Musul Sorunu 1918-1926 T.C. ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİSERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MUSUL SORUNU 1918-1926 Hazırlayan NURETTİN TAŞAR 1 Musul Sorunu 1918-1926 2 MUSUL SORUNU 1918-1926.................................................................................................. 2 ÖZET ...................................................................................................................................... 2 GİRİŞ ...................................................................................................................................... 5 1BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ VE SONRASI MUSUL SORUNU ........................ 6 1.1. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ MUSUL .............................................................................. 6 1.2. BİRİNİCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASINDA MUSUL.................................................. 8 2. LOZAN KONFERASINDA MUSUL SORUNU ............................................................... 9 2.1. KONFERANS ÖNCESİ DURUM ............................................................................................ 9 2.2. LOZAN GÖRÜŞMELERİNDE TÜRKİYE’NİN GÖRÜŞÜ ......................................................... 10 2.3. LOZAN GÖRÜŞMELERİNDE İNGİLTERE’NİN GÖRÜŞÜ ....................................................... 12 3. LOZAN KONFERANSI SONRASI MUSUL MESELESİ............................................. 14 3.1. HALİÇ KONFERANSI(İSTANBUL KONFERANSI) ................................................................ 14 3.1.1. Nesturi İsyanı .......................................................................................................... 15 3.2. MUSUL VE MİLLETLER CEMİYETİ ......................................................................... 16 3.2.1. Üçlü Komisyonun Kurulması .................................................................................. 17 3.2.2. Şeyh Sait Ayaklanması ............................................................................................ 17 3.2.3. Üçlü Komisyon’un Raporu ...................................................................................... 18 SONUÇ .................................................................................................................................... 19 KAYNAKÇA........................................................................................................................... 19 ÖZET Musul Sorunu 1918-1926 3 118 yılından itibaren Selçuklu, 1517 yılından itibaren ise Osmanlı vilayeti olan 1 Musul, Birinci Dünya Savaşı sona erdikten sonra Mondros Mütarekesi’nin 7. maddesi bahane edilerek İngilizler tarafından işgal edilmek istenmiş, Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutukta eleştirdiği, Ali İhsan Paşa, Musul’u İstanbul’daki yönetiminin direktifiyle işgale terk etmiştir. Mondros Mütarekesi’ne aykırı olarak işgal edilen Musul, İngiliz Komutan General Marshall’ın Ali İhsan Paşa’ya blöfü sayesinde İngiliz egemenliği altına girmiştir. 1918–1926 yılları arasındaki durumunu irdeleyeceğimiz bu konuda, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Marshall’ın blöfüyle elindeki büyük kozu ilk aşamada kaybetmiştir. Daha sonraki süreçte Misakı Milli içerisinde yer alan Musul’u tekrar Türkiye topraklarına katmak için Türkiye’nin iç ve dış kanallar aracılığıyla birçok girişimi olmuştur. Fevzi Çakmak’ın Musul’u işgale dönük yaptığı askeri faaliyetler, diplomatik arenada yapılan manevraları incelediğimizde Türkiye için Musul her zaman mihenk taşı olduğu gözükmektedir. Fakat 2. Lozan Konferansının Musul gündemi olmadan toplanılması, yapılan görüşmelerde iki ülke arasında sorunun 1 yıl içerisinde çözülmesine karar verilmesi, aksi durumda ise konunun İngiltere’nin büyük bir güce sahip olduğu Milletler Cemiyetinde çözüleceğinin belirtilmesi ve nihayetinde Türkiye’nin Musul’u kaybetmesine neden olmuştur. Sorun ilk ortaya çıktığında Türkiye’nin Musul’u Türk topraklarına katma noktasındaki tavizsiz duruşunun, uluslararası alanda Türkiye’nin yalnızlığı, ekonomik anlamdaki sıkıntılar, özellikle yeni bir savaşı kaldıracak insan öğesinin olmaması nedeniyle son aşamada esemesi bile okunmamaktadır. Bu gerçekler nedeniyle Musul, İngiliz mandası altında bulunan Irak’a Milletler Cemiyeti kararıyla bırakılmıştır. Anahtar Kelimeler: Musul, Mustafa Kemal, Türkiye Musul Sorunu 1918-1926 4 THE MOSUL ISSUES 1918-1926 ABSTRACT Since 1118, Mosul was under the rule of Seljuk Sultanate. After that it was ruled by Ottoman Empire since 1517. According to 7th article of Armistice of Montrose, Mosul had been attempted to invade by Western Powers and Ali İhsan Pasha (Mustafa Kemal mentions him in Nutuk) who was under the charge by authority of Istanbul, colluded this attempt. Mosul was incongruously invaded in the light of English General Marshall’s plot over Ali İhsan Pasha. This study argues the situation between 1918 and 1926, and mentions the loss of advantage of Republic of Turkey over the plot of General Marshall. In the ongoing process, Turkey had intented to gain Mosul back in order to the rights established in National Pact. Focusing on the diplomatic maneuvers – especially the attempts of Fevzi Çakmak to indave Mosul – it is salient that Mosul always had a special importance for Turkey. However because of the some facts - no agenda about Mosul