Uploaded by Emin Pehlivanoglu

Her Yönüyle Cannabis-mised 2019 4344 2

advertisement
See discussions, stats, and author profiles for this publication at: https://www.researchgate.net/publication/340925720
"Her Yönüyle Cannabis"
Article · November 2019
CITATIONS
READS
0
3,905
1 author:
Ufuk Koca
Gazi University
69 PUBLICATIONS 915 CITATIONS
SEE PROFILE
Some of the authors of this publication are also working on these related projects:
Centaurea tchihatcheffii (Yanardöner)’de Kallus Üretimi ve Fitokimyasal İçeriğinin Belirlenmesi View project
HALK TIBBINDA CİLT ÜZERİNDE KULLANILAN BİTKİ EKSTRELERİNİN NANOÇİÇEK METODU İLE HAZIRLANMASI VE ETKİNLİKLERİNİN İN-VİTRO YÖNTEMLERLE
ARAŞTIRILMASI View project
All content following this page was uploaded by Ufuk Koca on 25 April 2020.
The user has requested enhancement of the downloaded file.
ISSN: 1303-2550
KASIM 2019 • Sayı : 43-44
“Her Yönüyle Cannabis”
Türk Eczacıları Birliği Yayınıdır
Mustafa Kemal Mahallesi 2147. Sokak No:3 Çankaya/ANKARA
Tel: 0 312 409 81 00 Faks: 0 312 409 81 09
www.teb.org.tr
Önsöz
Ecz. Erdoğan ÇOLAK
Türk Eczacıları Birliği Başkanı
Sevgili meslektaşlarım,
MİSED dergimiz uzun yıllardır bizim mesleki yolculuğumuza eşlik eden ve bizi besleyen bir kaynak olma görevini yerine getiriyor. Eczacılarımız
arasında popüler sayılabilecek birkaç dergiyi saymazsak, basılı materyaller eskisi gibi rağbet görmüyor. Basılı materyalin genel olarak revaçta ol-
konusu olduğunda, önemli olan, bu bilginin doğruluğunun araştırılmış, güvenilirliğinin ispatlanmış
olması. O nedenle de, doğru kaynaktan bilgi almak ayrı bir anlam kazanıyor.
MİSED, işte bu anlayışla doğru bilgiyi verecek
doğru bir kaynak. Bu dergide çok sayıda bilim in-
madığını söyleyebiliriz. Ancak basılı materyalin bir
sanının yıllar süren emeği var. Eczacılık Akademi-
avantajı var: Umduğunuzu değil de bulduğunu-
miz bu yayını büyük bir titizlikle çıkartıyor, çıkart-
zu okuduğunuz için ufku genişletir. Bu sayı, “her
yönüyle cannabis” (halk diliyle “kenevir”), belki
bilmediğiniz, unuttuğunuz ya da gündeminize almadığınız bir konuyu gündeme getiriyor. Belki siz,
sevgili meslektaşlarım, bir internet araması yapıp
bu konuyu araştırmayacaktınız, ama dergimiz, istediğiniz zaman ulaşılabilir olarak, masanızın üzerinde duracak.
Sürekli mesleki gelişim, sürekli meslek içi eğitimi
kapsayan bir süreç. Ama eğitim, bizim düşündüğümüz gibi, her zaman sıralarda, tahta karşısında
oturarak yaşanmıyor. Eğitim, dinamik, hayattan
beslenen ve hayatı besleyen, yaşayan (ve doğrusu “yaşatan” da…) bir mekanizma. Hayatımı-
maya devam edecek. Çünkü eczacıların yaşadığı
çağa değil, yaşadığı güne adapte olmasını gerektirecek, baş döndürücü bir hıza sahip keşifler,
mesleki gelişimin de her gün yeniden gösterilecek
bir çaba olmasını gerektiriyor.
Cannabis, yeniden gündemde. 20 binin üzerinde
kullanım alanı olan, gıdadan inşaata, kozmetiğe
ve ilaca kadar sayısız alanda kullanılan cannabisi
her yönüyle bilimsel olarak ele aldığımız bu sayıyı
keyifle okumanızı diliyor, derginin editörü Doç Dr
Alper Gökbulut’a ve tüm yazarlarına hepimiz adına teşekkür ediyorum.
zın her alanında eğitim var. Her deneyimin bize
doğru taşıdığı bir mesaj var. Ama bilimsel bilgi söz
İyi okumalar,
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
1
2
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
Editörden
Doç.Dr. Alper GÖKBULUT
Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi Anabilim Dalı
Değerli Meslektaşlarım,
Türk Eczacıları Birliği sürekli eğitim dergisi
MİSED’in editörlüğünü yaptığım bu sayısının ana
başlığı “Her yönüyle Cannabis”.
İnsanoğlu, tarih boyunca bitkilerden çeşitli amaçlarla faydalanmıştır. Cannabis sativa L. birçok tür
içerisinde muhtemeldir ki kültürü yapılan en eski
bitkilerden biridir. Cannabis özellikle keyif verici
özelliği, yakıt ve gıda maddesi (tohumları) olarak
çok yönlü kullanımı, lif olarak endüstriyel faydaları
ve tıbbi amaçlı kullanımı nedeniyle ilgi odağı olmuştur. Cannabis, 4000 yıldan beri dini törenlerde ve eğlence amacıyla farklı kültürler tarafından
kullanılmıştır. Bileşiminde, ana psikoaktif bileşen
olan Δ9-tetrahidrokannabinol (THC), psikoaktif
olmayan, anksiyolitik ve antispazmodik etkili kannabidiol (CBD) ve antienflamatuar etkili kannabinol (CBN) başta olmak üzere 60’dan fazla aktif
bileşen içermektedir. Eczacılık açısından bakıldığında, Cannabis’in kimyasal içeriğindeki zenginlik ve çeşitlilik ve buna bağlı olarak çok sayıdaki
potansiyel tıbbi kullanımı bu bitkinin birçok otorite tarafından önemli bir yere konulmasına sebep
olmuştur. Cannabis tarihçileri, günümüzde etki
mekanizmaları bilimsel olarak açıklanmış ya da
açıklanmaya çalışılan birçok potansiyel tıbbi kullanımı ile ilgili önemli deliller ortaya koymuşlardır.
Özellikle kronik ağrı, kanser, anoreksiya, bulaşıcı
hastalıklar, epilepsi gibi hastalıklarda kullanıldığına
dair eski zamanlara ait veriler günümüz modern
tıbbına bu hastalıklarla mücadele hususunda bir
hareket noktası olmuştur. Cannabis ürünlerinin ve
kannabinoid tabanlı ilaçların kalite, etkinlik ve güvenilirliğinin sağlanması için randomize kontrollü
klinik çalışmaların arttırılması ve bitkinin gelenek-
sel kullanımları ile ilgili verilerin desteklenmesi zorunludur.
Ülkemizde belli dönemlerde bazı bitkiler özellikle
tıbbi kullanımları ile ilgili ön plana çıkarılmakta, basın yayın organlarında sıklıkla yer almaktadır. Bu
duruma örnek olarak, Aloe vera (sarı sabır), Echinacea sp. (ekinezya), Nerium oleander (zakkum),
Stevia rebaudiana (şekerotu) vb. verilebilir. Son
dönemde de Cannabis bitkisi gündemde yer almış, sadece tıbbi özellikleri ile değil, aynı zamanda endüstriyel alanlardaki kullanımları ile katma
değer yaratarak ülke ekonomisine sağlayacağı
olası katkı ile ilgi odağı olmuştur. Gerek görsel ve
yazılı medyadaki yazılar ve programlar, gerekse
üniversiteler başta olmak üzere bilimsel kuruluşlarca yapılan toplantı ve organizasyonlar toplumu
bu konuda aydınlatmaya yönelik teşebbüsler olarak ortaya çıkmıştır.
MİSED’in bu sayısında özellikle Cannabis ve Cannabis ürünleri çeşitli açılardan değerlendirilmekte,
farklı disiplinlerin bakış açısıyla meslektaşlarımıza güncel verilerin ulaştırılması amaçlanmaktadır. Bu noktada, Cannabis’in tarihçesi, botanik
özellikleri, tıbbi kullanım alanları, etki mekanizması, toksisitesi, preparatları, biyoteknolojik açıdan
değerlendirilmesi, veteriner tıbbındaki yeri, diğer
ülkelerdeki tıbbi kullanımları ile ilgili uygulamalar,
ruhsatlandırma süreçleri hususlarında bilgi sunulmaktadır.
Keyifli okumalar..
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
3
Türk Eczacıları Birliği Adına Sahibi
Ecz. Erdoğan Çolak (Genel Başkan)
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Ecz. Arman Üney (Genel Sekreter)
Yayın Koordinatörü
Ecz. Sinan Usta (II. Başkan)
Yayın Sekreteri
Ecz. Erdal Kart, İrem Dönmez
Yayın Editörü
Doç. Dr. Alper Gökbulut
Yayın Kurulu
Ecz. Erdoğan Çolak, Ecz. Sinan Usta, Ecz. Arman Üney, Ecz. M. İbrahim Özkol, Ecz. Mine Erdoğan, Ecz. Cem Mercül,
Ecz. Kubilay Aydın, Ecz. Serdar Türkaydın, Ecz. Ümran Pelenkoğlu, Ecz. M. Emin Beyaz, Ecz. Halil İbrahim Avşaroğlu
4
Danışma Kurulu
Prof. Dr. İ.Tayfun UZBAY, Prof. Dr. Şule APİKOĞLU RABUŞ, Prof. Dr. Bensu KARAHALİL, Prof. Dr. Sibel PEHLİVAN BOZDAĞ, Doç.
Dr. Alper GÖKBULUT, Ecz. Sinan USTA, Ecz. Kubilay AYDIN, Ecz. H. Vural TUNALI, Ecz. Mine ERDOĞAN, Prof. Dr. İlkay Erdoğan
Orhan, Prof. Dr. Terken Baydar, Prof. Dr. Gülbin Özçelikay
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
İçindekiler
Cannabis’e Tarihsel Bir Bakış........................................................................................................................... 7
Dr.Öğr. Üyesi Osman Tuncay Ağar
Cannabis Yetiştiriciliği ve Kontrolü.................................................................................................................12
Doç.Dr. Alper Gökbulut
Endokannabinoid Sistem................................................................................................................................16
Doç.Dr. Arzu Zeynep Karabay, Dr.Öğr. Üyesi Aslı Koç
Cannabis ve Kannabinoidlerin Dozaj Formları ve Uygulama Yolları.............................................................26
Dr.Ecz. Eda Gökbulut
Cannabis Toksisitesi........................................................................................................................................31
Doç.Dr. Özge Cemiloğlu Ülker
Kenevir Bitkisi ve Kannabinoid Üretiminde Biyoteknolojik Yöntemlerin Uygulanması................................37
Doç.Dr. Ufuk Koca Çalışkan
Cannabis ve Kannabinoidlerin Veteriner Hekimlikte Kullanımı......................................................................45
Doç.Dr. Begüm Yurdakök Dikmen
Cannabis ve Kannabinoidlerin Farklı Ülkelerdeki Tıbbi Kullanımı.................................................................52
Doç.Dr. Alper Gökbulut
MİSED
Sayı: 43-44 • Kasım 2019
ISSN 1303-2550
Yazım Kuralları: MİSED’de yayınlanacak yazılar derginin amaçlarına uygun bir biçimde, yani açık ve anlaşılır bir
dil ve biçimde yazılmış olmalıdır. Yazar(lar) okuyucuların belli kavram, tartışma ve kaynaklara aşina olduğunu
varsaymamalıdırlar. Yazarlar kısa özgeçmişiyle birlikte bir resim göndermelidir. Yazının daha önce herhangi
bir yerde yayınlanıp, yayınlanmadığı başvuru sırasında mutlaka belirtilmelidir. Yazılar bir başlık ile başlamalı,
yazar(lar)ının ismi ve bağlı olduğu kurumlar ile akademik unvanları mutlaka belirtilmelidir.
Yayın Türü
Yaygın Süreli Yayın
Tablolar ve şekiller metin içinde geçen sırayla numaralandırılmalı, metin ile ilişkilendirilmeli, bir başlığa sahip olmalı ve bir yerden alıntı ise mutlaka altında kaynağı belirtilmelidir. Dipnotlar metin içerisindeki sırayla
numaralandırılmalı ve dipnotun geçtiği yerde, o kaynakçada yer almalıdır. Kısaltmalar, sadece genel olarak
bilinen kısaltmalar kullanılmalıdır. Ekler ana metnin en sonunda verilmelidir. Kaynaklar, metinde satır üstünde,
geçiş sırasına göre numaralandırılmalı ve metnin sonunda bu numaralar sırayla belirtilmelidir. Kaynaklar şöyle
düzenlenmelidir:
TEB Haberler Eki
Türk Eczacıları Birliği Yayınıdır
Makale için; Yazarın soyadı, adının baş harfleri, makalenin tam başlığı, derginin adı (italik ve uluslararası kısaltmalara uygun olarak), cilt no, sayfa no (başlangıç ve bitiş), yıl. Birden fazla yazar adı varsa hepsi yazılmalıdır.
Grafik Tasarım
Evren Eser
Kitap için; Yazarın soyadı, adının baş harfleri, varsa bölüm başlığı, varsa editörün soyadı, adının baş harfleri,
(ed) ibaresi, kitabın adı (italik), yayınevinin adı, şehir, varsa cilt no, sayfa no, basıldığı yıl.
Baskı
OFSET FOTOMAT
Tel: 0312 395 37 38
Yazılar aşağıda yer alan adrese e-mail ya da basılı halde posta yoluyla iletilebilir.
Basıldığı Tarih: 20 Kasım 2019
Stalcup AM, Chang SC, Armstrong DW, Pitha J.(s)-2 Hydroxypropyl-b-cyclodextrin, a new chiral statinonary
phase for reversed- phase liquid chromatography, J.Chromatogr. A, 513, 181-194, 1990.
Nagai T, Takayama K. A Novel Method Based on Artificial Neural Networks for Optimizing Transdermal Drug
Delivery Systems, Wise DL (eds), Handbook of Pharmaceutical Controlled Release Technology, Marcel Dekkel, Inc., New York, 271-285, 2000.
Türk Eczacıları Birliği
Mustafa Kemal Mahallesi 2147.Sokak No: 3 06510 Çankaya/Ankara
Tel: 0.312.409 81 00 • Fax: 0.312.409 81 09
e-mail: teb@teb.org.tr
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
5
6
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
Cannabis’e
Tarihsel Bir Bakış
Dr.Öğr. Üyesi Osman Tuncay Ağar
Süleyman Demirel Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi Anabilim Dalı
14 Temmuz 1984’de Ankara’da dünyaya gelen Osman Tuncay Ağar, 2007 yılında Hacettepe Üniversitesi Fen
Fakültesi Biyoloji Bölümü’nden mezun olmuş, 2008 yılında Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde Araştırma Görevlisi olarak çalışmaya başlamıştır. 2010 yılında Farmasötik Botanik alanında bilim uzmanlığı derecesini almış̧ ve 2018 yılında Farmakognozi alanında doktora derecesini almaya hak kazanmıştır. 2019 yılı Ocak
ayında Süleyman Demirel Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Anabilim Dalı’na Doktor Öğretim Üyesi
olarak atanmıştır. Birçok ulusal ve uluslarası kitap bölümü, SCI ve diğer hakemli dergilerde yayınlanan araştırma
makaleleri, uluslararası ve ulusal sempozyumlarda sunulan sözlü ve poster bildirileri bulunmaktadır. Halen Süleyman Demirel Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde Dekan Yardımcılığı görevini sürdürmektedir.
Geçtiğimiz yüzyıllarda, kenevir bitkisi (Cannabis
sativa L.), çok değerli sayısız ürün veren, dünyanın en gözde mahsullerinden biriydi. Ancak son
yıllarda, Cannabis’in suistimal edilme potansiyeli
sebebiyle kenevirden elde edilen birçok faydalı ürün oldukça olumsuz etkilenmiş ve üretimleri
zaman zaman durma noktasına gelmiştir. Cannabis bitkisinin bilinen faydalarına rağmen keyif
verici amaçlar için de kullanılıyor olması insanların
bitkiye karşı bir önyargı geliştirmesine sebebiyet
vermiştir. Bununla birlikte, geçtiğimiz yarım yüzyıl
boyunca toplum, Cannabis’in zararlı kullanımlarını kontrol altında tutabileceğinin farkına varmış
ve önemli faydalarının bulunduğunu giderek daha
fazla anlamaya başlamıştır. Çok yakın bir zamanda, Cannabis araştırmalarını sınırlayan kısıtlamalar gevşetilmiştir (Small, 2017).
Cannabis Bitkisinin Botanik Özellikleri
Cannabis sativa; tek yıllık, dioik, kazık köklü, dik
gövdeli; gövde genellikle angular, oluklu, dallanmış, iç kısımda yünsü, internodlar bazen oyuk,
yükseklik 1-6 m arasında; dallanma karşılıklı veya
alternan; kök sekonder ve yan köklere dallanmış
ana bir kazık kök şeklinde, genellikle 30-60 cm
derinliğinde, gevşek topraklarda 2.5 metreye kadar; yapraklar yeşil ve yedi loblu palmat, karşılıklı,
alternan veya spiral dizilişli; yaprakçıklar 6-11 cm
boyunda ve 2-15 mm genişliğinde, yaprak kenarları kalın testere dişli, adaksiyal ve abaksiyal
yüzeyler yeşil, dağınık, reçineli örtü tüylü; çiçek
durumu yapraklı gövdelerdeki her bir yapağın
koltuğundan çıkan çok sayıda salkım halinde; erkek çiçekler 5 adet 2.5-4 mm uzunluğunda soluk
yeşil sepalli, sarkık şekilli stamen 5 adet ince filamentli; dişi çiçekler çiftler halinde, hemen hemen
sapsız; meyve elips şeklinde hafifçe sıkıştırılmış,
pürüzsüz, yaklaşık 2-5 mm genişliğinde, genellikle kahverengimsi ve benekli, ovaryumun ince
duvarı ile sarılmış kalın kabuklu tek bir tohumlu bir
bitkidir (Preedy, 2017).
Cannabis’in Coğrafik Kökeni
19. ve 20. yüzyılda yaşamış olan bitki araştırmacıları Orta Asya’daki kozmopolit Cannabis’in
coğrafik kökeni konusunda önemli veriler elde
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
7
etmişlerdir. Bu veriler ışığında İran, Azerbaycan ve
Güney Hazar Denizi bataklıklarında Cannabis’in
doğal olarak yetiştiği belirlenmiştir. Ayrıca Hazar’ın
güneyinde, Sibirya, Kazakistan, Sincan-Uygur
Özerk Bölgesi, Kırgızistan çölleri, Baykal Gölü,
Güney Merkez Rusya ve Kafkasya’nın güneyindeki modern bölgelere karşılık gelen yerlerde
yabani Cannabis türlerinin bulunduğu tespit edilmiştir. Birçok araştırıcı doğal yabani türlerin günümüzde kalmadığını, mevcut Cannabis türlerinin
daha önceden kültüre alınmış atalarından türediğini vurgulamışlardır. 21. yüzyılda yapılan araştırmalar, Orta Asya’daki farklı Cannabis türlerinin,
Tacikistan, Afganistan, Kırgızistan ve Batı Çin’in
Sincan Uygur Özerk Bölgesini çevreleyen ve bugünkü adıyla Pamir Ovası olarak bilinen bölgede
konuşlandığını göstermiştir. Ayrıca şimdi Kazakistan, Moğolistan, Kuzeybatı Çin ve Uzakdoğu
Rusyası olarak bilinen bölgeler de Cannabis türlerinin köken aldığı yerler arasında rapor edilmiştir.
Cannabis’in kökeninin Himalaya eteklerinde olabileceği ortaya atılmış ancak bu konuda çok fazla
botanik dokümantasyona ulaşılamamıştır. Bazı
araştırıcılar Güneybatı Himalaya Dağlarında yabani Cannabis örneklerini gözlemlemişlerdir. Benzer bölgelerde yapılan diğer araştırmalar da yine
8
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
Cannabis’in Orta Asya’da, Pencap ve Keşmir
dahil Kuzeybatı Hindistan, Afganistan’ın tamamı,
Tacikistan, Özbekistan ve Batı Tienşan Dağlarının
olduğu bölgelerden köken aldığını desteklemiştir.
Daha sonra yapılan kemotaksonomik çalışmalar
da coğrafik verilerle paralellik göstermiştir. Biyolojik özelliklerinden dolayı kenevirin doğal olarak
insanı takip ettiği ve yaşadığı yerlerin yakınında
yer aldığı, çöp ve toprağın gübrelendiği her yerde
yetiştiği görülmüştür (Russo, 2007).
Dünden Bugüne Cannabis’in Yaşam
Öyküsü
Cannabis hakkında yapılan çalışmalar kronolojik
açıdan göz önüne alındığında, C. sativa bitkisinin
doğal ve/veya ıslah olarak Orta Asya veya Güney-Doğu Asya bölgelerinden köken aldığını görülmektedir. Bu bölgelerin bitkinin evrimsel gelişiminde çok önemli rol oynadığı düşünülmektedir
(Jiang ve ark., 2006; Stevens ve ark., 2016). Ayrıca C. sativa’nın Buzul Pleistosen Çağındaki ilk
insan topluluklarının gelişimine eşlik ettiği tahmin
edilmektedir. Özellikle Paleolitik çağda bugünkü
Çek Cumhuriyeti bölgesinde C. sativa kaynaklı
sofistike örgü sepetçiliği üzerine farklı tekniklerin
uygulandığı görülmüştür. Bu bulgu C. sativa bitkisinin muhtemelen bilinen en eski arkeolojik kanıtı
olarak karşımıza çıkmaktadır (Adovasio ve ark.,
1996).
Tayvan’da bulunan birkaç Neolitik parça C.
sativa’nın 12.000 yıl önce çeşitli sebepler için kullanıldığını kanıtlamıştır (Li, 1973). Halat ve tekstil
üretiminde kullanılan kenevir, bilinen en eski lif
bitkisidir (Cherney ve Small, 2016) ve bugün bile
balık ağlarının bileşimlerinden birisi olarak kullanılmaya devam etmektedir (Savo ve ark., 2013).
Batı merkezli bakış açısına sahip bazı Amerikalı
araştırıcılar kenevirin psikoaktif etkilerinin doğal
olayların tetiklediği bir yanma olayı sonrası ortaya çıkmış olabileceğini savunmaktadırlar (Luna,
1984). Zamanla C. sativa’nın değişik varyeteleri
farklı amaçlar için kullanılmış ve bitkinin amacına
uygun olacak şekilde kültüre alınması çalışmaları başlatılmıştır. Bazı varyeteler tekstil sektöründe
kullanılmak üzere yetiştirilirken, bazı varyeteler
özellikle dini ritüellerde kullanılmak üzere yetiştirilmiştir. C. sativa yüzyıllar boyunca birçok bölgede
kutsal bir bitki olarak görülmüştür (Touw, 1981).
Asya kültüründe kutsal metinlerde kenevir, dini
ritüellerin bir parçası olarak kabul edilen kutsal
bir bitki olarak tasvir edilmektedir. Hindistan ve
Tibet’te Hinduizm ve Tantra Budizm geleneklerine
göre C. sativa çiçekleri ve reçinesi meditasyon ve
ruhlarla iletişim kurmak için kullanılmıştır (Schultes
ve ark. 2001). Bir Budist efsanesine göre Siddhartha Gautama’nın (Budizm dininin kurucusu)
kişisel zevklerden arınmak için geçirdiği altı yıllık
süre boyunca tek besin kaynağının Bhang adı verilen bir çeşit C. sativa preparatı olduğu rivayet
edilmektedir (Touw, 1981).
Cannabis kelimesinin İbranice gibi Sami dillerde
mevcut olduğu ve Eski Ahit’te birçok kez geçtiği
belirtilmektedir. Eski Ahit’in Exodus, Isaiah, Jeremiah ve Ezekiel isimli bölümlerinde tütsü ve kutsal
yağ olarak kullanıldığına dair kısımlar yer almaktadır (Abel, 1980; Bennet, 2010).
C. sativa’nın terapötik kullanımına ilişkin ilk yazılı
referansı tanımlamak ve tıbbi kullanımını, ritüel,
manevi veya dini kullanışlarından ayrı değerlendirmek oldukça zordur. Modern tarihçilerin çoğunun takdir ettiği gibi, genel olarak eski tarih
çok zayıf belgelenmiştir ve yorumlanması çok
zordur. “Tıbbi kenevir” ibaresi son yıllarda popüler hale gelmiş olmasına rağmen aslında Cannabis kayıtlı tarihin var olduğu çok eski yıllarda dahi
farklı kültürler tarafından dünyanın her yerinde
tıbbi amaçlar için kullanılıyordu (Small, 2017). C.
sativa’nın bilinen ilk tıbbi kullanılışı bundan 5000
yıl öncesine dayanmaktadır. Geleneksel Çin tıbbının babası olarak kabul edilen imparator Chen
Nung tarafından yazılan ilk Çin farmakopesinde,
kenevirin yorgunluk, romatizma ve sıtma tedavisinde reçete edildiği görülmektedir (Abel, 1980).
Ayrıca bitkisel yağ ve protein kaynağı olarak kullanılan ve γ-linoleik asit bakımından oldukça zengin olan C. sativa tohumları, Çinli doktorlar tarafından haricen egzama ve sedef hastalıklarının,
dahilen ise enflamatuvar hastalıkların tedavisinde
önerilmiştir (Anwar ve ark., 2006; Jeong ve ark.,
2014). Buna ek olarak, 3000 yıl öncesine dayanan Asur kil tabletleri ve Ebers Tıp Papirüsünde
C. sativa’nın ilaç olarak kullanıldığına dair bulgular
elde edilmiştir (Epstein, 2010; Scurlock ve Andersen, 2005). Cannabis’in Asur, Mısır, Hindistan,
Yunanistan, Roma ve İslam İmparatorluğu dahil
olmak üzere antik dünyanın belli başlı medeniyetlerinde çok iyi bilindikleri bir gerçektir (Mercuri ve
ark., 2002; Small, 2017). Tarihçi Heredot (yaklaşık M.Ö. 400) C. sativa’nın Kızılderililer tarafından
kullanıldığından bahsetmiştir. Bir başka Yunan tarihçi Diodorus Siculus (yaklaşık M.Ö. 60) ise eski
Mısırlı kadınların C. sativa’yı ağrı kesici olarak ve
ruh hallerini iyileştirmek için kullandıklarını rapor
etmiştir (Carod-Artal, 2013). Romalı tarihçi Yaşlı
Plinius ağrıları dindirmek için C. sativa köklerinden faydalanıldığını belirtmiştir (Ryz, 2017). Aynı
dönemde Yunan Doktor Pedacius Dioscorides
C. sativa da dahil olmak üzere bitkileri sınıflandırmış ve faydalarını açıklamıştır (Riddle, 2011).
Antik ve Orta Çağda iz bırakan Romalı bir doktor
olan Galen’in notlarında da C. sativa hakkında
bulgulara rastlanılmıştır. Özellikle Romalı aristokratların öğlen yemeklerini Cannabis’li bir tatlı ile
bitirdiklerinden bahsetmiştir (Butrica, 2002). Ortaçağ Avrupa’sında C. sativa’nın çeşitli formları
bilinmektedir. Özellikle İtalyanlar bitkinin ilk büyük
ölçekli ekimini ve bitkinin Akdeniz bölgesinde ticarileşmesini sağlamışlardır. Tersine ilk Avrupalı
kolonilerin yerleşmesine kadar geçen süre içerisinde Amerika’da C. sativa henüz bilinmiyordu.
Bu süre zarfında C. sativa güçlü ve dayanıklı lifleri
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
9
için kullanılmıştır. Amerika’daki İspanyol ve İngiliz
koloniler esas olarak tekstil üretiminde kullanılacak olan C. sativa varyetelerini ithal ediyorlardı.
Avrupa Modern Çağda çok büyük miktarlarda
C. sativa pazarlamasına rağmen bunlar sadece
imalat sanayi amaçlı yapılıyordu. Buna karşın C.
sativa’nın büyü ve geleneksel tıptaki şaşırtıcı etkileri de bilinmekteydi (Benet, 1975). Papa VIII.
Innocent 1484 yılında C. sativa’nın büyücülükte
kullanımını kınayan bir fetva yayınlamıştır (Kors ve
ark, 2001). Aynı dönemde C. sativa tohumlarının
ve çiçeklerinin terapötik etkileri hakkında birçok
bilimsel eser tartışılmaktaydı. Devam eden yüzyıllarda Avrupalılar, maceraperestler, deniz kaptanları, zengin gezginler, rahipler, Afrika ve Doğu Hint
Adaları’na giden tüccarlar tarafından yazılan seyahatnameler sayesinde C. sativa’nın sayısız kullanımı olduğu ortaya çıkmıştır. C. sativa’nın keyif
verici olarak kullanılışının Avrupa Kıtasında öğrenilmesi özellikle Hindistan’ın fethinden sonra gerçekleşmiştir. Garcia da Orta ve Cristobal Acosta
isimli Portekizli iki doktor tarafından C. sativa’nın
öfori, sedasyon, iştah artırıcı, halüsinojen ve afrodizyak etkileri olduğu rapor edilmiştir (Abel, 1980;
Lee, 2012). İngiliz sömürgesi zamanında Doğu
Hindistan Şirketinde, çiçek ve reçineden oluşan
ve yüksek psikoaktif özellik gösteren Bhang ve
Ganja isimli C. sativa formülasyonları Asya’da pazarlanmaya başlamıştır (Small, 2017).
Cannabis sativa adı ilk kez Species Plantarum
isimli eserin sahibi İsveçli botanikçi Carl Linnaeus tarafından kullanılmıştır. Jean Lamarck, Avrupa’daki keneviri Cannabis sativa ve Hint menşeili
olan keneviri ise Cannabis indica olarak sınıflandırmıştır (Small & Cronquist, 1976). 19. Yüzyılda
aralarında Théophile Gautier, Charles Baudelaire,
Honoré de Balzac, Alexandre Dumas ve Gustave
Flaubert gibi isimlerin de bulunduğu birçok romantik şair ve yazarın sıklıkla esrar tüketilen kulüplere uğradıkları görülmüştür (Levinthal, 2016).
1830’da Fransız hekim Jacques Joseph Moreau,
C. sativa’nın akıl hastalıklarındaki etkilerini incelemiştir. C. sativa’nın keyif verici olarak kullanımının,
psikozlu bireylerde halüsinasyonlara ve sanrılara yol açacağını rapor etmiştir (Moreau, 1973).
