Uploaded by Berat Çelik

Az Paper 1 - Berat Çelik

advertisement
Pasajda korku duygusu üzerinden hangi sorunlar ele alınmaktadır?
Berat Çelik
23.09.2020
IB SL Edebiyat
Hakan Günday’ın “Az” adlı eserinden alınan bu pasajda yazar toplumdan
ötekileştirilen azınlıkların duydukları korkuyu Yatırcalı bir kız çocuğunun
üzerinden işlemiştir. Her gece yatağına yattığında tavanda beliren ay çekirdeği
kadar böceğin kız çocuğunun üzerinde yarattığı korku ve beraberinde gelen
kaçma isteği pasajın odağını oluşturur. Bu şekilde, yazar kız çocuğunun korku
ve endişesi üzerine yoğunlaşarak basmakalıp toplum yapısı, ayrımcı sosyal
devlet anlayışı ve azınlık kimliği üzerinden ötekileştirilen azınlıkların üzerindeki
baskıyı eleştirir.
Pasaja bir bütün olarak bakıldığında eserin mekanındaki toplum
yapısının basmakalıplığı göze çarpar. Yazarın kullandığı böcek metaforu kız
çocuğunun azınlık kimliğinin bir sembolizasyonudur. Kız çocuğunun her gece
tavanda o böcekle yalnız kalıp korku ve endişe içinde uykuya dalmaya
çalışması ise azınlıkların toplum tarafından yalnızlaştırılmalarının onların
üzerinde yarattığı travmanın bir göstergesidir. Yazar eleştirisinin odağını
kendine bir hedef arayarak geliştirir. “Hatta içine adım attığı her evin duvarında
en az bir tane böcek görmüştü,” diyerek küçük kız çocuğunun azınlık bir gruba
mensup olmasının yarattığı iç sancısının sebebinin bir ya da birkaç insanın
değil toplumun bakış açısı sonucunda olduğunun altını çizer. “Yazar, Bir
defasında kurt bile görmüştü…hiçbirinde titrememiş, hiçbirinde ağlamamıştı.
Çünkü hiçbirinde yalnız değildi” ifadesinde de belirttiği gibi toplum küçük bir
kız çocuğunun kendi kökeniyle suçlanmasına ek olarak bir de onu yapayalnız
biçare bırakmıştır. Yazar toplumun basmakalıplığına dair eleştirisini kız
çocuğunun kendini ranzadan atıp boynunu kırdığında başka bir boyuta taşır.
Yazar, kız çocuğu düştüğü anki sesi tek alkış kadar bir sese benzeterek azınlık
bir gruba mensup olmanın nasıl altı yaşındaki bir kızın bile ölümünün toplumda
ses getiremeyeceğini gösterir. Yatırcalılara yardım etmenin yasak olması
yazarın eleştiri getirdiği diğer bir noktadır. Toplumun yatırcalılara karşı bu
bakış açısı Derda’nın, küçük kızın ölü bedenini gören kız, arkadaşları tarafından
tekrar dışlanmamak için kimseye haber vermemesine sebep olur. “Çünkü
kendisi de Yatırcalı’ydı. Ve bu gerçeği okuldaki dört yüz otuz çocuğa
unutturmak dört yılını almıştı” diyerek Derda’nın çektiği sıkıntının da altını
çizen yazar, bir kız çocuğunun ölümünü anlatıcıya izleterek toplumun
basmakalıplığının küçük bir kıza karşı bile duruşunu bozmadığını belirtir. Son
bölümde ise yazar toplumun sesinden Yatırca’ya seslenir. “Çocukların dediği
gibi, ajan köyü yatıca, hatta orospu çocuğu Yatırca…” diyerek insanların azınlık
bir grubun parçası olmaktan başka hiçbir günahı olmayan bu insanların toplum
tarafından nasıl ayrıştırılıp ezildiğini gözler önüne serer. Aynı zamanda,
Yatırca’ya karşı olan nefreti görselleştirerek azınlıklara karşı olan ırkçı bakış
açısının çocuklara kadar bile indiğini gösterir ve okuyucunun küçük kızla ve
Derda’yla empati kurmasını sağlar.
