Uploaded by samet köksal

Prisoners(Dennis Villeneuve) Mustafa Samet Köksal

advertisement
PRISONERS
Prisoners 2013’te sinemalara gelmiş, Dennis Villeneuve tarafından yönetilmiş, Aaron
Guzikowski’nin senaryosunu yazdığı gerilim/polisiye türünde uzun metraj bir filmdir. 2011
yılında sinemalarda gördüğümüz, yine Dennis Villeneuve tarafından yönetilen Incendies’e
benzer şekilde arayış ve extremism konularını işlerken Incendies’e kıyasla çok daha az
flashback kullanıyor. Yine Dennis Villeneuve’nin yönettiği başka bir film olan 2015’te
sinemalara giren Sicario ile karşılaştırdığmızda da, karanlık bir imaj yaratmakta filmler
birbirine gayet yakınken Prisoners şiddet ögesine daha az yoğunlaşmakta. Prisoners filmini
özel kılan ise anlatımda kullandığı Hristiyanlık ve mitolojilerden beslenen yoğun
sembolizasyon ve film sırasında yönetmenin, olayın çözümüne götürecek küçük ve büyük
detayları film boyunca planda tutması.
Film, şükran gününü beraber kutlayan Dover ve Birch ailelerinin küçük kızları Anna Dover
ve Joy Birch’in kaçırılmasıyla alakalıdır. Ebeveyinleri Keller Dover, Grace Dover, Franklin
Birch ve Nancy Birch evdeyken dışarıda oynayan küçük Anna ve Joy bir daha dönmezler ve
tek şüpheli o sırada karavanıyla o sokakta olan Alex Jones’tir. Kızların kaçırılması vakasından
sorumlu dedektif Loki, suçlu olduğuna dair kanıt yoksunluğundan Alex Jones’i serbest bırakır
lakin Alex’in polis merkezinden ayrılırken Keller Dover’e “onları kaçırırken ağlamadılar”
demesiyle Keller Dover, Alex Jones’i kaçırarak kızların yerini söylemesi için işkence etmeye
başlarken dedektif Loki de deliller ve şüphelileri inceleyerek kızları bulmaya çalışmaktadır.
Filmin senaryosunu bu iki olay oluşturur. Keller Dover tarafında psikolojik çatışmalar, aileyi
bir arada tutma çabası ve bir kişinin ne kadar ileri gidebileceğini görürken, dedektif Loki’nin
hikayesinde vakanın gizemi ve vakayı çözmekle takıntılı hale gelen bir dedektife şahit
oluyoruz.
Filmin senaryosu Holly Jones ve eşi çiftinin, gençliklerinde çok dindarken çocuklarının
kanserden ölmesiyle insanlardan çocuklarını koparıp tanrıdan uzaklaşmalarına sebep olarak
tanrıyla savaşmak amacıyla yaptıkları çocuk kaçırmalarına dayanıyor. Kocası ölse dahi Holly
Jones bu kaçırmalara devam etmiştir ve son kurbanları Anna Dover ve Joy Birch’tir. Filmin
ilk şüphelisi Alex Jones aslında ismi Barry olan (Yazı boyunca karakterden Alex Jones
ismiyle bahsedeceğiz) yıllar önce Jones çifti tarafından kaçırılarak yoğun biçimde LSD ve
ketamin’e maruz bırakılmış ve yetişkin olmasına rağmen 10 yaşında bir çocuğun zekasına
sahip olan biriyken diğer şüpheli Bob Taylor ise yıllar önce Jones çifti tarafından kaçırılıp 3
hafta boyunca aynı uyuşturuculara maruz bırakılmış ve travmasıyla Anna ve Joy’un
kaçırılması sırasında kendisi yapmışçasına kaçırmayı taklit eden başka bir yetişkin çıkmıştır.
Prisoners filmini; film evreni, anlatımın zamanı, hızı, olaylar ile seyircinin bilişsel ilişkisi,
anlatı biçimleri ve özellikle anlatıda kullanılan yoğun sembolizasyon yönlerinden
inceleyeceğiz.
PRISONERS:FİLM EVRENİNDE MÜZİK
Prisoners filmi metin süresi boyunca film evreni dışında sadece az sayıda müzik barındırıyor.
Johann Johannson tarafından bestelenen müziklerin kullanımı olayların geliştiği sahnelerde
tansiyonu artırmak veya film içerisinde durağan bir sahnede, bir objeye odaklanırken planla
beraber ambiyansa daha karanlık bir hava katmak için kullanılıyor.
