DÜNYADA VE TÜRKIYE’DE YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARININ DURUMU VE YENİLENEBİLİR ENERJİ YATIRIMLARINA SAĞLANAN TEŞVİKLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ÖZET Son yıllarda yaşanan çevre kirliliğindeki artış ve küresel ısınma birçok ülkeyi yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmaya yöneltmiştir. Günümüzde en çok kullanılan yenilenebilir enerji kaynakları; hidrolik enerji, güneş enerjisi, rüzgar enerjisi, biyokütle ve jeotermal enerjisidir. Ülkeler toplam enerji üretimleri içindeki yenilenebilir enerji kaynaklarının payını artırmaya çalışmaktadırlar. Bu bağlamada yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik çeşitli teşvikler verilmektedir. Bunlar; emlak vergisi muafiyeti, gelir vergisi istisnası, satışlarda; özel tüketim vergisi, katma değer vergisi, ithalat vergisi istisnası ve gümrük vergisi, Araştırma Geliştirme (Ar-Ge) harcamaları indirimi ve hızlandırılmış amortisman uygulaması şeklindedir. Bu çalışmada, dünyada ve Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarının potansiyeli, bu kaynakların mevcut kullanım durumu ve yakın gelecekteki kullanım hedefleri güncel verilere dayanarak değerlendirilmiştir. Ayrıca, bu çalışmada elektrik enerjisi üretiminde yenilenebilir kaynakların payının yüksek olduğu ülkelerdeki yenilenebilir enerji teşvik mekanizmaları incelenmiş ve bu doğrultuda Türkiye’deki mevcut teşvik sistemi hakkında bir çıkarımda bulunulmuştur. Yürütülen çalışma sonucunda, yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üretimi seviyesinin düşük olduğu görülmüştür. Bu sebeple, ülkelerin birçok çevresel soruna sebep olan yenilenemez enerji kaynakları yerine yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelerek bu kaynakların kullanımını teşvik etmesi gerekmektedir. Anahtar Kelimeler: Yenilenebilir Enerji, Teşvik, Vergi Teşviki, Türkiye. STATUS OF RENEWABLE ENERGY SOURCES IN THE WORLD AND TURKEY AND THE EVALUATION OF THE INCENTIVES FOR RENEWABLE ENERGY INVESTMENTS ABSTRACT The recent global warming and the increase in environmental pollution have led many countries to use renewable energy sources. Renewable energy sources (hydraulic energy, wind energy, solar energy, geothermal energy and biomass energy) have commonly used nowadays. Countries are trying to increase the share of the renewable resource in the total energy production. In this context, renewable energy resources are subsidized in many countries. These are; Income tax exemption, real estate tax exemption; In sales, value adder tax (VAT), spesific excise tax (SCT), customs tax and import tax exemption, accelerated depreciation and Researh and Devepolment (R & D) expenditure reduction. In this study, renewable energy sources, current situation and near future usage targets were evaluated based on current datas for Turkey and the world. Also, in this study is examining incentive mechanisms in the countries which have the big share of renewable energy resources in the energy production and in this direction, making an inference about the incentive mechanism in Turkey. For this reason, countries should focus on renewable energy sources instead of non-renewable energy sources that cause many environmental problems. It should also encourage the use of these resources. Keywords: Renewable Energy, Incentive, Tax Incentive, Turkey. 1. GİRİŞ (INTRODUCTION) Sanayileşme, dünya nüfusundaki hızlı artış, teknolojik araç ve gereçlerin insan yaşamında yoğun bir şekilde yer alması, küresel enerji tüketiminin hızlı bir şekilde artmasına neden olmaktadır. Günlük hayatta birçok alanda enerji, temel girdi haline gelmiştir. Tüm bu gelişmeler, enerji tüketimini yıllık ortalama %4-5 oranında arttırmaktadır. Dünyayı etkileyen petrol krizi sonrasında yükselen petrol fiyatları ile beraber enerjide dışa bağımlılığın azaltılması yönündeki çabalar hızlanmıştır. Bu duruma karşılık, dünyada enerji talebinin halen büyük bir kısmı fosil yakıtlar ile karşılanmaktadır. Bu durum gerek parasal yönden maliyetli olması gerekse de telafisi imkânsız çevresel sorunlarına yol açması bakımından önem arz etmektedir (Kaya, Şenel, & Koç, 2018: 220; Çelikkaya, 2018: 358). Fosil yakıtlar ile ilgili yapılan araştırmalar sonucunda; küresel enerji tüketim hızı, fosil yakıtların oluşum hızının 300 bin katına eşit olduğunu göstermektedir. Başka bir deyişle, bir günde yaklaşık olarak bin yıllık fosil enerji kaynağı tüketilmektedir. Fosil yakıt rezervlerinin giderek tükeneceğinin göstergesi olan bu durum, enerji ihtiyacı olan ülkeleri yenilenebilir enerji kaynaklarına yönlendirmektedir (Kaya, Şenel, & Koç, 2018: 220). Fosil kaynakların enerji ihtiyacının karşılanmasında diğer kaynaklara kıyasla daha fazla kullanılması, fosil enerji kaynakları yeterince bulunmayan ülkeleri fosil enerji kaynağı bakımından zengin olan ülkelere bağımlı bir duruma getirerek ekonomik açıdan ve enerji arz güvenliği açısından genel problemler yaşamalarına yol açmaktadır. Bu problemler, birçok ülkeyi enerji kullanımında rüzgâr enerjisi, hidrolik enerjisi, güneş enerjisi, jeotermal enerjisi ve biyokütle enerjisi gibi yenilebilir enerji kaynaklarına yöneltmektedir (Bayraktar & Kaya, 2016: 421-422). Diğer yandan yenilenebilir enerji yatırımlarına sağlanan destekler artarak devam etmektedir. Araştırmalar, yenilenebilir enerjinin gelişiminde bu tür desteklerin belirleyici olabildiğini göstermektedir (Çelikkaya, 2018: 358). Yenilenebilir enerji kaynakları bakımından oldukça avantajlı bir konumda olan Türkiye, enerji üretiminde yenilenebilir kaynaklardan Avrupa Birliği ülkeleri kadar faydalanamamaktadır. Türkiye’de enerji üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payı yeterince artırılamamış olup, özellikle hidroenerji kaynakları ağırlıklı bulunmaktadır. Güneş, rüzgar, jeotermal gibi doğal kaynaklardan yeterince kullanılamamaktadır. 2005 ve 2011 yıllarında çıkarılan kanunlarla yenilenebilir kaynaklara yönelik birtakım teşvik mekanizmaları getirilmiştir. Fakat mevcut durumda yenilenebilir kaynakların kullanımının yeterli düzeyde olduğunu söylemek zordur (Eser & Polat, 2015: 202). Bu amaçla, bu çalışmada, seçilmiş ülkelerde ve Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarının genel durumu güncel verilere dayanarak değerlendirilmiş ve yenilenebilir enerjiye sağlanan teşvikler ülke uygulamaları ışığında incelenerek bir takım tespit ve değerlendirmelerde bulunulmuştur. 1 2. ÇALIŞMANIN ÖNEMİ (RESEARCH SIGNIFIANCE) Dünya nüfusundaki hızlı artış, insan yaşamında teknolojik araç ve gereçlerin daha fazla yer alması ve sanayileşme tüm dünyada ve Türkiye’de enerji tüketiminin artmasına neden olmaktadır. Bu tüketim ihtiyacının karşılanmasında en fazla kullanılan kaynaklar rezervleri sınırlı olan yenilenemez enerji kaynaklarıdır. Bu küresel enerji talebinin büyük bir kısmının fosil kaynaklardan karşılanması parasal olarak maliyetli olmasının yanı sıra geri döndürülmesi imkansız çevresel sorunlara neden olmaktadır. Bu bakımdan fosil kaynaklara bağımlılığı azaltmada tercih edilebilecek en iyi yol yenilenebilir enerjinin yaygınlaşmasıdır. Dünyada ve Türkiye’de var olan yenilenemez ve yenilenebilir enerji kaynaklarının durumunun tespit edilmesi enerji kaynaklarının planlı bir şekilde kullanımını sağlamak amacıyla önem arz etmektedir. Enerji arz güvenliğinin artırılmasında etkili olan ve çevreye neredeyse hiç zararı olmayan yenilenebilir enerjinin gelişmesinde teşviklerin etkisi büyüktür. Bu amaçla, bu çalışmada, seçilmiş ülkelerde ve Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarının genel durumu güncel verilere dayanarak değerlendirilmiş ve yenilenebilir enerjiye sağlanan teşvikler ayrıntılı olarak incelenerek bir takım tespit ve değerlendirmelerde bulunulmuştur. 