2011). Sinir sistemi üzerine etkiler Sedasyon ya da aşırı uyku hali, ağır Cannabis kullanımının akut advers etkileri olarak tanımlanır. Cannabis’in bu etkisinin, kronik ağrısı olan kanser hastaları, insomnia hastaları gibi uyku güçlüğü çeken bireylerde toplam uyku süresini arttırdığı gösterilmiştir. Ancak Cannabis’in yavaş dalga uyku aktivitesini azalttığı ve bu nedenle de uyku kalitesini azaltabileceği de ileri sürülmektedir (Tramer ve ark., 2001; Gates ve ark., 2014). Cannabis’in nörofizyolojik etkilerinden olan bilinç bozukluğu, akut ve kronik kullanıma bağlı olarak farklılık göstermektedir. Cannabis’in bilinci olumsuz yönde etkilediğine dair bir çok veri bulunmaktadır. Akut etkiler, spesifik olarak hafıza, dikkat, duygusal algı ve yönetme fonksiyonlarında bozukluk şeklindedir (Repp ve Raich, 2014). Kronik Cannabis kullanımına bağlı olarak gelişen uzun süreli bilinçsel etkilerin oluşma riski, başlama yaşının erken olmasına, kullanım sıklığına ve kullanım süresine bağlıdır (Ehrler ve ark., 2015). Örneğin 15 yaşından önce Cannabis kullanmaya başlayan ergenlerde, görsel dikkat, sözel akıcılık, kısa süreli hatırlama, yönetme fonksiyonlarında kalıcı hasarların oluşabileceği gösterilmiştir (Repp ve Raich, 2014). Benzer olarak bir başka çalışmada, ergenlik sırasında Cannabis kullanmaya başlayan bireylerde daha sonra Cannabis kullanımının kesilmesi ile bu bilinçsel bozuklukların tamamen iyileşmediği ve ergenlerde IQ skorlarında 34 MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 ciddi düşüşlerin olabileceği saptanmıştır. Ergenlik yaşında Cannabis kullanmaya başlayanlarda bağımlılık oranı daha fazladır (Meier ve ark., 2012). Kronik kullanımına bağlı nörofizyolojik etkileri değiştiren bir diğer faktör de bitkideki THC ve CBD oranlarıdır. Bu durum oldukça ilginçdir çünkü, THC bilinci negatif olarak etkilerken, CBD’nın koruyucu etkisini gösteren çalışmalar mevcuttur (Crane ve ark., 2013). Kannabinoid sistemdeki bozukluklar, nörodavranışsal bozuklukluklara da yol açabilmektedir. Cannabis’in akut veya kronik kullanımının depresyon, anksiyete, psikoz, bipolar bozukluk, şizofreni ve tükenmişlik sendromu gibi psikiyatrik durumlara yol açabileceğine dair veriler vardır (Crippa ve ark., 2009). Burada da yine bitkideki THC ve CBD oranları önemlidir. Yüksek CBD, düşük THC içerikli Cannabis’in psikozu hafiflettiği bazı çalışmalarda ileri sürülmüştür (Mc Partland ve ark., 2015). Kannabinoid Toksisite Tedavisi Kannabinoid toksisite tedavisi, semptomatik ve destekleyici tedavi şeklindedir (Dryburgh ve ark., 2018). Sentetik kannabinoidlerle oluşan toksisite çok daha önemlidir, özellikle çocukların kaza ile oral yolla maruziyetleri sonucu oluşan toksik cevaplar hayati tehlike taşıyabilir. Ajitasyon ve akut psikoz durumunlarnda, benzodiazepinler veya haloperidol ve olanzepin gibi antipsikotik ilaçlar kullanılır. Taşikardi, benzodiazepin ile tedavi edilir ve spesifik aritmi oluşmaması için hidrasyon uygulanmalıdır. Hastalar, kardiyovasküler risk faktörüleri açısında izlenmelidir. Akut koroner sendrom, özellikle kalp hastalarında görülebilir. Sentetik kannabinoid kullanımı ile görülen nöbetler için benzodiazepin kullanılabilir, eğer nöbetler epilepsi nöbetleri şeklinde ise uygun sedasyon ve solunum yolu uygulamaları ile tedavi edilmelidir. Akut kannabinoid zehirlenmelerinde, hayati tehlike yoksa aktif kömür uygulamasıyla gastrointestinal sistemin arındırılması tavsiye edilmez. Kannabinoidlere bağlı aşırı kusma durumunda, haloperidolün antiemetik olarak yararlı olduğu gösterilmiştir. Hastalar 6 saat boyunca, MSS depresyonu, değişen mental durumlar, çoklu nöbetler açısından gözlem altında tutulmalıdır (Kelly ve Napper, 2018). Halk Sağlığı ve Güvenliği Halk sağlığı ve güvenliği açısından, fiziksel, bilinçsel ve fizyolojik etkilerinden dolayı Cannabis ile ilgili endişeler kaçınılmazdır. En önemli sorunlardan bir tanesi, Cannabis kullananların %9-10’unun bağımlı hale gelmesidir (Volkov ve ark., 2014). Bu rakam, kullanmaya başlama yaşı ile artmakta ve ergenlikte başlama sonucunda bağımlı hale gelme oranı %16-17’ye çıkmaktadır. Her gün Cannabis kullananlarda ise bağımlı olma yüzdesi %20 -25’lere ulaşmaktadır (Repp ve Raich, 2014). Cannabis kullanmaya erken yaşlarda başlamak, beyindeki dopamin üreten ödül yolunu daha kolay etkiler, hem Cannabis hem de diğer madde kullanımına bağımlılığı arttırır. Cannabis’e bağımlı hale gelme sosyoekonomik desteğe daha fazla ihtiyaç duymaya, yaşamdan zevk almada azalmaya neden olabilir (Volkov ve ark., 2014). Bir diğer sorun da özellikle kullanımınının yasal olduğu ülkelerde araba kullanımı sırasında kaza riskini arttırmasından ileri gelmektedir. Cannabis’in etkisi altında iken araba kullanan bireyler 2-7 kat daha fazla hasarlı ve ölümcül araba kazalarına neden olabilmektedir (Grotenhermen, 2007). Hamilelikte Cannabis kullanımı da oldukça önemli bir problemdir. Yağda çözünürlüğü yüksek olan kannabinoidler plasentadan geçip fetüse ulaşmakta ve yenidoğanda doğumsal defektlere, düşük doğum ağırlığına, nörogelişimsel bozukluklara sebep olabilmektedir. Örneğin, prenatal dönemde marihuanaya maruz kalmış çocuklarda, problem çözme becerilerinde azalma, hafıza ve dikkat bozukluğu gibi durumlar saptanmıştır (Richardson ve ark., 2002). Cannabis kullanımının akut ve kronik toksik etkilerine karşın, terapötik yönde kullanımını destekleyen çalışmalar giderek artmaktadır. Bu çalışmalarda CBD, iyi tolere edilebilmesi ve insanlarda güvenli kabul edilmesi nedeniyle öne çıkmaktadır. Ekzojen kannabinoidlerden nabiksimols ve CBD ekstreleri kanser, anoreksiya, AIDS, kronik ağrı, glokom, artrit, migren gibi hastalıklarda tıbbi olarak önerilmektedir (Schatman, 2015). Amerikan Nöroloji Akademisi, tıbbi Cannabis’in Multipl Skleroz (MS) hastalarının merkezi ağrı, spazm ve üriner disfonksiyon gibi bazı semptomları için “olası etkili” olabileceğini rapor etmiştir. Ancak Parkinson hastalarında görülen levodopa kaynaklı disknezi ve epilepsi gibi durumlarda “olası etkisiz” olduğunu belirtmiştir (Koppel ve ark., 2014). Sonuç Kannabinoidlerin tıbbi amaçla kullanımı ile ilgili birçok çalışma mevcuttur ve araştırmalar artarak devam etmektedir. Ayrıca günümüzde Hollanda, İtalya, Uruguay ve Kanada gibi ülkelerde, Cannabis’in zevk verici madde olarak kullanımı serbest hale gelmiştir. 2018 yılı itibariyle, A.B.D’de 30 eyalet, tıbbi marihuana ve THC ürünlerinin özel tıbbi durumlarda kullanımını yasal hale getirmiştir. 9 eyalette ise marihuananın keyif verici madde olarak kullanılması serbesttir. Ancak keyif verici olarak kullanımının serbest hale gelmesi, pediatrik popülasyonda kaza ile zehirlenmelerin artmasına yol açmıştır. Örneğin A.B.D’nin Colorado eyaletinde keyif verici madde olarak marihuananın kullanımının yasal hale gelmesinden sonra, bölge zehir kontrol merkezine pediatrik marihuana zehirlenme başvurularında %34 artış olmuştur (Wang ve ark., 2016). Tıbbi amaçlı kullanımının serbest olduğu eyaletlerde ise ilacın kayıtlı kullanıcılar aracılığıyla elde edilmesi ile ergenlere yasadışı aktarımı sonucunda ergenlerde kullanımının artabileceği ileri sürülmektedir (Salomonsen-Sautel ve ark., 2012). Oldukça önemli bir araştırma alanı olan Cannabis’in tıbbi amaçla kullanımı ile ilgili düzenlemelerin ve sınırlandırmaların gerekliliği kaçınılmazdır. Cannabis’in güvenli kullanımı ile ilgili çalışmalar yetersiz olup ciddi toksik etkileri ve bağımlılık oluşturma potansiyeli vardır. Yapılacak düzenleme ve sınırlandırmalarla halk sağlığının korunması ve Cannabis’in terapötik etkinliğine gereksinimi olan hastaların fayda görmesi sağlanabilecektir. MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 35 KAYNAKLAR 18. Reece AS. Chronic toxicology of Cannabis. J Clin Toxi- 1. 19. Repp K, Raich A. Marijuana and health: a comprehen- Adams IB, Martin BR. Cannabis: pharmacology and toxicology in animals and humans. Addiction. 91, 11585– 11614, 1996. 2. Blohm E, Sell P, Neavyn M. Cannabinoid toxicity in pediatrics. Current Opinion in Pediatrics, 31(2), 256-261, 2019. 3. Borgelt LM, Franson KL, Nussbaum AM, Wang GS. The pharmacologic and clinical effects of medical Cannabis. Pharmacother, 33, 195–209, 2013. 4. Crane NA, Schuster RM, Fusar-Poli P, Gonzalez R. Effects of Cannabis on neurocognitive functioning: recent advances, neurodevelopmental influences, and sex differences. Neuropsychol Rev, 23, 117–137, 2013. 5. 6. 7. Crippa JA, Zuardi AW, Martin-Santos R, et al. Cannabis and anxiety: a critical review of the evidence. Hum Psychopharmacol, 24, 515–523, 2009. Dryburgh LM, Bolan NS, Grof CPL, Galettis P, Schneider J, Lucas CJ, Martin JH. Cannabis contaminants: sources, distribution, human toxicity and pharmacologic effects. Br J Clin Pharmacol, 84(11), 2468-2476, 2018. Elsohly MA, Slade D. Chemical constituents of marijuana: the complex mixture of natural cannabinoids. Life Sci, 78, 539–548, 2005. 8. Gates PJ, Albertella L, Copeland J. The effects of cannabinoid administration on sleep: a systematic review of human studies. Sleep Med Rev, 18, 477–487, 2014. 9. Grotenhermen F. Pharmacokinetics and pharmacodynamics of cannabinoids. Clin Pharmacokinet, 42, 327360, 2003. 10. Grotenhermen F. The toxicology of Cannabis and Cannabis prohibition. Chem Biodivers, 4, 1744–1769, 2007. 11. Kahan M, Srivastava A, Spithoff S, Bromley L. Prescribing smoked Cannabis for chronic noncancer pain: preliminary recommendations. Can Fam Physician, 60, 1083–1090, 2014. 12. Kelly BF, Nappe TM. “Cannabinoid toxicity.” StatPearls [Internet]. StatPearls Publishing, 2018. 13. Koppel BS, Brust JC, Fife T, et al. Systematic review: efficacy and safety of medical marijuana in selected neurologic disorders: report of the Guideline Development Subcommittee of the American Academy of Neurology. Neurology, 82, 1556–1563, 2014. 14. McPartland JM, Duncan M, Di Marzo V, Pertwee RG. Are cannabidiol and Delta(9) -tetrahydrocannabivarin negative modulators of the endocannabinoid system? A systematic review. Br J Pharmacol, 172, 737–753, 2015. 15. Meier MH, Caspi A, Ambler A, et al. Persistent Cannabis users show neuropsychological decline from childhood to midlife. Proc Natl Acad Sci, 109, E2657–E2664, 2012. 16. Pertwee R. Receptors and channels targeted by synthetic cannabinoid receptor agonists and antagonists. Curr Med Chem, 17, 1360, 2010. 17. Piomelli D. The molecular logic of endocannabinoid signalling. Nat Rev Neurosci, 4, 873–884, 2003. 36 MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 col, 47, 517–524, 2009. sive review of 20 years of research. Washington County Oregon: Department of Health and Human Services; 2014. 20. Richardson GA, Ryan C, Willford J, Day NL, Goldschmidt L. Prenatal alcohol and marijuana exposure: effects on neuropsychological outcomes at 10 years. Neurotoxicol Teratol, 24, 309–320, 2002. 21. Salomonsen-Sautel S, Sakai JT, Thurstone C, et al. Medical marijuana use among adolescents in substance abuse treatment. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry, 51, 694-702, 2012. 