PRISONERS: ZAMAN
Prisoners filmi anlatısal açıdan oldukça doğrusal bir anlatıya sahiptir. Film sadece bir tane
flashback içermektedir. Bu flashback ise Joy Birch’in bulunduktan sonra hastanede Keller
Dover’i görüp “seni orada görmüştüm” dediği sahne. Joy Birch’in gördüğü flashback içsel
flashback türüne girmektedir, film evreninin içindendir ve Joy Birch’in hatıralarından olduğu
için öznel bir flashback’tir lakin flashback’in bir bölümünden Keller Dover’i orada gördüğünü
söylemesi, flashback’in kapladığı zaman açısından açısından Keller’in Holly Jones’in evini
ziyaret ettiği aralıkta olduğunu gösterirken flashback içindeki diğer bölümler zaman açısından
muğlaktır ve kızların kaçırılmasından itibaren ne kadar bir süreyi kapladığını bilmemekteyiz
zira devamlılık açısından aralıklı bir flashback.
PRISONERS:HIZ
Filmde hız bazında metin zamanı hikaye zamanına kıyasla yavaştır. 2 saat 27 dakika süren
filmin hikayesi film evreninde 8 ila 9 gün arasında zaman kaplamaktadır. Filmi bunu
sağlarken hızlandırma kullanmamış lakin eliptik ögeler ve iteratif anlatıya kaymıştır. Kızların
ilk kaybolduğu bölümden eliptik bir biçimde dedektif Loki’yi ilk gördüğümüz yemek yeme
sahnesine geçmiştir, sonrasında Alex Jones’in sorgusu, dedektif Loki’nin Dover’lerin evini
ziyaret etmesi gösterilmeyen zaman atlamalarıyla elipsler içermektedir.
Daha geniş bir elipsi Loki’nin, Keller’e Alex Jones’i 48 saat içinde serbest
bırakmayacaklarına söz vermesinden sonra görüyoruz. Eski taciz sabıkalı 2 kişinin Loki
tarafından evinin aranmasını ve pederin evinde labirent kolyeli cesedin bulunmasını
gördükten sonra bölgede kızları ararken Keller Dover’e Alex Jones’in serbest bırakıldığı
haberi gelir. Bu bölüm summary tarzı bir anlatımda görmekteyiz. Loki polis merkezinden
ayrılırken bölgenin 15 km çevresinde yaşayan bütün sex suçundan kaydı olanları gezeceğini
söylüyor ve ardından sadece 2 aramayı kısa süreli görüyoruz.
Bob Taylor’ın ilk gözükmesinden yakalanmasına kadar yine summary tarzı anlatım görüyoruz
görüyoruz. Bob Taylor’ın bulunduğu bütün sahneler (Loki ile kovalamaca, Birch ve Dover
ailelelerinin evine girmesi, çocuk giyim mağazasından ihbar gelmesi ve Loki tarafından
yakalanması, Bob Taylor’un sorguda intihar etmesi) 4 günde gerçekleşmiştir.
Keller Dover’in Alex Jones’e yaptığı işkenceye dair bölüm ise iteratif anlatıya daha yakındır.
Keler Dover’in Alex’i yakalamasından sonra duş kabini olmadan işkence edişini bir kere, duş
kabininden sonra işkence edişini iki kere görüyoruz. Alex Jones’in işkenceye maruz kaldığı
süre ise 6-7 gün arasında.
Dover ve Loki’nin olayları arasında ise paralel kurgu görüyoruz. Keller’in, Alex Jones’e
işkence ettiği günler içinde Loki, pederin evini ziyaret ediyor, Bob Taylor’u yakalıyor.
Tekrar eliptik ögeler gördüğümüz bir sekans ise Joy Birch’in bulunmasından sonra sırayla
Keller Dover ve Loki’nin, Holly Jones’in evine gittiği bölüm. Holly Jones’in Keller’i çukura
kapatmasından sonra Loki eve varır, Loki eve vardığında ise Anna Dover’e zehir enjekte
etmekteydi.
PRISONERS:AKTARIM
Prisoners filmi aktarım açısında her 3 bilişsel düzeyi farklı karakterler ile barındırır. Filmin
çoğunluğu olaylar bazında bilişsel eşitlikte geçmektedir. Gerilim filmlerinde yoğun görülen
bu bilişsel düzey, yine Prisoners filminde kaçırılan kızları bulmak için kendi yöntemlerini
kullanan Keller Dover ile dedektif Loki’nin bulgularıyla senaryo ilerlemekte ve bu iki
karakter kızların kaçırılmasına dair ne kadar bilgiye sahipse seyirci de o düzeyde bilgiye sahip
olmakta.