Bunlara ek olarak 19. Yüzyıl İngiliz tıbbında C.
sativa’nın analjezik, antienflamatuvar, antiemetik
ve antikonvülzan etkileri olduğu keşfedilmiştir. C.
sativa tüm faydalı etkilerine rağmen, yirminci yüzyılda dikkate değer psikoaktif etkileri nedeniyle
10 MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
şiddetle yasaklanmış ve 1932’de İngiliz Farmakopesinden çıkarılmıştır. 1971’de ilaçların kötüye
kullanılması kanunu gereğince İngiltere Parlamentosu tarafından terapötik kullanım açısından
yasaklı maddelere dahil edilmiştir (Hall, 2008).
1937 yılında ABD’de marihuana vergi yönetmeliği
esaslarına göre federal yasa gereğince C. sativa
üretilmesi, bulundurulması veya transfer edilmesi
yasaklanmıştır (Bonnie ve Whitebread, 1999).
Cannabis’in yakın tarihsel süreçteki durumuna
bakıldığında dünyanın her yerinde araştırmaların hızla devam ettiği görülmektedir. Cannabis’in
psikoaktivitesinden sorumlu en etkili bileşiği Δ9‐
tetrahidrokannabinol’ün kimyasal yapısının aydınlatılması birçok çalışmaya ışık tutan önemli bir
gelişme olmuştur. Elde edilen bulgular 90’larda
endokannabinoid sistem, onun reseptörleri ve
sinyal sistemleri hakkında önemli buluşların yapılmasının önünü açmıştır. Yayınlanan binlerce araştırma makalesi Cannabis’in farmakolojik etkilerini
ve terapötik değerini ortaya koymuştur. Son yirmi yılda çok sayıda ilaç firması, endokannabinoid sistemi hedef alan, fizyopatolojik içeriğe bağlı
olarak işlevlerini geliştiren veya engelleyen yeni
sentetik ilaçlar geliştirmeye çalışmıştır. Bu strateji ile, 2006 yılında CB1 antagonisti Rimonabant
obezite tedavisi için onay almayı başarmıştır. Ne
yazık ki büyük beklentilerle piyasaya sürülen ilaç
başarısız olmuştur. 2008 yılında hastalarda depresyon ve sonrasında rapor edilen intihar davranışı sergilemeleri nedeniyle satışı önce askıya
alınmış ve 2009 yılında Avrupa Komisyonu tarafından da piyasadan çekilmek zorunda kalmıştır.
Son yıllarda, Washington, Colorado, Oregon ve
Alaska eyaletlerinde olduğu gibi dünyanın dört bir
yanındaki birçok ülke, Cannabis’in tıbbi kullanımı
ve hatta rekreasyonu için daha fazla izin veren
politikalar getirmişlerdir. Tıbbi kenevirin kozmetik
ve nutrasötik ürünlerdeki artan kullanımı, kendimize doğal yollardan bakma isteklerimizin yeniden canlanmasından kaynaklanmaktadır (Pisanti
ve Bifulco, 2019).
Günümüzde Cannabis bitkisi artıları ve eksileriyle
hala tartışmaların odağında yer almaktadır. Daha
önce de belirtildiği üzere yapılan farmakolojik ve
klinik araştırmalar sonucunda birçok etkisi literatürle kanıtlanmıştır. Ayrıca tekstil sanayi başta
olmak üzere, lif kaynağı olarak farklı alanlarda kullanılmasına devam edilmektedir. Çoğu ülke Cannabis kullanımı konusunda kendi kurallarını belirlemekte, böylece suistimallerin önüne geçmeye
çalışmaktadır. Cannabis’in psikoaktif özellikleri
sebebiyle kötüye kullanımı yasal düzenlemeler ile
çok sıkı denetlenmeli, tıbbi ve endüstriyel amaçlar
için kullanılmasının önündeki engeller ise kaldırılmalıdır. Bu kadar kısıtlamalara maruz kalmasına
rağmen halen birçok alandaki kullanımı ile gündemde olan Cannabis’in, ilerleyen yıllarda daha
fazla alanda insanlığın yararına kullanılacağı bir
gerçektir. İnsanların bilimsel gerçeklerler ışığında
Cannabis’in pozitif yönleri hakkında bilinçlendirilmesi tüm sorunları çözüme kavuşturacaktır.
KAYNAKLAR
1.
Abel, E. L. Marihuana, the first twelve thousand years.
New York: Plenum Press, 1980.
2.
Adovasio, J. M., Soffer, O., & Klíma, B. Upper Palaeolithic fibre technology: interlaced woven finds from
Pavlov I, Czech Republic, c. 26,000 years ago. Antiquity, 70(269), 526-534, 1996.
3.
Anwar, F., Latif, S., & Ashraf, M. Analytical characterization of hemp (Cannabis sativa) seed oil from different agro-ecological zones of Pakistan. 83(4), 323329, 2006.
4.
Benet, S. Early Diffusion and Folk Uses of Hemp.
Cannabis and Culture, 39-50, 1975.
5.
Bennet. Early/Ancient History. In J. Holland (Ed.), The
pot book : a complete guide to Cannabis : its role in
medicine, politics, science, and culture (pp. 17-26).
Rochester, Vt.: Park Street Press, 2010.
6.
Bonnie, R. J., & Whitebread, C. H. The marijuana conviction : a history of marijuana prohibition in the United States. New York: Lindesmith Center, 1999.
7.
Butrica, J. L. The Medical Use of Cannabis Among the
Greeks and Romans. Journal of Cannabis Therapeutics, 2(2), 51-70, 2002.
8.
Carod-Artal, F. Psychoactive plants in ancient Greece.
J Neurosciences History, 1, 28-38, 2013.
9.
Cherney, J. H., & Small, E. Industrial Hemp in North
America: Production, Politics and Potential. 6(4), 58,
2016.
10. Epstein, H. A. A natural approach to soothing atopic
skin. Skinmed, 8(2), 95-97, 2010.
11. Hall, W. D. The contribution of research to the development of a national Cannabis policy in Australia.
103(5), 712-720, 2008.
12. Jeong, M., Cho, J., Shin, J.-I., Jeon, Y.-J., Kim, J.H., Lee, S.-J., Lee, K. Hempseed oil induces reactive
oxygen species- and C/EBP homologous protein-mediated apoptosis in MH7A human rheumatoid arthritis
fibroblast-like synovial cells. Journal of Ethnopharmacology, 154(3), 745-752, 2014.
13. Jiang, H.-E., Li, X., Zhao, Y.-X., Ferguson, D. K., Hueber, F., Bera, S., Li, C.-S. A new insight into Cannabis
sativa (Cannabaceae) utilization from 2500-year-old
Yanghai Tombs, Xinjiang, China. Journal of Ethnopharmacology, 108(3), 414-422, 2006.
14. Kors, A. C., Peters, E., & Kors, A. C. Witchcraft in
Europe, 400-1700 : a documentary history (2nd ed.).
Philadelphia: University of Pennsylvania Press, 2001.
15. Lee, M. A. Smoke signals : a social history of marijuana : medical, recreational, and scientific (1st Scribner
hardcover ed.). New York: Scribner, 2012.
16. Levinthal, C. F. Drugs, behavior, and modern society
(Updated eighth edition. ed.). Boston: Pearson, 2016.
17. Li, H.-L. (An archaeological and historical account of
Cannabis in China. Economic Botany, 28(4), 437-448,
1973.
18. Luna, L. E. The concept of plants as teachers among
four mestizo shamans of iquitos, Northeastern Peru.
Journal of Ethnopharmacology, 11(2), 135-156, 1984.
19. Mercuri, A. M., Accorsi, C. A., & Bandini Mazzanti, M.
The long history of Cannabis and its cultivation by the
Romans in central Italy, shown by pollen records from
Lago Albano and Lago di Nemi. Vegetation History
and Archaeobotany, 11(4), 263-276, 2002.
20. Moreau, J. J. Hashish and mental illness. New York,:
Raven Press, 1973.
21. Pisanti, S., & Bifulco, M. Medical Cannabis: A plurimillennial history of an evergreen. J Cell Physiol, 234(6),
8342-8351, 2019.
22. Preedy, V. R. Handbook of Cannabis and related pathologies: biology, pharmacology, diagnosis, and treatment. London: Elsevier/Academic Press, 2017.
23. Riddle, J. M. Dioscorides on pharmacy and medicine.
Austin: University of Texas Press, 2011.
24. Russo, E. B. History of cannabis and its preparations
in saga, science, and sobriquet. Chem Biodivers, 4(8),
1614-1648, 2007.
25. Ryz, N. R., Remillard, D.J., Russo, E.B. Cannabis Roots: A Traditional Therapy with Future Potential for
Treating Inflammation and Pain. Cannabis and Cannabinoid Research, 2(1), 210-216, 2017.
26. Savo, V., La Rocca, A., Caneva, G., Rapallo, F., &
Cornara, L. Plants used in artisanal fisheries on the
Western Mediterranean coasts of Italy. Journal of Ethnobiology and Ethnomedicine, 9(1), 9, 2013.
27. Schultes, R. E., Hofmann, A., & Rätsch, C. Plants of
the gods : their sacred, healing, and hallucinogenic
powers (Rev. and expanded ed.). Rochester, Vt.: Healing Arts Press, 2001.
28. Scurlock, J. A., & Andersen, B. R. Diagnoses in Assyrian and Babylonian medicine : ancient sources,
translations, and modern medical analyses. Urbana:
University of Illinois Press, 2005.
29. Small, E. Cannabis : a complete guide. Boca Raton:
CRC Press Taylor & Francis Group, 2017.
30. Small, E., & Cronquist, A. A Practical and Natural Taxonomy for Cannabis. 25(4), 405-435, 1976.
31. Stevens, C. J., Murphy, C., Roberts, R., Lucas, L., Silva, F., & Fuller, D. Q. Between China and South Asia:
A Middle Asian corridor of crop dispersal and agricultural innovation in the Bronze Age. Holocene, 26(10),
1541-1555, 2016.
32. Touw, M. The Religious and Medicinal Uses of Cannabis in China, India and Tibet. Journal of Psychoactive
Drugs, 13(1), 23-34, 1981.
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
11
Cannabis
Yetiştiriciliği ve Kontrolü
Doç.Dr. Alper Gökbulut
Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi Anabilim Dalı
2001 Yılında Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun olmuş, 2002 Ocak ayında aynı fakültede Araştırma Görevlisi olarak çalışmaya başlamıştır. 2004 yılında Farmakognozi alanında bilim uzmanlığı derecesini
almış ve 2005 yılında Ankara’da İlaç Fabrikası Komutanlığı Kalite Kontrol Laboratuarı’nda askerlik görevini tamamlamıştır. 2011 yılında doktora derecesini almış, 2014 yılında Yardımcı Doçent olarak atanmıştır. 2017 yılında
Doçent ünvanı almıştır. Halen Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Anabilim Dalı’nda Öğretim
Üyesi olarak çalışmaktadır. 2006 yılında Heinrich Heine Universitat-Pharmazeutische Biologie und Biotechnologie Dusseldorf-Almanya, 2010 yılında Westfalische Wilhelms Universitat Institut für Pharmazeutische Biologie
und Phytochemie Münster-Almanya’da çalışmalarda bulunmuştur. 2014 yılında CAMAG Laboratories, Muttenz,
İsviçre’de eğitim seminerlerine katılmıştır. Başlıca araştırma alanları bitkisel ürünlerin standardizasyonu, HPLC
ve HPTLC analizleri, fenolik bileşikler, in vitro biyolojik aktivite testleri vb. farmakognozik çalışmalardır. SCI
(Science Citation Index)’e göre taranan dergilerde 16 yayını, diğer uluslararası ve ulusal hakemli dergilerde
12 yayını, uluslararası ve ulusal sempozyumlarda sunulan 25’den fazla bildirisi bulunmaktadır. Evli ve 2 çocuk
babasıdır.
Modern taksonominin babası olarak bilinen İsveçli
sis). Ancak taksonomik olarak ayrımı yapılan tüm
Botanikçi Carl Linnaeus “Species Plantarum” adlı
bu alt türler birbirleriyle melezlenip üretken yeni
eserinde Cannabis sativa’yı yayınlamıştır. Sativa
taksonlar ortaya çıkarabilmektedir. Bu nedenle
kelime anlamı olarak kültürü yapılan manasında
mevcut genotiplerin belirlenmesi çok zor bir hal
olup, C.sativa o zaman Avrupa’da yaygın olan,
almıştır. C. indica türü THC yönünden zengin ola-
hem lifi hem de besleyici tohumları için yetiştirilen
rak bilinmekle birlikte bazı hibrit taksonların daha
türdür. Aynı zamanda tıbbi açıdan önemli olan ana
yüksek THC seviyesine sahip olabildiği belirtilmiş-
psikoaktif bileşen delta-9-tetrahidrokannabinol
tir (Clarke, 2016). Yine düşük miktarda THC içe-
(THC) taşımaktadır. 1785 yılında Jean-Baptiste
ren Cannabis ruderalis’in, Cannabis sativa alttürü
Lamarck ikinci tür olarak Cannabis indica’yı tanımlamıştır. C. indica Hindistan’dan Avrupa’ya
gelen psikoaktif bir türdür. Bu tür daha ziyade
marihuana ve haşhiş üretiminde kullanılmakla birlikte anavatanı olan Asya’da lif ve tohumları için
de yetiştirilmiştir. Taksonomik olarak bazı alttürler
de tanımlanmıştır (C. indica subsp. indica, C. indica subsp. aphganica, C. indica subsp. chinen-
12 MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
olduğu düşünülmüş ancak bilim insanları ayrı bir
etanol içeren alternatif yakıt üretiminde, bitki yük-
tür olabilirliği konusunda da ikileme düşmüştür.
sekliğinin 4-5 m’ye ulaşabilmesi ve atmosferden
Bu noktada kemotaksonomik olarak; THC ora-
önemli miktarda karbon toplaması nedeniyle iklim
nı yüksek olan taksonlar, lif eldesi için kullanılan
değişikliğinin önlenmesi ve çevrenin korunmasın-
kannabidiol (CBD) oranı yüksek taksonlar, hemen
da, ilaç sanayiinde, özellikle tohumları iyi bir yağ
hemen kannabinoid içermeyen taksonlar vb. gibi
ve vitamin kaynağı olarak gıda sanayiinde, sabun,
Cannabis taksonlarından söz edilmektedir (Clar-
doğal bakım ürünleri olarak kozmetik sektörün-
ke, 2013).
de olmak üzere endüstriyel anlamda geniş bir
kullanım alanına sahiptir. Bu nedenle, son yıllar-
Kenevir endüstriyel anlamda çok çeşitli alanlarda
da Avrupa’da tescil edilen kenevir çeşidinde (70
kullanılmaktadır: UV ışınlara ve küflere karşı da-
civarında) artış olmuştur. Tescil edilen çeşitlerin
yanıklı, sağlıklı kıyafetler üretilebilmesi ve pamuğa
çoğunluğu monoik (hermafrodit) tipler olmakla
karşı daha güçlü bir alternatif olması nedeniyle
birlikte dioik çeşitler de geliştirilmiştir. Geliştirilen
tekstil ve konfeksiyon sanayiinde, liflerinin yük-
çeşitler büyük oranda az miktarda THC içeren
sek mukavemetli ve ucuz olması nedeniyle araba
endüstriyel tip kenevirlerdir. Endüstriyel tip kene-
parçaları, inşaat malzemeleri, dolgu maddeleri
virlerde THC oranının üst sınırı Kanada için % 0,3,
üretiminde, kağıt üretiminde (ormanların daha az
Avrupa Birliği için % 0,2 olarak belirtilmiştir (Ma-
tahrip edilmesi ve yaşam alanlarının korunması-
lachowska, 2015; Asim, 2018).
na da katkı sağlaması bakımından), biyodizel ve
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
13
Kenevir, ince, dik ve uzun gövdesiyle yetiştirme
de erkek bitkilerin sapları en yüksek lif kalitesine
amacına göre az veya çok dallanabilen tek yıl-
sahiptir. Dişi kenevirlerde ise tohum olgunlaşması
lık, otsu bir bitki olup iyi bir adaptasyon yetene-
için erkek bitkilerin olgunlaşmasından yaklaşık 1
ğine sahiptir. Ilık iklim kuşağı ve subtropik iklim
ay sonrasını beklemek gerekir. Erken veya geç
yetişmesi için uygundur. Hafif don olayına karşı
hasatta lif kalitesi düşer, bu nedenle zamanında
dayanıklı olan kenevir, -5 °C’den daha düşük sı-
hasat önemlidir. Kenevir bitkisinde hasat olgun-
caklıklarda zarar görür. Tohum üretimi için asgari
luk devrelerinin erkek ve dişi bitki oluşuna göre
beş aylık, lif üretimi için ise dört aylık bir gelişme
farklılık göstermesi dikkate alındığında ülkemizde
periyoduna ihtiyacı vardır. Karadeniz Bölgesi
3 farklı hasat yöntemi ortaya çıkmaktadır: Kas-
için nisan ayının ikinci yarısı, iç bölgelerde mart
tamonu yöntemi, Gümüşhacıköy yöntemi, Ünye-
ayı sonu-nisan başında ekim yapılmalıdır. Kara-
Fatsa yöntemi (Gizlenci ve ark., 2019).
deniz kıyı şeridi gibi nemli olan bölgelerde suya
fazla gereksinim duyulmadan, kurak bölgelerde
Gıda,
ise sulu tarımla yetiştirilebilir. Kuraklık ve yüksek
29.09.2016 tarih ve 29842 sayılı Resmi Gazete’de
nem gelişmeye olumlu katkı sağlamaktadır. Lif tipi
yayınlanan Kenevir Yetiştiriciliği ve Kontrolü Hak-
kenevir, yüksek nem, uygun bir sıcaklık ve yağışlı
kında Yönetmelik’te kenevire bağlı uyuşturucu
bölgelerde sulanmadan yetiştirilebilir. Yüksek sı-
madde üretiminin engellenmesinin sağlanması
caklık ve kurak, kenevirin olgunlaşmasını hızlandı-
için izinli kenevir yetiştiriciliğine dair yapılacak iş-
rarak lif üretimini olumsuz etkilemektedir.
lemlere ilişkin usul ve esaslar ortaya konulmuştur.
Tarım
ve
Hayvancılık
Bakanlığı’nın
Bu yönetmelikte, kenevir yetiştiriciliği yapılmasına
Kenevir bitkisinde erkek ve dişi bitkiler farklı za-
izin verilecek il ve ilçelerin tespiti, yetiştiricilik izin-
manlarda olgunlaşırlar. Dişi bitkiler erkek bitki-
lerinin verilmesi, izinli ve izinsiz kenevir yetiştirici-
lerden daha geç olgunlaşır. Erkek bitkiler çiçek
liğine yönelik uygulanacak işlemler, gerekli kont-
açtıktan kısa bir süre sonra hasat edilir. Bu devre-
roller ve bu kontrollerde görev alacak personelin
14 MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
nitelikleri belirlenmiştir. Yine bu yönetmelikte ke-
Hangi amaca yönelik olursa olsun izinsiz yetiştiri-
nevir, “lif, tohum, sap ve benzeri amaçlarla ya-
len kenevir, 2313 sayılı Kanun hükümlerine göre
pılan yetiştiricilik yanında, farklı organlarından
imha edilir ve konu adli mercilere intikal ettirilir.
münhasıran esrar elde edilebilen, mahalli olarak bazı yörelerde kendir, hint keneviri, çedene veya çetene olarak isimlendirilen Cannabis
KAYNAKLAR
cinsine ait bütün tür ve alttürlere ait bitkiler”
1.
Asim S. Use of Hemp Fiber in Textiles. LTTFD, 3, 2018.
olarak ifade edilmektedir.
2.
Clarke RC, Merlin MD. Cannabis Taxonomy: The ‘Sativa’ Vs. ‘Indica’ Debate, HerbalGram. American Botanical Council, 2016.
İzinli kenevir yetiştiriciliği; Amasya, Antalya, Bar-
3.
Clarke RC, Merlin MD. Cannabis: Evolution and Ethnobotany. Berkeley, CA: University of California Press;
2013.
4.
Gizlenci Ş, Acar M, Yiğen Ç, Aytaç, S. Kenevir Tarımı,
Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü,
2019.
5.
Malachowska E, Przybybysz P, Dubowik M, Kucner
M, Buzala K. Comparision of papermaking potential of
wood and hemp cellulose pulps. Annals of warsaw University of life Sciences-SGGW, 91, 137-137, 2015.
6.
The Health and Social Effects of Nonmedical Cannabis
Use, World Health organization (WHO), Geneva, Switzerland.
tın, Burdur, Çorum, İzmir, Karabük, Kastamonu,
Kayseri, Kütahya, Malatya, Ordu, Rize, Samsun,
Sinop, Tokat, Uşak, Yozgat ve Zonguldak illerinde
ve bu illerin bütün ilçelerinde yapılabilir. Bu iller dışında kenevir yetiştiriciliği yasak olmakla beraber
yönetmelik hükümlerine uymak kaydıyla bilimsel
çalışmalar için kullanılmak üzere kenevir yetiştirilmesine Bakanlıkça müsaade edilebilir.
Yetiştiricilik izni almak isteyen çiftçiler, Ocak-Nisan ayları arasında yetiştiricilik yapacakları yerin
en büyük mülki idare amirliğine yönetmelikte belirtilen gerekliliklerle birlikte başvuruda bulunurlar.
Yetiştiricilik izni alan çiftçiler ve bilimsel amaçlı
araştırmada görev alan kişiler:
a) İzin belgesinde belirtilen amaca uygun yetiştiricilik yapmak ve yetiştiricilik amacına aykırı iş ve
işlemlerin yapılmasını engelleyecek tedbirleri almakla,
b) Kamu görevlilerinin yetiştiricilik alanında yapacağı kontrollere yardımcı olmakla,
c) Hasat sonrasında esrar elde edilmesini önlemek için kenevir bitkisinin yan dal, yaprak ve çiçek gibi artıkları derhal imha etmekle,
ç) Bilimsel araştırmalar amacıyla yapılan kenevir
yetiştiriciliğinde, elde edilen kenevir veya ürünlerine yönelik yapılan işlemleri, takvim yılı içerisinde
yetiştiricilik izni veren il veya ilçe müdürlüğüne bildirmekle yükümlüdür.
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
15
Endokannabinoid
Sistem
Doç.Dr. Arzu Zeynep Karabay
Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Biyokimya Anabilim Dalı
2002 yılında Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun olmuş, 2003 yılında aynı fakültenin Biyokimya
Anabilim Dalı’nda araştırma görevlisi olarak çalışmaya başlamıştır. 2011 yılında doktorasını tamamlamış olan
Arzu Z. Karabay, 2019 yılında Biyokimya alanında Doçent unvanını almıştır. Madrid Complutense Üniversitesi
Farmakoloji Bölümü’nde yapmış olduğu çalışmalarla uluslararası deneyimi de bulunan Arzu Z. Karabay ayrıca,
araştırmacı ve yürütücü olarak çeşitli Tübitak projelerinde yer almış ve SCI ve ulusal/uluslararası alan indekslerinde taranan ve ulusal/uluslararası kongrelerde sunulmuş olan çok sayıda çalışma yapmıştır. Bunların yanısıra
çeşitli Avrupa Birliği ve Tübitak projelerinde ve ulusal/uluslararası yayınlarda hakem ve panelist olarak da görev
yapmıştır. Arzu Z. Karabay, 1 yüksek lisans tezini başarıyla tamamlatmıştır ve halen 3 doktora ve 1 yüksek lisans
tez öğrencisinin danışmanlığı yapmaktadır.
Dr.Öğr. Üyesi Aslı Koç
Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Biyokimya Anabilim Dalı
Lisans Eğitimini 2001 yılında, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nde, yüksek lisans eğitimini,
2004 yılında, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı’nda, doktora eğitimini ise 2011 yılında, Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı’nda tamamlamış ve 2009 yılında Ankara
Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı’nda Araştırma Görevlisi olarak çalışmaya başlamıştır.
Doktora sonrasında, Witten-Herdecke Üniversitesi, İmmunoloji ve Deneysel Onkoloji Enstitüsünde çalışmalar
yapmıştır. 1 yüksek lisans ve 1 doktora öğrencisinin tez danışmanlığını yürütmektedir. Çeşitli Tübitak projelerinde yürütücü ve araştırmacı olarak görev almıştır. Halen Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya
Anabilim Dalın’da Dr. Öğr. Üyesi olarak görev yapmaktadır.
16 MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
Cannabis sativa ve Cannabis indica olmak üzere
iki ana türü bulunan Cannabis bitkisi, kannabinoidler olarak bilinen, 80’den fazla farklı kimyasal
içermektedir ve eski zamanlardan beri medikal
ve endüstriyel faydaları için yetiştirilmiş ve kullanılmıştır. Cannabis, İpek Yolu boyunca Doğu
Asya’dan Hindistan alt kıtasına ve daha batıda
Arap dünyasına kadar yüzyıllar boyunca tıbbi olarak kullanılmıştır (Abrams, 2019).
1990’lı yılların başında, Cannabis sativa’nın psikoaktif bileşeni olan delta-9-tetrahidrokannabinol’e
spesifik G protein kenetli reseptörlerin varlığının
belirlenmesi, endokannabinoid sistem adı verilen
bütünüyle endojen bir sinyal sisteminin keşfine yol
açmıştır. Endokannabinoid sistem; kannabinoid
reseptörler, endokannabinoidler ve bu yapıların
sentez ve degredasyonu için gerekli olan bileşenlerin tamamından oluşan sisteme verilen addır
(Matsuda ve ark., 1990; Munro ve ark., 1993).
Kannabinoid reseptörleri
Kannabinoid reseptörleri, Gi/o tipindeki G proteinlerine kenetli olan yedi-transmembran bölge
içeren proteinlerdir (Graham ve ark., 2009). Memeli dokularında CB1 ve CB2 olmak üzere en
az iki tipte kannabinoid reseptörü bulunmaktadır
(Gerard ve ark., 1991; Matsuda ve ark., 1990).
İlk kez keşfedilmiş endokannabinoid sistem reseptörleri olan CB1 reseptörleri, çoğunlukla merkezi sinir sisteminde, korteks, hipokampus, bazal
gangliyon ve serebellumda yüksek oranda ifade
olmaktadır (Herkenham ve ark., 1991). Buna
ek olarak, bağışıklık hücreleri, üreme hücreleri,
gastrointestinal kanal ve akciğer gibi çoğu periferal dokuda da düşük düzeylerde ifade edilmektedirler (Devane ve ark., 1992; Matsuda ve
ark., 1990; Munro ve ark., 1993; Pacher ve ark.,
2006). CB2 reseptörleri ise, ikinci kez keşfedilmiş olan endokannabinoid sistem reseptörleridir
ve en yoğun olarak tonsiller, dalak, makrofajlar ve
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
17
lenfositler gibi immün sistem hücrelerinde bulunmaktadırlar (Devane ve ark., 1988; Matsuda ve
ark., 1990; Munro ve ark., 1993). Her ne kadar
başlangıçta CB2 reseptörlerinin merkezi sinir sisteminde bulunmadığı düşünülmüş olsa da, serebellar granüler hücrelerde (Skaper ve ark., 1996)
ve beyin sapında (Van Sickle ve ark., 2005) da bu
reseptörlerin mRNA’ları saptanmıştır.
CB2 reseptörlerinin keşfi, kannabinoidlerin psikotropik olmayan etkilerinde görev yapan diğer
faktörlerin araştırılması için de ümit verici bir keşif
olmuştur ve bu reseptörlerin ligantlarının, immün
sistemi düzenleyici bir takım etkilerin ortaya çıkmasında da görev yaptıkları belirlenmiştir (Acharya ve ark., 2017). Ayrıca, her iki reseptörün
de periferde ifade ediliyor oluşu, bu reseptörlerin
gastrointestinal sistem, akciğerler, cilt, böbrekler,
üreme sistemi, karaciğer, lenf düğümleri ve kemik
dokularında hayati süreçleri düzenlediğine işaret
etmektedir.
Yeni endokannabinoid reseptör ligantlarının keşfiyle, CB1 ve CB2 reseptörlerine ek olarak, G Protein kenetli reseptör (GPR) 55 ve peroksizom proliferatörle aktive olan reseptörler (PPAR’lar) gibi
daha ileri reseptör hedeflerinin de kannabinoid
sistemde yer aldıkları bildirilmiştir (Iannotti ve ark.,
2016). Ayrıca, katyon kanalı geçici reseptör potansiyel vanilloid 1 (TRPV1) de bir endokannabinoid
olan anandamid (N-arachidonoylethanolamine,
AEA) tarafından aktive edilen ek bir reseptör olarak tanımlanmıştır (Zygmunt ve ark., 1999).
Endokannabinoidler
Kannabinoid reseptörlerinin karakterizasyonu ve
yüksek düzeyde selektif ve güçlü kannabimimetiklerin var olması, endojen kannabinoid benzeri
maddelerin bulunabileceği fikrini doğurmuştur.
1992 yılında, bu reseptörler için ilk endojen ligant
olan ve AEA adı verilen madde domuz beyninden
izole edilmiştir(Devane ve ark., 1992) Üç yıl sonra,
çeşitli sinyal yolaklarında bir ara ürün olan 2-arakidonoil gliserolün (2-AG) kannabinoid reseptörleri
ile etkileştiği belirlenmiş ve bu madde ikinci endojen kannabinoid olarak bildirilmiştir (Mechoulam
ve ark., 1995; Sugiura ve ark., 1995). 2-AG’nin
keşfini izleyen yıllarda 2- arakidonoil gliseril eter
18 MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
(noladin eter, 2-AGE) (Hanus ve ark., 2001), Oarakidonoiletanolamin (virodamin) (Porter ve ark.,
2002), N-arakidonoildopamin (NADA) (Huang ve
ark., 2002), N-arakidonoilglisin (NAGly) (Bradshaw ve ark., 2009; Burstein ve ark., 2002) ve
Cis-9,10-oktadekanoamid (oleamid veya ODA)
(Cravatt ve ark., 1996; Lerner ve ark., 1994) gibi
kannabinoid reseptörlerine bağlanabilen diğer
endojen bileşikler de keşfedilmiş ve endokannabinoidler olarak önerilmişlerdir. Bu bileşikler, amid,
ester ya da uzun zincirli çoklu doymamış yağ asitlerinin eteri yapılarında olabilmektedirler.