22. Schatman ME. Medical Marijuana: the state of the science. Medscape Neurology [Internet] 2015. [cited 2015 April 20]. Available from: http://www.medscape.com/ viewarticle/839155 23. Schwilke EW, Schwope DM, Karschner EL, et al. Delta9-tetrahydrocannabinol (THC), 11-hydroxy-THC, and 11-nor-9-carboxy-THC plasma pharmacokinetics during and after continuous high-dose oral THC. Clin Chem, 55, 2180-2189, 2009. 24. Suarez-Pinilla P, Lopez-Gil J, Crespo-Facorro B. Immune system: a possible nexus between cannabinoids and psychosis. Brain Behav Immun, 40, 269–282, 2014. 25. Thomas G, Kloner RA, Rezkalla S. Adverse cardiovascular, cerebrovascular, and peripheral vascular effects of marijuana inhalation: what cardiologists need to know. Am J Cardiol, 113, 187–190, 2014. 26. Tormey W. Adverse health effects of non-medical Cannabis use. Lancet, 375, 196, 2010. 27. Tramer MR, Carroll D, Campbell FA, Reynolds DJM, Moore RA, McQuay HJ. Cannabinoids for control of chemotherapy induced nausea and vomiting: quantitative systematic review. BMJ. 2001; 323:16/ 28. UNODC. World Drug Report 2013. United Nations Publication Vienna, 2013. 29. Volkow ND, Baler RD, Compton WM, Weiss SR. Adverse health effects of marijuana use. N Engl J Med, 370, 2219–2227, 2014. 30. Wang GS, Le Lait MC, Deakyne SJ, et al. Unintentional Pediatric Exposures to Marijuana in Colorado, 20092015. JAMA Pediatr, 170, e160971, 2016. Kenevir Bitkisi ve Kannabinoid Üretiminde Biyoteknolojik Yöntemlerin Uygulanması Doç.Dr. Ufuk Koca Çalışkan Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi Anabilim Dalı ve Fitoterapi Programı 1989 yılında Kayseri Lisesinden mezuniyetinin ardından, Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ne girdi, 1993 yılında mezun olarak Farmakognozi Anabilim Dalı’na Araştırma Görevlisi olarak kabul edildi. 1995 Yılında Milli Eğitim Bursu ile Yüksek Lisans ve Doktora Öğrenimi için Amerika Birleşik Devletleri’ne gitti. Yüksek Lisansı’nı Biyokimya alanında Washington State University’de, doktorasını ise ‘Bitki Moleküler ve Hücre Biyolojisi’ alanında University of Florida’da tamamladı. Yüksek lisans sırasında podophyllotoxin türevlerinin Linum sp kallus ve süspansiyon kültürlerinde üretilmesi, doktora sırasında da greyfurt’ta gen transferi/gen susturma ve moleküler biyoloji teknikleriyle flavonoit yolağının manipülasyonu üzerinde araştırmalarda bulundu. 2005 yılında Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ne dönüş yaptı. Bitki Biyoteknolojisi laboratuvarı kurarak özellikle endemik bitkilerin in vitro ortamda çoğalması ve sekonder metabolit üretimiyle ilgili biyoteknoloji alanında çalışmalarına devam etti. Halk ilaçlarının bilimsel plantformda araştırılması, hayvan deneyleri ile etkilerinin araştırılması kounlarında çalıştı. 2011 yılında Farmakognozi ve Farmasötik Botanik alanında Doçentlik ünvanını aldı. 2017 yılında Hollanda’da katıldığı bir eğitimle ‘Aromaterapi ‘sertifikası, 2018’de ‘Klinik Aromaterapi ‘ve 2019’da ‘Schüssler Salz’ eğitim sertifikalarını aldı. Farmakognozi ve Fitoterapi alanın doktora ve yüksek lisans öğrencileriyle çalışmalarına devam etmektedir. Özet Cannabis türleri gerek bütün bitki, gerekse metabolitleri ve yasal olduğu ölçüde hammadde olarak değişik ülke ve eyaletlerde çok farklı endüstrilerde farklı amaçlarla kullanılmaktadır. Bitkinin temel aktif bileşenleri arasında, kannabinoidler olmak üzere terpen ve fenolikler mevcuttur. Delta-9tetrahidrokannabinol (THC), kannabidiol (CBD) ve kannabichromen (CBC) baskın kannabinoidler olmak üzere bunların yanında kannabigerol (CBG) ve kannabinol (CBN) gibi diğer kannabinoidler de bitkide tespit edilmiştir. Kannabinoidlerin içeriği ve bileşimi bitkinin cinsiyeti, yaşı ve gelişim evresi, iklim ve hava koşulları, hasat zamanı, yetiştirme yöntemleri, saklama koşulları gbi özelliklere bağlı olarak değişkenlik göstermekte olup büyük ölçekli tarla tarımında standardizasyonun kontrolü oldukça zordur. Bu nedenle alternatif üretim yöntemleri araştırılmıştır. Biyoteknolojik yöntemler bazı narkotik genotipler için umut verici olmakla birlikte lif türlerinin mikroçoğaltımı daha fazla araştırma gerektirmektedir. Mikroçoğaltım tekniklerinin geliştirilmesi, hem elit çeşitlerin elde edilmesi hem de ilaç ve gıda olarak kullanım dışında farklı amaçlı çeşitlerin üretilmesi için genetik modifikasyon çalışmalarında gerekli önemli bir adımdır. İlaçta ve gıdada kullanım amaçlı kannabinoid üretmek için kallus, hücre süspansiyon kültürleri ve kenevir saçak kök kültürleri izin verilen bölgeMİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 37 lerde farklı gruplar tarafından başarıyla üretilmiştir. Şimdiye kadar kenevir doku kültürü alanında yapılan çalışmalar, kallus ve süspansiyon kültürlerinde kannabinoid üretiminde yüksek başarılar sağlanmamışken, adventif ve saçak kök kültürlerinde üretimde daha başarılı olunduğunu ortaya koymuştur. Yayınlanan çalışmalar pilot ölçekte olup, endüstriyel amaçlı kannabinoid üretimi için çalışmaların artırılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Giriş Cannabis sp. (Cannabinaceae), Türkçe bilinen ismiyle kenevir, dioik, bazen hermafrodit, rüzgarla tozlaşan çalı şeklinde, ılıman tropik bölgelerde daha yaygın yetişen bir bitkidir. Endüstriyel olarak en yaygın yetiştirilen tür C. sativa ve çeşitleridir. Kenevir bitkisinin bugüne kadar 545’ten fazla bileşik içerdiği tespit edilmiştir (Gonçalves 2019). Bunlar fitokannabinoid moleküllerine dahil monoterpen ve alkilresorsinol kısımlarına sahip fizyolojik ve sıklıkla psikotik etkileri olan bileşikler, alkanlar, şekerler, azotlu bileşikler (alkaloitler veya muskarin), flavonoitler, fenoller, fenilpropanoitler, steroitler, yağ asitleri ve 140 farklı terpen türevidir (Solymosi 2017; El-Sohly 2017a,b; Andre 2016). 38 MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 Şimdiye kadar tanımlanmış 100’den fazla kannabinoid arasından, psikoaktif olarak en etkili olanın trans-9-9-tetrahidrokannabinol (THC) olduğu tespit edilmiştir (Bonini 2018). Özellikle olgun numunelerde kannabidiol (CBD), kannabinol (CBN) ve az miktarda da kannabigerol (CBG) bulunur (Elsohly 20017a, b). Başlıca doğal kannabinoid tipleri, kannabigerol, kannabikromen, kannabidiol, kannabinodiol, tetrahidrokannabinol, kannabinol, kannabitriol, kannabinozin, isankabinoid, kannabidolin, kannabisitran ve kannabikromanon’dur (Elsohly 2017a, b). CBD’nin psikotik etkisi olmamakla birlikte kannabikromen ve ilgili bileşiklerin, antipsikotik, antianksiyetik, antioksidan, antiepileptik, antienflamatuar, antitümoral, antimikrobiyal gibi farklı farmakolojik ve biyolojik etkilere sahip olduğu ve 10 mg ile 700 mg arası dozlarda ise CBD’nin insan sağlığına toksik etkisinin olmayacağı rapor edilmiştir (Bolognini 2015; Englund 2013; Zuardi 2006; Pryce 2015; Szaflarski 2014; Burstein 2015; Velasco 2012; Haustein 2014). THC, kanser kemoterapisinde kusma önleyici, ve özellikle AIDS tedavisinde iştah açıcı olarak kullanılmakta olup THC’nin içeriğine bağlı olarak, uyuşturucu (% 1.0-20 THC), ara madde (% 0.31.0 THC) ve lif tipi (<% 0.3 THC) olarak kenevir çeşitleri bulunmaktadır (Bonini 2018). THC oranı yüksek kenevir çeşitleri pek çok ülkede kötüye kullanımdan dolayı yasaklanmış olmakla birlikte gıda ve tekstil kaynağı olarak yetiştirilen lif türü kenevirlerin üretimi sınırlı ölçüde yasal bırakılmıştır. Kenevirin büyük ölçekli tarla tarımını kontrol etmek oldukça zordur. Bitkilerde kannabinoid içeriği değişken ve birçok faktöre bağlı olduğu için alternatif üretim yöntemleri araştırılmaya başlanmıştır. Bitki doku kültürü yani biyoteknolojik yöntemlerin kullanılması, laboratuvar ortamında mikroçoğaltım yöntemlerinin geliştirilmesi farklı amaçlı genetik modifikasyonlar için umut vericidir. Bu bağlamda derlemenin amacı C. sativa bitkisinin in vitro ortamda yetiştirilmesi, klonlanması, özellikle CBD üretimi amacıyla kallus, süspansiyon ve saçak kök kültürlerinin oluşturulması ile ilgili bilgileri sunarak kenevir in vitro kültürlerinin tarihsel perspektifine ve kannabinoid üretimindeki rollerine ilişkin kapsamlı bir genel bakış sağlamaktır. Sentetik ligandlar veya allosterik modülatörler umut verici olmakla birlikte henüz doğal moleküllerin yerini almaları mümkün görünmemektedir. Yurtdışında ruhsatlı ilaç olarak reçete edilen Sativex (GW Pharmaceuticals), kontrollü kültürlerden elde edilen standart kenevir bazlı, Epidiolex (GW Pharmaceuticals) ise saflaştırılmış CBD bitki ekstresinden türetilen bir üründür. Kannabinoid içeriği yüksek olan hammaddelerin mevcudiyeti yasal kısıtlamalar nedeniyle sınırlıdır. Hammadde talebi, yeni çeşitlere ve alternatif kannabinoid kaynaklarına ihtiyaç duymakta olup yeni çeşitlerin yetiştirilmesi yüksek verimli genotiplerin de seçilmesini gerektiren zaman alan bir işlemdir. Kannabinoidlerin içeriği ve bileşimi bitkiler arasında değişkenlik gösterir ve büyük ölçüde çeşitlilik, cinsiyet, yaş, gelişim evresi, iklim ve hava koşulları, hasat zamanı, yetiştirme yöntemleri, depolama koşulları gibi faktörlere bağlıdır (Andre 2016). Son zamanlarda yukarıdaki bütün koşullardan tasarruf sağlamak için kannabinoidlerin (veya fitokannabinoidlerin) üretiminde dişi bitkiler erkek bitkilere tercih edilmektedir. Kannabinoidler, çoğunlukla dişi çiçekler, yapraklar ve tomurcuklarda bulunan salgı tüylerinde üretilir. Glandüler tüyler sadece kannabinoidleri salgılamakla kalmaz, aynı zamanda bunları sentezler (Sirikantaramas 2005). Kannabinoidlerin (örneğin, THCA, CBD) doğal formları, glandüler tüylerin depo kısmında sentezlenir ve üretiminde yer alan enzimler de, salgı hücrelerinden salgı boşluğuna salgılanırlar. Böylece, erkek bitkilere kıyasla, dişi bitkiler daha yüksek miktarda kannabinoid üretir, yüksek oranda rüzgarla tozlaşan dişi bitkiler, ortamda eğer erkek bitki varsa olgunlukta çok sayıda tohum üretir, ortamda erkek bitki yoksa daha yüksek miktarda sekonder metabolit elde etmek için tercih edilir. Yüksek metabolit içeriğine sahip dişi klonların taranması, korunması ve çoğaltılması, ve kenevir bitkisinin kimyasal profilindeki tutarlılığın arttırılmasının en uygun yollarından birisi biyoteknolojik yöntemlerin uygulanmasıdır. Biyoteknoloji, özellikle bitki doku kültürleri, genetik mühendisliği, heterolog sistemler de potansiyel olarak yüksek verimde kannabinoid üretimi için fırsatlar sunarlar (Sirikantaramas 2007). Kenevir mikroçoğaltım (mikropropogasyon) hızlı çoğalma ve büyük ölçekli bitki üretimine izin verir. Mikroçoğaltımın en büyük avantajı ise elit klonları yeniden oluşturma ve değerli bitki genotiplerini koruma imkanı sağlamasıdır. Etkili rejenerasyon protokolleri oluşturmak, genetik dönüşüm için gerekli bir önkoşuldur. Şimdiye kadar yapılan etkili kenevir mikroçoğaltım protokolü geliştirme çalışmalarında doğrudan ve dolaylı organogenez yaklaşımları izlenmiştir (Wrobel 2018). Doğrudan organogenezde aksiller tomurcukları, sürgün uçları, kotiledonlar ve epikotiller içeren MX narkotik varyete nodal segmentleri kullanılmıştır (Lata 2009b; Wang 2009). Çimlenme için litreye 0.5 µM (0.11 mg ekivalen) tidiazuron (TDZ) l-1 veya MS, 2 µM (0.48 mg) metatopolin ortama ilave edilmiştir (Lata 2009b; Chandra 2010; Lata 2016). Her eksplant başına 12-14 sürgün