Keller Dover ve Loki’nin farklı bulgularını, kendi olay dizinlerinde ve farklı zamanlarda
bulmaları dolayısıyla seyirci zaman zaman bu iki karakter karşısında bilişsel üstünlüğü elde
edebilmekte. Dedektif Loki, Keller Dover’in kzının yerini söylemesi için Alex Jones’e
işkence yaptığını film sonuna değin bilmemekteydi, aynı şekilde filmin sonlarında Joy
Birch’in Keller Dover’e “Seni orada görmüştüm” demesiyle Keller Dover kısa süre önce
evine gittiğini gördüğümüz Holly Jones’ten şüphelenir ve onun evine doğru yola koyulur. Bu
sırada durumdan habersiz olan dedektif Loki ise Keller Dover’in nereye gittiğini anlayamaz.
Anna Dover kurtarıldıktan sonra annesi Grace Dover’in kızının kaybolan düdüğünü
bulduğunu (Şükran günü kutlaması sırasında Anna Dover 133 gün önce kaybettiğini
söylemişti) söyleyip bunu kaçırılma dolayısıyla kafa karışıklığından söylediği şeklinde
yorumlamıştı lakin Holly Jones’in çocukları attığı çukura Keller Dover’i de atınca Keller’in
orada Anna’nın düdüğünü bulduğunu görmüştük ve düdüğün çıktığı yerle beraber filmin
sonunda Keller Dover’in çukura atıldığını sadece seyirci bilmekte.
Keller Dover’e karşı seyircinin bilişsel üstünlüğü kazandığı durumlarda ise labirent kolyeli
adamın cesedinin bulunmasını söyleyebiliriz. Loki’nin, pederin evinde bulduğu cesetten çıkan
ve eski kurban Bob Taylor’un çizdiği bir labirent şekliyle uyuşan kolyeyi, Keller Dover’in
aksine filmin sonlarına doğru Holly Jones’in evine gittiğinde fark etmişti.
Film boyunca seyirciyi bilişsel aşağılıkta tutan iki karakter ise Holly Jones ve Alex Jones’di.
Holly Jones baştan beri olayların sorumlusu ve Alex Jones ise Holly ile birlikte yaşayan eski
bir kurban olarak film boyunca kaçırılmaya dair herkesten üstün bilgiye sahip kişilerdi.
Film, seyircinin bilişsel aşağılık veya eşitlikten geçişini etkileyebilecek veya da seyirci
olayların gelişimini öğrenirken, öğrenilenleri filmin önceki bölümleriyle bağdaştırmasını
sağlayarak seyircinin yüzüne vuran bazı planlar ve diyaloglar barındırmakta.
Loki’nin Holly Jones’in evine ilk ziyareti sırasında eski eşinin arabasına bakarak başlamıştı
ve Holly’nin evinin dışından alınan başka bir planda ise eski araba kompozisyonun en
önündeydi. Bu planları seyirci izlerken kaçırılan kızlar bu arabanın altında bir çukurdaydı.
Evinde ceset bulunan peder o kişi için “ o tanrıya savaş açmıştı” dediğinde Loki tarafından
ciddiye alınmamıştı ve Keller’in Holly Jones’e ilk ziyaretinde Holly kocasıyla, çocukların
ölümüne kadar ne kadar dindar olduklarından bahsetmişti, Çocuk kaçırmaların sebebi ise
Jones çiftinin çocuklarını ellerinden almasından dolayı tanrıya savaş açmalarıydı.
Loki eski olaylarla ilgili araştırma yaparken benzer biçimde kaybolan ve bulunamayan
Barry’nin ailesini ziyaret etmişti, Alex Jones ise filmin sonunda yıllar önce kaybolan Barry
çıkmıştı.
Bob Taylor’un evinden ise sandıklarda yılanlar çıkmıştı ve Loki Bob Taylor’un eski bir
kurban olduğunu ve olayları imite etmeye çalıştığını söylemişti bununla bağdaşır şekilde
Keller’in Holly Jones’ ilk ziyaretinde Alex’in geçirdiği kazanın kocasının yılanlarıyla alakalı
olduğunu söylemişti.