3. DÜNYA’DA ENERJİNİN GENEL DURUMU (THE STATE OF ENERGY IN THE WORLD) Enerji, sanayileşme, yaşam standartlarının yükselmesi ve nüfus artışı ile birlikte, insanoğlunun hayatının her alanında kullanım alanı bulmaya devam etmektedir. Enerjiye olan talep, sürekli bir şekilde artmaktadır. Fosil ve yenilenebilir kaynaklar bu enerji talebinin karşılanmasında kullanılmaktadır. Hidrokarbon ve yüksek oranlarda karbon içeren fosil kaynaklar, petrol, doğal gaz ve kömür gibi doğal enerji kaynaklarıdır. Bu kaynaklar ölen organizmaların uygun oksijensiz ortamda milyonlarca yıl boyunca, çürümesiyle oluşur. Enerji ihtiyacının karşılanmasında kullanılan bu kaynaklar kıt olması ve tüketilmeleri sonucu çevreye verdikleri zararlar nedeniyle sorunlara yol açmaktadır (Eser & Polat, 2015: 203). Petrol, kömür, doğal gaz enerjisi gibi geri dönüşüme uğramaksızın elde edilen enerji kaynakları birincil; bunların dönüşüme uğraması ile elde edilen elektrik, benzin gibi enerji ikincil enerjidir. Bu bağlamda dünyada enerji ihtiyacının karşılanmasında en fazla birincil enerji kaynakları kullanılmaktadır. 2017 yılı verileri incelendiğinde, dünyada tüketilen toplam birincil enerji 13511.2 Mtep (milyon ton eşdeğer petrol) olarak görülmekte tüketilen enerjinin kaynaklar bağlamında dağılımında ise petrol (%34.2), kömür (%27.6), doğal gaz (%23.4), hidroelektrik (%6.8), nükleer (%4.4) ve yenilenebilir enerji (%3.6) şeklinde sıralanmaktadır (Şekil 1). Dünyada toplam birincil enerji tüketiminin %86’sını kömür, doğal gaz ve petrol gibi fosil kaynaklı yenilenemez enerji kaynakları oluşturmaktadır. Bu kaynaklar olarak güneş, rüzgar, biyokütle ve jeotermal enerjisi dikkate alınmaktadır (Kaya, Şenel, & Koç, 2018: 221). 2 6.8 4.4 3.6 34.2 23.4 27.6 Petrol Kömür Doğal Gaz Hidroelektrik Nükleer Yenilenebilir Şekil 1. Dünyadaki birincil enerji tüketiminin doğal kaynaklar bazında dağılımı (2018) (Figure 1. Source-based distribution of primary energy consumption in the world (2018)) Kaynak: BP Statistical World Review of Energy, (2018). British Petroleum (BP). Dünyadaki hesaplanan toplam petrol rezervleri 1,7 trilyon varil civarında olup, yaklaşık 51 yıllık tüketimi karşılamaktadır. Dünya petrol rezerv miktarının yaklaşık olarak yarısı bölgesel olarak Orta Doğu’da, %19 oranında Güney ve Orta Amerika’da, %18 oranında Venezuela bölgesinde, %16 oranında ise Suudi Arabistan bölgesinde bulunmaktadır. Dünyadaki hesaplanan doğal gaz rezervi 2015 yılı sonunda toplam 187 trilyon m3 civarında belirlenmiş olup bu rezerv küresel üretimi 53 yıl boyunca karşılamak için yeterli olan miktardır. Bu rezerv %42,8 oranında Orta Doğu’da bulunmaktadır. Katar ve İran bu bölgede önemli ölçüde rezervlere sahip ülkelerdir. Avrasya ve Avrupa bölgesi rezerv bakımından %30,4 oranı ile ikinci sırada bulunmaktadır. Kuzey Amerika ise dünya doğal gaz üretiminin %28,1 oranını karşılarken, Avrasya ve Avrupa’da bu oran 27,8, Orta Doğu’da ise %17,4 oranındadır. Dünyada hesaplanan en yüksek rezerv üretim oranına sahip olan kömür rezervleri, küresel üretimi 114 yıl boyunca karşılamaya yeterlidir. En fazla yerel rezerv miktarına sahip ülke olan Amerika’nın arkasından daha az rezervlere sahip olan Rusya ve Çin gelmektedir. Dünya kömür rezerv miktarına göre yaklaşık olarak 892 milyar ton kömür rezervi bulunmakta olup bu rezervin %57,1’lik oranına karşılık gelen 509 milyar ton kömür ABD, Rusya ve Çin’de bulunmaktadır (Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2017). Tablo 1’de seçilmiş yıllara göre dünya birincil enerji kaynağı tüketimi dikkate alındığında ise Çin ve ABD ilk iki sırada yer almakta olup bu iki ülkenin hesaplanan toplam birincil enerji kaynak tüketimi ise dünya tüketiminin yaklaşık olarak %40,2’lik bölümüne tekabül etmektedir. Türkiye dünyada, birincil enerji kaynağı tüketiminde 19. sırada yer almaktadır. 3 Tablo 1. Dünyada bazı ülkelerin birincil enerji tüketimi sıralaması (Milyon TEP) (2013-2015) ÜLKE Dünya Toplamındaki Payı (%) 2013 2014 2015 2.903,90 2.271,70 626 688 465,8 335 325,8 290 2.970,30 2.300,50 666,2 689,8 453,9 335,5 311,9 297,6 3.014,00 2.280,60 700,5 666,8 448,5 329,9 320,6 292,8 22,90% 17,30% 5,30% 5,10% 3,40% 2,50% 2,40% 2,20% 270,9 273,1 276,9 2,10% 247,6 260,8 267,2 2,00% 237,4 252,4 264 2,00% 247,4 237,5 239 1,80% 175 188,3 195,6 1,50% 201,4 188,9 191,2 1,50% Meksika İtalya İspanya Avustralya 188,9 155,7 134,2 190 146,8 132,1 185 151,7 134,4 1,40% 1,20% 1,00% 130,7 129,9 131,4 1,00% Türkiye Tayland Güney Afrika 120,3 120,3 123,9 123,4 126,9 124,9 1,00% 0,90% 124,6 128 124,2 0,90% Çin ABD Hindistan Rusya Japonya Kanada Almanya Brezilya Güney Kore İran Suudi Arabistan Fransa Endonezya Birleşik Krallık Sıra 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 Tayvan 109,9 111,4 110,7 0,80% 22 BAE 97,2 99 103,9 0,80% 23 Polonya 96 92,4 95 0,70% 24 Ukrayna 114,7 101 85,1 0,60% 25 TOPLAM 12.873,10 13.020,60 13.147,30 100,00% Kaynak: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Dünya ve Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Görünümü, http://www.enerji.gov.tr/Resources/Sites/1/Pages/Sayi_15/Sayi_15.html (Erişim Tarihi: 05.12.2018). Tablo 2’den de görüleceği üzere dünya elektrik üretiminde en yaygın kullanılan kaynak kömürdür. Bu enerji kaynağının hemen ardında yenilenebilir enerji kaynaklarının yer aldığı görülmektedir. ABD, Çin, Almanya ve Hindistan’da kömür rezervleri, Rusya’da doğal gaz 4 rezervleri, Fransa’da nükleer enerji ve Kanada’da ise yenilenebilir enerji elektrik enerjisi üretiminde en fazla paya sahip olan kaynaklardır (Kaya, Şenel, & Koç, 2018: 222). Tablo 2. Bazı ülkelerin kaynak bazında elektrik üretim oranları (2016) Ülke Kömür (%) Petrol (%) Doğal Gaz (%) Nükleer Yenilenebilir (%) Enerji (%) Diğer (%) Fransa 2.1% 0.3% 2.3% 77.6% 17.5% 0.2% Almanya 45.4% 0.9% 9.9% 15.5% 28.0% 0.3% ABD 39.5% 0.9% 26.8% 19.1% 13.6% 0.1% Kanada 9.9% 1.2% 9.3% 16.4% 62.8% 0.3% Çin 72.5% 0.2% 2.0% 2.3% 23.0% 0.0% Hindistan 75.1% 1.8% 4.9% 2.8% 15.5% 0.0% Rusya 14.9% 1.0% 50.1% 17.0% 17.0% 0.0% Dünya 40.6% 4.3% 21.6% 10.6% 22.9% 0.1% Kaynak: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Dünya ve Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Görünümü, http://www.enerji.gov.tr/Resources/Sites/1/Pages/Sayi_15/Sayi_15.html (Erişim Tarihi: 05.12.2018). 4. YENİLENEBİLİR ENERJİ: KAVRAM VE KAPSAM (RENEWABLE ENERGY: CONCEPT AND CONTENT) Yenilenebilir enerji, doğal süreçlerde var olan sürekli devam eden enerji akışından elde edilen enerjidir. Bu kaynaklar rüzgar enerjisi, güneş enerjisi, hidrolik enerjisi, jeotermal enerji, hidrojen enerjisi ve biyokütle enerjisi olarak sıralanabilir. Yenilenebilir enerjinin; hayvanlar, insanlar tarafından kalıcı olarak tüketilmesi mümkün değildir (YEGM, 2018). Yenilenebilir enerji; güvenilir, doğaya zarar vermeyen ve sürdürülebilir enerji kaynaklarına olan ihtiyacın artması ile birlikte önem kazanmaya başlamıştır. Bu bağlamda yenilenebilir enerjinin üç temel özelliği bulunmaktadır. Bunlardan birincisi yenilenebilir enerji kaynakları, fosil yakıtların aksine kullanıldıkça tükenmezler, başka bir deyişle rezervleri sınırsızdır. İkinci olarak yenilenebilir enerji kaynakları, fosil yakıtlar gibi ithal değildir. Bu bağlamda fiyatlardaki dalgalanmalara karşı arz güvenliği için daha önemli enerji kaynaklarıdır. Yenilenebilir enerjinin üçüncü özelliği ise fosil yakıtların aksine atmosferin karbondioksit seviyesinde bir artışa yol açmamasıdır. Fosil yakıtların iklim ve doğa üzerindeki zararlı etkilerini azaltmada yenilenebilir enerji önemli bir konuma sahiptir (Çelikkaya, 2018: 358-359). Uluslararası Enerji Ajansının (IEA) yapmış olduğu sınıflandırmaya göre; yenilenebilir enerji; güneş, rüzgâr, hidroenerji, biyokütle ve jeotermal enerji kaynaklarından oluşmaktadır. Yapılan bu beşli sınıflandırma günümüz dünyasında tüm ülkelerde genel kabul görmüş durumdadır (Çelikkaya, 2018: 359). 