çıktığı, bu sürgünlerin de, 2.5 µM (0.51 mg) indol-3-bütirik asit (IBA) ile yarı kuvvetli MS’de köklendirildiği kaydedilmiştir (Lata 2009b). TDZ ilaveli protokol ile elde edilen bitkilerin genetik stabilitesi değerlendirilmiştir (Lata ve diğerleri, 2010c). Vejetatif olarak üreyen maternal bitkiler ile in vitro yetiştirilen bitkicikler THC ve kannabinoid miktarları tarafından değerlendirildiğinde anlamlı farklılıklar (% 8.50-8.8) görülmemiştir (Chandra 2010). Lif için yetiştirilen çeşitlerde bitki doku kültürü metoduyla eksplant başına 3 ile 3.2 sürgün elde edilirken 0.2 mg TDZ/litre ve 0.1 mg a-naftalenasetik asit l-1 (NAA) ile desteklenmiş MS ortamında yetiştirilen Çin kenevirinin sürgün uçları uç başına 3.2 sürgün vermiştir. (Wang. 2009; Cheng 2016). IBA ve MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 39 NAA ile 1/2 MS ortamında ise % 85’lik köklenme oranı elde edilmiş ve bitkilerin % 95’i iklimlendirme işlemine devam etmiştir (Wang 2009). Kallus yoluyla sürgün rejenerasyonu bildirilmesine rağmen, kenevirin dolaylı rejenerasyonu için çok yüksek başarı kaydedilmemiştir (Slusarkiewicz-Jarzina 2005; Wielgus 2008; Lata 2010a, b; Movahedi 2015; Cheng 2016). Kallus ve Süspansiyon Kültürleri Kenevir doku kültürü çalışmaları 1980’lerde başlamıştır. Kannabinoidlerin in vitro yöntemlerle üretilmesi amacıyla başlatılan uygulamalarda elit, özellikle dişi bitkilerin klonlanması ve çoğaltılması yönünde de yoğun çalışmalar yapılmış ve yapılmaktadır. İlk yayınlanan kallus kültürleri, genç C. sativa yapraklarının eksplant olarak kullanıldığı, 2,4-diklorofenoksiasetik asit (2,4-D) ve kinetin (KIN) ile desteklenmiş MS ve B5 ortamında elde edilmiştir (Loh 1983; Braemer ve Paris 1987). Kültürlerin analizinde CBD ve olivetol’ün kanabielsoin’e dönüştüğü tespit edilmiştir (Loh 1983; Braemer ve Paris 1987). Bu çalışmalar sonunda kannabinoid üretiminin yetersiz ve dengesiz olduğu eksojenik öncüler (CBGA) eklenmeden kannabinoid üretilemediği rapor edilmiştir. Araştırmacılar daha sonraki çalışmalarda da farklılaşmamış kallus dokularının kannabinoidleri sentezleyemediğini belirtmişlerdir (Sirikantaramas 2005; Staginnus 2014). Kallustan türetilmiş sürgünlerin elde edilmesine yönelik ilk girişimler Mandolino ve Ranalli (1999) tarafından yapılmıştır. Feeney ve Punja (2003), dört adet lif keneviri çeşidinin yaprakları, gövde petiolleri ve kotiledonlarını kullanarak kallus üretmişlerdir. Kallus üretimi açısından en etkili ortam, 2,4-D ve 6-benzilaminopurin (BA) veya KIN ile desteklenmiş B5 vitaminli MS ortamı olmuştur. Kallus kültürleri 4 hafta sonra kök geliştirmiş, ancak sürgün rejenerasyonu görülmemiştir. Slusarkiewicz-Jarzina ve grubu (2005) farklı eksplant tipleri (genç yapraklar, saplar, internodlar ve aksiller tomurcuklar) kullanarak sürgünleri yeniden üretebilen kallus kültürleri elde etmişlerdir. En yüksek kallus indüksiyon sıklığı % 87 ile petiol (yaprak sapı)’den MS ortamında Dicamba kullanımı ile olmuştur. Aynı ortamda 6 hafta inkübasyondan sonra çeşitliliğe bağlı olarak % 1.4-2.5 verim ile bitkicikler oluşmuştur. Wielgus (2008) yaptığı çalışmalar sırasında kenevir 40 MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 varyetesinin/çeşidinin eksplant reaksiyonu ve bitki rejenerasyonu üzerine çok önemli etkileri olduğunu bulmuştur. Aynı araştırmacılar farklı eksplantların kullanımının kallus indüksiyonu üzerinde fark gözlemlememişken, farklı genotiplerden elde edilen kallusların, bitki rejenerasyon kapasitesi ve etkinliği üzerinde farklılıklar gösterdiklerini tespit etmişlerdir. Kotiledon eksplantlarında en yüksek rejenerasyon oranı % 14 olarak kaydedilmiştir. Flores-Sanchez ve grubu (2009), hücre süspansiyon kültürlerinde hem biyotik hem de abiyotik elisitörler kullanılmıştır. Farklı elisitörler uygulanmasına rağmen (mantar özleri: Pythium aphanidermatum ve B. cinerea, sinyal bileşikleri: salisilik asit, metil jasmonat, jasmonik asit ve metal tuzları: AgN03, CoCl2.6H2O, NiSO4.6H2O, ve ayrıca UVB) kültürlerde, ana bitkilerden çok daha yüksek kannabinoid üretilmediğini vurgulamışlardır. Yine aynı araştırmacılar, çiçek ve yapraklardan üretilen trikomlarda kannabinoidler sentezlendiği halde kenevir fidelerinin düşük miktarda THCA ekspresyonu gösterdiğini fakat tespit edilebilir seviyelerde kannabinoid gözlenmediğini rapor etmişlerdir (Flores-Sanchez ve Verpoorte 2008). Bu bulgu, kannabinoid biyosentezinin organ ve doku gelişimi ile bağlantılı olduğunu ve bu işlemlere katılan genler tarafından kontrol edildiğini göstermiştir. Cheng (2016) ve grubu geliştirdiği protokolde kotiledonları eksplantlar olarak kullanarak kallus, gelişen kalluslardan da sürgün rejenerasyonu oluşturduklarını rapor etmiştir. Aynı araştırmacılar TDZ, NAA l-1 içeren MS ortamında % 52 kallus indüksiyonu ve eksplant başına 3 sürgün kaydetmişlerdir. Donör eksplantların yaşlarının da önemli bir faktör olduğu, 2 günlük kotiledonların (% 47), 4 günlük kotiledonlardan (% 11) daha fazla eksplant oluşturan sürgün verdiği, IBA’nın köklenmede (% 80 verim) önemli rol oynadığı raporlanmıştır. Kallustan bitki rejenerasyonunun en yüksek verimi (% 96,6) narkotik MX çeşidi için Lata ve grubu tarafından elde edilmiştir (Lata 2010a, 2010b). Kallus, TDZ ile kombine edilmiş NAA, IAA, IBA hormonları içeren MS ortamında kotiledonların donör eksplantı olarak kullanılmasıyla elde edilmiştir. TDZ ilave edilmiş MS ortamı, sürgün indüksiyonu, IBA ile desteklenmiş yarı kuvvette MS ise köklendirme için optimal ortamlar olarak belirlenmişlerdir (Lata ve diğ. 2010b). Mohavedi (2015) İran kenevirinde kotiledonlar ve epikotilleri kullanmış, kalluslar TDZ ve IBA ilave edilmiş MS ortamında indüklenmiştir. En yüksek sürgün rejenerasyon hızı (kallus bölümü başına 2 sürgün), BA ve IBA hormonları ile MS ortamında epikotilden türetilmiş kalluslardan elde edilmiştir. Ayrıca, narkotik MX-1 kenevir çeşidinin çoğalması için sentetik tohum teknolojisi de geliştirilmiştir (Lata 2009a). Aksiller tomurcukları sodyum aljinat içerisine enkapsüle edildiğinde TDZ ilave edilmiş MS ortamında % 77-100 bitki rejenerasyonu elde edilmiştir (Lata 2009a). Bu uygulama ile MS ortamı ve kullanılacak alandan tasarruf edilmiştir (Lata 2009a). Enkapsülasyon’dan elde edilen bitkiler ve ana bitkilerin kimyasal profili, kannabinoid içeriği ve genetik açısından incelendiğinde benzer oldukları bulunmuştur (Lata 2011). Günümüzde, bu çalışmalardan türetilen gerekli ortam ve hormonları içeren, küçük ölçekli amatör bitki doku kültürü kitleri ticari olarak Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde satılmaktadır. Genetik Modifikasyon Önemli ilerlemelere rağmen geliştirilen kenevir bitki doku kültürü protokolleri seçilen narkotik çeşitlerle sınırlıdır. Lif kenevirinde doğrudan ve dolaylı organogenez basit ve etkili bir protokol geliştirilmesi hala gereklilik arzetmektedir (SlusarkiewiczJarzina 2005; Wielgus 2008; Wang 2009; Cheng 2016). Genotip seçimi, eksplant donörlerinin çeşidi ve protokollerin geliştirilmesi kenevirin rejeneratif kapasitesini artırabilir. Elit bitkilerin geliştirilmesi ve kannabinoid üretimi için gen transformasyonu stratejileri de denenmiş, fakat ilk çalışmada C. sativa L., Agrobacterium ile transformasyona nispeten dirençli bulunmuştur (Slusarkiewicz-Jarzina 2005). Mackinnon (2000) grubu sürgün ucu eksplantlarını A. tumefaciens ile transformasyon için kullanmış fakat bitkilerin % 50’sinden fazlasında taç yanıkları gelişmiştir. Başka bir çalışmada, kallus hücreleri, A. tumefaciens (EHA101) ile transformasyonda kullanılmış, gen transfer edildiği halde kalluslar organ ve bitki rejenerasyonunda başarısız olmuşlardır (Feeney ve Punja 2003). Kenevirin A. rhizogenes ve A. tumefaciens ile transformasyonu üzerinde çalışan Wahby (2013) ve grubu 5 günlük fideler kullanmış ve hipokotillerin Agrobacterium transfeksiyonu için en duyarlı eksplantlar olduğunu bulmuşlardır. Ayrıca transformasyon verimi % 43 (A. rhizogenes suşu AR10GUS) ile % 98 (A. rhizogenes suşu R16006) arasında değişen ve 2 yıldan daha uzun bir zamandır devam eden saçak kök hatları oluşturulmuş, transformasyon veriminin A. rhizogenes suşu ve kenevir varyetesine bağlı olduğu sonucuna varılmıştır. Araştırmacılar ayrıca doğal A. tumefaciens suşları ile de kallus kültürlerinde gen transferini denemişler ve başarı kaydetmişlerdir. Kenevirin transformasyonu, rejenerasyon verimliliğinin düşük olması, varyeteye, dokuya ve bitkinin yaşına bağlı olması son olarak transgenik stabilitesinin olmamasından dolayı üzerinde daha fazla çalışılması gerekli bir konu olarak görülmektedir. Her ne kadar kenevir Agrobacterium gen transferine dirençli bir bitki olsa da, kannabinoid seviyeleri düşük endüstriyel çeşitlerde, mantar enfeksiyonuna direncini artırmak, kaliteli lif oranı yüksek ve ilaç, gıda ve kozmetikte kullanılmak MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 41 üzere hammadde olarak kullanılabilecek spesifik kannabinoidleri sentezlemeye yönelik tasarlanmış yeni çeşitler geliştirmeye katkıda bulunabilir (Elsohly 1982). Saçak Ve Adventif Kök Kültürleri Saçak kök kültürleri sekonder metabolit üretimi için yüksek biyosentetik kapasite, kültürlerin hızlı büyümesi ve yüksek biyokütle birikimi, genetik stabilite ve düşük üretim maliyetleri açısından pek çok avantajlar sunmaktadır. Ayrıca, saçak kökler biyoreaktörlerde yetiştirilebileceği için yüksek ölçeklerde üretim sağlanabilir bu da tüm süreci karlı hale getirebilir. Kök kültürlerinde kannabinoid üretme girişimi Sirikantaramas (2004) grubu tarafından yapılmıştır. Araştırmacılar C. sativa (narkotik çeşidi) yapraklarından THCA izole ederek pBI121 plazmidine klonlayıp A. rhizogenes (15834 suşu)’na transfer etmişler, bu A. Rhizogenes suşu da tütün saçak köklerine transfer edilmiştir. Saçak köklerde yapılan analizler THCA’nın eksprese edilebildiğini ve dışardan ilave edilen CBGA’yı THCA’ya (%8,2 verim) dönüştürdüğünü göstermiştir (Sirikantaramas 2004). Farag ve Kayser (2015), kallus kültürlerinden adventif (ek kök) kökler oluşturmak için çalışmış, 8 haftalık kültürün ardından NAA, IBA, IAA içeren B5 ortamında kal- 42 MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 lustan adventif kök kültürleri oluşturmayı başarmışlardır. Diğer oksinler etkili olmazken, ortama NAA ilavesi ile tatmin edici büyüme ve kök elde edilmiştir. Daha sonra, kök uçları, IAA, IBA, NAA oksinleri içeren sıvı ortama (1/2 B5) aktarılmış ve çalkalayıcı üzerinde erlenlerde büyütülmeye devam edilmiştir. Kültürlerin HPLC analizi sonucu maksimum 1 µg THCA g-1, 1.6 µg CBGA g-1 ve 1.7 µg CBDA g-1 kannabinoid elde edilmiştir. Kannabinoidlerin sentezi 28 gün sonra 2 µg’ın altına düşmüştür. Optimum bir protokol oluşturmak için ileri çalışmalara gerek duyulmaktadır. Sonuç Kannabinoid üretimi için hammadde elde etmede kullanılabilecek çeşitli stratejiler mevcuttur. Bu stratejiler tarlada doğal ortamda, seralarda hidroponik tarımı ve in vitro laboratuvar koşullarında üretimi de kapsamaktadır. Tarla koşullarında, bitkilerden elde edilen THCA’nın verimi kuru ağırlıkta 200 mg THCA g-1’ulaşabilir (Aizpurua-Olaizola 2016). Mikroçoğaltım aynı zamanda verimi