in second Lausanne Conference, the agrement which points out resolution of problem within a year and if not, the problem would be carried out by Legauge of Nations (in which England was very powerful) – resulted in the loss of Mosul. At the begining of the Mosul problem, it is easy to see the posture of Turkey which want to have Mosul back. However the loneliness of Turkey in international area, lack of economic means and development, the scarcity in the number of people to cope up with a new war had caused this strict posture to loose. Considering these reasons, consequently Mosul had given up to Iraq (which is under the mandate of England) by the decision of League of Nations. .Key Words: Turkey, Mosul, Lausanne Comference Musul Sorunu 1918-1926 5 GİRİŞ avuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılan Musul vilayeti 401 Y yıl Osmanlı yönetiminde kalıp, batısında Şam, doğusunda İran, kuzeyinde Diyarbakır, güneyinde ise Bağdat yer almaktadır. Doğal kaynakları ve jeopolitik konumu itibariyle Ortadoğu bölgesi içerisinde önemli bir konuma sahip olan Musul, tarihsel derinlik itibariyle kültür havzası konumundadır. Musul’un içerisinde bulunduğu havza(Mezopotamya) Asur ve Babil uygarlıklarının yanında İslamiyet sonrası Emevi ve Abbasi devletlerine de ev sahipliği yapmıştır. Musul Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı topraklarına katılmıştır. İngiltere Sömürgeler Bakanı 1913 yılında Winston Churchill’in hazırlattığı raporda, “İran ve Mezopotamya’daki petrollerin İngiliz donanması için kullanılmalıdır” denmesinden anlaşılacağı üzere bu bölge petrol açısından önemli konumdadır. Hindistan Sömürge yolu ve petrol yatakları üzerinde olan bu bölgenin İngiltere ve diğer büyük devletler için önemi ortadadır. 1897 yıllardan buyana bölgenin paylaşımı konusunda planlar yapan Batılı emperyalist devletler, Birinci dünya savaşını fırsat bilip, 15 Kasım 1918 yılında Musul’u işgal etmiştir. Kürtler, Türkmenler, Araplar, Süryaniler, Keldaniler, Nesturiler, Yakubitler ve Ermenilerin yaşadığı bu bölgede İngiltere etnik ve dini grupları birbirine karşı kışkırtarak, böl ve yönet politikasıyla bölgeye hâkim olmak istemiştir.1 Musul Vilayetinde kimi zaman vilayet merkezi, kimi zaman vilayet sınırları içerisinde, kimi zaman ise sadece erkekler,( Osmanlı asker alımlarına dönük sayım yaptığı için sadece erkek nüfus göz önüne alınarak, bu bölgede nüfus sayımı yapılmıştır.) kimi zaman ise bölgede yaşayanların tamamı göz önünde bulundurularak nüfus sayımı yapılmıştır. Ayrıca Lozan görüşmeleri esnasında, görüşmelerin tarafı İngiltere ve Türkiye o dönem bölgeyi kendi arzuları neticesinde oluşturmak için sübjektif nüfus sayımları gerçekleştirmiştir. O sebepten Osmanlı dönemi ve Lozan Görüşmeleri sürecinde yapılan nüfus sayımlarının sağlıklı olmadığını belirtmek gerekir. Yapılan sayımlar özetle şu şekildedir: Musul Vilayetinde 1877-1878’den itibaren nüfus sayımı yapılmıştır. Bu sayımlara göre bölgede 700 bin kişi yaşamaktadır. 1895 yılı nüfus sayımına göre Sezen Kılıç, “Musul Sorunu ve Lozan” Sayı 71, Tarih, Dil Yüksek Kurumu Atatürk Araştırmaları Merkezi Dergisi, Ankara 2008 s.2. 1 Musul Sorunu 1918-1926 6 Müslümanlar 178.100, gayrimüslimler 20 bin civarında olduğu gözükmektedir. 1897 yılında yapılan nüfus sayımına göre ise Müslümanlar 185 bin, gayrimüslimler için 20 bin civarındadır. 1906 yılında yapılan nüfus sayımına göre Müslümanlar 146 bin, gayrimüslimler ise 14 bin civarındadır. Lozan görüşmelerinde Türk tarafının görüşüne göre, Musul Vilayetinin Kürt nüfusu 263.830, Türk nüfusu 146.960, Arap nüfusu 43.210, Yezidi 18.000, Müslüman olmayan nüfus 31.000 olmak üzere toplam nüfus 503.000 civarındadır. İçlerinde Kürt, Arap ve Türklerin bulunduğu göçebe nüfus 170.000 kadardır. Fakat bu göçebe unsurlar sürekli yer değiştirdiği için Vilayet nüfusu içerisinde sayılmamıştır. İngiliz tarafının görüşüne göre ise, Musul vilayeti Kürtler 450.000, Araplar, 186.000, Türkler 66.000, Hristiyanlar 62.000, Yahudiler 17.000 olmak üzere 750.000 ile 800.000 arasındadır.2 1. BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ VE SONRASI MUSUL Değişen koşullar nedeniyle Musul sorununu birinci dünya savaşı ve önce olmak üzere iki bölümde inceledim. Batılı güçler petrol noktasında bölgeye ilgi duymaktadır. Özellikle İngiltere ve Almanya’nın petrol konusunda girişimleri, Osmanlı’nın da karşı girişimleri mevcuttur. 1.1. I. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ MUSUL II. Abdülhamid döneminden bu yana Musul ve civarındaki bölgelerin ekonomik potansiyeli Büyük güçlerin her daim ilgisini çekmiştir. 1800’lü yılların son çeyreğinde Almanya tarafından bölgede petrol aranmıştır. Alman uzmanların petrol yataklarının bölgede bulunduğunu Abdülhamid’e bildirmesiyle, Abdülhamid bölgedeki petrol yataklarının Hazineyi Hazza’ya bağlandığını açıklayacaktır. Almanların yanında Amerikalılar, İngilizler Ruslar ve Fransızlar da Musul ve çevresine ilgi göstermişlerdir. Amerikan sermayesi bölgedeki petrollere ilgi duymuş, Babiali’yle bu nedenle görüşmelerde bulunmuştur. Petrol ve diğer stratejik çıkarlar nedeniyle İngiltere, daha Osmanlı devleti savaşa katılmadan Irak bölgesine yönelik askeri harekât planını Sezen Kılıç, “Musul Sorunu ve Lozan” Sayı 71, Tarih, Dil Yüksek Kurumu Atatürk Araştırmaları Merkezi Dergisi, Ankara 2008 s.4. 2 Musul Sorunu 1918-1926 7 hazırlamıştı. Musul bölgesinde petrol yataklarının bulunması sebebiyle Osmanlı bölgeye güvendiği azınlık grupları göç ettirme politikası uygulamayı düşünmüştür. 