5 Özellikle iklim değişikliği, küresel ısınma ve çevre bilincinin gelişmesiyle birlikte kirliliğe sebebiyet vermeyen, dünya geleceği açısından tehlikeli olmayan sürdürülebilir alternatif enerji kaynakları bağlamında yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Bu bağlamda 1997 yılında Kyoto Protokolü imzalanmış ve devamında Durban’da yapılan konferans ve 2012 yılındaki Doha konferansı ile çevrenin önemi vurgulanarak emisyon salınımlarının kontrol edilmesine ve azaltılmasına çalışılmaktadır. Bu kapsamda üzerinde önemle durulan nokta olarak emisyon salınımlarının azaltılmasında fosil kaynakların alternatifi olan yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasıdır (Eser & Polat, 2015: 203). Yenilenebilir enerjinin kullanımı çevresel faktörlerin yanı sıra, enerji ithalatı harcamalarında kullanılan paranın ulusal ekonomide kalması, yeni iş imkanları yaratması, enerji konusunda ortaya çıkan siyasi riskleri azaltması, çevre kirliliği etkisi ile ilgili hastalıkların önlenmesi, küresel ısınma etkilerinin azaltması gibi faydaları da bulunmaktadır (Eser & Polat, 2015: 203). 5. TÜRKİYE’DE VE DÜNYADA YENİLENEBİLİR ENERJİ DURUMU (THE STATE OF RENEWABLE ENERGY IN TURKEY AND THE WORLD) Bugün dünya geneli enerji tüketiminin yaklaşık %20’lik bir bölümü yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilmektedir. Günümüzde fosil yakıtların kullanımına olan bağımlılığın yüksek düzeyde olduğu görülmesine rağmen yıllar itibarıyla yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım oranları giderek artmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının yüksek potansiyeli kullanılmamakta ve dünya genelinde fosil kaynaklardan biri olan petrol, tüketilen enerji kaynakları arasında ilk sırayı almaktadır. Petrolün arkasından gelen diğer kaynaklar kömür ve doğalgazdır. Diğer taraftan 2014 yılı küresel nihai enerji tüketimi içinde yenilenebilir enerjinin payı %19.2 olarak gerçekleşmiştir. 2015 ve 2016 yıllarında bu oran artmaya devam ederek %20’yi aşmış bulunmaktadır (Kaya, Şenel, & Koç, 2018: 224-225). Yenilenebilir enerji kaynakları dünya elektrik üretiminde de önemli bir yere sahiptir. Bu bağlamda toplam küresel elektrik üretiminin %23.7’lik bir bölümü yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilmektedir. Bu oranın içinde %16.6’lık kısmı hidroelektrik santrallerinden, %3.7’lik oranı rüzgardan, %2’lik bir kısmı biyoenerjiden, %1’lik bölümü fotovoltaik sistemlerden ve %0.4’lük bir oranı ise jeotermal ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanmaktadır. Bir başka taraftan fosil yakıtların başını çektiği yenilenemeyen enerji kaynaklarının dünya elektrik üretimindeki üstünlükleri de devam etmektedir. Bu üstünlük karşısında rekabet edilebilmesi için özellikle ilk kurulum maliyetleri ve fiyat rekabeti noktasında yenilenebilir enerji kaynaklarının teşvik edilmesi oldukça önemlidir Kaya, Şenel, & Koç, 2018: 225). 6 5.1. Türkiye’de ve Dünya’da Rüzgar Enerjisi Yer yüzeylerinin farklı ısınması ile havanın nemi, basıncı ve sıcaklığı farklılaşmakta, bu farklı basınç ise havanın hareketine neden olarak rüzgar enerjisini oluşturmaktadır. Güneş enerjisinin dolaylı bir ürünü olup, güneş ışınları var olduğu sürece rüzgar enerjisi de var olacaktır. Kullanımı, Milattan Öncesine dayanan rüzgar enerjisi; maliyet etkinliği ve teknoloji alt yapısı nedenleri ile, en yaygın kullanılan enerji kaynaklarından biridir. Başlıca kullanım alanları akülerin şarj edilerek depolanması ve elektrik üretimi olan rüzgar enerjisi yüzyıllar boyunca da yel değirmenleri ile buğday öğütmek için kullanılmıştır (Önal & Yarbay, 2010: 83). Rüzgardan elektrik üretimine ise ilk kez on yedinci yüz yılın sonlarında (1887-İskoçya, 1888-ABD) başlanmış olup, 1941 yılında ABD’de ilk büyük kapasiteli (1.25 MW) rüzgar tribünü geliştirilmiştir. Bunun devamında 1976 yılında yelken tipi rüzgar tribünleri geliştirilmeye başlanmıştır. Mevcut küresel elektrik talebinin %2,5’lik bir kısmı halen rüzgar enerjisinden karşılanmakta olup, verilen teşvikler ile birlikte rüzgar enerjisi kurulumu yıllık olarak ortalama %25 oranında artmaktadır (Çelikkaya, 2018: 359). Bu enerji kaynağının doğayı kirletici bir özelliği bulunmamakla birlikte birçok yerde mevcuttur. 1980 yılından bu yana yapılan AR-GE çalışmaları ile malzeme, kontrol, dizayn ile desteklenen önemli teknik gelişmeler elektrik üretimi konusunda rüzgar tribünlerini rekabetçi bir konuma taşımıştır (Önal & Yarbay, 2010: 84). Rüzgar Enerji Konseyi’ne göre; Çin, rüzgar enerjisi üretiminde lider ülke olma konumunu 2010 yılından beri sürdürmektedir. Bu konumunu verdiği teşvikler sayesinde devam ettiren Çin, 2000-2013 yılları arasında rüzgâr enerjisi kapasitesi 300 MW kurulu gücünden, 91.424 MW kurulu güce ulaşmıştır. 2009 yılından günümüze kadar en fazla kurulu güce sahip olan Çin, dünyada rüzgâr kapasitesinin %28,7’sini tek başına sağlamaktadır. Şekil 2’de görüleceği üzere rüzgar enerjisi kapasitesi bakımından Çin’i sırasıyla ABD, Almanya, Hindistan, İspanya ve Birleşik Krallık takip etmektedir (Kaya, Şenel, & Koç, 2018: 229). Bu bağlamda Çin, ABD ve Almanya üçlüsü 2015 yılı başı itibariyle, küresel rüzgâr enerjisi kurulu güç kapasitesinin yaklaşık yarısından fazlasını gerçekleştirmiştir (Çelikkaya, 2018: 359). 7 180 160 140 120 100 80 60 40 20 0 168 82 52 28 23 14 12 11 10 9 Şekil 2. Dünyada rüzgar türbin kurulu gücü en yüksek olan ülkeler (2016) Kaynak: Kaya, K. ve Şenel, M.C. ve Koç, E., (2018). Dünyada ve Türkiye’de Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Değerlendirilmesi Rüzgar enerjisi yenilenebilir enerji kaynaklarının kapasitesi açısından en geniş kullanıma sahip kaynaklardan biridir. Elektrik talebini karşılamada önemli bir role sahi olan rüzgar enerjisi, 2015 yılında Danimarka’da toplam enerji üretiminin yarısını karşılamıştır. Almanya’da ise bazı bölgelerde bu oran %60 oranında görülmektedir. İspanya, Uruguay, İrlanda, Portekiz ise %15 civarlarındadır. Ayrıca rüzgar enerjisi üreticileri bakımından dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olan ABD’de ülke içi rüzgar enerjisinden üretilen elektrik oranı %4.5 oranında kalırken, Çin’de bu oran %3.2 civarındadır (Kaya, Şenel, & Koç, 2018: 229). 2016 yılı rüzgar enerjisi kapasite artışı bakımından Çin yaklaşık olarak 23GW ile geçtiğimiz yıl en fazla kapasite artışı gerçekleştiren ülke olarak bu alanda da liderliği almıştır. Bu bağlamda küresel rüzgar enerjisi sektörü içinde Çin hem sahip olduğu kapasite bakımından hem de kapasite artışı bakımından dünya ülkeleri arasında ilk sıradadır. Küresel ölçekte 2016 yılı toplam rüzgar enerjisi kapasite artışı 54GW olarak gerçekleşmiştir. Toplam kapasite ise yaklaşık 486 GW’tır (World Energy Council Reports, 2017). Tablo 3’de seçilmiş yıllar için Türkiye’de Rüzgar Enerji Santrali (RES) kurulu güçleri ve RES santrallerinden üretilen enerji miktarları verilmiştir. Türkiye’de 2000 yılında 19MW olan rüzgar enerji santrali kurulu gücünün 2016 yılında 5106 MW seviyesine yükseldiği; bu RES’lerden üretilen enerji miktarı 2000 yılında 33.4 GWh olmakta iken, 2016 yılı sonu itibariyle 16.517 GWh olduğu görülmektedir. 8 Tablo 3. Türkiye’de RES kurulu güçleri ve rüzgar enerjisinden üretilen enerji miktarları Rüzgar Enerjisi 2000 2005 2010 2013 2014 2015 2016 Kurulu Güç(MW) 19 20 1329 2958 3762 4718 5106 Enerji 33.4 59 291.6 755.7 852 11652 16517 Kullanımı(GWh) Kaynak: BP Statistical World Review of Energy, (2016). Değişim Oranı (2016/2015,%) 27.2% 41.4% Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliğinin (TUREB) hazırlamış olduğu 2017 yılı Temmuz ayı verilerinde Türkiye’de işletmedeki rüzgar enerjisi santralleri kurulu gücü 6483.9 MW, inşa halindeki rüzgar enerjisi santralleri kurulu gücü ise 8089.8 MW’dir. İnşa halindeki rüzgar enerji santrallerinin tamamlanması ile Türkiye’nin rüzgar enerji santrali kurulu gücü 7200 MW seviyesine ulaşacağı belirtilmektedir. Türkiye’nin karasal rüzgar enerji santrali potansiyelinin 48.000 MW olduğu düşünüldüğünde Türkiye’nin mevcut potansiyelinden yeterince yararlanamadığı görülmektedir (Kaya, Şenel, & Koç, 2018: 230). 