Bütün bu bulgular, endokannabinoid ailesinin düşünüldüğünden daha geniş bir aile olduğunu ve
bu ailenin üyelerinin biyosentezi, fonksiyonları ve
inaktivasyonlarında çeşitli moleküler mekanizmaların rol oynadığını ortaya koymuştur.
Endokannabinoidlerin sentez ve yıkımında görevli enzimler
Endokannabinoid sentezi ve yıkımından sorumlu
enzimler, hücre sinyalizasyonunda endokannabinoid ağının diğer parçaları olarak görev yaparlar.
Buna göre, N-asil-fosfatidiletanolamin-spesifik
fosfolipaz D (NAPE-PLD), /β-hidrolaz alanı içeren protein 4 (ABHD4), gliserofosfodiesteraz 1
(GDE1) ve tirozin-protein fosfataz reseptör olmayan tip 22 (PTPN22) AEA sentezleyen enzimler
olarak tanımlanmıştır (Di Marzo ve ark., 1994;
Natarajan ve ark., 1981; Schmid ve ark., 1983;
Simon ve Cravatt, 2006; 2008). Diasilgliserol lipaz
α ve β (DAGL α ve β), ana 2-AG üreten enzimler
olarak tanımlanmıştır. Endokannabinoidlerin yıkımına geldiğimizde ise, AEA’nın yağ asiti amid
hidrolaz (FAAH) ile 2-AG’nin ise monoasilgliserol
lipaz (MAGL) tarafından hidroliz edildiği bildirilmiştir (Di Marzo ve Despres, 2009; Petrosino ve Di
Marzo, 2010).
Endokannabinoidlerin sentez, salım ve yıkım mekanizması
Endokannabinoidler, talep üzerine membran
fosfolipidlerinden sentezlenen ve veziküllerde
depolanmaksızın hemen salınan lipofilik moleküllerdir. AEA ve 2-AG post-sinaptik nöronlarda
üretilirler. Endokannabinoid sinyalleme, uyarımın
post-sinaptik nörondan pre-sinaptik nörona iletilerek gerçekleşmesi nedeniyle geleneksel sinir
iletiminden farklılık göstermektedir. Buna göre,
post-sinaptik nörona depolarizasyona bağlı kalsiyum akışının, transasilaz adı verilen bir enzimin
aktivasyonuna neden olduğu ve bu enzimin,
membrana yerleşik bir fosfolipid olan fosfatidiletanolamini N-asil-fosfatidiletanolamine (NAPE)
dönüştürerek endokannabinoid biyosentezinin
ilk basamağını katalizlediği önerilmektedir. Çeşitli araştırmalar, fosfolipaz D›nin, AEA oluşturmak
üzere NAPE›nin parçalanmasını gerçekleştirdiğini
ortaya koymuştur (Okamoto ve ark., 2004),(Liu
ve ark., 2006). Ancak, NAPE-fosfolipaz D (NAPEPLD) nakavt farelerde yapılmış olan çalışmalar, AEA sentezinde çok sayıda farklı yolların bulunduğunu göstermiştir (Leung ve ark., 2006).
AEA’nın yıkımı ise, onu arakidonik asit ve etanolamine parçalayan yağ asiti amid hidrolaz (FAAH)
tarafından gerçekleştirilmektedir (Pazos ve ark.,
2005). Diğer endokannabinoid 2-AG ise, 2-arakidonoil içeren diasilgliserollerin DAGL α veya β
enzimleri tarafından hidrolizi ile sentezlenmektedir
(Bisogno ve ark., 2003).
Endokannabinoid sistemin homeostazi ve dengenin sürdürülmesinde güçlü ve koruyucu bir sistem olduğu bilinmektedir. Endokannabinoidlerin
metabolik enzimleri ve reseptörlerinin anatomik
dağılımı da pro-homeostatik etki mekanizmasını
açıklamaktadır. Örneğin beyinde, 2-AG’nin sentez ve degredasyon enzimlerinin yerleşimi, endokannabioid üretimini ve salımını gerçekleştirerek
CB-1 reseptörlerinin sıklıkla ifade olduğu tamamlayıcı pre-sinaptik nöronların aktivitesini kontrol
etmektedir (Katona ve Freund, 2008). Bu yerleşim ve kontrol edici etki, aynı pre-sinaptik terminalde yer alan MAGL tarafından sonlandırılmaktadır (Pazos ve ark., 2005).
CB1 aktivasyonu, daha sonra, voltajla aktive olan
Ca2 + kanallarının aktivitesini azaltarak ve içe
doğru düzeltici K + kanallarının aktivitesini arttırarak, nörotransmiterlerin salınımını engelleyebilir
(Howlett, 2005; Mackie, 2008). Bu parakrin sinyal mekanizması “devre kesen” bir mekanizmayı
temsil eder (Katona ve Freund, 2008) ve bu nedenle post sinaptik nöronların bazı patolojik nörolojik koşullar sırasında olduğu gibi aşırı aktivitesini yeniden düzenleyebilir (Bisogno ve Di Marzo,
2007; Katona ve Freund, 2008; Moreira ve Lutz,
2008). Kadın üreme sisteminde, endokannabinoid konsantrasyon gradientlerinin, yumurtalık
ve uterustaki parakrin etkilerinin embriyo implantasyonunun tam yerini kontrol ettiği bildirilmiştir
(Wang ve ark., 2006). Diğer taraftan, endokannabinoidlerin, aracılık ettikleri parakrin mekanizma ile, karaciğerde gözlenen bir patolojide rol
oynadıkları bildirilmiştir. Buna göre, kronik etanol
kullanımının hepatik CB1 reseptörlerinin ifadesini
arttırdığı ve hepatik stellat hücrelerinde 2-AG ve
biyosentetik enzimi DAGLβ seviyelerini seçici olarak yükselttiği ve böylece lipogenezi arttırarak ve
yağ asidi oksidasyonunu azaltarak endokannabinoid sistem aracılığıyla etanol kaynaklı steatoza
(karaciğer yağlanmasına) aracılık ettiği sonucuna
varılmıştır (Jeong ve ark., 2008). Bu çalışma ile
de gösterilmiştir ki, endokannabinoidlerin daha
uzun süre etkili olmaya başlayabileceği kronik
koşullar sırasında endokannabinoid etkisinin sıkı
zaman ve alan seçiciliği kaybedilebilir ve endokannabinoidler daha uzun süreli etki göstererek
veya normalde hedeflemedikledikleri reseptörlere
etki ederek patolojik durumların gelişmesine de
yol açabilirler. Bu nedenle, son yıllarda, endokannabioid sistem, pek çok patolojik durumda,
potansiyel bir terapötik hedef olarak, dikkatleri
üzerine çekmektedir. Bunun yanısıra, endokannabinoidlerin, enerji dengesi, iştah uyarımı, kan
basıncı, ağrı modülasyonu, embriyogenez, mide
bulantısı ve kusma kontrolü, hafıza, öğrenme ve
immün cevaplar gibi, pek çok fizyolojik süreçte
hayatsal rol oynadığı da bilinmektedir.
Endokannabinoidlerin Fizyolojik Etkileri
Nörolojik Etkiler
Endokannabinoid sistem, sinir iletimi ve sinaptik
plastisiteyi düzenleyen önemli bir regülatör sistem olup, insan sağlığı ve hastalığına ilişkin pek
çok durumda rol oynamakta ve endokannabioid
seviyelerindeki değişikliklerin, Parkinson hastalığı,
Huntington hastalığı, Alzheimer hastalığı ve Multiple Sklerozis (MS) gibi nörolojik hastalıklar, anoreksiya ve huzursuz bağırsak sendromu ile ilişkili
olduğu bildirilmiştir. Bazı araştırmacılar, MS’de,
endokannabinoid sistemin ekspresyonundaki
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
19
değişiklikler olduğunu ve bu değişikliklerin, hastalığın ilerlemesine aracılık ettiğini bildirmişlerdir.
Örneğin, yaşamını kaybeden MS hastalarının beyin dokularında yapılan bir çalışma, CB1 ve CB2
ekspresyonunun arttığını kanıtlamıştır (Benito ve
ark., 2007). Pek çok kannabinoid reseptör agonistinin uygulanmasının MS fare modellerinde,
bu patoloji ile ilişkili tremor ve spastisiteyi azalttığı
gösterilmiştir (Fraguas-Sanchez ve Torres-Suarez, 2018). Bazı preklinik kanıtlar ve sınırlı klinik
kanıtlar endokannabioid sistemin, Huntington
hastalığının patofizyolojisi ile ilişkili olduğunu göstermektedir (Pazos ve ark., 2008). Kannabidiol
(CBD), şizofren hastalarında, plazma endokannabinoid seviyelerini, semptomların iyileşme derecesi ile ilişkili olarak artırmaktadır (Leweke ve
ark., 2012).
İştah
Endokannabinoid sistemin biyokimyası ve farmakolojisi ile ilgili yapılan son çalışmalar, endokannabinoidlerin, yeme motivasyonunun kontrolünde
normal bir rol oynadığına dair ikna edici kanıtlar
oluşturmuştur. Spesifik kannabinoid reseptörü agonistleri ve antagonistlerinin mevcudiyeti,
yeme ve vücut ağırlığı bozuklukları için geliştirilmiş terapilerin başarı olasılığını artırmaktadır
20 MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
(Kirkham, 2009). Endokannabinoidler, hücresel
düzeyde metabolizmanın regülasyonunda önemli
rol oynamaktadırlar (Mazier ve ark., 2015). Endokannabinoidler tarafından CB1 reseptör sinyal
yolağının aktivasyonu yiyecek tüketiminde artışa
yol açmaktadır. Hipotalamusda, endokannabinoid- CB1 reseptör sinyalleri yiyecek tüketiminin
sürdürülmesinde fonksiyon göstermekte ve homeostatik iştah düzenleyicisi olan leptin tarafından baskılanmaktadır (Di Marzo ve ark., 2001).
CB1 reseptörleri aynı zamanda, ghrelin ile etkileşimler aracılığıyla enerji homeostazisini düzenleyen hipotalamik çekirdekte de bulunmaktadırlar
(Kola ve ark., 2008). Bununla birlikte, CB1 reseptörleri, aralarında adipoz doku, endokrin, pankreas, kas ve karaciğer gibi dokuların bulunduğu
periferal organlarda da yer almaktadır (Bermudez-Silva ve ark., 2012; Silvestri ve Di Marzo,
2013). Artmış CB1 reseptör sinyali, yağ kütlesinin
artışı, glukoz alımı ve adipositlerde adipogenezin
uyarılması (Vettor ve Pagano, 2009), karaciğerde
lipogenezin indüksiyonu (Osei-Hyiaman ve ark.,
2005) ve pankreasda insülin sekresyonunun artışı ile (Juan-Pico ve ark., 2006) enerji depolanmasını artırmaktadır. CB1 reseptör sinyali, aynı
zamanda, azalmış kahverengi yağ termogenezi
(Verty ve ark., 2009) ve iskelet kasına glikoz alımı
gibi enerji kullanımının azaldığı durumları da artırmaktadır (Liu ve ark., 2005). Böylelikle, CB1
reseptör sinyalleri enerjinin depolanması ve enerji
alımının artırılmasını sağlayacak şekilde çalışmaktadır. Endokannabinoid-CB1reseptör sisteminin
bu fonksiyonu insanlarda, obezite ve metabolik
sendromda da önemli roller üstlenmektedir (Hillard, 2018). Cannabis sativa’nın, yemeyi destekleme kabiliyeti, kullanıcıları tarafından yüzyıllarca
belgelenmiştir. Bu etkilerin, artık kannabinoid moleküllerinin, beyindeki belirli kannabinoid reseptör
bölgelerindeki etkilerinden kaynaklandığı ve iştah
kontrolünde endokannabinoidlerin fizyolojik rolünü yansıttığı bilinmektedir (Collins, 2014).
Uyku
Standart bir uyku düzeni ve kalori alımı olan insanlarda serum 2-AG seviyelerinin anlamlı bir sirkadyan ritim sergilediği gösterilmiştir. Uyku düzeni ile
ilgili çalışmalardan elde edilen bulgular, 2-AG’nin,
uyku sırasında tam olarak hangi zamanda arttığına dair net bir sonuç ortaya koymamıştır. Bunun
sebebinin, deneyin yapıldığı saatlerin farklılığından
kaynaklandığı düşünülmektedir. Uyku süresinin
sınırlandırıldığı çeşitli çalışmalarda, 2-AG düzeylerinin artma eğilimi sergilediği bildirilmiştir (Pava
ve ark., 2016).
Anksiyete
Kannabinoid reseptörleri ve onların endojen ligandları, sinaptik sinir iletimini modüle ettikleri
limbik sistem ya da “duygusal” beyin boyunca
yer almaktadır. Pre-klinik ve klinik veriler, endojen
kannabinoid sinyal sisteminin, anksiyete ve depresyonun modülasyonunda rol oynadığını göstermektedir.
Endokannabinoid sinyalizasyonun artışının anksiyolitik ve antidepresan etkilere sahip olduğu bildirilmiştir ve CB1 reseptörlerinin genetik delesyonu
ya da blokajı, depresif fenotipe ve endişe verici
etkilere yol açmıştır (Patel ve Hillard, 2009). CB1
sinyalinin kişinin psikolojik durumunun düzenlenmesinde de görev yaptığı ve tehdit ve stres koşullarına davranışsal yanıtlarda rol oynadığı bilinmektedir (Volkow ve ark., 2014).
Ağrı
CB1 ve CB2 reseptör aktivasyonunun ağrıyı hafifletmede yardımcı oldukları bildirilmiştir (Vuckovic ve ark., 2018). Kronik ağrı, tıbbi kannabinoid
kullanımının en sık belirtilen nedenidir. Hem farmakolojik hem de genetik yaklaşımların kullanıldığı hayvan deneylerinde yapılan klinik öncesi
çalışmalar, kannabinoid kaynaklı analjezi mekanizmalarını anlamamızı sağlamanının yanında,
insanlarda ağrı tedavisi için terapötik stratejiler
sağlamıştır. Kannabinoidlerin analjezik etkisinin
mekanizmaları, nörotransmitterler ve nöropeptitlerin presinaptik sinir uçlarından salınmasının
engellenmesi, postsinaptik nöron uyarılabilirliğinin modülasyonu, ağrı yollarının aktivasyonunun
inhibisyonu ve nöral inflamasyonun azaltılmasını
içerir. Diğer taraftan 2-AG ve AEA’nın ağrı hassasiyetini çeşitli mekanizmalarla artırabildiği de önerilmiştir. Kozak ve ark., 2-AG’nin arakidonik asit
için bir prekürsör olduğunu ve COX2 enzimi tarafından ağrının hissedilmesini artıran oksijenlenmiş
ürünlere dönüştürüldüğünü bildirmişlerdir (Hu ve
ark., 2008; Kozak ve ark., 2000). Böylece endokannabinoidlerin, etki mekanizmasına bağlı olarak, ağrının hissedilmesini artırma ya da azaltma
potansiyeline sahip oldukları düşünülmektedir.
Bulantı ve kusma
Cannabis yıllar boyunca çeşitli etkenlerden kaynaklanan mide bulantısı ve kusmayı gidermek
amacıyla kullanılmıştır. Bu nedenle, kannabinoidlerin ve reseptörlerinin bulantı ve kusmanın düzenlenmesindeki rolünü açığa çıkartmak üzere
geniş araştırmalar yapılmıştır. Özellikle, günümüzde uygulanan terapilerin etkinliğinin sınırlı olduğu
durumlarda, kusmanın tedavisinde, endokannabinoid sistemin kullanılma potansiyelinin olduğu
düşünülmektedir. Ancak, yapılmış olan çalışmalarda, CB1 reseptörlerinin geniş dağılım gösteren
doğası ve sinir iletiminin sinaptik kontrolündeki kritik fonksiyonları, bu sistemin kullanımına birtakım
sınırlamalar getirmektedir. Reseptöre etki edecek
veya ligand kullanımını artıracak ya da azaltacak
bileşiklerin bulantı ve kusmayı etkilemek üzere
beyin fonskiyonlarını değiştirme yeteneği bulunmaktadır. Bu nedenle, örneğin, endokannabinoid
biyosentezinin artırılması iyi bir antiemetik strateji
olabilir ancak spesifik olmayabilir ve istenmeyen
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
21
yan etkilere yol açabilir. Günümüze kadar yapılmış
olan çalışmalarda, endokannabinoid metabolizmasını azaltmak üzere, FAAH ve MAGL inhibitörlerinin kullanımının, en azından hayvan modellerinde daha az yan etki sergiledikleri bildirilmiştir.
Endokannabinoid terapilerin bulantı ve kusma
için kullanımındaki bir başka sınırlama ise AEA
ve 2-AG’nin spesifik rollerinin yeterince aydınlatılamamış olmasıdır. CB2 reseptörlerinin rolünün
özellikle bulantıda aydınlatılması da araştırmalara
yeni bir yön verecektir (Sharkey ve ark., 2014).
İmmun Sistem
Endokannabioidler, kannobinoid reseptörleri
aracılığıyla, çeşitli immün hücrelerin fonksiyonel
aktivitelerini düzenleme potansiyeline sahiptirler.
Bu reseptörler, hücre migrasyonu ve sitokin ve
kemokinlerin üretimini düzenleyen transkripsiyonel olayları başlatacak sinyal iletimini aktive ederler. 2-AG’nin, çeşitli immün hücre tiplerinin göç
aktivitelerini inhibe etmek üzere CB2 reseptörü
aracılığıyla hareket ettiğine ilişkin bulgular elde
edilmiştir. Buna karşın, AEA’nın bir kannabinoid
reseptörü aracılığıyla immun düzenlemede fonksiyonel rolü olup olmadığına ilişkin daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Endokannabinoidlerin, immün fonksiyon üzerindeki hızlı etkileri,
perifer ve merkezi sinir sistemindeki belirli bölgelerde gözlenebilmektedir. Endokannabinoidlerin
immun homeostatik dengenin sürdürülmesinde
önemli rol oynadığı önerilmektedir (Cabral ve
ark., 2015). Endokannabinoidler, monosit/makrofajlar, bazofiller, lenfositler ve dendritik hücreler
gibi immün hücrelerde de belirlenmiştir (Matias
ve ark., 2002). CB-2 reseptörü için ligand olan
2-AG’nin, splenositlerin lenfoproliferasyonunu
baskıladığı bildirilmiştir (Lee ve ark., 1995).
Hafıza ve Öğrenme
Kannabinoidler ve endokannabinoid sinyal ağının; hafızanın oluşturulması, geri kazanılması ve
sonlandırılmasındaki rolleri preklinik modellerde
çalışılmıştır. Her ne kadar hafızanın CB1 reseptörleri tarafından düzenlendiği açık olsa da, bu düzenlemede doz, zaman ve modellerdeki farklılıklar
değişkenlik yaratmıştır. Osteoporoz hastalarında
2-AG’nin dolaşımdaki konsantrasyonlarının hafızayla negatif korelasyon gösterdiği (La Porta ve
22 MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
ark., 2014), Alzheimer hastalarında ise plazma
2-AG konsantrasyonlarının kontrol gruba göre
anlamlı yüksek olduğu ve hastalarda hafıza ve
dikkatle pozitif korelasyon gösterdiği (Altamura
ve ark., 2015), ya da anlamlı fark göstermediği
(Koppel ve ark., 2009) bildirilmiştir. Kronik ve yoğun Cannabis kullanımının, hafıza problemlerinin
önemli bir semptom olduğu şizofrenideki hafıza
defektleri ile ilişkili olabileceği ve bu hastalıkta endokannabinoid sinyallemenin bozulduğu da önerilmiştir (Green ve ark., 2000; Solowij ve Michie,
2007).
Birinci evre şizofren hastalarında serebrospinal sıvıdaki AEA konsantrasyonlarının kontrol grubuna
göre yüksek olduğu (Leweke ve ark., 1999), bir
başka çalışmada ise AEA’nın serebrospinal konsantrasyonlarının ilaç kullanmayan hastalarda psikotif semptomlarla negatif korelasyon sergilediği
bildirilmiştir (Giuffrida ve ark., 2004). Bu çalışmaların tersine, psikozun başlangıç aşamalarında
olan hastalarda ise düşük AEA düzeyinin ileri bir
psikoza dönüşümde risk faktörü olabileceği ve
serebrospinal sıvıdaki artmış AEA’nın faydalı etkilere yol açabileceği bildirilmiştir (Koethe ve ark.,
2009). Kannabidiol tedavisine yanıt olarak serum AEA konsantrasyonlarının arttığı ve şizofreni
semptomlarının azaldığı da bildirilmiştir (Leweke
ve ark., 2012). Bütün bu çalışmalar, endokannabinoid sinyal yolaklarının hafıza ile yakın ilişkide
olduğunu önermektedir. Ancak, bu çalışmalarda
farklı sonuçların elde edilmiş olması, endokannabinoid sinyal yolaklarının hafızanın düzenlemesi
üzerindeki etkilerinin araştırılmasına yönelik daha
ileri çalışmalara gereksinim duyulduğunu ortaya
koymaktadır.
Endokannabinoidlerin hafıza üzerindeki etkilerinin
biyokimyasal mekanizmasının araştırıldığı bir çalışmada ise, bu maddelerin, norepinefrin (NE) ve
glukokortikoidlerin etkilerini birleştirici rolleri belirlenmiştir. Glukokortikoidler, duygusal olarak uyandıran durumlar süresince salgılanırlar ve membran
bağımlı glukokortikoid reseptörlerine bağlanırlar
ve hücre içi cAMP/protein kinaz A (PKA) sinyalleme kaskadını aktive ederler. Bu aktivasyon, endokannabinoidleri, özellikle AEA sentezini tetikler.
Endokannabioidler, ardından GABAerjik terminal-
deki CB1 reseptörlerini aktive eder ve böylelikle
GABA salınımını inhibe eder. Bu durum sırayla,
NE salınımındaki inhibiyonu ortadan kaldırır ve
amigdalanın bazolateral kompleksindeki piramidal nöronların uyarılabilirliğini artırır. Bunlar bütün
olarak, BLA nöronlarının, NE’ne duyarlılığını artırır.
Bu etkiler, cAMP/PKA yolağının aktivasyonunda
ve CREB proteininde artışa neden olur. Bu stres
hormonlarının, amigdaladaki etkilerine duygusal
olarak uyandıran durumlarda hafızanın artırılması
için ihtiyaç duyulmaktadır (Wolf ve ark., 2016).
Özetle, endokannabinoid sistem, geleneksel sinir
iletiminin ters yönünde sinyalleme sergileyen lipid
temelli nörotransmitterlerden ve bu nörotransmitterlerin reseptörlerinden oluşan biyolojik bir sistemdir. Bu sistemin reseptörlerinin, beyin de dahil
olmak üzere merkezi sinir sitemi, periferal sinir
sitemi ve perifer dokulardaki ifadesi, vücudumuzdaki hemen her dokuda bu sistemin görev yapıyor olduğunu göstermektedir. Endokannabinoid
sistem, genel homeostatik rolünün yanısıra çeşitli
patolojilerle de ilişkililendirilmiş ve iştah, hafıza,
fertilite, ağrı, uyku, immün düzenleme ve başka
pek çok biyolojik fenomende rol oynadığı bildirilmiştir. Bu sistemin hedeflenmesinin, diyabet, nörolojik bozukluklar, kanser, inflamatuvar hastalıklar ve başka pekçok hastalık grubunda tedaviye
yönelik ilaçların geliştirilmesinde kullanılabileceği
düşünülmektedir.
KAYNAKLAR
1.
Abrams DI. Should Oncologists Recommend Cannabis? Curr Treat Options Oncol, 20, 59, 2019.
2.
Acharya N, Penukonda S, Shcheglova T, Hagymasi AT,
Basu S, Srivastava PK. Endocannabinoid system acts
as a regulator of immune homeostasis in the gut. Proc
Natl Acad Sci U S A, 114, 5005-5010, 2017.
3.
4.
Altamura C, Ventriglia M, Martini MG, Montesano D, Errante Y, Piscitelli F, Scrascia F, Quattrocchi C, Palazzo P,
Seccia S and others. Elevation of Plasma 2-Arachidonoylglycerol Levels in Alzheimer’s Disease Patients as
a Potential Protective Mechanism against Neurodegenerative Decline. J Alzheimers Dis, 46, 497-506, 2015.
Benito C, Romero JP, Tolon RM, Clemente D, Docagne
F, Hillard CJ, Guaza C, Romero J. Cannabinoid CB1 and
CB2 receptors and fatty acid amide hydrolase are specific markers of plaque cell subtypes in human multiple
sclerosis. J Neurosci, 27, 2396-402, 2007.
5.
Bermudez-Silva FJ, Cardinal P, Cota D. The role of the
endocannabinoid system in the neuroendocrine regulation of energy balance. J Psychopharmacol, 26, 11424, 2012.
6.
Bisogno T, Di Marzo V. Short- and long-term plasticity
of the endocannabinoid system in neuropsychiatric and
neurological disorders. Pharmacol Res, 56, 428-42,
2007.
7.
Bisogno T, Howell F, Williams G, Minassi A, Cascio MG,
Ligresti A, Matias I, Schiano-Moriello A, Paul P, Williams
EJ and others. Cloning of the first sn1-DAG lipases points to the spatial and temporal regulation of endocannabinoid signaling in the brain. J Cell Biol, 163, 463-8,
2003.
8.
Bradshaw HB, Rimmerman N, Hu SS, Benton VM, Stuart JM, Masuda K, Cravatt BF, O’Dell DK, Walker JM.
The endocannabinoid anandamide is a precursor for
the signaling lipid N-arachidonoyl glycine by two distinct
pathways. BMC Biochem, 10, 14, 2009.
9.
Burstein SH, Huang SM, Petros TJ, Rossetti RG, Walker JM, Zurier RB. Regulation of anandamide tissue levels by N-arachidonylglycine. Biochem Pharmacol, 64,
1147-50, 2002.
10. Cabral GA, Ferreira GA, Jamerson MJ. Endocannabinoids and the Immune System in Health and Disease.
Handb Exp Pharmacol, 231, 185-211, 2015.
11. Collins C. Adverse health effects of marijuana use. N
Engl J Med, 371, 879, 2014.
12. Cravatt BF, Giang DK, Mayfield SP, Boger DL, Lerner
RA, Gilula NB. Molecular characterization of an enzyme
that degrades neuromodulatory fatty-acid amides. Nature, 384, 83-7, 1996.
13. Devane WA, Dysarz FA, 3rd, Johnson MR, Melvin LS,
Howlett AC. Determination and characterization of a
cannabinoid receptor in rat brain. Mol Pharmacol, 34,
605-13, 1988.
14. Devane WA, Hanus L, Breuer A, Pertwee RG, Stevenson LA, Griffin G, Gibson D, Mandelbaum A, Etinger A,
Mechoulam R. Isolation and structure of a brain constituent that binds to the cannabinoid receptor. Science,
258, 1946-9, 1992.
15. Di Marzo V, Despres JP. CB1 antagonists for obesity-what lessons have we learned from rimonabant? Nat
Rev Endocrinol, 5, 633-8, 2009.
16. Di Marzo V, Fontana A, Cadas H, Schinelli S, Cimino
G, Schwartz JC, Piomelli D. Formation and inactivation
of endogenous cannabinoid anandamide in central neurons. Nature, 372, 686-9, 1994.
17. Di Marzo V, Goparaju SK, Wang L, Liu J, Batkai S, Jarai
Z, Fezza F, Miura GI, Palmiter RD, Sugiura T and others.
Leptin-regulated endocannabinoids are involved in maintaining food intake. Nature, 410, 822-5, 2001.
18. Fraguas-Sanchez AI, Torres-Suarez AI. Medical Use of
Cannabinoids. Drugs, 78, 1665-1703, 2018.
19. Gerard CM, Mollereau C, Vassart G, Parmentier M. Molecular cloning of a human cannabinoid receptor which
is also expressed in testis. Biochem J, 279 ( Pt 1), 12934, 1991.
20. Giuffrida A, Leweke FM, Gerth CW, Schreiber D, Koethe
D, Faulhaber J, Klosterkotter J, Piomelli D. Cerebrospinal
anandamide levels are elevated in acute schizophrenia
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
23
and are inversely correlated with psychotic symptoms.
Neuropsychopharmacology, 29, 2108-14, 2004.
mediated through central activation of the endogenous
cannabinoid system. PLoS One, 3:e1797, 2008.
21. Graham ES, Ashton JC, Glass M. Cannabinoid Receptors: A brief history and what not. Front Biosci (Landmark Ed), 14, 944-57, 2009.
36. Koppel J, Bradshaw H, Goldberg TE, Khalili H, Marambaud P, Walker MJ, Pazos M, Gordon ML, Christen
E, Davies P. Endocannabinoids in Alzheimer’s disease
and their impact on normative cognitive performance:
a case-control and cohort study. Lipids Health Dis, 8,
2, 2009.
22. Green MF, Kern RS, Braff DL, Mintz J. Neurocognitive
deficits and functional outcome in schizophrenia: are we
measuring the “right stuff”? Schizophr Bull, 26, 119-36,
2000.
23. Hanus L, Abu-Lafi S, Fride E, Breuer A, Vogel Z, Shalev
DE, Kustanovich I, Mechoulam R. 2-arachidonyl glyceryl
ether, an endogenous agonist of the cannabinoid CB1
receptor. Proc Natl Acad Sci U S A, 98, 3662-5, 2001.
24. Herkenham M, Lynn AB, Johnson MR, Melvin LS, de
Costa BR, Rice KC. Characterization and localization of
cannabinoid receptors in rat brain: a quantitative in vitro
autoradiographic study. J Neurosci, 11, 563-83, 1991.
25. Hillard CJ. Circulating Endocannabinoids: From Whence
Do They Come and Where are They Going? Neuropsychopharmacology, 43, 155-172, 2018.
26. Howlett AC. Cannabinoid receptor signaling. Handb
Exp Pharmacol, 53-79, 2005.
27. Hu SS, Bradshaw HB, Chen JS, Tan B, Walker JM.
Prostaglandin E2 glycerol ester, an endogenous COX-2
metabolite of 2-arachidonoylglycerol, induces hyperalgesia and modulates NFkappaB activity. Br J Pharmacol, 153, 1538-49, 2008.
28. Huang SM, Bisogno T, Trevisani M, Al-Hayani A, De Petrocellis L, Fezza F, Tognetto M, Petros TJ, Krey JF, Chu
CJ and others. An endogenous capsaicin-like substance with high potency at recombinant and native vanilloid
VR1 receptors. Proc Natl Acad Sci U S A, 99, 8400-5,
2002.