3 Yörede petrol bulunmasından sonra İttihat Terakki Cemiyeti içerisindeki Rıza Tevfik ve Dr. Nazım Bey bu bölgede Musevi göçmenleri yerleştirmeyi planlamıştır. O dönem devlete en sadık azınlık grup olarak değerlendirilen Musevileri, Musul’a yerleştirerek, hem bu bölgede ekonomik canlılığı arttırması hem de İngiltere’ye karşı bir set oluşturması amaçlanmıştır. Bu durum İngiltere’yi tedirgin etmiştir. Çünkü İngilizler Musevilerin Almanlar tarafından yönlendirildiğini düşünüyor ve bundan dolayı bölge üzerindeki politikalarına Musevilerin engel oluşturabileceğini düşünüyordu4 Fransa, Rusya ve İngiltere arasında bölgeyle ilgili yapılan görüşmelerde Sykes-Picot anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşma neticesinde Mezopotamya İngiltere’ye verilirken, Musul Fransa’ya bırakılmıştır. Bu doğruluda Musul’u Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetine bırakmak istemeyen İngiltere, Musul’u Fransa’ya nasıl bu kadar kolay bırakmasının arka planını Savaş Bakanlığı danışmanlarından Albay Sir Mark, Musul, İngiltere, Fransa ve Araplar için önemli bir konumdaydı. Fransa’nın kontrolündeki Levanten bankerlerinin paralarını yatırdıkları Suriye Demiryollarının İran’daki hatla birleşmesini istiyorlardı. Bu kapsamda anlaşmada problem çıkmaması için İngiltere Kerkük’ü alıp, Musul’u Fransa’ya bırakmayı uygun gördüğünü belirterek acıkılıyordu.5 15 Ekim 1918 yılında Bağdat’tan İngiltere’ye raporlar hazırlayan İngiliz ajanı, Musul vilayetinin petrol, kömür, tütün ve tahıl zenginlikleriyle İngiltere’ye büyük katkısı olacağının belirtmektedir. Aynı zamanda Musul’un kesinlikle işgal edilmesini gerektiğini belirtip, Musul Avrupa’ya tahıl ihraç eden, muhakkak Mezopotamya’ya bağlı kalmalı veyahut Kürt Konfederasyonu kurulması gerektiğini ifade ediyordu. İngiliz ajanı bu bölgenin Mezopotamya’ya katılmalı, şayet bu mümkün olmuyorsa Kürt Konfederasyonu kurulmalı diyerek, bölgenin İngiltere tarafından ne kadar önemli olduğunun altını çiziyordu.6 Kemal Öke, Musul Meselesi Kronolojisi(1918-1926), Türk Dünyası Araştırma Vakfı, İstanbul 1987 s.10. Kemal Öke, Musul Kerkük Dosyası, Türk Dünya Araştırmalar Vakfı, İstanbul 1991 s.10. 5 Kemal Öke, Musul ve Kürdistan Sorunu(1918-1926), Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları 123. İstanbul 1992 s.12. 6 Kemal Öke, Musul Meselesi Kronolojisi(1918-1926),Türk Dünyası Araştırma Vakfı, İstanbul 1987s.18. 3 4 Musul Sorunu 1918-1926 8 1.2. BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI MUSUL Musul bir anlamda Mezopotamya’nın geçiş üssüdür. Hindistan’a yapılabilecek bir istila hareketinin Musul’dan başlayabilecek olması ve Musul’un Petrol yatakları üzerinde bulunması sebebiyle İngiltere, Musul’u kontrol altında tutmak istemektedir. Aynı zaman İran, Irak ve Türkiye arasında doğal bir geçiş yolu konumunda bulunan Musul, Kürt ağırlıklı bir nüfusa sahiptir. Bundan dolayı İngiltere Sevr anlaşmasında 64. Maddesinde Kürt Devletinin kurulmasında bahsedip, Türk, Kürt, Arap unsurlarının sürekli çekişmesini sağlamak istemiştir. Görüldüğü üzere İngiltere her daim Ortadoğu’yu böl yönet politikasıyla şekillendirmek arzusundadır.7 Osmanlı ise İngiliz politikasına karşın bölgedeki aşiretleri İngiltere’de karşı ayaklandırmak amacıyla Süleyman Askeri’yi görevlendirmiştir. Askeri, Nisan 1915 yılında İngilizlere karşı başarısız olunca bu başarısızlığı onuruna yediremeyip, intihar etmiştir. Daha sonra Enver Paşa, bölgeye Goltz komutanlığında birçok birlik yollamıştır. O dönem Goltz’un yardımcılığına verilen Ali İhsan Paşa orduyu disipline etmiştir. Hatta 29 Nisan 1916’da İngilizlere karşı girişilen savaşta başarı elde etmiştir.8 30 Ekim 1918 yılında Mondros Mütarekesi imzalandığında İngiltere Mezopotamya’nın(Irak veya İngiltere’nin gözüyle Güney Kürdistan) büyük bölümünü kontrol altına almıştı. Fakat Osmanlı’nın bir vilayeti olan Musul’u Osmanlı’nın Altıncı ordusu Batıdan Doğu’ya Rakka, Miyadin, Telafer, Dibeke, Çemçamal, Süleymaniye hattı üzerinden Ali İhsan Paşa’nın kontrolü altındaydı. Yani mütareke imzalandığında bölge Osmanlı’nın kontrolü altındaydı. Mütareke hükümlerine uymayan Marshall, Mondros Anlaşmasının 7. Maddesine atıfta bulunup,(Mondros Mütarekesinin 7. Maddesi: Müttefik devletlerin güvenliğini tehdit eden her hangi bir durum ortaya çıkması halinde, Mütareke çizgilerinin ötesinde, Türkiye’nin stratejik noktaları Müttefiklerin işgaline açıkça izin verir.) Ermenilere, Osmanlı yönetimin kötü muamele yaptığı teziyle Musul’dan Osmanlı askerinin çekilmesi gerektiğini Ali İhsan Paşa’ya iletmiştir. Ali İhsan Paşa’da bu durumu İstanbul yönetimine telgraf çekerek belirtmiş, İstanbul yönetimi bu telgrafa yazdığı cevapta, Mütareke Ömer Kürkçüoğlu, Türk İngiliz İlişkileri(1919-1918), Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, No.412, Ankara 1978s.276. 8 Sezen Kılıç, “Musul Sorunu... s.4. 7 Musul Sorunu 1918-1926 9 hükümlerinin bozulmaması için Musul’dan çekilmesi gerektiğini Ali İhsan Paşa’ya iletmiştir. İstanbul yönetiminin ilgisizliği, Ali İhsan Paşa’nın çekilme konusundaki aceleciliği sebebiyle 15 Kasım 1918 tarihinde Musul İngiltere mandasındaki Irak yönetimine bırakıldı. Mustafa Kemal Atatürk’ün nutukta Musul’dan çekilme konusunda aceleci davranışından dolayı eleştirdiği Ali İhsan Paşa, Ankara’da kurtuluş mücadelesi veren bir yönetimin varlığından haberi olmadığını Musul’u teslim ettikten sonraki beyanatlarında belirtmiştir.9 Savaş sırasında oluşturulan Doğu Komitesi toplantısında Curzon, Sykes-Picot anlaşmasını taştan boyunduruk olarak değerlendirip, Halkın Musul dahil olmak üzere tek bir yönetim görmek istediğini belirtti. Aynı zaman da Curzon, Şerif Hüseyin ve ailesini bu yönetimin başına getirilmesini tehlikeli bulmaktadır. Ayrıca 1916 tarihli Skyep Picot’da Fransızlara verileceği söylenen Musul’u savaş sonrası tekrar Musul’a sokmamanın yolları araması gerektiğini söyleyen Curzon “Önümüze çıkan ilk fırsatta her gayretti gösterip Fransızları Musul’dan dışlamalıyız” demektedir. 