PRISONERS:OLAYLARIN ANLATISI
Prisoners filminin anlatısının bir tarafı Keller Dover’in kızını bulmak için Alex Jones’a
işkence yaparken girdiği kişsel, ahlaki çatışmalar ve kızı hala kaybolurken eşinin psikolojik
olarak çökmesi ve yoğun ağrı kesici kullanımına başlaması ile filmin polisiye tarafından
ziyade psikolojik tarafına ve Keller Dover’in karakterine odaklanırken, anlatının diğer tarafı
dedektif Loki’nin kızları bulmak için araştırmasına, filmin polisiye diyebileceğimiz tarafına
odaklanır.
Film başlangıcı itibariyle olaylar açısından tekil bir başlangıç yapar. Dover ve Birch
ailelerinin şükran günü kutlaması sırasında ailelerin küçük kızlarının kaybolur ve tek şüpheli
daha önce mahallede görmedikleri bir karavandaki kişidir. Bu noktada anlatıya geçişi
sağlayacak karakter ile karşılaşıyoruz. Şükran gününü yalnız geçiren ve bir Çin lokantasında
yemek yiyen dedektif Loki’ye kızların kaybolması haberi gelir ve ağaçlara çarpmış şüpheli bir
karavanı aramak için çağrılır. Karavandan çıkan Alex Jones (yetişkin lakin zeka yaşı 10 olan
birisi) Loki tarafından sorgulanır ve serbest bırakılır lakin polis merkezinden çıkarken
yakasını tutan Keller’e “onları bırakana kadar ağlamadılar” (timecode 32:20)demesiyle
Keller kızları bulmak için Alex Jones’i kaçırıp konuşması için Franklin Birch ile işkence
yaparken bundan habersiz olan dedektif Loki, kasabadaki diğer kaçırma ve taciz vakalarını
araştırarak kızları kimin kaçırıldığını bulmaya çalışır.
Keller ve Loki’nin yaklaşımları ile aynı duruma farklı yaklaşımlardan gelişen episodik bir
anlatı görüyoruz ama Loki ve Keller’in bir araya geldiği noktalarda birleştirici bir anlatıya da
geçmektedir (Loki’nin Kelleri gözlemesi ve Keller’in arabaya gelmesi).
Yine filmde olayların birleştiriciliğe yakınlaştığı başka bir durum Franklin Birch ve Keller
Dover’in Alex Jones’e işkence ettikten sonra dönerken dedektif Lokinin de bölgede olması.
Halk kızlar için mumlar yakarken, yerde bir peluş oyuncakla uğraştığı için şüphe çeken Loki
ve Bob Taylor arasında bir kovalamaca yaşanır. Dedektif Loki ve Keller Dover aynı olaya
farklı zamanlamalarla dahil olmuştur, bu noktada anlatım birleştiriciliğe yaklaşmış lakin
episodikliğini de tam kaybetmemiştir diyebiliriz. (timecode 53:59-56:42)
Birleştirici anlatımın tam görüldüğü sekanslardan bir diğeri Bob Taylor’un evinden çıkan
çocuk eşyalarının kızlarına ait olup olmadığını onaylatmak için Loki’nin Dover ve Birch
ailelerini çağırması. Loki ve Keller Dover’in konuşmasından sonra film tekrar episodik
anlatıya döner (timecode 1:33:30-1:35:30)
Filmin sonlarına doğru hem Keller hem de Loki, Joy Birch’in bulunmasıyla tekrar hastanede
karşılaşırlar. Joy Birch’in Keller’e “seni orada görmüştüm” demesiyle Keller Holly Jones’ten
şühelenerek hızla evine gitmeye başlar. Keller’in peşinden Loki ise onu yakalayamayıp,
Keller’in eski evine giderek Alex Jones’i bulur. Keller, Holly tarafından LSD kullandırılarak
ölü Jones’in arabasının altındaki çukura kapatılır. Keller’in çukura kapatılmasından sonra aynı
eve Alex Jones hakkında haber vermek için eve gelen Loki, pederin evinde bulduğu ve
çocukları öldürdüğünü itiraf eden cesedin kolyesini Jones’in eski bir fotoğrafında görünce
çocukları kaçıranın Holly Jones olduğunu anlar ve Holly Jones’i Dover’in kızını zehirlemeden
öldürmeyi başarır. Hastanede başlayan tam birleştirici anlatım ardından tekrar episodik
anlatıya döner ve sonra yine episodikliği bozmadan birleştirici anlatıya yaklaşır. (timecode
1:53:45-2:09:59)
Keller ve Loki’nin olaylarının devamlılık içerisinde olması anlatımı birleştiriciliğe
yaklaştırırken, Loki ve Keller için olayın birbirleri ile genelde temassız gerçekleşmesi filmin
sonunda anlatıyı tam olarak birleştirici olmaktan çıkarıyor. Yine filmin son sahnesinde
dedektif Loki, Holly Jones’in evini polislerle bir kez daha incelerken, Keller’in atıldığı
çukurdan bulduğu kızının düdüğünün sesi gelir (Bu sırada Keller’in nerede olduğu
bilinmemekte). Düdüğü Keller’in çaldığını varsayarak yine anlatımda birleştiricilikten söz
edebiliriz lakin düdük sesinin Keller’den geldiğine dair kesin bir göstergemiz olmadığı için
anlatım yine tam birleştiriciliğe ulaşamamıştır. (timecode 2:17:54-2:18:27)
PRISONERS: ANLATIMDA SEMBOLİZASYON
Prisoners’ın anlatısını güçlü kılan yönlerinden birisi filmin içerisinde barındırdığı yoğun dini
ve mitolojik sembolizm. Filmdeki sembolik ögeler basit desenler olarak da algılanabilir lakin
Hristiyanlık ve mitoloji bilgileriyle filmin karakterleri ve senaryonun gelişimi ile oldukça
bağlantılı hale gelmekte.