29. Iannotti FA, Di Marzo V, Petrosino S. Endocannabinoids
and endocannabinoid-related mediators: Targets, metabolism and role in neurological disorders. Prog Lipid
Res, 62, 107-28, 2016.
30. Jeong WI, Osei-Hyiaman D, Park O, Liu J, Batkai S,
Mukhopadhyay P, Horiguchi N, Harvey-White J, Marsicano G, Lutz B and others. Paracrine activation of
hepatic CB1 receptors by stellate cell-derived endocannabinoids mediates alcoholic fatty liver. Cell Metab, 7,
227-35, 2008.
31. Juan-Pico P, Fuentes E, Bermudez-Silva FJ, Javier Diaz-Molina F, Ripoll C, Rodriguez de Fonseca F, Nadal
A. Cannabinoid receptors regulate Ca(2+) signals and
insulin secretion in pancreatic beta-cell. Cell Calcium,
39, 155-62, 2006.
32. Katona I, Freund TF. Endocannabinoid signaling as
a synaptic circuit breaker in neurological disease. Nat
Med, 14, 923-30, 2008.
33. Kirkham TC. Cannabinoids and appetite: food craving
and food pleasure. Int Rev Psychiatry, 21, 163-71, 2009.
34. Koethe D, Giuffrida A, Schreiber D, Hellmich M, Schultze-Lutter F, Ruhrmann S, Klosterkotter J, Piomelli D, Leweke FM. Anandamide elevation in cerebrospinal fluid
in initial prodromal states of psychosis. Br J Psychiatry,
194, 371-2, 2009.
35. Kola B, Farkas I, Christ-Crain M, Wittmann G, Lolli F,
Amin F, Harvey-White J, Liposits Z, Kunos G, Grossman AB and others. The orexigenic effect of ghrelin is
24 MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
37. Kozak KR, Rowlinson SW, Marnett LJ. Oxygenation of
the endocannabinoid, 2-arachidonylglycerol, to glyceryl
prostaglandins by cyclooxygenase-2. J Biol Chem, 275,
33744-9, 2000.
38. La Porta C, Bura SA, Negrete R, Maldonado R. Involvement of the endocannabinoid system in osteoarthritis
pain. Eur J Neurosci, 39, 485-500, 2014.
39. Lee M, Yang KH, Kaminski NE. Effects of putative cannabinoid receptor ligands, anandamide and 2-arachidonyl-glycerol, on immune function in B6C3F1 mouse
splenocytes. J Pharmacol Exp Ther, 275, 529-36, 1995.
40. Lerner RA, Siuzdak G, Prospero-Garcia O, Henriksen
SJ, Boger DL, Cravatt BF. Cerebrodiene: a brain lipid
isolated from sleep-deprived cats. Proc Natl Acad Sci U
S A, 91, 9505-8, 1994.
41. Leung D, Saghatelian A, Simon GM, Cravatt BF. Inactivation of N-acyl phosphatidylethanolamine phospholipase D reveals multiple mechanisms for the biosynthesis
of endocannabinoids. Biochemistry, 45, 4720-6, 2006.
42. Leweke FM, Giuffrida A, Wurster U, Emrich HM, Piomelli
D. Elevated endogenous cannabinoids in schizophrenia.
Neuroreport, 10, 1665-9, 1999.
43. Leweke FM, Piomelli D, Pahlisch F, Muhl D, Gerth CW,
Hoyer C, Klosterkotter J, Hellmich M, Koethe D. Cannabidiol enhances anandamide signaling and alleviates
psychotic symptoms of schizophrenia. Transl Psychiatry, 2, e94, 2012.
44. Liu J, Wang L, Harvey-White J, Osei-Hyiaman D, Razdan R, Gong Q, Chan AC, Zhou Z, Huang BX, Kim HY
and others. A biosynthetic pathway for anandamide.
Proc Natl Acad Sci U S A, 103, 13345-50, 2006.
45. Liu YL, Connoley IP, Wilson CA, Stock MJ. Effects of
the cannabinoid CB1 receptor antagonist SR141716
on oxygen consumption and soleus muscle glucose
uptake in Lep(ob)/Lep(ob) mice. Int J Obes (Lond), 29,
183-7, 2005.
46. Mackie K. Signaling via CNS cannabinoid receptors.
Mol Cell Endocrinol, 286, S60-5, 2008.
47. Matias I, Pochard P, Orlando P, Salzet M, Pestel J, Di
Marzo V. Presence and regulation of the endocannabinoid system in human dendritic cells. Eur J Biochem,
269, 3771-8, 2002.
48. Matsuda LA, Lolait SJ, Brownstein MJ, Young AC, Bonner TI. Structure of a cannabinoid receptor and functional expression of the cloned cDNA. Nature, 346, 561-4,
1990.
49. Mazier W, Saucisse N, Gatta-Cherifi B, Cota D. The Endocannabinoid System: Pivotal Orchestrator of Obesity
and Metabolic Disease. Trends Endocrinol Metab, 26,
524-537, 2015.
50. Mechoulam R, Ben-Shabat S, Hanus L, Ligumsky M,
Kaminski NE, Schatz AR, Gopher A, Almog S, Martin
BR, Compton DR and others. Identification of an en-
dogenous 2-monoglyceride, present in canine gut, that
binds to cannabinoid receptors. Biochem Pharmacol,
50, 83-90, 1995.
51. Moreira FA, Lutz B. The endocannabinoid system: emotion, learning and addiction. Addict Biol, 13, 196-212,
2008.
52. Munro S, Thomas KL, Abu-Shaar M. Molecular characterization of a peripheral receptor for cannabinoids.
Nature, 365, 61-5, 1993.
53. Natarajan V, Reddy PV, Schmid PC, Schmid HH. On
the biosynthesis and metabolism of N-acylethanolamine
phospholipids in infarcted dog heart. Biochim Biophys
Acta, 664, 445-8, 1981.
54. Okamoto Y, Morishita J, Tsuboi K, Tonai T, Ueda N. Molecular characterization of a phospholipase D generating anandamide and its congeners. J Biol Chem, 279,
5298-305, 2004.
55. Osei-Hyiaman D, DePetrillo M, Pacher P, Liu J, Radaeva S, Batkai S, Harvey-White J, Mackie K, Offertaler L,
Wang L and others. Endocannabinoid activation at hepatic CB1 receptors stimulates fatty acid synthesis and
contributes to diet-induced obesity. J Clin Invest, 115,
1298-305, 2005.
56. Pacher P, Batkai S, Kunos G. The endocannabinoid system as an emerging target of pharmacotherapy.
Pharmacol Rev, 58, 389-462, 2006.
57. Patel S, Hillard CJ. Role of endocannabinoid signaling
in anxiety and depression. Curr Top Behav Neurosci, 1,
347-71, 2009.
58. Pava MJ, Makriyannis A, Lovinger DM. Endocannabinoid Signaling Regulates Sleep Stability. PLoS One, 11,
e0152473, 2016.
59. Pazos MR, Nunez E, Benito C, Tolon RM, Romero J.
Functional neuroanatomy of the endocannabinoid
system. Pharmacol Biochem Behav, 81, 239-47, 2005.
60. Pazos MR, Sagredo O, Fernandez-Ruiz J. The endocannabinoid system in Huntington’s disease. Curr
Pharm Des, 14, 2317-25, 2008.
61. Petrosino S, Di Marzo V. FAAH and MAGL inhibitors:
therapeutic opportunities from regulating endocannabinoid levels. Curr Opin Investig Drugs, 11, 51-62, 2010.
62. Porter AC, Sauer JM, Knierman MD, Becker GW, Berna
MJ, Bao J, Nomikos GG, Carter P, Bymaster FP, Leese
AB and others. Characterization of a novel endocannabinoid, virodhamine, with antagonist activity at the CB1
receptor. J Pharmacol Exp Ther, 301, 1020-4, 2002.
63. Schmid PC, Reddy PV, Natarajan V, Schmid HH. Metabolism of N-acylethanolamine phospholipids by a mammalian phosphodiesterase of the phospholipase D type.
J Biol Chem, 258, 9302-6, 1983.
64. Sharkey KA, Darmani NA, Parker LA. Regulation of nausea and vomiting by cannabinoids and the endocannabinoid system. Eur J Pharmacol, 722, 134-46, 2014.
65. Silvestri C, Di Marzo V. The endocannabinoid system in
energy homeostasis and the etiopathology of metabolic
disorders. Cell Metab, 17, 475-90, 2013.
66. Simon GM, Cravatt BF. Endocannabinoid biosynthesis
proceeding through glycerophospho-N-acyl ethanola-
mine and a role for alpha/beta-hydrolase 4 in this pathway. J Biol Chem, 281, 26465-72, 2006.
67. Simon GM, Cravatt BF. Anandamide biosynthesis catalyzed by the phosphodiesterase GDE1 and detection
of glycerophospho-N-acyl ethanolamine precursors in
mouse brain. J Biol Chem, 283, 9341-9, 2008.
68. Skaper SD, Buriani A, Dal Toso R, Petrelli L, Romanello
S, Facci L, Leon A. The ALIAmide palmitoylethanolamide and cannabinoids, but not anandamide, are protective in a delayed postglutamate paradigm of excitotoxic
death in cerebellar granule neurons. Proc Natl Acad Sci
U S A, 93, 3984-9, 1996.
69. Solowij N, Michie PT. Cannabis and cognitive dysfunction: parallels with endophenotypes of schizophrenia? J
Psychiatry Neurosci, 32, 30-52, 2007.
70. Sugiura T, Kondo S, Sukagawa A, Nakane S, Shinoda
A, Itoh K, Yamashita A, Waku K. 2-Arachidonoylglycerol: a possible endogenous cannabinoid receptor ligand
in brain. Biochem Biophys Res Commun, 215, 89-97,
1995.
71. Van Sickle MD, Duncan M, Kingsley PJ, Mouihate A,
Urbani P, Mackie K, Stella N, Makriyannis A, Piomelli
D, Davison JS and others. Identification and functional
characterization of brainstem cannabinoid CB2 receptors. Science, 310, 329-32, 2005.
72. Verty AN, Allen AM, Oldfield BJ. The effects of rimonabant on brown adipose tissue in rat: implications for
energy expenditure. Obesity (Silver Spring), 17, 254-6,
2009.
73. Vettor R, Pagano C. The role of the endocannabinoid
system in lipogenesis and fatty acid metabolism. Best
Pract Res Clin Endocrinol Metab, 23, 51-63, 2009.
74. Volkow ND, Baler RD, Compton WM, Weiss SR. Adverse health effects of marijuana use. N Engl J Med, 370,
2219-27, 2014.
75. Vuckovic S, Srebro D, Vujovic KS, Vucetic C, Prostran
M. Cannabinoids and Pain: New Insights From Old Molecules. Front Pharmacol, 9, 1259, 2018.
76. Wang H, Dey SK, Maccarrone M. Jekyll and hyde: two
faces of cannabinoid signaling in male and female fertility. Endocr Rev, 27, 427-48, 2006.
77. Wolf OT, Atsak P, de Quervain DJ, Roozendaal B, Wingenfeld K. Stress and Memory: A Selective Review on
Recent Developments in the Understanding of Stress
Hormone Effects on Memory and Their Clinical Relevance. J Neuroendocrinol, 28, 2016.
78. Zygmunt PM, Petersson J, Andersson DA, Chuang H,
Sorgard M, Di Marzo V, Julius D, Hogestatt ED. Vanilloid
receptors on sensory nerves mediate the vasodilator action of anandamide. Nature, 400, 452-7, 1999.
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
25
Cannabis ve Kannabinoidlerin
Dozaj Formları ve Uygulama
Yolları
Dr.Ecz. Eda Gökbulut
Ulkar Holding, Kurumsal İlişkiler Yöneticisi
1978 Samsun doğumlu olan Eda Gökbulut, 1999 yılında Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde lisans öğrenimini tamamlamıştır. 2003 yılında aynı üniversitede Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı’nda yüksek lisansını
tamamlayarak “bilim uzmanlığı” derecesini, 2013 yılında ise yine aynı anabilim dalında “doktora” derecesini
almaya hak kazanmıştır. 2000-2005 yılları arası Emekli Sandığı Sağlık Hizmetleri Dairesi Başkanlığı’nda çalışan
Eda Gökbulut, Şubat 2005’den bu yana Ulkar Holding bünyesindeki Nobel İlaç Sanayii’de Kurumsal İlişkiler
Yöneticisi görevini sürdürmektedir. FABAD Yönetim Kurulu üyesidir. Evli ve 2 çocuk annesidir.
Kenevir (Cannabis sativa) 1.5-2 metre boyunda,
dioik, tek yıllık bir bitkidir. Halk arasında Kendir
Otu, Kınnap Otu, Deli Yonca adlarıyla da bilinmektedir. Genel olarak sıcak ve orta sıcaklıktaki
iklimlerde yetişebilen bitkinin anavatanı Güney
Hindistan’dır (Russo, 2007). Yurdumuzda da
Amasya, Antalya, Bartın, Burdur, Çorum, İzmir,
Karabük, Kastamonu, Kayseri, Kütahya, Malatya,
Ordu, Rize, Samsun, Sinop, Tokat, Uşak, Yozgat
ve Zonguldak illerinde izinli olarak yetiştirilebilmektedir.
Kenevirin başlıca 3 yetiştirilme amacı vardır;
1- dokumacılıkta ve ip yapımında kullanılan bitkinin lifleri için,
2- “esrar” eldesi için,
3- tohumundan elde dilen yağ için
26 MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
Kenevir lif elde etmek amacıyla yetiştirilmiş ise,
dişi çiçekler olgunlaşmadan gövde kesilir ve kurutulup lifler elde edilmiş olur. Bu liflerden kınnap,
urgan, halat gibi malzemeler yapılır, daha kaba
olan lifler ise, semer ve hamut gibi eşyalarda dolgu maddesidir.
Esrar elde etmek için, dişi çiçekler olgunlaşınca,
sarımsı yeşil renkteki reçinesi bol dal uçları toplanarak elenir. Elde edilen ilk ürün, etkiden sorumlu
kannabinoidleri (tetrahidrokannabinol (THC), kannabidiol (CBD)) içermektedir. Esrar, tömbeki veya
tütün gibi maddelerle karıştırılıp sigara veya nargile ile içilebileceği gibi bal, lokum ve reçel gibi tatlandırıcılarla da yutulabilir. Tatlı maddelerde alım
esrarın etkisini arttırmaktadır.
Yağını elde etmek için ise, kuru çiçekler el ile
ufalanır ve meydana çıkan reçineli toz toplanarak
elenir. Dış çiçeklerin olgunlaşması tamamlanınca
tohumlarda yeterli miktarda yağ oluşmaktadır.
Kenevir yağı, sabun sanayinde kullanılmaktadır.
Medikal Cannabis için Kullanılan Farmasötik Dozaj Formları ve Uygulama
Yolları
Medikal Cannabis denildiğinde, pestisit ve inorganik gübreler içermeyen temiz bir ortamda yetiştirilmiş, hasat sonrasında Aspergillus vb. mikroorganizmaların üremeyeceği uygun ortamlarda
kurutulmuş, depolanmış, tohum ve gövde uzaklaştırılmış, standardize, kalite kontrolü yapılmış
materyal akla gelmektedir.
Tüm diğer ilaçlar gibi medikal Cannabis de hastaların ihtiyaçlarına göre farklı uygulama yolları (ör.
inhalasyon, oral, transdermal) kullanarak verilebilmektedir. Dozaj formu seçimi
- Hastanın ilacı gün içinde ne zaman alacağına,
- Ne sıklıkta alacağına,
- Ne dozda alacağına,
- Yan etkilerine olan toleransına,
- Günlük aktivitelerine devam edip etmeyeceğine
göre değişiklik göstermektedir.
İnhalasyon yoluyla
Bir vaporizer veya inhaler kullanılarak Cannabis
çiçeklerinden elde edilen kannabinoidler inhale
edilir ve akciğerler vasıtasıyla kana karışır. Burada
meydana gelen buhar; nikotin, sıvı propilen glikol
veya gliserol içermez, toksik değildir. Bu vaporizerler hastaya efektif, güvenli ve kolay kullanım
sunmaktadır.
Buhar yoluyla sabit terapötik dozda kannabinoid almak için, ürün farmasötik kalitede olmalıdır.
Cannabis çiçekleri farmasötik standartlara göre,
genetik ve kimyasal olarak standardize edilmiştir. Mikrobiyal kontaminant, pestisit, impürite ve
ağır metal içermemekte, bu şekliyle buharının da
daha güvenli olması sağlanmaktadır.
Medikal Cannabis’i sararak içmek hastaya zarar
vermekte ve sağlığı için önerilmemektedir. Bu
şekliye oluşan toksik prolitik bileşenler akciğerler
yoluyla doğrudan kana karışmaktadır. Oral alıma
göre etki hızlı (birkaç dakika içinde) başlayıp kısa
sürmekte, alınan THC miktarı içine çekilen miktara göre değişiklik göstermektedir.
Oral yolla
Oral preparatlar tüm ilaçlar için en çok kullanılan
dozaj formlarıdır. Alımı kolay olduğundan, bu yolla
alınan konsantre edilmiş Cannabis ekstreleri giderek popüler hale gelmektedir.
Bitkinin tümünden veya bir kısmından elde edilen kannabinoid ekstresi, ağızdan yutularak veya
dilaltı (sublingual) olarak alınabilmektedir. DilaltınMİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
27
dan emildiğinde ilaç, karaciğeri atlayarak doğrudan kana karışmaktadır.
Alternatif oral dozaj formlarından biri de kapsüllerdir. Taşıyıcı bir yağda çözünmüş olan belli konsantrasyondaki kannabinoidleri (THC veya CBD)
içerirler. Kapsül yutulduktan sonra açılmakta ve
etkin madde mide ve bağırsaktan emilmektedir.
Ancak absorbsiyon zamanı midenin doluluğuna,
hastanın hareket halinde olup olmadığına göre
vb. değişiklik göstermektedir. THC nin kendisi
gastrik boşalma hızını yavaşlatmaktadır.
Yutularak oral kullanım, inhalasyona kıyasla etkiyi
yavaşlatmakta, total kan kansantrasyonunu düşürmekte ve etki süresini uzatmaktadır. Total kannabinoid miktarı karaciğer metabolizasyonuna ve
mide içeriğine göre değişmekte, bu da oral kullanımda doz ayarlamasını zorlaştırmaktadır.
Yağlar
Giderek artan sayıda hasta, Cannabis çiçeğinin
ekstrelerini kullanmaktadır. Tüm bitkiden elde edilen Cannabis ektresi, kannabinoid ve terpenleri
içermektedir. Koyu viskoz görüntüsünden dolayı
“yağ” olarak adlandırılan bu konsantre dozaj formu hazırlanırken ekstre, alım kolaylığı ve taşıyıcı
olması açısından yağda (zeytin,ayçiçek,fıstık gibi)
çözündürülmektedir. Sonrasında bir damlalık vasıtasıyla dilaltına damlatılarak kullanılmakta ve bu
yolla kana karışmaktadır.
Spreyler
Spreyler de yağlar gibi dilaltına uygulanmaktadır.
Etkin madde, alkol solüsyonunda çözülmekte ve
doz-ayarlı sprey içeren şişelere konarak sunulmaktadır.
Transdermal yolla
Transdermal, “deri yoluyla emilen” anlamına gelmektedir. Bu ürünler, deri yüzeyine veya mukoz
membrana uygulanan kremleri ve direkt olarak
deriye uygulanan adheziv patchleri içerirler. Belli
zaman aralıklarında doz tekrarlanmaktadır.
Transdermal dozaj formlarında klinik kullanım ve
uygulama için araştırmalar devam etmekle birlikte
halihazırda bu ürünler lokalize kas ve eklem ağrılarında kullanılmaktadırlar.
28 MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
Çoğu kannabinoid, suyu sevmediğinden (hidrofobik) deriden emilmede absorbsiyonu artırmak
adına uygun sıvağlarla formülasyon hazırlamak
önem taşımaktadır. Bu tarz ürünler, lokal etki sağlamakta ve kan dolaşımına geçmemektedirler.
Çay veya infüzyon
Bazı hastalar medikal Cannabis’i çay olarak tüketmektedirler (Cannabis çiçeğini sıcak suda
infüze ederek). Çayın içilmesiyle, kannabinoidler
mide ve bağırsaktan absorbe olduğundan oral
formda olduğu gibi (karaciğer metabolizması ve
mide içeriğine göre) doz ayarlamasında sıkıntı yaşanabilmektedir.
Bununla birlikte çaydaki içerik; kaynatma süresi,
hazırlanan çayın miktarı ve saklama süresine göre
değişiklik göstermektedir. Bu da çaydaki terapötik etkinin kesin olmamasına yol açmaktadır.
Yenilebilir içerikler
Bitkiyi diğer bir alım şekli kurabiye/kek gibi yiyeceklerin içine ilave etmektir. Bu şekliye sabit bir
kannabinoid miktarı almak çok zordur ve hastanın kolayca doz aşımına gitme riski mevcuttur.
Standardize edilmiş oral ürünlere göre terapötik
etkisi kesin değildir ve etkinin başlama süresi
uzundur. Sonuç olarak, bu tarz içerikler “terapötik
ürün” olarak değerlendirilmemektedirler (Bedrocan,2018).
Dünyadaki ve Türkiye’deki Müstahzarları
Kannabinoidler birçok hastalık semptomlarını
iyileştirmek amacıyla kullanılmalarına karşın, psikotrop ve santral sinir sistemi ile ilgili diğer istenmeyen etkileri nedeniyle klinikte kullanılışları sınırlı
kalmaktadır. Günümüzde onaylanmış kannabinoid ilaçlardan ikisi FDA onaylı sentetik ilaçlar olan
dronabinol (delta-9-THC) (Marinol®,Syndros®)
ve nabilon (sentetik THC) (CesametTM, Canemes®), bir diğeri bitki ekstresi olan ve Kanada
ve Avrupa’da kullanılan nabiksimolsdür (THC ve
CBD’nin birebir karışımı) (Sativex®) (EMCDDA,
2018).
Bu ilaçların onaylanmış endikasyonları ise kanser
kemoterapisine eşlik eden bulantı ve kusma (dronabinol, nabilon), AİDS hastalarında kilo kaybına
eşlik eden anoreksi (dronabinol), ve multipl skleroza bağlı spastisite ve nöropatik ağrı ile kanser
ağrısıdır (nabiksimols). Kannabinoidlerin spesifik
endikasyonlardaki etkinliği halen detaylıca bilinmemektedir (Ulugöl, 2018).
Geliştirilen bir diğer ürün Epidiolex®, yakın
geçmişte FDA onayını alan ilk ve tek CBD ürünüdür. Zygel™ adında bir transdermal CBD jel
ise Fragile X sendromlu hastalarda CBD kullanımı
için patent almıştır (US Patent No. 10,213,390).
Bunun yanında Arvisol® adında saf CBD tablet
ve Namisol® adında bir dronabinol dilaltı tablet,
üzerinde de çalışmalar bulunmaktadır (Klumpers
ve ark, 2012).
Türkiye’de ruhsatlı olmayan ancak ithal edilerek
kullanılmasına izin verilen kenevir bazlı ilaçlar Sativex® ve Epidiolex® tir. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun iziniyle, hekimin yazdığı kırmızı
reçete ile Türk Eczacılar Birliği tarafından getirilmektedirler. Sativex® oromucosal spray 3x10
ml 29.02.2016 tarihli, Epidiolex® 100 mg/ml
100 ml oral solution ise 04.02.2019 tarihli yurt
dışından getirilebilen ilaçlar listesinde “N02BG10”
ATC kodu ile yer almaktadır.
ve Cimino, 2014). Opioidlerle birlikte Cannabis
ve kannabinoidler kullanılmamalıdır. THC ve CBD
varfarin düzeyini arttırabilir (Yamaori ve ark, 2012).
Çocuklarda CBD ile epilepsi tedavisinde CBD’nin
klobazam seviyesini arttırdığı bildirilmiştir (Geffrey
ve ark, 2015).
Sonuç olarak, eski çağlardan beri kullanıldığı
bilinen ve de günümüzde de değişik alanlarda
yaygın olarak kullanılan Cannabis bitkisi ve aktif
bileşenlerinin tıbbi alanlarda potansiyel bir tedavi
değeri olduğu düşünülmektedir. Ancak, bitkinin
daha kapsamlı ve güvenilir bir şekilde medikal
alanda yerini alması için etki mekanizmalarını aydınlatacak, potansiyel tedavi değerini ve yan etkilerini kanıta dayalı olarak ortaya koyacak bilimsel
çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.
Şu an Türkiye piyasasında bulunan imal kenevir
bazlı ürün ise Kenevir Yağı içeren 1000mg kapsül ve %100 Kenevir Yağı içeren Soğuk Pres
şişedir. Bunlar, ATC grubu “Vitamin, mineral, diğer nutrisyonel ürünler-nutrasötikler-fitomedisinaller” olan Tarım Bakanlığı’ndan onaylı takviye
edici gıda statüsünde reçetesiz ürünlerdir (Rx
Media 2019).
Cannabis ve Kannabinoidlerin Diğer
İlaçlarla Etkileşimi
Birden fazla ilaç kullanıldığında her zaman ilaç
etkileşimleri göz önünde bulundurulmalıdır. Cannabis kullanan hastaların en önemli problemi
doktorlarına illegal olması nedeniyle Cannabis
kullandıklarını söylememeleridir. Bu durum da,
doktorların olası ilaç etkileşimler ile ilgili hastayı bilgilendirememesine neden olmaktadır. Cannabis
ve kannabinoidler diğer ilaçların absorpsiyonu ve
eliminasyonunda değişikliklere neden olmaktadır.
Olası artı ya da sinerjik etki nedeniyle Cannabis ve
kannabinoidlerin alkol, sedatifler (uyku ilaçları) vb.
ile birlikte alınmaması gerekir (Hartman, 2015).
Cannabis teofilin kullanan hastalarda teofilinin çabuk eliminasyonuna neden olabilmektedir (Stout
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
29
KAYNAKLAR
1.
A primer to medicinal Cannabis, An introductory text to
the therapeutic use of Cannabis, Bedrocan, 2018.
2.
Cannabidiol (CBD) Critical Review Report, Expert Committee on Drug Dependence Fortieth Meeting Geneva,
4-7 June 2018.
3.
European Monitoring Centre for Drugs and Drug Addiction (2018), Medical use of Cannabis and cannabinoids:
questions and answers for policymaking, Publications
Office of the European Union, Luxembourg.
4.
Geffrey AL, Pollack SF, Bruno PL, Thiele EA. Drug-drug
interaction bwtween clobazam and cannabidiol in children with refractory epilepsy. Epilepsia, 56, 1246–1251,
2015.
5.
Hartman RL, Brown TL, Milavetz G, Spurgin A, Gorelick
DA, Gaffney G, Huestis MA. Controlled Cannabis Vaporizer Administration: Blood and Plasma Cannabinoids with and without Alcohol, Clin Chem, 61(6), 850-69,
2015.
6.
Klumpers LE, Beumer TL, van Hasselt JG, Lipplaa A,
Karger LB, Kleinloog HD, Freijer JI, de Kam ML, van
Gerven JM. Novel Δ(9)-tetrahydrocannabinol formulation Namisol® has beneficial pharmacokinetics and promising pharmacodynamic effects. Br J Clin Pharmacol,
74(1),42-53, 2012.
7.
Russo EB. History of Cannabis and its preparations in
saga, science and sobriquet. Chemistry & Biodiversity,
4, 1614-1648, 2007.
8.
Rx Media 2019
9.
Stout SM, Cimino NM. Exogenous cannabinoids as
substrates, inhibitors, and inducers of human drugmetabolizing enzymes: A systematic review. Drug Metab.
Rev. 46, 86–95, 2014.
10. Ulugöl, A. Kannabinoidlerin Klinikte Kullanılışı ve Terapötik Hedefler/ Medical Use and Therapeutic Targets for
Cannabinoids, Turkiye Klinikleri J Pharmacol-Special Topics,6(1), 42-50, 2018.
11. Yamaori S, Koeda K, Kushihara M, Hada Y, Yamamoto I,
Watanabe K. Comparison in the in vitro inhibitory effects
of major phytocannabinoids and polycyclic aromatic
hydrocarbons contained in marijuana smoke on cytochrome P450 2C9 activity. Drug Metab Pharmacokinet,
27(3), 294-300, 2012.
30 MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
Cannabis Toksisitesi
Doç.Dr. Özge Cemiloğlu Ülker
Ankara Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, F. Toksikoloji Anabilim Dalı
13 Haziran 1979’da Kayseri-İncesu’da dünyaya gelen Özge Cemiloğlu Ülker, 2001 yılında Ankara Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi’nden mezun olmuş, 2002 Ocak ayında aynı fakültede Araştırma Görevlisi olarak çalışmaya
başlamıştır. 2004 yılında Farmasötik Toksikoloji alanında bilim uzmanlığı 2010 Eylül ayında doktora derecesini
almaya hak kazanmıştır. 2016 Nisan ayında doçent ünvanı almıştır. Halen Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi
Farmasötik Toksikoloji Anabilim Dalı’nda Öğretim Üyesi olarak çalışmaktadır. 2013-2014 yılları arasında, TUBİTAK bursu ile A.B.D’de Johns Hopkins Üniversitesinde doktora sonrası çalışmalarda bulunmuştur. 2016-2017
yılarında A.B.D’de Oklahama State Üniversitesinde 1 yıl süre çevre toksikolojisi alanında çalışmalar yapmıştır.
Oklahoma State Üniversitesinde ve ERASMUS Öğretim Üyesi Değişikliği hareketliliğiyle Napoli Üniversitesinde
Toksikoloji dersleri vermiştir. Başlıca araştırma alanları immünotoksikoloji, alternatif toksisite testleri, çevre toksikolojisidir. Evli ve bir kız çocuğu annesidir.
Cannabis’in terapötik etkisi, toksisitesi ve güvenliği ile ilgili çalışmalara olan ilgi giderek artmaktadır. Cannabis; Cannabis sativa ve Cannabis indica bitkilerinden elde edilir. Bu bitkilerde bulunan
60’dan fazla kannabinoid türevleri arasında delta9-tetrahidrokannabinol (THC) asıl psikoaktif bileşiktir. Diğer doğal kannabinoidler ise kannabidiol
(CBD) ve kannabinol şeklindedir (Elsohy ve Slade,
2005). Marihuana, Cannabis bitki yapraklarının ve
çiçeklerin kurutulup öğütülmüş haline verilen ve
yaygın kullanılan ismidir. Fitokannabinoidler, Marihuana ve Cannabis terimleri birbirlerinin yerine
kullanılabilmektedir.