10 Bu kapsamda 24 Nisan 1920 yılında yapılan San Remo Konferansında İngiltere ve Fransa arasında yapılan bir anlaşmayla, Fransa, Musul’u İngiltere’ye bıraktı. İngiltere ise bu durum karşısında Musul petrollerinin %25’ini pay vermeyi herhangi bir işletme ayrıcalığında kabul etti. İngiltere’nin Musul’u Fransa’nın kontrolünden almaya dönük politikası böylece başarıyla sonuçlanmıştır. 11 2. LOZAN KONFERANSINDA MUSUL Musul sorunun en geniş kapsamlı tartışıldığı ve taraf ülkelerin önceliklerinin dillendirildiği yer Lozan Konferansıdır. Sorun konusunda kırılma evrelerinin yaşadığı bu konferansı, Konferans öncesi atmosfer ve konferans esnasında Türk ve İngiliz tezlerini konunun önemine binaen ayrı başlıklar altında irdeledim. 2.1. KONFERANS ÖNCESİ DURUM Semih Yalçın,. Atatürk’ün Milli Dış Siyaseti, Berikan Yayınevi Ankara 2010 s.164. Kemal Öke,. Musul Meselesi Kronolojisi... s.22. 11 Ömer Kürkçüoğlu, Türk İngiliz… s.276. 9 10 Musul Sorunu 1918-1926 10 28 Ocak 1920 tarihinde Osmanlı Meclis-i Mebusan’ın kabul ettiği Misak-ı Milli ilkelerinde Musul Osmanlı sınırları içerisine alınmıştı. Ve TBMM’nin açılışında ilk Misakı Milli kabul edilmiştir. Bu doğrultuda Musul konusunda temel dış politikalardan biri olarak kabul edilmiştir. Yeni kurulan Türkiye’nin bu tavrına rağmen İtilaf Devletleri 1920 yılında yapılan San Remo Konferansında Musul’u İngiltere’ye bırakmış, hatta aynı yıl imzalanan Sevr Anlaşmasıyla Musul, İngiltere mandası altına girmesine müsaade edilmiştir. Musul konusunu önemseyen Mustafa Kemal, 1922 yılına kadar askeri bir harekâtı göze alarak faaliyetlerde bulunmuş, Fakat ikili görüşmeler başladıktan sonra, Musul sorununu diplomasiyle çözmek hedeflenmiştir.12 Lozan Konferansı önce Musul konusunda İsmet İnönü ve Lord Curzon arasında görüşmeler yapılmıştır. Lord Curzon’un 27 Kasım 1922 tarihinde İngiltere’ye gönderdiği yazıda İsmet Paşa’yla görüştüğünü ve İnönü’ye Lozan Konferansı öncesi bir anlaşmayla sorunu çözme teklifinde bulunduğundan bahsetmektedir. Bu görüşmelerde İsmet İnönü Musul ve Kürdistan’ı istemiş, özellikle etnik konular üzerinde durarak nedenlerini sıralamıştır. Curzon mektubunda bu tezleri çürütmenin zor olmadığını belirtmiştir. Curzon daha sonra Türk heyetinin ikinci adamı Rıza Nur Bey’le görüşmesinde, Rıza Nur Bey’in Musul vilayetinin Türkiye’ye bırakılması karşılığında İngiltere’yle yakın ilişkiler kurulup, Rusya’yla ise ilişkileri bitirileceğini belirtmiştir. Lord Curzon’un daha sonra tekrar İsmet İnönü’yle yaptığı görüşmede, İsmet İnönü’nün Musul’u almadan Ankara’ya dönmeyeceğim demesi üzerine sorunun ikili görüşmeyle çözülemeyeceği anlaşılmıştır.13 2.2. LOZAN GÖRÜŞMELERİNDE TÜRKİYE’NİN GÖRÜŞÜ 23 Ocak 1923 yılında başlayan Lozan Konferans’ında Türk tarafını İsmet İnönü temsil etti. İnönü’nün Musul’un Misak-i Milli sınırlarında olduğu ve aslında yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti topraklarına bağlı olması gerektiği düşüncesini şu şekilde açıklamıştır: Musul’un nüfus bakımından yukarıda verdiğimiz istatistiklere göre nüfusun beşte dördünü Türkler ve Kürtler, beşte bir oranını ise Araplar ve gayrimüslimlerden oluşmaktadır. Osmanlı Devleti, nüfus sayımlarını askere alacağı alabileceği kişileri belirlemek amacıyla yapıyordu. Yani bölgelerdeki erkek nüfusunu göz önünde bulundurarak, sayım gerçekleşiyordu. Bundan dolayı Osmanlı döneminde Musul’da 12 13 Semih Yalçın, Atatürk’ün Milli… s.164. Ömer Kürkçüoğlu, Türk İngiliz… s.279. Musul Sorunu 1918-1926 11 yaşayan erkek nüfusun sayımı yapılmıştır. Bu nedenle nüfusa dayalı Osmanlı istatistikleri Birinci Dünya Savaşı öncesine dayanmaktadır. Rakamlarda herhangi bir değiştirme yoktur. Bunun karşılığında İngilizlerin yapmış olduğu nüfus sayımı, İngilizlerin haklılığını göstermek amaçlı birkaç görevli tarafından yapıldığından, sübjektiftir. Taraflı bu sayım bile göz önünde bulundurulduğunda, Türk-Kürt nüfusu, Arap ve gayrimüslim nüfustan çok daha fazla olduğu açıkça ortadadır. İngiltere temsilcisi Curzon’un, Musul bölgesinde yaşayan Türkmen kesmin İstanbul Türkçesi konuşmadıkları için Türk olmadıklarını ileri sürmesi ise çok anlamsızdır; çünkü Anadolu Türk’ü de İstanbul şivesi konuşmaz ve Türkmen olarak nitelendirilir. İngilizler, Kürtlerin İran etnik kökeninden olduklarını ileri sürseler de ”Encyclopedia Britannica”ya yer alan bilgiye göre Kürtler, Türklerle aynı etnik kökenden gelmektedir. Yani Kürtler Turan kökenlidir. Her ne kadar Kürtler, Türklerden farklı bir dil konuşsalar da benzer kültür ve inanca sahip olup, yıllarca birlikte yaşamışlardır. Araplar, Müslüman olmakla birlikte Musul vilayetinde bir azınlıktır. Bu nedenle azınlık durumunda bulunan Araplara Musul’un bağlanması büyük adaletsizliktir. İngilizler Arapları, Mekke Şerifi Hüseyin liderliğinde Osmanlı’ya karşı ayaklandırmış olsalar da, Araplar da 1920 ve 1921 yıllarında bu kez İngilizlere karşı isyan etmişler ve bu isyanlar kanlı bir şekilde