dolaylı olarak etkileyen, yeni çeşitler geliştirmeye ve öncekileri stabilize etmeye yardımcı bir araçtır. Bitki doku kültürlerine ek olarak, kannabinoid sentezinden sorumlu enzimler üretmek için çeşitli heterolog sistemler geliştirilmiş, CBGAS ve THCAS heterolog sistemlerde ekspresyon için hedeflenmiştir (Taura 2007; Lange 2016; Zirpel 2017). Son yıllarda, kenevir’in in vitro ortamda çoğaltılması ve kannabinoid üretimi için önemli adımlar atılmış olmakla birlikte mevcut mikroçoğaltım teknikleri sadece narkotik genotipler için geliştirilmiştir, lif kenevir çeşitleri için de çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Kallus ve eksplant yanıtlarını ve rejeneratif kapasitelerini iyileştirmek için iki ana strateji vardır; eksplant donörlerinin genotip seçimi ve ortam optimizasyonu. Doğrudan organogenez, kullanılan çeşitlerde kannabinoid içeriğinde stabilizasyonu destekleyebilir; dolaylı organogenez, kenevirin genetik modifikasyonu için bir araç olarak kullanılabilir. A. rhizogenes ve A. tumefaciens kullanımlarına dair raporlar bildirilmiş olmasına rağmen, kenevirin genetik modifikasyonu zor bir görev olmaya devam etmektedir. Bu yöntemlerin yakında crispr / Cas9 tabanlı yöntemlerle değiştirilmesi muhtemeldir, ancak bu konuda henüz bir çalışma yapılmamıştır. Her iki durumda da, başarılı bitki rejenerasyonu için kallus sürgün indüksiyonu için etkili bir protokol gereklidir. Biyoreaktörlerde metabolitlerin üretimi kannabinoidlerin elde edilmesinde hızlı ve tartışmasız bir yöntem olabilir. Diğer yandan, THCA’nın biyosentezi organ gelişimi ve doku farklılaşması ile bağlantılı olduğu için ileri çalışmalara gerek duyulmaktadır. Genetiği değiştirilmiş tütün kallusundan düşük miktarlarda THCA elde edilmiş, bu yöntemin umut vaadedici olmasına rağmen biyosentez için CBGA ilavesi gerekmesi ve verimin de heterolog sistemlere göre daha düşük olması üzerinde çalışılması gerektiği fikrini doğurmuştur (Sirikantaramas 2004). Kannabinoid üretimi için adventif kök kültürü de uygulanmıştır. Bununla birlikte, adventif kökler az miktarda kannabinoid üretmiş ve 28 gün sonra üretimi sona ermiştir. Günümüzde, C. sativa L. çeşitleri, hala en etkili doğal kannaabinoid kaynağı olmaya devam etmektedir. Kannabinoid üretimi için çeşitli biyoteknolojik stratejiler mevcut olmakla birlikte verimli rejenerasyon ve başarılı genetik transformasyon protokolleri mikroçoğaltım ve germplazm muhafazası için gereklidir. Ayrıca, genetiği değiştirilmiş bitkiler de dahil olmak üzere daha istikrarlı çeşitler geliştirmek, hammadde talebini artırmanın en hızlı yolu olabilir. KAYNAKLAR 1. Aizpurua-Olaizola O, Soydaner U, Ozturk E et al. Evolution of the cannabinoid and terpene content during the growth of Cannabis sativa plants from different chemotypes. J Nat Prod, 79, 324–331, 2016. 2. Andre CM, Hausman J-F, Guerriero G. Cannabis sativa: the plant of the thousand and one molecules. Front Plant Sci. https://doi.org/10.3389/fpls.2016.00019, 2016. 3. Bolognini D, Ross RA. Medical Cannabis vs. synthetic cannabinoids: what does the future hold? Clin Pharmacol Ther, 97, 568–570, 2015. 4. Bonini SA, Premoli M, Tambaro S, Kumar A, Maccarinelli G, Memo M, Mastinu A. Cannabis sativa: A comprehensive ethnopharmacological review of a medicinal plant with a long history. J Ethnopharmacol, 227, 300–315, 2018. 5. Braemer R, Paris M. Biotransformation of cannabinoids by a cell suspension culture of Cannabis sativa L. Plant Cell Rep, 6, 150–152, 1987. 6. Burstein S. Cannabidiol (CBD) and its analogs: a review of their effects on inflammation. Bioorg Med Chem, 23, 1377–1385, 2015. 7. Chandra S, Lata H, Mehmedic Z et al. Assessment of cannabinoids content in micropropagated plants of Cannabis sativa and their comparison with conventionally propagated plants and mother plant during developmental stages of growth. Planta Med, 76, 743–750, 2010. 8. Cheng C, Zang G, Zhao L et al. A rapid shoot regeneration protocol from the cotyledons of hemp (Cannabis sativa L.). Ind Crops Prod, 83, 61–65, 2016. 9. Elsohly HN, Turner CE, Clark AM, Elsohly MA. Synthesis and antimicrobial activities of certain cannabichromene and cannabigerol related compounds. J Pharm Sci, 71, 1319–1323, 1982. 10. El Sohly, M.A. (Ed.) Marijuana and the Cannabinoids; Humana Press: Totowa, NJ, USA, ISBN 9781588294562, 2017. 11. ElSohly MA, Radwan MM, Gul W, Chandra S. Galal, A. Phytochemistry of Cannabis sativa L. Prog Chem Org Nat Prod, 103, 1–36, 2017. 12. Englund A, Morrison PD, Nottage J et al. Cannabidiol inhibits THC-elicited paranoid symptoms and hippocampal-dependent memory impairment. J Psychopharmacol, 27, 19–27, 2013. 13. Farag S, Kayser O. Cannabinoids production by hairy root cultures of Cannabis sativa L. Am J Plant Sci, 6, 1874–1884, 2015. 14. Feeney M, Punja ZK. Tissue culture and Agrobacteriummediated transformation of hemp (Cannabis sativa L.). In Vitro Cell Dev Biol Plant, 39, 578–585, 2003. 15. Flores-Sanchez IJ, Verpoorte R Secondary metabolism in Cannabis. Phytochem Rev. https://doi.org/10.1007/ s11101-008-9094-4, 2008. 16. Flores-Sanchez IJ, Pecˇ J, Fei J et al. Elicitation studies in cell suspension cultures of Cannabis sativa L. J Biotechnol, 143, 157–168, 2009. MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 43 17. Gonçalves J, Rosado T, Soares S, Simão AY, Caramelo D, Luís Â, Fernández N, Barroso M, Gallardo E and Duarte AP1 Cannabis and Its Secondary Metabolites: Their Use as Therapeutic Drugs, Toxicological Aspects, and Analytical Determination. Medicines, 6(1), 31, 2019. 18. Haustein M, Ramer R, Linnebacher M et al. Cannabinoids increase lung cancer cell lysis by lymphokine-activated killer cells via upregulation of ICAM-1. Biochem Pharmacol, 92. 312–325, 2014. 19. Lange K, Schmid A, Julsing MK. D9Tetrahydrocannabinolic acid synthase: the application of a plant secondary metabolite enzyme in biocatalytic chemical synthesis. J Biotechnol, 233, 42–48, 2016. 20. Lata H, Chandra S, Khan IA, Elsohly MA. Propagation through alginate encapsulation of axillary buds of Cannabis sativa L.—an important medicinal plant. Physiol Mol Biol Plants, 15, 79–86, 2009a. 21. Lata H, Chandra S, Khan I, Elsohly MA. Thidiazuroninduced high-frequency direct shoot organogenesis of Cannabis sativa L. In Vitro Cell Dev Biol Plant, 45, 12–19, 2009b. 22. Lata H, Chandra S, Khan I, Elsohly M. High frequency plant regeneration from leaf derived callus of high delta 9-tetrahydrocannabinol yielding Cannabis sativa L. Planta Med, 76, 1629–1633, 2010a. 23. Lata H, Chandra S, Techen N et al. Assessment of the genetic stability of micropropagated plants of Cannabis sativa by ISSR markers. Planta Med, 76, 97–100, 2010b. 24. Lata H, Chandra S, Techen N et al. Molecular analysis of genetic fidelity in Cannabis sativa L. plants grown from synthetic (encapsulated) seeds following in vitro storage. Biotechnol Lett, 33, 2503–2508, 2011. 25. Lata H, Chandra S, Techen N et al. In vitro mass propagation of Cannabis sativa L.: a protocol refinement using novel aromatic cytokinin meta-topolin and the assessment of eco-physiological, biochemical and genetic fidelity of micropropagated plants. J Appl Res Med Aromat Plants, 3, 18–26, 2016. tetrahydrocannabinolic acid synthase from Cannabis sativa L. J Biol Chem, 279, 39767–39774, 2004. 32. Sirikantaramas S, Taura F, Tanaka Y et al. Tetrahydrocannabinolic acid synthase, the enzyme controlling marijuana psychoactivity, is secreted into the storage cavity of the glandular trichomes. Plant Cell Physiol, 46, 1578–1582, 2005. 33. Sirikantaramas S, Taura F, Morimoto S, Shoyama Y. Recent advances in Cannabis sativa research: biosynthetic studies and its potential in biotechnology. Curr Pharm Biotechnol, 8, 237–243, 2007. 34. Slusarkiewicz-Jarzina A, Ponitka A, Kaczmarek Z. Influence of cultivar, explant source and plant growth regulator on callus induction and plant regeneration of Cannabis sativa L. Acta Biol Crac Ser Bot, 47, 145–151, 2005. 35. Solymosi K, Kofalvi A. Cannabis: A Treasure Trove or Pandora’s Box? Mini Rev Med Chem, 17, 1223–1291, 2017. 36. Staginnus C, Zo¨rntlein S, de Meijer E. A PCR marker linked to a THCA synthase polymorphism is a reliable tool to discriminate potentially THC-rich plants of Cannabis sativa L. J Forensic Sci, 59, 919–926, 2014. 37. Szaflarski JP, Martina Bebin E. Cannabis, cannabidiol, and epilepsy—from receptors to clinical response. Epilepsy Behav, 41, 277–282, 2014. 38. Taura F, Dono E, Sirikantaramas S et al. Production of D1-tetrahydrocannabinolic acid by the biosynthetic enzyme secreted from transgenic Pichia pastoris. Biochem Biophys Res Commun, 361, 675–680, 2007. 39. Velasco G, Sa´nchez C, Guzma´n M. Towards the use of cannabinoids as antitumour agents. Nat Rev Cancer, 12, 436–444, 2012. 26. Loh WH-T, Hartsel SC, Robertson LW. Tissue culture of Cannabis sativa L. and in vitro biotransformation of phenolics. Z Pflanzenphysiol, 111, 395–400, 1983. 40. Wahby I, Caba JM, Ligero F. Agrobacterium infection of hemp (Cannabis sativa L.): establishment of hairy root cultures. J Plant Interact, 8, 312–320, 2013. 27. Mackinnon L, Mcdougall G, Aziz N, Millam S. Progress towards transformation of fibre hemp. Annual report of the Scottish Crop Research Institute 2000/2001, p 84–86, 2000. 41. Wang R, He LS, Xia B et al. A micropropagation system for cloning of hemp (Cannabis sativa L.) by shoot tip culture. Pak J Bot, 41, 603–608, 2009. 28. Mandolino G, Ranalli P. Advances in hemp research. The Haworth Press, New York, pp 185–212 29. Movahedi M, Ghasemi-Omran V-O, Torabi S (2015) The effect of different concentrations of TDZ and BA on in vitro regeneration of Iranian Cannabis (Cannabis sativa) using cotyledon and epicotyl explants. J Plant Mol Breed, 3, 20–27, 1999. 30. Pryce G, Riddall DR, Selwood DL et al. Neuroprotection in experimental autoimmune encephalomyelitis and progressive multiple sclerosis by Cannabis-based cannabinoids. J Neuroimmune Pharmacol, 10, 281–292, 2015. 31. Sirikantaramas S, Morimoto S, Shoyama Y et al. The gene controlling marijuana psychoactivity. Molecular cloning and heterologous expression of D1- 44 MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 42. Wielgus K, Luwanska A, Lassocinski W, Kaczmarek Z. Estimation of Cannabis sativa L. tissue culture conditions essential for callus induction and plant regeneration. J Nat Fibers, 5, 199–207, 2008. 43. Wro´bel T, Dreger M, Wielgus K, Słomski R. The application of plant in vitro cultures in cannabinoid production. Biotechnol Lett, 40, 445–454, 2018. 44. Zirpel B, Degenhardt F, Martin C et al. Engineering yeasts as platform organisms for cannabinoid biosynthesis. J Biotechnol, 259, 204–212, 2017. 45. Zuardi AW, Crippa JAS, Hallak JEC et al. Cannabidiol, a Cannabis sativa constituent, as an antipsychotic drug. Braz J Med Biol Res, 39, 421–429, 2006. Cannabis ve Kannabinoidlerin Veteriner Hekimlikte Kullanımı Doç.Dr. Begüm Yurdakök Dikmen Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalı Lisans eğitimini Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde 2005 yılında tamamladı. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalı’nda doktorasını 2010 yılında tamamladı ve 2015 yılında doçent ünvanını aldı. 2008 yılında Karolinska Enstitüsü, Farmakogenetik Bölümü’nde araştırmalarda bulundu. 2012 yılında Avrupa Komisyonu tarafından Erasmus Türkiye Büyükelçisi olarak ödül aldı ve farklı ülkelerde ülkemizi temsil ederek Erasmus plus programının geliştirilmesinde katkı sağladı. Veteriner Farmakoloji ve Toksikoloji Derneği’nin 2006 yılından beri Yönetim Kurulu’nda Genel Sekreter olarak çalışmaktadır. Yükseköğretim Kalite Kurulu Değerlendiricisi ve VEDEK Değerlendirici olarak çeşitli akreditasyon ve kalite çalışmalarında görev aldı. Yaklaşık 34 SCI/ SCIExpanded makalesi ve 10 uluslararası kitap bölümünün yazarı olup 16 projede çalışmıştır. Çalışma ilgi alanları arasında; endokrin bozucu kimyasallar, in vitro toksikoloji, plasental toksikoloji, üreme toksikolojisi, çevresel toksikoloji, farmakokinetik, veteriner halk sağlığı, hayvansal kaynaklı gıdalarda kalıntı, kalıcı organik kirleticiler, veteriner ilaçları yer almaktadır. Etnofarmakolojide binlerce yıllık kullanımı olan kenevir, beşeri hekimlikte kannabinoid ve tıbbi kenevirin yasallaşmasını takiben veteriner hekimlik alanında da giderek artan kullanım alanı bulmuş ve bu yönüyle toplumun, araştırmacıların ve ticari firmaların ilgisini çekmeye başlamıştır (Landa ve ark, 2016). Kenevirin tıbbi amaçla kullanımının yakın zamanda yasallaşmasını takiben veteriner hekimlik alanında da bilimsel çalışmalar giderek artmıştır. Endokannabinoid sistem, primatlar gibi kompleks memelilerden, knidaryan gibi primitif hayvanlara kadar hemen hemen tüm hayvanlarda bulunmaktadır. Kannabinoid reseptörlerinin de omurgalı (memeliler, kuşlar, reptiller ve balıklar) ve omurgasızlarda (deniz kestaneleri, nematodlar, kabuklular gibi) bulunduğu gösterilmiştir (Hartsel ve ark, 2019). Endojen (endokannabinoid), bitkisel (fitokannabinoid) ve sentetik kannabinoidler olarak sınıflandırılan kannabinoidler etkilerini kannabinoid reseptörleri (CB1 ve CB2) ve kannabinoid olmayan reseptörler (PPRγ, TRPV1, serotonin 5-HT3, vanilloid reseptörleri gibi) üze- rinden gösterir. Özellikle nöronlarda bulunan kannabinoid CB1 reseptörlerinin etkinleşmesi, bazı nörotransmitterlerin (asetilkolin, dopamin, GABA, histamin, serotonin, glutamat, kolesistokinin, D-aspartat, glisin ve noradrenalin) retrograd inhibisyonuna ve salınmasına engel olurken; özellikle bağışıklık sistemi hücrelerinde bulunan CB2 reseptörlerinin etkinleşmesi, pro-inflamatuar sitokin üretimi ve anti-inflamatuar sitokinlerin salınmasına neden olmaktadır. Farklı reseptörler üzerinden etkimeleri ve bu reseptörlerin ifadesindeki genotipik, çevresel ve epigenetik farklılıklar ile kannabinoidin türüne göre etken madde kompozisyon ve içeriğindeki farklılıklar; kannabinoidlerin tıbbi olarak farklı alanlarda kullanılmalarına ve etkinlikteki değişikliklere neden olmaktadır. Beşeri hekimlikte başlıca kullanım alanları arasında; ağrı, inflamasyon, kanser, astım, glokom, omurilik hasarları, epilepsi, hipertansiyon, miyokardiyal enfarktüs, aritmi, romatoid artrit, diyabet, multiple skleroz, Parkinson, Alzheimer hastalıkları, depresyon ve beslemeye bağlı hastalıklar bulunmaktadır (MadMİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 45 ras, 2015). Kannabinoidlerin bu hastalıklardaki kullanım alanları çoğunlukla CB2 reseptörleri üzerindeki etkinliği ile ilişkilendirilmektedir. Alanda yeterli bilimsel çalışma bulunmamasına karşın özellikle ABD’de tıbbi marijuana, petlerde kronik ağrı, inflamasyon, titreme-kasılmalar, kanser, diyabet, bulantı, endişe ve obezite tedavisinde kullanım için satışa sunulmuştur. Ancak beşeri hekimlikten farklı olarak etkin tedavi için kannabinoid reseptörlerinin tür ve ırk bazında lokalizasyon ve ifadesi ile sağlıklı-patolojik durumlardaki farklılığının göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bu durum, özellikle satışa sunulan ürünlerin etkinlik ve güvenilirlik konularında sorunlarını da beraberinde getirmektedir. Merkezi ve çevresel sinir sisteminde yüksek ifadesi olan CB1, belirtildiği üzere nöromodülasyondan sorumludur. Parsiyal CB1 agonisti olan psikoaktif fitokannabinoid, Δ9 –tetrahidrokannabinol (THC)’ün ve sentetik kannabinoid CB1 agonisti WIN55,212–2’in sıçan modelleri ve in vitro araştırmalarda antikonvülzan etkileri, özellikle konvansiyonel antiepileptik olan fenitoin ve fenobarbitale göre daha yüksek bulunmuştur (Wallace ve ark, 2003). İdiyopatik epilepsi olan köpeklerde de endokannabinoidlerden anandamid (AEA) miktarında özellikle artış görülmüştür (Gesell ve ark, 2013). Sağlıklı köpek yavrularında yapılan bir araştırmada, serebral kortekste, Cornu Ammonis (CA) ve hipokampusun dentat girusu, orta beyin, serebel- 46 MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 lum, medulla oblongata ve omurilikte gri maddede CB1 immunohistokimyasal olarak gösterilmiştir. Araştırılan tüm bölgelerdeki astrositler, periferal sinir sistemi içerisinde, dorsal kök gangliadaki Satellit hücreleri ve myelinize Schwann hücrelerinde CB1 ifadesi bulunmaktadır. Ependimal ve nöroglial hücrelerde bulunması, kannabinoidlerin özellikle nörogenez ve gliogenezdeki rolü, myelinize Schwann hücrelerinde bulunması ise özellikle myelinizasyonda rol oynayabileceği konusunda önemli bulgulardır (Freundt-Revilla ve ark, 2017). İnsanlarda özellikle CB2’ye bağlı olarak eozinofil migrasyonunu uyaran ve nötrofil aktivasyonuna neden olan endokannabinoidlerden 2-araşidonil gliserol (2-AG) ve bir diğer önemli endokannabinoid anandamidin; köpeklerde steroide yanıt veren menenjit-arterit (SRMA) vakalarında serumda miktarının arttığı gösterilmiştir. Sağlıklı köpeklerde CB2 reseptör ifadesi glial hücrelerde iken, SRMA ve intraspinbal spiroserkoz vakalarında glial hücreler ile birlikte lezyonlu bölgelerdeki infiltre eden lökositlerde (nötrofil, eozinofil, lenfosit, plazma hücreleri ve makrofajlarda) ifadenin arttığı görülmüştür. Bu durum, inflamatuar merkezi sinir sistemi hastalığı olan hayvanlarda, endokannabinoid sistemin potansiyel bir farmakolojik hedef olduğunu göstermektedir (Freundt-Revilla ve ark, 2018). Köpeklerde CB1 reseptör lokalizasyonu; bazal ve suprabazal hücrelerin sitoplazması, kıl folikülü iç epitel kök kısımları ve arrector pilli kasları, yağ bezlerinde differensiye olmamış sebositlerde, ter bezlerinin sekretör ve duktal hücrelerinde, mast hücre ve fibroblastlarında tespit edilmiştir. Köpeklerde CB2 ise epidermiste, bazal ve suprabazal hücrelerin sitoplazmasında, kıl foliküllerinde, mast hücreleri, fibroblast ve endotelyal hücrelerde, lenf düğümlerinde, yağ bezlerinin sitoplazma ve çevresel rezerv hücrelerinde tespit edilmiştir. Her iki reseptör ekspresyonunun atopik dermatit olgularında arttığı gösterilmiştir (Hartsel ve ark, 2019). Köpeklerde osteoartrit tedavisinde, rutin kullanılan non-steroidal antiinflamatuar ilaçlara alternatifler, bu ilaçların böbrek ve gastrointestinal sistem bozukluklarına neden olması, osteoartrite bağlı kronik ve nöropatik ağrıda uzun süreli etkinlik sağlayamaması nedeniyle halen araştırılmaktadır. Kannabinoidler içerisinden kannabinoid reseptörlerinin allosterik yarışmalı antagonisti kannabidiolün (CBD) yağ formülasyonunun, 2 mg/kg günde iki kere topikal kullanımının, hayvanın genel konfor ve etkinliğine olumlu katkısı olduğu gösterilmiştir. Uzun süreli kullanıma bağlı herhangi bir toksik etkinin görülmediği, yalnızca serum örneklerinde alkalen fosfatazda artış olduğu belirtilmektedir (Gamble ve ark, 2018). Köpeklerde CBD düşük biyoyararlanıma sahiptir (%13-19) ve ağız yoluyla alınmasını takiben karaciğerde ilk geçiş etkisine maruz kalır (Samara ve ark, 1988). İnsanlarda CBD’nin öncelikle 7-oik asit grubu metabolitleri oluşurken, insanlarda 6 β-hidroksilasyon yolağı ile oksidasyonu olmaktadır (Samara ve ark, 1990). CBD biyotransformasyonu, hidroksilasyon, karboksilasyon, konjugasyon olarak devam etmektedir (Harvey ve ark, 1991). İnsanlarda ağız yoluyla alınmasını takiben CBD’nin en yüksek konsantrasyonu 1-4 saat içerisinde görülürken (Huestis, 2007), köpeklerde ilk geçiş etkisine uğramayacak şekilde sublingual verilen 10 mg Δ9THC ve CBD, 1 saatten az sürede plazmada <2 ng/mL’nin altına inmektedir (Samara ve ark, 1988) Belirtilen türlere göre hızlı atılıma sahip olması nedeniyle kannabidiolün farmakolojik etkinliğinin görülebilmesi için uygun dozda, daha sık uygulama yapılması gerekmektedir (Harvey ve ark, 1991). Kenevir bitkisinde türe bağlı değişmekle birlikte 113’den fazla kannabinoid bulunmaktadır. Klinik anlamda THC psikoaktif etki oluşturması ve CBD farmakolojik etkinlik yönüyle öne çıkmaktadır. Ticari olarak yetiştirilen kenevir, yine türe bağlı olmak üzere %0.3 veya daha az miktarda THC içermekte; CBD dışında tıbbi anlamda etkili olan terpen, flavonoid ve beslenme için önemli olan lif yapısına sahiptir. Özellikle hasat etme zamanına ve seçilen kenevir türüne göre THC miktarı tespit edilebilecek düzeyin altına (sıfır-THC) inebilmektedir. Özellikle THC’nin sinir sistemi üzerine istenmeyen etkilerinin görüldüğü köpek, at ve kedilerde, herhangi bir tolerans mekanizmasının gelişmemiş olması; sıfır-THC ürünlerini tedavi yönüyle öne çıkarmaktadır (Hartsel ve ark, 2019). Veteriner hekimlikte kullanımı olan sıfır/azaltılmışTHC ürünlerinin arasında ticari olarak bulunan CBD yağı öne çıkmaktadır. CBD yağı likit yağ formunda, kapsül ya da infüze atıştırmalıklar şeklinde bulunabilmektedir. Kedilerde farmakolojik etkinlik yönüyle kannabinoidler üzerine yapılan klinik çalışmalar sınırlıdır. Yapılan çalışmalar, özellikle sinir sistemi üzerine etkilerin araştırıldığı deneysel çalışmalar olup, temel araştırmalar kapsamında insan modeli olarak değerlendirmek üzere geliştirilmeyi amaçlamıştır. Kedi serebral arteriyel düz kas hücrelerinde (SADK) CB1 reseptör proteninin bulunduğu ve ifade ettiği cDNA’nın sıçan ve insan nöronlarındaki CB1’e, >%98 amino asit homolojisi gösterdiği bildirilmiştir. Yine aynı araştırmada, kedilerde anandamidin SADK hücrelerinde Ca2+ influksunda görev alması, özellikle iskemik hücrelerden salgılanan anandamidin CB1 reseptörleri üzerinden etkiyerek, beyindeki iskemik bölgeye kan akışının sağlanmasında yardımcı olduğu gösterilmiştir (Gebremedhin ve ark, 1999). Kedilerde, CBD’nin motor nöronlarda uyarım eşiğini yükselterek ve postsinaptik membran iletkenliği üzerine etkiyerek motor nöronlarda aksiyon potansiyelini ve elektrofizyolojik yanıtı azalttığı, böylece merkezi depresan etkisi olduğu gösterilmiştir (Turkanis and Karler, 1986). Anandamidin endojen yağ asiti analoğu ve kannabinoid-benzeri-G-aracılı reseptöre (GPR55 ve GPR119) bağlanarak etki gösteren palmitoyletanolamid (PEA)’in analoğu olan PLR 120’nin eozinofilik granulom veya eozinofilik plakalı dermatitli kedilerde etkili olduğu ve kullanılabileceği gösterilmiştir (Scarampella ve ark, 2001). Kedilerde, kanser ilaçlarından sisplatin uygulaması sonrası oluşan bulantı ve kusmaya karşı nabilonun (sentetik CB1 ve 2 agonisti) etkili bir antiemetik olduğu gösterilmiştir (McCarthy and MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 