Kannabinoidler, genel olarak kannabinoid reseptörleri ile etkileşen kollektif gruplardır. Bitkisel
kaynaklı fitokannabinoidleri, endojen kaynaklı
kannabinoidleri ve sentetik kannabinoidleri içerirler. Bu ajanlar kannabinoid reseptör agonisti olarak rol oynar. Bitkisel kaynaklı fitokannabinoidler
arasında THC ve CBD etkileri en çok araştırılan
kannabinoid türevleridir (Borgelt ve ark.,2013).
THC’nin kannabinoid tip 1 reseptörlerine (CB1R)
yüksek derecede afinitesi vardır (Mc Partland ve
ark., 2015). Bu reseptörler en çok bazal ganglia,
serebellum, hipokampus, neokorteks ve limbik
korteksin nöron terminallerinde bulunur (Piomelli
2003). Bu beyin bölgeleri, motor aktivite, koordinasyon ve kısa süreli hafıza gibi nörolojik aktivitelerden sorumludur. THC’nin CB1R ile etkileşmesi,
Cannabis kullanımının akut etkilerini açıklamaktadır. Endojen kaynaklı kannabinoidler ise kannabinoid tip 2 reseptörlerine (CB2R) bağlanırlar. Bu
reseptörler ise genellikle immun sistem hücre ve
dokularında bulunurlar (Pertwee, 2010). Endojen
kannabinoid olan anadamid ve ekzojen kannabinoid olan THC’nin CB2R reseptörlere bağlanmaları sonucu farklı hatta birbirleri ile ters cevaplar
ortaya çıkar. Endojen kannabinoidler immün yanıtı arttırırken, ekzojen kannabinoidler immun yanıtı
baskılar (Suarez-Pinilla ve ark., 2014). CBD ise
her iki reseptöre karşı düşük afiniteye sahiptir (Mc
Partland ve ark., 2015).
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
31
Bitkideki kannabinoid miktarı ile THC ve CBD
oranları çok büyük farklılıklar gösterebilir. Bitkinin yetiştiği ortamın özellikleri, ışık, nem, sıcaklık
ve toprak tipi gibi faktörler, bitkinin kullanımının
güvenliğini ve etkinliğini etkiler (Adams and Martin, 1996, Borgelt ve ark., 2013). Bu durum kannabisin tıbbi amaçlı kullanılan ürünleri için daha
sabittir. Sentetik kannabinoidler, terapötik ve
araştırma amaçlı sentezlenmişlerdir. Ancak temin
edilmesine getirilen yasal düzenlemelere rağmen,
sıklıkla suistimal edilen ilaçlar arasında yer almaya
başlamışlardır. Sokak isimleri, K2, Siyah Mamba,
Baharat şeklindedir. Sentetik kannabinoidler fitokannabinoidlere göre, daha fazla ölüm ve toksisiteden sorumlu hale gelmiştir. Sentetik THC olan
dronobinol ve sentetik CBD olan nabilon bazı
ülkelerde tıbbi amaçlı reçete edilmektedir (Kelly
ve Nappe, 2018).
Etiyoloji
Son yıllarda, keyif verici madde olarak kullanımının yanı sıra, tıbbi amaçlı kullanımı nedeniyle marihuana toksisitesi ilgili bir çok vaka rapor edilmeye başlamıştır. Kannabinoid toksisitesi, genellikle
inhalasyon yolu ile olmaktadır. Bunun yanında,
Cannabis’in çok yüksek dozda veya yanlışlıkla
yutulması şeklinde de görülmektedir. Çok yüksek
miktarda ve sık sık oral yolla tüketilmesi, aşırı doz
nedeniyle toksik etkinin görülmesine yol açabilir.
Yanlışlıkla yutulması ise daha çok çocuklarda görülen toksik etkilerin nedenidir. Cannabis ile yapılan kek gibi fırın ürünleri, çeşitli şekerler, yağlar
gibi tüketici ürünlerinin yasallaşmasında giderek
artış olması bu ürünlere ulaşmayı kolaylaştırmakta, bu durum da riski arttırmaktadır. (Kelly ve Nappe, 2018; Blohm ve ark., 2019).
Epidemiyoloji
Cannabis, dünyada en çok suistimal edilen maddeler arasındadır. Özellikle ergenler arasında kullanımının yaygın olması dikkat çekicidir. Dünyada
yaklaşık 180.6 milyon kişi Cannabis kullanmaktadır (UNODC, 2013). Sentetik kannabinoidler en
çok suistimal edilen sentetik ilaçlardır. Son 10 yılda sentetik kannabinoidlerin artması ile suistimali
ve toksik etkilerinin görülme sıklığı da artmaktadır.
Bileşiklerin kimyasal yapılarında modifikasyonlar
32 MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
Cannabis satış yeri, Venedik, İtalya, 2019
Fotoğraf: Özge Cemiloğlu Ülker
farklı sentetik kannabinoid bileşiklerine yol açmaktadır. Yüksek dozda kullanımı ile toksik etkiler
ve ölüm rapor edilmiştir. Ucuz olmaları ve rutin
ilaç kontrollerinde idrarda tespit edilememelerinden dolayı, sentetik kannabinoidler sıklıkla tercih
edilmektedir (Kelly ve Nappe, 2018).
Toksikokinetiği
Kannobinoidlerin toksik etkileri, endokannabinoid sistemin ekzojen kannabinoidler ile aşırı stimüle edilmesi sonucu oluşur. Aşırı stimulasyon,
nörotransmitter geçişinde düzensizliğe yol açar
ve bu durum toksisiteye neden olabilir. Kannabinoidlerin absorbsiyon kinetiği, maruziyet yoluna
bağlıdır. Solunum yolu ile maruziyette en yüksek
konsantrasyona 30 dakikadan az bir sürede ulaşırken, oral maruziyette bu süre 2 veya 4 saat
arasında değişmektedir. THC’nin dağılım hacmi
yaklaşık, 3 l/kg’dır. Maruziyet sonrasında, yağda
çözünürlüğü yüksek olan bir madde olduğu için
vücutta yağ dokusunda birikir. Kronik maruziyette
bu birikim artar. Bu özelliğinden dolayı plasentayı
geçer ve anne sütünde de birikir (Grotenhermen,
2003; Kelly ve Nappe, 2018)
Karaciğerdeki sitokrom p450 sistemi, THC metabolizmasından sorumludur. THC’nin aktif metaboliti, 11-hidroksi-delta tetrahidrokannabinoldür, fakat daha sonra inaktif metabolitlerine yıkılır,
bunlardan biri de idrar da tespit edilebilen THCCOOH (11-nor-delta- 9-tetrahidrokannbinol-karboksilik asit) dir. THC-COOH için idrarda tespit
eşlik değeri 50 ng/ml’dir. THC-COOH için yanlış pozitif cevaplar, nonsteroidal antienflamatuar
kullananlarda, proton pompa inhibitörü kullananlarda ve riboflavin kullananlarda rapor edilmiştir.
THC metabolitlerinin serum konsantrasyonlarının
ölçülmesi, doğrulama ve yasal durumlar için gereklidir. Referans laboratuvarlardaki kütle spektrometrisi veya gaz ve sıvı kromotografileri ile tespit edilmelidir (Grotenhermen, 2003; Schwilke ve
ark., 2005; Kelly ve Nappe, 2018).
Toksikolojik Etkiler
Kardiyovasküler sistem üzerine etkiler
Kannabinoidler, hem akut hem de uzun süreli
kardiyovasküler etkilere sahiptir. Akut doza bağlı etkiler, taşikardi, sistemik vazodilatasyon, kan
basıncında yükselme şeklindedir (Grotenhermen,
2007). Anjina pektoris, miyokardiyal enfarktüs,
kardiyak ölüm ve kardiyomiyopati gibi daha ciddi
kardiyotoksik etkiler, önceden kalp hastalığı olan
bireylerde rapor edilmiş ve bu kişilerin Cannabis
kullanımından kaçınmaları tavsiye edilmiştir (Kahan ve ark., 2014). Paradoksal olarak uzun süreli
Cannabis kullanımının etkileri, ise zamanla tolerans gelişmesine bağlı olarak, bradikardi ve hipotansiyondur (Torney, 2010).
Solunum sistemi üzerine etkiler
Cannabis kullanmanın önemli bir yolu, dumanını
içine çekme şeklindedir. Cannabis’in bu şekilde
kullanılması, solunum sisteminin hedef organ olması nedeniyle oldukça önemlidir. Solunum sistemi üzerinde akut veya kronik maruziyete bağlı
olarak bir çok değişikliğe neden olabilir. Spesifik
olarak, akut Cannabis kullanımı, solunum yolunda enflamasyonu arttırır, solunum yolu rezistanını
arttırır ve akciğer dokusunu harab eder. Kronik
Cannabis kullanımı da kronik bronşit riskini, amfizem riskini, kronik solunum yolu enflamasyonunu
arttırır ve solunum sistem fonksiyonlarını değiştirir
(Reece, 2019).
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
33
İmmun sistem üzerine etkiler
İmmün hücre ve dokulardaki CB2 reseptörleri,
eksojen kannabinoidlerin immünolojik etkilerinin
akut ve kronik olarak görülmesini sağlar. Ancak
günümüze kadar yapılmış olan çalışmalar yetersizdir ve immün sistem üzerine çok yönlü etkilerinin anlaşılması için araştırmalara ihtiyaç vardır
(Sachs ve ark., 2015). Cannabis’in immunosupresif özellikleri (Schatman, 2015) CBD’nin antienflamatuar ve nöroprotektif etkileri ( Machado ve
ark., 2011) ile ilgili çalışmalar mevcuttur. Spesifik
olarak CBD, İnterlökin-10 (IL-10) ’u inhibe eder,
IL-8 salınımını arttırır, bu sebeple immün sistem
hastalıklarında tedavi edici sonuçlar verebileceği
ileri sürülmektedir (Machado ve ark., 2011).
Sinir sistemi üzerine etkiler
Sedasyon ya da aşırı uyku hali, ağır Cannabis
kullanımının akut advers etkileri olarak tanımlanır.
Cannabis’in bu etkisinin, kronik ağrısı olan kanser
hastaları, insomnia hastaları gibi uyku güçlüğü
çeken bireylerde toplam uyku süresini arttırdığı gösterilmiştir. Ancak Cannabis’in yavaş dalga
uyku aktivitesini azalttığı ve bu nedenle de uyku
kalitesini azaltabileceği de ileri sürülmektedir (Tramer ve ark., 2001; Gates ve ark., 2014).
Cannabis’in nörofizyolojik etkilerinden olan bilinç
bozukluğu, akut ve kronik kullanıma bağlı olarak farklılık göstermektedir. Cannabis’in bilinci
olumsuz yönde etkilediğine dair bir çok veri bulunmaktadır. Akut etkiler, spesifik olarak hafıza,
dikkat, duygusal algı ve yönetme fonksiyonlarında bozukluk şeklindedir (Repp ve Raich, 2014).
Kronik Cannabis kullanımına bağlı olarak gelişen
uzun süreli bilinçsel etkilerin oluşma riski, başlama yaşının erken olmasına, kullanım sıklığına ve
kullanım süresine bağlıdır (Ehrler ve ark., 2015).
Örneğin 15 yaşından önce Cannabis kullanmaya
başlayan ergenlerde, görsel dikkat, sözel akıcılık,
kısa süreli hatırlama, yönetme fonksiyonlarında
kalıcı hasarların oluşabileceği gösterilmiştir (Repp
ve Raich, 2014). Benzer olarak bir başka çalışmada, ergenlik sırasında Cannabis kullanmaya
başlayan bireylerde daha sonra Cannabis kullanımının kesilmesi ile bu bilinçsel bozuklukların tamamen iyileşmediği ve ergenlerde IQ skorlarında
34 MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
ciddi düşüşlerin olabileceği saptanmıştır. Ergenlik
yaşında Cannabis kullanmaya başlayanlarda bağımlılık oranı daha fazladır (Meier ve ark., 2012).
Kronik kullanımına bağlı nörofizyolojik etkileri değiştiren bir diğer faktör de bitkideki THC ve CBD
oranlarıdır. Bu durum oldukça ilginçdir çünkü,
THC bilinci negatif olarak etkilerken, CBD’nın
koruyucu etkisini gösteren çalışmalar mevcuttur
(Crane ve ark., 2013).
Kannabinoid sistemdeki bozukluklar, nörodavranışsal bozuklukluklara da yol açabilmektedir.
Cannabis’in akut veya kronik kullanımının depresyon, anksiyete, psikoz, bipolar bozukluk, şizofreni ve tükenmişlik sendromu gibi psikiyatrik
durumlara yol açabileceğine dair veriler vardır
(Crippa ve ark., 2009). Burada da yine bitkideki THC ve CBD oranları önemlidir. Yüksek CBD,
düşük THC içerikli Cannabis’in psikozu hafiflettiği
bazı çalışmalarda ileri sürülmüştür (Mc Partland
ve ark., 2015).
Kannabinoid Toksisite Tedavisi
Kannabinoid toksisite tedavisi, semptomatik ve
destekleyici tedavi şeklindedir (Dryburgh ve ark.,
2018). Sentetik kannabinoidlerle oluşan toksisite
çok daha önemlidir, özellikle çocukların kaza ile
oral yolla maruziyetleri sonucu oluşan toksik cevaplar hayati tehlike taşıyabilir.
Ajitasyon ve akut psikoz durumunlarnda, benzodiazepinler veya haloperidol ve olanzepin gibi
antipsikotik ilaçlar kullanılır. Taşikardi, benzodiazepin ile tedavi edilir ve spesifik aritmi oluşmaması için hidrasyon uygulanmalıdır. Hastalar, kardiyovasküler risk faktörüleri açısında izlenmelidir.
Akut koroner sendrom, özellikle kalp hastalarında görülebilir. Sentetik kannabinoid kullanımı ile
görülen nöbetler için benzodiazepin kullanılabilir,
eğer nöbetler epilepsi nöbetleri şeklinde ise uygun sedasyon ve solunum yolu uygulamaları ile
tedavi edilmelidir. Akut kannabinoid zehirlenmelerinde, hayati tehlike yoksa aktif kömür uygulamasıyla gastrointestinal sistemin arındırılması tavsiye
edilmez. Kannabinoidlere bağlı aşırı kusma durumunda, haloperidolün antiemetik olarak yararlı
olduğu gösterilmiştir. Hastalar 6 saat boyunca,
MSS depresyonu, değişen mental durumlar, çoklu nöbetler açısından gözlem altında tutulmalıdır
(Kelly ve Napper, 2018).
Halk Sağlığı ve Güvenliği
Halk sağlığı ve güvenliği açısından, fiziksel, bilinçsel ve fizyolojik etkilerinden dolayı Cannabis ile ilgili endişeler kaçınılmazdır. En önemli sorunlardan
bir tanesi, Cannabis kullananların %9-10’unun
bağımlı hale gelmesidir (Volkov ve ark., 2014). Bu
rakam, kullanmaya başlama yaşı ile artmakta ve
ergenlikte başlama sonucunda bağımlı hale gelme oranı %16-17’ye çıkmaktadır. Her gün Cannabis kullananlarda ise bağımlı olma yüzdesi %20
-25’lere ulaşmaktadır (Repp ve Raich, 2014).
Cannabis kullanmaya erken yaşlarda başlamak,
beyindeki dopamin üreten ödül yolunu daha kolay etkiler, hem Cannabis hem de diğer madde
kullanımına bağımlılığı arttırır. Cannabis’e bağımlı
hale gelme sosyoekonomik desteğe daha fazla
ihtiyaç duymaya, yaşamdan zevk almada azalmaya neden olabilir (Volkov ve ark., 2014).
Bir diğer sorun da özellikle kullanımınının yasal olduğu ülkelerde araba kullanımı sırasında kaza riskini arttırmasından ileri gelmektedir. Cannabis’in
etkisi altında iken araba kullanan bireyler 2-7 kat
daha fazla hasarlı ve ölümcül araba kazalarına
neden olabilmektedir (Grotenhermen, 2007).
Hamilelikte Cannabis kullanımı da oldukça önemli
bir problemdir. Yağda çözünürlüğü yüksek olan
kannabinoidler plasentadan geçip fetüse ulaşmakta ve yenidoğanda doğumsal defektlere,
düşük doğum ağırlığına, nörogelişimsel bozukluklara sebep olabilmektedir. Örneğin, prenatal
dönemde marihuanaya maruz kalmış çocuklarda, problem çözme becerilerinde azalma, hafıza
ve dikkat bozukluğu gibi durumlar saptanmıştır
(Richardson ve ark., 2002).
Cannabis kullanımının akut ve kronik toksik etkilerine karşın, terapötik yönde kullanımını destekleyen çalışmalar giderek artmaktadır. Bu çalışmalarda CBD, iyi tolere edilebilmesi ve insanlarda
güvenli kabul edilmesi nedeniyle öne çıkmaktadır. Ekzojen kannabinoidlerden nabiksimols ve
CBD ekstreleri kanser, anoreksiya, AIDS, kronik
ağrı, glokom, artrit, migren gibi hastalıklarda tıbbi
olarak önerilmektedir (Schatman, 2015). Amerikan Nöroloji Akademisi, tıbbi Cannabis’in Multipl
Skleroz (MS) hastalarının merkezi ağrı, spazm ve
üriner disfonksiyon gibi bazı semptomları için
“olası etkili” olabileceğini rapor etmiştir. Ancak
Parkinson hastalarında görülen levodopa kaynaklı
disknezi ve epilepsi gibi durumlarda “olası etkisiz”
olduğunu belirtmiştir (Koppel ve ark., 2014).
Sonuç
Kannabinoidlerin tıbbi amaçla kullanımı ile ilgili
birçok çalışma mevcuttur ve araştırmalar artarak devam etmektedir. Ayrıca günümüzde Hollanda, İtalya, Uruguay ve Kanada gibi ülkelerde,
Cannabis’in zevk verici madde olarak kullanımı
serbest hale gelmiştir. 2018 yılı itibariyle, A.B.D’de
30 eyalet, tıbbi marihuana ve THC ürünlerinin özel
tıbbi durumlarda kullanımını yasal hale getirmiştir.
9 eyalette ise marihuananın keyif verici madde
olarak kullanılması serbesttir. Ancak keyif verici
olarak kullanımının serbest hale gelmesi, pediatrik
popülasyonda kaza ile zehirlenmelerin artmasına
yol açmıştır. Örneğin A.B.D’nin Colorado eyaletinde keyif verici madde olarak marihuananın
kullanımının yasal hale gelmesinden sonra, bölge zehir kontrol merkezine pediatrik marihuana
zehirlenme başvurularında %34 artış olmuştur
(Wang ve ark., 2016). Tıbbi amaçlı kullanımının
serbest olduğu eyaletlerde ise ilacın kayıtlı kullanıcılar aracılığıyla elde edilmesi ile ergenlere yasadışı aktarımı sonucunda ergenlerde kullanımının artabileceği ileri sürülmektedir (Salomonsen-Sautel
ve ark., 2012).
Oldukça önemli bir araştırma alanı olan
Cannabis’in tıbbi amaçla kullanımı ile ilgili düzenlemelerin ve sınırlandırmaların gerekliliği kaçınılmazdır. Cannabis’in güvenli kullanımı ile ilgili
çalışmalar yetersiz olup ciddi toksik etkileri ve
bağımlılık oluşturma potansiyeli vardır. Yapılacak
düzenleme ve sınırlandırmalarla halk sağlığının
korunması ve Cannabis’in terapötik etkinliğine
gereksinimi olan hastaların fayda görmesi sağlanabilecektir.
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
35
KAYNAKLAR
18. Reece AS. Chronic toxicology of Cannabis. J Clin Toxi-
1.
19. Repp K, Raich A. Marijuana and health: a comprehen-
Adams IB, Martin BR. Cannabis: pharmacology and toxicology in animals and humans. Addiction. 91, 11585–
11614, 1996.
2.
Blohm E, Sell P, Neavyn M. Cannabinoid toxicity in pediatrics. Current Opinion in Pediatrics, 31(2), 256-261,
2019.
3.
Borgelt LM, Franson KL, Nussbaum AM, Wang GS. The
pharmacologic and clinical effects of medical Cannabis.
Pharmacother, 33, 195–209, 2013.
4.
Crane NA, Schuster RM, Fusar-Poli P, Gonzalez R. Effects of Cannabis on neurocognitive functioning: recent
advances, neurodevelopmental influences, and sex differences. Neuropsychol Rev, 23, 117–137, 2013.
5.
6.
7.
Crippa JA, Zuardi AW, Martin-Santos R, et al. Cannabis and anxiety: a critical review of the evidence. Hum
Psychopharmacol, 24, 515–523, 2009.
Dryburgh LM, Bolan NS, Grof CPL, Galettis P, Schneider J, Lucas CJ, Martin JH. Cannabis contaminants:
sources, distribution, human toxicity and pharmacologic
effects. Br J Clin Pharmacol, 84(11), 2468-2476, 2018.
Elsohly MA, Slade D. Chemical constituents of marijuana: the complex mixture of natural cannabinoids. Life
Sci, 78, 539–548, 2005.
8.
Gates PJ, Albertella L, Copeland J. The effects of cannabinoid administration on sleep: a systematic review
of human studies. Sleep Med Rev, 18, 477–487, 2014.
9.
Grotenhermen F. Pharmacokinetics and pharmacodynamics of cannabinoids. Clin Pharmacokinet, 42, 327360, 2003.
10. Grotenhermen F. The toxicology of Cannabis and Cannabis prohibition. Chem Biodivers, 4, 1744–1769, 2007.
11. Kahan M, Srivastava A, Spithoff S, Bromley L. Prescribing smoked Cannabis for chronic noncancer pain:
preliminary recommendations. Can Fam Physician, 60,
1083–1090, 2014.
12. Kelly BF, Nappe TM. “Cannabinoid toxicity.” StatPearls
[Internet]. StatPearls Publishing, 2018.
13. Koppel BS, Brust JC, Fife T, et al. Systematic review:
efficacy and safety of medical marijuana in selected neurologic disorders: report of the Guideline Development
Subcommittee of the American Academy of Neurology.
Neurology, 82, 1556–1563, 2014.
14. McPartland JM, Duncan M, Di Marzo V, Pertwee RG.
Are cannabidiol and Delta(9) -tetrahydrocannabivarin
negative modulators of the endocannabinoid system?
A systematic review. Br J Pharmacol, 172, 737–753,
2015.
15. Meier MH, Caspi A, Ambler A, et al. Persistent Cannabis
users show neuropsychological decline from childhood to midlife. Proc Natl Acad Sci, 109, E2657–E2664,
2012.
16. Pertwee R. Receptors and channels targeted by synthetic cannabinoid receptor agonists and antagonists. Curr
Med Chem, 17, 1360, 2010.
17. Piomelli D. The molecular logic of endocannabinoid signalling. Nat Rev Neurosci, 4, 873–884, 2003.
36 MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
col, 47, 517–524, 2009.
sive review of 20 years of research. Washington County
Oregon: Department of Health and Human Services;
2014.
20. Richardson GA, Ryan C, Willford J, Day NL, Goldschmidt L. Prenatal alcohol and marijuana exposure:
effects on neuropsychological outcomes at 10 years.
Neurotoxicol Teratol, 24, 309–320, 2002.
21. Salomonsen-Sautel S, Sakai JT, Thurstone C, et al. Medical marijuana use among adolescents in substance
abuse treatment. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry,
51, 694-702, 2012.
22. Schatman ME. Medical Marijuana: the state of the science. Medscape Neurology [Internet] 2015. [cited 2015
April 20]. Available from: http://www.medscape.com/
viewarticle/839155
23. Schwilke EW, Schwope DM, Karschner EL, et al. Delta9-tetrahydrocannabinol
(THC),
11-hydroxy-THC,
and 11-nor-9-carboxy-THC plasma pharmacokinetics
during and after continuous high-dose oral THC. Clin
Chem, 55, 2180-2189, 2009.
24. Suarez-Pinilla P, Lopez-Gil J, Crespo-Facorro B. Immune system: a possible nexus between cannabinoids and
psychosis. Brain Behav Immun, 40, 269–282, 2014.
25. Thomas G, Kloner RA, Rezkalla S. Adverse cardiovascular, cerebrovascular, and peripheral vascular effects of
marijuana inhalation: what cardiologists need to know.
Am J Cardiol, 113, 187–190, 2014.
26. Tormey W. Adverse health effects of non-medical Cannabis use. Lancet, 375, 196, 2010.
27. Tramer MR, Carroll D, Campbell FA, Reynolds DJM, Moore RA, McQuay HJ. Cannabinoids for control of chemotherapy induced nausea and vomiting: quantitative
systematic review. BMJ. 2001; 323:16/
28. UNODC. World Drug Report 2013. United Nations Publication Vienna, 2013.
29. Volkow ND, Baler RD, Compton WM, Weiss SR. Adverse health effects of marijuana use. N Engl J Med, 370,
2219–2227, 2014.
30. Wang GS, Le Lait MC, Deakyne SJ, et al. Unintentional
Pediatric Exposures to Marijuana in Colorado, 20092015. JAMA Pediatr, 170, e160971, 2016.
Kenevir Bitkisi ve
Kannabinoid Üretiminde
Biyoteknolojik
Yöntemlerin
Uygulanması
Doç.Dr. Ufuk Koca Çalışkan
Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi,
Farmakognozi Anabilim Dalı ve Fitoterapi Programı
1989 yılında Kayseri Lisesinden mezuniyetinin ardından, Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ne girdi, 1993
yılında mezun olarak Farmakognozi Anabilim Dalı’na Araştırma Görevlisi olarak kabul edildi. 1995 Yılında Milli
Eğitim Bursu ile Yüksek Lisans ve Doktora Öğrenimi için Amerika Birleşik Devletleri’ne gitti. Yüksek Lisansı’nı
Biyokimya alanında Washington State University’de, doktorasını ise ‘Bitki Moleküler ve Hücre Biyolojisi’ alanında University of Florida’da tamamladı. Yüksek lisans sırasında podophyllotoxin türevlerinin Linum sp kallus
ve süspansiyon kültürlerinde üretilmesi, doktora sırasında da greyfurt’ta gen transferi/gen susturma ve moleküler biyoloji teknikleriyle flavonoit yolağının manipülasyonu üzerinde araştırmalarda bulundu. 2005 yılında
Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ne dönüş yaptı. Bitki Biyoteknolojisi laboratuvarı kurarak özellikle endemik
bitkilerin in vitro ortamda çoğalması ve sekonder metabolit üretimiyle ilgili biyoteknoloji alanında çalışmalarına
devam etti. Halk ilaçlarının bilimsel plantformda araştırılması, hayvan deneyleri ile etkilerinin araştırılması kounlarında çalıştı. 2011 yılında Farmakognozi ve Farmasötik Botanik alanında Doçentlik ünvanını aldı. 2017 yılında
Hollanda’da katıldığı bir eğitimle ‘Aromaterapi ‘sertifikası, 2018’de ‘Klinik Aromaterapi ‘ve 2019’da ‘Schüssler
Salz’ eğitim sertifikalarını aldı. Farmakognozi ve Fitoterapi alanın doktora ve yüksek lisans öğrencileriyle çalışmalarına devam etmektedir.
Özet
Cannabis türleri gerek bütün bitki, gerekse metabolitleri ve yasal olduğu ölçüde hammadde olarak
değişik ülke ve eyaletlerde çok farklı endüstrilerde farklı amaçlarla kullanılmaktadır. Bitkinin temel
aktif bileşenleri arasında, kannabinoidler olmak
üzere terpen ve fenolikler mevcuttur. Delta-9tetrahidrokannabinol (THC), kannabidiol (CBD) ve
kannabichromen (CBC) baskın kannabinoidler olmak üzere bunların yanında kannabigerol (CBG)
ve kannabinol (CBN) gibi diğer kannabinoidler de
bitkide tespit edilmiştir. Kannabinoidlerin içeriği
ve bileşimi bitkinin cinsiyeti, yaşı ve gelişim evresi,
iklim ve hava koşulları, hasat zamanı, yetiştirme
yöntemleri, saklama koşulları gbi özelliklere bağlı
olarak değişkenlik göstermekte olup büyük ölçekli tarla tarımında standardizasyonun kontrolü oldukça zordur. Bu nedenle alternatif üretim
yöntemleri araştırılmıştır. Biyoteknolojik yöntemler
bazı narkotik genotipler için umut verici olmakla birlikte lif türlerinin mikroçoğaltımı daha fazla
araştırma gerektirmektedir. Mikroçoğaltım tekniklerinin geliştirilmesi, hem elit çeşitlerin elde edilmesi hem de ilaç ve gıda olarak kullanım dışında
farklı amaçlı çeşitlerin üretilmesi için genetik modifikasyon çalışmalarında gerekli önemli bir adımdır. İlaçta ve gıdada kullanım amaçlı kannabinoid
üretmek için kallus, hücre süspansiyon kültürleri
ve kenevir saçak kök kültürleri izin verilen bölgeMİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
37
lerde farklı gruplar tarafından başarıyla üretilmiştir. Şimdiye kadar kenevir doku kültürü alanında
yapılan çalışmalar, kallus ve süspansiyon kültürlerinde kannabinoid üretiminde yüksek başarılar
sağlanmamışken, adventif ve saçak kök kültürlerinde üretimde daha başarılı olunduğunu ortaya koymuştur. Yayınlanan çalışmalar pilot ölçekte
olup, endüstriyel amaçlı kannabinoid üretimi için
çalışmaların artırılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
Giriş
Cannabis sp. (Cannabinaceae), Türkçe bilinen
ismiyle kenevir, dioik, bazen hermafrodit, rüzgarla tozlaşan çalı şeklinde, ılıman tropik bölgelerde
daha yaygın yetişen bir bitkidir. Endüstriyel olarak en yaygın yetiştirilen tür C. sativa ve çeşitleridir. Kenevir bitkisinin bugüne kadar 545’ten
fazla bileşik içerdiği tespit edilmiştir (Gonçalves
2019). Bunlar fitokannabinoid moleküllerine dahil monoterpen ve alkilresorsinol kısımlarına sahip
fizyolojik ve sıklıkla psikotik etkileri olan bileşikler,
alkanlar, şekerler, azotlu bileşikler (alkaloitler veya
muskarin), flavonoitler, fenoller, fenilpropanoitler,
steroitler, yağ asitleri ve 140 farklı terpen türevidir
(Solymosi 2017; El-Sohly 2017a,b; Andre 2016).