5.2. Türkiye’de ve Dünya’da Güneş Enerjisi Güneş enerjisi, güneşin çekirdeğinde yer alan hidrojen gazını füzyon reaksiyonu sonucu hidrojen gazına çevirmesiyle ortaya çıkan bir enerjidir (Kaya, Şenel, & Koç, 2018: 227). Başlangıçta ısınma amaçlı kullanılan güneş enerjisinin geçmişi Milattan Öncesine dayanmaktadır. Güneş enerjisinin elektrik enerjisine dönüştürülmesi ise ilk kez 1883’te Charles Fritz tarafından ortaya atılmıştır. Modern güneş hücrelerinin patenti ise 1946 yılında alınmış olup, 1956 yılında ise ilk güneş pili satışa sunulmuştur. Petrol krizi ile birlikte oluşan arz güvenliği sorunu, güneş enerjisinden yararlanma konusunda da çalışmaları hızlandırmıştır (Çelikkaya, 2018: 359). Bu noktada teknolojisi daha pahalı olduğundan dolayı başlangıçta talep görmemiştir. Yapılan ARGE çalışmaları ile birlikte özellikle 2008 yılından sonra güneş pillerinin maliyeti düşürülmüş ve rüzgar enerjisi ile rekabet edebilir bir duruma gelmiştir (KPMG, 2015: 2). Güneş enerjisinden yararlanmak için güneş kollektörleri, güneş pilleri ve güneş santralleri gibi teknolojiler kullanılmaktadır. Bu teknolojiler kullanılarak ısı enerjisi olarak doğrudan ya da elektrik enerjisine dönüştürülerek dolaylı olarak kullanılabilmektedir (Koç & Kaya, 2015: 44). 2014 yılından sonra %25 oranında bir büyüme kaydeden güneş enerjisinde 2015 yılında 50 GW’lik bir kapasite artışı gerçekleşerek küresel ölçekte toplam olarak 227 GW’lık bir kapasiteye erişmiştir. Bir başka noktada dünya genelinde en fazla güneş fotovoltaik kapasitesi sırasıyla Çin, Almanya, Japonya, ABD ve İtalya’ya aittir. Ancak kişi başına düşen güneş fotovoltaik santral kapasitesi bakımından Almanya 2015 yılında ilk sırada yer almaktadır. Bunun yanında Çin, Japonya ve ABD’nin de önemli kapasite artış performansı gösterdikleri 9 görülmektedir. Isı elde etme kapasitesi bakımından dünyada ilk sıralarda bulunan ülkeler Çin, ABD ve Almanya’dır (REN21, 2016). Yoğunlaştırılmış güneş enerji sistemleri bakımından 2015 yılında kapasite artışı bakımından 160 MW’lık kapasite artışı ile Fas yer almaktadır. Bunu ikinci sırada yer alan Güney Afrika (150 MW) ve üçüncü sırada yer alan ABD (110 MW) takip etmiştir. Toplam kapasite bakımından yoğunlaştırılmış güneş enerjisi kapasitesinin toplamında İspanya ilk sırada yer almaktadır. Bu alandaki yatırımların artması ve maliyetlerin düşmesi ile giderek yaygınlaşmakta ancak yine faydalanma açısından düşük seviyelerde kalmaktadır. Ülkelerin 2000 yılı sonrası yenilenebilir enerji kaynakları arasından güneş enerjisine ayrı bir önem verdikleri görülmektedir (IRENA, 2018: 27). Türkiye coğrafi konumundan dolayı güneş enerjisi bakımından yüksek güneş enerjisi potansiyeline sahiptir. Elektrik İşleri İdaresi (EİE) tarafından Türkiye Güneş Enerjisi Potansiyel Atlasına (GEPA) hazırlanmıştır (Koç & Kaya, 2015: 42). Tablo 4’de seçilmiş yıllarda Türkiye’de Güneş Enerji Santrali (GES) kurulu güçleri ile bu santrallerden üretilen enerji miktarları verilmiştir. Tablo 4 incelendiğinde 2010 yılında 6 MW olan güneş enerjisi santrali kurulu gücünün, 2016 yılı itibariyle 832 MW’a yükseldiği görülmektedir. Bu santrallerden üretilen enerji miktarının 2010 yılında 2.4 GWh olduğu hesaplanırken 2016 yılı sonu itibariyle 688 GWh olduğu görülmektedir (Kaya, Şenel, & Koç, 2018: 228). Tablo 4. Türkiye’de güneş enerji santrali kurulu güçleri ve güneş enerjisinden üretilen enerji miktarları Güneş 2000 2005 2010 2013 2014 2015 Enerjisi Kurulu Güç 2 6 18 58 248 (MW) Enerji Kullanımı 2.4 6.8 17.4 194.1 (GWh) Kaynak: BP Statistical World Review of Energy, (2016). Güneş enerjisinden daha fazla yararlanmak için 2016 Değişim Oranı (16/15,%) 832 235.5 688 253.3 çeşitli AR-GE çalışmaları sürdürülmektedir. Bu bağlamda güneş kürelerinin AR-GE çalışmaları tamamlandığı zaman kapladığı alan ve maliyetine göre fotovoltaik güneş santrallerine göre daha avantajlı olması bakımından tercih edilebilecektir. Ayrıca güneş pili üretim maliyetlerinin düşmesi ve güneş enerjisine verilen teşviklerin artırılması ile yakın gelecekte güneş enerjisinden yararlanma faaliyetlerinin daha da artabileceği beklenmektedir. 10 5.3. Türkiye’de ve Dünya’da Biyo Kütle Enerjisi Biyokütle enerjisi içinde karbonhidrat bileşikleri bulunan hayvansal ve bitkisel kökenli maddelerden elde edilen enerji kaynağıdır. Bu enerji kaynakları kullanılarak biyodizel, biyogaz ve biyoetanol gibi yakıtlar elde edilmektedir. Biyodizel ve biyoetnaol, hayvansal ve bitkisel yağlar ile üretilen bir yakıt türü iken, biyogaz organik maddelerin oksijensiz ortamda fermantasyonu ile oluşan ağırlıklı olarak karbondioksit ve metan gazıdır (Koç & Kaya, 2015; Kaya, Şenel, & Koç, 2018: 231) Biyokütle enerjisi 19. yüzyılın ortalarına doğru kömür kaynaklarının kullanımının artmaya başlamasından önce en çok kullanılan yenilenebilir enerji kaynağı olma özelliğine sahiptir. Yakıt olarak kullanımı için çok uzun bir süre beklenmesi gerektiğinden dolayı alternatif enerji kaynaklarına yönelim gerçekleşmiştir. enerji talebini karşılamak için ve aynı zamanda çevreci amaçlar bakımından artmaya devam etmekte olan biyoyakıt, Brezilya’da ve ABD’de yaygın olarak kullanılmaktadır (Çelikkaya, 2018: 360). Şeker kamışından etanol üretimi konusunda Brezilya etkin bir yenilenebilir enerji programına sahiptir. Brezilya’da otomotiv yakıtının yaklaşık olarak %18’i etanolden karşılanmaktadır. ABD’de satılan benzin %10 oranında etanol katkılıdır. Bu bağlamda gelinen noktada 2016 yılında küresel ulaştırma yakıtı %4 oranında biyoyakıttan karşılanmaktadır. Bu oran gelişmekte olan ülkelerde %38.1’e kadar çıkarken, gelişmiş ülkelerde %2.8 civarında seyretmektedir (IEA, 2016: 6). Biyoyakıt sektörü son zamanlarda bazı piyasalarda politika belirsizlikleri ve düşük petrol fiyatları nedeniyle birtakım zorluklar ile karşılaşmaktadır. Enerji, ulaşım ve ısınma gibi birçok alanda kullanılan biyokütle enerjisi dünyada tüketilen toplam enerjinin %14’ünü oluşturmaktadır. Bu oranın %74’ü de etanol yakıtlardan, %22’si biyodizel yakıtlardan ve %4’ü hidrojen ile işlem görmüş bitkisel yağlardan meydana gelmektedir (IEA, 2016: 6). Türkiye’nin biyokütle kaynaklarından elektrik enerjisi üretim potansiyeli yıllık 371.2 TWh olup, aynı zamanda yıllık yaklaşık olarak 117 milyar ton biyokütle potansiyeline de sahiptir. Burada en büyük pay, 168.635 TWh ile tek yıllık bitkilere, 62.802 TWh ile orman atıklarına ve çok yıllık bitkilere aittir. Türkiye’nin ek olarak hayvansal atık potansiyeline karşılık gelen biyogaz miktarı 17-23 TWh olduğu tahmin edilmektedir (Kaya, Şenel, & Koç, 2018: 232). Türkiye’nin yıllık olarak yaklaşık 117 milyar ton biyokütle potansiyeli bulunmakta olup, Türkiye’nin biyokütle kaynaklarından elektrik enerjisi üretim potansiyeli yıllık 371.2TWh’dir. Bu potansiyel içerisinde en büyük pay, tek yıllık bitkilere (168.635TWh), orman atıklarına (62.802TWh) ve çok yıllık bitkilere aittir. Ayrıca Türkiye’nin hayvansal atık potansiyeline karşılık gelen biyogaz miktarının 17-23TWh olduğu tahmin edilmektedir (Koç & Kaya, 2015: 43). 11 5.4. Türkiye’de ve Dünya’da Jeotermal Enerji Yerkürenin doğal ısısı olan jeotermal enerji, yer kabuğunun derinliklerinde biriken basınç altındaki sıcak kuru kayaların ve sıcak akışkan su buharının içerdiği termal enerji olarak bilinmektedir. Jeotermal enerji, ısıtma amacıyla ya da elektrik enerjisi üretimi amacıyla kullanılmaktadır. Dünyada jeotermal enerjiden elektrik üretimi yaklaşık olarak %0.04 oranı civarındadır. Sahip olduğu avantajlara rağmen jeotermal enerjiye gerekli önem gösterilememiştir (Kaya, Şenel, & Koç, 2018: 230). Ancak son dönemlerdeki teknolojik gelişmelerle beraber jeotermal enerjinin özellikle evlerde ısıtma amaçlı kullanımı artmaya başlamıştır. Ayrıca güneş enerjisi santrallerine göre daha az alana gerek göstermeleri bakımından birçok avantaja sahiptir (Uluatam, 2010: 39). 