Filmin girişinde İncil’den tekrarlanan bölüm ve filmin başında geyiğin vurulmasının ardından
odağın arabanın aynasına asılı tahta çarmıha geçmesi ana karakter Doover hakkında ilk
sembolik benzetme olarak öne çıkıyor. Doover bir marangoz, İncil’den bölüm, tahta haç ve
marangozluk üçlemesi ana karakteri Hz. İsa’ya benzer bir semboliklik ile karşımıza
çıkartıyor. Subjektif bir yorumla bir işkence aleti olan çarmıha da benzeyen haç, filmin
karamsar havası ile acı çekecek ana karakter seyirciye film evreninden ögeler ile tanıtılıyor.
Keller Dover, Alex Jones’i kaçırmaya giderken arabasının radyosunda okunan incil ayeti “
insanın başına gelen kötü şeyler; insan olduğu için değil sınırı aşacak kadar günahkar olduğu
için gelir” ayeti işkence edeceği edeceği Alex Jones’i almaya giderken Keller’in film boyunca
geleceği durumu seyirciye ipucu vaziyetinde veriyor diyebiliriz.
Filmin barındırdığı sembolizmde diğer önemli, film boyu karşımıza çıkan ögeler tahta ve
ağaçlar. Film boyunca gördüğümüz haçlar tahta, film içerisinde kompozisyonu birçok
sahnede ağaçlar kaplıyor. İsa’nın çivilendiği tahta çarmıh ve karakterin marangoz olması
haricinde ağaçlar tek başlarına Hristiyanlıktan ziyade mitolojilerle bağlantılı ögeler. Nors
mitolojisinin dünya ağacı Yggdrasil, Nors mitolojisinde trollerin yaşadığı Jarnvidr, Kral
Arthur efsanesinde içinde dönüşü olmayan vadinin olduğu Brocéliande ormanı vb. Ormanlar
ve ağaçlık alanlar mitolojilerde hayatın kaynağı olarak görülebilmekle beraber, karanlığı,
kaybolmayı da temsil ederler. Ağaçların gerçeğin arandığı bir filmde anahtar ögelerden biri
olması aynı zamanda Nors mitolojisinde Yggdrasil ile özel olarak bağdaştırılabilir. Tanrı Odin
diğer âlemlerle alakalı bilgeliği ararken kendini 9 gün boyunca bütün âlemlere bağlanan
dalları bulunduran Yggdrasil ağacına kendini 9 gün boyunca asmıştır. Ağaçlar filmin
bütününde yer alan kaybolma ve arayış ögeleri ile bağlantılı semboller olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Bob Taylor’un evinde sandıkların içinden çıkan yılanlar da Hristiyanlıkta şeytanın açık bir
sembolü olarak kabul edilir. Taylor’un çocukları kaçırmasından şüphelenilirken kaçıran kişi
olmadığı aksine filmin arka planını oluşturan çocuk kaçırma olaylarının bir kurbanı olduğu,
çocuk kıyafetleri ve yılanlar ile kendi kaçırıldığında yaşadıklarını taklit ettiği ortaya çıkmıştı.
Taylor’un sakladığı bu detaylar sandıklardan çıkan yılanlar ile bağdaştırılabilir, Yine sonra
erkek Jones’in yılanlarının olduğunu öğrenmemizden kötülüğün saklı olduğu yerden çıkması
şeklinde fiziksel bir sembolizm olarak yorumlayabiliriz.