38 MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
Şimdiye kadar tanımlanmış 100’den fazla kannabinoid arasından, psikoaktif olarak en etkili olanın
trans-9-9-tetrahidrokannabinol (THC) olduğu tespit edilmiştir (Bonini 2018). Özellikle olgun numunelerde kannabidiol (CBD), kannabinol (CBN) ve
az miktarda da kannabigerol (CBG) bulunur (Elsohly 20017a, b). Başlıca doğal kannabinoid tipleri, kannabigerol, kannabikromen, kannabidiol,
kannabinodiol, tetrahidrokannabinol, kannabinol,
kannabitriol, kannabinozin, isankabinoid, kannabidolin, kannabisitran ve kannabikromanon’dur
(Elsohly 2017a, b). CBD’nin psikotik etkisi olmamakla birlikte kannabikromen ve ilgili bileşiklerin,
antipsikotik, antianksiyetik, antioksidan, antiepileptik, antienflamatuar, antitümoral, antimikrobiyal gibi farklı farmakolojik ve biyolojik etkilere sahip olduğu ve 10 mg ile 700 mg arası dozlarda
ise CBD’nin insan sağlığına toksik etkisinin olmayacağı rapor edilmiştir (Bolognini 2015; Englund
2013; Zuardi 2006; Pryce 2015; Szaflarski 2014;
Burstein 2015; Velasco 2012; Haustein 2014).
THC, kanser kemoterapisinde kusma önleyici,
ve özellikle AIDS tedavisinde iştah açıcı olarak
kullanılmakta olup THC’nin içeriğine bağlı olarak,
uyuşturucu (% 1.0-20 THC), ara madde (% 0.31.0 THC) ve lif tipi (<% 0.3 THC) olarak kenevir
çeşitleri bulunmaktadır (Bonini 2018). THC oranı
yüksek kenevir çeşitleri pek çok ülkede kötüye
kullanımdan dolayı yasaklanmış olmakla birlikte
gıda ve tekstil kaynağı olarak yetiştirilen lif türü
kenevirlerin üretimi sınırlı ölçüde yasal bırakılmıştır. Kenevirin büyük ölçekli tarla tarımını kontrol
etmek oldukça zordur. Bitkilerde kannabinoid
içeriği değişken ve birçok faktöre bağlı olduğu
için alternatif üretim yöntemleri araştırılmaya başlanmıştır. Bitki doku kültürü yani biyoteknolojik
yöntemlerin kullanılması, laboratuvar ortamında
mikroçoğaltım yöntemlerinin geliştirilmesi farklı
amaçlı genetik modifikasyonlar için umut vericidir.
Bu bağlamda derlemenin amacı C. sativa bitkisinin in vitro ortamda yetiştirilmesi, klonlanması,
özellikle CBD üretimi amacıyla kallus, süspansiyon ve saçak kök kültürlerinin oluşturulması ile
ilgili bilgileri sunarak kenevir in vitro kültürlerinin
tarihsel perspektifine ve kannabinoid üretimindeki
rollerine ilişkin kapsamlı bir genel bakış sağlamaktır.
Sentetik ligandlar veya allosterik modülatörler
umut verici olmakla birlikte henüz doğal moleküllerin yerini almaları mümkün görünmemektedir.
Yurtdışında ruhsatlı ilaç olarak reçete edilen Sativex (GW Pharmaceuticals), kontrollü kültürlerden
elde edilen standart kenevir bazlı, Epidiolex (GW
Pharmaceuticals) ise saflaştırılmış CBD bitki ekstresinden türetilen bir üründür. Kannabinoid içeriği yüksek olan hammaddelerin mevcudiyeti yasal
kısıtlamalar nedeniyle sınırlıdır. Hammadde talebi,
yeni çeşitlere ve alternatif kannabinoid kaynaklarına ihtiyaç duymakta olup yeni çeşitlerin yetiştirilmesi yüksek verimli genotiplerin de seçilmesini
gerektiren zaman alan bir işlemdir. Kannabinoidlerin içeriği ve bileşimi bitkiler arasında değişkenlik
gösterir ve büyük ölçüde çeşitlilik, cinsiyet, yaş,
gelişim evresi, iklim ve hava koşulları, hasat zamanı, yetiştirme yöntemleri, depolama koşulları
gibi faktörlere bağlıdır (Andre 2016). Son zamanlarda yukarıdaki bütün koşullardan tasarruf sağlamak için kannabinoidlerin (veya fitokannabinoidlerin) üretiminde dişi bitkiler erkek bitkilere tercih
edilmektedir. Kannabinoidler, çoğunlukla dişi çiçekler, yapraklar ve tomurcuklarda bulunan salgı
tüylerinde üretilir. Glandüler tüyler sadece kannabinoidleri salgılamakla kalmaz, aynı zamanda
bunları sentezler (Sirikantaramas 2005). Kannabinoidlerin (örneğin, THCA, CBD) doğal formları,
glandüler tüylerin depo kısmında sentezlenir ve
üretiminde yer alan enzimler de, salgı hücrelerinden salgı boşluğuna salgılanırlar. Böylece, erkek
bitkilere kıyasla, dişi bitkiler daha yüksek miktarda
kannabinoid üretir, yüksek oranda rüzgarla tozlaşan dişi bitkiler, ortamda eğer erkek bitki varsa olgunlukta çok sayıda tohum üretir, ortamda
erkek bitki yoksa daha yüksek miktarda sekonder metabolit elde etmek için tercih edilir. Yüksek
metabolit içeriğine sahip dişi klonların taranması,
korunması ve çoğaltılması, ve kenevir bitkisinin
kimyasal profilindeki tutarlılığın arttırılmasının en
uygun yollarından birisi biyoteknolojik yöntemlerin
uygulanmasıdır. Biyoteknoloji, özellikle bitki doku
kültürleri, genetik mühendisliği, heterolog sistemler de potansiyel olarak yüksek verimde kannabinoid üretimi için fırsatlar sunarlar (Sirikantaramas
2007). Kenevir mikroçoğaltım (mikropropogasyon) hızlı çoğalma ve büyük ölçekli bitki üretimine
izin verir. Mikroçoğaltımın en büyük avantajı ise elit
klonları yeniden oluşturma ve değerli bitki genotiplerini koruma imkanı sağlamasıdır. Etkili rejenerasyon protokolleri oluşturmak, genetik dönüşüm
için gerekli bir önkoşuldur. Şimdiye kadar yapılan
etkili kenevir mikroçoğaltım protokolü geliştirme
çalışmalarında doğrudan ve dolaylı organogenez yaklaşımları izlenmiştir (Wrobel 2018). Doğrudan organogenezde aksiller tomurcukları, sürgün
uçları, kotiledonlar ve epikotiller içeren MX narkotik varyete nodal segmentleri kullanılmıştır (Lata
2009b; Wang 2009). Çimlenme için litreye 0.5 µM
(0.11 mg ekivalen) tidiazuron (TDZ) l-1 veya MS,
2 µM (0.48 mg) metatopolin ortama ilave edilmiştir (Lata 2009b; Chandra 2010; Lata 2016).
Her eksplant başına 12-14 sürgün çıktığı, bu
sürgünlerin de, 2.5 µM (0.51 mg) indol-3-bütirik
asit (IBA) ile yarı kuvvetli MS’de köklendirildiği
kaydedilmiştir (Lata 2009b). TDZ ilaveli protokol
ile elde edilen bitkilerin genetik stabilitesi değerlendirilmiştir (Lata ve diğerleri, 2010c). Vejetatif
olarak üreyen maternal bitkiler ile in vitro yetiştirilen bitkicikler THC ve kannabinoid miktarları tarafından değerlendirildiğinde anlamlı farklılıklar (%
8.50-8.8) görülmemiştir (Chandra 2010). Lif için
yetiştirilen çeşitlerde bitki doku kültürü metoduyla
eksplant başına 3 ile 3.2 sürgün elde edilirken 0.2
mg TDZ/litre ve 0.1 mg a-naftalenasetik asit l-1
(NAA) ile desteklenmiş MS ortamında yetiştirilen
Çin kenevirinin sürgün uçları uç başına 3.2 sürgün vermiştir. (Wang. 2009; Cheng 2016). IBA ve
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
39
NAA ile 1/2 MS ortamında ise % 85’lik köklenme
oranı elde edilmiş ve bitkilerin % 95’i iklimlendirme
işlemine devam etmiştir (Wang 2009). Kallus yoluyla sürgün rejenerasyonu bildirilmesine rağmen,
kenevirin dolaylı rejenerasyonu için çok yüksek
başarı kaydedilmemiştir (Slusarkiewicz-Jarzina
2005; Wielgus 2008; Lata 2010a, b; Movahedi
2015; Cheng 2016).
Kallus ve Süspansiyon Kültürleri
Kenevir doku kültürü çalışmaları 1980’lerde
başlamıştır. Kannabinoidlerin in vitro yöntemlerle üretilmesi amacıyla başlatılan uygulamalarda
elit, özellikle dişi bitkilerin klonlanması ve çoğaltılması yönünde de yoğun çalışmalar yapılmış
ve yapılmaktadır. İlk yayınlanan kallus kültürleri,
genç C. sativa yapraklarının eksplant olarak kullanıldığı, 2,4-diklorofenoksiasetik asit (2,4-D) ve
kinetin (KIN) ile desteklenmiş MS ve B5 ortamında elde edilmiştir (Loh 1983; Braemer ve Paris
1987). Kültürlerin analizinde CBD ve olivetol’ün
kanabielsoin’e dönüştüğü tespit edilmiştir (Loh
1983; Braemer ve Paris 1987). Bu çalışmalar
sonunda kannabinoid üretiminin yetersiz ve dengesiz olduğu eksojenik öncüler (CBGA) eklenmeden kannabinoid üretilemediği rapor edilmiştir. Araştırmacılar daha sonraki çalışmalarda da
farklılaşmamış kallus dokularının kannabinoidleri
sentezleyemediğini belirtmişlerdir (Sirikantaramas 2005; Staginnus 2014). Kallustan türetilmiş
sürgünlerin elde edilmesine yönelik ilk girişimler
Mandolino ve Ranalli (1999) tarafından yapılmıştır. Feeney ve Punja (2003), dört adet lif keneviri
çeşidinin yaprakları, gövde petiolleri ve kotiledonlarını kullanarak kallus üretmişlerdir. Kallus üretimi
açısından en etkili ortam, 2,4-D ve 6-benzilaminopurin (BA) veya KIN ile desteklenmiş B5 vitaminli MS ortamı olmuştur. Kallus kültürleri 4 hafta
sonra kök geliştirmiş, ancak sürgün rejenerasyonu görülmemiştir. Slusarkiewicz-Jarzina ve grubu
(2005) farklı eksplant tipleri (genç yapraklar, saplar, internodlar ve aksiller tomurcuklar) kullanarak
sürgünleri yeniden üretebilen kallus kültürleri elde
etmişlerdir. En yüksek kallus indüksiyon sıklığı
% 87 ile petiol (yaprak sapı)’den MS ortamında
Dicamba kullanımı ile olmuştur. Aynı ortamda 6
hafta inkübasyondan sonra çeşitliliğe bağlı olarak
% 1.4-2.5 verim ile bitkicikler oluşmuştur. Wielgus (2008) yaptığı çalışmalar sırasında kenevir
40 MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
varyetesinin/çeşidinin eksplant reaksiyonu ve
bitki rejenerasyonu üzerine çok önemli etkileri olduğunu bulmuştur. Aynı araştırmacılar farklı eksplantların kullanımının kallus indüksiyonu üzerinde
fark gözlemlememişken, farklı genotiplerden elde
edilen kallusların, bitki rejenerasyon kapasitesi ve
etkinliği üzerinde farklılıklar gösterdiklerini tespit
etmişlerdir. Kotiledon eksplantlarında en yüksek
rejenerasyon oranı % 14 olarak kaydedilmiştir.
Flores-Sanchez ve grubu (2009), hücre süspansiyon kültürlerinde hem biyotik hem de abiyotik
elisitörler kullanılmıştır. Farklı elisitörler uygulanmasına rağmen (mantar özleri: Pythium aphanidermatum ve B. cinerea, sinyal bileşikleri: salisilik
asit, metil jasmonat, jasmonik asit ve metal tuzları: AgN03, CoCl2.6H2O, NiSO4.6H2O, ve ayrıca
UVB) kültürlerde, ana bitkilerden çok daha yüksek kannabinoid üretilmediğini vurgulamışlardır.
Yine aynı araştırmacılar, çiçek ve yapraklardan
üretilen trikomlarda kannabinoidler sentezlendiği
halde kenevir fidelerinin düşük miktarda THCA
ekspresyonu gösterdiğini fakat tespit edilebilir
seviyelerde kannabinoid gözlenmediğini rapor etmişlerdir (Flores-Sanchez ve Verpoorte 2008). Bu
bulgu, kannabinoid biyosentezinin organ ve doku
gelişimi ile bağlantılı olduğunu ve bu işlemlere
katılan genler tarafından kontrol edildiğini göstermiştir. Cheng (2016) ve grubu geliştirdiği protokolde kotiledonları eksplantlar olarak kullanarak
kallus, gelişen kalluslardan da sürgün rejenerasyonu oluşturduklarını rapor etmiştir. Aynı araştırmacılar TDZ, NAA l-1 içeren MS ortamında % 52
kallus indüksiyonu ve eksplant başına 3 sürgün
kaydetmişlerdir. Donör eksplantların yaşlarının da
önemli bir faktör olduğu, 2 günlük kotiledonların
(% 47), 4 günlük kotiledonlardan (% 11) daha
fazla eksplant oluşturan sürgün verdiği, IBA’nın
köklenmede (% 80 verim) önemli rol oynadığı
raporlanmıştır. Kallustan bitki rejenerasyonunun
en yüksek verimi (% 96,6) narkotik MX çeşidi
için Lata ve grubu tarafından elde edilmiştir (Lata
2010a, 2010b). Kallus, TDZ ile kombine edilmiş
NAA, IAA, IBA hormonları içeren MS ortamında
kotiledonların donör eksplantı olarak kullanılmasıyla elde edilmiştir. TDZ ilave edilmiş MS ortamı, sürgün indüksiyonu, IBA ile desteklenmiş yarı
kuvvette MS ise köklendirme için optimal ortamlar olarak belirlenmişlerdir (Lata ve diğ. 2010b).
Mohavedi (2015) İran kenevirinde kotiledonlar ve
epikotilleri kullanmış, kalluslar TDZ ve IBA ilave
edilmiş MS ortamında indüklenmiştir. En yüksek
sürgün rejenerasyon hızı (kallus bölümü başına 2
sürgün), BA ve IBA hormonları ile MS ortamında
epikotilden türetilmiş kalluslardan elde edilmiştir.
Ayrıca, narkotik MX-1 kenevir çeşidinin çoğalması için sentetik tohum teknolojisi de geliştirilmiştir
(Lata 2009a). Aksiller tomurcukları sodyum aljinat
içerisine enkapsüle edildiğinde TDZ ilave edilmiş
MS ortamında % 77-100 bitki rejenerasyonu elde
edilmiştir (Lata 2009a). Bu uygulama ile MS ortamı ve kullanılacak alandan tasarruf edilmiştir (Lata
2009a). Enkapsülasyon’dan elde edilen bitkiler
ve ana bitkilerin kimyasal profili, kannabinoid içeriği ve genetik açısından incelendiğinde benzer
oldukları bulunmuştur (Lata 2011). Günümüzde,
bu çalışmalardan türetilen gerekli ortam ve hormonları içeren, küçük ölçekli amatör bitki doku
kültürü kitleri ticari olarak Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde satılmaktadır.
Genetik Modifikasyon
Önemli ilerlemelere rağmen geliştirilen kenevir bitki doku kültürü protokolleri seçilen narkotik çeşitlerle sınırlıdır. Lif kenevirinde doğrudan ve dolaylı
organogenez basit ve etkili bir protokol geliştirilmesi hala gereklilik arzetmektedir (SlusarkiewiczJarzina 2005; Wielgus 2008; Wang 2009; Cheng
2016). Genotip seçimi, eksplant donörlerinin çeşidi ve protokollerin geliştirilmesi kenevirin rejeneratif kapasitesini artırabilir.
Elit bitkilerin geliştirilmesi ve kannabinoid üretimi
için gen transformasyonu stratejileri de denenmiş,
fakat ilk çalışmada C. sativa L., Agrobacterium ile
transformasyona nispeten dirençli bulunmuştur
(Slusarkiewicz-Jarzina 2005). Mackinnon (2000)
grubu sürgün ucu eksplantlarını A. tumefaciens
ile transformasyon için kullanmış fakat bitkilerin
% 50’sinden fazlasında taç yanıkları gelişmiştir.
Başka bir çalışmada, kallus hücreleri, A. tumefaciens (EHA101) ile transformasyonda kullanılmış,
gen transfer edildiği halde kalluslar organ ve bitki
rejenerasyonunda başarısız olmuşlardır (Feeney
ve Punja 2003). Kenevirin A. rhizogenes ve A. tumefaciens ile transformasyonu üzerinde çalışan
Wahby (2013) ve grubu 5 günlük fideler kullanmış
ve hipokotillerin Agrobacterium transfeksiyonu
için en duyarlı eksplantlar olduğunu bulmuşlardır. Ayrıca transformasyon verimi % 43 (A. rhizogenes suşu AR10GUS) ile % 98 (A. rhizogenes
suşu R16006) arasında değişen ve 2 yıldan daha
uzun bir zamandır devam eden saçak kök hatları
oluşturulmuş, transformasyon veriminin A. rhizogenes suşu ve kenevir varyetesine bağlı olduğu
sonucuna varılmıştır. Araştırmacılar ayrıca doğal
A. tumefaciens suşları ile de kallus kültürlerinde
gen transferini denemişler ve başarı kaydetmişlerdir. Kenevirin transformasyonu, rejenerasyon
verimliliğinin düşük olması, varyeteye, dokuya ve
bitkinin yaşına bağlı olması son olarak transgenik
stabilitesinin olmamasından dolayı üzerinde daha
fazla çalışılması gerekli bir konu olarak görülmektedir. Her ne kadar kenevir Agrobacterium gen
transferine dirençli bir bitki olsa da, kannabinoid seviyeleri düşük endüstriyel çeşitlerde, mantar
enfeksiyonuna direncini artırmak, kaliteli lif oranı
yüksek ve ilaç, gıda ve kozmetikte kullanılmak
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
41
üzere hammadde olarak kullanılabilecek spesifik
kannabinoidleri sentezlemeye yönelik tasarlanmış
yeni çeşitler geliştirmeye katkıda bulunabilir (Elsohly 1982).
Saçak Ve Adventif Kök Kültürleri
Saçak kök kültürleri sekonder metabolit üretimi
için yüksek biyosentetik kapasite, kültürlerin hızlı büyümesi ve yüksek biyokütle birikimi, genetik
stabilite ve düşük üretim maliyetleri açısından pek
çok avantajlar sunmaktadır. Ayrıca, saçak kökler biyoreaktörlerde yetiştirilebileceği için yüksek
ölçeklerde üretim sağlanabilir bu da tüm süreci
karlı hale getirebilir. Kök kültürlerinde kannabinoid üretme girişimi Sirikantaramas (2004) grubu tarafından yapılmıştır. Araştırmacılar C. sativa
(narkotik çeşidi) yapraklarından THCA izole ederek pBI121 plazmidine klonlayıp A. rhizogenes
(15834 suşu)’na transfer etmişler, bu A. Rhizogenes suşu da tütün saçak köklerine transfer edilmiştir. Saçak köklerde yapılan analizler THCA’nın
eksprese edilebildiğini ve dışardan ilave edilen
CBGA’yı THCA’ya (%8,2 verim) dönüştürdüğünü
göstermiştir (Sirikantaramas 2004). Farag ve Kayser (2015), kallus kültürlerinden adventif (ek kök)
kökler oluşturmak için çalışmış, 8 haftalık kültürün
ardından NAA, IBA, IAA içeren B5 ortamında kal-
42 MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
lustan adventif kök kültürleri oluşturmayı başarmışlardır. Diğer oksinler etkili olmazken, ortama
NAA ilavesi ile tatmin edici büyüme ve kök elde
edilmiştir. Daha sonra, kök uçları, IAA, IBA, NAA
oksinleri içeren sıvı ortama (1/2 B5) aktarılmış ve
çalkalayıcı üzerinde erlenlerde büyütülmeye devam edilmiştir. Kültürlerin HPLC analizi sonucu
maksimum 1 µg THCA g-1, 1.6 µg CBGA g-1
ve 1.7 µg CBDA g-1 kannabinoid elde edilmiştir.
Kannabinoidlerin sentezi 28 gün sonra 2 µg’ın altına düşmüştür. Optimum bir protokol oluşturmak
için ileri çalışmalara gerek duyulmaktadır.
Sonuç
Kannabinoid üretimi için hammadde elde etmede kullanılabilecek çeşitli stratejiler mevcuttur. Bu
stratejiler tarlada doğal ortamda, seralarda hidroponik tarımı ve in vitro laboratuvar koşullarında
üretimi de kapsamaktadır. Tarla koşullarında, bitkilerden elde edilen THCA’nın verimi kuru ağırlıkta
200 mg THCA g-1’ulaşabilir (Aizpurua-Olaizola
2016). Mikroçoğaltım aynı zamanda verimi dolaylı
olarak etkileyen, yeni çeşitler geliştirmeye ve öncekileri stabilize etmeye yardımcı bir araçtır. Bitki
doku kültürlerine ek olarak, kannabinoid sentezinden sorumlu enzimler üretmek için çeşitli heterolog sistemler geliştirilmiş, CBGAS ve THCAS
heterolog sistemlerde ekspresyon için hedeflenmiştir (Taura 2007; Lange 2016; Zirpel 2017).
Son yıllarda, kenevir’in in vitro ortamda çoğaltılması ve kannabinoid üretimi için önemli adımlar
atılmış olmakla birlikte mevcut mikroçoğaltım teknikleri sadece narkotik genotipler için geliştirilmiştir, lif kenevir çeşitleri için de çalışmalara ihtiyaç
duyulmaktadır. Kallus ve eksplant yanıtlarını ve rejeneratif kapasitelerini iyileştirmek için iki ana strateji vardır; eksplant donörlerinin genotip seçimi ve
ortam optimizasyonu. Doğrudan organogenez,
kullanılan çeşitlerde kannabinoid içeriğinde stabilizasyonu destekleyebilir; dolaylı organogenez,
kenevirin genetik modifikasyonu için bir araç olarak kullanılabilir. A. rhizogenes ve A. tumefaciens
kullanımlarına dair raporlar bildirilmiş olmasına
rağmen, kenevirin genetik modifikasyonu zor bir
görev olmaya devam etmektedir. Bu yöntemlerin
yakında crispr / Cas9 tabanlı yöntemlerle değiştirilmesi muhtemeldir, ancak bu konuda henüz bir
çalışma yapılmamıştır. Her iki durumda da, başarılı bitki rejenerasyonu için kallus sürgün indüksiyonu için etkili bir protokol gereklidir. Biyoreaktörlerde metabolitlerin üretimi kannabinoidlerin elde
edilmesinde hızlı ve tartışmasız bir yöntem olabilir.
Diğer yandan, THCA’nın biyosentezi organ gelişimi ve doku farklılaşması ile bağlantılı olduğu için
ileri çalışmalara gerek duyulmaktadır. Genetiği
değiştirilmiş tütün kallusundan düşük miktarlarda
THCA elde edilmiş, bu yöntemin umut vaadedici
olmasına rağmen biyosentez için CBGA ilavesi gerekmesi ve verimin de heterolog sistemlere
göre daha düşük olması üzerinde çalışılması gerektiği fikrini doğurmuştur (Sirikantaramas 2004).
Kannabinoid üretimi için adventif kök kültürü de
uygulanmıştır. Bununla birlikte, adventif kökler az
miktarda kannabinoid üretmiş ve 28 gün sonra
üretimi sona ermiştir. Günümüzde, C. sativa L.
çeşitleri, hala en etkili doğal kannaabinoid kaynağı olmaya devam etmektedir. Kannabinoid üretimi
için çeşitli biyoteknolojik stratejiler mevcut olmakla birlikte verimli rejenerasyon ve başarılı genetik
transformasyon protokolleri mikroçoğaltım ve
germplazm muhafazası için gereklidir. Ayrıca,
genetiği değiştirilmiş bitkiler de dahil olmak üzere daha istikrarlı çeşitler geliştirmek, hammadde
talebini artırmanın en hızlı yolu olabilir.
KAYNAKLAR
1.
Aizpurua-Olaizola O, Soydaner U, Ozturk E et al. Evolution of the cannabinoid and terpene content during
the growth of Cannabis sativa plants from different chemotypes. J Nat Prod, 79, 324–331, 2016.
2.
Andre CM, Hausman J-F, Guerriero G. Cannabis sativa: the plant of the thousand and one molecules. Front
Plant Sci. https://doi.org/10.3389/fpls.2016.00019,
2016.
3.
Bolognini D, Ross RA. Medical Cannabis vs. synthetic
cannabinoids: what does the future hold? Clin Pharmacol Ther, 97, 568–570, 2015.
4.
Bonini SA, Premoli M, Tambaro S, Kumar A, Maccarinelli
G, Memo M, Mastinu A. Cannabis sativa: A comprehensive ethnopharmacological review of a medicinal plant
with a long history. J Ethnopharmacol, 227, 300–315,
2018.
5.
Braemer R, Paris M. Biotransformation of cannabinoids
by a cell suspension culture of Cannabis sativa L. Plant
Cell Rep, 6, 150–152, 1987.
6.
Burstein S. Cannabidiol (CBD) and its analogs: a review
of their effects on inflammation. Bioorg Med Chem, 23,
1377–1385, 2015.
7.
Chandra S, Lata H, Mehmedic Z et al. Assessment of
cannabinoids content in micropropagated plants of
Cannabis sativa and their comparison with conventionally propagated plants and mother plant during developmental stages of growth. Planta Med, 76, 743–750,
2010.
8.
Cheng C, Zang G, Zhao L et al. A rapid shoot regeneration protocol from the cotyledons of hemp (Cannabis
sativa L.). Ind Crops Prod, 83, 61–65, 2016.
9.
Elsohly HN, Turner CE, Clark AM, Elsohly MA. Synthesis
and antimicrobial activities of certain cannabichromene
and cannabigerol related compounds. J Pharm Sci, 71,
1319–1323, 1982.
10. El Sohly, M.A. (Ed.) Marijuana and the Cannabinoids; Humana Press: Totowa, NJ, USA, ISBN 9781588294562,
2017.
11. ElSohly MA, Radwan MM, Gul W, Chandra S. Galal, A.
Phytochemistry of Cannabis sativa L. Prog Chem Org
Nat Prod, 103, 1–36, 2017.
12. Englund A, Morrison PD, Nottage J et al. Cannabidiol
inhibits THC-elicited paranoid symptoms and hippocampal-dependent memory impairment. J Psychopharmacol, 27, 19–27, 2013.
13. Farag S, Kayser O. Cannabinoids production by hairy
root cultures of Cannabis sativa L. Am J Plant Sci, 6,
1874–1884, 2015.
14. Feeney M, Punja ZK. Tissue culture and Agrobacteriummediated transformation of hemp (Cannabis sativa L.).
In Vitro Cell Dev Biol Plant, 39, 578–585, 2003.
15. Flores-Sanchez IJ, Verpoorte R Secondary metabolism
in Cannabis. Phytochem Rev. https://doi.org/10.1007/
s11101-008-9094-4, 2008.
16. Flores-Sanchez IJ, Pecˇ J, Fei J et al. Elicitation studies
in cell suspension cultures of Cannabis sativa L. J Biotechnol, 143, 157–168, 2009.
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
43
17. Gonçalves J, Rosado T, Soares S, Simão AY, Caramelo
D, Luís Â, Fernández N, Barroso M, Gallardo E and Duarte AP1 Cannabis and Its Secondary Metabolites: Their
Use as Therapeutic Drugs, Toxicological Aspects, and
Analytical Determination. Medicines, 6(1), 31, 2019.
18. Haustein M, Ramer R, Linnebacher M et al. Cannabinoids increase lung cancer cell lysis by lymphokine-activated killer cells via upregulation of ICAM-1. Biochem
Pharmacol, 92. 312–325, 2014.
19. Lange
K,
Schmid
A,
Julsing
MK.
D9Tetrahydrocannabinolic acid synthase: the application
of a plant secondary metabolite enzyme in biocatalytic
chemical synthesis. J Biotechnol, 233, 42–48, 2016.
20. Lata H, Chandra S, Khan IA, Elsohly MA. Propagation
through alginate encapsulation of axillary buds of Cannabis sativa L.—an important medicinal plant. Physiol
Mol Biol Plants, 15, 79–86, 2009a.
21. Lata H, Chandra S, Khan I, Elsohly MA. Thidiazuroninduced high-frequency direct shoot organogenesis
of Cannabis sativa L. In Vitro Cell Dev Biol Plant, 45,
12–19, 2009b.
22. Lata H, Chandra S, Khan I, Elsohly M. High frequency
plant regeneration from leaf derived callus of high delta 9-tetrahydrocannabinol yielding Cannabis sativa L.
Planta Med, 76, 1629–1633, 2010a.
23. Lata H, Chandra S, Techen N et al. Assessment of the
genetic stability of micropropagated plants of Cannabis sativa by ISSR markers. Planta Med, 76, 97–100,
2010b.
24. Lata H, Chandra S, Techen N et al. Molecular analysis of
genetic fidelity in Cannabis sativa L. plants grown from
synthetic (encapsulated) seeds following in vitro storage. Biotechnol Lett, 33, 2503–2508, 2011.
25. Lata H, Chandra S, Techen N et al. In vitro mass propagation of Cannabis sativa L.: a protocol refinement
using novel aromatic cytokinin meta-topolin and the assessment of eco-physiological, biochemical and genetic
fidelity of micropropagated plants. J Appl Res Med Aromat Plants, 3, 18–26, 2016.
tetrahydrocannabinolic acid synthase from Cannabis
sativa L. J Biol Chem, 279, 39767–39774, 2004.