47 Borison, 1981). CB1 agonisti kannabinoidlerden THC, WIN 55,212-2 ve methanandamid uygulanmasını takiben antiemetik etkinlik gelinciklerde de gösterilmiştir (Van Sickle ve ark, 2001). Köpek ve kedilerde kanser tedavisinde tamamlayıcı olarak da kannabinoidlerin kullanımı tavsiye edilmektedir; ancak buna yönelik veteriner alanında çalışmalar sınırlıdır. Endokannabinoid sistemin hücre diferensiyasyonu, hücre proliferasyonu ve ölümü üzerinde etkili olduğu göz önünde bulundurulduğunda, kanser hücresinin türüne göre benzer etkilerini bu hücreler üzerinde de gösterebilmektedir. Dolayısıyla kanser hücrelerinde kannabinoidler, proliferasyon, migrasyon, farklı yolaklar üzerinden apoptoz, tümör vaskülarizasyonuna neden olan proanjiojenik faktörleri azaltarak etkilerini gösterebilmektedir. CB1 ve CB2 reseptör aktivasyonu adenilil siklaz inhibisyonuna, azalan siklik adenozin monofosfata ve protein kinaz A aktivasyonunu takiben apoptoza neden olan gen transkripsiyonunda azalmaya ve PI3K/ PKB yolaklarından hücrelerin canlı kalmasına da neden olabilmektedir (Sharafi ve ark, 2019). Farklı kanser türlerinde CB1 ve CB2 reseptörlerinin ifadesinde artış veya azalmanın kompleks mekanizmalar üzerinden olduğu in vitro ve in vivo araştırmalarda gösterilmiştir (Dariš ve ark, 2019). Ancak bu etkinlik düşük ve yüksek konsantrasyonlarda farklı görülebilmektedir (bifazik etki). Kannabinoidlerin kronik lenfositik lösemi, akciğer, pankreas, karaciğer ve meme kanseri üzerinde etkinlik çalışmaları halen devam etmektedir. Pet hekimliğinde de benzer etiyoloji ve patolojiye sahip kanser türleri için bu araştırmalar öncü sayılmaktadır; ancak etkinliği henüz kanıtlanmamış olmakla birlikte kannabinoidlerin petlerde kanser tedavisi için kullanımına yönelik destekleyici ürünlerin ABD başta olmak üzere bulunduğu görülmektedir (Hartsel ve ark, 2019). Kedilerde huzursuzluk (sakinleştirici etki), ağrı, bulantı iştah azalması ve kasılmalar için kullanım alanı bulan CBD yağının yaklaşık 4.5 kg’lık bir kedi için 1-5 mg (ortalama olarak 3 mg) kullanılması önerilmektedir. Özellikle tür ve ürün bazlı farklılıklar göz önünde bulundurularak düşük konsantrasyondan yüksek konsantrasyona arttırılarak uygulama yapılması önerilmektedir (“Cannabis and Cats: A Feline Guide to Marijuana, CBD, and Hemp,” 2019). Yaklaşık 375 mg fito-kannabinoid 48 MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 ve terpen karışımı içeren ticari bir ürünün, yavru kedilerde inflamatuar bağırsak hastalıklarında 0.2 mg/kg günde 2 kere, pankreatitte 0.1-0.5 mg/ kg, artrit, kanser, astım, kronik üst solunum solu enfeksiyonları ve kasılmalarda 0.5 mg/kg kullanılabileceği belirtilmektedir (Krause, 2016). Ancak tamamlayıcı tedavi yönüyle bu kullanım önerilerini destekleyecek bilimsel çalışmalar yetersizdir. Kenevir yağı genellikle kenevir bitkisinin soğuk-sıkım yöntemi ile elde edildiğinden kalori, protein ve Vitamin E ve omega-3 yağ asitleri bakımından zengindir. Ekstrelerinden farklı olarak, kenevir yağı az miktarda CBD içerir. Kardiyovasküler sisteme destek olması, artrit ve ağrılı eklemlerin yanı sıra, cildin kalitesinde artış ve tüylerde yumuşaklık sağlaması yönüyle kedilerde kullanılmaktadır (“Cannabis and Cats: A Feline Guide to Marijuana, CBD, and Hemp,” 2019). Hayvan besleme yönüyle değerlendirildiğinde kenevir bitkisinin tohumu (%26-37.5 lipid, %25 ham protein, %28 lif), tohum pastası (%11 lipid, %33 ham protein, %43 lif), tohum yağı (%56 linoleik, %22 alfa linolenik asit) ve bitkinin kendisi (taze, kurutulmuş) kullanılabilmektedir. Bununla birlikte kenevir unu ya da tohumlardan protein izolatları yem katkı maddesi olarak kullanılabilmektedir. Domuz yetiştiriciliğinde rasyona %3, yumurtacı tavuklarda %5-7, gevişenlerde %5 ve balıklara %5 oranında pasta ya da tohum şeklinde ilave edilebilmektedir. Bitkinin tamamı (sap ve yapraklar dahil olmak üzere) yüksek lif içeriği nedeniyle at ve gevişenlerde kullanılabilmektedir ve 0.5-1.5 kg kuru madde olacak şekilde günlük rasyona ilave edilebilmektedir. Hayvan rasyonlarına eklenecek şekilde yetiştirilen kenevirin THC oranının, AB standartlarına göre <%0.2 olması gerekmektedir. İşlenmemiş tohumlarda, yapraklarla kontaminasyonu bulunmaz ise (yapraklarda THC oranı yüksektir), 12 mg THC/kg’dır. THC’nin yağ dokuda bulunabilmesi nedeniyle süt ineklerinde %0.15 süte geçebildiği gösterilmiştir; ancak yumurtaya tek doz veya tekrarlanan doz uygulamalarında geçişe yönelik bir çalışma bulunmamaktadır (EFSA, 2011). İnsanlardaki psikotrop etkileri için LOEL 0.04 mg THC/kg olduğu düşünüldüğünde, 100 güven faktörü uygulanarak ve kişi başı süt tüketim değerleri göz önünde bulundurularak yapılan risk değerlendirmesinde kabul edilebilir en yüksek günlük alım değerlerinin üzerinde değer- ler görülebilmektedir. Bu nedenle en yüksek THC içeriği 10 mg/kg olan kenevir-tohumu yem materyallerinin kullanımına izin verilmektedir (EFSA, 2011). Amerikan Yem Kontrol Görevlileri Birliği’nin raporuna göre Nisan 2019 itibariyle, kenevir veya kenevir ürünlerinin hayvan veya pet yemi olarak kullanılması, özellikle hayvansal gıdalara transferi ve risk analizlerinin yapılmamış olması ve yetersizliği nedeniyle yasaklanmıştır (AAFCO, 2019). Kanatlılarda yapılan bir araştırmada insanlardan farklı olarak CB2 reseptörlerinin de CB1 gibi yaygın olarak bulunduğu gösterilmiştir. Özellikle CB2’nin yem alımı üzerine etkili olduğu ve değişik ırklar arasında farklılıklar görülebileceği gösterilmiştir. CB1 agonisti 2-AG (2-araşidonoyl gliserol) Leghorn ırklarında yem tüketimini arttırmış, etçi ırklarda (broyler) ise bir etkisi bulunmamıştır (Zhang, 2005). Kanatlılarda (broyler) yapılan bir araştırmada 25 mg/kg kenevir tohumunun günlük yem tüketimini azalttığı ve büyüme performansını azalttığı gösterilmiştir. Ancak dekstran oligosakkarit (1 g/kg) ile birlikte (75 g/kg) kullanımının kan lipid düzeyini azalttığı ve performans üzerine olumsuz bir etki oluşturmadığı tespit edilmiştir (Mahmoudi ve ark, 2015). Benzer şekilde %20 oranında rasyona eklenen kurutulmuş Cannabis sativa tohum tozunun broylerlerde yem tüketimini azalttığı, ağırlık artışı, yemden yararlanma oranı ve karkas kalitesini arttırdığı gösterilmiştir (Khan ve ark, 2010). Atlarda kannabinoidler özellikle huzursuzluk, sindirim sistemi problemleri, laminit ve metabolik hastalıklarda kullanılabilmektedir. Düşük seviyede huzursuzluk, topallık, sindirim sistemi problemlerinde ortalama 454 kg’lık (1000 pound) atlara yaklaşık 25 mg sıfır-THC kenevir ekstresinin günde iki kere kullanılabileceği, daha şiddetli durumlarda ise 50 mg kullanılabileceği önerilmektedir (Hartsel ve ark, 2019). Farklı ürünlere ait web sayfalarında yine benzer kullanım alanlarına ilişkin tavsiyeler bulunmakla birlikte destekleyici bilimsel araştırmalar yetersizdir. Ancak tüm kannabinoidler THC düzeyi düşük dahi olsa anksiyolitik etkileri nedeniyle yarış atlarında kullanılamazlar. Dolayısıyla haricen uygulanan ürünlerin de sistemik dolaşıma geçerek eser düzeylerde bulunmasının doping olarak değerlendirilebileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Fitokannabinoid kullanımını öneren veteriner hekimler, hayvanlarda kannabinoidlere alınan yanıtın bifazik olduğunu belirtmektedir. Bifazik etki, düşük konsantrasyon (mikrodoz, <0.5 mg/kg) ve yüksek konsantrasyon (makrodoz >2.0 mg/kg) MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 49 uygulamalarında farklı farmakolojik etkilerin görüldüğünü ifade eder. 6 haftadan uzun süre makrodoz seviyesinde (10-20 mg/kg/günlük) uygulanan CBD’nin köpeklerde istenmeyen etkileri (ishal, sedasyon, alkalen fosfatazda yükselme gibi), mikrodoz uygulamaya göre daha sık görülmüştür (McGrath ve ark, 2018). Mikrodoz uygulanması, özellikle THC’nin psikotropik etkilerinin görülmesini sınırlandırmaktadır ve özellikle bu psikolojik etkileri için tolerans geliştirilmesini sağlamaktadır (Hartsel ve ark, 2019). CBD’nin güven faktörü rhesus maymunu, köpek ve sıçanlarda oldukça yüksek bulunmuştur. Beagle köpeklerde Δ9-THC ÖD50 (Öldürücü Doz50) >3000 mg/kg tespit edilirken, kenevir ekstresi 5000 mg/kg dozunda ve Δ9-THC 9000 mg/kg dozda rhesus maymunlarda herhangi bir toksik etki oluşturmamıştır (Thompson ve ark, 1973). Köpeklerdeki ÖD50 değeri, davranışsal değişikliklerin görüldüğü dozun yaklaşık 1000 katı kadar yüksektir. CBD küçük bir moleküldür (314.2 g/ mol), logP değeri 6.5 olup, yüksek lipofilik özelliktedir. Yağ dokuda birikmesi, yağ doku, karaciğer, beyin ve böbrekte yoğunlaşabilmesi ve dolayısıyla kronik toksisite tönüyle önemlidir. Köpeklerde 45 mg damariçi verilen CBD’nin dağılım hacmi 6.9-10.4 L/kg arasında değişmektedir (Samara ve ark, 1988). Ancak pet ve yetiştiricilikte kullanılan hayvanlara ilişkin toksikokinetik, güvenlik, ve etkinlik çalışmaları sınırlıdır (Greb and Puschner, 2018). Veteriner hekimlerin özellikle klinik uygulamalar sırasında dikkat etmeleri gereken ilaç etkileşimleri yönüyle de kannabinoidler dikkat edilmesi gereken ilaç grupları arasındadır. CBD’nin özellikle köpek ve kedilerde de ifadesi bulunan ve pek çok ilacın (omeprazol, warfarin, sitalopram gibi) metabolizmasında rol oynayan CYP2C19 inhibisyonuna neden olduğu gösterilmiştir (Jiang ve ark, 2013). Kedilerde marijuana zehirlenmesinde klinik bulgular koordinasyon bozukluğu, depresyon, huzursuzluk, ajitasyon, kusma, midriyazis, kalp hızında azalma, vücut ısısında azalma, kasılmalar ve komadır (Fitzgerald ve ark, 2013a). Köpeklerde zehirlenmelerde kedilerdekine benzer şekilde depresyon, hipersalivasyon, midriyazis, hipermetri, kusma, idrar tutamama, tremor, hipotermi ve bradikardi görülebilmektedir. Yüksek dozlarda nistagmus, ajitasyon, taşipne, taşikardi, 50 MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 ataksi, hipereksitabilite ve kasılmalar görülebilmektedir. Bu etkiler tüketilen kannabis ürününe göre değişebilmektedir (Meola ve ark, 2012). Örneğin kurutulmuş marijuana çiçeği, yoğunlaştırılmış THC-infüze hindistancevizi yağı, kurutulmuş bitkiye göre daha yüksek oranda THC içereceğinden zehirli etkileri görülebilmektedir. Kedilerde ve küçük köpeklerde toksik etki büyük köpeklere göre daha yüksektir (Fitzgerald ve ark, 2013b). Semptomatik tedavi uygulanan zehirlenme vakalarında, gastrik dekontaminasyon, intralipid bolus (2 mL/kg, Dİ), aktif kömür uygulaması, mekanik ventilasyon ve sıvı sağaltımı önerilmektedir (Meola ve ark, 2012). Kannabinoidlerin tıbbi kullanım alanının beşeri hekimlikte hızla gelişmesine paralel şekilde özellikle pet hekimliğinde de kullanım alanı artmaktadır. Veteriner hekimlikte başlıca uygulama alanları kanser, ağrı, epilepsi, glokom, inflamatif hastalıklar (osteoartrit, pankreatit gibi) ve bağışıklık sistemi hastalıkları yer almaktadır. Ancak her ne kadar bitkisel destek ürünü ve holistik tedavi olarak kullanılsalar da klinik ve deneysel çalışmalar yok denecek kadar azdır. Tür ve ırk farklılıklarının ilaç etkinliği ve toksisite yönüyle oldukça önemli olduğu düşünüldüğünde bu çalışmalar olmaksızın klinikte kullanımı veteriner hekimin sorumluluğundadır. İlgili preparatların tür bazında bulunmaması dolayısıyla da çoğunlukla etiket dışı kullanım şeklinde olmaktadır. Ülkemizde Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan izinli veteriner tıbbi ürünler içerisinde kenevir/kannabinoid etken maddeli ürün bulunmamaktadır. Kenevir yağı olarak takviye edici gıdalar kapsamında ülkemizde özellikle satışa sunulan tohumu ve yağı; veteriner hekimler tarafından destekleyici olarak kullanılabilmektedir. Uygulamalarda klinik semptomlar izlenerek düşük konsantrasyondan başlayarak arttırılması önerilmektedir. Gıda değeri olan hayvanlarda ise benzer araştırmaların bulunmaması, her ne kadar sıfır-THC ürün kullanılsa da tüketilen gıdalardaki kalıntıları yönüyle, insan sağlığı için olumsuz etki oluşturabilme potansiyeline sahiptir. Ülkemizdeki yasal durum da göz önünde bulundurularak, artan kannabinoid pazarında veteriner uygulamaları için çalışmalar, ülke ekonomisine ve bilime katkıları nedeniyle desteklenmelidir. KAYNAKLAR 18. Krause A. Cannabis 101: CBD for Your Cat. Boulder Holist Vet, 2016. 