bastırılmıştır.14 Siyasi olarak da Musul’un Türkiye’ye dâhil edilmesinin altını çizen İsmet Paşaya; Büyük Millet Meclisi Türklerin olduğu kadar Kürtlerin de hükûmetidir ve Kürtlerin Türklerle yaşamak istemediği tespiti gerçekçi değildir. Bunun ispatı ise Mecliste bulunan Kürt milletvekilleridir. Büyük Millet Meclisi’nde bulunan Kürt milletvekilleri Musul’un Türkiye’den ayrılmasını istememektedir. Musul’da yaşayan Kürtlerin de aynı duyguya sahip olduklarının göstergesi ise, İngilizlere karşı patlak veren Kürt isyanlarıdır. İngilizlerin Osmanlı topraklarında Kürt isyanı olarak göstermeye çalıştıkları 1914’te patlak veren Dersim ve Bitlis olayları, önemsiz ayaklanmalardır. Anadolu’daki Kürtler, hem Birinci Dünya Savaşı’nda hem de Kurtuluş Savaşı’nda Türklerle ortak mücadele vermişlerdir. Çünkü Türkiye Türklerin olduğu kadar Kürtlerin de devletidir. Musul’daki Kürtler, İngilizler tarafından bağımsızlık vaadiyle kandırılmıştır. İngilizlerin Musul’u işgal etmelerinin hiçbir hukukî gerekçesi olmadığı gibi, Wilson Prensipleri ’ne göre de bir halk, kendi iradesi dışında bir devletin egemenliğinden başka bir devletin egemenliğine 14 Sezen Kılıç, “Musul Sorunu... s.5. Musul Sorunu 1918-1926 12 geçirilemeceği açıkça belirtilmiştir. Musul’un Anadolu’yla ulaşımı çok daha kolaydır ve ticaretini Anadolu’yla yapmaktadır. Musul’un, nüfusunun dörtte birini dahi oluşturmayan Araplara verilmesi kabul edilemez. Boğazlardan ve İstanbul’dan yabancı savaş gemilerinin geçmesi Türkiye’nin varlığı için nasıl herhangi bir tehdit oluşturmuyorsa, Musul’da Türklerin bulunması da Bağdat’ın güvenliği için bir tehdit oluşturmaz. Musul’un mütarekeden sonra İngiliz ordusu tarafından işgalinin hiçbir haklı gerekçesi yoktur; çünkü Osmanlı birlikleri kuvvet kullanmaktan ve savunma yapmaktan kaçınmaları doğrultusunda emir almışlar. İngilizler de bu durumdan yararlanarak bölgeyi işgal edebilmişlerdir. Petrol sorunu da dikkat çeken İsmet İnönü, Musul, Türkler için bir petrol sorunu değil, bir ülke sorunudur, çünkü Musul, Türkler için ana yurdun bir parçasıdır. Musul, Türkler tarafından alınsa dahi petrol yataklarından dünyayı yoksun bırakmaları söz konusu değildir. Bir ülke halkının kimler tarafından yönetileceğini saptamanın genel yolu plebisittir.(Halk oyalaması) Emir Faysal’ın seçimi konusunda Irak halkının oyuna başvuran İngiltere, bu bölge halkının kendi kaderini tayin etme konusundaki görüşünü açıklamasına imkân vermek istememesini tezatlıktır. İngiltere tarafından Plebisite başvurulma isteğinin reddi, Türk tezinin haklılığını açıkça göstermektedir. Bu da Musul’un Türkiye’ye ait olduğunun en büyük kanıtıdır. Türk hükûmetinin ne Musul vilayeti hakkında ne de buradaki doğal kaynakların kaderi hakkında Milletler Cemiyeti’nin hakemliğini kabul etmesi mümkündür. “Sykes-Picot Anlaşması’yla” İngilizler, Musul’u Fransızlara bıraktığına göre, demek ki Musul Irak ve İngiltere için hayatî önem taşımamaktadır.15 2.3. LOZAN GÖRÜŞMELERİNDE İNGİLTERE’NİN GÖRÜŞÜ Lord Curzon, İngiliz görüşünü özetle şu şekilde açıklamıştır: Irak, Birinci Dünya Savaşı sırasında İngilizler tarafından işgal edilmiş ve Türk orduları yenildikleri için bölgeden çekilmiştir. 1919 Barış Konferansı’nda Osmanlı İmparatorluğu tarafından alınmış ülkelere manda sistemi uygulanmasına karar verilmiş ve bu karar Başkan Wilson ilkeleri göz önünde bulundurularak alınmıştır. Nisan 1920 Müttefik devletler San Remo’da düzenlenen konferansta Irak’ın mandasını İngiltere’ye vermeye karar vermişler ve Ağustos 1920‘de Sevres Anlaşması ile bu onaylanmışlardır. Türkiye Osmanlı borçlarını manda ülkeleriyle paylaşmakla manda ülkelerini tanıdığının en açık göstergesidir. Müttefik Seha, Meray Lozan Barış Konferansı’nda Musul Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Cilt 10 Sayı:18 Balıkesir 2007 s.132-138; Ayhan Aydın, Musul Meselesi… s.47-70; Semih Yalçın, Atatürk’ün Milli… s.163–170; Ömer Kürkçüoğlu, Türk İngiliz… s.253-288. 15 Musul Sorunu 1918-1926 13 devletler savaşın kazananıdır. Bu nedenle Osmanlı meclisinin kabul ettiği “Misak-ı Millî” ile Musul topraklarının kendisine bırakılmasını istemesi ciddiye alınamaz. Türk hükümetinin Musul vilayetine dair vermiş olduğu nüfus istatistikleri sadece askerlik görevi için tutulduğu göz önünde bulundurulduğunda gerçeği yansıtmamaktadır16 Burada bulunan Türklerin kullandıkları Türkçe İstanbul şivesi de değildir. Kürtler, Turan değil İran asıllıdırlar, bir tür İran dili konuşmaktadırlar, gelenek-görenekleri Türklerden farklıdır. Bir Türk’ Kürt’ten çok kolay ayırt edilebilir.. Birinci Dünya Savaşı sırasında Kürtler, Türkleri değil İngilizleri desteklemişlerdir. Kürtler aynı zamanda Türklerden hoşnut değildir ve özerklik istemektedirler. Bölgede plebisite başvurulmasını Kürtler değil Türkler istemektedir. Aslında bölgede mahallî bir plebisite başvurmak istenmesi kan dökülmesine neden olacaktır ve plebisitin sınır saptamasında kullanılmasının ne gibi kötü sonuçlar doğurduğu Birinci Dünya Savaşı öncesi uygularda ortadadır. Musul’da yapılacak bir plebisitin güvenliğini ne Türk ne de İngiliz ordusu sağlayabilir. Hıristiyanlar, Türklerden korktukları için silahlanmışlardır. 