32. Sirikantaramas S, Taura F, Tanaka Y et al. Tetrahydrocannabinolic acid synthase, the enzyme controlling
marijuana psychoactivity, is secreted into the storage
cavity of the glandular trichomes. Plant Cell Physiol, 46,
1578–1582, 2005.
33. Sirikantaramas S, Taura F, Morimoto S, Shoyama Y. Recent advances in Cannabis sativa research: biosynthetic
studies and its potential in biotechnology. Curr Pharm
Biotechnol, 8, 237–243, 2007.
34. Slusarkiewicz-Jarzina A, Ponitka A, Kaczmarek Z. Influence of cultivar, explant source and plant growth regulator on callus induction and plant regeneration of Cannabis sativa L. Acta Biol Crac Ser Bot, 47, 145–151, 2005.
35. Solymosi K, Kofalvi A. Cannabis: A Treasure Trove or
Pandora’s Box? Mini Rev Med Chem, 17, 1223–1291,
2017.
36. Staginnus C, Zo¨rntlein S, de Meijer E. A PCR marker linked to a THCA synthase polymorphism is a reliable tool
to discriminate potentially THC-rich plants of Cannabis
sativa L. J Forensic Sci, 59, 919–926, 2014.
37. Szaflarski JP, Martina Bebin E. Cannabis, cannabidiol,
and epilepsy—from receptors to clinical response. Epilepsy Behav, 41, 277–282, 2014.
38. Taura F, Dono E, Sirikantaramas S et al. Production of
D1-tetrahydrocannabinolic acid by the biosynthetic enzyme secreted from transgenic Pichia pastoris. Biochem
Biophys Res Commun, 361, 675–680, 2007.
39. Velasco G, Sa´nchez C, Guzma´n M. Towards the use
of cannabinoids as antitumour agents. Nat Rev Cancer,
12, 436–444, 2012.
26. Loh WH-T, Hartsel SC, Robertson LW. Tissue culture
of Cannabis sativa L. and in vitro biotransformation of
phenolics. Z Pflanzenphysiol, 111, 395–400, 1983.
40. Wahby I, Caba JM, Ligero F. Agrobacterium infection of
hemp (Cannabis sativa L.): establishment of hairy root
cultures. J Plant Interact, 8, 312–320, 2013.
27. Mackinnon L, Mcdougall G, Aziz N, Millam S. Progress
towards transformation of fibre hemp. Annual report
of the Scottish Crop Research Institute 2000/2001, p
84–86, 2000.
41. Wang R, He LS, Xia B et al. A micropropagation system
for cloning of hemp (Cannabis sativa L.) by shoot tip
culture. Pak J Bot, 41, 603–608, 2009.
28. Mandolino G, Ranalli P. Advances in hemp research.
The Haworth Press, New York, pp 185–212
29. Movahedi M, Ghasemi-Omran V-O, Torabi S (2015) The
effect of different concentrations of TDZ and BA on in
vitro regeneration of Iranian Cannabis (Cannabis sativa)
using cotyledon and epicotyl explants. J Plant Mol Breed, 3, 20–27, 1999.
30. Pryce G, Riddall DR, Selwood DL et al. Neuroprotection in experimental autoimmune encephalomyelitis and
progressive multiple sclerosis by Cannabis-based cannabinoids. J Neuroimmune Pharmacol, 10, 281–292,
2015.
31. Sirikantaramas S, Morimoto S, Shoyama Y et al.
The gene controlling marijuana psychoactivity. Molecular cloning and heterologous expression of D1-
44 MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
42. Wielgus K, Luwanska A, Lassocinski W, Kaczmarek Z.
Estimation of Cannabis sativa L. tissue culture conditions essential for callus induction and plant regeneration.
J Nat Fibers, 5, 199–207, 2008.
43. Wro´bel T, Dreger M, Wielgus K, Słomski R. The application of plant in vitro cultures in cannabinoid production.
Biotechnol Lett, 40, 445–454, 2018.
44. Zirpel B, Degenhardt F, Martin C et al. Engineering yeasts as platform organisms for cannabinoid biosynthesis. J Biotechnol, 259, 204–212, 2017.
45. Zuardi AW, Crippa JAS, Hallak JEC et al. Cannabidiol,
a Cannabis sativa constituent, as an antipsychotic drug.
Braz J Med Biol Res, 39, 421–429, 2006.
Cannabis ve Kannabinoidlerin
Veteriner Hekimlikte Kullanımı
Doç.Dr. Begüm Yurdakök Dikmen
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalı
Lisans eğitimini Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde 2005 yılında tamamladı. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalı’nda doktorasını 2010 yılında tamamladı ve 2015 yılında
doçent ünvanını aldı. 2008 yılında Karolinska Enstitüsü, Farmakogenetik Bölümü’nde araştırmalarda bulundu.
2012 yılında Avrupa Komisyonu tarafından Erasmus Türkiye Büyükelçisi olarak ödül aldı ve farklı ülkelerde ülkemizi temsil ederek Erasmus plus programının geliştirilmesinde katkı sağladı. Veteriner Farmakoloji ve Toksikoloji
Derneği’nin 2006 yılından beri Yönetim Kurulu’nda Genel Sekreter olarak çalışmaktadır. Yükseköğretim Kalite
Kurulu Değerlendiricisi ve VEDEK Değerlendirici olarak çeşitli akreditasyon ve kalite çalışmalarında görev aldı.
Yaklaşık 34 SCI/ SCIExpanded makalesi ve 10 uluslararası kitap bölümünün yazarı olup 16 projede çalışmıştır.
Çalışma ilgi alanları arasında; endokrin bozucu kimyasallar, in vitro toksikoloji, plasental toksikoloji, üreme toksikolojisi, çevresel toksikoloji, farmakokinetik, veteriner halk sağlığı, hayvansal kaynaklı gıdalarda kalıntı, kalıcı
organik kirleticiler, veteriner ilaçları yer almaktadır.
Etnofarmakolojide binlerce yıllık kullanımı olan kenevir, beşeri hekimlikte kannabinoid ve tıbbi kenevirin yasallaşmasını takiben veteriner hekimlik
alanında da giderek artan kullanım alanı bulmuş
ve bu yönüyle toplumun, araştırmacıların ve ticari
firmaların ilgisini çekmeye başlamıştır (Landa ve
ark, 2016). Kenevirin tıbbi amaçla kullanımının
yakın zamanda yasallaşmasını takiben veteriner
hekimlik alanında da bilimsel çalışmalar giderek
artmıştır. Endokannabinoid sistem, primatlar gibi
kompleks memelilerden, knidaryan gibi primitif
hayvanlara kadar hemen hemen tüm hayvanlarda bulunmaktadır. Kannabinoid reseptörlerinin de
omurgalı (memeliler, kuşlar, reptiller ve balıklar) ve
omurgasızlarda (deniz kestaneleri, nematodlar,
kabuklular gibi) bulunduğu gösterilmiştir (Hartsel ve ark, 2019). Endojen (endokannabinoid),
bitkisel (fitokannabinoid) ve sentetik kannabinoidler olarak sınıflandırılan kannabinoidler etkilerini
kannabinoid reseptörleri (CB1 ve CB2) ve kannabinoid olmayan reseptörler (PPRγ, TRPV1,
serotonin 5-HT3, vanilloid reseptörleri gibi) üze-
rinden gösterir. Özellikle nöronlarda bulunan kannabinoid CB1 reseptörlerinin etkinleşmesi, bazı
nörotransmitterlerin (asetilkolin, dopamin, GABA,
histamin, serotonin, glutamat, kolesistokinin,
D-aspartat, glisin ve noradrenalin) retrograd inhibisyonuna ve salınmasına engel olurken; özellikle
bağışıklık sistemi hücrelerinde bulunan CB2 reseptörlerinin etkinleşmesi, pro-inflamatuar sitokin
üretimi ve anti-inflamatuar sitokinlerin salınmasına
neden olmaktadır. Farklı reseptörler üzerinden etkimeleri ve bu reseptörlerin ifadesindeki genotipik, çevresel ve epigenetik farklılıklar ile kannabinoidin türüne göre etken madde kompozisyon ve
içeriğindeki farklılıklar; kannabinoidlerin tıbbi olarak farklı alanlarda kullanılmalarına ve etkinlikteki
değişikliklere neden olmaktadır. Beşeri hekimlikte
başlıca kullanım alanları arasında; ağrı, inflamasyon, kanser, astım, glokom, omurilik hasarları,
epilepsi, hipertansiyon, miyokardiyal enfarktüs,
aritmi, romatoid artrit, diyabet, multiple skleroz,
Parkinson, Alzheimer hastalıkları, depresyon ve
beslemeye bağlı hastalıklar bulunmaktadır (MadMİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
45
ras, 2015). Kannabinoidlerin bu hastalıklardaki
kullanım alanları çoğunlukla CB2 reseptörleri üzerindeki etkinliği ile ilişkilendirilmektedir. Alanda yeterli bilimsel çalışma bulunmamasına karşın özellikle ABD’de tıbbi marijuana, petlerde kronik ağrı,
inflamasyon, titreme-kasılmalar, kanser, diyabet,
bulantı, endişe ve obezite tedavisinde kullanım
için satışa sunulmuştur. Ancak beşeri hekimlikten
farklı olarak etkin tedavi için kannabinoid reseptörlerinin tür ve ırk bazında lokalizasyon ve ifadesi
ile sağlıklı-patolojik durumlardaki farklılığının göz
önünde bulundurulması gerekmektedir. Bu durum, özellikle satışa sunulan ürünlerin etkinlik ve
güvenilirlik konularında sorunlarını da beraberinde
getirmektedir.
Merkezi ve çevresel sinir sisteminde yüksek ifadesi olan CB1, belirtildiği üzere nöromodülasyondan sorumludur. Parsiyal CB1 agonisti olan psikoaktif fitokannabinoid, Δ9 –tetrahidrokannabinol
(THC)’ün ve sentetik kannabinoid CB1 agonisti
WIN55,212–2’in sıçan modelleri ve in vitro araştırmalarda antikonvülzan etkileri, özellikle konvansiyonel antiepileptik olan fenitoin ve fenobarbitale
göre daha yüksek bulunmuştur (Wallace ve ark,
2003). İdiyopatik epilepsi olan köpeklerde de endokannabinoidlerden anandamid (AEA) miktarında özellikle artış görülmüştür (Gesell ve ark, 2013).
Sağlıklı köpek yavrularında yapılan bir araştırmada, serebral kortekste, Cornu Ammonis (CA) ve
hipokampusun dentat girusu, orta beyin, serebel-
46 MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
lum, medulla oblongata ve omurilikte gri maddede CB1 immunohistokimyasal olarak gösterilmiştir. Araştırılan tüm bölgelerdeki astrositler, periferal
sinir sistemi içerisinde, dorsal kök gangliadaki
Satellit hücreleri ve myelinize Schwann hücrelerinde CB1 ifadesi bulunmaktadır. Ependimal ve
nöroglial hücrelerde bulunması, kannabinoidlerin
özellikle nörogenez ve gliogenezdeki rolü, myelinize Schwann hücrelerinde bulunması ise özellikle myelinizasyonda rol oynayabileceği konusunda
önemli bulgulardır (Freundt-Revilla ve ark, 2017).
İnsanlarda özellikle CB2’ye bağlı olarak eozinofil
migrasyonunu uyaran ve nötrofil aktivasyonuna
neden olan endokannabinoidlerden 2-araşidonil
gliserol (2-AG) ve bir diğer önemli endokannabinoid anandamidin; köpeklerde steroide yanıt veren menenjit-arterit (SRMA) vakalarında serumda
miktarının arttığı gösterilmiştir. Sağlıklı köpeklerde
CB2 reseptör ifadesi glial hücrelerde iken, SRMA
ve intraspinbal spiroserkoz vakalarında glial hücreler ile birlikte lezyonlu bölgelerdeki infiltre eden
lökositlerde (nötrofil, eozinofil, lenfosit, plazma
hücreleri ve makrofajlarda) ifadenin arttığı görülmüştür. Bu durum, inflamatuar merkezi sinir sistemi hastalığı olan hayvanlarda, endokannabinoid
sistemin potansiyel bir farmakolojik hedef olduğunu göstermektedir (Freundt-Revilla ve ark, 2018).
Köpeklerde CB1 reseptör lokalizasyonu; bazal
ve suprabazal hücrelerin sitoplazması, kıl folikülü
iç epitel kök kısımları ve arrector pilli kasları, yağ
bezlerinde differensiye olmamış sebositlerde, ter
bezlerinin sekretör ve duktal hücrelerinde, mast
hücre ve fibroblastlarında tespit edilmiştir. Köpeklerde CB2 ise epidermiste, bazal ve suprabazal
hücrelerin sitoplazmasında, kıl foliküllerinde, mast
hücreleri, fibroblast ve endotelyal hücrelerde, lenf
düğümlerinde, yağ bezlerinin sitoplazma ve çevresel rezerv hücrelerinde tespit edilmiştir. Her iki
reseptör ekspresyonunun atopik dermatit olgularında arttığı gösterilmiştir (Hartsel ve ark, 2019).
Köpeklerde osteoartrit tedavisinde, rutin kullanılan non-steroidal antiinflamatuar ilaçlara alternatifler, bu ilaçların böbrek ve gastrointestinal sistem
bozukluklarına neden olması, osteoartrite bağlı kronik ve nöropatik ağrıda uzun süreli etkinlik
sağlayamaması nedeniyle halen araştırılmaktadır.
Kannabinoidler içerisinden kannabinoid reseptörlerinin allosterik yarışmalı antagonisti kannabidiolün (CBD) yağ formülasyonunun, 2 mg/kg günde
iki kere topikal kullanımının, hayvanın genel konfor
ve etkinliğine olumlu katkısı olduğu gösterilmiştir.
Uzun süreli kullanıma bağlı herhangi bir toksik
etkinin görülmediği, yalnızca serum örneklerinde
alkalen fosfatazda artış olduğu belirtilmektedir
(Gamble ve ark, 2018). Köpeklerde CBD düşük
biyoyararlanıma sahiptir (%13-19) ve ağız yoluyla
alınmasını takiben karaciğerde ilk geçiş etkisine
maruz kalır (Samara ve ark, 1988). İnsanlarda
CBD’nin öncelikle 7-oik asit grubu metabolitleri
oluşurken, insanlarda 6 β-hidroksilasyon yolağı ile oksidasyonu olmaktadır (Samara ve ark,
1990). CBD biyotransformasyonu, hidroksilasyon, karboksilasyon, konjugasyon olarak devam
etmektedir (Harvey ve ark, 1991). İnsanlarda ağız
yoluyla alınmasını takiben CBD’nin en yüksek
konsantrasyonu 1-4 saat içerisinde görülürken
(Huestis, 2007), köpeklerde ilk geçiş etkisine uğramayacak şekilde sublingual verilen 10 mg Δ9THC ve CBD, 1 saatten az sürede plazmada <2
ng/mL’nin altına inmektedir (Samara ve ark, 1988)
Belirtilen türlere göre hızlı atılıma sahip olması nedeniyle kannabidiolün farmakolojik etkinliğinin görülebilmesi için uygun dozda, daha sık uygulama
yapılması gerekmektedir (Harvey ve ark, 1991).
Kenevir bitkisinde türe bağlı değişmekle birlikte
113’den fazla kannabinoid bulunmaktadır. Klinik anlamda THC psikoaktif etki oluşturması ve
CBD farmakolojik etkinlik yönüyle öne çıkmaktadır. Ticari olarak yetiştirilen kenevir, yine türe bağlı
olmak üzere %0.3 veya daha az miktarda THC
içermekte; CBD dışında tıbbi anlamda etkili olan
terpen, flavonoid ve beslenme için önemli olan lif
yapısına sahiptir. Özellikle hasat etme zamanına
ve seçilen kenevir türüne göre THC miktarı tespit edilebilecek düzeyin altına (sıfır-THC) inebilmektedir. Özellikle THC’nin sinir sistemi üzerine
istenmeyen etkilerinin görüldüğü köpek, at ve
kedilerde, herhangi bir tolerans mekanizmasının
gelişmemiş olması; sıfır-THC ürünlerini tedavi yönüyle öne çıkarmaktadır (Hartsel ve ark, 2019).
Veteriner hekimlikte kullanımı olan sıfır/azaltılmışTHC ürünlerinin arasında ticari olarak bulunan
CBD yağı öne çıkmaktadır. CBD yağı likit yağ formunda, kapsül ya da infüze atıştırmalıklar şeklinde bulunabilmektedir.
Kedilerde farmakolojik etkinlik yönüyle kannabinoidler üzerine yapılan klinik çalışmalar sınırlıdır.
Yapılan çalışmalar, özellikle sinir sistemi üzerine
etkilerin araştırıldığı deneysel çalışmalar olup, temel araştırmalar kapsamında insan modeli olarak
değerlendirmek üzere geliştirilmeyi amaçlamıştır. Kedi serebral arteriyel düz kas hücrelerinde
(SADK) CB1 reseptör proteninin bulunduğu ve
ifade ettiği cDNA’nın sıçan ve insan nöronlarındaki CB1’e, >%98 amino asit homolojisi gösterdiği bildirilmiştir. Yine aynı araştırmada, kedilerde
anandamidin SADK hücrelerinde Ca2+ influksunda görev alması, özellikle iskemik hücrelerden
salgılanan anandamidin CB1 reseptörleri üzerinden etkiyerek, beyindeki iskemik bölgeye kan
akışının sağlanmasında yardımcı olduğu gösterilmiştir (Gebremedhin ve ark, 1999). Kedilerde,
CBD’nin motor nöronlarda uyarım eşiğini yükselterek ve postsinaptik membran iletkenliği üzerine
etkiyerek motor nöronlarda aksiyon potansiyelini
ve elektrofizyolojik yanıtı azalttığı, böylece merkezi depresan etkisi olduğu gösterilmiştir (Turkanis
and Karler, 1986). Anandamidin endojen yağ asiti
analoğu ve kannabinoid-benzeri-G-aracılı reseptöre (GPR55 ve GPR119) bağlanarak etki gösteren palmitoyletanolamid (PEA)’in analoğu olan
PLR 120’nin eozinofilik granulom veya eozinofilik
plakalı dermatitli kedilerde etkili olduğu ve kullanılabileceği gösterilmiştir (Scarampella ve ark,
2001). Kedilerde, kanser ilaçlarından sisplatin uygulaması sonrası oluşan bulantı ve kusmaya karşı
nabilonun (sentetik CB1 ve 2 agonisti) etkili bir
antiemetik olduğu gösterilmiştir (McCarthy and
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
47
Borison, 1981). CB1 agonisti kannabinoidlerden
THC, WIN 55,212-2 ve methanandamid uygulanmasını takiben antiemetik etkinlik gelinciklerde
de gösterilmiştir (Van Sickle ve ark, 2001). Köpek ve kedilerde kanser tedavisinde tamamlayıcı
olarak da kannabinoidlerin kullanımı tavsiye edilmektedir; ancak buna yönelik veteriner alanında
çalışmalar sınırlıdır. Endokannabinoid sistemin
hücre diferensiyasyonu, hücre proliferasyonu ve
ölümü üzerinde etkili olduğu göz önünde bulundurulduğunda, kanser hücresinin türüne göre
benzer etkilerini bu hücreler üzerinde de gösterebilmektedir. Dolayısıyla kanser hücrelerinde
kannabinoidler, proliferasyon, migrasyon, farklı
yolaklar üzerinden apoptoz, tümör vaskülarizasyonuna neden olan proanjiojenik faktörleri azaltarak etkilerini gösterebilmektedir. CB1 ve CB2
reseptör aktivasyonu adenilil siklaz inhibisyonuna, azalan siklik adenozin monofosfata ve protein
kinaz A aktivasyonunu takiben apoptoza neden
olan gen transkripsiyonunda azalmaya ve PI3K/
PKB yolaklarından hücrelerin canlı kalmasına da
neden olabilmektedir (Sharafi ve ark, 2019). Farklı
kanser türlerinde CB1 ve CB2 reseptörlerinin ifadesinde artış veya azalmanın kompleks mekanizmalar üzerinden olduğu in vitro ve in vivo araştırmalarda gösterilmiştir (Dariš ve ark, 2019). Ancak
bu etkinlik düşük ve yüksek konsantrasyonlarda
farklı görülebilmektedir (bifazik etki). Kannabinoidlerin kronik lenfositik lösemi, akciğer, pankreas,
karaciğer ve meme kanseri üzerinde etkinlik çalışmaları halen devam etmektedir. Pet hekimliğinde de benzer etiyoloji ve patolojiye sahip kanser
türleri için bu araştırmalar öncü sayılmaktadır; ancak etkinliği henüz kanıtlanmamış olmakla birlikte
kannabinoidlerin petlerde kanser tedavisi için kullanımına yönelik destekleyici ürünlerin ABD başta
olmak üzere bulunduğu görülmektedir (Hartsel ve
ark, 2019).
Kedilerde huzursuzluk (sakinleştirici etki), ağrı,
bulantı iştah azalması ve kasılmalar için kullanım
alanı bulan CBD yağının yaklaşık 4.5 kg’lık bir kedi
için 1-5 mg (ortalama olarak 3 mg) kullanılması
önerilmektedir. Özellikle tür ve ürün bazlı farklılıklar göz önünde bulundurularak düşük konsantrasyondan yüksek konsantrasyona arttırılarak
uygulama yapılması önerilmektedir (“Cannabis
and Cats: A Feline Guide to Marijuana, CBD, and
Hemp,” 2019). Yaklaşık 375 mg fito-kannabinoid
48 MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
ve terpen karışımı içeren ticari bir ürünün, yavru
kedilerde inflamatuar bağırsak hastalıklarında 0.2
mg/kg günde 2 kere, pankreatitte 0.1-0.5 mg/
kg, artrit, kanser, astım, kronik üst solunum solu
enfeksiyonları ve kasılmalarda 0.5 mg/kg kullanılabileceği belirtilmektedir (Krause, 2016). Ancak
tamamlayıcı tedavi yönüyle bu kullanım önerilerini destekleyecek bilimsel çalışmalar yetersizdir.
Kenevir yağı genellikle kenevir bitkisinin soğuk-sıkım yöntemi ile elde edildiğinden kalori, protein
ve Vitamin E ve omega-3 yağ asitleri bakımından
zengindir. Ekstrelerinden farklı olarak, kenevir
yağı az miktarda CBD içerir. Kardiyovasküler sisteme destek olması, artrit ve ağrılı eklemlerin yanı
sıra, cildin kalitesinde artış ve tüylerde yumuşaklık sağlaması yönüyle kedilerde kullanılmaktadır
(“Cannabis and Cats: A Feline Guide to Marijuana, CBD, and Hemp,” 2019).
Hayvan besleme yönüyle değerlendirildiğinde kenevir bitkisinin tohumu (%26-37.5 lipid, %25 ham
protein, %28 lif), tohum pastası (%11 lipid, %33
ham protein, %43 lif), tohum yağı (%56 linoleik,
%22 alfa linolenik asit) ve bitkinin kendisi (taze,
kurutulmuş) kullanılabilmektedir. Bununla birlikte
kenevir unu ya da tohumlardan protein izolatları yem katkı maddesi olarak kullanılabilmektedir.
Domuz yetiştiriciliğinde rasyona %3, yumurtacı
tavuklarda %5-7, gevişenlerde %5 ve balıklara
%5 oranında pasta ya da tohum şeklinde ilave
edilebilmektedir. Bitkinin tamamı (sap ve yapraklar dahil olmak üzere) yüksek lif içeriği nedeniyle
at ve gevişenlerde kullanılabilmektedir ve 0.5-1.5
kg kuru madde olacak şekilde günlük rasyona ilave edilebilmektedir. Hayvan rasyonlarına eklenecek şekilde yetiştirilen kenevirin THC oranının, AB
standartlarına göre <%0.2 olması gerekmektedir.
İşlenmemiş tohumlarda, yapraklarla kontaminasyonu bulunmaz ise (yapraklarda THC oranı yüksektir), 12 mg THC/kg’dır. THC’nin yağ dokuda
bulunabilmesi nedeniyle süt ineklerinde %0.15
süte geçebildiği gösterilmiştir; ancak yumurtaya tek doz veya tekrarlanan doz uygulamalarında geçişe yönelik bir çalışma bulunmamaktadır
(EFSA, 2011). İnsanlardaki psikotrop etkileri için
LOEL 0.04 mg THC/kg olduğu düşünüldüğünde,
100 güven faktörü uygulanarak ve kişi başı süt
tüketim değerleri göz önünde bulundurularak yapılan risk değerlendirmesinde kabul edilebilir en
yüksek günlük alım değerlerinin üzerinde değer-
ler görülebilmektedir. Bu nedenle en yüksek THC
içeriği 10 mg/kg olan kenevir-tohumu yem materyallerinin kullanımına izin verilmektedir (EFSA,
2011). Amerikan Yem Kontrol Görevlileri Birliği’nin
raporuna göre Nisan 2019 itibariyle, kenevir veya
kenevir ürünlerinin hayvan veya pet yemi olarak
kullanılması, özellikle hayvansal gıdalara transferi
ve risk analizlerinin yapılmamış olması ve yetersizliği nedeniyle yasaklanmıştır (AAFCO, 2019).
Kanatlılarda yapılan bir araştırmada insanlardan
farklı olarak CB2 reseptörlerinin de CB1 gibi
yaygın olarak bulunduğu gösterilmiştir. Özellikle
CB2’nin yem alımı üzerine etkili olduğu ve değişik
ırklar arasında farklılıklar görülebileceği gösterilmiştir. CB1 agonisti 2-AG (2-araşidonoyl gliserol) Leghorn ırklarında yem tüketimini arttırmış,
etçi ırklarda (broyler) ise bir etkisi bulunmamıştır
(Zhang, 2005). Kanatlılarda (broyler) yapılan bir
araştırmada 25 mg/kg kenevir tohumunun günlük
yem tüketimini azalttığı ve büyüme performansını azalttığı gösterilmiştir. Ancak dekstran oligosakkarit (1 g/kg) ile birlikte (75 g/kg) kullanımının
kan lipid düzeyini azalttığı ve performans üzerine
olumsuz bir etki oluşturmadığı tespit edilmiştir
(Mahmoudi ve ark, 2015). Benzer şekilde %20
oranında rasyona eklenen kurutulmuş Cannabis
sativa tohum tozunun broylerlerde yem tüketimini
azalttığı, ağırlık artışı, yemden yararlanma oranı ve
karkas kalitesini arttırdığı gösterilmiştir (Khan ve
ark, 2010).
Atlarda kannabinoidler özellikle huzursuzluk, sindirim sistemi problemleri, laminit ve metabolik
hastalıklarda kullanılabilmektedir. Düşük seviyede
huzursuzluk, topallık, sindirim sistemi problemlerinde ortalama 454 kg’lık (1000 pound) atlara
yaklaşık 25 mg sıfır-THC kenevir ekstresinin günde iki kere kullanılabileceği, daha şiddetli durumlarda ise 50 mg kullanılabileceği önerilmektedir
(Hartsel ve ark, 2019). Farklı ürünlere ait web
sayfalarında yine benzer kullanım alanlarına ilişkin
tavsiyeler bulunmakla birlikte destekleyici bilimsel
araştırmalar yetersizdir. Ancak tüm kannabinoidler THC düzeyi düşük dahi olsa anksiyolitik etkileri nedeniyle yarış atlarında kullanılamazlar. Dolayısıyla haricen uygulanan ürünlerin de sistemik
dolaşıma geçerek eser düzeylerde bulunmasının
doping olarak değerlendirilebileceği göz önünde
bulundurulmalıdır.
Fitokannabinoid kullanımını öneren veteriner hekimler, hayvanlarda kannabinoidlere alınan yanıtın
bifazik olduğunu belirtmektedir. Bifazik etki, düşük konsantrasyon (mikrodoz, <0.5 mg/kg) ve
yüksek konsantrasyon (makrodoz >2.0 mg/kg)
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
49
uygulamalarında farklı farmakolojik etkilerin görüldüğünü ifade eder. 6 haftadan uzun süre makrodoz seviyesinde (10-20 mg/kg/günlük) uygulanan
CBD’nin köpeklerde istenmeyen etkileri (ishal,
sedasyon, alkalen fosfatazda yükselme gibi),
mikrodoz uygulamaya göre daha sık görülmüştür
(McGrath ve ark, 2018). Mikrodoz uygulanması,
özellikle THC’nin psikotropik etkilerinin görülmesini sınırlandırmaktadır ve özellikle bu psikolojik
etkileri için tolerans geliştirilmesini sağlamaktadır
(Hartsel ve ark, 2019).
CBD’nin güven faktörü rhesus maymunu, köpek
ve sıçanlarda oldukça yüksek bulunmuştur. Beagle köpeklerde Δ9-THC ÖD50 (Öldürücü Doz50) >3000 mg/kg tespit edilirken, kenevir ekstresi
5000 mg/kg dozunda ve Δ9-THC 9000 mg/kg
dozda rhesus maymunlarda herhangi bir toksik
etki oluşturmamıştır (Thompson ve ark, 1973).
Köpeklerdeki ÖD50 değeri, davranışsal değişikliklerin görüldüğü dozun yaklaşık 1000 katı kadar
yüksektir. CBD küçük bir moleküldür (314.2 g/
mol), logP değeri 6.5 olup, yüksek lipofilik özelliktedir. Yağ dokuda birikmesi, yağ doku, karaciğer,
beyin ve böbrekte yoğunlaşabilmesi ve dolayısıyla kronik toksisite tönüyle önemlidir. Köpeklerde
45 mg damariçi verilen CBD’nin dağılım hacmi
6.9-10.4 L/kg arasında değişmektedir (Samara
ve ark, 1988). Ancak pet ve yetiştiricilikte kullanılan hayvanlara ilişkin toksikokinetik, güvenlik, ve
etkinlik çalışmaları sınırlıdır (Greb and Puschner,
2018). Veteriner hekimlerin özellikle klinik uygulamalar sırasında dikkat etmeleri gereken ilaç etkileşimleri yönüyle de kannabinoidler dikkat edilmesi gereken ilaç grupları arasındadır. CBD’nin
özellikle köpek ve kedilerde de ifadesi bulunan ve
pek çok ilacın (omeprazol, warfarin, sitalopram
gibi) metabolizmasında rol oynayan CYP2C19 inhibisyonuna neden olduğu gösterilmiştir (Jiang ve
ark, 2013). Kedilerde marijuana zehirlenmesinde
klinik bulgular koordinasyon bozukluğu, depresyon, huzursuzluk, ajitasyon, kusma, midriyazis,
kalp hızında azalma, vücut ısısında azalma, kasılmalar ve komadır (Fitzgerald ve ark, 2013a).