Taylor’un sakladığı yılanlar aynı zamanda mitolojik olarak pandora’nın kutusuna
benzetilebilir. Taylor yaşadığı travma ile kaçırılma olaylarını taklit etmeye başladı ve
kullandığı parçaları saklarken yaşadıklarını da anlatmayı reddetti, yılanların saklandığı
sandıklara Taylor’un kendi Pandora kutusu yorumunu getirebiliriz. (Pandora kutusundan hem
kötülük, hem de umut çıksa da yorumumuzu filmin teması ve yılan-Jones bağlantısından
dolayı kötülük tarafına odaklıyorum)
Dedektif Loki çok sayıda dini ve mitolojik sembolü üstünde barındırırken aynı zamanda
senaryoda sembolik yorumlara açık biçimde gelişiyor. Öncelikle Loki ismi Nors mitolojisinde
tanrı Odin’in yardımcısıdır ve bir dev olan Farbauti’inin çocuğu olsa da tanrılar kabilesi
Aesir’e kabul edilmiştir. Dedektif Loki, Keller Dover’in kaçırılan çocukları bulmak yolunda
nihai yardımcısı ve tanrı Loki’nin bir devin çocuğu olması detayıyla bağdaşır şekilde dedektif
Loki’de yetimhanede büyüdüğünü öğrendiğimiz bir karakter.
Taşıdığı semboller noktasında, dedektif Loki’nin boynunda bulunan 8 köşeli yıldız (octagram)
Hristiyanlıkta diriliş ve kurtuluşu sembolize eder. Elinde gördüğümüz yüzük ise masonluğun
rasyonellik ve aydınlanmayı temsil eden sembolünü bulundurmaktadır. Dedektif Loki, Holly
Jones’un evinde Anna Dover’i bulduğunda gözünden vurulmuştur, burada dedektif ismini
aldığı tanrı Loki’den Nors mitolojisnin baş tanrısı Odin’e yaklaşmaktadır. Tanrı Odin bilgelik
adına Mimir’in mağarasında sağ gözünü feda etmiştir, dedektif Loki’de gerçeği öğrendiği ve
Anna Dover’ı kurtarabildiğinde gözünü kaybetmiştir, tıpkı tanrı Odin’e olduğu gibi gerçeğe
erişmek bir bedel eşliğinde olmuştur.
Filmin barındırdığı sembolizm noktasında bodrumlar, kapalı alanlar ve labirentler de filmin
belirsizlik ve arayış temalarına hem fiziksel biçimde hem de karakterlerin mental
çıkmazlarıyla bağdaşarak eşlik ediyor. Keller Dover ergenlik döneminde babası intihar etmiş
bir birey ve eski aile evini travmaları içerisinde yeniletmeyi reddediyor. Kızının
kaçırılmasıyla, kızını bulmak, ailesini korumak, öfke ve eski alkol problemleriyle tekrardan
bir çıkmaza giriyor ve Keller’in eşi, kızının kaçırılmasıyla yoğun şekilde sakinleştirici
kullanarak uyuyabilmeye çalışıyor. Keller kızının yerini söylemesi için Alex Jones’a işkence
yaparken bu sefer ahlaki bir çıkmaz ile karşılaşıyor.
Dedektif Loki ise daha önce çözemediği vaka olmayan bir dedektif, bu vakadaki karmaşıklık
içerisinde ve karşısına çıkan komplike deliller ile kızları bulmaya çalışırken kendi mental
labirentinden çıkmaya çalışıyor.
Kaçırılma vakasının eski kurbanları Alex Jones ve Bob Taylor ise içinden asla çıkamadıkları
kendi mental labirentlerindeler. Kaçırıldıklarında maruz kaldıkları yoğun LSD’yi ise bu iki
kurbandan Alex Jones’in 10 yaşında bir kişinin akli kapasitesine sahip olmasına, Bob Taylor
obsesif tavırlarının temelini oluşturuyor ve bu iki karakterin mental çıkmazlarıyla uyuşan bir
arka plan olarak görüyoruz.
Kızları kaçıran Jones çiftinde ise çocuklarını kaybetmeleriyle başlamış, dindar bir çiftken
çocuklarını kaybetmekten gelen bir tanrıya öfke ve diğer insanlarında çocuklarını ellerinden
alarak onları da tanrıdan uzaklaştırmayı amaçlayan bir takıntı var. Jones çifti çocuklarını
kaybetmeleriyle oluşmuş öfkeli ve sapkın psikolojik durum ile bir çıkmazdalar.