1920-1921’de Musul’daki Arap ayaklanmaları Türk propagandasının sonucudur ve bu ayaklanma bastırıldıktan sonra yeni bir ayaklanma olmamıştır.17 Petrol konusuna da değinen Curzon, İngiliz hükûmetinin Musul’u elinde bulundurmasının sebebi olarak petrol gösterilmektedir; aslında Musul’da ne kadar petrol olduğunu İngiliz tarafı dahi bilmemektedir. Hâlbuki Türk tarafı Londra’ya gönderdiği üç temsilciyle petrol imtiyazı konusunda İngiliz anonim şirketi “Turkish Petroleum” şirketiyle görüşmelerde bulunmuştur. Eğer İngiliz petrol şirketi başarılı olursa, bundan Irak olduğu kadar Anadolu da kazançlı çıkacaktır. Araplar, Musul’un dörtte birini oluşturmalarına rağmen bu bölgenin Araplara bağlanmasını kabul etmeyen İsmet Paşa, bölge nüfusunun on ikide birinden oluşan Türklere verilmesini söyleyebilmektedir. Türk temsilcisi Milletler Cemiyeti’nin hakemliğini kabul etmesi gerekir, kabul etmediği takdirde dünya kamuoyunda eleştirilere muhatap olacaktır. Musul sorunu Türk temsilcisinin istediği doğrultuda çözümlenmezse, Türkiye bu sorunu silahla çözmeye çalışacaktır, bu da bölgede savaşa sebep olacaktır. Hâlbuki İngiltere bölgede savaş yerine barış istediği için Musul meselesini Milletler Cemiyeti’nin hakemliğine götürmek istemiş ve bu istemektedir.18 Kemal Öke, Musul ve Kürdistan Sorun… s.104–106; Fahir Armaoğlu, Türk Dış Politikasında Musul, Atatürk Araştırmaları Merkezi 1998 s.116–134 17 Ayhan Aydın, .Musul Meselesi… s.47–70 18 Fahir Armaoğlu, Türk Dış Politikası… s.163. 16 Musul Sorunu 1918-1926 14 3. LOZAN KONFERANSI SONRASI MUSUL MESELESİ Musul sorunu Lozan’dan sonra Haziran 1926 tarihine kadar çözülemeyecektir. 3 yıllık süre zarfı içerisinde mesele ilk olarak 19 Mayıs 1924 tarihinden itibaren Haliç(İstanbul) Konferansında ele alınıp, daha sonra Cemiyet-i Akvam Meclisi’nde(Milletler Cemiyeti) görüşülecektir. Son olarak ise 1926 yılında Ankara anlaşmasıyla sonuçlandırılacaktır.19 Lozan Konferansında İngiltere Musul konusunda Türk tezlerini tasvip etmemesi ve Türk tarafının sebat duruşu nedeniyle anlaşmaya varılamamıştır. İsmet İnönü bu toplantı diğer konuların çözümsüzlükle sonuçlanmaması için bu sorunu bir yıl içerisinde İngiltere’yle çözmeye rıza gösterir ve konu konferans gündeminden çıkarılır. Ve anlaşmanın 3/2 maddesi şöyle düzenlenir. “Türkiye ile Irak arasındaki sınır bu anlaşmanın yürürlüğe girişinden başlayarak dokuz aylık bir süre içinde Türkiye ile İngiltere arasında dostça bir çözüm yoluyla saptanacaktır. Öngörülecek süre içinde iki hükûmet arasında bir anlaşmaya varılamazsa, anlaşmazlık Milletler Cemiyeti’ne götürülecektir. Sınır çizgisi konusunda alınacak kararı beklerken, Türk ve İngiliz hükûmetleri kesin geleceği bu karara bağlı olan toprakların şimdiki durumunda herhangi bir değişiklik yapacak nitelikte hiçbir askerî ya da başka bir harekâtta bulunmamayı karşılıklı olarak yükümlenirler”20 Bu karar TBMM’de tartışmalara neden olmuştur. 21 Şubat 1923 tarihli gizli oturumda İsmet İnönü, müttefik devletlerin Türkiye’yi tehdit ettiğini ve Musul’un ihtilaf halinde kalınan büyük bir mesele olduğunu belirtmiştir. Fakat TBMM içerisindeki muhalif kanat Musul verilemez. Gerekirse savaşılır şiarıyla konuya yaklaşmaktadır. Fakat Mustafa Kemal İsmet İnönü’nün verdiği kararı savunup, bu konuyla ilgili İngiltere’yle savaşı göze almak gerekliliğinden bahsedip, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumun buna olanak vermeyeceğini belirtmiştir. Daha sonra bir yıl içerisinde çözülmesine karar verilen Musul Sorunuyla ilgili ilk toplantı İstanbul’da yapılacaktır.21 3.1. HALİÇ(İSTANBUL) KONFERANSI Semih, Yalçın. 1998.Türk Dış Politikası… s.163. Baskın Oran, Türk Dış Politikası, Cilt 2, İletişim Yayınları, İstanbul 2001 s.261. 21 Semih, Yalçın. 1998.Türk Dış Politikası… s.164. 19 20 Musul Sorunu 1918-1926 15 Bu konferansa İngiliz tarafı adına Sir Persi Koks, Türk tarafı adına ise Fethi Okyar katılmıştır. Tür tarafının tezini açıklayan Fethi Okyar özetle: Lozan görüşmelerinde İsmet İnönü’nün tezlerine paralel gerekçelerle Musul’un Türkiye bırakılması gerektiğini belirtip, Bu doğrultuda etnik, tarihi ve coğrafi gerekçeler ortaya sunmuştur. Persi Koks ise Musul şehri de dahil olmak üzere Fırat Nehri’nin iki sahilini de talep etmiştir. Birinci ve ikinci görüşmelerden sonra gerçekleşen ikinci görüşme de ise Persi Koks diplomatik bir manevra da bulunarak, Nasturi nüfusunu gerekçe gösterip Hakkari vilayeti ve ona bağlı olan Beytüşşebab, Çölemerik, Revandiz kasabalarını da istemiştir. Bu çıkış İngilizlerin İstanbul’a anlaşmak amacıyla değil, konuyu Milletler Cemiyeti’ne taşımak amacıyla geldiğinin en açık göstergesidir. Bu dönemde İngiltere’de seçimler gerçekleşmiş. İktidarda olan Muhafazakar Parti, İşçi Partisine karşı seçimi kaybetmiştir. İşçi Partisi lideri Mac Donald iki yıl önce Türkiye’ye geldiğinde Musul konusunda yaptığı açıklamalarda, Musul’un Türkiye’ye bırakılması gerektiğinden bahsetmiştir. Bu doğrultuda o dönem İngiltere’de bulunan Yusuf Kemal Tengirşenk, Tanin gazetesinde de Mac Donald’ın sözlerinin yazdığı yazıya binaen Donald’ı ziyaret eder, Musul’u Türkiye’ye verilmesi gerektiğini belirttir. Mac Donald, o sözü söylediğini kabul eder, fakat uygulamayacağını belirttir. İngiltere’deki iktidar değişimin sonuç getirmemesi, İngiltere’nin kabulü imkansız istekleri yüzünden 5 Haziran 1924 tarihinde yapılan toplantı sonucu, Musul meselesinin Milletler Cemiyeti’nde çözülmesi kararlaştırılmıştır.7Ağustos 1924 tarihinde ise Nesturi Ayaklanması Hakkari çevresinde başlamıştır.22 3.1.1. Nesturi İsyanı İngiltere Osmanlı içerisinde bulunan Nesturi nüfusuna Ermenilerden sonra gelen en önemli Hristiyan Cemiyeti gözüyle bakmaktadır. Genellikle Süryanilerle karıştırılan Nesturiler Hristiyanlar arasında Mesih kutsallığı üzerine çıkan tartışmalar sonucunda 428 yılında İstanbul Ruhbanı olan Rahip Nestorious’un Papa tarafından kınanmasında dolayı yeni bir cemaat olarak ortaya çıkmıştır. Nesturiler, İran hududu ile Rumiye gölü arasında yaşamaktadır. 