Köpeklerde zehirlenmelerde kedilerdekine benzer şekilde depresyon, hipersalivasyon, midriyazis, hipermetri, kusma, idrar tutamama, tremor,
hipotermi ve bradikardi görülebilmektedir. Yüksek
dozlarda nistagmus, ajitasyon, taşipne, taşikardi,
50 MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
ataksi, hipereksitabilite ve kasılmalar görülebilmektedir. Bu etkiler tüketilen kannabis ürününe
göre değişebilmektedir (Meola ve ark, 2012). Örneğin kurutulmuş marijuana çiçeği, yoğunlaştırılmış THC-infüze hindistancevizi yağı, kurutulmuş
bitkiye göre daha yüksek oranda THC içereceğinden zehirli etkileri görülebilmektedir. Kedilerde
ve küçük köpeklerde toksik etki büyük köpeklere
göre daha yüksektir (Fitzgerald ve ark, 2013b).
Semptomatik tedavi uygulanan zehirlenme vakalarında, gastrik dekontaminasyon, intralipid bolus
(2 mL/kg, Dİ), aktif kömür uygulaması, mekanik
ventilasyon ve sıvı sağaltımı önerilmektedir (Meola
ve ark, 2012).
Kannabinoidlerin tıbbi kullanım alanının beşeri hekimlikte hızla gelişmesine paralel şekilde
özellikle pet hekimliğinde de kullanım alanı artmaktadır. Veteriner hekimlikte başlıca uygulama
alanları kanser, ağrı, epilepsi, glokom, inflamatif
hastalıklar (osteoartrit, pankreatit gibi) ve bağışıklık sistemi hastalıkları yer almaktadır. Ancak her
ne kadar bitkisel destek ürünü ve holistik tedavi
olarak kullanılsalar da klinik ve deneysel çalışmalar yok denecek kadar azdır. Tür ve ırk farklılıklarının ilaç etkinliği ve toksisite yönüyle oldukça
önemli olduğu düşünüldüğünde bu çalışmalar
olmaksızın klinikte kullanımı veteriner hekimin sorumluluğundadır. İlgili preparatların tür bazında
bulunmaması dolayısıyla da çoğunlukla etiket dışı
kullanım şeklinde olmaktadır. Ülkemizde Tarım ve
Orman Bakanlığı’ndan izinli veteriner tıbbi ürünler içerisinde kenevir/kannabinoid etken maddeli
ürün bulunmamaktadır. Kenevir yağı olarak takviye edici gıdalar kapsamında ülkemizde özellikle
satışa sunulan tohumu ve yağı; veteriner hekimler
tarafından destekleyici olarak kullanılabilmektedir. Uygulamalarda klinik semptomlar izlenerek
düşük konsantrasyondan başlayarak arttırılması
önerilmektedir. Gıda değeri olan hayvanlarda ise
benzer araştırmaların bulunmaması, her ne kadar
sıfır-THC ürün kullanılsa da tüketilen gıdalardaki
kalıntıları yönüyle, insan sağlığı için olumsuz etki
oluşturabilme potansiyeline sahiptir. Ülkemizdeki
yasal durum da göz önünde bulundurularak, artan kannabinoid pazarında veteriner uygulamaları
için çalışmalar, ülke ekonomisine ve bilime katkıları nedeniyle desteklenmelidir.
KAYNAKLAR
18. Krause A. Cannabis 101: CBD for Your Cat. Boulder
Holist Vet, 2016.
1.
AAFCO. AAFCO Guidelines on Hemp in Animal Food.
2019.
2.
“Cannabis and Cats: A Feline Guide to Marijuana, CBD,
and Hemp”Defin Online Cnnabis Resour 2019.
19. Landa L, Sulcova A, Gbelec P. The use of cannabinoids in animals and therapeutic implications for veterinary
medicine: a review. Vet Med (Praha), 61(3), 111–122,
2016.
3.
Dariš B, Tancer Verboten M, Knez Ž, Ferk P. Cannabinoids in cancer treatment: Therapeutic potential and
legislation. Bosn J Basic Med Sci,19(1), 14–23, 2019.
4.
EFSA. Scientific Opinion on the safety of hemp (Cannabis genus) for use as animal feed. EFSA J, 9(3), 1–41,
2011.
5.
Fitzgerald KT, Bronstein AC, Newquist KL. Marijuana
Poisoning. Top Companion Anim Med, 28(1), 8–12,
2013a.
6.
7.
Fitzgerald KT, Bronstein AC, Newquist KL. Marijuana
Poisoning. Top Companion Anim Med, 28(1), 8–12,
2013b.
Freundt-Revilla J, Heinrich F, Zoerner A, Gesell F, Beyerbach M, Shamir M, Oevermann A, Baumgärtner W,
Tipold A. The endocannabinoid system in canine Steroid-Responsive Meningitis-Arteritis and Intraspinal Spirocercosis. PLoS One, 13(2), e0187197, 2018.
8.
Freundt-Revilla J, Kegler K, Baumgärtner W, Tipold A.
Spatial distribution of cannabinoid receptor type 1 (CB1)
in normal canine central and peripheral nervous system.
PLoS One, 12(7), e0181064, 2017.
9.
Gamble L-J, Boesch JM, Frye CW, Schwark WS, Mann
S, Wolfe L, Brown H, Berthelsen ES, Wakshlag JJ.
Pharmacokinetics, Safety, and Clinical Efficacy of Cannabidiol Treatment in Osteoarthritic Dogs. Front Vet Sci,
5, 165, 2018.
10. Gebremedhin D, Lange AR, Campbell WB, Hillard CJ,
Harder DR. Cannabinoid CB1 receptor of cat cerebral
arterial muscle functions to inhibit L-type Ca 2+ channel current. Am J Physiol Circ Physiol, 276(6), H2085–
H2093, 1999.
11. Gesell FK, Zoerner AA, Brauer C, Engeli S, Tsikas D,
Tipold A. Alterations of endocannabinoids in cerebrospinal fluid of dogs with epileptic seizure disorder. BMC
Vet Res, 9(1), 262, 2013.
12. Greb A, Puschner B. Cannabinoid treats as adjunctive
therapy for pets: gaps in our knowledge. Toxicol Commun, 2(1), 10–14, 2018.
13. Hartsel JA, Boyar K, Pham A, Silver RJ, Makriyannis A.
Cannabis in Veterinary Medicine: Cannabinoid Therapies for Animals. In: Nutraceuticals in Veterinary Medicine.
pp.121–155. Springer International Publishing, Cham,
2019.
14. Harvey DJ, Samara E, Mechoulam R. Comparative metabolism of cannabidiol in dog, rat and man. Pharmacol
Biochem Behav, 40(3), 523–532, 1991.
15. Huestis MA. Human Cannabinoid Pharmacokinetics.
Chem Biodivers, 4(8), 1770–1804, 2007.
16. Jiang R, Yamaori S, Okamoto Y, Yamamoto I, Watanabe
K. Cannabidiol is a potent inhibitor of the catalytic activity of cytochrome P450 2C19. Drug Metab Pharmacokinet, 28(4), 332–8, 2013.
17. Khan R, Durrani F, Chand N, Anwar H. Influence of Feed
Supplementation with Cannabis sativa on Quality of
Broilers Carcass. Pak Vet J, 30(1), 34–38, 2010.
20. Madras B. Update of Cannabis and its medical use. Belmont, MA, 2015.
21. Mahmoudi M, Farhoomand P, Nourmohammadi R. Effects of Different Levels of Hemp Seed ( Cannabis sativa
L.) and Dextran Oligosaccharide on Growth Performance and Antibody Titer Response of Broiler Chickens. Ital
J Anim Sci, 14(1), 3473, 2015.
22. McCARTHY LE, BORISON HL. Antiemetic Activity of
N-Methyllevonantradol and Nabilone in Cisplatin-Treated Cats. J Clin Pharmacol, 21(S1), 30S-37S, 1981.
23. McGrath S, Bartner L, Rao S, Kogan L, Hellyer P. A Report of Adverse Effects Associated With the Administration of Cannabidiol in Healthy Dogs. J Am Holist Vet
Med Assoc, 52, 34–38, 2018.
24. Meola SD, Tearney CC, Haas SA, Hackett TB, Mazzaferro EM. Evaluation of trends in marijuana toxicosis in
dogs living in a state with legalized medical marijuana:
125 dogs (2005-2010). J Vet Emerg Crit Care, 22(6),
690–696, 2012.
25. Samara E, Bialer M, Harvey DJ. Identification of urinary
metabolites of cannabidiol in the dog. Drug Metab Dispos, 18(5), 1990.
26. Samara E, Bialer M, Mechoulam R. Pharmacokinetics of
cannabidiol in dogs. Drug Metab Dispos, 16(3), 1988.
27. Scarampella F, Abramo F, Noli C. Clinical and histological evaluation of an analogue of palmitoylethanolamide, PLR 120 (comicronized Palmidrol INN) in cats with
eosinophilic granuloma and eosinophilic plaque: a pilot
study. Vet Dermatol, 12(1), 29–39, 2001.
28. Sharafi G, He H, Nikfarjam M. Potential Use of Cannabinoids for the Treatment of Pancreatic Cancer. J Pancreat Cancer, 5(1), 1–7, 2019.
29. Van Sickle MD, Oland LD, Ho W, Hillard CJ, Mackie K,
Davison JS, Sharkey KA. Cannabinoids inhibit emesis
through CB1 receptors in the brainstem of the ferret.
Gastroenterology, 121(4), 767–774, 2001.
30. Thompson GR, Rosenkrantz H, Schaeppi UH, Braude
MC. Comparison of acute oral toxicity of cannabinoids
in rats, dogs and monkeys. Toxicol Appl Pharmacol,
25(3), 363–72, 1973.
31. Turkanis SA, Karler R. Cannabidiol-caused depression
of spinal motoneuron responses in cats. Pharmacol Biochem Behav, 25(1), 89–94, 1986.
32. Wallace MJ, Blair RE, Falenski KW, Martin BR, DeLorenzo RJ. The Endogenous Cannabinoid System Regulates
Seizure Frequency and Duration in a Model of Temporal
Lobe Epilepsy. J Pharmacol Exp Ther, 307(1), 129–137,
2003.
33. Zhang J. Central cannabinoid regulation of food intake
in chickens, 2005.
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
51
Cannabis ve Kannabinoidlerin
Farklı Ülkelerdeki
Tıbbi Kullanımı
Doç.Dr. Alper Gökbulut
Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi Anabilim Dalı
2001 Yılında Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun olmuş, 2002 Ocak ayında aynı fakültede Araştırma Görevlisi olarak çalışmaya başlamıştır. 2004 yılında Farmakognozi alanında bilim uzmanlığı derecesini
almış ve 2005 yılında Ankara’da İlaç Fabrikası Komutanlığı Kalite Kontrol Laboratuarı’nda askerlik görevini tamamlamıştır. 2011 yılında doktora derecesini almış, 2014 yılında Yardımcı Doçent olarak atanmıştır. 2017 yılında
Doçent ünvanı almıştır. Halen Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Anabilim Dalı’nda Öğretim
Üyesi olarak çalışmaktadır. 2006 yılında Heinrich Heine Universitat-Pharmazeutische Biologie und Biotechnologie Dusseldorf-Almanya, 2010 yılında Westfalische Wilhelms Universitat Institut für Pharmazeutische Biologie
und Phytochemie Münster-Almanya’da çalışmalarda bulunmuştur. 2014 yılında CAMAG Laboratories, Muttenz,
İsviçre’de eğitim seminerlerine katılmıştır. Başlıca araştırma alanları bitkisel ürünlerin standardizasyonu, HPLC
ve HPTLC analizleri, fenolik bileşikler, in vitro biyolojik aktivite testleri vb. farmakognozik çalışmalardır. SCI
(Science Citation Index)’e göre taranan dergilerde 16 yayını, diğer uluslararası ve ulusal hakemli dergilerde
12 yayını, uluslararası ve ulusal sempozyumlarda sunulan 25’den fazla bildirisi bulunmaktadır. Evli ve 2 çocuk
babasıdır.
Amerika ve Avrupa ülkelerinde Cannabis ve kannabinoidlerin tıbbi kullanımları ile ilgili yasal düzenlemeler ve uygulamalar farklılık göstermektedir.
Kuzey Amerika Cannabis’in tıbbi olarak kullanıldığı ilk bölge olarak bilinmektedir. 1990’ların ortalarında Birleşik Devletler’in bazı eyaletlerinde
yapılan referandum sonucunda halkın isteği ile
Cannabis’in tıbbi kullanımı yasal hale gelmiştir.
1999 yılında Kanada mahkemeleri, federal hükümetten Cannabis’in tıbbi kullanımı için milli bir
yaklaşım geliştirmelerini istemiştir. Ortaya çıkan
düzenleme başlangıçta çok kısıtlayıcı olmasına
karşın, bu kısıtlı kullanımdan memnuniyetsiz olan
hastaların mahkemelere başvurması ile genişletilmiş ve daha esnek bir hal almıştır. Hırvatistan’da
tıbbi amaçlı olarak Cannabis ve kannabinoidlere
erişim Çek Cumhuriyetine göre daha kolay iken
Almanya ve Hollanda’ya göre daha zordur.
52 MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
Amerika Birleşik Devletleri
Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), tıbbi kullanım açısından etkinliği ve güvenilirliği klinik çalışmalarla kanıtlanmış çeşitli kannabinoidlerin kullanımını onaylamıştır. FDA, 1985 yılında Marinol’u kemoterapi
alan kanser hastaları için antiemetik ilaç olarak,
1992 yılında Cesamet’i AİDS ilişkili iştahsızlıkta
iştah stimulanı olarak onaylamıştır. Oral olarak
alındığında uzatılmış etkileri, terapötik etkilerindeki kısıtlılık ve advers etkilerinden dolayı bu ilaçların
hiçbirisi Birleşik Devletler’de yaygın olarak kullanılmamıştır. Terapötik etki ile toksik etki meydana
getiren konsantrasyonun çok yakın olması yani
terapötik aralığın dar olması diğer birçok merkezi
sinir sistemine etkili ilaçlar gibi kannabinoidler için
de geçerlidir.
Amerikan ilaç firmaları çeşitli nedenlerle 1990’lardan sonra yeni kannabinoidlerin geliştirilmesine
Eczacılık Müzesi, Krakow, Polonya, 2019 Fotoğraf: Alper Gökbulut
sıcak bakmamıştır. İlk olarak kannabinoidler üzerinde yapılan ilaç geliştirme çalışmalarının çok
maliyetli olması yeni aday moleküllerin denenmesini zorlaştırmıştır. Kronik ağrı üzerine klinik çalışmalar yapılmış ancak kannabinoidlerin ılımlı ya da
zayıf etkili analjezikler olarak tespit edilmesi kannabinoidlerin analjezik etki çalışmalarını azaltmıştır. İkinci olarak, Cannabis’in yasal statüsü kannabinoitlerin güvenilirliği ve etkinliği üzerinde yapılan
çalışmalarda zorluklar çıkarmıştır. Üçüncü olarak
doktorların onaylanmış olsa da kannabinoidlerin
reçete edilmesindeki çekinceleri olarak ortaya
çıkmıştır. Bütün bunlara rağmen, 2018 yılında 2
yaş ve üstü çocuklarda görülen epilepsi tedavisinde kullanılmak üzere CBD türevi ürün olan Epidiolex FDA tarafından onaylanmıştır.
1996 yılında yapılan oylamada Kaliforniya’da %56
oy oranıyla Cannabis’in bulantı, kusma, kilo kaybı, ağrı, kas spazmı vb. rahatsızlıklarda tıbbi kullanımı yasal hale gelmiştir (Conboy, 2000). Yine
son 20 yılda yapılan referandumlarda 29 Birleşik
Devletler eyaletinde Cannabis’in tıbbi kullanımı legal hal almıştır.
Kanada
Kanada’da kannabinoidleri içeren bazı ilaçların
kullanımını yasal zemine oturmuştur. Aynı zamanda Cannabis’in özel erişim prosedürlerine
(bu presedürlerde hasta baskısı ve mahkeme kararları ile zaman zaman değişiklik olabilmektedir)
uyulmak koşulu ile tıbbi kullanımı da mümkündür.
Sativex’in MS, MS kaynaklı nöropatik ağrı, opioid kullanımı sonucu ağrıları devam eden kanser
hastalarının analjezik tedavisinde kullanımı otorite
tarafından onaylanmıştır. Nabilon kanser tedavisi
sırasında ortaya çıkan bulantı ve kusma tedavisinde kullanılmaktadır. Marinol, AİDS ilişkili anoreksia
ve kemoterapi alan kanser hastalarının bulantıkusma tedavisinde kullanılmaktadır. Marinol’ün
üretici tarafından Kanada pazarından geri çekildiği ancak bu geri çekmenin güvenlik nedenli olmadığı bildirilmiştir (Abuhasira ve ark, 2018).
Kanada, Cannabis’in tıbbi kullanımı ile alakalı ulusal bir program hazırlayan ilk ülkelerden biridir.
1999 yılında federal hükümet Cannabis kullanımı
otorite tarafından onaylanmış her hastanın istisnai
MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
53
erişim programı ile Cannabis tıbbi kullanımına izin
vermiştir. Hastaların baskısı ve mahkeme kararları
ile bu istisnai erişim programında da esneklikler
oluşmuştur. Nisan 2001 yılında Kanada hükümeti
bazı istisnai durumlar için tıbbi amaçlı Cannabis
kullanımını yasal hale getirmiştir. Bu durumlar;
12 aydan az ömrü kalan ve hastalığın terminal
evresinde bulunan hastalar, MS, AIDS, omurilik
zedelenmesi olanlar, kanser ağrıları olanlar, artrit
veya epilepsi hastaları ve klasik tedavi yöntemleri
ile tedavi edilemeyen hastalar olarak belirtilmiştir. Bu hastalar, Cannabis’i hükümetten tedarik
edebilmekte ya da sadece kendi kullanımları için
esrar yetiştirebilir belgesi alabilmekte, kendileri
adına bakıcılarına yetiştirtebilmektedirler. Gerçek
manada bu istisnai erişim prosedürü hastalar tarafından uygulanmamaktadır. British Columbia
bölgesinde 290000 Cannabis kullanıcısından
sadece 1816’sı Cannabis kullanım iznine sahip
olmakla beraber 356’sı esrarı devletten temin etmiştir (Fisher, 2015). Mart 2014’te çıkan yeni yasa
ile daha fazla Cannabis üreticisine izin verilmiş,
doktorlara esrar reçeteleri yazmaları için rahatlık/
özgürlük getirilmiş, hastalara lisanslı üreticilerden
esrar temini için izin verilmiştir(Ablin, 2016). Tıbbi
Cannabis’in fiyatı 500 Canada Doları (330 Euro)
54 MİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
civarında olup, sağlık sigortalarınca karşılanmamaktadır.
Kanada hükümetinin bütün bu yasal değişikliklerine rağmen doktorlar Cannabis reçete etmekte
ürkek davranmaktadır. Kanada Tabipler Birliği
ve Kanada tıp sivil toplum örgütleri Cannabis’in
etkin ve güvenli tıbbi kullanımı ile ilgili yeterli veri
olmadığını öne sürerek doktorlara tıbbi Cannabis
reçete etmemelerini tavsiye etmektedir. Bu durumun da bazı doktorların ücret karşılığı Cannabis
reçete ettiği bir pazar oluşmasına neden olduğu
belirtilmektedir.
Hollanda
Hollanda sistemi, doktor tarafından reçete edilmek suretiyle kannabinoid içeren ilaçlar ve Cannabis preparatlarına kolay erişim sağlayan köklü
bir sistemdir. Nabiximols içeren tıbbi ürünler yasal
olarak izinli ilaçlardır. Hollanda kanunları, doktorların MS, AIDS, kanser, ağrılı hastalıklar, Turet
Sendromu gibi hastalıkların tedavisi için Cannabis
reçete etmelerine izin vermektedir. Holanda’da
Cannabis Bedrocan isimli özel bir firma tarafından lisanslı olarak üretilmekte ve bu şekilde kalite standartları sağlanmaktadır. Ürünler eczacı
tarafından tıbbi kullanımı anlatılarak hastaya su-
nulmaktadır. Firma kurutulmuş çiçek ve granüle
formda farklı THC ve CBD oranlarına sahip beş
ürün üretmektedir. Bu firma tıbbi Cannabis kullanımına yeni geçmiş ülkelere de ürün sağlamaktadır.
Çek Cumhuriyeti
Çek Cumhuriyeti, kannabinoid içeren ilaçların ve
Cannabis’in tıbbi kullanımı ile ilgili çok sıkı bir prosedür izlemektedir. Dronabinol ve nabilone içeren
ilaçlar ruhsatlı ilaç olarak bulunmamaktadır. Sativex ruhsatlıdır, fakat ulusal sağlık sistemi ya da
sosyal sigorta şirketlerince geri ödenmemektedir.
Aralık 2013’te Cannabis’in tıbbi amaçlı kullanımı
özel olarak yetkilendirilmiş doktorlar (onkologlar,
psikiyatrisler vb.) tarafından reçete edilmek suretiyle onaylanmıştır. 40 civarında eczane tıbbi
amaçlı kullanılacak Cannabis’i hastaya ulaştırmakla yetkilendirilmiştir. Hastaya reçete edilebilecek aylık miktar 180 g olarak belirlenmiştir.
Cannabis başlangıçta Hollanda’da bulunan Bedrocan firması tarafından sağlanmaktayken sonrasında 2016 yılından itibaren yerli üretim ile belirli
varyetelerin kültürü yapılmakta ve dağıtımı devlet
kontrolünde gerçekleşmektedir. Hastanın Cannabis için gram başına ortalama ödemesi gereken
ücret 3,70 Euro’dur ve geri ödeme sistemine dahil değildir.
Almanya
Son birkaç yılda Alman yasal çerçevesi mahkemelerin hükümet üzerindeki zorlamaları nedeniyle değişikliğe uğramıştır. Kannabinoidlerin ve
Cannabis’in tıbbi kullanımına olanak sağlayan bir
uygulama ortaya çıkmıştır. Almanya’da nabilon ve
nabiximols içeren tıbbi ürünler reçeteye tabiidir ve
geri ödeme sistemindedir. Diğer bütün tedavi ihtimalleri tükenmiş hastalara kurutulmuş Cannabis
çiçekleri ya da standardize Cannabis ekstreleri
reçete edilebilir ve bunlar eczanelerden tedarik
edilebilir. Cannabis preparatlarının reçete edilmesi
için özel yetkilendirilmiş doktorlar ya da belirli teşhis edilmiş hastalıklar gerekli değildir. 2017 yılında
hayati hastalıklarda, ya da ciddi hastalıklara sahip
hastaların yaşam kalitesinin arttırılmasında aylık
maksimum 100 g ile sınırlandırılmak üzere Cannabis reçete edilebilmektedir. Cannabis’in yerli
üretimini kontrol etmek ve standardize kalitede
ürün sağlayabilmek için Nisan 2017’de Cannabis
Ajansı kurulmuştur.
İtalya
İtalya, standardize Cannabis preparatlarının üretimine yatırım yapan bir ülke olmasına rağmen
tıbbi ürünlerin kısıtlanma prosedürünün nasıl olduğuna dair politikalara iyi bir örnektir. Dronabinol veya nabilone ruhsatlı değilken, Sativex tek
ruhsatlı Cannabis tıbbi ürünü olarak ulusal sağlık
sigortaları geri ödeme sistemine dahildir. 2007
yılında Sağlık Bakanlığı kararnamesi ile terapötik
aktiviteye sahip doğal ve sentetik kannabinoid türevlerinin reçete edilebilmeleri için bir liste ortaya
konmuştur. 2013 yılında Cannabis bitki ekstreleri
ve bitkiden elde edilen aktif maddeler doktorların Cannabis preparatlarını reçete edebilmesi
için bu listeye eklenmiştir. 2015 yılında Cannabis
preperatlarının reçete edilebileceği hastalıklar da
MS kaynaklı ağrı, konvansiyonel tedaviye cevap
vermeyen kronik ağrı, bulantı, kusma, HIV nedenli
kaşektik tablo olarak belirtilmiştir. Cannabis preparatları tıbbi kullanım için herhangi bir doktorun
reçeteye yazması kaydıyla herhangi bir eczane
tarafından hastaya sunulmaktadır. Cannabis ekstreleri sigara olarak içilmemek kaydıyla infüzyon
şeklinde, inhalasyon yoluyla ya da yağ içerisinde
olarak uygulanmaktadır. Öncelikle Cannabis Hollanda kaynaklı bir firma tarafından sağlanmakta
iken (2017 yılında 280 kg ithalat), 2014 sonrası
Sağlık Bakanlığı kontrolünde domestik olarak (yılda 100kg) tarımı yapılmaktadır. Standardize Cannabis preparatları (%13-20 THC ve <%1 CBD)
ve (%6 THC ve %8 CBD) iki formülasyon halinde
ortalama 5 g’ı 42 Euro olarak satılmaktadır.
Hırvatistan
Hırvatistan’da dronabinol, nabiximols ve nabilone
AIDS ve kanser hastalarına reçete edilebilmektedir. Bu ürünlerin hiçbiri ulusal sağlık sistemi ya
da sosyal sigorta firmalarınca geri ödemeye tabii
değildir. Bu ürünler için ruhsatlandırma prosedürü
uygulanmamaktadır. Uzman doktorlar tarafından
tavsiye edilip, reçetelendirilmek suretiyle ithal edilebilmektedirler.
2015 yılında medya ve halkın baskısıyla MS, kanser, epilepsi ve AİDS hastaları için THC içeren bitMİSED
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
55
ki materyali de dahil THC içeren ilaçların reçete
edilebilmesi mümkün olmuştur. Reçetede THC
dozu, ilaç formu, kullanım şekli, bitkisel preparat
vb. belirtilmelidir. Tilray ürünleri ithal edilmekte ve
geri ödemeye tabi edilmemektedirler.
İsviçre
Dronabinol (özel izne tabii) ve nabiximols ruhsatlı
ürün olarak bulunmaktadır. Nabiximols için geri
ödeme sistemi hastaya ve duruma göre sigorta firmasının talebi üzerine mümkün olmaktadır.
2011 yılında İsviçre Federal Halk Sağlığı Ofisi
denetiminde istisnai durumlarda Cannabis tıbbi
kullanımı mümkün hale gelmiştir. Doktorlar, hastadan ticari sentetik THC (dronabinol) veya eczacı
tarafından hazırlanmış %5 THC içeren Cannabis
sativa tentürü kullanabileceğine dair izin belgesi
istemektedirler. Doktorlar aynı zamanda hastanın yaşamı tehdit eden durumu olduğunu ve
Cannabis kullanımı ile alakalı aydınlatılmış onam
belgesini sunmak zorundadır. 2018 yılında İsviçre
Federal Halk Sağlığı Ofisi 2019 yazı itibarı ile bu
ürünlere erişim ile ilgili yeni bir kanun çıkartma niyetini beyan etmiştir.
Yurtdışından
tedarik
edilebilen
ürün
Epidiolex 100
mg/mL 100
mL oral
solution
Sativex
oromucosal
spray
3 x 10 mL
Etkin
madde
ATC adı
Kutu adedi
1 yılda verilen
kutu adedi
Özel bir durum 04.02.2019
içermemektedir
0
0
0
THC &
Kannabinoidler Oromukozal Bakanlık onayı 29.02.2016
Kannabidiol
spray
ve form ile
nakit alınabilir
3
17
7
Oral
solüsyon
SUT
kullanım
şartları
Sonuç olarak, Cannabis preparatlarının ve kannabinoidlerin tıbbi kullanımı ile ilgili standart bir
yasal çerçeve bulunmamakta, ülkelerin tarihi ve
kültürel yapılarına bağlı olarak farklılıklar ortaya
çıkmaktadır. Birçok ülkede tıbbi amaçlı Cannabis ve kannabinoid kullanımının izin süreci hasta
talebi ve ürün gelişimine bağlı olarak zaman içerisinde değişim göstermektedir. Cannabis preparatları ve kannabinoidlerin etkinliği ve güvenilirliği
üzerinde yeterli klinik çalışma olmaması da önemli
bir sorun olarak yer almaktadır.
56 MİSED
Sativex ruhsatlı ürün olup MS ve kanser ağrılarında kullanılmakta ve geri ödenmektedir. Dronabinol ve nabilone ruhsatlı ürün olarak bulunmamaktadır. İsrailde tıbbi amaçlı Cannabis kullanımı
Sağlık Bakanlığı bünyesindeki İsrail Tıbbi Cannabis Ajansı (IMCA) kontrolünde sağlanmaktadır.
IMCA bazı firmalara Cannabis üretimi için izin
vermektedir. Cannabis 2016 yılından itibaren kayıtlı eczaneler tarafından hastalara sunulmaktadır.
IMCA, üreticilerin ve süreç içerisindekilerin uymaları gereken iyi tarım uygulamaları (GAP), iyi imalat
uygulamaları (GMP), güvenlik ve klinik uygulamaları içeren bir kılavuz (guideline) yayınlamıştır.
Cannabis, belli sayıda özel kursa tabii doktorlar
tarafından reçete edilmektedir. 10 g Cannabis 30
Euro fiyata sahiptir.
Ülkemizde Türk Eczacıları Birliği verilerine göre
opioidlerle kontrol altına alınamayan kanser tedavisinde ağrı kesici olarak kullanılabilen ve MS
ve çeşitli nöropatik ağrılarda endike olan Sativex
ile Dravet sendromu ve Lennox-gastaut sendromu gibi epileptik vakalarda endike olan Epidiolex
yurtdışından temin edilebilmektedir.
Hasta sayısı
Kannabidiol Kannabinoidler
Farmasötik
form
İsrail
Sayı 43-44 • Kasım ‘19
Listeye
eklenme
tarihi
KAYNAKLAR
1.
European Monitoring Centre for Drugs and Drug Addiction (2018), Medical use of Cannabis and cannabinoids:
questions and answers for policymaking, Publications
Office of the European Union, Luxembourg.
ISSN: 1303-2550
KASIM 2019 • Sayı : 43-44
“Her Yönüyle Cannabis”
Türk Eczacıları Birliği Yayınıdır
Mustafa Kemal Mahallesi 2147. Sokak No:3 Çankaya/ANKARA
Tel: 0 312 409 81 00 Faks: 0 312 409 81 09
www.teb.org.tr
View publication stats
Download