2015 yılı küresel jeotermal enerji kapasitesi 13.2 GW olup toplam jeotermal enerji kapasitesine yaklaşık olarak 315 MW miktarında bir kapasite artırımı gerçekleşmiştir. ABD jeotermal enerji kapasitesi bakımından dünyada ilk sırada yer alırken onu Filipinler, Endonezya ve Meksika takip etmektedir. Dünyadaki en büyük iki jeotermal tesis Kaliforniya ve Filipinlerde kurulmuştur. Filipinler’de jeotermal enerjinin elektrik üretimindeki payı yaklaşık %18 civarındadır (Çelikkaya, 2018: 360). Tablo 5. Türkiye’deki jeotermal güç santrallerinin kurulu gücü Jeotermal Enerji 2000 2005 2010 2013 2014 2015 2016 Değişim Oranı (2016/2015, %) Kurulu Güç (MW) 20 20 94 226 405 624 775 24.2 Kaynak: (Kaya, Şenel, & Koç, 2018: 232). Tablo 5’te seçilmiş yıllarda Türkiye’de kurulu güç olarak Jeotermal Enerji Santralleri (JES) verilmiştir. Tablodan görüleceği üzere 2000 yılında 20 MW olan jeotermal enerji santralleri kurulu gücü 2016 yılı itibariyle 775 MW seviyesine yükselmiştir. Sektör temsilcileri Türkiye’nin Jeotermal Enerji Kurulu gücünün rahatlıkla 2000MW seviyesine çıkabileceğini değerlendirmektedir (Kaya, Şenel, & Koç, 2018: 231). 5.5. Türkiye’de ve Dünya’da Hidro Enerji En yaygın kullanımı nehirler üzerine barajların inşa edilmesi sonucu rezervuarda biriken suyun potansiyel enerjisinden yararlanarak türbinlerin dönmesinin sağlanması sonucu elektrik enerjisi üretmektir. Bu amaçla hidroelektrik santralleri kurulmaktadır (Koç & Kaya, 2015: 40). Suyun hidrolik gücünün kullanılması ile elektrik üretiminin geçmişi, antik çağlarda kullanılan su değirmenlerine kadar dayanmaktadır. İlk resmi hidro elektrik santrali Niagara 12 Şelalesi yakınında 1881 yılında kurulmuş ve elektrik üretmeye başlamıştır. Günümüzde birçok ülkede, hidro elektrik santrallerden yoğun bir şekilde yararlanılmaktadır (Uluatam, 2010; 35). Dünyanın toplam elektrik miktarının 2016 itibariyle %16,4’lük kısmı ve toplam yenilebilir enerjinin %71’i hidro enerjiden sağlanmıştır (WEC, 2016, 3). Hidroelektrik enerjisi genel olarak, hidroelektrik barajları ile hidroelektrik rezervuarları kurularak elde edilmektedir. Bu anlamda dünyadaki en büyük hidro enerji barajları; Çin, Brezilya ve Paraguay’da bulunmaktadır (WEC, 2016, 9). Şekil 3’te dünyadaki hidroelektrik enerjide en fazla kapasiteye sahip 20 ülke verilmiştir. Hidrolik enerjiden 2016 yılında 4 bin 102 TWh elektrik üretilmiştir. En fazla enerji üretimi, bin 497 TWh ile Asya bölgesinde gerçekleşmiştir. Asya bölgesini, 709 TWh ile Güney Amerika bölgesi ve 702 TWh ile Kuzey Amerika bölgesi ülkeleri izlemiştir. Küresel anlamda hidroelektrik kurulu güç 2016 yılında bir önceki yıla göre 31 bin 500 MW artarak 1 milyon 246 bin MW’a yükselmiştir. Hidroelektrik enerjide kurulu güç bakımından Çin, 331 GW ile dünyada ilk sırada yer almıştır. ABD, 102 bin MW kurulu kapasiteyle ve Brezilya’da 98 bin MW ile Çin’i izleyen iki ülke olmuştur. Türkiye 26 bin MW’lık hidroelektrik kurulu güç kapasitesi ile dünya genelinde 9. sırada yer almıştır (Kaya, Şenel, & Koç, 2018: 226). Şekil 3. Hidroelektrik kurulu gücü en yüksek olan ülkeler (2016) Kaynak: https://teias.gov.tr/tr/turkiye-elektrik-uretim-iletim-istatistikleri (Erişim Tarihi: 05.12..2018). Bir ülkede, ülke sınırlarına veya denizlere kadar bütün tabii akışların %100 verimle değerlendirilebilmesi varsayımına dayanılarak belirlenen hidroelektrik potansiyel, o ülkenin brüt teorik hidroelektrik potansiyelidir. Ancak bu potansiyelin tümünün değerlendirilmesi mümkün değildir. Türkiye’nin teorik olarak hidroelektrik potansiyeli 433 milyar kWh/yıl olup, teknik olarak değerlendirilebilir hidroelektrik potansiyeli ise 216 milyar kWh, ekonomik, çevresel ve sosyal yönden mevcut yatırımlarla yapılabilir olarak geliştirilen potansiyeli ise 158 13 milyar kWh/yıldır. Havza mastır planlarının tamamlanması ile geliştirilebilecek yeni projelerde eklenirse bu potansiyelin 180 milyar kWh/yıl’a ulaşacağı tahmin edilmektedir (Renewables 2016 Global Status Report, 2016). Tablo 6’te Türkiye’de 2016 yılı sonu itibariyle işletmede olan, inşaatına başlanmayan , inşaat halinde olan, proje halindeki hidro elektrik santraller ile ilgili bilgiler verilmiştir. Tabloda Türkiye’de işletme halinde olan 596 adet hidroelektrik santralin toplam kurulu gücünün 26819 MW ve ortalama olarak yıllık üretim kapasitesinin 93653 GWh olduğu görülmektedir. İnşaatına henüz başlanmayan ve inşaat halindeki hidroelektrik santrallerinin tamamlanması ile birlikte Türkiye’nin kurulu gücünün 47573 MW, ortalama yıllık üretiminin ise 158544 GWh seviyesine yükseleceği öngörülmektedir (Kaya, Şenel, & Koç, 2018: 227). Tablo 6. Türkiye’de işletmede, inşaat halinde ve proje halindeki HES’ler HES Potansiyeli HES Sayısı Toplam Kurulu Kapasite (MW) 26819 5424 İşletmede 596 İnşaat halinde 83 İnşaatına henüz 639 15330 başlanmayan Toplam 1318 47573 Kaynak: (Kaya, Şenel, & Koç, 2018: 228). Ortalama Yıllık Üretim (GWh/yıl) 93653 16508 Pay(%) 59 10 48383 31 158544 100 5.6. Türkiye’de ve Dünya’da Dalga ve Gelgit Enerjisi Durumu Büyük bir kısma su ile kaplı olan dünyada, okyanuslardaki ve denizlerdeki enerji potansiyelinden yararlanmak amacı ile çeşitli çalışmalar yapılmakta olup bunların arasından okyanustan enerji üretimi dalgalar, gel-git, okyanus ısısı, akıntılar, metan gazı ve tuzluluk oranından yararlanılarak yapılmaktadır. Ay’ın çekim kuvvetiyle denizlerin ve okyanusların alçalıp yükselmesi şeklinde oluşan seviye farkından dolayı gel-git enerjisi oluşmaktadır (Koç & Kaya, 2015: 44). Yatırım maliyetlerinin yüksek olması nedeni ile dalga enerjisi teknolojileri, dünyada çok fazla tercih edilmemektedir. Dünyadaki toplam kapasiteye bakıldığında, 2015 yılında 530 MW olarak belirlenen kapasitenin çoğunluğu akıntı enerjisine aittir. Bu bağlamda dünya genelinde geliştirme amaçlı iki büyük okyanus enerji santrali bulunmaktadır. Bu santraller Güney Kore’de 254 MW (2011) ve Fransa’da 240MW (1966) olarak bulunmaktadır. Türkiye’de ise ticari olarak kullanılabilir bir dalga ve akıntı-gelgit enerjisi türbini bulunmamakta olup dalga ve akıntı türbinleri ile ilgili çalışmaların devam ettiği bilinmektedir (İEA, 2016). 6. DÜNYA’DA YENİLENEBİLİR ENERJİ POLİTİKALARI VE TEŞVİKLERİ Yenilenebilir enerji yatırımlarının hızlı artış göstermesinde, Çin ve Japonya’da zirve yapan güneş enerjisi yatırımlarının (toplam olarak 74,9 milyar dolar) ve Avrupa’da yapılan 18,6 milyar dolarlık deniz tipi rüzgâr enerjisi yatırımlarının büyük etkisi vardır. Özellikle güneş 14 enerjisi yatırımları başta olmak üzere Çin’in enerji yatırımları 2014 yılında bir önceki yıla oranla %39 (20,7 milyar dolar) artmış olup, 83,3 milyar dolara (Küresel toplamın %46’sı) yükseltmiştir. Bununla beraber 2004 yılında yapılan toplam 3 milyar dolarlık enerji yatırımı ile karşılaştırıldığında, Çin’in çok kısa bir sürede dünya liderliğine ulaştığını göstermektedir (Çelikkaya, 2018: 361). ABD’nin yenilenebilir enerji yatırımlarının 2012 yılında %34 oranında düşüşü ile 36 milyar dolara gerilemesi politik belirsizlik yüzünden gerçekleşmiştir. Bu miktar 2014 yılına gelindiğinde 38,3 milyar dolara çıkmış olsa da, 2011 yılında gerçekleşen 50 milyar dolarlık yatırım düzeyinin oldukça altında kalmıştır. Tüm bunlara rağmen, ABD mevcut durumda da gelişmiş ülkeler içinde en büyük yenilenebilir enerji yatırımcılarından biri olarak yer almaktadır. 2014 yılında Japonya, %10 oranında bir artış ile 35,7 milyar dolar, Brezilya %93 oranında bir artış ile 7,6 milyar dolar ve Hindistan %14’lük bir artış ile 7,4 milyar dolarlık yenilenebilir enerji yatırımı gerçekleştirmiştir. Avrupa ülkelerinde ise artış %1’in altında kalarak 57.65 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu ülkeler arasından kriz nedeniyle yenilenebilir enerji teşviklerini azaltanlar bulunmaktadır. Yenilenebilir enerji teşviklerinde İngiltere %50, Almanya %15 oranında kesintiye gitmiştir. Bazı sübvansiyonların kaldırılması ve çok sayıda güneş enerji santralinin kapatılması ile İspanya’da binlerce kişi işsiz kalmıştır. (KPMG, 2015: 4). Tablo 7’ten görüleceği üzere son yıllarda yenilenebilir enerji yatırımları gelişmiş olan ülkelerden gelişmekte olan ülkelere kaymaya başlamıştır. 2014 yılına gelindiğinde gelişmekte olan ülke yatırımları %36’lık bir artışla 131,3 milyar dolara (toplam yenilenebilir enerji yatırımının %49’u) ulaşmıştır. Gelişmiş ülke yatırımları incelendiğinde ise sadece %3’lük bir artış ile 138,9 miyar dolarda (toplam yenilenebilir enerji yatırımının %51’i) kalmıştır. 