19. yüzyıldan buyana misyonerlik faaliyetleri Nesturilerinin yaşadığı bölgelerde yürütülmektedir. Amerikan Board teşkilatları başta olmak üzere İngiliz ve Fransız misyonerle bu bölgede özel olarak faaliyet yürütmekteydi. İngiltere ise Nesturilerin Ermenilerle işbirliği içerisinde hareket etmesini istemiş, bu durum yıllarca birlikte yaşan 22 Kadir Mısıroğlu, Musul Meselesi ve Irak Türkleri, Sebil Yayınevi, İstanbul 1994. s.100-112 Musul Sorunu 1918-1926 16 Kürtlerle Nesturileri birbirlerine düşman etmiştir. Birinci Dünya Savaşında ise Nesturiler Ruslardan destek alarak Ağa Petros ayaklanmasında önemli rol oynamışlardır.23 Haliç Konferansı sonları bağımsız bir Nesturi Devletinin kurulması amacıyla ayaklanan Nesturiler 7 Ağustos 2014 tarihinde Hakkari Valisini esir alıp, Valiyi koruma isteyen askerleri de öldürmüşlerdir. Hakkari Valisinin kurtarıldıktan sonraki beyanatlarında kaçırılma anında İngiliz üniformalı askerlerin olduğunu söylemektedir. 14 Ağustosta 1924 yılında toplanan TBMM, isyanı bastırma görevinin 8. Kolordu Komutanlığına verip, Caffer Tayyar Paşa’yı görevlendirir. İsyana karşıların bir kısmının öldürülmesiyle bastırılan isyanda, isyana katılanların önemli bir kısmı da İran’a kaçmıştır. Nesturiler 4 Mayıs 1924 yılında Kerkük’te elli Müslümanı öldürdükleri için bölge halkında tepki almamak amacıyla şiddetli bir şekilde Nesturi ayaklanmasının bastırılmasına tepki göstermemişlerdir.24 3.2. MUSUL VE MİLLETLER CEMİYETİ 1923 yılına kadar Musul konusunda silahlı çözümü gündemde tutan Türkiye, 1923 yılı sonrası bu sorunu savaşsız halletmek arzusundadır. Sonraki dönemlerde Türkiye’nin sırtında yük olmaya başlayan bu sorunu Türkiye ne pahasına olursa olsun çözmek istemiştir. Lozan Konferansı’nda bir yıl içerisinde çözülmesine karar verilen sorun, Haliç Konferansında çözülemeyip nihayetince Milletler Cemiyetine taşınmıştır.25 6 Ağustos 1924 tarihinde İngiltere adına Sir Oliphant Milletler Cemiyeti Konseyine müracaat ederek, Lozan Anlaşması’nın 3/2 maddesine göre Milletler Cemiyeti gündemine, Türkiye ile İngiltere arasındaki Musul Meselesini alınmasını istedi.26 20 Eylül 1924 tarihinde başlayan görüşmelerde İngiliz tarafının görüşlerini açıklayan Adalet Bakanı Lord Parmoor, Musul’un coğrafi, siyasi, etnik ve ekonomik açıdan Irak’ın bir parçası olduğunu belirtip, plebisittik uygulamasıyla sorunun çözülmeyeceğini, bu sorunun sınır sorunu olduğunun altını çizip, tarafsız bir komisyon kurularak bu konuda karar alınması gerektiğini söylemiştir. Musul Irak’ın ayrılmaz bir Kemal Öke, Musul ve Kürdistan Sorun… s.136-140 Suat Akgül, Musul Sorunu ve Nesturi Ayaklanması, Berikan Yayınları, Ankara 1992s.61-175. 25 Refik Turan, Türk Dış Politikasında Musul, Atatürk Araştırmaları Merkezi Ankara 1998 s.116-134 26 Kemal Öke, Musul ve Kürdistan Sorun… s.140-141 23 24 Musul Sorunu 1918-1926 17 parçası olduğunu söyleyen Parmoor, nüfus açısında Türkiye’nin verdiği rakamların gerçeği yansıtmadığını belirtmiştir. Kısaca Millet Cemiyeti’nde yapılan görüşmelerde de İngiltere Lozan görüşmelerindeki tezlerini tekrarlamıştır.27 Buna karşın Türk tarafını temsil eden Fetih Bey, İngiltere’nin sorunun çözümü konusunda gerekli gayret göstermediğini belirtip, Türkiye’nin ise konunun Milletler Cemiyeti’nde karşı çıkmadığının altını çizmiştir. Türk tarafı İngiltere’nin yaptığı gibi Lozan Konferansındaki görüşlerini tekrarlamış, siyasi, etnik, coğrafi, iktisadi, askeri gerekçelerden Musul’un Türkiye’den ayrılamayacağının altını çizmiştir. Görüşmelerde dikkat çeken nokta ise İngiltere Lozan görüşmelerinde ortaya sunduğu tezlerle çelişircesine sorunun sınır sorunu olduğunu belirtmiş, Türkiye ise buna karşın sorunun Musul vilayetinin geleceğiyle ilgili olduğunu belirtmiştir. 3.2.1. Üçlü Komisyonun Kurulması Millet Cemiyeti 30 Eylül 1924 tarihinde Musul konusunda araştırma yapmak üzere bir komisyon kurulmasına karar verdi. Bu komisyon üç kişiden oluşup, tarafsız olacaktır. Sorunun muhatabı olan iki tarafta Komisyonun vereceği kararı kabul edeceklerini belittiler. Görüşmeler esnasında Musul’da Türkiye ve İngiltere arasında çatışmalar artması nedeniyle Türkiye Cemiyet’ten geçici bir sınır belirlenmesi talebinde bulundu. Milletler Cemiyeti de Musul’u Hakkari’den ayıran eski Vilayet sınırını, yani Brüksel Hattı’nı geçici sınır olarak belirledi.28 3.2.2. Şeyh Sait ayaklanması Binbaşı Noel, bölge üzerinde yaptığı faaliyetler neticesinde, burada bulunan Kürt nüfusunun etnik aidiyet zayıflığından bahsedip, toplumun dini değer önceliğinin daha fazla olduğunu raporlarında belirtmiştir. Temelde etnik olmaktan çok dini bir hassasiyetle yani Halifeliğin kaldırılmasına tepki olarak çıkan Şey Sait isyanı Şubat 1925 tarihinden nisan 1925 tarihine kadar süren en büyük Kürt ayaklanmasıdır. Dini değerleri kuvvetli olan halk kesimi tarafından destek verilen bu ayaklanmada Diyarbakır kuşatılmıştır. 