Filmdeki karakterlerin psikolojik çıkmazlarına, filmin süresi boyunca fiziksek çıkmazlar ve
filmde hiçbir fiziksel labirent bulunmasa da (filmde filmde fiziksel labirente en yakın şeyler
Bob’un evinden çıkan labirent çizimleri, labirent temalı eski bir FBI ajanının kitabı ve Joy
Birch’in flasback’i sırasında yanında bulunan “bütün labirentleri çözerseniz özgür kalırsınız”
notu asılı kitap, bunun haricinde Anna ve Joy’un veya Alex ve Bob’un kaçırıldığında
labirentlerle alakalı bir şey yaşayıp yaşamadığını bilmiyoruz) çok sayıda labirent motifi eşlik
ediyor. Labirentler filmdeki diğer sembolleştirmeler gibi pagan ve semavi inançlarda, ayrıca
psikoloji biliminde birçok anlama sahip. Labirentin filmdeki temsiline, tiyatro yazarı Eugene
Ionesco’nun Prisoners filmi ile alakalı yorumuyla yaklaşmaya başlayabiliriz.
“Eğer iyi olan düzen ise kötü olan düzensizliktir, düz yol’mu yoksa labirent’mi”
Labirentler burada karmaşa ve kötülüğü temsil ettği gibi arayışa dair motiflerinde önemli bir
elemanıdır. Psikanalist Carl Jung kültürlerde gerçekliğin tanımlanması ve bireysel
bütünlüğünden temsilinde mandala’ların evrensel denecek düzeyde yaygın ve ortak bir arketip
olduğunu tespit etmiştir. Hristiyan inancı ve pagan inançlar bireysel gerçekleşmeye giden
lineer, merkeze doğru labirent sembollerine sahiptir.
Stanley Kubrick, Shining’de labirent temsilini Jack Torrence’ın artan deliliğine bağlanan
kaotik tarafıyla kullanmışken, Dennis Villeneuve labirentleri Prisoners filminde hem çıkmaz,
kaotik yönü hem de tarihi ve dini sembolizasyonlarından arayış ve kendini gerçekleştirmeyle
de yansıtmıştır. Labirentler filmin anlatısında çok önemli bir ögeyken filmde karşımıza ilk
olarak Jones’un cesedinde asılı olan labirent kolyesiyle karşımıza çıkıyor. Dedektif Loki Bob
Taylor’un sürekli çizdiği labirentleri sorgularken, Taylor’u kaçıran Jones’un labirentleri
sevdiği, kaçırdığı çocuklara madde vererek bir labirente soktuğu ve bu ilişkiden dolayı
Taylor’un sürekli labirentler çizdiğini öğreniyoruz. Filmi tamamına yayılan metaforik
labirentler, Bob Taylor’un labirent çizme takıntısının arka planı ve gördüğümüz labirent
çizimleriyle, yönetmen Dennis Villeneuve labirentleri filmde iki fatklı boyutta, tek başına
metaforik ve yarı fiziki-yarı metaforik düzeyde izleyiciye sunuyor.
Filmdeki labirent motifinin kendini gerçkeleştirme ve arayışı temalarını desteklerkene yine
filmde önemli yer kaplayan bodrum katları, kapalı alanlar ve evler de benzeri sembolik
yorumlara açık biçimde bulunuyor.
Keller Dover’in eski aile evi ve sığınak olarak kullandığı bodrum katı, karakterin kişiliği ile
alakalı yansımalar sağlıyor. Keller Dover düzene ve hazırlıklılığa önem veren lakin babasının
intiharı dolayısıyla travmalarını da tam olarak atlatamamış, geçmişinde alkol problemleri
olan, ailesi konusunda üst düzeyde hassas ve kızının kaçırılmasıyla ne kadar ileri
gidebileceğini ve ahlaki çatışmalarını gördüğümüz kişi. Evinin bodrumunda bir nükleer
felaketi atlatabilecek kadar malzeme depolarken, ailesinden kalan evi inatla
yeniletmemektedir. Keller dışarıdan hazırlıklı ve güçlü gözükürken kızının kaçırılmasından
sonra girdiği iç çatıışmalar, Alex Jones’a yaptığı işkence, alkol problemlerinin tekrar
başlamasıyla karakterin hassas ve problemli tarafına şahit oluyoruz. Yaşadığı evindeki düzenli
ve resmen savaşa hazırlıklılık durumundaki bodrum katı ve aile evinin yıkıntı hali Keller
Dover’ın psikolojik durumunun fiziksel bir formu diyebiliriz. Labirentlerde gördüğümüz iki
boyutlu, tamamen metaforik ve yarı metaforik-yarı fiziki ilişki Keller’in eski evi ve
bodrumunu karşılaştırınca yine karşımıza çıkıyor. Karakterlerin ruhi durumları, film
evrenindeki objelere de yansıyor. Sembolik yaklaşımımıza biraz abartıyla “Keller”
kelimesinin Almanca bodrum katı anlamına gelmesini de ekleyebiliriz.