Eserde geçen ikinci bir mesele ise ayrımcı bir sosyal devlet anlayışının
var olmasıdır. Yazar her ne kadar küçük kızın yaşadığı korku ve endişe için
toplumu suçlasa da eserde bu insanların aynı zamanda sosyal devlet
anlayışından da soyutlandığını belli eder. En başında bakıldığında küçük kız
çocuğu merdivensiz bir ranzada üstteki yatakta uyumaya mecbur bırakılmıştır.
Kız çocuğu kaçmaya çalışırken ranzaya çıkması “Bir dahakine kendin
çıkacaksın!” diyen altında yatan çocuğun itmesiyle olmuştur. Ranzanın üst
katı azınlığa bağlı kızın böceğiyle baş başa bırakıldığı yaşam alanıdır. Ranzadan
indiği anda kız çocuğu diğer arkadaşlarına karışır bu nedenle onun oradan
inmesi arkadaşları tarafından istenmez. Yazar bu bölümde diğer çocukların
küçük kıza bakış açısını yansıtır ve ayrıştırılmış olmanın yarattığı çaresizliği
okuyucuya gösterir. Yazar bu noktada “Merdiven olsaydı” diyerek oku bu sefer
devlete, bireylerin hakkını koruyup refah ve huzurunu sağlamakla yükümlü
olan devlete çevirir. Adeta, okuyucuya toplum tarafından çocuğa yaşatılan
korku ve endişenin devletin sağladığı bir merdivenle ranzadan inmesini
sağlayıp çözülebileceğinin mesajını verir.
Eserin ana fikrine katkıda bulunan son ve en önemli noktalardan biri ise
kız çocuğunun azınlık kimliğidir. “Altı yaşındaydı, loşluğun ve korkunun
böceğe benzettiği tavandaki çatlak ise ondan sadece bir yaş büyüktü,” diyen
yazar kimliğinin kız çocuğu daha dünyaya bile gelmeden şekillendiğinin altını
çizer. Bu bağlamda yazar toplum tarafından sorun olarak görülen azınlıkların
ya da Yatırcalıların kendi elinde olmayan bir unsurdan dolayı nasıl acımasızca
eleştirildiğini tekrar vurgular. Kız çocuğu toplum tarafından ayrıştırılmanın
üzerinde yarattığı baskı altında ezilir. Üzerine yorganı çekip böceğin gitmesini
beklemekten başka bir yöntem bulamaz. Ki yazar, “Yıllar içinde katılaşmış
battaniyenin dikenleşmiş tüyleri yanaklarına batmaya başladığı anda ne kadar
büyük bir yanlış yaptığını anladı,” ifadesiyle kız çocuğunun üzerine yorgan
çekerek böcekten kendi kimliğinden kaçmasının bir kurtuluş olmadığına dikkat
çeker. Üzerindeki yorgan bile zamanla küçük kıza dikenli tüyleriyle acı
vermeye başlamıştır. Yazar bu noktada, bir türlü ötekileştirilmiş kimlik
karmaşasından kaçamayan küçük kızın çaresizlikten umutsuzluğa doğru
duygu geçişinin okuyucu tarafından farkına varılmasını sağlar. “Yollardan en
kısa olanını seçti, Ne olursa olsun! Adında bir kestirme sokağa saptı… Nereye
olursa olsun!”. Daha 6 yaşında bir kız çocuğunu bile asla kurtulamadığı kapkara
bir böcekle hayatı dar eden basmakalıp toplum, eserin ana karakterini
umutsuzluğa boğarak bir nevi intihar etmesine sebep olur. Bu noktada yazar
eleştirisini en üst segmente taşıyarak okuyucuya altı yaşındaki bir çocuk
üzerinden aktardığı ötekileştirilmiş azınlıkların üzerindeki baskıyı yıkıcı ve
dramatik bir tonla okuyucuya aktarır.
Hakan Günday’ın kaleme aldığı “Az” adlı hikâye, azınlık mensubu altı
yaşındaki bir kız çocuğunun toplum tarafından ona dayatılan kimliğini bir
böceğe benzetmesi ve sonucunda hissettiği korkuyu ve ölümüne sebep olan
çaresizliği anlatılır. Yazar kız çocuğunun korkusu ve endişesi üzerinden
toplumsal, siyasi ve bireysel bazdaki ayrımcılığın azınlıklar üzerindeki ezici
etkisini eleştirir.
Download