1. AAFCO. AAFCO Guidelines on Hemp in Animal Food. 2019. 2. “Cannabis and Cats: A Feline Guide to Marijuana, CBD, and Hemp”Defin Online Cnnabis Resour 2019. 19. Landa L, Sulcova A, Gbelec P. The use of cannabinoids in animals and therapeutic implications for veterinary medicine: a review. Vet Med (Praha), 61(3), 111–122, 2016. 3. Dariš B, Tancer Verboten M, Knez Ž, Ferk P. Cannabinoids in cancer treatment: Therapeutic potential and legislation. Bosn J Basic Med Sci,19(1), 14–23, 2019. 4. EFSA. Scientific Opinion on the safety of hemp (Cannabis genus) for use as animal feed. EFSA J, 9(3), 1–41, 2011. 5. Fitzgerald KT, Bronstein AC, Newquist KL. Marijuana Poisoning. Top Companion Anim Med, 28(1), 8–12, 2013a. 6. 7. Fitzgerald KT, Bronstein AC, Newquist KL. Marijuana Poisoning. Top Companion Anim Med, 28(1), 8–12, 2013b. Freundt-Revilla J, Heinrich F, Zoerner A, Gesell F, Beyerbach M, Shamir M, Oevermann A, Baumgärtner W, Tipold A. The endocannabinoid system in canine Steroid-Responsive Meningitis-Arteritis and Intraspinal Spirocercosis. PLoS One, 13(2), e0187197, 2018. 8. Freundt-Revilla J, Kegler K, Baumgärtner W, Tipold A. Spatial distribution of cannabinoid receptor type 1 (CB1) in normal canine central and peripheral nervous system. PLoS One, 12(7), e0181064, 2017. 9. Gamble L-J, Boesch JM, Frye CW, Schwark WS, Mann S, Wolfe L, Brown H, Berthelsen ES, Wakshlag JJ. Pharmacokinetics, Safety, and Clinical Efficacy of Cannabidiol Treatment in Osteoarthritic Dogs. Front Vet Sci, 5, 165, 2018. 10. Gebremedhin D, Lange AR, Campbell WB, Hillard CJ, Harder DR. Cannabinoid CB1 receptor of cat cerebral arterial muscle functions to inhibit L-type Ca 2+ channel current. Am J Physiol Circ Physiol, 276(6), H2085– H2093, 1999. 11. Gesell FK, Zoerner AA, Brauer C, Engeli S, Tsikas D, Tipold A. Alterations of endocannabinoids in cerebrospinal fluid of dogs with epileptic seizure disorder. BMC Vet Res, 9(1), 262, 2013. 12. Greb A, Puschner B. Cannabinoid treats as adjunctive therapy for pets: gaps in our knowledge. Toxicol Commun, 2(1), 10–14, 2018. 13. Hartsel JA, Boyar K, Pham A, Silver RJ, Makriyannis A. Cannabis in Veterinary Medicine: Cannabinoid Therapies for Animals. In: Nutraceuticals in Veterinary Medicine. pp.121–155. Springer International Publishing, Cham, 2019. 14. Harvey DJ, Samara E, Mechoulam R. Comparative metabolism of cannabidiol in dog, rat and man. Pharmacol Biochem Behav, 40(3), 523–532, 1991. 15. Huestis MA. Human Cannabinoid Pharmacokinetics. Chem Biodivers, 4(8), 1770–1804, 2007. 16. Jiang R, Yamaori S, Okamoto Y, Yamamoto I, Watanabe K. Cannabidiol is a potent inhibitor of the catalytic activity of cytochrome P450 2C19. Drug Metab Pharmacokinet, 28(4), 332–8, 2013. 17. Khan R, Durrani F, Chand N, Anwar H. Influence of Feed Supplementation with Cannabis sativa on Quality of Broilers Carcass. Pak Vet J, 30(1), 34–38, 2010. 20. Madras B. Update of Cannabis and its medical use. Belmont, MA, 2015. 21. Mahmoudi M, Farhoomand P, Nourmohammadi R. Effects of Different Levels of Hemp Seed ( Cannabis sativa L.) and Dextran Oligosaccharide on Growth Performance and Antibody Titer Response of Broiler Chickens. Ital J Anim Sci, 14(1), 3473, 2015. 22. McCARTHY LE, BORISON HL. Antiemetic Activity of N-Methyllevonantradol and Nabilone in Cisplatin-Treated Cats. J Clin Pharmacol, 21(S1), 30S-37S, 1981. 23. McGrath S, Bartner L, Rao S, Kogan L, Hellyer P. A Report of Adverse Effects Associated With the Administration of Cannabidiol in Healthy Dogs. J Am Holist Vet Med Assoc, 52, 34–38, 2018. 24. Meola SD, Tearney CC, Haas SA, Hackett TB, Mazzaferro EM. Evaluation of trends in marijuana toxicosis in dogs living in a state with legalized medical marijuana: 125 dogs (2005-2010). J Vet Emerg Crit Care, 22(6), 690–696, 2012. 25. Samara E, Bialer M, Harvey DJ. Identification of urinary metabolites of cannabidiol in the dog. Drug Metab Dispos, 18(5), 1990. 26. Samara E, Bialer M, Mechoulam R. Pharmacokinetics of cannabidiol in dogs. Drug Metab Dispos, 16(3), 1988. 27. Scarampella F, Abramo F, Noli C. Clinical and histological evaluation of an analogue of palmitoylethanolamide, PLR 120 (comicronized Palmidrol INN) in cats with eosinophilic granuloma and eosinophilic plaque: a pilot study. Vet Dermatol, 12(1), 29–39, 2001. 28. Sharafi G, He H, Nikfarjam M. Potential Use of Cannabinoids for the Treatment of Pancreatic Cancer. J Pancreat Cancer, 5(1), 1–7, 2019. 29. Van Sickle MD, Oland LD, Ho W, Hillard CJ, Mackie K, Davison JS, Sharkey KA. Cannabinoids inhibit emesis through CB1 receptors in the brainstem of the ferret. Gastroenterology, 121(4), 767–774, 2001. 30. Thompson GR, Rosenkrantz H, Schaeppi UH, Braude MC. Comparison of acute oral toxicity of cannabinoids in rats, dogs and monkeys. Toxicol Appl Pharmacol, 25(3), 363–72, 1973. 31. Turkanis SA, Karler R. Cannabidiol-caused depression of spinal motoneuron responses in cats. Pharmacol Biochem Behav, 25(1), 89–94, 1986. 32. Wallace MJ, Blair RE, Falenski KW, Martin BR, DeLorenzo RJ. The Endogenous Cannabinoid System Regulates Seizure Frequency and Duration in a Model of Temporal Lobe Epilepsy. J Pharmacol Exp Ther, 307(1), 129–137, 2003. 33. Zhang J. Central cannabinoid regulation of food intake in chickens, 2005. MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 51 Cannabis ve Kannabinoidlerin Farklı Ülkelerdeki Tıbbi Kullanımı Doç.Dr. Alper Gökbulut Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi Anabilim Dalı 2001 Yılında Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun olmuş, 2002 Ocak ayında aynı fakültede Araştırma Görevlisi olarak çalışmaya başlamıştır. 2004 yılında Farmakognozi alanında bilim uzmanlığı derecesini almış ve 2005 yılında Ankara’da İlaç Fabrikası Komutanlığı Kalite Kontrol Laboratuarı’nda askerlik görevini tamamlamıştır. 2011 yılında doktora derecesini almış, 2014 yılında Yardımcı Doçent olarak atanmıştır. 2017 yılında Doçent ünvanı almıştır. Halen Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Anabilim Dalı’nda Öğretim Üyesi olarak çalışmaktadır. 2006 yılında Heinrich Heine Universitat-Pharmazeutische Biologie und Biotechnologie Dusseldorf-Almanya, 2010 yılında Westfalische Wilhelms Universitat Institut für Pharmazeutische Biologie und Phytochemie Münster-Almanya’da çalışmalarda bulunmuştur. 2014 yılında CAMAG Laboratories, Muttenz, İsviçre’de eğitim seminerlerine katılmıştır. Başlıca araştırma alanları bitkisel ürünlerin standardizasyonu, HPLC ve HPTLC analizleri, fenolik bileşikler, in vitro biyolojik aktivite testleri vb. farmakognozik çalışmalardır. SCI (Science Citation Index)’e göre taranan dergilerde 16 yayını, diğer uluslararası ve ulusal hakemli dergilerde 12 yayını, uluslararası ve ulusal sempozyumlarda sunulan 25’den fazla bildirisi bulunmaktadır. Evli ve 2 çocuk babasıdır. Amerika ve Avrupa ülkelerinde Cannabis ve kannabinoidlerin tıbbi kullanımları ile ilgili yasal düzenlemeler ve uygulamalar farklılık göstermektedir. Kuzey Amerika Cannabis’in tıbbi olarak kullanıldığı ilk bölge olarak bilinmektedir. 1990’ların ortalarında Birleşik Devletler’in bazı eyaletlerinde yapılan referandum sonucunda halkın isteği ile Cannabis’in tıbbi kullanımı yasal hale gelmiştir. 1999 yılında Kanada mahkemeleri, federal hükümetten Cannabis’in tıbbi kullanımı için milli bir yaklaşım geliştirmelerini istemiştir. Ortaya çıkan düzenleme başlangıçta çok kısıtlayıcı olmasına karşın, bu kısıtlı kullanımdan memnuniyetsiz olan hastaların mahkemelere başvurması ile genişletilmiş ve daha esnek bir hal almıştır. Hırvatistan’da tıbbi amaçlı olarak Cannabis ve kannabinoidlere erişim Çek Cumhuriyetine göre daha kolay iken Almanya ve Hollanda’ya göre daha zordur. 52 MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 Amerika Birleşik Devletleri Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), tıbbi kullanım açısından etkinliği ve güvenilirliği klinik çalışmalarla kanıtlanmış çeşitli kannabinoidlerin kullanımını onaylamıştır. FDA, 1985 yılında Marinol’u kemoterapi alan kanser hastaları için antiemetik ilaç olarak, 1992 yılında Cesamet’i AİDS ilişkili iştahsızlıkta iştah stimulanı olarak onaylamıştır. Oral olarak alındığında uzatılmış etkileri, terapötik etkilerindeki kısıtlılık ve advers etkilerinden dolayı bu ilaçların hiçbirisi Birleşik Devletler’de yaygın olarak kullanılmamıştır. Terapötik etki ile toksik etki meydana getiren konsantrasyonun çok yakın olması yani terapötik aralığın dar olması diğer birçok merkezi sinir sistemine etkili ilaçlar gibi kannabinoidler için de geçerlidir. Amerikan ilaç firmaları çeşitli nedenlerle 1990’lardan sonra yeni kannabinoidlerin geliştirilmesine Eczacılık Müzesi, Krakow, Polonya, 2019 Fotoğraf: Alper Gökbulut sıcak bakmamıştır. İlk olarak kannabinoidler üzerinde yapılan ilaç geliştirme çalışmalarının çok maliyetli olması yeni aday moleküllerin denenmesini zorlaştırmıştır. Kronik ağrı üzerine klinik çalışmalar yapılmış ancak kannabinoidlerin ılımlı ya da zayıf etkili analjezikler olarak tespit edilmesi kannabinoidlerin analjezik etki çalışmalarını azaltmıştır. İkinci olarak, Cannabis’in yasal statüsü kannabinoitlerin güvenilirliği ve etkinliği üzerinde yapılan çalışmalarda zorluklar çıkarmıştır. Üçüncü olarak doktorların onaylanmış olsa da kannabinoidlerin reçete edilmesindeki çekinceleri olarak ortaya çıkmıştır. Bütün bunlara rağmen, 2018 yılında 2 yaş ve üstü çocuklarda görülen epilepsi tedavisinde kullanılmak üzere CBD türevi ürün olan Epidiolex FDA tarafından onaylanmıştır. 