2015 yılında hidroenerji hariç olmak üzere ilk kez gelişmekte olan ülkelerdeki yenilenebilir enerji yatırımları 156 milyar dolar ile gelişmiş ülkeleri geride bırakmıştır. Bu gelişmede Çin ve Hindistan’da gerçekleştirilen enerji yatırımlarının payı büyüktür. Özellikle Çin mevcut durumda gelişmekte olan ülkelerin yenilenebilir enerji yatırımlarının %63’ünü gerçekleştirmektedir (REN, 2015: 80). Tablo 7. Yenilenebilir Enerji Yatırımlarının Bölgesel Değişimi Milyar Dolar 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 Gelişmiş Ülkeler 108 121 113 162 190 149 135 139 Gelişmekte Olan Ülkeler 46 61 66 75 89 107 97 131 Toplam 154 182 178 237 279 256 232 270 Kaynak: (Çelikkaya, 2018: 362) 15 Yenilenebilir enerji kaynakları, mevcut durumda pazara olan uzaklığından dolayı maliyeti yüksek olan enerji nakil hatlarının inşasını gerektirmektedir. Buna ek olarak teknolojik anlamda yeni olması ve hava faktörü belirsizliklerden dolayı da yenilenebilir enerji üretimi, fosil yakıtlara göre daha riskli ve maliyetli durumda gözükmektedir. Buna rağmen, son yıllarda yenilenebilir enerji yatırımlarının maliyeti önemli ölçüde düşmüştür. Hatta bazı ülkelerde fosil yakıtlarla rekabet edebilecek hale gelmiştir. Bu tür kaynakların fosil enerji kaynakları ile rekabet edebilmesi için birtakım teşvik mekanizmalarının devreye girmesi gerekmektedir (Çelikkaya, 2018: 362-363). Günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler, sürdürülebilir enerji politikası hedefleri ve enerji arz güvenliğini sağlamak amacı ile yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimini teşvik edecek politikalar izlemektedirler. Mevcut durumda birçok ülke yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ile ilgili birtakım hedefler belirlemekte ve bu hedeflere ulaşmak için çeşitli teşvik politikaları izlemektedirler. Bu kapsamda yenilenebilir enerji kaynakları düzenleyici teşvik mekanizmaları ve mali teşvikler olmak üzere iki farklı yöntem ile desteklenmektedir. Sabit fiyat garantileri, kota uygulaması bazlı yeşil sertifikalar, prim garantileri düzenleyici teşvik mekanizmaları arasında yer alırken; kamu hibe ve sübvansiyonları, vergi indirimleri ve muafiyetleri ise mali teşvikler arasında bulunmaktadır. Bu bağlamda tek bir destek aracı ile yenilenebilir enerji kaynaklarının gelişimi yeterli olmamakta olmamaktadır. Bu nedenle ülkeler piyasa yapılarına göre ve kullanılacak enerji türüne göre bu farklı teşvik mekanizmalarının kombinasyonlarından yararlanmaktadırlar. Bu bağlamda verilen teşvikleri düzenleyici ve mali teşvikler olmak üzere iki başlıkta ele almak mümkündür (Eser & Polat, 2015: 205). 6.1. Düzenleyici Teşvik Mekanizmaları Düzenleyici teşvik mekanizmaları içinde sabit fiyat garantisi en çok ilgi çeken uygulamadır. Uzun vadeli bir alım anlaşması olan sabit fiyat garantisi, yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırmak amacıyla kullanılmaktadır. Bu bağlamda hükümetler yıllık olarak enerji ihtiyacını yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak üreten üreticilerden piyasa fiyatının üzerinde bir rakamla enerji alımını garanti etmektedir. Burada alınacak enerji miktarı, kaynağın ekonomik olarak uygulanabilirliğine ve türüne göre değişmektedir. Birçok ülke basit bir yöntem olduğundan dolayı bu teşvik mekanizmasını kullanmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarında ilk kurulum maliyetleri yüksek olduğundan, genel olarak üretim tesislerinin ilk faaliyet döneminde sabit fiyat garantisi uygulaması verilmektedir. Bu kullanılan teknolojilerin maliyetinin düşmesi ile beraber birim başına üretilen enerji miktarının da artmasına katkıda bulunmaktadır. Bu şekilde düşen maliyetler, sabit tarife fiyatlarını da düşürmekte ve hükümetler üzerindeki mali yükün de hafiflediği görülmektedir (Delolite, 2011: 3). 16 Diğer bir düzenleyici teşvik mekanizması ise prim garantisi uygulamasıdır. Temel olarak fiyat garantisi uygulamasına benzemekte olup, sabit fiyat garantisinden farklı yönü; üreticiye sabit bir fiyat verilmemekte ve piyasa fiyatının biraz üzerinde bir prim verilmektedir. Piyasa fiyatının belirlenen minimum fiyatı aşması durumunda prim ödemesi yapılmamaktadır. Diğer bir fark olarak, prim garantisinin piyasadaki elektrik üreticileri arasında rekabete açık bir uygulama olması gösterilebilir. Prim fiyatı uygulaması piyasa fiyatından daha yüksek sabit bir tutar olabileceği gibi farklı olarak cari piyasa fiyatına eklenen bir fiyat artışı şeklinde de uygulanabilmektedir (Eser & Polat, 2015: 206). Bir diğer yenilenebilir enerji kaynağı teşvik yöntemi de zorunlu kota uygulamasıdır. Kota uygulaması; pazarlanabilir yenilenebilir enerji sertifikası veya yeşil sertifika gibi araçlar ile yenilenebilir portfolyo standartları vasıtasıyla desteklenmektedir. Bu uygulamada, hükümet piyasada üretilen elektrik enerjisi miktarının belirli bir bölümünü yenilenebilir kaynaklardan karşılanmasını zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda üreticiler, devletin farklı enerji kaynaklarına yönelik farklı değerlerde belirlemiş olduğu MWh (Megawatt saat) değerlerine sahip enerji miktarlarını ürettikten sonra bu değerin üstünde üretilen enerji miktarını piyasadaki kotayı tutturamayan farklı üreticilere satabilmektedirler. Kotasını doldurmayan üreticilere karşı cezaların iyi belirlenip uygulanması, bu teşvik sisteminin tam anlamıyla başarılı olabilmesi için önemlidir (Eser & Polat, 2015: 206-207). 6.2. Mali Teşvik Mekanizmaları Yenilenebilir enerji kaynaklarının teşvikinde mali teşvik mekanizmaları, çeşitli sübvansiyon, vergi ve hibe indirimleri ile bu kaynakların özendirilmesinde önemli bir yere sahiptir. Mali teşvikler yenilenebilir kaynaklardan enerji üretimini cazip hale getirmeye çalışan bir başka teşvik mekanizmasıdır. Bu teşviklerin başında çeşitli vergiler aracılığıyla sağlanan indirim ve muafiyetler yer almaktadır. Üretim, tüketim ve yatırım aşamalarının her birinde uygulanabilmekte olan mali teşvikler, düzenleyici teşvik mekanizmalarının tamamlayıcısı olarak kullanılabilmektedir. Hükümetler, yenilenebilir kaynaklardan enerji üreten üreticilerin diğer enerji kaynakları üreticileri ile rekabet edebilmesi ve haksız rekabetin ortadan kaldırılması amacıyla başta karbon vergisi olmak üzere, çeşitli çevre vergisi istisnaları, enerji vergileri, KDV muafiyetleri, emlak vergisi muafiyetleri, hızlandırılmış amortismanlar gibi teşvik mekanizmaları ile yenilenebilir enerji üretimini teşvik etmeye çalışılmaktadır (Eser & Polat, 2015: 207). Vergiler, YEK’lerin teşviki için kullanılabileceği gibi fosil yakıt üretimini azaltmada caydırıcı bir politika olarak da kullanılabilmektedir. Bu bağlamda karbon vergisi hükümetler tarafından zorunlu tutulup, fosil yakıt üretimini caydırabilmekte ve yenilenebilir enerji üretimini teşvik edebilmektedir. Vergi oranlarının kabul edilebilirliği ile bu tarz mali teşviklerin etkinliği sağlanabilmektedir. Diğer bir mali teşvik aracı da yatırım teşvikleri olup, yenilenebilir projelerin geliştirilmesinde toplam maliyetlerin belirli bir yüzdesi veya kurulu kWh başına 17 düşük faizli ve uzun vadeli kredi şeklinde verilmektedir. Üretim tabanlı olup kuruluştan sonraki dönemlerde verilen üretim vergi teşvikleri ise, fiyat odaklı mekanizmalardır. Ayrıca bu sayılan mali teşviklerle beraber kamu yatırımları vasıtasıyla YEK’lerin elektrik üretiminde gerekli olan alt yapı olanaklarının sağlanması ile üreticilere yer tahsis edilmesi, gerekli hibe ve kredilerin kullandırılması, danışmanlık desteği verilmesi gibi başka teşvik mekanizmaları da kullanılmaktadır (Uluatam, 2010: 37). Tablo 8. Bazı Avrupa Ülkelerinde Yenilenebilir Enerji Kaynaklarına Yönelik Uygulanan Teşvikler ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ Sermaye Sübvansiyonları ve İndirimleri Biyoyakıt Kullanma Zorunluluğu Jeotermal Enerji Kullanma Zorunluluğu ○ ○ ○ ● ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ Kamu Yatırımı/Hibe/Kredi ● ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ Rekabete Açık İhaleler ○ ● ○ ○ Pazarlanabilir Yenilenebilir Enerji Sertifikası Elektrikte Yenilenebilir Kota Zorunluluğu Sabit Fiyat Garantisi/ Prim Garantisi ○ ○ ○ Satış/Enerji/CO2/KDV ve Diğer Vergilerde İndirim ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ Yatırım/Üretim Vergi Teşvikleri Almanya Avusturalya Avusturya Belçika Danimarka Finlandiya Fransa Finlandiya Hollanda Polonya İspanya İsveç Letonya İngiltere Norveç** Portekiz İtalya Türkiye Mali Teşvikler ve Kamu Finansmanı Düzenleyici Politikalar Yenilenebilir Enerji Hedefleri Ülkeler ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ * ○ ○ ○ ○ ○ Kaynak: (Eser & Polat, 2015: 209). Not: *: Kaldırıldı; ○: Var; ●: Yerel Yönetim Düzeyinde ○ * ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ ○ * ○ ○ 18 Tablo 8 incelendiğinde ülkelerin düzenleyici teşvikler ile mali teşvik mekanizmalarını beraber kullandıkları görülmektedir. Bu bağlamda düzenleyici teşviklerde yenilenebilir enerji kaynakları hedefleri ve sertifikalarının ağırlıklı olarak uygulamada kullanıldığı görülmektedir. Ayrıca neredeyse ülkelerin tamamında biyoyakıt kullanmanın zorunlu olduğu sonucu da çıkmaktadır. Mali teşvikler arasında yatırım desteklerinin ağırlıkta kullanıldığı göze çarpmakta olup sermaye sübvansiyonları ve indirimleri neredeyse bütün ülkelerde kullanılmaktadır. Yatırım vergi teşvikinin sağlanmasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı için ilk üretim maliyetlerinin yüksek oluşu da etkili olmaktadır. 7. TÜRKİYE’NİN YENİLENEBİLİR ENERJİ POLİTİKASI VE TEŞVİKLERİ Yenilenebilir enerji kaynağı potansiyeli bakımından birçok AB ülkesine göre daha avantajlı olan Türkiye’de, kullandığı fosil kaynakların yetersiz kalması ve fosil kaynakların ithalatının enerji arz güvenliğinde yarattığı problemler nedeniyle yenilenebilir enerji kaynaklarına olan ihtiyaç artmaktadır. Aynı zamanda fosil kaynakların ithalatının ekonomik olarak ülkeyi zor duruma soktuğu da gözlenmektedir. Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarının henüz yeteri kadar kullanamamasında ilk olarak kuruluş maliyetinin yüksek olması ve yeterli teşvik mekanizmalarının devreye sokulmaması gösterilebilir. Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üretiminin teşvik edilmesine yönelik atılan ilk adım 18.05.2005 tarih ve 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun’dur. Yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji üretimine verilecek teşvik mekanizmaları bu kanunla açıklanmaktadır. 08.01.2011 tarih 6094 sayılı kanun ile 5346 sayılı kanunda birçok değişiklik ve düzenleme yapılmıştır. Yenilenebilir kaynaklardan elektrik enerjisi üretimini destekleyen bazı teşvik mekanizmalar bu kanunlar ile getirilmiştir (Eser & Polat, 2015: 217-218). Teşvik mekanizmaları içerisinde Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üretimine verilen en önemli teşvik, sabit fiyat garantisi uygulamasıdır. Elektrik üreten işletmeler bu uygulama ile üretimlerini belirlenen fiyat tarifesinden satabilmektedirler. Bu teşvik ile üreticiler, yenilenebilir enerji kaynaklarından kendi elektrik ihtiyacını karşılayıp, üretim fazlası enerji miktarını ise kanunda öngörülen sabit fiyatlar üzerinden dağıtım şirketlerine satabilmektedirler. Enerji Piyasası Düzenleme ve Denetleme Kurumu (EPDK), yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üreten kişilere, üretilmiş olan bu elektriğin türünün ve takibinin yapılabilmesi için bir YEK belgesi vermektedir. Bu belge, yıllık olarak verilmekte olup, her yıl EPDK tarafından düzenlenip gözden geçirildikten sonra, o yıl için belge almaya ve almış oldukları belgeyi muhafaza etmeye hak kazanan tüzel kişiler EPDK tarafından açıklanmaktadır. 19 Perakende satış hakkı olan tüzel kişiler piyasadan sabit fiyat ile elektrik alımı ihtiyacını, YEK belgesi olan kuruluşlardan temin etmektedir. YEK belgesine sahip olan tüzel kişiler, serbest piyasada belirlenen sabit fiyat garantisi miktarının üzerinde bir fiyat ile ürettikleri elektriği satabilmektedir. Piyasa fiyatı belirlenen destek fiyatından az olursa destek uygulamasından yararlanan üreticiler risklerini azaltmış olmaktadırlar (Irkıçatal, 2010: 16-19). Türkiye’de uygulanan sabit fiyat garantisi miktarla Tablo 9’da gösterilmektedir. Tablo 9. Yenilenebilir Enerji Kaynakları İle Üretim Yapan Birimlere Ödenecek Sabit Fiyat Garantisi Miktarı (2018 / ABD Doları/cent - kWh) Yenilenebilir Enerji Kaynağına Dayalı Üretim Tesis Tipi Uygulanacak Fiyatlar Yurt İçinde Yapılan İmalat İçin Yerli Katkı İlavesi 7,3 2,3 Rüzgar enerjisine dayalı üretim tesisi 7,3 3,7 Jeotermal enerjisine dayalı üretim tesisi 10,5 2,7 Biyokütleye dayalı üretim tesisi (çöp gazı dahil) 13,3 5,6 Güneş enerjisine dayalı üretim tesisi 13,3 Fotovoltaik için 9,2 Yoğunlaştırılmış İçin 6,7 Hidroelektrik üretim tesisi Kaynak : 6094 Sayılı Kanun / md.6 6094 sayılı kanun ile tüm enerji kaynakları için farklı destekleme fiyatı belirlenmiştir. 6094 sayılı kanunun getirdiği yeniliklerden biri, Tablo 9’dan da görüleceği üzere, sabit fiyat garantisine ek olarak, 31 Aralık 2015’e kadar her enerji türünde farklı olmak kaydıyla, yapılan üretimin yurt içindeki yerli mekanik aksamlarla yapılması halinde, yerli katkı ilavesi adı altında bir teşvik miktarı sabit fiyat garantisine eklenmektedir. Bakanlar Kurulunun 2013/5625 sayılı kararı ile, 01.01.2016 tarihi itibari ile sona erecek olan sabit fiyat garantisi ve yerli ekipman desteği, 01.01.2016-31.12.2020 tarihleri arasında da mevcut fiyatlar ile devam etmesi sağlanmıştır (Kılıç ve Kaya, 2012: 117; 5625 Sayılı BKK). Türkiye’de elektrik lisans yönetmeliği kapsamında lisans ücreti, elektrik enerjisi üreten üretim tesislerinde ilgili tesisin kurulu gücüne göre yıllık olarak alınmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji üretimi yapan tesisler lisans ücretinden ilk 8 yıl boyunca muaf tutulmaktadır. Sonraki yıllarda belirlenen bedelin %10’luk kısmını ödemektedirler (Gedik ve Eraksoy, 2013: 4). EPDK lisans başvurularını değerlendirirken yenilenebilir enerji kaynaklarından üretim yapan enerji tesislerinin başvurularına öncelik tanınmaktadır (5346 md. 6/C). Bunun yanı sıra kurulu gücü 1 MWh’ın altındaki yenilenebilir enerji üretim tesislerinin şirket kurma ve lisans alma yükümlülükleri yoktur. Bunun yanında bu tesisler 1 MWh’ın altındaki kendi ihtiyaçlarını karşıladıktan sonraki üretim miktarlarını sabit fiyat garantisi desteği ile enerji dağıtım şirketlerine satabilmektedirler. Ek olarak 1000 kWh’a kadar kendi ihtiyaçlarını karşılamak 20 üzere kurulan yenilenebilir enerji tesislerinden plan ve projeleri için hizmet bedeli alınmamaktadır (Eser & Polat, 2015: 219). Türkiye’de fiyat odaklı teşviklerin yanı sıra üreticilere yatırım sırasında sağlanan bazı teşvikler de mevcuttur. Bu teşviklerden en önemlisi hazineye ait olan orman, mera, yayla vb. taşınmazların bedeli karşılığında yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji üreten işletmelere kullanım izni verilebilmesi ve kiralanabilmesidir (5346 md.7). Türkiye vergisel teşviklerini, yenilenebilir enerji kaynaklarını destekleme konusunda yeterince farklılaştıramamaktadır. 2012 yılına kadar yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik olarak verilen tek vergisel teşvik damga vergisi istisnasıdır (Sezer, 2012: 52; aktaran Eser & Polat, 2015: 220). Bunun dışında Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi ÖTV, emlak, enerji vergileri vb. diğer vergilerle yenilenebilir enerji kaynaklarına olan talebi arttıracak bir mali teşvik mekanizması geliştirilmemiştir. Gümrük vergisi muafiyeti, gelir vergisi stopajı desteği(sadece 6.bölge için), KDV istisnası gibi teşvikler, ülkede elektrik üretimine yönelik olarak genel teşvik uygulamaları olarak uygulanmaktadır. Bölgesel teşvik uygulamaları bakımından genel teşviklere ek olarak vergi indirimi, sigorta primi desteği (sadece 6. bölge için), sigorta primi işveren hissesi desteği, yatırım yeri tahsisi desteği, faiz desteği (3,4,5 ve 6 bölge için) uygulanmaktadır. Bu noktada en önemli sorunu yenilenebilir enerji kaynaklarını cazip hale getirebilecek bir mali teşvik mekanizmasının olmamasıdır. (Ekonomi Bakanlığı, 2014). 