Alex Jones için yine benzer bir durum işkence edilirken kapatıldığı alan ile karşımıza çıkıyor.
Kaçırıldıktan sonra LSD dolayısıyla 10 yaşındaki birinin akli kapasitesine sahip olan Alex
Jones’un atlatamadığı mental çıkmazından daha önce de bahsetmiştik. Kaçırılmasının
travmalarıyla kendi iç dünyasında sıkışan bunları atlatamayan Alex Jones mental durumunun
yine fiziksel bir yansıması denilebilecek şekilde Keller tarafından işkence edilmek için küçük
tahta bir odaya kapatılıyor. Alex Jones’un sembolik çıkmazı böylece fiziksel bir yorum
kazanmış oluyor.
Keller’in bodrum katı, Jones’un cesedinin bulunduğu pederin bodrumu, filmin sonunda
Keller’in Holly Jones tarafından atıldığı araba altındaki çukur, böyle yeraltına inen kapalı
alanların temel fonksiyonlarından saklamak, bu tür lokasyonları filmin karakterleriyle uyumlu
hale getiriyor. Bu Jones çifti için çocuklarının ölmesinden sonra oluşan öfkeyle yaptıkları
kaçırmalar ( ki Jones çocuk cinayetlerini pedere itiraf ettikten sonra öldürülüp bodruma
kapatıldı), Keller Dover için babasının ölmesi ile gelen travmalar, Alex Jones ve Bob Taylor
için kaçırılmaları ile yaşadıkları travmalar. Kellerin karakterine dair evindeki bodrumun
önemli bir öge olması, Jones’a dair ilk bulgunun pederin bodrumundan çıkması, Keller’in
kızının düdüğünü atıldığı çukurda bulması, yeraltı ve bodrumlarda saklanan şeyleri bulurken
burada gördüklerimizle de karakterlerin iç dünyalarında sakladıkları şeyleri de öğreniyoruz.
SONUÇ:
Prisoners filmi Dennis Villeneuve’nin daha önceki filmlerindeki çizgileri göstermeyi
başarıyor. Karanlık bir anlatımı arayış ve mentak çıkmazlarla birleştiren senaryo, gizem ve
polisiye yönlerinden üst düzeyde detaylı bir iş çıkartmasa da film polisiye tarafını yapmak
istediği anlatıyla bağdaştırabiliyor. Film anlatım biçimi yönünden kronolojik bir anlatıyla
ilerlerken episodik ve yer yer birleştirici anlatı tarzlarıyla, ana karakterlerin de odaklanacağı
olayları ve temaları senaryo içerisinde bölüştürüyor. Olayların anlatımında seyirci ise gerilim
filmlerinde alışıldık biçimde çoğunlukla bilişsel eşitlikte lakin karakterden karaktere episodik
anlatım sayesinde bilişsel üstünlüğe de kavuşabiliyor.
Prisoners filmini benim için de, birçok eleştirmen için de özgün kılan tarafı ise kullandığı
sembolik mateyal. Karakterlerin filmdeki rolleri, kişilikleri ve filmde yaşanan olayların
özellikleri film evreninden objelerle sembolik biçimde yansıtılıyor. Filmin sekansları, planları
ve ögelerin anlamları ayrıca incelendiğinde çok sayıda yoruma açık detaylar gize çarpıyor ve
bu detaylar hristiyanlık ve mitolojilerden yer yer bariz, yer yer ise ince göndermeler ve
semolleştirmeler içeriyor.
Kaynakça:
https://mindhacks.com/2010/09/05/the-labyrinth-of-inception/
https://www.youtube.com/watch?v=fekd6LcnSyw&t=532s
https://culturedecanted.com/2014/07/31/the-psychology-of-the-maze-as-a-modern-symbol/
https://splashfromabove.wordpress.com/2013/10/06/the-prisoners-symbolism-with-a-purpose/
https://filmcolossus.com/prisoners-ending-themes-explained/
https://www.learnreligions.com/octagrams-eight-pointed-stars-96015
Download