1924 yılında Halifeliğin kaldırılmasına tepki olarak ortaya çıkan bu ayaklanmada, Komisyon 27 28 a.g.e. Ömer Kürkçüoğlu, Türk İngiliz… s.294-295 Musul Sorunu 1918-1926 18 görüşmelerini lehlerine çevirmek maksadıyla İngiltere’nin parmağı olabileceği düşünülse de bununla ilgili her hangi bir kanıt bulunmamaktadır. Fakat bu isyan neticesinde çoğunluğu Kürtlerden oluşan Musul vilayetiyle ilgili Türkiye tezleri çürümüş ve bu isyan üçlü komisyon üyelerini negatif yönde etkilemiştir.29 3.2.3. Üçlü komisyonun raporu Macar Kont Teleki, Belçikalı Albay Poulis ve İsveçli A. Wirsen’den oluşan komisyon 14 Ocak 1925 tarihinde Ankara’da, 16 Ocak’ta Bağdat ve Musul’da yaptığı incelemelerden sonra 16 Temmuz 1925 yılında Milletler Cemiyeti’ne hazırladığı raporu sunmuştur. Hazırlanan raporda özetle, Musul nüfusunun 500 bin kadarı Kürtlerden oluştuğu ve Kürtlerin ne Türk ne de Kürt etnik kökeninden olduğu ve ekonomik açıdan Musul’un Irak’a bağlanması gerektiği belirtilmiştir. Brüksel Hattının coğrafi olarak bölgeye uygun olduğu komisyon üyelerince belirtilen raporda, Bölge nüfusunun Türkiye ve Irak’a katılma gibi bir arzularının olamadığının altı çizilmiştir. Siyasi açıdan Musul’da manda yönetiminin 25 yıl daha uzatılması ve Musul yönetiminin Kürtlere kültürel ve yönetimsel haklarının verilmesi şartıyla Musul’un Irak’a bırakılması uygun görülmüş, bu hakların verilmemesi ve Brüksel hattına uyulmaması takdirinde ise Musul’un Türkiye’ye bırakılması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca İngiltere’nin Haliç Konferansında İngiltere’nin Hakkari üzerinde hak iddia etmesi kabul görmedi. Türkiye ise Milletler Cemiyeti’nin bu kararına tepki olarak 17 Aralık 1925 tarihinde Sovyetler Birliğiyle Dostluk ve tarafsızlık anlaşması imzaladı. Ayrıca Türkiye Rapora karşı çıktığı için Millet Cemiyeti, 19 Eylül 1925 tarihinde Milletlerarası Daimi Adalet Divanı’na başvurulmasına karar verdi. İngiltere bu durumu olumlu karşılarken, Türkiye siyasi bir konunun hukuki bir zemine çekilmesine karşı çıkmıştır. Türkiye bu tavrı neticesinde divana temsilci yollamayıp, telgraf çekmekle yetinmiştir. Divan verdiği kararda Millet Cemiyetinin vereceği kararın benimsenmesi gerektiğini belirtmiştir.30 Türk tarafının itirazlarına rağmen Milletler Cemiyeti Komisyon Raporunu göz önünde bulundurarak, 16 Aralık 1925 tarihinde Musul’u Irak sınırları içerisinde dahil etme Kemal Öke, Binbaşı Noel’in Faaliyetleri Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara:1988, s.30-42 30 Ömer Kürkçüoğlu, Türk İngiliz… s.296-297 29 Musul Sorunu 1918-1926 19 kararı aldı. İngiltere ve Irak arasında yeni bir anlaşma yapılarak manda yönetiminin 25 yıl uzatılmasını istedi. Cemiyet, 6 ay içerisinde bu şartlar yerine getirildiğinde, kesin kararını alacağını belirtti ve 11 Mart 1926 tarihinde, 16 Aralık 1925 tarihinde alınan kararın kesin olduğu belirtti. Böylece kesin olarak Musul Irak sınırlarına dahil edildi. Uluslararası alanda büyük yalnızlık içerisinde olan Türkiye, İngiltere’yle sürtüşerek siyasi, ekonomik, soysal istikrar sağlamayacağını ve Dünya kamuoyu tarafından tanınan bir devlet olamayacağını varsayarak, Musul’un petrol gelirinin 10 yıl boyunca %10’u almayı kabul ederek, Musul’un Irak’a katılımını tanımıştır.31 SONUÇ usul konusunda Türkiye’nin politikasını objektif ilkelerle irdelemeye M çalıştığım bu makalede, Halifelik Musul yaşayan Müslümanların Türkiye’ye sempati duymasının en büyük nedenidir. 1924 yılında Halifeliğin kaldırılması, Musul geri almak isteyen bir akıl açısından tutarsızlıktır. Bu doğrultuda çıkan Şeyh isyanı ise Musul’da yaşayan Kürt nüfusunun halifeliğin kaldırılmasıyla oluşan negatif algıyı, kuvvetlendirmiştir. Ayrıca Lozan’da İsmet İnönü’nün, Lord Curzon görüşmelerinde İngiltere’nin Türkiye’nin lehine önerilerine müzakereci mantıkla yaklaşmak yerine, tümden reddedişi, sonuç itibariyle Türkiye’nin aleyhine olmuştur. Fakat bu eleştirileri yaparken, ülkenin yeni kurulma aşamasında olduğu, belki Musul’dan daha büyük bir ihtiyaç olan dünya kamuoyu tarafından tanınma ihtiyacı ve maddi sıkıntıları göz önünde bulundurmak gerekir. Fakat bu konuda o dönem İngiltere ve diğer batılı devletlerle iyi ilişkiler kurmak yerine dünyada güç merkezi konumunda bulunan Sovyetler Birliği’yle yakın ilişkiler kurmanın artısı ve eksisi göz önünde bulundurularak değerlendirmeler yapılması gerektiği kanısındayım. Türkiye’nin üyesi bile olmadığı, İngiltere’nin ise aslı kurucu üye olduğu Cemiyetine bu sorunu taşıması basiretsizce bir tutumdur. 31 Semih, Yalçın, Türk Dış Politikası… s.250-252. Milletler Musul Sorunu 1918-1926 20 Kaynakça Kılıç, Sezen. “Musul Sorunu ve Lozan”, Tarih, Dil Yüksek Kurumu Atatürk Araştırmaları Merkezi Dergisi Sayı 71, 2008. Aydın, Ayhan. Musul Meselesi (1900-1926), Turan Yayınları, İstanbul 1999. Öke, Kemal. Musul Meselesi Kronolojisi(1918-1926), Türk Dünyası Araştırma Vakfı, İstanbul 1987. Öke, Kemal. Musul Kerkük Dosyası, Türk Dünya Araştırmalar Vakfı, İstanbul 1991. Öke, Kemal. Musul ve Kürdistan Sorunu(1918-1926), Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları 123. İstanbul 1992. Öke, Kemal. Binbaşı Noel’in Faaliyetleri, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1988. Kürkçüoğlu, Ömer. Türk İngiliz İlişkileri(1919-1918), Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, No.412 Ankara 1978. Yalçın, Semih. Atatürk’ün Milli Dış Siyaseti, Berikan Yayınevi Ankara 2010. Meray, Seha. Lozan Barış Konferansı’nda Musul, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 10, Sayı 18, Balıkesir 2007. Oran, Baskın. Türk Dış Politikası, Cilt 2, İletişim Yayınları, İstanbul 2001. Akgül, Suat. Musul Sorunu ve Nesturi Ayaklanması, Berikan Yayınları, Ankara 1992. Turan, Refik. Türk Dış Politikasında Musul, Atatürk Araştırmaları Merkezi, Ankara 1998. Mısıroğlu, Kadir. Musul Meselesi ve Irak Türkleri, Sebil Yayınevi, İstanbul 1994. Musul Sorunu 1918-1926 21