1996 yılında yapılan oylamada Kaliforniya’da %56 oy oranıyla Cannabis’in bulantı, kusma, kilo kaybı, ağrı, kas spazmı vb. rahatsızlıklarda tıbbi kullanımı yasal hale gelmiştir (Conboy, 2000). Yine son 20 yılda yapılan referandumlarda 29 Birleşik Devletler eyaletinde Cannabis’in tıbbi kullanımı legal hal almıştır. Kanada Kanada’da kannabinoidleri içeren bazı ilaçların kullanımını yasal zemine oturmuştur. Aynı zamanda Cannabis’in özel erişim prosedürlerine (bu presedürlerde hasta baskısı ve mahkeme kararları ile zaman zaman değişiklik olabilmektedir) uyulmak koşulu ile tıbbi kullanımı da mümkündür. Sativex’in MS, MS kaynaklı nöropatik ağrı, opioid kullanımı sonucu ağrıları devam eden kanser hastalarının analjezik tedavisinde kullanımı otorite tarafından onaylanmıştır. Nabilon kanser tedavisi sırasında ortaya çıkan bulantı ve kusma tedavisinde kullanılmaktadır. Marinol, AİDS ilişkili anoreksia ve kemoterapi alan kanser hastalarının bulantıkusma tedavisinde kullanılmaktadır. Marinol’ün üretici tarafından Kanada pazarından geri çekildiği ancak bu geri çekmenin güvenlik nedenli olmadığı bildirilmiştir (Abuhasira ve ark, 2018). Kanada, Cannabis’in tıbbi kullanımı ile alakalı ulusal bir program hazırlayan ilk ülkelerden biridir. 1999 yılında federal hükümet Cannabis kullanımı otorite tarafından onaylanmış her hastanın istisnai MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 53 erişim programı ile Cannabis tıbbi kullanımına izin vermiştir. Hastaların baskısı ve mahkeme kararları ile bu istisnai erişim programında da esneklikler oluşmuştur. Nisan 2001 yılında Kanada hükümeti bazı istisnai durumlar için tıbbi amaçlı Cannabis kullanımını yasal hale getirmiştir. Bu durumlar; 12 aydan az ömrü kalan ve hastalığın terminal evresinde bulunan hastalar, MS, AIDS, omurilik zedelenmesi olanlar, kanser ağrıları olanlar, artrit veya epilepsi hastaları ve klasik tedavi yöntemleri ile tedavi edilemeyen hastalar olarak belirtilmiştir. Bu hastalar, Cannabis’i hükümetten tedarik edebilmekte ya da sadece kendi kullanımları için esrar yetiştirebilir belgesi alabilmekte, kendileri adına bakıcılarına yetiştirtebilmektedirler. Gerçek manada bu istisnai erişim prosedürü hastalar tarafından uygulanmamaktadır. British Columbia bölgesinde 290000 Cannabis kullanıcısından sadece 1816’sı Cannabis kullanım iznine sahip olmakla beraber 356’sı esrarı devletten temin etmiştir (Fisher, 2015). Mart 2014’te çıkan yeni yasa ile daha fazla Cannabis üreticisine izin verilmiş, doktorlara esrar reçeteleri yazmaları için rahatlık/ özgürlük getirilmiş, hastalara lisanslı üreticilerden esrar temini için izin verilmiştir(Ablin, 2016). Tıbbi Cannabis’in fiyatı 500 Canada Doları (330 Euro) 54 MİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 civarında olup, sağlık sigortalarınca karşılanmamaktadır. Kanada hükümetinin bütün bu yasal değişikliklerine rağmen doktorlar Cannabis reçete etmekte ürkek davranmaktadır. Kanada Tabipler Birliği ve Kanada tıp sivil toplum örgütleri Cannabis’in etkin ve güvenli tıbbi kullanımı ile ilgili yeterli veri olmadığını öne sürerek doktorlara tıbbi Cannabis reçete etmemelerini tavsiye etmektedir. Bu durumun da bazı doktorların ücret karşılığı Cannabis reçete ettiği bir pazar oluşmasına neden olduğu belirtilmektedir. Hollanda Hollanda sistemi, doktor tarafından reçete edilmek suretiyle kannabinoid içeren ilaçlar ve Cannabis preparatlarına kolay erişim sağlayan köklü bir sistemdir. Nabiximols içeren tıbbi ürünler yasal olarak izinli ilaçlardır. Hollanda kanunları, doktorların MS, AIDS, kanser, ağrılı hastalıklar, Turet Sendromu gibi hastalıkların tedavisi için Cannabis reçete etmelerine izin vermektedir. Holanda’da Cannabis Bedrocan isimli özel bir firma tarafından lisanslı olarak üretilmekte ve bu şekilde kalite standartları sağlanmaktadır. Ürünler eczacı tarafından tıbbi kullanımı anlatılarak hastaya su- nulmaktadır. Firma kurutulmuş çiçek ve granüle formda farklı THC ve CBD oranlarına sahip beş ürün üretmektedir. Bu firma tıbbi Cannabis kullanımına yeni geçmiş ülkelere de ürün sağlamaktadır. Çek Cumhuriyeti Çek Cumhuriyeti, kannabinoid içeren ilaçların ve Cannabis’in tıbbi kullanımı ile ilgili çok sıkı bir prosedür izlemektedir. Dronabinol ve nabilone içeren ilaçlar ruhsatlı ilaç olarak bulunmamaktadır. Sativex ruhsatlıdır, fakat ulusal sağlık sistemi ya da sosyal sigorta şirketlerince geri ödenmemektedir. Aralık 2013’te Cannabis’in tıbbi amaçlı kullanımı özel olarak yetkilendirilmiş doktorlar (onkologlar, psikiyatrisler vb.) tarafından reçete edilmek suretiyle onaylanmıştır. 40 civarında eczane tıbbi amaçlı kullanılacak Cannabis’i hastaya ulaştırmakla yetkilendirilmiştir. Hastaya reçete edilebilecek aylık miktar 180 g olarak belirlenmiştir. Cannabis başlangıçta Hollanda’da bulunan Bedrocan firması tarafından sağlanmaktayken sonrasında 2016 yılından itibaren yerli üretim ile belirli varyetelerin kültürü yapılmakta ve dağıtımı devlet kontrolünde gerçekleşmektedir. Hastanın Cannabis için gram başına ortalama ödemesi gereken ücret 3,70 Euro’dur ve geri ödeme sistemine dahil değildir. Almanya Son birkaç yılda Alman yasal çerçevesi mahkemelerin hükümet üzerindeki zorlamaları nedeniyle değişikliğe uğramıştır. Kannabinoidlerin ve Cannabis’in tıbbi kullanımına olanak sağlayan bir uygulama ortaya çıkmıştır. Almanya’da nabilon ve nabiximols içeren tıbbi ürünler reçeteye tabiidir ve geri ödeme sistemindedir. Diğer bütün tedavi ihtimalleri tükenmiş hastalara kurutulmuş Cannabis çiçekleri ya da standardize Cannabis ekstreleri reçete edilebilir ve bunlar eczanelerden tedarik edilebilir. Cannabis preparatlarının reçete edilmesi için özel yetkilendirilmiş doktorlar ya da belirli teşhis edilmiş hastalıklar gerekli değildir. 2017 yılında hayati hastalıklarda, ya da ciddi hastalıklara sahip hastaların yaşam kalitesinin arttırılmasında aylık maksimum 100 g ile sınırlandırılmak üzere Cannabis reçete edilebilmektedir. Cannabis’in yerli üretimini kontrol etmek ve standardize kalitede ürün sağlayabilmek için Nisan 2017’de Cannabis Ajansı kurulmuştur. İtalya İtalya, standardize Cannabis preparatlarının üretimine yatırım yapan bir ülke olmasına rağmen tıbbi ürünlerin kısıtlanma prosedürünün nasıl olduğuna dair politikalara iyi bir örnektir. Dronabinol veya nabilone ruhsatlı değilken, Sativex tek ruhsatlı Cannabis tıbbi ürünü olarak ulusal sağlık sigortaları geri ödeme sistemine dahildir. 2007 yılında Sağlık Bakanlığı kararnamesi ile terapötik aktiviteye sahip doğal ve sentetik kannabinoid türevlerinin reçete edilebilmeleri için bir liste ortaya konmuştur. 2013 yılında Cannabis bitki ekstreleri ve bitkiden elde edilen aktif maddeler doktorların Cannabis preparatlarını reçete edebilmesi için bu listeye eklenmiştir. 2015 yılında Cannabis preperatlarının reçete edilebileceği hastalıklar da MS kaynaklı ağrı, konvansiyonel tedaviye cevap vermeyen kronik ağrı, bulantı, kusma, HIV nedenli kaşektik tablo olarak belirtilmiştir. Cannabis preparatları tıbbi kullanım için herhangi bir doktorun reçeteye yazması kaydıyla herhangi bir eczane tarafından hastaya sunulmaktadır. Cannabis ekstreleri sigara olarak içilmemek kaydıyla infüzyon şeklinde, inhalasyon yoluyla ya da yağ içerisinde olarak uygulanmaktadır. Öncelikle Cannabis Hollanda kaynaklı bir firma tarafından sağlanmakta iken (2017 yılında 280 kg ithalat), 2014 sonrası Sağlık Bakanlığı kontrolünde domestik olarak (yılda 100kg) tarımı yapılmaktadır. Standardize Cannabis preparatları (%13-20 THC ve <%1 CBD) ve (%6 THC ve %8 CBD) iki formülasyon halinde ortalama 5 g’ı 42 Euro olarak satılmaktadır. Hırvatistan Hırvatistan’da dronabinol, nabiximols ve nabilone AIDS ve kanser hastalarına reçete edilebilmektedir. Bu ürünlerin hiçbiri ulusal sağlık sistemi ya da sosyal sigorta firmalarınca geri ödemeye tabii değildir. Bu ürünler için ruhsatlandırma prosedürü uygulanmamaktadır. Uzman doktorlar tarafından tavsiye edilip, reçetelendirilmek suretiyle ithal edilebilmektedirler. 2015 yılında medya ve halkın baskısıyla MS, kanser, epilepsi ve AİDS hastaları için THC içeren bitMİSED Sayı 43-44 • Kasım ‘19 55 ki materyali de dahil THC içeren ilaçların reçete edilebilmesi mümkün olmuştur. Reçetede THC dozu, ilaç formu, kullanım şekli, bitkisel preparat vb. belirtilmelidir. Tilray ürünleri ithal edilmekte ve geri ödemeye tabi edilmemektedirler. İsviçre Dronabinol (özel izne tabii) ve nabiximols ruhsatlı ürün olarak bulunmaktadır. Nabiximols için geri ödeme sistemi hastaya ve duruma göre sigorta firmasının talebi üzerine mümkün olmaktadır. 2011 yılında İsviçre Federal Halk Sağlığı Ofisi denetiminde istisnai durumlarda Cannabis tıbbi kullanımı mümkün hale gelmiştir. Doktorlar, hastadan ticari sentetik THC (dronabinol) veya eczacı tarafından hazırlanmış %5 THC içeren Cannabis sativa tentürü kullanabileceğine dair izin belgesi istemektedirler. Doktorlar aynı zamanda hastanın yaşamı tehdit eden durumu olduğunu ve Cannabis kullanımı ile alakalı aydınlatılmış onam belgesini sunmak zorundadır. 2018 yılında İsviçre Federal Halk Sağlığı Ofisi 2019 yazı itibarı ile bu ürünlere erişim ile ilgili yeni bir kanun çıkartma niyetini beyan etmiştir. Yurtdışından tedarik edilebilen ürün Epidiolex 100 mg/mL 100 mL oral solution Sativex oromucosal spray 3 x 10 mL Etkin madde ATC adı Kutu adedi 1 yılda verilen kutu adedi Özel bir durum 04.02.2019 içermemektedir 0 0 0 THC & Kannabinoidler Oromukozal Bakanlık onayı 29.02.2016 Kannabidiol spray ve form ile nakit alınabilir 3 17 7 Oral solüsyon SUT kullanım şartları Sonuç olarak, Cannabis preparatlarının ve kannabinoidlerin tıbbi kullanımı ile ilgili standart bir yasal çerçeve bulunmamakta, ülkelerin tarihi ve kültürel yapılarına bağlı olarak farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Birçok ülkede tıbbi amaçlı Cannabis ve kannabinoid kullanımının izin süreci hasta talebi ve ürün gelişimine bağlı olarak zaman içerisinde değişim göstermektedir. Cannabis preparatları ve kannabinoidlerin etkinliği ve güvenilirliği üzerinde yeterli klinik çalışma olmaması da önemli bir sorun olarak yer almaktadır. 56 MİSED Sativex ruhsatlı ürün olup MS ve kanser ağrılarında kullanılmakta ve geri ödenmektedir. Dronabinol ve nabilone ruhsatlı ürün olarak bulunmamaktadır. İsrailde tıbbi amaçlı Cannabis kullanımı Sağlık Bakanlığı bünyesindeki İsrail Tıbbi Cannabis Ajansı (IMCA) kontrolünde sağlanmaktadır. IMCA bazı firmalara Cannabis üretimi için izin vermektedir. Cannabis 2016 yılından itibaren kayıtlı eczaneler tarafından hastalara sunulmaktadır. IMCA, üreticilerin ve süreç içerisindekilerin uymaları gereken iyi tarım uygulamaları (GAP), iyi imalat uygulamaları (GMP), güvenlik ve klinik uygulamaları içeren bir kılavuz (guideline) yayınlamıştır. Cannabis, belli sayıda özel kursa tabii doktorlar tarafından reçete edilmektedir. 10 g Cannabis 30 Euro fiyata sahiptir. Ülkemizde Türk Eczacıları Birliği verilerine göre opioidlerle kontrol altına alınamayan kanser tedavisinde ağrı kesici olarak kullanılabilen ve MS ve çeşitli nöropatik ağrılarda endike olan Sativex ile Dravet sendromu ve Lennox-gastaut sendromu gibi epileptik vakalarda endike olan Epidiolex yurtdışından temin edilebilmektedir. Hasta sayısı Kannabidiol Kannabinoidler Farmasötik form İsrail Sayı 43-44 • Kasım ‘19 Listeye eklenme tarihi KAYNAKLAR 1. European Monitoring Centre for Drugs and Drug Addiction (2018), Medical use of Cannabis and cannabinoids: questions and answers for policymaking, Publications Office of the European Union, Luxembourg. ISSN: 1303-2550 KASIM 2019 • Sayı : 43-44 “Her Yönüyle Cannabis” Türk Eczacıları Birliği Yayınıdır Mustafa Kemal Mahallesi 2147. Sokak No:3 Çankaya/ANKARA Tel: 0 312 409 81 00 Faks: 0 312 409 81 09 www.teb.org.tr View publication stats