8. SONUÇ VE ÖNERİLER Dünyayı etkileyen petrol krizi sonrasında yükselen petrol fiyatları ile beraber enerjide dışa bağımlılığın azaltılması yönündeki çabalar hızlanmıştır. Enerji talebinin sürekli artmasına rağmen halen yaklaşık %80’lik bir bölümünün ithal fosil yakıtlardan karşılanması sürdürülebilir bir durum değildir. Fosil kaynakların alternatif enerji kaynakları olarak yenilenebilir enerji kaynakları kullanılmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaşması ile mevcut durumda dünyada egemen olan fosil yakıt üreticilerinden yakıt ithalinin azalacağı bir gerçektir. Bu durum enerjide dışa bağımlı olan bütün ülkeler açısından döviz tasarrufu bakımından önem arz etmektedir. Dolayısıyla yenilenebilir enerji kaynakları yaygınlaştıkça, enerjide dışa bağımlı olan ülkelerin temel sorunlarından biri olan cari açık azalacaktır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaşması ile iklim üzerindeki zararlı etkiler de azalmaktadır. Bu durum iktisat literatüründeki ifadesiyle yenilenebilir enerji kaynakları kullanımının yaygınlaşması çifte kazanca yol açmaktadır (Bayraktar & Kaya, 2016: 441; Çelikkaya, 2018: 375). Küresel olarak kirletici fosil yakıtlara sağlanan teşvik ve sübvansiyonlar devam etmektedir. Böyle bir ortamda yenilenebilir enerji kaynaklarına başlangıç aşamasında ciddi kamu desteği verilmesi ile rekabet gücünün artırılabilmesi sağlanabilecektir. Çünkü 21 yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji üretimi, kurulum aşamasında maliyetleri artırmaktadır. Bu bağlamda ülkeler, birbirinin tamamlayıcısı niteliğinde olan teşvik mekanizmaları ile üretimi özendirmeye çalışmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimine yönelik verilen en önemli teşvikler arasında, vergisel teşvikler, sabit fiyat garantisi ve kota uygulaması yer almaktadır. Ayrıca bazı ülkeler, yenilenebilir enerji kaynaklarını, fosil yakıtlardan alınan enerji vergisinden muaf tutarak, yenilenebilir enerji tüketimini cazip hale getirmeye çalışmaktadır. Enerji ihtiyacının büyük bir bölümünü yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılayan İskandinav ülkeleri yenilenebilir enerji kullanımında ön sıralarda yer almaktadır. Ayrıca bu ülkelerde yenilenebilir bir enerji kaynağı olmasına karşın hidro enerjinin diğer alternatif enerji kaynaklarına göre arka planda tutulmaya çalışılmaktadır. Çünkü kaynaklarının bir kısmı tükenebilir nitelikte olabilen hidro enerji, çevreye de zarar verebilmektedir. İskandinav ülkelerinde yenilenebilir enerjinin ağırlıklı olarak kullanılmasında verilen destek mekanizmalarının payı önemlidir (Eser & Polat, 2015: 220). Doğalgaz ve petrolün çokça bulunduğu bir coğrafyada bulunan Türkiye, kendi sınırları içerisinde bu enerji kaynaklarına yeterince sahip olamayan bir ülkedir. Türkiye, sürekli artan enerji talebini karşılayabilmek adına daha fazla doğalgaz ve petrol ithal etmektedir. Dolayısıyla ülkenin ekonomik ve siyasi kırılganlığı da artmaktadır. Fosil enerji kaynaklarına yeterince sahip olmayan Türkiye, yenilenebilir enerji kaynakları açısından zengin bir potansiyele sahiptir. Ancak Türkiye bu zengin potansiyeli yeterince kullanamamaktadır. Bu bağlamda özellikle güneş ve rüzgar gibi kaynaklarda, kurulu güç ve üretim bakımından, potansiyelinin çok altında bulunmaktadır. Türkiye, jeotermal enerji kaynakları açısından da dünyada en fazla potansiyele sahip ülkelerden biridir. Ancak bu kaynakların da verimli ve etkin bir biçimde kullanıldığı söylenemez (Bayraktar & Kaya, 2016: 442). Türkiye’de en önemli yenilenebilir enerji kaynağı ise hidro enerjidir. Güneş, biyokütle ve jeotermal enerjisinin elektrik enerjisi üretimi içerisindeki oranı %1 olup, yok denecek kadar azdır. Elektrik üretimi içerisindeki payı %3 olan rüzgar enerjisinin de potansiyeli kullanılamamaktadır. Türkiye’de bu oranları artırmak adına, yenilenebilir enerjiye yönelik destek sistemleri incelendiğinde aşağıdaki sonuçlar çıkarılabilir. • Yatırım sübvansiyonları ve hibeler arttırılmalı, özellikle potansiyeli kullanılamayan rüzgâr ve biyokütle enerjisi tesislerine bu teşviklerde öncelik tanınmalıdır. • Sabit fiyat garantisi fiyatları yükseltilerek yenilenebilir enerji yatırımları cazip hale getirilmelidir. • Enerji dağıtım şirketleri için yeşil sertifikaya bağlı kota uygulaması hedef belirlenmelidir. Çünkü bu uygulamada, şirketler dağıtmış olduğu enerjinin belirli bir yüzdesini yenilenebilir enerji kaynaklarından temin edecektir. 22 • Tükenme riski bulunan ve elektrik üretiminde kullanılan hidro enerjinin; jeotermal, güneş ve rüzgâr gibi enerji kaynakları ile ikame edilmesi gerekmektedir (Eser & Polat, 2015: 221). Sonuç olarak, yenilenebilir enerji kaynaklarının kapasiteleri artırılıp, bu kaynakların elektrik enerjisi üretimindeki payı dünya genelinde en az %30 seviyelerine çıkarılmalıdır. Türkiye’nin yenilenebilir enerji potansiyelinden daha fazla yararlanmak amacıyla ülkemizdeki enerji iletim altyapısı güçlendirilmeli ve mevcut projeler hızlı bir şekilde tamamlanmalıdır. Ayrıca yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaştırılmasına yönelik üretim ve tüketimi teşvik edici önlemler alınıp, fosil yakıt kullanımına olan bağımlılık ve bu durumun getirdiği riskler azaltılmalıdır. 23 KAYNAKLAR Bayraktar, Y., & Kaya, H. İ. (2016). Kamu Teşviklerinin Yenilenebilir Enerji Yatırımları Üzerine Etkisi: Türkiye Örneği. ICPESS 2016, 421-445. Çelikkaya, A. (2018). Dünyada Yenilenebilir Enerji Yatırımlarına Sağlanan Vergi Teşviklerinin Değerlendirilmesi. Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 20(1), 357-384. Eser, L. Y., & Polat, S. (2015). Elektrik Üretiminde Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Kullanımına Yönelik Teşvikler: Türkiye ve İskandinav Ülkeleri Uygulamaları. Gümüşhane Üniversitesi Sosyal Bilimler Elektronik Dergisi(12). Gedik, H. ve Eraksoy, G. (2013). Renewable Energy: A Quick Guide to Turkish Regulatory Framework, http://www.mondaq.com/turkey/x/597240/Renewables/Renewable+Energy+A+Quick+ Guide+To+Turkish+Regulatory+Framework. (Erişim Tarihi: 27.12.2018) Irkçıçatal, B.O., (2010). Yenilenebilir Enerji Kaynakları, academy.com/menuis/Yenilenebilir-Enerji-Kaynaklari.012409.pdf. 06.12.2018) http://www.solar(Erişim Tarihi: Kaya, K., Şenel, M.C. & Koç, E. (2018). Dünyada ve Türkiye'de Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Değerlendirilmesi. Terchnological Applied Sciences, 219-234. Kılıç, F.Ç., & Kaya, D. (2012). Renewable Energies, Clean Energy Generation and Their Subsidies in Turkey and EU Countries, 15(3), 113-122. Koç, E., & Kaya, K. (2015). Enerji Kaynakları - Yenilenebilir Enerji Durumu. Mühendis ve Makina, 56(668), 36-47. Önal, R., & Yarbay, R. Z. (2010). Türkiye'de Yenilenebilir Enerji Kaynakları Potansiyeli ve Geleceği. İstanbul Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi(18), 77-96. Uluatam, E. (2010). Yenilenebilir Enerji Teşvikleri. Ekonomik Forum Dergisi, TOBB, 34-41. BP Statistical World Review of Energy, (2018). British Petroleum (BP). Deloitte. 2011. New Life for Renewable Energy Resources - Renewable Energy Policies and Expectations, The Energy and Natural Resources Industry, 1-44. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, (2017). Dünya ve Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Görünümü, Strateji Geliştirme Başkanlığı, Sayı 15, http://www.enerji.gov.tr/Resources/Sites/1/Pages/Sayi_15/Sayi_15.html (Erişim Tarihi: 05.12.2018). Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü, (2018). Yenilenebilir Enerji Nedir?, http://www.yegm.gov.tr/genc_cocuk/Yenilenebilir_Enerji_Nedir.aspx (Erişim Tarihi: 04.12.2018). 24 IRENA Renewable Energy Capacity Statistics, (2018). https://www.irena.org//media/Files/IRENA/Agency/Publication/2018/Mar/IRENA_RE_Capacity_Statistics_201 8.pdf (Erişim Tarihi: 06.12.2018) KPMG International. (2015). Taxes And Incentives For Renewable Energy. TC Ekonomi Bakanlığı; (2018), Ekonomi Bakanlığı Devlet Yardımları Rehberi, https://ticaret.gov.tr/data/5b87fac913b8761160fa1cf0/Devlet_Yardimlari_Rehberi.pdf, (Erişim Tarihi: 05.12.2018). 25